Yeni Üyelik
13.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı : Ferdi Tayfur - Çiçekler Açsın

 

Kapıda kendilerine ateş saçan bakışlarla bakan adamın kim olduğunu anlamaya çalışırken onun arkasında birden beliren kadının ile kafası iyice karışmıştı.

 

"Gece gece mahalleyi inlettin be adam! Derdin ne!? Duyanda kızı eve erkek atmış zanneder!"

 

"Atmamış da ne bok yemiş! Şu hale bak kadın!"

 

Kocasının öfkeyle işaret ettiği yöne bakışlarını çeviren kadın gördüğü manzara karşısında dilinden dökülenlere engel olamadı.

 

"Galiba sadece eve atmakla kalmamış bizim kız Yusuf!"

 

Cenk kadının sözleri ile şok olurken Yusuf'un ani kükreyişi ile herkes olduğu yerde sıçramıştı.

 

"Leylaaaa! Ne demek oluyor bütün bu olanlar? Ulan kim bu adam!? Zeus gibi yarı çıplak ne iş yapıyor benim kzıımın evinde!?"

 

Kocasının mahalleyi inleten kükreyişi ile onu hızla içeriye iten kadın kapıyı kapayarak telaşla konuştu.

 

"Ne bağırıyorsun Opera sanatçısı gibi!Gir içeriye. Mahalleyi başımıza toplayacaksn."

 

Kendisini iteleyerek içeriye sokan karısı ile bağırmaya devam ederken Cenk kendine gelerek elindeki kazağı hızla üzerine geçirmeye çalıştı.

 

"Kim bu!? Kim kim!?"

 

"Yusuf baba yanlış anladın düşündüğün gibi değil."

 

Verda panikle sinirden köpüren adama doğru yaklaşırken Yusuf,elindeki kazağı giymeye çalışan adama doğru bir hamle yapmıştı ki Leyla araya girerek kocasının koluna yapışıp içeriye doğru sürükledi.

 

"Bağırıp durmayı keste neler oluyor anlayalım be adam.Aklını aldın kızın!"

 

Cenk panikle giymeye çalıştığı kazağı sonunda giymiş ve tuttuğu nefesini sertçe bırakmıştı. Hala bağırarak içeriye doğru giden adamı ve onu sakinleştirmeye çalışan kadını inceledi kısa bir an. Başına gelenleri düşününce sıkıntıyla saçlarını çekiştirdi. Verda ile karşılaşıp bu eve adımını attığından beri başına gelmeyen kalmamıştı. Ya bu evde bi sıkıntı vardı,ya da Verda da. Salonun içinde öfke ile volta adan adamla bakışları kesişince düşüncelerini onaylamazca başını iki yana salladı. Sıkıntı ne bu evde ne Verda da idi. Sıkıntı kesinlikle normal olmayan bu ailedeydi ve o bu aileyle Asya ve Tuğra sayesinde tanıştığına göre Verda'nın hiç bir suçu yoktu.

 

"Ne düşünüyorsun lan kukuman kuşu gibi!?"

 

Yusuf'un kendisini hedef alan sözleri ile panikle cevap verdi.

 

"Verda'nın bir suçunun olmadığını."

 

Babasına karşı verdiği cevapla Verda yanındaki adamı dürttü ve kendine çevrilen gözlere bakarak telaşla fısıldadı.

 

"Ne saçmalıyorsun sen!?"

 

Yanında ki kıza anlam veremeyerek baktı. Ne demişti ki? Ayrıca hiç kimseden çekinmeyen korkmayan biriyken bu adamın karşısında neden paniklemişti? Bu aile kesinlikle onun dengesini bozuyordu.

 

"Bir suçu yokta ondan mı gecenin bu vakti uygunsuz bir kıyafetle,uygunsuz bir durumda elin iti benim evimde!?"

 

Leyla odada sinirle dönüp duran kocasını oturtmaya çalışarak konuştu.

 

"Önce bi sakinleş sonra anlarız neler olup bittiğini. Tansiyonun yükselecek yine."

 

Kolunu çekiştirip duran karısının tutuşundan kurtulmak için kolunu sertçe çekerek işaret parmağını kaldırıp Verda'yı işaret edip tekrar konuştu.

 

"Bu velet,bu itle neden bu durumda olduğunu anlatana kadar sakin falan olamam!"

 

"Anlatmalarına fırsat verirsen anlatacaklardır elbet! Fırsat mı veriyorsun kapanmadı gitti şu koca çenen!"

 

Karısının sözleri ile ona ters bakışlar atarak sakinleşmek için derin derin nefesler aldı. Ellerini sertçe yüzünde gezdirerek karşısında dikilen ikiliye bakışlarını çevirip işaret parmağını Cenk'e doğrultarak bu defa alçak bir ses tonuyla sertçe sordu.

 

"Sen çakma Zeus, anlat çabuk bu haliniz ne!?"

 

Karşısındaki adamın kendisine sürekli Zeus diye hitap etmesi ile Cenk bıkkın bir nefes aldı. Bu ailede herkes ona tuhaf takma isimler bulma yarışına mı girmişti. Onun bir adı vardı değilmi?

 

"Cenk! İsmim Cenk efendim."

 

Yusuf elini havada gelişi güzel sallayarak homurdandı.

 

"Cenk misin,Savaş mısın geç bunları sadede de gel!?"

 

Cenk'te adamın tavırları ile sinirlenmeye başlasada yinede ona hak vererek alttan almaya çalıştı. Nede olsa gecenin bir vakti kızının evinde yarı çıplaktı ve kızınında ondan aşağı kalır yanı yoktu. Kim olsa yanlış anlardı. Bir baba olarak adam zorda olsa sakin kalmaya çalışıyordu. Düşüncelerini bir kenara bırakarak konuşmaya başladı.

 

"Verda yı rahatsız eden bir a..."

 

"Banyonun duş musluğu bozulunca ben çağırdım baba.Onu tamir ediyordu o yüzden bu hale geldik.Hepsi benim suçum,su vanasını kapatmayı unutmuşum.Yanlış anlaşılacak bir durum yok yani."

 

Sözlerini kesip yalanları arka arkaya ustaca sıralayan kıza şaşkınca baka kalmıştı Cenk. Verda ise onun biraz önce olan olayları anlatacağından korkarak aklına gelen ilk bahaneye sarılmıştı. Yusuf babası ve Leyla annasi mahallede ona takık biri olduğunu duyarlarsa onu bir saniye bile bu evde yalnız bırakmazlardı. Oysa artık kimseye yük olmak istemiyor kendi ayakları üzerinde durmak istiyordu.

 

Kızının verdiği cevapla Yusuf yüzünü buruşturarak konuştu.

 

"Ne demeye beni aramıyorsun da elin adamını arıyorsun!? Abin ne güne duruyor!? Ayrıca bu nasıl tamirci su vanasını kapatmayı akıl edemeyecek kadar acemi mi!? Hepsini geçtim sen elin adamının önünde ne demeye bornozla geziyorsun ne demeye bu adam yarı çıplak ve ona abinin kazağını ver..."

 

"Sevgilim!"

 

Cenk'in bakışları bu defa şaşkınlıktan irileşirken,bir taraftan da Verda'nın uydurduğu bunca yalanla bu işin içinden nasıl çıkacağını düşünüyordu.

 

"Nee! O hıyar,bu hıyar mı!?"

 

Cenk'in şaşkın bakışları bu defa karşısındaki adamı bulurken yanındaki kadının onun karnına dirseğini geçirmesi ile kendini bir filmde figüran oyuncuymuş gibi hissetmişti. Kısa bir süre sonra beyninde şimşekler ardı ardına çaktı. Verda'nın biraz önceki sözünden sonra figüran değil bu filmde başrol olduğunu farketmesi uzun sürmedi.

 

"Allah aşkına biraz düşünerek konuşur musun? Ayıp oluyor çocuğa. Geldiğimizden beri anlamadan dinlemeden bin bir türlü rezillik çıkardın kendine gel artık!"

 

Leyla'nın sinirle söylediği sözlerden sonra Verda ortamı biraz daha sakinleştirmek adına tekrar konuştu.

 

"Bugün Asya'nın istemesi olduğu için seni ya da abimi çağıramadım. Yalnız yaşadığım eve gecenin bir vakti kimdir nedir bilmediğim bir tamirciyi çağırırsam abimle senin kızacağını düşündüm." Elini kaldırarak Cenk'i işaret edip sözlerine devam etti. " Hem Cenk çok kıskanç. İzin vermedi tamirci çağırmama." Sözlerini bitirerek yanında kendisini şok olmuş bir şekilde dinleyen adamın beline sert bir çimcik atıp sıktığı dişlerinin arasından sahte bir gülümseme ile konuştu.

 

"Öyle değil mi hayatım."

 

Canının yanması ile Cenk yüzünü buruştururken bir an ne diyor bu der gibi ona baktı.Verda'nın uyarırcasına gözlerini açtırması ile son anda anlayarak hızla başını salladı.

 

"Yaa evet.Tabi.Kıskancım ben. Hem de çok kıskancım." Verda'yı söylediği yalanlardan dolayı desteklemek,onu ilk defa anlam veremediği bir şekilde gererken boğazını temizleyerek bakışlarını kendilerini şüpheyle izleyen ikiliye çevirip sözlerine devam etti. " Elin yabancı adamının gecenin bir vakti ne işi olur genç bir kızın evinde. Hırlısı olur,hırsızı olur." Bakışlarını tekrar Verda'ya çevirerek sıktığı dişlerinin arasından sırıtarak devam etti sözlerine. "Sapığı var,takıntılısı var,katili var ruh hastası var. Ailendeki erkekler dışında kimseye güvenme o yüzden."

 

Cenk'in son sözleri ile Verda sertçe yutkunuren Yusuf boğazını temizleyerek ikilinin dikkatini üzerine çekmeye çalıştı.

 

"Cenk haklı kızım. Bu devirde kimseye güven olmaz. Yabancı birini çağırmaktansa tanıdığın güvendiğin birini çağırman iyi olmuş." Bakışlarını Cenk'in üzerinde sabitleyerek sözlerine devam etti. "Sen de kusura bakma evladım. Malum insanın kız çocuğu olunca,hele bir de evinden ayrı yaşıyorsa haliyle insan başına bir şey gelecek diye korkuyor."

 

Cenk,Yusuf'un sözlerini başıyla onaylarken Leyla sessizce fısıldadı.

 

"Daha fazla uzatma. Biraz daha bu konu hakkında konuşmaya devam edersen kızını, sevgilisinin gözünde güvenilmez biri durumuna düşüreceksin. Kusa kes,yoksa ben senin o dilini keseceğim artık Yusuf!"

 

Karısının sözleri ile sertçe yutkunurken Leyla bakışlarını kızına çevirdi.

 

"Verda kızım git üzerini değiştir önce sonra konuşalım." Bakışları Cenk'e kayınca yüzüne kondurduğu tebessümle sözlerine devam etti."Cenk'e de abinin eşofman altlarından bir tane ver üzerini değiştirsin. Bizim yüzümüzden hasta olacak çocuk." Verda annesinin sözlerini başıyla onaylarken Leyla bakışlarını kocasına çevirip uyarırcasına bakarak sözlerine devam etti. " Sen de bana yardım ette kahve yapalım birlikte.Verda'nın mutfak dolapları yüksek olduğu için ben uzanamıyorum. Boyun bir işe yarasın bari."

 

"Kahve uzanacağın bir yerde değil ki Leyla'm.Tezgahın üzerinde. Fincanlarda çekmecede." Karnına aldığı dirsek darbesi ile yüzünü buruştururken Leyala onu kolundan tutarak sürüklercesine çekiştirdi.

 

"Ben en üst raftaki fincanlarda içnek istiyorum kahvemi Yusuf oldu mu!?"

 

Didişerek mutfağa doğru ilerleyen ikilinin arkasından şaşkınca bakan Cenk karşısına geçip kendisine dik dik bakan kızla kendine gelirken sessizce fısıldadı.

 

"Ne! Ne bakıyorsun kızım öyle dik dik!"

 

"Başıma açtığın işlerin farkında mısın?Bunların hepsi senin yüzünden."

 

Zeytinyağ gibi üste çıkmaya çalışan kıza inanamayarak bakan adam sinirle güldü.

 

"Benim yüzümden öyle mi!?" İşaret parmağını kaldırıp kızın alnına hafif bir fiske vurarak sözlerine devam etti." Ben gerçekte olanları amlatacakken sözümü kesip,onca yalanı sıralamanı benmi söyledim sana!? Yok musluk bozulmuşta,yok tamirciymişte! Sevgilim dedin babana Sevgilim! Sen sevgilim dedikten sonra şu vaziyetimizi gören babanın aklına dua et tamirci fantezisi yaptığığımız düşüncesi gelmedi. "

 

Cenk'in son sözleri ile Verda'nın ağzı bir karış açık kalırken adam işaret parmağını kaldırıp kızın çenesine dokunarak ağzını kapattı ve sözlerine devam etti.

 

"Ağzını kapat ağzını.Kırk yıllık oyunculara taş çıkaracak kabiliyetin var maşallah. Öyle bir rol kestinki bir an ben bile inandım. Bence meslek seçimini yanlış yapmışsın."

 

Verda çenesindeki eli sertçe ittirerek sessizce homurdandı.

 

"Sen ne çeşit bi manyaksın be!? Sapık! Benim babam sen gibi sapık mı ki o düşünceler gelsin aklına!? Kendi çıkarlarımı korumak için anlattırmadım sana gerçekleri. Sen o takıntılı aptalın beni rahatsız ettiğini söyleseydin babam ve annem beni bu evde yalnız başıma bırakırlarmı sanıyorsun!?"

 

"En doğru kararı vermiş olurlar. Her gün kapına dayanan bir tacizciyle bu evde yaşaman hata zaten! Bir gün sana zarar vermeyeceğinin garantisi varmı!? Yalnız yaşarken neye güveniyorsun da bir de kafa tutuyorsun o manyağa!? Git ananla babanın yanında yaşa."

 

Cenk'in sözleri ile Verda'nın gözleri sinirden dolarken sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Merak etme o bana zarar verebilecek kapasitede değil! Bana en büyük zararı veren başkası!"

 

Sözlerini bitiren kız odasına doğru sert adımlarla ilerlerken Cenk bir an kendisi yüzünden kızın başına bir şey geldiğini düşünmüştü. Düşündükleri ile kan beynine sıçramıltı adeta.

 

Verda bir anda kolundan tutulup çekiştirilerek odaya sokulması ile neye uğradığını şaşırdı.

 

"Kim o!? Birileri ile mi karşılaştın bir şey mi yaptılar sana!?"

 

Verda kolunu sertçe tutan adamın elinin üzerine elini koyarak tutuşunu gevşetmeye çalışıp fısıldadı.

 

"Ne saçmalıyorsun be!? Kim ne yapabilir bana!? Zarar veren derken Sen bahsediyordum bunu anlamayacak kadar aptal mısın!?" Verda'nın sözleri ile Cenk kızın kolunu bırakırken o sözlerine devam etti. "Bu oyunu sen başlattın. Senin yüzünden aileme yalan söylemeye mecbur kalıyorum. Sadece filmlerde dizilerde yaşanan şeyleri sayende yaşar oldum. Silahlı çatışmalar,yaralanmalar,yalanlar! Normal bir insanken kapımda korumalar oldu bir gecede! Birileri tarafından takip edilecekmiyim diye korkuyorum!Gözünü kırpmadan insan öldüren,işkence eden psikopat,katil birinin sevgilisi oldum bir gecede sayende!"

 

"Verda..."

 

"Ne kadar belli etmesem de korkuyorum! Bana zararı Çetin değil sen veriyorsun! Çünkü senden korkuyorum! Beni korkutuyor..."

 

"Verda!"

 

Cenk'in kısık ama sert sesi ile kendine gelirken konuşmasınıda yarıda kesmek zorunda kalmıştı.

 

"Özür dilerim."

 

Biraz önce yüzünü karanlık bir öfke kaplayan adamın şimdi yüzünün anlamlandıramadığı duygulara bürünmesi Verda'nın susmasına neden olurken Cenk kızın yüzüne bakmadan tekrar konuştu.

 

"Benim başlattığım oyunu son kez bu gece annen ve babanın içini rahatlatmak için oynayalım. Asya ve Tuğra evlenip bazı sorunlar hallolana kadar sürdürecektik bu oyunu ama madem bu kadar zorlanıyorsun,madem zarar görüyorsun devam edip seni daha fazla incitmenin manası yok." Aklındakileri toparlamak adına kısa bir an düşünüp derin bir nefes alarak sözlerine devam etti. " Senin iyiliğin için bu geceyi atlatalım.Zaten sonrasında Kayra ve Mehmet abi dışında kimseyle karşılaşma gibi bir durumum olmaz. Kayra ile konuşurum korumaların yerine sivil ekip yerleştirir etrafa. Korumalar olmayınca,beni de görmeyince zamanla toparlarsın.Bir süre sonra da ayrıldığımızı söylersin."

 

Karşısındaki adamın sözleri içinde bilmediği bir yerleri sızlatırken başını olumlu anlamda salladı.

 

"Üzgünüm seni böyle bir durumun içine soktuğum için ve gerçekten özür dilerim."

 

Verda sebepsiz yere dolan gözlerine sertçe bastırarak sessizce fısıldadı.

 

"Çık artık odamdan.Babam gelirse bu defa açıklayacak bir yalan bulamam."

 

Verda'nın sözleri ile onun odasında olduklarını fark eden adam başını olumlu anlamda sallayarak kapının koluna uzanmıştıki Verda tekrar konuştu.

 

"Yan odada ki dolapta abimin kıyafetleri var. Oradan üzerine uyan bir şeyler giyebilirsin."

 

Cenk hiç bir tepki vermeden kapıyı açarak odadan sessizce çıktı.

 

Leyla karşısında oturan Cenk'in haline gülümseyerek baktı. Edepli saygılı çocuk olduğu belliydi ama fazla utangaçtı sanki. Başını yerden kaldıramıyordu bir türlü. Onun bu haline üzülsemi,gülsemi bilemeyerek ortamdaki sessizliği bozmak için konuştu.

 

"Kayra'nın arkadaşıymışsın galiba. Onun sayesinde mi tanıştınız Verda ile?"

 

"Hayır."

 

"Evet!"

 

İkiliden gelen farklı cevaplarla Leyla ve Yusuf'un bakışları ikilinin üzerinde gezerken Verda konuşmaya başladı.

 

"Hem hayır,hem evet. Cenk bizim okulda bir kaç öğrenciye burs veriyor. Ayrıca o öğrencilerlede özel olarak ilgilendiği için bi kaç sefer okulda karşılaşmıştık. Benim karakolluk olduğum olayda Kayra'nın acil işi çıkınca benimle Cenk ilgilenmişti. Böylelikle ilerledi arkadaşlığımız."

 

Cenk kızın yine iki dakikada yalanlarla bir hikaye uydurduğunu görünce gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Tek ayağının üzerinde dokuz yalan söylüyor dedikleri bu olsa gerekti.

 

"Belli ne kadar ilerlettiğiniz arkadaşlığınızı."

 

Yusuf'un imalı sözleri ile Verda bakışlarını kaçırırken Leyla ona uyaran bakışlar göndermişti.

 

"Gizli polis mişsin galiba hakkında öyle duyumlar aldım."

 

"Evet!Evet öyle baba."

 

Yusuf bakışlarını kızına çevirerek homurdandı.

 

"Bu çocuğun dili yokmu kızım?Her soruma sen cevap veriyorsun!" Babasının sözleri ile Verda endişeyle elindeki kahve fincanına sarılıp bir yudum alırken Yusuf tekrar konuştu. "Ulan ben müstakbel damadımla iki çift laf edemeyecek miyim!? "

 

İşittikleri ile içtiği kahveyi püskürten Verda hızla kendini toplayarak çemkirdi.

 

"Babaaa!"

 

Bakışları Cenk'i bulurken onun gayet rahat bir şekilde kahvesini yudumladığını görünce tekrar konuşmak için ağzını açmıştı ki Yusuf'un çıkışı ile geri kapamak zorunda kaldı.

 

"Ne var be! Bir taraftan anan dürter bir taraf tan sen çocuğa iki çift laf ettirmezsin! Derdiniz ne sizin!?" Şüpheli bakışlarını karısına çevirerek sözlerine devam etti. " Bilmediğim bir şeyler mi var Leyla!? Bir şey mi gizliyorsunuz siz benden!?"

 

Leyla elini kocasının elinin üzerine koyarak sakinleştirmek istercesine hafifçe sıktı.

 

"Ne saklıyacağız hayatım? Ben de seninle öğreniyorum her şeyi. Ama aşırı tepki veriyorsun. Utanıyordur belki çocuklar."

 

Karısının elinden elini kurtararak karşısındaki ikiliyi işaret etti.

 

"Ulan utanılacak halimi kalmış bunların!?Aynı evde yarı çıplak karşıma çıkarken utanmıyorlarda ben bi şey söyleyincemi utanıyorlar!?"

 

Cenk konunun dönüp dolaşıp az önceki durumlarına gelmesinin sıkıntısı ile boğazını temizleyerek araya girdi.

 

"Yusuf bey haklı Leyla hanım."

 

"Bey mi!?"

 

Verda nefesini bıkkınca verirken Leyla da kocasının tavrıyla sabır dilenir olmuştu.

 

"Oğlum bey diyecek zamanı sizce de fazlası ile geçmemiş misiniz? Baba de!"

 

"Ne!"

 

"Baba!"

 

"Yusuf!"

 

Yusuf oturduğu yerden öfkeyle kalkarak bağırdı.

 

"Yeter be! İki de bir lafımı kesip durmayın! Kızımı isteyen adam,ben nasıl istiyorsam öyle hitap edecek bana! Bey ne demek!? Patronumuyum,yedi kat elmiyim yahu!? Ben de kayınbaba olmak istiyorum artık!"

 

Cenk ortada kendi kendine bağırıp kendi isteklerini sıralayan adama şaşkınca bakarken o Cenk'e dönerk sözlerine devam etti.

 

"Arkadaşlarımın çocukları evlendi ve hepsi torun torbaya karıştı. Benim çocuklar kömürlü tren gibi sadece gürültüden ibaret! Ben haksızmıyım evladım? Ben de çocuklarımın iyi birer eş bulup evlenmelerini,mürüvetlerini görmek istiyorum!"

 

Verda ve Leyla sinirden ağlayacak raddeye gelirken Cenk ne yapacağını bilemez halde karşısındaki adamın sözlerini başını sallayarak onayladı.

 

"Arkadaşlarımın arasında ilk baba olan bendim ama şimdi bir bak hepsinin çocukları evlendi çocukları oldu benim tohuma kaçmış çocuklarım daha laylaylom derdinde! Ben de torun sevmek istiyorum artık. Haksız mıyım Cenk!?"

 

Cenk karşısındaki adamın siniri karşısında başını tekrar olumlu anlamda sallayarak ne diyeceğini bilemesede onu sakinleştirmek için cevap verdi.

 

"Haklısınız baba." Verda ve Leyla iki adama şok içinde bakarken Cenk sözlerine devam etti. "Çocuklarınızın geleceği konusunda endişe etmektede haklısınız,seçecekleri eşler konusunda titiz davranmakta da haklısınız. O yüzden ben sizi anlıyorum. Sıkmayın canınızı bu kadar, yakında nasıl olsa düğün var sonra da çok istediğiniz torunu Allah'ın izni ile alırsınız kucağınıza. O yüzden fazla takmayın kafanıza."

 

Leyla ne oluyor dercesine Verda'ya kaş göz işareti yaparken o bilmiyorum dercesine omuzlarını silkerek endişe ile dudaklarını büktü.

 

Yusuf eliyle Cenk'i işaret ederek bakışlarını Verda ve karısına çevirip konuştu.

 

"Bak siz bizim muhabbetimize karışmasanız biz nasıl anlaşıyoruz. " Bakışlarını tekrar Cenk'e çevirerek sözlerine devam etti. " Sevdim seni evladım. Özü sözü bir adamsın." Kalktığı yere tekrar otururken sordu. "Düğün falan ince ince düşünmüşsün her şeyi. Ne zaman geleceksiniz?"

 

Gelen soruya anlam veremeyince pot kırmamak için sordu Cenk.

 

"Ne zamanı? Ne için geleceğiz ki?"

 

Yusuf küçük bir kahkaha atarak kendisini dürten karısına bakışlarını çevirerek konuştu.

 

"Şakacı da. Bizimkilerle iyi anlaşır."

 

Leyla konuşmanın sonunun nereye gideceğini fark edince sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Sus artık Allahın cezası!"

 

Fakat Yusuf'un onu dinlemeye hiç niyeti yoktu. Eline geçen fırsatı kaçıracak değildi sonuçta.

 

"Nereye olacak evladım bizim eve."

 

Cenk aklına gelen şeyle yüzüne bir tebessüm kondurmaya çalıştı. Bu geceyi atlatmak için en iyisi bazı şeyleri geçiştirmekti.

 

"İstemeyi diyorsunuz. Benim olmam biraz garip kaçar baba. Nede olsa yabancısı sayılırım."

 

Verda tuttuğu nefesini yavaşça bıraktı. Cenk'in bir an abisinin isteme merasimine katılmayı kabul edeceğini düşünerek gerilmişti doğrusu.

 

"Esas katılmazsan garip kaçar evladım. İstemiyormuş gibi. Elalem ne der?"

 

Cenk geçiştiremeyeceğini anlayınca sıkıntıyla tekrar konuştu.

 

"Hafta sonu düğüne katılırım o halde."

 

Leyla dönen muhabbeti yanlış anladığını düşünerek ikilinin,Asya ve Tuğra'nın düğününden bahsettiğini farkederek rahat bir nefes almıştı. Kocası Cenk'i ve ailesini tanımak istediği için Mehmet'in istemesine davet etmiş,Cenk uygun olmayacağını düşünerek kibarca geri çevirmişti bu isteği. Ama kocası ısrarcıydı şimdi de düğüne davet ediyordu. Aklına koyduğunu illa yapacaktı rahat vermiyordu çocuklara.

 

Verda ise Cenk'in Asya ve Tuğra'nın düğününe katılmak isteğini biraz garipsemişti. Nede olsa Asya'ya aşıktı.

 

Yusuf gelen cevapla şaşkınca karşısındaki adama baktı.

 

"Bu kadar hızlı olacağını düşünmemiştim. Ani oldu." Bakışlarını karısına çevirerek fısıldadı. "Sencede ani olmadımı hayatım. Yetişirmi sence her şey?"

 

" Yusuf durumları biliyorsun. Ani olsa ne olur olmasa ne olur şu saatten sonra.İkisi için en iyi karar bence."

 

Yusuf dudaklarını bükerek karısını onayladı başını sallayarak.

 

"Cuma günü annen ve babanı bekliyoruz o zaman evladım. "

 

Cenk karşısındaki adamınnbu defa da annesine sarmasına anlam veremeyerek sordu.

 

"Annem ve babamın Cuma günü sizin evde ne işi var ?"

 

"İsteme için. Annen ve ya baban istemeyecek mi?"

 

"Estağfurullah Yusuf baba siz varken anneme düşmez."

 

Yusuf,Cenk'in cevabından sonra ona garip garip bakarak işaret parmağını kaldırıp kendini gösterdi.

 

"Ben kendi kendim den mi isteyeceğim yani? "

 

Yusuf'un tuhaf soruları ile bu defa Cenk'te şüphelenerek temkinli bir şekilde sordu.

 

"Annem kimi isteyecek ki?"

 

Yusuf sabrının sonuna geldiğini anlayarak sinirle bağırdı.

 

"Ulan beni isteyecek değil ya Verda'yı isteyecek!"

 

"Neee!"

 

"Olmaz!"

 

"Allah seni kahretmesin Yusuf!"

 

Karısının omzuna sert bir yumruk atması ile bakışlarını ona çevirerek bezgince bağırdı.

 

"Ne vuruyorsun kadın!? Hem hafta sonuna düğün yapacağım diyor,hem kimi isteyeceğim diyor!"

 

"Sen isteme dedin diye çocuk belliki Mehmet'in istemesini anladı. Düğün dediği de Asya ve Tuğra'nın düğünü."

 

Karısının sözleri ile Yusuf kısa bir an düşündü ve yaşadığı aydınlanma ile tekrar Cenk'e döndü.

 

"Leyla annen haklı oğlum. Mehmet'in istemesi ve Asya'nın düğünü sizi az önce öyle görünce aklımdan tamamen çıkmış. Kusura bakma. Siz sonraki haftaya gelin."

 

Leyla bu tuhaf duruma ve kocasının yaşattığı utanca daha fazla dayanamayınca oturduğu yerden öfkeyle kallarak Yusuf'un kolunu sertçe tutup çekiştirdi.

 

"Kalk Allah senin cezanı vermesin Yusuf kalk! Rezil ettin bizi! Kalk gidiyoruz eve!"

 

Yusuf oturduğu yerden kalkarak söylendi.

 

"Daha isteme gününü kararlaştırmadık Leyla. Hem bu çocuk bu evdeyken ben Verda ile onu yalnız başına bırakıp gidemem."

 

Kolunu karısının tutuşundan kurtararak sessizce fısıldadı.

 

"Biraz önceki hallerini görmedin mi. Nasıl bırakayım başbaşa!?"

 

"Bırakma Yusuf bırakma! Bırakırsan o çok istediğin torunu erkenden kucağına verirler falan sonra sen ne yaparsın!? Yürü! Saçmalama kotanı fazlası ile doldurdun. Rezil olduk yürü! Gelin kızımızı alın der gibi bu ne rezillik ya!"

 

Karısının söylediği sözlerden torun kısmına takılınca bakışlarını hızla Cenk'e çevirdi ve onun kendilerini şaşkın şaşkın izlediğini görünce hızla ona doğru yaklaşarak kolundan tutup dışarı doğru sürükledi.

 

"Sen Leyla annenin söylediklerinin kusuruna bakma evladım. Öyle evlenmeden birbirinize yaklaşmak yok! Bu haftayı atlatalım ondan sonraki hafta al ananı babanı gel iste kızımı."

 

"Yusufff!"

 

"Baba!"

 

Arkasından seslenen karısını ve kızını umursamadan evden çıkıp Cenk'i sürüklercesine aracına bindirdi ve kapısını kapatırken tekrar fısıldadı.

 

"Hadi yolun açık olsun. Dediklerimi unutma sakın! Gelecek hafta bekliyorum!"

 

Cenk ne olduğunu anlayamazken Verda bu işten sandığı kadar kolay kurtulamayacağını düşünmeye başlamıştı.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Mehmet,Hayal'e kavuşmanın mutluluğu, işleri yoluna koymanın sevinciyle güne mutlu başlamıştı. Bir de gece babası Cenk'in de Verda'yı istemeye geleceğini söyleyince keyfine diyecek yoktu. Verda için endişelenmişti ama Cenk denen çocuk sağlam pabuç çıkmıştı demek ki. İçine dolup taşan mutlulukla bir ıslık tutturup ayakkabılarını giyerek evden çıktı. Kenan amcasının kapısının önünden geçerken içinin coşkusu diline vurmuştu.

 

Yüreğimde yaralarım

Çok derindir derindir

Sonsuza dek bu yürek

Yalnız senin senindir

 

Yukarıdan gelen sesle Tuğra'nın dudaklarından bir kıkırdama döküldü. Anlaşılan Mehmet abisinin keyfide bugün kendisininkini gibi yerindeydi. Bakışlarını Ali amcasının kapısına dikerek şarkının devamını söylemeye başladı.

 

Bahar gelir senin kokun gibidir gibidir

Gökte yıldız senin saçın gibidir gibidir

Bahar gelir senin kokun gibidir gibidir

Gökte yıldız senin saçın telidir telidir.

 

Mehmet'in gelmesi ile ikisi sırıtıp bir birine göz kırparken Tuğra'nın evinin yanındaki diğer kapıda açılınca değişik aksanla onların şarkısına eşlik eden Jamal'in kendilerine doğru gelmesi,ikilinin yüzündeki sırıtışı iyice büyütmüştü.

 

Saçıma aklar düşer yollarımı bulamam

Senden ayrı kalırsam nefes bile alamam

Bu dert öyle derin ki kimselere açamam

İstesem de aşkımdan bir adım bile kaçamam

 

Üçlü birbirlerine gidelim diye baş işareti yaparken bu defa yukarıdan gelen sesle bakışları merdivenlere döndü. Soner merdiven basamaklarını çif çift inerken oda onlara eşlik ederek yanlarına gelip önlerinde oynayarak şarkının devamını söyledi.

 

Bahar gelir senin kokun gibidir gibidir

Gökte yıldız senin saçın gibidir gibidir

Bahar gelir senin kokun gibidir gibidir

Gökte yıldız senin saçın telidir telidir.

 

Tesadüf eseri karşılaşan dörtlü bir birine bakıp sırıtırken Jamal üçüne bakarak sırıttı.

 

"Sabah sabah bu neşenizin kaynağı nedir beyler? Beni bile coşturdunuz."

 

Mehmet kolunu Jamal'ın boynuna dolayarak sırıttı.

 

"Ben neşelenmeyimde kim neşelensin oğlum. Sonunda Sevdiğime kavuşuyorum lan."

 

Jamal kendine sarılan adamın omzuna hafifçe vurarak sırıtırken bu defa Tuğra girdi söze.

 

"Vallahi benim isteme kazasız belasız geçti,düğünümde Mehmet abinin düğününden önce içimde tarif edilemez bi mutluluk var Jamal abi."

 

Mehmet onun iğnelemesini umursayacak kadar mutluyken Jamal bu defa bakışlarını Soner'e çevirdi.

 

"Peki senin mutluluğunun sebebi ne kardeşim?"

 

Soner elini gür saçlarından geçirerek sırıttı.

 

"Aşık oldum abi aşık! Biraz deli,fena kök söktürecek bana belli ama olsun. Bizim ailenin erkeklerini normal kadınlar kaldıramaz zaten."

 

Soner'in sözleri ile Jamal ve Mehmet sırıtırken Tuğra şüpheyle bakışlarını üzerinde gezdirdi. Kesinlikle tahminleri doğruydu. Bu piç Kaan'ın düğün günü Mahru'ya göz koymamışsa onun adı da Tuğra değildi.

 

"Ne yapsam bende mi bulsam birini bilemedim şimdi bak. Sizi böyle mutlu görünce imrenmedim değil."

 

Üç erkek Jamal'in sözlerine gülerken açılan kapıdan çıkan kadının sözleri ile merdivenlere doğru koşar adım ilerlediler.

 

"Arama boşuna Cemal oğlan hazır kısmetin kapıda bekliyor beee. Mutluluk eşittir Vasviye. Kaçma bee!"

~

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Kolundaki saati kontrol eden adam parmakları ile masanın üzerinde sabırsızca ritim tutmaya başladı. Bugün de gelmezse kapısına dayanmaktan başka çare bırakmıyordu kendisine. Tamam damdan düşer gibi öpmekle hata etmişti ama o şerefsiz herife karşı tutumu getirmişti o noktaya kendisini. Hiç sözünü dinlemezken olmadık yerde olmadık zamanda dinleyeceğimi tutmuştu. O herife karşı tutumunu düşündükçe hala sinirlenirken ne ara bu noktaya geldiğini düşünüyordu. Ne ara Mahru'ya karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştı da ne ara kıskançlıktan gözü bu kadar kararmıştı anlam veremiyordu. Kaan'ın düğününde ilk karşılaştıkları an aklına gelince yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamadı.

 

"Günaydın Soner bey. Kahvenizi getirdim."

 

İşittiği sesle daldığı düşüncelerden hızla sıyrılan Soner yüzünde büyüyen sırıtışa engel olamazken kızın kahveyi masaya bırakışını izledi.

 

Mahru ise içeriye girdiğini bile fark etmeyen adamın sabah sabah neye bu kadar sırıttığına anlam verememişti.Şeytan diyordu dök kahveyi suratına haşla elini yüzünü!

 

"Teşekkür ederim Mahru."

 

Soner'in sözleri ile Mahru başını hafifçe eğerek bakışlarını elinde tuttuğu tablete çevirip günlük programı hakkında bilgi vermeye başladı.

 

"Saat 10 'da yöneticilerle toplantınız var. Öğle arasında Ömer bey sizinle görüşmek istiyor. Saat 15: 30 'da muasebe departmanı ile toplantınız var. Saat 17 de ise yeni kreasyon tanıtımı için seçilen modellerle yapılacak olan deneme çekimi için sizi bekliyor olacaklar. Bu günkü programınız bu şekilde." Bakışlarını tabletten kaldırarak kısa bir an Soner'e bakıp sözlerine devam etti. "Benden istediğiniz bir şey yoksa dışarıda masamdayım Soner bey."

 

Odaya girdiğinden beri soğuk rüzgarlar estiren kıza şaşkınca baktı. Ne kaçmıştı bu kızın içine? İçine dolan ürperti ile üşüdüğünü hissetti. Mahru'yu baştan ayağı süzünce fark ettiği şeyle kaşlarının çatılmasına engel olamazken karşısındaki kızın hareketlenmesi ile bozulmuş bir sesle konuştu.

 

"Soner bey derken?"

 

Karşısındaki adamdan gelen soruyla Mahru gözlerini devirmemek için kendine hakim olmaya çalıştı. Derdi neydi bu man kafanın! Daha dün gece mesaj atıp iş ve özel hayatını birbirinden ayır profesyonel ol Mahru hanım dememiş miydi? Çevresindeki insanlar normal insanlar değil di ama bu Soner denen sinek kuşu hiç normal değildi.

 

"Bu nasıl bi soğukluk Mahru? Yeminle kutuplarda gibi hissettim kızım kendimi. "

 

"Zatüreye tutul inş..." Fısıldayarak homurdandığı sözlerin farkına varınca kendisine çatık kaşlarla bakan adama karşı düz mesafeli bir şekilde cevap verdi.

 

"Siz haklıydınız Soner bey. Daha önce Profosyonel bir duruş sergilemedim,hem hareketlerimle hem sözlerimle. Özür dilerim. Fakat bundan sonra daha dikkatli davranacağımdan emin olabilirsiniz."

 

Mahru'nun soğuk tavırları ve alışık olmadığı üslubuyla her saniye biraz daha şaşırırken tekrar konuştu şaşkınca.

 

"Yok sen iyi değilsin!" Telaşla yerinden kalkarak Mahruya doğru yaklaşırken sözlerine devam etti. " Beni geçtim babama bile Ömer bey diyorsun. İçine babamın emektar sekreteri Zeliş abla kaçmış gibi bir halin var." Sözlerinin arasında elini Mahru'nun alnına doğru uzatıp ateşini kontrol etmek isterken Mahru bir iki adım uzaklaşarak ona izin vermedi.

 

"Soner bey...Siz benim patronumsunuz ben sizin asistanınızım. Lütfen hareketlerinize dikkat edin. Bu tavırlarınızın profesyonellikten uzak olduğunu hatırlatırım size."

 

İşittiği sözlerle yüzünü buruşturarak karşısındaki kızı baştan ayağı tekrar süzdü. Derdi neydi bunun? O eski Mahru neredeydi? Bu sevimsiz Alman mürebbiyesi kılıklı kadın kimdi? Bakışları Mahru'nun etek boyunda takılı kalınca farkında olmadan aklındakiler diline döküldü.

 

"Bu ne hal!?"

 

Soner'in bakışlarının takıldığı noktaya bakışlarını çeviren Mahru eteğini düzelterek tekrar bakışlarını karşısındaki adama çevirdi.

 

"Klasik asistan,sekreter kombini. Şirketteki herkesin tarzı aynı ben de uyum sağlamak zorundayım. Profesyonelce işime odaklan..."

 

"Siktirtme profesyonelliğini! Lan düne kadar giymekten rahatsız olduğun şeyleri sırf benim dünkü mesajımdan sonra bana inat olsun diye giymediysen ben de adam değilim. Aklıma sıçayım aklıma! Profesyonel miş. Gerek yok profesyonelliğe falan git değiştir şu kıyafetini!"

 

Soner'in çıkışı ile Mahru derin bir nefes alıp sabırlı olması konusunda kendine içten içe telkinler verirken Soner ellerini yüzünde sertçe gezdirerek homurdandı.

 

"Etek boyununun farkında mısın sen Mahru!? "

 

Gelen soruyla başını olumlu anlamda salladı Mahru.

 

"Diğer asistanlar ve sekreterlerinki ile aynı. Kurallara aykırı bir durum yok Soner bey. O yüzden patronum olarak sizi ve diğer çalışanları rahatsız edecek bir durum yok diye düşünüyorum."

 

"Hala Soner bey diyor yaaa!" Elleri ile saçlarını hırsla karıştırarak homurdandı. "Çıldıracağım yemin ederim çıldıracağım! Hiç bir şekilde ortası yok bu kızın!" İşaret parmağı ile kapıyı göstererek bağırdı. " Çık dışarı! Git o kıyafetlerini değiştir Mahru! Patronun olarak emrediyorum!"

 

Karşısındaki adamın yüzüne düz bir ifade ile bakarak cevap verdi.

 

"Kurallara aykırı ve düzeni bozacak şekilde davranmadığım sürece giyim tarzıma patronumda olsa karışma lüksünüz yok Soner bey. Şimdi izin verirseniz işimin başına dönmek istiyorum."

 

Sözlerini bitirerek Soner den bir cevap beklemeden kapıya doğru ilerledi. Ne zannediyordu bu Sezar kılıklı kendini?Emir elimiydi onun? Otur deyince oturup kalk deyince kalkacak. İyi sabretmişti doğrusu. Ahh kendime verdiğim söz olmayacaktı bak ben senin o kırk tilkinin ini olan beyninin pekmezini nasıl akıtıyordum.Sana mı kaldı benim etek boyum?Sen kimsin be kim hımbıl. İç sesi ile kendine telkinler verip yatıştırmaya çalışarak kapıyı açıp çıkarken arkasında bıraktığı adama,yüzüne kondurduğu sahte tebessümle hafifçe başını eğip odadan çıkarak kapıyı kapattı.

 

"Mahsus yapıyor. Vallahi de billahi de beni çıldırtmak için yapıyor. " Mahru'nun konuşma tarzı aklına gelince yüzünü buruşturdu. " Önce ağzı bozuktu ama insanın içini ısıtıyordu. Şimdi ise buzhane bile yanında halt etmiş!" Elini başına götürerek az önce karıştırdığı saçlarını düzeltip aklına gelenle şüpheyle fısıldadı. "Acaba filmlerdeki gibi öpücüğün etkisi ile başka bir kişiliğemi dönüştü? Genelde böyle şeyler dolunaylı gecelerde olur acaba o gece dolunay mı vardı?" Kendi kendine ürettiği saçma teorilerin farkına varınca başını sağa sola sallayarak masasına doğru ilerledi. " Sıyırttı bana kafayı sıyırttı sonunda! Sanki öncesinde normal miydi de şimdiki haline kılıf arıyorum ki. Bilerek beni kendinden uzaklaştırmak için yapıyor! Görelim bakalım Mahru hanım sen mi beni alt edeceksin ben mi seni!" Sandalyesine oturarak önündeki dosyayı açtı ve incelemeye başlamıştı ki tekrar aklına gelen şeyle bakışlarını karşıya dikerek fısıldadı. "Topuklu ayakkabıda varmıydı acaba ayağında?" Kısa bir an düşünerek başını onaylamazca yukarı kaldırdı. "Saçmalama lan bir kaç gün önce giymişti de yürümeyi bırak ayakta bile duramıyordu. Bu gün gayet rahat yürüyordu. Giymemiştir. Giydi mi acaba? " Aklındakilerle bir türlü işine odaklanamayınca oturduğu yerden tekrar kalkarak odadan çıktı.

 

Mahru'yu masasının başında göremeyince koridora çıkıp bakışlarını etrafta gezdirdi ve elinde kahve bardağı ile asansörlerin önünde yanındaki kızla konuştuğunu görünce baştan ayağı tekrar süzdü. Topuklu ayakkabıları fark etmesi ile dişlerini sıkarak içinden homurdanması bir oldu.

 

"Giymişş! Kendine ne demeye eziyet ediyor yok yere bu kız. Nasıl rahat ediyorsa öyle giyinseydi ya! Ya ayağını burksa ne olacaktı!? Böyle olmayacak benim çözüm bulmam lazım bu işe!"

 

Düşüncelerinden kızların kıkırdayışları ile sıyrılırken merakla onları izledi.

 

"Neye gülüyor bunlar şimdi? Orta yerde neyin muhabbetini yapıyorlar acaba?" İçindeki meraka yenik düşerek onlara doğru ilerledi. Telefonunu eline alarak bir şeyle uğraşıyormuş gibi yapıp ilgisiz görünmeye çalışarak kızlara yanaştı ve gelen asansöre kızlar binerken arkalarından o da bindi. Mahru ve kız kendisine hafifçe baş selamı verince oda onlara aynı şekilde selam vererek tekrar telefona çevirdi bakışlarını.

 

"Akşam birlikte gidelim istersen."

 

Sedef'in sözleri ile Mahru kararsızca dudaklarını büktü.

 

"Ben hiç katılmadım ama anlattıklarından sonra kararsızım. Merakta etmiyor değilim yıllar sonra herkes ne durumda,ne yapıyorlar?"

 

Soner,Mahru'nun sözleri ile neyden bahsettiklerini anlamaya çalışsada bir fikir yürütememişti.

 

"Çok şey kaçırmadın,iki kez toplandık zaten. Üniversite bittikten sonra hepimiz hayat telaşına düştük görüşemedik ama Ferit'in sayasinde en azından arada bir toplanır olduk. Şimdi aynı yerde çalıştığımızı öğrenince seni götürmedim buluşmaya diye başımın etini yerler."

 

Mahru işittiği isimle küçük bir kahkaha attı.

 

"Ferit'in beni görmek isteyeceğinden emin değilim."

 

Soner işittiği isimle yüzünü buruştururken Sedef'te,Mahru gibi küçük bir kahkaha attı.

 

"Saçmalama geçmişte kalan bir şeye takılı kalacak biri değil Ferit."

 

Mahru arkadaşının sözleri ile başını olumlu anlamda salladı.

 

"Tamam iş çıkışı buluşalım birlikte gideriz."

 

Asansörün açılan kapıları ile iki kız inerken Soner kıstığı bakışları ile giden kızın arkasından baktı. Kimdi bu Ferit! Nereye gidiyordu iş çıkışı iki dirhem bir çekirdek bu halde Mahru hanım acaba? Bir şey yapması lazımdı hemde acilen bir şey yapması lazımdı. İndiği katın düğmesine tekrar basarak ineceği katı beklemeye başladı.

 

Sabahki toplantısının ardından öğle arası babası ile yemekte buluşmuştu. Babasının kendisini dikkatle incelediğini fark edince elindeki çatalı bıçağı tabağın kenarına bırakarak bakışlarını babasına çevirdi.

 

"Bir şeymi oldu baba? "

 

"Sence olmadı mı Soner?"

 

Babasından gelen cevaba anlam veremeyerek dudaklarını büktü.

 

"Ulan herkes evleniyor be! Sen ne bekliyorsun hala!?"

 

Soner babasının çıkışı ile şaşkınca ona bakarak konuştu.

 

"Baba sen iyi misin? Bunun için mi buluştuk? "

 

Ömer önündeki bardaktan bir yudum su içerek sözlerine devam etti.

 

"Değilim Soner! Sen evlenene kadar da olamam efendim! Lan Mehmet ve Tuğra var diye kendimi teselli ediyordum onlarda evleniyor sen ne gamsız adamsın Soner! "

 

Soner babasının haline gülmemek için kendisini zorla tutarak cevap verdi.

 

"Jamal abi ve Ayaz abi var daha. Hem Özgür,Sinan,Rüzgar ve Giray amcaların oğulları da bekar daha. Takma kafana sen bu kadar. Bizimkiler bitsede yarışa gireceğin onlar var nasılsa."

 

Ömer oğlunun cevabı ile ona ters ters bakarak çıkıştı.

 

"Kes lan hayvan herif! Ulan Jamal daha örfümüzü adetimizi yeni öğreniyor o bir rakip olamaz. Ayaz desen o fırlama bile yurtdışında nikahlandı geldi. Ortada hala bi gelin olmasa da sonuçta evli. O öne sürdüğün diğerlerinin de ne boklar yediğinden haberim var merak etme sen! Bana zaman ver,isim ver Soner yoksa ben bulurum bir kız!"

 

Soner babasının sözleri ile aklındaki kızı söyleyip söylememekte kararsız kaldı. Ne tepki vereceğini bilmiyordu ve babasının ters tarafı çok pisti. Sana emanet ettiğim kıza o gözlemi baktın diyerek hangi ortamda olduklarını düşünmeden kafa göz dalabilirdi kendisine.

 

"Mahru değil mi o?"

 

Babasının sözleri ile düşüncelerinden sıyrılıp bakışlarını onun işaret ettiği yöne çevirdi. Mahru ve sabah asansördeki kız birlikte yemeğe çıkmıştı anlaşılan.

 

"Hııı o." Onu görmesi ile Ferit ismi ve akşamki buluşma aklına takılmıştı tekrar.

 

"O hali ne o kızın?" Bakışlarını şüpheyle kısarak bıçak olan elini kaldırıp tehdit edercesine salladı. " Sen mi soktun kızı o hale!? Mahru'nun tarzı değil bu. Bak Soner eğer kıza zoraki bir şeyler yaptırıyorsan elimden çekeceğin var! Hanım hanımcık kız gitmiş yerine dizilerdeki patronunu baştan çıkartmaya çalışan asistan gelmiş!"

 

Babasının zoraki sözüyle Mahru'yu öptüğü an aklına gelince önündeki suya uzanıp bir yudum almıştı ki son sözleri ile su boğazına kaçınca öksürük krizine girmişti. Zorla aldığı nefesle telaşla konuştu.

 

"Baba ne saçmalıyorsun Allah aşkına ya! Ben neden zorlayım kızı.Sabahtan beri bir garip zaten. Ben kıyafetlerini değiştirmesini bi kaç sefer usulünce söyledim ama iş yerinin kurallarına aykırı giyinemezmiş." Masa'nın üzerinden babasına doğru eğilerek onun da eğilmesini işaret edip sır verirmiş gibi konuştu. " Sabahtan beri Soner bey diyor bana. Sana da Ömer bey dedi." Ömer'in kaşları şaşkınlıkla havalanırken bakışları Mahru'yu bulmuştu tekrar. " Üstelik akşam Ferit diye biriyle buluşacakmış. Sevgili yapmış galiba." İşittikleri ile Ömer'in kaşları çatılırken oğlunun alnına sertçe bir fiske indirdi.

 

"Gerizekalı! Sevgiliymiş! Saçma sapan konuşup benim canımı sıkma."

 

Soner babasını doldurup Ferit'in kim olduğunu öğrenmek için çabalasada beklediği gibi olmamıştı.

 

"Özdenlerin oğlu Ferit Özden bahsettiğin şahıs. Mahru'nun üniversite arkadaşı çocuk. Dedikoducular gibi fıs fıs konuşuyor bir de. Kenan kılıklı. Olacak şey var olmayacak şey var."

 

Soner yüzünü buruşturarak babasına bakıp tekrar konuştu.

 

"Neden olmasın? Mahru bekar bir kız sonuçta."

 

"Herkes senin gibi ağır vasıta yük kamyonu gibi yaşamadığı için olmayabilir mi evladım?Ferit evli üstelik karısı hamile. Sen burada otur benimle milletin sevgilik hayatının evlilik hayatının dedikodusunu yap! İcrata geç ulan icrataaa!

 

Aldığı cevapla yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamazken babsının ona ters ters bakmasıyla ciddiyetini takınmaya çalıştı.

 

"Ne sırıtıyorsun lan pişmiş kelle gibi!? Bak Soner anlattıklarına göre bu kızın hali hal değil. Onun bu hale gelmesinin bir diğer sebebi de senin o Arşad itine güvenip imza yetkini ona vermen ve bu kızın başına dolaylı yoldan çorap örülmesine sebep olman. "

 

Soner babasının sözlerini onaylarcasına başını mahçup bir şekilde ağır ağır sallayınca. Ömer önündeki peçeteyi buruşturarak hırsla oğluna fırlattı.

 

"Rezil herif! Mahru,Arşad denen püsküllü belaya bu şekilde ulaşamaz. Dil eğitimi falan fasafiso işler bunlar. Biz o bahaneyi biraz sakinleşmesi için öne sürdük ki biz de biraz zaman kazanalım."

 

Babasının tuhaf konuşması ile Soner ona şüpheyle sordu.

 

"Zaman kazanalım derken baba? Mahru'nun şirketini zimmetine geçirecek planlar yapmıyorsundur umarım."

 

"Lan dolandırıcımıyım ben it!? Alavere dalavere dersimi veriyorum ben sana burada hayvan! Nasıl konuşuyorsun sen babanla!?"

 

Ömer'in kükreyişi ile Soner sırıtırken o sakin olmaya çalışarak derin bir nefes alıp kendi kendine konuştu.

 

"Keser döner sap döner dedikleri bu olsa gerek. Ben rahmetli babama çok çektirdim bu gerizekalı da bana çektirecek anlaşılan." Boğazını temizleyerek bakışlarını oğluna çevirip sözlerine devam etti. " Kimse benim adımı kullanarak arkamdan iş çeviremez. Hele ki bir genç kızı kandırıp yüz üstü bırakamaz. Biz annenle bir plan yaptık. Senin nişanlanacağını söyleyeceğiz ve Arşad'ı buraya getireceğiz. Buraya geldiğinde neyi kaybettiğini anlayan Arşad iti bak bakalım nasıl pervane oluyor Mahru'nun peşinde. Sonra bu işi kökten halledeceğiz."

 

"Olmaz!"

 

Ömer oğlunun çıkışı ile oturduğu yerde korkuyla sıçrarken Soner tekrar konuştu.

 

"Ben seni böyle bilmezdim baba. Gerçekten hayal kırıklığına uğrattın beni."

 

"Ne? Ne diyorsun oğlum sen? Ne yapmışım ben seni hayal kırıklığına uğratacak."

 

Soner babasının anlamazlıktan gelmesi ile sert bir şekilde karşılık verdi.

 

"Ya bırak baba ya! Bir de anlamazlıktan gelme! Arşad'ı buraya getirip,Mahru ile barıştıracağını ve sorunsuz bir şekilde şirketin bizim olacağını anlamadım mı zannediyorsun! Mahru'yu istemediği bir evliliğe zor..."

 

"Lan ne diyorsun sen it!" Oturduğu sandalyeden hışımla kalkarak Soner'e doğru masanın üzerinden bir hamle yaparak sözlerine devam etti. " Ulan Soner beni evlat katili yapacaksın sen! Buraya gel! Senin ağzını burnunu dağıtmazsam bende Ömer Ataman değilim!"

 

Etraftaki insanların meraklı bakışlarını fark eden Ömer karşısında dikilen oğluna dişlerini sıkarak oturması için homurdandı.

 

"Saldırmak yok ama."

 

"Lan otur şuraya! Beni çıldırtma kıt beyinli!"

 

Babasını çıldırtmaktan zevk alsada aklı Arşad için yaptıkları planda takılı kalmıştı. Mahru dan yana korkusu yoktu lakin Arşad piçinin sağı solu hiç belli olmazdı. O yüzden o itin gelmesini istemiyordu.

 

Soner'in tekrar karşısına oturması ile Ömer sakinleşmek için derin derin nefesler alarak ona ters ters baktı.

 

"Peki o Arşad iti için ben neden kendimi kurban ediyorum? Ben gidip onu bir güzel benzeteyim,sonra Mahru'ya şirketini tekrar kurarız kapanır konu. Benim nişanlanmam gibi entrikalı oyunlar çevirerek o sülüğü buraya tekrar getirmenin ne gereği var?"

 

Ömer elini masaya sertçe vurarak karşılık verdi oğluna.

 

"Ben öyle istiyorum efendim var mı ötesi!? O it gelecek,Mahru'yu incittiği için özür dileyecek ve neler kaybettiğini görecek! Benim de şirketimin adını temize çıkaracak! Dolandırıcımıyım lan ben alavere dalavere yaparak iş çevirip şirketimin adını kirletiyorsunuz!?"

 

Soner babasının da haklı olduğunu biliyordu ama o piçin gelmesini istemiyordu. Neden anlamıyordu da inat ediyordu hala.

 

"Baba diyelimki planladığın gibi oldu,Arşad'ın Mahru'yu kaybettiğini anlamasının,Mahru'ya ne gibi bir faydası olacak? Üstelik Mahru'yu kaybettiği için üzüleceği ne malum? Bırak Allah aşkına saçma sapan plan yapmayı."

 

Ömer ellerini sertçe yüzünde gezdirerek bıkkınlıkla tekrar konuştu.

 

"Bak oğlum farzetki sen Arşad sın.Mahru'yu dolandıran yüz üstü bırakan sensin.Jamal de senin kuzenin. Yani seni Jamal olarak düşün. Çünkü sen şimdi Arşad sın. Jamal'in nişanına geldin bir baktın Jamal'in nişanlandığı kız Mahru. Ne hissedersin?"

 

Babasının verdiği örnekle Soner sertçe çıkıştı.

 

"Jamal ne alaka ya!? Hem ben neden Arşad oluyorum? Üstelik ben Arşad,Jamal de benim kuzenim oluyorsa benim eski nişanlımla nasıl nişanlana bilir!? Olmaz öyle şey ben bu oyunu bozarım!"

 

"Ben de onu diyorum işte gerizekalı!Arşad'a senin nişanlanacağını söyleyeceğiz,o bu nişanın sahte ve ona kurulan bir tuzak olduğunu bilmeden senin yanında olmak için gelecek bir de bakacak ki nilanlandığun kız Mahru. Oda senin biraz önce verdiğin tepkiyi verecek."

 

Babasının sözlerinin ne anlama geldiğini kısa bir an düşünen Soner fark ettiği şeyle şaşkınca babasına bakarak işaret parmağını kaldırarak kendini işaret edip konuştu.

 

"Ben nişanlanacağım,nişanlım da Mahru olacak?"

 

Ömer başını sallayarak sırıttı.

 

"Evet sahte nişanlın."

 

"Baba şunu önceden söylesene sen ya. " Yüzüne yayılan sırıtışla dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamadı. Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz diye düşünerek tekrar konuştu. " Olur tabi baba. Ben bu oyunu oynarım. Sonuçta Mahru'nun gururu söz konusu. Yaparım tabi."

 

Oğlunun halini şüpheyle izleyen Ömer onun sözleriyle yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Heee benim zedelediğiniz itibarımın bi önemi yok yani."

 

Soner elini havada gelişi güzel sallayarak umursamazca cevap verdi babasına.

 

"Senin itibarın zedelenmez Ömer Ataman. Gençliğinde yaptıklarından sonra o itibar zedelenmediyse bu saatten sonra hiç zedelenmez merak etme sen."

 

" Kendine gel lan it! Bu ne gevşeklik! Baban var karşında hayvan!"

 

Soner oturduğu sandalyeden kalkarak babasının yanına doğru ilerleyip ellerini onun omuzlarına koyarak hafifçe sıktı.

 

"Senden korkulur yaşlı kurt. Ben seninle aşık atamam. O yüzden önünde eğilip saygılarımı sunuyorum." Babasının önünde eğilip geri kalkarak sırıttı. " Ben işimin başına geçeyim artık. Malum babamın itibarını,saygınlığını korumam lazım." Sözlerini bitirerek babasına baş selamı verip çıkışa doğru ilerledi.

 

"Bu yaşlı kurt çevirdiği dümenlerle o oyunu nikah masasında bitirecek haberin yok it oğlu it. Sen benimle dans edebileceğini mi zannettin."

 

Kolundaki saati kontrol ederek toplantıya kadar hala vaktinin olduğunu görünce masanın üzerindeki telefonu kaldırarak bir tuşa dokunup beklemeye başladı.

 

"Buyrun Soner bey."

 

İşittiği hitap şekliyle nefesini sertçe bırakıp cevap verdi.

 

"Mahru odama gelir misin?"

 

"Geliyorum Soner bey."

 

Telefonun kapanması ile Soner de kapatarak dudaklarını ısırdı.

 

"Gel bakalım gel sen.Sen o kıyafeti değiştirmezsen ben sana değiştirtmesini bilirim! Bir de buluşmaya gidecekmiş o etekle. Eğilsen bi tarafların gözükecek haberin yok!"

 

Kapının tıklatılması ile kendi kendine konuşmayı bırakıp seslendi.

 

"Gel."

 

Verdiği komuttan sonra Mahru içeriye girerek kapıyı kapatıp Soner'in karşısına doğru ilerledi.

 

"Buyrun Soner bey."

 

Soner elini kaldırarak masanın önündeki koltuğu işaret etti.

 

"Oturur musun konuşacaklarım var."

 

Soner'in işaret ettiği koltuğa doğru ilerleyerek oturdu ve bakışlarını Soner'e çevirmiştiki onun yerinden kalması ve karşısındaki koktuğa oturmasını izledi. Mahru onun ne konuşacağı hakkında hiç bir fikri olmadığı için gerilmeye başlamıştı.

 

"Bu günkü halinin tavrının sebebinin geçen gece seni öpmem yüzünden olduğunu düşünüyorum."

 

Ne konuşacağı hakkında hiç bir fikri yoktu ama konuyu o geceye getireceği ni de beklemiyordu. O unutmaya çalıştıkça ısıtıp ısıtıp önüne sürmekteki amacı neydi bu kerke... Sakin ol Mahru sakin ol! Kendi kendine telkin verirken Soner konuşmasına devam etti.

 

"Bana verdiğin sözden dolayı o şerefsizin yaptıklarını alttan aldığını anlayamadım. Benden rahatsız olduğun halde tanımadığın bi adama karşı daha rahat hissettiğini düşünmem sinirlerimi bozdu. Üstüne bir de sen benim anlayamadığım gerçeği yüzüme vurunca yani bana verdiğin söz..."

 

"Soner bey."

 

Mahru'nun çıkışıyla konuşması kesilirken konuşmanın başlamasından beri gözleri ilk defa kesişmişti.

 

"Bir yanlış anlaşılma yüzünden,bir hata olarak kabul edeceğim o hareketinizi ve hiç yaşanmamış varsayacağım. Konuşmak istediğiniz konu buysa lütfen daha fazla uzat..."

 

"Hata yaptığımı düşünmüyorum Mahru! Zira bile isteye yaptığım bir şeydi. Sebepler farklıydı ve aniden olan bir şeydi ama o piçin sana olan yakınlığını ve seninde ona fırsat verdiğini düşünerek kıskanmamdan kaynaklı gelişti.Belki zamanlamam hatalıydı ama o an olmazsa başka bir an sana karşı hissettiklerimden dolayı o öpücük kaçılmazdı ikimiz içinde. "

 

Mahru'nun tepkilerini ölçmek için konuşmasına ara verip kısa bir an onu izledi. Belki de daha önce verdiği tepkiler gibi tepki vermesini bekledi lakin Mahru onu bu gün sonuna kadar şaşırtmaya kararlıydı anlaşılan.

 

"Hata yaptığımı düşünmüyorum fakat seni kırdığım ve incittiğimi düşündüğüm için özür dilerim. "

 

Soner'in son sözleri ile Mahru bakışlarını tekrar ona çevirerek cevap verdi.

 

"Dediğim gibi uzatılacak bir şey değil Soner bey. En azından benim açımdan. O yüzden söyleyeceğiniz başka bir şey yoksa işimin başına geçeyim ben."

 

Mahru'nun soğuk tavırları karşısında daha fazla dayanamayan Soner oturduğu yerden hırsla kalktı.

 

"Var Mahru var! Söyleyeceğim anlatacağım çok şey var ama senin bu takındığın soğuk ve mesafeli tavrın yüzünden nasıl davranacağımı,ne söyleyeceğimi şaşırıyorum! Sana anlatmak istediğim hislerim var mesela! Ya da sen her Soner bey dediğinde içimi kaplayan soğuklukta nasıl üşüdüğümü söyleyebilirim! Ya da bu lanet inadın yüzünden bana bir şans vermeyeceğinin düşüncesinin beni nasıl endişelendirdiğinimi anlatayım!"

 

Derdi neydi bu manyağın? Otuz yıllık evli karı koca bile bir birini tanıyamayıp her gün birbirinin gırtlağına yapışırken,en fazla üç aydır onu tanıyordu. Ne duygusundan hissinden bahsediyordu civatası gevşek.Üstelik üç aydır her yaptığı hareket,her söylediği söz gözüne batarken ne ara duygu besler olmuştu acaba? Bakışları ile Soner'i süzerek fusıltıyla homurdandı.

 

"Erken antropoza mı girdi acaba?" Babası da antropoza girdiğinde böyle saçma sapan hareketler sergilemişti çünkü.Bir de şans mans diyor ne kurduki bu aklında? Sabrının sonuna geldiğini hissederek tekrar alttan almayı denedi.

 

"Soner be..."

 

"Lan başlatma Soner beyine! Beni dinlemiyor musun!? Güzellikten anlamıyormusun Mahru! Ne yapayım omzuma atıp dağamı kaldırayım beni dinlemen için!?"

 

"Ben sizi dinledim esas dinlemeyen anlamayan sizsiniz. Olduğum gibi davrandım onaylamadınız, sizin istediğiniz gibi davranıyorum memnun olmuyorsunuz. Benim derdim kendimi size beğendirmek değil kuzeniniz olacak o şeref..."

 

Ağzından kaçan cümleyi fark edince son anda susarak derin bir nefes aldı sakinleşmek için. Fakat aldığı nefes burnuna dolan kokuyla daha çok sinirlenmesine sebep olmuştu.

 

"Kuzeniniz olacak o insan müsveddesini bulup,elimden aldıklarını geri almak. Bunun içinde burada çalışmaya mecburum ve kendim gibi değil sizin istediğiniz gibi davranmam gerekiyorsa ne kadar zor olursa olsun onuda yapacağım!"

 

Mahru'nun sözleri ile ona doğru yaklaşarak üzerine doğru eğilip ellerini koltuğun kenarlarına koyarak kendisine dik dik bakan kızın gözlerine baktı sinirle.

 

"Ben sadece argo konuşma üslubunu düzeltmeni istedim. Ne bu soğuk tavra bürünmeni,ne de senin bile rahatsız olduğun bu giyim tarzını sana diretmedim."

 

Üzerine eğilen adamın yakınlığından rahatsız olan Mahru huzursuzca kıpırdanarak bakışlarını kaçırmıştı ki çenesinin tutulup başının çevrilmesi ile bakışları tekrar Soner'in bakışları ile kesişti.

 

"Madem ben istediğim için bu haldesin,patronun olarak eski haline dönmeni istiyorum. Arşad'a ulaşmak için bana katlanyorsun madem,benim istediklerimi yapmak zorundasın."

 

Sözlerini bitiren Soner parmaklarını Mahru'nun saçlarına uzatırken, Mahru işittiği son sözlerin ağırlığı ile Soner'in bacağına tekmeyi geçirdi.

 

"Ahhh!" Adamın acıyla inleyişine aldırmadan çemkirerek oturduğu koltuktan kalkmaya çalıştı.

 

"Ne demeye her istediğini yerine getirecekmişim ben senin değirmen direği! Her şeyin bir sınırı var be! Kölen mi var senin karşında otur deyince otur kalk deyince kalk! Öptün sineye çektik diye her bulduğun fırsatta liseli ergenler gibi dokunmaya çalışma bu işin sonu fena olacak!"

 

Bir türlü kalkamadığı koltuktan tekrar bir hamleyle kalkmaya çalışırken Soner bacağını ovarak şaşkınca çıkıştı.

 

"Ne liseli ergeni be saçına kağıt parçası takılmış onu alacaktım. Deli misin ne demeye tepiniyorsun at gibi! "

 

Mahru'nun normale dönmesi ile içten içe sevinirken sızlayan bacağını unutmaya çalışarak kalktığı koltuğa tekrar oturup bakışlarını karşısındaki kadına dikerek sırıttı.

 

Mahru bir türlü kalkamamasına anlam veremezken Soner küçük bir kahkaha atarak konuştu.

 

"Ben sana o eteği çıkarmanı söylemedim mi? Kısacık etek giyersen olacağı buydu. Biraz daha debelenirsen yine yanlış zaman mağduru olacaksın. Zira henüz görmemem gereken şeyleri görmeme ramak kaldı.".

 

İşittiği son sözlerle bakışları hızla bacaklarını bulur ken kalkmak için çabalaması sonucu kısa olan eteğinin iyice kısaldığını fark edince bakışları bu defa öfkeyle Soner'i buldu.

 

"Çek o kenafir gözlerini üzerimden!"

 

Soner'in muzipçe göz kırpması ile Mahru deliye dönmüştü.

 

"Benim yardımım olmadan oturduğun yerden kalkamazsın o yüzden boşuna çabalama bence. " Mahru'nun karşısındaki koltuğa umursamaz bir havayla tekrar oturarak yüzüne bakıp sırıttı. "Ya da istersen çabala. Düşündümde çabalarının sonucu göreceğim ma..."

 

"Susss! Sapık! Ruh hastası!" Soner'in son sözleri ile aniden debelenmeyi bırakırken aklına gelen şeyle bakışları şüpheyle kısıldı. O kadar da değildi. İlkokul çocuğumuydu bu adam.

 

"Bir dahaki sefere yapıştırıcıyı ağzına sürsem daha etkili olacak sanırım."

 

Mahru'nun gözleri şaşkınlıktan irice açılırken Soner sözlerine devam etti.

 

"Cidden o giydiğin etekle akşam ki buluşmaya gidebileceğini mi zannettin."

 

Mahru tam ağzını açmıştı ki çalan kapı ve Soner'in gir komutu ile geri kapamak zorunda kaldı.

 

Soner'in bakışları içeriye giren tanımadığı adamla kesişince adam hafif bir baş selamı ile söze girdi.

 

"Ben Ferit Özden."

 

Karşısındaki adamın kendini tanıtması ile beynine uyarı sinyalleri giderken Mahru duyduğu isimle şansına lanetler eder olmuştu.

 

Kapıdaki adam yüzüne kondurduğu hafif tebessümle kendisini tuhaf bir şekilde inceleyen adama bakarak konuştu.

 

"Kusura bakmayın öyle aniden geldim ama asistanınız yerinde yoktu.Ömer amca ile görüşmem vardı. Ortak hazırladığımız kreasyon üzerine. Kendisinin acil bir toplantısı olduğu için toplantı bitene kadar sizin bana eşlik edebileceğinizi söyledi."

 

Soner karşısındaki adamın sözlerini başıyla onaylarken,konuşmadığı için kabalık yaptığını fark ederek tıpkı karşısındaki adam gibi yüzüne kondurduğu tebessümle oturduğu yerden kalktı.

 

"Kusura bakmayın biraz şaşırdım. Ben de Soner Ataman. Şöyle buyrun lütfen." Eliyle koltuğu işaret ederken bakışları o an için aklından çıkan kadına ve daha sonra onun görsel şölen sunan bacaklarına kayınca ağzından fısıltıyla kaçan küfüre engel olamadı.

 

"Siktir!"

 

"Efendim."

 

Kendisine doğru yaklaşan adamın tepkisi ile başını iki yana sallayarak hızla üzerindeki ceketi çıkarıp Mahru'nun bacaklarının üzerine attı.

 

"Stilist... Dedim." Adam işaret ettiği koltuğa otururken Soner bozuntuya vermemeye çakışarak sözlerine devam etti. "Mahru hanım yarın için Stilistlerimizle bir toplantı ayarlayın lütfen." Kendisine öldürücü bakışlar atan kızdan gözlerini kaçırarak bakışlarını tekrar Ferit'e çevirip sözlerine devam etti.

 

"Yeni kreasyon hazırlıklarından dolayı çok yoğunuz stilistlerle yapmak istediğim toplantı aklımdan çıkmadan asistanıma bildirmek istedim."

 

Ferit başını anladım dercesine sallarken Mahru'yu işaret ederek konuştu.

 

"Tanıştırayım asistanım Mahru hanım."

 

Ferit'in bakışları Soner'in işaret ettiği yönü bulurken tanıdık simanın şaşkınlığı ile konuştu.

 

"Mahruu. Burada çalıştığını bilmiyordum. "

 

Mahru içinde bulunduğu durumun vahimliği ile yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirerek cevap verdi.

 

"Sana da merhaba Ferit. Hıı burada çalışıyorum staj gibi düşün."

 

"İyi de sizin şirket vardı ne oldu da buradasın sen? Hem de asistan olarak."

 

Mahru düştüğü durum yüzünden gittikçe gerilir olmuştu.Bacaklarındaki ceketi avuçlarının arasında sıkarak cevap verdi.

 

"Oldu bir şeyler işte. Şimdilik böyle olması gerekiyor."

 

Mahru'nun iyice gerildiğini anlayan Soner onun gazabını daha fazla üstüne çekmemek için araya girdi.

 

"Ferit bey ne ikram edelim size."

 

"Bi orta şekerli kahve alayım."

 

Soner adamın isteği ile Mahru'ya dönerek konuştu.

 

"Mahru hanım bize iki orta şekerli kahve getirir misiniz lütfen?"

 

Bu gerzek onunla dalgamı geçiyordu. Kendisini oraya zincirleyen o değilmiş gibi rolmü yapıyordu bir de İguana kılıklı düzenbaz! Bütün sinir uçları hareketlenirken ne yaptığının fakına varmayarak çemkirdi.

 

"Şaka mısın sen!? "

 

Kızın çıkışı ile Ferit korkuyla sıçrarken Soner unuttuğu ayrıntıyla kendine küfürler sıralamaya başlamıştı.

 

"Kalkarken zorlanacağımı ve çabalarım sonucu ne olacağının bilincinde değil misin yoksa şu an ki durumumla eğleniyor musun!?"

 

Ferit kızın sözleriyle yüzünü buruşturarak kısa bir an üzgünce ona baktı.

 

"Hala aynı dertten mi muzdaripsin?"

 

"Ne?" Mahru Ferit'in sözlerine anlam veremeyerek bakarken o tekrar konuştu.

 

"Utanmana ne gerek var Mahru. Günümüzde çoğu insanın başına gelen bir durum.Ama senin hala iyileşememen garip."

 

"Ne diyorsun sen be!?"

 

Çaprazındaki adamın anlam veremediği konuşması ile Soner ne söylemeye çalıştığını düşünürken Ferit bakışlarını Soner'e çevirerek tekrar konuştu.

 

"Mahru üniversite de spor kulübünün halter takımındaydı."

 

"Nee!"

 

Soner'in şaşkınlıkla verdiği tepkiyle Mahru Ferit'in daha fazla konuşmaması çin kaş göz işareti yapsa da ters açıda olduğu için adam onun bu çabasını görmemiş haliyle pek bir işe yaramamıştı.

 

"Babası Naim Süleymanoğlu hayranı olduğu için çocukluğundan beri Mahru'nun halterci olması için çabalamış. Erkek çocuğu olmayınca ne yapsın adam şansını kızıda denemiş. Mahru da babasını kıramadığı için halter sporu üzerinde yoğunlaştı uzun bir süre. Gerçi boyundan dolayı pek gelecek vaad etmiyordu,kendisi de babasını kırmamak için uğraşı olarak yapıyordu. Ama sonun da ağır sıklet sporcularının kabusuna yakalandı üniversi..."

 

"O çeneni bir an önce kapamazsan dişlerinden hacı tespihi yaparım senin uğursuz baykuş!"

 

Mahru'nun tehtidini umursamayan adam kendisini ilgiyle dinleyen adama sır verirmiş gibi yanaşarak fısıldadı.

 

"Basur!"

 

"Yok artık." Soner'in şaşkın bakışları Mahru'yu bulurken Ferit tekrar konuştu. "Görünen o ki hala iyileşememiş." Bakışları ile Mahru'yu işaret edip üzgünce baktı.

 

"Sen bittin! Senin o ağzına beton döküp üstüne fıskiye dikmezmiyim ben!" Öfkeyle yerinden kalkmak için hareketlenince bacaklarının üzerindeki ceketin yere düşmesi bir olmuş. Soner ani bir hareketle fırlayıp ceketi tekrar kızın bacaklarına kapatmak isterken Mahru'nun kafasını yüzüne geçirmesi ile acı dolu iniltisi odada yankılanmıştı.

 

"Çekilll! Bütün bunlar senin yüzünden başıma geldi. İkinizin de ölümü elimden olacak."

 

Ferit kızın geçirdiği öfke krizinin korkusu ile kolundaki saate bakarak ürkek bir tavırla ayağa kalktı.

 

"Be...Ben gideyim artık. Toplantısı bitmiştir Ömer amcanın." Bakışlarını acıyla kıvranan adama çevirerek sözlerine devam etti. "Sana buz getirmelerini söylerim. Dikkat et kendine. Üniversitedeyken bir çocuk bunun attığı yumruk yüzünden burun estetiği olmak zorunda kaldı Erkekten beterdi.O yüzden korkusundan kimse yanına yanaşamıyordu. Allah kolaylık versin sana kardeşim. Sen asistan değil başına bela almışsın."

 

Soner kapıya doğru ilerleyen adamın sözleri ile hızla burnunu kontrol etti ve acıdan yaşarmış gözlerini Mahru'ya çevirerek korkuyla konuştu.

 

"Burnumda bir tuhaflık var mı!?"

 

Mahru öfkeyle başını aşağı yukarı sallayarak bağırdı.

 

"Ben o kıymetli burnunu Voldemort'a çevirmezmiyim senin ruh emici pislik!"

 

Soner korkuyla burnunu kapatırken boğuk bir sesle konuştu.

 

"Saçmalama Mahru nişanlısının burnu yok diye dalgamı geçsinler seninle. Bunu mu istiyorsun."

 

"Neee!"

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

 

Loading...
0%