Yeni Üyelik
16.
Bölüm
@yitenumutlar

 

Bölüm Şarkısı : Emel Sayın : Aşkın Kanununu

 

Verda gelen soruyu beklemediği için,kendisinden öfkeyle cevap bekleyen adama şaşkınca baktı ve aklına gelen şeyle böyle bir şeyin olup olmama ihtimalini düşündü kısa bir an.Düşünceleri arasında başını olumsuz anlamda iki yana sallayarak kendinden emin bir şekilde karşısındaki adama cevap verdi.

 

"Ben senin anneni tanımıyorum bile be!Tanımadığım bi insanı nasıl ziyaret ederim!?İyice saçmaladın artık!?"

 

Aldığı cevapla tatmin olmayan Cenk araca oturttuğu kızın üzerine biraz daha eğilerek sertçe konuştu.

 

"Tanımıyorsun da onun için mi bu akşamki yemeğe davet ettin!?"

 

Elini torpidoya sertçe vurarak Verda 'nın şaşkınlıktan açılan gözlerini ve araçta çıkan yüksek sesle ürkekçe sıçrayışına aldırmadan sözlerine devam etti.

 

"Ulan ailecek sizin derdiniz ne!? Ne yapmaya çaloşıyorsunuz siz Verda!? Hani bu oyun bitecekti!?Hani benden korkuyordun kızım sen!?Ailen ateşle oynuyor Verda! Ben damat değil cellatım cellat! Ailen bunu bilmesede sen net bir şekilde bilirken,benden azrailinmişim gibi korkarken nasıl annemi ziyaret edersin!?Aklın nerede senin lan!?"

 

Cenk'in sert sesi ve öfkeden kararan yüzünden korkarken onun sürekli bağırıp çağırmasıda kalbini bir kuş misali korkuyla çarptırıyordu.Korkudan dolan gözlerini bir kaç kez kırpıştırarak kısık ve ürkek bir sesle cevap verdi.

 

"Ben bilmiyordum.Senin annen olduğunu bilmiyordum gerçekten.Yusuf babam,abimin nikah işlemleri ile uğraşırken akrabası olan yalnız yaşlı teyzesinin hastalandığını söyledi. Halletmesi gereken işleri olduğu için onunla ilgilenemeyeceğini benim gidip kontrol etmemi rica etti. Bende kadının haline üzüldüğüm,Yusuf babamı da kıramadığım için gittim. Ne bileyim ben senin annen olduğunu."

 

Cenk kendisine ürkekçe cevap veren kızı şaşkınca dinledi. Bu alavere dalavere işleride neyin nesiydi? Annesi ile bu kızın babası ne ara tanışmıştı da durum bu raddeye gelmişti.

 

"Rahatsızlığından dolayı istemeye katılamadığı için,muhakkak yemeğe gelmesini iletmemi istedi. Ben o yüzden çağırdım anneni."

 

Verda'nın sözleri ile nefesini sertçe bırakan Cenk,onun üzerine biraz daha eğilerek emniyet kemerini taktı.Kızın korkudan titrediğini fark edince geri çekilirken dudaklarından firar eden küfüre engel olamayarak aracın kapısını kapatıp direksiyona doğru ilerlerken kendi kendine homurdandı.

 

"Dengemi bozuyor! Yeminke bu kız ve bunun deli sülalesi benim olmayan dengemi bozuyor! Madem benden bu kadar korkuyorsun ne demeye karşımda diklenirsin ki!?"

 

Aracın kapısını açıp sürücü koltuğuna oturarak kapıyı sertçe kapatarak homurdanmasına devam etti.

 

"Bana ailende muhattap olabileceğim normal bir insan göster Verda!Normal bir insan gösterki bu anormal durumdan seni en az hasarla çıkarabileyim."

 

Yanındaki adamın kendisi ile konuştuğunu düşünen kız bakışlarını tedirgince ona çevirmişti ki onun kendi kendine konuştuğunu fark edince fısıldarcasına cevap verdi.

 

"Ailemin normal olmadığını en başından biliyordun.Üstelşk bu oyunu sen başlattın. Sen o gece abime sevgilim oldu...."

 

"Evet lanet olsun ben başlattım!"

 

Cenk'in tekrar bağırması ile Verda dudaklarını dişlerken o aracını çalıştırarak yola koyuldu.

 

"Ben o an seni içinden bulunduğun zor durumdan kurtarmak istedim sadece! Evet ailenin anormal olduğunu o gece gayet net anladım.Hiç tanımadığı insanın aracına kuzenini saklayan bir dangalak, sevdiği kıza cesaretsiz liginden dolayı açılamayan ahmak bir abi,ne işle uğraştığımı bildiği halde seninle oynamak zorunda kaldığımız oyuna devam etmemi isteyen bir amca ve onun ekürisi oğlu,en önemlisi ise benden ölümüne korktuğu halde kuyruğu dik tutmaya çalışıp bana diklenen,arkasına bile bakmadan kaçması gerekirken her an başıma daha büyük işler açan sen!"

 

Arka arkaya kurduğu cümlelerden sonra derin bir nefes alarak direksiyonu var gücüyle sıkıp sözlerine devam etti.

 

"Ailenin anormal olduğunu o gece anlamış olmama rağmen sevgilisiyim diye ortaya atılan gerizekalı ben de en anormalinizim şu an!"

 

Sert bakışlarını bir an yanındaki kıza çevirerek alayla güldü.

 

"Ama bak hepimizden daha anormal olan birini söyleyim ben şimdi sana. Sayende tanımadığı kızı gelinim diye tutturan annem!"

 

Cenk'in son sözleri ile Verda'nın bakışları hızla onu bulmuştu.

 

"Ne diyorsun sen be!? Ne gelini!? "

 

Cenk gelen soruyla psikopatça sırıttı.

 

"Asude hanımın gelini!"

 

Verda gözlerinin önüne dökülen saçları hırsla ittirerek,emniyet kemerinden dolayı tam dönemesede Cenk'e doğru bedenini çevirerek korkuyla fısıldadı.

 

"Annenin aklı başında mı acaba? Bence bir doktora göstersen iyi olur.İnsan bir kere gördüğü,tanımadığı birini gelini olarak istermi hiç? Bence annenin akli melekelerin...."

 

"Verdaaa! Ulan senin ailenin çevirdiği dolapları unutuyorsun galiba! Baban lan baban seni anneme yollamasaydı anamın senden nasıl haberi olacaktı!? Bir de benim anama laf ediyorsun."

 

İşittiği sözlerle Verda yüzünü buruşturarak Cenk'i süzerek homuedandı.

 

"Ana kuzusu.Çakma mafya bozuntusu.Sen benim babama kurban ol be! Belliki annenin durumuna üzülmüş vicdanı el vermemişki hasta diye yolladı beni.Senin anan gelin meraklısıysa suç benim babamda mı!?"

 

"Neee! Gelin meraklısımı? Kızım anamın senden haberi bile yok kadın nasıl gelin meraklısı olsun.Ulan esas senin baban damat meraklısı gibi seni evlendirmeye dünden meraklı be! Beni senin evinde gördüğü gece az daha nikahı kıydıracaktı adam."

 

Cenk'in her sözü ile Verda daha da sinirlenirken kıstığı bakışları ile ayağını sertçe vurup çemkirdi.

 

"Esas senin anan dün akşam beni öve öve yere göğe sığdıramadı be! Bu zamanda böyle edepli,ahlaklı,büyüklerine karşı saygılı kızı bulmak zor Allahın sevgili kuluymuşum melek gibi yetiştin,oğluma sen gibi kız,evime sen gibi gelin başım üstüne diye methiyeler düzdü be!"

 

Verda'nın sözleri ile Cenk öfkeyle dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamayarak konuştu.

 

"Kızım senin neren ahlaklı be!? Ulan gece yarısı bornozla kapıya dikilip mahalleye pencereden seyirlik manzara sunan sendin hatırlatırım. Ayrıca kapında sapıklar fink atıyor lan! Edepmiş şu şirret dilini anama karşı yutmuşsun demek ki anam öyle söylemiş sana.Sen isteme günü babanın abini bile gözden çıkarıp beni oğlu yerine koymasını,diğerlerine karşı böbürlene böbürlene beni anltmasını o gece orada olupta görseydin kim daha meraklıymış anlardın!" Sözlerini bitirince birden aklına gelen şeyle kaşlarını çatarak kısa bir an Verda ya döndü.Onun tekrar kendine laf yetiştireceğini fark edince hızla konuştu.

 

"Ayrıca sen neredeydin isteme gecesi!? Peşindeki adamları nasıl atlattın kızım sen!? Ne haltlar karıştırıyorsun Verda!?"

 

Cenk'in bir anda sorduğu soruyla siniri tepesinde olan kız iyice öfkelenerek karşılık verdi.

 

"Kocaya kaçmıştım! Malum nişan günleri kaçma gibi bir hobim var! Bu defa garanti olsun diye sevgili rolü oynayacak birine değil kocam olabilecek birine kaçtım oldumu!?

 

Gelen cevapla aracı ani bir frenle durduran Cenk ateş saçan bakışlarını kıza çevirerek kükredi.

 

"Bir daha söyle az önce söylediğini!"

 

Cenk'in öfkeli gözlerine aynı öfke ile bakarken,biraz önce kendisi hakkındaki onun düşüncelerinin dile dökülmesinin içini sardığı inat duygusuyla hırsla cevap verdi.

 

"Kocaya kaçtım! Kocaya kaçtım! Oldu..."

 

Dudaklarına kapanan dudaklarla neye uğradığını şaşırırken gözleri fal taşı misali açılmış kendisini bir an öpüp geri çekilen adama şaşkınca bakmıştı.

 

"Hala cesaretin varsa bir daha söyle!"

 

Verda şaşkınca gözlerini kırpıştırarak farkında olmadan tekrar konuştu.

 

"Kocaya kaçtığı..."

 

İkinci defa dudaklarına kapanan adamla bu defa girdiği tıranstan çıkarak dudaklarını kapatan dudağı öfkeyle ısırdı ve geri çekilip Cenk'in yüzüne sert bir tokat attı.

 

"Ne yaptığını zannediyorsun sen be!"

 

Cenk kendisine tokat atan kızın gözlerine eksilmeyen aksine dahada artan öfkesiyle bakarken sessiz ama sert bir dille konuştu.

 

"Kendisine saygısı olmayan bir kıza,böyle konuşmaya ve düşünmeye devam ederse karşı cinsinin vereceği değeri gösteriyorum!"

 

Sözlerinden sonra Verda'nın eli tokat atmak için tekrar havalanırken Cenk elini avuçları arasına alarak tehtitkar bir bakışla sözlerine devam etti.

 

"Hala kendi değerini anlamadıysan,istemeden de olsa seni kaçıran ilk koca adayı olarak,sen anlayana kadar o değer dersini biraz önceki gibi o kafana sokana kadar vermeye devam edeceğim!"

 

Cenk'in sözlerinde ne kadar kararlı olduğunu gözlerine kilitlediği gözlerinden anlarken elini onun tutuşundan sertçe kurtararak aracın kapısını açmak için yeltendi.

 

İşittiği kilit sesiyle bakışları tekrar Cenk'i bulurken gözlerine hücum eden yaşları engellemeye çalışarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Aç şu lanet kapıyı ineceğim!"

 

Verda'nın isteğini duymazlıktan gelen Cenk biraz önce durdurduğu aracını tekrar çalıştırarak yola koyulurken Verda tekrar konuştu.

 

"Sana kilidi aç dedim!"

 

Cenk'in kendisini duymuyormuş gibi davranması ile isyan edercesine bağırdı.

 

"Ne istiyorsun benden ne!? Nereye götürüyorsun!?"

 

"Kaçacak koca bulamayacağın bir yere!"

 

Onun verdiği cevapla engellemeye çalıştığı göz yaşları akmaya başlayınca hırsla karşılık verdi.

 

"Ben saçmalamış olsam da sen daha beter saçmalıyorsun şu an! Aç şu kapıyı da ineyim! Ailem ve senin sayende sence bula bileceğim bir koca var mı!? Onların çevirdiği oyunlar,sen ve her daim peşime taktığın adamlarınla sence bu mümkün mü!?"

 

Cenk bakışlarını yoldan ayırmadan dudaklarından kaçan alaylı bir kıkırtıdan sonra kısa bir an Verda'ya baktı.

 

"Senin için mümkün olmayan bir şey yok Verda! Kapında gece gündüz dolanan itte bunun kanıtı!"

 

Kastettiği adamla bir ilgisinin olmadığını Cenk'in de bizzat anladığını düşünmüştü fakat işittiği sözle öfkesi zirveye ulaşmıştı adeta.

 

"Sen beni ne zannediyorsun ha! O takıntılı herifi ben mi çağırıyorum kapıma!? Ayrıca o en azından zararsız! Senin gibi bir kızın ilk öpücüğünü zorla çalacak kadar sapık değil! Ayrıca kapıma ben çağırmış olsam bile ortada seni ilgilendiren bir durum yok!"

 

Kızın ilk öpücüğüm demesi Cenk'i bir yönden üzmüştü.Bu konuda öfkelenmekte haklıydı Verda.Onun için özel olan bir adamla olması gereken ilkini öfeksine yenik düşerek çalmıştı.Lakin diğer yönden işittiği şey hoşuna gitmişti.En azından bu yaşına kadar kendini koruyabilmişti demek ki erkeklere karşı. Bu iyi bir şeydi.Çünkü etrafında güvendikleri erkekler tarafından heba olan en az iki masum kız vardı. Düşüncelerinden sıyrılarak yüzüne sahte bir pişmanlık kondurarak söylendi.

 

"İlk öpücüğünü senden izinsiz çaldığım için özür dilesem mi bilemedim.Çünkü söylediğin sözlere bakılırsa verdiğim dersin yerine ulaşıp ulaşmadığından emin değilim.Ayrıca ortada benlik bir durum var.Şu an ailendeki herkes senin benimle sevgili olduğunu hatta düğün arifesinde olduğumuzu düşünüyor. O yüzden benim himayemde sayılırsın.Bu yüzden bahsettiğin durumlar beni de ilgilendiriyor. Başına bir iş gelirse ailene ne hesap veririm düşündün mü hiç!?

 

Cenk'in yaptığı her şeyi yanlış buluyor olsada şu an bu durumda olmalarında kendininde payı büyüktü.Üstelik konuşmasının sonundaki sözlerindeki haklılık payı da açık ve netti. Şu an için suyuna gitse iyi olacaktı.Elbet bu yaptığının hesabını soracak,yanına bırakmayacaktı. Asya ve Tuğra meselesi sonuçlansın. İlk işi Cenk'i ihbar etmek olacaktı.Bu yaptığı tacizide şikayet dilekçesine yazdırmayı aklının bir köşesine not edip,sakin kalmaya çalışarak konuştu.

 

"Bak sen beni hemen indir burada. Ben şu yemeğe katılayım sana söz veriyorum bu saçmalığı bitireceğim.Ailemle konuşup halledeceğim. Hem Asya ve Tuğra'nın düğününe ne kaldıki. İki gün sonra düğün.Anlaşmamız da düğün olana kadardı. "

 

Cenk'in dikkatini yoldan ayırmayışı ve kendisine cevap vermeyişi ile sözlerine devam etti.

 

"Benim yüzümden ilişkimizin bittiğini söylersem,senin başına ekşimezler.Sende Mehmet amca ve Kayra ile halletmen gereken işleri yine halledersin."

 

Adamın bir türlü cevap vermemesi ile onu ikna edemediğini anlayınca tekrar sözlerine devam etti.

 

"Cenk le denedik ama olmadı derim. Ben yapamadım.Cenk'in bana olan ilgisi, sevgisi önce hoşuma gitti ama sıkıldım derim. Başka birine aşık oldum derim. Onunla evlenece..."

 

"Maşallah kafa zehir! Ben sana söyleyim sen bu kabiliyetleri heba oluyorsun. Yanlış meslek seçimi yapmışsın. Senarist olmalıymışsın aslında. Yaratıcı hikayeler uydurmakta pek bi başarılısın!"

 

Konuşmasını kesen Cenk'in alaylı tavrıyla yüzünü buruştururken o sözlerine devam etti.

 

"Dur senin o kusursuz senaryonun sonunuda ben yazayım. Sevdiğin kadına sahip çıkamadın diye önce ailenin yaşlı kurtları bana saldırır, sonra annen ve onun tayfası benim üzerimden entrika dümenleri ile bizi birleştirmeye çalışır."

 

Yüzüne yayılan alaylı gülümseme ile Verda'ya dönüp onun kendisini dikkatle dinlediğini görünce sözlerine devam etti.

 

"Ama bak şimdi kuzenlerinin hakkını yemeyim onlar son darbeyi yapmak için sırasını bekler. Ya bana,yeni bi kız ayarlarlar,ya seni koca adayını türlü oyunlarla kovalarlar,ya da düğünün de beni piyanist kılığına sokup seni kaçırmam için organize olurlar. Ayrıca o Ayaz denilen balayı pazarlamacısını hiç saymıyorum bile. Sende kan bağın olmasa bile belliki dalavere huyunu onlardan aldığına göre,düşmanlarımın beceremediğini el birliği ile siz yapar canıma ot tıkarsınız, cenazemi de artık keşişler mi kaldırır,kilise papazlarımı onu tartışırsınız!"

 

Cenk'in sözleri ile Verda şaşkınca ona baka kalmıştı. İma ettiği şeyleri nereden duymuştu bu adam. Bakışlarını şüpheyle kısarak konuştu.

 

"Gönderme niyetine soktuğun lafların hikayelerini nereden biliyorsun sen?"

 

Gelen anlamsız soruyla Cenk sabır dilenircesine başını sağa sola sallayıp homurdandı.

 

"Abinin isteme akşamı hepsi başlarından geçen olayları gzö dağı vermek istercesine bizzat kendileri anlattı be! Yaptıkları saçmalıklardan sekiz sezonluk komedi dizisi çıkar onlar akıllarınca beni bu saçmalıklarla korkutmaya çalışıyor. Aileni ben mi anlatayım sana şimdi!"

 

Cenk'in sözlerinden sonra Verda kısa bir an düşündü. Gerçekten böyle bir şey yapmış olabilir ler miydi? Adam haklıydı onların başlarına gelende korkulacak bir şey yoktu ki,ne demeye akılları kıt gibi korku hikayesi niyetine anlatmışlardı onca şeyi. Yaptıklarına hiç bir zaman anlam veremediği aile meselelerini beyninin bir köşesine iteledi. Sonuçta ağızlarında bakla ıslanmadığıda aşikardı.

 

"Senin kimseyle konuşmana gerek yok. Ben bu akşam yemekte halledeceğim bu meseleyi. Öyle saçma sapan hikayeler anlatarak milleti başımıza daha beter sardırma.Bizim bir an önce yollarımızı ayırmamız lazım yoksa ipin ucu kaçacak."

 

Verda kendisini uyaran adamın ilk sözlerinde takılı kalmıştı. Ne hali varsa görsündü ama yemekte bu manyağın ne işi vardı. Konulacak başka zaman ve mekan bulamamışmıydı?

 

"Yemekte derken? Akşamki yemeğe katılmayı düşünmüyorsun umarım?"

 

"Katılmak için senin izninmi gerekiyor?"

 

Kaşları alayla havalanırken sözlerine devam etti.

 

"Aaa tabi senin beni bizzat davet etmen gerekiyordu değilmi? Nede olsa evime kadar gelip annemi bizzat çağırdın ya hani! Kusura bakma akıl edememişim.Ama anneme eşlik edeceğim için konteyjandan yararlana bilirim."

 

Verda algıladığı şeyle panikle söylendi.

 

"Annende mi geliyor!?"

 

Cenk yatışan sinirinin tekrar yükselmeye başlaması ile sertçe cevap verdi.

 

"Evet! Annemde geliyor Verda! Çok kıymetli gelini çağırmış gitmezse ayıp olurmuş."

 

Verda'nın gözleri işittikleri ile irice açılırken elini panikle Cenk'in omzuna vurmaya başladı.

 

"Dur dur arabayı dur dur çabuk! Gitmiyorum ben yemeğe falan!"

 

Kızın panik haliyle Cenk'in kaşları çatılırken omzuna vurmaya devam eden elle o da panikle söylendi.

 

"Verda manyak mısın!? Ne demeye vurup duruyorsun? Kaza yapacağız şimdi!"

 

Kızın kendisini umursamadan vurmaya devam etmesi ile yüksek sesle tekrar konuştu.

 

"Verdaaa!"

 

Adamın sert çıkan sesiyle Verda bu defa yumruk yaptığı elini daha sert bir şekilde Cenk'in omzuna vurarak sıktığı dişlerinin arasından çemkirdi.

 

"Vurma öyle mi vurma! O silahın nerede!?"

 

Cenk sonunda aracı park ederek şaşkınca yanındaki kıza baktı.

 

"Şimdi silah ne alaka!? Delirdin mi Verda!?"

 

Verda dudaklarını endişeyle dişleyerek torpidoya doğru hızla uzandı.

 

"Öldüreceğim seni! Senden başka türlü kurtuluşum yok benim!"

 

Cenk ankam vermediği durum karşısında torpidoya uzanan kızın eline hızla uzanırken o çoktan silahı almıştı.

 

Cenk kızın elinde tuttuğu silaha bir an endişe ile baksada onun tanıştıkları ilk gece korkudan söyledikleri aklına gelince ellerinin titrediğini fark edince gülmemek için kendini zor tutarak konuştu.

 

"Neyin var anlatacak mısın?"

 

Bakışları ile kızın elindeki silahı işaret ederek sözlerine devam etti.

 

"Ayrıca sen silahtan korkmuyor muydun?"

 

İşittiği soruyla kendine gelirken elindeki silaha baktı kısa bir an ve gözünün önüne uzanan elle silahı Cenk'in avuçlarına bıraktı.

 

"Bence başka bir cinayet aleti tercih etmelisin."

 

Yanında ki adamın kıkırtısı ile Verda öfkeli bakışlarını ona çevirmiştiki. Cenk onun sakinlelmesi için düğmeye basarak aracın camlarını açıp içeriye temiz hava girmesini sağladı. Kısa bir an bakışları geldikleri mekana kaysada inmeden önce Verda'nın biraz önce neden öyle davrandığını öğrenmek için tekrar bakışlarını ona çevirdi.

 

"Ne oldu az önce? Ne demeye delirdin öyle?"

 

Gelen soruyla Verda yüzünü buruşturarak karşısındaki adama baktı.

 

"Biraz sonra ölüm fermanım imzalanmadan seni de yanımda götüreyim dedim!"

 

Cenk'in kendisini ciddiye almayan bakışları ile bu defa onun koluna vurarak utançla homurdandı.

 

"Annen dün akşam bana talip oldu. Hayırsız oğluyla bir na önce evlenmemi istedi. Ben ne bileyim oğlunun sen olduğunu. Bilsem hiç öyle şeyler söyler miydim?"

 

Cenk Verda'nın haline anlam veremesede konuşmasının altından bir bela daha yaklaştığını anlayarak sakin kalmaya çalışarak sordu.

 

"Neler söylermiydin Verda?"

 

Sorusuyla kızın bakışlarını kaçırıp,dudaklarını dişlemesi ile içini satan endişe ile uyarırcasına seslendi.

 

"Verda!"

 

"Ne! Verda kadar taş düşsün başınıza! Annen oğlumla evlen diye yalvarırcasına ısrar edince haline üzüldüm,o kırılmasın,umutlanmasın yok yere diye sevgilim var ve biz bebek bekliyoruz en kısa sürede evleneceğiz dedim."

 

"Ne!" Ne bebeği Verda!?"

 

Cenk'in suratının aldığı şekille ve ateş saçan gözleri ile panikle sözlerine devam etti.

 

"Cenk vallahi annen olduğunu bilmiyordum.Vallahi seni tuzağa düşürmek falan değil niyetim. Bak yemin ederim kimseyle bir ilişkim olmadı! Yani başkasıyal birlikte olnuşum da hamile kalmışım da seni kurban seçmişim gibi düşünme sakın! Biliyorum en başından beri seni bir oyuna alet ettim. Şimdi de annene söylediklerim yüzünden oyuna gelmiş,kurban seçilmiş gibi algılaya bilirsin. Ama Vallahi kurban falan değilsin! Hem kimse olmadı ki! Annen ümitlenmesin diye şey ettim ben. Benim kastettiğim sevgili sendin! Haliyle bebekte senden oluyor! Yani kurban falan değilsin seni tuzağa düşürmeye falan çalışmıyorum. Hem benim suçum ne canım. Ben öylesine bebek falan...."

 

Verda iyice saçamaladığını düşünürken ellerini yüzüne sertçe sürterek saçlarını geriye attırdı.

 

Cenk ise Verda'nın yine nefes bike almadan konuşmaya başlaması ile ayrı bir şok,işittikleri ile ayrı bir şok yaşarken ne dediğini bilemeyerek öfleyle homurdandı.

 

"Başkası kim lan!? Verda ilk öpücüğünü ben aldım biraz önce farkındamısın!? Başkasının olma ihtimali var mı sence!? Ne tuzağı,ne oyunu!? Sen ne saçmaladın az önece kzım!? Bu bebek kimden lan!? Niye anneme bebeğin babası ben olduğumu söyledin!? Kızım ben sana daha biraz önce ilk defa dokundum be! Biz ne ara bebek yaptık!? Bebeğin babası bensem o başkası kim Verda! Yeminle beynimi yaktın! Sen ne diyorsun kadın!?"

 

Cenk'in de kendisi gibi saçmalamaya başlaması ile Verda gerçekten sonunda onunda çıldırdığını anlamıştı. Cenk'te saçmalamaya başladığını anlayınca. Kendisini ve düşüncelerini toplamaya çalıştı. İdrak ettiği şey ve sonuçlarının başlarına açacağı işin farkına varması ile elini sertçe direksiyona geçirdi ve ateş saçan bakışlarını Verda'ya çevirerek ürkütücü bir şekilde sordu.

 

"Bebeğimiz olacak öyle mi!?"

 

"Yok artık! Lan ne ara oldu o bebek!?"

 

Aracın dışından gelen şaşkın sesle Verda ve Cenk aynı anda bakışlarını o yöne çevirmişlerdi ki dışarıda ki kişide başını aracın camına doğru eğerek kendisine şaşkınca bakan ikiliye aynı şaşkınlıkla baktı.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Mehmet tabağındaki tatlıyı yerken bir taraftan da arkadaşlarının konuşmasına odaklanmaya çalışıyordu. Araz'ın sözleri ile elindeki çatalı onlara doğru sallayarak fikrini belirtti.

 

"Bence senin oğlanın karısını bulma gibi bir kabiliyeti yok kardeşim. Ulan kız yaptığımız oyunları öğrenirse Ayaz dan önce o bu meseleye el atar senin düğün ve torun hayalin de boşa çıkar."

 

Ağzına attığı tatlının son dilimini iştahla yerken arkadaşlarıda ona yüzünü buruşturarak baktı.

 

"Hayvan! Lan önce bir yemek yeseydin!"

 

Ömer'in söylenmesi ile Mehmet elindeki tabağı masaya bırakarak önündeki peçeteye uzanarak,diğerlerine başıyla yanındaki Ömer'i işaret edip sırıttı.

 

"Bu hasta ve yaşlı adam beni çekemiyor. Kendisi şeker hastası ya benim de lokmalarımı sayıyor şerefsiz. "

 

Elindeki peçeteyi dudaklarına götürüp silerek alayla tekrar konuştu.

 

"Sen benim lokmalarımı sayacağına Mahru'nun Soner'i kaç kez geri püskürttüğünü say. Bu gidişle seninki de Ayaz'a rakip olacak."

 

Mehmet'in sözlerinden sonra Ayaz ve Ömer bir birine çaresizce bakarken Özgür kıkırdayarak araya girdi.

 

"Doğru söze ne denir.Mehmet haklı arkadaşlar. Sizinkileri aradan çıkatalım artık yoksa bizimkiler de evde kalacak lan."

 

Özgür'ün de eğlenircesine kendilerini dalgaya alması ile Araz sinirle çıkıştı.

 

"Ulan benim haytayı evlendirme planını hep birlikte yaptık.Ama sanki bir yerde hata yaptık. Bu çocuk bu kızı neden hala bulamadı anlamadım gitti. Son çare Tuğra'yı kullanıp ip uçları da verdik ama hala tık yok. Ulan acaba bu çocuğun zekasında mı bi problem var?"

 

Araz'ın sözleri ile büyük masanın etrafındaki erkekler kahkahalara boğulurken Ali kahkahasını güçlükle bastırarak Araz'ın omzuna hafifçe vurdu.

 

"Var kardeşim var. Ayaz'ın zekasında bir problem var ama senin düşündüğün gibi bi gerilik değil olması gerekenden fazlalık var. Ulan bizi bile katakulleye getiriyor senin oğlan şüphe ettiğin şeye bak. Nerede bir piçlik var muhakkak altından seninki çıkar."

 

Ömer,Ali'nin sözlerini onaylarcasına başını salladı.

 

"Seninkinde fazlalık benimkinde aptallık var kardeşim. Lan kızı istediğini benim anlamadığımı zannediyor gerizekalı. Arşad'ı bile plana dahil ettim,kendi oğlumu tufaya getirdim ama beyimiz hala İngiliz kaşığıyla Fransız boku yeme derdinde. Kıza ne dedi ne yaptıysa kız mini eteklerle falan çıkıyor lan karşıma. Benim bu gerizekalı adam olmaz. Soner'in yüzünden Mahru da böyle iki dirhem bir çekirdek takılmaya devam ederse iki güne yuvadan uçacak. Bende anasının kınalaronı oğluna yakarım artık!"

 

Sözlerini bitiren Ömer öfkeyle gözlerini ileride arkadaşları ve kuzenleri ile takılan oğluna çevirerek yüzünü buruşturdu.

 

"Gerizekalı! Bir de gamsız gamsız geniş geniş oturuyor it!"

 

Ömer'in homurdanması ile diğerlerinin bakışları da Soner'in bulunduğu masaya dönünce onların onlarında arkadaşlarının durumundan aşağı kalır yanları kalmamıştı.

 

Sinan oturduğu sandalyeye rahatça kurulurken diğerleri ona ters bakışlar atmıştı.

 

"Hiç öyle bakmayın abicim. Oğlum yok derdim yok. Ama Sizinkiler için elimi taşın altına koyarım her zaman bilirsiniz. Yapabilecegim bir şey varsa söylemeniz yeterli."

 

Mehmet etrafı kolaçan edip kimsenin ilgi odağında olmadıklarını anlaması ile masanın üzerine doğru eğilerek diğerlerine yaklaşmaları için işaret verdi. Masanın üzerine doğru eğilen başlarla sessizce konuştu.

 

"Lan en rahatınız benim asıl. Çocuklarımın hepsini çok şükür baş göz ettim."

 

Arkadaşlarının yinemi hava atma seansına başladın söylenmelerini duymazdan gelerek,yüzüne yayılan sırıtışla parmağını dudaklarına götürüp susmalarını işaret etti.

 

"Soner tava geldi zate. İlk plana devam edelim derim. Ömer sen Arşad'ı getir gerisini hallederiz."

 

Arkadaşının onayı ile bakışlarını Araz'a çevirerek sözlerine devam etti.

 

"Ayaz bu işi kendi halledemeyecek belliki. Plan da bir hata var ama onu henüz ben de çözemedim. gozden kaçırdığımız bir şey olmalı. O yüzden biz el atalım bu duruma. Süper bi planım var. Tek yapmamız gereken bu eşşek sıpalarına toplu şekilde ceza kesmek. Onun içinde büyük bir bahanemiz olmalı. Çünkü okları üzerimize çekmeden hepsini cümbür cemaat cezaya dahil etmeliyiz."

 

Mehmet'in sözleri ile Araz kısa bir an düşündü ve sırıttı.

 

"Lan cezaya bahane bulmaktan kolay ne var,illaki benim fırlama bi bok yer ortalık karışır biz de abartırız ortalığı panayır yerine çeviririz. Sonra gelsin ceza."

 

Arkadaşlarının fikirleri ile Kenan onaylamazca başını salladı.

 

"Olmaz kardeşim! Bu gün bi katakulle yapmayın! Neden her şey benim en özel anlarımda oluyorda olan bana oluyor ya! Ne isteme,ne nişan, ne düğün istediğim gibi olmadı hiç bir şey. Bırakında yemek bari uygun bit şekilde..."

 

Ensesine inen tokatla yanındaki Yunus'a ters ters baktı.

 

"Sende iyi alıştın ama ha! Bu ne kardeşim iki de bir enseme şaplak atıyorsun! Şu yaşımdan sonra eski Kenan'ı çıkartma bana elimde kalırsın hamsi beyinli!"

 

Kenan'ın tepkisi ile Yunus şaşkınca ona baktı.

 

"Ne diye çemkiriyorsun lan hırt! Elimi bile sürmedim ben sana hayvan! Eski Kenan'ı çıkartacakmış! Çıkartsana lan ne çıkacaksa!"

 

Yunus'un cevabı ile bakışları bu defa diğer yanındaki Yusuf'u bulurken arkadaşlarının kaş göz işaretine aldırmadan bu seferde ona çıkıştı.

 

"Sen miydin lan!? Yusuf bak dünür falan dinlemem yakarım canını! Şu özel günde beni çileden çıkartmayın!"

 

Yusuf arkadaşının sözleri ile gözlerini devirerek homurdandı.

 

"Lan gerizekalı boşuna yaygara koparıp durma karın vurdu karın!"

 

Yusuf'un sözleri ile yönünü arkasına çevirince elleri belinde başında dikilen karısını görünce Şirince sırıttı.

 

"Bir şey mi istedin bebeğim?"

 

Kenan'ın ani değişimi ile diğerleri ona tiksinircesine bakarken Rüya ona doğru eğilerek sertçe söylendi.

 

"Ne haltlar karıştırıyorsunuz yine!? Ne demeye saldırıp duruyorsun millete!? İstemeymiş,nişanmış,düğünmüş! Bir şeyden de memnun ol be adam! Kızın kalbini kırıyorsun sürekli! O çeneni bi an önce kapatmazsan mikserle gözlerini oyarım senin Kenan!"

 

Rüya'nın tehtidi ile erkekler gülüşürken Kenan halden hale girmiş daha sonra karısına yarıdım etme bahanesi ile diğerlerinin yanından ayrılarak Rüya ile birlikte mutfağa inmişti. Rüya'nın nutuklarını ve tehtitlerini dinledikten sonra eline tutuşturulan çöp poşetini atmak için mutfağın arka kapısından dışarıya çıktı ve söylenerek çöpü attı. İçeriye dönmek için tekrar yönelmiştiki karşıda ki araç dikkatini çekince adımlarını araca doğru yöneltti.

 

Diğerleri de planın ayrıntırlarını konuşmuş,Mehmet'in verdiği ufak bilgiyle Araz biraz daha rahatlamıştı. Bakışlarını oğluna çevirerek sinsice sırıttı. Eline düşmüştü artık ya bu düğün olacak,ya da olacaktı.

 

Ayaz'ın bakışları babasının ve diğerlerinin olduğu masaya kayınca bakışlarını şüpheyle kısarak diğerlerine doğru konuştu.

 

"Lan babamlar bir işler çeviriyor yine demedi demeyin."

 

Diğerlerinin bakışlarıda o yöne dönünce sözlerine devam etti.

 

"Kesin birinin başı yanacak yine."

 

Mehmet oturduğu yerde rahat bir pozisyon alarak sırıttı.

 

"O şanssız bedevinin ben olmadığım kesin. Ben bu gün itibariyle o yaptıkları planlardan muhafım kardeşim. İki gün sonraya düğünü olacak olan ve bekarlar düşünsün."

 

Mehmet'in sözleri ile hepsinin acıyan bakışları Tuğra'yı bulurken o yemek servisi ile meşkul olan Asya ya vermişti dikkatini. Bir kaç gündür Asya da bir farklılık vardı. Başlarına gelen olaydan sonra hayata küsen kız bir kaç gündür eski Asya gibi etrafına neşe saçar olmuştu. Bu onu bir yönden mutlu ederken,bir yönden de endişelendiriyordu. Yaşadıklarını sahte bir mutluluk maskesinin arkasına saklamasından korkuyor,içine atıpta bu yükü taşıyamayacak raddeye gelmesinden endişeleniyordu. Ayağına aldığı darbeyle bakışları yan tarafındaki Emir'i bulunca anlam veremeyerek ona baktı.

 

"Daldığın yerde boğarım seni Tuğra! Düğün olana kadar gözünün ucuyla bile kardeşime bakmanı yasaklıyorum lan senin!"

 

Emir'in sözleri ile Tuğra gözlerini devirerek homurdandı.

 

"Nişanlıma bakmak için izin mi isteyeceğim abi? Hayır öyle bir kaide,kural varda ben mi bilmiyorum. Ayrıca bu tepkiyi vermek için geç kaldın sanki."

 

Emir,Tuğra'nın taviz vermeyen tavrıyla içten içe mutlu olsada onu biraz olsun süründürmek bir abi olarak hakkıydı.

 

"Bence sen benim kardeşine olan ilgimi alakamı boşver de biraz Zeynep ablamla ilgilen. Bi sıkıntısı var gibi benden söylemesi. Geldiğimden beri hali bir tuhaf."

 

Tuğra'nın sözleri ile Emir'in bakışları karısını bulurken onun sözlerindeki haklılık payıyla düşünmeye başladı. Acaba canını sıkacak bir şey yapmıştıda haberi mi yoktu.

 

"Bu arada benim arkam sağlam. Babamlar istediği kadar plan program yapsınlar bana işlemez. Benim arkamda annemler ve kızlar kafilesi var. Bence o planlar yapılan kurbanlık,aramızdaki bekarlardan biri."

 

Sözlerini bitiren Tuğra pişkince masadaki bekarlara sırıtırken,pastanenin açılan kapısından giren ikiliyi görmesi ile önce istemsizce gerilsede,ikilinin allak bullak olmuş yüzleri ile bakışları şüphe ile kısıldı. Verda sessizce kadınların olduğu tarafa doğru ilerlerken Cenk kendilerine selam vererek oturdukları masadan bir sandalye çekerek Mehmet'in yanına oturmuştu.

 

İşittikleri ile herkesin şüpheli bakışları Tuğra'yı bulunca hepsi kendinden korkar olmuştu. Ayaz da yerinde rahatça kurularak sırıttı.

 

"O zaman bende yırttım size geçmiş olsun beyler. Sonuçta benimde başım bağlı. Her ne kadar hatunu bulamasamda o planlardan ben de muhafım. Nede olsa karımı bulmak için çabalıyorum."

 

Ayaz'ın sözleri ile diğerleri onun başına ördükleri çorabın mutluluğu ile kıkırdaşırken Soner de arkasına yaslanarak konuştu.

 

"Benim başıma da babam kendi elleri ile püsküllü bir bela sardırdı. O yüzden ben de değilimdir."

 

Bakışlarını Koray,Eren,Barlas üçlüsü üzerinde gezdirerek sırıttı.

 

"Oğlum var ya sizin üçünüzden birinin başı yanmayacaksa bende bir şey bilmiyorum."

 

Üçü ürkekçe bir birine bakarken Emir düşünceli bir şekilde Tuğra'yı dürttü.

 

"Kardeşim senin kulağın deliktir. Ben im bir hatam olmadı Zeynep'e karşı. Ne oluyor? Kulağına bir şeyler çalındı mı?"

 

Tuğra yüzünü buruşturarak baktı yanında ki adama.

 

"Nereden bileyim abi ben senin karının neyi var!? Dördüncü çocuğu falan yapmışsındır belki iyi düşün! Kızın iflahını kuruttun be."

 

Tuğra'nın fikri ile Emir panikle başını onaylamazca iki yana salladı.

 

"Yok lan yapmadım öyle bir şey. Hem biz kapanışı yaptık artık.Başka bir şey bu belli. Bak haberin var da gizliyorsan üşenmem peşinizden İzmir'e kadar gelir Asya'yı kolundan tuttuğum gibi eve geri getiririm."

 

Tuğra başını sabır dilenircesine sağa sola sallayarak sinirle homurdandı.

 

"Ben söylemesem eşlerinizin halinden anlayacak incelik yok hiç birinizde.Uyarıyorum yine yaranamıyorum. Ayrıca o halde olan sadece senin karın değil dikkatini çekerim abi."

 

Başı ile kızların olduğu tarafı işaret ederek sözlerine devam etti.

 

"Bak diğerleri de aynı durumda."

 

Tuğra'nın son sözleri ile diğer erkeklerin bakışları da onları bulurken Koray araya girdi.

 

"Müttefiklerinden birini kaybettiler. Hayal'in aralarından ayrılıp yurtdışına gidişine üzülüyorlardır. Siz bir şey yapmadıysanız ne dertleri olacak başka abi abartmayın."

 

Koray'ın sözleri hepsinin aklına yatarken Kaan,Soner'i dürterek alayla konuştu.

 

"Senin püsküllü bela ters yanını bir sana sergiliyor anlaşılan."

 

Bakışları ile kapıdan giren ikiliyi işaret edince Soner'in bakışlarıda o yöne çevrilmişti. Mahru'nun Jamal'le gülüşerek bir şeyler konuştuğunu görünce çatılan kaşları ile ikiliye öldürücü bakışlar atıyordu ki duyduğu sesle anında kulakları dikildi.

 

"Gız Mahru nerede galdınız?"

 

Yasemin'in sorusu ile Mahru gülümseyerek ona doğru ilerlerken Jamal de kuzenlerinin olduğu masaya ilerledi.

 

Soner ikilinin ne ara bu kadar yakınlaştığını düşünürken Kayra onun damarına basmak istercesine konuştu.

 

"Kayınço hayırdır?"

 

Jamal masada ki su şişesine uzanırken anlam veremeyerek Kayra ya bakınca o bakışları ile Mahru'yu işaret ederek sözlerine devam etti.

 

"Mahru'yu diyorum. İkiniz ortama gülücükler saçarak girince,bir şeyler mi var bilmediğimiz?"

 

Jamal bardağa doldurduğu suyu içerken Soner alacağı cevabın gerginliği ile diken üzerindeydi adeta.

 

"Babası rahatsızlanmış dün gece hastaneye getirdiler. Dünden beri perişan oldu kız. Babası ile ilgilenirken sohbet muhabbet ilerleyince yemeğe o da katılacağını söyledi bende birlikte gidelim madem dedim."

 

"İyi bok yedin! Sana kaldı şöförlüğünü yapmak sanki!"

 

Soner'in homurdanması ile Jamal sinsice sırıtırken Ömer amcasının Mahru'yu onun getirmesini ısrarla neden rica ettiğini şimdi anlıyordu. Geçen gün merdivenlerde neşeyle binayı inletip aşık olduğunu ilan eden Soner'in aşık olduğu kız da belliki Mahru'ydu.

 

Barlas ,Jamal'i dürterek ima ile sırıttı.

 

"Sanki yemek bahanen olmuş gibi ama."

 

"Yani hoş kız Mahru. Biraz tanımakta istedim tabi. "

 

Barlas'ın sorusu,Jamal'in cevabı ile masadakiler ilgiyle onları dinlerken Soner öfkeli bakışlarını Mahru'ya çevirerek söylendi.

 

"Sen madalyonun diğer yüzünü çevirde bak bir de!Mahru öyle bildiğin kızlara benzemez! İki lafıyla cin çarpmışa çevirir adamı haberin olsun! Uzak dur bence!"

 

Masadakiler Soner'in ses tonundaki tınıyla ne oluyor dercesine bir birine bakarken o Mahru'yu göz hapsine almıştı.

 

"Kadın dediğin öyle de olmalı zaten. Lafını sözünü esirgememeli. Nerede ne konuşacağını nasıl davranacağını bilmeyen lakayt kadınlardan hiç haz etmem.Sayende yeni bir yönünü daha öğrenmiş oldum kardeşim sağol bu küçük bilgi için."

 

Soner işittiği sözlerle yüzünü buruşturarak söylendi.

 

"Bilgimi! Ulan o bozuk ağzı bir açılırsa yedi sülalenden başlar methiyeler düzmeye! Sözünü esirgemeyenle kastın bu mu yani?"

 

Soner'in çabalarına gülmemek için kendisini zor tutan Jamal umursamazca omuz silkti.

 

"Hak edene hak ettiğini vereceksin kardeşim. Hayatın kanunu bu."

 

"Küfürbazdır!"

 

"Yerinde edilen küfür şiir gibidir!"

 

Masadaki herkes Soner'in Jamal'i Mahru dan soğutma çabalarını ve Jamal'in inatla ona kafa tutuşunu keyifle izlerken yemeklerde servis edilmeye başlanmıştı.

 

"Kinci dir!"

 

"Her insan kinci dir!"

 

"Dik kafalıdır,hep kafasının dikine gider!"

 

"Güzel! Demek ki başkasının aklına uymayan,dolduruşa müsait olmayan bir kişiliği var!"

 

Soner her dediğine bir kılıf bulan adamın gırtlağına yapışmamak için kendisini zor tutuyordu.

 

"Eski nişanlısından alması gereken bir intikamı var! Başını belada koyar!"

 

Ömer amcasının anlattığı hikaye ile dudaklarını bükerek başını salladı.

 

"Canını yakanın canını yakacaksın ki bir daha kimsenin canını yakmaya cesaret edemesin! Ayrıca eminim ki eski nişanlısı şu an gelse kaybettiği şeyin değerini anlar başını taşlara vurur! Belki bu değeri ona gösterecek kişi...."

 

Soner elini masaya sertçe vurarak öfkeyle tısladı.

 

"Yeter sana gerek yok! Birinin anlatması gerekiyorsa bu benden başkası olamaz! Bunu aklına sok!Mahru dan uzak dur! İçinde ona karşı yeşermeye başlayan her ne halt varsa kopar,sök at! Çünkü onu seviyorum ve başkasına kaptırmaya da hiç niyetim yok!"

 

Jamal yanında öfkeden renkten renge giren Soner'e sırıtarak bakıp elini omzuna koydu ve hafifçe sıkarak konuştu.

 

"Benim de Mahru'ya o gözle bakacak gözüm yok.Nabzını yokladım sadece.O kadar belli ediyorsun ki kapıdan girdiğimiz andan beri,beni gözlerinle öldüreceksin sandım.Benden zarar gelmez ama..."

 

Son sözleri ile hala içindeki dürtüye uyan Soner uyarırcasına konuştu.

 

"Aması ne Jamal! Ben anlatamadım galiba derdimi sana!"

 

Jamal nefesini sertçe bırakarak bir abi edasıyla sözlerine devam etti.

 

"Aması o kız intikamını almadan içi soğumaz. Kalbini sana açmaz. Kırılan gururu var işin içinde. Bazı kadınlar böyledir. Sen ona istediğini ver o sana istediğini verdiğin için zaten kendisi gelecektir sonunda. Çünkü sen onun o girdaptan çıkmasına yardımcı olan kurtarıcısı olacaksın."

 

Jamal'in sözleri ile Soner'in bakışları tekrar Mahru'yu bulurken sessizce muhabbeti dinleyen,Cenk bir kez daha emin olmuştu ki bunlar insanı attan indirip eşeğe bindirecek potansiyele sahiplerdi. Üstelik ne silah zoruyla ne tehtitle. Oyun ,hile entrika damarlarında akan kan olmuştu bu ailenin. Hayatında ilk defa korktuğunu hissetti. Çünkü içinden bir ses kurtuluşunun kolay olmayacağını söylüyordu.

 

Pastanenin ortasındaki geniş alana kurulan uzun yemek masasında yemekler yenmiş sohbet muhabbet devam ederken Soner'in aklında türlü fikirler cirit atıyor,bakışlarını ise bir türlü Mahru dan alamıyordu. Ablası ile koyu bir sohbet'in içinde oluşu ne konuştuklarının merakına salmıştı onu. Cenk'in bakışları ise bir Verda bir aracın içinde tartışırken yakalandıkları kişi arasında gidip geliyordu. Verda'nın gergin olduğu her halinden belli iken adamın ise normal hareketleri tavırları onun da gerilemesine neden oluyordu.

 

"Yusuf bey."

 

Annesinin sesi ile düşüncelerinden hızla sıyrılan Cenk'in bakışları masada ki diğer herkes gibi annesini bulurken o sözlerine devam etti.

 

"Öncelikle size çok mahçup oldum."

 

Gözlerinde beliren ani öfke pırıltıları ile bakışları kısa bir an oğlunu bulmuş daha sonra öfkesini silerek tekrar bakışlarını karşısındaki adama odaklayarak sözlerine devam etmişti.

 

"Oğlumun yaptığı eşeklik yüzünden sizinle daha önceden tanışamadım kusura bakmayın. Cenk'in,Verda ile görüştüğünü ve birbirlerine olan ciddi hislerini bilseydim adetlerimize uygun hareket eder sizi daha önce rahatsız ederdim tanışmak için. Ama bildiğiniz üzre haberim yoktu."

 

Masadaki erkeklerin bakışları Cenk'i bulurken Mehmet'in laf sokma çabaları ile gözlerini bıkkınlıkla devirdi.

 

"Bir de bana akıl veriyordun puşt! Lan anan bile kardeşimi istediğini bilmiyormuş daha embesil!"

 

"En azından benim anam zamanı gelmediği için bilmiyordu,senin yıllanmış hislerinden sevdiğin kadının bile haberi yokmuş,cesaretsizliğini benim adabımla ölçme istersen."

 

Yediği lafla Mehmet'in yüzü sinirle kızarırken Max sinsice sırıttı. Bu gerizekalı hep kendisi ile uğraşıyordu,şimdi onunla uğraşan birinin çıkması onu mutlu etmişti.

 

"Nasip böyleymiş Kadriye hanım.Ne demişler geç olsun güç olmasın."

 

Orta yaşlı kadın adamın sözleri ile başını olumlu anlamda sallayarak gülümsedi.

 

"Bu hayırlı yemeğe resmi bir tanışmadan sonra katılmamız daha uygun olurdu. Yinede teşekkür ederim davetiniz için."

 

Yusuf yüzündeki tebessümle karşısındaki kadını başıyla onaylarken Verda ve Cenk sohbetin sonunun nereye varacağını düşünmek bile istemiyordu.

 

"Hafta sonu düğününüz varmış,o yüzden sizin içinde uygunsa düğünden sonra hayırlı bir iş için sizi ziyaret etmek isterim."

 

Yusuf tam ağzını açıp cevap verecekti ki aynı anda yükselen seslerle kime bakacağını şaşırdı.

 

"Annee!"

 

"Babaaa!"

 

"Bence direkt düğünü yapın!"

 

Masadakiler Verda ve Cenk'in çıkışı ile onlara anlam veremeyerek bakarken konuşan üçüncü kişinin sözleri ile şaşkın bakışları bu defa da onu bulmuştu.

 

Cenk ortalığın karışacağını anlayonca panikle konuştu.

 

"Anne şimdi bu mevzuyu konuşmanın sırasımı Allah aşkına? Yusuf amca oğlunu yeni evlendirdi,üstelik hafta sonu bir tane daha düğünleri var. Darlama,sık boğaz etme insanları!"

 

Oğlunun sözleri ile Kadriye hanımın kaşları çatılırken Yusuf araya girdi.

 

"Gitme annenin üzerine evladım. Nihayetinde annen haklı. Bir an önce mürüvetini görmek istiyor belliki."

 

Bakışlarını Cenk'ten Kadriye hanıma çeviren Yusuf sözlerine devam etti.

 

"Düğünden sonra bekliyorum Kadriye hanım. Malum bu işler fazla uzatmaya gelmez. Nasipse adını koyalım sonra düğünü konuşuruz."

 

Mehmet ve Araz birbirine sinsice sırıtırken Tuğra endişe ile Kayra'yı dürtmüş,ne oluyor dercesine başını sallayınca onun da bilmiyorum dercesine dudaklarını bükmesi ile bakışları hızla babasını bulmuştu. Onun yüzündeki sinsi sırıtışla bu işte de bir parmağı olduğunu anlaması uzun sürmedi.

 

"Babaaa! Biraz acele etmiyor musun? Hem abim yeni evlendi daha.Ayrıca gidecek farkında mısın? Abimin yasını tut biraz,Asya ve Tuğra'nın düğünü olsun ,sonra siz annemle abimi ziyarete gidin bakalım abim Hayal'i mutlu edebiliyor mu? Hem hayırlı haberleri gelsin sonra torun falan."

 

Verda telaşla içinde bulundukları durumdan kurtulmak için kouyu değiştirmeye çalışsada abisinin sen ne saçmalıyorsun bakışları ile gözlerini kaçırıp biraz daha panikleyerek sözlerine devam etti.

 

"Hem daha benim büyüklerim var ayıp olur. Güney ablmadan önce evlenirsem elalem ne der? Daha Soner var,Jamal var diğer kızlar ve erkekler var olmaz ben adetine geleneklerine bağlı yaşayan biriyim. Benim yüzümden kimseye evde kalmış dedirtmem."

 

Güney ve diğerleri Verda'ya şaşkınca bakarken o onlara özür dilercesine bakışlar atarak nasıl bu kadar saçmaladığını anlamayıp çaresizce söylendi.

 

"Önce onların yuvasını yapın canım.Bizim acelemiz yok ki."

 

Masadakiler Verda ve Cenk'in sözlerine anlam veremezken üçüncü kişi tekrar konuştu.

 

"Bence düğünü hemen yapın kardeşim."

 

Kızının sözleri ile ne yapmaya çalıştığını anlamayan Yusuf yavaştan sinirlenirken,yanında işittiği sesle öfkeyle çıkıştı.

 

"Lan sen ne demeye iki de bir düğünü yapın diye gamlı baykuş gibi söyleniyorsun!?"

 

Arkadaşının sorusunu umursamadan elindeki çay bardağını masaya bırakan Kenan ima ile sırıttı.

 

"Eee ne yapayım Yusuf'um bizim ailede isteme,nişan,düğün gibi merasimler beklemek,farkındaysan imkansız. Bence sen de bekleme hemen yap düğünü."

 

Kenan'ın sözleri ile Yunus daha fazla dayanamarak önündeki peçeteye hırsla uzanıp Kenan'ın boğazına dolayarak öfkeyle homurdandı.

 

"Boğarım lan seni boğarım! Ulan başımıza aile bakanımı kesildin şerefsiz!"

 

Yunus'un ani tepkisi ile ortam bir anda karışırken Kadriye hanım korkuyla karşısındaki orta yaşlı adamlara baktı. Jamal ve Soner Yunus'u güçlükle Kenan'ın üzerinden çekerken o hala hırsla söyleniyordu.

 

"Bir bitmedi istemesi,sözü,nişanı düğünü hayvanın! Ulan bu kendi oğluna gidip Sarah'ı antin kuntin konuşmalar yaparak isteyemedi ya bütün derdi tasası ondan!"

 

Kenan arkadaşının öfkeli haline pişkince sırıtarak göleğinin yakalarını düzelterek söylendi.

 

"Yok be Yunus'um o antin kuntin konuşmalı isteme muhabbetimi Jamal'e saklıyorum ben. Sen gibi bi öküz bu tavırlarla kız falan isteyemez nede olsa sıkışınca kızı yaylaya kaçırmaktan başka bir fikrin olmuyor senin. Bu davranışların da etik olmayınca Jamal'in başı yanmasın yok yere ben isterim kızı."

 

Kenan'ın son sözleri ile Yunus oturduğu sandalyeden tekrar hırsla kalkarak homurdandı.

 

"Öldürürüm lan seni! Elimde kalacaksın Kenan! Gelme lan sen istemeye falan! Senin varlığın bu hayata etik değil hıyar! Hala isteme diyor hayvan!"

 

Masadakiler onların bu hali ile eğlenirken Leyla daha fazla dayanamayarak sertçe çıkıştı.

 

"Yeter! Bir gün de normal bir işiniz olsun! Koca koca adamlar yaptığınız şeylere bak. Üstelik misafirimizin yanında."

 

Leyla'nın sözleri ile Rüya,Kenan'a ben sana sonra sorarım bakışları atarken Deniz de Yunus'a öldürücü bakışlar atıyordu. Leyla ise bakışlarını yanında ki kadına çevirerek mahçupça konuştu.

 

"Kusura bakmayın Kadriye hanım. Size de rezil olduk. Bunlar böyle işte,bedenleri büyüsede akılları hala çocuk aklı. Bir türlü gelişemedi o beyinleri."

 

Leyla'nın sözleri ile kadın kıkırdayarak başını iki yana salladı.

 

"Estagfurullah Leyla hanım,benim oğlanın zaten normal insanlarla pek işi olmaz. Ben de korkuyordum,benim deli oğlum bu insanlara kendini nasıl kabul ettirecek diye. Meğer Sizinkilerin de benim oğlandan aşağı kalır yanı yokmuş. Eee boşa dememişler başıma uymayan takke elin olsun diye."

 

Kadriye hanımın son sözleri ile kadınlar gülüşürken o sözlerine devam etti.

 

"En iyisi biz bu meseleyi kadın kadına halledelim. Belliki erkeklerle olmayacak bu iş. Geleceğimiz günü size bildiririm ben."

 

Leyla ve Yusuf karşılarındaki kadını onaylarken,Max diğerlerinin de merak ettiği soruyu yemeğin başından beri sormak için fırsatını kolladığı Mehmet'i kontrol ederek sinsisce sırıtıp sordu.

 

"Mehmet siz nerede kalacak bu gece? Ayarladın mı bir yer?"

 

Max'in sorusu ile Mehmet bir an kalakalmıştı. Onun bu haliyle diğerleri kıkırdarken o panikle ortaya konuştu.

 

"Lan ben unuttum ya kalacak yer mevzusunu.Hay ben aklıma."

 

Onun panik hali diğerlerini eğlendirirken Max sırıtarak tekrar konuştu.

 

"Eee ne demiş sizin atalar,Keçi şarap içerse dereye meydan okurmuş."

 

Mehmet'in şaşkın bakışları arasında sözlerine devam etti.

 

"Hayal'le gideceğim diye naralar atıp bizden kurtulacağına sevinirken bunu da düşünecektin kardeşim."

 

Max'in sözleri ile Mehmet yüzünü buruşturdu.

 

"Lan yediğim laf değilde ilk defa bir ata sözünü doğru söylemen koydu."

 

Hepsi Mehmet'in tespiti ile gülerken o bakışlarını arkadaşlarının üzerinde gezdirerek umutla konuştu.

 

" Siz ayarlamışsınızdır bir şeyler."

 

Cevap beklerken bakışları hepsinin üzerinde tek tek gezsede,beklediğini bulamamanın hayal kırıklığı ile son bir umut bakışlarını Ayaz'a çevirerek söylendi.

 

"Sende mi ayarlamadın lan?"

 

Ayaz başını olumsuz anlamda sallayarak cevap verdi.

 

"İsteme günü sen öyle özelim falan diyerek buğazıma yapıştın ya öldürecek gibi ne demeye ayarlayacağım lan.Hem banane sizin özel gecenizden terbiyesiz.Ben balayı ayarlarım ilk gece mekanı değil hayvan."

 

Onun sözleri ile Mehmet öfkeyle söylendi.

 

"Tühh! Allah belanızı versin lan sizin. Böyle mi olacaktı benim sonum? Ulan ben size böyle mi yaptım!?"

 

Emir arkadaşının sorusunatek kaşını ima ile kaldırarak cevap verdi.

 

"Hatırlatırım abiciğim karılarınızın,sevgililerinizin ve annelerimizin korkusuna bana da kimse yardım etmemişti. Kusura bakma ama hem her halttan yırtıp hem de rahat bir gece beklemen hataydı."

 

Sözlerini bitirip kendisine şaşkınca bakan Mehmet'e muzipçe göz kırpıp Kenan amcasına seslendi.

 

"Kenan amca,Zeynep ve diğer kızlar köye Mehmet amcamın eve geçecekmiş bu gece. Hayal gideceği için Asya'nın düğün gününe kadar biraz kız kıza takılmak istiyorlar.Senin de iznin olursa Hayal de bu gece onlarla gitsin."

 

Kenan,Emir'in sözlerinden sonra Mehmet'in yüzünün aldığı şekille gülmemek için yanaklarının içini ısırırken Mehmet,Emir'in bacağına bir tekme atarak homurdandı.

 

"Ne yapıyorsun lan hayvan!? Ulan Emir ulan it be..."

 

"Ben ne deyim şimdi oğlum? Hayal artık evli."

 

Kenan'ın sözleri ile Mehmet'in gözleri umutla parlarken o sözlerine devam etti.

 

"Ama malum kızım hala benim çatımın altında olduğuna göre izin vermesi de bana düşer.Tabiki gidebilir. Burada ki son günlerinde kuzenleri ile gönlünce eğlensin. Nasıl olsa bundan sonra hep kocası ile başbaşa olacak."

 

İşittiği sözlerle Mehmet'in gözlerindeki umut pırıltıları bir bir sönerken bakışları hızla Hayal'i bulmuştu ki onun da kızlarla çoktan plan program yapmaya başlaması ile bütün umutları suya düşmüştü. Anlaşılan yaptığı planlar bu şehirden hatta bu Ülke den ayrılmadan işe yaramayacaktı.

 

Zeynep ve diğer kızlar kocalarına son anda böyle bir bilgi verselerde amaç Tuğra'nın Asya için yapılmasını istediği sürpriz kına gecesi isteğinden ötürüydü. Asya ile Mehmet plandan habersiz gerçekten Hayal için toplanıldığını zannediyorlardı.

 

Biten yemeğin ardından herkes evlerine dağılırken kızlar köye gitmek üzere toparlanmak için ayrılmış köyde buluşmaya karar vermişlerdi. Annelerin ve babaların isteği üzerine çocuklar annelere bırakılmış ve hepside eşiyle birlikte köy yoluna koyulmuştu.

 

Mehmet,Hayal'e bakarak kırgınca söylendi.

 

"Sen yarın sabah katılsaydın olmuyordu sanki? Bu gece olması şartmıydı? Mahsus yaptılar Hayal!Sırf bana eziyet edemedikleri,edemeyecekleri için inadıma düzenlediler bu eğlenceyi!"

 

Sürekli söylenen kocasının sözleri ile Hayal gülmemek için kendisini güçlükle tutuyordu. Şimdi benim için değil Asya için dese adı gibi emindi ki kocası en yakın otele sürecekti aracı.

 

" Bence daha iyi oldu canım. İki gün daha sık dişini. Gittikten sonra plan program yapıp bize tuzak kuracak kimse olmayacak. Öylesi daha iyi değil mi sence de?"

 

Karısının sözlerini düşünen Mehmet ona hak verince sinsice sırıtarak başını olumlu anlamda sallayıp yoldaki bakışlarını kısa bir an ona çevirdi.

 

"Daha rahat,daha huzurlu,uzun ve ateşli bir gece olur,bir birimize do..."

 

"Mehmettt! Tamam sus lütfen."

 

Ellerini kulaklarına kapatan karısının haliyle kahkahasını güçlükle bastırırken onun çemkirmesi ile bakışlarını tekrar yola çevirdi.

 

"Bir de gülüyorsun! Bu kadar edepsiz olduğunu hiç bilmiyordum."

 

Mehmet dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamayacak bakışlarını tekrar karısına çevirerek muzipçe göz kırptı.

 

"Daha edebimi bozmadım karıcığım. Üstelik söylediklerinde efepsizce bir şey yok.Sen utangaçsan ben ne yapabilirim?"

 

Sözlerine karşılık onun gözlerini devirmesi ile biraz daha üzerine gitmeye karar vererek tekrar konuştu.

 

"Bir konsept hazırladın mı hayatım?"

 

Hayal gelen aorıya anlam veremeyerek konuştu.

 

"Ne için?"

 

Karısının anlam veremeyen bakışlarına gülmemek için kendini zor tutarak tekrar konuştu.

 

"İlk gecemiz için.Özel bir şeyler. Seksi gecelikler,oyun..."

 

Aldığı cevapla ağzı bir karış açık kalan Hayal şaşkınlığını üzerinden hızla atarak çemkirdi."

 

"Hazırladım Mehmet hazılamam mı hiç!Morgdaki azgın adam cesedi ve onun ölüm sebebini araştıran otopsi doktortoru!"

 

Aldığı cevapla kahkahasını serbest bırakan Mehmet geldikleri evin önünde aracı park ederken karısının homurdanarak kemerini çözüp,araçtan inmeye çalışmasına aldırmadan onu kolundan tutup kendisine çekerek sertçe dudaklarına yapıştı.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

"Ben Derya'lar la yada abimlerle gelirdim Tuğra. Sen keşke evde dinlenseydin."

 

Asya'nın sözleri ile Tuğra kısa bir an ona bakarak bakışlarını tekrar yola çevirdi.

 

"Müstakbel karımı ve bebeğimi bu gece kimseye emanet edemem Asya."

 

İşittiği sözlere anlam veremeyerek baktı Tuğra'ya. Bebeği ve ona karşı hassas davranışı onu mutlu ediyordu elbette ama bazen aşırıya kaçıyordu. Ne olurduki sanki abisi ya da onun kardeşi ile gelse.

 

"Bazen biraz abartmıyor musun Tuğra? Onlar abim ve kardeşin sonuçta. Bazen kimseye güvenin yokmuş gibi hissediyorum."

 

Asya'nın sözleri ile Tuğra'nın yüzünde bir gülümseme peydah olurken hızla cevap verdi.

 

"Güven meselesi değil güzelim. Bazen sende saf olabiliyorsun."

 

Tuğra'nın güzelim sözünde takılı kalırken bakışlarının bir an birleşmesi ve onun muzipçe göz kırpması ile Asya bakışlarını kaçırmış Tuğra ise sözlerine devam etmişti.

 

"Sence abin ve Kayra gibi iki kuduruk iki gün eşlerinden ayrı kalacaklarken o aracın içinde rahat dururlar mı?"

 

"Nee!"

 

Asya'nın tepkisi ile dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamadı.

 

"Sana safsın diyorum anlamiyorsun işte."

 

"Sen gibi fesat değilim en azından. Konuştuğun şeylere bak. Utanmıyor musun milletin mahremini konuşmaya."

 

Asya'nın kızaran yüzüyle Tuğra'nın yüzündeki gülümseme iyice büyürken tekrar konuştu.

 

"O iki azgının yanında senin utanıp sıkılmaman için neden istemediğimi açıklıyorum. Hem ne diye utanacakmışım? Cümle alem biliyor huylarını. Sanki her yerde,her an ben mi sıkıştırıyorum karımı da ben utanayım?"

 

İşittikleri ile Asya gözlerini şaşkınlıkla kırpıştırdı. Bugün bir tuhaflık vardı Tuğra'da. Aklına gelen şeyle panikle ona doğru yaklaşarak boynuna doğru sokulup kokladı.

 

Tuğra,Asya'nın boynuna doğru sokulması ile şok olurken Asya ise burnuna dolan kokuyla şok olmuştu. Gözünde canlanan o geceden bir kesitle güçlükle yutkunurken farkında olmadan Tuğra'nın kolunu sıkmıştı.

 

"Bu koku."

 

Aaya'nın hareketi ile önce şok olsada daha sonra ne ima ettiğini anlayarak hızla konuştu.

 

"Vallahi alkol falan içmedim Asya. Hem biliyorsun ben alkollü araç kullanmam."

 

Tuğra'nın sözleri ile kendini toparlamaya çalışan Asya hızla geri çekilerek tuttuğu nefesini bırakıp halini ona fark ettirmemeye çalışarak karşılık verdi.

 

"Ne demeye tuhaf tuhaf konuşuyorsun o zaman?"

 

Asya'nın geri çekilmesi ile Tuğra'da rahat bir nefes alırken onun neyden bahsettiğini anlayacak halde olmadığı için onunda anlamamasını umarak sorusuna karşılık soruyla cevap verdi.

 

"Bu koku derken,alkolde içmediğime göre neyi kastettin?"

 

Aklına gelen şeyle gömleğinin yakasını burnuna doğru kaldırarak konuştu.

 

"Termi kokuyorum yoksa?"

 

Asya beklemediği soru karşısında ne cevap vereceğini bilemeyerek panikle konuştu.

 

"Uzun zamandır bu parfümü kullanmıyordun ondan bahsediyorum."

 

Gelen cevapla Tuğra rahatlarken hafızasında beliren görüntülerle bakışları hızla Asya'yı bulmuştuki dudaklarını dişleyişi ile onunda o geceye dair bir şeyler hatırladığını anlaması uzun sürmemişti. Ne diyeceğini bilemeyerek bakışlarını tekrar yola çevirdi.

 

"Hııı. Bitmişti. Beğendin mi?"

 

Farkında olmadan sorduğu soruyla Tuğra içinden kendine lanetler okurken Asya ise sessizliğini yanlış anlayacağını düşünerek tıpkı Tuğra gibi düşünmeden cevap verdi.

 

"Hıhıı. Bir öncekinin kokusu ağırdı biraz. Bu koku sana uyuyor.Yağmurdan sonraki toprak kokusunu anımsatıyorsun."

 

Asya'nın son sözleri o gece boynuna öpücükler bırakırken söylediği sözlerle aynı olunca Tuğra güçlükle yutkundu.

 

Bu sefer kendisine lanet etme sırası Asya ya geçmişti.

 

Bir an önce aracın durmasını ve bu lanet araçtan inmeyi istedikçe sanki yol daha çok uzuyordu.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

"Halledecekmiş! Çok güzel halletin bravo!"

 

Yan koltukta öfkeyle alkış tutan kıza ters ters bakan Cenk tıpkı o gibi öfkeyle cevap verdi.

 

"En azından ben denedim. Ortaya mantıklı bahaneler sundum. Sen ise her zamanki gibi ortalığı bir birine kattın. Lan adamlar bir birinin gurtlağına sarıldı senin yüzünden be! O bebek meselesini de Unuttuğumu sanma! Ne kadar saçmalık varsa senden çıkıyor zaten!"

 

Yüzünü buruşturan Verda yanındaki adama memnuniyetsizce bakarak homurdandı.

 

"Fenamı yaptım. Anan belki bizimkilerin deliliğinden korkarda vazgeçer dedim ama nerede! Ana oğul delilikte bizimkiler bile elinize su dökemez be!"

 

"Bak iki de bir anamı karıştırıp durma fena olacak! Ulan senin baban delinin önde gideni be. Adam kendi kendine gelin güvey oldu. Ben sana talip bile olmadığım halde her sözümü oraya getirdi.Seni anneme kendisi yollamıl kendisi!Delilik sizinkilerden bulaşıcı,yoksa benim anam gayet normal bir kadındı."

 

Cenk'in öfkeyle parlayan gözlerine aynı öfkeyle bakarak cevap verdi.

 

"Bana bak Cenk,iki de bir babama deli deyip durma Kenan amcam babama bebek haberini verince doğrularım,sonun benim deli sülalemle tımarhanede düğün yapmak olur. Ananda varolmayan deli torununa minik minik deli gömlekleri diker haberin olsun."

 

Bakışları Verda'yı bulurken başını sağa sola sallayarak sabır dileyip tekrar yola çevirdi.

 

Kesinlikle belaydı bu kız başka açıklaması yoktu. Sırf ona ve annesine kızdı diye söylediği şeyleri yapacak kadar deli olduğunu da anlamıştı üstelik. Fakat anlamadığı şey annesinin bir suçunun olmamasıydı. Kadının bu manyaktan haberi bile yoktu ki. Taki kendisi kendi ayağı ile gidip kadına abuk subuk konuşuncaya kadar. Hatırladığı şeyletle kan beynine tekrar sıçrarken sakin olmaya çalışarak tekrar konuştu.

 

"Git verda! Durduğun kabahat git söyle!Bende boş yere çıkış yolu aramayım hiç! Sonra dul kalıncada mezarıma gelip başıma bela olma sakın! Bırak orada bari rahat edeyim!"

 

Cenk'in sözleri öfkesini unuttururken dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olmayarak konuştu.

 

"Ben ne demeye dul kalacakmışım be? Bebek haberini duyan babam senin bir de cellat olduğunu duyarsa o nikah olmadan sen öleceğin için ben mantıken dul kalmış olmuyorum."

 

"Mantıkmış! Kızım sende gram akıl olsa hakkımda her şeyi bilen Mehmet amca ve oğullarının bile bu olaya sessiz kalmasından bir şeylerin ters gittiğini anlardın! Biz bir çıkış yolu bulamazsak o nikah kıyılacak ve ben düşmanlarım yüzünden ölünce sen dul kalacaksın! Baban yüzünden ölmüyorum mantıken! Ve senin dul kalma ihtimalin çok yakın!"

 

Cenk'in sözlerinin doğruluk payı ile Verda kısa bir an düşündü. Haksız sayılmazdı. Mehmet amcası ve diğerleri bu gece olanlara bir müdehalede bulunmamıştı. Bu da bir oyunun içinde olduğunu düşünmesi için geçerli bir sebepti. Düşünceleri arasında başını panikle iki yana salladı.

 

"Olmaz! Seninle evlenemem! Ayrıca dul kalamam ben! O seçenek hiç olmaz!"

 

Telaşla çantasının içinde telefonunu ararken sözlerine devam etti.

 

" Ya ben evlenirsem bununla! Gerçi bende bu şans varken ben kesin dul kalırım. Dul kalmadan bu işi bitirmem lazım."

 

Cenk yanındaki kızın tuhaf halleri ve kendi kendisine anlamsız konuşmaları ile ona şaşkınca baktı. Ne saçmalıyordu bu?Titreyen elleri ile çantasını karıştırmasına anlam veremeyerek konuştu.

 

"Ne işi halledeceksin? Ne arıyorsun sen o çantada? Ne saçmalıyorsun Verda sen!?"

 

"İ...ilacımı!"

 

İşittiği şeyle Cenk şüpheyle kıza baktı.

 

"Ne ilacı o?"

 

Verda aradığı ieyden vazgeçmiş gibi telaşla başını iki yana sallayıp fısıldadı.

 

"Yok benim telefonumu bulmam lazım."

 

Anlam veremediği durum karşısında Cenk'in kaşları çatılırken sinirlenmemeye çalışarak tekrar sordu.

 

"Ne yapacaksın şimdi telefonu?"

 

Aracı sağa çekerek şüpheli bakışlarını Verda'ya çevirdi.

 

"Tuna'yı arayacağım."

 

İşittiği isimle bastırmaya çalıştığı öfkesi tekrar alevlenirken konuştu.

 

"Tuna kim!?"

 

Sonunda bulduğu telefonunu eline alırken aynı zamanda Cenk'e cevap verdi.

 

"İsteme günü yanındaydım ya,Tuna işte!"

 

"Siktirtme Tuna'nı şimdi! Ne bok yemeye gittin sen Tuna mıdır nedir o adamın yanına!? Ne boklar karıştırıyorsun sen Verdaaa!"

 

Kulağının dibinde bağıran adamın öfkeyle direksiyona vurması ile neye uğradığını şaşıran Verda korkuyla yerinde sıçrarken masumca cevap verdi.

 

"Beni bu işten kurtarabilecek tek kişi o."

 

Sözlerini bitirip Cenk'in şaşkın bakışları altında telefonunu tuşladı ve kısa bir süre sonra karşı tarafın açması ile konuşmasına bile fırsat vermeden konuşmaya başladı.

 

"Alo Tunaa! Beni acil akıl hastanesine kapat! Yok onu beceremem diyorsan bana ötenazi yap! Hangi evrağı imzalamam gerekiyorsa ben imzalarım!"

 

Cenk şaşıtma kotasını doldurmuş bir şekilde yanında oturan kızı izlerken dikkati de karşı taraftan gelecek olan sesin sahibindeydi.

 

"Cevap versene be !"

 

Gelmeyen cevapla Verda telefon çekiyor mu diye kontrol ederken kıak kısık gelen sesle telefonun sesini yükselterek tekrar konuştu.

 

"Tunaaa bak beni grçiştirmeye çalışıyorsan ben çok ciddi...."

 

Telefondan yükselen inleme seslerine anlam veremezken Cenk'in küfür etmesi ile ne olduğunu anlaması uzun sürmemişti.

 

"Siktiğimin puştu! Zannedersin görüntüsüz porno izliyoruz!"

 

Elinden çekilen telefona şaşkınca bakan Verda Cenk'in kendisine bağırması ile neye uğradığını şaşırdı.

 

"Kurtuluşun bu pezevenk mi!? Ulan senin hiç mi normal işin olmaz Verda!Kim kızım bu adam!?"

 

"Bağırıp durma kulağımın dibinde! Erkek değil Tuna kadın! Psikoloğum o benim!"

 

Verda'nın verdiği cevapla Cenk daha da öfkelenirken emniyet kemerini hırsla çözerek ona doğru biraz daha yaklaşarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Lan nasıl kız arkadaş bu!? Nasıl insanlarla arkadaş oluyorsun sen!? Ne bok yediğini naklen yayın yaptı kadın resmen! Tedavi yöntemlerini Allah bi...."

 

"Ayyy sus be!Pis pis konuşmasana! Evli kadın evli!"

 

İşittikleri ile zaten utanan Verda bakışlarını Cenk ten kaçırarak utançla fısıldadı.

 

"Yanlışlıkla açtı demek ki."

 

Cenk onun fısıldayarak konuşması ile kolundaki saate bakarak homurdandı.

 

"Gecenin bir vakti evli bir kadını ararsan başına gelecekleri de göze alman gerekirdi."

 

İşaret parmağını Verda'nın şakağına bir kaç kez yavaşça vurarak söylenmelerine devam etti.

 

"Biraz o aklını kullanıp düşünerek hareket etsen böyle uygunsuz şeyler yaşayıp utanmaz,milleti de rahatsız etmezsin!"

 

"Ne demeye utanacakmışım be! Asılmadım basılmadım! Yarın ararım Tuna'yı ve eşini özür dilerim."

 

İşittikleri ile Cenk yüzünü buruşturarak Verda'ya baktı ve bıkkınca konuştu.

 

"Kızım adamı arayıp ne diyeceksin?"

 

"Kusura bakma siz galiba şey ediyordunuz da..."

 

"Ney ediyordunuz diyeceksin Verda?"

 

"Ayyy şey işte canım sende aaaa!"

 

Verda'nın köşeye sıkışması ile Cenk onun panik olunca saçmalamanın zirvesine çıktığını bilince gülmemek için kendini güçlükle tutup tek kaşını ima ile kaldırarak biraz daha üzerine gitti.

 

"Ney Verda?"

 

Cenk'in üzerine geldiğini anlayan Verda onun yaptığı şeye sinirlensede tıpkı onun yaptığı gibi bu defa kendisi onun üzerine gitti.

 

"Sevişirken böldüm. "

 

Cenk'in yüzünün aldığı şekille içinden keyifle gülümsedi. Evet utanmıştı ve hala utanıyordu ama utancı ile onu eğlendirmeye hiç niyeti yoktu.

 

"Galiba uygunsuz bir pozisyon..."

 

"Tamam suss! Elin adamını da bu sebepten dolayı aramana gerek yok!"

 

Verda masumca gözlerini kırpıştırarak Cenk'e baktı.

 

"Ama ayıp oldu sanki. Ben yarın gidip özür..."

 

"Verda yeterr!"

 

Uzanıp Verda'nın kemerini tekrar bağlarken o sözlerine devam etti.

 

"Özür hediyesi mi yollasam aca..."

 

"Lan yeter dedim sana! Suss artık suss! Allah rızası için sus Verda! Kim ne bok yediyse yedi unut bitti gitti. Bir an önce unutmazsan ötenaziyi ben yapacağım bilmiş ol. Hemde iğnesiz ilaçsız olacak üstelik!"

 

Ne ile tehtit ettiğini anlatmak istercesine bakışları ile Verda'nın dudaklarını işaret ederek onun kızarışını keyifle izledi ve başını olumlu anlamda sallayıp sırıtarak kendi kemerini de bağladı.

 

"Bende sözümü dinleyeceğini tahmin etmiştim zaten."

 

"Uyuzz!"

 

Aracı çalıştıran Cenk,Verda'nın homurdanması ile sinsice sırıttı.

 

"Bir şey mi dedin."

 

Bakışları ile onu kontrol edince onun olumsuz anlamda başını sallaması kıkırdamasına sebep olmuştu.

 

"Bu arada neden psikoloğa gidiyorsun sen?"

 

Gelen soruyla Verda ne cevap vereceğini bilemezken Cenk'in bakışlarının kendisini bulması ile dudaklarına fermuar çekermiş gibi küçük bir hareketle cevap verdi.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Mahru aracı kullanan adamı yan gözle süzerek memnuniyetsizce söylendi.

 

"Ayağınızın altında yumurta mı var Soner bey?"

 

Mahru'nun sorusu ile Soner ona kısa bir bakış atarak aynı memnuniyetsiz tavırla cevap verdi.

 

"Hayır Mahru hanım!"

 

"Neden kağnı gibi gidiyoruz peki?"

 

Soner,Mahru ya dönerek hırsla cevap verdi.

 

"Jamal gibi hız tutkunu değilim kusura bakma!"

 

Onun bakışlarına ve imalı sözlerine anlam veremeyen Mahru boş gözlerle ona bakarken Soner sözlerine devam etti.

 

" Jamal gibi anlayışlı ve iyi bir dinleyici de değilim belliki."

 

Mahru ikide bir kendisine laf sokan adama sertçe bakarak söylendi.

 

"Ne demeye çalışıyorsunuz Soner bey? Jamal ne alaka şimdi?"

 

Tekrar işittiği bey kelimesi ile dudaklarından kaçan alaylı kıkırtıyla sertçe Mahru'ya baktı.

 

"Jamal? Ben bey olurken o neden Jamal oluyor Mahru açıklar mısın? Ayrıca bana Soner bey deme diye kaç defa seni uyarmam lazım!?"

 

Mahru nefesini sertçe bırakarak bıkkın bakışlarını aracı kullanan adama çevirdi.

 

"Siz patronum olduğunuz için Soner bey siniz! Uyarılarınız bir şey ifade etmiyor! Ayrıca kime nasıl hitap edeceğim konusunda sizden izin alacak değilim!"

 

İşittikleri ile Jamal'in kendisini açıklaması ile yatışan öfkesi tekrar gün yüzüne çıkmıştı. Jamal den emin olmuştu ama Mahru dan emin olamayışı öfkelenmesine sebep oluyordu.

 

"Soner bey yerine neyi tercih ettiğimi biliyorsun! Bana karşı uzak ve asi tavırların canımı sıkıyor Mahru! Benim aksime diğerlerine karşı uysal ve yakın tavırlarınsa beni delirtiyor! "

 

"Aracı sağa çek ineceğim! Zaten halamın ve babanın zoruyla binmiştim,bindiğime pişman ettin beni!"

 

Mahru'nun isteği ve sözleri ile öfkesi daha da artarken tıslarcasına cevap verdi.

 

"Çekmiyorum! Benim istemeden de inemezsin!"

 

Mahru'nun öfkesinin de Soner den aşağı kalır yanı yoktu. Hırsla emniyet kemerini açarak bağırdı.

 

"Dur dedim sana!"

 

Yanındaki kızın yaptığı şeyle öfkesi ikisinide yakacak hale gelirken Soner de onun gibi bağırdı.

 

"Delirdin mi sen bu saatte ne yapacaksın burada inip!? Seni bu kadar mı rahatsız ediyorum lan!? Beni bu kadar görmezden gelecek ne yaptım sana Mahru ben!?"

 

Hızı yavaşlayan araçla bakışlarını isyan edercesine sözlerine devam eden Soner'e çeviren Mahru onun yüzünün öfkeden karardığını fark edince fazla ileri gittiğini düşünmete başlamıştı. Şimdi inecek olsa adam bu öfkeyle kazaya geliyorum demez direk bodaslama dalardı. İçini saran korku ve pişmanlıkla tam ağzını açmıştı ki Soner'in dolu dolu olmuş gözleri kendisininkini ile buluşunca güçlükle yutkundu.

 

"Sen otur! Dışarısı soğuk,ben inerim. Jamal'i ararım seni bırakması için. Seni ona teslim edene kadar da dışarıda beklerim. Rahatsız olmazsın böylece."

 

Emniyet kemerini açarak kapının koluna uzanmıştı ki Mahru ondan önce davranarak sessizce fısıldadı.

 

"Çağırma kimseyi."

 

Soner sakinleşmek istercesine gözlerini kapayarak derin bir nefes alıp tekrar konuştu.

 

"Seni bu saatte burada yalnız bırakıp siktir olup gidemem Mahru. Mantıklı düşün biraz. Gecenin bir vakti bu vaziyette burada bir kadın yalnız başına..."

 

"Bırakmana gerek yok seninle gideceğim."

 

Mahru'nun aniden değişen fikirine anlam veremezken çatılan kaşlarının altından kısa bir an onun ciddi olup olmadığını anlamaya çalışarak inceledi.

 

"Emin misin? Benden rahatsız oluyorsan gerçekten seni götürecek birini çağıra bilirim."

 

Onun sözleri ile Mahru gözlerini devirerek emniyet kemerini tekrar bağlayıp söylendi.

 

"Gerek yok dedim ya. Ayrıca başka birinin götürmesini istesem kendim de ararım. Milleti rahatsız etmeye gerek yok bu saatte."

 

Onun sözlerini Soner başıyla onaylayarak oda emniyet kemerini bağladı tekrar. Aracı çalıştırmadan önce bakışlarını Mahru'ya çevirerek tekrar konuştu.

 

"Fazla üzerine geldim özür dilerim."

 

Soner'in özrü ile Mahru başını sallayarak onu onaylarken,o sözlerine devam etti.

 

"Benim hislerime karşılık vermek zorunda değilsin bunu anlarım ama sana karşı beslediğim hislerden dolayı benden uzaklaşmanı anlayamam Mahru! Hislerimin karşılığı olmasada ben eski Mahru'yu istiyorum. Biliyorum bu davranışlarının sebebi benim senden istediklerim ve sana karşı olan davranışlarımın sonucu ama..."

 

Ne söylemesi gerektiğini bikemeyince elini hırsla yüzünde gezdirdi ve nefesini sertçe bırakıp homurdandı.

 

"Neyse boş ver ne sözlerimin,ne hislerimin bir önemi yok,boş yere konuşup ikimizin canının sıkılmasının da bize bir faydası yok."

 

Sözlerini bitirip aracı tekrar çalıştırırken Mahru'nun konuşması ile ona döndü.

 

"Benim sana olan tavrım beni kandırmaya çalışmandan dolayı. Dışarıdan bakınca gerçekten acınası bir haldemiyim ki her önüne gelen bana kazık atmaya çalışıyor. Senden istediğim sadece beni o lanet ülkeye göndermendi. Benim o Arşad denen hayvanı kolayca bulmam için tek bir imzan gerekiyordu. Beni oyaladın. Amacın kuzenin Arşad'ı korumaksa açıkça söyle. Benim tek derdim kaybettiğim şirketim ve kadınlık gururum."

 

"Ben seni hiç bir zaman oyalamadım Mahru. Sen beni bir dinlesen,kalbimin nasıl attığunı bir duyup hissetsen anla..."

 

"O kadar mı acınası haldeyim? Bir kadının iki defa aynı yerden yara almaz Soner. Ben o pislikten hoşlanmadığım halde beni bu şekilde yaralaya bildiyse,senin beni kuzeninden uzak tutmak için kullanmaya çalışman,beni ne derece yaralar bir düşün."

 

Mahru'nun dolan gözleri ve ağlamamak için kendini sıkmaktan titreyen dudağı ike içinde bir yerlerin parçalandığını hissetti Soner. Karşısındaki kadının hissettiği kırgınlık ve acı dile getirdiği hislerini bile yalan olarak görmesini sağlıyordu. Hislerinin karşılık bulamaması ve sevdiği kadının hissettiği acıyla sertçe yutkunarak elini Mahru'nun çenesine uzatarak hafifçe dokunup bakışlarını birleştirdi.

 

"Senin için Arşad'ı sana getireceğim!Madem intikamını almadan acın dinmeyecek,benim sana olan aşkımı görmeyeceksin bende o iti sana kendi ayakları ile geri getireceğim!"

 

Mahru'nun gözünden süzülen yaşı elinin tersi ile silerken içinde bir yerlerde onun Arşad'ı sevdiği için intikam meselesine takılıp kaldığını söyleyen sesi bastırmaya çalışarak dolan gözlerini gizleme gereği duymadan sözlerine devam etti.

 

"Ben seni ne oyaladım,ne de sana acıdım,ben sadece korktum Mahru. Arşad seni tekrar görünce kaybettiğinin değerini anlarda seni bırakmaz diye korktum."

 

Karşısındaki adamın dolan gözlerine anlam veremeyen Mahru yüzünü tiksinircesine buruşturarak çemkirdi.

 

"Köpekler sıçsın onun yüzüne! O beni istese bile ben o mezar kaçkını papaz kıyıntısını istermiyim!?"

 

Mahru'nun sözleri ile Soner dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olmazken onaylatmak istercesine tekrar sordu.

 

"İstemez misin gerçekten?"

 

Mahru burnunu sertçe çekerek başını olumsuz anlamda salladı ve işaret parmağını tehtit edercesine sallayarak çemkirdi.

 

"Bak söz verdin getireceksin o Arşad denen şerefsizi!"

 

Aldığı net cevapla Soner başını olumlu anlamda sallayarak sırıttı.

 

"Ama senin de yardımın lazım."

 

"O köstebek kılıklı gelecekse ne istersen yapacağım."

 

Soner aldığı yanıtla tek kaşını ima ile kaldırarak tekrar konuştu.

 

"Ne istersem mi?"

 

Mahru balını olumlu anlamda sallarken Soner durab aracı tekrar çalıştırırken yüzündeki sırıtışla söylendi.

 

"Hazır ol o zaman. Nişanlım olacaksın."

 

Mahru işittiği sözle bıkkınca gözlerini devirirken Soner'in ne yapmaya çalıştığını anlayınca homurdandı.

 

"Geçen gün müstakbel nişanlın olduğumu söylüyorudun, hala nişanı takamadıysan senden bi cacık olmaz!"

 

Soner gelecek en ağır hakaretlere,küfürlere kendini hazırlamışken beklediği tepki kesinlikle bu değildi.

 

"Nee!?"

 

Yitenumutlar....

Loading...
0%