Yeni Üyelik
7.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı - Bükent Ersoy-Tarkan :Kor

 

Verda işittiği silah sesiyle çığlık çığlığa bağırırken ,Cenk kızın üzerinden hafif doğrularak belindeki silahı çekti ve hızla kendilerinden uzaklaşan aracın arkasından ateş etmeye başladı.

 

Silahlarla ve tehlikeyle geçen hayatında hiç bir zaman kendi canından korkmamıştı fakat onun korkuyla sınanışı hep etrafındaki kadınlar sayesinde olmuştu. Kardeşini kaybedişi, Asya'yı kaybetmenin eşiğine gelmesi ve şimdi de bu dik başlı kadına kendisi yüzünden bir zarar gelmesi! Hiç bir zaman korku nedir bilmesede bu üç kadın ona korkunun nasıl bir duygu olduğunu iliklerine kadar hissettirmişti.

 

Yaşadığı hayat, belindeki silah, geçtiği yollar ve arkasında bıraktığı insanlar yüzünden hayatının hiç bir dönemine bir kadını almamıştı. Ne kalbini bir kadına açmış, ne tek gecelik ilişkilerin adamı olmuştu. Kalbini açmaya yeltendiği bir kadın olmuştu,Asya! Ama biliyordu ki baştan yanlış bir karardı. Onun için imkansızın adıydı. Asya'yı ilk gördüğünde,onun naifliği, merhameti, tanımadığı her hangi bir insana karşı bile sevgiyle yaklaşımı çekmişti dikkatini. Tıpkı kaybettiği kardeşi gibiydi Asya! O gibip hayat dolu. Asya'da kardeşini hatırlayınca günlerdir ciğerlerine ulaşmayan o nefes sanki bir anda ciğerlerine dolmuş kalbinde bir titremeye neden olmuştu. Annesi ve kardeşinden başka hiç bir kadının sevgisini stememişti o ana kadar.Ciğerlerini yakan nefes ve kalbini titreten kızın gülüşüyle o an merak etti başka bir kadın tarafından sevilmenin nasıl bir his olduğunu. Kardeşinin kaybından sonra içinde oluşan boşluğun baş köşesine o an oturtmuştu Asya'yı. Sonrası günlerce, aylarca her anını onu izleyerek ve içindeki boşluğun doluşunu Asya ile kapatarak geçmişti.

 

Bir kadın tarafından sevilme arzusu ile girdiği bu yolda, kendisinin Asya'yı sevdiğini anlamasıyla ilk defa imkansız ın ne olduğunu kavraya bilmişti. Asya onun için imkansızdı lakin o her zaman, Asya onu hiç bilmesede onun yanında olacak, hep koruyup kollayacaktı. Kardeşine sahip çıkamamıştı ama hayatına giren bu kıza sonuna kadar sahip çıkacaktı.

 

Asya'nın başına gelenlerden sonra geçen süre, öğrendiği gerçekler, onu o balkonda canına kıymanın eşiğinde o ince çizgide, arafta kalmış halini görmesi, kardeşini kendi elleri ile ipten indirdiğini hatırlaması ve o an Asya'yı da kaybetme korkusu aslında içinde varlığından bile haberdar olmadığı korkularını ikinci defa gün yüzüne çıkartmıştı. Bu duyguyu ilk kardeşini o ipte sallanırken, ikinci kez Asya'yı arafta gördüğü an, üçüncüsünü ise biraz önce ateşlenen o silahın sesiyle Verda'ya bir zarar geleceğinin düşüncesi ile yaşamıştı. Yaşadığı üç olayın kesiştiği duygu noktası korku olsada şu an hissettiği hiç şüphesiz hepsinin üzerinde bir duyguydu.

 

Kardeşi ve Asya başkaları yüzünden zarar görmüş ve olaylar sonucunda o korku hissini ona tattırmışlardı fakat Verda onun yüzünden zarar görecekti! Onunla hiç bir bağı olmadığı halde, bir saniye gecikmiş olsa onun yüzünden hayatını kaybedecekti. Hisleri birbirine girmişti, suçluluk, vicdan azabı fakat en büyüğü korkuydu!

 

Cenk girdiği şoktan altında yatan kızın hıçkırıkları ile çıkarken bakışları hızla onu buldu. İçinde büyüyen korkuyla Verda'nın yaralanıp yaralanmadığını kontrol etti hızla. Onun gözlerini sıkıca kapatmış ellerini kulaklarına bastırmış halini görünce elindeki silahı hızla beline yerleştirdi ve Verda'nın ellerine uzanarak kulaklarından çekmek için çabalarken bir taraftan da onu sakinleştirmek adına konuşmaya çalıştı.

 

"Verda... Verda kendine gel! Tamam geçti! Verda... " Seslenişlerinin şoka giren kıza hiç bir etki etmediğini fark edince ne yapacağını bilemeyerek ellerini hırsla kendi yüzünde gezdirdi. Bir an önce buradan gitmeliydiler. Fakat Verda'yı girdiği şoktan çıkarmadan bu mümkün değildi. Verda'nın üzerinden dikkatlice kalkarak, hala hıçkırarak ağlayan kızı kucağına çekti ve elleri ile yüzünü avuçları arasına aldı. Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı ve Verda'yı daha fazla korkutmamaya çalışarak tekrar konuşmaya çalıştı.

 

"Verda... Lütfen sakin ol. " Kızın göz yaşları ile ıslanan yüzüne yapışan saçlarını yüzünden çekerek inlercesine tekrar konuştu. " Verda yalvarırım kendine gel! Bak geçti! Ben yanımdayım! Sakinleş artık yalvarırım! " Verda uğuldayan kulaklarına dolan sesle hiç bir cevap vermeden başını hızla iki yana sallarken Cenk onun bu hareketi ile ellerini yüzüne biraz daha bastırarak fısıldadı. " Lütfen! Buradayım yanında! Yalnız değilsin ve ben sana zarar vermelerine izin vermeyeceğim! Tabi sen bir an önce sakinleşip kendine gelmezsen ,sana zarar veremeyeceklerine dair verdiğim sözü tutmam imkansız olacak! Çünkü biraz daha burada kalırsak başaramadıkları işi tamalsmak için geri gelebilirler ve ben seni işte o zaman koruyamayan bilirim! Lütfen biraz sakinleş ve bana yardımcı ol!" Verda kesik kesik nefesler alırken başını tekrar iki yana sallayınca Cenk onun bu tepkisine yüzünü buruşturarak baktı. Sakin kalmaya çalışıyordu fakat, biraz önceki olayı tekrar yaşama ihtimallerinin yüksekliği ,yanında Verda'nın oluşuyla onu gereğinden fazla strese sokuyordu. Verda'nın ise yaşadığı şok yüzünden ona yardımcı olmaya imkanı yok gibiydi. Ellerini kızın yüzüne biraz daha bastırarak sürekli iki yana salladığı başını sabitlemeye çalışarak sert bir ses tonuyla konuştu.

 

"Aç gözlerini! Bir an önce buradan çıkmazsak ikimizin de sonu olacak anlasana! Bak eğer bir an önce kendine gelmezsen sana yemin ediyorum yaşadığın şoktan çıkman için çeşitli yöntemler deneyeceğim ve inan bana o yöntemleri denememi hiç isteyeceğini zannetmiyorum! "

 

Cenk'in sert bir ses tonuyla konuşması ve söylediği sözlerle onunla tanıştığı andan beri yaşadığı şeyler aklına dolunca gözleri aniden irice açılmış ve kulaklarındaki elleri huzla yüzündeki iri ellere uzanarak tırnaklarını Cenk'in ellerine geçirmesi bir olmuştu.

 

"Bırak beni! Pis cani! Katil! Ne yapacaksın ha!? O gangsterlerin yapamadığını yapıp sen mi öldüreceksin beni!?" Cenk acvazı çıktığı kadar bağıran kıza şaşkınca bakarken ellerinde hissettiği acıyla geri çekilmeye çalışsada Verda onun bu hareketi ile yüzündeki elin bileğinin iç kısmını sertçe ısırınca Cenk dudaklarından kaçan acı dolu iniltiye mani olamayarak kükredi.

 

"Verdaaa! Bırak kolumu delirdin mi sen !? Ben ne den zarar vereyim sana!?Kızım bırak etimi koparttın be! "

 

Cenk'in kükreyişi ile Verda ısırdığı kolunu bırakarak hızla ondan uzaklaştı ve dolu dolu olan bakışları ile isyan edercesine çemkirdi.

 

"Pis yalancı! Hani bana zarar vermeyecektin ha!? Sen nasıl adamsın!? Adam dediğin verdiği sözü tutar be! Bana göz dağı vermek için adamlarına, bir kadını kurşun yağmuruna tutturmak hangi adamlığa sığar!?" Elinin tersiyle gözyaşlarını silerken Cenk kızın şoktan saçmaladığını düşünüyordu. Tam ağzını açıp bir açıklama yapacaktı ki Verda tekrar bağırarak konuşmaya başladı. "Sana dedim! Beni öldüreceksen silah kullanma dedim! Korkarım dedim! Kesici aletler kullanma kan tutar beni dedim! Denize atma deniz tutar dedim! "

 

"Verda... "

 

Cenk'in seslenişini duymayarak tekrar sözlerine devam etti.

 

"Sen bana ne dedin sana zarar vermeyeceğim git istediğin yere şikayet et dedin! Bu mu verdiğin söz! Kalıbının adamı ol be! Daha beş dakika geçmemiş beni kurşunlatıyorsun! Hemde silahtan korktuğumu bike bile! Heee beni yakmada demiştim ayrıca! Madem öldürecektin bunları göz... "

 

"Verdaaa! " Cenk'in kükreyişi ile kız yerinde sıçrarken o sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle tısladı. "Seni öyle bir yakarımki yemin ediyorum okyanusa girsen sönmez o ateş! Kendine gel artık! Ne çene var kızım sen de! Susta bir motorun soğusun be! "

 

Karşısındaki adamın sözleri ile Verda çattığı kaşlarının altından öfkeyle bakarak tısladı.

 

"Nasıl olsa ebediyen susturacaksın, susturmadan önce duyacakların ağırmı geliyor da susmamı istiyorsun cani herif! Biraz önce tehtit ediyordun hiç istemediğin yöntemler denerim diye denesene! Hadi dene! Ebediyen susacağım nasıl olsa dene hadi! Vuracak mısın!? Vur!"

 

Cenk karşısındaki kıza hayretle baktı nereden nereye bağlamıştı konuyu. Acaba hala şokta mıydı!? Yoksa az önce araçta yaşadıkları gibi eserekli hallerine gerimi dönmüştü? Kızın gözlerine gözlerini dikerek sakince konuştu.

 

"Vurursam hedefi şaşırmam ellerimde can verirsin! Ben bunu istemiyorum Verda! "

 

Verda adamın sakinliği karşısında daha da sinirlenerek tekrar çemkirdi.

 

"Senden korkmuyorum duydun mu beni! Sen beni kessende, lime lime doğrayıp bin parça ya bölsende ben yinede seni layık olduğun yere göndereceğim! "

 

Bedeni, karşısında tirtir titremesine rağmen hala kendine meydan okuyan kıza gülümseyerek baktı.

 

"Keseceğim tek şey nefesin olur, onu yapmak içinde kesici bir alete gerek yok farklı yöntemler kullana bilirim. Liğme liğme edip bin parçaya bölmek yerine bir parçanla bu işi halledebilirim ama yüreğin bana ağır gelir Verda!"

 

Karşısındaki adamın tuhaf sözleri ile Verda ona anlam veremeyerek bakarak yüzünü buruşturdu.

 

"Sen değil misin be beni öldürmek için adamlarına kurşunlatan! Sonra beni işkence yöntemlerinle tehtit eden!? Yüreğimin ağırlığı, vereceğim canın acısını düşünmek sana mı kaldı!?"

 

Hafiften dönmeye başlayan başıyla gözlerini kısa bir an kapatıp açtı ve burukça gülümsedi.

 

"Seni ben kurşunlatmadım! Onlar düşmanlarım dı ve inan bana bu yaşadıklarının hesabını fazlasıyla ödeteceğim! Evet... Seni girdiğin şoktan çıkartmak için bazı yöntemler öne sürdüm ama bu işkence değildi kesinlikle değildi. Bir filmde adam, kızı girdiği şoktan çıkartmak için öpüyordu ve ben öyle bir yöntemden bahsettim!"

 

İşittiği sözlerle Verda ağzından kaçan kelimelere engel olamadı.

 

"Pis fırsatçı sapık! Katil! Cani! "

 

Cenk yediği hakaretlerle dudaklarından kaçan kıkırdamaya engel olamayarak homurdandı.

 

"Teşekkür ederim." Oturduğu yerden kalkarken hissettiği ince acıyla yüzünü buruşturarak doğruldu ve Verda'nın gözlerine bakarak gülümsedi. " Son olarak, ben senin ölmeni değil yaşamanı istiyorum Verda! "

 

Verda gözlerini devirince onun bu hareketine gülümseyerek hala oturmaya devam eden kıza tekrar seslendi.

 

"Hadi kalk artık seni evine bırakayım. Burada ne kadar fazla oyalanırsak o kadar fazla tehlikedesin demektir. Ben seni koruyacağıma söz verdim, sözümü tutmama yardım et lütfen. "

 

Verda oturduğu yerden kalkarak bir ksç adımla Cenk'in karşısına dikilerek sıktığı dişlerinin arasından, kelimelerinin üstüne basa basa tısladı.

 

"Ben kendim giderim! Sana güvenmiyorum ve yardımına ihtiyacım yok!"

 

Sözlerini bitirince adımlarını yola doğru çevirmiştiki Cenk kolundan hızla kavrayarak kendisine doğru çevirdi ve aynı Verda gibi konuştu.

 

"İnadını si...!" Ağzından çıkacak küfre son anda engel olarak gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı sakinleşmek için. " Bu nasıl bir kızdı! Ne lanet olası inadı kırılıyor, ne çenesi duruyordu. Korktuğu halde o dik başını bir an olsun eğmiyordu. Oysa sürekli alttan alıp onu daha fazla korkutmamak için çabalamıştı. Madem sert dilden anlıyordu,ona anladığı dilden de konuşur o inadını kırmasını da bilirdi. Sakinleşmek için kapattığı gözlerini açarak, Verda'nın gözlerine sertçe bakarak fısıldadı. "Ya şu lanet arabaya bin, ya sa ben seni bindirmesini bilirim! Az önce yaşadıklarından sonra, ecel yaksma yapışsa seni yalnız yollamam! O yüzden şimdi bin şu arabaya beni çileden çıkartma! Sadece güvende olduğundan emin olup seni evine bırakmak amacım! "

 

Cenk'e ne kadar güvenmesede biraz önce yaşadığı anların korkusuyla etrafında bakışlarını çaresizce gezdirdi. Bu dağ başında, bu saate ayyaşlardan ve tekin olmayan tiplerden başka kimsenin geçmeyeceğine kanaat getirince, denize düşen yılana sarılır mantığı ile araca doğru ilerledi.

 

"Evime değil, en yakın karakola götüreceksin beni! Yaptıklaeın ve bana yaşattıkların yanına kar kalmayacak! Seni birde evime götürerek açık adres verecek kadar aptal değilim! "

 

Verda'nın hala inadından ödün vermeyip,söylenerek araca doğru ilerlemesi ile Cenk başını sağa sola sallayarak homurdandı.

 

"Ya sabır! İnadı boyundan büyük! Ulan istesem açık adresini bulmam bir yana yedi sülaleni önüne ip hibi dizmem on dakikamı almaz sen kime kafa tutuyorsun be inatçı keçi!"

 

Cenk'in homurdanarak söylediği sözleri işiten Verda hafifçe ona doğru dönerek tek kaşını kaldırıp ima ile bakınca Cenk eliyle aracı işaret edip başını olumlu anlamda salladı.

 

"Tamam! Bin şu araca başımın belası! Nereye istiyorsan oraya bırakacağım! Sen yeterki bin şu lanet araca!"

 

Adamın sözlerinden sonra Verda aracın yolcu koltuğu kapısını açarak ortudu ve sürücü koltuğuna oturmak yerine aracın arkasına dolanan adamı n ne yapmaya çalıştığını izledi. Onun bagajdan çıkarttığı ceketi üzerine geçirdiğini görünce kaşlarını çatarak homurdandı.

 

"Hıhh! Şahtın şahbaz oldun! Azrail kıkıklı herif! Bunların siyahtan başka rengi olmaz zaten! Mafya bozması!"

 

Cenk'in aracın kapısını açarak yerine oturup aracı çalıştırması ile başını yola çevirerek belli etmesede korkuyla içinden dualar etmeye başladı. Adamın niyeti tam olarak neydi bilmiyordu ve bu ona mecbur kaldığı için,ondan korkmasına engel değildi.

 

Aracın içinde sessizlik hakimken on dakika kadar süren yolculuktan sonra aracın sendelemesi ile Verda bakışlarını hızla Cenk'e çevirdi ve öfkeyle homurdandı.

 

"Şimdi de beni öldürüp trafik kazası süsü vermeyi mi düşünüyorsun! Dikkatli sürsene şu ara... "

 

Yanındaki adamın yüzünde birikmiş terler ve atan rengi ile gözleri şüpheyle kısılırken tekrar konuştu.

 

"Neyin var senin!?" Gelen soruyla Cenk başını hafifçe iki yana sallayarak fısıldadı.

 

"Bir şeyim yok. " Bulanıklaşan görüşü ile aracın hakimiyetini tekrar kaybedince Verda hızla direksiyona uzanıp tutarak bağırdı.

 

"Delirdin mi sen!? Öldüreceksin bizi! Bana bak sen ilaç filan mı aldın ne bu halin!? Durdur şu arabayı!"

 

Cenk yüzünde biriken terleri sağ koluyla silerek fısıldadı.

 

"Seni en yakın karakola bırakacağıma söz verdim. Sözümü tutmadan bu araçtan inmek yok. "

 

Verda bir eli direksiyonda, gözleri yolda isyan edercesine cevap verdi.

 

"Lanet olsun! Ne karakolundan bahsediyorsun be adam! Sen bu halinle beni ancak Karşıyaka mezarlığına götürürsün!" Yoldaki bakışlarını kısa bir an Cenk'e çevirerek sıktığı dişlerinin arasından tısladı. "Sana hemen aracı durdur de... " Cenk'in yüzündeki kan lekesini görünce bu gece kaçıncısını yaşadığını bilmediği bir şok dalgası ile sarsılarak titrek bir sesle fısıldadı.

 

"Ka... Kan! Kan var yüzünde! " Kızın titreyen sesi ve atan rengi ile Cenk sessiz bir küfür homurdanarak aracı ani bir frenle durdurdu ve çektiği acının etkisiyle yüzünü buruşturarak yavaşça Verda'ya döndü yönünü.

 

"Verda..."

 

Verda, Cenk'in yüzündeki kan lekesinden gözlerini hızla çekerrk kesik kesik aldığı nefeslerinin arasında konuşmaya çalıştı.

 

"Se... Sen... Yaralısın! Be...Beni kan tutar! "

 

Kızın iyice atan rengiyle Cenk yüzünü buruşturarak tısladı.

 

"Biliyorum! Lanet olsunki daha önce iki kez bu bilgiyi vermiştin! " Çektiği acıyı bastırmaya çalışarak derin bir nefes aldı ve sözlerine devam etti. "Şimdi beni dinle. Sakın bana bakma! Araba kullanmayı biliyorsun değil mi? "

 

Verda ,Cenk'in dediği gibi ona bakmadan başını olumlu anlamda sallayarak cevap verdi.

 

"Evet! Biliyorum! "

 

"Güzel. Şimdi aracı senin kullanman gerekecek. Benim kullanmam ikimizinde senin dediğin gibi sonumuzun Karşıyaka mezarlığı olması demek. O yüzden şimdi ben bu koltuktan kalkacağım ve yerime sen geçeceksin anladın mı beni?" Kızın tepki vermeden direkt yola odaklanmış bir şekilde baktığını fark edince sesini biraz yükselterek tekrar sordu.

 

"Anladın mı Verda! Beni o deliğe tıktırmak istiyorsan hemen direksiyona geç lütfen! "

 

Verda başını olumlu anlamda sallayarak aracın kapısını açınca Cenk te kendi tarafının kapısını açarak indi. Verda'nın aracın önünden dolandığını fark edince ,onun daha fazla korkmasını istemeyerek o arka tarafa doğru yöneldi ve Verda araca binince oda binerek kapıyı kapatıp tekrar Verda ya döndü.

 

"Ne olursa olsun sakın bana bakma! Şimdi aracı çalıştır ve en yakın karakola sür. "

 

Cenk'in sözleri ile Verda başını tekrar sallayarak derin bir nefes aldı ve aracı çalıştırarak derin bir nefes alıp yola odaklanmaya çalışarak sürmeye başladı. Cenk üzerindeki ceketi güçlükle çıkararak, gömleğinin düğmelerini çözdü ve sağ kolunun omzuna yakın bölgesindeki yarayı kontrol ederek fısıldadı.

 

"Kurşun sıyırmış." Adamın kendi kendine konuşarak torpidoya uzanıp bir şeyler arayışını göz ucuyla kontrol ederek tekrar yola odaklanarak konuştu.

 

"Yaralı olduğunun farkındaydın ve o ceketi yaranı gizlemek için giydin değil mi!?"

 

Cenk torpidodan aldığı peçete kutusundaki peçeteleri çıkararak yarasına baskı uygularken Verda'nın sorusuna cevap verdi.

 

"Evet! Ama gizleme amacım seni kan tuttuğu içindi. Benim yüzümden kötü bir gece geçirdin ve ben daha fazla korkmanı istemedim."

 

Cenk'in sözleri ile Verda trafikte sinyal vererek sola dönünce, Cenk kapanmak üzere olan gözlerine direnerek konuştu.

 

"Verda iyi misin? Karakol diğer yönde kaldı. Geri dön. " Kızın yaşadıklarından dolayı bilincinin yerinde olmadığını düşünerek tedirgince baktı.

 

Verda başını olumsuz anlamda sallayarak kesin bir dille cevap verdi.

 

"Hastaneye gideceğiz!" Kızın verdiği cevapla Cenk ani bir hareketle doğrulunca acıyla inledi.

 

"Olmaz! Unut hastaneyi! Başına bela mı almak istiyorsun sen!? Benimle ne kadar çok görülürsen o kadar tehlikedesin demektir! Karakola dön! Güvende olduğundan emin olmak istiyorum!"

 

"Ne saçmalıyorsun sen!? Bu halde nasıl götüreyim seni karakola!? Esas o zaman başıma bela olursun! "

 

"Bak şu an ve daha sonrası güvenliğin için karakola gitmen lazım! Kayra'yı ara derhal! O bu durumdan seni belasız bir şekilde çıkaracaktır!"

 

"Olmaz! Madem beni kurtarmak için yaralandın sana bir can borcum var! Hastaneye gideceğiz ve iyi olduğundan emin olduktan sonra seni şikayet edeceğim! "

 

Cenk acıyla gözlerini kapatarak halsizce konuştu.

 

"Lanet olsun Verda! Beni hastaneye götürürsen iyileştirmeyi bırak, ölüm fermanımı imzalamış olursun! Karakola dön ve Kayra'yı ara! Hem kendini ,hem beni korumanın tek yolu bu! Bir kerede inat etme be kızım!" Kuruyan dudaklarını ıslatarak güçlükle yutkundu. " Bak... Beni dinle dön geri. Senin.. İyliğin için Verda... Tak... "

 

Cenk'in yatım bıraktığı sözleri ile ne olduğunu anlamak için o yöne dönmek istesede göreceği manzaradan korkarak titreyen sesiyle fısıldadı.

 

"İyi misin!? " Adamdan ses gelmeyince sakin olmaya çalışarak tekrar seslenmek istedi ama lanet olsun adamın adını dahi bilmiyordu. " Heyy! Bir cevap ver korkutms beni! Öldün mü yoksa!? Bak benim başıma bela olscsksın lütfen ses ver! " Adamdan hiç bir tepki alamayınca sakin olmaya çalıştı. Ne halde olduğunu görmeliydi. Neresinden yaralandı, yarası ağır mı onu bile bilmiyordu. Derin bir nefes alarak tüm cesaretini topladı ve yoldaki bakışlarını yanındaki adama çevirdi. Sağ omzundan aşağı kolunun kana bulanmış halini ve koluna bastırdığı peçetedeki kanları görünce midesinin ağzına gelmesi bir oldu. Ani bir frenke aracı durdurarak derin nefesler almaya çalıştı. Aracın camını açmak için dokunduğu düğmeyle açılan camdam başını hafifçe çıkararak, yüzüne çarpan temiz havayla kusma isteğini bastırmaya çalıştı. Soğuk kanlı olmalıydı! Ayılıp bayılmanın hiç sırası değildi! Burnundan derin nefesler alarak başını tekrar içeri çekti ve kendine verdiği telkinlerle sakinleşmeye çalışarak, yanındaki adamın yaşayıp ysşamadığını kontrol etmek için işaret ve orta parmağı ile bonuna dokundu.

 

Gözlerini kapayarak adamın nabzına odaklanırken hissettiği nabızla tuttuğu nedesini bırakarak isyan edercesine fısıldadı.

 

"Bayılmış! Allah'ım ne yapacağım ben şimdi!? Karakola gidemem başıma bela olur benim zarar verdiğimi düşünürler. Lanet olsunki kendimi aklayacak tek şahidim bile yok! Hastaneye götüremem adam ın düşmanlarının haberi olursa ona zarar verebilirler ve ben bunu bile bile bu adamı hastaneye götürerek bu vicdan yükünü taşıyamam!" Ellerini saçlarına geçirerek sertçe çekiştirdi ve dolan gözlerini kırpıştırarak nefesini sertçe bıraktı. Acilen bir şeyler yapması gerekiyordu yoksa adamın kan kaybından ölmesine vesile olacaktı. Aklına gelen şeyle hızla eli cebine giderken çıkardığı telefonundan hızla aramalara girdi ve son arayan numarayı aradı.

 

Uzun uzun çalan telefondan sonra açılan telefonla karşı tarafın konuşmasına fırsat vermeden panik ve göz yaşları içinde konuştu.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Hayal kendisini arabaya bindiren adama ters bakışlar atarak çemkirdi.

 

"Senin ayarın yok mu Mehmet!? Sen nasıl beni omzuna atıp çıkarsın ya!?"

 

Hayal'in sözleri ile Mehmet araca bildiklerinden beri söylenen kıza dönerek kıkırdadı.

 

"Anlayamadıysan tekrar uygulamalı olarak göstereyim, seni nasıl omzuma atıp çıktığımı Hayal. "

 

Yaşananlardan sonra Mehmet'in hala geniş geniş konuşması kızın canını daha fazla sıkarken sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Senin bir orta yolun yok! Olması gerektiği zamanlar o cesaretinin esamesi bile yok, en olmadık zamanda cesarete geliyorsun! Oldumu şimdi bu yaptığın!? Babam bu yaptığından sonra seni süründürmeden beni sana verir mi!? Sen neden adamın suyuna gitmiyorsunda gereksiz cesaret patlamaları ile her şeyi mahfediyorsun! Ankara'yı mı fethedeceksin be adam derdin ne!? Ne gerek vardı böyle bir şeye!?"

 

Hayal'in gergin olmasına hak veriyordu ama kendisi de gergindi bunu neden görmek istemiyordu. Bir de abuk subuk cesaret gösterisi filan diye konuşuyordu.

 

"Ben sadece seninle konuşmak istedim! Sen inadını bırakıp beni bir kere dinleseydin, evet bu saçma cesaret gösterisine gerek kalmayacaktı." Bakışlarını kısa bir an Hayal'e çevirdi ve onun hala asık yüzle uzaysn yolu izlediğini görünce kıkırdayarak tekrar konuştu.

 

"Ayrıca cesarete geldiğim filan yok. Sen bana bu şekil davranmaya devam edersen geleceğimde yok. Sen benimle konuşmayınca bende Emir'in verdiği taktiği uyguladım. Cesaretle alakalı değil yani, seninle konuşabilmek için mantıklı bir öneri gibi geldi bana."

 

Hayal, Mehmet'in sözleri ile ellerini öfkeyle bir birine vurarak çemkirdi.

 

"Aferin sana! Mantıklı gelmiş! O Emir denen dağ ayısında mantık var mı da sana mantıklı bir öneri sunsun! Adam yılın yarısını dağlarda geçiriyor be! Ondan mantıklı bir öneri değil ,ancak zorbalığa dayanan bir öneri çıkardı zaten! Mantık mış! "

 

Hayal'in sert çıkışı ve giderek öfkrlenmesi ile onun bu haline belkide ilk kez şahit olan Mehmet küçük bir kahkaha atarak konuştu.

 

"Hayal benim cesarete ihtiyacım yoktu neden anlamıyorsun bunu. Ben sevdamı sana karşı hiç bir zaman dillendirecek bir noktaya gelemedim. Aramızda hep kaybettiğin, ardından gözyaşları döktüğün bir adam vardı. Benimse ne olursa olsun hep yanında olacağıma dair kendime verdiğim sözlerim vardı. Öyle uzaktan, hiç kavuşma hayali kurmadan, imkansızı beklemek gibi! Senin bir kaybın benim bir kabullenişim vardı! Bu yüzden sana açılmam için hiç bir zaman cesarete ihtiyacım olmadı."

 

Hayal, Mehmet'in sözleri yüzünü buruşturarak tam ağzını açıp bir açıklama yapmak üzereyken Mehmet onun konuşmasına izin vermeden tekrar konuştu.

 

"Şimdi değil Hayal! Elbette konuşulması gereken, bir birimize açıklamamız gereken şeyler var! Ama en önemlisi önce birbirimizin hislerini bilmeden, bir birimizden habersiz gizli gizli yaşadığımız bir aşk var konuşulması gereken! Yıllarca hayalini dahi kuramadığım bir aşkın itirafını böyle saçma bir yolculukta alelade bir şekilde duymak istemiyorum! Aynı şekilde senin yıllardır duymak istediğin itirafın ve bekleyişinin sonununda böyle olmasını istemiyorum!"

 

Yoldaki bakışlarını yanındaki kıza kısa bir an çevirerek burukça gülümsedi.

 

"Biliyorum öncesine değil kırgınlığın, son yaptığım aptallığa ve

 

"

Mehmet, Verda'nın aradığını görünce ona çekeceği nutuğun hevesi ile Hayal'in astığı yüzüne sırıtarak bakarak homurdandı.

 

"Bak işine gelince nasılda kullanmayı akıl ediyor o telefonu o küçük cadı. Ben arayınca cevap yok ama. Seni merak edip bana nutuk çekmek için aramıyorsa bende bir şey bilmiyorum. " Hayal ,Mehmet'in sözleri ile gözlerini devirerek bakışlarını aracın camından uzayıp giden yola çevirerek söylendi.

 

"Aç şu telefonu! Kızı böyle davranmaya iten sensin!"

 

Mehmet onaylamaz sesler çıkararak tekrar konuştu.

 

"Açmayacağım kıvransın biraz. Bu gün o beni fazlasıyla kıvrandırdı çünkü."

 

Hayal başını sağa sola öfkeyle salladı. Neydi bu adamın derdi? Kız onun başaramadığını başarmış, yollarındaki engelleri kaldırmıştı. Teşekkür edeceği yerde daha derdi neydi de Verda'ya işkence ediyordu? Mehmet'e olan öfkesi daha da artarken, hala çalmaya devam eden telefonun açma tuşuna basarak sesi dışarıya verdi. Onun bu hareketine Mehmet onaylamaz bakışlar atarken aracın içini dolduran ağlamaklı ve korku dolu sesle, ikisinin bakışlarının kesişmesi bir olmuştu.

 

"A...Abi!"

 

Verda'nın ağlamaklı ve korku dolu sesiyle Mehmet telaşla cevap verdi.

 

"Verda! Abim iyi misin ne oldu!? "

 

"Abii yaralandı! Çok kanaması var! "

 

Verda'nın sözleri ile Mehmet'in kaşları hızla çatılırken, Hayal onu dürterek aracı durdurmasını işaret etti.

 

Mehmet onun işareti ile aracı uygun bir yere durdururken bir taraftan da sakin kalmaya çalışarak tekrar Verda ile konuşmaya çalıştı.

 

"Abicim kim yaralandı!? Ne oluyor Verda!? Neredesin sen!?"

 

Verda, Mehmet'in sözleri ile kısa bir an bakışlarını yanındaki adamı kontrol etmek için çevirdi ve kolundan sızan kana gözleri ilişince yüzünü buruşturarak panikle inledi. Ne diyecekti!? Kim olduğunu bilmiyorduki! Tanımadığını söylese abisi direkt polise haber verirdi! Kendisi de polise gidecekti ama adam ona da zarar verebileceklerini söylemişti.Üstelik polise ne anlatacaktı! Adamı tanımıyordu bile! Ya onu yaralayanın kendisi olduğunu düşünürlerdise? Gözlerini kapatarak sakinleşmeye çalıştı.Ne yapacağını,Mehmet'e nasıl bir cevap vereceğini bilmiyordu. Aklı karma karışık olmuştu.

 

"Verda orada mısın!? Cevap ver neler oluyor!? Beni korkutuyorsun!? Kim yaralandı!? Bana hemen nerede olduğunu söyle! Bak sakın korkma ben polisi arayacağım Verda! Ama önce bana nerede olduğunu söyle! "

 

Mehmet'in polisi arama düşüncesi ile Verda daha da paniklerken yanındaki adamın akşam, Mehmet le konuşması aklına gelince panikle cevap verdi.

 

"Sevgilim! "

 

"Neee!? Verda ne haltlar dönüyor orada!? Ulan sevgilin olacak piç daha akşam bir katır kadar sağlıklıydı ve bana meydan okuyordu! Ne ara oldu! Bana bak doğruyu söyle! Sana istemediğin bir şey yapmaya çalıştıda senmi akıttın o itin kanını!? Eğer öyleyse bırak gebersin puşt! Ben suçu üstlenir paşa paşa yatarım senin yerine! "

 

"Abii! "

 

"Mehmet! Ne saçmalıyorsun sen!? "

 

Hayal'in öfkeyle çemkirmesi ile Mehmet kaşlarını çatarak ne var dercesine kaşını gözünü oynatırken Hayal öfkeyle bir nefes alarak telefonda bekleyen kızla konuşmaya çalıştı.

 

"Verda. Ben Hayal canım. Şimdi sakin ol ve bana sevgilinin yarasının nerede olduğunu ve nasıl yaralandığını söyle. "

 

Hayal'in sesini işitmesi ile biraz daha sakinleşen Verda, bakışlarını tekrar yanındaki adama çevirdi kısa bir an ve ağlamaklı bir sesle fısıldadı.

 

"Omzu ve kolu arasında! Si... Silahla yaralandı." Bakışlarını tekrar önündeki yola çeviren kız sözlerine telaşla devam etti. "Hayal yardım et lütfen! Çok kan var ve o sanırım baygın!"

 

Verda'nın verdiği bilgilerle Hayal sanki onu görebiliyormuş gibi başını onaylar şekilde sallarken tekrar konuştu.

 

"Sakin ol.Verdiğin bilgilere göre yarası çok ciddi değil." Kurşunun hala içeride olmamasını umut ediyordu. Bunu Verda ya söyleyip daha fazla korkutup paniklemesini istemeyerek tekrar konuştu. "Biraz kan kaybettiği için bayılmış olmalı. Sen şimdi yaralı bölgeye tampon yapacak bir şeyler bul ve kanamayı en az seviyeye indirmeye çalış."

 

Hayal'in sözleri ile Mehmet yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Verda'yı kan tutuyor! O dediklerinin hiç birini yapamaz! Direkt ara ambulansı gidip alsınlar o iti yoksa kardesimin başına bela olacal hayvan! "

 

Hayal,Mehmet'in tepkileri ile sert bir nefesi içine çekerek gözlerini devirirken Verda karşı taraftan telaşla konuştu.

 

"Ambulansı falan aramayın lütfen! Ona ve bana zarar verebilirler!"

 

İşittikleri ile Hayal ne yapabileceklerini düşünmeye çalışırken Mehmet, Verda'ya gelebilecek olan zararın korkusu ve öfkesiyle arabayı inletircesine kükredi.

 

"Lann sen nasıl bir belaya bulaştın!? Kim kızım o yanındaki şerefsiz!? Kim zarar verecek ulan size!? "

 

Verda avibisinin çıkışı ve yaşadıklarının etkisi ile daha fazla dayanamayıp ağlayarak konuşmaya çalıştı.

 

"Ya geliyorsan gel! Adam ölecek şimdi bunları konuşmanın sırası mı abi! Gelmeyeceksin söyle ben başımın çaresine bakayım! "

 

Hayal, Mehmet'in koluna sertçe vurarak dişlerinin arasından tısladı.

 

"Kapa şu çeneni artık! Belliki başlarında bir bela var!" Tekrar telefondaki kıza odaklanarak nerede olduklarını öğrenmeye çalıştı.

 

"Verda! Tamam ne polis, ne ambulansı arayacağım canım. Sen şimdi bana yerinizi söyle biz hemen geleceğiz ve benim müdehale edeceğim bir durumsa kimsenin haberi olmadan ben müdehale edeceğim. Şimdi nerede olduğunuzu söyle canım. "

 

Verda bir eli Cenk'in kolunda, diğer eliyle göz yaşlarını silerek görüş açısını netleştirmeye çalışarak cevap verdi.

 

"Benim evin önündeyiz. "

 

"Neee! Kızım sen ne demeye geberecek iti evine götürüyorsun!? Verda delirdin mi sen!? " Başına bela almak hoşuna mı gidiyor abicim! Ulan adam ölürse ne bok yiyeceksin!"

 

Verda'nın ağlayışı Mehmet'in sözleri ile şiddetlenirken Hayal yanındaki adama öfkeyle bakarak çemkirdi.

 

"O çeneni bir an önce kapatıp derhal aracı çalıştırmazsan, şu dakikadan sonra olacaklardan ben sorumlu değilim!" Hayal'in ilk defa bu kadar öfkeli ve tehditkar sözlerinin şaşkınlığı ile başını olumlu anlamda sallayan Mehmet aracı çalıştırarak bakışlarını yanındaki kıza çevirmiştiki, Hayal işaret parmağını uyarırcasına kaldırarak çıkıştı.

 

"Sakın! Sakın tek bir kelime daha edeyim deme o ağzını zevkle dikerim Mehmet! "

 

Gözlerini devirerek bakışlarını yola çevirdi ve Verda'nın evine doğru yola koyuldu.

 

Yol boyunca Hayal ara ara Verda'dan adamın durumu hakkında bilgiler almaya çalışmıştı. Bilgileri alıyor,Verda'nın evine gidiyordu ama adama müdehale etmek için gerekli hiç bir malzemesi,aleti yoktu. Sıkıntıyla ellerini yüzünde gezdirirken Mehmet onu göz ucuyla inceleyerek kararsızca konuştu.

 

"Bir sorun mu var?"

 

Mehmet'in sorusu ile başını olumlu anlamda sallayarak sıkıntıyla cevap verdi.

 

"Evet. Adamın yarasının ne derece olduğunu bilmiyorum. Kurşun çıktımı, hala içeride mi, enfeksiyon başlangıcı geliştimi, ne kadar kan kaybetti hiç bir şey bilmiyorum ve bu beni haddinden fazla geriyor. "

 

Mehmet yanında oturan kızın eline uzanarak avcunun arasına aldı ve dudaklarına götürerek küçük bir öpücük bırakarak fısıldadı.

 

"Yapmak zorunda değilsin. Böyle usulsüz bir şekilde,nasıl bir belayla karşı karşıyayız bilmediğimiz bir olaya dahil olmak zorunda değilsin."

 

Hayal başını olumsuz anlamda sallayarak cevap verdi Mehmet'e.

 

"Sorun onlar değil. Elimde gerekli hiç bir malzeme yokken ben bu adama nasıl müdahale edeceğim onu düşünüyorum. Yoksa ne başıma gelecek bela, ne yaptığım usulsüzlük umrumda değil."

 

Mehmet, Hayal'in sözleri ile başını anladım dercesine sallarken düşünceli bir şekilde yola odaklamıştı bakışlarını. Kısa bir süre sonra aklına gelen fikirle Hayal'e döndü tekrar.

 

"Sarah'ı arayıp gerekli malzemeleri getirmesini istesen."

 

Hayal başını iki yana sallayarak cevap verdi.

 

"Sarah hastanede değil bugün. Malum nişan için izinliydi." Mehmet nişan mevzusunun açılması ile gerilirken Hayal'in sesiyle korkuyla bakışlarını ona çevirdi.

 

"Buldum! Barlas hastanede bugün. Nöbeti vardı onun. Ondan isteyebilirim gerekli malzemeleri. "

 

Mehmet kendisini korkutan kızın heyecanı ile başını sağa sola sallarken Hayal çoktan Barlası aramak için harekete geçmişti. Mehmet'in ise aklı bu olayla Verda'nın başına bir iş açılma düşüşüncesiyle doluydu. Önlem almalıydı. Bir şeyler yapmalıydı ki daha sonra başına bir bela gelmesindi kardeşinin.

 

Kullandığı aracı Verda'nın evinin önüne park ederek Hayal'le aynı anda araçtan inerek kısa bir an karşısındaki lüks araca odakladı bakışlarını Mehmet. hayal'in hareketlenmesi ile oda haraketlenmişti. Yolcu tarafına doğru ilerleyen Hayal, aracın kapısını hızla açarak bakışlarını bir an perişan halde olan Verda'ya çevirdi ve onun da yaralanmış olma ihtimaline karşı kontrol etti. Görünürde yaşadığı şoktan başka bir problemi olmayan kızdan bakışlarını çekerek, Verda'nın ellerinin arasındaki peçetelerle tompon yapmaya çalıştığı yaralı adama çevirdi bakışlarını. Verda'nın ellerini yavaşça yaralı bölgeden çekerken bir taraftanda konuşmaya çalıştı.

 

"Canım sen şimdi hemen evin kapılarını aç biz abinle taşıyalım adamı. "

 

Verda başını olumlu anlamda sallarken dudaklarından fısıltıyla döküldü kelimeler.

 

"İyi olacak değil mi Hayal! "

 

Verda'nın sorusu ile Hayal'in bakışları ona döndü ve yüzüne kondurduğu tebessümle cevap verdi.

 

"Merak etme kurşun sıyırmış sadece. Yarası ağır değil yani. Sadece fazla kan kaybettiği için bayılmış olmalı." Başıyla yan tarafta kalan evi işaret ederek sözlerine devam etti. "Hadi sen kağıları acta, mahalleli görüp başına iş açmadan eve atalım bu yakışıklıyı. "

 

Mahallelinin kendilerini görüpte başına işler masının korkusuyla, hızla araçtan inerken arkasından gelen sert bir öksürük sesiyle Hayal aracın içerisinden çıkıp doğrularak Mehmet'e çevirdi bakışlarını.

 

"Hayırdır Hayal yakışıklı falan!? Sanane adamın yakışıklılığından! Üstelik bir şeye benzese bari! "

 

Hayal karşısındaki adama şaşkınca bakarak fısıldadı.

 

"Ne saçmalıyorsun sen! Ben Verda'yı sakinleştirmek için lafın gelişi söyledim onu." Mehmet'in kendisine hala ters ters baktığını görünce kolundan tutarak sertçe çekiştirdi. "Bu adamı bir an önce eve taşımazsak, bu mahallede hepimizin başıda büyük belada demektir! Şimdi bırak şu saçma kıskançlık triplerini de adamı eve taşıyalım yoksa kan kaybından gidecek dağ gibi adam! "

 

Hayal'in itelemesi ile Aracın içinden Cenki çıkartmak için hareketlenirken, Verda'da kapıyı açarak diğerlerinin gelmesini bekledi.

 

Mehmet getirdiği adamı sertçe salondaki koltuğun üzerine bırakırken Hayal'in ters bakışları ile adamı koltuğa daha kibar bir şekilde yatırdı ve doğrularak Hayal'in gözlerine sinsice bakarak sırıttı.

 

"Elimden kayınca yıkılı verdi dağ gibi adam."

 

Hayal ona ters bakışlar atarak Verda'ya seslendi.

 

"Verdacığım bana hemen sıcak su ve temiz bez, havlu tarzı bir şeyler getir. Önce yarayı bir temizleyip durumuna bakalım." İsteklerini yerine getirmek için hareketlenen kızla unuttuğu şeyi de hatırlatmak için tekrar seslendi. "Hepsinden önce bir makas getir de adamın gömleğini çıkaralım. "

 

Verda, Hayal'in sözlerini başı ile onaylayıp hızla yanlarından ayrılırken Mehmet uzanan adamın üzerinde bakışlarını gezdirerek homurdandı.

 

"İsmi cismi yok mu bu itin!? Adam aşağı adam yukarı! Ayrıca ne tür işlerle uğraşıyor bu ki, kurşun yağmuruna tutmuşlar!?"

 

Hayal adamın üzerindeki gömleğin düğmelerini açarken bakışlarını Mehmet'e çevirerek söylendi.

 

"Sen ne biliyorsan ben de o kadarını biliyorum. Şu an önceliğimiz adamın kimliğini ve işini sorgulamak değil, yarasını tedavi etmek Mehmet! Verda'nın yanında da ileri geri konuşup durma! Zaten korkmuş kız daha fazla üzerine gidip onu zorlama. Kendini toparlayınca elbette istediğin soruların cevabını sana verecektir."

 

Verda'nın elinde makasla yanlatına yaklaşması ile Mehmet'in gözleri onun titreyen ellerine ve rengi atmış yüzüne kayınca ağzından kaçan küfre engel olamadı. Hayal haklıydı kardeşi çok korkmuştu belliki.Hayal onun elindeki makası hızla alırken Mehmet, Verda'ya yaklaşarak yüzünü avuçları arasına aldı ve kendisine ürkekçe bakan gözlerine anlayışla bakarak fıdıldadı.

 

"Halin hiç iyi değil Verda. Sen en iyisi bir duş al biraz toparla kendini." Kızın bakışları yaralı adama kayınca Mehmet'te o yöne çevirdi bakışlarını ve sözlerine devam etti. "Hayal ve ben ilgileniriz onunla. Hadi sen söylediklerimi yap canım. "

 

Bakışlarını Cenk'in üzerinden çekmeden fısıltıyla onayladı Mehmet'in sözlerini.

 

"Tamam."

 

Mehmet başına bir öpücük bırakarak kardeşinin gitmesine izin verirken çalan kapıyla Verda'nın bakışları hızla ikiliyi bulunca korkuyla konuştu.

 

"Polisi mi aradınız!? Size ne polis, ne hastane yok demiştim! "

 

Mehmet ve Hayal, Verda'nın tepkisi ile birbirine şüpheyle bakarken Mehmet kapıya doğru yönelirken öfkeyle çıkıştı.

 

"Sakin ol! Gelen Barlas! Hayal'in istediği gerekli malzemeleri getirdi. Anlayacağın ne polis, ne ambulans. Başına ne işler açtığını bir anlasam. Gerçi neden korkuyorsun onu da anlamış değilim de bunları konuşmanın sırası değil. "

 

Kendisini ürkekçe izleyen kızın yanından geçerek kapıyı açmak için koridora yöneldi. Verda gelen kişiyle biraz rahatlatken, duş almak için banyoyo doğru ilerledi.

 

Mehmet, Barlası içeri aldı ve onu Hayal'in,Cenk ile bulunduğu odaya götürerek kısa bir süre ikilinin adamın yarası ile ilgilenmelerini izledi. Daha sonra olayı öğrendiği andan itibaren aklında olan aramayı yapmak için sessizce ayrıldı yanlarından.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Asya, Tuğra'nın sözleri ile bütün bedenini bir titremenin aldığını hissederken dinmek bilmeyen gözyaşlarının arasından bakışlarını Tuğra'nın gözlerine sabitleyerek güçsüzce fısıldadı.

 

"Yapamam." Tuğra onun neyi yapamayacağına anlam veremezken, ufacıkta olsa bir umuda tutunmak istiyordu. İkisininde yaşadığı kolay şeyler değildi ama Allah biliyor ya varlığından yeni haberdar da olsa bebeğine kıymayı istemiyordu. Ama karar Asya'nın dı. Onu böyle bir durumda zorlayamazdı. Onu zorlaması demek ona daha fazla zarar vermesi demekti. Asya'nın ellerini avuçları arasına alarak hafifçe sıktı ve içindeki o küçücük umuda tutunmaya çalışarak tıpkı Asya gibi güçsüzce fısıldadı.

 

"Yapamayacağın şeyi söyle bana Asya. Söyle ki kararın her neyse,iki türlüde ben her daim yanında sana destek olabileyim."

 

Asya başını olumsuz anlamda sallayarak yüzünü buruşturdu.

 

"Ben karnımda büyüyen bir cana kıyamam. Bu senin değil,kısa bir an nasıl dile getireceğini düşünerek acı çekercesine inledi ve sözlerine devam etti. Bana zorla sahip olan birinin bebği de olsa ben bir cana kıyamam. Evet kendi canımdan vazgeçerek ondan da vazgectim ama bu farklı bir durum. Ben yaşarken onun hayatına son veremem. Ben bu bebeği aldıramam Tuğra! "

 

Zayıf bir umutla da olsa beklediği cevabı alabilmenin rahatlığı ile Tuğra farkında olmasada tuttuğu nefesini bırakırken Asya'yı kendisine çekerek ürkütmekten korkarcasına sarıldı ve başına bir öpücük bırkaeak fısıldadı.

 

"Sen kendi canına da kıyacak bir kız değilsin Asya. O an sadece çaresizlikle aldın o kararı. Bir anlık bir şeydi. Ama artık çaresiz değilsin. Ben varım ve hep yanında olacağım. O bebek benden değil de başkasından olsaydı bile Allah şahidimdir ki yine ne kendine, ne o günahsız cana zarar vermene izin verirdim. Yine de seninle evlenir, o korkularından, başına gelebileceğini düşündüğün her türlü şeyden,her kötülükten, herkesten korurdum seni."

 

Sözlerinden sonra geri çekilerek Asya'nın yüzünü avuçları arasına aldı ve akan gözyaşlarını kurulayarak tekrar konuştu.

 

"Biliyorum ne yeri ne zamanı ama hem bebeğimizin hem bizim için bir karar daha vermen gerekiyor ve ben yine bu vereceğin karar ne olursa olsun iki türlü de yanındayım bunu sakın aklından çıkartma." Asya kadar o da zor bir durumun içerisindeydi lakin onun vereceği kararla izleyecekleri yolu seçmeliydiler. Derin bir nefes alarak tekrar konuştu. " Benimle evlenmeni istiyorum Asya! "

 

Tuğra'nın son sözleri ile Asya bir an afallasada bu sözleri ilk defa duymadığını anımsadı. Ölmek için karar verdiği o an da da Tuğra bu teklifle elini uzatmıştı ona. Hatta hatırlamak bile istemediği şekilde kendi hayatına da son vereceğini de dile getirmişti.

 

Aklı karma karışıktı. Bir taraftan kendisi ile birlikte Tuğra'nın da hayatını mahvetmek istemiyordu, diğer taraftan bu başlarına gelenlerin ailesi ve diğerleri tarafından öğrenilmesini istemiyordu. İki tarafı keskin bir bıçağın sırtında yürüyormuş gibi canını yakıyordu düşünceleri. Hiç bir suçu olmadığı halde kendi geleceği mahvolmuştu ve yine hiç bir suçu olmadığı halde Tuğra'nın da geleceğini nasıl mahvedecekti? Her şeyden geçmişti belki sevecek aşık olacaktı. Böyle bir hakkı onun elinden nasıl alırdı? Onu kendisine ve bebeğine nasıl mahkum ederdi? Peki ya bu yaşananları ailesi ve diğerleri öğrense onlar bu kadar anlayışla yalklaşabilirmiydi bu mevzuya. Mehmet amcası değilmiydi kendilerine bir zarar gelirse Tuğra'yı da kendi elleri ile öldürmekten bahseden. Biliyordu ki yapardı. Her ne olursa, her ne yaşanmış ve bu raddeye gelmiş olırlarsa olsun, sırf ona ve bebeğine sahip çıkamadığı için bile Tuğra'ya dünyayı zehir ederdi. Düşünceleri arasında başını önüne eğerek fısıldadı.

 

"Kabul etsem senin hayatını, hayallerini aşık olma hakkını elinden almış olacağım. Etmesem ailelerimiz ne senin ne benim birbirimize karşı gösterdiğimiz tutumu anlayışı bize göstermezler. Kendimi geçtim sana yüklenecekler. Ben iki türlüsünü de istemiyorum."

 

Tuğra ,Asya'nın eğdiği başını,hafifçe çenesine dokunarak kaldırdı ve bakışlarını birleştirerek burukça gülümsedi.

 

"Bazen ne istedigimiz hayatı, ne istediğimiz aşkı yaşayabiliriz. Sadece bize yazılan kaderi yaşarız mecburiyetten. Belliki bizim kaderimiz bir yazılmış Asya. Evlensekte evlenmesekte bizi birbirimize bağlayan bir yol varmış kaderimizde. Ama sorarsan hangi yol hakkımızda hayırlı olan, onu ben de bilmiyorum. Kimse bilemez. Sen sadece bir karar ver biz yolumuzu seçelim. " Asya'nın kararsız bakışlarını fark edince onu elinden geldiğince rahatlatmaya çalışarak tekrar konuştu. "Ne senin ailenin, ne benim ailemin, ne diğerlerinin, ne de cümle cihanın hakkımızda düşüneceği alacağı kararlar umrumda. Ailem istetse yok saysın beni. Baban abin isterse öldürsün ben sadece senin vereceğin karara göre çizeceğim yolumuzu."

 

"Kabul etsem nasıl açıklayacağız bu durumu? "

 

Asya'nın sorusu ile Tuğra onu biraz olsun neşelendirmek için çapkınca gülümsedi.

 

"Herkese bana çocukluktan beri aşık olduğunu söyleriz. " Asya işittiği sözlerle dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamayarak Tuğra'nın omzuna hafifçe vurdu.

 

"Aptal! Buna kimse inanmaz!"

 

Tuğra omzuna aldığı darbeyle yüzünü buruşturarak sahte bir sitemle homurdandı.

 

"Neden ben aşık olunacak adam değil miyim? Hem Derya'nın o öküz ikizime çocukluktan beri aşık olduğuna inanıyorlarda, senin benim gibi kibar anlayışlı, ayrıca Kayra'dan daha yakışıklı olmama rağmen bana aşık olmana neden inanmasınlar?"

 

Asya bu defa yüzüne yayılan kocaman gülümseme ile baktı karşısındaki adama.

 

"Yaa Tuğra, Kayra'dan daha yakışıklı nasıl olabilirsin acaba? Farkındaysan siz, tek yumurta ikizisiniz ve bir birinizin kopyasısınız. Böyle bir ayrımı ancak Derya yapabilir çünkü Kayra'ya aşık ve illaki kocasını seçer. Sana aşık olan bir kıza sorsan o da seni seçer haliyle. O yüzden sen buna karar veremezsin saçmalama." Sözlerinden sonra Tuğra'nın yüzünün düştüğünü görünce içinden gelen gülme isyeğini bastırarak sözlerine devam etti.

 

"Evet Kayra'dan seni ayıran ve daha özel kılan özelliklerin tamda söylediğin şeyler ve yine evet bu Kayra ve sen arasında seçim yapılması demekse, bir kız aşık olabileceği adamı seçebiliyorsa bu ikinizin arasından sen olurdun. Çünkü Kayra gerçekten zor bir insan. "

 

Asya'nın sözleri ile mahsuatan astığı yüzüne kocaman bir gülümseme kondurarak, onun yanaklarını sıktı hafifçe.

 

"Bak bu sözler gönlümü alman için yeterli. Hem olaki evlenmek için karar verirsen, bu saydığın özelliklerimden sonra kimse senin, bana aşık olabilme düşünceni yadırgamaz Asyacığım. "

 

Tuğra'nın yapmaya çalıştığı şeyin farkına varan Asya onun da gerginliğinin ve nasıl zor bir durumun içinde olduğunun bilinci ile ona ayak uydurmaya çalıştı.

 

"Bana inansalar bile senin hareketli aşk hayatından sonra, senin bana hangi ara aşık olduğunu düşünürler ve aşık olduğuna kimse inanmaz. Ayrıca benim gibi sessiz, kendi halinde, senin tabirinle burnu havada bir kıza, senin aşık olma olasılığının sıfır olduğunu herkes bilir. Ayrıca babam ve abim gibi iki faktör varken böyle bir gönül macerasına kimseyi inandıramazsın. Bizim ailenin de mantık evliliğini kabul etmeyeceğine göre sen bu fikirleri ele bence Tuğracığım. "

 

Asya'nın sözleri ile Tuğra bakışlarını kısarak kısa bir an düşünürmüş gibi baktı karşısındaki kıza ve sonra başını yukarı doğru kaldırarak cevap verdi.

 

"Benim hareketli aşk hayatımın sadece seni kıskandırmak için olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca babam ve alinin diğer geri kalanları hep delilerin bizim evde toplandığını sürekli dile getirirken benim normal birine aşık olabilme ihtimalimi yadırgamazlar bence. Sonuçta ben her defasında daha sakin bir ilişki istediğimi dile getiriyordum. Senin de bu özelliklerin,onalara göre benim kriterlerime uygun." Asya'nın gözlerini devirmesi ile ona muzipçe göz kırparak devam etti sözlerine. "Aurıca baban ve abin faktörüne gelecek olursak yasak olan her zaman daha ilgi çekicidir. Emir ve Zeynep, Kayra ve Derya ilişkisi gibi. Biz neden olmayalım ki. Em fazla bir güzel sopa çekerler o olur."

 

Asya'nın düşünceli bir şekilde ddaklarını dişlediğini fark edince ciddiyetini takınarak tekrar konuştu.

 

"Kararın bu evliliğin olması yönünde olursa bunun bir mantık evliliği değilde aşk evliliği olduğuna herkesi inandırabilecek enerji ikimizin arasında var Asya. Bence biz bu aşk oyununa herkesi inandırır bebeğimizle mutlu bir yuvayı paylaşabiliriz."

 

Sözlerini bitirerek üzerine oturduğu yataktan kalktı ve Asya'nın kendisini izleyen bakışlarına gözlerini odaklayarak sözlerine devam etti.

 

"Kararı sana bırakıyorum. Yarın cevabını verirsin. Ama Allah biliyor ya ben bebeğimizin ne annesinden, ne babasından ayrı büyümesini hiç istemem. Başımıza gelenler onun suçu değil ve oda her çocuk gibi anne ve babasıyla birlikte olmayı ister. Kararını verirken benim bu düşüncelerimide göz önünde bulundur lütfen. Ama kararın ne olursa olsun ben her zaman yanındayım."

 

Sözlerini bitirip kapıya doğru ilerlerken işittiği zayıf sesle duraksadı.

 

"Kabul ediyorum. "

 

Önce yanlış duyduğunu düşünsede arkasını dönüp bakışlarını Asya'ya çevirince onun kırmızının en koyu haline bürünen yüzünden doğru duyduğunu anlamıştı. Fakat bir yanlış anlaşılma olmasını istemediği için tekrar yatağa doğru ilerleyerek sordu.

 

"Yanlış duymadım değil mi? Evlenmeyi kabul ettiğini söyledin."

 

Tuğra'nın sorusu ile Asya başını olumlu anlamda sallayarak bakışlarını Tuğra'ya çevirdi ve sözleriyle de onayladı.

 

"Evet. Ama bir şartım var."

 

Tuğra gelecek olan şartı önce hemen kabul etmeyi düşünsede, sonra diğer erkeklerin düştüğü hataya düşmemek için temkinle sordu.

 

"Nedir? "

 

Asya dolu dolu olan gözlerini Tuğra'nın gözlerinden çekmeden fısıldadı.

 

"Bir gün gerçekten aşık olursan ilk bana söyleyeceksin ve ayrılacağız! Bunun ne zaman olduğu önemli değil ister bir ah sonra ister üç beş yıl sonra. Ama ilk bana söyleyeceksin ve bende sana söz veriyorum o gün ben kendi ellerimle bebeğimiz ve benim için feda ettiğin her şeyi,hak ettiğin o mutluluğu yakalaya bilmen için kendi ellerimle inşa edeceğim."

 

Asya'nın sözleri ile kısa bir an donup kalmıştı. Evlendikten sonra öyle bir şeyin mümkünatı yoktu ama onu şu an ki ruh haliyle aldığı kararlar rahatlatacaksa istediği sözü verecekti. Yüzüne kondurmaya çalıştığı gülümseme ile başını olumlu anlamda salladı.

 

"Söz!" Yatağın üzerine tekrar oturarak yüzündeki gülümsemeyi soldurmadan sözlerine devam etti.

 

"Anlaştığımıza göre şu andan itibaren Aşk oyununa başlıyoruz! Kim bilir belki hayatımızı karartan bir hatadan iki mucize çıkartırız."

 

Asya anlama veremeyerek Tuğra'ya bakarken o işaret parmağını kaldırarak Asya'nın karnını işaret etti.

 

"Birinci mucize bebeğimiz! "

 

Yüzüne yayılan sırıtışla Asya'ya muzipçe göz kırparak işaret parmağı ile kalplerini işaret ederek tekrar konuştu.

 

"İkinci mucize de AŞK! Bizim hikayemizde de bir hatadan iki mucize yazmıştır belki kaderimizi yazan!"

 

Yitenumutlar....

 

 

Loading...
0%