Yeni Üyelik
16.
Bölüm

B-S-M-16

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı - Pulim

Ortamdaki bütün bakışları üstünde hisseden Kayra söylediği sözleri nasıl açıklayacağını düşünüyordu. Bakışlarını Doğan'a ikizi kadar benzeyen abisine çevirerek sözlerine devam etti.

 

"Bu adam dediğiniz gibi intikam almak için ablamı kaçıracak olsaydı o işi dün gece yapardı. O sizin düşündüğünüz şeyi yapmak yerine ablamı hastaneye götürdü. Bence adam doğruyu söylüyor!" Diğerleri de Kayra'yı onaylarken Mehmet ve Doğan çaresizce birbirine baktu.Ne yere sığa biliyorlardı ne de göğe.Yaptıkları hataların ve affedilmeyecek olamanın korkusu gözlerine bir perde indiriyordu sanki.

 

Ablasının yaralı ve bebeğini kaybetmiş olması Kayra'yı endişelendirirken, ablasının sağlığı yerinde olsaydı kararına saygı duyup peşine düşülmesine bir şekilde engel olabileceğini düşünüyordu ama oda bir şey bilmediği için düşünmekle yetiniyordu.Sonuçta bütün hayalleri bir anda koca bir enkazın altında kalmış ve canından bir parçayı kaybetmişti. Ablasının kaçıp gizlenme isteğini hepsinin normal karşılaması gerekiyordu ama şu an durumunun nasıl olduğunu bilmediği için bu bilinmezlik diğerleri gibi onun da sabrını zorluyordu. Bakışlarını babası ve Doğan'a çevirerek tekrar konuştu."Burada boşuna zaman harcıyoruz. Farkındaysanız ablam'da sizin gibi bir polis ve o inatçı bir yapıya sahip. O istemediği sürece biz onu bulamayız!"O an herkes Meyra'nın gerçekten bulunmak istemediği için her şeyi yapabileceğini düşündü.Mehmet kızının huyunu bildiği için sessiz bir kabullenişle oğlunun sözlerini başını sallayarak onayladı.

 

"Haklısın oğlum. Eğer ablanı zerre kadar tanıyorsam kendi istemediği sürece kimse onu saklandığı delikten çıkaramaz. Zaten artık bu şehirde olduğundan da şüpheliyim." Doğan yerinde huzursuzca kıpırdanarak telaşla konuştu.

 

"Baba burada olmalı. Yaralı bir şekilde nereye gider nasıl gider!?"

 

"Arkasında olan kişilere bakılırsa ve işin ucu intikam almaya dayanırsa,sen nasıl gider diye düşünmeyi bırak bence! Arkasındakiler ona kanat bile takmışlardır, bizden gizli gideceği yere uçması için! " Kayra'nın sözleri ile bir anda herkesin ürkek bakışları Mehmet'e döndü. Üzerindeki bakışların yoğunluğu ile Mehmet'in önce yüzü buruşup, sonra kaşları çatılırken imalı bakışlarla bu defa kaşları havalanarak ağzı o şeklini aldı. Böyle bir şeye imkan veremezken sertçe yutkunarak konuşmaya çalıştı.

 

"Yok artık! Daha neler! Abartmayın isterseniz! " Dili bunları söylese de kalbi tamda arkadaşlarının bakışlarında ima ettiği şeyin olduğunu fısıldıyordu. Doğan ve abisi bir birine ne oluyor dercesine bakarken Mehmet tekrar konuştu. " O kadarda uzun boylu değil arkadaşlar! Azra yapmaz öyle şey! Tamam, biraz çirkeftir, biraz delidir, biraz feministir biraz da mikserdir ama kızımı benden kaçırıp saklayacak kadar da değil! "Arkadaşlarının eminmisin bakışlarını görerek elini başına atarak düşünceli bir şekilde kaşıdı.Bakışları Yunus'un kilerle kesişince aniden gürledi. " Tamam lan biraz değil zır deli! Yapmaz dediğim her şeyi yapar! " Doğan ve abisi konuşulanlara anlam veremezken Mehmet işaret parmağını kaldırarak öfkeyle arkadaşına salladı. " Ulan Yunusss, her şey senin o kızının başının altından çıktı lan! " Mehmet'in sözleri ile Yunus'un kaşları çatılırken, Kayra'da karısını savunmak için babasına doğru bir adım atmıştı ki bu defa Yunus gürledi.

 

"Lan bu olayda Derya'nın suçu ne!? Ahh! Derya ahh! Evlendin gittin hâlâ başıma açtığın dertlerin arkası kesilmiyor!"

 

"Babaa! Karımın bu olayla alakası yok! Bütün bunlar senin ve damadın yüzünden başımıza geldi! " Kayra'nın dili karısını savunsada,tıpkı babasının annesine karşı duyduğu şüphe gibi kalbinde ve kafasında ki fısıltılar Derya'nın da bu olayda parmağının olduğunu fısıldıyordu. Mehmet arkadaşı ve oğlunun tepkisine karşı elini kaldırarak memenuniyetsizce homurdandı.

 

"Lan Derya'dan bahseden kim!?" Bakışlarını oğluna çevirerek tekrar homurdandı. " Sen şimdi iyi Savun karını iki gün sonra görürüm ben seni! Derya iyi dir hoştur hatta sana onun gibisi fazla bile ama damarına basılınca anandan aşağı kalır yanı yoktur! Şimdi benim milletin diline düştüğüm gibi zamanı gelince sende düşeceksin Kayra bey! " Oğlunun üzerinden bakışlarını çekerek tekrar Yunus'a odakladı ve elini sallayarak hesap sordu." Sen de benim gelinimi kötü köy belledin iyice! Süpürgeye soğuk geçti sorumlusu Derya! Senin bir tane mi kızın var lan!? Arya olacak cadı dan bahsediyorum ben! "

 

"Mehmet Amca! Ne yapmış benim karım acaba? Arya'nın aklı öyle plan program işine çalışmaz. Bi kere beceremez o. " Mehmet, işittiği sözler ve Kerim'in ani çıkışıyla gözlerini şaşkınca açarak histerik bir kahkaha attı. Ulan bir günah keçisi kendisiydi de bunlar masum kuzucuklar mıydı acaba? Yüzünü buruşturarak bu defa Kerim'e söylendi.

 

"Hay! Karılarınız kadar başınıza taş düşsün lan! Kimse toz kondurmuyor. Ne kıymetli karılarınız varmış arkadaş!" Mehmet arkadaşlarına bakıp kafasını olumsuz anlamda sallayarak kapıya doğru yönelmiştiki tekrar arkasını dönerek hırsla konuştu. " Ulan hastanede hepimize ayar veren senin kızın Arya değil miydi!? Biri de tutmuş benim karım plan program bilmez diyor! Seninki çomağı soksun benim karım gayet güzel plan yapar merak etmeyin! Sizinkilerde ona çanak tutar! Hepimizin gizli saklı yediği bokları da ortaya bir güzel dökerler sonrada kıçımıza tekmeyi basarlar! " Mehmet'in sözleri ile hepsi bir an geçmişe dalıp çıkarken, kapıya doğru yürümeye devam eden adam tekrar homurdandı.

 

"Sizin karılarınız, kızlarınız melek, bi benim karım,kızım, gelinim şeytanın sözleşmeli memuru sanki!" Yunus arkadaşının homurdanmasıyla kendine gelirken Mehmet'in arkasından oda hareketlendi.

 

"Ahhh! Arya ahh! Ne demeye uyuyan yılanın kuyruğuna basıyorsun sen! Şimdi o Azra cadısı kim bilir ne dolaplar ne oyunlar düşünüyordur. İnsan sadece bu Mehmet denilen öküzün üstüne salar o cadıyı. Ama yok benim kızlarım da da akıl yok! Tuttu hepimizi harcadı! Yaşımıza başımıza bakmadan attı bizi ortaya! "

 

"Ben bu yaştan sonra karı dırdırı çekip sokaklarda sürünemem arkadaş! Gidin karınızın, kızınızın gönlünü alın! Benim ne suçum günahım var!? " Ali'nin sisteminin ardından Tuğra annesi ve yengelerinin,bu adamlar konusunda ne kadar haklı olduğunu düşündü. Bu yaşlarına kadar büyümemişlerdi ve büyümeyi de düşünmüyorlardı anlaşılan. Yaptıkları her şeye rağmen kendilerine toz kondurmayan adamların konuşmalarına öfkelensede susmayı tercih ediyordu fakat bu kadarınında fazla olduğunu düşünerek öfkeyle konuştu.

 

"Ali amca farkındaysan sana Emir abiye karşı olan anlayışsızlığın yüzünden ayar çekti Arya ablam! Sen Emir abiyi affetmiyorsun, eve de almıyorsun sence bu olaydan sonra kurtulma gibi bir şansın var mı!? Hele birde mekan için yengemden gizli tuttuğun iç mimarın üniversitedeki seni seven kız olduğunu Ayşe yengem öğrenirse seni o mekanla birlikte patlatır. " Ali, Tuğra'nın haklı sözlerine sinirlenip ters bakışlar atarken Kenan girdi araya.

 

"Tuğra haklı Ali kaçarın yok! " Kenan'ın sözlerine karşılık, Ali ağzını eğerek karşılık verirken Tuğra bu defa da ona çevirdi bakışlarını.

 

"Kenan Amca sen hiç konuşma istersen! Hayâl ablanın atılan nişanından sonra çıkan kısmetlerine ambargo koyduğunu Rüya yengem ve bizimkiler bir öğrenirlerse buradan fizana kadar arkana bakmadan kaçarsın demedi deme! " Bu defa Ali, Kenan'ın yüzünün aldığı şekle hak ettin dercesine bakarken Ömer, Kenan'ın sırtına vurarak yanlarına geldi.

 

"Bu sefer size ev arkadaşlığı yapamayacağım için üzgünüm arkadaşlar ama anıları tazeleyip canlı tutmak isterseniz evim her daim hizmetinizde. Ben arada bir ziyaretinize gelirim. " Ömer'in sözleri ile Tuğra sinirle gülerek bir elini beline bir elini Ömer'in omzuna atarak tekrar konuştu.

 

" Bence o eve ilk ihtiyacı olacak olan sensin Ömer Amca! Zeynep abla ve Emir abinin olayı bir yana dursun,kurduğun mankenlik ajansının aslında Soner le hiç bir bağlantısı olmayıp her şeyin senin fikrin olduğunu Esha yengem bir öğrenirse o sakallarını yolar eline verir, bir eline de valizini verip kapıya koyar." Ömer, Tuğra'nın sırıtarak yaptığı ince tehtitler Ömer'i sıkıntıya sokarken gömleğinden bir düğme açarak rahatlamak istedi. Faydası olmayan bu eylemin sonucunda yüzünü buruşturarak karşılık verdi yanındaki genç adama.

 

"Ben o ajansı şirketin çıkarları için açtım bi kere! Hem o şirket sadece benim mi, Esha yengen de ortak.İlk düşünmesi gereken çıkarlarımız olmalı."

 

"Hee o yüzden Esha'nın korkusuna Soner'i başına geçirdin!" Ömer bakışlarını Yusuf'a çevirerek homurdanırken arkadaşı sözlerine devam etti." Bu işten kazasız belasız esas ben sıyrılacağım! Leyla akıllıdır yaşın yanında kuruyu yakmaz benim karım." Tuğra tehditleri sonucu paçasını kurtarmaya çalışan adamların haline üzülmüyordu zira hepsi de hatalıydı.Hiç birinin çekeceği sıkıntılar umrunda değildi. Çünkü ablasının ve diğer kadınların arkasından gizli saklı iş çevirdikleri için başlarına gelen bütün musibetleri hak ediyordu bu koca adamlar. İşittiği sesin sahibinin yüzüne doğru yandan bir şekilde eğilerek başını Yusuf'un gözünün içine sokarcasına konuştu.

 

"Demeee! Acaba Leyla yengem, Mehmet abinin sevdiği kızla konuşup,oğlunun rahatsızlığını bahane ederek kızı uzak tuttuğunu öğrenirse ne olur Yusuf Amca?"İmalı sorular köşe taşı gibi yerine oturunca Yusuf güçlükle yutkundu. Ağzını bir kaç kez açıp kapattı diyecek bir şey bulamayınca tekrar kapatmak zorunda kaldı. Kerim, Doğan ve Kayra, Tuğra'nın ince tehditlerini hayretler içinde dinlerken Cihan da ortamda bir den değişen muhabbet havasına ve adamların ani duygu değişimine şaşırıyordu. Biraz önce sanki Mahşerin üç atlısı gibi karşısına hesap sormak için dikilen adamlar bunlar değildi. O adamlar gitmiş genç bir delikanlının tehditleriyle karılarından tırsan adamlar gelmişti yerlerine. Erkekliğin onda dokuzu kaçmak sözü şu an hakkıyla ödeniyordu doğrusu.

 

Başına inen fiskeyle elini başına götüren Tuğra karşısında ikizinin mahkeme duvarı suratını görünce yüzünü buruşturdu.

 

"Kimden yanasın lan sen!?" Elini kaldıran genç adam işaret parmağını kardeşine doğru sallayarak sözlerine devam etti. "Bazen senin cinsiyetinden şüphe ediyorum haberin olsun! Her zaman kadınların tarafında olduğun gözümden kaçıyor sanma! " Tuğra,ikizinin taklidini yaparken Kayra bu defa da bacağına tekme atıp üzerine saldırmaya çalışınca Kerim ve Doğan Kayra'yı tutmuşlardı. Fakat o kardeşinin hâlâ kadınları savunup inceden tehditlerine devam etmesine karşın daha çok öfkelenerek homurdandı. "Kadın hakları savunucusu gibi gezip durma ortalarda! Bir gün ezilmiş, büzülmüş, sesi kısılmak zorunda kalmış, baskı altında, özgürlüğü kısıtlanmış, şiddet mağduru erkekler sana kafa göz dalacaklar haberin olsun! " Tuğra ikizinin söylediklerine karşılık elini boşversene der gibi sallayarak söylendi.

 

"Hııı! Onların başını da sen çekersin artık! Yakında sende evsiz kalacağın için mavi çatı açarsın.Başına da kendin geçer, insan karısına nasıl öküzlükler yapar da hayatı zindan eder diye ders verirsin! "Kayra kardeşine doğru bir hamle daha yapmıştı ki babasının dışarıdan kükreyen sesiyle geri çekildi. Mehmet'in uyarısıyla herkes dışarıya yönelirken Doğan koluna yapışan elle bakışlarını o yöne çevirdi.

 

Cihan yaşadıklarından ve başlarına gelen bütün olumsuzluklardan kardeşini sorumlu tutmuş olsa da Doğan'ın da kolay şeyler yaşamadığının bilincindeydi. Bu halde olmalarının en büyük sebebi üvey annesi olacak o şeytandı. Doğan onun kardeşiydi, canıydı, kanıydı fakat o şeytan anası ve yaptıkları her aklına geldiğinde her şeyi herkesi yakıp yıkmak istiyordu. Kardeşinin omuzları düşmüş bir şekilde karşısında çaresiz bir şekilde kıvranışı, yapmak istediği onca şeyden alı koyuyor, ettiği bütün intikam yeminlerini, ördüğü bütün duvarları bir bakışıyla yıkmasına sebep oluyordu. Aslında kardeşine karşı ettiği bütün intikam yeminlerini başından beri tutamayacağını biliyordu. Doğan'ın kolundaki elini indirerek kendisine çekip sertçe sarıldı.

 

Doğan aniden gelen hamle karşısında şaşırırken Cihan aralarındaki sessizliği bozarak fısıldadı.

 

"Ben böyle olsun istemedim! Benim yaşadığım acıyı yaşamanı, benim yandığım yangında yanmanı istedim ama bebeğini kaybetmeni, işlerin bu noktaya gelmesini şerefim üzerine yemin ederim ki istemedim! "Abisinin sözleri ile buğazına oturan yumruyu hissetti Doğan. Nefes almak istiyordu fakat Meyra'yı bulmadan aldığı nefesin dahi zehir olacağının farkındaydı. Sertçe yutkundu ve abisiyle arasına mesafe koyacak şekilde geri çekilip onun gözlerine tükenmişlikle bakarak fısıldadı.

 

"Konuşacak ve anlatacak çok şeyimiz var abi! Fakat burası ne yeri ne zamanı." Cihan başını olumlu anlamda sallarken Doğan sözlerine devam etti. " Benim bir an önce sevdiğim kadını bulmam lazım! Yoksa senin başlattığın yangının ateşi ikimizi değil gördüğün bunca insanı da bizimle beraber yakıp kül edecek! "Sözlerini bitirerek kapıya doğru yönelmiştiki aklına gelen şeyle tekrar arkasını dönerek abisine yaklaştı.

 

"Anneme!" Cihan, kardeşinin sözüyle tekrar gerilirken Doğan sözlerine devam etti. " Anneme ne yapmayı düşünüyorsun? " Cihan'ın gözleri öfkeyle kararırken sertçe homurdandı.

 

"Sen benim canımsın, kanımsın bu gün iki düşman gibi olsak ta gün gelir yine biz olur, yine bir birimizin yarasını sararız ama bana, sana, bize yaptığı onca şeyden sonra anneni affetmem! Bunu benden isteme! " Doğan başını anladım dercesine sallayarak mahçup bir ses tonuyla konuştu.

 

"Ne olursa olsun o benim annem abi! Yaptıklarını affet demiyorum, benim de affedeceğimi zannetmiyorum ama onun yaptığı şeylere onun yaptığı gibi karşılık verirsek bu zalimlik olur. Bırak ben halledeyim. Söz veriyorum senden ve ailenden uzak tutarım. Hastaneye yatırırım. Hiç bir şey yapamazsam sürgüne yollarım! " Doğan kardeşinin içinde bulunduğu durumun bilinciyle tekrar ona yaklaştı ve omuzlarından tutarak gözlerinin içine bakıp karşılık verdi.

 

"Şimdi bu konuşmanın ne yeri ne zamanı. Merak etme annenin cezasını senden habersiz kesmem. Hadi şimdi git ve sevdiğin kadını bul. Yapabileceğim bir şey olursa adamlarla haber yollaman yeterli. "Karşısındaki adamın çektiği onaca çileye ve acıya rağmen hâlâ dimdik ayakta durmasına imrenerek baktı. Söylediği her sözde sonuna kadar haklıydı. Aynı anadan olmasalar da aynı kanı taşıyan iki kardeş, iki çaresizdi. Ne abisi ondan daha az acı çekmiş, nede kendi çektiği acıların onun kinden aşağı kalır yanı olmuştu. Kendisi Meyra'yı bulamaz, ona kendini affettiremezse çektiği acıların, çekeceği acıların yanında esamesi bile okunmazdı. Abisinin yaşayacaklarını düşünmek bile istemiyordu. Yengesi onun nikahındaydı töre dedikleri lanet kurallar bu konuda abisine hiçte insaflı davranmayacaktı. Böyle bir durumda abisinin çıkar yolu yoktu. Ne yapacağını nasıl bir çıkar yol bulacaklarını bilmiyordu. Fakat şimdi dünya yansa önceliği sevdiği kadındı. Abisinin gözlerine içindeki acıyı pişmanlığı aktarmak istercesine baktı ve biraz önce onun yaptığı gibi kendine çekerek sıkıca sarıldı. Cihanın yüzünde kardeşinin sarılışı ile buruk bir gülümseme olurken Doğan çaresizce fısıldadı.

 

"Özür dilerim abi! Sana yaşatılanlar ve bilmeyerekte olsa benim yaşattıklarım için. İçinde bulunduğumuz şu durumdan, eskiden karşılaştığımız zorluklardan olduğu gibi yine omuz omuza vererek çıkacağız. Senin mutluluğun için elimden gelenin fazlasını yapacağım." Cihan geri çekilerek dolan gözleriyle kardeşine bakıp başını olumlu anlamda sallayarak omzuna bir iki defa vurdu.

 

"Seni bekliyorlar hadi git. Önce Meyra'yı bul gerisini hallederiz bir şekilde." Abisinin sözlerini başını sallayarak onaylayan adam koşar adımlarla dışarda onu bekleyenlerin yanına giderken Cihan kardeşinin arkasından acıyla baktı. Kardeşi gençliğinde dilinden düşürmediği, aşık olduğu kızı geç bulmuş fakat tıpkı kendisi gibi erken kaybetmişti. Nefesini sıkıntılı bir şekilde bırakarak mırıldandı."Hangi günahımızın, ya da kimin günahının bedeli yüzünden sevdalarımızla sınandık be Doğan! Biz kimin yarasına merhem olmadık ta herkes bizim yaralarımıza tuz bastı. " İkisinin de aşması gereken engeller, çözmesi gereken büyük sorunlar vardı fakat o bu karmaşanın içerisinde nereden başlayacağını bilmiyordu. Kardeşinin arkasından uzun süre çaresizce bakan adam sıkıntıyla ellerini yüzünde gezdirdi. Her şeyden önce yıllardır görmediği karısından bilmediği ayrıntıları öğrense iyi olacaktı.

 

.......Üç hafta sonra......

 

Kızlar elindeki ekmeği iştahla yiyen Meyra'ya şaşkınlıkla bakarken Sahra yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Hâlâ inanamıyorum o iğrenç şeyi bana aldırdığına!" Üzerindeki elbisenin yakasından tutarak burnuna götürüp koklayan kız midesi bulanınca, kardeşini azarlar gibi tekrar konuştu. "Allah aşkına neden her hamile gibi normal şeyler aş ermiyorsun? Kokoreç nedir Meyra!?" Sahra'nın sözlerine karşı gözlerini deviren Meyra'nın bu hareketi ile Sahra gözlerini şüpheyle kısarak tekrar konuştu. "İnadıma yapıyorsun değil mi böyle şeylerden tiksindiğimi bildiğin için yapıyorsun. Alkol arkasına kelle paça içen adamlar gibisin! Erkek Fatma deyince kız... "Hira'nın sahte öksürüğü ile Sahra'nın sözleri yarım kalırken Meyra elindeki ekmeği önündeki tabağa bırakarak oturduğu sandalyeden kalktı. Bahçede ki salıncağa doğru giden kardeşinin arkasından üzgünce bakan Hira, çemkirircesine Sahra'ya fısıldadı.

 

"Delimisin sen! Ne demeye kıza geçmişini ve o Doğan denen alaca kuşu hatırlatacak şeyler konuşuyorsun!?" Kardeşinin sözleri ile Sahra pot kırdığının yeni farkına vararak elini ağzına götürüp bir kaç defa vurarak homurdandı.

 

"Aptal! Aptal! " Yerinden hızla kalkarak bir kaç adımda Meyra'nın yanına geçip salıncağa oturarak ellerine uzandı ve sıkıca kavrayarak çaresiz bir ses tonuyla fısıldadı. "Özür dilerim üçüz. Biliyorsun zor bir dönemden geçiyorum. Ne yapsam ne etsem aşık olduğum adamın gözünde hiç bir önemim yok. Bu beni daha da hırslandırıyor." Meyra kardeşinin elini sıkarak hafifçe tebessüm etti. Sahra'nın damdan düşer gibi aşka düştüğü bir ay önceki o gece zihninde kesitler halinde canlanınca dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamadı. Yanında homurdanmaya benzer sesler çıkaran kardeşine tekrar kulak kabartarak onu dinlemeye devam etti. Zira Sahra'yı bu kadar sıkışmış, ne yapacağını bilmez bir halde görmek pek mümkün değil di.

 

"Ben bu hallere düşecek, aşık olup salya sümük ağlayacak bir kızmıydım? Ne istiyor bu adam ben anlamadım? Doğru düzgün yüzüme bile bakmıyor! Göz göze geldiğimizde gözlerini kaçırıyor, bakışlarını bile bana haram kılıyor! Derdi ne bunun çıldıracağım! " Kardeşlerinin yanlarına gelen Hira, Sahra'nın sözleri ile Meyra ile göz göze gelince ikisi birden kıkırdayarak Sahra'nın kafasına birer fiske attılar.

 

"Sence bunun nedeni gayet açık değil mi? Yoksa sen göründüğün kadar zeki değil de aptal mısın? " Sahra,Meyra'nın sözlerine kaşlarını çatarak karşılık verirken Hira kardeşinin elbisesinin göğüs dekoltesinden tutarak söylendi.

 

"Çiçekli fistanı çıkarıp attın, kim bilir kimlerin canını yaktın, bir heves uğruna günaha battın. Allanıyorsun, pullaniyorsun ne içtinde böyle sallanıyorsun. " Hira'nın sözleri Sahra'yı o geceye götürünce ağzını eğerek çemkirdi.

 

"Ayyy çok komik! Senin derdin ne? Sana da eğlence çıktı ha! Dengesiz size akıl danışanda suç! " Sahra öfkeyle kollarını göğsünde birleştip suratını asarken Hira onların yanına salıncağa ilişerek kardeşinin çenesinden tutup başını kendisine çevirdi ve bakışlarını birleştirdi.

 

"Komik olan senin aptallığın! Sence adam o sözleri hangi amaçla söylemiş olabilir kardeşim? " Sahra boş boş kardeşinin yüzüne bakarken bu defa da Meyra başını kendisine çevirdi.

 

"Adam senin yaşam tarzını onaylamıyor. Farklı dünyaların insanısınız! Benim yaşantıma ayak uyduramazssın diyor" Kardeşini baştan aşağı süzerek sözlerine devam etti" ki görünüşe göre gayette haklı bence. O tutucu biri,ağır başlı ,mütevazi ,aklı başında ve mantıklı biri. Her kesin inancı kendine göre ama o inancını yaşam tarzıyla birleştirmiş bir adam. Sen ise rahat yaşamayı, rahat giyinmeyi, eğlenmeyi seven, uçuk kaçık,anı kaçırmadan yaşayan havai bi kızsın. " Sahra düşünceli bir şekilde dudaklarını dişlerken Hira noktayı koydu.

 

"Sen Avrupai, o Anadolu çocuğu, bir birinize zıt muhalefet parti gibisiniz. Sana kendini yaşantını değiştir demiyorum, seni sen yapan onlar ama onu dediğin kadar seviyorsan onun yaşantısına ayak uydura bilir misin? Görünen o ki o adam senin yaşantına, yaşam tarzına ayak uyduramaz. " Sahra işittiği sözler karşısında uzunca bir süre düşündü tarttı, biçti. Kardeşleri haklıydı fakat onların bilmediği şey ise kadere olan inancıydı. Madem kader yoluna onu çıkardı elbette o inatçı adamın aşkını kazanacaktı. Tesettüre girmesi gerekse bile sonunda başaracaktı. Çünkü o saf kan bir Yaman'dı. Tek kaşını meydan okurcasına kaldırarak yerinden kalkıp kızlara bakarak hırsla konuştu.

 

"Madem hafız bey beni ve aşkımı onaylamıyor ben kendimi de aşkımı da onaylatmasını bilirim! Aşkta ve savaşta her yol mübahtır kardeşlerim. O yüzden yep yeni bir Sahra'ya alışın derim çünkü aşkım için gerekirse kendimi en başından geliştireceğim! " Kızlar Sahra'nın bu haline korku dolu gözlerle bakarken arkalarından Sahra'ya alkış tutarak yaklaşan kızla şimdi yandık dercesine bakıştılar.

 

"Bende Aşk ve savaş konusunda bir deli ben miyim diyordum meğer ben den daha delisi de varmış." Derya sırtındaki çantayı masanın üzerine bırakarak üçlüye yaklaşıp Sahra'nın kalktığı yere bedenini yorgunlukla bırakarak suratını asıp tekrar konuştu. "Ama bu kadar heveslenme sevgili görümceciğim taş kalpli, koca kafalı öküzler olduğu sürece bizim savaş baltaları hep sert kayalara çarpıyor haberin olsun!" Kızların kaşları Derya'nın bu sözleri ile havalanırken dudakları da o şeklini almıştı. Meyra yanındaki kızları üzüntüyle süzdü kesinlikle aşık olmak bir kadının başına gelebilecek en büyük aptallıktı. Tecrübeyle sabit durumu göz önüne alınırsa en büyük aptal da kendisiydi. Doğan'ın onca yaptığı şeyden sonra onu hâlâ merak ediyor ve hâlâ unutamıyordu. Kendisini deli gibi aradaığını, halinin hâl olmadığını kızlar yaşadıklarının ona az bile olduğunu savunurken o kalbindeki acıya rağmen umursamıyormuş gibi davranmaya çalışıyordu. Unutacaktı belki biraz zaman alacaktı ama Doğan o kadınla evli olduğunu gizleyerek onu nasıl aldattıysa seviyormuş, aşıkmış gibi davrandıysa o da unutmasada unutmuş gibi davranacaktı. Ne demişti atalar "Kurt kışı atlatır da yediği ayazı asla unutmazmış. " Meyra'da aldatılmışlığını, kandırılmışlığını unutmayacak ama Doğan'ı unutacaktı. Babasına olan kırgınlığı geçmeye başlasada onun ve amcalarının hâlâ Doğan'la hiç bir şey olmamış, sanki onca acıyı ona yaşatan o Doğan değil miş gibi ona hâlâ destek vermeleri öfkesini taze tutmasına neden oluyor aklında soru işaretlerine sebep oluyordu. Düşünceleri arasında başını olumlu anlamda salladı. En güzelini Annesi ve Teyzeler'i yapmıştı. Eşlerine ve Doğa'nın destekçisi erkeklere karşı olağan üstü hal başlatıp onun hakkında konuşma yasağı koymuşlar en ufak bir hatalarında evi terk edeceklerini söyleyip göz dağı vermişlerdi. Onlarda ki cesarete hayran olsa da bir taraftan da evlerdeki huzursuzlukların sebebinin bir parçasının da kendisi olmasından dolayı üzülüyordu. Annesi ve teyzeleri ile eskisi kadar sık görüşemese de kızların da kendisi yüzünden göçebe hayatı yaşaması da canını sıkıyordu.Bakışlarını diğer bahçede koşuşturan büyüklü küçüklü çocuklara çevirdi. Yüzünde oluşan tebessümle Arya'ya içinden sonsuz teşekkürlerini iletti. Arkadaşı öz babasından miras kalan bu evi kimsesiz çocuklara bağışlamıştı. Çocuklar için yuva haline getirilen büyük arazinin içindeki küçük müştemilat Arya'nın isteği üzerine bahçe dışında bırakılmıştı.Demir babasının gençliğinin geçtiği bu küçük evi kendisine saklamış küçük bir bahçeyle etrafını çevirerek şirin bir ev havası vermişti. Daha önceden de kimsesiz çocuklarla ilgili bir düzenleri vardı. Mesela Arya haftanın belirli günlerinde çocuklara müzik dersi verirken Sahra ve Hira da dans dersi veriyor, Hayal ise haftanın belirli günlerinde özel sağlık kontrolleri ile ilgileniyordu Kendisi de ara ara gelip savunma dersleri veriyordu. Şimdi ise bu düzen o kadar çok işine yarıyordu ki,bu sayede hem onlarla iletişimi kolay oluyor hemde onlar girip çıkarken dikkat çekmiyordu. Üstelik bu düzen yıllardır devam ettiği için kimsede şüphe uyandırmıyordu. Her şeyde bir hayır vardır dedikleri bu olsa gerekti. Şimdi Arya'nın bu evi kimsesiz çocuklarla beraber ona da sığınak olmuştu. Kardeşinin sözleri ile düşüncelerinden sıyrıldı.

 

"Ahhhh bilmez miyim o beyinsiz kardeşim erkeklerin başını çeken büyük baş öküzken! "Başını olumsuz anlamda sallayarak öfkeyle soluyan Sahra sözlerine devam etti. "Yine ne yaptı o büyük baş!? "

 

"Gitti! " Derya'nın cevabı ile kızlar anlamsızca birbirine bakarken o devam etti. "Erzincn'a gitti. Neymiş efendim eğitimini orada tamamlayacak mış!" Hira gözlerini devirerek kendine aşkın nasıl güzel bir his olduğunu tattıran adam için Allaha şükretti. Tabiki onlarında aşması gereken koca bir engel vardı. Aşklarına karşı çıkan zalim adam Erol Taş kılıklı babası Mehmet Yaman gibi. Düşüncelerinin gittiği noktayı fark ederek kendini toparlayıp konuştu.

 

"Peki o giderken sen ne yaptın canım? Hani nerede senin özgüvenin? O meşhur aşk ve savaş için bileye bileye bi hal olduğun baltaların? "Derya omuzlarını silkerek sinsice sırıttı.

 

"Yol verdim! Ankara dağları senin gibi öküzleri otlatmaya az geliyor sen git biraz da Erzincan dağlarında yaylalarında besiye çek kendini belki şifalı bir ota rast gelirsin de o beynine şifa kaynağı olur, yada daha akıllı yakışıklı bir öküz bulursan sen hiç dönme yerine onu gönder dedim. " Meyra gülmemek için kendini sıksa da dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamadı.

 

"Kayra, yani benim kardeşimin bu sözlerin karşısında sessiz kaldığını söyleme bana. " Bu defa Derya kıkırdayarak cevap verdi.

 

"Sizce altta kalır mı o deli? " Kızlar hep bir den kaşlarını kaldırınca devam etti. " Senin sayende öküz olarak değilde bir boğa olarak gittiğim doğru. Hatta öyle bir boğa ki burnundan duman çıkaran cinsinden! Senin gibi bir deli ye yolla ya bileceğim tek şey de o ayarsız diline, Erzincan yaylalarının en meşhur arılarını kovanları ile birlikte yollamak olur. O dilinin hakkından değil benim gibi bir öküz bir kovan arı gelir. O zehirli dilini koca adayları dışında, farklı şeyler için kullanmanı da ancak onlar öğretir belki sana en azından işe yarayan bir uzvun olur! " Meyra ve diğerleri kahakahayı basınca Derya yerinden hırsla fırlayarak mavi gözlerini kısıp homurdandı.

 

"Ben de altta kalmadım tabiki yapıştırdım cevabı! Kadınların uzuvları, erkeklerin ki gibi hali hazırda beklemiyor! O uzuvların hareketlenmesi için erkeğin meziyetleri olması lazım! S Ha sen dersenki bende o meziyet yok.... " Kızlar sözlerinin yarım kalması ve yüzünün kızarması ile bir birlerine bakıp dudak kıvırırken Sahra merakla konuştu.

 

"Kızım sen delimisin diyeceğim de görünen köy kılavuz istemez ki delisin. Niye kışkırtıyoraun çocuğu? Eee bu lafın altında ölse kalmaz o! "Derya hırsla ayağını yere vurdu.

 

"Tabiki o kalmadı ben kaldım!"

 

"Nasıl yani? " Meyra'nın sorusu ile Derya bakışlarını kaçırarak boynundaki fuları hırsla çekip çıkarınca,gördükleri morlukların manzarası ile kızların ağzı bir karış açıldı.

 

"Hayvan! Azgın su aygırı! Beni alt etmek için çalışan uzuvlarını üstümde test etti! "

 

"Neee! Sana zorla mı sahip oldu!?" Derya, Meyra'nın sorusu ile yüzünü buruşturarak mutsuzca fısıldadı.

 

"Hayır tabiki de! Çalışan uzuvları benim uzuvlarımı hareketlendirmeye yeterlimiymiş onu göstermiş bana! Nesli tükenmiş hayvan! Beni bu hale getirdi ve alay edercesine o noktada bırakıp hiç bir şey söylemeyip arkasına bile bakmadan çekip gitti." Derya dolan gözlerini kırpıştırarak acıyla fısıldadı. " Benimle bu şekilde iki kez oynadı size yemin olsun üçüncü ye ya ben onu vururum, ya o beni boğar. Gerçi bende Derya isem bunun acısını çıkarırım o yarasa kılıklı emiciden!" Kızlar Derya'nın haline acısamı, intikam yeminlerine gülsemi bilemezken bu defa başka bir ses böldü uzayan sessizliği.

 

"Topuna benzin döküp yakalım en kesin çözüm bu galiba." Dikkatli adımlarla masaya geçerek oturdu. Kızlar Arya'nın yanına doğru ilerleyerek üzgünce ona baktılar. Arya, Meyra'nın vurulduğu gün hamile olduğunu öğrendiğinde bu haberle kocasının akıl sır erdiremediği saçma planlarının sona ereceğini düşünürken, onun bebek haberine verdiği tepkiyle hayâl kırıklığına uğramıştı. Ankara'ya dönünce ye kadar ağzını bıçak açmayan kocasının şok içinde olduğunu düşünsede bir süre sonra atlatacağını düşünmüştü. Hevesle eve dönüşlerini bekleyip kocasının kendine gelmesini bekleyerek mutluluğunu paylaşacağını umut ederken evdeki hava hiçte düşündüğü gibi olmamıştı. Herkes kendisine tuhaf bir yaklaşım içerisindeyken bir tek Dağhan bu haberle deyim yerindeyse havalara uçmuştu. Bu durum karşısında Arya evdekilerin tavırlarına kırılsada kocasının bu bebeği ismediği düşüncesi gün geçtikçe onu daha da üzüyordu. Fakat Kerim'in sürekli kendine dikkat et telkinleri canının bir şey isteyip istemediği konusundaki soruları bir taraftan da şüphede bırakıyordu. En azından bebekle ufakta olsa ilgili olduğunu düşünürken kendisine karşı gözlerinde anlam veremediği bir öfke bir kırgınlık baş gösterince her şeyin kendisinin bir kuruntusu olduğunu, bebekle ilgili gibi görünse de kesinlikle istemedigini düşünüyordu. Bu sıkıntıları kaldıramayacak raddeye geldiğinde bebeğine bir şey olacak korkusuyla düğün günün den beri yaşadığı her şeyi kızlarla paylaşıp sıkıntılarını hafifletmeye çalışmıştı. Onlarında desteği ile bir kaç gün toparlar gibi olsa da bu akşam duyduğu sözlerle ne yapacağını bilemez hale gelmiş adeta beyni durmuş donup kalmıştı. Kapının girişinde işittiği onca söze rağmen bacakları ne ileri ne geri taşıyordu bedenini. Hiç bir şey yapmadan,yapamadan sessizce dinlemişti hakkında konuşulanları. Kardeşinin sorusu ile kendine gelen kız bu gece yaşadıklarını sanki duyan yaşayan kendisi değilmişte sıradan bir olayı konuşuyormuş gibi anlatmaya başladı.

 

"İnsan acıya,derde,hakarete alışır mı? Zira ben o lanet eve gittiğim günden beri hepsine alışır oldum. Yeri geldi İftiralara da boyun eğdim lakin bebeğime sürülecek lekeye asla müsade etmem! İntikam almak istedikleri kişi babamsa kendimi aşkımı feda ederim ama bebeğimi o saçma intikam planlarına yem etmem! Hiç bir bebeğe yakışmayan piç damgasını benim bebeğime kimse yaftalayamaz!"

 

"Uyyy başuma celenler!"Derya bir elini alnına koyup bir elini ağzına kapatarak şaşkınlığını yaşarken öfkeyle bir otarafa bir bu tarafa dolanarak ablasının kolundan tutup sarstı. " Kak ula ne oturaysun! Ha o eve cidup baslarina yikmayan, o eve dinamit koyup patlatmayan Derya'yı Tirabzona sokmasinlar da!" Hira ayakta deli gibi dolanan kızın kolundan tutarak yanındaki sandalye ye oturttu.

 

"Allahın delisi bi sakin ol! Önce ne olmuş ne bitmiş bi anlayalım! Gerekirse hep birlikte patlatırız o evle birlikte Kerim denen gerzeğin beynini! "Derya'nın diken üstündeki oturuşu ile eve girdiği andan itibaren duyduklarını anlatmaya başladı.

~~~~

"Ne demek istiyorsun enişte! Arya hamile şimdi bunları konuşmanın ne yeri ne zamanı! Lütfen bu konuyu kapat artık! Eminimki mantıklı bir açıklaması vardır! " İhsan beyin dudakları alayla kıvrılırken masada ki sessizliği iğrenç sözleri ile bozdu.

 

"Kim den olduğu belli olmayan bir bebekten, bir piç ten bahsediyorsun hatırlatırım Kerim!"Arya'nın işittikleri ile başından aşağı kaynar sular dökülürken adam iğrenç sözlerine devam etti. Sana tanımadığın bir sürü adamla çekilmiş fotoğraflarını gösterdim evlat sen hala neyin derdindesin? " Kerim eniştesinin sözlerine daha fazla tahammül edemeyeceğini anlayınca masadaki bardağı hırsla duvara fırlattı. Arya çıkan gürültüyle korkuyla yerinde sıçrarken kocasının gürleyişi biraz daha korkmasına, sebep oldu.

 

"Yeter! Kes sesini artık! Sani kaç defa daha ikaz etmem gerekiyor bilmiyorum ama artık sabrımın sonlarındayım!" İşaret parmağını eniştesine doğru tehdit edercesine sallayarak sözlerine devam etti. " Arya'dan hesap sorması gereken biri varsa sen değil benim! O yüzden ne yapılması gerekiyorsa ben yaparım! Uyardığım halde işlerime karışıyorsun! Bir daha seni uyarmam enişte! "

 

"Hesap sorsaydın karın şu an bu saatlerde hâlâ dışarda olup ailemiz hakkındaki dedikodulara çanak tutmazdı!"Melek hanım masadaki tartışmayı sonlandırmak istercesine yerinden kalkıp ikiliye bakarak konuştu.

 

"Şu kavgalarınıza son verin artık!" Melek hanımın sesiyle gerilen ortamda sessizlik bıçak kadar keskindi. Yaşlı kadın bakışlarını ikilinin üzerinde gezdirerek İhsan bey de sabit kılıp sözlerine devam etti. " Yıllardır bu aile için yaptıklarına minnettarım. Kızıma verdiğin değer ve torunlarıma yıllardır bir baba gibi sahip çıktığın için de ayrıca minnettarım lakin şunu bilesinki damat karı ve kocanın arasındaki yaşananlara karışmak senin haddine değil! " Melek hanımın çıkışı masadakileri şaşkına uğratırken İhsan bey konuşmak için ağzını açmıştı ki yaşlı kadının elini susması için uyarırcasına kaldırması ile tekrar kapadı. " Benim haddime de düşmez. O yüzden gelin hanımla konuşması olayın aslını öğrenmesi gereken kişi ne sen ne de benim! Yanlızca kocasına ait bir haktır bu! Ama söz konusu ailemin namusu şerefi ise söz ettiğiniz gelin hanıma soramadığım hesabı torunuma sorarım! "Sert bakışlarını Kerim'e çeviren yaşlı kadın aynı sertlikle konuştu.

 

"Karın nerede? " Kerim babaannesinin mavi gözlerinden bakışlarından gözlerini kaçırarak cevap verdi.

 

"Bilmiyorum!" Kadının kaşları hızla çatılırken Arya nerede olduğunu haber vermediği için kendine kızarken yaşlı kadın tekrar konuştu.

 

"Ne demek bilmiyorum! O senin karın ve sen bu saat olmasına rağmen nerede olduğunu nasıl bilmezsin! Karım hamile diye savunma yapmayı biliyorsun da nerede olduğunu merak edip aramak aklına gelmiyor mu!? " Yaşlı kadının niyeti Arya'yı yermek değil torununa bu ilgisizliğinden dolayı ayar vermekti. Kerim babaannesinin de üstüne gelmesi ile farkında olmadan masadan eline aldığı nesneyi avcunda ssıkarak cevap verdi.

 

"Telefonu kapalı! Ailesinin yanında dır. Belki kızlarladır, belki Dağhanla dır, belki de yetimhanede dir ama lanet olsunki ben nerede olduğunu bilmiyorum! "

 

"Nerede ve kimlerle olduğu sizce de gördüğümüz fotoğraflardan belli değilmi anne? " İhsa'nın sinsi gülüşü ile Kerim yumruklarını sıkarken Melek hanım sözlerine devam etti.

 

"Görüyorum ki sen bilmediğin konular hakkında bayağı uzmanca fikirler yürütüyorsun artık. O zaman bir fikir daha yürüt bakalım ben hangi birinize güvenmeliyim? " Kerim, Melek Hanım'a cevap vereceği esnada titreyen bir ses ortaya bomba gibi düştü.

 

"Güven karşılıklı olur Melek Hanım! Benim bu ailedeki hiç kimseye güvenim kalmadığı gibi sizin de bana güveninizin olmaması gayet doğal!" Herkes kapıda dikilen kıza bakışlarını çevirirken Arya'nın gözleri kocasının avcundan damlayan kandaydı. Kerim ise karısının düşüncesizliği karşısında ona patlamamak için öfkesini kontrol etmeye çalışıyordu. Tutması da gerekiyordu çünkü İhsan yüzünden ne karısına ne bebeğine daha fazla zarar gelsin istemiyordu. Bakışları karısı ile keişince onun gözlerindeki nem içini paramparça etti. O an bir kez,daha lanet etti. Karısı ve bebeğinden başka,ne oyunun ne intikamın hiç bir şeyin önemi yoktu! Bu oyun bitmeliydi! Bir an önce bu konuyu halletmezse onlara en büyük zararı kendisi verecekti.Yarın bu konuyu kökünden halletmeyi kafasına koyarak yönünü karısına doğru çevirip ilerlerken Arya sözlerine devam etti. " Hangi resimler yüzünden bana ve bebeğime bu yakıştırmaları yaptığınızı bilmiyorum ama unutmayın ki artık anne karnındayken bile bebeğin DNA sı kanıtlanıyor. İstesem bunu belli bir süre sonra size kanıtlarım fakat bu haksızlığı ve rezilliği ne bebeğime ne kendime, ne de aileme yaşatmayacağım! "Suna Hanım gelinine gururla bakarken Aynur Hanım Arya'nın ve suçu günahı olmayan bir sabinin düştüğü duruma içi kan ağlayarak şahit oluyordu. Kocası olacak aşağılığın ailesini parçaladığı yetmiyormuş gibi şimdi de bir sabiye dil uzatıp pençelerini geçirmeye çalışması Aynur Hanımın yıllarca yapmaya çalışıpta cesaret edemediği şeyi yapmaya sevk etmişti. Melek Hanımsa artık emindi yıllardır çabaladığı, bir arada tutmaya çalıştığı bu aileyi bu kızdan başkası idare edemezdi. Elbetteki her şeyin farkındaydı fakat yaşlı bedeni torunlarınıda toprak altında görmeye dayanamazdı. Üstelik Arya'yı da kaybetmek istemiyordu hemde yaşlı kalbi torun sevincini tadına vara vara yaşamak eski mutlu huzurlu günlere dönmek istiyordu artık. Yıllar sonra eline geçen bilgileri bir an önce ulaştırması gereken yere ulaştıracaktı. Bu yeni yetmeler kendilerini sabır abidesi olarak görüyordu öylemi esas sabretmek neymiş bir bilselerdi,ah bir bilselerdi yirmi beş yıldır yılanı kendi elleri ile besleyip başına taç yapmak ne demek, bir bilselerdi, o yılan intikam hırsıyla yuvasını kinle doldurup torularına zehrini akıtırken sessizce köşede her şeye göz yummak ne demek belki o zaman bu soğukkanlılığını biraz olsun anlarlar içindeki ateşin ,sabra dönüşerek onu diri tuttuğunu bilirlerdi. Arya'nın gözünde en kıymetlisini istemiyormuş gibi göründüklerinin elbet farkındaydı ama yıllardır dönen,oğlunun başını yiyen, o tekere çomak sokmak için mecburdu .Tıpkı ,Suna ve Aynur Hanım gibi. Yaşlı kadın başını olumlu anlamda sallayarak konuştu.

 

"Sen ister kanıtla ister kanıtlama benim umrumda olmaz kızım! Doğacak olan bir sabi hiç bir günahı olmayan bir bebek! Ben anne ve babasının hatalarını bir bebeğe yükleyecek kadar düşmedim şükür! Lakin ayağını denk al evli bir kadınsın bu saatte dışarıdan gelmen uygun değil! Üstelik nerede olduğundan kocanın bile haberi yok.Sana yada bebeğe bir zarar gelse kimsenin haberi olmaz! O yüzden hal ve hareketlerine dikkat et! " Arya yaşlı kadının sözlerinde haklılık payı olduğunu bilse de biraz önce kendisine yapılan ithamlara karşı kimseden kendisini korumak adına bir söz duymamış buda canını çok yakmıştı. Tam ağzını açmıştı ki bileğine değen ıslaklıkla bakışları o noktaya kaydı. Kocasının kanlı elini bileğinde görmesi ile sesini işitmesi bir oldu.

 

"Odamıza çıkıyoruz!" Kerim dişlerini sıkarak tekrar fısıldadı. " Sakın karşı çıkayım deme sayende duymadığım hakaret ,işitmediğim söz kalmadı! " Arya'ya cevap fırsatı tanımadan temkinli bir şekilde kolundan çekerek merdivenlere yöneldi. Odaya girince karısının kolunu bırakan Kerim yumruk yaptığı elini hırsla dolabın kapağına bir kaç sefer geçirdi. Kesik olan eli bu hareketle daha fazla kanarken Arya ona doğru bir adım atmıştı ki Kerim elini kaldırarak onu durdurdu. Yaşlarla parlayan gözlerini karısına çevirerek güçsüzce fısıldadı.

 

"O adamlar kimdi!? " Arya gelen soruyla afallarken kocasının perişan hali onu altüst etmişti belliki oda bu oyunu kaldıramıyordu. Kerim'in sesi odada yankılanırken Arya yerinden sıçradı. " Sana o adamlar kim dedim!?" Kocası odanın içinde deli gibi dolanırken Arya o an ona sarılıp sakinleştirmeyi o kadar çok istiyordu ki ama cesaret edemiyordu işte. Kendisine hırsla dönen adamla korkuyla bir adım geri gitti. Gözleri kendini sıkmaktan kıpkırmızı olmuş, ağlamamak için kendini kasmasıda seğriyen çene kaslarından belliydi. " Sana dedim ben den intikam almak için başka adamları kullanma adını dahi anma dedim! Benden intikam almaksa niyetin çek vur ama beni böyle şeylerle sınama! Bana karnındaki bebeğin babası olmayı bile yakıştıramayanlara çanak tutma!"

 

"Ben bir şey yapmadım!"Arya'nın sesi de odada yankılanırken Kerim başını olumsuz anlamda salladı. " Sen nasıl intikam hırsıyla yanıp tutuşuyorsan emin ol bende bana, bize ve bebeğime bunları yaşatanlar için intikam hırsıyla dolup taşıyorum!O adamlarla da sırf sizin bu oyununuzun nedenini,altında yatan gerçek sebebi öğrenmek için buluştum! Onlar Emir'in arkadaşları ve evli olduğumu zaten biliyorlar!" Kocasına doğru bir kaç adımda yaklaşarak eliyle göğsünden itti. "Korkma ben intikam için bazıları gibi kendi namusumu harcatmam! Böyle bir rezilliği ne sana ne aileme ne de sizin istemediğiniz bebeğime yaşatmam!" Kerimin omuzları karısının son sözleri ile düşerken yaptığı o lanet hatayı hiç bir zaman unutmayacagını bir kez daha anlamıştı. Üstelik gözünde kendi bebeğini istemeyen bir adam modundaydı. Aptalmıydı bu kadın görmüyormuydu gözlerinde ki sevinci heyecanı? Baba olmanın sevincini ulu orta yaşayamıyordu belki ama her fırsatta özür dileyerek bakıyordu karısının karnına. Bir bebeği olacağı aklına düştükçe şaşkınlıktan eli ayağına dolanıyordu. Gözlerindeki tükenmişlikle baktı karısının siyaha çalan harelerine.

 

"Ben bizim için savaşırken sen bizi yok etme Arya! Yapma! Sana bu oyundan uzak durmanı bana zaman vermeni söyledim. Madem uzak kalamayacaksın seni Trabzona götüreyim. Böylelikle sorunlardan ve bu oyundan uzaklaşmış olursun! Ben de aileme karşı zor durumda kalmam. " Aslında amacı Arya'yı ve bebeğini bu stresten ve sorunlardan uzak tutmaktı. Onlara bir zarar gelmesinden korkuyordu.

 

"Sen delirmişsin! Hiç bir yere gitmiyorum! Bu kadar mı kör etti bu intikam oyunu gözlerini? Bebeğini bile istemeyecek kadar? Hamile karını bir başına bırakacak kadar? " Kerim karısına doğru bir hamle yapınca Arya elini kaldırarak onu durdurup biraz önce koltuğun üzerine bıraktığı çantaya uzanarak tekrar konuştu. "Ben gidiyorum! ' Diyerek çantasını alıp kapıya yönelmiştiki tekrar kocasına döndü. " Yeni iftiralara meyil vermeden söyleyim yurda gidiyorum bu gece orada kalırım! O çok sevgili eniştene ve babaannene hesap vermen kolay olsun diye söylüyorum! " Kocasının konuşmasına fırsat vermeden kapıyı çarparak evden ayrıldı.

 

Kızlar Arya'nın anlattıkları ile küplere binerken Derya da hop oturup hop kalkıyordu. Bütün olanları babasına anlatmaları gerektiğini gece boyu dillendirsede sonunda ikna olmuştu. Tabi işin ucu ufaklığa dayanıyordu. Ablasını daha fazla üzmemek için yine susmayı tercih etmişti. Son anda aklına gelen şeyle çantasına uzanarak yiğeninin ilk hediyesini ablasına uzattı. Pembe panteri ablasının karnına koyarak bebekle konuşmaya çalışırken saatin ilerlediğinin farkında değillerdi.

 

Sabah erkenden kalkan Arya heyecanla muayene olacağı doktorun yolunu tutmuş kimseye söylemeden evden ayrılmıştı. Kliniğe geldiğinde heyecanı tavan yaparken isminin seslenilmesi ile eli ayağına dolanmıştı. Hızla odaya giren kız doktorun rutin konuşmalarından sonra ultrason masasına geçerek uzandı. Göbeğini açarak doktorunu beklerken doktor gülümseyerek içeri girip sandalyesine oturdu. Eline aldığı aletebiraz jel dökerek Arya'nın düz karnında gezdirmeye başlayıp bir taraftan da rutin sorular soruyordu.Doktorun aleti gezdiren eli bir iki saniye sabit durururken yüzüde sıkıntılı bir hal almıştu. Bakışlarını Arya ya çevirerek sordu.

 

"Sizi dışarda bekleyen bir yakının varmı? Arya doktorun birden değişen ruh haliyle endişelenirken korkuyla cevap verdi.

 

"Hayır kimsem yok. Bir sorun mu vardı? " Kadın Arya'nın yüzüne üzgünce bakarak cevap verdi.

 

"Malesef Arya Hanım bebeğinizin kalp atışları durmuş. Üstelik beş güne yakın bir süre olmuş bebeği kaybedeli. " Arya ilk başta anlam veremesede doktorun sözlerine devam etmesi ile beyni uğuldamaya başlamıştı. " Bu uzun bir süre. Bebek sizi zehirlemeye başlamış olabilir o yüzden sizi acil kürtaja almamız gerekiyor. İsterseniz eşinize yada bir yakınınıza haber verelim. "

 

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM

 

Yitenumutlar

 

 

Loading...
0%