Yeni Üyelik
15.
Bölüm

B-S-M-15

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı- Kubat -Yar Yarası

 

Karşısında öfkeyle hesap soran ikiliye karşı, kendini bu durumun içine sokan arkadaşı Hayal'e içinden en iyi dileklerini yollayan Doktor bakışlarını Arya'ya çevirerek ima ile konuştu.

 

"Hanımefendiye de söylediğim gibi Meyra Hanım geldiğimde odasında yoktu.Zaten ameliyattan sonra da sürekli hastaneden çıkmak istediğini söylüyordu.Ben ruh haline bağlamıştım bu durumu. Sonuçta bebeğini kaybetti ve yaralıydı. Üstelik hiç bir hasta hastanede yatmayı istemez. Bende durumundan dolayı kontrol edip, kendini iyi hissetmiyorsa bir pisikolokla görüşmesi gerektiğini söylemek için gelmiştim. "Doktorun tek seferde, nefessiz bir şekilde konuşmasının üzerine Mehmet sert bit şekilde yakasından kavrayarak kükredi.

 

"Ne demek yoktu!? Nasıl hastane burası lan!?"Mehmet'in sorusunun ardından Doğan'da sinirle bağırdı.

 

"Yaralı bir hasta sizin haberiniz olmadan nasıl çıkabiliyor hastaneden!? " Arya ikilinin öfkesinden Doktoru korumak için araya girdi. Nede olsa zavallı adamın bir suçu yoktu. Hayal'in hatrını, ricasını kıramayarak sadece onlara yardım etmişti. Mehmet'in ellerini adamın yakasından ayırırken pot kırmamak için rolünü iyi oynamaya çalışıyordu.

 

"Mehemet Amca! Biraz sakin olur musunuz lütfen! Farkındaysanız hastanedeyiz ve sabahtan beri bizim yüzümüzden ne hastaların huzuru kaldı ne çalışanların! "Mehmet, Arya'nın sözleri ile ellerini Doktorun yakasından çekerken kızın haklıkığı karşısında başını olumlu anlamda salladı. Doğan elini gür saçlarından geçirerek hırsla çekiştirerek, ağlamamak için kendini sıkmaktan titreyen sesiyle homurdandı.

 

"Ben şimdi ne yapacağım baba! Önce bebeğim gitti, şimdi de Meyra bırakıp gidecek!" Doğan kendi etrafını turlarken sağa sola gidiyor ne yapacağını bilmez bir şekilde hareket ediyordu. Arya onun bu haline umursamaz bir şekilde bakarken Mehmet, Doğan'a yaklaşarak onu sarstı.

 

"Kendine gel! Senin sevdiğin kadın, sırtını dönüp gidiyor, benimse kızım! Sence acım, telaşım seninkinden daha mı az! Bırak sızlanmayı da koş kamera kayıtlarını incele. Muhakak bir şey çıkacaktır. " Doğan başını sallayıp Mehmet'i onaylarken Doktor ürkek bir ses tonuyla tekrar konuştu. Hayâl kesinlikle ona yaptırdığının bedelini ödeyecekti. Deli kız ne işler açmıştı başına.

 

"Mehmet Bey, Doğan Bey boşuna zahmet etmesin Kamera sistemimiz bir arızadan dolayı iki gündür bakımda. Yani kayıt yapmıyor. Bence boşuna zaman kaybetmeyin. Mehmet ve Dopan çaresizce birbirine baka kalırken Arya fısıltıyla konuştu.

 

"Azra Teyzem ve bizimkiler geliyor! " Mehmet'in omuzları bir anda düşüvermişti. Ne diyecekti karısına? Ne hesap verecekti? Kızımızın hayatını mahfettim şimdi de beni ve sevdiği adamı cezalandırmak için bizi terk ettimi diyecekti? Doğan ise ne düşüneceğini şaşırmış hale gelmişti. Birden aklına düşen şüpheyle fısıldadı.

 

"Cihan!" Olabilir miydi? Şüphe aklını kemirirken hızla Meyra'nın yattığı odaya daldı. Eğer abisi kaçırmışsa illaki odada bir ipucu olurdu. Hiç bir şey bulamasa da en azından Meyra direnmiş ve bu direnişle oda dağalmış olmalıydı. Odada gözlerini hızla gezdirdi. Aradığı ayrıntıyı bir türlü bulamayınca omızları bir kez daha çaresizlikle düştü. başını ellerinin arasına alarak yatağın yanına yere çöktü. Gözleri yanıyor,gözyaşları akmamak için direniyordu. Ağlamayı kendine yakıştıramadığı için değil di bu direniş, aksine bağıra çağıra ağlayıp,yakıp yıkmak istiyordu her yeri, her şeyi. Fakat elinden bir şey gelmiyordu. Tıpkı bebeğini kaybettiğini öğrendiği anda ki gibi, sevdiği kadının onu görmek istemediği anda ki gibi elinden hiç bir şey gelmiyordu. Saçlarını çekiştirerek elleri ile başına baskı uyguladı. Neden bu lanet beyni durmuştu? Neden aklına bir şey gelmiyordu? Bir polisti tecrübeli bir polis! Her zaman böyle durumlarla karşılaşıyor illaki bir ipucu bulup devamını getiriyordu. Peki şimdi neden bir şey yapamıyordu. Elini kolunu bağalayan neydi? Acı, korku hüzün hepsi bir birine karışmış aklı durmuştu adeta. Nasıl bir yol izleyeceğime dair hiç bir fikri yokken onun dışında her şey düşüncelerini esir almıştı sanki. Kulaklarına dolan seslerle başını kaldırdığı an Azra'nın Mehmet'i göğsünden iterek var gücüyle tekrar bağırması doldu kulaklarına.

 

"Senin yüzünden! Sen her şeyi bildiğin halde Meyra'mın, evli bir adamla olmasına nasıl izin verdin!? Ne geçiyordu o aklından söylesene! Kızımızın her şeyi sineye çekip dizini kırıp oturacağını mı düşünmüştün!?" Azra'nın yüzü öfkeden kıpkırmızıyken, kayınbabasının yüzü düz bir ifadeye bürünmüştü. Sessizliğe gömülmüş karısının hırsını almasını, öfkesini kusmasını bekliyordu belki de. Azra ise kocasının göğsüne ellerini koyarak tekrar itti. Onun zayıf itişi karşındaki adamı başka bir zaman olsa yerinden milim oynatmayacakken kocası bu itişle bir adım geriye doğru sarsılmıştı. Kulakları çınlatan bir sesle tekrar bağırdı kadın. " Neden cevap vermiyorsun Allah'ın cezası! Ne istedin kızımızdan!?Neden ona böyle bir kaderi reva gördün!?"Mehmet yine sesizliğini korurken,Azra içindeki acıyı kocasından çıkartmak istercesine sert bir tokat daha geçirdi kocasının suratına.

 

Azra odaya kimseyi almamış, Doğan'ın odada olduğundan habersiz diğerlerini de dışarıda bırakarak kocasına hesap sormak istemişti. Meyra'yı daha fazla üzmemek için geldiklerinde konuyu ertelesede şimdi kızı olmadığına göre bu konuyu ertelemenin anlamı da yoktu. Mehmet hemen şu anda ona hesap verecekti. Fakat kocası bırak hesap sormayı dilini yutmuş gibi sadece bakıyordu yüzüne. Daha fazla dayanamayıp attığı tokat sonrası başı yana doğru savrulmuş, bu hamlesiyle kocasınında bir öfke patlaması yaşayacağını düşünmüştü fakat yanılmıştı. Mehmet başını yavaşça devirerek sakin bir ses tonuyla fısıldadı.

 

"Bittimi. " Karısı kocasının tepkisi karşısında ağlamamk için dudaklarını ısırırken Mehemet karısını hızlı bir hamleyle kolları arasına çekerek sarıldı ve başına sayısız öpücükler bırakarak tekrar fısıldadı.

 

"Sevdanın, sevmenin, sevilmenin ne demek olduğunu bile bile Doğan'a nasıl kızımdan uzak dur derdim."

 

"Onun evli olduğunu bile bile ne sevdasından bahsediyorsun sen! İkiniz de kzımın hayatını mahvettiniz! " Karısının göz yaşları tişörtünü ıslatıp adeta tenini yakıp geçerken onun çektiği acı karşısında içi kavruldu adamın. Azra'nın başını göğsünden kaldırarak alnına kısa bir öpücük bırakıp yüzünü avuçları arasına alarak gözlerini birleştirdi.

 

"Bazen görünen yaran değil de, gizlide bir yarandır canını yakan. Ama herkes senin görünen yarandan acı çektiğini düşünür. Oysa sen görünmeyen yarandan kanıyorsundur gzili gizli." Azra'nın iri gözlerinden, dolan gözlerini çekmeden bakıp sözlerine devam etti Mehmet. "Yıllar önce seni aldatmış gibi yaparak senin yıllarca buna inanmanı sağladım. O zamanlar doğru olanı yaptığımı düşünürken, kaybettiğimiz yıllarda nasıl acı çektiğimizi hatırla. Ben sensiz yapamadım! Ne kadar başımın belası da olsan, beni çıldırtdan da, delirtsen de, başka bir adamla ilişkin varmış gibi göstersende senden hiç vazgeçmedim! Fakat yaşadığımız acılar onlar yıprattı bizi. Benim seni koruma amaçlı yaptığım hata senin inadın en güzel yıllarımızı çaldı bizden ama vazgeçmedik." Azra öfkeyle başını salladı ikiyana. Kocasının tutuşundan kurtulmak istercesine. Hamlesinde başarılı olamayınca ağlamaktan kızaran gözlerini kocasının gözlerine sabitleyerek sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Aynı şey mi!? Aptal mısın sen? Kızımız o bizim! Sen bizim yaptığımız hataları öne sürerek, kızının hayatıyla nasıl kumar oynaya bildin!? Acı da çekse, yıpransa da, Meyra'nın vermesi gereken kararı sen nasıl verirsin! Kızımıza anlatmalıydın! O neye karar verirse arkasında durmalıydın! " Doğan kendisi yüzünden suçsuz birinin üzerine gidilmesine daha fazla dayanamayarak yerden destek alıp yavaşça kalktı. İkilinin bakışları Doğan'ı bulunca Azra öfeyle bağırdı.

 

"Hâlâ ne arıyorsun burada!? Kızmın hayatını mahvettin! Daha ne istiyorsun ölmesini mi!? " Azra'nın sözleri genç adamın kalbine bıçak gibi saplandı. Ölmesini değil yaşamasını istiyordu o sevdiği kadının. Kollarında olsun istiyordu. Gözünü açtığında ilk onu görmek,güne ilk onun sesiyle başlamak, bütün yorgunluğunu gülünce yanaklarında açılan o iki çukura bırakmak,teninin kır çiçeklerini anımsatan kokusunda kaybolmak istiyordu. En önemlisi yıllardır içinde büyüttüğü aşkını, yanlızlığını, onunla paylaşmak istiyordu. Kendi ailesinde bulamadığı huzuru, şefkati bu kocaman ailenin içinde bulmuş, onlardan biri olmak, onlar gibi bir ailesi, yaşadığı uçsuz bucaksız toprakların yerine, küçük dünyası, mutlu bir yuvası olsun istemişti. Fakat bunu kimseye anlatamamıştı. Anlatmak istesde kimse anlamazdı ki onu. Ne kendi ailesi anlıyordu, nede sevdiği kadın,olup bitenlerden sonra dinleyip anlamak için beklemişti. Sadece şu karşısında herkesin gözünde suçlu olan adam anlamıştı herkesin hayalini kurduğu kalabalığın içindeki yanlızlığını, kimsesizliğini. Haytaına dair bütün ümitleri tükenmiş, yıllardır beklediği umudunu kestiği anda karşısına çıkan sevdiğine tutunduğu elleri kolları kırılmıştı bir anda. Bitik nir halde bir kaç adım attı öfkeli kadına doğru ve karşısında durarak yerde olan yüzünü kaldırmadan konuştu.

 

"Mehmet babamın hiç bir suçu yok Azra anne. O sadece yanlızlığın da kaybolmuş, tek kurtuluşu elinde tutmaya çalıştığı sevdası olan, kızının sevdiği adama yardım etmek istedi. Haklısın herşeyi mahfeden benim. Ben yengemle mecbur bırakıldığım için evli olduğumu önce Mehmet babama değil, Meyra'ya söylemeliydim. Babamın hiç bir suçu yok. Onu ben... "

 

"Doğan! " Mehmet'in uyarısıyla başını yerden kaldırıp mahçupça karşısındaki adama çevirdi gözlerini. Mehmet, Doğan'ın omuzlarından bir babanın oğluna şefkatle dokunduğu gibi kavrayarak tekrar konuştu. " Senin bir suçun yok oğlum. Sen sevdin! Sadece sevdin! Aslında ortada bir suçlu da yok. Sevmek suç değil dir! Eğer sen bana gelip delikanlı gibi her şeyi anlatmayıp saklasaydın, bakışlarını karısına çevirerek sözlerine devam etti. Ki bunu da yapa bilirdin ama yapmadın. Sen yüreğinle karşıma çıkıp aslanlar gibi sevdanın arkasında durdun. Kaderin senin yolunu böyle çiz diyse ona karşı gelemezsin. İsterse dünya alem beni suçlasın, yaptığımın hata olduğunu yüzüme haykırsın ama ben şimdi olsa yine aynısını yapar senin ve kızımın sevdasının arkasında dururdum. Şimdi toparla kendini! Önce Meyra'yı bulalım. "Doğanın içinde Mehmet'in desteği ile bir nebze olsun umut tohumları tekrar yeşerirken başını olumlu anlamda salladı. Azra kocasına şok olmuş bir şekilde bakarken histerik bir kahkaha atarak çemkirdi.

 

"Allah seni nasıl biliyorsa öyle yapsın Mehmet! Sen adam olmazsın! Her şey sizin ve o saçma planlarınız yüzünden bu hale geldi. Kızım perişan oldu ama sen hâlâ olmayacak bir dua ya amin diyor, hem kızını karşına alıyor, hem bu çocuğa boş hayaller vadediyorsun! "Bir adımda kocasına yaklaşarak işaret parmağını kaldırıp göğsünü dürterek dişlerinin arasından tısladı. " Bu yaptıklarının hesabını vereceksin! Sadece şimdi zamanı değil! Ben Ankara'ya dönüyorum sen sakın peşimden geleyim deme seni parçalarım!" Tek kaşını meydan okurcasına kaldırarak son sözlerini vurguladı. " Geçmişi hatırlarsan neler yapabileceğimi en iyi sen bilirsin! " Mehmet, karısının imalı tehdidiyle zorla yutkunurken Azra öfkeyle kapıya doğru ilerleyip koluna uzanmıştıki hırsla arkasını dönerek işaret parmağını Doğan'a yöneltip tekrar tısladı. " Bir daha kızımın karşısına çıkma Doğan yoksa seni de parçalarım! Parçalamadan kastımı sevgili babacığına sor o sana gayet güzel açıklamasını yapar. Ne de olsa iş çevirmekte üzerinize yok! " Azra imalı sözlerini bitirince aynı öfkeyle kapıyı açıp çıkınca Doğan çaresizce yanındaki adama baktı. Azra annesiyle baş etmek görünüşe göre oldukça zordu ve anlaşılan yanındaki adam bu kadını yıllardır dizginlemişti. O yüzden kayınbabasına üstün hizmet madalyası bile az gelirdi. Fakat kendi aptallığı yüzünden uyuyan yılanı uyandırıp bir ejderha modunda üstlerine çekmeyi de yine ikisi becermişti. Bundan sonra o dizginleri kayınbabası tekrar elinde tutabilir miydi? Hiç sanmıyordu. Gerçi tutması lazımdı. Tutamazsa hem kendisi adına, hem de hemcinslerim adına bu kadın büyük bir tehlike arz ediyordu. Sırtında hissettiği destekle bakışlarını yanındaki adam çevirdi.

 

"Korkma saman alevi gibidir Azra annenin öfkesi. Birden alev alır ortalığı yakıp küle çevirir ama durulur. Biraz sabredeceğiz. Merak etme ben onu dizginlemesini bilirim. Damardan girdiğim zaman o yufka yüreği dayanamaz affeder. " Doğan şaşkın bir şekilde konuştu.

 

"Azra anne hakkındaki düşüncelerini nasıl anladın baba? "

 

"Azra iki lafıyla adamı eşekten düşmüşe çevirir!" Yorgun bir şekilde nefesini dışarı vererip söylenerek kapıya doğru ilerledi. "Eee ne demişler ; Eşekten düşenin halinden eşekten düşen anlar!" Doğan,Mehmet'in sözleri ile üzünü buruştururken adam konuşmaya devam etti. " Önce şu abin olacak adamı bulalım. Bakalım amacı neymiş! Benim kızımla alıp veremediği, torunumu kaybetmeme sebep olan meselenin aslını nesli neymiş anlayalım! " Mehmet'in dişlerini sıkarak söylediği sözlerin ardından abisi tekrar aklına düşünce Doğan'ın da bir anda gözleri karardı.

 

Azra bir an önce Ankara'ya dönüp kızını görmek için sabırsızlanırken, oturdukları hastanenin kafesi ona dar gelmeye başlamıştı. Arkadaşları onun bu endişeli halini anlayışla karşılayıp destek olmaya çalışırken gözü kapıdan giren gençlere kaydı. Endişesi biraz daha artarken yanlarına gelen Aras'ın sözleri ile bir telaş sardı tüm bedenini ve oturduğu sandalye de huzursuzca kıpırdanarak gelen gençlerin oturmasını beklemeden konuştu.

 

"Siz niye gitmediniz onunla!? Ya Meyra ile bebeğe bir şey olursa? Keşke sizde yanlarında olsaydınız oğlum. " Ayaz Azra'nın ellerine uzandı ve güven vermek istercesine sıkarak gülümsedi.

 

"Merak etme Azra teyze Meyra iyi ve her şey kontrolümüz altında.Hayal ve arkadaşının sayesinde özel bir ambulansla yolladık onu. Acil bir müdahale gerekirse diye birde işinin ehli doktor var yanında. Yani her şey yolunda sen merak etme. " Azra tuttuğu nefesini bırakırken Arya onu biraz daha rahatlatmak adına konuştu.

 

"Her şey planladığımız gibi gidecek sen merak etme Azra Teyze.Meyra'yı Ankara'da Eren karşılayacak. Sonrada onu Demir babamın babasından miras kalan evine götürecek. Tabi Gönül babaannem de her anında yanında olacak. " Azra, başını olumlu anlamda sallayarak elleriyle yüzünü sıvazlayıp rahatlamayı denedi.

 

"Ayaz abi ve Max abinin buradan ayrımamalarını ben istedim.Onlar Meyra ablamın yanında gitmek istediler ama aniden ortadan kaybolmaları dikkat çekerdi. Burada kalmaları daha iyi. " Derya'nın sözleri ile Azra bir kez daha anlamıştı ki gelini tam da kendisi gibi entrika ve planlarda gayet başarılıydı. Bu düşüncelerle zaten sinirleri bozuk olan kadın bir kahkaha patlayınca herkes ona deli görmüş gibi baktı. O ise Deniz'e dönerek Derya'yı gösterdi.

 

"Deniz gelinimin senin kızın olduğundan şüpheliyim!" Deniz'in kaşları anlamadığı sözler karşısında çatılırken Azra tekrar konuştu. " Ay sen biraz safsın ama gelinim benim gibi entrika plan deyince çarklar anında dönmeye başlıyor. " Azra yanında oturan gelininin kolunu sıvazlarken diğerleri de onun bu sözlerine kıkırdamıştı. Deniz ise somurtarak çemkirdi.

 

"Hiçte bile! Saf olsaydım zamanında Sunan'ın yapmak zorunda kaldığı planlara ortak olmaz, onun yapmaya çalıştığı şeye inanır Yunus'u terk ederdim. Suna ile olan bu sırrımızı Yunus bile bilmezken ben size anlatmıştım. Azra'cığım sence saf olsam Suna'ya yardım edip üstüne bir de Cemal'le evlenmesine nasıl ön ayak olurdum şekerim. " Kızlar Deniz'in sözleri ile başını olumlu anlamda sallarken Arya kulaklarının duyduğu o ayrıntıda takılı kalmıştı. Kerim'in annesi ile kendi annesi ne planı yapmıştı da babasının haberi yoktu. Aklı karışırken Azra'nın huysuzca homurdanması tekrar konuşmaya kulak kabartmasına neden oldu.

 

"Bak doğru bu konuda hakkınızı yiyemem! Sonuç olarak o Adem denen yaşlı, psikopat herifi alt ettiniz! En azından Yunus'la seni ayıramadan geberip gitti bunak herif! Suna onun tehditlerini sana anlatmasaydı ve onun şam şeytanı kılıklı, para düşkünü sünepe oğlu neydi onun adı... Azra düşünürken Deniz kıkırdayarak cevap verdi.

 

"İhsan. "

 

"Hah! O sümsük olmasaydı o işleride becereceğiniz şüpheliydi ama şansınız yaver gitti işte. " Arya ilk defa duyduğu şeyleri birer yap boz parçası gibi birleştirmeye çalışırken diğerleri Azra'nın kızında olan aklının biraz olsun dağıldığını anlayarak Deniz'e göz kırpıp konuşmaya başladılar.

 

"Amaan, boş versene sen. Bence keyfinden yardım etmiştir o meymenetsizin oğlu. Suna'nın görümcesinde gözü olduğu için yaranmaya çalışmış bunlara. Eee babasına karşı durup Suna'ya yardım ederse Cemal'inde gözüne girecekti tabi. " Ayşe'nin sözlerine karşılık Esha girdi konuya.

 

"Bence Aynur bahane paralar şahane niyetiyle yardım etmiş İhsan. O gün den beri hep söylemişimdir bunu. "Rüya her zamanki iyi niyetini ortaya serercesine başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Bence İhsan babasının yaptıklarının utancına ve korkusuna yardım etmiş bunlara. Babası Feride'ye göz koymuş hemde evliyken, kızı kuma olarak almaya kalkmış. Alamayıncada hem Feride'yi hem sevdiğini öldürmüş. Eee İhsan'da baktı babası o akılla giderse işin kan davasına dönmesi kaçınılmaz,hem utancın dan hem de düşman kazanmamak için yardım etti bunlara. Gönlüde Aynur da olunca yardım etmesin de ne yapsın? Adam sevmiş sonuçta. Aksi bir durum da Cemal verir miydi Aynur'u İhsan'a?" Kızlar Leyla'ya bakışlarını sende bir şeyler söylesene dercesine çevirince o da elindeki kahve fincanını bırakarak diline ilk gelen sözleri söyledi.

 

"O bu değil de, Deniz bu hikayeyi anlattığı günden beri aklıma takılan bir şey var. Bu Adem denen şerefsiz niye Yunus'tan intikam almak istedi. Niye bu intikam için Suna'yı kullandı ve niye bu olan biten Cemal ve Yunus'tan saklandı? " Herkes Leyla'nın sorusu ile o güne kadar akıllarına gelmeyen ayrıntıyı yeni fark etmişti. Arya'da, Leyla'ya

kucak dolusu şükranlarını iletti içinden ve sabırsızlıkla annesine çevirdiği bakışlarına sesindeki kırgın tonu gizlemeden konuştu.

 

"Anne bana bunları niye anlatmadım hiç? "

 

"Kızım sen o eve gelin gittin. Ben sana anlatsaydım, sen ağzından kaçırsaydın ortalık karışa bilirdi. Ne olursa olsun İhsan bize zor zamanımızda yardım etti. Kimse bilmese de, herkes Suna'yı suçlasa da işin gerçeği böyleydi. Ben Suna'ya inandığım zamanlar babanla ayrılmıştık."Deniz derin bir nefes alarak tekrar eski günlere dalmış gibi gözlerini bir noktaya sabitleyerek sözlerine devam etti. "Herşey çok karışıktı, Suna her şeyi bana anlattığında, baban beni amcasının oğlu Fatih le beraber zannediyordu. Tabi bu da Asiye nine'nin iş güzarlığından kaynaklanmıştı orası ayrı bir mesele. Bense babanın beni en yakın arkadaşımla aldattığını düşünüyordum ki Suna olup biteni anlatana kadar. Cemal o dönem askerde olduğu için olan bitenden haberi olmadı. Zaten konu köye yayın olmadan İhsan sayesinde kapandı. Sadece babannen biliyordu. " Arya herkesten soyutlanmışcasına sadece annesine adepte olmuş işin iç yüzünü, esas merak ettiği ayrıntıyı öğrenmek istiyordu. İçini kemiren soruyu tekrar sordu.

 

"Peki o Adem denen adamın babamdan intikam almasını gerektiren sebep neydi? Sizi ayırınca eline ne geçecekti? "Deniz, kuzının sorusuna cevap vermeden önce Azra'yı kontrol etti bakışlarıyla. Arkadaşının gözünde, onun şu anki durumunu umursamayan kendi havasında bir tavır içinde gibi gözükmek istemiyordu. Arkadaşının bakışlarını kısarak Arya' nın üzerine yoğunlaştığını görünce kendilerini dinlediğini anlamıştı. Arya'nın merakı dikkatini çekmişti anlaşılan. Hafifçe boğazını temizleyen Deniz kızının gözlerine bakarak devam etti sözlerine.

 

"Suna'nın abisiyle Feride'nin kaçmasına Cemal ve baban yardım etmiş. Adem denilen pislik herif Feride'ye göz koyup kuma olarak almayı düşündüğü için baban ve Cemal yüzünden hayalleri suya düşünce babandan ve Cemal den bu yüzden intikam almak istemiş. " Arya'nın dudakları duydukları karşısında şaşkınkla aralanırken Azra ondaki tuhaflıkları pür dikkat izliyordu. "Suna'yı da tehdit etmesindeki amaç,suçu sadece sevmek olan abisinin ve Feride'nin kaçmalarının bedelini ona ödetmekmiş.Böylelikle Suna, Cemal den ayrılınca bir taşla üç kuş vuracak, hem babandan, hem Cemal den, hemde Suna'dan intikam almış olacaktı. Bu durumda Suna ve Cemal'in ayrılma sebebi baban olacak bu yüzden Adem'in yaptığı plan iki dostun arasında belki de kan dökülmesine sebep olacaktı.Tabi İhsan babasını karşısına alıp bize yardım etmeseydi." Arya kısa bir an annesinin anlattıklarını düşündü.Geeirçekten İhsan yardım mı etmişti yoksa aklında çok daha feci planlar mı vardı? Onların yaşadıklarından sonra kendi yaşadığı şeyler tesadüf olabilir miydi? Başını olumsuz anlamda iki yana salladı. Kesinlikle tesadüf değildi! Anlaşılan o ki İhsan denen şerefsiz babası Adem den bile daha tehlikeliydi.Ozamanlar yardım ediyor gibi görünsede demekki kendi palnını devreye sokmak için çabalamıştı. Artık biliyordu ki kocasını yöneten de o adi pislikti. Beyni düşündüklerinden dolayı patlayacak seviyeye gelirken elleriyle başına baskı uyguladı.Nasıl bir planın içindeydi. Suçsuz insanları karalamak onların hayatını mahvetmek ne kadar kolaydı böyle. Azra, Arya'nın renginin attığını fark edince koluna dokunarak fısıldadı.

 

"Arya'cığım iyimisin!?"Arya başını olumsuz anlamda salladı. Korkuyordu hem de çok korkuyordu. İhsan denilen adamın yaptıklarını iğrenç planlarını düşündükçe yapacakları daha çok korkutuyordu kızı. Üstelik tahminleri doğruysa işi daha da zorlaşacak babası ve kocası için savaşırken belki de hayatının en değerli varlığı için daha çok çabalaması, bu saçma oyunu bir an önce bitirmeye çalışması gerekecekti. Deniz ve diğerleri Arya'nın beyaza dönmeye başlayan rengiyle telaşlanırken arka masadaki Ayaz ve Max hızla oturdukları sandalyeden kalakarak yanlarına geldi.

 

"Arya kızım!"Deniz kızının haliyle iyice telaşlanırken bu sefer Ayşe de yerinden fırlayarak kızın başına dikildi.

 

"Arya! Ne oldu böyle bir den sana böyle kuzum?" Annesinin ve Teyze'sinin yüzü bulanıklaşmaya başlarken Ayaz, Arya'nın bedenine kollarını sararak kızı oturduğu sandalyeden hızla kaldırdı. Kucağındaki kızla koşar adımlarla acile doğru giderken diğer kalabalık grupta telaşla onları takip ediyordu. Arya kendinden geçerken bilinçsizce dudaklarından dökülen kelimelerin farkında değildi.

 

"Bebeğim! " Arya'nın dudaklarından dökülen ayrıntı Ayaz'ı şaşkınlığa uğratırken acile girmiş kızı ilk bulduğu swdyenin üzerine baygın bir şekilde yatırmıştı. Yanlarına gelen Hemşire'ye durumu açıklarken Hemşire onu onaylayarak hasta bakıcıyla birlikte sedyeyi acil müdahale odasına doğru yönlendirdi. Ayaz birden aklına gelen ayrıntıyla Hemşire'nin koluna dokunarak tekrar konuştu.

 

"Galiba hamile! "

 

"Neee! " Genç adamın arkasındaki şaşkın kalabalığa kısa bir bakış atan hemşire anladığını belirtir nitelikte başını sallayarak müdehale odasına girdi. Deniz ve Ayşe aynı anda Ayaz'ın koluna yapışarak aynı anda konuştular.

 

"Ne demek hamile! Sen nereden biliyorsun çocuğum!? " Ayaz iki kadının şaşkın haline ve saçma sorularına gülmemek için kendini zor tutarak cevap verdi.

 

"Nereden bileceğim canım buraya getirirken kucağım da bebeğim diye fısıldayınca şüphelendim. O yüzden bende hemşireyi uyardım. " İki kadın aldıkları cevap karşısında bir birine şaşkınca bakarken Derya araya girerek ikisine de sarılarak heyecanla şakıdı.

 

"Ayyy! Hadi inşallah! Teyze mi oluyorum ben şimdi?" Diğerleri onun bu haline gülerken Derya kollarının arasındaki iki kadına gözlerini kısarak tehdit edercesine fısıldadı. " Bu haberi sevgili enişteciğime ve babamlara benden başka kimse vermeyecek ona göre!" Deniz ve Ayşe Derya'nın heyecanı karşısında şaşkın bir şekilde gülümserken diğerleride böyle bir günde güzel bir haber alabilmeyi dileyerek fısıldaşmaya başlamışlardı. Herkes sabırsız bir şekilde içeriden bir haber çıkmasını beklerken Hayâl içeriden çıkınca herkes onun hangi ara odaya girdiğini düşünürken Hayâl, Deniz ve Ayşe'ye yaklaşarak konuştu.

 

"Şimdi kendine geldi. " Kadınlar derin bir nefes alarak herkesin merak ettiği soruyu soracakken Derya sabırsızca atıldı yine.

 

"Hayâl abla bebek var mı gerçekten? " Hayâl, Derya'nın heyecanına karşılık kıkırdayarak cevap verdi.

 

"Sonuçları bekliyoruz canım. " Derya'nın yüzü düşerken elinde bir kaç kağıtla odaya doğru ilerleyen doktora takıldı Hayâl'in bakışları. Hızla ona doğru ilerleyerek bir şeyler fısıldadı ve doktorun kağıtları uzatmasıyla hızla gözlerini kağıtlarda gezdirdi. Yüzünde kocaman bir gülümseme oluşurken tekrar doktora dönüp bir şeyler daha fısıldadı ve onu meraklı gözlerle izleyen ailesinin yanına döndü. Herkes Hayâl'in ağzından çıkacak sözlere odaklanmış vereceği haberi beklerken Deniz sabırsızca homurdandı.

 

"Hayâl çatlatmasana insanı! Ne oluyor? Kızım hamile mi gerçekten de? " Hayâl karşısında kendisinden mutlu bir haber bekleyen ailesinin üzerinde gözlerini gezdirerek tekrar Deniz'e çevirdi bakışlarını. Onun bebek konusunda ne kadar hassas olduğunu bu konuda çektiği acıları biliyordu. Karşısındaki kadını daha fazla bekletmek istemeyerek kıkırdadı.

 

"Evet!" Herkesin yüzünde gülümseme peydah olurken Hayâl elinde telefonla hızla bir köşeye çekilen kızı izledi. Ne olursa olsun, ne yaşarsa yaşasın Derya'nın içindeki o çocuk hiç büyümeyecekti anlaşılan.

 

Gerilen ortamda sessizliği bıçak gibi kesmişti Kerim'in çalan telefonu. Meyra'nın ortadan kayboluşunun ardından abisinin parmağı olabileceğini düşünen Doğan Mehmet'le birlikte kahyadan aldığı adrese doğru yola çıkarken diğerleri de onları yanlız bırakmamıştı. Büyük hangar da telefonun sesi hâlâ yankılanmaya devam ederken bütün gözler Kerim'e çevrilmişti. Kayra bakışlarını bir birinin gırtlağını sıkmak için diş bileyen iki kardeşten çekerek Kerim'e baktı.

 

"Abi şu telefonunu bi an önce açsan da, biz de ablamı bulup,şu uğursuz yerden bir an önce gitsek! " Kerim bakışlarını Kayra'dan çekerek cebindeki telefonu çıkarıp kimin aradığına baktı. Ekranda yazan ismi Kayra'ya göstererek açtı.

 

"Enişte. "Derya'nın heyecan yüklü tiz sesi telefondan bile kulaklarını tırmalayıp geçerken Kerim yüzünü buruşturarak cevap verdi.

 

"Söyle Derya." Aklına gelen şeyle bir umut tekrar konuştu. " Meyra'dan bir haber mi var yoksa!? "Kerim'in sözleri ile herkes pür dikkat onu dinlerken Kayra da karıaının telefondan yükselen sesine odaklanmıştı.

 

"Hayır tabiki! Meyra ablamdan haber falan yok! Olsa da zaten size söyleyeceği mi de nereden çıkardınız? Boşuna aramayın onu çünkü bulamayacaksınız! " Meyra'ya yapılan haksızlığın için de olan herkese karşı aynı acımasızlıkla karşılık vereceklerdi. Onun nerede olduğunu Doğan ve Kayınbabasının tayfası Meyra isteyene kadar öğrenmeyecekti. Buna kendi babası amcaları, erkek kuzenleri, Tuğra ve Kayra da dahildi. Ayaz, Max ve Eren dışında aileden bir erkeğin bilmesi demek Doğan ve kayınbabasının öğrenmesi demekti. Eniştesinin yüzünden içindeki heyecan yerini tekrar sinire bırakırken tekrar Kerim'in homurdanmaya benzer sesini duyunca tekrar konuştu. " Enişte boşuna homurdanma oradan, yada sen konuş ben homurdanmama devam edeceğim diyorsan sen bilirsin. Ablam hamile! Umarım sana benzemez çünkü yemeğini yerken ses çıkaran pandalar misali sürekli homurdanıyorsun! "Kerim, Derya'nın sözlerini kısa bir süre algılamaya çalışırken Kayra telefondan yükselen sesle karısının söylediklerinin hepsini net bir şekilde işitmişti. Telefondan yükselen kapanma sesi ile kulağından çekerek ekrana baktığı an Kayra' nın sesini işitti.

 

"Boşuna inceleme telefonu o manyak çoktan kapattı abi! Şöyle bir zamanda bile trip atmayı başara bilen bir kadınla evliyim ya Allahım sen yardım et bana! "Kerim, Kayra'ya bakarak telefonu kaldırarak konuştu.

 

"Derya bir şeyler söyledi ama ben tam anlayamadım, yani anladım da... "

 

"Arya abla hamileymiş abi! Benim deli karım damdan düşer gibi bunu söyleyip arkasından da sana ayı dan farkın yok diye laf sokarak sinirle kapattı telefonu. " Kerim'in şaşkın haliyle bir türlü anlam veremediği konuşmayı ağzında dolandırıp durmasını beklemeden sözlerini kesip, karısının sözlerini açıklamıştı Kayra. Kerim Derya'nın sözlerini doğru anladığını Kayra'nın da açıklamasıyla bir kez daha anlarken ne yapacağını bilemedi. Baba olacaktı sevinmeliydi, içinde garip bir his vardı. Sevinç mi korkumu bilemedi. Bir bebek, sevdiği kadından ve kendisinin bir parçası. Aldığı güzel haberin mutluluğunu dahi hüzne buluyordu karısıyla arasındaki dava. Yüreğinin orta yerine bir ateş düştü o an. İçinde olduğu oyun yüzünden daha karısına bile sahip çıkamıyorken, onu kaybetme ihtimali varken çocuğuna nasıl sahip çıkacaktı? Lanet bir oyun da piyon mu, şah mı kendisi bile bilmiyor, her geçen gün biraz daha sarpa sarıyordu hayatı. Kayra'nın bakışları altında boğazına düğümlenen yumruyla zoraki yutkundu.

 

"Kerim! Ne oldu oğlum? Kötü bir haber mi var yoksa? " Mehmet'in titreyen sesiyle sorduğu soru aslında kimsenin sormaya cesaret edemediği soruydu. Kerim'in halinden ters giden bir şeyler olduğunu hepsi fark etmiş lakin Meyra'dan kötü bir haber almanın korkusuyla kimse sesini çıkaramamıştı. Kerim'in ağzı bir kaç sefer açıldı ve tekrar geri kapandı. Kayra onun konuşamayacağını anlayınca babasına cevap verdi.

 

"Korkulacak bir şey yok baba. Haber ablamla alakalı değil. Kerim abi aldığı haberi önce bir sindirsin sonra size de söyler zaten. "Kayra'nın sözlerine kimse anlam veremezken o homurdanarak devam etti. " O söylemese de tellal kılıklı karım ikinci baskı olarak yayın yapar zaten! "Kafalar iyice karışırken Kayra ve Kerim'i es geçerek sert bakışlarını tekrar karşılarındaki adama çevirdiler. Sesizlik uzadıkça ortalık daha çok geriliyordu. Daha fazla dayanamayan Doğan abisinin yakasına yapışarak yaralı bir

Aslan misali kükredi.

 

"Nasıl yaptın bunu!? Ben senin karına çocuğuna yıllarca sahip çıkarken sen benim sevdiğime, hamile bir kadına nasıl ateş edilmesine nasıl izin verdin!? Sen nasıl bir canavarsın lan!?" Cihan yakasındaki elleri sertçe iterken yüzüne aldığı kafa darbesiyle sendeledi. Hızla kendini toparlayan adam dudağından sızan kanı elinin tersiyle silerek, kardeşine aynı şekilde karşılık verdi. Doğan yüzüne inen yumrukla daha da öfkelenirken abisinin sesi boş hangarda kulakları sağır edercesine yankılandı.

 

"Benim karıma nikahına alarak mı sahip çıktın şerefsiz! Oğluma kendini baba olarak tanıtarak mı sahip çıktın!?" Doğan patlayan kaşına parmaklarını götürürken Cihan işaret parmağını kardeşine doğru sallayarak sözlerine devam etti. "Meyra'ya ben zarar vermedim! Asıl zararı o kıza sen verdin! " Kimse ikiliyi ayırmak için bir çaba göstermiyor, aksine onlara karışmayarak hesaplaşıp içlerindeki zehiri kusmalarını izliyorlardı. Doğan abisine doğru hızla yaklaşarak bu defa yumruğunu geçirdi suratına.

 

"Yengemle keyfimden mi evlendim sanıyorsun!? Senin öldüğünü zanneden leş kargaları göz koymuşlardı karına! Her gün karşısına bir başkası çıkıyor, yada haber yolluyordu! O şerefsiz arkadaşların bile göz koymuştu karına! Red edildikçe bindiler kızın tepesine! Karını kaçırıp kullanacaklardı!"

 

"Susss!" Cihan kardeşine yaklaşarak karnına dizini geçirdi. Doğan iki büklüm olurken Cihan duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Bir kaç derin nefesten sonra kendisini toparlayan Doğan aynı öfkeyle sözlerine devam etti. "Bu tehditlerden korkan karın çocuğunuzu arkasında bırakarak canına kıyacaktı! Beni ve yengemi arada bıraktınız! Lanet olasıca töreleriniz ve anamın baskısı,yengemin namusuna sürülecek lekeden korkusu, yeğenimin perişanlığı hepsi benim omuzlarımdaydı! Sen neredeydin!? Kendini öldü göstererek yengemle benim hayatımı mahvettin! "

 

"Ben neredeydim öyle mi?" İki kardeş etrafındakilerin varlığını unutmuşcasına kusuyordu birbirlerine olan öfkesini. " Yıllardır kendimi bile bilmeden yattığım lanet olasıca bir yerdeydim! Senin anan yüzünden ben kim olduğumu bile bilmiyordum lan! Yıllardır beni öldürmeye çalışıp son süikastinde de başarılı olduğunu zannederek beni asi nehrinde ölüme terk etti senin anan!" Cihan'ın sözleri hem Doğan da hem hangarda bulunan diğerlerinde şok etkisi yaratırken o elini kaldırıp arkasındaki adamı işaret ederek sözlerine devam etti. "Bu adam beni bulup kurtarmasaydı belki de anan en sonunda beni ortadan kaldırmayı başaracaktı." Doğan abisinin anlattıklarına inanmak istemesede içinden bir ses annesinin bunları gerçekten yapabileceğini söylüyordu. Hatta söylemekle kalmıyor yaşadıklarını gözden geçirince o ses her şeyin sorumlusunun annesi olduğunu haykırıyordu. Annesinin karakterini herkesten iyi biliyordu. Yengesiyle evlenmesini mal varlıklarını ikiye katlamak, ağa olarak başına geçeceği aşirette yengesinin ailesininde desteğini ve güçlerini arkasına almaktı annesinin niyeti. Eğer abisi doğruyu söylüyorsa annesi her şeyi onun başa geçmesi ve güçlü olanın kendileri olması için yapmıştı. Belli ki her zaman istediği gibi onun ağa olması için, abisinin bile canına kast etmişti.Yapboz parçaları yerine bir bir otururken Doğan'ın içindeki öfke bir Volkan misali kaynıyordu. Kardeşinin sessizliğinin üzerine Cihan ona yüzünü buruşturarak bakıp tekrar konuştu."Ulan neydi ben onu ölen anamın yerine koydum! Analarımız ayrı olsa da sen benim aynı ana, aynı karın kardeşimdin lan! Umrumda mıydı ağalığınız, malınız, gücünüz! Ben sevdiğim kadınla mutlu olmak istedim! Hiç sahip olamadığım aileyi kurmak istedim!" Konuştukça Cihan'ın içinin zehri akıyor dilindeki kilitler bir bir çözülüyordu sanki. Doğan ise abisinin yıllardır kendi içinde yaşadıklarını duymanın ağırlığı ile yüzleşirken aynı acıyı hatta daha fazlasını şu an iliklerine kadar hissettiğine yemin edebilirdi. Elleri birrer yumruk halini alırken abisi zehrini kusmaya devam etti. "Babamın bile beni ve isteklerimi görmezden geldiği zamanlar olmuşken yanımda bir tek sen vardın ! Babam lanet olasıca ağalığını ve işlerini bana devretmek isteyip,benim doktor olarak karşısına dikildiğim de,bana atacağı tokata, benim yerime siper olan da yine sendin! O evde beni anlayıp destek olan bir sen vardın Doğan!Ama gördüm ki düştüğü zaman insanı sırtından ilk vuran yine en güvendiği, en yakını oluyormuş! "

 

"Ben sana ihanet etmedim! " Doğan sıktığı dişleri arasından öfkeyle tısladı. Her şeye her ithama eyvallahı vardı ama abisinin onu ihanetle suçlamasını sineye çekemezdi. " Bende sen gibi annemim hırslarının kurbanıyım anlasana! İlk aşık olduğumda sana gelmedim mi? Uzun geceler boyu sana Meyra'yı anlatmadım mı? Sen benim içimdeki aşkı bilirken nasıl yandığımı görürken yengeme göz koyacağımı nasıl düşündün!?" Kızının adı geçince Mehmet yerinde huzursuzca kıpırdanarak Doğan'ın karşısındaki adamı süzdü. Meyra'nın ortadan kayboluşunda parmağı olup olmayacağını tarttı bu uzun konuşmalar arasında. Ama bir türlü sonuç alamadı. Çünkü karşılarındaki adam acılarla dolmuş ve kendini kaybedecek raddeye gelmişti. İntikam hırsı insanın gözünü kör edebilir istemediği şeyler yaptıra bilirdi insana. Diğerleri ise içi sızlayarak izliyordu karşılarındaki manzarayı. İki çocuğun, iki gencin ve en kötüsü iki adamın acılarla geçmiş yıllarının bir, birine karşı hesap sorusunu izliyorlardı. Karşılarındaki cereyan eden olaydan anlaşıldığına göre bir birilerinin yarasını saran iki kardeşten birer düşman yaratmıştı aileleri, çevreleri ve yaşadığı toprakların örfleri,töreleri. Şimdi bu dülmanlıktan geriye kalan kırgınlık ve gücenmişlikti. " Senin istemediğin ağalığı, malı mülkü ben çok mu istedin sanki! Ben yıllardır kaçıyorum doğup büyüdüğüm bu topraklardan! Bir kum tanesi bile zerrece umrumda değil! Annemin ihtiraslarının, hırslarının hesabını bana kesmişsin abi! Belli ki binbir türlü oyunla seni ortadan kaldırmak istyen annem, yengemle evlenmem içinde oyunlar çevirmiş. Onun amacı senin ortadan kalkman benim bu topraklara hükmetmemmiş. Sırf bu toprakların başına geçmem için yengemle evlenmeye zorlayacak bahaneler, oyunlar üretmiş belliki. Çünkü yengemin ailesinin desteği olmadan bu topraklara hükmedemeyeceğimi biliyordu. Sen olduğun sürece onlar seni destekleyeceği için önce seni ortadan kaldırdı sonra beni ve yengemi planla, oyunla evlendirdi. Ama hesaba katmadığı şey benim hiç bir zaman bu topraklarda gözümün olmayışıydı." Cihan'ın kalbi kardeşinin anlattıklarını ve teorilerini kabullenirken,acı çeken yanı yaşadıklarını bir türlü kaldıramıyordu. Doğan abisinin bakışlarındaki değişimden onun aralarına ördüğü intikam duvarını birazda olsa sarstığını anlamıştı. Abisine bir kaç adımda yaklaşarak kendisininkiyle aynı olan yeşil harekete sabitledi bakışlarını ve acı çekercesine fısıldadı. " Ben karına hiç bir zaman yan gözle bakmadım abi! Onu hiç bir zaman ne çıkar meselesi olarak,nede omzumda senin emanetin olduğu için bir yük olarak görmedim! Eğer bunu yaptığımı düşünmüş olsaydın, karşıma çıkıp hesap sormaz çeker vururdun beni!" Kardeşinin sözleri ile Cihan'ın omuzları düşerken Doğan abisini ve kendini ihtiraslarına, hırslarına kurban eden annesine karşı içi tarifi imkansız bir öfkeyle dolarken bir yandan da akıl sağlığından şüphe etmeye başlamıştı. Fakat şimdi ne annesi, ne de onun akıl sağlığı umrunda değil di. Bunca şeyi planlayıp programlaya biliyorsa, hiç acımadan bir insanın hayatına kast edebiliyorsa, kendi hırsları için kendi öz oğlunu dahi bu yolda kurban edebiliyorsa şu an annesi ve ona ne olduğu umrunda değildi. Şu an tek düşüğndüğü sevdiği kadın ve onun ne halde olduğuydu. Abisiyle arasına bir adımlık mesafe bırakarak acıyla fısıldadı. " Meyra'nın hiç bir suçu yok abi. Bu oyunda tek masum olan o! Sana anlattıklarına inanmıyorsan karına sor! Yengeme sor abi! O senin sevdiğin kadın! Sana yalan söylemez! Yengemin eli elime bile değmedi abi. Ben onu ve oğlunu senin bana emanetin olarak görüp başımın üzerinde taşıdım. Fakat sen bana olan öfken yüzünden benim sevdiğim kadının canını yaktın! Bebeğinizi kaybetmemize sebep oldun! Belki de senin yüzünden ben sevdiğim kadını sonsuza kadar kaybettim!

 

"Ben Meyra'yı bile isteye yaralamadım! Kazaydı! O silahını çekince adamım beni vuracağını zannederek ateş etmiş. Benim masum birine zarar vermeyeceğini sen bilirsin Doğan! Ben oraya sadece karımı ve çocuğumu almaya ve anan olacak kadına hak ettiği cezayı kesmeye gitmiştim.Bana inanmıyorsan Derya denilen kıza ve doktor arkadaşına sor!" Cihan kardeşinin kendisine inanmasını bekelercesine mahçup bakışlarını tekrar onun yeşil gözlerine sabilkedi. "Evet sana öfkeliydim ama bunun acısını Meyra'dan çıkarmayı hiç düşünmedim! Eğer öyle düşünseydim onu hastaneye yetiştirmek yerine orada o halde bırakıp almam gerekenleri alarak arkama bike bakmadan çekıp giderdim. Üstelik ona zarar vermek istesem daha öncede yapardım! Ne Meyra'ya en ufak bir zarar vermekti niyetim ne de bebeğinize! Her şey kazayla oldu! Doğan abisinin biraz olsun yumuşayan tavırlarıyla ona yaklaşarak kollarından tutup yalvarırcasına gözlerine baktı.

 

"Abi seninle her türlü hesaplaşmaya hazırım. Ne istiyorsan yapmaya da hazırım. Hiç bir suçum olmadığı halde bir ceza kesmek istiyorsan ona da razıyım. Meyra abi benim Meyra'mın hiç bir suçu yok! Yalvarırım neredeyse söyle, yada bırak! Benim yüzümden çok acı çekti daha fazla acı çekmesini istemiyorum. Onu bırak ne hesabın varsa benimle gör! " Bir kişinin dışında herkes nefesini tutmuş Cihan'ın dudaklarından dökülecek tek kelimeyle odaklanırken o kardeşinin sözleriyle neye uğradığını şaşırdı. Önce kollarını tutan ellerden kollarını silkeleyerek kurtuldu sonra şaşkın yüz ifadesiyle konuştu.

 

"Ne saçmalıyorsun sen! Ben başkasının kazayla da olsa, suçsuz bir insana verdiğim zarar ve bir bebeğin ölümünün vicdan azabıyla boğuşurken sen karşıma geçmiş ne ima ediyorsun!? Delirdin mi Doğan sen!? Ben ölsem de yaralı birini hemde suçsuz bir kadını kaçırıp alı koymam! Böyle bir şeyi nasıl düşünürsün!? " İşittikleri karşısında Meyara'ya giden son kapının da yüzüne kapandığını hisseden Doğan çaresizce Mehmet'e döndü. Bakışları dirayetli durmaya çalışsa da hayalkırıklığına uğrayan adamın kahverengi gözleriyle kesişşince yankılanan sesle bakışlar o yöne döndü.

 

"Bence yanlış yerde arıyor, yanlış kişiyi sorguluyoruz! "

 

Yitenumutlar

 

 

Loading...
0%