Yeni Üyelik
12.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm şarkısı - Ali Kınık : Feridem

 

 

Tuğra babası ve Ali amcasını şaşkınca izlerken, Kayra'dan sonra en tuhaf kız isteme olayının başına gelmesi ile yüzünü buruşturdu. Babası kesinlikle normal değildi! Bu adam kızlarını verirken her şeyi usulüne göre yaptırıp erkek çocuklarına gelince neden böyle tuhaf olaylara imza atıyordu acaba!? Oysa o böyle bir an hayal etmemiştiki! Gerçi Asya ile evlenmeyi de hayal etmemişti ama yinede Asya ile hayatlarında bir kere yaşayacakları bu anların bu şekilde olmasını istemiyordu. Hem Asya da böyle olsun istemezdi. Onun da her genç kız gibi hayalleri vardı elbette bugüne özel. Ayrıca damat kahvesini bile içememişti be! İleride çocuğuna anlatacakları hoş anıları olmalıydı. Bu geceden hoş bir anı olarak neyi anlatabilirdiki?

 

Düşünceleri ile bakışları kendisini üzgünce izleyen iki yaşlı kadına döndü. Anneni isterken onun evde kalmış büyük halaları koca bulma çabaları ile ortalığı nasıl karıştırdı oturunda anlatayım mı diyecekti? Yüzünü buruşturarak başını iki yana sallarken bakışları kendisine sinsice sırıtan Emir'e ve diğerlerine kaydı.

 

Yada Dayın olacak düenbaz pic o geceyi sabote etti, benim ikizim olan dangalak amcanız,düzenbaz enişteleriniz ve kuzenlerim olacak puştlar o gece ona çanak tutarak beni çıldırttılar mı diyecekti. Başını tekrar iki yöne sallarken bu defa bakışları kendisine muzipçe göz kırpan Ayaz ve Yasemin ablasına kayınca geceye damga vurarak girdikleri müzikal gösteriyle gözleri irice açıldı.

 

"Fırlama Ayaz amcan ve Yasemin teyzen,annenizi isterken isteme merasimini bir müzikalle birleştirerek dedenin fitilini ateşleyip işi oldu bittiye mi getirdiler diyecekti. Bu defa bakışları babası ve Ali amcasını bulurken içinde büyüyen hırsla dişlerini sıktı.

 

Ama bak en güzeli de deden anneni isterken beni mal yerine koyup,kurban pazarlığı yapar gibi piyasaya sürdümü diyecekti? Düşünceleri arasında başını olumsuz anlamda telaşla iki yana sallayarak kükredi.

 

"Olmadııı! Böyle bir an hayal etmemiştim ben! Olmadııı! "

 

Tuğra'nın çıkışı ile evin içinde bir sessizlik oluşurken o isyan edercesine ellerini saçlarından geçirerek söylendi.

 

"Ya Allah aşkına böyle saçma kız isteme mi olur!? "

 

Tuğra'nın çıkışı ile gözleri parlayan Vasviye ona doğru yaklaşarak yanında dikilip bakışlarını Ali'ye çevirerek başını olumsuz anlamda sallayıp konuştu.

 

"Ahanda haklı bu yakışıklı kapitan. Alim böyle kız isteme olmaz vermede olmaz. Gel sen vazgeç Asya'yı vermekten. Bir genç kız böyle istenmez o yüzden onu verme beni veer. Benim için farketmez be çocuğuum. "

 

Tuğra yanında dikilen kadının kendisine sırıtarak göz kırpması ile bir adım geri çekilirken bu defa Cevriye oturduğu yerden kalkıp Tuğra'nın diğer

tarafına geçip ona bakarak başındaki eşarbı çekiştirerek konuştu.

 

"Kapitan kararını ver. Buzdolabı Asya'mı, yerçekimine yenik düşmüş sarkık Vasviye'mi, yoksa diri ve taze yıllara meydan okuyan ben mi?"

 

Tuğra korku dolu bakışlarını Cevriye den çekmeden titreyen sesiyle seslendi.

 

"A... Anne. Annem. Yüzükleri ver Ali amcama,kurban olayım. Oğlun bir kazaya kurban gidecek yoksa bu işin sonunda. "

 

Herkes Tuğra'nın sözleri ile kıkırdarken Azra yerinden kalkmıştı ki Cevriye, Tuğra'yı dürterek sol elini gözünün önüne uzatarak kıkırdadı.

 

"Haah şöyle. Kırk yıllık bekarlığımın sonunda beni hak ettiğin için çok şanslısın beee. Hadi tak yüzüğü de öpücüğü alnıma konduruver kapitanım! "

 

"Babaaa! "

 

Asya yaşananlar karşısında Tuğra'nın korkuyla Mehmet amcasına seslenmesine ve içinde bulunmak zorunda kaldığı duruma, üzülsemi gülsemi bilememişti.

 

"Dur oğlum olmadı bu isteme ben bir daha isteyim. Senin içine sinmemiş ya. "

 

Mehmet'in imalı bakışları ile Tuğra başını olumsuz anlamda sallayarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Baba oldu vallahi oldu yaa! Tak şu yüzükleri yoksa bu ikisi beni kötü emellerine alet edecekler! "

 

Sözlerini bitiren Tuğra yanındaki yaşlı kadınlara ürkek bakışlar atarak Asya'ya doğru çevirdi bakışlarını. Kendisinin aksine onun eğlendiğini ve yüzündeki sırıtışı görünce yüzünü buruşturarak seslendi.

 

"Asya neye gülüyorsun sen yaa! Kızım koca adayın elden gidiyor sahip çıksana bana! "

 

Adımlarını ona doğru çevirerek hızla yaklaştı ve elini tutarak ortaya doğru çekiştirirken tekrar homurdandı.

 

" Kadın kırk yıllık bekarlık hayatından dem vuruyor birde! "

 

Yasemin, Tuğra'nın sözleri ile bakışlarını Cevriye'ye çevirerek çemkirdi.

 

"Gız ne gırk yılı!? Ben girmişim ellime güccül de cibime gir gart garı!? Ben gelin geldiğimde, benim düğün de zurnacıynan fingirdediğinde gırkından fazlaydın, ağzımı açdırma şindi!Benim gara guzumun saadetine mani olup, ona yamanmaya çalışma vallaha kağat gibi yırtarım seni!"

 

Azra, Yasemin'in sözleri ile yüzükleri Ali'ye uzatırken Tuğra annesine bakarak merakla fısıldadı.

 

"Anne kurban olayım ne demeye sesini çıkartmıyorsun sen bu avcılara yaa! Bıraksalar dilinle yetmiş iki milleti alt edersin bugün susacağınmı tuttu! "

 

Azra oğlunun sözleri ile kıkırdayarak fısıldadı.

 

"Yasemin ablanı boşuna mı çağırdım oğlum. Dinsizin hakkından imansız gelirmiş. Ben kaynanayım,onlarda Ali amcanın halaları. Bir şey söylesem Ali amcana dokunur, kırılır belki. Hassas mevzular yani. Hem yaşlılar işte idare ediver azıcık."

 

Annesinin sözleri ile Tuğra yüzünü buruşturarak elini, Ali amcasına doğru uzatırken Asya'da bakışlarını ona çevirdi.

 

"Azra teyzem haklı Tuğra. Yaşlı ikisi de biraz idare et. Sen ters bir şeyler söylersen daha fazla karışır ortalık. "

 

Sözlerinden sonra Asya'da elini babasına doğru uzatırken Tuğra kulağına doğru yaklaşarak fısıldadı.

 

"Kızım ne yaşlısı ya! Birer koca adayı bulsalar yeminle genç kızlara taş çıkarır bunlar! Bizim ruhumuz geçmiş bunların yanında! Ben bu kadar koca meraklısı kadınlarla karşılaşmadım daha önce! Her yerde kulağım olmasına rağmen benim tarihimde ilk bunlar o derece! "

 

Tuğra'nın sözleri ile Asya gülmemek için yanaklarının içini ısırırken, kaçamak bakışlarla Tuğra iki yaşlı kadını kontrol ediyordu ki onların Kayra ve Doğan'a sarması ile yüzünü buruşturdu. Hayattaki şansı ya ergenler, ya yaşlılarla sınanmaktı belliki. Nisa teyzesinin küçük takıntılı kızı aklına gelince, şu an yaşadıklarıda üstüne tüy dikmişti. Parmağına temas eden soğuk metalin hissiyle kendine gelirken Ali amcasının sözlerini işitmesi de bir oldu.

 

"Hayırlı uğurlu olsun. Allah utandırmasın. "

 

Hep bir ağızdan amin fısıltıları dökülürken Ali kızını kendisine çekerek alnına bir buse bıraktı ve nemli gözlerine inat buruk bir tebessümle fısıldadı.

 

"Adet yerini bulsun kahveleri hazırla kızım. Hem Tuğra efendi o kahveyi içmeden bu akşam bu evden çıkacağını düşünüyorsa yanılıyor. "

 

Asya utangaç bakışlarla babasının sözlerini başıyla onaylarken Tuğra çaresizce giden kızın arkasından baktı. Başa gelen çekilir düşüncesi ile kalktığı yere doğru ilerledi ve sandalyesine oturumuştuki Ayaz dibinde bitmişti.

 

"Lan Tuğra darıldım sana oğlum. Seninle ortak değilmiydik biz? Her maceradan birlikte çıkıp, her eğlencenin dibine birlikte vurmamışmıydık?"

 

Ayaz'ın sözleri ile Tuğra bu sözlerin altından ne çıkacağının merakıyla başını olumlu anlamda salladı.

 

"Lan beni ne demeye çağırmıyorsun Asya'yı istemeye o zaman piç! "

 

Ayaz'ın yüksek çıkan sesiyle bakışlar onları bulurken Tuğra onun kolundan çekiştirerek yanındaki sandalyeye oturtup homurdandı.

 

"Lan ne böğürüyorsun manyak! Biraz önceki saçma sapan müzikal gösterin ve daha yaptığın bir sürü acayip gösteriler sonucu başımıza açtığın işler yüzünden olabilir mi acaba!?" Boynundaki kravatı biraz gevşeterek bakışlarını mahçupça Ayaz dan kaçırıp sözlerine devam etti. "Ayrıca çağırmadım değil unutmuşum! "

 

Tuğra'nın sözleri ile Ayaz, başını kinayeli bir şekilde sallayarak dudaklarını büküp alkış tuttu.

 

"Yaaa! Demek şimdi öyle olduk Tuğra bey! Dönme dolap bile bu kadar hızlı dönmüyor lan!Oysa ne günler ne müzikal gösteriler yapmıştık seninle! Hatırla lan! "

 

Tuğra'yı dürterek sözlerine devam etti.

 

"Hani Kayra,Derya'yı bulup ülkeye getirdiğinde seninle havaalanında şiki şiki baba gösterisi yapmıştık ya,Kayra'da ağzımıza sıçmıştı."

 

Ayaz'ın sözleri ile Tuğra o güne giderken dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamadı. Ayaz'ın kendisini dürtmesi ile bakışlarını tekrar ona çevirdi.

 

"Şeyi hatırla şeyi. Baban hepinizi nezarete atmıştıda ben düştüm mapus damlarına gösterisi ile size moral olsun diye mükemmel bir giriş yapmıştımda Mehmet amcam kafamı kırmıştı."

 

Hatırladığı anı ile Tuğra bu defa biraz daha sesli gülerken Ayaz tekrar konuştu.

 

"Bir de şey vardı hani, hepinizi oyuna getirmiştim intikam almak içinde, kızlara fotomontaj fotoğraflarınızı dağıtmıştım nasıl ortalık karışmıştı."

 

Tuğra hatırladığı anılarla kahkayı basarken bakışlar ikiliye dönmüştü ki Ayaz devam etti sözlerine.

 

"Ama en pis oyuna ben geldim kardeşim. Yaktınız beni! Yıllardır evli olduğum kadın ve beraber olduğum kızı arıyorum ama siz insafa gelmediniz bir türlü. Lan ben sizin zor günleriniz de sizi eğlendirmek, yardım etmek için elimden geleni yaparken siz beni topa koydunuz reva mı bu? Bak böyle stresli bir günde bile ne kadar inkar etsen de ben yine sizi eğlendirmek, gergin ortamı yumuşatmak için buradayım ama sen bana neler söylüyorsun be ayıp. "

 

Ayaz'ın sözleri ile Tuğra kısa bir an düşündü. Ne kadar başlarına bela açsada aslında niyeti hep neşe katmaktı o zor zamanlara. Üstelik bela sadece Ayaz dan kaynaklı gelmiyordu ki başlarına kendileri zaten çekiyorlardı. Adam haklıydı sonuçta. Bir yılı aşkın süredir kimle evli olduğunu, kimle beraber olduğunu araştırıyordu. Kendi başına gelen olaylardan sonra Ayaz'ın durumuna üzülmeden edemedi. Onun için de zor olmalıydı.

 

"Senin her yerde kulağın var Tuğra. Bana yardım edecek tek kişi sensin. Bildiğin ne varsa söyle kardeşim yoksa ben bu defa eğlendirmek için değil, kan kusturmak için planlarıma başlayacağım ona göre! Lan yeter! Benim ki de can be! Vicdan azabından geberiyorum!"

 

Tuğra, Ayaz'ın haline üzülürken bakışlarını diğerlerine çevirdi. Adam haklıydı ne vardı sanki bu kadar uzatacak? Kendi yaşadıklarından biliyordu ki kolay değildi Ayaz'ın yaşadıkları. Hem intikam falan ne diyordu bu deli. Onların tuzu kuruydu tabi ama kendisi ve Asya hassas ve zor bir dönemden geçiyordu.Bir de bu manyağın saçma sapan intikam oyunları ile uğraşamazdı.Üstelik ters tarafı çok pisti ve deve kindardı.Ayaz'a düzenledikleri bu oyunda yanan kesinlikle kendisi olmayacaktı.Bakışları tekrar Aya'ı bulurken ona doğru yaklaşarak fısıldadı.

 

"Ben de pek bir şey bilmiyorum kardeşim. Ne kadar işine yarar pek emin değilim ama bir kaç şey var bildiğim. Ama benden duyduğunu kimseye söyleme.Bu manyakları benim başıma sardırma!"

 

Ayaz'ın gözleri umutla parlarken başını söyle dercesine hızla salladı.

 

Onun bu hareketi ile Tuğra ona biraz daha sokularak tekrar fısıldadı.

 

"Beraber olduğun kızla o gece aynı dövmeyi yaptırmışsınız. Senin ensende, kızın ayak bileğinde!"

 

Tuğra'nın sözleri ile Ayaz'ın eli şaşkınca ensesine giderken, Tuğra elini hızla tutarak dişlerinin arasından tısladı.

 

"Ne yapıyorsun lan!? İşkillendireceksin şimdi milleti."

 

Ayaz düşünceli bir şekilde başını sallarken Tuğra devam etti.

 

"En önemlisi de beraber olduğun kızla evlendiğin kız aynı kadınmış! Ama kim olduğunu ben de bilmiyorum. "

 

Ayaz'ın gözleri işittiklerinin şaşkınlığı ile irileşirken,aynı zamanda içine dolan rahatlama hissi ile sırıttı. En azından iki kadın değildi artık aradığı. Bulmaya çalışacağı kadın aynı kişiydi ve bu bilgiler bile onun için yeterliydi. Yerinden hızla kalkarak yüzündeki sırıtışla konuştu.

 

"Ulan Tuğra dile benden ne dilersen!"

 

Herkesin bakışları ikilinin üzerine çevrilirken o elini dur dercesine kaldırarak, Tuğra'nın uyaran bakışlarına aldırmadan sözlerine devam etti.

 

"Ya da dur lan! Asya ile balayınız benden! Siz yeri seçin, bütün masraflar benden. "

 

"Tövbe estagfurullah! Lan sen neden akıllanmıyorsun hiç oğlum! Neden milletin mahremine karışıyorsun sürekli!"

 

Selçuk'un homurdanması ile Ayaz ona dönerek muzipçe göz kırptı.

 

"Seni göndermedim diye kıskanma kardeşim."

 

Selçuk, Ayaz'ın sözleri ile sabır çekerken kızlarda mutfakta kahve faslına geçmişti.

 

"Sana demiştim. Damat fincanı seti alalım diye. Karıştırmazdın en azından. "

 

Firuze'nin sözleri ile Asya umursamazca omuzlarını silkti.

 

"Ne gerek var? Ben hoşlanmıyorum öyle abartılı şeylerden. Farklı bir fincana koyarız olur biter. Hem tuz atma gibi bir niyetim de yok. Yazık çocuğa. "

 

Kızlar Asya'nın sözleri ile kıkırdaşırken o utançla bakışlarını onlara çevirdi ve onların alaylı sözlerinden kaçmak için fısıldadı.

 

"Ben farklı fincan getireyim Tuğra için. "

 

Onun mutfaktan çıkması ile Vasviye ve, Cevriye'nin girmesi bir oldu. Kızların kendi aralarında kıkırdaşıp eğlendiklerini görünce yüzlerini buruşturarak ilerlediler.

 

Tezgahın üzerindeki kahveleri görmeleri ile Vasviye'nin bakışları muziplikle parlarken Cevriyeye dönerek fısıldadı.

 

"Gelirken duydun değil mi Cevriye tuz atmayacakmış damadın kahvesine bu şimşir kaşığı kılıklı kıız. "

 

Başını sallayarak onun sözlerini onaylayan Cevriye'nin bakışları da fincanları bulunca oda tıpkı kardeşi gibi fısıldadı.

 

"O atmıyorsa biz atalıım. Ama hangisi damadın bilemedim be Vasviye. "

 

Vasviye tezgahtaki tuzluğu alarak sırıttı ve kahve dolu fincanlara doğru uzandı. O esnada Cevriye yeleğinin cebinden çıkarttığı telefonla kahve dolu fincanların resmini çekerek muzip bir kahkaha attı.

 

Attığı kahkaha ile kızların bakışları onlara dönünce başındaki eşarpın uçlarını çekiştirerek söylendi.

 

"Ahretliklere resim atdımda prensesimizin istemesi diye.Yaşlılık işte be gızlar böyle şeyler görmeyince heves ediyor garibanlar ne edeceen."

Cevriyenin sözleri ile kızlar onlara üzgünce bakarken o Vasviyenin kolundan çekiştirdi hızla.

 

İşlerini bitiren ikili tekrar içeriye girmiş ve sinsi gülüşlerle kahveleri beklemeye başlamıştı.

 

Asya ve Firuze kahveleri dağıtarak yerlerine geçerken Tuğra üzerindeki bakışların ağırlığı ile el mecbur önündeki fincana uzanarak yudumladı. Beklediği tadı alamayınca bakışları Asya'yı bulmuştuki onun utanarak bakışlarını kaçırması ile kalan kahvesini de içerek fincanı yerine bıraktı.

 

Vasviye ve Cevriye onun rahatlıkla kahveyi bitirmesi ile şüpheyle bir birine bakarken diğerleri yüzlerindeki memnun gülümseme ile kendi kahvelerini içmeye başlamışlardıki değişen yüzler ve ortama düşen sözlerlerle bakışlar iki yaşlıya döndü.

 

"Allah seni bildiği gibi yapsın Vasviyee! Bizim fincanlara ne demeye attın tuzu? Kızana mı geldin beee!"

 

Vasviye ağzındaki kötü tatla dilini damağına bir kaç sefer vurup ağzını şapırdatarak söylendi.

 

"Uyyyhh! Tansiyonum fırladı haaa! "

 

Kenan ve diğerleri telaşla elindeki fincanları bırakarak Vasviye'ye doğru ilerlerken, Tuğra bıkkınlıkla ellerini yüzünde gezdirdi.

 

"Ahh Vasviye ahhh! Senin yüzünden bi koca bulamadan göçüp gidecez! Bi iş yaptın onunda ucu yine bize dokundu bee akılsız!"

 

Ortalığı saran telaşla Yasemin, Cevriye'nin sözlerine küçük bir kahkaha atarak söylendi.

 

"Hamama gider gurnaya, düğüne gider zurnaya aşık olursağız olaca buydu bee Cevriye sizinki o hesap ne edeceen?"

 

Vasviye, Yasemin'in soktuğu lafla aniden kendine gelerek başında toplanan kalabalığı elleriyle açtırıp Yasemin'e hısrla bakarak çemkirdi.

 

"Tavuk gıçı tövbe dutmazmış be Yasemin ne edeek? Koca bulmadan mı ölek?Delilik sizde nesilden nesile geçen bi genetik hastalık galiba!? Gençliğimiz de şeytan Emine taş koyuyordu yolumuza şimdi de sen!? De gett işine bakk! "

 

"Halaaa! "

 

Ali'nin kükreyişi ile Yasem'in oturduğu yerde daha rahat bir pozisyon alarak sinsice gülümsedi.

 

"Deli tavuğun akıllı cücüğü olmazmış be Vasviye.Senin yaran pek bi derin, ben o yarayı gaşırdım emme ortam müsait değil. İmine yingemin adını dolama. Sarıların Ali den arzını alamadında hırsından gudurup durun böle işte. "

 

Yasemin'in sözleri ile kadınlar kıkırdarken Mehmet rahatsızca boğazını temizledi.Bu Sarıların Ali denen maymun iştahlı herif her yerden çıkmak zorunda mıydı? Ulan köyde gönül eğlendirmediği kadın kalmamıştı.Zavallı ebeciği de sevdalanacak başka adam bulamamışmıydı acaba. Aklına üşüşen düşüncelerle homurdandı.

 

Vasviye gözlerini hırsla Yasemin'e dikip tam ağzını açmıştı ki Yasemin ona sinsi bakışlar atarak konuşmasına fırsat vermeden söze girdi.

 

"Ali." Ali'nin bakışları Yasemin'i bulunca o sözlerine devam etti."Hayırlı işleri pek uzatmamak ilazım.Bu çocuklar ara tatil bitince İzmir'e giri gidecekler.Biz Memet ve Azra yınan düşündük daşındık size de uyarsa düğünü tatil bitmeden yapam didik. İznin varmı de hele."

 

Tuğra ve Asya huzursuzca yerinde kıpırdanırken Ali bakışlarını kızına çevirdi. Onun içinde bulunduğu sıkıntının farkındalığı ile daha fazla strese girmesini istemeyerek bakışlarını tekrar Yasemin'e çevirdi.

 

"Uygundur.Gelecek hafta sonu sizin içinde uygunsa düğünü yapalım.Tatilde bitiyor fazla uzatmaya gerek yok. Çocuklar eğitimlerinden geri kalmasın hem."

 

Yasemin aldığı cevabın memnuniyeti ile başını sallarken Emir şaşkınca babasına bakarak homurdandı.

 

"Baba yangından mal mı kaçırıyoruz ne bu acele? Okul bitince yapsınlar düğünü. Benim iznim yok. Hayır anlamadığım şey Mehmet amcamın çocuklarının özelliği ne? Neden bu dangalakların kavuşmaları bu kadar kısa sürüyorda biz yıllarca bekliyoruz? Gareziniz bize mi?" Emir sözlerini bitirince bakışlarını Tuğra'ya çevirerek sinsice sırıttı. Biricik kız kardeşiydi elbette onunda söz hakkı olacaktı. Tuğra üzerindeki bakışların rahatsızlığı ile ktavatını biraz daha gevşetti.

 

Ali oğlunun çıkışı ile ona ters ters bakarken Yusuf ortamın gerilemesine müsade etmemek için konuştu.

 

"Emir...Abisisin elbette söz hakkın var ama bence zararlı çıkacağın bir tartışmanın kapılarını aralama evladım. Senin bekleyişin farklı sebeplerdendi."

 

Emir aldğı uyarı ile bakışlarını karısına çevirirken onun hakettin sen dercesine attığı bakışlarla bakışlarını tekrar Tuğra'ya çevirmiştiki onunda gülmemek için dudaklarını bir birine bastırması ile yanında oturan Mehmet'i dürtmesi bir oldu.

 

"Sen de bir şeyler desene lan! Karta kaçtın hala evlenemedin! Bunlar böyle taraf tutarsa senin düğün seneye kalır demedi deme!"

 

Emir'in sözleri ile elinde ki fincanı hızla sehpaya bırakan Mehmet oturduğu yerden hışımla kalktı.

 

"Emir'in bekleme sebepleri farklıydı doğru ama ben hepsinden yaşça büyük olduğum halde neden en sona kalmak zorundayım baba? Hem haftaya bizim nişanımız var.Haftaya uygun değil.Üstelik Emir haklı hep Yaman veliahtlarına tolerans tanıyorsunuz!Biz kaya kovuğundan mı çıktık! Kayra da bir hafta içinde evlenmişti.Olmaz benim de iznim yok. Vermem sıramı!"

 

Yusuf şaşkınca oğluna bakarken bu defa Kenan sabırsızca araya girdi.

 

"Hösttt! Nasıl konuşuyorsun sen kayınbabanın karşısında!? Ulan daha istemeyi yapmadınız be!Kız benim kızım değil mi lan hergele,ister iki haftaya düğün yaparım ister evde bekletir turşusunu kurarım. Ben ne zaman uygun görürsem o zaman olacak o düğün!" Kadınlar Kenan'ın çıkışı ike kıkırdaşırken Ömer ona yüzünü buruşturarak baktı.

 

"Bak hele şuna. Şu hareketlere şu çıkışa bak. Senin gibi elit bi adama yakışıyor mu hiç böyle çıkışlar?Kimse kusura bakmasın burada Mehmet 'te haklı.Sen baba olarak kızının usulünce istenmesini istiyorsun madem,bu isteme işini önümüzdeki hafta içinde halledelim.Hem çocukların hem senin gönlün olsun. " Bakışlarını bekar gençlere çevirip sözlerine devam etti."Bu işler sırayla olsaydı İlk evlenen Ayaz fırlaması olurdu. Hepinizin büyüğü nede olsa.Ama bu işler nasip işi. Üstelik bu çocuklar İzmir'e dönecek. Ateşle barut yan yana durmaz.Bir an önce düğün yapılsın. "

 

Ömer'in son sözleri ile Asya'nın yüzü utançla kızarırken,Tuğra ise başını mahçup bir şekilde eğmişti.

 

"Uyhhh. Haşin erkek seni! Nasıl da bıçak gibi kestin bu azgınların sesini hınzırr."

 

Cevriye sözlerini bitirip Ömer'in omzuna cilveli bir şekilde hafifçe vururken Esha gördüğü manzara karşısında ağzı açık kalakalmıştı.

 

Kenan arkadaşının sözlerinden sonra ortamda gereksiz bir gergin havanın oluşmasını engellemek için başını olumlu anlamda sallayarak bakışlarını Kenan'a çevirdi.

 

"Önümüzde ki Cuma gelin isteyin Hayal'i."

 

Kenan'ın onayını Yusuf'ta olumlu karşılarken Mehmet sonunda kopardığı izinin mutluluğu ile kalktığı yere tekrar oturdu. İsteme olduktan sonra kimse tutamazdı artık nasıl olsa onu.

 

Mehmet tekrar bir kargaşa çıkmasına izin vermeden bakışlarını karısına çevirdi.

 

"Gelecek hafta sonu herkes içinde uygun olduğuna göre siz hazırlıklarınızı ona göre yapın Azra. " Bakışlarını Asya'ya çevirerek onu inceledi.Ona her bakışında içi acıyordu. Derya ile çok farklılardı.Derya ne kadar deli doluysa Asya bir o kadar sessiz sakin ve içine kapanıktı. Derya evlendiğinde Asya'dan küçük olsa da oğluna aşıktı,oğlu da ona aşıktı. Asya ise mecburi bir evlilik yapmak zorundaydı üstelik aşık olmadığı ve ona aşık olmayan oğluyla. Oysa onun da sevdiği bir adamla evlenmesini mutlu bir yuvası olmasını isterdi ama elinden bir şey gelmiyordu. Bu durumda tek tesellisi Tuğra'nın Asya'yı üzmeyeceğiydi.Şimdi bile üzerine titriyordu.Kayra gibi dangalak ve akılsız değildi. Emin olduğu bir şey vardı ki mecburi olan bu evliliğin aşkla taçlanacağıydı.Oğlunun Asya'ya aşık olacağından emindi ve onu birazcık tanıyorsa Asya'yı da kendisine aşık etmenin bir yolunu bulurdu. Düşüncelerinde haklı çıkmayı umarak konuştu.

 

"Asya nasıl bir düğün istersin kızım?"

 

Ani gelen soruyla Asya afallarken Tuğra'nın bakışları da Asya'yı bulmuştu.Ne diyeceğini bilemeyen kız kısa bir an düşünürken herkes ondan gelecek cevaba odaklanmıştı. Her genç kızın düğünü,gelinliği ve hatta balayı hakkında hayalleri planları olurdu elbet ama o hiç düşünmemişti böyle şeyleri.Hiç aşık olmadiğindan,sevgilisi olmadığından dolayımı düşünmemişti böyle şeyleri acaba? Belki de evleneceği günün bu kadar erken olacağını tahmin etmediği içindi bu bilinmezlik. Ya da kurduğu hayalleri varsa bile başuna gelenlerden sonra hepsinin toz bulutu gibi yok oluşundandı belki de zihnindeki boşluk.

 

Tuğra,Asya'nın gerildiğini fark ederken daha önce aklına gelmeyen bu ayrıntılarla düşüncesizliği yüzünden onun zor durumda kalmasına sebep olduğu için kendisine kızdı. Normal bir durum içinde olmasalarda durumlarını bilmeyenlerin şüphelenmemeleri için bu ayrıntıları düşünmesi ve onu böyle zor bir durumda bırakmaması lazımdı.

 

"Büyük bir düğüne gerek yok Mehmet amca. Aile arasında olsa yeterli. Ben büyük düğün organizasyonlarını,eğlenceleri sevmiyorum zaten.Aile arasında olsun."

 

Asya'nın cevabı ile Tuğra'nın içi sızlarken Kaan la bakışları kesişti.Kaan'ın kaşları anlamsızca çatılırken başını ne oluyor dercesine sallaması ile Tuğra bakışlarını kaçırmak zorunda kaldı.Kalabalığı sevmediği doğruydu ama diğerlerinin düğünlerinde her zaman en çok eğlenen Asya,kendisi ve Kaan olmuştu. İçine yerleşen sıkıntıyla bakışlarını tekrar Asya'ya çevirdi. Onun kendisinden onay beklercesine baktığını görünce içindeki sıkıntıyı bastırmaya çalışarak konuştu.

 

"Asya ile biz aile arası bir düğün düşünmüştük baba. Kendi aramızda sade bir düğün yeterli."

 

İkilinin aldığı bu kararın nedenini bilenler anlayış gösterselerde anne ve babaların içi sızlamıştı bu duruma. Ne olursa olsun bir çift onlar için özel olan bir günde,sade bir düğün de olsa eğlenceli anılarının olmasını isterdi. Hayallerinden vazgeçtiklerinin hepsi de farkındaydı lakin bu zor zamanlarından ve yaşadıkları stresten biraz olsun uzaklaşmaları lazımdı onların düşüncesine göre.

 

"Bana bak Tuğra Asya böyle istedi diye,onu bahane ederek kına ve düğünde çekeceğin eziyetlerden yırtmaya çalıştığının farkında değilmiyiz sanıyorsun lan hıyar."

 

Emir'in kinayeli sözleri ile bu defa Selçuk ta ona destek verdi.

 

"Bu defa ben de Emir'e katılıyorum. Onun düğün gecesinde birlik olup bana saldırdınız yediğim dayağın acısını çıkartmak için aldığınız sade düğün kararı bile seni koruyamaz kayınço bilmiş ol."

 

Herkes Selçuk'tan gelen tepkiyle şaşırırken,Tuğra eniştesine hayretle bakıp homurdandı.

 

"Yediğin dayak mı? Enişte sen dayak yemedin o gün. Aksine senden dayağı yiyen bizdik hatırlatırım. Ayrıca sen benim eniştemsin benim tarafımı tutman lazım değil mi?"

 

Tuğra'nın sözleri ile Selçuk sinsice sırıtırken araya bu defa Kayra girdi.

 

"Emir abi de komutanı kardeşim. Emir demir'i keser sözünü sen hiç duymadın mı? Ve emin ol ki buradaki bütün erkekler zamanın da kızlarla bir olup onlara istihbarat sağladığın için senden intikam alacakları günü iple çekiyorlardı. Bence hazırlıklı ol."

 

İkizinin son sözleri ie Tuğra'nın bakışları genç adamların üzerinde sırayla gezerken hepsinin gözlerinde yanıp sönen o ışıkla sertçe yutkundu.

 

Ortamın yumuşamaya başlaması ile büyükler düğün hazırlıklarını konuşurken Asya kimsenin Tuğra'ya arka çıkmadığını fark edince kızlara dönerek üzgünce söylendi.

 

"Kocalarınıza bir şey söylemeyecek misiniz? Tuğra'nın ne suçu var ki ne yaptıysa size destek olmak için yaptı." Eliyle diğer erkekleri işaret ederek sözlerine devam etti. " Şunlara bak avına odaklanmış Aslan gibi süzüyorlar çocuğu."

 

Sahra elini Asya'nın elinin üzerine koyarak hafifçe sıktı.

 

"Bırak eğlensin garipler.Zannediyorlarki kardeşim yalnız.Tuğra onlar gibi saf mı? Müttefik seçimini doğru yapan taraf asla savaşı kaybetmez." Eliyle kızları işaret ederek sırıttı. " Eee kardeşimin seçtiği tarafa bakılırsa savaşı kimin kazanacağı şimdiden belli."

 

Asya şaşkınca kızlara bakarken Zaynep ona muzipçe göz kırptı.

 

"Biz de Tuğra'yı onlara yem edecek göz var mı görümceciğim."

 

Erkekler şaşkınca eşlerine bakarken Tuğra ve Asya rahat bir nefes almıştı.

 

Kızlar ve erkekler arasında açık bir şekilde olmasada gizliden edilen savaş ilanını Jamal ve Soner ilgiyle izlerken Ayaz araya girdi.

 

"Ben her zaman sizin tarafınızdaydım kızlar biliyorsunuz değil mi? O yüzden yine emrinize amadeyim. Ne isterseniz söylemeniz yeterli."

 

"Hain it!"

 

"Dönek herif!"

 

Kerim ve Doğan'ın sözlerinden sonra Max umutsuzca honurdandı.

 

"Ben size dedi abiciğim bu adam firildaktan farksız dedi. Boşuna heveslenip Tuğra'ya savaş açmayın bizim eşler kiliç kalkan gösterisi yapar bizim üzerimizde sonra."

 

Kaan ve Mehmet yüzünü buruşturarak konuşan adama bakarken Kaan dayanamayarak fısıldadı.

 

"Abi sen ne hanım köylü çıktın ya. Bir insan bu kadar da karısından korkmaz. Zannedersin eşleri ile değil de yamyamla yaşıyorlar evde. "

 

"Kaaan!"

 

Karısının imalı seslenişi ile Kaan yüzüne bir sırıtış yerleştirerek bakışlarını ona çevirdi.

 

"Efendim bebeğim."

 

Sarah tek kaşını imalı bir şekilde kaldırarak tekrar konuştu.

 

"Sen istersen annemlerde kal bir kaç gün. Mehmet abiye kafayı takan babamı sakinleltirirsin."

 

Karısının sözleri ile ina ettiği şeyi anlayan Kaan rahatsızca yerinde kıpırdandı.

 

"Özür dilerim hayatım. Galiba seni sinirlendirecek bir şey söyledim."

 

Erkekler Kaan'ın ani dönüşü ile şok içinde ona bakarken Emir yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Tühhh! Allah senin belanı vermesin Kaan! Ulan madem karından korkuyorsun neyin havasını yapıyorsun tutsana o dilini!"

 

Kaan karısını kontrol edip,onun diğerleri ile konuşmaya daldığını fark edince Emir'e dönerek ortaya konuştu.

 

"Ne korkması abi ya. Hamile kız alınıyor işte her şeye. Suyuna gidiyorum ben sadece. Sonra sabaha kadar kesintisiz ağlıyor abi. Beni yurdumdan yuvamdan alıp geldin yaşattığın şeylere bak diye. Yemin ederim gönlünü yapana kadar anamdan emdiğim süt burnumdan geliyor. Bir işaret dili falan geliştirsek te size işaret edince bana yardıma gelseniz. Çok zor durumdayım abi. Bildiğin gibi değil."

 

Kaan'ın sözlerden sonra erkekler ona acıyarak bakarken işittikleri sesle bakışları o yöne döndü.

 

"Ben her zaman sizin yanınızdayım kızlar. Zaten ablam ve bir çoğunuz evlenirken burada değildim. Bari Asya'ya destek olayım." Külliyen yalandı. Bu ailede kazanan hep kadınlar oluyordu. Bu salakların intikam takıntıları yüzünden kendi geleceğini riske atamazdı. Müttefiki olacak tarafı şimdiden belirlemesi en doğrusuydu.

 

Soner'in sözleri ile erkekler ona sert bir bakış atarken bu defa Jamal girdi araya.

 

"Ben de arkanızdayım kızlar. İleride evlenirken bunların saçma sapan oyunlarından kendimi korumak için sizi tercih ediyorum. Yüzümü kara çıkarmayın size güveniyorum."

 

Ayaz attığı kahkaha ile Tuğraya sarılıp diğerlerine dönerek tekrar konuştu.

 

"Ulan kale içten fethedilir dedikleri bu olsa gerek hepinizin kayınçosu sizi sırtınızdan bıçakladı ya." Ayaz'ın sözleri ile erkekler eşlerininin erkek kardeşlerine ters bakışlar atarken Ayaz,Tuğra'nın omzunu hafifçe sıkarak sözlerine devam etti.

 

"Sağdıcın benim kardeşim. Sana karşı yapılacak her türlü saldırıyı ben itina ile ve kendimi siper ederek püskürteceğim sen merak etme."

 

Tuğra yanındaki Ayaz'a endişe ile baktı.Onun sağdıcı olması hakkında hayırlımıydı gerçekten.

 

"Aliiim. Bu çocukları hiç yerlerinden oynatmayın be çocuğum. Bunlar hep İzmir de kalsııın. Hem buraya gelip ne edecekler ki. Ev yok bark yok. Hazır orada kurulu düzenleri vaaar."

 

Vasviyenin sözleri ile herkesin bakışları ona dönünce Mehmet onun sözlerinden farklı bir şey ima ettiğini düşünerek söze girdi.

 

"Şu an için zaten Ankara'da yaşayamazlar Vasviye hala.Malum orada okuyorlar.Sonrası için olurda Ankara'ya dönmeleri gerekirse elbette evlerini düzenlerini burada kurmaları için babaları olarak elimden geldiğince yardımcı olacağım."

 

Tuğra babasına sıkıntıyla baktı. Onları daha fazla sıkıntıya sokmak istemiyordu. Okulu bitince göreve başlaması gerekecekti ama onunda düşündüğü şeyler vardı elbet. Lakin babasını sıkıntıya sokmak değildi düşüncesi.

 

"Bırak kalsınlar orada be Mehmet'im." Eli ile Tuğra'yı işaret ederek tekrar konuştu." Hem bu yakışıklı Kapitan'ın denizlere açılması gerek. Her limanda her ülkede ayrı sevgilisi olmayan Kapitan olur mu hiç."

 

Vasviye'nin sözleri ile Asya içine yayılan sıkıntı ile başını eğerken Tuğra onun üzüldüğnü anladı ve daha fazla dayanamayarak konuştu.

 

"Sen ne diyorsun Vasviye hala olur mu hiç öyle şey? Ben Asya için o denizlerden vazgeçer,o limanları yakarım. Sevgili falan,kızın aklına saçma sapan şeyler sokma."

 

Tuğra'nın cevabı ile herkes memnun olurken Asya'nın yüzüne hafif bir tebessüm yayılmıştı. Ne olursa olsun Tuğra'nın onun incinmesine izin vermediğini fark etmesi onu mutlu etmişti.

 

"Yakma yavrumm. Ne limanı yak ne denizden vazgeç be kuzum. Yanlış anladın be çocuğum beni. Siz yeterki İzmir de kalın ben sizi sık sık ziyaret edecem. Asya'nın binasındaki o yakışıklı genç öğrencilerle tanışmam lazım. Hem sen denizlere açıl beni de o gemiye bindirki ben yeni sevdalara,yeni kısmetlere yelken açayım be çocuğum. Eee acı be şu yaşlı halana kurudum be çocuğum."

 

Tuğra kadının yaptığı planlarla şok içinde kalırken Ali öfkeyle çıkıştı.

 

"Hala yeter gözünü Seveyim yeter yahu! Olmuyor ya vazgeçin artık! Demek ki sizin kaderimizde evlenmek yok anlayın artık! " Bi anda aklına gelen şeyle bakışlarını şüpheyle kısarak sordu. " Hem senin Asya'nın binasında oturan çocuklardan nasıl haberin oldu be!?"

 

Vasviye,Ali'yi çıldırtmanın verdiği hazla elini dudaklarına kapatarak utanırmış gibi kıkırdarken o ara Cevriye girdi söze.

 

"Çocuk değil Alim. Onlar birer aday. Hem de yakışıklı birer aday. Asya kuaförden gelip son hazırlıklarını yaparken telefonu mutfakta kalmış. Bi numara ısrarla arayınca biz de önemli bir şeydir belki diye açıverdik be yavrum. Meğersem arayan bizim Asya'nın alt katında oturan öğrenci çocukmuş. Uzun süredir Asya'yı görmeyince merak etmişler diğer yakışıklı ev arkadaşları ile birlikte. Bir sıkıntı mı var diye aramışlar. Böyle haberimiz oldu o yakışıklılardan,tanıştık kaynaştık be çocuğum."

 

İşittikleri ile Asya'nın ağzı bir karış açık kalırken Tuğra'nın sözleri ile ne cevap vereceğini bilemedi.

 

"O çocuklara numaranı verecek kadar yakın olduğunu bilmiyordum Asya. Üstelik seni arayacak kadar yakınsınız."

 

Evdekiler Asya ve Tuğra arasındaki tepkileri izlerken Asya şaşkınca başını iki yana salladı.

 

"Ben numara mı falan vermedim. Yakın falan da değiliz. Sadece karşılaştığımızda nezaketen selamlaşıyorduk o kadar."

 

Aldığı cevapla Tuğra nefesini sertçe bıraktı. Şerefsizler bir selamlaşmadan bu kadar yüz buldularsa,kız hal hatır sorsa ne yapacaktılar acaba? Düşüncelerini bir kenara bırakarak takıldığı ayrıntıyla bakışlarını Asya'nın gözlerine sabitleyerek sorgularcasına tekrar konuştu.

 

"Numaranı sen vermediysen vahiyle mi indi o şerefsizlere!?"

 

Sert çıkan sesine kendisi bile şaşırırken bir yandanda kontrollü davranması için kendine telkin veriyordu.

 

Evdekiler hala bakışları ike ikilinin arasındaki tepkileri yorumlamak için onları incelerken Vasviye tekrar araya girdi.

 

"Dur hele hemen cellallenme ataşlı oğlan. Asya vermemiş numarasını. Okuldan Asya'nın arkadaşı Eymen diye basketçi atletik bir çocuk varmış ondan almışlar numarasını.Dediğim gibi merak etmiş işte yavrum ne var bunda be çocuğum."

 

Ortaya çıkan bir diğer şahısla Tuğra sinirle gülerek homurdandı.

 

"Basketçi ve atletik Eymen öyle mi!? Güzel sanatlar fakültesinde basketçi ve atletik Eymen." Sinirle dudaklarını büküp başını öfkeyle aşağı yukarı salladı.

 

"Sakin ol be evladım. Sporcu diye Güzel sanatlar bölümüne gidemez mi?"

 

Asya dinlediği hikayeler ve uydurulan teorilerle neye uğradığını şaşırırken Tuğra sinirden yumruklarını sıkmaya başlamıştı.

 

"Belki çıplak modellik yapıyordu o şanslı talebelere. Öyle tanışmışlardır belki bizim Asya ile. Asya masumca onun o atletik vücudunu,o iri bedenini,o adonislerinden aşağı do..."

 

"Yeterr!"

 

"Halaaaa!"

 

Asya ve Tuğra aynı anda yaşlı kadını sustururken Tuğra bakışlarını anlam veremediği bir hisle Asya'ya çevirmiştiki o titreyen ellerini kaldırmış bir şekilde yaşlı kadına bakarak kınuşmaya başladı.

 

"Hala lütfen saçmalama artık. Birincisi Eymen erkek değil kız! Benim bölümüm de okuyor ama aynı zamanda üniversitenin basket kulübünde. Lütfen saçma sapan yorumlama her şeyi artık!"

 

Tuğra gelen açıklama karşısında derin bir nefes alırken dudaklarından kaçan sözlerin farkına varamamıştı.

 

"Çok şükür! Kafayı yiyecektim az daha!"

 

Yaşlı kurtlar Tuğra'nın verdiği tepki ve işittikleri sözlerle bir birlerine bakıp göz kırparken sinsice sırıtmaları kadınların gözlerinden kaçmamıştı.

 

"Ben bi bardak su içeyim en iyisi." Tuğra üzerindeki bakışların verdiği rahatsızlıkla suyu bahane ederek mutfağa doğru ilerledi..

 

Tuğra'nın moralinin bozulduğunu anlayan Asya yerinde huzursuzca kıpırdanırken Yasemin'in dürtmesi ile bakışlarını ona çevirdi.

 

"Gız ne gımıldanıp durun gak git oğlanın arkasından. Eccik işve cilve itte göğnünü al. Yazık nası da yüzü düştü garibimin. Bak Asya dimedi dime senin bu halaların sizin bu işe daha çok daş goyar. Sende bu saflık varken arada hep benim garip Tuğram galır." Asya,Yasem'inin sözleri ile iyice huzursuzlanırken o sözlerine devam etti. "Sen böyle ağır ganlı olursan bu oğlanı gaparlar elinden dimedi dime. Silkelen eccik. Gendine gel gızz. Git boş goma oğlanı." Yanındaki kadının içinde bulundukları durumdan haberinin olmadığının bilinciyle normal davranmaya çalışarak onun sözlerini başıyla onaylayarak yerinden kalktı.

 

Mutfağa doğru ilerlerken Tuğra'nın telefonunun çalması ve onun aramayı cevaplaması ile duraksadı. Şimdi yanına gitse rahatça konuşamazdı. Tam içeriye dönmeye niyetlenmiştiki Tuğra'nın balkona çıkması ile mutfağa girdi. Biraz nefes almak onunda hakkıydı zira içerideki ortam fazlasıyla germişti onu. Bir bardak su alırken Tuğra'nın kıkırdaması ile dikkati istemeden ona kaymıştı.

 

"Ne yaptım dedin? Oya sen deli misin?"

 

......

 

"Sen benim Dediklerimi doğru anladığından emin misin?"

 

......

 

"Ben ne demeye sana boş yere umut vereyim Oya."

 

.....

 

"Allah aşkına kapat şu telefonu.Ne dersem deyim tersini yapıyorsun sonra yine benim başıma ekşiyorsun."

 

Asya anlam veremediği konuşmaya kulak misafiri olmaya devam ederken Oya denilen kızın kim olduğunu merak etmişti. Neyi yanlış anlamıştı ki o kız?

 

"İşim var Oya işim. Müsait değilim şu an. Ararım ben seni sonra."

 

......

 

"Ne diye başımdan savayım ben seni Oya? Müsait olduğum zaman konuşuruz."

 

Tuğra'nın konuşmasının sonuna geldiğini anlayan kız dinliyormuş gibi görünmemek için masanın üzerindeki telefonuna uzanarak bir şeylerle uğraşıyormuş rolüne büründü.

 

Telefonu kapatarak tekrar mutfağa girmiştiki Asya'yı telefonu ile uğraşırken görünce biraz önceki olay tekrar aklına gelmişti.

 

Bir sandalye çekerek Asya'nın karşısına oturarak dikkatini çekmek için boğazını temizledi. Asya'nın bakışlarıda kendisininkini bulunca telefonu işaret ederek konuştu.

 

"Gerçekten aramış mı o çocuklar? Yoksa halalarının ve yardımcılarının bir oyunu mu?" Eğer arayan olmamışsa o yaşlı cadılara bu bilgileri sağlayabilecek tek kişi vardı ve o tek kişi de kendi başına hiç bir zaman dümen çevirmezdi.

 

"Bakmadım henüz."

 

Tuğra şaşkınca kızın cevabını tekrarladı.

 

"Bakmadın mı? Bakmadıysan burada telefonla ne yapıyordun peki?"

 

Asya onun telefon görüşmesini dinlediğini düşünmesinden çekinerek telaşla cevap verdi.

 

"Hiç...Hiç bir şey yapmıyordum."

 

Aldığı cevap karşısında Tuğra,Asya'nın elindeki telefona uzanarak alırken Asya şaşkınca ona bakakalmıştı. Sosyal medya hesabında öylesine gezindiğini anlayınca homurdandı.

 

"Sen kendini yorma ben bakarım. İsmi ne o çocuğun!?"

 

Tuğra son aramalara girerken Asya cevap verdi.

 

"Numaramı Eymen'den aldığına göre sence ka..."

 

"Yakışıklı alt komşum ne Asya!?"

 

"Neee!"

 

Tuğra numarayı silerken öfkeyle başını sağa sola salladı.

 

"Senin bu halaların insanı katil eder. Bu nasıl bir numara kaydetme Allah aşkına?" Telefondaki bakışları başka bir isme takılırken dışından okuduğunun farkında bile değildi.

 

" Yare-i dil Kapitan-ı!"

 

Tuğra okuduğu şeyle dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamazken Asya onun ne dediğini ve neye güldüğüne anlam veremeyerek telefonu elinden hızla çekti ve ekrana bakarak aynı cümleyi tekrarlayarak yüzünü buruşturarak Tuğra'ya baktı.

 

"Ne bu?"

 

"Halaların senin telefonundaki ismini değiştirmişler anlaşılan."

 

Tuğra'nın yüzündeki sırıtışa Asya anlam veremeyerek sordu.

 

"Ne anlama geliyor ki bu cümle? Hem sen ne demeye sırıtyorsun ki ya!"

 

"Gönül yarası. Kaptan!"

 

"Neeee! Ne demeye silmiyorsun bu saçmalığı da sırıtıyorsun bir de!?"

 

Asya'nın elinden telefonu hızla çekip silmesine izin vermeyerek konuştu.

 

"Bırak kalsın. Hep Tuğra olarak mı kayıtlı kalacaktım yani. Hazır senin yerine başkası Gönül yaran Kaptan olarak kaydetmiş silmeye gerek yok bence. Hem komikte olmuş."

 

Asya,Tuğra'nın sözleri ile ona sinirle bakarak homurdandı.

 

"Çok komik! Ayrıca önceki kayıtlı ismin Tuğra değildi."

 

Asya'nın sözleri ile Tuğra nın yüzündeki gülümseme yerini meraka bırakırken heves ve şüpheyle sordu.

 

"Ne diye kayıtlıydım ki?"

 

Asya gelen soruyu duymazlıktan gelerek oturduğu yerden kalkarken Tuğra tekrar sordu.

 

"Ne diye kayıtlıydım söylesene?"

 

"Ne diye olacak senin bu ailede tek bir lakabın vat herkesin telefonunda öyle kayıtlısın evlat İstihbarat faresi!"

 

Kenan'nın sözleri ile ikilinin balışları onu bulurken Tuğra yüzünü buruşturmuş Asya ise onun bu haline gülmemek için kendini tutarken Kenan elindeki tabağı tezgaha bırakarak bakışlarını Asya ya çevirerek konuşmuştu.

 

"Sen de Tuğra'nın telefonunda Kralın kızı diye kayıtlısın." Asya'nın anlam veremeyen bakışlarına dudağını bükerek cevap veren Kenan sözleri ile de karşılık verdi. "Onu da müstakbel kocan açıklasın. Haa sebebini bilmediğimden değil ama o kadar da özelinize inmeyim gençler." Sözlerini bitiren Kenan mutfaktan çıkarken Asya cevap beklercesine bakışlarını Tuğra'ya çevirdi.

 

"Nee..Nesi var?" Alınmış bir ifadeyle işaret parmağını kaldırarak Asya'nın elindeki telefonu işaret ederek sözlerine devam etti. "En azınfan ben kaydettiğin isimden bin katlı iyi. Babanı ve seni yüceltmişim kaydederken sen... İstihbarat faresi... Üstelik sadece sen de değil,babanın telefonunda bile öyle kayıtlıyım. Ben seni Kralın kızı diye en azından babanın aşırı kormacılığı yüzünden öyle kaydettim. Senin yaptığına bak Asya aşk olsun."

 

Asya,Tuğra'nın tepkisi ve verdiği cevap karşısında gülmemek için kendini zor tutarak konuşmaya çalıştı.

 

"Sadece bende mi öyle kayıtlısın ki alınıyorsun yok yere. Herkesin telefonun da aynı isimle kayıtlısın."

 

Tuğra karşısındaki kızın sözleri ile daha çok alınmış bir şekilde hırsla söylendi.

 

"Sen herkes misin Asya!? Herkes gibi kaydediyorsun! Bundan sonra kocanı İstihbarat faresi diye çağırırsın artık. Ne de olsa şimdiki ismimden daha komik ya. Bol bol gülersin!"

 

Sözlerini mutfaktan çıkarken arkasından gelen kıkırtı ile arkasını dönerek ters bir bakış atmış Asya ise yüzündeki gülümsemeyi saklamak için başını başka tarafa çevirmek zorunda kalmıştı.

 

"Ya sabırr..."

 

Olaylı geçen isteme töreninin ardından herkes evlerine dağılmıştı. Yoğun bir hafta olacağının düşüncesi herkesi gererken en çok gerilen şüphesiz Asya ve Tuğra idi.

 

Akşam en son görüşmeleri Tuğra'dan yediği trip anı olduğu için Asya'nın içi pek rahat değildi. Suçu da yoktu ama yinede huzursuzdu. Bu olaydan önce arkadaşlardı sonuçta ne gerek vardı ki kayıtlı olduğu isme bu kadar takmaya? Hem ismini değiştirecek fırsat mı olmuştu ki? Gözlerini tavana dikerek tekrar kendi kendiyle konuştu. Ayrıca değiştirse ne yazacaktı? Bu Tuğra da gerçekten tuhaftı takılacak başka bir şey bulamamıştı sanki.Hem o önce kendine baksındı. Kendisinin kaydetmediği numaraya kafayı takıp silmişti bile ne olmuş sanki erkek arkadaşı olamazmıydı. O kendine baksındı önce. En azından kendisi sadece selamlaşıyordu o çocuklarla ama o gayet samimi sohbetler bile yapabiliyordu kızlarla.Kendi iç sesi ile kendini haklı çıkarıp bir de kendi düşüncelerini onaylarcasına başını sallayıp homurdandı.

 

"Ne demeye özür dileyeceğimki? Ben bir şey yapmadım sonuçta. Hem her şey Kenan amcasının boş boğazlığından dolyıydı. O söylemeseydi kendisi geçiştirir konuyu kapatırdı. Haklıyım işte hiç bi suçum yok! Özür dilememe de gerek yok."

 

"Ne konuşuyorsun sen kendi kendine? Tavanda ne var diktin gözlerini e cinli gibi oraya?"

 

Firuze sözlerinden sonra Asya gibi bakışlarını tavana dikerek kontrol etti.Bir şey göremeyince arkadaşını dürterek sözlerine devam etti.

 

"Uyu artık istersen yarın gelinlik bakmaya gideceksiniz. Dinlenmen gerek."

 

Firuzenin sözleri ile Asya akşamki konuşmayı hatırladı. Annelerle çıkacaktı yarın ve Tuğra da olacaktı. Düşündükçe afakanlar basıyordu. Uyumasının imkanı varmıydı sanki. Şimdiden gerilmişti. Yatağından kalkarak arkadaşına döndü. Ben biraz hava alayım en iyisi.

 

Firuze onu başıtla onaylayarak yüzünü kremlemeye devam etti.

 

Sessiz olmaya çalışarak balkona doğru ilerledi ve balkondan bir sandalye çekerek oturup bakışlarını manzaraya dikti.Hiç bir şey düşünmek istemiyordu ama aklı sürrkli Tuğra'nın akşamki haline kayıyordu.

 

Telefonuna gelen mesajla uzanarak masanın üzerinden aldı ve ekrana dokunarak gelen mesaja baktı.

 

"İyi misin? Akşam fazla üzerine geldim.Özür dilerim."

 

Asya okuduğu mesajla şaşırmış,şaşırmaktan daha çok mahçup olmuştu. Keşke ben özür dinleseydim diye geçirdi içinden.Tam cevap vereceği sırada yeni bir mesaj düştü ekrana.

 

"Balkonunun köşesine gelsene."

 

Asya okuduğu mesajla anlam veremeyerek yan balkona bakınca Tuğra'yı göreceğini hiç düşünmemişti. Ne işi vardı ki onun orada.

 

Şaşkınca kendisine bakan kıza elini kaldırarak gel işareti yapınca Asya sanki bu komutu bekliyormuş gibi yerinden kalkarak balkonun köşesine doğru ilerledi.

 

"Ne yapıyorsun burada?"

 

Asya'nın sorusu ile Tuğra diğer elindeki paketi sallayarak gülümsedi.

 

"Sana makaron aldım. Sabah yanlış adrese gitmiş ve sen yiyememişsin."

 

Onun kısık sesle verdiği cevapla Asya kıkırdayarak cevap verdi.

 

"Delirdinmi gecenin bir vakti nereden buldun ki bunları?"

 

Tuğra işaret parmağını kaldırarak üat katı gösterip konuştu.

 

"Rüya teyzemden rica ettim,sürpriz yapacağım deyince kırmadı sağolsun. Hem canın çekmiştir. Sabah yiyememişsin içime dert oldu."

 

Asya hevesle başını sallarken Tuğra paketi ona doğru uzatıyordu ki aklına gelen şeyle geri indirdi.

 

"Dur uzanmaya çalışma sen şimdi. Bekle biraz."

 

Sözlerini bitirerek içeriye giren adamın arkasından yüzündeki tebessümle baktı.Tuğra bir kaç saniye sonra elindeki sopaya paketi asarak Asya'ya doğru uzattı.

 

Paketi alan kız heyecanla açarken Tuğra onun bu haline gülümsemeden edememişti. Ağzına attığı makaronla bakışlarını tekrar Tuğra'ya çevirdi ve ağzındaki lokmayı yutarak sessizce konuştu.

 

"Teşekkür ederim. "Tuğra onun bu haline gülerek başını olumlu anlamda sallarken Asya tekrar konuştu. "Ayrıca özür dilerim akşam olanlar için."

 

Tuğra aklına gelen olayla içten içe tekrar bozulsada Asya'nın şu an ki mutluluğunu bozmamak için fısıldadı.

 

"Önemli değil." Aldığı cevapla elindeki makaronu Tuğra'ya atarak onun da yemesini işaret eden Asya fısıldayarak konuştu.

 

"Yatmayı düşünmüyor musun?"

 

Tuğra Asya'nın elindeki paketi işaret ederek cevap verdi.

 

"Paketin içindeki sütü içtiğini de göreyim o zaman içim rahat bir şekilde yatacağım."

 

Tuğra'nın sözleri ile Asya tekrar pakete bakrı ve daha önce fark etmediği ufak süt paketini eline alarak gülümseyip Tuğra'ya doğru salladı. Tuğra onun bu hareketine karşı eliyle iç işareti yaparken bir taraftan da Asya'nın ona verdiği makoronu yiyordu hemde makaronları hiç sevmediği halde.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

"Yarın sabah her mesai saatinde şirkette olmanız gerekiyor Mahru hanım. Dün sebepsiz şirketteki görevinizi aksattığınız için izin gününüzden düşülecektir. Sizden özel hayatınız ve iş hayatınızı birbirinden ayırıp profosyonel gibi davranmanızı rica ediyorum. Hatta patronunuz olarak emrediyorum. Aksi takdirde patronunuza karşı hisler beslediğiniz için işe gelmediğinizi düşünmek zorunda kalacağım."

 

Mahru gelen mesaja şaşkınlık ve öfkeyle bakarak çemkirdi.

 

"Ne diyor bu şavşak be!?Hismiş patronmuş ne saçmalıyor!? 80 lerdeki disco sapıkları gibi köşede beni sıkıştırıp öpen abaza bu değilmiydi de şimdi kalkmış bana profosyonellik taslıyor yeşilçamdan fırlmaış patron bozuntusu."

 

"(Ufak bir hatırlatma) Saat tam sekiz de şekersiz kahvemi masamda istiyorum. "

 

Elindeki telefonu hırsla yatağa fırlatarak halasına uyarak aldığı kararın doğruluğunu sorgular olmuştu.Odanın içerisine yeni alıp dağıttığı kıyafetlere yüzünü buruşturarak baktı. Pantolon ve elbise gibi rahat kıyafetler dururken bu dar ve kısa eteklere ne gerek vardı. Bıkkınca nefesini bırakarak yatağın üzerine bıraktı kendini.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Çalan kapıya doğru ilerleyen kız kapıyı açarak ıslak saçını sardığı havluyu sıkılaştırdı.

 

"Kim olduğumu sormadan ve ya kapı deliğinden bakmadan neden açıyorsun bu lanet kapıyı?"

 

Verda karşısındaki adama anlamsızca bakarken,adam ise onun saçlarına sardığı havludan damlayan sulara gözü takılmıştı ki, kızın ne durumda olduğunu fark edince hızla içeriye girip kapıyı kapayarak arkasını döndü.

 

"Verda sen iyi misin yoksa hala şokta falan mısın!?"

 

Evine izinsiz girip birde üzerine arkasını dönerek konuşan saygısız adamın sözleri ile kız sinirle çemkirdi.

 

"Ne diyorsun sen be! Hala şokta olan sensin galiba! Ne demeye geldin yine evime!? Hem ne demeye giriyorsun öyle Ayının inine girdiği gibi!"

 

Cenk kızın çemkirmesi ve söylediği sözlerle ellerini sertçe yüzünde gezdirdi.

 

"Kusura bakma sen kadar medeni değilim! Malum kimin geldiğine bile bakmadan yarı çıplak kapıyı açıp dışarıdaki korumalara seyirlik manzara sunuyorsun ya hani!"

 

Verda anlam veremeyerek üzerini kontrol etti. Ne vardı ki üzerinde? Duştan çıkan bir insanın üzerinde ne olmasını bekliyordu bu taş devrinden kalma hödük!

 

"Duştan çıkan her insan gibi üzerimde bornoz var farkındaysan. Seyirlik manzara derken kapıyı çalanı sapıklar gibi bornozumu açarak karşılamıyorum herlade! Hem sanane be nasıl istersem öyle açarım! Tasası sana mı düştü!Senin ne işin var evimde onun cevabını ve..."

 

Cenk kızın son sözleri ile hışımla ona dönerek öfkeyle baktı.

 

"Genç bir kadınsın yakışıyormu şu sözler hareketler!? Edepli ol azıcık edepli! Şu söylediklerini abin baban duysa adamların elini kanda bırakırsın!"

 

Verda aldığı karşılıkla sinirle gülerken Cenk sözlerine devam etti.

 

"Evinin etrafında değişik tipler görmüş korumalar. Merak edip kontrol etmeye gelmiştim ama sen bu şekil kapıya çıkınca ufak çaplı bi şok yaşadım haliyle dışarıda korumalar olduğu için. Yoksa evine girmek gibi bir niyetim yoktu. Bir yere giderken iki koruma olacak yanında onu söylemekti niyetim."

 

Verda tuhaf adamlar lafında takılı kalmıştı.

 

"Tuhaf adamlar derken? Nasıl bi tuhaflıkları varmış? "

 

Cenk telefonunu çıkarıp açtığı fotoğrafı gösterince Verda nefesini bıkkınca bıraktı.

 

"Senin düşmanlarınla alakalı bi durum yok merak etme." Sözlerini bitirerek bornozunun yakalarını çekiştirerek homurdandı. " Kör kurşuna kurban gidecek beyinsiz! Bir insan nasıl bu kadar gerizekalı olabilirin vücut bulmuş hali resmen manyak herif."

 

Cenk kızın sözleri ile yüzünü buruşturup işaret parmağı ile kendisini göstererek homurdandı.

 

"Umarım o hakaretleri benim için kullanmadın."

 

Verda gözlerini bıkkınlıkla devirerek adamın koluna yapışıp kapıya doğru niteleyerek çemkirdi.

 

"Yaaa çık Allah aşkına evimden! O gerizekalı yetiyor zaten bi de seninle uğraşamam! Mahallede adım çıkacak sizin yüzünüzden. Kapıdan kovuyorum bacadan giriyorsunuz!"

 

Cenk kadının sözleri ile bakışlarını şüpheyle kısarak açılan kapıdan çıkarken aklına düşen şüoheyle tam ağzını açmıştı ki yükselen sesle kolunu tutan elin etini sıkması bir oldu.

 

"Verdaaaa! Ulan değil kapına koruma dikmek evini kaleye çevirsen yine fetih edeceğim lan kalbini. Verdaaaa bir kere kapıya çıkta o gül yüzünü göreyim kız!"

 

"Allah'ın belası manyak! Takıntılı ruh hastası! Ben sana şimdi gösteririm kapıyı da bacayı da!"

 

Kolunu bırakıp bir hışımla içeriye giden kızın arkasından şaşkınca bakan adam dışarıda böğüren dallamanın kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Tartıştığı sevgilisimiydi acaba? Ya da ayrıldığı eski sevgilisi mi? Yoksa kızı taciz eden bir serserimiydi?

 

Adımlarını merdivenlere çevirip aşağı doğru indi ve etrafını inceledi kısa bir an taki adam tekrar bağırmaya başlayana kadar.Adımlarını o yöne çevirerek adamın etrafındaki korumalarına başıyla geri çekilmelerini işaret ederek adama yaklaştı.

 

"Verdaaa bu adamlara ne gerek var güzelim. Ben sana ne zaman zarar verdim de bunları diktin kapıya!? Aşkından geberdiğim halde saçının teline zarar gelsin istemem!Sen beni istemediğin halde ben sana zarar gelsin istemem!"

 

Cenk yolda gelip geçen insanların normal bir şeymiş gibi izleyip geçtiğini fark edince bu tacizlerin uzun zamandır sürdüğünü anlamıştı.

 

"Çetin abi yeter be. İstemiyor işte öğretmen abla. Yıllardır dil döküp,içtikçe öğretmenin kapısına dayanıp ilanı aşk ediyorsun ama değişen bir şey yok. Gel vazgeç bu sevdadan. Sana da yazık be abi."

 

Adının Çetin olduğunu öğrendiği adam arkasında elinde çekirdekle kendisini izleyip yorum yapan gençlere dönerek sırtıttı.

 

"Önünde sonunda isteyecek beni gençler. Benim büyük aşkımın farkına varacak sonunda."

 

Gençler adamın sözleri ile kendi aralarında yorum yaparak uzaklaşırken o tekrar bağırdı.

 

"Verdaaa! Seviyorum kız seni! He desen olurmusun be zalimin kızı! Gel cama da iki çift laf edelim Verda!"

 

Cenk izledikleri ve işittiklerinin yettiği kadarı ile adamın önüne geçerek sinirle sırıttı.

 

"Verda yok bu gece Cenk var kardeşim sana uyar mı!? Benim de canım sıkkın sohbet edecek birini arıyordum."

 

Adam karşısındaki Cenk'i baştan ayağı süzerek yüzünü buruşturdu.

 

"Sen kim sin lan!? Ben ne demeye senle sohbet edecekmişim Verdam dururken."

 

Cenk tek kaşını imalı bir şekilde kaldırarak söylendi.

 

"Verdam derken?"

 

"Verdam işte sevdiğim,evleneceğim kız."

 

Cenk daha fazla dayanamayarak adamın yüzüne kafasını geçirerek kükredi.

 

"Ulan kızın sende gönlü yok puşt! Bir de sevdiğim evleneceğim kadın diyor! "

 

Aldığı darbeyle sendeleyen adam toparlanmaya çalışırken Verda'nın sesi yankılandı sokakta.

 

"Bir daha kapıma gel bu defa kaynar suyla haşlarım seni Çetin!"

 

Elindeki boş kovayı aşağı fırlatırken karşısında onu izleyen adama şaşkınca bakıp telaşla sordu.

 

"Çetin sen oradaysan suyu başından aşağı döktüğüm adam kim!?"

 

Çetin ellerini iki yana açarak dudaklarını bilmiyorum dercesine bükerken Verda pencereden biraz daha aşağı sarkarak ıslattığı adamı görmeye çalıştı.

 

"Benim Verda! Bu kış gününde soğuk duş aldırdığun benim!" Öfkeyle sıktığı dişlerinin arasından penceredeki kıza cevap verirken başını kaldırması ile gözüne çarpan manzarayla öfkesi iki katına çıkmıştı. "Verdaaaa!"

 

"Cenkk! Sen ne arıyorsun orada!?"

 

Cenk öfkeyle işaret parmağını kaldırarak kızın açılan yaksından gözüken manzarayı işaret ederek bağırdı.

 

"Yukarıda tam izleyemediğim manzarayı buradan izleyim dedim! Gir içeriyeee!"

 

Cenk'in işaret ettiği yere bakışları kayan Verda telaşla yakasını kapatıp hızla içeri girerken Çetin'e saydırmayı da ihmal etmemişti.

 

"Kadirrr!" Yanına gelen korumaya mahalleyi ayağa kaldırıp sınrada bir şey yapmamış gibi kendilerini film izlercesine izleyen adqmı işaret ederek konuştu. "Götürün şu iti buradan. Güzelce uyarın bir daha buraya yaklaşamasın." Adam Cenk'in sözlerini başıyla onaylayarak Çetin'e doğru ilerlerleyip kolundan tutarak sürükledi. Adamın itirazları ve hala ilanı aşk edişini izleyen Cenk işittiği sesle başını tekrar pencereye doğru çevirdi.

 

"Ne demeye dikiliyorsun orada ıslak kıyafetlerle bu soğukta!? Yukarı gel de abin kıyafetlerinden vereyim üzerini değiştir."

 

Cenk kızın hala bornozla pencerede dikildiğini fark edince öfkeyle adımlarını eve çevirdi.

 

Kapıya geldiğinde içeri girerken kızın üzerindeki bornozu işaret ederek kapıyı sertçe çarparak sinirle çıkıştı.

 

"Senin giyecek kıyafetin yok mu!? Lan ne demeye bir kapıya bir cama koşup bornoz gösterisi yapıyorsun!? Hayır madem koşuyorsun yakana paçana sahip çık!" Üzerindeki ceketi çıkarıp yere bırakırken gömleğinin düğmelerini açmaya başlayarak gözlerininin önüne gelen görüntüyle tekrar konuşmaya başladı. " Adam zaten takıntılı bi de karşısında resmen göğüs şovu yaptın!"

 

"Ne alaka ya! Nasıl görsün o mesafeden benim göğsümü şovumu!?"

 

Pişkince gelen cevapla Cenk bakışlarını hızla kıza dikerek bağırdı.

 

"Ben gördüğüme göre,onun görmeme ihtimali var mı sence!? Görmedi de o yüzden mi gözüne araba farı tutulmuş tavşan gibi donup kaldı puşt!"

 

"Sen ne demeye bakıyorsun benim göğsüme sapık gibi. Bakmasan görmezsin!"

 

Sözlerini bitirip elindeki kazağı Cenk'e uzatırken bakışları Cenk'in göğsünde takılı kalmıştı.

 

Kızın bakışlarını fark eden Cenk başını sinirle salladı.

 

"İstemeden böyle bakıla biliyormuş değilmi Verda hanım?"

 

Cenk'in sözleri ile Verda sertçe yutkunarak gözlerini devirdi ve umursamaz gibi görünmeye çalışarak cevap verdi.

 

"Daha önce görmediğim bir şey sanki. Dün gece fazlasıyla gördüm zaten takılma o kadar.Görende yüzyılın müzmin bakiri zanneder."

 

Kızın rahat tavırları ile elindeki kazağı ona doğru salladı.

 

"Dün fazlasıyla görmene rağmen böyle takılı kalabiliyorsan,yüzyıllık müzmin bakir bir erkeğin bakmasınıda sapıklık değil de anlayışla karşılarsın artık!"

 

Adamın sözleri ile Verda verecek cevap bulamazken o an çalan kapıya açılan bir kaçış kapısıymış gibi açmak için hareketlensede tutulan koluyla bakışlarınınyanındaki adama çevirdi.

 

"Ben kime laf anlatıyorum iki saatir acaba!? Verda git çıkart şu bornozu! Üzerine yapıştırdular mı lan! Her çalan kapıya bornozla koşuyorsun deli misin kızım sen!?" Tuttuğu kolu ittirerek bakışları ile içeriye geçmesini işaret ederken gelenin korumalarından biri olduğunu düşünerek kapının koluna uzanarak açtı.

 

Kapının önündeki adama çattığı kaşlarının altından öfkeyle bakarak içeriye doğru öfkeyle seslendi.

 

"Verda bu ev yol geçen hanımı!?"

 

Kapıdaki adam daha büyük öfkeyle karşısındaki yarı çıplak adama bakarken,arkasında bornozla beliren kızı görmesiyle kükrercesine bağırdı.

 

"Ne oluyor lan burada!? Çıplaklar kampımı bu ev!?"

 

 

Yitenumutlar....

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%