Yeni Üyelik
5.
Bölüm
@yitenumutlar

 

Bölüm Şarkısı - Neşe Karaböcek - İnşAllah- MaşAllah

 

 

Ben geldimmmm 😁😁 Keyfli okumalar hepinize yorumlarda bekliyorum sizleri 😘😘

 

 

Kapının ağzında duydukları çığlık sesiyle Tuğra'nın korku dolu bakışları Kayra'yı bulurken ikisi de donmuş gibi hareket edemiyorlardı. İkilinin arkasından gelen Cenk onları sertçe iterek içeriye girerken onlarda kendisine gelmiştiki içeriden kükreyen adamın sesiyle o yöne doğru iletlediler.

 

 

"Asya!!! Sakın kızım ver elini bana! Yapma yavrum! Seni bunu yapmaya iten sebep her neyse konuşuruz! Ver kızım elini bana hadi!"

 

 

Tuğra ve Kayra sesin sahibinin babaları olduğunu bile balkona çıkınca fark edebilmiş, bakışları babalarının elini uzattığı yöne kayınca, balkonun dış kısmında korkuluklara tutunur halde olan Asya'yı bulmuştu bu defa.

 

 

Gördükleri manzara karşında ikisi de şok olmuş bir şekilde kalırken, Cenk ani bir hareketle korkuyla Asya'ya doğru bir hamle yaptı.

 

 

"Asyaaa!"

 

 

"Kal ordaaa!"

 

 

Mehmet'in kükreyişi evi inletirken Cenk'e doğru kaldırdığı eli ile Cenk olduğu yere çakılı kalmıştı adeta.

 

 

" Olduğun yerde kal! Görmüyor musun kendinde değil!"

 

 

Mehmet'in kükreyişi Asya'yı da kendine getirirken ağlamaktan şişmiş gözlerini onlara doğru çevirerek titrek bir sesle fısıldadı.

 

 

"Yaklaşmayın! Yalvarırım gidin Mehmet amca! Be...Ben yapamam! Bu halde yaşayamam! Yaptığım hata yüzünden yaşayarak kimsenin hayatını mahfedemem!"

 

 

Sözlerini bitirip bakışlarını tekrar aşağıya doğru çevirerek başını olumsuzca sallayıp güçsüzce tekrar fısıldadı.

 

 

"Yapamam!"

 

 

Asya'nın perişan hali ve yapmaya çalıştığı şeyle Tuğra'nın içini bir ateş sarmıştı. Her şey onun yüzünden olmuştu. Bilmeyerekte olsa zarar vermişti ona. Nilay şeytanının kirli oyununa kurban olmuşlardı ama izin vermeyecekti! Ne olursa olsun Asya'nın canına kıymasına asla izin vermeyecek,yaşadığı sürecede bu yükü onun omuzlarına bırakmayacaktı!

 

 

Kayra ve Cenk'in arasından sert bir şekilde geçerek bir anda,daha kimse ne olduğunu anlamadan o da Asya gibi balkonun dıştarafına geçti bir hamlede.

 

 

"Tuğraaa!" Derya attığı çığlıktan sonra başını kocasının göğsüne gömerek gözyaşları arasında fısıldadı. "Ne yapıyor bunlar akıllarınımı kaçırdılar!? " Kayra karısının başını göğsüne bastırıp başına bir öpücük bırakarak endişeli bakışlarını kardeşi ve Asya'dan çekmeden fısıldadı.

 

 

"Onlar kaçırdımı bilmem ama bu Tuğra aptalı Asya'yı oradan indiremezse ve onlara bir zarar gelirse benim kaçıracağım muhtemel!"

 

 

Mehmet oğlunun yapmaya çalıştığı şeyin Asya'yı kurtarmak için bir hamle olduğunu düşünsede içi içini yiyordu ikisinede bir zarar gelecek diye.

 

 

Tuğra yavaşça Asya'ya doğru yaklaşırken ona zarar vermekten korkarak içindeki korkuyu bastırmaya çalışıp boğuk bir sesle konuştu.

 

 

"Sen şimdi buradan atlarsan yemin ederim bende atlarım Asya!" Asya'nın bakışları Tuğra'yı bulurken o akan gözyaşlarına inat yüzüne buruk bir gülümseme kondurarak devam etti sözlerine. " Seni herkesten korudum ama ben kendimden koruyamamışım! Bilmeden de olsa en büyük zararı ben vermişim sana!"

 

 

Asya,Tuğra'nın sözleri ile başını iki yana sallayarak gözyaşları içinde fısıldadı.

 

 

"Senin suçun yok! Yalvarırım geç diğer tarafa Tuğra! Ben kimsenin yüzüne bakamıyorum! Herkesten utanıyorum!"

 

 

Kayra,Asya'nın sözleri ile Cenk'in anlattıklarının doğruluğuna kanaat getirirken dudaklarından kaçan küfüre engel olamadı.

 

 

"Siktir! Ulan sürtük karı seni bulup yedi sülalenin üstünden geçirtmezmiyim lan ben!"

 

 

Asya'nın sözleri, Tuğra' nın yüzünden okunan pişmanlığı ile Mehmet aklına gelen düşünceleri kovmaya çalışırken Kayra'nın küfürü ile şaşkınca ona döndü.

 

 

Tuğra,Asya'ya biraz daha yaklaşarak parmaklarını onun parmak uçlarına değdirerek güçsüzce tutmata çalıştı.

 

 

"Geçmem! Sen utanılacak bir şey yapmadın! Esas ben utanıyorum! Senin yüzüne bakmaya bile utanıyorum Asya!" Tuğra'nın son sözlerinden sonra Asya başını hızla ona çevirerek bakışlarını gözlerine odakladı. Tuğra'nın kendi gözlerine takılı kalan gözlerinden geçen pişmanlık,acı,öfke,şefkat ve en önemlisi utanç duygusu ile gözyaşları dahada şiddetlenerek fısıldadı.

 

 

"Biliyorsun!" O bakışlardan anlamıştı. Tuğra da biliyordu o gece birlikte olduğu kişinin kendisi olduğunu.

 

 

"Biliyorum! Biliyorum ve sana yemin ederim seni asla yalnız bırakmayacağım Asya! Böyle bir yükü asla senin omuzlarına yüklemeyeceğim!" Asya başını olumsuz anlamda sallarken o gün bile Tuğra'nın karşısında bu denli utandığını hatırlamıyordu.Öyle utanıyordu ki bir an önce hayatına son verip parçasının dahi bulunmasını istemiyordu. "Ne olur vazgeç şimdi bu saçmalıktan!" Biraz önce parmaklarına dokunduğu elini ona doğru uzatarak sözlerine devam etti. " Bazen bizim hata olarak gördüğümüz,kabullenmek istemediğimiz olaylar beraberinde büyük mucizeler getirir Asya!" Asya'nın boşluğa dalan bakışlarının odağı olmak için ona biraz daha yaklaşarak elini gözlerinin önüne doğru uzattı.

 

 

Gözlerinin önüne uzanan elle Asya bakışlarını tekrar Tuğra'ya çevirince o başını hafifçe eğerek gözlerinin içine bakarak acıyla fısıldadı.

 

 

"Yapma! Ben seni de,eğer gerçekten içinde büyüyen benim bebeğim varsa ikinizi de bir ömür başım üstünde taşımaya yemin ederim! Yeterki kendine bir zarar verip benim omuzlarıma vicdan yükünü yükleme!"

 

 

"Neee!" Mehmet işittikleri ile dudaklarından firar eden hayret nidasına engel olamazken bakışları Kayra'yı bulmuş eliyle Asya ve Tuğra'yı işaret ederek başıyla ne oluyor dercesine öfkeyle oğluna bakmıştı.

 

 

Kayra başını olumlu anlmada sallarken diğer taraftan karısının şaşkın bakışlarına karşılık alnına bir öpücük bırakarak fısıldadı.

 

 

"Ben anlarsam ne olduğunu size de anlatacağım!"

 

 

Cenk ise sadece Asya'ya odaklanmış kardeşi ile aynı kaderi paylaşmaması için korkuyla bekliyor elinden bir şey gelmediği için kendinie kızoyordu. Sanki oradaki Asya değil kardeşiydi ve yine ellerinden kayıp gidecekti. Dolan gözlerini elleriyle ovarak boğazındaki yumrudan kurrulmak için sertçe yutkundu ve Mehmet'e yanaşarak güçlükle fısıldadı.

 

 

"Bir şeyler yapın! Zarar verecek kendine! Eğer siz yapamıyorsanız bırakın ben yapayım! Yeterki insin o lanet yerden!" Diyerek hareketlenirken Mehmet yanındaki adamın sözleri ve fevri hareketi ile yaşadığı şoktan ancak çıkabilmişti. Şu an bu yabancının kim olduğunu bile merak edecek hissi kendinde bulamıyor çalışmayı bırakan aklına lanet ediyordu. İşittikleri ile tabiri caizse eşekten düşmüş karpuza dönmüştü. Sakinleşe bilmek adına derin bir nefes alarak bir kaç saniye bekledi ve kuruyan dudaklarını ıslatarak konuştu. Ne olursa olsun Asya'yı vazgeçirmeliydi.

 

 

"Asya! Gel kızım hadi!" Asya'nın bakışları bu defa yanındaki adamı bulurken Mehmet yüzüne kondurmaya çalıştığı gülümseme ile sözlerine devam etti. " Ne olduysa olmuş artık. Ben arkandayım. Ne yaşadıysanız konuşup halledeceğiz. Bu bi çözüm değil kızım. Anneni düşün...Ona bu acıyı yaşatmaya hakkın var mı? Ya baban! Seni gözünden bile sakınırken ona nasıl söylerim ben sahip çıkamadım kızına ellerimin arasından kayıp gitti diye. Yapma kızım hadi gel."

 

 

Mehmet'in her sözüyle Asya'nın ağlaması daha da şiddetlenirken Mehmet'in de gözleri dolmuştu karşısındaki kızın perişan haliyle. İçi gidiyor bir şey olacak,bir kaza yaşanacak diye deli gibi korkuyordu. Ne derdi arkadaşına? Emanetine sahip çıkamadım gözlerimin önünde canına kıydı ben sadece bakmakla yetindim mi diyecekti. Ona bir adım daha yaklaşarak tekrar konuştu.

 

 

"Ne oldu bilmiyorum ama yemin ederim sana zarar veren oğlumsa kendi ellerimle cezasını keseceğim!"

 

 

İşittiği sözlerle Asya başını hızla olumsuz anlamda salladı.

 

 

"Tuğra'nın bir suçu yok Mehmet amca! Yalvarırım ona bir şey yapma! Oyuna getirdiler bizi! Kurban olarak seçtiler! Onun bir suçu yok! O asla bana bile isteye zarar vermez!"

 

 

Tuğra hala kendisini savunan Asya'ya ne diyeceğini bilemedi. Nilay öyle bir oyun oynamıştı ki ömür boyu bir utanç yüklemişti omuzlarına. Ona emanet edilen kıza dokunmuş hayatlarını alt üst etmişti. Ömrü boyunca ne Asya'ya bakacak yüzü,ne Ali amcasına,ne Ayşe teyzesine ne de Emir'in yüzüne bakacak yüzü vardı. Kimsenin yüzüne bakacak yüz bırakmamıştı o şeytan!

 

 

"İster suçlu olsun ister suçsuz! Eğer sen oradan atlarsan,kendine ve taşıdığın cana zarar verirsen, sizin üstünüze yemin ederimki bu Tuğra itinide arkanızdan atarım! Madem seni koruyamamak gibi bir hata yaptı bedelini ödesin it!"

 

 

Mehmet'in sözleri Asya'yı daha derin düşüncelere iterken bakışlarını kendini korkuyla izleyen Tuğra'ya çevirdi. Sürekli dolup boşalan gözleri görüşünü kısıtlarken korkuluktaki elini gözlerini korumak için kaldırması ile sendeleyince Tuğra hıxla korkuluktaki koluna uzanarak sıkıca kavradı ve ona doğru yaklaşarak dengesini sağlamasına yardımcı olarak fısıldadı.

 

 

"Ne olur vazgeç artık Asya! Yemin ederim yanındayım ben!" Sözlerinin arasında korkuluğu tutan elinin parmağını hafifçe kaldırarak babasına yaklaşması için işaret ederek sözlerine devam etti. " Gerekirse kimse duymayacak bu olayı! Sana söz veriyorum kimse duymayacak!"

 

 

Mehmet yavaşça ikiliye doğru yaklaşırken Asya ağlamaktan kısılan sesiyle isyan edercesine konuştu.

 

 

"İçimde büyüyen bir bebek var! Ben bu bebeği nasıl açıklarım anneme babama Tuğra!? Ben herkese ne derim!? Nasıl saklayacağız!? Bir bebek nasıl saklanır!?"Sözlerinin sonuna doğru sesi iuice kısılmış ve kendini öne doğru bırakırken Tuğra korkuyla bapırmış aynı anda Mehmet'te,Asya'yı belinden kavramıştı.

 

 

"Evlen benimle!"

 

 

Tuğra'nın sözleri derin bir kuyunun içinde yankı yaprcasına yankılanmıştı kendini boşluğa bırakmak üzere olan Asya'nın kulaklarında. Bedeninin hızla çekildiğini hissederken bilincide bedeni gibi hızla çekilmişti karanlığa.

 

 

Mehmet,Asya'yı belinden kavrayarak kucağına alırken onun bayıldığını fark edince bakışlarını hızla Derya'ya çevirdi.

 

 

" Derya!" Mehmet'in kükreyişi ile kocasının göğsündeki başını korkuyla ona çeviren Derya,Asya'yı sağ salim görmenin rahatlığı ile tuttuğu nefesini titrekçe bıraktı.

 

 

"Kimseye fark ettirmeden Azra anneni hemen buraya getir kızım!"

 

 

"Baba! Asya zaten perişan önce bir hastaneye götürelim!"

 

 

Tuğra'nın sözleri ile Derya iki arada kalmış gibi bakışlarını kocasına çevirince onun başıyla git işareti yapmasıyla kapıya doğru yöneldi.

 

 

Cenk göz yaşlarını koluna silerek Tuğra'yı onaylarcasına konuşarak Mehmet'e yaklaştı.

 

 

"Tuğra haklı. Bence hemen bir hastaneye gidelim.Bir doktor görsün Asya'yı." Diyerek Mehmet'in kucağındaki Asya'yı almak için kollarını uzatınca Tuğra'nın kükreyişi ile bakışlarını ona çevirdi.

 

 

"Dokunmaa! Sakın ona parmağının ucu bike değmesin canını alırım senin Cenk!"

 

 

Cenk'inse niyeti tamamen farklıydı. Orta yaşlı adamın Asya'yı taşıyamayacağını düşünmüş,Tuğra'nın ise perişan halinden dolayı kendisi taşımayı düşünmüştü. Kesinlikle bir art niyeti yoktu. Tuğra'nın da sinirlerinin boşaldığının farkındaydı ve onu anlıyordu. İki elini de dur dercesine kaldırarak sakin olmaya çalışıp konuştu.

 

 

"Sakin ol! Tamam dokunmuyorum! Ben sadece yardım etmek istedim."

 

 

Tuğra babasına yaklaşırken Cenk'e ters bakışlar atarak öfkeyle tısladı.

 

 

"Niyetin yardım etmek olsaydı bildiklerini bu güne kadar saklamazdın! Bu yaptığının hesabını vereceksin Cenk! "

 

 

Babasının kucağından Asya'yı bir hamlede kucağına alarak içeriye doğru yönelirken Cenk daha fazla dayanamayarak konuştu.

 

 

"Benim veremeyeceğim hesap yok Tuğra Yaman! Ama şimdi ne yeri ne zamanı! Sen Asya ile ilgilen ben gereken her şeyi ıspatlı delilli anlatırım elbet! Ha dersenki sana inanmam,ben öyle bir şey yapmadım kendimden eminim,o gecenin görüntülerini sana da atarım! Asya'nın masumluğuna,senin kadar bende leke gelmesini istemem!"

 

 

İşittikleri ile öfke Tuğra'nın bedenine dalga dalga yayılırken Kayra kardeşinin değişen yüz ifadesinden duruma müdehale etmesi gerektiğini anlayarak Cenk'in omzuna elini koyarak sertçe sıktı.

 

 

"Lafını sözünü tartta konuş lan! Geldiğinden beri sabrediyorum benim canımı daha fazla sıkma! Ne anlatacaksan ben varım burada bana anlatacaksın! Ne görüntüsü varsa elinde bana göstereceksin!"

 

 

Kayra'nın sözleri ile Cenk yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

 

"Gel benimle!"

 

 

Tuğra,Kayra ve Cenk arasında geçen konuşmayı umursamadan kucağında Asya ile hızlı adımlarla onun odasına doğru ilerlerken Mehmet'te onları takip ediyordu. Odaya girerek Asya'yı yatağına dikkatle yatırdı ve telaşla babasına dönerek akan göz yaşları arasında konuştu.

 

 

" Baba hastaneye gidelim. Böyle olmaz. " Eliyle yatakta solgun bir şekilde yatan Asya'yı işaret ederek korkuyla sözlerine devam etti. " Ya bir şey olursa ona! Hamile dedi! Cenk Asya hamile dedi! Bebek senden dedi! Baba bir şey olmasın! Ya Asya'ya bir şey olursa! Ya bebeğe bir şey olduysa ba..." Yüzüne inen sert tokatla babasının kükreyişi bir oldu.

 

 

"Kendine gell!" Tuğra'nın omuzlarından tutarak sertçe sıktı." Ne boklar yedin,ne hsltlar geldi başınıza bilmiyorum ama ya kendine gel,ya ben seni ayağımın altına alacağım!" Tuğra yaşadığı şoktan yüzünde hissettiği acıyla çıkarken dinmek bilmeyen gözyaşlarını durdurabilmek adına avuç içlerini sertçe bastırdı gözlerine ve dili bir anda çözülmüşcesine telaşla konuşmaya başladı.

 

 

"Onun bir suçu yok baba! Bütün hata bende! Koruyamadım onu! Nilay şeytanından koruyamadım! Asya ile aramda bir şey var zannediyordu hep! Ben tanıyamamışım o yılanı! Meğer herkesle düşüp kalkıyor,kirli oyunlar çevirerek insanların hayatını mahfediyormuş! Ben ondan ayrılınca sebep olarak Asya'yı gördü! Ona aşığım zannetti! Ama yemin ederim Asya'nın bir suçu yoktu baba! Ben, Nilay'ı beni aldattığı için terk ettim! Oda bunu yediremedi Asya'yı sevdiğim için onu bıraktığımı düşündü."

 

 

Acı dolu bakışları yatakta bilinçsizce yatan Asya'yı bulurken kendine olan öfkesiyle dudaklarını ısırarak başını onaylamazca iki yana sallayıp eliyle göğsüne sertçe vurdu.

 

 

"Ben Asya'yı nasıl seveyim baba!? Ben bana emanet edilene o gözle nasıl bakayım!? Anlatamadım! Hiç anlamadı! İğrenç bir oyunla Asya'yı kirletmeye, masumluğunu çalmaya kalktı! Madem onu temiz bir kadın olarak görüyorsam, Asya'nın da ondan farkı kalmayacağını söyleyerek tehtit etti beni! Ben bilemedim! Asya'ya böyle bir acı yaşatacaklarını bilemedim! Aklım almadı! Anlayamadım! Koruyamadım onu baba! Ben bana emanet edilene sahip çıkamadım!"

 

 

Mehmet seslenmelerine rağmen sesini duyuramadığı oğlunun omuzlarından tutarak sertçe sarsarak bağırdı.

 

 

"Kendine gel!!" Tuğra'nın bakışları babasını bulurken Mehmet ona sesini duyura bilmenin rahatlığı ile Tuğra'yı kendisine çekerek sıkıca sarıldı. Asya ve oğlu bu gün ömründen ömğr götürmüştü. Onların o balkonda verdikleri mücadele,birine zarar gelecek korkusu ölüp ölüp dirilmesine neden olmuştu. Sorsalarki bu hayatta en zorlandığın an hangisi diye hiç şüphesiz o anı derdi. Asya'nın perişan hali,oğlunun onu ikna etmek için verdiği mücadele,onlara bir şey olma ihtimali ömrü boyunca yaşadığı en zor andı. Asya'nın kendi çocuklarından,Derya'dan hiç bir farkı yoktu. Diğerleri de öyleydi onun için. Birinin ayağına taş değse kendi canı yanar dünya dar gelirdi ona. Bu pis oyunu Asya ve oğluna kim oynadıysa,bu dünya da cehennem ateşini onlara tattırmazsa adam değildi. Ama önce bu meseleyi çözmeli Asya ve Tuğra'yı en az hasarla kurtarmalıydı bu çevrilen dümenden. Drrin bir nefes alarak hafif geri çekildi ve elleriyle Tuğra'nın başını kavrayarak alnını alnına bir kaç sefer vurarak konuştu.

 

 

"Sen benim oğlumsun! Mehmet Yaman'ın oğlu,Tuğra Yaman! Yakışıyor mu lan sana kendini kaybetmek! Senin annen kim oğlum!? Dik duracaksın! Benim çocuğum,bizim yetiştirdiğimiz çocuklarımız utanılacak hiç bir şey yapmaz! Ben senden de Asya'dan da eminim! Varsın top yekün gelsinler! Varsın en pis oyunları oynayıp,en büyük dümeni çevirsinler! Sizi yem etmem kimseye lan! Onlar kimle dans ettiklerini bilmiyor! Oyun oynuyoruz zannederken Şeytanın inine çomak soktuklarını bilmiyorlar evlat! Onlar bir oyun oynadıysa ben alasını oynar,alayını ipe dizerim koçum!Şeytan Emine'nin torunuyum lan ben! Anan Azra senin Azra! Bu ne demek sen öğrenemedin mi!?"

 

 

Babasının sözleri ile Tuğra'nın dudaklarından inlercesine bir kıkırtı kaçarken Mehmet'te gülümseyerek sözlerine devam etti.

 

 

"Şimdi söyle bakalım Asya gerçekten torunuma hamile mi?"

 

 

Babasının sözüyle Tuğra'nın bakışları tekrar Asya'yı bulurken dudaklarını büküp başını bilmiyorum dercesine salladı.

 

 

"Bilmiyorum. Ben o geceye dair hiç bir şey hatıtlamıyorum. Asya da aynı durumda oda hatırlamıyordu. Biz Asya'nın tecavüze uğradığını düşünmüştük. Meğerse ona bu kötülüğü yap..."

 

 

"Şhhhtt! Tamam lan! Kendini suçlamaya başlama yine. Cenk'in dediğine göre ve Asya'nın kendine zarar vermeye çalışırken söylediği sözlere, perişan haline göre büyük ihtimal hamile evlat!" Babasının sözleri ile Tuğra'nın aklına Asya'nın teşebbüs ettiği şey gelince kalbine bir bıçak saplanmışcasına acıyla gözlerini kapattı. Oğlunun bu hareketi ile Mehmet onun düşüncelerini öğrenmeye çalışmak için tekrar konuştu.

 

 

"Ama önce o gece ona dokunan gerçekten senmiydin onu öğrenelim. Ona göre bir yol izleriz."

 

 

Babasının sözleri ile Tuğra'nın gözleri aniden açılırken bir adım geri çekikerek öfkeyle konuştu.

 

 

"Ne demek dokunan senmiydin öğrenelim!?" Elini kaldırarak işaret parmağı ile az önce yaşadıklarını vurgulamak istercesine balkonu işaret etti." Ben Asya'ya orada bir söz verdim! Kimin dokunduğu umrumda değil! İster ben olayım ister başkası! O o lanet yerde ölümle yaşam arasında gidip gelirken ben ona tutundum baba! Bir umut dedim,o da bana tutunursa onu bu defa ömrümün sonuna kadar koruyacağıma söz verdim! Sen tutmuş bana neler diyorsun! Asya'ya dokunan ben değilsem, bebeğin babası ben değilsem onu yalnız mı bırakayım!? Bu yakışır mı bana!? Bu bize yalışır mı baba!?"

 

 

Oğlunun sözleri ile Mehmet aldığı karardan emin bir şekilde gülümseyerek başını salladı ve Tuğra'nın omzuna sert bir yumruk attı.

 

 

"Sen kimi sorguluyorsun it herif! O an söylediklerinin,verdiğin sözlerin hepsini duydum lan! Acaba desim anı kurtarmak için mi söyledi. Eğerki öyle bir şey yapmış olsaydın seni eşek sudan gelinceye kadar döver o balkondan bu defa ben atardım Tuğra! Ne olursa olsun Asya'nın başına ne gelirse gelsin o veridğin sözden sonra Asya benim gelinim sayılır artık!"

 

 

Babasınım sözleri ile Tuğra rahat bir nefes alırken Mehmet yatağa doğru yaklaşıp Asya'nın gözyaşlarından yüzüne yapışan saçları bir baba şefkati ile geriye iterek hafifçe okşadı. Kendisini izleyen oğluna balışlarını çevirerek sertçe tısladı.

 

 

"Ne dikiliyorsun orada minare gibi! Git kolonya filan bir şeyler bul gelinimi ayıltalım! Torunuma bir şey olacak yoksa!"

 

 

Tuğra babasının sözleri ile yüzünü buruşturup ona şaşkınca bakarken arkadan gelen şaşkın tiz bir çığlıkla yerinde sıçradı.

 

 

"Neeee!? Ne torunu!? Ne haltlar çeviriyorsun sen yine Mehmet!?"

 

 

Azra işittiklerinin şoku ile Mehmet'e şaşkınca bakarken o sırıtarak karısına göz kırptı.

 

 

"Tuğra baba oluyor karıcığım!"

 

 

Kocasına deli görmüş gibi bakan Azra yerinde sendeleyince Tuğra hızla annesinin beline sarılarak onu dengede tutmaya çalışıp babasına dişlerinin arasından tısladı.

 

 

"Ne yapıyorsun baba Allah aşkına!? Kadının kalbine mi indireceksin!? Hem ortada bir bebek var mı o bile belli değil!"

 

 

Derya telaşla odaya girerek hızla Asya'nın yanına yaklaştı ve yatağa oturarak göz yaşları içinde saçlarını okşarken bir taraftanda panikle konuştu.

 

 

"Neden hala kendine gelmedi!? Kenan amcamı mı çağırsaydık acaba baba?"

 

 

Derya'nın sözleri ile Mehmet yerinden hızla fırladı.

 

 

"Hayır efendim! Yok Kenan menan! Kenan bu durumu öğrenirse yedi düvele naklen yayın yapar! Olmaz! Çağıramazsınız!"

 

 

Azra hala üzerindeki şoku atamamışken kocasının garip halleri ile şok üsrüne şok yaşıyordu. Bu adam kardeşim dediği adamdan, hala ne olduğunu anlamadığı olay ne ise onumu saklıyordu? Ya bir kabus görüyordu, ya aklını kaçırıyordu.

 

 

"Baba abimi çağırayım o muayene etsin o zaman! Ya Asya'ya,ya bebeğe bir şey olacak!"

 

 

"Ne...Ne..." Azra elini kaldırarak yatakta bilinçsizce yatan Asya'yı işaret ederek konuşmaya çalıştı. " A...Asya ha..mile mi!?"

 

 

Mehmet oturduğu yataktan sırıtarak kalkarak karısına doğruna doğru yaklaşarak onun yüzünü avuçları arasına aldı.

 

 

"Hayatım kendine gel artık. Evet Asya hamile ve bebeğin babası da Tuğra! Bir torun daha geliyor kadın! Çocuk rekortmenliğinden sonra torun rekortmenliği de bizde Allahsız!" Azra kocasının sözlerinin ne anlama geldiğini idrak etmeye çalışırken iri gözlerini bir kaç kez kırpıştırmış Tuğra ise ne yapacağını bilemeyerek elleri ile yüzünü sertçe sıvazlayarak babasını uyarırcasına dişlerinin arasından tıslamıştı.

 

 

"Babaa! Daha bir bebek var mı onu bile bilmiyoruz! Ayrıca abartmıyor musun!? Kız bi kendine gelsin ya! Bi anlayalım var mı yok mu!?" Azra kocasının avuçları arasındaki yüzünü hafifçe oğluna çevirerek şaşkınca konuştu.

 

 

"Asya'yı sen mi hamile bıraktın!?"

 

 

Gelen soruyla Tuğra yüzünü buruştururken olayın kontrolünü tamamen kaybettiğini anlamıştı.

 

 

"Ne anlayacaksın be!? Hamile değilse ne olacak yani!? Kıza dokunmuşsun ortada mı bırakacaksın!? Tuğra seni gebertirim! Kimseye bırakmam ben gebertirim!"

 

 

Derya'nın çıkışı ile bakışlar bu defa ona dönerken Tuğra bıkkınca nefesini bıraktı.

 

 

"Kızım sen manyak mısın !? Ne dedim ben be!? Anlayıp bilmeden doğmamış çocuğa don biçiyorsunuz!? Bebek olmasa bile ben Asya'yı ortada bırakacak değilim sen merak etme!"

 

 

Ortada dönene muhabbetle Azra'nın da başı dönmeye başlamıştı artık. Hele bir de kocası iki de bir torun geliyor demiyor muydu bütün kan beynine sı... Düşünceleri arasında idrak ettiği şeyle gözlerini irice açtırarak fısıldadı.

 

 

"Asya hamile! Bebeğin babası Tuğra!" Bakışlarını kocasına çevirerek tekrar fısıldadı.

 

 

"Torun!"

 

 

Mehmet sırıtarak karısını onayladı.

 

 

"Evet hayatım torun!"

 

 

Azra başını hafifçe eğerek tekrar fısıldadı.

 

 

"Bir tane daha torun!"

 

 

Mehmet'te başını sallayarak karısını tekrar onayladı.

 

 

"Evet karıcığım bir tane daha torun! Rekor biz de Allahsız!"

 

 

Azra bir anda yaşadığı aydınlanma ile yüzündeki elleri sertçe ittirerek avazı çıktığı kadar bağardı.

 

 

"Sen ne diyorsun be adam! Bu ne demek biliyor musun!?" Karısının çıldırmış gibi bağırması ile Mehmet bir adım gerikeyerek oğluna doğru yaklaşıp ürkekçe fısıldadı.

 

 

"Size diyorum ki gitmeyin şu kadının üzerine bu kadar. Bak yaptığınızı beğendiniz mi çıldırdı anneniz."

 

 

Tuğra babasına şaşkınca bakarak sesinin tonunu ayarlayamadan konuştu.

 

 

"Baba ben ne yaptım şimdi!?"

 

 

Yüzüne inen tokatla neye uğradığını şaşırdı.

 

 

"Allah senin cezanı vermesin Tuğra! Sen nasıl dokuna bildin Asya'ya ha!? Nasıl!?" Tuğra ardı arkası kesilmeyen darbelerle neye uğradığını şaşırırken annesinin ellerini tutmaya çalışarak babasına döndü.

 

 

"Bir şey yapsana baba ya!? Çıldırttın saldın üzerime! "

 

 

"Sus oğlum! İdare et az lan! Düşünüyorum!"

 

 

Yüzüne inen tokatla acıyla inleyerek karısına şokk olmuşcasına baktı.

 

 

"Ahhh! Ne vuruyorsun bana şimdi be kadın! Ben ne yaptım şimdi!?"

 

 

"Susss! Susss Allahın cezası! Yine nasıl bir oyun çevirdin ha!? Ben malımı bilmez miyim!? Derya ve Kayra'yı bir araya getirmek için çevirdiğin dümenleri bilmiyor muyum ben ha! " Kayın validesinin sözleri ile Derya'yı bir kıkırdama alırken Mehmet sırıtarak uyarırcadına gelinine baktı.

 

 

"Yahu kadın ne oyunu çevireceğim be! Asya gelinim olsun dedim evet ama bunu sadece sana dedim!" Karısının ellerini tutarak bakışlarını şüpheyle kıstı ve sözlerine devam etti. " Azra bana doğruyu söyle bu senin planın değil mi!? Asya'yı benim kadar sende istiyordun gelinin olarak! Dayanamadın oğlun olacak bu kuduruk köpeğe söyledin,bu ayarsızda bilemedi ayarını,evlenmek için kızın aklını çeleyim derken hamile bıraktı. Şimdi de suçu bana atıyorsun! Sen çok fenadın kadın!"

 

 

Tuğra ve Derya ağızları bir karış açılmış bir şekilde Mehmet'e bakarken Azra bir şeyler söylemek için ağzını açıp kapattı bir kaç kez fakat diyecek bir şey bulamayınca kocasının karnına sert bir yumruk atarak Tuğra'ya döndü.

 

 

"Ne demek oluyor tüm bunlar!? Sen ne yaptığının farkında mısın oğlum! Ali duysa ne deriz!? Emir seni vurur be!"

 

 

"Kim kimi vuruyor hayırdır!?" Mehmet oğlunun omzuna kolunu dolayarak tekrar karısına döndü. " Aşık olmuşlar be ne var bunda büyütecek! Eee ateşle barutta yan yana durmaz nihayetinde! Yapmışlar bir cahillik! Yemişim Ali'sini de,Emir'ini de! Gider ister telli duvaklı alırız Asya'yı! Yeter büyütecek bir şey yok!" Kocasının sözleri ile Azra ona şüpheyle baksada bu meseleyi Asya'dan öğrenmeyince içi rahat etmeyecekti. Adımlarını yatakta yatan Asya'ya doğru çevirince Tuğra hafifçe babasına yanaştı.

 

 

"Baba ne aşkııı! Ne diyorsun sen Allah aşkına!?" Babasının kulağına doğru sessizce fısıldarken Mehmet oğlunun karnına dirseğini sertçe geçirerek fısıldadı.

 

 

"Suss sen! Bana bayak uydur. Bunların önüne aşkı yem olarak atmazsan siddin sene bu olayı kurcalarlar oğlum. Asya'nın başına gelenler, bu olayı bilip, duyan kişiler arasında kalacak. Sırr! Haaa amcanlara elbet söyleyip yardımlarını alacağız ben sadece olayı öğrenene kadar saklama tataftarıyım. Ama kadınlar duymasın. Onlar duyguları ile hareket ediyorlar mantık devre dışı onlarda. Duygularının odak noktası aşk olursa yapamayacakları şey yok. Bırak öyle bilsinler."

 

 

Azra, Asya'nın elini avuçları arasına alarak hafifçe ovdu ve üzgün gözlerle baştan ayağı süzdü. Allah biliyordu ya içten içe istemişti Asya'yı hep. Naifliği,ince düşüncesi, şefkati,merhameti ile tam Tuğra'yı tamamlayacak bir kızdı. Ama oğlunun Derya'ya yaşattıklarından sonra ne Ayşe'ye ne de diğerlerine bu fikrini hiç açamamıştı.Tuğra'nın da Asya'ya zarar vermesinden korktuğu içindi belki de açılamaması. Eli Asya'nın saçlarına giderken eğilerek hafifçe öptü ve burukça gülümseyerek konuştu.

 

 

"Ahh Asya ahh! Tutulacak başka kimse kalmadı mı da benim aptal oğluma tutuldun!? Bak şimdi den ne hale getirmiş seni boyu devrilmeyesice! Ama sen hiç merak etme bilirsin ben hep gelinlerimin yanındayımdır!Tuğra'nın sana yaptıklarını birlikte burnundan fitir fitir getireceğiz canım! "

 

 

Tuğra annesinin sözleri ile yüzünü buruşturarak ürkekçe fısıldadı.

 

 

"Anne! Ben bir şey yapmadım ki!"

 

 

Azra oturduğu yerden kalkarak çattığı kaşları ile oğluba dik dik bakarak çemkirdi.

 

 

"Daha ne yapacaksın azgın köpek! Kızı hamile bırakan ben miyim!?" Bakışlarını Derya'ya çevirerek sözlerine devam etti. " Annenm sen ayrılma sakın Asya'nın başından. Biz yukarıya çıkalım şüphelenmesin kimse şimdi. Asya kendine gelince bu meseleyi hallederiz.": Derya başını olumlunanlamda sallarken Tuğra araya girdi.

 

 

"Ben Asya'yı bu halde bırakıp gitmem bir yere. Ta ona bir şey olursa? Ayrıca doktora götüreceğim ben onu."

 

 

Azra oğlunun kolunu sertçe kavrayarak çekiştirdi.

 

 

"Düş önüme almayım ayağımın altına şimdi seni! Stresten bayılmış işte kız. Gelir kendine biraz sonra. Biz de gördük geçirdik şükür. Biliyoruz yani." Aslında Asya'nın başını öperken onun kendinde olduğunu anlamıştı. Onun utandığı için hal baygın numarası yaptığını fark edince biraz zaman tanıyıp kendine gelmesi için izin vermişti Asya ya.

 

 

Mehmet giden karısının arkasından Derya'ya yaklaşarak sessizce fısıldadı.

 

 

"Asya kendine gelince bana mesaj at kızım. Sende biliyorsunki olaylar karışık. Onunla konuşup bir çözüm yolu bulmamız lazım. Asya'nın durumunu kimse bilmeyecek. Onun daha fazla utanmasını istemiyorum ona göre Derya."

 

 

Derya,Mehmet'in sözlerini başıyla onaylarken Azra nın sesi yankılandı tekrar.

 

 

"Allah cezanı vermedin Mehmet! Gel artık buraya! Ne halt ediyorsun hala orada!?"

 

 

Mehmet gömleğinin yakalarını parmaklarının arasına sıkıştırarak silkalerken karısına cevap verdi.

 

 

"Asya ikiz mi doğurur üçüz mü onu tartışıyorduk Derya ile karıcığım! Ne halt yiyebilirim ki başka. Belki dördüz olur hayatım. Olur mu dersin Allahsız başarmışmıdır bizim hergele!"

 

 

"Ya sabır! Ya sabırr!" Karısının sabır çekişi ile Mehmet Derya'ya göz kırparak odadan çıktı. "Millet deliye ben akıllıya hasret kaldım ömrüm boyunca! Allahım ne bitmedik çilem varmış! Al canımı da kurtulayım yarabbim!"

 

 

Karısının son sözleri ile Mehmet hızla kolundan tutarak kendine doğru çevirdi ve çattığı kaşlarının altından öfkeyle bakarak homurdandı.

 

 

'"O nasıl dua Allahsız! Bir daha duymayayım! Hem heveslenme bu kadar öbür dünya da da kurtulamazsın benden sevgilim!" Kocasının sözleri ile Azra kıkırdayınca Öehmet dudaklarından küçük bir öpücük çalarak çapkınca göz kırpınca Tuğra onların bu haline yüzünü buruşturup homurdanarak merdivenlere ilerledi.

 

 

"Koyun can derdinde kasap et derdin de dedikleri bu olsa gerek! Kırkından sonra azanı teneşir paklar derdi rahmetli Emine ninem baba! Dikkat et istersen. Sen bu azgınlıkla Asya'dan beklediğin dördüzleri yapıp başımıza iş açmada!"

 

 

Mehmet oğlunun sözleri ile ensesine sert bir tokat patlatırken Asya kocasına cilveli bir şekilde göz süzmüştü ki Leyla'ların evinden yükselen seslerle Mehmet'le göz göze geldiler. Acaba Asya ve Tuğra olayı duyulmuşmuyudu?

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

 

Kayra elindeki telefonda dönen görüntüyü mahrem noktaya geldiği için hızla kapattırken dudaklarından dökülen küfre engel olamadım.

 

 

"Siktir!" Yumruk yaptığı elini içinde bulundukları aracın torpidosuna sertçe geçirerek sıktığı dişlerinin arasından Cenk'e doğru tısladı.

 

 

"Bunlar nasıl yaratıklar lan! Masum iki insanın hayatı ile oynamak bu kadar kolay mı!? Asya,Tuğra, senin kardeşin onların hayatları bu kadar ucuz mu!? Bu nasıl insanlık,bu nasıl bir vicdan ki o şerefsizler, o küçücük çocukların bedenlerini bile satabilmişler!? " Cenk'in,Uras'a yaptırdığı itirafları kayda aldığı görüntüler beyninin içinde dönüp dururken öfkeyle yumruğunu tekrar geçirdi torpidoya." O Uras puştunu öldürmüşsün,bu elimdeki görüntülerden de gayet açık ve net!"

 

 

İşittiği sözlerle Verda olduğu yerde daha da küçüldü. Biraz önce işittiği işkence seslerinin üzerine öğrendiği hikayelerin izerine bu Cenk denen adamdan ödü patlar olmuştu.Korkudan olduğu yerde titrerken fark edilmemek için dualar ederken bir taraftan da Tuğra'ya saydırıryordu. Sanki bindirecek başka araç bulamamıştı. Şimdi nasıl çıkacaktı bu kapandan. Korluyla düşünmeye çalışırken Kayra'nın sesi tekrar yükseldi.

 

 

"Ama inan bana zerre suçlu değilsin benim gözümde! Öyle bir pisliğe ölüm bile hak değil! Çocuklan çocukk! Hayvanlar bile hissediyorda koruuor o sabileri! Hayvan kadar merhameti yok bu şerefsizlerin!" Bir türlü sakin olamıyordu. Aklına geldikçe o görüntüler delirecek raddeye geliyordu. Hem Asya'nın hem Tuğra'nın hayatını karartmıştı o iki iblis. Cenk'in kardeşinin ölüm sebebi o küçük savunmasız çocukaların dünyalarjnı geleceklerini almışlardı ellerinden. Ellerini öfkeule saçlarından geçirerek tekrar Cenk'e döndü.

 

 

"Nilay denen iblis nerede peki!?"

 

 

Cenk gelen soru ile omuzlarını silkerek başını bilmiykrum anlamında salladı. Aklı tameamen Asya'daydı. Evet onu kurtarmışlardı,Tuğra onu yarı yolda bırakmamıştı mutluydu Asya'nın adına hemde çok mutlu. Belki ikisinin bir geleceği olabilirdi. Bir şansları vardı elbet. Kendisinin hiç olmayacak olan şansı Tuğra da vardı fazlasıyla. Onlar adına sevinse de içinde, hiç sahip olamadığı,olamayacağı Asya'yı sonsuza dek kaybetmedin acısı vardı. Düşüncelerine bırukça gülümserken Kayra tekrar konuştu.

 

 

"Ne demek bilmiyorsun!? O it söylemedi mi nerede olduğunu!?" Cenk'in sessizliğini yanlış anlayan Kayra ona şüpheyle baktı kısa bir süre ve tekrar konuştu. "Bak Uras'ı ortadan kaldırmışsın bu benim gözümde suç değil,fazlasıyla hak etmişti çünkü. Ama ben görevimi yapıp seni tutuklayacağım Cenk! Eğer Nilay'ın yeeini bilip onun cezasını da kendin kesmek için susuyorsan bizim işimizi zorlaştırır bu yaptığın sadece ve ben sana yardım edemem. Daha az ceza almanı engelleyemem. Biliyorum kardeşini kaybettin büyük bir acı bu ve Asya ya aşıktın aynı şeyler onunda başına gelince onu kaybetme korkusu yaşadığın için şu an şoktasın. Üzülerek söylüyorum ki Asya'yı umutman gerekecek."

 

 

Kayra'nın son sözleri ile Cenk'in bakışları hızla onu buldu. Ne zannediyorlardı onlar kendisini. Onu sevmeyen,sevme ihtimali olmayan bir kızı zorla kendibe aşık edeceğini mi? O çoktan vazgeçmiştiki Asya dan. Nesini anlamıyorlardı.

 

 

"Karnında kardeşimin bebeğini taşırken ne Tuğra ne biz Asya'nın başka bir adamla olmasına izin vermeyiz. Zaten Asya da Tuğra'nın bebeğini taşırken başka adama aşık olacak bir kız değil. Elbet olabilir ama bu şu an için çok uzak bir ihtimal. Olsa bile sen olamazsın! Ne babası ne abisi senin gibi karanlık işlerle uğraşan bir adamla olmasına izin vermez. Şimdi Asya için yaptıklarına ben minnettarım ama artık bize devret bu meseleyi ve Nilay'ın yerini söyle. Onun cezasını da kendin kesersen ömür boyu iki iblis yüzinden hapis yatacaksın!"

 

 

Cenk yüzüne yayılan alaylı gülümseme ile Kayra'nın gözlerine odakladı bakışlarını.

 

 

"Hapisten,tutuklanmaktan korkuyor gibi mi duruyorum oradan bakınca? " Kayra'ya doğru yaklaşarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı. " Evet öldürdüm o şerefsizi! Evet pişmanım! Ama pişmanlığım Nilay denen sürtüğü de öldürüp onun yanına,aynı cehenneme gönderememden! Yoksa o piçi öldürdüğüne zerre pişman değilim! Beni hapisle korkutmaya çalışma komiser! Benim hayatım hapislerde geçmiş sen neden bahsediyorsun! Çocukluğum,gençliğim benim ömrüm dört duvar arasında geçmiş be! Keşke ben o sürtüğü de öldürseydim de bana idam verseydiniz! Bir damla kanım akardısa onlardan daha şerefsizdim be!"

 

 

Kayra karşısındaki adamın bakışlarına yerleşen acıyla sertçe yutkundu. Bu adam feleğin çemberinden geçmiş kendi cenaze namazını çoktan kılmıştı belliki.

 

 

"Nilay yurt dışına kaçmış! Her yere haber saldım er geç elime düşecek! Ama şu an nerede,hangi delikte olduğunu bende bilmiyorum! Er geç elime düşecek elbet! Dha edinde benden önce siz bulun onu! Yoksa o kanı bozuğun kanından ibreti alem için destan yazarım! Şimdi beni tutuklamana gerek yok. Ben yarın merkeze gelir teslim olurum.İzin verirsen annemi görmek istiuorum bu gece."

 

 

Kayra karşısındaki adamın gözlerinde ufakta olsa yanlış bir hareketin izlerini aradı fakat yoktu. Herşeyini kaybetmiş bir adamın yıkık dökük duygularından başka hiç bir şey yoktu. Derin bir nefes alarak başını ağır ağır salladı.

 

 

"Yarın bekliyorum. En az cezayı alman içinde elimden gelen her şeyi yapacağım." Aracın kapısını açarak araçtan indi ve Cenk' e selam vererek apartmana doğru ilerledi.

 

 

Ona güvenmeyi seçmişti çünkü ne olursa olsun Asya ve Tuğra için çabalıyordu. Mert adamdı belliydi. Gönlü hiç ceza almasından yana değildi ama görevinin gereğini yapacaktı.

 

 

Kayra arabadan inince Verda'nın azıcık olan cesaretide bilmediği bir yerlerine kaçmıştı. Sebebi ne olursa olsun bir katille aynı araçtaydı ve titreyen bedeni kendine hiç yardımcı olmuyordu. Nevardı sanki adalete teslim etseydi sptal Kayra bu ada mı? Ya onu da öldürürse! Aklıma türlü cinayet senaryoları gelirken korkudan hızlanan nefesine dolan gözlerine engel olamadı.

 

 

Arabanın içinde birden yankılanan seslerle kalbi ağzında atar dereceye gelmişti. Galiba adam öfkeyle bir yerleri yumrukluyordu ya da o ses korkudan çırpınan kalbinin sesiydi. Mehmet haklıydı.Kesinlikle haklıydı çünkü o belayı çekmiyor belayı itina ile bulup bodoslama dalıyordu. Ne diye kaçmıştı ki o nişandan sanki. Onluk ne vardı yahu iki aptal açılamadıysa suç ondamıydı? Şimdi oturmuş yeni gelin gibi kırıtıyor olurdu en fazla. Gözyaşlarının arasında saçmaladığını fark ederek boğazına kadar gelen hıçkırığı bastıtıp sessiz kalmak adına ağzına kapadığı elini ısırdı.

 

 

Arabanın hareket etmesi ile ne yapacağını şaşırmıştı. Adamı durdursa Kayra ve Tuğra'nım kuzeni olduğunu söylese onu bırakırmıydı acaba? Kafasını iki yana sallayarak bu düşünceyi hemen eledi. Adam da salaktı çünkü. Bütün işlediği suçları bizzat duymuş, şahitlik etmişti.Aptal değildi ya bıraksın! Öldürür atardı bir kuytuya. Araçta yükselen sesle deyim yerindeyse bayılacak raddeye gelmişti.

 

 

Bir kere halimi sordun mu benim

 

Kalbime habersiz girdin sadece

 

Yedi kat ellerden farkın ne senin

 

Uzaktan uzağa gördün sadece

 

 

Bu adam kendi elleriyle öldürmezse korkudan öldürecekti onu. Hem vallahi hem billahi öldürecekti. Son ses müzik açmakta neydi? Bunlarda kulaktı nihayeyinde, onun ki gibi filtreli değildi. Düşüncelerinden, adamın şarkıya boğuk bir sesle eşlik etmesiyle sıyrıldı. Ağlıyor muydu o!?

 

 

Kör olsun bu aşkın gözü kör olsun

 

Bu sevda oyunu artık son bulsun

 

Hayırsız sevgili sen nasıl kulsun

 

Arayıp beni mi buldun sadece

 

 

Korkularını bir kenara bırakmış, adamın acıyla harmanlanmış sesiyle söylediği şarkıyı mest olmuş gibi dinliyordu. Sesinin bir güzelliği bir hoşluğu yoktu lakin acıyla çıkan o nağmeler sesinin boğuk tınısı Verda'nın korkularının üzerine bir perde çekmişti.

 

 

Geceler boyunca hep ben ağladım

 

Bir damla sevgiyi hep ben aradım

 

Çok sevildin ama seven olmadın

 

Seni sevdiğime güldün sadece

 

 

Adamın suçlu olduğunu bilsede içi acımıştı haline. Asya ya yapılanların cezasını kesmişti ve diğer madumlara yapılanların,ama bu onun silahı beline takıp yargı dağıtacağı anlamına gelmiyordu. Adaley vardı nizam vardı düzen vardı. Acı çekmesi,heleki aşk acısı çekmesi onu temizlemezdi. Belki iyi bir insandı fakat işlediği suçlar onun iyiliğini örtecek kadar büyüktü. Dağılan düşüncelerini toparlamaya çalıştı. Bir an önce çıkmaşıydı bu araçtan.Bir mafya ile aynı araçtaydı ve kendisi durmuş adamın acısını,iyiliğini eleştiriyordu.

 

 

Düşüncelerine o kadar dalmıştı ki ne aracın durduğunu,ne çalan telefonunu, nede kendisine çalan telefonunu uzatan adamın farkındaydı.

 

 

Odağında ve aklındaki tek şey kendisine çattığı kaşlarının altından bakan bir çift bal rengi gözdü.

 

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

 

Yusuf bir ileri bir geri dolanırken Mehmet içinden Verda'ya yapacağı işkenceleri düşünüyordu. Nasıl olmuştu da oyununa gelmişti o küçük şeytanın! Öfkeyle gözlerini kapattı. Sanki ilk defa geliyorsun! Ulan seni her defasında yaş tahtaya bastırıyor o yetden bitme! Bir de nasıl oldu diyorsun aptal! Gözlerini açtığı an babasını karşısında görünce ne oldu dercesine başını iki yana salladı.

 

 

"Ulan oğlum bu ne rahatlık!? Lan gelin yok ortada! Nişanlın yok lan! Nerede bu kız !? Nereye gider!? Gönlü yok muydu Verda'nın sende de kaçıp gitti!? Bir köy nüfusu kadar insan var şu evn içinde ama sorsan kimse bir şey görmemiş, duymamış, üç maymunu oynuyorlar bana!"

 

 

Babasının sözleri ile Mehmet seslice nefesini bıraktı. Başına ne işler mıştı Verda hanım! Elbet hesabını verecekti! Sakin kalmaya çalışarak babasına cevap verdi.

 

 

"Demek ki yokmuş gönlü bende baba. Ortadan kaybolmasının başka açıklaması olamaz değil mi ? Altı üstü bir nişan değil mi iptal ederiz olur biter. Hem kız en doğru kararı vermiş. Ne yapacak benim gibi biriyle evlenipte. Ömür boyu hasta bakıcılığı mı yapacak!"

 

 

Oğlunun son sözleri ile Yusuf yıllar önce yaptığı yanlışın bir kez daha farkına varırken onu ne kadar kırdığını bir kez daha anlamıştı. Ama her şeyi değişterebilir oğluna o şansı kendi elleri ile sunabilirdi.

 

 

" Ne iptali lan!? Neyin iptali!? Ben bütün çevreme,eşime dostuma oğlumun nişanı var diye davet etmişim memlekette kurbanlar devirip,davullar çaldırmışım küçük bey altı üstü nişan değil mi bozarız diyor! Ne bozuyorsun sen hayırdır aslanım!?"

 

 

Kenan ve Ömer öfkelenen arkadaşlarını sakinkeştirmeye çalışırken Mehmet'te daha fazla sabredemeyerek sesini yükseltti.

 

 

"Ne yapayım! Kendi kendimle nişanlanacak halim yok heralde!? Şu dakikadan sonra sana sahte gelinde bulamayacağıma göre,neyin tartışmasını yapıyoruz biz!"

 

 

Yunus, Mehmet'in koluna girerek onu dışarıya çıkartmaya çalışırken Yusuf tekrar bağırdı.Kadınlat ise yaptıklaro planın nasıl bir anda bu denli karıştığını düşünüyorlardı. Oysa Hayal tam da kıvama gelmiş Mehmet'e aılacak kadar kaybetme duygusunu yaşamıştı. Nasıl olmuştu da Verda ortadan kaybolmuş işler karışmıştı. Şimdi hayal bir umut diyerek başka baharlara ertelerdi sevdasını dillendirmeyi.

 

 

"Bulacaksın lan! Gerekirse sahte,gerekirse gerçek bulacaksın!Madem bir birinizden emin değildiniz bu işe kalkışmayacaktınız! Beni ele güne rezil edemezsin! Benim de bir şerefim namusum var yahu! Yıllardır Yusuf'un oğlu neden evlenmiyor diye lafa durmuşlar memlekette! Türlü türlü dedikodu üretmişler! Ben anlamam bana bir gelin bulacaksın! Hemde hemen! En acilinden!"

 

 

Mehmet artık babasına inanamıyordu. Şaşkın bakışlarını babasının gözlerine odaklayarak konuştu.

 

 

"Baba sen iyi misin!? Bize ne elalenmden!? Konuşur konuşur susarlar onlar konuşuyor diye ben bir kızın günahına giremem! O kadar meraklısın geline madem git bul,o günahı da kendi boynuna yükle! Benim yüreğimdeki yük bana haddinden fazla ağır geliyor artık sayende! Başka bir yükün altına daha giremem ben!"

 

 

" Ne oluyor yahu burada!? Sesiniz siteyi inletiyor be! Ne yinizi paylaşamıyorsunuz baba oğul sa külhan beyleri gibi bir birinize dikleniyorsunuz!?"

 

 

Mehmet'in sorusu ile Yunus bezgince cevap verdi.

 

 

"Verda kaçmış!"

 

 

"Nee! Nereye kaçmış lan?" Yunus dudaklarını bilmiyorum dercesine bükerkrn Mehmet bakışlarını Yusuf'a çevirdi. " Eee nişan iptal mi olacak yani?"

 

 

"Hayır kardeşim! Mehmet en acilinden bir gelin bulacak bulamazsa ben bulacağım!"

 

 

Arkadaşının cevabı ile Mehmet küçük bir kahkaha atarak konuştu. Lan bu çocuk neteden bulsun şu saatten sonra gelini, hadi o bulamadı,bulamazda zaten sen nereden bulacaksın. Marketten ekmek mi alıyorsın dingil!"

 

 

Yusuf başını öfkeyle sağa sola salladı ve alayla sırıttı.

 

 

"Hayır kardeşim Derya,Kayra taktiğinin değişik versiyonunu uygulayacağım. Şimdi Ali'yi arayıp Asya'ya dünür olacağım!"

 

 

"Babaaa! Asya kardeşim benim delirdin mi sen!?"

 

 

Mehmet'in kükreyişinin ardından aynı anda Tuğra ce babası da kükredi.

 

 

"Olmaz!"

 

 

"Katiyen olamaz! Sen aklını mı kaçırdın be! Asya benim gelinim sayılır! Tuğra ile bir birini seviyorlar! Ali gelsin ben alacağım Asya'yı Tuğra'ya!"

 

 

"Neee!"

 

 

Kadınların ağzından hep bir ağızdan aynı cümle dökülürken Tuğra ellerini saçlarına geçirerek öfkeyle çekiştirince, Yusuf sinsice sırıtarak tekrar konuştu.

 

 

"O zaman tek bir aday kalıyor! Allahın emri peygamberin kavli ile kızımız Hayal'i oğlum Mehmet'e istiyorum Kenan!"

 

 

Kenan işittikleri ile Yusuf'un ensesine bir tane patlatarak homurdandı.

 

 

"Lan bi git! Zevzek zevzek konuşma! Benim de asabımı bozma!"

 

 

Yusuf sırıtırken Kaan babasının yanına yaklaşarak fısıldadı.

 

 

"Ver gitsin baba! Evde kalacak yoksa ver sen ver ablamı!"

 

 

Kenan bu defa da oğluna bir tane geçirerek bir küfür savurdu.

 

 

"Kaan siktir git! Beni dinden imandan çıkartma!"

 

 

"Kardeşim çocuk haklı! Hayal'in yaşı geldi geçiyor lan! Bırak çıkmışken bi kısmeti ver gitsin yabancı değil ya!" Ömer'in diliyle dişi arasında söylediği sözlerle ona ters ters bakarken ortamdaki sessizliği bölen sesle hepsi o yöne döndü.

 

 

"Sizce fikri alınması gereken ben değil miyim!?"

 

 

Kenan işittikleri ve kızının hali ile şaşkınca bağırdı.

 

 

"Kız ne bu halin!? Ne fikri!? Ne giydin sen öyle!? Ulan delirtmeyin adamı bu ne hal!?"

 

 

Hayal üzerindeki nişan elbisesinin eteklerini toplayarak babasına yaklaştı.

 

 

"Ben Mehmet'i seviyorum baba! Senin de rızan olursa onunla evlenmek istiyorum!"

 

 

Yitenumutlar ....

 

 

 

Loading...
0%