Yeni Üyelik
12.
Bölüm

B-S-M-12

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı -Ahmet Aslan -Giresun'un İçinde

 

İlerleyen aracın içinde büyük bir sessizlik hakimken Dağhan nefesini bıkkınca dışarıya verdi.

 

"Derdiniz ne sizin!? Hayır burada sus pus oturması gereken benken sizin ağzınızdan bal damlıyor sanki! " Kerim dikiz aynasından arka koltukta oturan karısını kontrol ederek yolcu koltuğundaki kardeşine döndü ve öfkeyle tısladı.

 

"Kabahatini bil otur aşağı Dağhan! Yediğin boklar yetmiyormuş gibi bir de üste çıkmaya çalışma! " Arya kocasının sözleri ile gözlerini devirirken, ailecek neden bu kadar geri kafalı olduklarını düşünüyordu. Dağhan aracı kullanan abisine doğru dönerek işaret parmağı ile kendisini gösterdi ve şaşkınca konuştu.

 

"Pardon da kabahatim neymiş abicim? Ben sizin asırlanmış Loya'nın ailesiyle aranızdaki durumu nerden bilebilirim!? Hayır! Ya da Loya nın o ailenin kızı olduğunu nereden bileyim!? Hem de zil zurna sarhoşken! "Uzak dur kızın ailesi ve senin ailen arasında garip bir durum mu var yazıyor kızın alnında? " Kerim sabır çekerek başını sağa sola çevirirken Arya arka koltuktan Dağhan'ın sözlerine müdehale etti.

 

"Feride! "Dağhan, Arya'ya anlamsızca bakarken Kerim de gözlerini dikiz aynasına çevirerek karısına baktı.

 

"Loya deyip durma! Kızın ismi Feride! "Dağhan yengesinin sözlerine anlam veremeyerek konuştu.

 

"İyi de ismi Feride ise neden Loya diyorlar? "

 

"İki sebebi var Loya ismini köyün gençleri Feride'ye karşı duygular besleyince görmüş geçirmiş yaşlılarımız da bu ismi takmış. Erkekler, Feride'ye Anzer balı, pepeçura gibi isimler ile hitap edince yaşlılarda Loya adını vermiş. Biliyorsun ki Loya lazcada tatlı demek. "Dağhan'ın kaşları hızla çatılırken kendi kendine homurdandı.

 

"Tatlı görmesek inanacağız! Demekki her erkeğe boncuk dağıtıyor bu Loya Hanım! Taktıkları isme bakılırsa. " Arya, Dağhan'ın sözleri ile ufak bir kahkaha atarak tekrar konuştu.

 

"Tam tersi tatlım! Elinde silahla her erkeği geri çevirdiği için, ona yaklaşamayanlar taktı bu ismi. Bilirsin bizim oralarda öyle her erkekle adı çıkan kıza pek iyi gözle bakmazlar. Feride'nin bu hali erkeklerin hoşuna gittiği için Loya ismini taktılar." Dağhan işittiği sözlerle hafifçe gülümsedi.

Demekki o deli çetin cevizdi. Lakin hatırlamasada o cevizi kırıp Loya'nın tadına bakmıştı vesselam. Omuzları özgüvenle kabarırken Kerim'in homurtusunu duydu.

 

"Tatlım mış! Ben senin o tatlım diyen ağzını. Tövbe, tövbe! " Yengesinin kendisine söylediği sözden dolayı abisinin sinirlendiğini anlayan Dağhan onu daha çok sinirlendirmek için tekrar sordu.

 

"Peki ikinci sebep ne tatlım!?" Arya, Dağhan'ın hitap tarzı ile tekrar küçük bir kahkaha atarken Kerim çaktırmadan kardeşinin koluna sertçe vurdu. Bunu umursamayan Dağhan, yengesinin sözleri ile bakışlarını tekrar ona çevirdi.

 

" Feride ise; eşsiz,tek ve benzeri olmayan. "

 

"Vay be! Eşsiz, tek, benzeri olmayan ve tatlı. Güzelmiş. Ben gibi bir dağ tanrısına da böylesi yakışırdı." Arya üzgün bir şekilde Dağhan'a bakarak sözlerine devam etti.

 

"Feride ismini kullan mayışının sebebi ise ölen halasının ismi! " Dağhan düşünceli bir şekilde kendi kendine fısıldadı.

 

"Halasının ismi yani. Olsun diğer erkeklerin taktığı isimden daha iyidir en azından. "

 

"Dağhan! "Abisinin kükreyişi ile bakışlarını ona çevirdi. Kerim direksiyonu öyle bir sıkmıştı ki parmak boğlumları beyazlamıştı. Abisinin neden bu kadar öfkelendiğine anlam veremeyen Dağhan onun sert ses tonunu işitince ciddiyetini takındı. " Loya, ya da Feride, her ne ise o kızdan uzak duracaksın! Bela istemiyorum! " Arya kocasının sesindeki sertlikle ürkerken Dağhan tek kaşını kaldırarak meydan okurcasına konuştu.

 

"Bana emir verme! Bilirsin ki o zaman bildiğimi okurum! Aranızdaki husumet ne ise umrumda değil!" Kerim kardeşinin sözleri ile daha çok öfkelenirken Arya, Dağhan'ın omzuna dokunarak kendine bakmasını sağladı. Yengesinin gözlerindeki hüzün genç adamın tuhafına giderken Arya fısıldadı.

 

"Sana bir hikaye anlatacağım.Eğer Feride'ye karşı yüreğinde bir yerler hafifte olsa yerinden kıpırdadıysa beni iyi dinle. " Dağhan başını sallayarak Arya'yı onaylarken Kerim elini direksiyona geçirerek kükredi.

 

"Arya! Sen sakın bu işe karışma!Ben onun iyliği için uyarıyorum sadece!"

 

"Onunda bilmeye hakkı var! Madem iyiliğini düşünüyorsun, bir şeyleri gizleyerek bunu başaramazsın! Anlatmalısın ki o da kendi kararını kendi versin! "Arya kocasının diktatörlüğü karşısında dişlerinin arasından öfkeyle tıslarken Kerim tekrar bağırdı.

 

"Bu kafayla giderse başını belaya sokacak! " Kerim yeni yetme delikanlı değildi. Dağhan'ın gözlerindeki ifadeden kıza karşı olan beğenisini gayet açık bir şekilde görüyordu. Tamam oda isterdi kardeşinin Feride gibi temiz, saf bir kızla olmasını lakin bu işin oluru yoktu. Bu yüzden kardeşi bu sevdaya kapılmadan mani olmalıydı. Arya öfkeyle solurken Dağhan ikili arasındaki gerginliğe sebep olduğu için ortadaki duruma karşı olan şaşkınlığını bir kenara bırakıp abisine dönerek araya girdi.

 

"Yengemin suçu nede bağırıyorsun!? Ben kızı istersem hiç biriniz karşımda duramazsınız! Düşmanlığınız davanız umrumda olmaz! Bunu sende çok iyi biliyorsun!Bırak sakladığınız şey ne ise anlatsın."Elini saçlarından öfkeyle geçirdi. Neden sürekli kendinden bir şeyler saklanıyordu? Niye onunda büyüdüğünü kimse kabullen miyordu? Düşüncelerinin gittiği noktayı fark eden Dağhan sakinleşmeye çalışarak yengesine döndü ve abisinin yaptığı hayvanlık yüzünden morali bozulan kadına çocuksu bir masumlukla sırıttı." Yengem! Yengelerin bir tanesi hadi anlat sen. Ben can kulağı ile dinliyorum seni. Kerim homurdanırken Arya ona ters bakışlarını atarak Dağhan'a doğru yaklaştı ve anlatmaya başladı.

 

Giresun'da bir ailenin çok güzel bir kızı bu kıza aşık iki de delikanlı varmış. Ömer ve Musa. Bir gönüle iki sevda sığarmı? " Dağhan bakışlarını kısarak kısa bir an düşündü. Yengesinin tuzaklı sorusunu anlayınca kaşlarını olumsuz anlamda kaldırdı. Arya onun bu tepkisi ile memnun bir şekilde gülümseyerek sözlerine devam etti. " Sığmaz! Kızın gönlünü de aklını da çalan Ömer adındaki genç miş. İki aşık bir birini öyle çok seviyormuş ki Lakin Musa rahat durmuyormuş. Bulduğu her fırsatta iki aşığa zulüm, hakaret, işkence eder olmuş. Kızın Ömer'i sevmesini bir türlü kabullenemiyormuş. Musa'nın bir gün arkadaşlarını da toplayarak Ömer'i öldüresiye dövdürmüş. Bu olaydan sonra iki aşık sevdalarını ailelerine açmış. Ailelerin de razısını alınca Ömer ve kızın sözü kesilmiş. Bunu duyan Musa daha çok köpürmüş. Musa'nın bitmek bilmeyen iftiraları ve eziyetlerinden bıkan iki sevdalı ailelerininde oluru ile kaçmaya karara vermişler. " Arya sözlerini bitirince Dağhan yarım kalan hikaye karşısında kaşlarını çatarak merakla sordu.

 

"Eee kaça bilmişler mi bari? Ne olmuş yenge sonunda? Kavuşmuşlar mı? Anlatsana! " Dağha'nın meraklı hali ile Kerim öfkeyle homurdandı.

 

"Tövbe Estağfurullah! Şimdi gırtlağını sıkacağım Dağhan haberin olsun! "Arya ve Dağhan abisinin sözleri ile gözlerini çevirirken Arya'nın hüzünlü bir ses tonu ile mırıldandı.

 

Giresun'un İçinde

İki Sokak Arası

Altı Kurşun Attılar

Üç de piçak yarası

 

Dağhan anlam veremediği sözler karşısında yengesine bakarken Arya gözünden süzülen yaşlarla devam etti hikayeye.

 

"Ömer ve Feri'de ailelerinin rızasını alıp kaçarken Musa'da durumu öğrenip arkadaşları ile peşlerine düşer. Giresun'un içinde iki sokak arasında. İkliyi yakalar. Önce Ömer'le münakaşaya etmeye başlar. Ömer bıçağını çektiği sırada, Musa'da çeker ve Ömer'i bıçaklamak isterken araya Feride girer. İlk bıçak darbesi ona isabet eder. Ömer korkuyla sevdiği kıza dönerken Musa üç bıçak darbesi ile Ömer'i yere yığar. Feride sevdiğinin yerde kanlar içindeki halinin başına çöküp onu sarsar ve kendinde olmadığının farkına varınca sevdiğinin elindeki bıçağı alarak göz yaşları içinde Musa'ya doğru ilerler fakat Musa, öfkeyle Feride'yi bir kez daha yaralayarak arkasını dönüp gitmeye yönelir. Feride ise son bir kuvvetle sevdiğinin intikamını almak ister ama Musa'nın arkadaşı silahını çekerek Feride'ye altı el ateş ederek öldürür.Kavuşamayan iki aşığın ardından bu türkü söylenir o günden beri." Dağhan anlatılan hikaye karşısında düşüncelere dalarken Arya hüzünle tüekünün sözlerini mırıldandı.

 

Giresun'un İçinde

İki Sokak Arası

Altı Kurşun Attılar

Üç de piçak yarası

 

Vuruldum Düştüm Yere

Gidemedum Uzağa

Ne Edelum Sevduğum

Düşürdüler Tuzağa

 

Giresun'un İçinde

Yeşil Fındık Bahçesi

Vurdular Sevduğumi (Feride'mi)

Yere Düştü bohçasi

 

Vuruldum Sevduçeğum

Kanar Yüreğum Kanar

Alamadum Ben Seni

Yanar Yüreğum Yanar

 

Sözlerini bitiren Arya başını kaldırdığı an ıslak gözleri kocasının laciverte çalan bakışları ile kesişti dikiz aynasından. Dağhan ise dolan gözlerini yengesine çevirerek sormaya korktuğu aklındaki o soruyu çekinerek sordu.

 

"Bu hikayenin bizimle alakası ne? " Bakışları düşünceli bir şekilde kısılırken tek kaşını merakla kaldırarak sözlerine devam etti. "Feride, Loya'nın halası olan kadın. Ömer ise dayım mı? Yani bu kavuşamayan iki aşık onlar mı? " Kerim başını sağa sola sallayarak kardeşine dönüp yüzünü buruşturdu.

 

"Oğlum sen hâlâ sarhoşsun galiba? Dayımızın adı Ömer mi? Kadir ulan Kadir! " Dağhan elini başına vurarak homurdandı.

 

"Akik mı bırakıyorsun be insanda? Savaş borazanı gibisin mübarek!"Bakışlarını Arya'ya çevirerek sözlerine devam etti. "Bu sevda hikayesinin bizimkilerle aşakası ne? " Arya kuruyan dudaklarını yalayarak Dağhan'a doğru yaklaştı.

 

"Bu eski bir türkü Dağhan. Dayın ve o Feride için yazılma ihtimali sıfır. Türküde sadece Feride'nin isim benzerliği değil kaderide benzediği için anlattım. Şimdi esas olay şöyle; Dayın ve Feride de tıpkı hikayedeki iki aşık gibilermiş. Olaylar hemen hemen aynı. Tek fark onların ailesinin sevdalarına karşı çıkmaması. Dayın ve Feride'ye ise Feride'nin ailesi karşı çıktı. Kızı başka biriyle nişanlamışlar. Durum böyle olunca dayın ve Feride kaçmaya karar vermiş. Tıpkı hikayedeki gibi Giresun'a vardıklarında iki sokak arasında nişanlısı Adem ve arkadaşları ikiliyi yakalayıp öldürmüşler. Feride hala ve Kadir dayı içinde o günden sonra Tıpkı Feride ve Ömer gibi Giresun türküsü söylemeye başlanmış. Arya sözlerini bitirp arkasına yaslanırken Kerim homurdandı.

 

"Erdin mi muradına!?"Abisinin çıkışı ile omuzlarını umursamazca silkeledi. Hayır öğrenince ne oldu? Başın göğe mi yükseldi? "Kocasının sürekli bağırıp, herkese müdehale etmeye çalışmasından sıkılan Arya'da sonunda patladı.

 

"Niye bağırıyorsun!? Hem olayın aslını anlatmıyorsunuz, hem de Dağhan merak edince kızıyorsunuz! Üstelik ortada hiç bir sebep yokken, Loya ve Dağhan'a karşı duruyorsunuz!Ne kadar geri kafalı bir Ailesiniz! Ama unuttuğunuz bir şey var Merak edilen ve yasaklanan şeyler insanı daha çok cezbeder!" Karısının öfkeli sözleri ile Kerim de öfkelenirken sesini daha da yükselterek bağırdı.

 

"Sana karışma dedim! Bu gerizekalı o kıza aşık olursa bu iki aileninde yaralarını deşmekten başka bir işe yaramayacak! Şimdi arada bir husumet yokken iki aile de acısını yıllardır içinde yaşarken bunun yüzünden iki aile belki de içlerine gizledikleri öfkeyle bir düşmanlık başlatacak. " İşittiği sözlerle Arya kollarını önünde birleştirerek arkasına yaslandı.

 

"Yengeme bağırmayı kes! Ortada bir şey yokken böyle yaparak beni Feride'ye karşı itiyorsun abi haberin olsun! Bilirsin bana söylenenin tersini yapmayı severim! O yüzden bu konuyu kapatalım! "

 

"Karımla aramdaki ilişkiye karışma Dağhan! " Elini sertçe direksiyona vurarak öfkeyle tekrarladı sözlerini. " Karışma! Karışmayın! " Abisini çıldırmanın eşiğine getiren Dağhan'ın da sinirleri iyice gerilmişti. Ters birsöz aöyleyip abisini kırmak istemiyordu fakat abisinin yengeaine karşı tutumuda canını sıkıyordu. Nihayet araç gösterişli evin önünde durdu. Dağhan ve Arya aynı anda arçatan öfkeyle inerek evin merdivenlerini hızla çıkarak gözden kayboldu. Onların bu hareketi ile Kerim kendi kendine söylenirken babaannesinin sesi ile o yöne dönerken diğerleri Kerim'in yüz ifadesinden ters bir şeyler olduğunu anlayarak eve doğru ilerledi.

 

"Neyi var dı onların? Dertleri neyde fortına misali gelip geçtiler? " Babaannesinin yüzüne bakarak bıkkın bir surat ifadesi takınıp homurdandı Kerim.

 

"Ne olacak Dağhan'ın saçma sapan işleri! Şimdi de Loya'ya kafayı takmış küçük Bey!" Kadının kaşları şaşkınlıkla havaya kalkarken bu defa eliyle evin kapısını işaret ederek tekrar konuştu.

 

"Ya karın? Onun derdi neydi öyle? "Gözlerini deviren Kerim sakin olmaya çalışarak tekrar cevap verdi.

 

"O da torununa destek çıkıyor! Dayım ve Loya'nın halası arasında geçen her şeyi masal anlatır gibi anlattı senin biricik torununa! " Yaşlı kadının kaşları bu defa öfkeyle çatılırken elindeki bastonu kaldırarak tehdit edercesine salladı.

 

"Bana bak kot kafalı uşak! Ha seni şuracıkta bi güzel paralarım! Ne olmuş anlattıysa? Benim kafamıntasını attırmayın hepinizi sürgüne yollarım! Yeter da! Ne alıp veremediğin var el kadar çocukla!?"

 

"Neee! " Kerim'in tepkisi ile kadın yerinde korkuyla sıçrarken o sözlerine devam etti. " Babaanne el kadar çocuk dediğin kazık kadar adam be adam! Onu böyle şımartan sizsiniz! Siz yetmiyormuşsunuz gibi şimdi de benim karıma yanaşıyor o sokak kedisi! "Yaşlı kadın Kerim'in bacaklarına bastonu vurarak acısını umursamadan çemkirdi.

 

"Uyyy! Ha sen benim küçücük uşağumu kıskanaysun! Tüh! Senin kalıbına dedesi kılıklı boz ayı!Utanmıyorsun değilmi kazık kadar adam el kadar çocukla uğraşmaya!?" Kerim yüzündeki ıslaklıkla yüzünü buruştururken kadın arkasını dönerek eve doğru ilerledi. Cebinden çıkarttığı mendille yüzünü silen Kerim şaşkınca giden kadının arkasından baktı.

 

"Ulan zaten bir benim bu evde fazlalık!Gelen vursun giden vursun! Bi de yüzüme tükürdü yaşlı cadı! " Söylenerek merdivenleri çıkan Kerim salona göz attı. Ortalıkta kimsenin olmadığını görünce odasına doğru ilerledi. Kapıyı açıp içeri girdiğinde Arya'nın valizleri boşalttığını görünce bir türlü dinmeyen öfkesi ile ona doğru yanaşıp kolundan sertçe tutarak kendisine doğru çevirdi ve işaret parmağını gözlerinin önünde uyarırcasına sallyarak konuştu.

 

"Bir daha Dağhan la canım lı cicimli konuştuğunu duymayacağım!" Arya kolunu çekiştirsede Kerim'in parmaklarının sert tutuşundan kurtaramamıştı. Canının acısını gizleyerek oda tıpkı kocası gibi öfkeyle tısladı.

 

"Kimle nasıl konuşacağıma sen karar veremezsin! Ne o kardeşini bu savaşta kendi safıma çekerim diye mi korkuyorsun!? " Arya son sözlerini söylerken alayla sırıttı. Karısınun yüzünde bakışlarını gezdiren Kerim sert bir ses tonuyla cevap verdi.

 

"Ortada savaş falan yok Arya! Ben senin kocanım, sen de benim karımsın! Ben nasıl istiyorsam bundan sonra öyle davranacaksın! Erkeklere karşı konuşmalarına hareketlerine dikkat et! Bu na kardeşim de dahil! " Arya bıkkın bir nefesi ciğerlerine çekerek kolunu Kerim'in parmakları arasından çekip kurtardı ve bir iki adım uzaklaşarak bakışlarını kısıp şüpheyle konuştu.

 

"Bu lanet evde ne var Kerim!?" Kerim anlamaz gözlerle karısına bakarken Arya tek kaşını kaldırarak imayla konuşmasına devam etti. " Ya da bu lanet evde hangi şeytan yönetiyor seni!?" Kerim gözlerini devirerek karısına doğru bir adım atmıştı ki Arya elini kaldırarak onu durdurdu. "Babaaanen mi? Hiç konuşmayan Annen mi? Hasta Halan mı?"Yüzünü buruşturarak dudaklarını büktü. " Yoksa uzak durmam için beni sürekli uyardığın Dağhan mı!? Ya da varlığı ile yokluğu belli olmayan Enişten mi? "

 

"Saçmalamayı kes! Oradan bakınca başkası tarafından yönetilecek biri gibi mi görünüyorum!? Bu kanıya nereden vardın çok merak ettim sevgili karıcığım! "Arya başını olumsuz anlamda sallayarak alayla gülümsedi.

 

"Nereden vardım? Güzel bir soru. " Karısı yanından geçip pencerenin önündeki koltuğa doğru ilerledi ve oturarak bakışlarını tekrar kocasına çevirdi. "Şöyleki balayı için bu evden ayrıldığımız anda doksan derece döndün! Balayın da aşık olduğum o adamdan farkın yoktu! Bana evlenme teklifi ettin Kerim! Düşüne biliyor musun sen bana evlenme teklifi ettin! Burnu yere düşse eğilip almayacak kadar kibirli bir duruş sergileyen kocam bana evlenme teklif etti. Hem de nerede bu evin,burada yaşayan kişilerin, bu şehrin dışında çok uzaklarda! Sence ne ne düşünmeliyim!?" Karısının sözlerine hak versede onu duymazlıktan gelen Kerim üzerindeki ceketini çıkararak yatağın üzerine bıraktı ve umursamaz bir hava takındı. Arya onun bu davranışı ile daha çok öfkelenirken dilinin ucuna gelen sözleri hiç düşünmeden söyledi. "Hani oradan bakınca yönetilecek biri gibi mi görünüyorum dedin ya, evet tam da öyle görünüyorsun Kerim Arıkan!" Yönünü karısına çevirerek onun ne söylemek istediğini anlamak istercesine yüzüne baktı. "Eğer yönetilmeyecek kadar sağlam bir duruşun olsaydı, o gece benim isteklerime karşı koyar seni yöneltmeme izin vermezdin! " Arya sözler ağzından çıktığı an ne kadar kırıcı olduğunu fark etsede, Kerim göğsüne bıçak saplanmışcasına kala kaldı. Bir süre odadada acı bir sessizlik oluşurken adam banyoya doğru ilerledi ve kapısını açarak boş vermişlik dolu bakışlarını karısına çevirdi ve mırıldandı.

 

"Eğer sen sana olan sevgimin büyüklüğünü anlamış olsaydın, sana karşı koyamayışımın sebebini de anlardın! Çünkü beni bu hayatta yönete bilecek, dizginleye bilecek tek şey önce Allah, sonra sen ve sana olan aşkım! Ama görüyorum ki sen benim aşkımı hiç bir zaman anlamamışsın! " Kerim hayal kırıklığı ile dolu olan bakışlarını karısundan çekerek banyoya girdi ve kapısını sertçe kapatarak Arya'nın yerinde sıçramasına sebep oldu. Kız söylediği sözlerin ağırlığının farkındalığı ile kalakalırken kocasını kırmanın vicdan azabı çöreklendi bu defa yüreğine. Fakat elinden gelen bir şey yoktu. Ne yaparsa yapsın bu eve adımını attığı an düğün gecesinde yaşadıkları anlar doluşuyordu zihnine. Ya kıracaktı, ya kırılacaktı. Bu savaşta ikisinin de ağır yaralar alacağı barizdi. Bir an önce bu bu savaşın bitip içlerindeki bir birine hasret iki aşığın kavuşması için dua etti kız. Sanki içinde bulunduğu oda üzerine gelip onu boğuyormuş gibi hissettirirken yanındaki çantasının içinden dedterini ve kulaklığını alarak odadan hızla çıkıp kendini bahçeye attı.

 

*************************************

 

Düşünceli bir şekilde elinde çay bardağı ile balkonda manzarayı izleyen kocasının yanına oturan kadın omzuna dolanan kolla adamın göğsüne sokularak fısıldadı.

 

"Bir bir gidiyor senin yavru kartallar!" Mehmet karısının sözleri ile homurdandı.

 

"Sanki çok uzağa gidiyor sıpalar! Kızım alt katta bizim oğlan ya! Ben kızlarımı gözümün önünden ayırmak istemezken Kayra iti alt katımızda! Elimden gelse bizimle oturacaktı az daha! " Karısı göğsünde hafifçe kıkırdayarak cevap verdi kocasına.

 

"Eee sen kızlarını düşünüyorsan Yunus ta kızını düşünüyor kocacığım." Parmakları ile üç işareti yaparak başını kaldırıp gülümseyerek kocasının gözlerine baktı. "Üstelik senin üç tane ve hala yanında. Ama o bir kızını evlendirdi ve ayrılığın ne demek olduğunu biliyor. Adam haklı sonuçta. " Mehmet gözlerini devirerek çayından bir yudum aldı ve kıskanç bir ses tonuyla homurdandı.

 

"Zaten ben hiç haklı olmayım Azra! Sen hep başkalarını haklı bul! Bak o düşüncesiz oğlun ablasının sırasını kaptı! İt oğlu it! Düşünmez ki zaten bu adam memur maaşıyla iki düğünü nasıl yapacak diye!" Kocasının sözleri ile yüzünü buruşturan kadın koluna hafifçe bir fiske vurarak çemkirdi.

 

"Ne demeye Kayra'ya söylenip duruyorsun? Sanki çocuk keyfinden evlendi! Bu durumda da oğlum haklı hiç kusura bakma Mehmet! "

 

"He Azra he! Aman ben hiç haklı olmayım!Elin'i kaldırarak bir işareti yaptı ve sözlerine devam etti. "Ulan elin oğlu bir aya kadar düğünü yapalım diyor! Düğün yapacağız diye eve haciz memurları gelirse hiç şaşma! Kızım bizim etimiz ne budumuz ne? Zaten o Tuğra denen gerizekalı sanki başka okul yokmuş gibi su ve deniz ulaştırma ve işletme bölümünü tutturmuş! Ulan Ankara'da Deniz mi var salak! Hiç düşünmüyor ki bir masrafta ben açmayım bu adam beni şehir dışında nasıl okutacak diye! " Kıcasının söylenmelerine daha fazla dayanamayan Azra boşalan çay bardağına uzanarak homurdandı.

 

"Yemin ediyorum gençliğinde de öküzdün şimdi de öyle öküzsün Mehmet! Ay insan hiç bir şeyden memnun olmaz mı be adam!? Zaten yanına gelip iki dakika romantik bir an yaşayalım diye düşünende kabahat!" Elindeki bardakla başında söylenen karısını dinleyen Mehmet, Azra'nın sözlerine karşı ayağını önündeki sandalyeye uzatattı ve çorabın delinen ucundan çıkan parmağını oynatarak karısına gözleri ile işaret etti.

 

"Bak halimize! Durumumuz bu işte!"

 

"Şükret be adam şükret! Oğullarıma sarmaktan da vazgeç! Kayra, Meyra'nın sırasını kaptı diyorsunda, Meyra, Hira'nın sırasını kapınca hiç sesin çıkmamıştı. " Mehmet yerinde doğrularak sinirle söylendi.

 

"Doğan gibi adam akıllı birini getirdi de ben mi vermedim!? O küpeli zibididen bahsetme bana! Benim şartlarımı yerine getirmediği sürece rüyasında görür o Hira'yı! " Azra yerinde sinirle tepinerek elindeki boş bardağı masanın üzerine bıraktı ve kocasının üzerine doğru eğilerek dişlerinin arasından tısladı.

 

"Peki ya Sahra! O çocuğun neyi varda istemiyorsun?" Mehmet yüzündeki sırıtışla arkasına yaslanarak rahat bir pozisyon aldı.

 

"Çocuğa değil kızıma güvenmiyorum! Yoksa inan bana Sahra'nın bulduğu aday damatlarım içinde en mükemmel olanı.Gerçi çocuğun kızımızla henüz bi alakası yok kızımız kendi kendine gelin güvey olduğu içinde olabilir bu istemeyişim. Allahaşkına Azra, Sahra karşıma geçmiş şımarık bir kız çocuğunun elde edemediği oyuncağı isteyişi gibi o çocuğu istiyor benden.Canım ben her kesin kalbine yüreğine de giremem ya! Hayır parayla olacak bir işte değil rüşvet teklif edeyim. Gerçi o kadar paramızda yok. Bu kız benim ayarlarımı bozuyor kadın. Resmen eski türk filmlerindeki fabrikatör babalara bağladım be. "Azra'nın şaşkın bakışlarına bakarak elini boşver dercesine sallayarak sözlerine devam etti. Hem ben kızımı tanırım bir müddet sonra sıkılacaktır!" Azraa bıkkın bir ses tonuyla çemkirdi.

 

"Herkese bir kulp bulmaktan vazgeç! Seni bile alan bulunduysa benim kızlarımı hayli hayli alırlar."

 

"Vermiyorum! Gelsinde alsınlar bakalım! "Azra biraz daha kocasının üzerine doğru eğilmiştiki Mehmet gözlerinin önündeki manzaraya odaklandı.

 

"Vermeyip ne yapacaksın!? Turşularınımı kuracaksın be adam!?"Karısını kolundan çekerek kucağına düşmesini sağladı ve boynuna bir öpücük bırakırken mırıltıyla cevap verdi.

 

"Galiba haklısın. Bizim yanlız kalmamızın zamanı geldi artık. Yeminle çocuklardan bir birimize zaman ayıramaz olduk. Hepsini evlendirelim gitsin en iyisi." Azra şaşkınca kocasını izlerken o öpücüklerini boynundan aşağıya doğru yöneltmişti bile işte ne olduysa o anda oldu.

 

"Ya baba ya! Ne yapıyorsunuz Allah aşkına!? Meyra gördüğü manzara karşısında yüzünü buruşturarak homurdanırken Doğan gülmemek için kendini zor tutuyordu. Azra utançla kocasının kucağından fırlayarak kendisine çeki düzen verdi. Utançtan kızaran yüzünü gizlemek için biraz önce masanın üzerine bıraktığı boş bardağa uzanarak aceleyle mırıldandı.

 

"Ben size çay getireyim. " Mehmet giden karısının arkasından hasretle bakarken Doğan'ın dudaklarından kaçan kıkırtıyla ona döndü.

 

"Gülme! Gülme fena olur! Zaten hiç birinizinde bir ayarı vakti saati yok! Ne demeye baskın yapar gibi pat diye dalıyorsunuz? Ulan karımla beş dakika baş başa kalamayacak mıyım ben! " Doğan kayın babasının sözleri ile kahkahayı basarken Mehmet öfkeyle tekrar homurdandı. "Gül ulan gül! Evliliğinizin ilk günü evdeki karınca sürüsünü sana postalamazsam bende adam değilim! "Karnına aldığı dirsek darbesi ve Mehmet'in sözleri ile Doğan kendini toparlayarak sandalyeyi çekip oturdu ve boğazını temizleyerek ciddiyetini takınıp konuştu.

 

"Özür dilerim baba. Sen yanlış anladın galiba ben Kayra'nın testi olayına gülüyordum. Sizin gülünecek neyiniz vardı? " Hala yanında dikilen Meyra'ya dönerek sordu. "Öyle değil mi sevgilim? " Meyra kaşlarını çatarak Doğan'a ne saçmalıyorsun bakışları atarken cevap vermeyi de ihmal etmedi.

 

"Hı hı. Evet. Öyle babacığım. "

 

"Karısının elinde çay ile geldiğini gören Mehmet ikiliye dönerek konuştu.

 

"Tamam kapatın şu konuyu Annenizi daha fazla utandırmayın. " Azra kaçamak bakışlarla balkona çıktı ve eşine çayını vererek damadının kini uzatmıştı ki kocasının sorusu ile bakışları kızı ile kesişti.

 

"Derdin ne bakalım? İki de bir zırt pırt dingonun ahırına dalar gibi geliyorsun! Oğlum zaten akşama kadar mesai saatleri içinde berabersiniz, siyam ikizi gibi akşamda ayrılmıyorsunuz, evde bari huzur ver lan. "

 

"Mehmet! "

 

"Baba! " Karısı ve kızının uyaran ses tonşarı ile bakışlarını onlara çevirerek kükredi.

 

"Ne var! Yalan mı söylüyorum!? Ulan biz sizinle görüşe bilmek için o iki azman, bir de kart tazmanya ile uğraşıyorduk. O da yetmiyordu sizin işkencelerinize maruz kalıyorduk. Ulan nikahlı karımıza dokunamıyorduk be! Gerçi hâlâ dokunamıyoruz orası ayrı bir mevzu da. " Doğan Kayınbabasının sısmasını fırsat bilerek hemen söze girdi. Yoksa bu iğnelemeler kendi çektiklerinden örneklerle sabaha kadar sürerdi.

 

"Ben de bu durumdan rahatsızım baba biliyorsun. Bir an önce evlenmek niyetimiz. Ama malum bize sıra gelmiyor bir türlü. "Mehmet başını düşünceli bir şekilde sallarken Doğan sözlerine devam etti. " İznin olursa düğün öncesi Meyra ile Kilis'e gidip gelelim. Annem odamı düzenletiyormuş. Meyra'nın da fikrini almak istiyor. " Mehmet, dadamadını bir süre inceledikten sonra çayından bir yudum alarak karısı ve kızına döndü.

 

"Bu çayı neden kuru, kuru içiyoruz Azra? Niye yanına bir şeyler getirmiyorsun? Midem kazındı. " Azra kocasının sitemi ile bıkkın bir şekilde ofladı. Yıllardır Mehmet'in karnını bir türlü doyuramamıştı ve hala da doymak bilmiyordu. Acaba midesinde çin ordusunu besliyordu? Yerinden kalkarken kızına da işaret ederek onunda gelmesini istedi. Meyra da annesinin peşine takılarak mutfağın yolunu tutarken Mehmet damadına yaklaşarak fısıldadı.

 

"Her şey hazır mı? " Doğan düşünceli bir şekilde başını sallayarak cevap verdi.

 

"Hazır ama ben pek emin değilim baba? Meyra'nın hoşuna gitmeye bilir." Mehmet elini masaya hafifçe vurarak dişlerinin arasından tısladı.

 

"Onu evlenmeden, o haltı yemeden, hamile kalmadan önce düşünecekti. Güvenimi sarstı. Ondan böyle bir şeyi iki cihan bir araya gelse beklemezdim. Eğer yüzüne karşı söyleyip onu kırmak istemiyorsam karnındaki torunum ve ilk defa aşık olmasının, bir erkeğe güvenmesinin tecrübesizliğinden dolayıdır. Eğer Meyra gelip senin yaptığını yapsaydı, açık açık baba böyleyken böyle bir cahillik ettim deseydi inan bu kadar kırılmazdım!" Doğan mahçup bakışlarını kayınbabasına çevirerek konuşmaya yeltenmiştiki Mehmet elini kaldırarak susturdu. "Sahra'dan, hatta Hira'dan bile böyle bir şeyi beklerdim ama Meyra hayâl kırıklığına uğrattı beni. Sende en az onun kadar hatalısın! Yetiştiğin büyüdüğün topraklarda böyle şeylerin sonu kanla temizlenirken, başında nişanlının bile bilmediği bir sorun varken sen nasıl dokuna bildin kızıma? Ya Meyra, her şeyi öğrenince bu evliliği kabul etmezse diye hiç mi düşünmedin!?" Mehmet'in gözleri öfkeden parlarken ses seviyesi de iyice yükselmişti. Doğan'ın sessiz kalışı ise onun sinirlerini daha çok geriyordu. " Ne yapıp edip bu işi halledeceksin Doğan! Benim bildiğim ikimizin arasında sır olarak kalacak. Ne kadar kızsam da, kırılsam da biliyorum ki Meyramın yüzüme bakacak yüzü yok! Yaptığı hatanın pişmanlığı ile kavruluyodur benim kızım. Bu yüzden, durumu bildiğimi bilip daha fazla üzülüp kendine eziyet etmesin. Eğer böyle bir şey duyulursa kızımın canını yakarlarsa, imalı, iğneleyici sözlerle onun o naif kalbini kırarlarsa seni öldürürüm! Zannetmeki hamile olduğu için Meyra'nın seninle evlenmesine izin veriyorum ben sadece kızımın kalbinin nasıl attığını biliyorum." Kayınbabasını mahçup bir şekilde dinleyen Doğan onun sesinin titremeye başlaması ile karşısındaki adamı ne kadar kırdıklarını şimdi daha iyi anlıyordu. "Sen onun ilk aşkısın, onun elini ilk tutan, kalbine ilk dokunansın. Sen olmadan yaşayamaz! Ben kızımı kaybetmek istemediğim için olur dedim bu evliliğe." Sert bakışlarını Doğan'ın yeşil gözlerine dikerek sıktığı dişlerinin arasından konuştu. " Evlenmeden kızıma dokunuşun,Kilis'te ki ailevi sorunların, seni kabul etmemem için en kuvvetli sebeplerdendi." Çayına bir şeker atarak gürültülü bir şekilde karıştıtdı ve çattığı kaslarının altından kararan bakışlarını Doğan'ın üzerinden çekmeden sözlerine devam etti. " Ailevi sorunun derken neyi kast etmek istediğimi anlamışsındır umarım!? " Doğan kahverengi gözlerin üzerinde yarattığı baskı ile gözlerini kaşırarak başını olumlu anlamda salladı. Evli oluşundan bahsettiğini gayet net bir şekilde anlamıştı. Karşısındaki adama diyecek söz bulamıyordu. Haklıydı hemde sonuna kadar. İkinci defa güvenini sarsmıştı. Hemde onu hiç beklemediği şekilde sırtından vurarak.Pişman mıydı evet. Ama yaşadıkları o anlardan dolayı değil sevdiği kadını babasına karşı küçük düşürdüğü için pişmandı. Mehmet, Doğan'ın kendisi ile hesaplaşmaya başladığını anlayınca son kez uyardı. "Yine söylüyorum. Eğer Meyra her şeyi öğrendiğinde bu evliliği kabul etmezse ben kızımı çeker alırım Doğan. Bunu da aklından çıkarma! " Doğan'ın gözle Meyra'yı ve bebeğini kaybetmenin korkusu ile dolarken boğazına takılan yumru ile kalakaldı. Bir kaç defa yutkunan adam başını çaresizce sallayarak konuştu.

 

"Meyra'nın hiç bir suçu yok baba! Bu Hata benim! Sana karşı çektiği vicdan azabını, yaşadığı utancı bir bilsen sende anlarsın kendini boş yere nasıl suçladığını. "

 

" Sen de senin kemiklerini kırmayışımın sebebini anlamışsındır şimdi. Kızımın üzülmesini istemiyorum! Ne olursa olsun bu evlilik olacak! Hemde en kısa zamanda! Ben kızımın daha fazla kahrolmasını istemiyorum! Benim başımı da dosta düşmana karşı eğdirmeyin! Şimdi kapat bu konuyu yoksa Azra, ya da Meyra'nın duyması an meselesi." Mehmet sözlerini bitirdiği an da Azra elinde atıştırmalıklarla kapıda belirdi ve tek kaşını kaldırarak şüpheyle ikiliyi süzdü.

 

"Neymiş Meyra, ya da benim duymamam gereken mesele? " Mehmet yüzüne yerleştirdiği gülümseme ile yanını işaret ederek karısının oturmasını istedi.

 

"Önemli bir şey değil canım. Doğan düğünü Kilis'te yapmak istiyor haklı olarak. Uygun mu diye sordu onu konuşuyorduk. Senin ve Meyra'nın duymaması gerekende buydu. Düğünü Kilis'te yapacağını kızımıza süpriz olsun diye söylememiş damat. " Masaya bırakılan atıştırmalıklara uzanırken karısının sözleri ile ona döndü.

 

"Ben öğrenince Meyra'ya çıtlatırım sandınız öylemi?" Mehmet ağzındaki lokmayı yutarken onaylarcasına başını salladı. Gözlerini irice açtıran kadın hırsla kocasına dönerek çemkirdi. "Bana baksana sen! Oradan bakınca sazana mı benziyorum?"

 

"Yoo! Gözlerin zaten iri bir de böyle açtırınca daha çok japon balıklarına benziyorsun. " Azra sinirle gözlerini kapatıp tekrar açtı. Kocasının kıkırtıları ile yüzünü buruşturarak tekrar konuştu.

 

"Şimdi anlat bakalım bu sakladığınız sır ne!? " Doğan ortalığın karışacağını anlayarak Azra'ya döndü.

 

"Meyra nerede anne? " Kocasından cevap bekliyorum bakışlarını çekmeden damadına cevap verdi kadın.

 

"Odasında Hayal ile konuşuyor. " Doğan aldığı cevapla yerinden kalkarken Mehmet içeei geçen damadının arkasından homurdandı.

 

"Zaten her şeyi benim başıma yıkın siz!"Çayından bir yudum daha alırken karısı bu defa yerinde huzursuzca kıpırdanarak aklındaki soruyu sordu.

 

"Mehmet. Bakışlarını karısına çevirdi. "Bak maddiyet yüznden eğer düğünü ertelemeyi düşünüyorsan ben dans okulunun gel... " Parmaklarını karısının dudaklarına bastırarak konuşmasını engelledi.

 

"Sözlerinin devamını getirme sakın! Yıllar önce ne karar aldıysak ben hala kararımın arkasındayım. Sen hakkına düşen servetini nasıl kimsesiz çocuklar için kullandıysan ben de oradan gelecek parayı istemiyorum." Mehmet bir süre sessizce bekledi. Karısını kırmamak için zihnindeki kelimeleri özenle seçiyordu. Daha sonra derin bir nefes alarak devam etti sözlerine. " Çalışmana, dans okulundan gelecek geliri lösemili çocuklara yardım etmen için izin verdim! Yoksa senin dans etmeni istemediğimi biliyorsun. Eğer kararından vazgeçtiysen dans okulunu da lösemili çocuklara bağışla. Ben seni paran için sevmedim! Şu anki sıkıntı çekiyor olabiliriz. Ya da nasıl söylesem sana hiç bir zaman layık olduğun hayatı yaşatamamış olabilirim ama hiç bir zaman ne senden ne çocuklarından yüksündüm." Azra elini kocasının yüzüne götürerek kirli sakallı yüzünü okşadı şefkatle. Kocasının kalbinin güzelliğini biliyordu. Dili bazen sert olsada kimsesizliği her kesi içine sığdıra bilecek kadar büyüktmüştü kalbini. Gururla baktı yıllarını geçirdiği sevdiği adamın gözlerine. "Bazen bunalınca biraz abartıyor olabilirim ama inan hiç birini kalbimden söylemiyorum. Ben bu zamana kadar bir memur maaşıyla nasıl idare ettiysem şimdiden sonrada idare ederim. Kızımızı da alnımızın akıyla çıkaracağız bu evden merak etme sen. Düşündüğün şeylere sıkılmıyorum.Allah zorda kalanın her zaman yanındadır.Benim yanımda sen olduktan sonra sırtımı dayadığım kardeşlerim olduktan sonra inan bunların hepsi bir gelir geçer." Kocasının beline kollarını dolayan kadın göğsüne sokularak kalbinin üzerine küçük bir öpücük bıraktı ve nemlenen gözlerini kırpıştırarak konuştu.

 

"Seni bu yüzden sevdim ben! Kendinden önce herkesi düşünen aklın ve o kocaman sevgi dolu yumuşacık kalbin için. Hiç bir zaman pişman olmadım, şikayet etmedim yaşadığım hayattan. Çünkü sen ve beş çocuğum hayatın sizinle değerli olduğunu öğrettiniz bana. Üstelik kocaman bir aile verdin bana. Abi, kız kardeş, bir sürü çoluk, çocuk esas ben kimsesizliğimi unuttum seninle. " Başını kocasının göğsünden kaldırarak kahverengi gözlerine kırgınca baktı. "Seni öyle çok seviyorum ki bazen hala benden bir şeyler saklaman incitiyor beni. " Bakışlarını karısının gözlerinden kaçırarak karşısında ki manzaraya çevirdi.

 

"Üzüleceğin için saklıyorumdur belkide bir şeyleri. "

 

"Sen böyle düşünceli ve üzgünken daha çok üzüldüğümü öğrenemedin mi daha? " Karısına dönerek tebessüm etti ve burnuna küçük bir öpücük kondurdu. Yıllar geçsede hâlâ ilk günkü gibi aşıktı bu kadına. Kırılmasını incilmesini istemiyordu. Onun böyle kırgınca bakması kalbini sızlatırken derin bir nefes alarak öğrendiği sırrı söyledi.

 

"Meyra hamile! Bu yüzden düğünün hemen olmasını istiyorum. " Azra boş, boş kocasının gözlerine bakarken Mehmett'e onun bu haliyle endişelenmeye başlamıştı ki tiz çığlığı kulaklarını tırmaladı bir anda.

 

"Neee! "Karısının ağzına elini kapatan adam kulağına doğru yaklaşarak fısıldadı.

 

"Ne bağırıyorsun kızım!? Tüm siteyi başımıza mı toplayacaksın!? " Azra başını olumsuz anlamda sallayıp homurdanırken Doğan da Meyra'nın pdasına gelmiş işittiği hıçkırık sesleri ile aniden kapıyı açarak odaya dalmıştı. Meyra yatağının üzerinde gözünden yaşları yağmur tanesi gibi peşi sıra akıtırken telaşla yaklaştı yanına. Yüzünü avuçları arasına alarak endişeyle sordu.

 

"Meyriğim!? " Meyra nişanlısının ellerini yüzünden ittirerek öfkeyle dişlerinin arasından tısladı.

 

"Hamile olduğunu babama nasıl söylersin!? " Mutfaktan balkona dönerken işitmişti babası ve Doğan'ın konuşmasını. Hala inanamıyordu böyle bir şeyi nasıl yapardı bu adam? Doğan ne diyeceğini bilemeyerek tekrar kızın yüzüne uzatırken ellerini Meyra bu defa daha sert bir şekilde ittirerek göz yaşları arasında fısıldadı. " Ya şimdi ben babamın yüzüne nasıl bakarım!? O sözleri işiteceğime ölsem daha iyiydi!"

 

"Saçmalama!" Doğan iyice laçkalaşan sinirleri ile ölüm safını duyunca daha da sinirlenmişti. Sevdiği kadının yanına oturarak onu kollarının arasına aldı. Meyra'nın çırpınışlarını umursamadan sözlerine devam etti. "Gebelik testini banyonun çöpüne atmışsın. Baban banyoya traş için girerken karşılaşmışsınız. Çöpte test çubuğunu görünce şüphelenmiş. Önce Sahra'dan şüphelenmiş,sana kondurmak bile istememiş. Sahra hakkında senin ağzını aramamı isteyince bende söylemek zorunda kaldım! Ne yapsaydım hiç günahı olmadığı halde kızın başını mı yaksaydım? " Meyra yumruklarını Doğan'ın göğsüne indirirken bir taraftan da fısıldarcasına sessizce konuşuyordu.

 

"Hata yaptık Doğan! Babamın güvenini sarstık!Böyle olmamalıydı! Bizi asla affetmeyecek!" Kollarındaki kızın saçlarını okşayan Doğan başına bir öpücük bırakarak onu teselli etmeye çalıştı.

 

"Şhhtt! Sadece kırgın. Biraz zaman geçince düzelir merak etme. Hem beni nasıl tehdit ettiğini duymadın mı? Eğer benimle evlenmek istemezsen semi benden çekip alacak. Sence affetmeyecek olsa böylesine bir tehditte bulunur mu? " Meyra gözyaşları arasında burukça gülümserken farkında değildi ki sevdiği adam onu kaybetmenin korkusunu iliklerine kadar hisseyor. "Hem pabucun dama atıldı Meyriğim! Mehmet baba şimdiden torununa kıyamadığı için, hamile olduğunu bildiğini, senin bilmeni istemiyor. Sen üzülürsen torununa zarar gelecek diye korkuyor. " Meyra yüzünü nişanlısının göğsünden kaldırarak şaşkınca nişanlısına baktı ve burnunu sertçe çekti.

 

"Sen ciddi misin? "

 

"Tabiki ciddiyim. Madem konuşmamızı duydun onu nasıl duymadın? "

 

"Güvenini sarstığımı,benden böyle bir şey beklemediğini işittikten sonra nasıl ayakta durup dinledin, neyi anladın, neyi anlamadın diye bir sor istersen! Yıkıldım resmen! "Doğan nişanlısının göz yaşlarını silerek alnına bir öpücük bıraktı.

 

"Sen böyle ağlamaya devam edersen seni şimdi çekip koparacak benden. Üstelik bebeğimize de zarar veriyorsun. Mehmet babayı iki katı sinirlendireceksin sonra acısını benden çıkaracak. " Meyra kuruyan dudaklarını yalayarak masumca sevdiği adama baktı.

 

"Sen git.Yanlış anlamasın şimdi babam. Daha fazla kırılsın istemiyorum." Doğan olumlu anlamda başını sallayarak kızın dudaklarına doğru yönelmiştiki Meyra başını çevirdi. Üstüne gitmek istemeyen adam başına bir öpücük bırakarak fısıldadı.

 

"Üzme kendini ve bebeğimize dikkat et!Yarın görüşürüz. Bu arada iki gün sonra Kilis'e gideceğiz unutma sakın. " Meyra bakışlarını nişanlısına çevirerek başını olumlu anlamda salladı. Doğan kapıdan çıkarken Meyra da yatağına uzandı. Nişanlısı haklı da olsa için de bir yerler kırılmıştı. Kendisine sormadan, onunda fikrini almadan bebeklerinden bahsetmişti babasına. Zaten böyle bir şey yaptığı için ne onu ne kendini affede biliyordu, şimdi üstüne bu kırgınlık Meyra'yı düşüncelere salmıştı. Her şeyi şans eseri duymasaydı, Doğan babasının aklına uyup her şeyi saklayacak mıydı ondan? Ufak şeyleri, hayatını değiştirecek kararları saklmak sevdiği insandan bike gizlemek doğrumuydu? İlişki konusunda tecrübesiz oluşu bir kez daha dolanmıştı ayağına. Babası haklıydı belki de erkeklere hiç bir zaman tam anlamıyla güven olmazdı. Şimdi içine düşen bu şüphe sevdiği adamı sorgulamasına sebep olmuştu. Acaba böyle bir şeyi benden gizleyebiliyorsa başka gizlediği şeylerde var mı diye düşündü ve tekrar kendi kendine kızdı. Düşünmekten başka bir şey gelmiyordu elinden. İlişkileri başladığı günden bu yana hep diken üstündeydi. Ya benden sıkılırsa, bıkarsa diye. Oysa şimdi içindeki şüphe tamamen farklı bir boyuta geçmişti güvensizlik! Nefesini bıkkınca dışına veren kız akan göz yaşları arasında elini karnına koyarak gözlerini yumdu. Hissettiği hiç bir duygu Doğan'a olan aşkının önüne geçemiyordu. İşte o zamanda korkuyordu. Tecrübesizliği ve bilmediği, ilk defa tatttığı duyguların gün gelip canını daha fazla yakmasından korkuyordu.

***********************************

 

Arya yarım saat önce kocasıyla yaşadığı tartışmayı düşünürken bedenini ürperten rüzgara inat kalkmadı oturduğu kamelya dan. Ne kadar düşünürse düşünsün bir türlü çıkış yolu bulamıyordu. Kerim bu eve gelince neden değişiyordu? Ya da başka bir Kerim haline bürünmesi kimin yüzündendi? Babaanesi mi? Aynur Halâ mı? Annesi mi? Başını sallayarak mırıldandı.

 

"Hayır, hayır. Onlar Kerim'e karşı yanımda oldu. Bana kucak açıp destek oldular." Peki Dağhan mı? İç sesinin önerdiği isim le tekrar mırıldandı. "İmkansız! Dağhan bana her zaman sevgi ve saygıyla yaklaştı. Bu evde kocamdan bişe şüphe ederim ama Dağhan dan kesinlikle etmem! "Yoksa İhsan Enişte mi? Bu defa bir cevap veremedi Arya, iç sesine. Değişik bir şeyler, ardı o adamda. Sinir krizi geçirdiği günü hatırladı. Dağhan'ın sözlerine aldırış etmezken gülüp geçerken kocasına karşı olan sertliğini hatırladı. Olabilir miydi? Derin bir nefes alarak önüne dökülen saçlarını arkaya doğru attırdı ve tekrar mırıldandı. "Belliki Cemal baba öldükten sonra ailenin başına bir erkek olarak o geçmiş her şeyin yönetimi ile o ilgilenmişti. Kolay değildi sonuçta. İş ortamı insanı zamanla sertleştirir diye babası söylemişti. İhsan Enişte de onlardan biri olmalıydı. Yoksa diğer aile üyeleri arkasında olduğunu söylerken enişteye karşıda uyarırlardı değil mi? Düşünceleri bir birine giren Arya nefesini bıkkınlıkla verirken omzundaki sıcaklıkla yerinde sıçradı. Başını yana doğru çevirdiğinde kendisine gülümseyerek bakan kayınvalidesi ile karşılaştı.

 

"Sen miydin anne? Korkuttun beni. " Kadın mahçupça gelinine bakınca Arya yerinden kalkarak kadının elinden tutup gülümseyerek yanına oturttu. Kadın kızın kollarına uzanarak omuzlarına şalı daha sıkı örterken Arya da onunla konuşmaya başladı. "Artık havalar serinliyor. Doğrusu biraz üşüdüm. " Kadın kaşlarını çatarak şalı işaret edince Arya 'da yaramazlık yaparken yakalanan çocuklar gibi bakışlarını kaçırarak fısıldadı. " Salımı yanıma almayı unutmuşum. " Kadın anlayışla gülümseyerek başını sallarken masadaki deftere gözü çarptı. Deftere uzanarak eline aldı ve gelinine baktı. "Baka bilirsin sorun değil. " Gelinin tebessümle söylediği sözlerden sonra kadın defterin kapağını hüzünlü gözleri ile inceledi ve titreyen elleri ile dokunmaya korkarcasına parmaklarını gezdirdi.Arya o an hatırladı unuttuğu o ayrıntıyı. Kayınvalidesi oluma yazma bilmiyordu. Elini uzatarak kadının eline koydu ve kendisine dönen bakışlara tebessüm ederek baktı.

 

"Anne!" Kadın dolan gözleri ile gelinine bakarken Arya sözlerine devam etti. "Şimdi sen benim defterinden bir sayfa aç ben sana o sayfadaki türkünün hikayesini anlatayım."Kadın hevesle başını sallarken elindeki deftere çevirdi bakışlarını. Defterin kapağını açarak sayfaları biraz karıştırdı ve açtığı sayfayı parmağı ile göstererek gelinine uzattı. Arya sayfada bakışlarını kısa bir an gezdirirken Dağhan odasının balkonundan annesi ve yengesinin ne yapmaya çalıştığını merakla izliyordu. Kerim ise pencerede karısı ve annesinin bir birine olan ilgisini yüzündeki tebessümle seyrediyordu. Bakışlarını kayınvalidesine çeviren kız kaşlarını büzerek mırıldandı.

 

"Bu türkünün hikayesi yok anne. İstersen sen başka bir tane seç. " Kadın gülümseyerek başını olumsuz anlamda sağa sola sallarken Arya'da omuzlarını silkerek karşılık verdi ona. "Tamam o zaman bizde Aşık Veysel'in bu türküsünü sadece dinleriz." Kadın Arya'nın sözleri ile gözlerini onaylarcasına kapayıp açtı ve yüzünden eksik olmayan gülüşü ile beklemeye başladı. Arya telefonunu eline alarak aradığı türkünün üzerine tıkladı ve gecenin sessizliğini Aşık Veysel'in sazının tellerine vuruşu böldü.

 

Dağhan kulaklarına dolan melodi ile bedenini arkasındaki hasır sandalyeye bırakarak başını gök yüzüne çevirdi. Kadın kolunu Arya'nın omuzlarına dolayarak onu kendine çekerken Arya'da kadının koynuna sokularak anne sıcaklığını aradı. Kerim'in yüzündeki gülümseme onların bu hali ile biraz daha genişlerken kulağına hafiften gelen melodi ile pencereyi açarak önündeki harika manzara ile türküyü dinlemeye başladı.

 

Bir seher vaktinde gençlik çağımda

Hayali kalbime geldi gizlendi

Boynum iğri semeserhoş gezerken

Aklımı başımdan aldı gizlendi

 

Arya'yı ilk defa markette gördüğü gün canlandı zihninde. Utangaç, kaçamak bakışları, çekingen tebessümü, aklı başında tavırları. İlk görüşte aklını başından almıştı karısı.

 

Dağhan'ın durumu da Kerim den pek farklı değildi. Gözlerini yıldızlara çevirerek kendini bir süre müziğe verdi. Loya'nın hırçın hali zihninde canlanırken gözlerini kapayarak başını geriye yasladı. Birden dili dolaşarak söylediği sözler doldu aklına.

 

"Hayal misin düş mü? Peri misin huri mi? Söyle bana binde birin kızı cennetten düşen bir melek misin?" Yüzünde çapkın bir sırıtış peydah olurken elini kızın sarı saçlarına götürdü ve tekrar mırıldandı. " Belliki buralı değilsin. Yoksa buralısın da bu güzelliği görmeyen gözlerim mi hain olan!? "Kız saçlarındaki eli hırsla ittirdi ve öfkeyle homurdandı.

 

"Ne meleğim ne huri! Ne cennetten düştüm, ne de senin gözlerin hain! Her güzele meyil vermekten kararan yüreğindir gözlerine perde indiren! " Dağhan büyülenmişcesine kızın sarı saçlarına uzattı tekrar ellerini lakin kız bu defa daha sert bir şekilde ittirdi.

 

"O zaman izin verde senin aşkınla aydınlansın kararan kalbim! "

 

"Senin kalbini aydınlatmaya mevlamın gücü yetmez da! Azgın denizler gibi dalgalanırsın da durulmak bilmezsin! Var git işine seninle uğraşamam! Hatırladığı anlarla Dağhan'ın yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu.

 

Bu sevda başımdan ırılmaz dedi

Aşkın deryaları durulmaz dedi

Her güzele meyil verilmez dedi

Bir baktı yüzüme güldü gizlendi

 

Arya ve Suna Hanım bir birine kenetlenerek farklı düşüncelere dalarken şüohesiz türküden en çok etkilenen onlardı. Suna Hanım rahmetli eşiyle gizlice buluştuğu günleri hatırlarken bir taraftanda kollarındaki kızın anne ve babasına elinde olmayan sebeplerle yaşattığı ayrılıktan dolayı vicdanı sızlıyordu.Arya ise hâlâ bir türlü anlam veremediği düşünceler arasında kaybolmuştu.

 

Hayal mıdır rüya mıdır ben şaştım

Çok aradım köşe köşe dolaştım

Sevda derler bir sahilde ulaştım

Aşkın deryasına daldı gizlendi

 

Kapalı gözlerinin ardında canlanan bir diğer anıyla kaşları çatıldı Dağhan'ın. Loya kendinden kurtulmak için çırpındıkça savrulan sarı saçlarından yayılan kokuyla büyülenmişcesine onu kendine çekerek hırsla dudaklarına yapıştığını hatırladı ve kasıklarına aldığı darbeyle aynı acıyı hissetmişcesine açtı gözlerini. Sonrası karanlıktı. Suratındaki gülümseme ile sadece bir kelime döküldü dudaklarından bir dua misali.

 

"Feride! "

 

Melek miydi huri miydi peri mi

Bir güzele benziyordu durumu

Dedi Veysel faşeyleme sırrımı

Bilmem nere gitti noldu gizlendi

 

Türkünün sözleri bitip ortalık tekrar sesizliğe büründüğünde Trabzon dan dönerken yengesinin anlattığı hikaye geldi aklına. Sonra bir şey oldu. O an fark edemediği ayrıntı bir den üşüştü zihnine ve yerinden fırlayarak odadan koşar adımlarla çıktı.

 

Arya kayın validesini odasının kapısına kadar getirip iyi geceler diledi ve kadın odasına girince merdivenlere doğru yönelmişti ki Dağhan'ın bedenine çarpması ile bir an afalladı.

 

"Yenge iyi misin? " Kollarından tutan Dağhan'ın endişesini gidermek için başıyla onu onaylarken genç adam derin bir nefes alarak aklına takılan soruyu sordu.

 

"Hani eve dönerken abim Feride ile benim aramda yaşana bilecek bir ilişkiye karşı çıkmıştı. Böyle bir ihtimalin olamayacağını söylemişti. " Arya başını sallayarak anladığını belirtince Dağhan heyecanla sözlerine devam etti. "İki aile arasında düşmanlık bile yokken neden olmasın? Üstelik İhsan Eniştem Feride'nin nişanlısının oğlu. Annem kardeşinin katilinin oğlu ile aynı evde yaşarken bizim Feride ile olmama gibi bir ihtimalimiz söz konusu mu sence? " Arya duyduğu şeyle bir an ufak çaplı şok yaşadı. Dağhan söyleyene kadar bu ayrıntının farkında bile değildi. Arya'nın tepki vermemesi üzerine Dağhan onu sarsarak heyecanla tekrar konuştu. "Yenge hatırlasana sen anlattın! Dayını ve Feride'yi öldüren Adem dedin! "Arya şaşkınca Dağhan'a bakarken ikili arkalarından gelen sert sesle o yöne döndü.

 

"Bu eve ortalık karıştırmak için mi gelin geldin sen!? Yıllar önce kapanmış bir mevzuyu gün yüzüne çıkartmaktaki amacın ne!? Hem gecenin bir vakti Dağhan'la gizli saklı buluşarak ne yapmaya çalışıyorsun? Şimdide sıra Dağhan damı!? " İkili işittiği sözler karşısında şok olmuşcasına bir birine baka kaldı.

 

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM 😊😊

 

yitenumutlar

 

 

Loading...
0%