@yitenumutlar
|
Bölüm Şarkısı- Devrim Kaya - Maraş' tan Bir Haber Geldi
Sen, aşk uykusuna yatmış gönlümün, Düşlerinde salınan nazlı güzel. Binbir parçaya bölünürken varlığın gözlerimde, Sen kirpiklerime tutunmaya çalışan bir hayal.
Ben bir büyüye kapılıp yanarken Kerim misali aşkın narına, Sen Aslı gibi aşkın ateşi ile ruhumu saran yar! Ben mecnun misali yüreğimdeki aşkı dökerken çöllere , Sen Leyla misali aşkını sır gibi saklayan ey dili lal! Yitenumutlar
Konağın içinde yankılanan silah sesi ve yanı başında yere yığılan kızın kanlar içindeki görüntüsü ile bir çığlık firar etti Derya'nın dudaklarından.
"Meyraaa! " Kardeşinin kanlar içindeki halini gören Hira yaşananlar karşısında adeta taş kesilirken Detya'nun çığlığı ile Hayâl kendine ancak gelmiş ve hızla Meyra'ya doğru koşmuştu. Sanem korkuyla çığlık atıp bacaklarına sarılan oğlunun gözlerini kaparken Hâlâ baygınlık geçirmiş Dilan Hanım ise kendine adresi şaşıran kurşunla tuttuğu nefesini bırakmıştı.
Ateş saçan bakışlarını yanındaki adama çevirerek ürkütücü bir sesle konağı inletircesine bağırdı adam . "Ne yaptın lan sen it!?" Yanındaki adam soğuk kanlılıkla Cihan'a dönerken onun bakışlarındaki ölümcül ifadeyle korku içinde yutkunarak cevap verdi.
"A... Ağam. Ben ben vurmasam o sizi vuracaktı. " Cihan öfkeyle yanındaki adamın suratına yumruğunu geçirerek tekrar bağırdı.
"Ulan gerekirse o beni vursaydı! Masum lan o!Masum! " Diğer adama bakışlarını çevirerek telaşla emir verdi. "Remzi! Hemen ambulansı ara! Hemen!" Elindeki silahla yaşlı kadını göstererek sözlerine devam etti. " Bu kadını da kimsenin bulamayacağı bir yere götürün! Onunla sonra ilgileneceğim! Yengeniz ve oğlumu da çıkarın buran!" Dilan Hanım yalvar yakar konaktan çıkarılırken Cihan telaşla yerde yatan yaralı kıza doğru yakşaştı. Meyra'nın başını dizlerinin üzerine alan Derya göz yaşları içinde onun terden yapışan saçlarını yüzünden çekerken Hayâl üzerindeki tişörtü hızla çıkararak Meyra'nın yarasına tampon yaptı. Bakışlarını Hira'ya çevirierek panikle bağırdı.
"Hiraa!" Arkadaşı hiç bir tepki vermeyip donmuş bir vaziyette hala onları izlerken Hayâl tekrar bağırdı. "Hiraa! Lanet olsun kendine gel! Ambulansı ara çabuk! " Kızın hala tepkisiz bir şekilde beklediğini görünce yanından gelen sesle bakışlarını o yöne çevirdi.
"Tamam! Sakin ol! Ambulans birazdan burada olur! " Cihan'ın sözleri ile Hayâl inanmazcasına ona bakarak dişlerinin arasından tısladı.
"Ne yaptığını zannediyorsun sen!? Eşkıya mısın!? Biz nasıl bir yere düştük!?" Göz yaşları yanaklarından süzülürken titreyen ellerinin üzerinde soğuk bir dokunuş hissetti.
Cihan kızın titrediğini fark edince bakışları ellerine kaydı. Yaraya gerekli baskıyı yapmadığını görünce hızla ellerini Hayal'in ellerinin üzerine koyarak konuştu.
"Bırak sen! Tamponu ben yaparım! " Meyra'nın başındaki iki kızında olumsuz anlamda başını salladığını görünce tekrar konuştu. "Bak, inan bana kazayla oldu. Yoksa ben hiç birinize zarar vermek amacı ile gelmedim buraya. Benim davam Doğan ve annesi ile. Dediğim gibi Meyra'nın vurulması kazayla oldu. " Hayâl yavaşça ellerini çekerken adam sözlerine devam etti. " Sen Meyra'nın kardeşi ve Halam la ilgilen! Onlarda pek iyi gözükmüyor!" Cihan'ın sözleri ile Hayal olumsuz anlamda başını salladı. "Ben ilgilenirim onunla!" Derya olanların bir kısmını bildiği için Hayâl'in koluna dokunarak kendisine bakmasını sağladı.
"Hayâl abla, gerçekten Hira ile ilgilenmen gerekiyor. " Bakışları ile yere çökmüş gözyaşlarından başka tepkisi olmayan kızı işaret etti. Hayâl gördüğü manzara karşısında başını olumlu anlamda sallayarak bu defa hızla ona doğru koştu. Önce bayılan halayı kontrol ederek etraftaki adamlara seslenerek onu avludaki divana taşımalarını söyledi. Adamlar Hayâl'in söylediklerini yaparken evin hizmetlisi olan kadından kolanya getirmesini steyerek Hira'nın yanına geldi. Arkadaşı ne konuşmalarına, ne onu sarsmalarına cevap verirken onun tepkisizliği karşısında Hayâl de ne yapacağını şaşırmıştı. En son eski yöntemlere baş vurarak arkadaşının yüzüne sert bir tokat geçirdi. Aldığı darbenin şiddeti ile girdiği trans tan çıkan Hira, önünde duran arkadaşını kenara itti ve yerinden ok misali fırlayarak kardeşinin başına koştu. Hayal'de tuttuğu nefesini bırakıp onun peşinden gitti hızla.
"Meyraaa! Meyra kendine gel yalvarırım!" Kardeşinin bedenini gözlerindeki kaybetme korkusu ile sarsarken kulağının dibimde kükreyen adamla ne yaptığını ancak kavraya bildi.
"Kes şunu! Böyle yaparak daha fazla zarar veriyorsun ona! " Hira işittiği sözlerin korkusu ile başını olumlu anlamda sallarken Cihan tekrar konuştu. " Bak yarası çok ciddi değil! Sadece biraz kan kaybediyor ve sanırım vurulmadan önce işittiklerinin ağırlığı yüzünden baygın halde. Yoksa onun gibi güçlü bir kız bu yarayla bu hale gelmez! " Cihan'ın sözleri ile Hira ona inanmak istemez gibi başını olumsuz anlamda sallarken adam tekrar konuştu. "Bana inanmıyorsan arkadaşına sor! O doktor du değil mi? " Hira'nın bakışları Hayâl'i bulurken o da Cihan'ın sözlerinden sonra Meyra'nın yarasını kontrol etmek için bakışlarını ona çevirmişti. Sağ omzundaki yara ciddi olmaya bilirdi fakat kanaması durmazsa ciddi boyutlara ulaşan bilirdi. İçinden gelmek bilmeyen ambulansa saydırırken bakışlarını kendinden cevap bekleyen arkadaşına çevirdi ve sakin olmaya çalışarak konuştu.
"O doğru söylüyor." Hira sakinleşmeye çalışarak derin bir nefes alırken Hayâl bütün bunlara neden olan adama öfkeli bakışlarını çevirerek homurdandı. "Fakat ambulans bir an önce gelmezse kanamadan dolayı ciddi bir komplikasyon gelişebilir! " Hayâl'in sözleri ve bakışlarındaki öfke ile adam suçluluk dolu bakışlarını ona çevirerek başını olumlu anlamda salladı.
"Haklısın! Ambulansı bekleyerek zaman kaybetmeye gerek yok!" Sözlerini bitirerek elini tampon yaptığı bölgeden çekti ve kollarını Meyra'nın başının ve dizlerinin altından geçirerek kucakladı. " En iyisi bizim götürmemiz. " Cihan kızı kucağına almak için bir hamlede bulunurken Derya gözyaşları içinde başını olumsuz anlam da sallayarak bağırdı.
"Hayır yapma!" Bakışların kendisine döndüğünü görünce telaşla devam etti sözlerine. " Ne olur ambulansı bekleyelim! O hamile!" Derya'nın sözleri ile üçüde şaşkın bir şekilde ona bakarken o devam etti. "Meyra'ya ve bebeğe zararı olabilir,lütfen ambulası bekliyelim! " Kızlar hala şaşkınca Derya'ya bakarken Cihan öğrendiği ayrıntı karşısında hızla Meyra'yı kucağına aldı ve doğrularak konağın çıkış kapısına yöneldi.
"Esas ambulansı beklersek ikisininde hayatı riske girecek! Doktor acele et! Benim arabaya geç! " Kızlar koşar adımlarla avludan çıkan adama şaşkınca bakarken Hayâl koşarak hızla adamı takip etti. Cihan Meyra'yı arka koltuğa yatırırken Hayal de diğer kapıdan girerek kızın başını dizlerine koydu ve tekrar tampon yapmaya devam etti. Cihan direksiyona geçerken adamlarına seslendi. "Remzi sen kızları getir!" Konağın yaşlı kahyasını fark edince ona dönerek sözlerine devam etti. " Celal abi sende gelecek olan ambulansla hâlâmı yolla. Yoksa aklım burada kalacak! " Yaşlı adam Cihan'ın yaşadığının şokunu atlatamadan yaşananların şokuna uğrarken şaşkın bir şekilde başını olumlu anlamda salladı.
Kızlar bindiği arabada gözyaşları içinde ne yapacağını bilmez bir şekilde uzayan yolu izlerken Derya elindeki telefonun açma düğmesine basarak arayacağı ismin üzerine tıkladı. Uzun süre çalan telefona tam cevap alamayacağını düşüp kapatacağı sırada karşıdan şaşkın bir ses yankılandı.
"Derya! " İşittiği sesle Derya"nın göz yaşları daha da artarken ağlamaktan çatallaşan sesiyle konuştu.
"Ka... Kayra! Hemen buraya gel!" Karısının korkudan titreyen sesini işiten genç adam uzandığı yerden doğrularak telaşla konuştu.
"Derya! İyi misin? Bir şey mi oldu!? " Kız güçlükle nefes alarak tekrar cevap verdi.
"Kayra.Me... Meyra. " Derya'nın yarım yamalak sözleri ve ağlamaktan yuttuğu kelimelerden dolayı iyice panikleyen adam hızla odadan çıktı.
"Güzelim ne oldu!? Sakince anlat hadi! "
"Me... Meyra vuruldu. " Karısının sözleri ile kapının kolunda eli asılı kalan genç adam telefonu kapayarak hızla bir üst katın merdivenlerini tırmanmaya başladı.
Hayâl bir yandan tampon yaparken bir yandan da Meyra'nın yüzünde oluşan terleri siliyordu. Cihan'ın telefonda biri ile konuşup Meyra hakkında bilgi vermesini dinlerken kucağındaki arkadaşının inlemesi ile bakışlarını hızla ona çevirdi ve telaşla konuştu.
"Meyra! Canım iyi olacaksın! Sakın bırakma kendini tamam mı! " Meyra belli belirsiz başını sallayarak yüzünü buruşturdu ve fısıltıyla cevap verdi arkadaşına.
"Hayâl şimdi söyleyeceklerimi iyi dinle. " Hayal arkadaşının saçlarını sıvazlayarak başını olumsuz anlamda salladı.
"Sonra konuşuruz kendini fazla yorma. " Meyra derin bir nefes almaya çalışarak tekrar konuştu.
"Şimdi. Hayal şimdi konuşmamız lazım." Meyra'nın inadından vazgeçmeyeceğini bildiği için olumlu anlamda başını salladı ve onun fısıltıyla anlattığı şeyleri dinlemeye başladı.
Ayaz yolcu koltuğunda oturan adama ters bakışlar atarak homurdandı.
"Ulan hadi sen sevgilinin peşinden geliyorsun da beni niye peşinden sürüklüyorsun oğlum? Madem Eren denen Puşt verdi bu aklı sana onunla gelseydin ya! " Max yola çıktıkları dakikadan beri işittiği sözler karşısında bıkkınlıkla nefesini dışarı verdi.
"Yeter ama! Yola çıktığımızdan beri aynı sorular aynı sözler. Aynı şeyleri tekrarlamana gerek yok dilinizi anlıyorum sonuçta. "Ayaz yanındaki adamın sözleri ile gözlerini devirirken Max devam etti. " Üç gün sonra yarışlar için ülkeme dönmem lazım fakat ben sevgilimle vedalaşmadan ayrılmak istemiyorum. Üstelik son buluşmamızda o bana kırıldı. Gönlünü almam lazım. " Ayaz muzip bir kahkaha atarak arkadaşının içinden çıkamadığı durum karşısında eğlenircesine konuştu.
"Lan sevgilime müstakbel kayınbabamın korkusuna Ankara'da yanaşamadım, o yüzden peşinden Maraş'a kadar geldim desene. Lafı niye kıvırıyorsun dingil! " Yüzünü buruşturarak elini arkadaşına doğru kaldırıp değişik aksanı ile homurdandı adam.
"Ne alakası var kardeşim!? Bir kere ben ırkçı kayınbabamdan tırsmıyorum! Sadece sevdiğim kızı babası ile benim aramada bırakmak istemiyorum. "
"He kardeşim he! O yüzden sünnet lafını duyunca arkana bile bakmadan ülkene kaçtın." Max, Ayaz'ın alaylı sözleri karşısında öfkeyle tısladı.
"Ayaz çıldırtma beni! Bırak lan! İstemiyorum senin yardımını falan! Bulurum ben kendim Hira'yı. " Adamın kahkası arabayı inletirken Max te aklına bir kez daha lanetler ediyordu bu adamla yola çıktığı için. Onun bozulan suratını görünce kendini frenliyerek tekrar konuştu Ayaz.
"Tamam lan tamam, asma o beybi suratını. Haydi Hira'ya söylede konum atsın." Cebinden telefonunu çıkaran Max, Hira'yı ararken bir taraftan da Ayaz'a cevap yetiştiriyordu.
"Sırıtıp durma lan! Bakıyorum da sünnet falan çok hoşuna gitti. Size de eğlence çıktı." Ayaz adamın alınmış tavrı karşısında gülmemek için dudaklarını ısırırken Max sözlerine devam etti. " Biraz daha başımın etini yer bu konu hakkında alay konusu yaparsanız beni açar gösteririm işte o zaman yüzünüzün aldığı şekille ben eğlenirim sizinle hayvan herifler! " Ayaz tam cevap verecektiki arkadaşının telefona verdiği cevapla susmak zorunda kaldı.
"Hiram. Ben gel... " Kızın karşıdan gelen sesi ile Max sin sözleri yarım kaldı.
"Max! Biz biz hastanedeyiz. " Hira'nın verdiği cevap karşısında adam arkadaşının koluna dokundu ve kendisine baktığını görünce eliyle durmasını işaret ederek telaşla tekrar konuştu.
"Ne hastanesi Hira? Sen iyi misin? " Max sin sözleri ile Ayaz'ı da bir telaş kaplarken oda arkadaşına neler olduğunu soruyordu sürekli.
"Meyra, Meyra vuruldu. " Kardeşinin kanlar içindeki görüntüsü gözlerinin önünde belirince Hira zorla durdurduğu gözyaşlarını serbest bıraktı.
"Neee!? Ne demek Meyra vuruldu!? " Ayaz işittiği sözler karşısında neye uğradığını şaşırırken öfkeyle Max se bağırdı.
"Lan olayın aslını öğrenmeyi bırak hangi hastanedelermiş onu öğren! " Diyerek istop ettirdiği aracı tekrar çalıştırarak Max'sin cevabını bekledi. Hira dan aldığı bilgileri Ayaz'a aktaran Max onun aracı hızla kullanmaya başlaması ile telefonu cebine koyarak Meyra'ya bir şey olmaması için dua etmeye başladı.
Acilen Ankara'ya geldiği günden bu yana içinde beliren huzursuzlukla ne yere ne göğe sığa biliyordu Doğan. Mehmet'in izlettiği görüntüden sonra abisinin neden böyle bir şey yaptığını düşünür olmuştu. Neden kendini öldü göstermişti? Neden o görüntüde kendisinden düşmanıymış gibi bahsediyordu? Neden bunca yıl dönmemiş ve ailesine sahip çıkmamıştı? Gizlenmeseydi herkesi öldüğüne inandırmasaydı oda yengesi ile evlenmek zorunda kalmayacaktı. Bütün bunlar olmasaydı sevdiği kadına yalan söylemek zorunda kalmayacak, ortada saklanması gereken bir sır olmayacaktı. Bir tarafı abisinin yaşadığı için tarifsiz bir mutlulukla dolarken, bir tarafı inananılmaz bir öfkeyle doluyordu. Madem yaşıyordu neden ortaya çıkmıyordu? Düğün öncesi ortalığın karışması ve Meyra'nın kendisini terk etmesinden korkarken abisinin Mehmet babasına uyarı niteliğinde gönderdiği görüntüde bu düşüncesini kanıtlar nitelikteydi. Kendisinin ona ihanet ettiğini, öldüğünü düşündüğü için Doğan'ın fırsattan istifade ederek karısı ile evlendiğini, bu kadar kısa sürede karısı ile evlendiğine göre onu öldürmeye çalışanlarla işbirliği içinde olabileceğini öne sürmüştü. Açıkça Doğan'ı kendisini öldürmek ve ihanet etmekle suçlayarak Mehmet'i kızını koruması için uyarmak istemişti. Elinde sigarası ile balkonda Ankara'nın bir yanıp bir sönen ışıklarına karşı yine huzursuz düşünceler içindeydi. O bugün Meyra'nın yanına gitmek istesede Kayınbabası yarın hep birlikte gitmeye ikna etmişti. Meyra'dan ayrı kaldığı her saniye huzursuzluğu biraz daha artıyordu sanki. Canı sıkkın bir şekilde sigarasından bir nefes daha çekerken Kayınbabası ile yaptığı konuşma doldu zihnine bu seferde.
Kayınbabası olayların iç yüzünü bildiği için fazla üzerinde durmamış, fakat Cihan'ın ,Meyra'ya ulaşarak aklını çelmesinden ve onu üzmesinden korkarak ona bir an önce nikahı kıyması konusunda nasihatler vermişti. Nikah kıyılınca onun ile birlik olup kızına sakladıkları sırrı anlatmakta yardımcı olacağını söylemişti. Eğer Meyra nikahtan önce bütün bu olanları öğrenirse yaşananlara ılımlı yaklaşmayacağını ne onu ne de kendisini asla affetmeyeciği konusunda uyarmıştı. Nikah için baskı uygulamasının da sırf bu yüzden olduğunu belirtmişti. Elindeki sigarayı küllüğe bastırarak dumanın dudaklarından süzülmesine izin verdi. Kendisi ile birlikte kayınbabasını da bu sırra ortak etmişti. Her şey planladıkları gibi gitmezse belki de bir babanın ailesi ve çevresindekilere karşı en büyük mahçubiyetini yaşatacaktı. Kızının evli bir adamla evlenmesine hangi babam razı olurdu ki? İşler karışırsa herkes bu yüzden kayınbabasına cephe alacaktı. Hata'nın en büyüğü kendisindeydi. Herkesten önce Meyra ile konuşmalıydı bu mevzuyu. Düşündükçe sıkıntısı içinde büyürken çalan telefonu ile derin bir nefes alarak cebinden çıkardı ve ekrana baktı. Gördüğü isimle şaşkın bir şekilde cevaplama tuşuna basarak telefonu kulağına götürdü.
"Hayırdır bu saatte Celal abi? "
"Hayır değil ağam hem de hiç hayır değil! " Adamın telaşlı ve ürkek ses tonu ile Doğan yüreğine bir sızının saplandığını hissetti. Kapıya doğru koşarken bir taraftanda hattın diğer ucundaki adama bağırdı.
" Kötü bir şey yok de Celal abi!" Umutla bir cevap bekledi. Umutla korktuğu şeyin olmadığını, Meyra'ya bir zarar gelmediğini, içindeki huzursuzluğun, yüreğindeki sızının boşa olduğunu duymak istedi.
"Ağam!Cihan Ağam yaşıyormuş! Konağı bastı! Mey... Meyra Hanım. " Adamın duraksayarak konuşmasının ardından daha fazla tahammül edemeyen Doğan merdivenleri hızla inerek park halindeki aracına yaklaşırken adeta kükredi.
"Meyra'ya ne oldu!? Konuşsana be adam!? "Adam Doğan'ın bağırması ile korkarak sözlerine devam etti.
"Ağam! Cihan ağamın adamı Meyra Hanımımı vurdu! " Oluşan sessizlikle adam korkuyu iliklerine kadar hissettiğine yemin edebilirdi. O kadar adam ağalarının emanetine sahip çıkamamış onu koruyamamıştı. O kız korkusuzca Cihan ağanın karşısına dikilirken onlar onun yaşadığının şokuyla olanları film izler gibi izlemekten başka bir şey yapamamıştı. Sessizliği bozan Doğan'ın yeri göğü inleten ikinci kükreyişi bozmuştu.
"Laaaaan! Siz ne yapıyordunuz orada!? Ulan ben size canımı emanet ettim! Canımdan kıymetli bir emanet buraktım lan ben size!" Adam Doğan'ın sözleri karşısında yerin dibine girerken onu sakinleştirmek istercesine telaşla tekrar konuştu.
"Ağam kazayla oldu! Zaten Cihan ağam Meyra Hanımımı hastaneye götürdü! Ambulansı bile beklemedi!"
"Ulan birde ona güvenip Meyra'yı götürmesine nasıl izin verirsizniz lan!?" Korku Doğan'ın tüm bedenini kaplarken ilk defa kaybetmenin acısını yüreğinde hissetti. Öyle bir acıydı ki tarifi yoktu. Nereye saldıracağını, kime kızacağını bilemiyordu. Aracına binerek büyük bir gürültüyle park yerinden ayrılırken Celal'in sözlerini tekrar işitti.
"Ağam bizde hastanedeyiz!Meyra Hanımımın yarası hafifmiş. Hayal Hanım Meyra Hanımımın yanında. Hira ve Derya Hanım da burada." Doğan işittikleri karşısında ürkütücü bir ses tonuyla karşılık verdi adama.
"Oradan bir saniye bile ayrılmayacaksın! Abim o hastaneden çıkmayacak! Gerekirse bütün adamları o hastaneye dik! Oda yetmiyorsa Kilis'teki adamları da topla! Ama gözünü dahi kırpma! Eğer Meyra'ya bir şey olursa Allah şahidim olsun o hastaneyle birlikte hepinizi havaya uçururum!" Sözlerinde ciddi olduğunu ispatlamak istercesine üstüne basa basa tekrar etti. " Eğer bu defa da emanetime sahip çıkamazsanız yemin ederim o hastanenin içinde sizi de yakarım!" Doğan telefonu öfkeyle kapatırken adam işittiği sözler karşısında korkuyla yutkundu. Ne yapacaktı şimdi iki ateş ortasında kalmıştı. Bir tarafta iyiliği ve adaletli tutumu yüzünden hep haksızlığa uğrayan Haydar ağanın emaneti Cihan ağa, diğer tarafta her yönüyle abisinin kopyası, yaralı bir aslan Doğan ağa! Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık dedikleri bu olsa gerek diye düşündü yaşlı adam. Bakışları Cihan'ı bulurken söyleyeceklerine vereceği tepkinin korkusu ile ağar adımlarla ona doğru yanaştı.
Kayra aldığı haberin şokuyla ne yapacağını şaşırmış böyle bir haberi ailesine kendi veremeyeceği için Kayınbabasının kapısını çalmıştı. Haberi alan Yunus panikten ne yapacağını şaşıran damadını sakinleştirmeye çalışırken bir taraftan da diğerlerini araya durum hakkında bilgi vermiş ve hem Mehmet'le konuşmak hemde bir an önce yola çıkmak için hazırlanmalarını istemişti.
Olay Mehmet ve Azra'ya anlatılırken Azra'nın bayılması onun bayılması ile kadınların ortalığı iyice telaşa vermesi en sonunda Mehmet'i çileden çıkarmıştı.
"Yeter! Benim kızım orada canıyla cebelleşiyor bense burada sizin telaşınız, ayılıp bayılmalarınız yüzünden kızımın yardımına koşmakta gecikiyorum! " Bakışlarını karısına ve diğer kadınlara çevirerek işaret parmağını tehdit edercesine salladı. " Ya bir an önce toparlanıp bu telaşa bir son verirsin, ya da bırakın biz gidelim! Şu an kızımın yanında olmaktan başka hiç bir şey, hiç kimse umrumda değil!" Bakışkarını Kayra'ya doğru çevirerek sertçe konuştu. "Enişteni ara ne olup bittiğini öğren!" Kayra babasının sözleri ile başını olumlu anlamda salladı. Mehmet'in çıkışı ile erkeklerde onun sözlerini onaylarcasına konuşunca kadınlar hızla toparlanmaya başladı.
Önündeki zarftan bakışlarını çekerek karşısındaki adama çeviren Kerim bakışlarını şüpheyle kısarak sordu.
"Bu ne?" Orta yaşlı adam bakışlarındaki küçümseyişi gizlemeden karşısındaki adama cevap verdi.
"Karına o kadar aşıksın ki gözün hiç bir şeyi görmüyor değil mi evlat? Ne babanın intikamı, ne annenin çektiği onca acı, ne de ailenin bu hale gelmesi umrunda. " Kerim eniştesinin sözleri karşısında sakin olmaya çalıştı. Yine neyin peşinde olduğunu merak ederek gözlerini ondan çekerek önündeki zarfa uzandı. " Çıkart at şu at gözlüklerini! Yoksa sonun babandan da beter olacak Kerim! Bu kız babasının yarım bıraktığı işi tamamlamak için girdi ailemize! Bizi bitirecek adımızı kirletip insan içine çıkacak yüz bırakmayacak!"Ne kadar sabretmeye çalışsada bu adam illaki damarına basacak bir şeyler buluyordu? İşittiği sözlerin ağırlığı ile öfkeden kararan bakışlarını hızla İhsan'ın yüzüne çevirerek tısladı.
"Ne saçmalıyorsun yine!? " Adam elini masaya sertçe geçirerek Kerim'e doğru eğilip tıpkı onun gibi öfkeyle tısladı.
"Bir şey dememe gerek yok! Her şey ortada! Karın bulduğu her fırsatta başka erkeklerin yanında alıyor soluğu! Dışarı çıkamazsa Dağhan'a atıyor kancayı! Bu namussuzluğa nasıl göz yumarsın!?" Eniştesinin dönüp dolaşıp sürekli karısı ve kardeşi hakkında uygunsuz konuşması Kerim'in çıldırmasına neden olurken onun bu sözlerine, imalarına katlanmak zorunda olduğu için kendine lanetler ediyordu. Öfkeyle dişlerini yanaklarının iç kısmına geçirdi. Hem karısına, gem eniştesine karşı umursamaz olacak bu sayede bu adamı çileden çıkaracaktı. Elbet eninde sonunda bir açık verecekti. O açığı bir an önce vermesi için dua etti. Yoksa bu adamı en kötü işkencelerle öldürecek elinden kimse alamayacaktı. Ağzına yayılan kan tadıyla elindeki zarfı umursamazca açtı ve içindekileri masanın üzerine boşalttı. Bir sürü fotoğraf masanın üzerine dağılırken bir kaç tanesini eline alarak incelemeye başladı.
Karısı kendisinin tanımadığı bir adamla kahve içerken, diğer bir karede yine başka bir erkekle koyu bir sohbetteyken çekilmiş fotoğrafla karşısındaydı şu an. Hiç tanımadığı bu adamlarla karısının arasında ne tür bir bağlantı olduğunu düşünürken eniştesinin sözleri ile içine adeta bir yangının kıvılcımı düştü.
"Kim bunlar Kerim!? Karının bu adamlarla ne alakası var!? Bizim namusumuz bu kadar ucuz mu evlat!? İntikamından vazgeçtiğine değdimi? Eğer sen bu kızı babasının evine yollamazsan bunu ben büyük bir zevkle yaparım Kerim! Adının kirlenmesine milletin hakında ne konuşacağına aldırış bile etmeden herkesin önünde yaparım bilmiş ol. " Kerim elindeki fotoğrafları öfkeyle sıkarken karşısındaki adamın gırtlağına sarılmamak için kendini zor tutuyordu. Üstelik içine düşürdüğü kuşkuda ona olan öfkesinin üzerine tuz biber olan cinstendi. Kimdi bu adamlar? Karısının ne alakası vardı bu piçlerle? Yaptıklarının acısını böyle mi çıkaracaktı karısı? Böyle mi intikam alacaktı? Düşüncelerinin gittiği noktayı fark ederek başını hızla olumsuz anlamda salladı ve karşısındaki adamın huyuna gitmeye çalıştı.
"Şimdi değil enişte! Şimdi zamanı değil! Bırak Arya Hanım kendi bildiğini okusun! Kocasını hiçe sayarak başka adamlarla... " Dili gerisini getirmeye varmıyordu. Ya bu adamı öldürecekti, ya kendisini! Dişlerini öfkeyle sıkarak devam etti. "Bizim istediğimizde bu değil mi? Yunus Toralı bizden duyacağına böyle alalen bir durumu ilerleyen zamanda elbette kendisi fark edecektir. O zaman mağdur olan biz, suçlu olan onlar olacak! Ama şimdi sırası değil enişte! " Yüreği tam tersini fısıldarken dili adamın duymak istediği sözleri söylüyordu. Kendi diliyle sevdiği kadının adını karalamak zorunda kalıyordu ya, hemde bu şeref yoksununa karşı bunu yapıyor olması işte Kerim'in kanına dokunan buydu. Bu adamı Şuracıkta liğme liğme edebilirdi. Fakat şu durumda karısının da hareketleriyle bu adama çanak tutması Arya'ya karşı da tarifi imkansız bir öfkeyle dolmasına neden oluyordu.
"Beni oyalama Kerim! Ben senin gözlerinde o kıza karşı olan aşkı görüyorum! Bu söylediklerinin hiç birini uygulamaya cağını biliyorum ama senin dediğin gibi olsun bakalım şimdilik. " Diyerek yerinden kalktı. Şimdiden pişman olmuştu. İntikam için Arya'yı kullanmak hiç akıllaca bir fikir değildi. En ince ayrıntısına kadar hesap edip Kerim'in, Arya'ya aşık olabilme ihtimalini göz önünde bulundurmalıydı. İhsan çıktığı kapıyı sertçe çarparken Kerim masanın üzerindeki fotoğrafları hırsla etrafa saçtı.
"Kim bu adamlar lan!? Kim bunlar!? " Kıskançlık gözünü kör ederken delirmiş gibi odanın içerisinde volta atıyordu. Söyleyecekti! Bu adamlar kimse hesabını verecekti Arya! Ne olursa olsun, ne yaşarlarsa yaşasınlar, ne yaparsa yapsın onun karısıydı! Sadece onun! Elin adamlarıyla oturup konuşamazdı! O aşkından onca şeye katlanıp deyim yerindeyse geberirken, karısı bilmediği gerçekler karşısında intikam için bu aşkı hiçe sayamazdı! Hemen şimdi hesabını verecekti! Kapıya doğru hızla ilerlerken birden durdu. Ne yapıyordu? Eğer içinde bulundukları şu durumda karısına hesap sorarsa eniştesinin ekmeğine yağ sürmüş olacaktı. İlerde bu oyun bittiğinde , böyle bir itham da bulunduğu için karısının yüzüne nasıl bakardı? Fevri hareket etmemeliydi. Bu durum karşısında delirse de, kıskançlıktan kudursada umursamaz bir tavır takınmalıydı. Eğer şimdi gidip karısından hesap sorarsa hem eniştesinin ekmeğine yağ sürmüş olacaktı, hem de belki karısı canını acıtmak için olmayan bir şeyi varmış gibi gösterecekti. Sakince düşünmeye çalışarak odanın içinde tekrar dolanmaya başladı. Aldığı kararla başını olumlu anlamda salladı. En iyisi umursamaz davranmaktı. Böylelikle hem eniştesini çıldırtacak, hem karısının ne yapmaya çalıştığını anlayacaktı. O piçlerin de kim olduğunu öğrenir, karısına karşı ona göre bir yol izlerdi. Gergin bedenini masasının arkasındaki sandalyeye bırakarak ağrıyan başını geriye doğru attı. Öyle hassas bir noktadaydı ki her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmek zorundaydı. Karısı kendisini seviyordu bundan emindi. Sevmese onca yaşanandan sonra iki hafta önce o malum gece kendini bile isteye teslim etmezdi. Fakat kıskançlık işin içine girince şüphe bir kıvılcım misali içine düşüp büyük bir yangına dönüşüyordu. İyice ağrıyan başını elleri ile sıkıştırarak kendi kendine mırıldandı.
"Kimsesiz kimse yok herkesin var bir kimsesi, kimsesiz kaldım medet ey kimsesizler kimsesi! Sen gör şu kimsesiz kulunun halini bir çıkar yol göster kimsesizlerin kimsesi! " Kerim çaresizliğini dile getirirken çalan telefonu ile elini gözlerine kapatarak kendine gelmeye çalıştı ve masanın üzerindeki telefonuna uzanarak cevap verip Doğan'ı dinlemeye başladı. İşittikleri karşısında şok olan adam böyle bir şeyi Arya'ya nasıl söyleyeceğini düşünüyordu.
"Tamam! Sakin ol! Her şey yoluna girecek merak etme. Ben şimdi Arya'yı da alıp yola çıkıyorum. Sen bu halde araba kullanma aracını parket beni bekle! " Doğan'ın onayından sonra telefonu kapatarak hızla odadan çıktı ve yatak odasına doğru ilerledi. Telaşla kapının kulpuna sarılmıştıki karısu elindeki süt bardağı ile merdivenlerde gözüktü. Onun kendisine yaklaşmasını izlerken bu haberi nasıl vereceği konusunda hiç bir fikri yoktu. Arya kıyameti koparacaktı. Hele birde Meyra'nın, Doğan'ın ailevi meseleleri yüzünden yaralandığını öğrenince vicdan azabından kendini paralayacaktı. Arya kocasına yaklaştı ve önüne dikilerek onun kapıyı açmasını bekledi. Fakat Kerim beklediği eylemi bir türlü gerçekleştirmiyor sadece tuhaf bir şekilde yüzüne bakıyordu.
"Odaya girmeyi düşünüyor musun? Eğer öyle bir niyetin yoksa çekilde ben gireyim bari. " Kerim karısının sözleri ile kendisine gelirken,jarısının elindeki süt dolu bardağa uzandı ve elinden alarak kenardaki sehpanın üzerine bıraktı. Daha fazla gecikmeden söylemenin en iyisi olduğunu düşünerek konuşmaya başladı.
"Arya, şimdi Söyleyeceklerim karşısında sakin ol tamam mı?" Kocasının tuhaf davranışları karşısında kızın gözleri şüpheyle kısılırken babasına bir şey olduğunu düşüncesi aklına gelince bu defa gözleri korkuyla açıldı.
"Ba... Babam! Babama mı bir şey oldu?" Karısının sorusu ile midesine bir yumruk yemiş gibi hisseden Kerim o an eniştesinin neden intikam için Arya'yı seçtiğini. Karısı babasına karşı çok hassas, aşırı düşkündü. En ufak bir olayı bile babasına bağlıyordu. Onu böyle bir planın içine dahil edip babası ile tehdit etmek zorunda kaldığı için bir kez daha lanet etti kendisine. Kocasının değişen yüz ifadesi ile daha da panikleyen Arya gözlerinden yaşlar süzülmeye başlarken panikle devam etti sözlerine. " Kerim ne oldu babama? Söz verdin! Yanında kalırsam ona bir zarar vermeyeceğini söyledin! Ne yaptınız babama Kerim!?" Karısının sözleri neden taşattığı onca şeye rağmen neden yanında olduğunu yüzüne vurur cinsten olunca Kerim acıyla yutkunarak karısının omuzlarından tuttu ve onu kendine getirmek istercesine sarstı.
"Kendine gel! Baban iyi!" Karısı ona inanmayarak olumsuz anlamda başını sallarken Kerim ne yapacağını şaşırarak aniden söyledi. " Meyra Meyra vurulmuş! " Arya işittiği sözler karşısında bir an afallarken kavradığı gerçekle dudaklarından kaçan çığlığa engel olamadı.
"Neeee! Ne diyorsun sen Kerim!? Me... Meyra görevde bile değil, izinde! Hatta Maraş'ta. Nasıl olur böyle bir şey!?" Vurulduğunu duyunca ilk olarak aklına arkadaşının mesleğinden dolayı böyle bir şey başına geldiğini düşünmüştü.
" Hemen yola çıkmamız gerek. Doğan'ın durumu hiç iyi değil. " Bakışlarını karısından kaçırarak onun daha fazla soru sormasınu engelledi ve odaya girerek hızla üzerini değiştirmeye koyuldu. Arya aptal değildi. Kocası gözlerini kaçırdığı an ortada bir şeyler döndüğünü anlamıştı. Fakat geç kalmamak için sorgu işini sonraya bırakarak akan göz yaşlarını hızla sildi ve kocasının arkasından içeri geçerek aceleyle oda hazırlanmaya başladı.
Saatler geçmek bilmezken sanki yolda bitmek bilmiyordu. Bu durum Doğan'ın canını daha fazla sıkarken aracın tırpidosuna yumruğunu geçirerek arkadaşına döndü ve öfkeyle söylendi.
"Lanet olsun biraz daha hızlı kullan şu arabayı!" Kerim arkadaşının halini anlamaya çakışsada her on dakikada aynı sözleri işitmekten bıkmıştı. Aynı öfkeyle karşılık verdi arkadaşına.
"Uçak mı kullanıyoruz lan!? Son hız gidiyoruz işte! Meyra'nın durumu iyi ama sen bizi komaya sokacaksın bu gidişle! Sakin ol artık! " Doğan güneşe bakarak tekrar arkadaşına döndü. " Sabret az kaldı! Diğerlerinden sonra yola çıkmamıza rağmen onlar neredeyse bizden bir saat gerideler. Daha nasıl hızlı kullanmamı bekliyorsun!?"
"Konuşma Kerim sür şu lanet aracı! Ulan abim lan abim! Canım kanım dediğim adam! Onun emanetlerini korumak için kendi sevdiğim kadının bile hayatını kararttım lan! Ama şimdi ne oldu abim sevdiğim kadının başında belki de azrail misali dikiliyor Kerim! Ve ben abimin amacının ne olduğunu bilmiyorum! " Arka arkaya nefes almadan söylediği o kadar sözden sonra yumruğunu tekrar torpidoya geçirirken bu defa araca bindiğinden beri sessizce göz yaşı döken Arya'nın sesi yankılandı araçta.
"Yeter! Kesin artık şu gereksiz tartışmanızı!" İkili Arya'nın çıkışı ile sus pus olurken kız suçlayıcı bakışlarını ikisinin üzerindede gezdirerek devam etti sözlerine. " Mahfettiniz hayatımızı! Ne yaptık biz size? Bu kadar yalana, oyuna ne gerek vardı? Ne zararımız dokundu bizim size? Bunca acıyı, eziyeti hak edecek ne yaptık biz ha!?"
"Arya! Sırası değil! Biz sadece sevdik! Siz kabul etmek istemeseniz de biz sev..." Kocasının uyarısı ile kız çıldırmışcasına tekrar bağırdı.
"Kes! Sakın bana sevdik demeyin! Sakın sevginin aşkın arkasına sığınmayın! Seven, aşık olan insanlar sevdikleri ile sevdaları ile sınanırlar! Ama siz bizi başkaları için başkalarının hataları için kullandınız! Sınadınız! Bunun adı aşk değil! Hele sevgi hiç değil!" Arya'nın sözleri ile iki adamda bir birine bakarken yaptıkları hatalar sanki Arya'nın sözleri ile saklamaya çalıştıkları gizli köşelerden baş kaldırmışlardı.
Hayal karşısındaki lere bakarak düşünceli bir şekilde konuştu.
"Hepiniz de kafayı yemişsiniz!" Ellerini saçlarından geçirerek öfkeyle yatakta bitkin bir şekilde yatan kıza çevirdi bakışlarını. " Meyra böyle bir şeyi nasıl yaparız!? Lütfen biraz mantıklı düşün! " Bakışlarını tekrar diğerlerine çevirince Ayaz hızla Meyra'nın başucuna giderek saçlarını bir abi şefkati ile sıvazladı. " Hayal onun bu hareketi karşısında gözlerini devirirken umutsuzca tekrar konuştu. " Ya hadi o iyi değil sağlıklı düşünemiyor siz bari yapmayın Allah aşkına!" Hayal'in sözlerinden sonra Derya ve Max'te, Meyra'ya doğru ilerlerken Ayaz söze girdi.
"Meyra haklı! Ben onun kararına saygı duyuyorum! " Hayal'in gözleri şaşkınlıktan irice açılırken Derya ve Hira'da Ayaz'ın sözlerine katıldığını belirtince Hayal destek istercesine bakışlarını son bir umut Max'se çevirdi.
"Kusura bakma Hayalciğim ama ben baldızımın tarafını tutuyorum ve gerekirse aldığı kararı yürütürken elimden geldiğince ben destek olacağımı da buradan büyük bir zevkle bildiririm! " Hayâl yerin de öfkeyle tepinerek elini teslim olurcasına kaldırdı ve dişlerinin arasından tıslayarak konuştu.
"Tamam! Kabul! Arkadaşım hastanede başhekim yardımcısı onunla konuşacağım olup biteni anlatacağım. Bakalım bize nasıl yardımı dokunacak! " Meyra ve diğerleri onu onaylarken Hayal tam kapıya doğru adım atmıştıki tekrar onlara dönerek homurdandı.
"Bak şimdiden uyarıyorum, eğer her şey planladığımız gibi giderse işaret parmağı ile Max 'si göstererek sözlerine devam etti. "Bu ecnebi damadın istediği olmayacak! Bunun yüzünden Mehmet amca'yı başıma sarmanıza izin vermem! Ben başka bir çıkar yol bulacağım! " Diyerek hızla odadan ayrıldı.
Atkadaşının yanına giden kız zar, zor bin bir nazla onu yapacakları şeye ikna ederek yanından ayrılmıştı. Fakat hala içinde şüpheler vardı. Başını kaldırdığı an gördüğü kişiler karşısında telaşla Meyra'nın odasına koştu. Aceleyle içeri giren kız Ayaz ve Max'se bakarak panikle konuştu.
"Doğan geliyor! Meyra huzursuzca yerinde kıpırdanırken Ayaz onun neler hissettiğini anlayarak konuştu.
"Merak etme sen! Biz ilgileniriz onunla." Diyerek Max'se başıyla işaret ederek dışarıya yöneldi.
Hayal'de kızlara dönerek aceleyle konuştu.
"Biz de çıkalım. Her şey konuştuğumuz gibi. Arkadaşım yardım etmeyi kabul etti ama Allah sonumuzu hayır etsin! " Deyip kızları itekleyerek kapıya doğru yönlendirerek çıkardı. Kendilerine yaklaşan üçlüyle herkes derin bir nefes alırken Doğan gördüğü kalabalığa koşar adım yaklaşarak telaşla konuştu.
"Meyra nasıl!? " Herkes öldürücü bakışlarını Doğan'a çevirirken Hayal sakin olmaya çalışarak cevap verdi.
"Ufak bir ameliyat geçirdi. İyi olmaya çalışıyor." Doğan işittikleri karşısında nefesini tutarken Hira dolan gözlerini Doğan'ın yüzünde gezdirerek ima ile devam etti.
"Acısı büyük! Kaybettiği şeylerden sonra iyileşmesi de uzun sürecek elbet! " Arya kızların sözleri karşısında şaşkınca onların Doğan'a karşı cephe almalarını izlerken bir şeyler bildiklerinden şüphe etmeye başlamıştı. Doğan ve Kerim kızların sözlerini başka anlama çekerken Doğan mahçupça bakarak konuştu.
"Biliyorum hatalıyım. Hatta onun her şeyini kaybetmesine sebep olacak kadar. Güvenini, babasını, ailesini, hayallerini onun için değerli olan herşeyi kaybetmesinde suçlu olan benim ama ona herşeyi anlatacağım. Kaybettiği her şeyi geri vereceğim. " Doğan'ın sözleri ile kısa bir sessizlik oluşurken Derya'nın sesi sessiz ortamda bomba etkisi yarattı.
"Kaybettiği bebeğini geri getirebilecek misin!? " Doğan duyduğu şey karşısında donup kalırken Arya ağzından kaçan çığlığı engellemek için elini dudaklarına kapatıp bir eliylede kocasının koluna sıkıca tutundu. Ne diyordu bunlar? Ne olmuştu bebeğine? Abisine ve Meyra'nın başına açtığı belalar yüzünden kendine küfürlerin en afillisini sıralarken, gözleri bir kor misali yaşlarla parlayan adam dişlerinin arasından tısladı.
"Meyra'yı göreceğim! Çekilin önümden! " Kolunu kavrayan elle birlikte kulaklarına Ayaz'ın sesi doldu.
"Meyra seni görmek istemiyor Doğan!" Ayaz'ın sözleri ile kolunu sertçe çeken adam gök gürültüsünü aratmayacak bir şekilde gürledi.
"Ne demek görmek istemiyor lan!? Siz kimsiniz de sevdiğim kadınla arama giriyorsunuz!?" Bu defa Max Doğan'ın kolunu kavrayarak sakince konuşmaya çalıştı.
"Doğan bak görmek istemediği sadece sen değilsin! Ne babasını ne de bu konuyla bilgisi alakası olan diğerlerini görmek istiyor! Şimdi Meyra'nın yaşadığı şeylerden dolayı ve ona bunları yaşatan sen olduğundan dolayı biraz anlayışlı olmaya çalış. " Arya işittiği sözlerle yerinde sendelerken böyle bir şeyden haberi olduğunu Meyra'ya nasıl açıklayacağını düşünüyordu. Karısının halini fark eden Kerim kolunu omuzlarına dolayarak destek olmaya çalışırken Doğan'ın sert sesi koridorda bir kez daha yankılandı.
"Meyraaa! Affet beni! Ne yaptıysam seni kaybetmemek için yaptım güzelim! Ne olur izin ver geleyim yanına! Biliyorum kırık döküksün perişan haldesin, izin ver açtığım yaraları sarayım!" Doğan'ın sesi ile doktorlar, hastalar ve hasta yakınları koridorda toplanırken o kimseyi umursamadan devam etti. " Kimsenin suçu yok Meyra! Ne babanın ne diğerlerinin! Ne olduysa hepsi benim hatam! Bebeğimizi de benim yüzümden kaybettik! İzin ver yanına gireyim her şeyi anlatayım güzelim! " Doğan'ın sözleri koridorda yankılanırken Azra kocasının konuyla ne gibi bir alaksaı olduğu konusunda ağlamaktan şişmiş gözlerini şüpheyle ona çevirirken diğerleride kaybedilen bir bebeğin varlığının şokuyla bir birine baktı. Bu karmaşık durum karşısında Tuğra her zamanki fevriliği ile anlam veremeyerek Doğan'a doğru yaklaşıp yakasından sertçe kavrayarak sarstı.
"Ne yaptın lan ablama!? Neler karıştırıyorsun sen!? Ne bebeği!? Ne haltlar karıştırdında bütün suç senin!? " Tuğra ateş saçan bakışları ile Doğan'ı sarsarken olaya Kayra'da dahil olmuş koridordaki kargaşa büyüyerek hastane ayağa kalkar bir duruma gelmişti. Kerim onları ayırmak isterken Burnuna yediği yumrukla yüzü kanlar içinde kalmış bunu gören Arya bu yaşananlara daha fazla dayanamayarak var gücüyle bağırıp herkesin sus pus olmasını sağlamıştı.
"Yeteeeeer!" Sakinleşen ortamı gören kız göz yaşları içinde sözlerine devam etti. " Yeter! Hepiniz hatalısınız ama hiç biriniz hatanızı kabul etmiyorsunuz! Siz burada kavgayla yumrukla bir şeyleri halletmeye çalışırken Meyra, içerde nasıl bir halde hiç düşündünüz mü? " Etrafındakilerin üzerinde bakışlarını hayal kırıklığı ile gezdirerek sözlerine devam etti. " Hiç birinizi görmek istememekle haklı o kız! Mahvettiniz hayatını! Sen evli olduğun halde ondan gizledin!" Herkes ağzı bir karış açık bir şekilde Doğan'a bakarken Arya transa girmiş gibi devam etti sözlerine. " Önce sevdiğin kadına söylemeliydin evli olduğunu! Hayatı konusunda bir karar vermesi gerekiyor sa bu Meyra'nın hakkıydı! Sen abinin karısını ve çocuğunu düşündüğün sahip çıktığın kadar sevdiğin kadına ve bebeğine sahip çıkamadın! " İşittiklerinin şokunu atlatan Azra hızla Doğan'a doğru yaklaştı ve yüzüne sert bir tokat geçirerek hayal kırıklığı ile konuştu.
"Allah seni kahretsin Doğan! Benim kızımın ilk aşkıydın, hayalleriydin, herkesten gizli tuttuğu yanıydın mahvettin kızımı!" Azra göz yaşları içinde olduğu yerde sendelerken Mehmet hızla karısına yaklaşrak kolları ile sardı ve destek olmaya çalıştı. Arya arkadaşının başına gelenler ve kendi yaşadığı sorunların patlak vermesi ile sanki bir sinir boşalması yaşıyordu.
"Ama sevdiklerinizin yaşadıkları, karılarınızın yaşadıkları, kızlarınızın, çocuklarınızın yaşadıkları hangi birinizin umrunda!?" Arya'nın sözleri ile herkes bir birine bakarken kız devam etti. " Geçmişte yaptığınız hataları sırf bizde yapmayalım diye yeri geldi bizim yerimize kararlar verdiniz. Bırakmadınız hatalarımızı yaşayarak kendimize ders edinelim. Tamam bizi korumak istediniz ama kaderin önüne geçemezsiniz! Geçmişteki hatanızın bedelini çocuklarınız yaşayacaksa yaşıyor! Sizin ruhunuz bile duymuyor!" Kerim karısının sözleri ike huzursuzca yerinde kıpırdanırken Mehmet'le kısa bir an göz göze geldi. " Babam geçmişte yaşadığı aşkın, ayrılığın yüzünden haklarında çıkan onca lafı sözü unutmuş gibi Derya'yı laf söz korkusuna Kayra ile evlendirdi! Ali Eniştem! Evli olduğu halde boş bir hayalin arkasında koştuğu günleri unutup Emir'in yaptığı evliliğin nedenini sorgulamadan oğluna sırt çevirdi! Kenan Amcam! Her şeyi araştırma kabiliyetine sahip ken Hayal'in bozulan nişanı,yıkılan hayallerini görmezden geldi! " Hayal dolan gözlerini gizlemek için babasından kaçırırken herkes Arya'nın sözleri ile kendini sorgulamaya başlamıştı. "Yusuf Amcam! Oğluna o kadar düşkün ki onun günden güne eriyişinin sebebi kendisiyken, oğluna düşkünlüğü gözünü o kadar kör ettiki bu davranışının farkında bile değil! Ömer Amcam! Kendisi babasının annelerimize ve siz pek anlamasanızda size olan desteği ile her zaman övünürken,kendisi Emir'in acısını anlamayı bile denemedi! " Arya son olarak bakışlarını Mehmet'e çevirerek hayal kırıklığı ile başını salladı. " Ve Mehmet Amcam! Kendisi Azra Teyzeme yaşattığı tarifsiz acıyı çocukları çekmesin diye belki de içinizde en masum hatayı yaptı. Çocukları sevdikleri ile birlikte mutlu olsun diye her zaman önce kendini feda etti. Tıpkı Doğan'ın evli olduğunu bildiği halde kızının ona olan aşkına, üzülmesine kayıtsız kalamayarak belkide bütün suçun üzerine kalacağını bile göze alıp bu evliliğe izin vererek yaptı! "Azra kocası ile ilgili işittiği sözler ve olayın gerçek yüzü karşısında bu defa ateş saçan bakışlarını ona çevirerek sert bir tokatta Mehmet'in yüzüne geçirdi. " Hepiniz ve hepimiz suçluyuz bunu sadece Doğan'a yada başka birinin üzerine yükleyemeyiz! " Arya sözlerini bitirerek perişan bir halde önünde durduğu kapıyı açarak odaya girdi ve Meyra'nın gözyaşları içindeki görüntüsünü içi parçalanarak izledi.
"Sen kızımıza böyle bir şeyi nasıl yaparsın be adam!? Nasıl izin verirsin böyle bir şeye!? Aşkından ölse bile evli bir adamla evlenmesine nasıl göz yumarsın!? " Hayal kırıklığı ile başını olumsuz anlamda salladı. " El birliği ile mahvettiniz kızımı Mehmet! " Kadın öfkeli bakışlarını erkeklerin üzerinde gezdirerek dişlerinin arasından tısladı. " Meyra sizi görmek istemiyorsa görmeyecek! "Arya'nın sözleri sanki diğer kadınlarında yıllardır kocalarına aşkla bakan gözlerinin açılmasını sağlamıştı. "Şimdi gidin buradan! Ve Meyra sizi görmek isteyene kadar da sakın karşısına çıkayım demeyin! "
"Azra anne izin.... "Kadın ateş saçan bakışlarını Doğan'a çevirince bu defa Mehmet araya girdi.
"Azra! Sakin ol ve beni dinle! Bak tamam hatalıyız ama Doğan kızımızı sevmekten başka... "
"Kes Mehmet!" Bakışlarını kocası ve Doğan'ın üzerinde tehditkar bir şekilde gezdirerek ürkütücü bir şekilde devam etti sözlerine. "Yıllar önce aşkı için kabuğuna çekilen Azra'yı tekrar çıkarttırmayın bana!" Mehmet korkuyla yutkunurken erkekler geçmişin tozlu anılarına kısa bir an dalıp çıkarak Mehmet'i uyarmak istercesine çaktırmadan ona yaklaştılar. " Eğer kızımın ve diğer çocukların gözünden bir damla daha yaş sizin yüzünüzden dökülürse yemin ederim geçmişteki Azra'yı mumla ararsınız! Bu defa aşkı için değil evlatları için savaşan bir Azra olur karşınızda! Ve inanın bana o kadını hiç biriniz görmek istemezsiniz!"
Azra'nın alalen yaptığı tehdit erkeklerin hepsine geri adım attırırken içlerine düşen korkuyla Doğan ve Mehmet'i hızla ortamdan uzaklaştırdılar. Eğer kadınlar bu defa el birliği yaparsa biliyorlardı ki geçmişte yaşadıkları bu defa yaşayacaklarının yanında bir hiçti. Ayaz ve Max hayran bakışlarla Azra'yı izlerken yaşananları ve bir annenin çocukları için verdiği mücadeleyi hayran bir şekilde gizli saklı izleyen bir çift göz daha vardı. Cihan orta yaşlı kadının hepsine meydan okuyuşunu gıpteyle izlerken, Mehmet'in hâlâ Doğan'ı savunmasından ve kardeşinin yıkılmış görüntüsünden geçte olsa bir hata yaptığının farkına varabilmişti. Aslında bunca yaşananın sebebi ve suçlusu sadece o kadındı. Karısı ve Doğan'ın evliliğinin de o kadının çıkarları doğrultusunda olabileceği, kardeşi ve karısının da bu oyuna kurban gitmiş olabilme ihtimali içine bir şüphe düşürünce öfke bir ateş olup bütün bedenine yayıldı. Eğer hayatlarının mahfolmasının sebebi o kadınsa, bütün bu olanların altından da o çıkarsa bu defa kimse üvey annesini elinden alamayacaktı.
Azra ve diğer kadınlar Meyra'nın yattığı odaya girip Arya ve ikisini bir birine sarılmış bir şekilde ağlarken görünce hepsi de zorlukla tuttuğu göz yaşlarını koyuvermişti. Azra ağır adımlarla kızına doğru yaklaşırken gördüğü manzara karşısında artık bir şeyden emin olmuştu ki Arya' nın da kırgınlığının kızının kinden aşağı kalır yanı yoktu. Eğer bir acısı, bir derdi olmasaydı o sessiz sakin kız bu gün yaralı bir kuş gibi feryat figan edip kimseyi incitmezdi. Hele ki hayranı olduğu Yunus'a karşı bu kadar içerlemiş konuşmazdı. Kızlara yaklaştı ve onların acısını çekip almak istercesine sıkıca sarıldı iki yaralı bedene. Uzun süre dökülen göz yaşlarının ardından ortamı bin bir gayretle yumuşatmaya çalışan diğer kadınların çabaları sonunda işe yaramıştı.
"Abla bir an içinden başka biri çıktı zannettim. Hayır böyle atarlı çıkışlar bana has olunca senin üzerinde emanet gibi durdu. " Derya'nın sözleri herkesin yüzünde buruk bir gülümseme oluştururken Azra şüpheli bakışlarını Arya'ya çevirmişti. Kız yaptığının yeni farkına varıyormuş gibi dudaklarını ısırarak utançla başını eğdi.
"O da bir şeymi? Ben annemin içinden bir panter çıktı zannettim. O nasıl tehditti öyle? Erkeklerin hepsi annemin anne tavuk moduyla savurduğu tehditlerden sonra bir anda nasılda kayboldu ortalıktan. " Sahra'nın sözleri ile bu defa küçük kıkırtılar dökülürken dudaklardan Zeynep ortamı biraz daha yumuşatmak adına devam etti.
"İdolümsün Azra Teyze! Geçmiş te nasıl bir iz bıraktıysan onlarda bravo sana! Ama şunu bilmeni isterim bence bu konuda bizlere ders vermelisin. Baksana biz şeyim hıyar.... " Annesinin uyaran öksürüğü ile Zeynep sözlerini toparlarken diğerleride küçük kahkahalarla Zeynep'i dinlemişti. Ortam biraz normale dönünce Meyra onlara sabahtan beri düşündüğü şeyden bahsetti. Max sin ona yardım edeceğini söylesede Azra ve diğerleri de Mehmet'in böyle bir şey karşısında vereceği aşırı tepkiyi göz önünde bulundurarak kabul etmedi. Daha sonra Arya'nın sunduğu fikirle, Meyra'nın isteğini hep birlikte onayladılar.
Saatler akıp giderken erkekler Mehmet ve Doğan'ın yaptığı hatayı tartışmış, ama onların yerinde olsalar çocuklarının mutlulukları için aynı şeyi yapacaklarını düşünerek fazla üstlerine gitmemişlerdi. Bir ara hastaneden ayrılarak konağa gitmişler dün geceki olayı bir de birebir yaşayanlardan dinlemişlerdi. Dilan halanın anlattıkları ile Doğan şok olurken annesinin nasıl böyle bir şey yapabildiğine hala inanamıyordu. Peki abisi annesi ve yengesini nereye götürmüştü? Aklı Meyra'da iken abisinin bir çılgınlık yapıp annesi ve yengesine zarar vermesinden korkarak bir de onları düşünür olmuştu. Konaktaki adamları abisini bulmaları konusunda uyarırken hep birlikte tekrar hastaneye döndüler. Annesi madem Cihan'ı öldürmek istemişti. Abisi ölünce yengesinin başına gelecekleri biliyordu. Yengesine talip olanlar onu rahatsız edenlerde annesinin oyununun bir parçası mıydı? Sırf yengesi ile ikisini evlendirmek için bu kadar entrikayı çevirmiş olabilir miydi? İyi de bu evlilikten çıkarı ne olacaktı? Ne düşünmüş ne planlamıştı da bu kadar acıyı reva görmüştü annesi onlara? Doğan düşünceler içinde hastane bahçesinde bir o yana bir bu yana volta atarken diğerlerininde aklında hemen hemen aynı sorular vardı. Akşam olmak üzereydi ve o Meyra'yı bir türlü görememişti. Eğer biraz daha göremezse delirecekti. Kadınların ilerde ellerinde çaylarla koyu bir sohbette olduğunu gören Doğan aralarında Arya'nın olmadığını farkedince içinde yeşeren ümitle kimseye çaktırmadan hastaneye girdi. Arya'nın suyuna giderse kesin Meyra ile görüştürürdü. Doğan'ın ne yapmaya çalıştığını fark eden Mehmet'te tıpkı onun gibi bir ümit diyerek bir bahane ile kızını görmek için peşinden gitti.
Doğan koşar adımlarla çıktığı merdivenleri bir nefeste bitirerek Meyra'nın yattığı odanın önüne geldi. Kapının önündeki doktor ve Arya'yı görünce Meyra'nın durumu hakkında bilgi almak için hızla yanlarına yaklaştı.
"Böyle bir şey nasıl olur doktor bey? Ne demek hastanız yok!"Doğan işittikleri karşısında hızla ikiliye yaklaşırken Arya saçlarını öfkeyle çekiştirerek sözlerine devam etti. " Beş dakika ya! Beş dakikalığına lavaboya gittim! Nasıl çıkıp gider haberiniz olmadan!?" Arya'nın sözleri ile Doğan nefesini tutmuştu ki arkadan yükselen gür ses bir türlü soramaya cesaret edemediği o soruyu sormuştu.
"Meyra nerede!? Kızım nerede Doktor!? "
OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM
yitenumutlar
|
0% |