Yeni Üyelik
13.
Bölüm

B-S-M-13

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı - Musa Eroğlu - Yare Söyleme

 

 

 

Adamın sert sesi sessiz evin içinde gök gürültüsünü aratmayacak cinste yankılanırken Arya ve Dağhan şaşkınlıkla karşılarındaki adama bakıyorlardı. Açılan kapıdan Suna Hanım'ın korku dolu gözlerle çıkması ikilinin bakışlarını o yöne çevirirken Kerim ve Aynur Hanım da evde yükselen sesle merdivenin başında belirdi. Orta yaşlı adam soğuk bakışlarını kimseye aldırmadan,yukarıda merdivenin başındaki Kerim'in üzerine dikerek sözlerine devam etti.

 

"Biz geçmişte olan her şeyin üzerine bir singer çekip Arya Hanımı bu evin gelin olarak alıyoruz, ama senin karın ne yapıyor Kerim? Geçmişi deşip kardeşini ailene karşı dolduruşa getiriyor! Üstelik ne hikmetse bunu gecenin bir vakti gizli saklı tenha köşelerde yapıyor! " Herkes şaşkın bir şekilde İhsan'ın konuşmasını dinlerken o sözler Kerim'in içine bir kor misali düşmüş öfke saçan mavi gözleri hızla karısına dönmüştü. Dağhan şaşkınlığını üzerinden atamamış bir halde yüzünü buruşturarak şok içinde konuştu.

 

"Enişte ne saçmalıyorsun sen?" İhsan'ın yüzü öfkeyle kasılırken Dağhan devam etti. " Yengemin ortalık karıştırdığı falan yok!" Yüzü tiksinircesine bir ifadeye bürünürken elini hesap sorarcasına kaldırıp devam etti. "Ay... Ayrıca böyle iğrenç ithamlarda nasıl bulunursun!?" Adam alaylı bir gülümseme ile karşısındaki gence bakarken Kerim merdivenleri inerek kardeşi ve karısının yanına geldi ve eniştesine bakarak dişleri arasından tısladı.

 

"Şu an gerçekten saçmalıyorsun enişte! Karı m hakkında konuşmalarına dikkat et! " Aynur Hanım kocasının koluna dokunarak onu uyarmak isterken adam kolunu sertçe çekerek Kerim'e aynı öfkeyle ve ima dolu bakışları ile cevap verdi.

 

"Bakıyorum da karın bu eve ne amaçla geldiyse başarmış! Baksana karını şüphe etmeyip, korurken bile, kardeşin için aynı şeyleri düşünemiyorsun! Karın yapmaz ama Dağhan yapar! Yengesine yan gözle bakar öyle mi!? " Eniştesinin sözleri karşısında Kerim'in öfkesi dahada büyürken adam başını hayal kırıklığı ile sallayarak devam etti. " Karın şimdiden amacına ulaşmış! Bizi birbirimize düşürüyor! Seni bu aileden koparmak onun amacı Kerim aç gözünü! "

 

"Yeter! Sözlerinize dikkat edin! İğrenç iftiralarınızı da kendinize saklayın!" Arya'nın siyaha çalan gözleri işittiği sözlerle dolarken öfkeden titreyen elini kaldırarak kocasını işaret etti. " Kerim'i bu aileden koparmak isteseydim bunu çok önceden yapar sizin alilenizin sırları, oyunları ile bana yaşattığınız iğrençliklere katlanmazdım!" Yaşlarla parlayan gözlerini Dağhan'a çevirerek üzgünce baktı. " Bu ailede yüreği temiz, saf, ilk günden beri bana art niyetsiz yaklaşan biri varsa oda Dağhan! Eğer onun bana olan kardeşliği, arkadaşlığıysa sizi bu iğrenç düşüncelere sevk eden ben onun arkadaşlığını kardeşliğini de istemiyorum!" Yaşlar süzülen gözlerini herkesin üzerinde kısa süre gezdirdikten sonra devam etti. " Hepiniz küçük oyunlarınızla, sırlarınızla, yalanlarınızla yaşayın! Ama bu ailede temiz kalabilmeyi başarmış tek insanı da benim yüzümden karalamayın! " Diyerek merdivenlere yöneldi ve hızla basamakları çıkmaya başladı.

 

"Yenge!" Kız arkasına bile bakmadan ilerlerken Dağhan tekrar seslendi. "Arya! " Koridorda gözden kaybolan yengesinin ardından acıyla gözlerini yummuştuki eniştesinin sözleri ile kan beynine sıçradı.

 

"Küstah! Yaptığı terbiyesizlik leri üste çıkarak ört bas etmeye çalışıyor! Dağhan dan yüz bulamadı acısını bize çatarak çıkarıyor! "

 

"Suss!" Dağhan'ın öfkeden ziyade sesindeki sertlik herkesi yerinde sıçratırken İhsan şaşkınlıkla baktı karşısındaki genç adama. İlk defa Dağhan'ın böyle bir tepkisiyle karşılaşıyordu. Bu güne kadar hiç bir şeye karışmayan deli dolu umursamaz adam nasıl böyle bir saygısızlık yapardı aklı almıyordu. "Bir kelime daha çıkarsa o pis ağzından yemin ediyorum yengemi alır bu evden çıkarır, bu eve benzin döker hepinizi yakarım! Nasıl insanlarsınız siz!? " Ateş saçan bakışlarını abisine çevirerek tiksinircesine baktı. "Sen! Sen böyle mi seviyorsun karını!? Böyle mi koruyup kolluyorsun Allah'ın sana olan emanetini!? Hiç bir şey karının döktüğü göz yaşından çektiği acıdan önemli değil abi! Ben bile! Şu an karının yanında olman gerekirken hâlâ burada dikliyorsun!" Kerim kardeşinin sözleri ile başını öfkeyle sağa sola çevirdi ve işaret parmağını kaldırıp uyarırcasına sallayarak homurdandı.

 

"Bu yaptığın saygısızlığın hesabını daha sonra vereceksin Dağhan! Şimdi hesap vermesi gereken karımın yanına gitmem lazım! "Dağhan umursamaz bakışlarını abisinin üzerinden çekerek aynı öfkeyle bu defa hâlâsına çevirdi. "Sen nasıl bir kadınsın!?" Aynur Hanım şaşkınlıkla yeğenine bakarken Dağhan sözlerine devam etti. "Kocan, yeğenine ve bu evin gelinine iftiraya kadar giden sözler sarf ederken sen sadece izlemekle yetiniyorsun! Yıllardır her olayda yaptığın gibi! Haklıyı, haksızı ayırt edemeyecek kadar kör etmiş aşkın gözünü brovo hala! " Aynur Hanım çaresizce yutkunarak baktı yeğenin gözlerine. Dağhan doğruları söylüyordu elbette ama elinden gelen bir şey yoktu. Dağhan'ın öfkeden çakmak çakmak olan gözleri babaannesini bulunca yaşlı kadın da aynı şekilde karşılık verdi torununa.

 

"İleri gidiyorsun Dağhan! Bu yaptığını gençliğine veriyorum! " Dağhan'ın dudaklarında alaylı bir gülğmseme peydah olurken cevap verdi babaannesine.

 

"İleri gidiyorum öylemi!? Başını alaylı bir şekilde sallayarak yüzünü buruşturdu. " Ailenin büyüğü olarak söz hakkına esas sahip olması gereken kişi sen iken yıllardır bu aileyi iyi ya da kötü, yöneten Eniştem! O hepimizin hayatına hükmetmeye çalışırken ileri giden benim öyle mi? Çocuklarının hayatı hakkın da kararlar alınıp, baskılar kurulurken, oğluna ve gelinine böyle çirkin ithamlar da bulunulurken annem yıllardır hiç bir sorun bulunamadığı halde susmayı tercih ederken ben ileri gidiyorum öyle mi? "Melek Hanım torununun sözleri ve davranışları karşısında sinir krizi geçirdiğini düşünürken İhsan sesini yükselterek karşılık verdi genç adama.

 

"Büyüklerinle konuştuğunu Unutuyorsun Dağhan! O kız bu eve geldiği günden beri sende ki ve abindeki şu değişime bak! Sen hayatın boyunca ilk kez bize karşı sesini yükseltiyorsun farkındamısın evlat!" İhsan'ın sözleri Melek Hanım ve eşi Aynur'un adeta beyninde yankılanırken Suna Hanım gözyaşları içinde izledi oğlunun yakarışlarını. Anne ve kızın içine şüphe tohumu düşerken duyduklarının doğruluğunu onayladı iç sesleri fısıltıyla. " İşte bu kız tam da bunu yapıyor! Babasının, Yunus Toralı'nın yapamadığını yapıyor! Ailemizi parçalamaya çalışıyor! Ve şu davranışlarından görüyorum ki gayette başarılı! " Dağhan histerik bir şekilde gülerek başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Sizin içiniz kararmış! Ne yöne dönsem bu alilenin bir düşmanlığı, bir kavgası, geçmişten gelen bir davası var!" Yaşlı kadının gözleri öfkeyle parlarken Dağhan'ın öfkesi daha büyüktü. Öfkesi diline dökülürken hiç kimseyi umursamadan devam etti. "Ayrıca Loya ve Arya'ya geçmişteki yaşadığınız olaylardan dolayı intikam alacakları konusunda ön yargılı davranırken İhsan Enişte mi hiç düşünmeden ailemize kabul etmenizdeki mantık neydi acaba!?" Diyerek kimsenin sözünü dinlemeden merdivenleri hırsla çıkarak gözden kayboldu. Ortamda oluşan sessizlik uzarken Melek Hanım sıkıntıyla yüzünü sıvazlayarak bıkkınca konuştu.

 

"Ah! Bu çocuk beni deli edecek! Bu neydi şimdi? Neden konuşurken söylediği lafların arkasını önünü düşünmeden hareket ediyor anlamıyorum!" Başını sağa sola sallayarak odasına doğru ilerlerken homurdandı. " Saygısızlık! Başka bir şey değil şu an yaptığı!"

 

"Dağhan dolduruşa geliyor anne! Cahilliğine veriyorum ben bütün sözlerini." Yaşlı kadın damadına dönerek onaylarcasına başını salladı.

 

"Kusura bakma oğlum. Ben uygun bir zaman da uyarırım Dağhan'ı." Suna Hanım gözlerini acıyla devirirken Aynur Hanım çaresiz bakışlarla bakmaya devam etti annesine. Annesi her zaman ki gibi yine damadının tarafındaydı. Bakışlarını annesinden çekerek yengesine doğru yaklaştı.

 

"Ben Dağhan ve Kerim'in söylediği hiç bir söze kırılmam anne. Elimde büyüdüler. Ben onları olmayan evlatlarımın yerine koydum. Ama iki günlük gelinin onları dolduruşa getirerek ailemizi karıştırmasına da sessiz kalamam haberini olsun! " Yaşlı kadın ne düşüneceğini bilemiyordu. Bir tarafı Arya'nın öyle bir kız olmadığını savunurken diğer tarafı Damadının sözlerine hak veriyordu. Arya bu eve gelene kadar evlerinde huzur vardı. O geldiği günden beri ne kavga ne gürültü eksik oluyordu. Kerim, hiç kıyamadığı kardeşine karşı, Arya söz konusu olunca düşmanıymış gibi davranıyordu. Ailesinde çatlaklar oluşuyordu ve o ne yapacağını hiç bilmiyordu. Fakat bu olan bitenin suçunu da Arya ya yüklemek istemiyordu. Başını olumlu anlamda sallayarak temkini elden bırakmadan cevap verdi damadına.

 

"Bende farkındayım oğlum, lakin Arya'nın kötü biri olduğuna şu yaşlı kalbim inanmıyor. Yeni gelin,baba evinden yeni ayrıldı. Haliyle bu eve adapte olana kadar sorunlar olacaktır. Ama ben her şeyin yoluna gireceğinden eminim.Biraz daha anlayışlı yaklaşın bir birinize." Suna Hanım öyle olmayacağını bilerek çaresizce yutkunurken, Aynur Hanım acıyla yengesinin gözlerine bakarak fısıldadı.

 

"Gel yenge seni odana götüreyim. Dinlensen iyi olur. " Orta yaşlı kadın görümcesinin gözlerine içindeki yangını akıtırcasına bakarken o koluna girerek kadını odasına götürdü. İhsan Bey sessizce merdivenlere yönelirken Melek Hanım da düşünceler içerisinde odasına girdi.

 

Tişörtünü hırsla başından çıkaran adam rast gele bir köşeye fırlatarak bağırdı.

 

"Sana söyledim! Dağhan dan uzak dur dedim! Bana olan hıncına onu alet etme diye uyardım!" Kız sessizce elindeki defteri masanın üzerine bırakırken Kerim onun sessizliği karşısında daha da öfkelendi. Arya'nın ilk geceki ve yayla da söylediği sözler aklına gelince eniştesinin nifak tohumları da üzerine tuz biber oldu. Bakışlarını kısarak şüpheli bir ses tonuyla sözlerine devam etti. " Ne konuşuyordunuz Dağhan la!? " Arya kocasının sözleri ile başını hızla kaldırarak kaşlarını çattı. " Gecenin bir vakti, sabahı bekleyemeyecek kadar önemli olan neydi!? " Kerim'in sözleri karşısında gözlerini kapayarak derin bir nefes aldı ve sakin kalmaya çalışarak cevap verdi.

 

"Sizin gibi kalbi kararmış insanların anlamayacağı şeyler! " Kırgın bakışlarını kocasının şüpheyle bakan lacivert gözlerine dikerek masanın üzerindeki laptopunu açtı ve bakışlarını ekrana çevirerek umursamazca sözlerine devam etti."Şimdi izin verirsen biriken notlarımı toparlamam lazım. "Diyerek defterindeki notlarını açıp laptopun tuşlarında parmaklarını gezdirmeye başladı. Karısından net bir cevap alamayan adam içinde büyüyen öfkeyle ellerini masaya sertçe vurru. Arya beklemediği hareket karşısında korkuyla yerinde sıçrarken Kerim karısının üzerine doğru eğilerek öfkeden sıktığı dişlerinin arasından tıslarcasına konuştu.

 

"Seni son kez uyarıyorum Arya! Bana olan öfkene, kırgınlığına karşı sakın başka erkekleri kullanmayı aklının ucundan bile geçirme! Hele Dağhan'ı, kardeşimi bana karşı kullanma ya kalkma inan senin için sonu iyi olmaz! " Kocası öfkeyle konuşurken alıp verdiği sıcak nefesi Arya'nın yüzünü yalayıp geçtikçe kız kendine hakim olabilmek adına büyük bir çaba sarf ediyordu. Kerim'in öfkesi hoşuna gitmişti. Öfkesinin sebebi kendisini Dağhan'dan kıskanması olsa bile Arya'nın gözünde o an eski kıskanç, sahiplenen,sevdiği adam canlanmıştı. Duygularını belli etmemek için yüzünü hafifçe kocasına doğru yaklaştırdı ve sakin bir yüz ifadesi takınarak umursamaz bir tavırla sordu.

 

"Bitti mi? " O kadar konuşmadan, söylediği o kadar sözden sonra karısının umursamaz halleri Kerim'i deliye çeviriyordu. Ne yapmaya çalışıyordu bu kadın? Bu umursamızlık, boş vermişlik havası da neyin nesiydi? Sözlerini, düşüncelerini kale almayacak kadar değersiz miydi artık gözünde? " Söyleyeceklerin bittiyse çalışmama devam etmem lazım. Hayır istersen ömür boyu burada dikile bilirsin umrumda da olmaz ama sen böyle başımda cehennem zebanisi gibi dikilirken dikkatim dağılıyor. "Arya'nın sözleri ile neye uğradığını şaşıran Kerim öfkeden laciverte dönen gözlerini karısının gözlerine dikerek elini masaya sertçe vurdu. Kendini bir hışımla geri çeken adam ağzında dolandırdığı küfürler ile hızla kapıya doğru ilerledi ve odadan çıkarak kapıyı sertçe çarptı. Delirmiş bir şekilde odadan çıkan kocasının ardından keyifle gülümseyen kız eline telefonunu alarak mesajlara girdi.

 

"Yardımına ihtiyacım var. Yarın bir işin yoksa acil görüşe bilir miyiz!? " Yazdığı mesajı seçtiği üç isme gönderirken kendisi tekrar önündeki laptopa döndü. İçinde bulundukları duruma kendi çabaları ile bir çözüm yolu bulacaktı. Yoksa Kerim'i kaybedecek, aşkı saçma bir intikam davası yüzünden avuçlarının arasından kayıp gidecekti. Üstelik bu kocası ile arasına duvarlar örmeye çalışan başka biri tarafından olacaktı. Düşünceler beynini istila ederken sinirle yüzünü sıvazladı ve siyah uzun saçlarını kolundaki toka ile tepesinde toplayarak işine konsantre olmaya çalıştı.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Meyra o günden sonra bir türlü kendini toparlayamamıştı. Babasının yüzüne bakamıyor deyim yerindeyse köşe bucak kaçıyordu. Mehmet bu durumdan hoşnut olmasa da kızının hamileliğinden dolayı duygu geçişleri yaşadığını düşünerek sessizliğini koruyordu. Gerçi diğer iki kızı ile de başı dertteydi ama şu an için önemli olan Meyra idi. Saatini kontrol ederek oturduğu sandalyeden doğruldu ve ceketini astığı yerden alarak omuzlarından geçirip odasından çıktı. Mesai bitimi olduğu için bakışları Doğan'ı ararken onun telefonla ilerde sıkıntılı bir şekilde konuştuğunu görünce adımlarını o yöne doğru çevirdi. Onun geldiğini fark eden Doğan karşısındakine sıkıntıyla cevap verdi.

 

"Aşkım saçmalıyorsun! Ne demek akşamki yemeğe katılmayacağım? Zaten iki gündür izinlisin, babandan köşe bucak kaçıyorsun. Onu ne kadar endişelendir diğinin farkında mısın?" Mehmet'in ağır adımlarla kendisine yaklaşmasını izlerken bir taraftan da Meyra'yı dinliyordu.

 

"Doğan anlamıyorsun beni! Utanıyorum diyorum sana! Yüzüne bakamıyorum! Bir de karşısına geçip hiç bir şey olmamış gibi oturup yemek yiyip sohbet mi edeceğim? "Genç adam başının ağrısının şiddetlenmesi ile burun kemerini sıktı sinirle. Kesinlikle hamilelik Meyra'ya yaramamıştı. Günlerdir mız mız çocuklar gibi yakınıp duruyordu. Orta da abartılacak bir durum varda kendisinin mi haberi yoktu acaba? Tamam hoş bir durum içerisinde değillerdi ama Mehmet babası kızına karşı ne kadar ince düşünceli ise kendisine karşı bir hayli tavır almış ve işkence eder olmuştu. Burada sızlanması gereken birisi varsa bu kesinlikle Meyra değil kendisiydi. Derin bir nefes alarak karşısına geçip sorgularcasına bakan adamın gözlerine bakarak tekrar cevap verdi telefonun ucundaki nişanlısına.

 

"Meyriğim bak ben birazdan devriye ye çıkacağım. Sende Kayra' lar daki yemeğe katılıyorsun. Ben işimi bitirince size katılırım. Şimdi kapatmam lazım. "Meyra akan gözyaşlarını silerek alınmış bir ses tonuyla cevap verdi.

 

"Beni başından mı atıyorsun Doğan!? Bu kadar çabuk mu bıktın benden!?" Meyra'nın sözleri ile kendisini yine yanlış anladığını düşünen Doğan, Mehmet'in öfkeli bakışlarının hedefi haline gelirken elini saçlarına geçirerek öfkeyle çekiştirdi ve yüzünü buruşturarak cevap verdi.

 

"Kızım niye anlamıyorsun sen beni ya! Baban karşımda baban! Böyle davranarak beni biraz daha oyalarsan baban beni kurşuna dizecek haberin olsun! Sende telefonda değil tabutumun başında gözyaşı dökersin artık! " Diyerek telefonu kapatan Doğan ne yapacağını şaşırmıştı artık. Kime, nasıl davranacağını bilemez olmuştu. Bir tarafta Meyra, bir tarafta kayınbabası. Öbür tarafta ise kendi ailesi. Nasıl bir çıkmaza düşmüştü böyle? Niye kimse onun halinden anlamıyordu? İç sesi sanki Doğan la alay edercesine fısıldadı. 'Kadınlar doğumdan sonra lohusalık sendromu yaşıyormuş, acaba bende hamilelik sendromuna mı girdin? " İç sesinin fısıltısı ile kaşları çatılırken bıkkınca yüzünü sıvazlayarak homurdandı. " İyice saçmaladın oğlum! Sen kadın mısın ki hamilelik sendromu yaşıyasın! Onu yaşayan biri varsa kesinlikle Meyra'dan başkası değil! "

 

"Bir sendromun içindeysen bu kesinlikle hamilelik sendromu değil, yediğin bokların sendromu! " Kayınbabasının sözleri ile dışından konuştuğunun farkına varan Doğan bakışlarını mahçupça kaçırdı. Mehmet onun bu çıkmaza düşmüş hali ile içinden eğlenirken belli etmemeye çalışarak sert sözlerine devam etti. " Dur daha sen bunlar iyi günlerin! İki gün sonra göreceğim ben seni!" Yüzünü ekşiten adam damadına biraz daha yaklaşarak kulağına doğru fısıldadı. "Olur olmadık tripler, kıskançlıklar yapacak, her sözüne ağlayacak, gülsen alınacak, üzülsen alınacak. İmkansız şeyler isteyip seni gecenin bir vakti nöbete kaldırır gibi ayağa dikecek. Sen şu günlerinin tadını çıkart bence. İşte o zaman sendrom dediğin şeyi dibine kadar yaşayacaksın! Anandan emdiğin süt burnundan gelecek! " Sözlerini bitiren adam yavaşça geri çekildi ve damadının renginin atmasını keyifle izlerken içine dolan kahkaha isteğini zorla bastırdı. Doğan'ı kendi çocuğu gibi seviyordu. Mert, dürüst, namusluydu. Fakat yaptığı hatanında elbetteki bir cezası olacaktı. Kırılmış, üzülmüş olabilirdi, lakin onlar hatalarının farkındayken cephe almakta yakışmazdı ona. Sonuçta bir zamanlar onlarda gençti. Şimdilik onlara karşı tavırlı olduğunu düşündürüp biraz burunlarını sürtmekte fayda vardı. Bakışlarını kısarak damadını süzdü ve tekrar konuştu. "Şu an yaşayacaklarını düşündükçe yüzünün aldığı şekil işkenceye maruz kalmış bir esir gibi. Ama bak benim yüzüme. " İşaret parmağı ile kendi yüzünü göstererek devam etti. "Şu haline acıyor, ya da üzülüyor muyum sence?" Doğan kayınbabasının yüzündeki donuk ifadeyi inceleyerek kaşlarını olumsuz anlamda kaldırdı. Sinsice sırıtan Mehmet olumlu anlamda başını sallayarak devam etti sözlerine."Üzülmüyorum çünkü sen hak ettin bunları. Az bile ulan sana!" Doğan tekrar bakışlarını kaçırırken Mehmet çaktırmadan gülerek tekrar konuştu. "Şimdi ekibi topla devriye ye çık. İşin bitince de Kayra'lara gel! " Yaşadıklarından dolayı iki arada bir derede kalan Doğan başını olumlu anlamda sallayarak cevap verdi Mehmet'e. Adam aldığı onayla ellerini pantolonunun cebine koyarak çıkışa doğru yöneldi. Giden adamın arkasından saçlarını öfkeyle çekiştiren Doğan kendi kendine homurdandı.

 

"Aklıma sıçayım aklıma! Adam haklı! Her şey müstehak bana! Ben başımdaki dertlere çözüm bulmadan uçkurumun derdine düşersem oda böyle şeytan çarpmışa çevirir işte beni! Ah Meyra Ah! Yaktın ulan beni! " Karşısında kendini çekinik bakışlarla izleyen mesai arkadaşına kaş göz işareti yaptı. Ama Cem hâlâ kendisini ürkekçe izlemeye devam edince elini kaldırarak asabi bir şekilde konuştu. "Ne bakıyorsun oğlum aval aval!? " Doğan'ın agrasif tepkileri ile daha çok tırsan Cem ürkekçe cevap verdi.

 

"Şey komserim siz öyle kendi kendinize konuşunca, bir sorun mu var? " Doğan genç adamın karşısında kem küm etmesi ile dahada hiddetlenerek bağırdı.

 

"Ulan yürü git ekibi topla! Başlatmayın sorununuza da probleminizede! Size ne lan size ne! " Cem adamın sert çıkışı ile hızla uzaklaşırken Doğan adeta çatacak birilerini arıyordu. " Çaylağa bak sen! Sorun mu var mış!? He var ne yapacan!? Güzin abla mısın oğlum sen!? İki dakikada ortamı sobet köşesine çevirecek dingil! "Diye söylenerek kahve makinasına doğru ilerledi. Sert bir kahve içse iyi olacaktı yoksa birilerine kafa göz dalması an meselesi idi.

 

Masada sessizlik hakim ken tabağındaki yemeği didiklemekle meşgul olan üçlünün üzerindeydi tüm bakışlar. Mehmet boğazını temizleyerek sessizliği böldü.

 

"Derya. "Kızın mavi bakışları hızla kendi kahverengi gözleri ile buluşunca Mehmet artık adı gibi emin olmuştu oğluyla gelini arasında bir sorun olduğuna. "Konuştuğumuz gibi sana bir iş ayarladım kızım. " Yunus merakla kızı ve arkadaşının arasındaki sohbeti dinlerken Kayra çattığı kaşlarının altından babasına baktı. " Gazeteci bir arkadaşımın yanında. Seçtiğin bölüm de bunun üzerine olduğu için senin için faydalı olacağını düşünüyorum. " Derya gülümseyerek kayınbabasını onaylarken o sözlerine devam etti. " Bence erken sevinme Levent zor bir adamdır. " Duyduğu isimle Kayra elindeki çatalı sertçe tabağının kenarına bırakarak babasına döndü.

 

"Sen ne zorluğundan bahsediyorsun baba! O adam bildiğin delinin teki! " Oğlunun tepkisi ile Mehmet kaşlarını kaldırırken Derya umursamazca homurdandı.

 

"Benim bir deli olduğumu sürekli vurgulayan sen değil miydin? Ne güzel işte deli deliyi görünce sopasını saklarmış! "Karısının verdiği cevapla Kayra inanmaz bakışlarla bakakalırken Derya bakışlarını tekrar kayınbabasına çevirerek tebessüm edip sözlerine devam etti. " Benim için sorun değil baba." Kadınlar bu durum karşısında sessiz kalırken Yunus'ta damadının yardım istercesine bakışlarını görmezden gelerek onlara ayak uyduruyordu. Bu iki deli madem böyle anlaşıyordu onlar da onların anlaşacağı ortamı büyük bir zevkle yaratırdı.

 

"Ben biraz senden ve kişiliğinden bahsettim." Derya dinlediğini belirtmek için başını sallayınca Mehmet devam etti. "Yanlız onunda bir ricası var. Kendi çekirdekten yetiştirmek istiyor. Yani sürekli yanında staj görür bir pozisyonda olacaksın taki o ne zaman sen bu işi kaptın derse o zamana kadar ve bir şey daha. " Derya'nın bakışları kısılırken Mehmet tekrar sözlerine devam etti. " Her zaman seninle olabilecek bir erkek eleman verdi. Yani her işte yedi yirmi dört onunla olacaksın. "

 

"Neee! Asla böyle bir şey olamaz!" Kayra bakışlarını karısına çevirerek elindeki bıçağı öfkeyle salladı. " Unut! Çıkart aklından çalışmayı falan! Ne demek elin adamıyla yedi yirmi dört beraber çalışmak!? Zaten o Levent denen kart zampara dan hiç haz etmezdim boşuna değilmiş haz etmemem! " Damadının çıkışı ile Yunus gülmemek için dudaklarını dişlerken Mehmet sinirle başını sağa sola salladı.

 

"Sen kimden haz ediyorsun ki ondan haz edesin? Sevimsiz!"Masadakilerin bakışları bir Derya'ya bir Kayra'ya dönerken aralarında esen soğuk rüzgarlara anlam vermeye çalışıyorlardı. Meyra ise bir kaç saat önce Arya'nın anlattıklarını düşünüyor masada olup biteni tınlamıyordu bile. Kerim'in intikam uğruna arkadaşının hayatını mahfede bilceğine inanmazken, oda tıpkı Emir ve Güney gibi bu işte bir bit yeniği olduğunu düşünüyordu. Eğer Kerim intikam için bu evliliği yapmış olsaydı babası ve Araz amcası böyle bir durumda imkanı yok Arya'yı riske atıp Kerim'e destek olmazlardı. Kesinlikle bu işin içinde başka bir iş vardı. Tabağındaki ete çatalını sertçe batırdı. Neden gizli kapaklı iş çeviriyordu babası ve nişanlısı? Hayır kendisinin de yardımı dokuna bilirdi. Sonuçta nişanlısı gibi oda bir polisti değil mi? Hira'nın dürtmesi ile daldığı düşüncelerden sıyrılarak masadaki muhabbete odaklanmaya çalıştı. Bakışları Derya'yı bulurken onun kaşlarını çatarak konuşmasını ilginç bir film izliyormuş gibi seyretti. " Hem sen Erzincan'a gitme kararı alırken bana sordun mu? Sen ne düşünüyorsun diye fikrimi aldınmı!? " Derya'nın sözleri ile masadakiler sorgulayan bakışlarını Kayra'ya çevirirken Yunus bu durum karşısında sessizliğini bozarak konuştu.

 

"Bu ne demek oluyor Kayra? Nereden çıktı şimdi Erzincan meselesi? "Kayra kayınbabsının sorusu ile sıkıntıyla başını kaşırken Mehmet sabredemeyerek sinirli bir şekilde sordu bu defa.

 

"Baban bir soru sordu oğlum cevap versene! Sen yeni evli değil misin? Karını bırakıp nereye gidiyorsun lan? " Derya boşalan tabakları alıp mutfağa geçerken Azra ve Deniz de arkasından kalktı. Onların arkasından kızlar da geçince üç erkek masada baş başa kaldı. Derya annesi ve Azra'nın ısrarlarına dayanamayarak içinde birikenleri hırsla anlatmış, Kayra ise babası ve Yunus'u gitmek için sıraladığı bahanelerle ikna etmişti. Tekrar masada toplanıldığında Mehmet tekrar konuştu.

 

"Derya ben Levent'in yanına vereceği arkadaşı istemedim. Yanında tanıdık biri olsun istedim. O yüzden Kağan la mesai arkadaşı olacaksınız. " Kayra rahatlamışcasına nefesini bırakırken masadaki kadınların, kendisine attığı öldürücü bakışlarının farkında değildi. Derya ise yüzündeki kocaman gülümseme ile karşılık verdi Mehmet'e.

 

"Teşekkür ederim baba. Bu iş Kağan ve benim kendimizi geliştirmemiz için büyük nimet. " Mehmet boş ver dercesine elini havada sallayarak tabağındaki tatlıya yöneldi. Trileçe den bir parça alıp ağzına götürdüğünde yüzü memnun bir gülümseme ile kaplandı. Oğlu olacak şam maymunu çok şanslıydı. Gelini yemek konusunda gayet başarılıydı doğrusu. Doğan'ın da gelmesi ile çay faslına geçilirken Kayra'nın gitme mevzusu nu da masaya yatırmışlardı. Erkekler eğitimi açısından gitmesini uygun görürken, kadınlar Derya'ya yaptığı hatalar yüzünden ikisinin biraz ayrı kalmasında fayda olacağını düşünüyordu.

 

"Yolculuk ne zaman Doğan? " Yunus'un sorusu ile Doğan bakışlarını Meyra'ya çevirerek gülümsedi ve cevap verdi.

 

"Yarın akşam yola çıkacağız Yunus Amca. Meyra uçak yolculuğunu istemediği için araçla gideceğiz. Orada sıkılırsa diye Hayâl ve Hira da geliyor bizimle.Ama öncesinde Maraş'a halamlara uğrayıp ellerini öpüp gönüllerini alalım diyorum.Kadın hastalığından dolayı nisana da gelemedi. Zaten anneler de halamı ziyaret için Maraş'a gelmişler.Hep birlikte geçeriz Kilis'e artık." Yunus anladım dercesine başını sallayarak çayından bir yudum alırken bu defa Meyra konuştu.

 

"Biz konuşup karar verdik Derya'da bizimle geliyor Doğan. " Erkekler Meyra'nın sözleri ile bakışlarını ona çevirdi. Doğan daha yeni evli bir kadının kocasından ayrı kalmak istemesine anlam veremezken Kayra itiraz etmek için ağzını açmıştı ki annesinin öfkeli bakışlarını görünce geri kapamak zorunda kaldı. Mehmet bir şeyler döndüğünden artık emin olurken bu defa Yunus konuşmaya girdi.

 

"Meyra cığım iyi hoş düşünmüşsünüzde bunlar yeni evli. Bırakın da biraz evliliklerine adapte olsunlar kızım. Zaten bir kaç hafta içinde Kayra Erzincan'a gidecek malum baş başa kalsalar iyi olur. " Diyerek ima ile baktı karısına sende destek olsana dercesine. Kızı ve damadının arasında bir sorun olduğundan oda emindi fakat böyle ayrı gayrı takılırlarsa sorunun büyümesinden korkuyordu adam. Sonuçta kendileri de geçmişte evliliklerinde sorunlar yaşamış ayrı kaldıkça sorunlar dahada dallanıp budaklanmıştı. Kızının ve daamadının aynı şeyleri yaşamasını istemiyordu. Birlikte olurlarsa sorunu daha çabuk halledeckenlerine inanıyordu. Karısının boğazını temizlemesi ile bakışlarını ona çevirmiştiki, onun sen karışma dercesine attığı bakışlarla şüphesi daha da arttı.

 

"Canım adapte olacak ne var. Onlar genç daha, her şeye kolayca adapte olurlar. Hem bırak kızımız da gitsin. Onun içinde biraz değişiklik olur. Malum her şey üst üste geldi. " Derya'nın sözleri ile Yunus onaylarcasına başını sallarken şüpheli bakışlarını damadına çevirdi. Bu hırtapoz ne yapmıştı da bu kadınlar kızını yollamak için el birliği ile çabalıyordu. Geçmişte kadınların el birliği ile yaptığı oyunlar gözlerinin önünde canlanınca yüzünü buruşturarak bardağındaki kalan çayını hızla yudumlayıp bir den ayaklandı. Kesinlikle bu işe karışıp geçmişte yaşadıklarını tekrar yaşamak istemiyordu. Damadı olacak salak ne halt ettiyse kendi başının çaresine baksa iyi olurdu. Herkes Yunus'un ani kalkışı ile ona dönerken o ortaya konuştu.

 

"Hadi kalkalım artık. Malum çocukların dinlenmesi lazım yarın yola çıkacaklar. " Yunus taki değişimin farkına varan Mehmet ne olduğunu anlamak istercesine bakarken bu konuyu daha sonra halletmeyi aklına not alarak ayaklandı.

 

Herkes yavaş yavaş dağılırken Yunus bilerek arkaya kalmıştı. Damadına yaklaşarak kulağına fısıldadı.

 

"Ne bok yediysen adam gibi temizle! Eğer bu kadınların damarına basar da geçmişte yaşadıklarımızı, şu yaşımızdan sonra tekrar yaşamamıza neden olursan ibreti alem için vururum lan seni! Analarınızın sağı solu belli olmaz! Ben bu yaşımdan sonra ele güne maskara olamam! " Diyerek geri çekilip damadının rengi atan yüzüne öfkeyle baktı ve kapıdan çıkarken ima ile homurdandı. "Söylediklerimi unutma damat!" Kayra kayınbabasının üstü kapalı tehdidi ile sertçe yutkunurken Derya onun ne durumda olduğunu umursamadan odasına doğru ilerledi. Arkasından seslenen kocasına aldırış etmeden odaya girerek kapıyı yüzüne sertçe çarptı.

 

Saatlerdir ilerledikleri yolda hepsinin aklında farklı düşünceler vardı. Doğan gerçeği Meyra'ya nasıl açıklayacağını düşünürken Meyra, hâlâ Arya ile yaptığı görüşmede takılı kalmıştı. Babasını geçmişti ama Doğan neden saklamıştı her şeyi ondan? İçindeki şüpheler artarken şimdi de Doğan'ın kendisi ile evlenmek isteyişinden bile şüphe eder olmuştu. Hayâl'in aklı ise karma karışıktı. Bir taraf ta Mehmet, bir tarafta sürekli sıkıştıran eski nişanlısı ve ailesine bir türlü Mehmet mevzusunu açamayışı. Yanında oturan Derya'ya bakışları kayınca onun dalgın hali dikkatini çekti. Onun gibi olabilmeyi ne kadar çok isterdi. Mücadeleci, savaşçı bir yapısı vardı. Ne olursa olsun kendi bildiği doğrudan şaşmıyordu. Onun yerinde başka bir kız olsaydı Kayra'yı boşamakla kalmayıp herkese rezil etmişti. Ama Derya yaşından daha olgun düşünerek bir kaç günlük evli olsa bile yuvasını kurtarmak için çabalıyordu. Belliki seviyordu Kayra'yı. Hayâl'in yüzünde buruk bir tebessüm oluşurken Hira ise babasının yaptıklarını düşünüyordu. Bir yabancıya aşk olmuştu. Dinleri, dilleri, ırkları ayrıydı fakat yüreğine söz geçiremiyordu. Babası ise işi yokuşa sürmek için olmadık bahaneler üretiyordu. Sevdiği adam ve babası arasında sıkışıp kalırken ne yapacağını şaşmış bir haldeydi. Derya ise ne yerde ne gökteydi. Hastaneden dönerken Kayra'nın Erzincan'a gideceğini öğrenmişti. Kendine yaptığı onca şeyden sonra hiç bir şey olmamış gibi çekip gitmek isteyişi, evliliği için boşa kürek çekiyormuş izlenimi veriyordu Derya'ya. Lakin sabırlı ve dirayetli bir yapıya sahipti. Kayra bey istediği kadar kaçabilirdi bu sevdadan ama kafasına koymuştu gün gelip bu yaşattıkları için önünde diz çöktürecekti o düşünce yoksunu deli kocasına. Hırsla başını sallarken Doğan'ın sesiyle herkes daldığı düşüncelerden sıyrıldı.

 

"Evet. Ankara, Kahramanmaraş arası yolculuğumuz an itibari ile sona ermiştir. Doğan turizm aş' yi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz efendim. Umarım hizmetimizden memnun kalmışsınızdır." Hayal ve Hira, Doğan'ın sözleri ile kıkırdarken Derya geçen gece Doğan'ın kayınbabası ile konuştuğu mevzuyu hatırlayınca yüzünü buruşturarak hırçınca baktı. Ne olursa olsun Meyra'yı kandırıyordu. Gözünde bir yalancıdan farkı yoktu Doğan'ın. Gerçi kayınbabasına da kızgındı ama şimdilik sesini çıkartmayacak işin aslını öğrenmeye çalışacaktı. Herkesten önce araçtan inerek etrafını süzdü. Önünde durdukları gösterişli konağı umursamaz bakışlarla süzerken kapıdan aceleyle çıkan adamları izledi. Yüzü buruşmuş, saçları kırlaşmış yaşlı kavruk tenli bir adam el göğüs Doğan'a doğru koştu ve eline uzanarak öpmeye yeltendi.

 

"Hoş gelmişsiniz ağam! "Doğan eline eğilen adamın omzuna dokunarak geri doğrulmasını sağlarken o eğilip yaşlı adamın elini öpüp kucakladı.

 

"Hoşbulmuşuz Celâl abi. " Meyra çekingen bir şekilde onları izlerken Derya'nın bakışları herkesi incelercesine dikkatliydi. Kapıdan fırlayan beş altı yaşlarında bir çocuk Doğan'a doğru koşarak bacaklarına sarıldı.

 

"Babam gelmiş! Babam gelmiş! " Kızlar şaşkınca ikiliyi izlerken Meyra onlara yaklaşıp fısıldayarak durumu açıkladı.

 

"Doğan'ın abisinin oğlu. Babası öldüğünde çok küçükmüş. Büyüdükçe Doğan'ı baba yerine koymuş. O yüzden öyle hitap ediyor. " Hayal anladım dercesine başını sallayarak üzgün gözlerle Doğan'ın çocukla ilgilenişini izlerken Derya bildiği gerçeklerden dolayı şüpheyle baktı ikiliye. Hira ise durumu bildiği için hiç yadırgamamıştı bu manzarayı. Valizler araçtan indirilirken iri yarı bir kadın ve yanında onun yaşlarında ama güler yüzlü bir kadınla,zayıf, narin genç bir başka kadın konağın kapısında belirdi. Güler yüzlü olan yaşlı kadın yüksek ve sert bir ses tonuyla konuştu.

 

"Sokakta mı hoş beş edeceğiz Doğan ağa!? Hele içeriye buyrun. " Kadının otoritesi konuşmasından bile belli olurken Doğan, Meyra'nın elinden tutarak hızla yaşlı kadına doğru ilerleyerek elini öpüp alnına koydu. Aynı işlemi Meyra'da yaptıktan sonra kadın bakışlarını diğerlerine çevirerek takılarla dolu kolunu kaldırıp içeriyi işaret etti. " Haydi içeri buyrun. Yeter dışarda eyleştiğiniz. " Doğan yeğenini kucağına alarak Meyra'nın elini tekrar tutup içeri geçerken kızlarda arkasından ilerledi.

 

Terastaki sedirlere oturan ev halkı bir birini incelerken hala köşesine geçerek misafirlerine bakıp gülümseyerek konuştu.

 

"Hepiniz de hoşgelmişsiniz. " Kızlar sırayla iki yaşlı kadının elini öperek tekrar yerlerine geçerken Doğan'ın annesi yanında dikilen genç kadını işaret ederek,Derya ve Hayâl'e dönüp konuştu.

 

" İlk gelinim Sanem!Ölen oğlum Cihan'ın eşi." Derya'nın bakışları şaşkınlıkla açıldı. Demek Doğan'ın eşi bu kadındı. Bakışları incelercesine dolaştı kadının yüzünde. Kar gibi beyaz teni gece karası saçları ve mavi gözleri vardı. Burnuna taktığı zarif hızma kızın güzelliğine ayrı bir hava katarken ellerindeki kırmızı kınalar beyaz teninde gelincik çiçeği açmış gibiydi. Doğrusu Doğan'ın karısını bu kadar genç ve güzel beklemiyordu. Kızın mavi gözleri ile kendi mavi haraleri çarpışınca o bakışlardaki acı Derya'nın içini sızlatmıştı. Neydi kızın gözlerindeki acının sebebi. Üzerine kuma gelmesi miydi? Hala'nın sesiyle daldığı düşüncelerden sıyrıldı.

 

"Sanem!" Genç kadın tedirgin bir şekilde yaşlı kadına bakarak cevap verdi.

 

"Buyur Hala. "

 

"Misafirlerimiz uzun yoldan geldi odalarını göster kahvaltıya kadar dinlensinler. Zelal'e de söyle kahvaltıyı hazırlamaya başlasınlar.Ben de odama çekilerek kahvaltıya kadar biraz dinleneyim.Malum yaşlılık ve hastalık zorlamaya gelmiyor bünyeyi." Genç kadın başını sallayarak yaşlı kadını onaylarken kızlarda ayaklanmıştı bile. Meyra yerinden kalkarken Doğan onun gerginliğini azaltmak istercesine kendisine doğru çekip şakağına küçük bir öpücük bıraktı. Meyra'nın uyaran bakışlarına aldırmadan çapkınca göz kırptı. Utançtan kızaran kız kaçamak bakışlarla halayı ve kayınvaldesine çekingen bir şekilde bakarak fısıldadı.

 

"Kahvaltıda görüşürüz. " Hala başını sallayarak Meyra'yı onaylarken kayınvalideside yüzünü buruşturarak gelininin gözden kayboluşunu izledi. Bakışlarını oğluna çevirerek bir süre onun yorgun yüzünü inceledi.

 

"Ona Sanem le olan evliliğinden bahsetmemişsin anlaşılan! "Doğan geriye yasladığı başını kaldırarak annesinin sözlerine karşılık yüzünü buruşturdu.

 

"Onun mu? Nişanlımın adı Meyra ana! Alış artık! Ve onunla konuşurken biraz daha dikkatli ol. Meyra yönetilmeye yatkın bir kız değil! O Sanem gibi değil!" Yaşlı kadın başını olumlu anlamda sallarken Doğan derin bir nefes alarak sözlerine devam etti. " Soruna gelecek olursak evet söyleyemedim. Evlendikten sonra açıklıyacağım durumu. "

 

"Yazık ediyorsun Doğan! O kız Sanem'le neden evlendiğini anlamayacaktır. Zaten babasıda bi alem! Senin evli olduğunu bile bile kızının hayatını mahvediyor. " Doğan zaten gergin olan sinirleri yüzünden annesinin sözleri ile biraz daha sinirlenmişti.

 

"Mehmet baba benim kızına olan sevdamı görüyor ana! Senin görmek istemediğin yıllardır beni yakan o sevdayı görüyor! "Kadın başını sağa sola sallayarak tekrar oğluna döndü.

 

"Oğlum bende görüyorum, anlıyorum da seni ama siz beni anlamıyorsunuz. Meyra kabul etmez! Her şey için geç olmadan o kızın vebalini de almadan gel vazgeç bu işten! "Doğan hızla oturduğu yerden kalktı. Kötü bir söz söyleyip annesinin kalbini kırmamak için sakin olmaya çalıştı. Ellerini saçlarından geçirdi ve dişlerini sıkarak tısladı.

 

"Ana yeter! Ben ne olursa olsun vazgeçmeyeceğim Meyra dan! Sen de Vazgeçmem için ümitlenme! Artık çok geç!" Yaşlı kadının kaşları çatılırken Doğan sinsice gülümseyerek merdivenlere doğru ilerledi. " Kahvaltıya kadar bende dinlensem iyi olacak. " Kadın oğlunun arkasından bakakalırken aklına düşen soruları yutmak zorunda kaldı.

 

Kahvaltı masasında herkesin şaşkın bakışları Meyra'nın üzerindeyken Derya bildiği küçük sırla onun bu haline gülümsemekle yetindi. Yaşlı kadın yanındaki gelinini dürterek bakışları ile Meyra'yı işaret etti.

 

"Sanem şuna bak hele! Löp löp yutuyor bu!" Sanem, Meyra'nın yiyişini tebessümle izlerken yaşlı kadın hayretle baktı. " Sanki yediği çaman değil de bal kaymak! Nasıl yiyor, alışkın değil acı dokunur falan sonra Doğan la biz papaz olmayalım? " Aklındaki şüphe giderek artarken bakışları kızın karnına doğru indi.

 

"Bırak ana yesin kız. Doğan ağam yanında. İstese müdehale edebilir sonuçta." Kadının bakışları oğluna dönerken onun sırıtarak nişanlısını izlemesi ile kadın şaşkınca dudaklarını büktü.

 

"Baba!"Doğan nişanlısının üzerindeki bakışlarını yeğenine çevirdi.

 

"Söyle aslan parçası." Çocuk bardağındaki meyve suyunu içerek tekrar Doğan'a döndü.

 

"Antep'e gidecek miyiz oyuncak müzesine? Geçen sefer bir daha ki gelişimde gideriz demiştin. " Çatalını taktığı yumurtayı yiğeninin ağzına uzatan Doğan başını sallayarak gülümsedi.

 

"Tabiki gideceğiz." Yaşlı kadın oğlu ve torunun konuşmaaına kulak kabartarak memnuniyetsizce homurdandı.

 

"Her gelişinde el kadar çocuğun peşine takılıp o park senin bu oyuncak dükkanı benim ipini koparmış it gibi dolanıyorsun!" Kadının sözleri hala başını olumsuz anlamda sallarken kızlar şaşkınca ona baktı.Doğan ufak bir kahkaha patlatınca onun kahkahası ile daha da öfkelenen kadın tekrar homurdandı. " Sen bir ağasın! Hiç bir şeyle ilgilendiğin yok! Varsa yoksa işin ve bu veletin istekleri! Birazda işlerle ilgilen oğul! Amcanın oğlu ağalığı almak için alaca kuşlar gibi tepemizde dolanırken sen nelerle uğraşıyorsun! Üstelik düğün hazırlıkları ile ilgilenmen lazım. Şimdi el kadar çocuğun peşine takılıp müzeydi, oyuncaktı gezmenin sırası değil! " Küçük çocuk ninesinin sözleri ile dudaklarını büküp sessizliğe bürünürken onun düşen yüzüyle Doğan çatalını tabağının kenarına sertçe bırakarak kızgın bakışlarını annesine çevirdi.

 

"Dilaan! Oğlan yeni geldi daha rahat bırak. Böyle yaparak kaçıracaksın temelli demedi deme. " Görümcesinin sözlerine burun kıvıran yaşlı kadın bu defa oğlunun tepkisi ile karşılaştı.

 

"Madem Aslan ağalığı bu kadar çok istiyor buyursun yapsın ana! Benim ne ağlıkta, ne de o topraklarda hükmetmekte gözüm yok! " Kadının yüzü bariz bir şekilde öfkeyle gerilirken Meyra, nişanlısını uyarmak için elini bacağına götürerek hafifçe dokundu. Bakışları kızın elinin dokunduğu yere kayarken Doğan onun ne yapmaya çalıştığını anlayarak sakinleşmek için derin bir nefes aldı ve sözlerine devam etti. " Size baştan da söyledim. Ben ağalık falan istemiyorum! Ama sen anlamamakta ısrar ediyorsun! Böyle olmasını sen istedin ana! Şimdi şikayet etmeye hakkın yok! " Kadın öfkeyle nefesini ciğerlerine çekti ve bakışlarını masadakilerin üzerinde gezdirerek sinirden titreyen sesiyle cevap verdi oğluna.

 

"Neyse, bunu konuşmanın ne yeri, ne de zamanı. Misafirlerin önünde tartışmaya hiç lüzum yok. " Aslında misafirler umrunda değildi.Görümcesi oğluna destek çıktığı için kapatmıştı konuyu.Hayal ve Hira sesizce kahvaltılarına devam ediyormuş gibi görünürken Derya anne ve oğul arasındaki tartışmayı pür dikkat dinliyordu. Meyra ise ortamın daha fazla gerilmesini istemeyerek nişanlısının eline uzanarak kendisine bakmasını sağladı.

 

"Annem haklı. Bu konuşmayı yapmak için bence uygun bir ortam değil şu an. Bunlar sizin ailevi meseleleriniz. " Kızın sözleri ile Doğan olumlu anlamda başını salladı. Annesinin laftan anlayacağı yoktu. Ağalık falan istemiyordu. Sevdiği bir mesleği, kurulu bir düzeni vardı. Sevdiği kadın yanındaydı. Sırf annesi bu ağalık sevdasından vazgeçsin diye mecbura kalmadıkça Kilis'e gelmiyordu bile. Fakat annesi vazgeçmek yerine daha da üzerine gelir olmuştu. En iyisi Aslan la konuşup bu meseleyi kökten halletmekti. Madem ağalığa bu kadar hevesliydi o zaman istediğini ona verecekti. Aldığı kararla tekrar yiğenine dönerek başını okşadı.

 

"Bu gün Meyra yengenle ve misafirlerimizle ilgilenmem lazım. Ama yarın söz seni oyuncak müzesine götüreceğim." Çocuğun bakışları mutlulukla parlarken Doğan bakışları ile çocuğun önündeki tabağı işaret etti. "Şimdi kahvaltını yap bakalım. " Mirhan sevinçle başını sallayarak tekrar tabağına odaklanırken hala Doğan'ın yiğenine karşı olan sevgisine içi sızlayarak baktı.

 

"Önce sıpalar eşşeklerin arkasına takılırdı şimdi eşşekler sıpaların arkasına takılıyor! Rabbim sonumuzu hayır etsin! " Yaşlı kadın elindeki peçeteyi masaya bırakarak sertçe sandalyesinden kalktı ve odaya doğru ilerledi. Derya kadının söylediği sözlerle tuttuğu kahkahasını serbest bırakırken masadaki diğerleri de ona eşlik edince Derya çay kaşığına koyduğu zeytini Mirhan'ın tabağına fırlatarak çocuğun şaşkınca kendisine bakmasını sağladı.

 

"Heyy! Asma suratını yakışıklı! Bak ben baban ve Meyra yengenle düğün alışverişine gitmek istemiyorum. Onlar çok sıkıcı. İkimiz gezelim mi ne dersin? Hem belki Hira ablan ve Hayâl de bize katılır. Sen bize Maraş'ı gezdirirsin oldumu? " Derya'nın mavi gözlerindeki çocuksu parıltılar Mirhan'ın dikkatini çekerken çocuk ona hayran olmuşcasına baktı.

 

"Bir arkadaşım bura da görev yapıyor. Hastaneye uğrayıp onu ziyaret edeceğim." Hayal'in sözleri ile çocuk yüzünü buruşturdu.

 

"Ben hastaneyi sevmiyorum. Oraya gitmeyiz değil mi Derya? " Kız olumsuz anlamda başını sallarken Hayâl tekrar konuştu. "Tamam siz gelmeyin ben size sonra katılırım. " Belirgin bir şekilde rahatlayan çocuk sandalyesinden inerek havalı bir şekilde elini saçlarından geçirerek konuştu.

 

"Kızlar hazır olun! Size en güzel dondurmayı ısmarlayacağım. " Kızlar onun bu haline gülerken Mirhan işaret parmağını kaldırarak Hira'ya bakıp tekrar konuştu. " Bu defa kıvırtmadan yürü Hira abla. Geçen sefer senin yüzünden başım belaya girecekti. " Sözlerini bitiren Mirhan göz kırparak koşar adımlarla odasına giderken masadakiler ağzı açık bir şekilde bir birlerine baka kalmıştı.

 

Meyra ve Doğan Kilis'te ki konakta onlara ayrılan odalarını düzenlemek için ufak tefek eşyalar beğenirken, bir taraftan da düğün alışverişini yapıyorlardı. Doğan dinlenmesi için her yarım saatte bir Meyra'yı bulduğu yere otuttururken kız artık boğulacak dereceye gelmişti. Bir yandanda Doğan'ın bu pimpirikli hallerini daha fazla çekmemek için bütün alışverişi bu gün bitirmek istiyordu. Elindeki bardağı masaya bırakarak oturduğu yerden kalktı ve kendisine onaylamaz bir şekilde bakan nişanlısına bıkkınca bakarak konuştu.

 

"Kalkmayı düşünüyor musun? Hamile olan sen misin ben miyim anlamadım! Her bulduğun fırsatta oturuyorsun! Bu alışveriş bu gün bitecek Doğan! "Genç adam da ayaklanarak cebinden bir miktar para çıkartıp masaya bıraktı ve Meyra'nın eline uzanıp tutarken cevap verdi.

 

"Senin ve bebeğimizin sağlığını düşündüğüm için ağırdan alıyorum Meyriğim. Sabahtan beri ayaktasın." Meyra gözlerini kırpıştırarak şaşkınca Doğan'a baktı.

 

"Sabahtan beri iki adımda bir oturuyoruz ve sen hâlâ ayakta olduğumu söylüyorsun öyle mi? " Meyra'nın sözlerine umursamazca omuzlarını silken adam endişeli bir ses tonuyla tekrar konuştu.

 

"Uzun bir yolculuk yaptık ve sen neredeyse hiç dinlenmeden alışverişe çıktın. O yüzden sonuçlarına katlanacaksın güzelim. Ben dinleneceksin diyorsam dinleneceksin. " Meyra'nın homurdanmalarına aldırmadan çekiştirerek önünde durdukları mağazaya soktu. Kızın bakışları anlamsızca mağazada dolanırken Doğan önüne geçerek başıyla etrafı işaret etti.

 

"Hadi istediğini seç beğen. Sen hangisini istiyorsan onu alacağım. " Meyra şaşkın şaşkın nişanlısına baktı ve sonunda idrak ettiği şey karşısında dişlerinin arasından tıslayarak çemkirdi.

 

"Doğan iyice saçmalıyorsun artık! Daha beş haftalık bebeğe genç odası alındığı nerede görülmüş!? Hem Kilis'te kilerin suyumu çıktı da Maraş'tan alıyoruz? Üstelik annenlerin önünde beni küçük düşürmek mi senin niyetin!? Bu mobilyalar konağa gelince hakkımda ne düşünürler hiç hesaba kattın mı!? " Saçlarını öfkeyle geriye doğru attıran kız sert adımlarla mağazadan çıkarken Doğan düşünceli bir şekilde başını kaşıyarak arkasından koşturdu. Nişanlısı hızlı adımlarla ilerlerken o tekrar konuştu.

 

"Yavrum, ne var bunda bu kadar kızacak? Bir daha fırsatımız olmaz diye tek seferde bütün alışverişi yaptık deriz. " Nişanlısının sözleri ile Meyra başını sağa sola sinirle sallarken Doğan devam etti. "Kız yada erkek hangisi yolda bilmediğimiz için rengine karar veremediysen onu da düşündüm ben. Sarı renk seçeriz ikisine de olur. " Meyra bir hışımla Doğan'a dönerek korkuyla baktı adamın iri gözlerine.

 

"Allah aşkına sen bir daha düşünme Doğan! Sarı nedir ya!? Ben sarı renginden nefret ederim! Benim çocuğum civciv mi!? Sen bana tavuk mu demek istiyorsun!? Of Doğan! Of!" Dolan gözlerini nişanlısından kaçırarak bu defa daha sert adımlarla çıkışa doğru ilerledi. Adam ise yüzünü buruşturmuş bir şekilde ne yapacağını bilemeyerek kalakalmıştı.

 

"Ne dedimki ben şimdi?" Elini gür saçlarının arasına geçirerek homurdandı. "Sarı rengi civcive bağlayıp, oradan da kendisini tavuk olarak nitelendirdi kız ya! Vay arkadaş bu nasıl bir hormonmuş? Resmen benim kadınımın içinde hayvanlar aleminden bir çiftlik üretti beş hafta da!" Meyra'nın kapıdan çıktığını görünce toparlanarak koşar adımlarla peşinden gitti. "Dokuz ay nasıl geçecek!? Ben şimdiden Meyriğimi mumla arar oldum Allahım! " Kapıdan çıkan adam telaşla bakışlarını etrafında gezdirdi. Meyra'nın kaynamış mısır almak için beklediğini görünce yüzünde kocaman bir gülümseme peydah oldu. " Anlaşılan benim başımın etini yemek yerine, kendine yiyecek bir şeyler bulmuş." Yüzündeki gülümseme ile nişanlısına doğru yaklaştı.

 

Kızlar Mirhan la gezip eğlenmiş, yorgunluktan kendilerini konağa zor atmışlardı. Akşam yemek masasında Mirhan gün içerisinde yaptıklarını anlatırken Derya'ya dönerek hayran bakışlarla gülümsedi.

 

Doğan'ın çalan telefonu masadaki sessizliği bozarken Meyra ekranda gördüğü isimle homurdandı.

 

"Bakıyorum da babamla arandan su sızmıyor." Telefona cevap vermeden Meyra'ya döndü.

 

"Ne olmuş? Kıskandın mı yoksa? "

 

"Kıskandım! Beni araması gerekirken artık ne den seni arıyormuş? " Kaynanası Meyra'nın sözlerine gözlerini devirirken, hala ikili arasındaki tartışmayı eğlenerek izliyordu. Doğan nişanlısının burnunu sıkarak muzipçe göz kırptı ve hâlâ çalmaya devam eden telefonuna cevap verdi.

 

"Efendim baba. "

 

"Nasılsınız? Meyra ve kızlar nasıl?"

 

"Hepside çok iyi baba." Mehmet önündeki dosyayı kaldırarak bakışlarını üzerindeki resimde dikkatle gezdirdi ve sıkıntılı bir şekilde konuşmaya başladı.

 

"Doğan acilen Ankara'ya dönmen lazım oğlum! Mümkünse ilk uçakla! "Doğan'ın bakışları nişanlısına dönerken ınunda dikkatle kendini izlediğini görünce sıkıntıyla cevap verdi.

 

"Baba daha yeni izne ayrıldım.Üstelik Kilis'e geçemedik daha. Hâlâ Maraştayız. Bir sorunmu var? " Mehmet yüzünü buruşturarak önündeki dosyayı incelemeye devam ederken Doğan bu kadar acil ne olduğuna dair fikir yürütüyordu kendince. Meyra ve masadakiler ise anlam veremediği konuşma karşısında dikkatle Doğan'ı izliyordu. Elindeki dosyayı masaya geri bırakan adam derin bir nefes alarak cevap verdi damadına.

 

"Telefonda hal olacak bir mesele değil oğlum. Dediğim gibi ilk uçakla buraya gelsen iyi olur. Sorunu halle de bilirsek hafta sonuna birlikte döneriz Maraş'a. Oradanda hep birlikte Kilis'e geçeriz. Hem nikahta da Meyra'yı yanlız bırakmamış oluruz. " Doğan Mehmet'in sözlerini onaylayarak telefonu kapattı ve kapıda duran genç adama seslendi.

 

"Remzi! Acil Ankara'ya uçak bileti ayarlayın. En erken kaçta uçuş varsa o olsun! " Genç adam başını sallayarak Doğan'ı onayladı ve hızla gözden kayboldu. Nişanlısının sözleri ile Meyra telaşla konuştu.

 

"Bir şey mi var? Biri ne bir şey mi olmuş Doğan!? " Diğer kızlarda paniğe kapılırken Doğan nişanlısının eline uzanarak güven vermek istercesine sıktı.

 

"Sakin ol! Bir şey olduğu yok bebeğim! Sadece bir görev için Ankara'ya gitmem gerekiyor. " Meyra inanmayan bakışlarla ona bakarken adam onu rahatlatmak için yüzüne bir gülümseme takındı ve sözlerine devam etti. " Hem dönüşte babamlarla geleceğiz. Nikahta yanında olacaklar mış. " Meyra, Doğan'ın sözleri ile tuttuğu nefesini bıraktı.

 

"Şükürler olsun ki kötü bir şey yokmuş." Bakışlarını Doğan'ın yüzünde aşkla gezdirerek kulağına yaklaşarak fısıldadı. "Dikkatli ol ve çabuk dön aşkım! " Genç adam gülümseyerek başını olumlu anlamda salladı ve şakağına bir öpücük bırakarak geri çekildi.

 

"Tövbe Estağfurullah! Başımıza taş yağacak taş! Bizim zamanımızda ibadette gizli olurdu kabahatte! Bu ne ulu orta yerde öpmeler koklamalar! Oğlum dul kadın var, kocasından ayrı taze gelin var. Ayıptır! Gönülleri kırılır! O ne öyle şap sup öpüyorsunuz, hayvanlar gibi koklaşıyorsunuz!?" Masadaki kızlar kadının sözleri ile kahkahalarını zor tutarken yaşlı kadın devam etti. " Evcilik bunlar, hep oyun! Aşkım ne!? Güzelim, bebeğim ne? "Öfkeyle elini kaldırarak Meyra'yı işaret etti yaşlı kadın. " Bebek ne? Bebek mi bu? Kazık kadar kadın!" Meyra ve Sanem de dahil masadaki kızlar kahkahalarını serbest bırakırken Hala kadının sözleri karşısında Doğan da dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamayarak annesine yaklaşıp başına bir öpücük bıraktı.

 

"Emrin olur Sultanım! Sen bizim odayı hazırlattır ben kabahatimi de ibadetimi de odamda yaparım aşkitom! "Diyerek masadaki kahkahaların arasında annesinin yanağından bir makas almıştıki kadın oğlunun eline sert bir fiske indirerek kükredi.

 

"Höst! Ben it miyim!? Aşkitom ney miş? Fini köpeğimiyim ben!? Sen ne demek istiyorsun Doğan!? "

 

"Ağam iki saat sonraya biletinizi ayırttım. "Remzinin sözleri ile Doğan başını sallayarak masadakilere çevirdi bakışlarını.

 

"Size afiyet olsun. Benim hazırlanmam lazım hafta sonu görüşürüz. " Diyerek odasına doğru ilerledi. Meyra, nişanlısın kendisi ile vedalaşmadan ayrılmasına bozulurken telefonunun mesaj sesi ile bakışlarını masanın üzerindeki telefona çevirdi ve ekranda gördüğü isimle direk mesajlara girdi.

 

"Asma o ay parçası yüzünü. Senden bir veda öpücüğü koparmadan şuradan şuraya gitmem. " Doğan'ın sözleri ile Meyra'nın yüzünde bir tebessüm oluşurken ikinci bir mesaj belirdi ekranda.

 

"Yarım saat içinde odanda ol! "

 

Doğan'ın gidişinin üzerinden iki gün geçmişti. Eksikleri kızlar ve Sanem le tamamlarken arada Doğan'la telefonda konuşuyor onun sesindeki tuhaflıktan bir şeylerin ters gittiğini anlıyordu. Elinde telefonla konağın terasında sırtını yastıklara vermiş yıldızları seyrediyor bir yandanda Doğan la konuşuyordu.

 

"Aldınız mı biletleri? "

 

"Aldık güzelim. Senin ailen ve ben uçakla geleceğiz diğerleri arabaları ile gelmeyi tercih ettiler. Biz yarın akşam orada oluruz. Onlar da pazar akşamı gelirler ancak. " Doğan'ın sesindeki tuhaflığa anlam veremeyen kız tam ağzını açıp ne olduğunu tekrar soracakken konağın kapısı büyük bir gürültüyle açılarak birden içeriye eli silahlı kalabalık bir grup adam daldı. Meyra apar topar yerinden fırlarken en öndeki adam sesi Maraş'ı inletircesine kükredi.

 

"Saneeeem!" Meyra'nın kaşları anlam veremediği bu olay karşısında hızla çatılırken elindeki telefonu kapatarak cebine sıkıştırdı ve ne olup bittiğini anlamak için merdivenleri hızla inerek önce odasına girdi. Çekmecedeki Silah'ını alarak emniyet kilidini açtı ve beline yerleştirerek hızla odadan çıkıp avluya doğru yönelmiştiki adam tekrar kükredi.

 

"Saneeem!" Hira, Hayal ve Derya odalarından fırlayarak şaşkınca trabzanlara doğru ilerleyip avluda olup biteni şaşkınca izlerken Dilan Hanım ve Sanem de aynı anda odadan çıkmıştı ki hala gördüğü adam karşısında elini göğsüne koyarak şok olmuş bir şekilde bakakaldı. Yaşlı kadın yaşadığı şokun etkisine dayanamayarak kendini arkasındaki koltuğa bırakırken üç kadın da adeta donup kalmıştı.Adamın bakışları genç kadının mavi gözlerinde takılı kalırken Dilan Hanım şaşkınlıkla bağırdı.

 

"Sen! Sen yaşıyorsun?" Meyra kayın validesinin sözleri ile bakışlarını ona çevirirken adama doğru temkinle yaklaştı. Demekki kayınvalidesi bu adamı tanıyordu. Adamın dudakları alaylı bir şekilde kıvrılırken yaşlı kadına cevap verdi.

 

"Yine başaramadın Dilan Hanım!" Kollarını açarak alay dolu bir kahkaha attı. " Bak kanlı canlı karşındayım!" Sanem'in bakışları hızla kayınvalidesine dönerken bağıran adam arkasındaki adamlarına dönerek başıyla işaret verdi. Bir kaç adam emir almışcasına merdivenlere doğru ilerlerken adam sözlerine devam etti. "Bu dünya ya ikimizden biri fazla! Madem sen beni yıllardır öldürmeyi, ortadan kaldırmayı başaramadın o zaman ben seni bir gecede ortadan kaldırayım da dünya bir şeytan dan kurtulsun! " Kızlar korkuyla adamın sözlerini dinleyip olup biteni izlerken Sanem ve Dilan Hanım kollarına yapışan adamlarla merdivenlere doğru yöneldi.Hala ise hâlâ şoktan çıkamamış yaşlı kalbinin korkuyla çırpınışlarını kontrol etmek için çaresizce derin nefesler almaya çalışıyordu. Meyra gördüğü manzara karşısında silahını çekerek adama doğru konuşarak sakince yaklaştı.

 

"Kimsin sen? Hangi hakla gecenin bir vakti eşkıya gibi ev basıyorsun? Adamlarına söyle annemi ve Sanem'i bıraksınlar! "Adama yaklaştıkça tanıdık gelen siması yüzünden Meyra gerilmeye başlamıştı. Adam ise dudaklarını bükerek alayla kaşlarını kaldırdı ve gülümseyerek cevap verdi.

 

"Vay, vay, vay! Doğan ağamızın kadın diye seçtiği kıza bak sen!" Meyra adamın uslubundan rahatsız olurken o bakışlarını kısarak devam etti sözlerine. " Polistin değil mi sen? Bak seni gördüğüm ilk günden beri merak ettiğim tek bir şey var. Senin gibi bir kız ikinci eş olmayı nasıl kabul etti acaba. " Meyra anlam veremediği sözler karşısında adama şaşkınca bakarken kızlar da aşağı inerek Meyra'ya doğru korkuyla yaklaşmaya başlamıştı.

 

"Ne saçmalıyorsun sen ne ikinci eşi? Ne den bahsediyorsun? " Adam bakışlarını yanındaki çocuğa sarılmış mavi gözlerinden aralıksız yaşlar süzülen kadından zorlukla ayırarak elindeki silahın ucuyla Dilan Hanımı gösterdi.

 

"Ne kadar üzücü bir durum. Bu Şeytan benim karımı oğluna nasıl aldığını, kardeşim olacak şerefsiz karıma nasıl göz koyarak nikahına aldığını anlatmadımı sana! Uyan kızım hepsi seni ayakta uyutuyor da haberin yok be! " Meyra işittiği sözler karşısında şok olmuş gibi karşısındaki adama bakarken. Derya hızla yanına yaklaşarak koluna dokunup onu sarstı.

 

"Meyra! Kendine gel bebeğini düşün!" Adam üzüntüyle karşısındaki kadının yıkılışını izlerken bir bebeğin varlığı canını yakmıştı. Bakışlarını karısına ve oğluna çeviren adam yaptığı şeyin yanlış olduğunu bilse de Meyra'yı uyarmak etrafında olup bitene karşı gözlerini açmaktı niyeti.

 

"Sanem! Oğlanı al gidiyoruz!"Yaşlı kadın gelininin koluna yapışarak bağırdı.

 

"O Doğan'ın karısı! Onun izni olmadan bu konaktan adımını dahi atamaz! " Gözlerinden ateş saçarcasına yaşlı kadına doğru ilerleyen adam elindeki silahı başına dayayarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Senin canını alırım kadın! O benim karım! Duydun mu beni! Eğer bir daha ağzını açarsan şuracıkta öldürürüm seni! "Hala olup biteni hayal aleminde gibi izlerken dudaklarından acıyla dökülen fısıltı sanki gördüğü kişinin gerçekliğini kanıtlar nitelikteydi.

 

"Cihan!" Meyra yükselen seslerle biraz olsun kendine gelirken görüş alanını kısaltan parlaklığa anlam veremiyordu. İşittiği sözler dünyasını başına yıkarken Derya'nın sözleri de yıkılan enkazın altında can çekişmesine neden oluyordu sanki.

 

"Meyra bak Mehmet babam da biliyordu Doğan abinin evli olduğunu. İllaki bildikleri bir şey vardır. Yoksa evli bir adamla nikahlanmana müsade edermi Mehmet babam. Hiç aklın kesiyor mu. Kesin bir iş var bu işin için de. Sen şimdi elindeki silahı bana ver. Kendine gel hadi. Biraz sakinleş." Derya korkudan aklına ne gelirse söylerken Hira ve Hayâl duydukları ve yaşananlar karşısında donup kalmıştı. Meyra ise sanki bir boşluğa düşmüş gibi sadece susuyorken Derya'nın çabaları da boşunaydı sanki.

 

"Beni öldürsen eline ne geçecek Cihan! Sanem Doğan'ın karısı bu evin de tek gelini."

 

"Susss!" Cihan var gücüyle kükreyerek silahı bu defa daha büyük bir hırsla yaşlı kadının başına dayadı. Meyra kendini karma karışık duygular içinde bir enkazın altında kalmış gibi hissetse de sakinleşmeye çalışarak mesleğinin gereği ile silahını Cihan'a doğru kaldırmıştı ki yan taraftan patlayan silah la Derya'nın çığlığı koca konağı inletti.

 

"Meyraaaa! " Bütün bakışlar şok olmuş bir şekilde yerde yatan kıza döndü.

 

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM

 

Yitenumutlar

 

 

Loading...
0%