@yitenumutlar
|
Bölüm Şarkısı - HiraiZerdüş : Ben Yanmazdım Bu kadar
Bugün artık Yakabilirim bu şehri Dönebilirim deliye Susabilirim ya da
Bugün artık Gidebilirim senden Durabilirim sensiz Ölebilirim ya da
Ben düşmezdim bu kadar Yanmazdım ateşte Yanmazdım bu kadar
Sen vurmazdın ya beni Vermezdin elinle Vermezdin ele
İlk defa inandım Yemin ederim senle Büyümeyi düşledim Bir evin içinde
Bugün artık Birimiz yalancı Birimiz yabancı Yaralar içinde
Ben düşmezdim bu kadar Yanmazdım ateşte Yanmazdım bu kadar
Sen vurmazdın ya beni Vermezdin elinle Vermezdin ele
Sen vurmazdın ya beni Vermezdin elinle Vermezdin ele
Arkadaşının kendini sarsması ile kendine gelirken telaşlı bakışları da onu bulmuştu. Aklında dönüp duran şüpheden ona bahsetmek ve bahsetmemek arasında gidip gelirken onun endişeli bakışları ile güçlükle yutkundu.
"Ölmüş!"
Firuze arkadaşının ağzından dökülen tek kelimeyle onun yüzünü avuçları arasına alarak fısıldadı.
"Hak ettiğini bulmuş! Lanet pislik! Sana nasıl bir oyun oynadı da tüm deliller onun suçsuz olduğunu gösterdi bilmiyorum ama bence layığı ile gebermiş! Adalet bazen şaşsada hakkın adaleti şaşmamış!"
Asya arkadaşının sözlerinin haklılığı bir yana, aklında dönenlerle başını telaşla iki yana salladı.
"Tuğra yapmamıştır değil mi!? Yapmamıştır böyle bir şeyi! Yapmamıştır de Firuze!"
Arkadaşının korku ile fısıldadığı şey karşısında bir an şaşırsa da,Uras'a olan öfkesinden dilinden dökülenlerin farkında değildi Firuze.
"İster Tuğra yapsın,ister bir başkası ama kim yaptıysa ellerine sağlık! Dünya bir pislikten kurtulmuş! Yapanı bulurlarsa gidip tam alnının ortasından öpeceğim! Gerçi bulunmasın böyle bir pislik için ceza almasın yok yere!"
"Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu!? Eğer Tuğra yaptıysa benim yüzümden hayatı mahfolacak! O pisliğe işlemeyen adalet Tuğra'ya işleyecek!"
Firuze, arkadaşının endişelerine karşılık onu sakinleştirmek için doğru kelimeleri seçmeye çalışırken Asya'nın telefonuna gelen mesaj sesi ile ikisinin bakışları da o yöne dönmüştü.
Gözyaşları arasında telefona uzanan Asya gelen mesajın üzerine tıkladı ve açılan video ile gözleri korkuyla irileşti. Video da Uras'a yapılan işkencelerin ve onun bu güne kadar yaptığı iğrençlikleri anlatması görüntülenirken kendi başına gelen olayın olduğu geceye dair anlattıkları ve ölümünün görüntüleri ile son bulmuştu.Asya elindeki telofonu ürkerek koltuğa bırakmıştı.
Firuze ise izlediği görüntülerden zevk almışcasına sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"Pislik! Şerefsiz herif! Duydun işte! Sadece sana yapmamış bu kötülüğü! Layığını buldu Allahın belası!"
Firuze'nin sözleri ile tekrar bir mesaj sesi yükseldi telefondan. Asya bakmaya korkarken,Firuze üzerine gelen mesaja tıklayarak okumaya başladı.
"O gece seni koruyamadım.Öfkeme yenik düşerek bir hata yaptım ama sana bunu yaşatanları cezasız bırakmayacağım! Şimdi sıra Nilay denen o şeytanda! Biliyorum yaşadığın şeyi kaldıramıyorsun ama inan bana,o gece seni orada bırakmakla yaptığım hata ve sonrasında yaşananlar benim canımı daha fazla acıtıyor. Acını dindirmez,yaşadığını hafifletmez belki ama o geceye dair öğreneceğin detay benim tükenişimken, senin hayata yeniden tutunmana yardımcı olur belki."
Firuze bakışlarını Asya'ya çevirirken o ürkekçe baktı arkadaşına. Telefona tekarar gelen video görüntü ile Firuze hızla videoyu açarken Asya gördüğü görüntülerle sanki o geceyi tekrar yaşıyor gibiydi. Bakışlarını hızla telefonda ki görüntüden çekerken, arkadaşı belki bir ip ucu yakalarım umudu ile pür dikkat izliyordu. Video ilerliyor,görüntüye elinde bir enjektörle Uras giriyor ve Asya'ya ilaç enjekte ediyordu."
Gördüklerinden sonra Firuze'nin dudaklarından öfkeyle bir küfür döküldü.
"Piç herif! Bir çeşit ilaç vermiş sana bu şerefsiz!" Arkadaşının sözleri ile Asya'nın bakışları hızla ekrana dönerken bu defa Uras kamera'ya doğru yaklaşıp kontrol ediyor daha sonra da kapıya doğru ilerliyordu. Birden içeriye dalan adamla iki kızın da gözleri irice açılırken Uras'ı altına alarak öldüresiye dövmeye başlaması ve sonrasında Asya'ya yaklaşarak üzerini örtüp alnına küçük bir öpücük bırakması ile kızlar şaşkınlıkla bir birine baktı.
Video daki hareketlenme ile bakışları tekrar telefonda dönen görüntüye dönmüş olanları şaşkınlıkla izlerken videonun devamında ikisi de şok olmuş bir şekilde bir birine dönmüştü.Videonun daha fazla ilerlemesine izn vermek istemeyen Firuze hızla telefonu kapattı. Gördüğü kişinin şoku bir yana daha sonrası mahreme giriyordu ve o bu görüntüleri izlemek istemiyordu.Asya hayatının şokunu yaşarken gözünden süzülen yaşlara engel olamıyordu.
O geceyi hiç bir şekilde hatırlamıyordu ama hiç bir şey de düşündükleri gibi değildi. Böyle bir oyunu,böyle bir planı normal bir insan yapamazdı. Amaçları neydi? Bu nasıl bir intikam alma şekliydi? Gördüğü görüntüler bu defa daha beter acıtmıştı canını. Ne yapacaktı? Nasıl bir çıkmazdı bu? Onlar kendisini bir intikam oyununa alet etmemişti! Eğer konu sadece intikam olsaydı en azından geleceğe dair umutları,yaraları kapanmaya başlayınca gün gelir yeniden yeşerirdi. İntikam hırsı ile sadece bedenine yapmamışlardı bu kötülüğü, geleceğini de elinden almışlardı. Üstelik bu oyunla seçilen kurban tek kendisi değildi.
"Asya bunu delil olarak kullanabilirz! Sana yapılan o iğrençliği kanıtlaya biliriz!"
Firuze'nin telaşlı sesi ile bakışlarını ona çevirdi ve tıpkı kendi gözleri gibi ıslak olan gözlere yalvarırcasına bakarak eline uzanıp fısıldadı.
"Sakın! Sakın Firuze! Yemin ederim korkum bu defa bana yaşatılan kötülüğün gün yüzüne çıkması değil ben bu kötülüğü benimle birlikte bu oyuna alet edilenlere yapamam!"
Arkadaşını sakinleştirmek için elini hafifçe sıkarak gözlerine anlayışla baktı.
"Tuğra'ya söylemeliyiz. Elimizdeki görüntüyü izletmeliyiz. O bir çıkar yol bulacak ve Nilay denilen şeytanın en ağır cezayı almasını sağlayacaktır! Hatta Uras gibi geberip gitmesini bile sağlaya bilir bu izleyeceği görüntülerden sonra."
Asya korkuyla başını iki yana sallayarak yüzündeki yaşları avuç içleri ile sertçe silerek gülümsemeye çalıştı.
" Ben yapmayacağım Firuze! Bana yapılanı başkasına yapmayacapım! Masum olan iki adamın benim yüzümden hayatlarını mahfetmeyeceğim! Görüntü herşeyi gözler önüne seriyor. Bu oyuna üç kurban seçmişler ama bu kurbanların hiç biri diğerinin hayatını karartmayacak! Buna izin vermeyeceğim!"
Arkadaşının yeni yeni atlatmaya başladığı krizlerinin tekrar tetiklemesinden korkan Firuze bu meseleyi şimdilik kapatsada, bulduğu ilk fırsatta Tuğra ile konuşmayı aklına not ederek Asya'yı kollarının arasına alarak çaresizce fısıldadı.
"Tamam! Sakin ol sen. Tuğra'ya bu görüntülerden bahsetmeyeceğim." Asya belli etmek istemesede içinde kopan fırtınada canı boğazında takılı kalmıştı sanki. Hayatının kontrolü o lanet geceden beri kendisinde değildi ve içinden bir ses uzun bir süre daha o kontrolü sağlayamayacağını fısıldıyor, her şeyin dahada kötüye gitmesinden korkuyordu.
Aklında dönen kötü senaryolarla boğuşurken çalan kapıyla Firuze'nin kollarından sıyrılarak ona ürkekçe bakarak telaşla fısıldadı.
"Görüntülerden bahsetme sakın Firuze. Tuğra'nın bilmesine gerek yok. Kapanıp gitsin artık bu olay,daha fazla büyüsün istemiyorum. Eğer öğrenirse ne onun yüzüne ne ailemin yüzüne baka bilirim."
Firuze başını olumlu anlamda sallayarak oturduğu yerden kalkarak kapıya doğru ilerlerken fısıldadı.
"Toparla kendini artık anlatmayacağım dedim. Hem an itibari ile bir karar aldım. Düğün organizasyonunu halleder halletmez Ankara'ya yanına geliyorum. Seni bu halde bir başına göndermek içime sinmiyor."
Firuze'nin sözlerinden sonra derin bir nefes alan Asya ona minnetle gülümserken o çoktan kapıyı açmış ve gördüğü manzara karşısında çığlığı basmıştı.
"Tuğraaa! Ayyy ne bu halin senin!? Ne oldu!?" Tuğra eliyle sus işareti yapsa da Firuze'nin binayı ayağa kaldıran tepkisi karşısında geç kalmıştı. Arkadaşının çığlığı ile telaşla yerinden fırlayan Asya,Tuğra'yı kapı ağzında kaşı patlamış ve dudağının kenarından sızan kanı görmesi ile korluyla ellerini ağzına götürse de ağzından kaçan çığlığa oda engel olamamıştı.
"Tuğraaa!"
Kızların tepkisi ile hızla içeriye girerek kapıyı kapatan Tuğra yüzünü buruşturarak homurdandı.
"Yaaa ne var ne!? Tuğra! Tuğra! Binayı ayağa kaldırdınız be!"
Asya hızla ona yaklaşarak açılan kaşını kontrol etmek için elini uzatırken bir taraftanda telaşla sordu.
"Ne oldu!? Ne bu halin!? Kimlerle dalaştın yine!?"
Tuğra kendisini geri çekerek öfkeyle homurdandı.
"Köpek miyim kızım ben dalaşma falan ne biçim konuşuyorsun?" Ayakkabılarını çıkararak kızlara kısa bir bakış atıp üzerindeki montu çıkarırken söylendi.
"Alt kattaki o iki itle dalaştım!"
Tuğra'nın cevabı ile kızların bakışları şüpheyle bir birini bulurken Asya bakışlarını tekrar Tuğra'ya çevirerek sordu.
"Neden peki?"
Gelen soruyla Tuğra ellerini sinirle yüzünde gezdirerek dişlerinin arasından öfkeyle tısladı.
"Evi ne amaçla kullanıyorsunuz diye sordu şerefsizler! Onlara da yer varmıymış? Dışarıda adamın biri sürekli dolanıyormuş onlarda katılsaymış ya aramıza!"
Kızlar şok içinde bir birine bakarken Tuğra ağzının içinde bir küfür dolandırarak tekrar homurdandı.
"Elimi yüzümü yıkayım hazırsan bir an önce çıkalım yoksa katil olacağım ben bu itler yüzünden." Asya ne diyeceğini bilemez bir şekilde başını olumlu anlamda sallayarak Tuğra'yı onaylarken o banyoya doğru bir kaç adım atmıştıki aklına grlen şeyle arkasında bıraktığı ikiliye dönüp bakışlarını kısarak tekrar konuştu.
"Etrafta dolanan adam hakkında bir bilginiz var mı,yoksa o şerefsizlerin uydurduğu bir hayal ürünümü?"
Kızların bakışları tekrar bir birlerini bulurken Tuğra ikisini de şüphe ile bakınca ikisi de aynı anda başlarını olumsuz anlmda salladılar. Onların bu tepkisi karşısında Tuğra başını ağır ağır sallayrak fısıldadı.
"Ben de öyle düşünmüştüm." Sözlerini bitirince tekrar banyoya doğru ilerlerken kızlar tuttukları nefeslerini bırakarak bir birine baktılar endişeyle.
"Sence kim o adam?" Firuze'nin sorusu ile Asya omuzlarını silkerek başını dudaklarını büktü.
"Ne bileyim ben Firuze."
Firuze,Asya'ya doğru bir iki adım sokuldu ve kulağına doğru yaklaşarak fısıldadı.
"Şu Cenk denilen adam olmasın?"
Yüzünü buruşturan Asya tıpkı arkadaşı gibi fısıldadı.
"Saçmalama! Ne diye dolansın elin adamı evimin etrafında!?"
"Ne bileyim yardım amaçlıdır belki yapmadığı şey değil sonuçta." Asya'nın düşünce ile çatılan kaşlarına imalı bir şekilde sırıtarak tekrar fısıldadı. " Belki aşıktır sana."
Firuze'nin son sözleri ile Asya inlercesine karşılık verdi.
"Abartma Firuze ne aşkı yaa!"
"Kim kime aşık olmuş yine?"
Tuğra'nın arkalarından seslenerek sorduğu soru ile Asya gözlerini belerterek Firuze'yi uyarırken o şaşkınlıkla fıdıldadı.
"Ohaaa! Ne kulak var bu çocukta be! Fısıltıyla söylemiştim halbuki. Kandilli rasatanesi yanında halt etmiş bunun."
"Firuze duyuyorum farkındaysan iltifatlarını.Üstelik soruma bir cevap alamadım. Kim kime aşık yine!?" Asya burnundan nefesini sertçe vererek yönünü Tuğra'ya döndü ve arkasında kalan Firuze'yi eliyle işaret ederek yüzünü buruşturup cevap verdi.
"Kim aşık olacak canım. Bunun Aslan'a olan aşkı depreşti yine. Ondan bahsediyordu. Firuze'nin düğün için çok istediği mekanını uçuk fiyatına aldırmadan tutumuş Aslan bu da aşka geldi nişanlısının jesti karşısında." Tuğra yapılan açıklama karşısında anladım dercesine kaşlarını kaldırıp başını olumlu anlamda sallarken Firuze hemen Asya destekledi.
"Öyle ya tabi. Seviyorum kızım aşığım ne yapayım." Konunun kapanması için bakışlarını kolundaki saate çevirerek sahte bir telaşla gözlerini irileştirdi. "O hoo. Siz biraz daha benim aşk hayatımı eleştirirseniz Ankara yolculuğu hayal olacak bilginize."
"Firuze haklı. Bir an önce çıkmamız lazım hadi Asya. Ben üzerimi değişirken sende hazırlanda geç kalmayalım."
Tuğra'nın sözlerini başıyla onaylarken Firuze'nin itelemeleri ile odaya doğru ilerlediler.
Tuğra,Asya'nın valizinide taksinin bagajına yerleştirmek için taksiciye yardım ederken yolun karşısında gözüne çarpan araçla öfkeyle homurdandı.
"Ulan ben senin var ya!" Karşısındaki araca doğru hırsla yönelmiştiki koluna yapışan elle bakışlarını ona çevirdi.
"Nereye? Ne oldu yine? Ne homurdanıp duruyorsun?"
Asya'nın soruları ile Tuğra bakışlarını ona çevirerek gülümsemeye çalışıp cevap verdi.
"Arkadaşım gelmiş onu gördüm de tam zamanını buldu gelecek diye ona söyleniyordum. Sen taksiye geç konuşup geliyorum hemen."
"Tamam." Aldığı cevaptan sonra Tuğra yolun karşısına doğru ilerlerken Asya taksinin kapısını açarak tekrar seslendi. "Geç kalma."
"Taksiye bin ve bekle!" Tuğra'nın sert ses tonu ve yüzüne bile bakmadan verdiği cevapla Asya gözlerini devirip homurdanarak bekleyen araca bindi. "Sanki kendi başıma gidecekmişim gibi bir de bekle diye emrediyor!"
Yolun karşısına geçerek hırsla araca yaklaştı ve kapısını açıp yolcu koltuğuna oturarak sertçe kapatarak öfkeli bakışlarını yanındaki adama çevirdi.
"Sana Asya dan uzak durmanı söylemedim mi ben lan!? Ne demeye dolanıp duruyorsun hala ciğerci kedisi gibi!? Seni son kez uyarıyorum Asya'dan uzak duracaksın Cenkk!"
Cenk, Tuğra'nın tepkisi karşısında burukça gülümseyerek konuştu.
"Ona zarar vermeyeceğimi biliyorsun. Bırak senin olmadığın,yetişemediğin zamanlar da etrafında ben olayım ki daha fazla zarar görmesin."
Tuğra öfkeyle ellerini yüzünde gezdirerek sertçe çıkıştı.
"Bilmeyerekte olsa ona zarar veriyorsun Cenk! Buralarda dolaşman Asya'nın etrafında olman insanların onun hakkında yanlış düşünmesine sebep oluyor! Ben kuzeniyken bile yanlış anlaşılırken sen hangi vasıfla etrafında olacaksın! İnsanlar Asya'ya ne gözle bakıyor biliyor musun!?"
"Ne saçmalıyorsun sen!? Kimin ne düşündüğü umrumda değil! Ben Asya'nın daha fazla zarar görmesini istemiyorum ve bu sebeple güvende olduğunu görene kadar hep etrafında olacağım!" Cenk'in sözleri ile Tuğra'nın bakışları şüphe ile kısıldı. Biliyormuydu yani Asya'nın başına gelenleri. Eğer biliyordusa nasıl öğrenmişti? Ya da oda bu oyunun bir parçasımıydı? Ona güvenmekle hata mı etmişti? Aklında deli sorular dolanırken Cenk sözlerine devam etti.
"Biliyorum Asya'nın başına gelen şeyi nereden bildiğimi düşünüyorsun ve hatta benimde o şerefsizlerle iş birliği yaptığımı düşünüyorsun." Her sözüyle Tuğra'nın yüzünün öfkeden daha fazla gerilmesi ile ara vermeden konuşmasına devam etti. "Ama hiç bir şey düşündüğün gibi değil ve bu kadar basitte değil. Her şeyi konuşacağız ama şimdi değil. Şimdi Asya seni bekliyor onu daha fazla bekletme. Bir kaç gün sonra ben de Ankara'da olacağım. Tüm bu olanları geldiğimde konuşacağız ve sen bana o gün bir söz vereceksin. Ben o söze karşılık Asya'ya olan hislerimi sonsuza dek kalbime gömeceğim. Şimdi git ve Asya'yı bir an önce buradan götür!"
Karşısındaki adama ne kadar öfkelide olsa,şüphede etse bahsettiği şeylerin önemini düşünerek şimdilik sessiz kalmayı seçmişti Tuğra. Belki de Asya'nın başına gelenleri kanıtlamalarına yardımı dokuna bilirdi. Aldığı kararla başını olumlu anlamda sallayarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"Ankara'ya geldiğin ilk gün yanımda olacaksın! Asya'nın başına gelenlerle en ufak bir ilgin alakan varsa yemin ederim canını alırım senin! Bilki şimdi sana güvendiğimden gitmiyorum!"
Öfkesini kontrol etmeye çalışarak sıktığı dişlerinin arasından sakin kalmaya çalışarak güçlükle devam etti sözlerine.
"Asya'nın başına gelenleri kanıtlamanın yolu senden geçiyor ümidi ile senin istediğini yapacağım ama sakın! Sakın beni bu konuda oyuna getirmeye çalışma! Yerin dibine de girsen sırf Asya'nın döktüğü bir damla göz yaşı için bile olsa bulurum seni!"
Sözlerini bitiren Tuğra,Cenk'in bir şeyler söylemesine fırsat vermeden aracın kapısını açıp dışarı çıkarak sertçe çarptı. Adımlarını kendisini bekleyen taksiye doğru yönlendirirken içinde anlamlandıramadığı bir sıkıntı peydah olmuştu. Biliyorduki Cenk o iki yılan a ve yaptıkları o iğrenç plana dahil olacak bir adam değildi. Onunda gözlerinde, kendi bakışlarında olan nefretin ve kinin aynısı vardı o iki şeytana karşı. Hatta kaybetmiş bir adamın çaresizliğini bile görmüştü bakışlarında. Tüm bu gördükleri ona inanması için yeterli bir sebep olsa da, Asya'nın başına gelenleri nasıl öğrendiğini bilmek istiyor ve bu iğrenç olay da masum olanın Asya olduğunu kanıtlamak için ona ihtiyacı olduğunu hissediyordu.
Bir hafta sonra
Derya da diğerleri gibi şüpheli bakışlarını Asya'nın üzerinde gezdirerek homurdandı.
"Yok! Vallahi var bunda bir şeyler ama bizden saklıyor. " Diğer kızlar üzerine gitme dercesine Derya'ya kaş göz işareti yaparken o sağ eliyle koltuğun köşesine sinmiş ıslak gözlerle kendisini izleyen Hayal'i işaret ederek sözlerine devam etti. "Zannedersin ki sevdiği adamın bu gün nişanı olan Hayal değil,geldiği günden beri yüzü hiç gülmeyen Asya hanım! Derdin ne kızım senin? Anlat artık biz de bilelim bir çare bulalım be!" Kızlar sabır dilenircesine iç çekerken Derya'nın sözlerine de hak vermeden edemiyorlardı. Onlar da farkındaydı Asya'nın durumunun ama ısrar ettikçe daha çok içine kapanıyordu. O yüzden kendi haline bırakıp,kendi istediği zaman anlatmasını bekleme kararı almışlardı ama tabiki bu karar Derya için pek geçerli olmamıştı. " Kızzz yoksa sende mi Mehmet ağabeye yanıksın!? Ondan mı bu hallerinin sebebi?"
"Ohaaa!"
Açılan kapı ve arkadan gelen sesle,Derya'nın sözlerinin şaşkınlığı üzerine bir de Tuğra'nın şaşkınlığı eklenince Asya işittiği sözlerin utancı ile çemkirdi.
"Saçmalama Derya! Ne alaka ya!? Ağabeyim o benim! Şu söylediklerinin bir mantığı var mı sence!?"
Kızlar küçük tepkilerle Asya'yı onaylarken o oturduğu koltuktan kalkarak Derya'ya ters bakışlar atarak yanından geçip giderken bu defa Tuğra serr bir şekilde çıkıştı yanında dikilen kıza.
"Derya her gün level atlıyorsun farkında mısın? Ne alaka Asya ve Mehmet? Yok bir şeyi! Üzerine gitmeyin artık kızın yeter."
Kardeşinin her işte oratağı olan Derya'ya karşı çıkışı ile Sahra'nın kaşları havalanırken diğer dikkatini çeken ayrıntı ile şüpheyle bakışlarını kıstı. Bu çocuğun dillere destan merakı neresine kaçmıştıda Asya olayını irdeleme gereği duymamıştı acaba? Oturduğu yerden kalkarak bir birine serr bakışlar atan ikiliye doğru ilerleyerek kardeşinin karşısına dikilerek tek kaşını imalı bir şekil de kaldırdı.
"Hayırdır?" Bakışlarını ablasına çeviren Tuğra gelen soruya anlam veremeyerek ne diyorsun dercesine başını iki yana sallayınca Sahra onun gözlerinin içine bakarak tekrar konuştu.
"Benim, merakı Türkiye sınırlarını aşan kardeşim nasıl olurda Asya'nın bu hallerinin sebebini merak etmez? Ayrıca içeri girerken duyduğu ayrıntıyı nasıl kulak arkası eder de peşine düşmez?"
Tuğra ablasının dikkati karşısında ne yapacağını şaşırırken en iyisinin duyduğu sırrın arkasına sığınmak olduğunu düşünerek bakışlarını kısarak yüzünü buruşturdu.
"Size inanamıyorum. Cidden inanamıyorum." Kızlar Tuğra'nın yüz ifadesinden ne çıkacağını merakla beklerken o adımlarını Hayal'e doğru çevirdi ve ona yaklaşarak yanına oturup kolunu omuzlarına dolayarak başına bir öpücük bırakıp sözlerine devam etti.
"Benim ablam burada aşk acısı çeksin, sevdiği adam saatler sonra avuçlarından kayıp gitsin siz burada Asya'nın derdini düşünün." Otutduğu yerden hızla kalkarak hafif sert bir ses tonuyla bağırdı. "Nerede sizin o meşur planlarınız!? Bu kızın acısını oturup seyredecek misiniz?" Kızlar bu ne saçmalıyor dercesine Tuğra'ya bakarken o tekrar Hayal'e döndü ve üzgünce bakarak sözlerine devam etti. " Sen hiç üzülme Hayal ablam. Senin arkanda dağ gibi kardeşin var." Yüzünü buruşturarak elini gelişi güzel salladı. "O Kaan aptalından bahsetmiyorum yalnız kardeşin var derken,ben varım burada ben. Ama bak sen de de hata var. Sen neden yıllar önce Yusuf amcamın sözlerini dinleyip sevdiğin adamdan uzaklaştın ki?"
"Ne sözleri!? Ne diyor bu Şherlok!?"
Zeynep'in sorusu ile kızlar bilmiyoruz dercesine omuz silkerken Tuğra gözlerini devirdi. Kesinlikle doğru yolda ilerliyordu. Asya'yı bunların elinden kurtarmak için gündemi değiştirmekten başka çaresi yoktu.
"Onu Hayal ablam ve ya Güney ablam anlatsınlar size. Ben şimdi planı anlatacağım."
"Allah seni bildiği gibi yapsın Tuğra! Bir taşın altından da çıkma! Yılların gizli sırrını biz bile bilmezken sen nereden biliyorsun be! Bak Tuğra abuk subuk dinleme cihazı falan yerleştirmedin milletin evlerine değil mi? Eğer öyleyse söyle evimi baştan aşağı arayıp önlemimi alayım."
Tuğra, ablası Sare'nin sözleri ile kıkırdayarak söylendi.
"Heee abla. Özellikle yatak odanı ara. O ecnebi kocanla yaptığın kazı çalışmalarını dinlemekten sıkıldım yeni fanteziler üretin artık."
Kızlar Tuğra'nın sözleri ile kıkırdaşırken Sare yanındaki krlenti kardeşine fırlatarak çemkirdi.
"Terbiyesiz! Babama söyleyeceğim seni! Arpan bol gelmiş senin!"
Ablasının tehtidi ile ellerini kaldırarak sırıttı.
"Tamam. Konuyu değiştirme. Şimdi plan şu; Bu nişan yapılamadan bozulacak!"
"Tuğra saçmalama! Mehmet istedi Verda ile nişanlanmayı. " Hayal'in kırgın ve çaresiz çıkan sesi ile Güney elini tutarak teselli etmeye çalıştı.
"Evet ama onun ruh hali pek iyi değil bu aralar canım. Yoksa hayatta yapmazdı böyle bir şey."
Güney'in sözlerini onaylarcasına başını salladı Tuğra.
"Güney ablam haklı. Ben biliyorum ya oradaydım. Katakulle sonucu yapılıyor bu nişan. Oyun yani. Paln plan. Kendi kulaklarımla bizzat duydum. O kapının arkasında çevrilen dümenleri."
Kızların Hayal üzerindeki bakışları ani bir hızla Tuğra'yı bulurken şüphe ile kısıldı.
"Neredeydin? Yine ne duydun? Ya senin kapı dinlemekten başka işin yok mu Tuğra!?"
Arya'nın sert çıkışı ile ona ters bir bakış atarak homurdandı.
"Kulaklarımın iyi duyması benim suçum mu Arya abla!? Hem ben her zaman işe yarayacak şeyler duyarım. Sonra icrata geçerim sizin gibi oturup hindi gibi düşünmem. Hayır madem istemiyorsunuz ben de anlatmam canım. Nasıl hallediyorsanız halledin yardımım olmadan da göreyim bakalım."
Kızlar umursamazca bir birine bakarken Sahra dudaklarını dişleyerek başını aşağı yukarı salladı. Kardeşinin amacının ne olduğunu anlamıştı elbet ama bu mevzuyu sonraya bırakma kararı alarak konuştu.
"Kısa kes Tuğra."
Ablasının yanağından bir makas alarak sırıttı.
"Biliyordum bu kadar ısrarcı olacağınızı." Eline inen fiskeyle kaşları çatılırken sözlerine devam etti.
"Bu planı her zamanki gibi annelerimiz planlamış. Amaç Hayal ve Mehmet ağabeyi birbirlerine karşı açılmaları için hızlandırmakmış. Tabi Mehmet ağabeyin kabul etmeyeceğinden o kadar eminlermişki o gün Verda ile evlenmek istediğini söyleyince onlar da şok olmuş. Verda kesinlikle istemezken böyle bir şeyi Mehmet ağabey kabul etmiş. Ama sonra ne hikmetse Verda da kabul etmiş."
Kuzlar Verda'nın önce istemeyip sonra ismemesini şüphe ile karşılaşırken Hayal burnunu sertçe çekerek konuştu.
"Sonuçta ikisi de istemiş işte. Sineye çekip oturmaktan başka çarem yok artık."
"Verda ya annemlerin planına ayak uyduruyor, ya da Mehmet'in bir planı var ona ayak uyduruyor. İki seçenekte bizim işimize gelir. Ben bu oyunu bozarım! İzleyin ve görün! "
Sözlerinden sonra kızları etrafında toplayıp planını anlatarak, anladıklarından emin olduktan sonra odadan ayrılmak için yeltenirken kazağının yakasına yapışan elle neye uğradığını şaşırdı.
"Mehmet meselesini hallettiğimize göre şimdi dökül bakalım! Asya'nın neyi var?"
Sahra'nın sorusu ile açık vermemek için sırıtarak cevap verdi.
"Ben nereden bileyim abla? Mümeccin miyim ben? Her şeyi bilmem,her konunun içinde olmam Asya'nın ruhsal hallerinin sebebini de bilmem anlamına gelmez öyle değil mi?" Yakasını çekiştirerek ablasının elinden kurtarıp yüzünü buruşturdu. " Asabiye doktorumuyum canım ben!?" Tekrar kapıya doğru yönelmiştiki bu defa karşısına dikilen Sahra ve onun tehlikeli bakışları ile gözlerini devirdi.
"Sen biliyorsun Tuğra! Bilmesen iş ortağın Derya'ya o denli çıkışmazdın. Bilmesen Derya'nın sözleri senin merakının fitilini ateşler bu meseleyi geçiştirmek yerine şu an bizle oturur dedikodu niteliğinde durum değerlendirmesi yapardın?"
Tuğra ablasının dikkatine ve her zamanki ısrarcı hallerine lanetler okurken etrafını saran kızlarla bu işten sıyrılamayacağını anlayarak sertçe yutkundu. Ne cavap vereceğini düşünürken zaman kazanmaya çalışarak kızların üzerinde bakışlarını gezdirince Sahra'nın dürtmesi ile sinirle ona döndü.
"Ne var ne!? Saçma saçma teoriler üretmeyin! Allah aşkına Asya'nın Mehmet ağabeye aşık olma ihtimali var mı sizce? Hayal'in ona karşı olan hislerini bilirken üstelik!? Benim yüzümden o halde! Bana trip yapıyor!"
Aldıkları cevapla kızların bakışları bir birini bulurken Tuğra olayı geçiştirdiğini düşünerek tekrar kapıya yönelmiştiki tekrar engellenince bıkkınca nefesini bıraktı.
"Ne yaptın kıza? Ne yaptın da bu hale geldi!?" Bu defa hesap soran Meyra idi. Sorularının arkasından Tuğra'nın göğsüne sert bir yumruk geçirince Tuğra irileşmiş gözleri ve sinirli bakışları ile çıkıştı.
"Ahh! Ne yapıyorsun abla sen ya!? Bi salın beni kurbanınız olayım ya!" Sızlayan göğüs kafesini ovarken ters bakışlarla kızların meraklı bakışlarına karşılık sertçe söylendi. "Bir hatadır oldu işte! Kurcalamayın daha fazla! Özel anlayışınız yok mu sizin ya!? Siniri geçince düzelir o da zaten! Rahat bırakın yeter! Ayrıca bir daha öyle saçma sapan yakıştırmalarda yapmayın!" Sözlerini bitirerek kapıya doğru ilerlerken sinirle homurdandı. "Akıl yok ki! Mehmet'e mi aşık mış!? Düşündükleri şeye bak!"
Kapıyı sertçe çarparak odadan çıkınca kızlar yerinde sıçramıştı. Hepsi şaşkın bir şekilde Tuğra'nın sert çıkışını ve gizemli konuşmasını düşünürken Arya yüzünü buruşturarak söylendi.
"Neydi bu şimdi? Niye sinirlendi bu bu kadar?"
Arya'nın sözleri ile kızlar omuz silkip kapanan kapıyla bakışırken kısa süren sessizliği Derya'nın kahkahası bozdu. Bakışlar bu defa ona dönerken o kahkahasını güçlükle bastırarak konuşmaya çalıştı.
"Bence benim sevgili kaynım,iş birlikçim, Asya'ya aşık!"
"Nee!"
Kızlar şaşkınca tepkiler verip Derya'ya saçmalama bakışları ataraken o sözlerine devam etti.
"Bakmayın öyle ya. Olamaz mı? Asya'nın,Mehmet abiye aşık olma ihtimalini işittiğindeki verdiği tepkiyi hatırlayın. Bence aşık ve aşık olmakla kalmadı duygularını Asya'ya açtı o yüzden ikisinin bu halleri. Hem ne dedi benim hatam, özele saygınız yok mu sizin, demedi mi? Bence kesin aşık!"
Meyra kalktığı koltuğa doğru ilerlerken bir taraftan da söyleniyordu.
"Abartma Derya. İki dakika da senaryo yazdın be kızım. Tuğra,Nilay dan yeni ayrıldı. Ne ara olacak o dediğin?"
Derya da, Meyra'nın yanına oturup sırıtarak tekrar konuştu.
"Belki Nilay'a değil de Asya'ya aşık olduğunu anladığı için bitirmiştir ilişkisini, olmayacak şey değil yani."
Meyra tam ağzını açmış bir şey söyleyecekti ki Sahra daha önce davrandı.
"Ben de Derya'ya katılıyorum. Tavırları ve sözlerinden sonra aklıma başka bir şey gelmiyor. Hem farkındaysanız ikisi İzmir den geldiklerinden beri bir araya gelmemek için köşe kapmaca oynuyor gibiler. Yani Tuğra değil de Asya sanki bu oyuna baş vuran."
Kızların aklında sorular bir birini kovalarken Hayal elindeki rujun kapağını kapatarak konuştu.
"Bence kesin Firuze ne olduğunu biliyordur. Bu akşam Firuze'nin de aramıza katılacağını düşünürsek bir fırsatını bulup onu konuşturabiliriz. Böylelikle ikisinin arasında ne var öğreniriz."
Kızlar Hayal'in sözlerini onaylarken, Sare on un elindeki ruja anlam veremeyip Hayal'in elinde tuttuğu ruju işaret ederek konuştu.
"Sen az önce yas tutmuyormuydun? Ne yapıyorsun o rujla şimdi?"
Kuzeninin sorusu ile Hayal tek kaşını kaldırarak sırıttı.
"Yas bitti! Madem Mehmet annemlerin planına ayak uydurarak bir plan yaptı ben de o planı zevkle kendi aleyhime çevireceğim. Ama önce şu yıkılmış halimden kurtulmam lazım."
Hayal'in aniden kendisini toparlaması kızların hoşuna gitmişti. Karalar bağlayıp yas tutan Hayal'in yerine, etrafına gülücükler saçan bir Hayal daha cazipti.
Odanın içerisinde bir ileri bir geri dolanan Verda ani bir hareketle Mehmet'e dönerek çemkirdi.
"Ya sen ne yaptığının farkında mısın? Beni nasıl bir oyuna alet ettiğinin farkında mısın sen Mehmet!?"
Oturduğu sandalyeden kalkan Mehmet işaret parmağını dudaklarına götürdükten sonra fısıltıyla konuştu.
"Kızım delirdin mi sen!? Ne bağırıp duruyorsun ateşe düşmüş gibi? Biraz idare et sonra buluruz bir bahane bitiririz bu nişan meselesini." Ellerini yüzünde sıkıntı ile gezdirerek homurdandı. "Gerçi bahane bulmana gerek yok,zaten bahane olabikecek bir sebep var orta da. Hastalığımdan dolayı Verda'nın hayatını da zorlaştırmak istemiyorum derim,sen de beni desteklersin. Hem sen destekleyince benim zorluk çıkarttığımı, seni çok sıktığımı falan söyleyince annemler bir daha evlenme konusunu açmazlar. Böylelikle ikimiz de kurtuluruz bu nişanlılık oyunundan."
Mehmet'in sözlerinden sonra Verda alaylı bir kahkaha atarak,üzerindeki elbisenin eteklerini toplayıp ona doğru yaklaşırken sertçe çıkıştı.
"Mehmet hasta olan senin ciğerlerin değil!" İşaret parmağını kaldırarak karşısındaki adamın şakağına hafifçe vurdu. "Senin hastalığın burada! Yahu duyanda ölümcül hastasın zanneder yapma şunu! Abartma! Hayal de seni seviyor neden bu zulmü ikinize de reva görüyorsun!?" Mehmet derin bir nefesi ciğerlerine çekerken o sözlerine devam etti. " Ben böyle bir oyuna alet olmak istemiyorum. Kardeşimsin çektiğin acıya dayanamadım,belki aklı başına gelir pişman olur diye kabul ettim bu oyunu ama sen gittikçe zıvanadan çıkıyorsun! Görmüyor musun Hayal'in halini!? Nasıl acı çekiyor fark etmiyor musun!? Hadi kendinden geçtin o kıza yazık değil mi be!"
"Yeter!"
Verda karşısındaki adamın ani çıkışı ve öfkesi ile duruşyndan taviz vermezken Mehmet gözlerini kapayarak sakinleşmeye çalıştı.
"Bana bağırma,sesini yükseltme yemin ediyorum avazım çıktığı kadar bağırır herkesi buraya toplar bu aptal Hayal'e aşık,o da ona kör kütük aşık diye ilan eder sizin beceremediğinizi ben yaparım!"
Mehmet işittikleri ile derin bir nefes alarak gözlerini aralayıp yalvarırcasına karşısındaki kıza baktı. Ellerini kaldırarak bir abi şefkati ile yüzünü avuçları arasına alarak fısıldadı.
"Özür dilerim. Ama anlamıyorsun Verda. Bana sen den başka yardım edecek kimse yok. Hayal bana aşık değil! Sadece acıyor. Dediğiniz gibi aşık olsa sencede bu nişanı engellemek için bir şeyler yapmaz mı? Hadi hiç bir şey yapamıyor karşıma geçip,sen aklınımı kaçırdın ben ne olacağım demez mi?" Verda'nın yüzünden ellerini çekerek odanın içine doğru ilerledi ve boynundaki kravatı gevşeterek tekrar konuştu. " Haklısın seni de zor durumda bırakıyorum ama bu gün yanımda ol sana yalvarıyorum."
Verda,Mehmet'in çaresiz haline üzgünce bakarken yaptığı şeyi hala aklı almıyordu.
"Biraz idare et lütfen. Seni bu oyundan az edeceğim ve daha sonra çekip gideceğim. Hepimiz için en doğru karar bu."
Duydukları ile şok olmuştu Verda. Kafayı yemişti bu adam! Aşkı için mücadele edeceği yerde gitmeyi düşünüyordu öyle mi? Öfkeli gözlerini gizlemeye çalışarak gözlerini kapayıp derince bir nefesi ciğerlerine çekti. Onun adı da Verda ise bu sahte nişanı başlamadan bozar,iki akılsızın parmağına o yüzüğü bu gece takmasını bilirdi!" Aldığı kararla gözlerini açarak gülümsemeye çalıştı ve başını ağır ağır salladı.
"Tamam Mehmet. Nasıl istiyorsan öyle olsun."
Verda'nın verdiği cevap ve onu ikna etmenin rahatlığı ile burukça gülümseyerek,yüzünü tekrar avuçları arasına alarak alnına küçük bir öpücük bıraktı.
"İyi ki benim kardeşimsin be! Bana yaptığın bu iyiliği asla unutmayacağım. Her zaman olduğu gibi abin olarak hep yanındayım sakın aklından çıkartma. Elbet bir gün bu iyiliğinin karşılığını öderim."
Verda yüzünü buruşturarak,yanaklarındaki elleri memnuniyetsizce ittirerek çemkirdi.
"Çek ellerini bee! Hiç çekilmiyor bu duygusal hallerin,abi edası ile konuşmaların." Dolan gözlerini gizlemeye çalışarak arkasını dönüp elbisesinin eteklerini topladı ve odanın içindeki yatağa doğru ilerlerken tekrar konuştu. " Şimdi git bana kızlardan birini çağır! Makyajım tazelenecek. Sahte de olsa bu gün benim günüm, en güzel ben olmalıyım!"
Mehmet,Verda'nın sözleri ile yüzünü buruşturarak homurdandı.
"Emretme bana! Sen ne anlarsın güzel sözden çalıkuşu!" Verda'nın çatılan kaşlarını fark edince elini tamam dercesine kaldırarak tekrar konuştu. " Tamam! Bakma şöyle saldıracak gibi. Kimi yollayım onu söyle." Kapıya doğru ilerleyip kolunu tutarak Verda'ya döndü. "Meyra'yı yollayım mı?"
Duyduğu isimle Verda'nın dudaklarından küçük bir kıkırtı firar ederken Mehmet ona şaşkınca baktı.
"Meyra makyajdan ne anlar be! Üstelik karnı burnunda hamile kız.Sahra'yı yolla bana! En özel günde maymuna dönmeye niyetim yok!" Mehmet başını olumlu anlamda sallayarak odadan çıkarken Verda'da,planına Sahra'yı ortak etmekle akıllıca bir karar verip vermediğini düşünüyordu.
Kısa bir süre sonra Sahra ve diğer kızlar kapıda belirince Verda'nın gözleri ilk olatak Hayal'e takıldı. Yüzünde bi tebessüm olsada gözlerindeki hüzün her şeyi açıkça ortaya seriyordu. Bu iki aptalın haline daha fazla dayanamayarak aniden oturduğu yerden kalkarak hızla konuşmaya başladı.
"Bir dakika daha burada kalamayacağım Allah aşkına kurtarın beni bu manyağın elinden!" Kızlar şaşkınca Verda'ya bakarken o elini elbisenin fermuarına uzatarak sözlerine devam etti. " Aç şu fermuarı Sahra gözünü seveyim!"
Sahra üzerindeki şaşkınlığı atarak Verda'nın çekiştirdiği fermuara uzanırken temkinle konuştu.
"Kız delirdin mi!? Ne yapıyorsun sen!? Hani makyajın tazelenecekti? Beni onun için çağırmadın mı sen buraya!? Manyak kim? Kimden kurtaracağız seni be!?"
Verda hışımla Sahra'ya dönerken bir taraftan da yanında duran Hayal'in eline uzanarak çekiştirip çemkirdi.
"Kim olacak bunun aşık olduğu ama itiraf edemediği,onunsa aşkından ölürken,bana acıyor diyerek açılmayı bile kendine yediremediği kış beyinli Mehmet!" Kızlar bir birlerine ne oluyor dercesine bakarken Hayal kaşlarını çatarak homurdandı.
"Kuş beyinli demesene kızım adama! Hem ben neden acıyayım Mehmet'e aşığım ona ben be!"
Verda tekrar elbisesinin fermuarı ile uğraşırken Hayal'in sözleri ile sinirle gülümsedi.
"Keşke bu cesur aşk itirafını o abim olacak aptala da yapsaydında ben bu saçma sapan oyunun içinde olmasaydım!"
Kızlar ikinci bir şaşkınlığı yaşarken Verda bir türlü açamadığı fermuarla öfkeyle yerinde tepindi.
"Yardım edecek misiniz bana yoksa böylece mi kaçayım bu evden!?"
Güney,Verda'nın haline kıkırdarken arkadına geçerek konuştu.
"Mehmet aptalın önde gideni. Verda ile yola çıkılmayacağını ne zaman anlayacak acaba?"
Güney'in sözleri ile Verda'da kıkırdayarak fısıldadı.
"Sus Allah aşkına duyar filan. Hayır her seferinde aynı oyuna grlmiyor mu vallahi üzülüyorum artık. Ama bu defa Hayal ve onun iyiliği için yarı yolda bırakacağım onu. Zerrece kendim için bir şey istiyorsam Allah bana nasip etmesin bu günleri."
Kızlar Verda'nın sözleri ile gülüşürken Sahra başına küçük bir fiske vurarak çemkirdi.
"Ağzından çıkanı kulağın duysun! Deli misin kızım sen!? Nasıl dua o öyle?"
Verda umursamazca omuz silkerek gülümsedi. Evlilik gibi bir niyeti yoktu zaten ettiği dua kabul olsa ne olur olmasa ne olurdu. Bir kocası olmadan da bir sürü çocuğu vardı zaten,o yüzden başını ağrıtmak gibi bir derdi yoktu. Çıkardığı elbiseyi Hayal'e uzatarak onun şaşkın bakışları ile kahkaha attı.
"Bir an önce giy istersen. Elimizde başka bir seçenek yok bununla idare edeceksin canım kusura bakma." Sözlerini bitirerek sırıtırken Hayal anlam veremeyerek bakıp konuştu.
"Elbise giymenin sırası mı şimdi? Kurtulmak istemiyor musun bu oyundan? "
Verda başını sallarken Meyra girdi araya.
"Biz bu işin içinde bir iş olduğunu anlamıştık zaten. Tuğra'nın bir planı var sende kabul edersen. Gerçi biz seninle konuşup planı öyle devreye sokacaktık ama sende bu oyundan kurtulmak istiyorsun madem seni çıkaralım buradan bir an önce."
Meyra'nın sözleri ile Verda başını iki yana sallayarak sertçe çıkıştı.
"Olmaz!!"
Kızlar tekrar şaşkınca ona bakarken Arya bıkkınca söylendi.
"Kızım sende bir karar ver istiyor musun istemiyor musun?"
"Ya tabiki bi an önce kurtulmak istiyorum bu durumdan ama bu gece bu iş bitmeli."
"Yaaa sabır! Kız sen nişandan kaçınca zaten istemediğini anlayacakları için bitmiş olaccak bu oyun."
Sare'nin sözleri ike Verda gözlerini devirerek tekrar konuştu.
"Benim kaçmam bir şeyi değiştirmeyecek. Yani sadece nişan bozulacak. Ben istiyorum ki artık Hayal ve Mehmet kavuşsun. Bu gün bu nişan olacak!"
Kızların aklı iyiden iyiye karışırken Hayal yıkılmış bir şekilde isyan edercesine fısıldadı.
"Hani bu nişanı istemiyordun Verda? Amacın ne beni Mehmetten ebediyen ayırmak mı?"
Hayal'in sözleri ike ona üzgünce bakarak ellerine uzanıp hafifçe sıktı.
"Hayır tam aksine hep birlikte olmanızı istiyorum. Ben bu gece bu nişandan kaçsam da bir şey değilmeyecek. Mehmet zaten kısa bir süre sonra nişanı bozup çekip gitmeyi düşünüyor. Giderse o zaman biter her şey Hayal. O yüzden bu gece bu nişan olacak ve o yüzük senin parmağında olacak. "
Verda'nın sözleri ile kızlar Mehmet'in gitme düşüncesi hakkında öfkeyşe söylenirken Hayal gitme kelimesinin ardından hızla Verda'nın elindeki elbiseye uzanarak hırsla konuştu.
"Gitmek demek! Elimden çekeceğin var Mehmet! Bans şu yaşattıkların ve gitmeyi düşündüğün için burnundan fitir fitir getireceğim senin!"
Hayal'in kararlı duruşu ile kızlarda ona destek vermiş Tuğra'nın kaçırma planına ek nilan planı da eklenerek Verda'yı kimseye görünmedrn evden çıkartmanın yolunu aramaya başlamışlardı.
Aracın yanında duran güvenliğe sabırsızca bakarak sertçe çıkıştı.
"Kardeşim acil diyorum acil! Ne bileyim ben hangi blok kaç numarada oturuyor!"
Aracın arkasından gelen korna sesi ile ellerini öfkeyle yüzünde gezdirerek hırsla araçtan inip güvenliğin yaksdjna yapışarak kükredi.
"Ölfürürüm lan seni! Seni o kulübeye gömerim! Hayat memat mesrlesi diyotum lsn it anlamıyor musun!?"
Güvenliğin yakasına yapışan adamı görmesi ile hızla aracından inerek onlara doğru yaklaşırken öfkeyle bağırdı.
"Ne oluyor lan burada!? Derdin ne senin!? Kimsin lan sen!?"
Yandan kendidine bağırarak yaklaşan adamı görünce güvenliği hırsla iterek yaklaşan adamın yüzüne yumruğunu sertçe geçirerek bir küfür savurdu.
"Sen telefonlarımı neden açmıyorsun lan!? Ne bok yemeye taşıyorsun o lanet telefonu!? Kenfisine öfke ve şaşkınlık karışımı bir bakışla bakan adama doğru işaret parmağını tehtit edercesine sallayarak kükredi.
"Eğer sana ulaşamadığım için Asya'ya bir şey olmuş olsun, eğer kendine bir zarar vermiş olsun yemin ediyorum o Uras piçini geberttiğim gibi seni de gebertirim Tuğra!"
İkizinin ismini duyması ile daha da şaşıran Kayra dudağından sızan kanı elinin tetsiyle silerken aklı diğer isimlerde takılı kaşmıştı. Uras kimdi? Gerçekten öldürmüş müydü bu adam Uras denen herifi?Asya'nın bu adamla alakası neydi? Kendine neden zarar verecekti ve Tuğra böyle bir durumda neden suçlanıyordu?Düşüncelerini hızla topatlamaya çalışırken zaman kazanmak adına o da adamın çenesine bir yumruk grçirerek,adamın korkusunun kaynağının üzerine gitmeye karar vererek aynı sertlikle konuştu.
"Sanane lan Asya'dan!? Seni ne ilgilendiriyor Asya!? Sana mı kaldı onu düşünmek!? Bir daha beni Asya ile tehtit etme senin yedi sülaleni meletirim! Zarar verdiyse de vereceksede yanında ben varım ve her zaman olduğu gibi! Şimdi kapa o çeneni ve kaybol buradan!"
Bilerek adamın üzerine gitmişti. Asya,Tuğra,Uras ve bu adam arasındaki mesele her neyse öğrenmekti amacı. Belliki hafife alunacak bir şey değildi.
Düşüncelerinin arasında yakasına yapışan ellere ve kükreyen adama istifini bozmadan baktı. Yanlarına yaklaşan güvenliğe eliyle git işreti yaparak uzaklaştırırken adamın attığı kafayla yerinde geeiye doğru sendeledi.
"Nereye kaybolayım lan!? Nereye!? Ulan Asya hamile piç! Senden hamile! Kendisine zarar verecek ve ben hiç bir şey olmadan kaybolayım öyle mi!? Öldürürüm lan seni Tuğra! Dinime imanıma öldürürüm!Yapmadığım şey değil! Asya için nasıl o Uras itinin eceli olduysam yemin ederim senin de olurum!" Kayra duydukları ile neye uğradığını şaşırırken dudaklarından sadece bir fısıltı dökülmüştü.
"Ne diyorsun lan sen!?"
"İzin vemeyeceğim! Kardeşim gibi Asya'nın da canına kıymasına izin vermeyeceğim!"
Cenk delirmiş gibi bir oyana bir bu yana öfkeyle dolanırken Kayra hala giridği şoktan çıkamamış,Tuğra ve Asya'nın nasıl böyle bir şey yağabildiğini anlamaya çalışıyordu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Ulan Verda! Ulan Verda! Kızım siz neden benim yaptığım plana uymuyorsunuz!" Binanın garaj kapısından çıkarak sitenin çıkışına doğru ilerlerken bir taraftan da Verda'ya söyleniyordu Tuğra. " Ulan arladaşı aradım gelip götürecekti seni sen neden acele ediyorsun be kızım!? "
"Ya suss! Susss! Ne çene var sende be! O yüzük benim parmağıma takılacaktı senin değil! Arkadaşı alacakmış,onu bekleyecek zamanım yok benim. Şimdi yürü ve bi taksi bul ba..."
Tuğra'nın aniden durması ile onun sırtına sertçe çarpınca acıyan burnunu ovarak homurdandı.
"Bezdim! Vallahi bezdim! Ne duruyorsun çöp kamyonu gibi ani..."
"Şhhtt!!" Tuğra'nın uyarısı ile kulaklarına dolan öfkeli seslere kulak kabartarak başını Tuğra'nın arkasından seslerin geldiği yöne doğru çevirerek bakışlarını kısıp fısıldadı.
"Kayra değil mi o?" Karşısındaki adamın Kayra'ya bir yumruk atması ile ellerini ağzına doğru götürdü çığlık atmamak için ve telaşla konuştu. "O adam kim!? Neden kavga ediyorlar!?"
Tuğra anlam veremediği olay karşısında şaşkınca ikiliyi izlerken Kayra'nın da Cenk'e vurması ile kendine gelerek hızla Verda'nın eline yapışarak çekiştirmeye başladı.
"Yaa dur! Kolumu çıkaracaksın Tuğra!"
Kızın serzenişlerine aldırmadan peşinden sürükleyerek hızla kapıya doğru yanaşırken bakışları da arka arakaya hala çalışır vaziyette duran araçlardaydı. Verda'yı önce Kayra'nın aracına saklamayı düşünsede onun tekrar siteden çıkmayacağını düşünerek öndeki araca yöneldi ve yanına gelince Verda ya dönerek aceleyle konuştu.
"Biri seni görmeden hemen şu araca bin ve saklan. Benim başımı bela da koyma. Seni kaçırdığımı biri görür duyarsa Allah korusun başıma kalırsın. Bu olayı kendi lehine çevirecek öyle de manyak bi babam var çünkü. "
Tuğra'nın sözleri ile Verda şaşkınca bir ona bir arabaya bakarken,Mehmet amcasının Kayra ve Derya'yı evlendirmek için kurduğu kumpası hatırlayınca hızla açtığı kapıdan içeriye girerek gizlenmeye çalıştı. Daha yeni bir nişan dan kurtulmuşken, bu defa da bir evlilik macerasına sürüklenmeye hiç niyeti yoktu.
Verda'nın araca bindiğinden emin olduktan sonra adımlarını Kayra ve Cenk'e doğru ilerledi. Kayra'nın,Cenk'e bağırarak söylediği sözlerden Asya'nın ve ismini duyunca olduğu yerde donup kalmış aklından binbir türlü düşünce gelip geçmiş fakat hiç birini şu an yaşanan olayla bağdaşdıramamıştı.Bakışları hala ikili arasında gidip gelirken Cenk'in delirmiş gibi Kayra'nın yakasına yapışması ile müdehale etmek için onlara doğru hızla yaklaşmaya başlamıştı ki Cenk'in bağırarak söylediği sözlerle değil onlara yaklaşmak ayaklarına beton dökülmüşcesine olduğu yerde çakılıp kaldı.
Aklı durmuş hiç bir şekilde düşünemiyordu. Boşlukta dönen sadece Cenk'in sözleriydi. "Asys hamile! Senden hamile!" Sürekli dönen aynı kelimelerle başını olumsuz anlamda sallayarak elleri ile yüzünü sertçe sıvazladı. Olamazdı! Böyle bir şeyin iki dünya bir araya gelse imkanı yoktu. Öyle bir şey yapmamıştı.Cenk'e güvenmekle hata etmişti! Kesinlikle hata etmişti! Asya da gözü vardı ve kendisinin onu Asya'ya yaklaştırmayacağını bildiği için pis bir oyun oynuyordu. Onu böyle pis bir oyunla saf dışı bırakıp amacına ulaşacaktı. Saniyeler içinde kendi kendine yazdığı senaryo ile öfkenin bedeninden taşması bir olmuş ve attığı bir kaç adımla yumruğunu Cenk'in suratına geçirerek kısık fakat keskin bir ses tonuyla tehtit edercesine konuşmuştu.
"Seni öldürürüm Cenk! Yemin ediyorum seni öldürürüm! Pis iftiralarını,kirli oyunlarını da al defol git buradan! Bir daha da Asya'ya yaklaşmayı bırak aklından geçirmeyi bile düşünme!"
Kayra neler olup bittiğine anlam veremezken öğrendiği şeylerin şaşkınlığıda cabasıydı. Gerçekten bir iftiramıydı yoksa Asya ve Tuğra'nın son zamanlardaki garip hallerinin bu öğrendikleri ile gerçekten bi alakası var mıydı? Düşüncelerinden Tuğra'nın yediği yumruktan sonra sendeleyerek kendisine çarpması ile sıyrılırken Cenk'in canı yanarmış gibi dilinden dökülen sözler ortamda ölüm sessizliğine neden olmuştu.
"Ulan hayvan ne iftirası lan ne iftirası!? Nilay sürtüğünün o gece Asya'ya oynadığı kirli oyunda sende vardın! Asya'ya dokunan Uras değil sendin! Ben o gece Uras,Asya'ya dokunamadan o odadan çıkarttım! Nilay,Uras'ın yaptıkları plana uymayacağını anlayınca ona bir çeşit ilaç vermek için tuttuğu adamı yollamış odaya! Ben o piç Uras'ı odsfan çıkarttığım için Nilay'ın tuttığu adam seni Uras zannederek o ilacı sana enjekte etmiş! Çünkü o odadan ben o piçi alıp çıktıktan sonra o odaya Asya'yı kurtarmak için sen girmişsin!"
Ellerini saçlarındsn öfkeyle geçirip çekiştirirken kendi kendine çaredizcr fısıldadı.
"Yapmamalıydım! O öfkeme yenilip Asya'yı orada bırakmamalıydım!" Kendine olan öfkesi hala ilk gün ki gibi yerini korurken Firuze'nin sözleri tekrar aklına gelince içini kaplayan kaybetme korkusu ile bakışları tekrar hızla Tuğra'ya döndü.
Arkasında onun kopyası olan adamla Tuğra'nın yüzünün rengi atmış büyük bir şok yaşadıkları yüz ifadelerinden belli olurken Cenk ne yapacağını bilemeyerek bu defa yalvarırcasına konuştu.
"Tuğra yalvarırım kendine gel lann! Asya hamile ve bebek senden! Asya o gece seninle birlikte olduğunu,bebeğinin babasının sen olduğunu biliyor! Az önce Firuze ile konuştu kendine zarar verecek!"
Tuğra hala girdiği şokla,o gece Asya'nın başına gelen olayla, o gece kendi yaşadığı gariplikleri birleştirmeye çalışırken Kayra işittiği son sözle kendine gelirken bakışları hızla ikizini bulmuş onun hala şokta olduğunu fark edince yüzüne sert bir yumruk geçirerek kükremişti.
"Ne bok yediniz siz lan!? Günlerdir bir birinizden köşe bucak kaçmanızın nedeni bu muydu laan!? Şimdi ya hemen kendine gel Asya'yı bulalım, ya da ben seni olduğun yere gömeceğim!"
Tuğra yüzünde hissettiği acıyla kendine gelirken öldürücü bakışlarını Cenk'e çevirdi tekrar ve öfkeyle kükredi.
"Sennbütün bunları nereden biliyorsun lan!? Sen o geceyi nasıl öğrendin!? Sen Asya'nın hamile olduğunu nasıl öğredin!? Asya'nın kendine zarar vereceğini nereden biliyorsun lan piç!?"
Cenk gelen sorularla ellerini sertçe yüzünde gezdirdi. O Asya'nın hayatından endişe ederken bu gerizekalı burada kendisine hesap soruyordu. Bir an önce Asya'nın iyi ve sağlıklı olduğundan emin olmak için hızla cevap verdi.
"Gördüğüm ilk günden beri Asya'nın peşinde hep bir adamım vardı. Benim olmadığım zamanlar da koruma amaçlı peşine takmıştım! Çünkü Nilay'ın bir boklar yiyeceğini biliyordum! O geceden sonra da telefonlarını dinlemeye aldırttım! Uras ve ya Nilay iletişime geçerse onların eceli olmak için! Kendine zarar vereceğinide böyle öğrendim!" Ellerini bıkkınca iki yanına açarak öfkeyle karışık bağırdı. " Soruların bittiyse artık Asya'yı bulmak istiyorum! Kardwşim gibi onun da canına kıymasından endişe ediyorum çünkü!"
Cenk'in son sözleri ve Tuğra'nın tepkileri ile Kayra adamın söylediklerinin boş şeyler olmadığını anlamıştı. Ortada dönen bir dümen vardı ama şimdi olayın iç yüzünü anlamaya çalışmanın sırası değildi. Cebinden çıkardığı telefonla hızla karısını ararken Tuğra da Cenk'e doğru bir adım atarak yumruğunu suratına geçirdi ve işaret parmağını kaldırıp uyarırcasına salladı.
"Bitmedi lan puşt bitmedi!"
Açılan telefonla Kayra karısının sorularını es geçerek hızla konuştu.
"Asya nerede!?"
Derya kocasının sesindeki telaş ve öfkeyle ne olduğuna anlam veremezken şaşkınca cevap verdi.
"Üzerini değişmek için evine geçmişti."
Kayra'nın adımları apartmana doğru yönelirken aceleyele tekrar sordu.
"Ne kadar oldu geçeli!?"
Derya bir şeyler döndüğünün farkına vararak telaşını belli etmemeye çalışıp Asya'nın evine geçmek için odadan ayrıldı.
"Yarım saat kadar oluyor." Dış kapıya ulaştığında kapıyı açarken telaşla konuştu. " Kayra ne oluyor? Asya'ya bir şey mi oldu? Sesin neden böyle telaşlı öfkelisin?"
Kapıyı açıp adımını dışarıya attığı an çarptığı bedenle bakışlarını yukarı kaldırdığı an kocasının kükremesi bir oldu.
"Asya kendisine zarar verecek! Çabuk Ali amcamların evine in!"
Kayra telefonu kapatır kapatmaz apartmanın kapısına doğru koşar adım ilerlerken Tuğra onun bir den bağırması ile iyice telaşlanmış ve koşar adımlarla peşinden ilerlemişti. Aklı karma karışık,duyguları bir birine girmiş ne düşüneceğini ne yapacağını bilmez bir durumdaydı fakat bildiği tek şey Asya'nın kendisine zarar verme ihtimalinin canını fazlasıyla yaktığıydı.
Apartmana girdiğinde Kayra'nın metdivenlere yönelmesi ile oda peşinden o yöne yönelmişti.
Basamakları birer ikişer çıkarken içinden Asya'nın kendisine bir zarar vermemiş olmasını diliyordu sürekli.Beşinci kata kadar nasıl çıktığını aklından geçen bin bir türlü senaryoyu nasıl yazıp çizdiğini ve aslında hissettiği korkunun gerçeğin yanında sadece bir ön hazırlık gibi kaldığını, önüne geldikleri açık kapıdan işittikleri Derya'nın çığlık sesiyle ,gerçek acıyı ve korkuyu şu an yaşadığı tarifsiz duyguyla anlaması bir olmuştu.
"Asyaaa!!!"
Yitenumutlar....
|
0% |