Yeni Üyelik
11.
Bölüm

B-S-M-11

@yitenumutlar

Bölüm şarkısı -Hey Gidi Karadeniz-Ander Sevdaluk- Şevval Sam

 

Kardeşi ve Kayra'yı kovalayarak kapıdan çıkan Kerim'in ardından düşünceli bir şekilde baktı. Evet bir an korkmuştu ama bu yaptığı şeyden dolayı değil ağzında bakla ıslanmayan kardeşinin gördüklerini babasına ve annesine yetiştirmesin den dolayıydı. Eğer annesi ve babası o malum anları dün gece yaşadıklarını öğrenirse bir terslik olduğunu anlar bu işin peşini bırakmazlardı. Böyle bir problem ise şu an Arya'nın isteyeceği son şey bile değildi. Düşünceler beynini ele geçirirken birden yataktan fırladı. Kasıklarındaki hafif sancıyı umursamamaya çalışarak banyoya girip kendisini duşun altına bıraktı. Bir an önce Derya ile konuşup onu bu konuda ağzını sıkı tutması için uyarmalıydı.

 

Kerim öfkeyle peşinden gittiği ikilinin ardından tam dış kapıdan çıkıyorduki üzerinin sokağa çıkmak için uygun olmadığını anımsayarak olduğu yerde kaldı. Kaçarak uzaklaşan ikilinin ardından bakarak bu meseleyi sonra halletmeye karar verdi. Elbet eline düşecekti bu iki deli. İşte o zaman kimse alamayacaktı elinden. Bir karı kocanın odasına destursuz dalınmayacağını ikisinede öğretecekti. Açık kapının üzerindeki anahtar gözüne çarpınca dğn gece nasıl böyle bir salaklık yapıp o lanet anahtarı kapının üzerinde unuttuğunu düşündü.

 

"Aklıma sıçayım aklıma!" Daha sonra Arya'nın dokunuşları ve istekli hali aklına düşünce kendi, kendine tekrar homurdandı. "Balıkçı güzeli akılmı bıraktı bende! Olmayan aklımın neresine sıçıyorsam!? " Anahtarı içeri alıp kapıyı kapatırken bu defada karısının biraz önceki korku dolu bakışları yokladı zihnini. Pişmanmı olmuştu acaba? Kesin suçlayacaktı kendisini. Nasıl dokundun, sarhoşluğumdan faydalandın diyecekti. Bu defa asla affetmeyecekti karısı kendisini. Düşüncelerle allak bullak olurken şansına, kaderine bir kez daha lanet etti. Sıkıntıyla yüzünü sıvazlayarak merdivenlere doğru yöneldi. Yaptığı hatayla bir an önce yüzleşse iyi olacaktı. Merdivenleri oldukça ağır çıkarken yaptığı hatanın yüzleşmesi ne kadar geç olsa onun için şimdi o kadar iyiydi. Rüya gibi bir gecenin ardından karısının suçlamalarını, hakaretlerini biraz daha geç duymak ve dün gecenin hazzıyla biraz daha yetinmek istiyordu sadece. Odanın kapısının önüne gelerek derin bir nefesi çekti ciğerlerine ve kapının kulpuna uzandı. Uzanması ile kapının birden açılıp Arya'nın vücudunun bedenine çarpması bir oldu. Ani bir refleksle kollarını karısının beline dolayan adam saçlarından yayılan hoş bir kokunun esintisi ve ıslaklığı ile duş aldığını anlayarak kokusunu derince içine çekti.

 

Arya kocasının gözlerini kapayarak kokusunu içine çekmesini kalbi hızlanarak izlerken unuttuğu ayrıntı aklına gelince elleri hızla belindeki kocasının kollarına uzandı ve telaşla söylenerek kurtulmaya çalıştı.

 

"Kerim bırak beni! " Karısının telaşı karşısında Kerim'in suratı asılırken kendinden kaçmaya çalıştığını düşündü.

 

"Konuşmamız lazım Arya. " Kendine hakim olamamış, karısının iateğine karşı koyamamış olabilirdi ama neticesinde sağlıklı bir erkekti ve ilk gördüğü an dan beri deli gibi arzuladığı karısı, dün sarhoşta olsa büyük bir istekle sunmuştu bedenini. "Biliyorum dün yaptığım doğru değildi, ne olursa olsun sen sarhoşken sana dokunmamalıydım. " Arya kocasının kollarından kurtularak gözlerinin içine baktı ve Kerim'in aklını karıştıracak o kelimeleri fısıldadı.

 

"Dün gece sarhoş falan değildim! Bilincim gayet açıktı ve ne istediğimi biliyordum! " Kerim işittikleri ile şaşkına dönerken ne diyeceğini bilemeyerek ağzı bir kaç defa açılıp kapandı. Arya onun bu haline içten içe sevinirken bakışlarını mavi gözlerden çekmeden hızlıca tekrar konuştu. "Bu konuyu daha sonra konuşsak iyi olur. Benim Derya ile acilen görüşmem lazım! " diyerek arkasını döndüğü gibi hızla merdivenleri indi.

 

Derya'ya söyleyeceklerini zaten hazırlamıştı. Önemli olan Kerim'e ne diyeceğiydi. Evet sarhoş değildi, aklı, bilinci gayet yerindeydi. Sadece biraz çakır keyifti o kadar. Kerim'in sevgiliyken ki tavırları ve evlenince değişen tavırları,davranışları, hisleri dün gece içerken zihnine çomak sokan düşünceler olmuştu. Evlendiklerinde yaptığı oyun, söylediği hakaretler ve bir hafta önce balayına çıkarken, bir kaç günlüğünede olsa her şeyi geride bırakmak için kendisine söylediği sözler ve yalvaran bakışları. Kendisini dünyadaki tek vatlıkmış gibi hissettirdiği zamanlarda,kabusu olan evliliğinde de seviyordu kocasını hemde bitmeyeceğine emin olduğu bir aşkla. Dün gece bile isteye yenik düşmüştü arzularına. Belkide Kerim'in ilgili hallerini özleyen yanı itmişti o yola. Dokunuşlar, kulağına fısıldadığı aşk sözcükleri, yüreğini sıcacık yapan aşkını kocası dün iliklerine kadar hissettirmişti. Pişman mıydı? Asla! Aksine değişik bir mutluluk vardı içinde. Fakat kocasının ilk günkü davranışları intikam oyunu, babasına karşı tutumu ve ailesini kurtarmak için kendini feda eden aşık olduğu kadını bile ezip geçmesi Arya'yı çileden çıkarıyor, gururuna bir türlü yediremiyordu. İşte bu yüzden içine intikam tohumlarını kendi elleri ile ekiyor, yaşadığı acının aynısını hatta daha fazlasını yaşatmak istiyordu Arya. Belki Kerim'in yaşayacağı acı sevdiği aşık olduğu adamı sakladığı o kuytu köşelerden çekip çıkarırdı. Fakat bildiği bir şeyde vardıki Kerim intikamını almadan rahat etmeyecekti.

 

Düşünceler içinde babasının evine doğru ağır adımlarla ilerlerken Meyra'nın hıçkırıkları arasında Doğan'la konuştuğunu duydu ve işittiği kelimeyle olduğu yerde donup kaldı.

 

"Hamileyim diyorum, sen baba oluyorum diye böğürüyorsun oradan Doğan! Bunun benim için ne anlama geldiğini biliyorsun değil mi? " Meyra arkası kesilmeyen göz yaşlarını silerken Doğan mutluluğu sesinin tınısına yansımış gibi konuştu.

 

"Kadınım!ilk bakışta yüreğine yandığım! Senin akıttığın o bir damla yaşa Adıyaman kurban olsun sevdiğim! Bebeğimiz olacak, sen benim çocuğumun annesi olaksın! Ben bir zamanlar hayalini bile kuramazken sen kuramadığım hayallerin gerçeğini vaad ediyorsun bana Meyriğim! " Doğan'ın sözleri ve onun çocuksu mutluluğu karşısında yüzünde buruk bir gülümseme ile gözyaşlarını sildi Meyra. Hala içinde büyüyen sıkıntıyla nasıl baş edeceğini bilmiyordu. Babasının yüzüne nasıl bakardı. Ona ihanet etmiş gibi hissediyordu kendisini. Şu an Doğan'ın yanında olmasından başka istediği bir şey yoktu. "Meyriğim kendini boş yere üzme! Bebeğimize zarar veriyorsun böyle yaparak. Ben Mehmet babayla konuştum görevden döner dönmez düğünümüz olacak. Sen kendine ve bebeğimize dikkat et sadece. Ben her şeyi halledeceğim merak etme sen. " Meyra burnunu çekerek ağlamaktan çatallaşmış ses tonuyla sevgiye muhtaç küçük bir çocuk gibi fısıldadı.

 

"Seni çok özledim!" Meyra'nın ses tonu Doğan'ın içini sızlatırken karşısındaki mekruh binaya bakarak bir küfür homurdandı ve arkasından telefonun ucundaki sevdiği kadına cevap verdi.

 

"Ben kokunu anımsayamadığım her gün, her dakika ölüyorum Meyrik! Sen özlerken ben ölüyorum!" Doğan'ın son sözlerini üzerine bastırarak sertçe söylemesi Meyra'nın kalbini ve bedenini bir ateşe saldı. Dudaklarını ısırarak gözyaşlarını durdurmaya çalışan kız zorlukla tekrar konuştu.

 

"Hafta sonu düğüne gelebilecek misin? " Sorduğu sorunun ardından bütün kalbiyle görevin bitmesi için dua etmeye başladı.

 

"Şu siktiğimin piçleri saklandıkları delikten burunlarını çıkarttığı an operasyon başlayacak fakat lanet olsun ki fare gibi tıkıldılar oraya!"Öfkeyle derin bir nefes alan Doğan sözlerine devam etti. Ama üzme sen kendini güzelim, ne olursa olsun halledip geleceğim. Bebeğimiz sana emanet kendine ve ona dikkat et! Ağır kaldırma, kendini fazla yorma ve rahat dur vukuat istemiyorum! "Meyra nişanlısının sözleri ile kıkırdayarak cevap verdi.

 

"Tamam dikkat ederim. Ayrıca boşuna evham yapma ilkim ben gibi bir erkek Fatma'ya kimse bakmaya bile tenezül etmez! " Doğan'ın iç çekişi telefonda yankılanırken boğuklaşan sesiyle cevap verdi.

 

"Kendini fazla hafife alıyorsun bebeğim! Sen farkında olmaya bilirsin ama ben etrafında aç kurt gibi pusuya yatmış bekleyen piçlerin farkındayım. O yüzden dikkat et! Beni katil etme! Durduk yere ikimizde ağzımızın tadı bozulmasın güzelim! " Tat kelimesini duyar duymaz dudaklarını yalamaya başlayan Meyra telefonda çıkardığı tuhaf seslerin farkında değildi. Doğan çıkan seslere anlam veremeyerek konuştu. "Meyriğim o tuhaf sesler ne? Sanki bir köpek su içiyor yada yalıyor gibi. " İşittiği sözlerle Meyra'nın ağzı bir karış açık kalırken dudaklarını büzerek cevap verdi.

 

"Canım sizin pestil tatlısını ve besni tava istedi birden! O çıkan tuhaf sesler bende geliyor! O yüzden köpek diye adlandırdığında haliyle ben oluyorum! Allah senin cezanı vermesin Doğan'ya kapat şu telefonu! Bana köpek dedin! "Doğan ne diyeceğini bilemez bir şekilde kala kalırken yüzüne kapanan telefonla yeşil gözleri irice açıldı.

 

"Yok artık yüzüme kapattı! "Önündeki tabureye Meyra'yı kırdığını düşünerek sinirle bir tekme savururken tekrar arama tuşuna bastı. Biliyorduki sinirlenince gıcıklığına açmazdı sevdiği. Düşündüğünün fazlası bile olmuş telefonu tamamen kapatmıştı Meyra. Ellerini saçlarına götürerek hırsla çekiştirdi ve bu defa da önündeki kasaya tekme atarak bir küfür savurdu.

 

"Lanet olsun! Biliyorsun hamile olduğunu niye tutmazsın sanki çeneni!?" Bir kaç gün telefonlarımada bakmaz artık!Ortalıkta dolanıp dururken kendi kendine homurdanmalarına devam etti. Şimdi nasıl haber alacağım! Hadi Meyra'nın haberini kızlardan yada ikizlerden aldım, peki ya bebeğim onun durumunu nasıl öğreneceğim!?" Bir haftadır gözünü sahi kırpmadan karşı mekruh binayı gözetleyen Doğan artık sinirlerinin laçkalaştığının ve saçmaladığının farkında değildi. Tabi bunda en büyük etkende Meyra'yı görememesi idi. Delirmiş gibi kendi, kendine dolanırken arkadaşı omzuna dokunarak hafifçe sıktı. Bakışları kesilince adam başparmağı ile arkalarında kalan mekruh binayı işaret edip fısıldadı.

 

"Hareketlenme var! " Doğan'ın yüzünden bir gülümseme gelip geçerken hızla pencereye doğru yaklaştı.

 

Meyra homurdanarak telefonu kapatıp arkasına döndüğünde kendisine şaşkınca bakan Arya ile karşılaştı. Her şeyi duyduğunu şaşkın bakışlarından anlarken utançla dudaklarını ısırıp gelecek tepkiyi bekldi. Arya ise üzerindeki şaşkınlığı aslında çoktan atmış Doğan'ın nasıl böyle bir hata yaptığını düşünüyordu. Meyra babasına rağmen bile istese Doğan evli bir erkek olarak ona dokunmamalıydı. Şimdi ne diyecekti Meyra'ya? Ne denirdiki böyle bir durumda? Bakışlarını kaçırarak yavaşça arkadaşına doğru yaklaştı ve biraz önce onun oturduğu kalın ağaç kökünün üzerine oturarak onunda oturmasını bekledi.

 

Meyra bakışlarını uzunca bir süre etrafta gezdirip Arya'nın vereceği tepkiyi bekledi. Fakat arkadaşı bir türlü konuşmuyordu. Sonunda pes ederek yavaşça yanına oturdu ve başını ellerinin arasına alarak fısıldadı.

 

"Bir şey söylemeyecek misin? " Bakışlarını arkadaşına çeviren kız üzgün gözlerle bir süre onun utanan sıkılan halini izledi ve derin bir nefes alarak cevap verdi.

 

"Ne söyleyim Meyra!? "

 

"Salaksın de! Böyle bir şeyi en son beklediğim kişi sendin de! Babana bunu nasıl yaptın de! Yüzüne nasıl bakıyorsun de! Aptalsın de! Bir şeyler de ama susma! Çünkü ben böyle bir yükü kendi başıma taşıyamıyorum artık Arya! " Arkadaşının ağlamaktan sarsılan omuzlarına kollarını dolayarak saçlarını okşadı. Ne diye bilirdi ki? Hataysa kendisi en büyüğünü yapmış, düşmanına aşık olmuştu. Bu da yetmezmiş gibi bedenini altın tepsi içinde ona sunmuştu. Şimdi belki arkadaşının kaderinin önüne geçebilirdi. Yapma! Benim düştüğüm hataya düşme diye bilirdi. Doğan evli sana yar olmaz, yol yakınken vazgeç bu sevdadan diye bilirdi. Ama ya bebek! O sübyan ne olacaktı? Ya Mehmet Amcası, gözünden bile sakındığı kızının yaptığı hatayı öğrenirse kahrından ölürdü. Söyleyemezdi. Kollarında ağlayan arkadaşını kardeşini teselli etmekten başka bir şey gelmezdi elinden. Belki ilerde bu sırrı sakladığı için Meyra onu asla affetmeyecekti ama bir bebeğin hayatıyla oynayamazdı. Hele ki Mehmet Amcasının yüzünün yere eğildiğini görmeye dayanamazdı. Meyra'nın yüzünü avuçları arasına alarak gözlerinden akan yaşı sildi.

 

"Olan olmuş canım! Şimdi ağlayıp kendini ve bebeğini harap etmenin anlamı yok!" Dili bunları söylüyordu ama içinden Doğan'a saydırıyordu. Birden içine düşen şüpheyle kaşları çatıdı ve tüm vücudu kaskatı kesildi. " Niye bu kadar üzülüyorsun? Yoksa Doğan seni yada bebeği istemiyor mu? " Adam sonuçta evli belkide istemiyordur diye düşündü bir an Arya. Çünkü erkeklere güven olmayacağını en acı bir şekilde sevdiği adam öğretmişti ona. Nefesini tutarak Meyra'nın vereceği cevabı bekledi. Arkadaşı başını olumsuz anlamda hızla sallayarak hıçkırıkları arasından zorla konuştu.

 

"Hayır tabiki! İstemez olur mu hiç? Sen yanlış anladın! Babamla konuşup düğünü en erken tarihe çekti." Arya tuttığu nefesi bırakırken Meyra sözlerine devam etti. " Ben galiba babama böyle bir şeyi yaşattığım için üzülüyorum. Kendime yediremiyorum. Onun istediği gibi bir gelin olamadıpım için bütün bu üzüntüm kederim. Birde üstüne Doğan'ın saçma tespiti denk gelince patladım birden. " Arya'nın kaşları tekrar çatılırken anaç tavuk moduna girerek homurdandı.

 

"Neymiş o çok bilmiş Doğan efendinin tespiti!? "Meyra çocuk gibi dudaklarını büzerek cevap verdi arkadaşına.

 

"Biz konuşuyorduk Doğan acı tatlı bir şeyler derken benimde gözümün önüne pestil tatlısı ile besni tava geldi bende farkında olmadan dudaklarımı yalayıp tuhaf sesler çıkartmışım. Bunun üzerine Doğan Köpek sumu içiyor yada yaşanıyor gibi o sesler ne dedi. Bana köpek dedi Arya! " Arya işittiği sözler ile kahkasını serbest bırakırken Meyra'nın küskğn bakışları ile hemen toparlandı ve zar zor konuşmaya çalıştı.

 

"Canım çocuk ne bilsin senin canının çektiği şeylere öyle büyük bir iştahla yalandığını."

 

"Aşk olsun Arya!" Meyra yüzündeki elleri ittirerek arkadaşından uzaklalmıştıki Arya onun koluna girerek başını omzuna yasladı.

 

"Üzme kendini bu kadar. Sevgiliyken her şey daha başkaydı değil mi? Sanki dünya toz pembeydi. Keşke hep öyle kalsaydık. " Meyra omzunu silkerek homurdandı.

 

"Yooo Doğan hep aynı öküzdü! Yine aynı öküz! Hatırlasana bir keresinde dördümüz sinemaya gitmiştik Doğan yanımdaki çocuğa neler yapmıştı.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Elindeki içeceklerle arkasını döndüğü anda Meyra'nın, boyu iki metreye yakın bir adamla samimi bir şekilde konuştuğunu gördü. İçinde büyüyen kıskançlıkla onlara konuşan ikiliye doğru yaklaşırken adamı daha dikkatli inceler oldu. Modelleri kıskandıracak derecede vücud hatlarına sahip,kusursuz bir yüz ve okyanusları anımsatan alaycı mavi gözleri ile doğruyu söylemek gerekirse film artistlerine bile taş çıkaracak cinstendi Meyra'nın karşısındaki adam. Tabiki kendine güveni tamdı Doğan'ın. Üstelik öyle yeni yetme ergenler gibi vücut muş, tip miş o konularda sidik yarıştırmayacaktı.Sadece birazcık kıskanmıştı.Sevdiği kızın samimi bir şekilde konuştuğu dingili! Kimi kandırıyordu ki kan beynine sıçramıştı gördüğü anda. Kıskançlık kuvvetli bir zehir gibi damarlarında yayılırken hızla konuşan ikiliye doğru yaklaşarak varlığını belli etmek istercesine homurdandı. Meyra'nın yanına geçerek bir horoz misali omuzlarını kabartıp karşı cinse o benim izlenimi verircesine kızın elini sıkıca kavrayıp konuşmaya başladı.

 

"Sevgilim film başlayacak şimdi. Geçelim mi artık! " Gözleri karşısındaki adamın keskin mavi gözlerine meydan okurcasına bakarken avucundaki elin birden çekildiğini hissetti. Çattığı kaşları ile Meyra'ya dönmüştüki onun öfkeden kızaran yüzüyle karşılaştı.

 

"Sen ne kadar kaba, odun, kalas bir adamsın ya!? Hem ben senin sevgilin falan değilim! İki de bir bana sevgilim demekten vazgeç! Yoksa o dilini keseceğim haberin olsun! Sırf nezaket olsun diye insan yanımdaki şahısla tanışma eyleminde bulunur! Öküz! Sen nasıl bir öküzsün anlamadım ki! "Karşısındaki adamın dudaklarının yana doğru kıvrıldığını farkeden Doğan, bir gülüşün bir adama bu kadar yakışmasını erkek haliyle bile kıskandı. Düşüncelerinin kaydığı noktayla yüzünü buruşturarak tekrar Meyra'ya döndü ve öfkeyle homurdandı.

 

"Birileri ile o kadar tanışma meraklısı olsaydım emin ol, bu şu an karşımdaki sırık olmazdı. Ayrıca dilimi kopartman senin yararına değil zararına güzelim. Çünkü ilerde benim olduğun zaman dilimin sana yaşatacağı zevklerden mahrum kalacak olan sensin! " Meyra'nın ağzı bir karış açık kalırken arkadaşının yanında işittiği müstehcen sözlerle yerin dibine girecek seviyeye gelmiştiki Ayaz'ın gür kahkahası boş koridorda yankılandı. Onun gülüşüde Meyra'nın var olan öfkesini daha çok kamçılarken dişlerini sıkarak tısladı.

 

"Bana bak çöl devesi! Ya hemen gülmeyi kesersin yada geçmişte yaşadığımız o utanç verici anıyı herkese anlatırım! " Ayaz arkadaşının tehditi ile kahkasını bastırırken Dığan'ın bakışları üstü kapalı tehditle şüpheyle kısıldı. Meyra,Ayaz'ı inceleyerek başını olumlu anlamda sallayıp fısıldadı. "Güzel! Ben de böyle tahmin etmiştim! "Öfkeli bakışlarını, kendisinev aynı öfkeyle bakan yeşil gözlerin sahibine çevirdi ve işaret parmağını kaldırarak uyarırcasına konuştu. "Sen! Bir daha olur olmadık yerde müstehcen dergilerden fırlamış adam tavrıyla beni herkesin içinde rezil edersen fena olur! Senin o her kadının üzerinde zevkle kullandığın dilini liğme liğme doğrarım! " Gözlerinin önünde Doğan ve başka kadınların müstehcen görüntüleri canlanınca başını hızla iki yana salladı ve hala kıkırdayan Ayaz'a ters bir bakış atarak tekrar Doğan'a döndü. "Zaten buraya Arya'nın hatırı için geldim, beni daha fazla çileden çıkartma Doğan! " Ayaz tuttuğu kıkırtısını serbest bırakırken Doğan ateş saçan bakışlarını Meyra'nın üzerinde hoşnutsuzca gezdirerek elini kaldırıp kıkırdayan adamı gösterdi.

 

"Bu çam yarması kim açıklayacak mısın!? Üstelik her boka ne demeye gülüp duruyor!? Ne var sizin aranızda kızım! Neymiş o utanç verici anınız!?" Meyra bıkkınlıkla gözlerini devirirken bir taraftan da Arya'nın hangi cehenneme kaybolduğunu düşünüyordu. Kim bilir hangi kuytu köşede o kenafir gözlü herifle kırıştırıyor diye homurdanırken Ayaz'ın kolunu omzuna atmasıyla düşüncelerinden sıyrıldı.

 

"Tatlım beni arkadaşınlabtanıştırmayacak mısın? " Meyra arkadaşından beklemediği incelikle yüzünü kusacakmış gibi buruşturken bir kabusun içinde olduğunu düşünmeye başlamıştı artık. Doğan adamın kolunun temas ettiği noktalarda bakışlarını gezdirip öfkeyle dudaklarını dişlerken elindeki içecek şişesini sakin bir tavırla Meyra'nın eline tutuşturdu.

 

"Öncelikle ben o kolunu kırmadan sen bulunduğu bölgedeki temasını hızla kesiyorsun birader! Ve sen biraz önce benim sevgilime ne dedin!? " Doğan'ın öfkeden kudurmuş hali Ayaz'ın hoşuna giderken hiç istifini bozmadan alaycı bir gülümseme ile cevap verdi.

 

"Tatlımmm beni arkadaşınla tanıştırmayacak mısın dedim? " Tatlım kelimesinin üzerine basarak Doğan'ın gözlerine meydan okurcasına bakıp söylemiştiki yüzüne aldığı darbe ve Doğan'ın sözlerini işitmesi bir oldu.

 

"Tanışalım o zaman tatlımm! Seni uyardığım halde kolunu bulunduğu bölgeden çekmediğin kızın sevgilisi hatta bu günden itibaren müstakbel kocasıyım! "Meyra şok olmuş bir şekilde Doğan'a bakarken Ayaz'da beklenmedik bir hareketle dizini Doğan'ın karnına geçirerek cevap verdi.

 

"Bende bu erkek Fatma'nın abisi, gelecekteki çocuklarınızın da dayısı sayılırım! Bu arada tanıştığıma da memnun oldum!" İki büklüm olan Doğan'ın kolundan tutarak kaldırdı ve omzuna hafif bir şekilde yumruğunu geçirip sırıtarak tokalaşmak için elini uzattı. Doğan şaşkınca karşısındaki adama bakarken temkinle elini sıktı.

 

"Abisi de olsan benim olana ahtopot gibi sarılma, bir dahaki sefere kırarım o kollarını haberin olsun! Ben öyle tatlım, balım muhabbetlerine gelemem yeminle tuz gölünde girecek mezar ararsın kendine! " Alnını ovan Ayaz küçük bir kahkaha atarak Doğan'a doğru bir adım attı ve bu defa kolunu onun omzuna dolayarak cevap verdi.

 

"Mehmet Amcam'ın anlattığı kadar varsın! Lan oğlum ne inat adamsın sen! Abisiyim diyorum var mı ötesi!?" Omzundaki kolun sahibine ters bir bakış atarken Meyra el çırparak ikiliye alaylı bir tavırla konuştu.

 

"Bravo! Ben burada ne oluyorum acaba!? Bostan korkuluğumu!?" Ellerini beline atarak kavgaya hazır mahalle karısı moduna geçti ve sözlerine devam etti. "Ben senin nereden müstakbel karın oluyorum be adam!?"Öfkeden kip kırmızı olan yüzü dağılan saçları ve çakmak çakmak olan iri gözleri ile Doğan'a seyrine doyum olmaz bir manzara sunduğunun farkında olmayan Meyra bu defa bakışlarını Ayaz'a çevirerek isyan etti. "Hem sen kimin tarafındasın Ayaz abi!?"

 

"Vallahi damat beyin tarafındayım erkek Fatma! Bulmuşuz bir enayi, sen gibi huysuz, aksi, kaknem bir kızı kakalamadan bırakmayız! " Meyra sinirden saçlarını çekiştirerek ayağını yere sertçe vurdu.

 

"Koca meraklısı olmadığım içinmi böyle konuşuyorsunuz benimle! Sizin peşinde koştuğunuz sürtükler gibi olamadığım içinmi onca lafı saydın sen şimdi bana!? "Doğan lafın nereye gideceğini merakla beklerken Ayaz umursamaz bir tavırla omuzlarını silkti. "O zaman yarından tezi yok o takıldığınız sürtükler gibi kıçımı örtmeyen etekler, yüzümde bir kutu yağlı boya ve ağzımda sakızla çıkacağım sokaklara. Bakalım isteyince kimleri dize getiriyor muş sizin erkek Fatma diye dalga geçtiğiniz bu kardeşiniz! " Doğan kararan gözleri ile karşısındaki kızın yanına bir adımda geçerek kolunu sıkıca kavradı ve gözlerine öfkeyle bakarak kükredi.

 

"Hele bi o dediklerini yapmayı dene, yemin olsun o eteği parçalarım!"Elini göğsüne vurarak yüksek sesle tekrar konuştu. "Lan ben seni bu halinle sevdim! Seveceğimde! Başkalarına kendini beğendirmek için değişmeye çabalayacağına seni bu halinle seveni kabul et! Ulan Meyra! Hele bir yüzüne badana boya yapmaya kalk yeminle ilerim lan o boyaların içine!" Karşısındaki çiftin didişmesini izlerken gülmemek için kendini sıkan Ayaz'ın karnına ağrılar giriyordu artık. Meyra çenesini inatla kaldırarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Sen hangi hakla bana müdahale edebileceğini sanıyorsun!?" Meyra'nın sözleri karşısında deliye dönen Doğan kızı bir hamlede omzuna atttı ve çırpınışlarını umursamadan sınama salonuna doğru hızlı adımlarla ilerledi. Ayaz artık tuttuğu kahkahayı serbest bırakarak onları takip ederken Doğan girdiği boş salonda bakışları arkadaki manzaraya kayınca içinden küfürler ederek Meyra'yı omzundan indirdi. Öfkeyle gözlerinin içine baktı ve ceketinin cebinden çıkardığı kutuyu açarak kızın elini sertçe kavrayıp kutudaki yüzüğü sertçe çıkarıp taktı.

 

"Babandan seni istedim! O da verdi! Sana hangi hakla müdahale etme sebebine gelirsek nişanlın olarak! Müstakbel kocan olarak! Müdahale ediyorum! Var mı daha ötesi!? " Ortamda perde de oynayan film'in sesi dışında çıt çıkmazken Meyra ağzı beş karış açık bir şekilde karşısındaki adama baka kaldı.

 

"Enişte bey biraz önceki etek, makyaj ve sakız üçlemesini bir kez daha düşün istersen!Bence idare ederdi! Ya baksana şuna şimdide kuş yavrusu gibi ağzını havaya dikti! Tam bir erkek Fatma! Kadınlıkla alakası yok! Yazık sen gibi yakışıklıya! "Doğan öfkeli bakışlarını Ayaz'a çevirerek ürkütücü bir ağırlıkla üzerine doğru yürüdü.

 

"O çok hoşuna giden sakızla sana bir ağda yaparım yeminle inim inim inlersin! Siktir git şerefsiz! Dost musun, Düşman mısın belli değil Puşt!" Ayaz ellerini teslim olur gibi havaya kaldırarak geri geri bir kaç adım atarak uzaklaştı.

 

"Tamam! Sakin bir şey demedim! Ama büstiyer de hiç fena durmazdı hani! " Doğan tam üzerine doğru atılıyorduki Ayaz hızla salondan çıktı.

 

"Sayıyla mı veriyorlar bana anlamadım ki!? Büstiyer miş! Oradan bakınca pezevenge mi benziyorum it! Benim nişanlım büstiyer giyecek yok daha neler!"

 

"Doğann! Oğlum evlenme teklifini edecek misin yoksa sabaha kadar senimi bekliyeceğiz kardeşim! " Kerim'in sözleri ile sabır çekercesine başını sağa sola sallayan adam Meyra'ya doğru yaklaşırken cevap verdi.

 

"Sen vakum misali Arya'yı sömürürken ben çoktan yüzüğü taktım kardeşim! Hayır rahatınızı bozduysak eğer kusura bakmayın! Tecrübesizliğimize verin!"Meyra'nın bakışları koltukların en arkasına kayarken Arya utançla Kerim'in göğsüne saklanmış Doğan ise sözlerine devam etmişti. "Ortam ve ambiyans size hazırlanmış gibi devam edin. Nasıl iş anlamadım ki adam ergenler gibi bulduğu her fırsatta kızı götürüyor! Fantazininde böylesi! Sinemanın kuytu köşelerinde zannedersin İffet ve Cemil'i canlandırıyor herifçi oğlu!" Kerim göğsüne sokulan sevgilisinin omzuna kolunu dolayarak başına bir öpücük bıraktı ve alayla cevap verdi arkadaşına.

 

"Kıskanma oğlum! Yontulmamış kalas gibi gezeceğine biraz incelik öğren! Biraz romantik ol dallama!" Doğan, Meyra'nın yanına gelerek arkadaşının sözlerine karşılık yüzünü buruşturdu ve elini kaldırıp uyarırcasına salladı. "Böyle incelik, romantiklikmi olur lan Puşt! Sen önce açtığın yerleri kapa dingil!" Kerim arkadaşının sözlerine anlam veremeterek kendini kontrol etmek için önüne doğru bakışlarını çevirdi. Arya'nın böyle şeyler yapmayacağını bilsede kendinden emin olamamıştı. Taki Doğan öküz gibi böğürerek solonu inletene kadar. "Bacaklarını ört kızın bacaklarını!" Kerim'in bakışları hızla Arya'nın kısa eteğine kayarken ağzında dolandırdığı küfürle kalçalarına kadar sıyrılan eteği çekiştirmeye başladı.

 

"Siktir! Yavrum ne demeye giydin bu el kadar eteği ya! "Arya başını hafifçe kaldırarak kızaran yüzüyle çemkirdi.

 

"Ya ben giydiysem sen ne demeye eteğimle uğraşıyorsun! Rezil olduk zaten utançtan yerin dibine gireceğim!" Dudaklarını dişleyen kız elini uzatarak Kerim'in sakallı yüzünde gezdirdi ve ağlamaklı bir tonla konuştu. " Kerim,ne olur bir an önce çıkalım şuradan! Çok utanıyorum! Ne vardı sanki hemen üstüme atlayacak!?" Kerim çapkın bir sırıtışla göz kırptı ve kızın burnuna bir öpücük bırakarak fısıldadı.

 

"Çok özledim ne yapayım!" Arya işittiği sözler ve aldığı küçük öpücükle jöle kıvamına gelip sırıtırken Doğan'ın kükreyişi ile yerinde sıçradı.

 

"Ulan tavşan gibi hala oynaşıyorlar! Siktirin gidin içine sıçtınız tüm ambiyansın!" Kerim, Arya'nın elindenntutup temkinle kaldırdı ve hızla çıkışa doğru çekiştirirken bağırdı.

 

"Hayırlı olsun kardeşim! İnşallah darısı bizim başımıza! " Doğan bütün hazırlıklarınınn mahfolmasının öfkesiyle hala homurdanırken Meyra sonunda sessizliğini bozdu.

 

"Öküz müsün sen!? Neden utandırıyorsun kızı!"

 

"Onlarda halka açık alanda yiyişmeseydi güzelim! " Meyra yüzünü buruşturarak tekrar söylendi.

 

"Yiyişmek mi!? Ya sen ne kaba bir adamsın! Gayet romantik ti bir kere! Tabi senin gibi bir ormantik hanzo romantiklikten ne anlar! " Doğan tek kaşını kaldırarak işaret parmağı ile biraz önce Kerim vevArya'nın kalktığı yeri göstererek konuştu.

 

"Sen onların yaptığına romantiklik mi diyorsun! Resmen el birliği ile evlilik teklifinin içine sıçtılar! "

 

"Ne var bunda!? Sana ne zararları vardı!? En azından arkadaşın sen gibi öküz değil! İnce ve romantik bir adam! "

 

"Demek öyle!? "

 

"Evet ö... " Meyra sözlerini bitiremeden dudaklarına kapanan sert ve sıcak dudaklarla nete uğradığını şaşırırken birden ayaklarının yerden kesildiğini hissetti. Korkuyla Doğan'ın omuzlarına kollarını dolarken dudaklarıda sıcak dudaklara uyumla eşlik etmeye başlamıştı. Doğan, Meyra'nın bacaklarından tutarak beline doladı ve arkalarında kalan basamağa doğru ilerleyerek oturdu. Ata biner gibi bir pozisyon alan Meyra huzursuzca kıpırdanırken Doğan dudaklarını serbest bırakarak nefes almasına izin verdi. Yüzünü avuçları arasına alarak alınlarını birleştirip nefes nefese konuştu.

 

"İncelik ten romantiklikten kastın bumuydu Meyrik? " Meyra aldığı kesik kesik nefesler arasında şaşkınca Doğan'a bakarken adam sözlerine devam etti. " Kaba, odun, öküz hatta görgüsüz bile olabilirim ama seni çok severim Meyrik! Öyle bir severim ki hoyrat rüzgarlar gibi, deli taylar, coşkun ırmaklar gibi. Ben neysem oyum! Benden romantik olmamı incelmemi bekleme! Bırak ben içimden geldiği gibi Seveyim seni kadın! Ama sen izin ver! Öyle parmağına zorla yüzüğü geçirdiğim için değil kalbin istediği için izin ver! Verki senin kalbinle sevilmek nasıl bir his onu da öğreneyeyim!"Meyra'nın gözleri dolarken ellerini Doğan'ın yüzünde gezdirerek cevap verdi.

 

"Niye inat ediyorsun!? Niye zorluyorsun kalbimin kapısını!? Ben sana ne vere bilirim ki? Deli bir kısrağım dizginleyemez sin! Asi bir fırtınayım baş edemezsin! Öfkem bir sel gibi önüne gelen her şeyi alıp götürür biz diye bir şey kalmaz! Güzel söz bilmem, cilve nedir anlamam!Bıkarsın benden! Gel vaz geç bu inadın dan! Kalbimin kapılarını açıp beni yarım bırakma! Sana ulaşılmaz geldiğim için bu hevesin! İstediğin şeyleri veremeyince sıkılacaksın benden! "Kızın yüzünün her karesine öpücüklerini bırakırken kokusunu içine çekerek fısıldadı.

 

"Farklıyız biz! Öyle sakin olmaz bizim aşkımız! Boran olur, fırtına olur, kar olur. Ama her fırtınanın sonunda bir bahar olur. Tomurcuklanır ağaçlar. Bizde öyle oluruz Meyrik. Bırak öyle olalım! Farklı olalım! Ben seni bu halinle sevdim! Ömrümün sonuna kadar da seveceğim! Bu farklı adamla bir ömür borana, fırtınaya, kara göğüs germeye varmısın!? " Meyra iri gözlerini Doğan'ın yeşil gözlerinde gezdirirken o bakışlarda gördüğü teslimiyet karşısında başını olumlu anlamda salladı.

 

"Senin kadar inatçı bir adam görmedim ömrümde! Sen hiç pes etmez misin!? " Meyra'nın dudaklarından çaldığı küçük öpücükle cevap verdi.

 

"Zoru seviyorum diyelim güzelim! Ayrıca pes etmek zayıfların lugatında vardır! Ben hiç bir zaman pes etmem! "Meyra tek kaşını kaldırarak burun kıvırdı.

 

"Büyük konuşuyorsun bence! Sana bu lafını zevkle yedireceğim! "

 

"Etek, boya badana ve sakız üçlemesi hariç istediğin her şeye pes demeye razıyım ben! Fakat biraz daha bu pozisyonda oturmaya devam edersek pes diyen başka yerlerim olacak haberin olsun! " Meyra anlam veremeyerek Doğan'a bakarken kucağında oturan kızı belinden kavrayarak erkekliğine daha bastırdı. Meyra'nın gözleri irice açılırken hızla bulundukları pozisyondan kurtularak homurdandı.

 

"Öküzsün Doğan! Daha ilk günden şu ima ettiğin şeye bak! Sapık! Öküz! "

 

,~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Meyra gibi ogünleri hatırlayınca Arya'nın kalbi burkuldu. Nasıl da körü körüne inanmıştı Kerim'e. Aşk dedikleri duygu bu kadar mı kör ediyordu insanın gözünü. Şimdi büyük bir ikilemdeydi. Kocası evlenmeden önce sevgisiyle cenneti bu dünyada ayakları altına seren adam mıydı, yoksa evlendikten sonra nefretiyle cehennemin ateşine atan adam mıydı. Kerim kim di? Sevdiği aşık olduğu adam neden bir beden de iki farklı kişiymiş gibi davranıyordu? Aşklarını, evliliklerini bir yalana, bir oyuna çevirerek intikam almak ne kadar mantıklıydı. Düşmanı babasıysa,yaptıkları anlaşmada babası ve ailesi zaten çektiği acıları bilmeyecekti. Peki bunca saçmalık, bunca oyun, bunca acı kimin içindi? Kim için oynanıyordu bu lanet oyun? Anlatamadığı şeyler neydi? En önemlisi Kerim onu gerçekten sevdimi? Son bir kaç gündür yaşadıkları ve dünkü özel anlar canlandı gözlerinin önünde birden. Dokunuşları incitmekten korkarcasınaydı. Sanki dokunduğu her yere dudakları ile aşkını ve ona ait olduğunu kazımak istiyordu. Arya'nın taşadığı çelişkide tam bu noktada başlıyordu. Kocası onu gerçekten seviyormuydu? Dolan gözlerini kırpıştırarak yaşların yanaklarından süzülmesine izin verdi. Öyle büyük bir çelişki vardıki içinde aldığı kararda bile şüpheye düşüyordu. Dün gece kocasının ona yaşattığı özel anlar tekrar zihninde canlanınca başını iki yana hızla sallayarak daldığı düşüncelerden sıyrıldı. Meyra'nın omzuna tekrar başını yaslayıp gözlerini kapatarak aldığı kararları tekrar gözden geçirmeye başladı. Sevgiye dair içinde kalan o ufacık umudun peşinden koşacak, bütün bu saçmalıkların arkasındaki sebepleri öğrenecekti. Biliyordu canı yanacaktı, belki kapanmayacak ağır yaralar alacaktı ama Kerim'in içinden saklamaya çalıştığı o aşık olduğu adamı sonucu ne olursa olsun çıkaracaktı. İster yara alarak isterse yaralar açarak yapacaktı. Bir den içinde bir ses fısıldadı. Sanki konuştukça kendisine cesaret veren huzura sürükleyen.

 

"Sen benim kızımsın Arya! Annenin kalbine nasıl cemre misali düşüp oraya zorla aşkımı kazıdıysam sende başara bilirsin! Pes etme! Yunus Toralı senin baban! Seni büyüten, canına can katan! Annene olan aşkı için yeri geldiğinde Trabzona karşı dimdik ayakta duran adam senin baban! Boyun eğme kızım! Kimseden korkma! Aşkına sahip çık! Bu yolda canını çok yakacaklar, belki sen canının, canını yakacaksın,ama unutma demir pişmeyince şekil almaz! Aşkta ona benzer önce acıyla iki tarafı pişirir ki vazgeçilmesi imkansız olan sevdayı düşüre bilsin yüreklere!Sevdiğin adamın gözlerine bak kızım orada hep kendini göreceksin ve asla sevda yolundan dönme! Sevdana sahip çık ki o çok sevdiğin masallar gibi kendi sevdanın masalınıda günü geldiğinde yaza bilesin!" Birden irkilerek kendine geldi. Ürkek bakışlarını etrafında gezdirirken Meyra'nın endişeli sesini işitti.

 

"İyimisin canım!?" Arya tekrar bakışlarını etrafında gezdirdi ve içine çöreklenen hüzünle elini kalbinin üzerine koyup fısıldadı.

 

"Ba... Babamı gördüm! "Meyra anlamsızca arkadaşına bakarak bakışlarını etrafında gezdirdi.

 

"Hani nerede Yunus Amca? " Başını olumsuz anlamda sallayan Arya başına ilk defa böyle bir şeyin gelmesinden dolayı heyecan ve korku karışımı bir duyguyla konuştu.

 

"Demir babamı!" Üzgün bakışlarını Arya"'nın yüzünde gezdirerek saçlarına uzandı Meyra. "Da... Daha doğrusu yüzünü görmedim sadece bir ses! Ama babamdı eminim! Ba... Bana kızım dedi, annnen dedi! Vazgeçme dedi sevda masalı yazmak istiyorsan sevdandan vazgeçme dedi! "Meyra heyecanla anlatan arkadaşını dinlerken arkalarından gelen tanıdık sesle ikili hızla toparlandı.

 

"Siz ne yapıyorsunuz burada? " Kerim laciverte yakın bakışlarını karısının üzerinde neler olduğunu anlamak istercesine uzunca gezdirdi. Ağladığını fark edince aklına düşen şüpheyle bütün vücuduna milyonlarca iğnenin aynı anda batırıldığını hissetti sanki. Bakışları bu defa Meyra'nın üzerinde dolandı kısa bir süre. Ortamdaki huzursuzluğu fark eden Meyra tam konuşmaya karar vermiştiki Kerim acı çekercesine fısıldadı.

 

"Neden ağladın?" Arya bakışlarını zorlukla aşık olduğu gözlere çevirdi. O bakışlarda korkuyu ilk defa görüyordu Arya. Sanki fırtınaya yön tutmuş bir okyanusun kararan suları gibiydi mavi gözleri. Kerim boğazındaki yumrudan kurtulmak için sertçe yutkundu. "Niye ağladın Arya? " Sadece duymak istiyordu. Neden buğulandığını o gözlerin. Fakat içindeki şüphe doğru çıkmasın diyede dualar eder olmuştu. Meyra arkadaşının anlatmak istemediğini düşünerek tatsızlık yaşanmasın diye hızla konuştu.

 

"Doğan'ın bana evlenme teklifi ettiği günü hatırladıkta yaptığı öküzlüklerle Arya'yı nasıl utandırdığını falan konuştuk. " Kerim şüpheyle ikiliye bakarak inanmadığını göstermek isterken Meyra'da aklına gelen ayrıntıyla lafı gediğine oturttu. "Tabi Doğan öküzlükte sınır tanımasada sonuçta bir evlenme teklifinde bulunmuştu. Kusura bakma Kerim ama sen hangi hayvan türüne giriyorsun ben çözemedim daha. Kıza bir evlenme teklifi bile etmedin şimdide neden ağlıyorsun diye soruyorsun! Sence niye ağlıya bilir? Senden alamadığı evlilik teklifi yüzünden hüzünlendi. " Kerim bu defa bakışlarını karısına çevirince Meyra hızla Arya'ya bir çimcik atıp uyardı. Eğer onun sözlerini onaylamazsa Kerim neden ağladığını öğrenene kadar peşini bırakmazdı. Arya bu düşünceyle başını sallayarak Kerim'i inandırmak istercesine gözlerine bakarak konuştu.

 

"Evet! Doğan'ın teklifini hatırlayınca hüzünlendim biraz. Sonuçta her kızın hayalidir evlilik teklifi almak! " Kerim,karısının sözleri ile birden afalladı. Gerçekten buna üzülmüş olabilir miydi? Görünüşe bakılırsa bu duruma gerçekten içerlemişti karısı. Kaşlarını havaya kaldırarak nefesini dışarı verdi ve karısına yaklaşarak belinden tutup kendisine çekti. Şakağına küçük bir buse kondurarak homurdandı.

 

"Evlilik teklifi her kızın hayali olabilir, her erkeğin evlilik teklifi yapmak zorunda olmadığı gibi! "Arya yeni bir hayal kırıklığı ile kocasına bakarken o eline uzanarak avcunun içine hapsetti ve eve doğru yürümeye başladı.

 

"Ben nişanlıma öküz diyordum. Kusura bakma ama Kerim cidden sen nesli tükenmiş bir hayvan olmalısın. Çünkü şu an bu yaptığının başka bir açıklaması yok!"

 

"Baldız, o sivri dilini benden uzak tut!" Arya'nın hayal kırıklığı ve Meyra'nın homurdanmaları ile içinden sinsice güldü. Belki de yeni bir başlangıç yapmak için bulunmaz bir fırsattı bu durum.

 

Akşam serinliği kendini gösterirken değişen hava koşulları yerini hafiften düşmeye başlayan yağmur damlalarını bırakmıştı. Sabah Derya ve Kayra'nın düğün hazırlıkları yüzünden karısı ile bir araya gelemeyen Kerim bütün gün aklındaki konuyu düşünmüştü. En başından Mehmet ve Araz'ı dinlemeyip her şeyi karısına anlatsaydı belkide bunca acıyı yapamayacaklar karya kendisinden bu denli nefret etmeyecekti. Fakat hiç bir şey için geç değildi. Eline geçen fırsatı en iyi şekilde değerlendirecek karısının kalbini ve güvenini tekrar kazanacaktı. En başından yapması gereken şeyi yapıp bu işin aslını Arya'ya anlatacaktı.. Gerekirse bu oyuna onunu da dahil edecek artık acı çekmesine izin vermeyecekti. Aldığı kararla rahat bir nefesi ciğerlerine çekti. Sanki üzerinden tonlarca yük kalkmıştı bu kararla. Üzerindeki hırkanın kapüşonunu başına geçirerek fermuarını boğazına kadar kapattı. Hava iyiden iyiye serinlemişti. Trabzana koyduğu kupayı eline alarak sıcak çayından bir yudum almıştıki bakışlarını didişerek terasa çıkan ikiliye çevirdi.

 

"Niye çağıra bilir sence!? Adamın mahremine destursuz daldın! Kesin çok pis fırça atacak Kerim abi!"Derya duraksayarak Kayra'ya döndü ve elini beline atarak çemkirdi.

 

"Ben daldım da sen geri dursun sanki! Ne vardı tabakhaneye bok yetiştirir gibi kovaladın beni! Keyfimdenmi girdim milletin odasına?Eğer keyfinden biri girdiyse o odaya bu senden başkası olamaz! " Yüzünü ekşiten Kayra tek kaşını kaldırarak tısladı.

 

"Deryaaa! Saçmalamaya başladın gene! Kızım ben ne demeye gireceğim milletin odasına! Sen lank diye girince bende peşinden girdim! "

 

"Kusura bakma ama sapkın fantazileri olan sensin! O odaya da lank diye dalıp her şeyi en ince ayrıntısına kadar gören yine sensin! Boşuna benim üzerime yıkmaya çalışma kabahatini. Sen deli danalar gibi kovalamasaydın bende girmezdim can havliyle oraya! " Başını sağa sola oynatan Kayra sabır dilenircesine homurdanırken Kerim varlığını hatırlatmak istercesine sahte bir öksürük tutturdu. İkilinin bakışları Kerim'e dönerken Derya dudaklarını ısırıp mahçup bir şekilde yaklaştı.

 

"En sevdiğim Eniştem! Yargılamadan önce bir dinle istersen. İdam sehpasındaki mahkumun bile son kez konuşmasına izin verirler."Kerim, Derya'nın sözleri ile gülme isteğini bastırarak ciddiyetini takınırken kız yanındaki nişanlısını işaret ederek sözlerine devam etti. "Her şey bu delinin suçu! " Çıkardığı rezilliği üzerine yıkmaya çalışan nişanlısına inanamayarak bakan Kayra elini kaldırarak sertçe konuştu.

 

"Deryaaa! Bak yediğin bokları benim üzerime yıkmaya çalışma benide çileden çıkartma yine! Üstelik ne o en sevdiğim Eniştem falan! Ulan zaten senin bir tane enişten var! Neyin yağsını kime çekiyorsun gudubet karı!" Kayra'nın son sözü ile dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamayan Kerim, Derya'nın kararan bakışlarını farkedince didişmeye başlayan ikiliye hemen müdahale etti.

 

"Bence o konuyu hiç açmayın! Çünkü size olan sinirim hâlâ geçmiş değil! Ben sizi başka bir şey için çağırdım."İkilinin bakışları bir birine dönerken Kerim sözlerine devam etti. "Yardımınıza ihtiyacım var. " Kayra ve Derya karşılarındaki adamın sözlerini can kulağıyla dinlemeye başladılar. Aklındaki planı ikliye anlatan Kerim işini garantiye almak için sordu. "Her şeyi anladınız değil mi? "

 

"Anladık abi. " Derya'da heyecanla başını olumlu anlamda sallayarak kıkırdadı.

 

"Senden korkulur enişte. Ama bu jestini de göz ardı edemeyeceğim. Keşke bazı hödüklerde senin onda birin kadar düşünceye sahip olabilse."Kendine atılan taşa sinirle gülümseyen Kayra gecikmeden cevap verdi Derya'ya.

 

"Bence sen bir an önce yat ve uyu! Çünkü böyle bir şeyi ancak rüyanda görürsün! Ömrünün sonuna kadar beklesende senin gibi bir deli için asla öyle bir şey yapmam! " Kerim, Kayra'ya onaylamaz bakışlarını atarken, Kayra umursamazca omuzlarını silkmekle yetindi. Derya ise işittiği sözlerle içinde bir yerlerin kırıldığını hissederken hayal kırıklığının gözlerine yansımaması için büyük bir çaba sarf ederek cevap verdi Kayra'ya.

 

"Doğru ben yatıp uyusam iyi olacak! Belki de rüyamda Nick'ım geçen sefer yarım bıraktığı o... " Bakışlarını eniştesine çevirince,Kerim sanki onun ne demek istediğini kırgın gözlerinden anlayarak terasın diğer ucuna doğru ilerledi. Derya ise Kayra'ya sokularak kahverengi gözlerine meydan okurcasına baktı ve onun huzursuzca kıpırdanmasını umursamayarak yarım bıraktığı sözlerine devam etti. " Ateşli gecenin devamını getirir! Geç kalmadan uyusam iyi olur. Sonra rüyanın, dudaklarını iştahla yalayan kız Kayra'nın kararan bakışlarına aldırmadan devam etti. Immm en tatlı yerinde uyanmak büyük bir hayal kırıklığına yol açıyor.İnsanın hevesi kursağında kalsada, tadı da damağın da kalıyor. " İşittiği sözler bütün vücudunda soğuk duş etkisi yaratırken tuttuğu nefesini öfkeyle burnundan vererek Derya'nın kolunu sertçe tuttu ve üzerine doğru eğilerek tısladı.

 

"Ben sana o yılan diline sahip ol demedim mi!? Derya son kez uyarıyorum, bir yerlerine vuran o ateşi öyle bir söndürürüm ki rüyadamısın, düştemisin anlayamazsın! Bir daha benim damarıma basacak şekilde bir şey çıksın o ağzından seni inim inim inletmezsem bütün Ankara arkamdan ibne desin! " Nişanlısını çıldırtmanın zaferi ile sinsi bir gülüş dudaklarından gelip geçerken, çenesini işaret parmağı ile kaldırarak alayla konuştu.

 

"Rüyanda görürsün tatlım! Rüyanda! " Sinirden dişlerini kırarcasına sıkan Kayra'ya göz kırparak merdivenlere doğru ilerledi. Genç adam öfkesini trabzanlara tekme atarak çıkarırken var gücüyle saçlarını çekiştirdi. Ya bu deli onu katil edecekti ya da katil edecekti. Bu işin başka çıkar yolu yoktu.

 

"Nereden çıkmış bu erkek, erkeğe eğlenme işi?" Derya bakışlarını tavana dikerek ablasına cevap verdi.

 

"Aman abla buldukları her fırsata balıklama atma film alıyorlar sanki. Her zaman yaptıkları şey işte."Arya biraz düşünerek şüpheyle gözlerini kısarken Derya düşünmesine fırsat vermeyerek tekrar konuştu. "Hem fenamı oldu bizde kız gecesi yaparız hep birlikte." Kızlar da Derya'yı onaylarken Arya çoktan düşünmeyi bırakmıştı bile. En azından bu gece Kerim'den kaçmak için bir fırsat geçmişti eline. Çünkü ortada konuşmaları gereken bir durum vardı ama o daha ne söyleyip Kerim'i nasıl ikna edeceğini bilmiyordu. Sabaha kadar dedikodunun muhabbetin dibine vuran kızlar sabahın ilk ışıklarıyla kendilerini uykunun kollarına bırakmıştı.

 

Kerim ise sabahın ilk ışıklarında Kayra ile planladığı şeyi yapmak için kolları sıvamıştı. Öğleye doğru telefonunu eline alan Kayra Derya'ya mesaj atarak planı devreye soktu. Arya'yı apar topar evden çıkaran Derya yola koyulduklarından beri ablasının söylenmelerini dinliyordu.

 

"Hayır ne halt yedilerse cezasını da çekselerdi! Sabahın köründe ne işimiz var şimdi bizim kiraz yaylasında! Yavaş yavaş oluşan sisten dolayı homurdanmaya devam etti. "Hangi akla diğerlerini göndrip ikisi kalıyor anlmadım ki? Hem içip içip hakkında sızmakta neyin nesi? Verem mi olmak niyetleri! " Derya bıkkınlıkla saçlarını çekiştirerek ablasına dönüp çemkirdi.

 

"Aaa! Yeter da! Vik vik vik bi kapanmadı çenen! Gidince anlayacağız ne olduğunu işte! Şimdi benim başımı yemekten vazgeç çünkü bu durumda başı yenecek en ideal kişi Eniştem." Kardeşinin sözlerindeki haklılıkla öfkeyle başını sallayan kız aracı dikkatli bir şekilde park ederek arabadan inip başını gök yüzüne çevirerek yüzünü buruşturdu. Sadece beş on dakika daha geç çıksaydık yola bir uçuruma yuvarlanmamız işten bile değildi. Derya da bakışlarını gök yüzüne çevirerek gülümsedi.

 

"Fenamı olurdu? Bak ne güzel geliyor üzerimize doğru. Her yeri kaplayan bir pamuk şekeri gibi! "Kardeşinin benzetmesi ile dudakları kıvrılan Arya işittiği sesle bakışlarını o yöne çevirdi.

 

"Pamuk şekeriymiş! Kendini de şeker kız candy olarak görüyorsundur sen şimdi? "Sırıtarak yanlarına yaklaşan Kayra'yı görmezden gelmeyi tercih ederken lafını da sokmayı ihmal etmedi.

 

"Benim şeker kız candy olmadığım kesinde, hala bana laf sokma çabalarına bakılacak olursa senin Red kit teki Avarel den bir farkın olmadığı bir gerçek! Yani görünüş olarakta aynısınız. " Yüzünü buruşturarak küçümsercesine baştan ayağa süzdü yanındaki genç adamı. "Boy uzun akıl kısa!"Arya bıkkınca gözlerini devirdi ve işaret parmağını kaldırarak ikiliye doğru sallayıp azarlarcasına konuştu.

 

"Ya çocuk gibi didişmeyi hemen kesersiniz, ya da Şuracıkta ikinizide gırtlaklarım!" Kayra ve Derya suç işleyen çocuklar gibi bakışlarını kaçırırken Arya karşısındaki genç adama dönerek tekrar konuştu. "Kerim abin nerede!? " Arya'nın öfkesi karşısında acaba sarhoş bahanesini uydurmasamıydım diye bir an sessiz kalırken Arya tekrar bağardı. "Sana bir soru sordum Kayra! Kocam olacak ayyaş nerede!? " Kayra artık anlamıştıki sarhoş oldu demekle büyük bir hata işlemişti. Fakat artık yapacak bir şey yoktu. Battı balık yan gider dedikleri bu olsa gerekti. Elini kaldırarak Arya'nın arkasındaki yüksek tepenin kenarını gösterdi.

 

"Manzarayı izleyeceğim diye tutturunca mani olamadım." Derya sessizliğini korurken Arya başını yavaşça arkasına çevirdi ve gördüğü yoğun sis bulutlarının oluşturduğu manzara ile panikle Kayra'ya döndü.

 

"Şaka yapıyor olmalısın!? " Başını olumsuz anlamda sallayan Kayra omuzlarını silkerek cevap verdi.

 

"Yooo! Gğneşin doğuşunu izliyecekmiş öyle söyledi! " Arya'nın yüzü işittiği sözlerin anlamsızlığı ile verilirken inanamayarak konuştu.

 

"Sizin kafanız mı güzel? Ne içtiniz Allah aşkına!? " Yüksek tepeye doğru yönünü çevirirken öfkeyle söylenmelerine devam etti. " Sizde hiç mi akıl yok! Bu havada ne güneşi!? Şu sise bak! Ah! Kayra Ah! Nasıl izin verdin ona! Ya düşüp bir yerini kırsa!?" Panikle saydırırken çoktan kendiside yoğun sisin arasına girmişti. Aslında normal zamanda sislerin arasında olmak hoşuna gitsede şu an kocasının sarhoş olduğu düşünülürse yoğun sis Kerim'in başına bir şey gelecek korkusuyla bu defa nefes aldırmıyordu Arya'ya.

 

"Cidden sarhoşmuydu Eniştem? Eğer öyleyse bu siste düşüp kafasını patlatmadıysa şanslı. Gerçi bulunca kafasını ablamın patlatacağını düşünürsek bence kendi kafasını kendi patlatsın. Sonuçta daha az acı çeker. "

 

"Ne saçmalıyorsun sen? Sarhoş oldu fikrini sen attın ortaya. Üstelik sarhoş falan değildi. Ablanın aşırı tepkisine bakılacak olursa bence siz ailecek deli olduğunuz için birine sarmaya bahane arıyorsunuz! " Derya bakışlarını ablasının gittiği yöne çevirerek olduğu yere çökerek bağdaş kurup oturdu.

 

"Biz ona aşk diyoruz! Sevdiği adamın başına bir şey gelecek diye korktu panikledi! Tabi senin gibi bir Arizano kertenkelesinin bunu anlamaması gayet normal." Kayra babır dilenircesine başını sağa sola çevirirken gözü nişanlısının toplanan eteğinde takılı kaldı. Bu kız dağ başında ve bu havada üşümüyor muydu? El kadar elbiseyle çıplak bacaklarını sergilercesine bir de yere bağdaş kurarak oturmuştu. Umursamamaya çalışarak yavaşça yere doğru uzandı. Derya uzun boyuyla yanına uzanan genç adamı umursamazca baştan aşağı süzdü ve söylendi.

 

"Sabahın çiğ si düşmüştür yerlere. Uzanma. Sonra hasta olursun uyarmadı deme."

 

"Sen el kadar elbiseyle kıçın başın açık hasta olmuyorsan ben hiç olmam merak etme." Bakışları elbisesine çevrilen kız o kadarda kısa olmadığını düşünürken oturmanın etkisiyle bacaklarının açıldığını fark ederek eteğini çekiştirmeye çalıştı. Kayra başını hafifçe kaldırarak çapkınca sırıttı. " Boşuna uğraşma kökü o kadar! Şimdi yırtılacak saklamaya çalıştığın şeyler esas o zaman seyirlik bir manzara sunacak. "

 

"Arizano kertenkelesi diye boşa demiyorum sana! Aklın fikrin cinsellikte! Biraz centilmen olup ceketini versen bende şu halimi biri görecek diye böyle şekilden şekile girmem burada değil mi? " Attığı küçük kahkahayla başını olumsuz anlamda sallayan Kayra bakışlarını tekrar nişanlısının bacaklarına çevirerek dilini damağına vurarak oyunbaz bir şekilde şıklattı.

 

"Cık! Olmaz! Üşürüm o zaman.Ceketimi sana verirsem hasta olurum.Hem istediğin kadar çekiştir o eteği. Nasıl olsa benden başka görebilecek kimse yok şu an! Eee ufak bir kazaya kurban gidersende yine benim karıma."Bakışları Derya'nın bacaklarını öldürücü bir yavaşlıkla süzüp geçerek gözlerine çıktı ve koyulaşan kahverengi gözleri Derya'nın mavi gözleri ile çarpıştı. "Muhteşem bir doğa olayının içinde iştah kabartan bir manzara sunmuş olursun bana. " Çapkın bir şekilde göz kırparak sözlerine devam etti. "Doğrusu şu an içimden dua etmiyor değilim o küçük kaza için! " Derya ne diyeceğini bilemediği ve işittiği sözlerden dolayı kırmızının en koyu tonuna bürünürken hızla oturduğu yerden fırlayarak ayağa kalktı.

 

"Sapık!" Derya'nın surat ifadesi ile Kayra'nın kahkası boş alanda yankılanırken Arya'da, Kerim'i bulamadığı için iyice panik olmuştu.

 

"Kerim! Allahın cezası neredesin ya!?" Kendi etrafında bir tur atarak olduğu yerde bekledi ve görüşünü netleşyirmeye çalışarak kendi kendine fısıldadı. "Ya başına bir şey geldiyse!? " Ellerini öfkeyle saçlarından geçirirken beline dolanan kollarla küçük bir çığlık attı. Kulağında hissettiği nefes ve sesle hızla çarpan göğsü biraz olsun normal haline döndü.

 

"Şhhttt! Benim!"Arya derin derin nefesler alırken Kerim sözlerine devam etti. " Korkuttuğum için özür dilerim. " Karısını kolları arasında kendisine doğru çeviren adam bedeninin hala titrediğini fark edince alnına küçük bir öpücük bırakarak fısıldadı. "Gerçekten özür dilerim. Korkutmak istememiştim. " Arya bekledi. Kıcasının dilinin sürşmesini, ta da konuştukça hafifte olsa nefesinden bir alkol kokusunun çarpmasını. Fakat beklediği şeylerin aksini görüyordu şu an karşısında. Kaşlarını çatarak bedenini saran kollardan uzaklaştı.

 

"Hani sarhoştun sen!?" Kerim mahçupça karısına bakarak fısıldadı.

 

"Sana yapacağım süpriz için Kayra ve Derya ile oynadığım küçük bir oyundu sadece. " İşittiği sözler karşısında Arya'nın sinirleri iyice gerildi.

 

"Şimdi de oyunlarına kardeşim ve Kayra'yı mı alet ediyorsun!? Sen ne yapmaya çalışıyorsun Kerim!? Sürekli bir oyun peşindesin! " Kerim kendinden uzaklaşan karısına anlayışla yaklaştı. Biliyorduki onu çok kırmıştı. Şu an gösterdiği aşırı tepkilerde ektiğini biçeceğinin göstergesiydi. Ellerine uzanarak sıkıca kavradı.

 

"Bu gün burada yaşadığımız her şeyi ve bütün oyunları geride bırakacağız. Sana her şeyi anlatacağım! Bu güne kadar sana yaşattığım bütün acıların, bütün saçmalıkların sebebini anlatacağım. " Evlendikleri günden bu yana kocasının gözlerinde görmeye alıştığı buz kütleleri yerini tanıştıkları ilk gündeki sıcaklığına sevgisine bırakmıştı. Peki ne değişmişti? Neyi anlatacaktı? Anlatacağı şeyleri zaten az çok biliyordu. Çektirdiği onca acıya kefaretmiydi anlatacakları? En önemlisi bir gecede bu kararı almasının sebebi neydi? Aklına gelen ayrıntıyla yüreğine bir buz kütlesi düştü sanki Arya'nın. Olabilir miydi?Bu da yeni bir oyunun başlangıcı olabilir miydi? Yaşlar gözlerine akın ederken onları geri göndermek için büyük bir çaba sarfetti. O an aklına babasının rüyasında söylediği sözler geldi. Sahip çıkacaktı aşkına sevgisine ama Kerim'in oyunlarına boyun eğip bir ezik gibi yaşayarak değil, evlendikleri gün onun açtığı savaşa karşılık vererek yapacaktı bunu. Gerekirse meydan okuyacak, onunla aynıntaktikleri kullanacaktı. Oyun içinde oyun acı içinde acıda yaşasa bu işin sonunda hem babasını aklayacak, hem sevdiği adamı saklandığı yerden çıkaracaktı. Arya düşünceleri ile boğuşurken Kerim'in cebinden çıkardığı kutuyu fark etmemiş işittiği sözlerle kendine gelebilmişti.

 

"Yeniden başlayalım! Yemin ederim ki her şeyin bir açıklaması var! Biliyorum çok acılar çektirdim, büyük hayal kırıklıkları yaşattım sana! Unutmayacaksın, emin ol bende unutmayacağım ama seni kaybetmek istemiyorum Arya! İzin ver bu gün bizim için yeni bir başlangıç olsun! Yeni doğan şu günde benimle yeni bir..." Arya elini Kerim'in avuçları arasından kurtararak susmasını istercesine kaldırdı. Kerim'in konuşmasına izin verirse biliyordu ki affedecekti. Biliyorduki oda bu oyunun içinde kendisi gibi sadece bir kurbandı.Ama yaşattığı onca şey içinde bir şüphe tohumu olarak yer ediyordu işte. Eğer şimdi onu affederse o şüphe gün geçtikçe büyüyecek belkide ve biz olmaya dair inancını içten, içe çürütecekti. İşte o zaman kısa da olsa yaşadıkları aşkta, çektiği acılarda gün gelip kavuşacaklarına olan inancıda avuçlarından kayıp gidecekti. Aldığı kararın arkasında duracak, Kerim bilmesede onun başlattığı oyunla ona karşılık verecekti. Çğnkü hayatında aklaması gereken iki varlık vardı. Biri Kerim'in gözünde suçlu olan babası, diğeri kendi gözünde suçlu olan kocası. Bu oyunun sonunda gerçek suçlu ortaya çıkacak, ne babasına dair kocasının içinde bir şüphe bırakacak, ne de kocasına dair kendi kalbinde bir şüphe kalacaktı. Kocası dayanamayıp başladığı oyunu bozsada kendisi yıllardır süre gelen bu davayı çözecekti. Bunu hem kendini büyüten adama, hem de ne yaşamış olursa olsun yüreğinde taşıdığı sevdaya borçluydu. Kerim karısının dur işareti ile susmuş onun konuşmasını merakla beklerken Arya biraz sonra söyleyeceği sözler için derin bir nefes aldı ve hayranı olduğu mavi gözlere bakarak sordu.

 

Burada müziği açmanızı öneririm 😉😉

 

 

"Babama karşı beni kullanmak için benimle evlendin! Beni kandırdın! Hatırlamak bile istemediğim şeyler yaşattın! Daha sonra babama zarar vermemek için benimle bir anlaşma yaptın!"Duraksayarak tekrar derin bir nefes aldı. Kıcasının gözlerinde acıyı pişmanlığı gördüğüne yemin edebilirdi. Sanki gözlerindeki o perde kalkmış Kerim tekrar eski haline dönmüştü. Onun bakışlarındaki hüzün Arya'yı zorlarken dudaklarına yerleştirdiği alaycı bir gülümseme ile devam etti sözlerine. "Onca yaşadığımız şeyden sonra balayımızda eskisi gibi olmamızı istedin! Dün bana sahip oldun! Tüm bunları yaparken bu gün değişen ne Kerim!?" Kerim başını hızla olumsuz anlamda sallayarak konuştu.

 

"Her sözünde haklısın! Hepsinin bir açıklaması var ve ben sana açıklayacağım! Ama dün olanlar için benimde yapacağım bir şey yoktu! İnan bana sarhoşluğundan faydalanmadım!"Ellerini saçlarının arasından geçirerek söyleyeceği sözleri toparlamaya çalıştı. Yanlış bir şey söyleyip karısını daha fazla kırmak istemiyordu. "Zaten aylardır hasretin bir ateş gibi kavururken bir de dün gece senin kendini suçlaman,kendinde kusur araman beni mahfetti. Aylardır kendimi sana dokunmamak adına frenlerken dün senin o istekli halin bütün tabularımı yıktı. Seni seviyorum Arya! İnan seni son ana kadar uyardım!"Başını tekrar olumsuz anlamda sallayarak fısıldadı. " Sarhoşluğundan faydalanmadım! Her şeyle suçla ama ana zorla sahip olmakla senden faydalanmakla suçlama beni! " Kıcasının gözlerindeki kaybetme korkusu Arya'yı derinden sarsarken yüzünü buruşturarak oyununa devam etti.

 

"Tabiki zorla sahip olmadın! Ben her şeyi hatırlıyorum!"Kerim, karısının sözleri ile önce şaşırırken sonra yüzü bir den gerildi.

 

"Madem hatırlıyorsun neden ikimizinde istiyerek yaptığı şeyde beni suçlarcasına konuşuyorsun!?" Boğazına dolan yumruyu geri göndermek istercesine sertçe yutkundu ve korktuğu esas soruyu sordu. " Pişmanmısın!? Benim olduğun için pişmanmısın?"Gelen soru karşısında kısa bir an düşündü Arya. Asla pişman değildi! Ne yaşamış olursa olsun, Kerim ona ne yaşatmış olursa olsun sevdiği adamdı. Bedenini sevdiği adama teslim ettiği için pişman değildi. Kimilerine göre saçmalık, kimilerine göre mazoşist çeydi belki de aptallıktı ama ona göre doğru olandı. Ömrü boyunca bedenine dokunacak tek erkek Kerim di ve hep öyle kalacaktı. Gözlerine gelen yaşları geri göndermek için bakışlarını kaçırdı ve duygusuz görünmeye çalışarak cevap verdi.

 

"Hayır! Pişman değilim!" Kerim tuttuğu nefesini bırakırken vücududa bariz bir şekilde rahatlamıştı. Yüzünde buruk bir gülümseme oluşurken Arya bakışlarını kocasuna çevirerek sözlerine devam etti. " Ama pişman olmamam seni affedeceğim anlamına gelmiyor! Merak de, heves de, yaptıklarına karşılık ceza de, ya da senin deyiminle intikam de! Benim için sadece bu duygulardan ibaret dün gece! " Kerim'in yüzündeki buruk tebessüm yavaşça solarken, yerini büyük bir şaşkınlığa bıraktı.

 

"Arya saçmalıyorsun! " Küçük bir kahkaha atan kız kocasının düşen omuzlarına bakarak alayla konuştu.

 

"Niye saçmalık olsun! Bir kere koynuna girdim diye seni affedeceğimi mi düşündün!?" İşaret parmağını kocasının göğsüne vurarak onun beklemediği sözler karşısında öfkeden laciverte bürünen gözlerine duygusuzca baktı. "Bu savaşı sen başlattın Kerim! Ne çabuk unuttun sana bütün yaptıklarını ödeteceğimi söylemiştim! "Kocasınıj yıkılışı Arya'nın kalbini zorlarken sözler dilinden zorla döküldü. " Bana dokunduğun o anlar hafızandan hiç silinmeyecek! Senin başlattığın bu savaş bittiğinde bana aynı şekilde dokunacak olan elleri düşündükçe yanıp kavrulacaksın! Bu senin yaptıklarının bana yaşattığın ilk gecenin ömür boyu unutamayacağın cezası Kerim! Başka bir erkek bana dokun.... "

 

"Kes! Yeter artık! Sus!" Kerim daha fazla dinlemeye dayanamayarak Arya'nın sözlerini gök gürültüsü misali kükreyerek keserken içindeki acı adeta gözlerine yansıdı. Mavi gözleri fırtınaya yakalanmış bir okyanusu anımsatırken gözğnden süzülen yaşa aldırmadan konuştu.

 

"Sus! Yoksa elimden bir kaza çıkacak! Sana anlatacağım dedim, pişmanım dedim! Her şeyin bir sebebi var dedim! Biliyorum sanabyaşattığım acılara karşılık xanımı yakmak için yapıyorsun! İtiraf etmeliyimki başarıyorsunda! " Lacivert gözler, siyaha çalan gözlere büyük bir pişmanlıkla bakarken sözlerine devam etti. "Ama pişman olacağın şeyler söyleme güzelim! Sen beni yaksanda yıksanda umrumda değil seni asla bırakmam! İstersen çek vur yine bırakmam! Ama ilerde bu yaşadıklarımız yüzünden kendini suçlamana dayanamam! Sen yine benim Aryam ol! Kırılgan, naif! Kurbanın olayım bu oyunda kötü olan ben olayım Arya! İnan bana sevdiğinin kalbine attığın bir çiziğin vicdan azabı senin kaldırabileceğin bir yük değil! " Arya kocasının sözleri ile bakışlarını kaçırarak umursamaz bir tavırla konuştu.

 

"Savaşı sen başlattın Kerim! Savaşta her yol mübahtır! Ben çekeceğim her acıya razıyım! İlk gün bana nasıl meydan okuduysan öyle devam et! Çünkü beni o gün zaten kaybettin! Baştan kaybedilen bir savaştan ya çekilecek beni azad edeceksin, yada davan için mücadelene devam edeceksin! " Sözlerini bitiren Arya geldiği yöne doğru dönerek ilerlemeye başlamıştı ki Kerim elindeki yüzük kutusunu sıkarak arkasından seslendi.

 

"Bu savaş ikimizide yok etsede ne davamdan vaz geçeceğim ne sevdamdan! " Gözünden damlayan yaşları umursamadan tekrar seslendi Arya'nın arkasından. " Bu günü ve şimdi söyleyeceğim son sözleri asla unutma Arya! Gün gelip aynı yerde tekrar duyacaksın! Bu dava bitene kadar benden bir daha sevgi sözcüğü, teselli bekleme! İnan bana evlendiğimizden beri gördüğün ve yaşadığın Kerim'i arayacağın günler yaşatacak bu dava sana! Zannetmeki sana kızgınlığımdan yada öfkemden söylüyorum!Ben bu yaptıklarını ve fazlasını hak ettim! Ama yapmam gerekeni yapıp bu davayı bir an önce sonlandıracağım! Ve unutma ne yaparsam yapayım Seni seviyorum! Seni çok seviyorum! " Sın sözlerini bağırarak söylemesi Arya'nında tuttuğu gözyaşlarını serbest bırakmasına neden olmuştu. Aldığı kararın doğruluğunu şimdi daha iyi anlıyordu. Kerim'e bunları yaptıran başka bir güç vardı. Kocasına her seferinde meydan okuyarak bu işin arkasındakinin ekmeğine yağ sürecek ve böylelikle Kerim'in işini kolaylaştıracaktır. Eğer Kerim het şeyi anlatsa kocasına karşı olan öfkesi dinecek gerektiği gibi rolünü oynayamayacaktı. Ya da biraz önce kendini frenlemeyip Kerim'in içine o şüpheyi düşürmeseydi Kerim bu oyuna devam edemeyecek ve aşkları yaşanmadan bitecekti. En önemlisi babası üzerindeki damgayla yaşayacaktı belkide bir ömür boyu. Aldığı kararın doğruluğu ile gözyaşlarını hırsla silerek yoluna devam etti.

 

"Kerim abi aşka geldi! "Kayra'nın sözlerine anlam veremeyen Derya yerde yatan adama bakarak konuştu.

 

"Ne oldu ki?" Kayra gözlerini devirerek nişanlısının kulağındaki kulaklıkları işaret etti.

 

"O zımbırtıdan gıy gıy dinlemeyi bırakırsan Seni seviyorum diye böğürerek tüm yaylayı inlettiğini sende duyardın. "Derya onu umursamayarak dikilmekten vazgeçip tekrar yere çöktü ve kulaklığın birini Kayra'ya uzatarak konuştu.

 

"Gıy gıy dinlemiyorum Kayra bey! Dinle bak ne diyor söyleyen!" Kayra kulaklığa uzanarak kulağına taktı.

 

Hangimiz düşmedik kara sevdaya

Hangimiz sevmedik çılgınlar gibi

 

Derya'nın gözlerine bakan Kayra gülümseyerek başını sen adam olmazsın dercesine sağa sola salladı.

 

Hangimiz bir kuytu köşe başında

Bir vefasız için yol gözlemedik mi

 

Herkesten bir anı saklar bu yollar

Herkesin acısı sevgisi kadar

 

Kayra, nişanlısını dürterek konuştu. "Bak tam buradaki sözleri senin için söylüyor müslüm baba! Diyerek Derya'nın gözlerinin içine bakarak şarkının sözlerini söyledi.

 

Güzelmiş çirkinmiş ne farkeder ki

Deli gibi sevmek ruhumuzda var

 

Sen deli gibi elin gavurlarının adını sayıklıyorsun ya bir de bir şeye benzeseler gam yemeyeceğim. Müslüm baba sana hitapen söylemiş bu iki mısrayı. " diyerek küçük bir kahkaha atınca Derya kulaklığı sertçe çekerek Kayra'nın kulağından çekerek homurdandı.

 

"Sen ne anlarsın be öküz! Adam dünya yakışıklısı! Hele o taş gibi kasları yok mu! " Derya hayal alemine dalarak sahte bir iç çekişle hülyalı hülyalı bakarken Kayra öfkeyle tısladı.

 

"Deryaa! Siktirtme kasınıda yakışıklılığınıda! Kıçıma kaş göz çizsem ondan yakışıklı olur lan!"

 

"Tabi, tabi! Senin kıçında o potansiyelin p si bile yok sevgili nişanlım!"

 

"Ulan seni görende Adriana Lima zanneder! Kendi kendine bir havalara girmiş bizim kıçımıza laf ediyor deli karı! "

 

"Öküz! "

 

"Deli! "

 

"Dağ kaçkını Ayı! "

 

"Başımın püskülü, azılı belası! "Derya, Kayra'nın son sözleri ile ters bakışlarını ona göndererek oturduğu yerden tekrar kalktı.

 

"Eteğini indir eteğini! Manav dükkanındaki karpuzlar gibi meydanda kıçın! "

 

"Ayyy! Çıldırttın yine beni! Ayı ne olacak! " Kayra nişanlısının arkasından Kahkaha atarken toparlanarak oturma pozisyonuna geçti ve şarkının geri kalanını giden nişanlısının arkasından bağırarak söyledi.

 

Aşığın gözü kör kulağı sağır

Doğruyu yanlışı ondan görmedik

Yakıldı yıkıldı yinede sevdi

Ah o vefasızlar kıymet bilmediler

 

Herkesten bir anı saklar bu yollar

Herkesin acısı sevgisi kadar

Güzelmiş çirkinmiş ne farkeder ki

Deli gibi sevmek ruhumuzda var

 

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM 😉😉

 

Yitenumutlar

 

 

Loading...
0%