Yeni Üyelik
8.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı- İpek Karabağır - İnci Misali

 

 

Geçiş bölümü olduğu için biraz uzun bir bölüm oldu. Artık normal bölümlere geçeceğiz o yüzden bu bölüm boşlukları doldurmak ve kurguyu oturtmak için geçiş bölümü oldu. Hepinize keyfli okumalar yorumlarınızı bekliyorum ❤❤❤

 

Gece sabaha dönerken Mehmet başında beklemek zorunda olduğu adama ters ters bakarak homurdandı.

 

"Bir de bakıcı gibi başını bekliyorum itin! Ulan ben sevdiğim kadına kavuşmuşum ama senin yüzünden bunun sevincini bile yaşayamadım be! " Bakışlarını Cenk'in üzerinden çekerek oturduğu yerden kalktı ve ilk gün ışıkları ile odayı aydınlatan pencereye doğru ilerledi.

 

Dün gece Hayal adamın yarasına gerekli müdehaleyi yaptıktan sonra Verda'yla konuşmasına izin vermeden ona da bir sakinleştirici iğne yaparak yapacakları konuşmayı zamanı değil diye engellemişti. Daha sonra Verda'yı da alarak, kendisine hasta bakıcı muamelesi yapıp, aksi bir durumda onu uyandırmasını söyleyerek Verda ile birlikte rahat bir uykuya kucak açmışlardı Hayal ve Verda hanım.

 

"Ben daha içimdeki hislerimi açamadım sevdiğim kadına be! Reva mı ulan bu, onca yıllık bekleyişin ardından duymak istediklerini duyamadan elin ismini cismini bile bilmediği adamına hasta bakıcılık yapmak! Ulan Verda ben de Mehmetsem baltaladığın en özel gecemin acısını senden çıkartmasını bilirim! "

 

"Cenk!"

 

Kendi kendine homurdanırken arkasından gelen sesle o yüne döndü ve hala yatan adama kaşlarını çatarak öfkeyle tısladı.

 

"Ne diyorsun lan sen? Cenk kim hırt!?"

 

Cenk karşısındaki adamın öfkesine anlam veremeyerek bakarken oturur pozisyona gelmek için hareket len miştiki, Mehmet bir kaç adımda ona yaklaşarak yatdımcı oldu. Kendisine yardım eden adama bakışlarını çevirerek hafifçe başını eğdi.

 

"Teşekkür ederim. İsmim Cenk." İkili sessizliğini koruyup bakışları ile birbirini incelerken Mehmet'in fotoğrafını dün Verda'nın telefonunda gören Cenk onu hatırlayınca elini uzatarak sözlerine devam etti.

 

"Sen de Mehmet olmalısın Verda'nın abisi."

 

Kendisine uzatılan ele ters ters bakan Mehmet aynı şekilde elini uzatarak Cenk'in elini tuttu ve gereğinden fazla sıkarak cevap verdi.

 

"Evet! Sen de şu her şeye burnunu sokan ilişki uzmanı Verda'nın sevgilisisin anladığım kadarı ile."

 

Cenk adamın elini sıkışından ve söylediği iğneleyici sözlerden sonra gülmemek için kendisine güçlükle hakim olurken aynı şekilde karşılık verdi.

 

"Sende sevdiği kadınla bir ilişki kurmayı bırak, ona açılamayan o ağır kanlı şahsiyetsin anladığım kadarı ile. " Mehmet'in öfkeden gerilen yüzüyle kendiside yüzüne ciddiyetini takınarak sözlerine devam etti. " Neyse şimdi konumuz bu değil. Verda nasıl? Bir şeyi var mı? Yaralandığımı fark edince çok kötü olmuştu."

 

Mehmet başını sağa sola sabır dilenircesine sallayarak homurdandı.

 

"Sevgilin iyi merak etme! Hatta o kadar sağlıklı ki kış uykusuna yatmış gibi uyanamadı bir türlü."

 

Mehmet'in sürekli Verda'dan sevgilin diye bahsetmesine önce anlam veremezken daha sonra dün telefonda söylediği sözle buna kendisinin yol açtığını anlayınca durumu açıklamak için konuşmaya niyetlenmiştiki Mehmet üzgün bir yüz ifadesi ile tekrar konuştu.

 

"Gece bizi aradı, sevgilim yaralandı deyince aklım başımdan gitti onun da zarar görmüş olması ihtimali ile."

 

Cenk,işittiği sözlerle Verda'nın kendisini neden sevgilisi olarak tanıttığına anlam veremezken Mehmet sözlerine devam etti.

 

"Yaralanmış olmasa bile kan tutar Verda'yı. Silah sesinden korkar. Aslında çoğu şeyden korkar. Bunların hepsi aklımda dönüp dururken onun bizimle iletişimi kesmeyip senin durumun hakkında sürekli Hayal'e bilgi vermesi beni çok şaşırttı. Verda senin yarandan akan kanı gördüğü anda çoktan bayılmalıydı ama o hiç olmadığı kadar kendindeydi. "

 

Bakışlarını kendisini pür dikkat dinleyen adama çevirerek kıstığı bakışlarının arasından şüpheyle inceledi ve huzursuzca devam etti sözlerine.

 

"Sevdiği adamı kaybetmenin korkusumuydu Verda'yı bu denli dirayetli yapan,yoksa dün gece korkularının üzerine giderek mi başardı imkansızı bilemiyorum."

 

Cenk, Mehmet'in konuşmalarından bir anlam çıkartmaya çalışsada bir türlü anlam veremiyordu sözlerine. Verda ile aralarında bir şey yoktu. Sadece anı kurtarmak için uydurulumuş bir sevgili masalından başka. Ama bu adam onları gerçekten sevgili zannedip bir abi kardeşini bir erkekten nasıl kıskanıp koruma altına alırsa o şekil davranıyordu.

 

"Verda bizden sevgilisi için yardım istedi ama ne polis bilecekti bu durumu ne de hastaneye gidecektik. Bu Verda'nın prensiplerine ters bir durumdu. Özellikle tutup yaralı bir adamı kendi evine getirecek bir kız değildir...Bu sevgilisi bile olsa."

 

Mehmet'in son sözleri ile Cenk, Verda'nın evinde olduğunu anlayınca istemsizce bakışlarını bulunduğu odanın içinde gezdirirken Mehmet devam etti.

 

"Aranızdaki ilişki hangi boyutta bilmiyorum ama bu yaralanma mevzun, üzerinize açılan ateş, karınlık işlerle uğraştığını düşünmeme neden oluyor bilesin!"

 

Konuşmasına kısa bir ara vererek yaralı adamın tepkilerini inceledi.Onun mimiklerinin dahi oynamadığını fark edince daha da öfkelenerek sözlerine devam etti.

 

" Eğer öyleyse Verda'dan uzak dur! O ne tehlikeli işlerle uğraşan bir adamı, ne de silahlarla dolu karanlık bir hayatı kaldırabilecek kız değil! Senin hayatın benim kardeşimi değirmen taşının aradınsaki buğday tanesi gibi öğütür Cenk! Verda narindir isminin anlamı gibi gül çiçeğidir, zariftir. Duruşu ve hareketleri ile ne kadar aksini ispatlamaya çalışsada kırılgandır! Ama en önemlisi çocukluğunda kimsesizliği yaşamış, ağır yaraları olan ve hala yaşadıklarının etkisi ike korkularıyla boğuşan bir kızdır Verda. O yüzden sen ona ayak uydura bileceksen kardeşimin yanında yöresinde gez. Yok yapamam diyorsan yol yakınken vazgeç bu sevdadan. "

 

Mehmet'in öfkeli olduğu halde, öfkesine güçlükle gem vurmaya çalışması Cenk'in gözündrn kaçmamıştı. Bunu elbetteki Verda'yı üzmemek için yaptığının farkındaydı. Üstelik dün gece yaşadığı korku dolu anlardan sonra onu daha fazla üzmek istemiyordu belliki. Ona Verda ile aralarında bir bağ olmadığını söylemek istesede, Verda'nın neden onun uydurduğu bahaneyi devam ettirdiğini bilmediği için söylemekten vazgeçti. Belki de Mehmet'in hala ona dün ki nişan mevzusunda baskı yapmasından korktuğu için bu bahaneye sığınmaya devam etmişti kız. O yüzden onunla konuşmadan ortalığı karıştırmamak için susmayı tercih etti. Ayrıca Asya meselesi vardı ve şu an Verda ile aralarında bir bağ olmadığını açıklaması demek, içinde bulundukları bu duruma nasıl düştüklerinin açıklamasını da yapmak demekti. Kendisi elbet bir kılıf bulurdu lakin, Verda bu durumu açıklayamaz ve ikisinin bir araya gelmesinin Asya'nın durumundan kaynaklanan bir tesadüf sonucu olduğunu söylemek zorunda kalabilirdi. Her iki durumda da hem Verda'yı hem Asya ve Tuğra'yı zor durumda bırakmadan bu durumu çözmeliydi. Bunun için de önce Verda ile etraflıca konuşmalıydı. Aldığı kararla odanın içinde dolanan bakışlarını Mehmet'e çevirerek yüzüne bir tebessüm kondurarak konuştu.

 

"İlk tanışmamız ve şu anki konuştuğumuz mesele pek hoş olmasada seni gayet net anladım ve bir abi olarak sana sonuna kadar hak verdiğimide bilmeni isterim. "

 

Cenk'in sözleri ile Mehmet bakışlarını ondan çekmeden düşünceli bir şekilde başını salladı devam etmesini istercesine.

 

"Senin de anlamış olduğun gibi pek tekin bir hayatım ve parlak bir geçmişim yok. Bunu senden saklayacak değilim." Mehmet'in bedeni işittikleri ile gerilirken çatılan kaşları ile Cenk sözlerine devam etti. "Ama bu senin ondan uzak durmamı istemenle uzak duracak değilim. Çünkü bu kararı verecek olan ne sensin ne de benim! Benim geçmişimi geleceğimi bilerek benimle bir ilişkiyi tercih eden Verda bu kararı verecek olan. Ben ondan uzak dursam da, o benden uzak durmadığı sürece benim yapabileceğim bir şey ne yazık ki yok."

 

Cenk'in sözlerinde haklı olduğunu bilsede öfkesine hakim olamayarak konuşmak için hırsla ağzını açmıştı ki Cenk elini kaldırarak onu susturup devam etti konuşmasına.

 

"O yüzden bu konu hakkında muhattabım sen değil Verda! Hakkımda bildiklerinden ve dug gece yaşadığımız o kötü olaysdan sonra konuşmam gereken de yalnızca Verda! Ben onunla konuşup bir karara vardıktan sonra sende bir abi olarak elbetteki uyarılarını, ikazlarını yapacaksın. O na diyecek sözüm yok.Bir abi olarak görevinde bu zaten. Ama seni dinleyip dinlememekte Verda'nın kararıdır."

 

"Bir abi olarak görevlerimi senden öğrenecek değilim!"

 

Cenk'in sözlerine daha fazla dayanamayarak öfkeyle çıkışması bir olmuştu.

 

"Dünden beri bilmiş bilmiş konuşupta benim canımı sıkma, yaralı falan dinlemem canını yakarım! "

 

Ne kadar sakin kalmaya çalışsada Mehmet'in sert çıkışı ile Cenk te sinirlerine hakim olamayarak aynı tatzda fakat alaylı bir uslüpla karşılık verdi.

 

"Görevini biliyorsun da ondan mı kardeşim dediğin kıza nişan takmaya kalkıştın!? Senin anladığın abilik görevi bumu!? Sevdiği kadına bile açılamayan bir adamın bana ilişki konusunda ahkam kesmesini göz önüne alırsak, sen ne kardeşine, ne sevdiği kadına karşı görevlerini bilen bir adam değilsin gerçi ama... Neyse sana görevlerini öğretmekte hep bana düşecek belliki! "

 

Mehmet işittiklerinin ağırlığı ile oturduğu yerden hırsla kalkarak işaret parmağını kaldırıp tehtid edercesine Cenk'e doğru salladı.

 

"Sakın! Sakın bilmediğin konularda ahkam kesipte benim adamlığımı sorgulama! Senin belki üç beş aylık sevgin için geçmeye çalıştığın bu dikenli yollarda, ben yıllarca çıplak ayakla yürüdüm! Senin sorguladığın adamlık, öyle sevdiğinin karşısına geçip seviyorum demekle olmuyor! Nefes aldığın yerle, boğulduğun yerin aynı olduğunu fark etmekle başlıyor adamlık! Ne nefesinden vazgeçebilirsin ne boğulmaktan kurtulabilirsin! İkisi ile yaşamayı öğrenip sevdiğine nefes olmak, onu boğulduğu girdapta yalnız bırakmamak için kendinden vazgeçmekle başlar adamlık! Sabırla başlar!"

 

Cenk karşısındaki adamın yarasına pençe vurulmuş bir aslan gibi kükreyişi ile bam teline dokunduğunu fark edince aldığı cevaplarla içten içe memnun olmuştu. Belliki karşısındaki adam uzun zamandır sevda kuyusundan zehiri yudumlamış, ve yine belliki sonunda o zehri bal eyleyerek içmişti. Şu saatten sonra değil Verda hiç bir kadını kavuştuğu sevdası ile arasına kalkan eylemeyeceği gün gibi ortadaydı.

 

" Benim suskunluğum sabrımdandı,sevdiğim kadının yüreğindeki yükün bilinmezliğiydi benim suskunluğum! O yüzden sen sen ol sevdası için sabır hırkası giymiş bir adamın adamlığını sorgulayıp, bilmediğin bir sevda yükünün denklerini çözmeye kalkma! Ya dağılır toparlayamazsın, ya o ipler seni boğar ne olduğunu bile anlayamazsın!"

 

Bu defa konuşmak için ağzını açan Cenk'i elini kaldırarak susturan Mehmet olmuştu. Öfkeden kararan yüzünde, yumuşadığına dair bir emare bile bulunmazken sözlerine devam etti.

 

"Sevda kervanın da yük taşımak bir meziyettir! O meziyet sende yoksa kızgın çöllerde gezdirir, teninini dağlayan güneşle kezzabı su diye yudumlatır,serap arkasında koşturur adamı! O yüzden bilmediğin kervanlara sevda yükleme benim kardeşim peşinde koşacağın bir serap değil! Yol yakınken vazgeç! O'na sahte cennetleri vaad edip cehennemine sürükleme! "

 

Cenk ve Mehmet kendi aralarındaki hesaplaşmaya o kadar dalmışlardıki odanın kapısında kendilerini şaşkınlıkla izleyen kadınlardan hebersiz meydan okuyan bakışlarını bir birinden çekmeden yüreklerini açtıklarının farkında bile değillerdi. Cenk kendisine meydan okuyan adamın acısınıda fark etmişti sevdası uğruna giydiği sabır hırkasınıda. Lakin onun giydiği cehennem hırkasıydı. Ne çıkarıp atabiliyor, ne de üzerinde tutabiliyordu. Artık onu da birileri anlasın kimsesizliğinin farkına birileri varsın istiyordu. Karşısındaki adam gibi o da farkında olmadan o da akıttı içindeki öfkeyi.

 

"Üç günlük dünyanın ikinci günündeyim ben! Ne ilk günkü heves var içimde,ne de üçüncü günün korkusu! Ama madem sen diyorsun vazgeç,süküt içinde çek git eyvallah! Ben bu güne kadar sükütu başıma tac ettim,yine süküt etmekse payıma düşen yine ederim! Yeterki beni yar bilenin gönlü hoş olsun!"

 

Mehmet karşısındaki adamın sözleri ile bir an sarsıldı. Gözlerinde, düne kadar kendi gözlerindeki acının misliyle daha fazlasını görmenin farkındalığı ile sarsılırken arkalarından gelen alkış sesi ile ikisinin bakışlarıda o yöne dönünce Hayal gözlerindeki öfke ile Mehmet'e bakarak çıkıştı.

 

"Sen ki baktığını göremeyensin,yaktığını ise hiç göremedin! Yine benden başka herkese çözülüyor o dilin! Belki de herkesin yarasına merhem olacak sözler dökülüyor yine dilinden! Ya da var olan gizli yaraları daha fazla deşiyor yine o dilin!"

 

Mehmet kendisine çıkışan kıza şaşkınca bakarken neden her seferinde kendisine patladığını düşünüyordu. Kötü bir şey söylememişti ki neyin öfkesiydi şimdi bu karşılaştığı.Anlam veremediği durum karşısında kaşları çatılırken Verda onun mimiklerinden bir aksilik çıkacağını anlayarak uyarmak için Hayal'in koluna dokunmuştuki o bir hırsla kolunu çekerek aynı hırsla sözlerine devam etti.

 

"Bırak Verda! Bunlar anlamaz! Bizim ailenin erkekleri bir kendi yaralarını görür, bir kendi kendilerine merhem olur başkasına gelince o yarayı deşmekten geri durmazlar! Çünkü o başkaları onlardan biri değildir! Çünkü başkalarının da onlar gibi sevebileceğini çok geç fark ederler! "

 

Bakışlarını tekrar Mehmet'e odaklayarak hesap sorarcasına bağırdı.

 

"Ne hakla!? Ya sen ne hakla o adama sevdiği kızdan ayrılması için baskı kurabiliyorsun! Senin sevgiden anladığın kendi gemini kurtara bilmek mi be adam!? Sen deli gibi koşmak istediğin bu yollarda adım bile atamadığın günleri unuttunmu da, bu yolda yürümeye yeni başlamış bir adama çelme takıyorsun Mehmet!?"

 

Mehmet ,Hayal'in son sözü ile neye uğradığını şaşırırken Cenk kendisi ve kendisi ile Verda arasında olmayan bir aşk hikayesi yüzünden sevdiği adama çıkışan kızın yarattığı gerginlikle, orta mı yumuşatmak için konuştu.

 

"Yalnız benim bir adım var. "CENK! " İki de bir adam diye hitap etmeniz hiç hoş değil. Sevgilinle sen takmışsınız bir adam da adam! Ayrıca; Öfkene yenilipte ölçmeden tartmadan konuşup sevdiğin adamın gönül terazisini bozma kadın! Biz sadece konuşuyorduk! "

 

Hayal karşısında Mehmet'i savunan adama hayretle baktı. Ne diyordu bu ahmak!?

 

Mehmet yanındaki adama yaklaşarak elini omzuna koyup hafifçe sıkıp tebessüm etti.

 

"Sağol kardeşim!" Bakışlarını Hayal'e çevirerek sözlerine devam etti. "Senin göremediğin benim sevdam mı, yoksa bana olan öfken mi benim sana olan sevdamı sorgulayışın!? Göremiyorsan benim sevdama hiç inanmamışsındır! Öfkense bu halinin sebebi bilki sevdiğim kadın bile olsan, benim yıllardır içimde yanan sevda ateşini sorgulayamazsın! Çünkü aynı yerden yanmadık! Aynı ateşe düşmedik! Aynı sabırla beklemedik!"

 

Adımlarını Hayal'e doğru yönleterek sözlerine devam etti.

 

"Şimdi o öfkeni bir kenara bırak sakinleş! Yok yapamıyorum diyorsan senin öfkenin daha fazlasını ben içimde yıllarca biriktirdiğim için, ben de o öfkeye sığınayım yakalım bütün gemileri istersen!"

 

Hayal, Mehmet'in sözleri ile yüzünü buruşturarak ona baktı. Öfkeden kastı neydi acaba! Onun kendisine öfkelenmesini gerektirecek bir şey yapmamıştı! Derdi neydi!?

 

"Abi yapma! Soğuk söz duymuş gönül, kırk yaz görse ısınmazmış! Neden bir birinizi kırıyorsunuz şimdi?"

 

Mehmet delic bakışlarını Hayal'den çekmezken o da aynı şekilde karşısındaki adama bakıyordu.

 

"Sen karışma Verda. Bu ikisi dünü toprağa gömmezse yarınları çiçek açmaz. Belliki geçmişin hesaplaşmasını yapmaları lazım. "

 

Verda'nın ikili üzerindeki bakışları hızla kendine akıl veren Cenk'e dönerken öfkeyle çemkirdi.

 

"Ya sussana sen! Aşk doktoru musun!? Ortalığı karıştırdığın yetmiyor bir de akıl mı veriyorsun orada! Bir an önce o çeneni kapatmazsan seni tavayla bayarım oraya!"

 

Kızın sözleri ile Cenk dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamazken yerinde kıpırdanarak daha rahat bir pozisyonla ikiliyi izlemeye başladı.

 

"Adam haklı Verda abin geçmişim de nişanlanmış olmama öfkeli anladığım kadarı ile! Güle ulaşmak için kan revan içinde kalan ellerinden şikayetçiymiş belliki!Sevdayı bilmeyen ne bilecek vefayı! Bırak kussun içindeki zehri! "

 

Mehmet, Hayal'in dilinden dökülen nişanlı kelimesi ile daha çok öfkelenirken sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Senin sevda dediğini ben öyle öğrendim işte canım yana yana! Kokun ellere giderken dikenin bana bata bata öğretti sevda uğruna sabretmeyi! Kan revan içinde kalmış ellerimle tuttum ben senin ellerinden! Ne benim sevda mı, ne de vefa mı sorgula! "

 

Söylenecek çok söz vardı ama Mehmet'in haklı olduğu da bir nokta vardı ki öfkesi geçmediği sürece birbirlerini kırmakran ileri gidemeyeceklerdi. Üstelik ne yeri ne zamanıydı bu tartışmanın. Derin bir nefes alarak gözlerini kapayıp sakinleşmeye çalıştı.

 

"Seni seviyorum!" İşittiği sözlerle gözleri aniden açılırken bakışları Mehmet'i bulunca yüzünde oluşan tebessüme engel olamadı. "Ama bu demek değildir ki seni sevdiğim için her lafını her sözünü sineye çekeceğim. Tıpkı seninde yapmaman gerektiği ve yapmayacağın gibi. Şu an öfkeliyiz ve birbirimizi kırmaktan başka bir şey yapmıyoruz. O yüzden savaşacaksakta sakin kafayla sevişeceksekte sakin kafayla yapalım lütfen! "

 

Arkadan gelen sert öksürük sesi ile Hayal ve Mehmet o yöne dönerken Verda utançtan pembeleşen yanaklarını gizlemek için başını yere eğdi.

 

"Kardeşim tamam yanımızda savaşmak falan anladıkta diğeri olmaz yani. Sizin mahremiyet anlayışınız yokmu hiç lan!? Ne demek sevişmek falan biz varız burada oğlum. Anladık yanıyorsun da git ne halt edeceksen gizli saklı yap! Ulu orta olacak şey mi!?"

 

Verda gibi Hayal de adamın sözleri ile utanırken Mehmet dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamadı.

 

"Ulan ben onu mu kast ettim!? Sevişmek derken bir birimize sevgimizi göstereceksekte, demek istedim hayvan!"

 

"Kendisi demekki o manada çok şey yaşamışki çektiği nokta da orası oluyor! "

 

Verda'nın homurdanarak söylediği sözlerle Hayal onu dirseği ile dürterken dişlerinin arasından uyarırcasına fısıldadı.

 

"Ne yapıyorsun sen!? Abin normal birimi Allah aşkına. Şimdi sen nereden biliyorsun, seninle mi yaşadı diye kıyameti kopartacak! Adamın sağlam kolunu da, abine sen zımbalatacaksın Verda!"

 

Verda umursamazca omzunu silkerken Mehmet ikiliye şüphe ile bakarak konuştu.

 

"Fısır fısır ne konuşuyorsunuz siz!?"

 

Verda bakışlarını abisine çevirerek şirince gülümsedi.

 

"Ne konuşalım Mehmet. Cenk'in ilaç alması gerekiyormuşta kahvaltı hazırlayalım diyorduk."

 

"Sonun da sevgilisi aklına gelebildi."

 

Verda ,Cenk'in kendisine sırıtarak bakıp söylediği sözlerle ufak çaplı bir şaşkınlık yaşarken o sözlerine devam etti. "Mehmet bak bu kardeşin hiç misafir perver değil açlıktan öldük be. Yaralı bir adamım ben. Çabucak toparlanmam için bakıma ihtiyacım var. "

 

Cenk'in sırıtarak söylediği sözlerle yaşadığı şaşkınlığı üzerinden atan Verda yüzünü buruşturarak çemkirdi.

 

"Başlayacağım şimdi senin sevgiline de sana da! Şifahanemi burası!? Ya da aş evi mi!? Kalk! Defol git! Git nerede doyuruyorsan doyur karnını! "

 

"Verdaa! "

 

Mehmet'in uyarı niteliğinde ismini seslenmesi ile bu defa öfkeli bakışlarını ona çevirerek çemkirmeye devam etti.

 

"Nee! Mehmet bak al götür şunu buradan ortalık karıştırmaktan başka bir şeye yaramıyor! İster açlıktan gebersin,ister yarasından gebersin ama mümkünse başka yerde gebersin!"

 

Hayal kızın çıkışı ile ona şaşkınca bakarken Mehmet uyarırcasına tekrar fısıldadı.

 

"Abi diyeceksin abiii! Mehmet miş! Asker arkadaşımıyız ulan!?"

 

Bakışlarını Cenk'e çevirerek yüzüne mahçup bir ifade kondurdu.

 

"Kusura bakma kardeşim. Bazen ayarı bozuluyor. Bak şimdiden söyleyim bununla baş etmesi zordur. Bela mıknatısı gibidir. Sen en iyisi bir kere daha düşün. "

 

Madem Hayal hanım güzellikle konuşup,uyarmasına kızıyordu o da tatlı dille maani olurdu bu ilişkiye. Hem Verda'nın adama karşı tepkisine bakarsa sandığından daha kolay olacaktı bu iş. Kardeşine biraz yüklenirse bozardı bu işi. Aldığı karala kendisini tebrik ederek adımlarını Cenk'e doğru yöneltti ve yanına oturarak tekrar konuştu.

 

"Bu böyle esereklidir işte. Aklına eserse bizide kovuyor evden. Sen kusuruna bakma onun. Haa yemek yapmayı falanda pek beceremez. Annem yapar bu aşırır. Bence fazla bel bağlama sen buna. Hem feministlik damarı da pek bi sağlam. Mazallah mezara sokar seni. "

 

"Mehmettt! "

 

Hayal'in çıkışı ile sahte bir sırıtışla bakışlarını ona çevirdi.

 

"Takılıyorum Cenk'e güzelim ne var bunda? Sen de her şeye karşısın ama."

 

Ben senin ne halt yemeye çalıştığını gayet net anlıyorum merak etme sen!"

 

Cenk ikili arasında çıkabilecek yeni bir tartışmaya mani olmak içinaraya girdi.

 

"Ben onun sivri uçlarını törpülerim kardeşim merak etme sen." Bakışlarını Verda'ya çevirerek imalı bir şekilde konuştu.

 

"Ama önce kahvaltı etmeliyiz değil mi sevgilim. Malum ben acıkınca kan şekerim düşüyor,kan şekerim düşünce bilincim bulanıklaşıyor,sonra beni hastaneye falan götürmekle uğraşırın, orada bu yaralı halimle polislerin dikkatini çekerim başına iş açılsın istemeyiz değil mi canım. Hem benim bazı ilaçlara alerjim de var o bilinç bulanıklığı ile bu durum birleşirse senin hakkımda yanlış bilgiler falan veririm." Verda adamın anlma veremediği sözleri ile onun ne demek istediğini anlamaya çalışırken o göz ucuyla yanındaki Mehmet'i işaret ederek devam etti sözlerine. "Canım ne bakıyorsun öyle saf saf. Ha diyorum gece senin yanında vuruldum, beni evine getirdin ya, şimdi bu durum yanlış anlaşılabilir. Hayal'in de başına iş açmayalım durduk yere bence. Sen sevgilim yaralı diye kızı çağırdın o da sadece yardım etmek istedi ya sorun çıkmasın şimdi."

 

Verda adamın dün gece kendisini sevgilim diye tanıtmasına ithafta bulunduğunu anlayınca tam ağzını açıp kendini savunacakken Mehmet'in sert çıkışı ile geri kapadı.

 

"Git kahvaltımı hazırlıyorsun ne yapıyorsan yap, şu adamın karnını doyur. Be belalı bir çiftsiniz siz be! Birini kan tutar, diğerinin kan şekeri düşer, bilinci bulanıklaşır! Ulan çok aradınızmı birbirinizi be!" İşaret parmağını kaldırarak tehdit edercesine ikiliye doğru salladı. " Dün geceki olay, Hayal'in yaptığı tedavi bu evdekilerin arasında sır olarak kalacak! Sizin garip ilişkiniz ve anlaşma şekliniz yüzünden ben sevdiğim kadının başına iş açılmasını istemiyorum ona göre! Tam kavuştum derken, onca yıldan sonra hapis yolu gözleyemem lan ben birde! Verda hemen o mutfağa giriyorsun ne istiyorsa hazırlıyorsun bu dingile." Verda'nın şaşkın bakışlarına aldırmadan bu defa Cenk'e dönerek kükredi.

 

"Sende zıkkımlan ne zıkkımlanacaksan!"

 

Verda ters bakışlarını ikiliye dikerek çemkirdi.

 

"Zıkkım yeyin ikinizde! Ben okula gidiyorum! Dersim başlayacak!"

 

Sözlerini bitiren kız kapıya doğru ilerlerken Cenk arkasından telaşla seslendi.

 

"İzin al!"

 

Verda tüm öfkesinin beyninde toplandığını hissederek hırsla arkasına döndü.

 

"Sen kimsin de bana ne yapmam gerektiği konusunda emrediyorsun! Diğer kolunuda bana sakatlattırma Cenk! "

 

Cenk kızın verdiği tepkiyi haklı bulsada dün geceki olaydan sonra onunda başının belada olabileceğini düşünüyordu. Birlikte görülmüşlerdi ve düşmanlarının onada zarar verme ihtimali endişelenmesine neden oluyordu.

 

"Cenk haklı.İzin al bu gün. Ayrıca birazdan Kayra gelecek. "

 

"Nee! "

 

Verda, Mehmet'in sözleri ile ağzından firar eden söze engel olamazken ellerini saçlarından geçirerek telaşla söylendi.

 

"Yaa sen neden bana sormadan iş yapıyorsun!? Kayra bu işin peşini bırakır mı!? Sen Hayal ve benim başıma ne işler açtığının farkıda mısın? Cenk'e yardım ve yataklıktan ben, usulsüz tedaviden Hayal görevinden açığa alınırsa ne olacak ha ne olacak!? Babamlar ve diğerleri duyacak! Sen ne biliyorsun da ortalığı velveleye veriyorsun! Ben dırduk yere mi kendimi riske attım!? Ben bilmiyor muydum Cenk'i polise ve ya hastaneye götürmeyi! Ben kimse bilmesin istedim! Onun başına gelenleri kimse öğrenmesin duyulmasın, bu iş daha fazla uzamasın istedim! Sırf As..."

 

"Verda!" Cenk, Verda'nın panikle ne anlattığının bilincinde olmadığını anlayınca Asya'nın başına gelenleri de ağzından kaçıracağını düşünerek konuşmasına daha fazla izin vermeden onu susturdu. "Başladın yine nefes almadan konuşmaya." Bakışlarını onun gözlerine odaklayarak uyarırcasına bakarak sözlerine devam etti. "Sakin ol ve nefes al. Benim başıma gelenler benim yaptığım işlerden dolayı. Sen ne kadar saklasanda ailen zaten er geç öğrenecek yaptığım işi. O yüzden boş yere panik yapma! Milleti büyük bir sırrımız varmışta gizli kalması gerekiyormuş düşüncesine sürüklüyorsun!"

 

Kızın gözlerine anlatmak istediklerini anlaması için umutla bakarken,Mehmet ve Hayal de ikilinin tuhaf konuşmasını anlam veremeyerek dinliyordu. Mehmet dün geceden beri yaptığı gözlemlerle artık emin olmuştu bu ikilin arasında duygusal bir bağdan ziyade başka bir şey olduğuna. Anlaşılan kardeşi yine bir belanın içine düşmüştü ve bu adam da o belanın içindeydi. Yollarını kesiştiren olay her neyse ikiside onu saklamak için bir şeyler çeviryordu. Belanın merkezindeki her kim olursa olsun yanındaki adam sağlam pabuç değildi ve bir an önce bu olayı çözüp bu adamı kardeşinden uzaklaştırmalıydı.

 

Hayal ikilinin tartıştıkları konu hakkında anlaşamadıklarını fark edince buğazını sertçe temizleyerek bakışlarını Mehmet'e çevirdi.

 

"Mehmet izin verelim de konu her neyse aralarında çözsünler."

 

Mehmet dudaklarını bükerek omuzlarjnı silkti ve oturduğu köşeye rahatça kurularak bir bacağını diğerinin üzerine atıp söylendi.

 

"Çözsünler güzelim. Çözmesinler diyen mi var onlara. Hem yeni başlayan bir ilişkide normal bunlar. Çözemezlerse ayrılırlar daha fazla yıpranmamış olurlar böylece. "

 

Hayal başını sabır dilenircesine sağa sola sallayarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Hemen o kurulduğun köşeden kalk ve kahvaltı hazırlamam için mutfağa bana yardıma gel! Kırk yıllık ilişki uzmanları gibi ahkam kesmeyi de hemen bırakmazsan, henüz kendi ilişkini rayına oturtamadığın için o çok heveslisi olduğun ayrılığı sen yaşayacaksın! Bilmem anlata bildim mi!? "

 

Sözlerini bitiren Hayal arkasını dönerek mutfağa doğru ilerlerken, Mehmet aldığı uyarı ile bakışlarını kısarak kısa bir an düşünmüş ve anladığı şeyle hızla oturduğu koltuktan fırlayarak işaret parmağını ikiliye doğru sallayarak geri geri murfağa doğru yürümeye başlamıştı.

 

"Ne haltlar karıştırıyorsunuz bilmiyorum ama aranızdaki o sır her neyse elbet öğreneceğim! "

 

Abisine ters bakışlar atarak onun mutfağa girdiğinden emin olarak adımlarını hızla Cenk'e doğru çevirmişti Verda.

 

"Sen ne yapıyorsun!? Söz vermiştin Asya mevzusu aramızda sır olarak kalacaktı. Sen her paniklediğinde bu mevzuyu dile getireceksin ben sana nasıl güveneceğim Verda!?"

 

Cenk'in kısık sesle fakat sert bir dille söylediği sözlerle Verda başını olumsuz anlamda sallayarak Cenk'in yanına oturdu ve aynı panikle cevapladı.

 

"Korkum kendi başıma geleceklerden değil! Bu yüzden paniklemişim gibi konuşma! Farkındaysan Kayra'yı çağıtmış abim. Bu ne demek oluyor sen biliyor musun!?"

 

Cenk karşısındaki kızın paniği ile derin bir nefes alarak bakışlarını murfak kapısına çevirerek konturol etti ve kimsenin olmadığından emin olunca tekrar yanındaki kıza dönerek konuştu.

 

"Elbette farkındayım! Kayra beni tanıyor. Bura da senin evinde görünce, üstelik sevgili olduğumuzu öğrenince işler dahada karışacak. Haliyle sevgili olmadığımıza bunun bir oyun olduğuna o inanmayacağı için içinde bulunduğumuz durum daha da beter bir hal alacak. "

 

Verda saçlarını hırsla çekiştirerek sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle fısıldadı.

 

"Ben de tamda bundan bahsediyorum! Ne senin başına gelecrk olan, ne benim, ne Hayal'in karşılaşacağı güçlükler umrumda değil. Bu iş uzarsa Asya ve Tuğra mevzusunun gündeme bomba gibi düşmesi an meselesi. Ben sırf o mesele duyulmasın Asya ve Tuğta zor durumda kalmasın diye seni dün gece evime getirdim yardım ettim. İyileşince çıkıp gidecektin hayatımızdan. Belki hapise, belki o karanlık dünyana! Sonuçta bir şekilde gidecektin! Ama şimdi şu olanlara bak! "

 

Cenk kızın tekrar panikleyip nefessiz konuşmaya başladığını fark edince eline uzanarak tutup hafifçe sıkarak fısıldadı.

 

"Sakin ol. Her şey düzelecek ve ben hem onların hem senin hayatından çıkıp gideceğim tamam mı. Ama lütfen sen sakinleş. Böyle yaparak daha çok dikkat çekiyoruz. "

 

Elini yanındaki adamın avcundan hırsla çekerek çemkirdi.

 

"Ne yapayım ne!? Senin gibi sevgili numarası mı yapayım!? Zaten ne geldiyse başımıza seninmo saçma sevgililik hikayen yüzünden geldi! "

 

Cenk kaşlarını ima ile kaldırarak fısıldadı.

 

"Saçmaydı da ne demeye gecenin sonunda devam ettirdin sen bu sevgililik hikayesini!? " Verda işittikleri ile yüzünü buruşturarak yanındaki adama bakarken o sözlerine devam etti. " Ayrıca saçma bulduğun hikaye sen farkında değilsin ama senin ve herkesin çıkarına oldu. Tanımadığın bir adamın aracında kurşun yağmuruna tutulacaktın ve kimse bu adamın kim olduğunu, senin onun aracında ne işin olduğunu sorgulamayacaktı öyle mi!? Eğer o şekil gelişseydi olaylar sen bu gevşek ağzınla değil Asya ve Tuğra'yı korumak iplerini ilk çeken olurdun. O yüzden dua et sen benim yazdığım hikayeye! Sonuçta seni zor bir durum san kurtardım! "

 

Verda adamın sözlerindeki bazı haklı olduğu noktalarla sessizce onu dinlerken son söylediği sözlerle, bir şeyler söylemek için dudakları aralanmış fakat diyecek bir şey bulamayınca yumruk yaptığı elini adamın omzuna sertçe geçirerek çemkirmişti.

 

"Sensin o gevşek ağızlı! "

 

Adamın acıyla inleyişi ve sağlam elini yaralı bölgesine götürmesi ile Verda'nın da yüzü acıyla buruşmuştu.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Kenan sabahı sabah edip kızının eve gelmemesi ile öfkeden kudururken Mehmet'in evinde telaş daha farklıydı.

 

Asya'nın dün gece evliliği kabul etmesi ile Tuğra, Kayra, Derya ve Azra'yı karşısına alan Mehmet kimsenin durum değerlendirmesi yapmıştı.

 

O bu mevzunun bir şekil de Ali ve Ayşe'ye anlatılması taraftarı iken Tuğra, Asya'nın kesinlikle duyulmasını istemediğini ve kendisinin de o nasıl istiyorsa o na ayak uyduracağını söylemesi ike Mehmet hiç istemesede kabul etmişti bu durumu. Aile üyeleri ile ayrıntılı bir plan yaparak,herkesi plana sadık hareket etmesi ve bu sırrın gizli kalmaaı için uyardı.

 

Ali ve Ayşe'nin bugün dönüyor olması ile ertesi gün Asya'yı istemek ve olabildiğince en kısa sürede düğünün olması için karar kılındı.

 

Gün herkes için farklı sürplizlerle doğarken Kayra gece boyu uyumamış ve Cenk hakkında bilgi toplamıştı. En ufak bilgileri bile değerlendirirken adamın yaptığı işe zıt bir karakterde olması onu bir hayli şaşırtmıştı.

 

Zorluklarla dolu bir yaşam öyküsü vardı Cenk'in. Babasının hastalığı nedeni ile hastane köşelerinde geçen bir çocukluk, bir sokak çocuğuna şiddet gösteren adamı yaralamaktan aldığı ilk cezası ile ıslah evlerinde başlayan bir gençlik hikayesi, orada tanıştığı bir adamla kurduğu bağlantı ile yer altı dünyasına ismini yazdıran bir adamın, yetimlerin, öksüzlerin, kimsesizlerin, düşkünlerin, hastaların ve da bin bir türlü yardıma muhtaç olan herkesin kapısını çaldığı, ellerinin hiç bir zaman boş çevrilmediği kimsesizlerin koruyucusu olmuştu. Acıların onu güçlendirmesi ike korkulan bir adamken kardeşinin intiharı ile gizlediği acıları da gün yüzüne çıkmıştı. Elindeki fotoğrafa dikkatle baktı. Kardeşini kendi elleri ile mezara koyan adamın bitmişliği tükenmişliği vardı o karede. Yer altı dünyasında acımasız yapısı ve işkenceleri ile nam salmış olsa da kendi kuralları ile kurduğu bu sistemde kimseye haksız bir yargılama yapmamış, kim ne yaptıysa kısas yöntemi ile karşılığını vermişti.

 

Öğrendiklerinden, gördüklerinden ve Uras'a verdiği cezadan sonra emin olduğu tek şey ne iş yapıyor olursa olsun bu adamın kötü birisi olmadığıydı.

 

Elinde ki dosya yı kapatarak saatini kontrol etti ve Verda'nın evine uğrayacağı aklına gelince hızla toparlanarak evden ayrıldı.

 

Otoparka inip aracına doğru ilerlerken arkasından gelen sesle bakışlarını o yöne çevirdi.

 

"Merkeze mi gidiyorsun? "

 

Tuğra'nın sorusu ile başını iki yana sallayarak aracının açma düğmesine dokundu ve kardeşine cevap verdi.

 

"Hayır. Mehmet aradı sabaha karşı. Verda bir belaya bulaşmış galiba. Sevgilisi ike silahlı saldırıya uğramış Verda ve sevgilisi yaralanmış." Olay hakkında bildiklerini kardeşine anlatırken bir taraftanda aracının kapısını arak sözlerine devam etti. "Hayal den yardım istemişler. Oraya gidip olaya el atmamı istedi. Hayal ve Verda'nın başının belaya girmesini istemiyor.Anladığım kadarı ile adam da sağlam pabuç değilmiş. Mehmet'te haliyle telaşlanmış."

 

İkizinin anlattıkları ile Tuğra'nın bakışları kısılırken aklına gelenlerle o da araca doğru yöneldi.

 

"Ben de geliyorum. "

 

Kayra kardeşinin isteği ile bir an duraksarken ne yapmaya çalıştığını anlayınca onu sakinletirmek adına konuştu.

 

"Sen merkeze geç Tuğra. Cenk gelecek ve ikinizle birden görüşmem daha iyi olur. Ben işimi halledince geçerim merkeze. Boş yere peşimde gezip vakitini harcama istersen."

 

Tuğra olcu tarafının kapısını açarak sıkkın bir yüz ifadesi ile kizine bakıp konuştu.

 

"Belki de Cenk senin ayağına gelmeden biz Cenk'in ayağına gidiyoruzdur ikiz."

 

Kardeşinin sözleri ile kaşları çatışırken onun araca binip kemerini bağlaması ile Kayra'da binerek bakışlarını ona çevirdi ve anlam veremeyerek konuştu.

 

"Ben Verda'nın evine gideceğimi söyledim lan. Cenk ne alaka? Başına gelenler yüzünden kafayı sıyırdın galiba. "

 

Tuğra bakışları ile Kayra'nın emniyet kemerini işaret ederek bağlamasını isterken cevap verdi.

 

"Dün Verda yı nişandan kaçıran bendim. "

 

"Yok artık! " Tuğra'nın sözleri ile şaşkınca ona bakan Kayra aracı çalıştırarak başını sağa sola sallayarak sırıttı. " Yeminle sen adam olmazsın Tuğra. Başına iş açmaktan haz mı alıyorsun lan sen? Mehmet bunu duyarsa vay haline oğlum."

 

"Bence kaçırdığım için değil de, belki bir var sayım olarak konuşuyorum, Verda'nın ,Cenk le bir araya gelmesine sebep olduysam, onun için canıma okuyacağı kesin! "

 

"Nee!? " Çalıştırdığı aracı istop ettirerek bakışlarını Tuğra'ya çevirip anlam veremeyerek baktı.

 

"Ne demek bir araya gelmelerine sebep olduysam!? O yaralanan sevgili Cenk mi yani!? Ne yaptın lan sen yine!? "

 

Kayra'nın çıkışı ile Tuğra sıkıntı ile saçlarını karıştırıp kaçamak bakışlarla ona bakarak konuştu.

 

"Dün kızlarla Verda'yı nisandan kaçırmak için plan yaptık. Ben de plana uyarak kaçırdım. Arkadaşım Verda'yı almak için gelecekti ama ben sen ve Cenk'i kavga ederken görünce, Cenk'in, Asya'nın başına gelenleri sana anlatacağını düşünerek panikledim ve Verda'yı site giriş kapısında bekleyen araca o panikle bindirip yanınıza geldim. Sonrasında gelişen olayları zaten sende biliyorsun. Verda'yı bindirdiğim araç galiba Cenk'in aracıydı ve ben gelişen olaylarla haliyle kızı o araçta unuttum."

 

"İyi bok yedin! " Kayra ellerini sertçe yüzünde gezdirerek homurdandı. "Sen zaten bela mıknatısının önde gidenisin, neyine güvenip diğer bir bela mıknatısını kaçırıyorsun lan! İkiniz bir araya gelince kıyamet kopacağını akıl edemedin mi!? Yok Tuğra bey ezelden beri kızlara yaranacak ya nasıl karşı çıksın şimdi onların planına! "

 

Kayra'nın homurdanmaları ile Tuğra dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olmazken Kayra ona ters ters bakarak sabır dilendi.

 

"Hala beni kıskanıyorsun itiraf et ikiz. Her zaman kızlarka sizden daha yakın olmam hepinizinde kanına dokundu bunca yıldır. "

 

Kayra ikizinin sözleri ile ellerini yüzünde setçe gezdirerek ona ters bir bakış atıp aracı çalıştırarak yola koyuldu.

 

"Yerinde olsam zevzek zevzek konuşmayı bırakır bu meseleyi nasıl kontrol altına alacağımı düşünürdüm. Zira Verda'yı bindirdiğin araç Cenk'in aracı ise Asya'nın başına gelenlerden Verda'nın da haberi olmuş demektir. Çünkü dün gece Cenk buradan ayrılmadan neler olup bittiğini o lanet aracın içinde ayrıntılı bir şekilde bana anlattı. "

 

Kayra'nın sözleri ile Tuğra'nın eğlenen yüzü sıkıntılı bir hal alırken isyan edercesine homurdandı.

 

"Lanet olsun! Araçtan başka konuşacak yer bulamadınız mı!? Verda 'nın olayları biliyor olması geçireceği en ufak bir panik atak krizi ile cümle alemin duyması demek! "

 

"Ne yapsaydık!? Böyle hassas bir mevzuyu ulu orta konuşup duymayanlarada ilan mı etseydik! Sama sapan konuşup durma! Madem Asya'ya bir söz verdin kendini toparla ve bu sırrı daha fazla kimse duymadan nasıl saklayacağımız hakkında bir fikir yürüt! "

 

Tuğra artık sır olmaktan çıkmak üzere olan olayın Asya'ya daha fazla zarar vereceğini bilinci ile öfkeyle yumruk yaptığı elini aracın göğüs kısmına geçirdi.

 

"Tam yoluna koyduk toparladık derken her şey daha da kötüye gidiyor! Allahın cezası manyağın yüzünden kızın hayatı mahvoldu! O Nilay denen ruh hastasını bir bulayım yemin olsun kendi ellerimle öldüreceğim! "

 

Tuğra'nın öfkesi ile Kayra üstüne fazla gittiğini düşünerek sakin tutmaya çalıştığı bir ses tonuyla tekrar konuştu.

 

"Sakin olmazsan her şey daha kötüye gidecek ve senin ne Asya'ya ne de bebeğine bir faydan dokunacak. Belki düşündüğümüz gibi değildir. Yani Verda ile Cenk ten bahsediyorum. Bu sadece bir ihtimal. Ama değilse oraya gittiğimiz de dikkatli ve temkinli davranmalısın. Sonuçta Mehmet ve Hayal olayı bilmiyor olabilir."

 

Kayra'nın sözleri ile Tuğra cebinden telefonunu çıkartarak Cenk'in numarasının üzerine dokundu ve çalmasını beklemeye başladı.

 

"Ayrıca ben sabaha kadar Cenk'i araştırdım eminim o adam böyle bir sırrın gizli kalması için elinden geleni yapacaktır. Eğer düşündüğümüz gibi oradaki yaralı adam Cenk'se, belki de bu sevgililik meselesi bile onun bu olayı gizlemek için uydurduğu bir kılıf olabilir."

 

Açılmayan telefonla sıkıntılı bakışlarını Kayra'ya çevirerek huysuzca söylendi.

 

"Cenk'e ulaşılmıyor! Verda'yı da arayamıyorum çünkü o adamın Cenk olmama ihtimali var! "

 

Kayra başını düşünceli bir şekilde sallayarak tekrar konuştu.

 

"Eğer oradaki adam Cenk'se belliki bu sevgililik olayı düzmece. Cenk ve Verda bir araya nasıl geldiklerini açıklamasını yapamayacakları ve işin sonunda sizin meselenizin de açığa çıkma ihtimali ile böyle bir oyuna başvurmuş olmalılar. O yüzden oraya gittiğimizde karşılaştığımız kişi eğer Cenk olursa onun kurduğu bu tiyatroya uyarak biz de o oyuna dahil olmak zorundayız. Asya ve bebeğin için ona ayak uydur bir aptallık yapma! "

 

Tuğra düşüncelerle boğuşurken Kayra'nın sözleri ile şaşkınca ona baktı.

 

"Ne yani Verda'yı göz göre göre böyle tehlikeli bir adamın avuçlarına mı bırakacağız!? Farkında mısın oradaki yaralı adam Cenk'se, Verda'nın yanında yaralanmış demektir. Ben şimdi kendi çıkarlarım için o kızı nasıl böyle bir tehlikenin içine atayım lan!? "

 

Kayra elini sertçe direksiyona vurarak kükredi.

 

"Lan zaten bilmeden de olsa atmışsın sen o kızı ateşlere! Sana gitte nikahla ikisini demiyorum! Bu olay çözülene kadar Verda da bu oyuna dahil olacak diyorum. Olay çözülünce anlaşamadık der ayrıldıklarını söylerler. Zaten Cenk'in yaptığı işten dolayı kimse böyle bir ilişkiyi onaylamaz ve ayrılmalatını da kimse yadırgamaz. Duyduklarından sonra Asya ve bebek için Verda da böyle bir fedakarlığı yapacaktır bence. Cenk'in bütün bunları kim için yaptığı ve gönlünün de baştan beri Asya'da olduğunu düşünürsek onun tarafından da sorun çıkacağını düşünmüyorum. Yine elini taşın altına koyacaktır. Hatta belliki koymuş bile. "

 

Kayra'nın son sözleri ile Tuğra hırsla ona dönerek sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Kayra yemin ediyorum dağıtırım o ağzını burnunu. Gönlü Asya'daymışta bilmem neymiş! Lan karım olacak o kız benim karım! Sözlerine dikkat etsen diyorum artık hani!"

 

Kardeşinin çıkışı ile Kayra dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamayacak keyifle söylendi.

 

"Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner demişler sevgili ikizim. Yıllar önce Derya ile bir olup bana yaptığın eziyetleri unutmadım. Şimdi sıra bende. Sen bekle şu meseleyi halledelim bak nasıl ecel terleri döktürüyorum ben sana. "

 

İşittikleri ile Tuğra'nın gözleri korkuyla irileşirken Kayra geldikleri evin önüne aracını park ederek kardeşine muzipçe göz kırpıp başıyla araçtan inmesi için işaret vererek kendiside indi.

 

Hatal çalan kapıyı açmak için kapıya doğru ilerlerken Mehmet'te salonda sesleri kesilen ikiliyi kontrol etmek için o yöne doğru ilerledi. Başını salon kapısından uzattığı anda karşılaştığı manzara ile kükremesi bir oldu.

 

"Laaan! Laan sen benim kardeşimi mi öpüyorsun puşt!?"

 

Abisinin kükremesi ile Verda telaşla doğrulurken Cenk Mehmet'in sözleri ile yüzünü buruşturarak bağırdı.

 

"Ne saçmalıyorsun sen be!? Ne öpmesi lan!? "

 

Kayra ve Tuğra içeriden yükselen seslerle yüzlerini buruştururken ,Hayal eliyle onları içeri davet ederek, bıkkınlıkla gözlerini devirip homurdandı.

 

"Ya sabır! Şu manyağa sahip çıkın yoksa ben bunun ses tellerini kopartıp eline vereceğim! Sabahtan beri Verda ve Cenk'in canına okudu. "

 

İşittikleri isimle Tuğra ve Kayra'nın bakışları bir birini bulurken, Kayra kardeşinin koluna dokunarak fısıldadı.

 

"Sakin ol. Konuştuklarımızı unutma. Cenk ve Verda'ya ayak uyduracağız şimdilik. "

 

Tuğra başıyla ikizinin sözlerini onaylarken Kayra içeriye doğru ilerleyen Hayal'i takip ederken Tuğra sa peşlerinden ilerliyordu.

 

Mehmet ikiliye doğru sert adımlarla yaklaşarak Cenk'in yakasına yapıştı hırsla.

 

"Bir de pişkince konuşuyor it herif! Öpmüyordun da diş muayenesimi yapıyordun piç! "

 

Verda şaşkınca abisine bakarken ona yaklaşarak Cenk'in yakasındaki ellerine uzanarak söylendi.

 

"Yaa abi delirdin mi bırak adamı! Dikişleri atacak senin yüzünden! Konuşurken yanlışlıkla yaradjna elim çarptı canı acıyınca ben de bir şey olmuş mu diye kontrol ediyordum. "

 

Kapıdakiler içeride yaşanan olayı şaşkınlıkla izlerken Mehmet bakışlarını kardeşinden çekerek yakasından tuttuğu adamın yarasına çevirdi, sözlerindeki doğruluğu kontrol etmek için. Adamın yarasının açık olduğunu fark edince Cenk'in yakasını bırakması bir oldu.

 

Cenk gömleğinin yakasını düzeltirken Mehmet'e ters ters bakarak homurdando.

 

"Anlayıp dinlemeden saçma sapan hareket ediyor, yaygara koparıyor hayvan! Dua et Verda'nın hatrı var yoksa o hakaretleri sana zevkle yedirirdim. Ayrıca sevgilimi öpecek olsam kusura bakma da sen den izin alacak değilim!"

 

Mehmet, Cenk'in sözleri ile öfkeyşe tekrar ona doğru bir hamle yaparken arkalarından gelen sesle geri çekildi.

 

"Yaralı bir adamı darp edip, hakaret etmekten seni nezarete atmamı istemiyorsan bir an önce uzaklaş Cenk ten Mehmet! "

 

Kayra'nın uyarısı ile Mehmet yüzünü buruştururken Cenk'in yüzüne alaylı bir sırıtış yayılmış Verda ise nasıl davranacağını bilememenin tedirginliği ile kapıda dilkilen ikiliye çevirdi bakışlarını.

 

"Arkadaşın ve kuzenin olarak, ayrıca manevi kız kardeşin Verda'nın haklarını koruman gerekerek bu itin değil benim tarafımda olman gerekmiyor mu lan senin!? "

 

Mehmet'in sorusu ile Kayra yüzüne kondurduğu sırıtışla ona doğru yaklaşarak elini omzuna atarak göz kırptı.

 

"Arkadaşım,yeri geldiğinde işbirlikçim ve manevi kız kardeşimin de sevgilisi olması sebebi ile ayrıca yaralı olduğunu da göz önünde bulundurarak, bu sebeplerden dolayı tarafım kıskanç bir abinin yanı değil kesinlikle. "

 

Aldığı cevapla Mehmet'in kaşları hızla çatılırken işaret parmağını kaldırarak koltukta yayılmış yatan adamı işaret ederek şaşkınca konuştu.

 

"Arkadaşım, işbirlikçim derken bu hayvandan mı bahsediyorsun sen!?"

 

Kayra başıyla Mehmet'i onaylarken Tuğra'da onlara doğru yaklaştı ve Cenk'in yaralı kolunda bakışlarını gezdirdi.

 

"Geçmiş olsun kardeşim. Nasıl oldu bu? "

 

"Lan sende mi tanıyorsun bu dingili!? "

 

İşittiği hakaretle Cenk sabır dilenircesine başını sağa sola sallatken Tuğra, Mehmet'in atarlı haliyle yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamadan cevap verdi.

 

"Evet. Hatta babam bile tanıyor ama sen neden bu kadar şaşırdın bizim Cenk'i tanımamıza anlayamadım. "

 

Mehmet bir birini tanıdıklarını söyleyen adamların üzerinde bakışlarını şüphe ile gezdirirken, Kayra'nın Cenk için arkadaşım ve işbirlikçim sözünü hatırlayınca bir aydınlanöa yaşarmış gibi başını salladı aşağı yukarı.

 

"Hee... Şimdi anladım ben durumu. " Bakışlarını kardeşine çevirerek şüpheyle sözlerine devam etti. " Hadi bunların bir şekilde tanışık olmalarını anlayabiliyorum da sen nasıl tanıştın kız bu adamla? Yani nasıl başladı bu ilişki? "

 

Verda ne diyeceğini bilemeyerek huzursuzca yerinde kıpırdanırken Kayra kızın daha fazla stres olmasını istemediği için onun yerine cevap verdi.

 

"Cenk Verda'nın çalıştığı okula düzenli bir şekilde bağış yapıyor o vesile ile tanışmışlar. "

 

Mehmet'in kaşları Kayra'nın verdiği cevapla havalanırken tekrar Verda'ya dönerek rahatlamış bir yüz ifadesi ile sırıttı.

 

"Hadi yine iyisin. Ben zaten hep derim bu Verda çok şanslı kız diye. Sen gibi bela mıknatısı bir kızın devletin gizli polisini tavlayacağı aklımın ucundan dahi geçmezdi."

 

Verda abisinin kendisi hakkındaki düşünceleri ile yüzünü buruştururken, Cenk hakkındaki yanlış anlaşılmayı düzeltmek için hareketlenmişti ki koluna yapışan Kayra'ya bakışlarını çevirince onun kaşlarını olumsuz anlamda kaldırması ile susmak zorunda kaldı.

 

"Ben Cenk'i karanlık işlerle uğraşıyor diye sıkıştırdım bu kadar. Devletin gizli adamı olduğunu bilsem bu kadar üzerine gitmez, senin başıma açtığın işlerden sonra,senden kurtulma fırsatını yakalamışken ikinizi ayırmaya çalışmazdım. "

 

"Mehmettt! " Bakışlarını kendisini uyaran Hayal'e çevirerek pişkince sırıtarak ona doğru ilerleyerek sözlerine devam etti. "Ne var Hayal!? Bu Verda cadısı beni dün nisanda sap gibi bırakıp sevgilisine kaçtı. Bence çocuğun başına aldığı belayı bilmeye hakkı var."

 

Yanına yaklaşan adamın koluna bir çimdik atan kız sıktığı dişlerinin arasından homurdandı.

 

"Allah seni bildiği gibi yapsın Mehmet! Verda o nişandan kaçmasaydı senin bir halt becereceğin yoktu. Gerçi yine bir halt becerdiğin söylenemez ama! Geç şu mutfağa beni daha fazla çıldırtma! Bırak herkes işini yapsın, sende işinin başına dön! Yandı o patatesler sen burada Sherlokçuluk oynayacaksın diye! "

 

Mehmet, Hayal ile didişerek mutfağa geçerken Tuğra bakışlarını ikilinin üzerinde kısa bir an gezdirip Cenk'in üzerinde odaklayarak konuştu.

 

"Durum bu noktaya nasıl geldi!? Neden millete sevgili olduğunuz yalanını söylediniz!? Verda olayın ne kadar içinde ve seni kim vurdu hepsini bir an önce anlat! "

 

Verda bıkkın bir şekilde nefesini vererek bedenini arkasındaki koltuğa bıraktı ve kollarını dizlerine dayayıp elleriyle yüzünü sertçe ovarak homurdanırken Cenk onun haline üzgünce bakarak yanındaki adamlara dünden beri gelişen ve hızına kendisinin bile yetişemediği olayları anlatmaya başladı.

 

Cenk'in sözleri bitince, Kayra bundan sonra izleyecekleri yolu Verda ve Cenk'e anlatarak karar vermelerini bekledi bir süre. Uzayan sessizlikle Tuğra üzgün bir şekilde karşısındaki kıza bakarak konuştu.

 

"Yaşadıkların için gerçekten çok üzgünüm Verda. Ama bizim için böyle bir yalana ortak olman gerekmiyor. İstersen şimdi bitirebilirsin bu oyunu. Devam ettirmek zorunda değilsin. "

 

Verda bakışlarını karşısındaki üç adam da gezdirerek Tuğra'ya bakıp burukça gülümsedi.

 

"Benim yazacağım bu sahte hikaye madem Asya ve bebeği için karanlık bir yola ışık tutacak, ben bu hikayeyi yazmaya, bu gangstere sizin için katlanmaya razıyım Tuğra. Çünkü ben bir bebeğin, bir çocuğun geleceği nasıl güzelleştirilir sizin ailenizde gördüm. Ben varım bu hikayeyi yazmaya. "

 

Verda'nın sözleri ile Tuğra farkında olmadan tuttuğu nefesini bıraktı. Biliyordu ki Verda kabul etmeseydi Cenk ve ikisinin arasındaki mesele irdelenecek ve ucu er geç Asya ve ona dokunacaktı.

 

Cenk karşısındaki kızın verdiği karar ve sözleri ile içindeki yaranın eşinin karşısındaki kızda da olduğunu fark etti. Verda da tıpkı kendi gibi kimsesizliğin acısını içine gömmüş yaralı bir çocuğu içinde büyütmüştü. İçindeki yalnız ve yaralı çocuğun ilk kez saklandığı yerden çıkmasının şaşkınlığı ile Verda'nın gözlerine bakışlarını odaklayarak konuştu.

 

"Umut belki gelecek sayfadadır, kitabı kapatma! Bu hikayede senin gibi bir asiye katlanmak zorunda olsam bile ben de varım yazar hanım! Çünkü ben kan bağı olmadan da insanların bir birini nasıl sevip, yaralı yüreklerine yaralarını deşmek için değil de şifa olmak için dokunduğunu ilk kez bu ailede gördüm! "

 

Cenk'in sözleri ile Tuğra elini onun omzuna koyarak hafifçe sıkarken Verda karşısındaki adamın gözlerinde gördüğü tanıdık acıyla bakışlarını kaçırdı. Kayra ortamdaki gergin havayı dağıtmak için başını mutfağa doğru çevirerek bağardı.

 

"Lan Mehmet! Senin her işin oi ağır olur kardeşim. Hayal ablama açılman yıllarını aldı umarım kahvaltı da o işe benzemez. Akşama yemeğine kalacak kadar vaktimiz yok hızlan biraz da! "

 

"Zıkkımın kökünü ye lan! Uşağın mı var senin burada hıyar!"

 

Mehmet'in cevabı ile dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamazlarken Hayal'in masaya daveti ile hepsi de mutfağa doğru ilerledi.

 

Yapılan kahvaltıdan sonra Hayal'e gelen acil ameliyat haberi ile Mehmet bir türlü konuşma fırsatı bulamadığı için kendisine kızarken Hayal'i hastaneye bırakmak için onunla birlikte ayrıldı evden.

 

Diğerleri yaptıkları planda bir aksilik çıkmaması için tekrar gözden geçirmiş daha sonra Kayra, Cenk'in merkeze gelmesini ve ifade vermesini isteyince, Tuğra'nın da gelmesini isteyerek ayaklanmıştı.

 

Tuğra ve Kayra evden ayrılırken Tuğra sıkıntıyla Kayra'ya baktı.

 

"Cenk'in işleri yüzünden Verda zarar görebilir. İçim hiç rahat değil Kayra. Verda yı bu işe hiç bulaştırmamalıydık. "

 

Kayra aracına yaslanarak cebinden çıkarttığı sigara paketindrn bir dal çekerek dudaklarına yerleştirip ucunu ateşledi. Bakışları ile önce etrafını izledi kısa bir süre sonra fark ettiği ayrıntılarla bakışlarını bu defa ikizine çevirerek gülümsedi.

 

"Cenk'e ön yargılı yaklaşıyorsun. Bence nadir bulunan insanlardan biri o adam ve ben hakkında yaptığım araştırmalardan ve gözlemlerimden sonra inanıyorum ki Verda'yı bizden bile daha iyi koruyacak biri varsa o da kesinlikle Cenk."

 

Elindeki sigara paketini kardeşine uzattı ve onun aldığı sigarayı da ateşleyerek bakışlarını biraz önce çıktıkları eve çevirdi.

 

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun lan!? Ya ters giden bir şey olurda Verda bir zarar görürse, Yusuf amcam ve Leyla teyzeme ne hesap veririz!? Üstelik Mehmet, Cenk'i gizli polis zannetti. Bu ne demek sen farkında mısın! En ufak bir aksilikte işin ucu babama dokunur! "

 

Kayra kıstığı bakışları ile kapıda beliren ikiliyi izlerken yüzüne yayılan tebessümle fısıldadı.

 

"Çünkü içi dışından yorgun olanlar bir birlerini tanır. Verda ve Cenk dünya denen bu koca handa bir birine denk gelmiş iki yaralı ve yorgun yürek." Bakışlarını ikizine çevirerek muzipçe göz kırptı. "Belki birbirinde dinlenir, bir gönülde demlenirler."

 

Bakışlarını ikizinden çekip tekrar karşısındaki ikiliye çevirince Tuğra da ikizinin sözleri ile bakışlarını düşünceli bir şekilde karşısındaki ikiliye çevirdi.

 

"Bak sen beni yanlış anlıyorsun ama lütfen bir kaç gün okuldam izin al Verda. Dün geceki saldırıdan sonra takip edilmiş olabiliriz. Benim yüzümden sana zarar gelsin istemiyorum."

 

Verda karşısındaki adamın sözleri ike kısa bir an düşündü ve haklı olabileceği kanaatine varınca başını olumlu anlamda salladı. Verda'nın kendisini onaylaması ile rahat bir nefes alan Cenk sözlerine devam etti.

 

"Mümkünse acil bir durum olmadıkça evinden de çıkma. Evinin etrafında bir kaç adamım olacak seni her ihtimale karşı korumak için."

 

Verda'nın bakışları ile etrafı taraması ile Cenk gülümseyerek tekrar konuştu.

 

"Henüz gelmediler. Ben yanındaykende göremezsin onları zaten. Ben gidince onlar sana kendilerini tanıtırlar korkma sakın. "

 

Verda'nın bakışları Cenk'in sırıtan yüzünü bulunca kaşlarını çatarak çemkirdi.

 

"Ne sırıtıyorsun sen be! İlk defa korumam olacak merak ettim ne var bunda!" Cenk'in yüzünden gülmemek için kendisini zor tuttuğunu fark edince eliyle sağlam kolundan tutarak ittirdi. "Hala gülüyor! Cenk defol git ne bekliyorsun hala!? Bak sana yeterince tahammül ettim şansını daha fazla zorlama! Görende gerçek sevgilinin de veda öpücüğü bekliyorsun zanneder!"

 

Cenk Verda'nın son sözleri ile çapkınca göz kırparak merdivenlere doğru yönelerek keyifle söylendi.

 

"Abi kardeş öpücükle bozmuşsunuz siz kafayı. Benim öyle bir niyetim yok ama senin varsa geri çevirmem doğrusu. Sonuçta sevgilinin değil mi? "

 

Verda giden adamın arkasından şaşkınca bakarken onun Kayra'nın aracına binmesini ve Tuğra'nın onun aracına ilerlemesi ile yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Dengesiz! Ruh hastası! "

 

Tuğra, Cenk ve Kayra öğleden sonraya kadar merkezde olayın ayrıntıları hakkında konuşurken öğleden sonra aralarına katılan Mehmet ve Araz la konu tekrar ele alınırken, Cenk'in Uras'ı öldürdüğü için yargılanmak isteyişi herkesi şaşırtmıştı. Hepsi onun bu olay yüzünden ceza almasına karşı çıkınca Cenk'i ikna etmek için akşama kadar uğraşmışlardı. Hepsi de biliyordu ki Cenk bu yargılanmayı öyle bir pisliğin sonun ibreti aleme ders olmasını istediği için istiyordu. Fakat diğerlerinin de öyle bir şerefsizin ölümü için Cenk gibi mert birinin ceza almasına gönülleri razı gelmiyordu.

 

"Küçücük çocukları fuhuşa zorlayan, onları satan, madde bağımlısı yapıp kadın tacirliğinden tutta, organ kaçakçılığına kadar her türlü suça bulaşan sapkın ve çarpık ilişkilerle insanların hayatını mahveden bir sapığın hak ettiği şekilde can vermesi yüzünden seni yakamayız evlat! Bu infazı sen yapmasaydın gün gelecek başka biri yapacaktı! Yanlış anlama bizi,bizim bu kararımızın Asya ve Tuğra'nın başına gelenlere hiç bir alakası yok! O şerefsiz puşt hak ettiğini yaşadı!"

 

Araz'ın sözleri ile Mehmet karşısındaki gence gururla baktı. Yaptığı iş ne kadar yasa dışı gözüksede dünden beri hakkında yaptıkları incelemelerde devlete karşı hiç bir yanlışı olmamıştı Cenk'in. Uras gibi bir hayvanı öldürmek dışında. Onda da gözünde gram suçlu değildi orası ayrı mevzuydu ama Cenk'in acısını içinin Uras'ı öldürmekle bike soğumayacağını biliyordu. Dün kurduğu bağlantıları düşünerek aklına gelen planı günü geldiğinde uygulayacağı için sinsice güldü.

 

"Günü geldiğinde, hem senin içindeki ateş, hem oğlumun içindeki ateşi ben bizzat kendi ellerimle söndüreceğim evlat. Ama sen susacaksın! Bu olay kapanacak! Bırak kim vurduya gittiğini düşünsünler o piçin! Haa ben susmam diyorsan o zaman sesini Nilay denen şeytan için çıkart! Etrafındaki kulağı kesiklere haber sal, bizden önce onu bulsunlar! Uras içini soğutmadı belliki ama ben o şeytanın soğutacağından eminim."

 

Nilay'ın isminin geçmesi ile ortam gerilirken Mehmet kolundaki saate bakışlarını çevirerek bakışlarını Tuğra'ya çevirdi.

 

"Oğlum yerin rahat mı? "

 

Tuğra anlam veremediği soruyla babasına baktı ve başını olumlu anlamda sallayarak cevap verdi.

 

"Yani biraz sert bu sandalyeler ama idare eder baba. Ama bence bu duruma bir el atın. Daha konforlu sandalyeler kullanın bence. Malum yaş ilerledi artık. Beliniz falan tutulmuyor mu bunlarda? "

 

Mehmet oğlunun sözleri ile yüzünü buruşturarak öfkeyle elindeki kalemi fırlattı.

 

"Ulan eşşek sıpası! Ayarsız it! Yarım saat sonra kayınbabanla kaynananın uçağı inecek sen burada bana sandalyenin konforundan bahsediyorsun! Siktir git havaalanına onları karşıla. Adamın gözüne gir biraz! Damdan düşer gibi kızını isteyeceğiz oturmuş burada gevşek gevşek konuşuyor! Sen böyle ağır kanlı olursan Ali amcan hayalindeki o konforlu sandalyeyi zevkle bir yerlerine montalar haberin olsun!"

 

Mehmet'in sözleri ve Tuğra'nın yüzünün aldığı şekille masadakiler gülüşürken Tuğra hızla oturduğu yerden fırlayarak kapıya doğru yönelince Mehmet arkasından tekrar seslendi.

 

"Bu arada torunum gayet sağlıklı. Senden önce görmek bana kısmet oldu. "

 

Tuğra'nın adımları işittikleri ile aniden kesilirken babasına dönerek telaşla konuştu.

 

"Peki Asya!? Onun sağlığı nasılmış!? "

 

Tuğra'nın sorusu ile herkes merakla Mehmet'in vereceği cevabı beklerken o nefesini sesli bir şekilde bırakarak sıkkın bir ifade ile baktı oğlunun gözlerine.

 

Yitenumutlar...

 

 

Loading...
0%