Yeni Üyelik
10.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı - Kubat - Yar Yarası

 

Öğleden sonra girdiği uzun ameliyattan sonra, yoğun geçen günün ardından mesaisi bitince çıkmak için hazırlanmıştı ki acil ameliyat çağrısı ike tekrar hareketli saatler başlamıştı. Bitkin bir şekilde otoparka inen asansörden indi. Biraz ilerledikten sonra elini alnına vurarak kendi kendine homurdandı.

 

"Akılsız! Kızım sabah Mehmet bıraktı ya seni. Araban buraya ışınlanamayacağına göre ne işin var burada acaba? "

 

Düşünceleri ile yüzünü buruşturarak tekrar asansöre doğru ilerlerken yorgunluktan ayaklarını sürür dereceye gelmişti artık. Bedenen yorgunluğunun yanı sıra, Mehmet yüzünden beyin yorgunluğuda yaşıyordu. Akşama kadar düşünmekten akıl kalmamıştı. Bu nişan mevzusundan öncesinde, bakışıyla, bir hareketiyle bile kendine sevdiğini hissettirirken, nişan olayından sonra adamda tuhaf bir değişim vardı. Mehmet'i tanımasa aralarındaki tuhaf başlangıçlı bu ilişkiyi konuşmamak için bahaneler üretip,kendisinden fersah fersah kaçtığını düşünecekti. Düşünceler yine beynini işgal ederken, daha fazla düşünüp onunla konuşmadan kendini dolduruşa getirmemek için aklındakileri ötelemeye çalıştı.

 

Yukarı çıkmak için asansörün düğmesine bastı ve ağrıyan boynunu esneterek rahatlamaya çalıştı. Bakışları biraz ilerideki araca takılınca adımlarını merakla o yöne doğru çevirdi. Mehmet'in rahatsızlığından dolayı hastaneye gelmiş olabileceği aklına gelince cebinden telefonunu çıkararak aramak için ekranı açmıştıki, Mehmet'ten gelen okunmamış mesajla telaşla üzerine tıkladı.

 

"Sakinleştiysen müsait olduğun bir ara konuşsak mı artık Hayal. "

 

14:30 'da gelen mesajla nefesini sessli bir şekilde bıraktı.

 

Uzun süren ameliyat ve yoğunluk, ardından acil bir ameliyat daha çıkınca telefonuna hiç bakmamıştı ki.

 

Merakla diğer mesajın üzerine dokundu. Bu mesaj da 16:50 de gelmişti.

 

"Bugün seninle konuşmadan buradan ayrılmaya niyetm yok. Programının dolu ve yoğun olduğunu biliyorum ama dediğim gibi seninle konuşmadan buradan ayrılmayacağım.O yüzden mesain bitince seni otoparkta bekliyorum. Konuşmamız gerek. "

 

Elindeki telefondan bakışlarını çekip karşısındaki araca odaklayarak, başını onaylamazca sallayarak araca doğru ilerledi. Aracın yanına yaklaştığında bakışlarını kısarak içini görmeye çalışırken Mehmet'in koltuğu yatırmış bir şekilde uyuduğunu görünce kaşlarının çatılmasına engel olamadı. Aracın camını tıklatarak onu uyandırmaya çalışarak bir taraftan da söyleniyordu.

 

"Bir gün gerçekten delirteceksin sen beni! "

 

Çıkardığı seslerle uyanan adam önce şaşkınca etrafına bakarken Hayal'in kendisine sinirli bir şekilde baktığını görünce hemen aracın kilidini açarak başıyla araca binmesini işaret etti. Hayal'in diğer tarafa doğru dolanması ile aracı çaştırarak klimayı çalıştırdı. Çünkü aracın içi buz gibi olmuştu.

 

Yanına oturan kızın kapıyı sertçe çarpması ile bakışlarını ona çevirmiştiki Hayal'in sert çıkışı ile bir an afalladı.

 

"Yaa Mehmet bu soğukta burada beklenir mi Allah aşkına! Üstelik aracın içi buz gibi ve uyuya kalmışsın! Dün geceden uykusuzsun eve gidip dinlenseydin ya yarın konuşurduk kmıyorum sonuçta bir yere değil mi? "

 

Kendini fırçalıyan kızla derin bir nefes alarak ellerini yüzünde sertçe gezdirdi ve uyku mahmurluğundan sıyrılmaya çalıştı. Bakışlarını tekrar Hayal'e çevirerek düz bir sesle mırıldandı.

 

"Hoşgeldin." Aracı otopark çıkışına doğru sürerken kendisine şaşkınca bakan kıza kısa bir bakış atarak sözlerine devam etti. " Bir türlü konuşma fırsatı bulamadık. Yarına bıraksaydık bu meseleyi, inan baban seni benimle görüştürmemek için elinden geleni yapardı.Haklı da adam tabi. Kızını dün kaçırdım ve hala eve götürmediğim düşünülecek olursa, ne yapsa sonuna kadar haklı. O yüzden burada bekleyip bu fırsatı değerlendirmek istedim."

 

"Anlıyorum haklısın ama bu soğık havada, aracın içinde beklemektense odama gelseydin, ya da kafeterya da bekleyebilirdin. Hasta olacaksın Mehmet. "

 

Hayal'in sözleri ile Mehmet başını yukarı doğru kaldırarak mırıldandı.

 

"Olmaz bir şey. Hem merak etme hep aracın içinde beklemedim. Biraz odanda biraz cafeterya da takıldım, mesai saatinin bitişi yaklaşınca araca indim."

 

Hayal kolundaki saati kontrol ederek yüzünü buruşturdu.

 

"Sabahtan beri buradasın, yaklaşık üç saattirde aracın içinde bekliyorsun ya inanamıyorum sana Mehmet! "

 

Hayal'in sözleri ile Mehmet burukça gülümsedi ve Hayal'e kısa bir bakış attı.

 

"Ben yıllardır bekliyorum seni Hayal. Bir günün lafı mı olur? Tüm benliğim sevdanla yıllardır kavrulurken bir kaç saatlik soğuk beni üşütürmü sanıyorsun? "

 

Mehmet'in sözleri ile Hayal anlamıştı ki bugün o gündü. Düşündüğü gibi konuşmaktan kaçmamış aksine aniden gelişen olayların şokunu atlatmak ve sakinleşmeleri için ikisinede zaman tanımıştı Mehmet. Bedenini ona doğru çevirerek kısa bakışlarını üzerinde gezdirdi. Artık bir şeyleri konuşmanın ve açıklığa kavuşturmanın vakti geldiyse elbet onun da cevabını merak ettiği sorular vardı. Madem bugün konuşulacaktı bu mesele ne yerin ne vaktin önemi yoktu artık.

 

"Yıllardır bekleyen sadece sen değilsin Mehmet. Aramızda açıkça bir aşk itirafı olmasada sen de, ben de biliyorduk hislerimizin karşılıklı olduğunu."

 

Hayal'in sözleri ile Mehmet yola odakladığı bakışlarını kısa bir an ona çevirdi ve alayla gülümsedi ve bakışlarını tekrar yola çevirerek konuştu.

 

"Ben de hislerimizin karşılıklı olduğunu düşünüyordum taki sen aniden Tunç'la nişanlanana kadar!" Bakışları tekrar Hayal'i bulurken sözlerine devam etti. "Sonrası ise benim karşılıksız hislerim, benim acılarım ve benim platonik sevdamdı."

 

Yüzünde oluşan acı bir gülümseme ile Mehmet'in sözlerini düşündü kısa bir an. Kendi tarafından bakınca haklıydı ve ona istemeden de olsa böyle düşündürdüğü için çok acı çektirmişti hem ona hem kendisine. Ona çektirdiği acılara rağmen her zaman yanında olmuş her düştüğünde usanmadan ilk elini uzatan yine o olmuştu. Tüm bunlar yaşanırken, her zaman daha da büyüyen sevgisini gizleme gereği bile duymamıştı üstelik. Hep bir umutla beklemişti. Ama onun o beslediği umutlarını yine koparan kendisi olmuştu.

 

"Sonrası da öncesi de ikimizin karşılıklı hisleri, ortak acıları aynı sevdanın vuslat bekleyişiydi." Dolan gözlerini aracın camından dışarı çevirerek düşen kar tanelerini izlerken üzgünce fısıldadı. " Bilmediğin şeyler var Mehmet. Senin uzaktan sevişine, benim senin sevdana hasret kalışıma sebep olan bilmediğin şeyler var. "

 

Mehmet aracı sakin bir yere park ederek emniyet kemerini çözüp bakışlarını Hayal'e çevirdi.

 

"Kusura bakma kimsenin bizi rahatsız etmesini istemediğim için seni buraya getirdim. Malum iki gündür sürekli bir olay oluyor ve biz bir türlü konuşmayı başaramadık ama istersen bir bir yerlerde oturup konuşabilirizde."

 

Hayal'in bakışları önündeki Ankara manzarasına kayarken aracın camına vuran kar taneleri ile burukça gülümseyerek başını iki yana salladı.

 

"Gerek yok. En iyisini yapmışsın."

 

Mehmet'te yanındaki kız gibi bakışlarını manzaraya çevirerek düşen kar tanelerini izledi bir süre. Bakışları Hayal'i tekrar bulurken bu noktaya gelmelerine sebep olan yıllardır merak ettiği o soruyu sordu.

 

"Madem hislerimiz karşılıklıydı Tunç'la neden nişanlsndın Hayal? Yıllardır ikimize bu hasretliği neden yaşattın?"

 

Mehmet'in sorusuyla manzaradaki bakışlarını Mehmet'e çevirdi ve pişmanlıkla fısıldadı.

 

"Vefa! "

 

Anlam veremediği cevapla Mehmet'in kaşları çatılırken Hayal acıyla yutkundu.

 

"Tunç'un ailesi iki kuşaktır aile dostumuz biliyorsun. Tunç'un dedesi ve Murat dedem arkadaşmış ve daha sonra da babalarımız yakın arkadaş olmuşlar. Onların bu dostlukları kardeşten öte bir bağ gibi olmuş yıllar geçtikçe.Tunç'la biz de arkadaştık biliyorsun, ya da ben öyle olduğunu düşünüyormuşum. "

 

Hayal'in anlattıklarını Mehmet zaten bilse de, bilmediğin şeyler var dediği kısımda takılı kaldığı için onun konuşmasını bölmeden dinlemeye devam etti.

 

"Tunç'un beyninde bir tümör vardı ve doktorlar yaşamasına mucize gözüyle bakıyordu."

 

Hayal'in sözleri ile kısa bir an düşündü Mehmet ve hatırladığı Tunç'un hasta olduğu ve ameliyat olması gerektiğini duyduğu o döneme gidip geldi o an. Fakat bu hikayenin onların aşkına engel olan kısmının ne olduğunu merak ederek bakışlarını tekrar Hayal'in gözlerine çevirdi.

 

"Bir gün annesi, babası ve babam beni karşılarına alarak Tunç'un durumundan bahsettiler. Yaşaması için küçük bir şansta olsa o ameliyatı olmasını istiyordu ailesi. Onu bu ameliyata ikna edebilecek tek kişininse benim olduğumu söylediler."

 

Dolan gözlerini Mehmet'in gözlerinden kaçırarak sözlerine devam etti.

 

"Tunç bana aşıkmış! Onlarınsa benden istediği Tunç'a aşıkmış gibi davranıp onu bu ameliyata ikna etmemdi. O ameliyat onun için küçük bir şanstı ve ailesi her aile gibi evlatlarını yaşatmak için en ufak umuda bile sarılıyordu. "

 

Bakışlarını tekrar Mehmet'e çevirerek acıyla yutkundu.

 

"Bir annenin evladını yaşatmak için çırpınışlarına kayıtsız kalamadım Mehmet! Önce karşı çıktım ama Ceylan teyze onu kaybedersek en azından kısa da olsa sevdiği kadının yanındaki mutluluğuna şahit olayım deyince ben kıramadım onu Mehmet! Ne onu kıra bildim ne de babamı kırabildim. Herkes Tunç'un öleceğine kendilerini o kadar hazırlamıştı ki onu kısa bir an da olsa mutlu etmekti tek istedikleri."

 

Derin bir nefes alarak sevdiği adamın acıyla parlayan gözlerine kendisini anlamasını istercesine bakarak sözlerine devam etti.

 

"Seni severken, bir ilişkiye ikimizin dilinden dökülecek küçük bir sözle başlayabilecek kadar yakınken, aldığım karar belki de hayatımda aldığım en yanlış karardı ama bir annenin yalvarışlarına ve bir babanın çaresizliğine daha fazla kayıtsız kalamadım. Sonrasını zaten biliyorsun. Tunç'u ameliyata ikna ettim ve o ameliyata girmeden onun isteği ile nişanlandık. Herkes, ailesi bile onun ameliyattan sağ çıkamayacağını düşünürken bir mucize oldu Tunç'un ameliyatı başarılı geçti. Uzun süren tedaviler sonucunda eski sağlığına kavuştu ama ben onu kandırmaya dayanamyordum artık. Bir gün Gökçe ile yaptığım telefon görüşmesine şahir olmuş ve her şeyi öğrenmiş. Kimseye belli etmemiş öğrendiğini ve sırf benden uzaklaşmak ve beni azat etmek için sınır tanımayan doktorlara katılmak için başvuru yapmış. Ben her şeyi öğrendiğini o gün ailesi ile birlikte onu uğurlamak için gittiğimiz havaalanında öğrendim. Böyle bir oyunla ona umut olup duyguları ile oynadığım için bana çok kırgındı. Senden habersiz seni severken bile bana oynadığınız oyunu öğrendiğim kadar acı çekmemiştim dediği an ben yaptığım hatanın farkına vardım. Sonra o gitti ben vicdanımla baş başa kaldım. En kötüsü ise hastalığının tekrar nüksetmesine rağmen bike ülkeye tekrar dönmeyi bile istemeyip gittiği ülkede ölümü beklemesiydi. Tunç öldü ben vicdanımda hiç kapanmayacak bir yarayla yaşamaya mahkum oldum. Nasibin kaderinle bağlıymış Mehmet. Ne ben Tunç'un nasibiydim, ne Tunç'un kaderini değiştirmeye gücümüz yeterdi."

 

Hayal'in gözünden damlayan yaşlarla, Mehmet elini uzatıp onun gözünden süzülen yaşlara dokunarak acıyla fısıldadı.

 

"İnsanlar tercihleri ile kaderlerini imzalarmış. Sen yaptığın tercihle üçümüzün kaderini imzaladın Hayal." Parmak uçlarına değen göz yaşları ile güçlükle yutkunarak sözlerine devam etti. " Ve senin yaptığın tercihle,yazarında dediği gibi ben ne içimdeki sokaklara sığa bildim ne dışardaki dünyaya! Tunç ise umutla yürüdüğü yolda hüzünle geri döndü! Sen yanında kalamayacağın bir kalbe bir görümlük bile olsa baharı vaad ettin ama ikimize koca bir kış oldu senin tercihin. "

 

Hayal pişmanlıkla gözlerini kaçırıp başını eğerken Mehmet onun çenesine dokunarak, eğdiği başını kaldırıp tekrar bakışlarını birleştirdi.

 

" İnsanı bazen onardıkları da yaralar. Çünkü derlerki güzel bir kalp insanın taşıyabileceği en ağır yüktür. Tunç senin onun için yaptığın fedakarlıkla,kalbinin güzelliğini gördü ve bu onun için en ağır yüktü. Bu yükten kurtulmak içinde seni azat etmesi gerektiğinin bildiği için gitti. Kırılmakta elbetteki haklıydı ama eminim kırgınlığı geçince anlamıştır senin ve ailesinin neden böyle bir oyuna başvurduğunuzu."

 

Hayal'in gözyaşlarını silerken anlayışlı bakışlarına bu defa kırgınlık yerleşince, yıllardır içinde birikenler diline döküldü.

 

"Bazen hayat insanı istemediği şeyler yapmaya zorluyor. Bazen de ailelerimiz! Benim kırgınlığım sana değil Hayal! Yaşanması mümkünken yaşayamadığımız her şeye kırgınım ve bu kırgınlığım bizim bir birimize olan hislerimizi bilmemize rağmen bize bunları istemeden de olsa yaşatan babalarımıza! O gün baban arkadaşına olan vefası ile senden böyle bir şeyi istemese, sonrasında babam senin benden uzak durman istemese biz yaşamamız gereken her şeyi şu an yaşıyor olacaktık. Babam benim hastalığımı öne sürdüğü için sen benden uzak durdun, ben ise Tunç'u unutamadığını düşündüğüm için senden uzak durdum."

 

Yıllardır içinde yaşadığı duyguların birikimi ile gözleri dolarken ağlamamak için derin bir nefes aldı ve devam etti.

 

"Ben bu düşünceler içindeyken, sen kendi vicdanınla boğuşup kendinle birlikte beni de yakarken sana çıkan bütün yollarım kapalıydı ben zorlayamadım o yolları."

 

Ne kadar dirensede gözünden damlayan yaşa mani olamamıştı. Hayal'in yüzündeki ellerini geri çekerek kendi gözlerine avuç içlerini sertçe bastırdı. Onun bu haliyle Hayal'in göz yaşları da tekrar artarken Mehmet gözyaşlarını silerek tekrar bakışlarını birleştirdi.

 

"Dışa bakan rüya görür, içe bakan uyanır demişler Hayal. Bizim de uyanma vaktimiz gelmedi mi artık? Yıllardır bizi ayrı düşüren hatalarımız mı kaderimiz mi bilemeyiz ama, şimdiden sonra da kim haklı, kim haksız diyerek mi ayrı kalıp aynı acıları yaşayalım! Evet bir aptallık yapıp Verda ile nişan olayına imza attım ama babama olan öfkemden, senin gözünde düştüğüm durumdandı bu yaptığım hata. En ala gurbet varamak isteyipte, varamadığın kalptir. Bu gurbetliği bitirelim artık Hayal. "

 

Mehmet'in umutla bakan gözlerine bakarak, ellerini kaldırıp yüzünü avuçlarının arasına alarak ıslak gözlerindeki muzip pırıltılarla bakıp fısıldadı.

 

"Bazen hissettiklerini duymak istersin Mehmet."

 

Hayal'in sözleriyle o da onun yüzünü avuçları arasına alarak, her gün dilinden süzerek, yüreğinde sakladığı, bu anın hayalini kurarak türlü sevda sözcüklerinin dile geldiği o sözleri hatırlamaya çalıştı. Fakat ne aklı yerindeydi, ne fikri ne de yerinden fırlayacakmış gibi atan yüreği.

 

"Ben seni alnıma yazan kaderime bile aşığım. Cefana da razıyım sefana da. Yeterki daha birlikte uçmadan,bana göç ettirme yüreğinden." Gözlerine içinden taşan aşkla bakarak fısıldadı. "Hayal... Gel, beraber geçelim bu dünyadan! "

 

Hayal, klasik o kelimeyi duymak istemişti sadece ama Mehmet her cümlesiyle,yıllardır zemheri soğunda titreyen yüreğini sıcacık etmişti. Beklediği iki kelimeyi duymak önemlimiydi? Yıllardır kendine her baktığında haykırmıyormuydu zaten sevdiği adamın gözleri sevdasını. Bazen hissetmekte, bilmekten daha öte olabiliyordu. Yüzüne yayılan gülümseme ile başını olumlu anlamda salladı.

 

"Yolun yolumdur. Bu yolda, düşmekte var kalkmakta ama sen elimi hiç bırakma olur mu!?"

 

Sevdiği kadının sözleriyle yaşlarla parlayan gözlerinde, mutluluk pırıltıları çırpınırken Hayal'in kendine çekerek alnına dudaklarını bastırdı. Belinde hissettiği kollarla nefesi göğüs kafesini zorlarken sakin olmaya çalışarak derin bir nefes aldı ve sevdiği kadının başına bir öpücük bırakarak fısıldadı.

 

"Eller ayrılmaya mahkumdur, sen bana nefes ol ki, sen bittiğinde bende biteyim. "

 

Mehmet'in sözüyle Hayal'in yüzünde kocaman bir gülümseme olurken çalan telefonuyla Mehmet'in kollarından sıyrıldı ve kimin aradığını kontrol etmek için bakışlarını telefonuna çevirdi. Gördüğü isimle sanki karşısındaki onu görüyormuş gibi yüzündeki gülümsemeyi silip, ciddiyetini takınarak açma tuşuna bastı.

 

"Saatin kaç olduğundan haberiniz var mı Hayal hanım!?"

 

Babasının sözleri ile Hayal telefonu kulağından çekerek ekranına baktı. Çokta geç değildi aslında ama babası neden böyle imalı konuşuyordu ki şimdi. Mehmet'in ne oluyor derecesine başını sallayıp fısıldaması ile işaret parmağını dudaklarına götürerek sus işareti yaptı.

 

"Tam hastaneden çıkarken bir trafik kazası geçirmiş bir hasta geldi baba. O yüzden acil ameliyata girmem gerekti. Bu sebebpten geciktim. Ama geliyorum şimd taksideyim. "

 

Mehmet'e aracı çalıştırması için işarer verip babasının konuşmasını bekledi.

 

"Ulan hastanede ne olup bittiğinden haberim var elbet! Mehmet iti seni bu evden alıp götürdü ve sen dün geceden beri evde yoksun be! Nerde kaldın kiminleydin dün gece Hayal hanım!? Gece eve neden gelinmedi, hadi gelinmedi neden arayıp haber verilmiyor! Ulan eşşek başımıyım ben burada!?"

 

Kenan'ın sözleri ile Mehmet'in dudaklarından bir kıkırtı firar edince Hayal ona uyaran bakışlar atarak babasına cevap verdi.

 

"Haklısın babacığım. Ama her şey aniden gelişince ben haber vermeyi unutmuşum. Hastanede de yoğundum fırsatım olmadı, gelince konuşuruz diye düşünmüştüm."

 

"Lan nerede kaldın dün gece nerede!? Bak Hayal o Mehmet denen kudırmış it seni omuzlayıp gitti, eğer nikahtan önce sana elini sürdüyse onu hadım ederim duydun mu beni? "

 

Hayal babasının sözleri ile yüzünü buruştururken Mehmet, onun boynuna doğru sokularak küçük bir öpücük bırakıp bir şeyler fısıldarken Hayal onu ittirmeye çalışarak babasına cevap verdi yeniden.

 

"Verda sa kaldım baba. Sevgilisi vurulmuş onun yarasını tedavi ettim. Sonra da biz Verda ile koyun koyuna yattık, Mehmet'te adamın başını bekledi sabaha kadar. Korktuğun gibi bir şey olmadı yani üzülme sen hiç"

 

"Ne demek Verda'nın sevgilisi vurulmuş? Ne demek tedavi ettim? Kim miş kızım bu adam? Kimin nesi? Ne iş yapıyormuş? Kızım sen yeni yetmemisin? Ya başına bir iş Alsan usulsüzlükten? Ben mi öğreteceğim bunları sana Hayal!?"

 

Babasının bitmek bilmeyen soruları ile bıkkınca nefesini bıraktı. Merak'ı yine tavan yapmıştı anlaşılan.

 

Mehmet'in kendisini eğlenerek izlediğini fark edince konuşmayı bir an önce bitirmek için tekrar cevapladı. Bir an önce bitirmeliydi yolsa babası eve gidene kadar susmayacaktı.

 

"Gizli polis mil adam baba. Ya da öyle bir şey işte. Mehmet amcam Kayra ve Tuğra tanıyor adamı zaten. Hem Kayra ve Tuğra'da bizimleydi sabah. Bana inanmıyorsan onlara sora bilirsin. Şimdi kapatmam lazım. Şarjım bitiyor çünkü baba. Eve gelince konuşuruz yine.

 

"Sana neden inanmayım kızım. Ama merak ettim şimdi bak. Ben Tuğra'dan öğrenirim o meselenin ayrıntılarını. Bu arada o yanındaki hayvana söyle hafta sonu gelsin istesin seni! Ben böyle kaçak göçek görüşmeler istemem! Adını koysunlar artık bu işin!"

 

Hayal babasının sözleri ile şaşkınca Mehmet'e bakarken. Nasıl olupta onun yanında olduğunu anladığını düşünüyordu. Yüzüne kapanan telefonla kaşlarını çatarak şaşkınca telefonu evirip çevirdi elinde.

 

"Telefonlarımı dinletecek ve ya eşyalarıma dinleme cihazı yerleştirecek kadar meraklı değildir değilmi banam Mehmet? "

 

Hayal'in şaşkınca kendisine bakması ile Mehmet sırıtarak başını iki yana sallayıp konuştu.

 

"Olurmu öyle şey güzelim abartma sende." Hayal dudaklarını büküp hala düşünceli bir şekilde telefonunu incelerken Mehmet sözlerine devam etti. "Kaan,Sarah'ı getirmiş hastaneye nöbeti varmış galiba bugün. Karşılaşınca konuştuk öyle ayak üstü. Seni alıp öyle gitmekti niyeti. Ben bırakacağımı söyleyince gitti. Anlayacağın o söylemiştir Kenan amcama. "

 

Mehmet'in anlattıkları ile rahat bir nefes aldı. Düşüncesi bile tedirgin hissettirmişşti ve babasının aşırı merakı bazen onu korkutuyordu doğrusu.

 

"Boş boğaz Kaan! Hemen yetiştirmiş babama! "

 

Hayal'in tepkisi ile Mehmet onun eline uzanıp tutarak dudaklaeına götürdü ve bir öpücük bırakarak fısıldadı.

 

"Gizlimiz saklımız mı var Hayal? Söylediyse ne olmuş? Herkes gibi Kaan da artık kavuşmamızı istiyor. Kızma çocuğa boş yere iyi yapmış. Şu saatten sonra kimseden gizleyecek bir şeyimiz yok artık."

 

Bakışlarını kısa bir an yoldan çekerek Hayal'e çevirdi ve yüzüne yerleştirdiği gülümseme ile sözlerine devam etti.

 

"Hem sende söyle Kenan amcama ve Rüya teyzeme ben babamlarla konuşacağım isteyelim artık seni. "

 

Mehmet'in sözleri ile Hayal huzursuzca kıpırdandı yerinde. Babası hafta sonu gelsinler demişti ama Mehmet'e emrivaki yapmakta istemiyordu bu konu da. Ama kendisi usulünce söylemezse de babası bu mesele uzası diyerek ortalığı karıştırabilirdi. Bir şeyler yoluna girmişken tekrar ortalık karışsın istemiyordu. Sıkıntılı bir nefes alarak bakışlarını Mehmet'e çevirdi.

 

"Babam zaten gelsinler bu hafta sonu istesinler dedi."

 

"Neee! "

 

Mehmet'in ani tepkisi ile Hayal düşüncelerinin gerçek olmasından korkarak üzgünlük ve kırgınlık arası bir ses tonuyla fısıldadı.

 

"Biliyorum erken ama istersen babamla konuşup erteleyebilirim."

 

Hayal'in sözleri ile Mehmet kısa bir an tekrar bakışlarını ona çevirerek homurdandı.

 

"Saçmalama Hayal ne ertelemesi! Ben gelelim derken yarından bahsettim. Hafta sonu ne ya!? Ben daha fazla uzasın istemiyorum. Kaçak göçek değil rahatça görüşmek istiyorum ben senle. Dayanacak ne gücüm, ne sabrım kalmadı artık! Seni bir an önce evimde görmek istiyorum ben! Babanla konuş yarın gelelim işte niye bekliyoruz hafta sonunu ya!? Hem hafta sonuna beş gün var daha Hayal! Beş!"

 

Hayal şok içinde Mehmet'e baktı. Ne dediğininin farkındamıydı acaba? Yarın istemeye gelelim de ne demekti? Dünya kadar hazırlık yapması lazımdı. En önemlisi hafta sonuna kadar bütün günleri doluydu ameliyatları vardı. Bu gün herkes kafayı yemişti galiba.

 

"Mehmet esas sen saçmalama! Hafta sonu uygun işte. Hem hafta içi benim programım dolu. Ameliyatların var. Hafta sonu olsun. "

 

"Akşam olmayacak herhalde o ameliyatlar Hayal!? Ben anlamam ben yarın alır anamı babamı dayanırkm kapınıza ona göre. Ne lazımsa, ne hazırlanacaksa ben hazırlarım kızlarla! Sen akşam istemeden ol yeter."

 

Hayal şok içinde dinlemişti Mehmet'i. Kesinlikle iyi değildi. Ne demekti akşam istemeden ol yeter!? Başını öfkeyle sallayarak sertçe çıkıştı.

 

"Gecikirsem kahvelerimizi için siz beni beklemeyin Mehmet! "

 

"İyi fikir. Sen hiç telaş etme canım. Gecikirsen öyle yaparız. Yüzük merasimine yetiş kafi. "

 

Hayal, Mehmet'in sözlerinde ciddi olup olmadığını tartarcasına kısa bir an şaşkınca izledi onu. Gayet ciddi bir şekilde yola odaklı olduğunu görünce öfkenin verdiği alayla söylendi.

 

"Ne gerek var canım telaşa. Ne olacak sanki. Yetişemezsem vekaleten takarsın yüzüğü benim yerime Kaan'a. "

 

Mehmet başını olumlu anlamda sallayarak cevap verdi.

 

"Olur tabi hayatım neden olmasın? " Kaan ismi beynin de tekrar yankılanınca Hayal'in söylediği sözde yankılanmış ve yüzünü buruşturarak ona dönüp homurdanmıştı.

 

"Saçmalama Hayal ne Kaan'ı ya!? Yetişemezsen yüzüğü ertesi gün takarım ben sana. "

 

Hayal artık Mehmet'in saçma fikirlerine daha fazla tahammül edemeyeceğini anlayınca öfkeyle çemkirdi.

 

"Allah aşkına ne söylediğinin farkında mısın!? Saçma sapan konuşup benim canımı sıkma Mehmet! Ben hafta sonu uygunum ve isteme hafta sonu olacak!"

 

Mehmet itiraz etse de Hayal diretmeye devam etmiş ikili yol boyu didişerek bir türlü karara bağlayamamışlardı isteme gününü.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Mehmet oturduğu yerden ani bir kalkışla oturduğu koltuktan kalkarak bakışlarını Derya ile yarınki istemenin planlatını yapan karısına çevirerek konuştu.

 

"Azra hadi kalk biraz yürüyüş yapalım. Ben yemeği çok kaçırdım galiba. "

 

Bakışlarını kocasına çeviren kadın yüzünü buruşturarak söylendi.

 

"Masayı silip süpürdün bir de çok kaçırdım diyorsun ya pes artık sana Mehmet! Git soda falan iç! Çıkamam ben bu soğukta dışarı. Hem kar yağıyor ne yürüyüşü? "

 

Mehmet adımlarını karısına doğru yönelterek eline uzandı ve avcunun içine hapsederek çekiştirdi.

 

"Kalk işte kadın. Hem ne var kar yağıyorsa baş başa romantik bir yürüyüş olur işte. Hem dönüşte sana profiterol ısmarlarım seversin sen. "

 

Azra kocasının hala tatlıdan, yemekten bahsettiğini duyunca tam ağzını açmıştı ki Tuğra'da ayaklandı.

 

"Ben de gelirim o zaman. Hem canım sıkılıyor benim de. "

 

Mehmet oğlunun sözleri ile kaşlarını çatarak sertçe homurdandı.

 

"Lan oğlum rahat yok mu senden bana? Baş başa diyorum lan farkındaysan! Karımla baş başa!"

 

Azra kocasına ters ters bakarak ayaklandı.

 

"Ne var canım gelsin işte. Hem o da sever profiterolü. Canıda sıkılmış değişiklik olur ona da. Zaten gergin çocuk. "

 

Tuğra annesinden aldığı destekle bakışlarını Derya ve Kayra'ya çevirerek tekrar konuştu.

 

"Hadi sizde gelin. Hem Derya'nın da canı çekmiştir şimdi. Emziriyor kız sonuçta. "

 

Mehmet oğlunun sözleri ile ona hayretle bakarken Derya'da başını olumlu anlamda sallayarak kocadjna baktı.

 

"Biz de gidelim Kayra. Bebekleri anneme bırakırız. Hem uyuyorlar nasıl olsa. " Kayra'da karısının istekli haliyle ayaklanırken Azra kıkırdayarak kocasına baktı.

 

"Hayatım kızlarımızı da mı arasak. Tuğra'nın evlilik haberini veririz sürpriz bir kutlama yapmış oluruz hem. "

 

Mehmet karısının sözleri ile Tuğra'ya dönerek öfkeyle bir tekme savurdu.

 

"Fare giremediği deliğe kuyruğuna kabak bağlayıp girmeye çalışırmış! "

 

Bakışlarını Kayra ve gelinine çevirerek bu defa da onları hedef aldı sözleriyle.

 

" Size ne demeli! El kadar bebekleri bırakıp geleceklermiş! Kurtuluş yok mu lan sizden? Bırakamazsınız ananıza dananıza! Yunnuslar evde değil konum atmış tatlıcıda onlarda! O yunus dangalağı rahatça karısını koluna takıp geziyorsa ben de gezerim işte o kadar! Oturun oturduğunuz yerde! "

 

Derya yüzünü asıp geri otururken Tuğra ve Kayra'da gözlerini devirerek tekrar oturmuşlardı. Mehmet ise bakışlarını karısına çevirerek sözlerine devam etti.

 

"Sana ne demeli!? Kızları çağıracakmış ta sürpriz kutlama yapacak mış! Lan beyimiz normal de kutlamasını yapacağız acaba!? Beni mezara sokunca yaparsınız o kutlamayı hep birlikte! Baş başa diyorum kadın bal başa! Ulan özledim karımla baş başa vakit geçirip derrleşmeyi belki neden anlamıyorsun Allahsız!"

 

Azra kocasının sözlerine önce sinirlensede son sözleriyle işveyle yanıma sokularak konuştu.

 

"Allah korusun Mehmet. Ne mezarı gece gece nasıl konuşuyorsun öyle.Sakin ol tamam. Haklısın uzun zamandır baş başa vakit geçirmiyoruz. Hazırlanayım da çıkalım hemen. "

 

Karısının kendisine sokulması ile çapkınca gülümseyerek göz kırptı.

 

"Ne hazırlanması, sen her halinle güzelsin kadın. Taş gibisin daha taş." Başıyla kapıyı işaret etti. " Hadi çıkalım artık. "

 

Azra kocasının sözleri ile kıkırdayarak kapıya doğru ilerlerken Mehmet bakışlarını kendilerini izleyen çocuklarına çevirerek uyarırcasına işaret parmağını salladı.

 

"Peşimizden gelmeyi falan geçirmeyin aklınızdan, yaşınıza başınıza bakmam yeminle eşşek sudan gelinceye kadar döverim ikinizi de! Rahat verin lan artık!"

 

Bakışlarını gelinine çevirerek muzipçe göz kırptı.

 

"Benim sinirim bunlara kızım. Sen üstüne alınma. Söyle ne kadar istiyorsan ben getiririm sana tatlıyı. Başka bir şey istiyorsan onu da söyle gelirken alayım. "

 

Derya kayın babasının sözleri ike ağzı kulaklarında siparişlerini sıralarken Kayra ve Tuğra yüzünü buruşturarak ikiliyi izledi. Siparişleri alan Mehmet karısının arkasından çıkıp evden ayrılırken Kayra eliyle kapıyı işaret edip homurdandı.

 

"Lan Tuğra bak söylemedi deme bu ikisi, yeğenim doğmadan bir bebek bombası patlatmazlarsa ben de bir şey bilmiyorum! "

 

Kayra'nın sözleri ile Tuğra yüzünü buruşturarak onun işaret ettiği yöne bakıp homurdandı.

 

"Ben de bundan korkuyorum ya kardeşim. Lan bu yaştan sonra gördün mü nasıl cilveleştiklerini. Tövbe estağfirullah. Olmaz kardeşim! Olamaz ya! "

 

Derya kocası ve Tuğra'nın sözleri ile küçük bir kahkaha atarak konuştu

 

"Çocuk gibi aralarına yatıp sabote edin bari bir de. Sizene ya. Hem ne varmış yaşlarında. Seviyorlar bir birlerini. "

 

Derya'nın sözleri ile Kayra ve Tuğra'nın gözleri bir birini bulurken, dudaklarından aynı anda dökülen isim ve aynı sözlerle Derya'yı şok etmişti.

 

"Göktuğ! Sabote planı için Göktuğ'u kullana biliriz! "

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Ayşe geldikleri mekanın kapısına bakarak kocasına çevirdi bakışlarını.

 

"Bu saatte ne işimiz var burada? Benim yapılacak bir sürü işim vardı Alim. Kızlara da yalan söyledin, Akif kaza yapmış diyerek çıktın evden. Neler oluyor Allah aşkına? "

 

Ali dudaklarını bükerken Yunus'un seni işitmesi ile o yöne döndü.

 

"Ne bileyim ben Deniz. Mesaj atmış acil toplanmamız lazım diye. "

 

"Hayır her haltı gizli saklı beceriyorsunuz bu defa neden biz de dahil olduk bu toplantıya onu anlayamadım. "

 

Esha'nın kocasına sorduğu sorular Ömer mekanın önündeki arkadaşlarına bakarak ne oluyor dercesine başını salladı.

 

"Lan hadi biz toplanıyoruz burada da kadınkarın ne işi var ne oluyor neler dönüyor lan? "

 

Yusuf'un sözleri ile diğerlerinin bakışları onları bulurken arkadan gelen Kenan'ın sesiyle ona döndüler.

 

"Lan bu mekanda ne var Ali? Yıllar önce bu furyayı başlattın bir kesilmedi arkası lan. Ora boka her şeye buraya gelir olduk. Bak yine bir olay çıkarsa beni öne sürmeyin kardeşim. Yok sen sordun, yok biz söyledik falan deyip te çıkacak olayın sorumlusu olarak beni tutacaksanız ben hiç girmeyim içeriye. Yıllar geçsede ısıtıp ısıtıp önüme sürüyorsunuz sonra. "

 

"Gir lan içeri Dangalak! Ne demeye yaygara kopartıyorsun yok yere. Ayrıca yıllar önceki olay senin gevşek ağzın yüzünden çıkmıştı sen hala her ne kadar kabul etmek istemesende. "

 

Kenan, Mehmet'e ters bakışlar atarak homurdandı.

 

"Yıllar önceyi yad etmek için mi topladın bizi buraya hayvan." Bakışları ile kadınları işaret ederek uyarırcasına dişlerinin arasından tısladı. " Lan kadınları neden getirdik ayrıca! Sen bizi vurdurtacak mısın oğlum!"

 

Kenan'ın sözleri ile Azra mekana doğru ilerleyerek söylendi.

 

"Vurulmaktan bu kadar korkacak ne haltlar karıştırdıysanız,bunu başka gün tartışırız Kenan. Bu gece sizin o korktuğunuz mevzulardan daha önemli mevzularımız var tartışacak. "

 

Erkekler kendilerine ters bakışlar atarak Azra'nın arkasından ilerleyen eşlerinin arkasından Mehmet'e ne oluyor bakışları atarken Mehmet eliyle mekanı işaret ederek konuştu.

 

"Girelim içeride konuşuruz. "

 

"Lan bu manyak karın kimi vurup, kimin ipini çekecek yine? Mehmet ne bu gizem kardeşim? Ne oluyor lan? "

 

Kenan'ın söylenmeleri ile Mehmet kolunu onun omzuna dolayarak söylendi.

 

"Bu defa ipi çeken Azra olmayacak kardeşim. Orta da pimi çekilmiş bir bomba var ve ben onu elimde tutuyorum. Sizinde desteğinizle imha etmemiz lazım. "

 

Mehmet'in sözleri ile hepsi ona anlam veremeyerek bakarken Ali içine düşen sıkıntıyla içeriye doğru homurdanarak ilerledi.

 

"Senin bombana da sana da! Ulan ne bitmedik mühimmatın varmış be! Yıllardır patlata patlata bitiremedin! "

 

Arkadaşının sözleri ile Mehmet başını olumlu anlamda salladı.

 

"İşte bu konuda haklısın kardeşim. "

 

İçeriye girdiklerinde kadınların oturduğu büyük masaya doğru ilerlemişlerdi ki Araz'ı da onların yanında görmeleri ile bu defa mesele her neyse daha ciddi olduğunu anlamaları uzun sürmemişti. Araz'la selamlaştıktan sonra hepside birer sandalye çekip oturdular ve bakışlarını Mehmet'in üzerine çevirdiler.

 

"Niye topladın lan bizi burada. Ne işler çeviriyorsunuz yine? " Bakışlarını etrafta gezdiren Ali yüzünü buruştuearak sözlerine devam etti. " Ayrıca benim mekanımı benden habersiz hanginiz kapattı? "

 

Araz'ın bakışları Mehmet'le kesişince Ali'nin sorusuna cevap verdi.

 

"Mehmet'in isteği üzerine ben kapattırdım kardeşim. Önemli bir mevzu konuşacağız ve her hangi birinizin evinde konuşulursa çocuklardan biri duyar sonuçları pek hoş olmaya bilirdi çünkü. "

 

"Bu kadar gizemli olan mevzu neymiş Araz?"

 

Yunus'un sorusu ile Mehmet bakışlarını Ali'ye çevirerek derin bir nefes aldı ve cevap verdi.

 

"Asya ve Tuğra. "

 

Ali arkadaşının sözleri ile gözlerini devirirken bu defa Yusuf konuştu.

 

"Eee bunda gizem yaratacak ne var lan? Sen zaten Asya ve Tuğra'nın bir birini istediğini söyledin. İsteyeceğiz Asya'yı işte. "

 

Yusuf'un sözleri ile Ömer kıkırdayarak konuştu.

 

"İlla farklılık yaratacak. Ne yapacaksın burada mı isteyeceksin Asya'yı?"

 

Ömer'in sözleri ile Ali sertçe homurdandı.

 

"Lan ne saçmalıyorsunuz siz? Evim yok mu benim!? Ayrıca isteme yarın akşam. Bunun karın ağrısı farklı belliki? "

 

Kadınlar merakla isteme meselesini Ayşe ve Azra ile konuşurken Kenan girdi araya.

 

"İsteme mevzusu konuşulmayacak. Belli ki başka bir mesele var Asya ve Tuğra ile alakalı. İzin verin de adam konuşsun. "

 

Kenan'ın sözleri ile bakışlar Mehmet'e dönerken, o Araz'ın destek olmak istercesine elini omzuna koyup hafifçe sıkması ile derin bir nefes alıp, bakışlarını Ali'ye çevirerek konuşmaya başladı.

 

"Nasıl söylenir, nasıl anlatılır bilmiyorum ama tek bildiğim böyle bir şeyi senden saklayarak karşına geçip hiç bir şey olmamış gibi Asya'yı senden isteyemezdim. Babası ve annesi olarak bu durumu sizinde bilmeniz gerekiyordu. "

 

Mehmet'in sözleri ile Ali ve Ayşe'nin bakışları kesişirken Ali içinde gittikçe büyüyen sıkıntıyla Mehmet'in sözlerine devam etmesini bekledi. Mehmet ise bakışlarını arkadaşlarının üzerinde gezdirerek sözlerine devam etti.

 

"Belki bu mevzuyu sizlerden saklamamam daha doğru olurdu bilmiyorum ama sizler bana ve aileme her zaman kardeşten daha yakın olduğunuz için Desteğinize her zamankinden daha çok ihtiyacım olduğunu hissettim. Belki hepinizinde yardımınızın dokunacağı noktalar olabileceğini düşünerek Azra ile ortak bir karar aldık ve bu zorluğu da her zaman ki gibi ailemiz olan sizlerin destekleri ile aşmayı istedik. "

 

Mehmet'in her sözüyle herkesin merakı giderek artarken bu konuşmanın altından kötü bir şey çıkacağını da sezmişlerdi. Mehmet bakışlarını tekrar Ali'nin üzerinde sabitleyerek sözlerine devam etti.

 

"Tuğra'nın eski sevgilisi Nilay ve onun erkek kuzeni Asya ve Tuğra'ya iğrenç bir tuzak kurmuşlar kardeşim."

 

Mehmet'in sözleri ile Ali'nin bakışları kısılırken Ayşe telaşla konuştu.

 

"Ne oyunu Mehmet? Ne diyorsun sen? "

 

Azra arkadaşının eline uzanarak sakin olması için telkinlerde bulunurken Ali bakışlarını Mehmet'in gözlerine dikerek sertçe söylendi.

 

"Bir an önce sadede gel! Yoksa elimde kalacaksın!"

 

Araz, Ali'nin çıkışı ile sıkıntılı bir şekilde nefesini bırakırken sakin olmadı konusunda uyarılarda bulunuyor diğerleri de anlam veremedikleri mevzu karşısında ne diyeceklerini bilemeden dinliyorlardı sadece.

 

Ali'nin çıkışı ile Mehmet Asya ve Tuğra'nın başına gelen olayı en başından, bu gün Cenk ile yaptıkları görüşmelere kadar anlatınca Ayşe'nin gözyaşları, Ali'nin öfkesine karışmıştı. İşittiklerinden sonra ne yere ne göğe sığabilmişti karı koca. Diğerlerinde de durum pek farklı değildi. Kadınlar gözyaşları içinde Ayşe'ye destek olmaya çalışırken erkekler tıpkı Ali gibi öfkeyle burunlarından soluyorlardı. Ali ise oturduğu sandalye de ağzından tek bir söz çıkmadan düşünceleri ile boğuşuyordu.

 

Arkadaşının anlattıkları kaldırabileceği türden bir şey değildi. Ne diyeceğini öfkesini kime kusacağını dahi bilmiyordu. Sahi kime kızacaktı. Kızına mı? Tuğra'ya mı? Mehmet'e mi? Kendine mi?

 

Kızının bir suçu yoktu ki. O sadece yüreğindeki gençlik heyecanıma kapılmıştı her genç kız gibi.

 

Peki ta Tuğra'nın var mıydı? Suçu neydi ki o çocuğun? Nilay'ın sevgilisi olmak mı? Ne bilebilirdi ki piskopat bir manyağın hem kendi, hem kardeşim dediği kızının hayatını karartacağını. Peki suç kim deydi?

 

"Ali. "

 

Mehmet'in sealenişi ile bakışlarını ona çevirdi.

 

"Beni bilirsin hatta ciğerimi bilirsin. Eğerki Tuğra'nın en ufak bir yanlışını görseydim kendi ellerimle sıkardım kafasına. Oğlum olması, benim kitabımda bir şeyi değiştirmezdi! Ama onun yaptığı yanlış Asya'ya karşı değildi. O Nilay'a aşık olmakla yaptı o yanlışı."

 

"Aşkın olduğu yerde yaptığın yanlışı da hatayı da göz görmez Mehmet. Biz de geçtik o yollardan ve o yanlışları o hataları biz de yaptık."

 

Ali'nin güçlükle söylediği sözlerle Kenan girdi araya.

 

"Bence hatanın büyüğü sen ve Mehmet'te kardeşim. Siz Tuğra'dan, Asya'ya sevgilisiymiş gibi sahip çıkıp koruyup kollamasını istemeseydiniz O Nilay denen şeytan Asya'yı bu denli kıskanıp, takıntı haline getirmezdi. Normal bir ayrılık sürecinden sonra peşini bırakırdı Tuğra'nın. Ama sizin yaptığınız o plan Asya'nın, Nilay da takıntı haline gelmesine sebep olmuş. Ayrıca bu planınız yüzünden Asya yaşaması gereken duygulara,heyecanlara ket vurdu Tuğra'dan dolayı ve bu durum onu yasakları delmeye zorladı. Bence hatanın büyüğü ikinizde. "

 

Kenan'ın sözleri ile Ali başını olumlu anlamda sallarken yaptığı hatanın arkadaşı bile farkındayken kendisinin fark edememesineydi öfkesi. Kızının iyliğini düşünürken ona kısıtlamalar getirerek esas hatayı kendisinin yapmış olmasıydı. Üstelik böyle nir hataya Tuğra'yı da alet etmişlerdi.

 

Şimdi hangi yüzle hatalı olan sizsiniz diyebilirlerdi? Tuğra'yı karşısına alsa esip gürlese, vursa kırsa reva mıydı? Peki tüm bu başlarına gelen hata mıydı yoksa kaderin bir oyunu muydu?

 

"Biliyorum karşında sana bunları anlatanın Tuğra olması daha doğru olacaktı ama,o Asya'ya ölümün eşiğindeyken bir söz verdi. Kimse'nin bu durumu öğrenmeyeceğine dair. Bizden de bir söz aldı fakat ben bu durumu senden gizleyip, onların yuvasını yalanlarla, oyunlarla kurmasını istemedim. Daha önceki tecrübelerimiz böyle bir durumda her şeyin daha da kötüye gittiğini bize en acı şekilde öğretti. Bu yüzden gizli saklı olmasın bil istedim kardeşim. "

 

Mehmet'in sözleri ile Ali başını olumlu bir şekilde salladı. Karşısındaki Tuğra olsa ne fark edecekti ki? Olan olmuş kızı da Tuğra'da bir oyuna acımasızca kurban edilmişti. O kadar hassas bir mevzuydu ki kime ne diyeceğini, nasıl hareket edeceğini, en önemlisi nasıl bir karar vereceğini bilmiyordu. Kızı hamileydi ve o kızına böyle bir evliliği isteyip istemediğini bile soramıyordu. Eli kolu bağlanmıştı. Düşünceleri arasında çaresizce konuşmaya çalıştı.

 

"Öyle zor ve hassas bir durumun içine soktun ki beni ben ne diyeceğimi, nasış davranacağımı bilemez haldeyim. Kimi suçlayım? İçimde ki öfkeyi kime kusayım bilmiyorum? İçime bir avuç ateş bıraktın ve diyorsun ki susacaksın! Ben nasıl susayım Mehmet!? Kızım bu evliliği yapmaya kendini mecbur hissederken, Tuğra kendini suçlayıp bu evliliğe mecbur hissederken ben nasıl susayım!? Hadi sustuk diyelim, üç maymunu oynadık bu çocuklar nasıl bir bütün olacak!?"

 

Sözlerine ara vererek derin bir nefes alıp başını iki yana salladı ve tekrar konuştu.

 

"Olmaz! Konuşmalıyım! Asya ve Tuğra ile konuşmalıyım. Ne yaşamış olurlarsa olsunlar onları böyle bir evliliğe mecbur bırakaramam!"

 

Herkes Ali'nin sözleri ile bir birine bakarken böyle bir konuşmanın durumu daha kötü bir hale getirmesinden endişeleniyordu.

 

Yunus elini arkadaşının omzuna koyarak destek olmak istercesine konuştu.

 

"Seni anlıyorum kardeşim lakin bence çocukların aldığı karara saygı duymalısın. Zor hatta çok zor bir süreçten geçmişler. Bu kararı almadan önce Asya'nın kendisine zarar vermek istemesini düşün Ali. Senin ve ailesinin yüzüne bakamayacağı için canına kıymayı bile düşünmüş. Şimdi sen diyorsun ki karşıma alıp konuşayım. Henüz atlatamadığı bir travmanın üzerine, sen onun yüzleşmekten korktuğu istemediği şeyi yapıp karşına alırsan daha kötü olabilir Asya için. "

 

Yunus'un sözleri ile bu defa Ömer girdi araya.

 

"Üstelik Tuğra ona bir söz vermiş ve Asya ona güvenmeyi seçmiş. Evet mecburi bir evlilik olabilir ama şimdilik. Kaderin neler getireceğini kimse bilemez. Sen Asya ve Tuğra'nın bir birine pamuk ipliğiyle bağlandıkları ipi, böyle bir konuşmayı yaparak koparta bilirsin. Senin bu konuşmayı yapman Asya'nın, Tuğra'ya karşı olan güvenini silip atacaktır. Onlar yaşadıkları olay karşısında bir birine bir şans vermişler belliki. "

 

Ali arkadaşlarının sözlerini düşünürken neyin yanlış, neyin doğru olduğuna bir türlü karar veremiyordu. O her ne yaşanmış olursa olsun ikisinin de mutlu olmasını istiyordu. Elbetteki kadere inanıyordu ama böylede olmamalıydı. Ellerini yüzüne götürerek sertçe sıvazladı.

 

"Asya'yı daha fazla utandırma, Tuğra'yı da daha fazla zor durumda bırakma bence kardeşim. Zaten her şey ikisi içinde zorken, ikisi için bir ümit varken senin konuşman imkansızlaştırabilir herşeyi. Sen gibi hepimiz isterdik bir birlerine aşık olarak bir yuva kurmalarını ama aşık olan çocuklarımızın da yaşadığı imtihanları gördük hep birlikte. Belki de Asya ve Tuğra'nın imtihanı budur. Sevgi bir rızıktır ve hangi kalpte rızkın olduğunu bilemezsin! Bir düşün onları böyle bir şeyle imtihan eden rabbim o rızkı ikisinin kalbine koyamaz mı sanıyorsun!? En güzel baharlar, en sert kışlardan sonra gelir Ali. Şans ver çocuklara,imtihan edildikleri bu çetin kışı bahara çevirsinler. "

 

Ali,Yusuf'un sözleri ile dolan gözlerini gizlemek istercesine başını önüne eğerken Kenan araya girdi.

 

"Lan kendine gel! Ne bu çaresizlik!? Yakışıyor mu sana Ali. Lan biz neler atlattık nelerle başa çıktık! "

 

Eliyle Yunus'u işaret ederek sözlerine devam etti.

 

" Bu adam kadar hsngimiz sınandı acıyla! Lan yıllarca çocuk hasreti çekti. Arya'nın yaşadıklarını sırf kızının mutluluğu için sineye çekti. Derya ve torunları ölümün eşiğinden döndü yine ümitsizliğe düşüp çaresizlikle yıkılmadı! Çektiği zorlukların mucizesini yıllar sonra oğluyla kavuşarak yaşadı! Sen neden savaşmak isteyen kızının karşısında yıkılıyorsun! "

 

Eliyle bu defa Mehmet'i işaret etti.

 

"Hangimiz Mehmet kadar zorlu sınavlardan geçtik! Gençliğinde yaşadığı zorlukları geçtim aynı olayın farklı versiyonunu Meyra'da yaşadı! Meyra ve Doğan bir hata yapsada o kızını kırmamak için sırf o mutlu olsun diye Doğan'la iş birliği yaptı! Sineye çekti! Senin acını küçümsemiyorum yanlış anlama sakın ama dön bir bak etrafına lan! Ömer bile Emir'in olayında sırf kızı mutlu olsun diye bir şeylere göz yumduysa sende yumacaksın! Çocuklarımızın hayatlarında çoğu hataya, çoğu yanlışa ve istemeden de olsa yaptıklarına başlarına gelenlere göz yumduk. Bazrn üç maymunu oynadık. Ne için sırf onların mutluluğu için. Önemsiz şeyleri saklayıp gizledik karşımıza alıp konuşmadıkta, böyle pamuk ipliğine bağlı bir mevzuyu konuşup, belki de onlar için en doğru olan aldıkları bu kararı hiçe mi sayacağız! "

 

Eliyle kendini göstererek sözlerine devam etti.

 

"Kusura bakmayın ama ben bu defa çocukların düşündüğü gibi düşünüyorum. Onların yaşadığını biz yaşamadık o yüzden aldıkları kararda bu defa onlara uymak istiyorum. Çünkü inanıyorum ki ikisi birlikte daha rahat aşacaklar bu zor günleri ve yine inanıyorum ki bu evlilik olursa aşkın en güzel halini yaşayacaklar! İstediğin ne Ali? Konuşunca ne olacak? Tuğra, Asya ve bebeğini bırakacak mı sanıyorsun? Asya bebeğinden vazgeçecek mi? İyi düşün Ali, Asya kadar Tuğra'da bu olay da suçsuz ve Tuğra'nın yerinde başka biri olsa hiç bir suçu olmadığı için böyle bir yükümlülüğün altına girmezdi! Demek ki bu çocuklar bir birine sarılmış, bir birinde geleceğe dair bir ışık görmüşler. Bırak o ışığın peşinden gitsinler. Karanlık bir tünelin içinde onları ışıksız bırakma böyle bir konuşmayı yaparak. Onların isteğine uyup bilmiyormuş gibi davran. "

 

"Nasıl bilmiyormuş gibi davranacağım lan!? Kızımın başına onca şey gelmiş siz bana baba olarak yanında olma, derdine deva bulma diyorsunuz! Yarasını sarma diyorsunuz! Nasıl durayım ben! Tüm bunları bilirken nasıl durayım!? "

 

Mehmet ve Azra bilerek sessiz kalıyorlardı. Konu hassastı ve yanlış anlaşılmalara sebep olmak istemiyorlardı ama Mehmet daha fazla dayanamayarak tekrar konuştu.

 

"Sana dur demiyoruz kardeşim. Ama acını, öfkeni bir kenara bırakarak düşün ve ona göre karar ver. Asya'nın yanında olma demiyoruz diyemeyiz de ,çünkü hepimizin de kızı var ayrıca Asya bizim de kızımız! Biz sana acını, öfkeni bir kenara bırak, aldığı bu kararda Asya'nın yanında, arkasında ol diyoruz. Bu kararı alması kolay olmadı karşısında durma diyoruz!"

 

Oturduğu sandalyeden kalkarak arkadaşının yanına geldi ve elini omzuna koyarak hafifçe sıktı.Yüzünde oluşan buruk bir gülümseme ile sözlerine devam etti.

 

"Asya senin bilmeni istemeyerek rahat edecekse, sende öyle davran ki, senin yanın da,arkasında olduğunu bilerek güç alsın senden diyoruz. Digerlerinin yaptığı hatalara biz zemin hazırlamış olsakta,engelleri önlerine biz çıkartıp onları sınamış olsakta yine de arkalarında gizliden de olsa destekledik onları. Ama bu defa engel koyan değil, o engelleri kaldıranlar olalım istiyoruz, gizliden değil açıktan desteğimizi gösterelim ki onlar için zor olan bu durumu daha da zorlaştırmayalım diyoruz! "

 

Arkadaşının sözleri ile bakışları karısını bulurken onun kendisine boynunu bükerek bakması ile ellerini yüzüne götürdü ve sertçe sıvazladı.

 

"Ali ortada bir bebek var ve siz sadece çocuklarınızın geleceğini değil o bebeğin geleceğini de düşünerek hareket etmek zorundasınız. Ne olursa olsun Asya bu bebeği dünyaya getirmek istiyor. Sen bu konuşmayı yaparsan Asya aldığı bu evlilik kararından vazgeçse bebeğini dünya ya getirecek. Tıpkı anne ve babası gibi o bebeğin de bir suçu yok ve onun bir aileye ihtiyacı var. Ben ve Dilşah Ayaz'a sonsuz bir sevgi versekte, kaybettiği annesinin eksikliğini kapatamadık! Keza Arya'da da aynı mahsunluk var. Asya'nın bu evlilikten vazgeçmesi, her ne kadar hep bir arada da olsanız doğacak torununun hep eksik bir yanı olacağı demektir. Yapmak istediğin konuşmayı o masum bebeğin geleceğini de düşünerek yap. Çünkü her bebek anne ve babasıyla büyümeyi hak eder. Ama dersen ki biz bu bebeği istemiyoruz, ben kızımı ikna ederim o zaman konuşmamızın bir çıkar yol aramamızın da anlamı yok kardeşim. "

 

Araz'ın sözleri ile Mehmet ve diğerlerinin sert bakışları onu bulurken o her şey yolun da bakışı atarak yavaşça gözlerini kapayıp açtı.

 

"Alim madem kızımız kararını vermiş bir yola girmiş bırakalım da bu defa kendi çizsin yolunu. Biz nasıl kızımızı ve Tuğra'yı düşünüyorsak onlarda bebekleri için çabalıyor belliki. Biz karşılarında değil yanlarında olalım. Daha fazla acı çeksinler istemiyorum ben! Bırak kaderlerinin çizdiği yolda yürüsünler."

 

Ali karısının eline uzanarak avuçlarının arasına alarak onun ıslak gözlerine teslimiyetle bakarak fısıldadı.

 

"Bu gece anladığım tek şey kızımı korumak adına, onu ve Tuğra'yı sevgili gibi göstermek için aldığımız kararın bir hata olması ve ikisinin hayatlarının yönünü değiştiren büyük bir yanlışa kendi ellerimizle bilmeyerekte olsa imza attığımızdı. Benden bir karar vermemi bekleme biz doğru karar veremiyoruz Ayşem. O yüzden çocuklarımız ve torunumuzun geleceğini belirleyecek o kararı anneleri olarak sen ve Azra'ya bırakıyorum. Siz ne derseniz kabulümdür. "

 

Ali'nin sözleri ile Ayşe gözünden damlayan yaşı sertçe silerken Azra'da aynı şekilde silerek yüzüne kondurduğu gülümseme ile oturduğu yerden kalktı ve Ayşe'ye dönerek bir cevap beklercesine baktı. Arkadaşının gözyaşları içinde başını onaylarcasına sallaması ile gülümseyerek o da onayladı ve bakışlarını masanın etrafındaki kadınlarda gezdirerek kıkırdadı.

 

"Hazır olun kızlar! Madem Ali bey in içi Asya ve Tuğra'nın bir birine aşık olduğunu görmeden rahat etmeyecek biz de onları bir birine aşık edelim de gönlü olsun! "

 

Azra'nın sözleri ile Ayşe ve diğerleri onun hem ortamdaki gergin havayı dağıtmaya çalıştığını hem de erkekleri kışkırtarak onları normal haline döndürmeyi planlıyorduki Asya ve Tuğra'nın yanında her şeyi bildiklerini belli edip pot kırmasınlardı.Akılları entrika ve hileyle meşkul olurdusa biliyordu ki daha doğal davranacaklardı. Onun çevirdiği oyunla kadınlar kıkırdaşırken Ali oturduğu sandalyeden sertçe kalkarak çattığı kaşlarının altından Azra'ya öfkeyle çıkıştı.

 

"Olamaz! Benim kızım senin oğluna aşık falan olamaz! Çok hevesliysen önce oğlunu aşık et kızıma! Ama kızımdan uzak dur! Çünkü onun aşık olduğu bir adam var zaten! " Eliyle göğsüne sertçe vurarak sözlerine devam etti.

 

" Kızımın ilk ve tek aşkı benim ve öyle kalacak anladın mı beni! Asya'nın aşık olmasına gerek yok! Biri aşık olacaksa o Tuğra olacak!"

 

Ali'nin sözleri ile bu defa erkekler ağzından kaçan kıkırtıya engel olamazken Azra tek kaşını meydan okurcasına kaldırarak sırıttı.

 

"Ne o pabucunun dama atılmasından mı korktun? Yoksa bizim her zaman yaptığımız planların başarı ile sonuçlanmasımı seni korkutan? İstrr tepin ister kudur Asya,Tuğra'ya aşık olacak!"

 

Azra ve Ali arasındaki çekişmeyi diğerleri merakla izlerken Ali yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Ne korkacağım senden be!? Aşık olması gereken benim kızımdan önce Tuğra! Madem bir plan yapıyorsun usulünce yap! Bilmiyorsan da işi uzmanlarına bırak! "

 

Erkekler bu çekişmenin sonunda kabağın kendi başlarına patlayacağının huzursuzluğu ile Ali uyarmaya çalışsalarda Azra sinsice sırıtarak Ali'ye yaklaşıp ellerini beline attı ve onu ve diğerlerini baştan aşağı süzerek küçümseyici bakışlar atarak küçük bir kahkaha attı.

 

"Uzman öyle mi? Hem de siz? "

 

Azra'nın sözleri ile kadınlar da kocalarına bakıp umutsuzca başlarını sallarken o dudaklarını büktü ve başını ağır ağır sallayarak elini açıp etrafını işaret edip konuştu.

 

"Hodri meydan o halde. Kendinize o kadar güveniyorsanız aşık edin Tuğra'yı, Asya'ya görelim!"

 

Ali başını ağır ağır sallayarak Azra'ya meydan okuyan bakışlar yollayıp fısıldadı.

 

"Tuğra'yı kızıma kör kütük aşık etmezsek biz de adam değiliz lan! Babasının oğlu sonuçta çok zor olmasa gerek! "

 

Ali'nin son sözlerindeki imayla Mehmet yüzünü buruştururken diğerleri gülmemek için şekilden şekile giriyordu.

 

"Sen bana laf mı soktun şimdi lan! Ayşe'nin arkasında kuyruk gibi ayrılmayan sen bana laf soktun öyle mi?"

 

Ali arkadaşının sözleri ile gözlerini devirerek homurdandı.

 

"Ona mı takıldın lan şimdi? Karılarımız bizi beceriksiz olarak görüp küçümsüyor dingil. Bu kadar basit bir şeyi bile başaramayacağımızı ima ediyorlar. Erkekliğe leke mi sürdürelim!?"

 

Mehmet arkadaşıma ters ters bakarak öfkeyle kükredi.

 

"Neden acaba bir düşün istersen kardeşim!? Çünkü onlar kadın ve onların kullana bileceği silahları var! Kızının da bir kadın olması gibi! Biz ve Tuğra erkeğiz lan bizim nasıl bir silahımız olabilir puşt! "

 

Mehmet'in sözleri ile Ali yüzünü buruşturarak homurdanırken, erkekler Ali'nin ,Azra'nın gazına gelmesi ile sert çıkışlarda bulunurken kadınlar çoktan plan programa başlamıştı.

 

Ayaz karşısındaki iki gruba umutsuzca bakarak başını iki tana salladı. Yıllar geçsede bunlar adam olmayacaktı. Ortalık süt liman olmuştu şşte ne demeye kendilerine heyecan arıyorlardı ki durduk yere. Adımlarını çıkışa doğru yönlendirirken kendi kendine söylendi.

 

"Akıl olmayınca neylesin fikir, çalsın Abdurrahman oynasın Bekir! Bunların ki yeminle o hesap! "

 

Gece yapılan planlardan sonra herkes evlerine dağılmış Asya ve Tuğra olayı Asya'nın istediği gibi gizli kalmak üzere kapatılmıştı.

 

Yeni güne başlarken her evde farklı telaşlar vardı. Ayşe çalan kapıyla Emir'in geldiğini düşünerek elinde akşam için gerekli malzemelerin alınacak listesi ile kapıya koşturdu ce hala çalan zille homurdanarak sertçe kapıyı açtı.

 

"Çek şu elini zilden be! On tane elim yo... "

 

"Ihhhh! Gelin aştın taht getirmiş, çıkmış üstüne kendi oturmuş. Tathtından mı indirdik Ayşe sultan!"

 

Ayşe, buruşturduğu yüzü ile kendisine laf sokan kadını görünce işittikleri ile gözleri irice açılmıştı ki , diğer kadının konuşması ile ona döndü şaşkın bakışları.

 

"Ahh bacım ahh! Kaldık gelin eline, yalvar şimdi deli geline!"

 

Ayşe işittikleri ile yüzünü buruşturarak şaşkınca fısıldadı.

 

"Cevriye hala! Vasviye hala! "

 

Yitenumutlar...

 

 

Loading...
0%