@yitenumutlar
|
Bölüm şarkısı: Mehmet Demirtaş -Merdivenim Kırk Ayak
Tuğra ne kadar her duyguyu doruklarına kadar yaşayan fırlama bir tipse ,Kayra tam tersi ciddi ve içine kapanık bir karaktere sahipti. Testiyi Kayra'nın kırdığına inanamasada,Yunus bir an ikisini kıyasladı. Eğer testiyi kıran Tuğra ise Derya ile evlenseler bile bir gelecekleri olamazdı. Çünkü aklı bir karış havada iki genç bu evliliği katiyen yürütemezdi. Oysa Kayra aklı başında, ciddi ve ne istediğini bilen bir karaktere sahipti. Tamam biraz aksiydi, huysuzdu, hatta fazlası ile huysuzdu ama Derya gibi deli dolu bir kızın hakkından da ancak Kayra gelirdi. Tuğra olmazdı. Kesinlikle olmazdı! Başını iki yana sallayarak saçma düşüncelerinden kurtulmaya çalıştı Yunus.
Etraftaki kalabalık Mehmet'in ne yapacağını merakla beklerken, o aldığı kararla başını düşünceli bir şekilde salladı. Testiyi kıran Tuğra olsada Derya ile evlenmesi gereken Kayra idi. Gencecik bir kızı bu yetmişlik ihtiyara yem edemezdi. Yunus şimdi ne kadar kızını tehdit için böyle konuşsa da bir kaç gün sonra köyde laf alıp başını yürüyecek arkadaşı çıkan dedikodulardan başı eğik gezecekti insan içinde. Ne kadar büyük şehirde olsalarda köyde yetişmenin, adetinin, töresinin bir adam için ne demek olduğunu kendiside iyi bilirdi. O yüzden böyle bir şey yaşamasını istemiyordu.Kararan bakışlarını karşısında dikilen oğlu Kayra'ya çevirerek dişlerini öfkeyle sıkıp tısladı.
"Madem bu haltı yedin temizlemesini de bileceksin!"İşaret parmağı ile Derya'yı göstererek sözlerine devam etti. "Derya ile evleneceksin! Kızın adını temizleyip, Yunus Amca'nın bu köyde başı dik gezmesini sağlayacaksın! "Arkadaşları Mehmet'in kararı ile şok olurken Yunus koluna dokunarak uyarırcasına fısıldadı.
"Mehmet! "
"Baba saçmalama! Ben o deliyle hayatta evlenmem! "
"Uyyy! Bende sana bayılıyordum sanki Allah'ın devesi! "
"Deryaaa! "Kız babasının uyarısı ile akan gözyaşlarını silerek omuz silkerken Mehmet'te tekrar oğluna döndü.
"O deli de sen çok mu akıllısın!? Yeni geldiğin bir köyde örfünü, adetini bilmeden her boka atlıyorsan sen de pek akıllı sayılmazsın Kayra efendi! "Azra ve Deniz olaya müdahale etmek istesede bir türlü şaşkınlıktan ağızlarını açamıyorlardı. Bir taraftan da belki de böylesi daha hayırlı diye geçiriyorlardı içlerinden. "Ben size ne dedim!? Benim çocuklarım öyle yada böyle, bir ananın ciğerini yakmayacak, bir babanın başını önüne eğdirmeyecek demedim mi!? Bu işin sonunda Derya ya bu yaşlı bunakla evlenecek, ya da Yunus Amcan bu köyde bir daha başı dik yürüyemeyecek! Deniz'in halini söylemeye bile dilim varmıyor. O kadının yıllar önce çektiklerini biz biliriz! O yüzden aynı şeyler yaşanmayacak!Derya ile en geç bir hafta içinde evleneceksiniz! " Kayra'nın yüreğininin içini bildiği için kozunu ona göre oynuyordu Mehmet. Bakışlarını arkadaşının mavi gözlerine çeviren adam sözlerine devam etti. "Hazır ol Yunus! Bir hafta içinde bu düğün olup bitecek!"Yunus arkadaşının ne yapmaya çalıştığına anlam veremezken şüpheyle konuştu.
"Lan manyak mısın!? Saçmalama! Bu işin şakası olmaz! Hemde böyle köylük bir yerde!"Yunus'un sözleri ile Derya ve Kayra'nın içine bir umut düşerken Mehmet'in ağzından çıkacak cevabı beklediler. Mehmet bakışlarını etraftaki kalabalıkta gezdirirken, yaşlı adamla bakışları kesişince sinsice sırıttı. Kahverengi bakışlarını arkadaşının mavi bakışlarına çevirerip gülümserken yüksek sesle konuştu.
"Allah'ın emri, Peygamberin kavli ile kızın Derya'yı oğlum Kayra'ya istiyorum Yunus Toralı! "
"Uyyyy! "
"Ahaaaa! "
Herkes böyle bir şeyi beklemezken işittikleri ile şoka uğramıştı. En büyük şoku yaşayan da şüphesiz ki bu işin olmayacağını düşünerek Mehmet'in cevabını umutla bekleyen Kayra ve Derya olmuştu.
"Neeee! "
İkilinin ağzından aynı kelime dökülürken Yunus öfkeli bakışlarını onların üzerinde gezdirdi. Herkes Yunus'un vereceği cevabı beklerken Kenan arkadaşının kulağına eğilerek sessizce fısıldadı.
"Oğlum iyi düşün böyle bir fırsat bir daha ele geçmez! Hazır senin deliye kısmet çıkmışken ver gitsin! Hem sende onun koca merakı yüzünden başına bir şey mi gelecek korkusu ile yaşamaktan kurtulursun! Bırak bundan sonra Kayra ve oğlunu evlendirmek için can atan Mehmet düşünsün gerisini! " Kenan'ın alayla söylediği sözler karşısında Yunus sabır dinlenirken ters bakışlarını yolladı yanındaki adama. Ama bir yöndende haklıydı. Kızının başına bir şey gelecek, itin kopuğun biri aklını çelecek diye son zamanlarda resmen uykuları kaçar olmuştu. Bakışlarını Mehmet'e çevirerek aynı yüksek ses tonu ile konuştu.
"Verdim gitti kardeşim! İkisi içinde hayırlı uğurlu olsun! "
"Ya babaaaa! Ben aşık olmadan mı evleneceğim!? Ya daha Burak'ın gamzelerini bile öpemedim sen beni bu dağ kaçkınına veriyorsun ya! "
"Deryaaa! Yeminle elimde kalacaksın! " Kızının üzerindeki öfkeli bakışlarını karısına çeviren adam gülümseyerek devam etti sözlerine. "Hazırlıklara başla Deniz'im bir hafta içinde Derya bu köyden teliyle duvağı ile Kayra'nın karısı olarak döncek Ankara'ya. "Deniz ve Azra telaşla bir birine bakarken Kayra yumruklarını sıkarak sadece olup biteni izliyordu. Öfkeli bakışları yaşlı adamı bulunca nasıl olupta böyle bir tongaya bastığını düşündü. Babasına karşı ne söyleyecek sözü vardı ne de direnecek gücü. Adam haklıydı. Yıllar önce hepsinide uyarmıştı. Hem öyle olmasa bile Derya'nın yaşlı bir adamla evlenmesine, yada bu evlilik olmasa da Yunus Amcasının başını yere eğdirmeye dayanamazdı. Elinden bir şey gelmedikçe öfkesi dahada kabarıyor gözleri ölümcül bir siyahlıkla boyanıyordu. Yaşlı adam üzerindeki öfkeli bakışlardan tırsarak sertçe yutkundu ve elindeki bastona dayanarak yavaşça ortamdan uzaklaştı.
Kuzeninin biten kınasından sonra terasta karşısındaki manzarayı hüzünle izleyen Derya bardağındaki kırmızı sıvıyı yudumlarken omzuna bırakılan hırka ile başını yan tarafına çevirdi. Azra"nın gülen gözleri ile karşılaşınca burukça gülümsedi.
"Üzme kendini bu kadar."Derya başını, Azra'nın göğsüne yaslayarak dolan gözleri ile fısıldadı.
"Nasıl üzülmeyim Azra Teyze,şu lanet olasıca dilim hem kendi hayatımı, hem Kayra'nın hayatını mahfetti. Kayra beni öldürür! Biz ikimiz nasıl bir olacağız! Benden nefret ediyor! Neredeyse gördüğü yerde boğazıma yapışacak canımı almak için! Ona göre aldığım nefes bile zarar! " Kadın göğsündeki kızın saçlarını sıvazlarken kıkırdadı.
"Öyle kolay mıymış can alması? Kayra babası gibidir biraz serttir, bazen ne dediğini bilmez, çoğu zaman söylediği sözler insanı kırar ama altın gibi kalbi vardır oğlumun! O her zaman hırçınca bakan kara gözlerinin altında dünyanın en şefkatli insanı gizlidir." Bakışları kızın elindeki kırmızı sıvı dolu bardağa kayınca kaşlarını çatarak eline uzandı. "Ne içiyorsun bakayım sen!? " Derya elindeki bardağı gizlemek için geri çekilirken Azra hızla almış ve dudaklarına götürerek bir yudum alıp tadına bakmıştı. "Imm! Vişne likörü! " Dudaklarını yalayan kadın şüpheyle karşısındaki kıza baktı. "Nerden buldun sen bunu bakayım? " Derya alt dudağını dişleyerek cevap verdi kadına.
"Tuğra dan rica ettim gidip aldı ben isteyince. " Azra kaşlarını muzipçe kaldırarak homurdandı.
"Ah bu çocuklar kime çektiler bilmemki? " Derya'ya göz kırparak gülümsedi. Arkadan gelen seslerle ikili o yöne dönmüşlerdiki Sahra koşup kendilerine yüzünü buruşturarak bakan ikilinin üzerine atladı.
"Şimdiden kınamı yapıyorsunuz bakalım gelin kaynana!?" Azra kızının yanaklarını sıkarak homurdandı.
"Hayır canım görümcelerine karşı gelinimi uyarıyordum. Özellikle sana karşı Sahra cığım." Annesinin sözleri ile gözlerini deviren kız farkettiği şişe ile ufak bir çığlık attı.
"Ayyy!Vişne likörü! "Gözlerini kısarak annesine şüphe ile bakan kız elindeki şişeyi sallayarak sözlerine sorgularcasına devam etti. "Anneciğim ne demek oluyor bu? Bizsiz alem mi yapıyorsunuz?"
"Zevzek, zevzek konuşma Sahra. " Kızının haline gülümseyen kadın Derya'nın yüzünü avuçları arasına alarak sözlerine devam etti. " Bu gecelik bu ufak kaçamağı görmezden geliyorum ama sizde dikkat edin suyunu çıkartmayın tamam mı? "Derya başını sallayarak karşısındaki kadını onaylarken o çoktan merdivenlere doğru yönelmişti bile. Sahra elindeki şişeyi kızlara gösterirken kendilerine yaklaşan Arya şişeyi elinden kaparak konuştu.
"Öyle kendi başına zıkkımlanamazsın bu mereti güzelim!"Terastaki sedire doğru ilerleyerek kızlarıda yanına çağırdı. "Hadi bakalım alem basil yapılıyorsa bu gece bir de biz deniyelim. Kızlar Arya'nın sözlerine kıkırdayqrak yanına giderken Sahra yüzünü buruşturarak homurdandı.
"Sence kafaları çekmek için vişne likörü sebcede yeterlimi Aryacığım."Onun içindeki alkol oranı yok denecek kadar az. Hani bazı olayları unutmak için yeterince kafayı bulamazsınız onun için söylüyorum. "Sahra ,Derya'ya karşı ima ile söylediği sözler karşısında kıkırdarken Arya'da onun sözlerinden kendine pay çıkarıyordu. Bir gecede olsa şu kafasında dönüp duran sorulardan, yaşadığı olaylardan kurtulmak hiçte fena değildi aslında. Sahra sözlrinden sonra Zeynep'e bakıp göz kırpınca kız hemen oturduğu yerden kalkarak masanın üzerine bıraktığı çantasına doğru ilerleyip fermuarını açtı. Çantqdan çıkardığı şişeyi havaya kaldırarak kızlara dönüp kaşlarını muzipçe havaya kaldırıp indirerek şen bir kahkaha attı.
"Bence Vişne likörü yerine şansımızı Votka ile denesek! Sizi bilmem ama ben o Emir denen dağ kaçkınının bana yaşattıklarını bir gece bile olsa unutmak istiyorum! " Derya sessizce etrafında suratları şekilden şekile giren kızları izlerken Hayal, Güney ve diğer kızlar Zeynep'in sözlerini çoktan onaylamıştı. Meyra ise yüzünü buruşturarak onların ciddi olup olmadığını tartıyordu. Onların bu hali ile küçük bir kahkaha atan Derya ima ile konuştu.
"Bende sadece benim unutmak istediğim şeyler var zannediyordum. Mesela bir adet azrail Kayra gibi! Ama görüyorum ki siz bazı şeyleri unutmak için benden daha hevesliymişsiniz!" Kızlar Derya'nın sözleri ile bir, birine tartarcasına baktı. Kız haklıydı aslında bir, birlerine bile anlatamadıkları küçük sırları varken bir kere de olsa bu gece her şeyi unutmak istemişlerdi. Derya, Zeynep'in elindeki şişeyi alarak kapağını açtı ve dudaklarına götürerek bir yudum içti. Ağzına yayılan acı tatla yüzünü buruşturarak elinin tersi ile dudaklarını silerek homurdandı.
"Ha bu ne dur!? Zikkum cibi tadi var bunun ha! " Derya kendisini merakla izleyen kızlara doğru yaklaşarak sedire oturmuştuki Meyra'nın sert ses tonuyla yerinde sıçradı.
"Saçmalamayın! Başımıza iş açacaksınız! Biz kim kafaları çekip, alem yapmak kim be!? " Kızlar Meyra'yı umursamayarak çoktan bardaklarına şefaf renkteki sıvıyı doldurmuşlardı. Hira üçüzünün sözlerine karşılık elindeki bardağı kaldırarak cevap verdi.
"Kusura bakma üçüz ama bu defa bende onların tarafındayım. Bir kerede biz felekten bir gece çalalım! " Arya boğazını yakıp geçen sıvıyla yüzünü buruşturarak onay verdi.
"Değil mi ama!? Her halttan erkek milleti çıkacak diye bir kanun mu var!? Bu gece bende özgür bırakacağım içimdeki Arya'yı. "Meyra iri gözleri fal taşı gibi açıkmış bir halde şaşkınca arkadaşına baktı.
"Aryaaa! Sen bari yapma! " Arkadaşının şok olmuş yüzüne bakan kız burukça gülümsedi. Aslında en çok o istiyordu her şeyi unutmayı. Kerem'i, ona olan aşkını, ona inandığı o günleri, üzerine oynanan kirli oyunları, Doğan'ın evliliğini ve Meyra'nın duyunca nasıl yıkılacağını, düşünmekten günlerdir kendi, kendini yiyip bitiriyordu. Ama kimseye bir şey söyleyemiyordu. Elindeki bardaktan bir yudum daha alarak öfkeyle dişlerini sıkıp karşılık verdi Meyra'ya.
"Evet bende! "Meyra ellerini saçlarına götürdü sıkıntıyla. Zaten normalde pek akıllı sayılmazlardı kim bilir içince neler olacaktı. Arya'dan destek bulacağını zannederken en büyük şoku onun sözleri ile yaşamıştı. Derya ablasının omauna başını yaslayarak kırık bir ses tonu ile mırıldandı.
"Ablam bir türkü hikayesi patlatsana bize be!"Elindeki kadehi kaldırarak sözlerine devam etti. "Bu acı şey kuru, kuru gitmiyor. " Arya kardeşinin başına gelenlere üzülse de Kayra ile mutlu olacağına inanıyordu. En azında dürüst çocuk diye geçirdi içinden. Kendi derdini bir kenara bırakarak kardeşinin moralini biraz olsun düzeltmek için başıyla onu onayladı. Biraz düşünen kız boğazını temizlerken ağzından kaçan hıçkırıkla kıkırdayarak elini ağzına kapadı. Ortamda oluşan sessizlikle başladı konuşmaya.
Türkünün kimin için yazıldığını değilde bir sevda hikayesinde bir kadının, sevdiği adama ithaf edişini anlatayım size." Yüzünü buruşturan kız sözlerine devam etti. "Belki erkek milletine güven olmayacağını bu yaşanmış gerçek hikayeye hak vererek kulağınıza küpe yaparsınız.
"Bundan uzun yıllar önce köyün birinde bir kız yaşarmış. Onbeş yaşlarında, kara kaş, kara göz sert karakterli,uzun boylu,osmanlı kadını tabirine uygun cinsten ismi Emine imiş, lakabı şeytan! Uyanıklığından takılmış kıza bu isim." Meyra, Sahra ve Hira bir, birine şaşkınca bakarken babalarının ebesinin bir sevda hikayesine konu olan hayatını öğrenmek için can kulağı ile dinlemeye başladılar Arya'yı.
"Köyün delikanlılarından Ali isimli gençle bir, birine gönüllerini kaptırmışlar."Arya'nın son söyledikleri ile kızların ağzı tabiri caizse bir karış açık kalmıştı. Ninelerinin sevdiği adamın dedeleri olduğunu düşünmüşlerdi. Oysa tombaladan Ali diye biri çıkmıştı. "Ali sarışın, uzun boylu,kaytan bıyıklı,mavi gözlü,uzun kahkülleri,arkaya doğru taradımı ensesine değen bir genç miş. İki sevdalı yürek gizlice buluşur, konuşur, çeşme başlarında bir, birlerine işmar eder gezermiş. Her şey iyi hoş yolunda giderken iki sevdalı, Emine ninenin babasının aklına koyduğu şeyden habersizmiş. Günlerden bir gün Mehmet Amca, kızı Emine'yi kız kardeşinin oğlu Necip'e vermeye karar vermiş."Kızların bakışları bir biriyle kesişti o an Necip dedeleriydi. Meraklı gözleri hikayenin devamını beklerken ellerindeki bardaktaki sıvıyı arka, arkaya yudumluyordu. Arya'nın da onlardan farkı yoktu boğazı kurudukça elindeki bardağa sarılıyordu. "Emine nine istemez, anası istemez, ağabeyi Mustafa istemez bu işin olmasını ama Mehmet Amca kafaya koymuş Emine nineyi yiğeni Necip'e verecek. Çünkü Necip küçükten yetim. Necip'in annesi başka köye gelin gidiyor bir oğlu ile dul kalarak geri dönüyor köyüne. Daha sonra Necip'in babası ile evleniyor ama Allah'ın takdiri Necip henüz iki aylıkken babası daha askerliğini bile yapmamış gencecik bir delikanlı iken hakkın rahmetine kavuşuyor. Annesi küçük amcası ile evlendiriliyor bu sefer. Necip, büyüyor, büyüdükçe eziyetler artıyor. En büyük Amcası zalimin teki, yetim başı okşamayı bilmeyen bir adam. Necip zorluklarla büyümüş gönlünude tıpkı kendisi gibi öksüz bir kıza kaptırmış. "Kızların ağzı bir karış daha açılırken Sahra hayretle konuştu.
"Yuhhh! Rahmetli dedem ve nineme bak sen ya! Ne cevizler kırmışlar zamanında!" Sözlerini bitiren kız ellerini ağzına kapayarak kıkırdarken Meyra'nın ters bakışları ile hemen sustu. Hayal babasından aldığı meraklı genleri ile dili dolaşarak konuştu.
"Eeee! Aryacım anlatsana şu hikayenin devamını çatlatma insanı! "Arya elindeki bardaktan bir yudum daha alarak devam etti anlatmaya.
"O zamanlar ben onu seviyorum, bunu istiyorum diye bir söz büyüklerine söylenemiyor. Büyükler kimi uygun gördüyse onunla evleniyorsun. Tabiki Necip dedenin sevda hikayesi de yarım kalıyor bu yüzden. Zaten sevdalandığı o öksüz kıza sevdasını dile getire bildimi bilinmezde. Vel hasıl Emine nine ve Necip dedenin sözü kesilir nişanı yapılır. Bu arada Emine nine ve sarıların Ali hala görüşmekte. Günler ayları, aylar yılları kovalıyor ardanböyle, böyle bir kaç yıl geçiyor. Ama Emine nine her ayın başıyla sonunda erkek evinin getirdiği bohçaları kapıya koyuyor. Bohça dediğime bakmayın, bir iki elbiselik kumaş, bir iki çift örgü çorap, bir iki tülbent. Halası yani kaynanası fakir, bir sürü çocuk Necip dede evin en büyük çocuğu ellerinden gelen bir şey yok. Yapa bildikleri ancak bu kadar. İşte Emine nine bohçayı kapıya koyup istemem diye direttikçe babası yiğenim yetim, fakir bu düğün olacak diye diretiyor. Annesi de düğün geçtikçe Emine nineye desteğini arttırıyor fakat bir türlü nişan bozulmuyor.Öyle böyle derken bu nişanlılık yılları uzadıkça uzuyor aradan beş yıl geçiyor.Emine nine ve Necip dede beş yıl uzatmalı bir nişanlılık dönemi yaşamışlar.Bu arada sarıların Ali ve Emine nine hep kavuşmanın hayali ile aralarındaki bağı hiç koparmamışlar.
Günlerden bir gün Emine nine yine sarıların Ali ile buluşmuş.Ama bu uzayan ayrılık, ve üzerine halasının oğlu ile zorunlu yaşadığı bir nişanlılık dönemi kadını bir hayli yıpratmış, kırmış. Bir taraftan nişqnın uzamasına sevinirken, bir taraftanda ya düğünü yaparlarsa diye korku içindeymiş. Yine böyle karmaşık duygular içerisindeyken sonsuza kadar ayrılma korkusu, köylüde gizliden, gizliden duyulmaya başlayan sevdaları ve Ali'nin kavuşmak için bir türlü çabalamaması sonucu kırgınlık dolu cümlelerden oluşan bir mani söyler sevdiğine.
Gidiyom eğle beni Zülfüne bağla beni Zülfün gonca gül ise Bir tel ver eğle beni.
Sevdiği kızın sözleri üzerine Ali bir gece kaçmayı önerir. Emine nine de zaten canına tak eden bu uzun ayrılık yüzünden kabul eder Ali'nin önerisini. O gün karar verirler kaçmaya. Gece olup el ayak çekilince kaçacaklar. Nihayetinde gece çöküyor. Emine nine almış bohçasını eline varmış sokak kapısına. Kapıyı açmak için elini tahta kapının kulpuna uzatmışki arkadan bir ses duymuş.
"Hayrola Emine!? Nereye gecenin bu vakti elinde bohçayla!?"Emine abisinin sert sesi ile nefesini tutmuş ama içine dolan cesaretle de omuzşarını dikleştirerek yönünü abisine çevirmiş ve hiç korkmadan cevap vermiş.
"Ben Necip'i istemiyorum abi! Sende biliyorsun! Olacak iş değil! Yol ver ben gideyim beni bekleyenin yanına. "Abisi düşünceli bir şekilde başını sallamış ve kardeşine cevap vermiş.
"Haklısın koca kız! Bu işin oluru yok! Var git sen yoluna! " Emine nine abisinden aldığı destekle içine dolan mutlulukla kapıdan çıkar. Buluşma yerine vardığında Ali'yi göremeyen Emine nine gecikmiş olacağını düşünerek başlar beklemeye. Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovalar ama Ali yoktur. Ay dönüp gün ağarmaya başladığında Ali'nin gelmeyeceğini anlayan Emine büyük bir hayal kırıklığı ile tutar evin yolunu. Bir şey olmuştur diye kendini teselli etmeye çalışsada bir kaç gün sonra Ali'nin söyledikleri ile dünyası başına yıkılır.
"Gelemedim Emine! Kaçıramazdım seni! Ağan Mustafa öldürürdü beni. Korktum işte gelemedim! Sen nişanlısın!Senle ben bir olamayız!Bizi bir,birimize yar etmez ağan!" O an anladı Emine nine. Yiğitlik ne dilde , ne heybetli görünüşte değil di. Yiğitlik, yğreğindeki sevdada, verdiğin sözün arkasında ucunda ölümde olsa dura bilmekti. Oysa abisi değilmiydi, kapıda onu yakalyıp sevdiği adama elleri ile yollayan? Şimdi bu adamın korkaklığı yüzündenmi heba olmuştu onca yılı? Madem abisinden korkmuştu onca yıl niye oyalamıştı kendisini. O an beyninde şimşekler çaktı Emine ninenin, oynamıştı, gönül eğlendirmişti bu adam kendisiyle. Yaşlarla dolan yeşil gözlerini kaldırarak adamın yüzüne tiksinircesine baktı.
"Eğer Necip bu gün benden caysaydı bu saatten sonra ben seni katiyen istemezdim sarıların Ali! Ben yüreğinde cesareti olmayan korkak bir adam yiğit demem! Yar olmam! Senin gibi dönekbenim şanıma yakışmaz! Şimdi var git yoluna! Şeytan Emine'yi yıllardır kandırdın ya gönlünü iyi eğle! Ama benimde ahtım olsun senin sülalenden bir kız alamazsam banada şeytan Emine demesinler. " O günden sonra Emine nine Necip'le çizdi yolunu. Allahın hikmetidir beş yıldır uzayan nişandan sonra bir anda düğün kuruldu.
Aradan fazla geçmemiştiki sarıların Ali'de yuva kurdu. Fakat Emine nine'nin ahımı tuttu bilinmez evlendiği kadın başkasına sevdalıymış. Birgün çeşmeye giden Emine nine sarıların Ali'nin karısı ile karşılaşır. Kadın bakışlarını gök yüzüne çevirmiş geçen uçağa mani söylermiş.
"Uçun teyyareler uçun Cemil'i me selam edin O yar beni sorarsa kavuşma günü yakındır deyin."
Maninin sözlerini duyan Emine ninenin içi sızlar. Ama köy yerinde bir duyan olurda kızın başı yanar diye yavaşça yanına yaklaşır ve uyarır.
"Halime! Bak ulu orta böyle konuşma. Ali benim uzaktan akrabam, huyunu suyunu iyi bilirim bu sölerin kulağına gider senin için kötü olur. " Bu uyarıdan sonra fazla zaman geçmemişköy çalkalanmış. Sarıların Ali'nin karısı eski sevdalısı ile kaçmış diye. Artık Emine ninenin ahımı tutmuş bilinmez. Aradan uzun zaman geçer sarıların Ali tekrar evlenir. Hayvanlara boş bir arazide ot biçerken yoldan geçen Emine nineyi görür. Islık çalar laf atar konuşmak için lakin Emine nine hiç istifini bozmaz ve yoluna devam eder.
Aradan günler geçer köy camii nin inşatında çalışan Ali yoldan geçen Emine'yi tekrar görür. Bu defa kararlıdır konulacaktır onunla. Huyunu bildiği için onu sinirlendirecek bir türkü patlatır camiinin çatısından.
"Kırmızı kurdale Benim olasın Emine İndim derelerine Bilmem nerelerine Kaytan bıyıkalarımı Sürsem nerelerine! "
Emine bu sözlerle sabır taşının çatladığını hissederek omzundaki buğday çuvalını yere atıp hırsla camii çatısına uzanan merdiveni tırmandı ve bir çırpıda sarıların Ali'nin yakasına yapışarak öfkeyle bağırdı.
"Bana bak köpek! Seviyom diye oyaladın! Kaçalım dedim kaçmadın! O gün olmayan cesaretin canmı buldu!?Korkak yanına ne oldu Ali cesarete mi geldin!? Evli bi kadına laf atmak erkekliğin hangi kitabında yazar! Ağzını topla bi daha karşıma çıkma! " Adamın tuttuğu yakasını sertçe bırakan Emine nine tahta basamaklı merdivene yöneldi.
Camii çatısındaki usta sarıların Ali'ye dönerek kınarcasına konuştu.
"Emine haklı Ali evli bi kadına laf atmak yakışmaz bir erkeğe! Hiç olmadı bu yaptığın! "Sarıların Ali bakışlarını merdivenden hızla inen Emine'den çekmeden yüksesk sesle cevap verdi ustaya.
"Sevda böyle bir şey Kasım usta! İkimiz n e kadar evli de olsak eminimki onun aklı da hala bende! Gülüp oynadığımız günler onun da içinde bir yara olarak kaldı! " Emine nine tahta merdivenin basamaklarını hırsla inerken işittiği sözler karşısında dahada öfkelenmişti. Ayağı yeredeğen Emine nine sarıların Ali'nin sözlerine karşılık öfkeyle bir türkü patlatarak oynamaya başladı."
Onların hikayesi böyleymiş kavuşamamışlar. Ama ben bu hikayeden anladımki baygın gözlerini süzdürerek sözlerine devam etti. Hiç bir erkeğin seviyorum, ölüyorum deyişine öyle sazan gibi atlamayın kıziçeler! Emine ninenin yaşadıkları size ders olsun!Erkek milleti değil mi hepsinin uçkurunun ipi boynuna dolansın! "
Arya'nın anlattığı hikaye ile Mehmet'in kızları yaşadıkları kısa çaplı şokun etkisindeyken Zeynep'te arkadaşının sözlerine katılıyordu düşünceleri ile. Derya ise Emine ninenin kendine benzettiği öfkesi ile ne türkü söylemiş olabileceğinin merakı ile konuştu.
"Abla ne türküsü söylemiş o şerefsiz sarı Ali'ye!? Ne olur söylesene bi! " Arya'nın anlatmaya başladığı hikayenin başından beri merakla sözünü kesmeden bekleyen kızlarda Derya gibi ısrar etti. Meyra dışında hepsi kafayı bulmuştu aslında. Arya kardeşinin merakı ile bardağından bir yudum daha alarak kıkırdadı ve heyecanla konuştu.
"Tamam o zaman iyi dinleyin! Ama türküyü orjinali ile değil Emine ninenin sarı Ali'ye ithaf ettiği versiyonla söyleyeceğim."Kızlar da Arya gibi kıkırdadılar. Biliyorlardıki az çok tanıdıkları Emine nine kesinlikle o adama kendi dilinde haddini bildirmişti. Arya sahte bir öksürükle boğazını temizleyerek başladı türkünün sözlerine.
Merdivenim kırk ayak Kırkına vurdum dayak Deseler yarin geliyor Koşardım yalın ayak
Kızlar Arya'nın söylediği türküyle kıkırdaşırken Güney'in masanın aüzerinden aldığı tepsiyle tef misali ritim tutması ile başladılar terasta oynamaya. Aldıkları alkolde etkisini göstermeye başlayınca sesleride bir hayli yükselmişti. Arya kızların kendine eşlik ederek hem söyleyip hem oynamaları ile türkünün sözlerine devam etti.
Ah aman aman eller var Ellerde ne yiğitler var Çek elini koynumdan El deymedik yerler var
Gidiyom eyle dedim Zülfüne bağla dedim Zülfün gonca gül ise Bir tel ver eyle dedim
Meyra kendini kaybeden arkadaşlarını izlerken onların haline alkış tutarak eşlik ediyordu. Telefonunun melodisi ile kulağına götürdü ve kıkırdayarak cevap verdi.
"İlkim! " Doğan telefonun diğer ucundan gelen kahkaha ve seslerle merakla konuştu .
"Meyra! Ne oluyor orada? Neredesin sen!? O seslerde ne? " Kız nişanlısının sözleri ile oynayan arkadaşlarına baktı ve Derya'nın terasın korkuluklarına doğru sallanarak gittiğini görünce panikle cevap verdi.
"Aşkım kızlar birazcık alkol alıp kafayı bulduda, eğleniyorlar işte. " Derya 'yı kolundan sıkıca kavrayarak kendine doğru çekerken bir taraftan da Doğan'a kulak veriyordu.
Ah aman aman eller var Ellerde ne yiğitler var Tut o yalancı dilini Söylenmedik sözler var
"Meyra sakın bana seninde içtiğini söyleme!? " Nişanlısının sert sesi ile kız hemen cevap verdi.
"Saçmalama Doğan bu durumda nasıl içebilirim!? " Derya tekrar korkulukların üzerine doğru abanınca Meyra bıkkınca homurdandı. " Kızım bir dur, durduğun yerde ya! Şimdi aşağa düşeceksin! " Derya ise Omuzlarını silkerek karşı evin bahçesinde diğer erkeklerle şaşkınca kendilerini izleyen Kayra'yı fark etti. Bu zalimin oğlu istemiyordu onu değil mi? Bulanık görüşlü bakışlarını kısarak sinsice sırıttı ve içinden homurdandı. "Sanki ben senin aşkından ölüyorum! Sen şimdi görürsün Azrail'in vücut bulmuş hali! "
Senin zülfün kesmeli Üzerine gül dikmeli Olsanda dünya güzeli Bana lazım yürekten seveni
Arya türküyü bitirmiştiki Derya, Meyra'nın çekiştirmelerini umursamadan tekrar terasın ortasına gelerek türkünün sözlerini kendince çevirip hem bağırarak söyleyip hem oynamaya başladı.
Ah aman aman eller var Gönlümde yatan ne yakışıklılar var Boşuna heveslenme Kayra Benim dünya yakışıklısı Nick'ım var
Hepsi Derya'nın sözlerine karşı sarhoş kafayla alkış tutup ıslık çalarken Meyra bıkkınlıkla gözlerini devirip telefondan gelen sese odaklandı.
"Güzelim ne oluyor Derya'mı o bağıran? Hem Kayra ile ne alıp veremediği var onun da laf çarptı şimdi? Meyra anlatsana meraktan çatlatma insanı! "
"İlkim! Kayra ve Derya bu gün itibari ile sözlendi. "
"Neee! "
Kızlar, sarhoş kafayla bu defada Derya'nın uydurduğu sözlere eşlik edercesine türküyü bağırarak söylemeye başladılar.
Ah aman aman eller var Bizim bahtımıza düşen hep öküzler, kazmalar Zannederlerki kendileri ulaşılmaz nirvanalar Bilmezlerki gönlümüzde yatan ne yakışıklılar var
"Doğan kapatmam lazım yoksa bu deli Kayra'ya laf sokacağım diye,diğerleride henüz anlam veremediğim sebeplerden dolayı köyü başımıza toplayacak! " Tam telefonu kulağından çekmiştiki kızgın bir boğa misali gelen, fakat sallanarak gelen kardeşi Kayra ve onunla aynı durumda olan diğer erkekleri görünce ağzından bir küfür firar etti ve Doğan'ın cevap vermesini beklemeden telefonu hızla kapattı. Görünen o ki erkeklerin gelişinin farkında olan sadece Meyra idi. Çünkü diğerleri hala çalıp söyleme derdindeydi.
Kayra sallanarak gelip Derya'nın koluna yapıştı ve işaret parmağını tehdit edercesine sallayarak dolaşan kelimelerle konuştu.
"Bana bak deli! Hatta zır deli! Ben senin o kudurmuş karılar gibi erkek diye bağıran ağzına bir si... "Tuğra ikizinin ağzına elini kapayıp çıkacak sözleri engellerken Kayra işaret parmağını sallayarak boğuk, boğuk tehditine devam etti. Kızların gözleri irice açılmış Kayra'ya şaşkınca baka kalmıştı. Tuğra ikizinin bu haline sırıtarak dalga geçti.
"Lan kıza diyorsunda, sen kudurmuşsun bes belli! O nasıl fantazi oğlum! "Kayra arkasındaki kardeşinin karnına dirseğini geçirerek öfkeyle ona döndü.
"Lan siktirme belanı Tuğra! Ben bu deliyle ne fantazisi hayal edeceğim!? Şeyimize konimi takacağız!? Senin ağzına bir sistem kurarım bir daha ömrü billah açamazsın diyecektim! Ama sen her zamanki gibi yanlış anlayıp her lafımın içine sıçtın! Aslında çok görmemek lazım aklın şeyinin ucunda olunca doğal tabi! " Kızlar bu tuhaf muhabbeti yüzleri kızararak dinlerken Kerim'in öfkesi bu defa ikizleri hedef aldı.
"Siktirin gidin lan şerefsizler! Kızların yanında ettiğiniz laflara bak! " Kayra ve Tuğra ne dedikki dercesine bir, birine bakarken Kerim hızlı adımlarla Arya'ya doğru ilerleyip bir hışımla omzuna attı kızı. Arya korkudan küçük bir çığlık atarken Kerim diğer erkeklere dönerek homurdandı.
"Sizi bilmem ama ben karımın bu sapıkların bel altı muhabbetini dinlemesine katlanamam arkadaş!" Diyerek merdivenlere doğru ilerlerken Arya kocasının sözleri ile tepe aşağı kıkırdadı. Sarhoş kafayla ağzından çıkanların farkında değildi.
"Ama ben senin şu an sadece belden aşağını görebiliyorum Kerim! Ve böyle seksi kalçalarının olması dünya üzerindeki diğer erkeklere hatta kadınlara bile haksızlık kocacığım! " Kerim işittiği sözlerle bir an afallasada suratında çapkın bir gülümseme oluşmuş diğerleri ise Arya'dan böyle sözler beklemedikleri için şok olmuşlardı. Kerim erdivenleri hızla inerken muzipçe konuştu.
"Bakıyorumda gördüğün manzara çok hoşuna gitmiş güzelim! "Arya tekrar kıkırdayarak cevap verdi kocasına.
"Çoook!"Elini uzatıp kocasının kalçasını sıktı hafifçe. "Bir erkeğin kalçasını seksiği bulacağım hiç aklıma gelmezdi!" Kerim karısının teması ile kıkırdarken bahçeden çıkmıştı.
"Arya! Elin ayağın rahat dursun! Uyarmadı deme tehlikeli sularda yüzüyorsun! " Arya tekrar kıkırdayarak bu defa kocasının sırtında gezdirdi ellerini.
"Kocam değil misin? Ne var sanki kalçanı mıncıkladıysam? Hem vücudunumu esirgiyorsun sen karından?" Kerim bu defada sırtında dolanan alev misali ellerle vücuduna bir sıcaklığın yayıldığını hissetti. Gerginlikten dişlerini sıkan adam bir kaç evi geçtikten sonra büyük bir bahçenin içerisindeki gösterişli konağın kapısına gelerek cebindeki anahtarı homurdanarak çıkarmaya çalıştı.
"Hay Allahım sen bana sabır ver! Balıkçı güzeli sabrımımı sınıyorsun sen!? Kendini kaybedecektim madem ne demeye içtin bu kadar!? "Cebinden anahtarı binbir güçlükle çıkaran adam kilidi çevirerek kapıyı açtı.
"Hiçte bile ben gayet kendimdeyim tamam mı? Kocamın vücudunu beğenmem ve bunu dile getirmem suç mu!? "
"Belli kendinde olduğun! Ayık kafayla elinden gelse bir kaşık suda boğacakken şimdi resmen beni kışkırtıyorsun! "Kocasının sözleri ile kız bakışlarını şüphe ile kısarak bir süre düşündü. Demekki kızgındı kocasına. Ama niye kızmıştı ki? Bir türlü sebebini hatırlayamayan kız küskünce homurdandı.
"Demek ki kızdırmışsın beni! " Bir den aklına düşen şeyle sözlerine devam etti. "Kesin sevişirken tecrübesiz oluşumla dalga geçtin sen benim! Yoksa niye sinirleneyim o kadar!?" Kerim merdivenleri çıkmış tam odasının kapısına gelmiştiki karısının sözleri ile sertçe yutkundu.
"Saçmalama! Ben daha sana elimi bile sürmedim! " Kapıyı açarak odaya giren adam kısa bir sessizliğin ardından işittiği hıçkırık sesiyle neye uğradığını şaşırdı.
"Demekki tecrübesiz olduğum için beni arzulamıyorsun bile Kerim! Sen nasıl kocasın ya!? Niye istemiyorsun beni!? Çok mu çirkinim ben!?" Kerim panikle karısını omzundan indirdi ve yatağın üzerine oturttu. Arya'nın ayaklarının dibine çöken adam yüzünü avuçları arasına alarak akan göz yaşlarını silerken bir yandanda onu sustura bilmek için konuşmaya başladı.
"Olur mu hiç öyle şey ömrümün baharı? Sana dokunmamak için kendime nasıl eziyetler çektirdiğimi bir bilsen! Yemin ederim kafirler bile imana gelir! " Arya yüzündeki elleri hırsla iterek omuzlarını silkti.
"Yalan söylüyorsun! O zaman niye dokunmadın bana hiç!? Beni sevmiyorsun sen! " Kerim karısının yüzünü tekrar avuçlarının arasına alarak alnına bir öpücük bıraktı ve acı çekercesine konuştu.
"Sevmez olur muyum hiç? Senin tırnağına taş değecek korkusu bile bir canın ruhtan ayrılması gibi acı veriyor şu kalbime! Nefesim kesiliyor her göz yaşında. Ağlama lütfen." Arya başını olumsuz anlamda sallarken Kerim çaresizce devam etti sözlerine. "Güzelim sarhoşsun ve hiç bir şey hatırlamıyorsun! Aramızda geçen olaylar var! Sen bana kırgınsın! Öfkelisin! Şu an anlatsamda hatırlamazsın! Hatta belkide benden nefret bile ediyorsundur! " Son sözler dudaklarından dökülürken adeta içini parçalarcasına çıkmıştı. Nasıl derdi seni ölesiye sevsemde, intikam için seninle evlendiğimi düşünüyorsun sen diye? Dudaklarına değen sıcak dudakların bıraktığı küçük buseyle şaşkınca karısının yaşlı gözlerine baktı. Arya kocasının yüzünü okşarken mırıldandı.
"O zaman Dokun bana Kerim! Dokunki beni sevdiğine inansın şu öksüz yanım! Dokun ki ne için kırıldım, öfkelendiysem bitsin aramızdaki bu uzaklık! Ben senden nasıl nefret ederim! Sen benim yarım kalan yanımsın! Ailemsin! İnsan ailesinden nefret eder mi? "Elleri kocasının üzerindeki gömleğin düğmelerine uzanırken titreyen parmakları ile ilk iki düğmeyi açmıştıki Kerim'in engeli ile karşılaştı. Siyaha çalan kırgın bakışları kocasının koyulaşmış lacivert bakışlarına kaydı. Tuttuğu elleri dudaklarına götürerek bir kaç öpücük bırakarak fısıldadı.
"Yapma! Kendine geldiğinde yine beni suçlayacaksın Arya! Ben sürekli senin gözünden düşmekten Yoruldum artık! Senin mutsuzluğun şu çaresiz kalbimi öyle bir kanatıyor ki, ellerini bu kana daha fazla bulaştırma. Yaramı daha fazla kanatma sevgilim! " Ellerini kocasının elleri arasından sıyıran kız tekrar düğmelere uzanarak kalanlarıda açıp gömleği kocasının geniş omuzlarından sıyırdı. Kerim kendiyle mücadele ederken Arya'da tıpkı kocası gibi dizlerinin üzerinde yere çökerek omuzlarına küçük öpücükler bırakıp ellerini ensesine doğru kaydırdı. Kendini tutmaktan alnında biriken terler şakağından aşağı süzülürken dişlerini sıkarak homurdandı.
"Aryam yapma! Bu işin sonunda ikimizde yanarız! Ben senin daha fazla acı çekmeni istemiyorum! Kendine de bana da eziyet etme yalvarırım! " Dili böyle söylesede bededeni aksini istiyordu Kerim'in de. İçinde yanan özlemi sonlandırmak istiyordu sonunda kor ateşlerde kavrulacağını bilecek olsada. Çelişkiye düşen aklıyla kararsız bakışları karısının istekle parlayan bakışlarına kayınca her şey bir anda silinip gitti. Dudakları büyük bir açlıkla karısının kileri bulurken oda artık sonunu düşünmekten vazgeçti. Daha şimdiden içine büyük bir pişmanlık yayılırken hissediyordu ki ilk ve son kez kendisini açmıştı karısı ona. Yapmak zorunda kaldığı onca şeyden sonra üzerine bir de ona dokunması, biliyorduki karısı asla affetmeyecekti onu.
Kulağına gelen tanıdık sesler başındaki ağrıyı daha da şiddetlendirirken hissettiği esintiyle bedenini saran sıcaklığa dahada sokuldu Arya.
"Bu ne uykusu böyle ya!? Ben Kayra denilen bu öküzle evlenmemenin yollarını ararken, şu genç yaşımda Nick'ım dan ayrı düşmenin ızdırabını yaşarken siz hala camış gibi yayılıp yatıyorsunuz! Hiç mi içiniz sızlamıyor ya! " Kayra merdivenleri bağırarak çıkan kızın sözleri ile sabır çekti.
"Senin o ayarı bozuk dilini koparırım! Koca meraklısı deli! Ne geldiyse başımıza senin bu koca merağın yüzünden geldi! Hala akıllanmadın mı da Nick mıdır, Cayk mıdır nedir o puşttan bahsediyorsun birde! " Derya bakışlarını arkasından çıkan gence çevirerek dilini çıkararak umursamazca bir tavır takındı. "Bir de utanmadan sanki seninle evlenmeye can atıyor mulum gibi konuşuyorsun! Üstelik her ne olursa olsun nişanlın sayılırım! Benim adım altındasın artık! Laflarına dikkat et! Nick' ını, Mayk'ını siktirtme bana! "Derya önüne geldiği kapıdan bakışlarını çekerek arkasındaki adama döndü ve yüzünü buruşturarak çemkirdi.
"Öküz! Terbiyesiz Ayı! Nick'la aramızdaki ilişkiye karışamazsın sen bi kere! İster adını anarım, ister koynuma alırım! Sana ne ha, sana ne! Bed suratlı! " Kayra işittikleri ile kanın beynine sıçradığını hissederken yumruklarını sıkarak hızla Derya'nın üzerine doğru hareket lenmişmiştiki kız korkudan çığlık, çığlığa önündeki kapıyı açıp kendini içeri attı ve gözlerini yine bir korku dalgası ile kapayarak var gücüyle bağırmaya başladı.
"Enişteeee! Ablaaaa! Yetişin! Bu deli beni öldürecek!"Kayra kapıya yüklendikçe, Derya itekliyor kapı bir açılıp bir kanıyordu.
Arya kardeşinin çığlığı ile gözlerini aralarken, Kerim'de şok olmuş bakışlarla arkası kendilerine dönük bir şekilde kapıyla mücadele eden baldızını izliyordu. Arya kendi durumunun farkında olmayarak endişeyle kardeşine seslendi.
"Deryaaa! "Kız arkasından gelen sesin korkusu ile yerinde şıçrarken ellerini kapıdan çekip bakışlarını ablası ve eniştesinin bulunduğu yatağa çevirdi ve gördüğü manzara karşısında ellerini utançla yüzüne kapayarak bağırdı.
"Ablaaa! Sizin ne işiniz var bu odada! Hemde o vaziyette! Hem sizin odanız üs katta depilmiy di ya?" Arya tam bakışlarını kendi üzerine çevirmiştiki, Kerim'i üzerinde sadece basketçi şortu ile yanında görünce gözleri korkuyla irileşti. Tam o esnada sertçe açılan kapı, Derya'nın acı çığlığı ve Kayra'nın kükremesi bir oldu.
"Ulan tescilli deli! Benim ar damarıma basma o Nick denilen piçi de, gönlünde yatan o diğer yiğitleri de, onları diline doladığın o ağzınıda zevkle si... "Derya yüzündeki elinin birini çekerek hızla karşısında azrail misali dikilen Kayra'nın ağzına kapatarak utançla fısıldadı.
"Allah cezanı vermesin Kayra! Fantaziden başka laf çıkmayan şu lanet çeneni kapa ve sakın arkana bakma! " Kayra, Derya'nın bir den süt dökmüş kediye dönmesi ile vakışlarını şüpheyle arkaya çevirmiştiki gördüğü sadece yerdeki çarşaf olmuştu. Kerim'in kükreyen sesi ve ağzından kaçan küfürle başını aynı hızla geri çevirdi.
"Lan siktirin çıkın şu odadan! "
" Oha lan! Yuh yani! Ulan deli senin yüzünden başıma gelmedik bir bu kalmıştı şimdi tam oldu! Lan resmen ablan ve enişteni halvette bastık iyimi!? "
"Neeee! " Arya ve Derya aynı şaşkın nida ile bağırırken Derya şokla ablasına döndü.
"Ablaa!? " Kayra homurdanarak elini Derya'nın gözlerine kapatırken Kerim'in öfkeyle yataktan fırlaması ile diğer eliyle de kızın kolundan tutarak açık kapıdan dışarı sürüklerken bıkkınca söylendi.
"Laz delisi, yerde duran çarşaftaki lekeyi görmedin mi de daha bir de onay bekliyorsun!?"Derya'nın gözleri şüphe ile kısılırken abblasının üzerindeki çarşafın açıkta bıraktığı küçük lekeyi anımsaması ile gözleri bir den fal taşı misali açıldı. Evet leke vardı ama ablasının üzerinde de sadece bir gecelik vardı. Kayra kızı merdivenlerden sürüklercesine indirirken bir taraftanda homurdanıyordu. "Kaç, kaç yoksa Kerim abi derimizi yüzecek!"
"Allah belanı versin senin! Ablam ve Eniştem o yatakta yarı çıplaktı sapık! "Kayra yüzüne inen tokatla öfkeyle kükredi.
"Sen Kerim abinin yarı çıplak olduğunu nerden biliyorsun lan!? Ulan Derya senin o oynak hamsi gibi bakan gözlerini deşerim! Kıçın başın ayrı oynuyor lan senin! Sanane elin adamının çıplaklığından! O kadar çıplak adam görmek istiyorsan ben soyunayımda beni izle! "
"Aman ne yapayım senin vücudunu be! Sanki görmediğim bir şey! O sıkı kalçalarındaki fındık büyüklüğündeki doğum lekesine kadar biliyorum! Bana bilmediğim, görmediğim şeylerle gel emicemin oğli! " Kayra'nın şaşkın suratına alayla güldü ve kıvırtarak kendi evine doğru ilerledi.
"Bu deliyle uğraşmak keyifli olacağa benziyor. " diyen iç sesi ile kahkaha atan kız arkasına dönerek hâlâ şaşkınca olduğu yerde bekleyen Kayra'nın surat ifadesiyle, bu defa kulakları çınlatan bir kahkaha attı.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 😊
Yitenumutlar
|
0% |