Yeni Üyelik
17.
Bölüm

B-S-M-17

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı - Aliye Mutlu: Dönülmez Diyarda

 

Doktorun sözlerinden sonra her şey silindi Arya için. Dünyası başına yıkılmıştı, tek dayanağı, tutunacak dalı da bırakıp gitmişti onu. Herkes gibi o da bırakmıştı onu. Sahi neden geri de kalan hep o oluyordu? Daha küçük bir bebekken annesi ve babası bırakmış, sonra aşkla tuttuğu elin sahibi bırakmış hatta tekrar tutmaması için bütün dalları tek tek kesmişti. Şimdi de bebeği bırakmıştı onu. Onca kalabalığın içinde yanlız, kimsesiz. Tutunduğu son dalıda almıştı zalim kaderi. Yüreği sıkışıp boğazına doğru yükselen ateşi can hıraş bağırıp söküp atmak istiyordu içinden. Kime zarar vermiş ti? Kimin canını yakmıştı? Ona bile sahip çıkan kol kanat geren ailesi vardı oysa kendisi bebeğini koruyamamış, hiç bir şeye değmeyen insanlar için aşkı için heba etmişti belki de. Beyninde bunlar dönerken tepesindeki beyaz ışıklar bulanıklaşmaya başlamış açık tutmak için zorladığı gözleri bütün çabalarına rağmen kapanmıştı.

 

Kolunda hafif bir sızıyla karışık yanma hissi ile açtı Arya gözlerini. Bakışları koluna dönerken uzun ince serumu takip etti gözleri. Önce ne olduğunu anlamasa da sonra yaşadıkları kesit kesit canlandı gözünde bebeğini kaybetmişti değilmi? Kimsesiz bir başına bir kürtaj masasında yanında elini tutup ona teselli olacak, onunla acısını paylaşacak sevdiği adam olmadan öylece yatmıştı o masaya. Annesinin,babasının haberi olsa teyzelerinin , kızların geniş ailesinin haberi olsa hastaneyi mesken tutar yine de yanlız bırakmazlar dı. Ama o kargaşa değil, kocası ile hesaplaşmak,içindeki ateşi onunda içinde yakmak için sadece kendisi dimdik karşısına çıkmayı istemişti. İşittiği sesle kendine gelen kadın bakışlarını o yöne çevirdi.

 

"Nasılsınız Arya Hanım? Ağrınız sızınız var mı? "Doktorun tebessüm eden yüzüne bakarak başını olumsuz anlamda salladı. Oysa kalbim ağrıyor, her bir hücrem paramparça, canım hayatımda ilk defa bu denli yanıyor dese ne olurdu? Derdini acısını anlayıp derman olabilir miydi?

 

"Güzel. Herşey yolunda gözükse de bir kaç saat gözetimimiz altında kalacaksınız. Daha sonra taburcu olabilirsiniz. " Arya tekrar başıyla doktoru onaylayınca kadın onun bu haline üzülerek tekrar konuştu. "Arya Hanım haber verebileceğimiz bir yakınınız varsa lütfen söyleyin. Yanınızda olmaları size de iyi gelecektir. "Arya bakışlarını doktora çevirerek fısıldadı.

 

" Eşim bir iş için Yurtdışına çıktı. Ailem de şehir dışında yaşıyor.Olan oldu zaten telaşlandırmaya gerek yok. " Doktor başını anladım dercesine sallayarak sıkıntıyla cevap verdi.

 

"Anladım. Bir isteğiniz, ağrınız,sızınız olursa lütfen bize söyleyin. "

 

"Teşekkür ederim. " Arya 'nın cevabı ile doktor ufak bir tebesüm ederek odadan ayrıldı. Arya'nın bakışları kapanan kapının ardından pencereye çevirldi. Gökyüzünün rengine bakılırsa saat öğleyi geçmişti.

 

....

 

Mehmet gözlerini önündeki mezelerde gezdirerek memnuniyetsizce burun kıvırdı. Başını kaldırıp bu defa bakışlarını kısarak karşısındaki adamlara çevirdi. Ne yapsalarda inatçı kızına ulaşamıyorlardı. Herkes işi gücü boşlamış Meyra'nın derdine düşmüştü ama nerede saklanıyorsa bir türlü çıkmıyordu ortaya. Onun bu kadar iyi saklanmasında elbetteki mesleğinin ve kadınlarında payı vardı. Üstelik evlerde değil, Meyra hakkında bi soru sormak, isteseler kapı dışarı edileceklermiş gibi bir hava vardı ve bu durum da ikinci bir çıkmaz yolun başlangıcı gibi geliyordu kendisine. Bu düşünceler içerisinde sıkıntıyla başını kaşıyarak arkadaşlarına bakıp homurdandı.

 

"Halimiz itten beter keyfimiz paşada yok! Sıçıyım böyle işin içine! " Elindeki kadehi sertçe masaya bırakırken omzuna dokunan elin sahibine çevirdi bakışlarını.

 

"Haklısın kardeşim ama elimizden bir şey geldiği mi var? Eğer varsa söyle kolumu kesip koyayım lan önüne! "Ali'nin sözleri ile Mehmet'in gözleri doldu. Böyle idi arkadaşları işte. Arkadaş değil candı her biri. Bir birilerinin acısını, kendi acılarından üstün tutarlardı her zaman.

 

"Ali haklı ne yapacağız bilmiyoruz ki! Yer yarıldı içine girdi sanki Meyra. Bir ipucu olsa küçük bir ipucu çorap söküğü gibi gelecek gerisi ama yok işte!" Mehmet bakışlarını Yunus'a çevirince içi sızladı. Arkadaşının arkasından iş çevirmişti. Hiç bir şey gizli kalmıyordu elbet o yediği bokta çıkacaktı gün yüzüne. Tamam her şeyi Arya'nın mutluluğu, Yunus'un masumluğunu kanıtlamak için yapmıştı ama, aması vardı işte. Bu işin sonunu düşündükçe hiç hoş kokular gelmiyordu burnuna. Düşüncelerini Ömer'in sözleri dağıttı bu defa.

 

"Mehmet kusura bakma da aslında hatanın büyüğü bizde lan! Zamanında akıllanmamışız gibi hâlâ her boku saklıyoruz karılarımızdan. Sonrada böyle elimize yüzümüze bulaştırıp, arpacık kumrusu gibi düşünüyoruz ne bok yiyeceğimizi. Belki baştan her şeyi onlara da anlatıp akıl alsaydık şimdi böyle olmazdı. " Sözlerini bitiren Ömer elindeki biten kadehini de masaya bırakırken Mehmet içinden homurdandı. "Ah! Ulan vurun abalıya eğer Ali hariç hepiniz,her boktan haberiniz olduğu halde Yunus'un olayında beni yanlız bırakırsanız elimden çekeceğiniz var oğlum! Acaba söylesem mi anlatsam mı olanları, yaptığımız planları. "

 

"Bence bizim atladığımız bi ayrıntı var. Hiç bir şey bu kadar karışık olamaz abi. Ben onca beyin ameliyatına girdim bu kadar zorlanmadım. Bir çözüm çıkar yol var ama bizim beynimiz durdu! " Mehmet'in iç sesi ile olan hesaplaşması Kenan'ın sözleri ile tekrar düşüncelere dalmasına sebep olurken bu defa işittikleri ses ile yüzlerini buruşturdular.

 

"Harbiden sığıra katsam önü çeker, diğer büyük başları da yoldan çıkarırsınız lan! " Araz sırıtarak masaya yaklaşırken Yunus başını sinirle sağa sola çevirdi. Onun bu hareketine küçük bir kahkaha atan Araz masadan bir sandalye çekerek otururken, Yusuf ta aynı eylemi gerçekleştirdi. Bakışlar arkadan gelen Doğan ve Cihan'a kayarken onlarda birer sandalye çekerek masaya kuruldular.

 

"Ulan sen gerçekten bizim acımızla beslenen bir embesilsin lan!" Yunus işaret parmağını kaldırarak Arazı gösterip sözlerine devam etti. " Lan bu şerefsiz yıllar önce Ali'nin boşanma günü her şeyi bok edip toplu nikahın olduğu günde üstüne tüy dikti! Üstüne bu Mehmet dangalağı ile işbirliği yapıp bize kardeş acısı yaşattı şimdi de şu anki acımızla dalga geçer gibi sırıtıyor! Oğlum yeminle şüphe ediyorum ben bu adamın dostluğundan! " Araz tekrar kahkaha atarak Yunus'un elindeki kadehi alıp masaya bıraktı ve kendisine şüpheyle bakan adamlara dönerek konuştu.

 

"Alkol beyne zararlı anlaşılan! Lan bir ay lan! Sadece bir ay Yoktum otu boku bir birine katmışsınız!" İşaret parmağı ile Yusuf'u göstererek sözlerine devam etti. " Oğlum Yunus bi de avukat olacaksın şu mühendisten utan lan! Adam arayıp ne halde olduğunuzu ve durumları anlatmasa yaptığımız plan hiç aklınıza gelmeyecek ve böyle düşünmeye devam mı edecektiniz beyinsiz! " Yunus ellerini sinirle yüzünde gezdirirken diğerlerinin bakışları şüphe ile kısıldı. "Lan bu kara cengaver gelip Mehmet'e durumum böyleyken böyle abim öldü fakat ben buna inanmıyorum. Uzun süredir Anam yengeni nikahlayacaksın, yiğenin ve yengen bizim namusumuz bize emanet diye tutturdu, fakat ben şimdiye kadar hep bir şekilde oyalamıştım,şimdi işler değişti yengeme talip olanlar,namusuna göz koyanlar var demedi mi?" Masadakiler Araz'ı onaylarcasına başlarını sallarken o sözlerine devam etti. "Ama ben de Meyra'yı seviyorum onsuz yapamam, Üstelik abimin öldüğüne de inanmıyorum bu işin içinde başka bir iş var ben yengemi nikahıma alamam! Abimin öldüğüne inanmasam da o bana abimden emanet. Üstelik ben abimin peşindeyim ve kesin olmasa bile ulaştığım bilgiler abimin ölmediği konusundaki şüphelerimi doğruluyor, diye aslanlar gibi karşımıza çıkıp ,her şeyi açıkça söylediğinde yardım istediğinde ne yaptık lan biz!? " Herkesin gözünde bir ışık belirirken Cihan kolunu yanında oturan kardeşinin omzuna atıp kendisine çekerek alnından öperken Kenan elini masaya sertçe vurarak konuştu.

 

"Demiştim size atladığımız bir şey var diye! " Yüzündeki kocaman gülümseme ile Araz'a dönerek minnetle bakarken Yunus küçük bir kahkaha atarak söze girdi.

 

"Kimin kardeşi lan! Zeka küpü zeka! Ailenin kurtarıcı meleği bi kanatları eksik yeminle. " Kolunu Araz'ın boynuna atarak yanağından ufak bir makas alıp sözlerine devam etti. " Mutluluk perisi seni!" Araz ters bakışlarını arkadaşına çevirerek yanağındaki eli tiksinircesine itekleyip homurdandı.

 

"Çek lan elini pezevenk! Daha demin ayrılık meleği ilan ediyordun ya dönek herif! "

 

"Olur mu hiç kardeşim şakaydı şaka!" Diğerleri Yunus ve Araz'ın didişmesini izlerken Ömer boğazını temizleyerek söze girdi.

 

"Beyler tamam buraya kadar her şey iyi hoşta Doğan'ın nikahının sahte olduğunu ve bunu yapmak için mecbur kaldığını Meyra'ya nasıl açıklayacağız. Açıkladık desek nasıl ikna edeceğiz. " Ömer'in sözlerine karşılık Ali den geldi.

 

"Oğlum plan Araz la Yusuf'un du. Doğunun İki büyük aşiret ağası olarak olaya onlar el atıp planı onlar yürüttü. Üstelik sahte imam rolünü bizzat Mardin'in Tunaboylu aşiretinin ağası sayın Araz Tunaboylu üstlenmişti. Hem aşiret ağası, hem sahte imam, hem cevval bir savcı olarak kanıt işini de düşünmüştür heralde. " Yusuf, Ali'nin sözleri ile cebinden çıkardığı telefonunu masaya koyarak bakışları ile işaret etti.

 

"İşte bununla." Herkes Yusuf'a anlamayan gözlerle bakarken o anlatmaya başladı. "Doğan abisinin ölmediğinden şüphelendiği için eğer yaşıyorsa günü geldiğinde hem ona, hem Meyra'ya,hemde nikahın sahte olduğunu kanıtlamak için aşiretine bir delil olarak sunmak adına, nikah günü yaşanılan her şeyi kayda aldırdı bize. Nikah günü Sanem'le yaptığı konuşma, Araz'ın sahte imam olmak için yaptığı hazırlıklar dan tutunda nikahı kıydığı anlar bile hepsi kayıtta."İşittikleri ile herkesin yüzü gülerken Yusuf aniden acıyla inledi. Şaşkın bakışlar Yusuf'un suratına yumruğu indiren Mehmet'e dönerken o homurdanmaya başlamıştı bile.

 

"Bakmayın lan öyle! Hak etti bunu bu Dangalak! Böyle bir delil elinizde vardıda ne demeye benim anamı ağlattınız şerefsizler!"

 

"Lan manyak! Sen demedin mi o raya gidin o nikahın yalan olduğunu ispatlayacak bir şeyler yapmadan sakın gelmeyin diye! Şimdi ne demeye gavura vurur gibi vuruyorsun! Çenemi kırdın it! " Herkes gülmemek için kendini sıkarken Cihan gelişen olay karşısında şaşkınlığını gizleyemeden olanları izliyordu.

 

"Dedim dedim de iyi bok yedim bir boka yaradı sanki! Ben onu onca sıkıntının arasında unuttum lan! Sağolun sizde çok güzel hatırlattınız derdime derman oldunuz!" Mehmet triple yerine otururken Ali sırtını sıvazlayarak arkadaşını sakinleştirmeye çalışırken hâlâ çenesini ovan Yusuf'göz kırparak konuştu.

 

"Haklısın kardeşim. Ama yaşadıklarımızdan dolayı kimsenin aklına gelmedi. Sonuçta Meyra bizimde kızımız sayılır hepimiz korktuk endişelendik. Şimdi biraz sakin ol da bunu Meyra'ya nasıl ulaştırırız onu düşünelim önce. " Mehmet, Ali'nin sözleri ile sinsice sırıtırken diğerleri merakla onun ne planladığını düşünüyordu. Mehmet'in bakışları Kenan'ı bulunca, hepsi birden Kenan'a döndü.

 

"Niye bakıyorsunuz bana öyle deli deli!"

 

"Kardeşim aramızdaki en meraklı kişi her zaman sensin! " Mehmet'in sözleri ile Kenan gözlerini devirerek memnuniyetsizce homurdandı.

 

"Abartma Mehmet!" Diğerleri onun bu tavrına gülerken o alınmış gibi devam etti. " Tamam birazcık meraklı olabilirim ama bunun konumuzla ne alakası var? Üstelik geçen ki hangar olayında Tuğra'nın da benden aşağı kalır yanı olmadığını hep birlikte görmüş olduk! "

 

"Kenan! O olaya hiç girme zaten otu boku her haltı o çocuğa anlata anlata sen onu da kendine benzettin sonunda! " Sözlerini bitiren Yunus yüzünü buruşturarak damadının Tuğra'ya benzemediği için içten içe dua etti. Adam gibi adamdı damadı. Kayra nasıl da gençliğime benziyor. Astığım astık biçtiğim biçtik! Kimseden korkusu yok tıpkı ben tıpkı kayınbabası kerata diye içinden böbürlenirken Kenan'ın sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı.

 

"Ne alakası var abicim! Çocuk öğrenme heveslisiyse bigiye açsa benim suçum ne!"Bakışlarını Yunus'tan çekerek Mehmet'e dönüp sözlerine devam etti. "Her neyse ne isteyeceksin Mehmet? Benim merakımın sana ne gibi bi faydası var? " Mehmet sandalyesinde rahat bir pozisyon alarak anlatmaya başladı.

 

"Şimdi kardeşim karılarımız bize Meyra ve Doğan olayında konuşma yasağı getirdi ya, Sen Rüya ile konuşacaksın. "

 

"Hayatta olmaz! Siz niye okkanın altına girmiyosunuzda ben giriyormuşum sorarım size kardeşim?Konuşma yasağını delen karısı tarafından kapı dışarı edilecek ben enayimiyim? Hayır niye? Her işin boklu ucu beni neden buluyor? "

 

"Lan bi sus! Bi sus da adam planını anlatsın!" Ömer'in çıkışını umursamayan Kenan huysuzca söylenmelerine devam etti.

 

"Susmuyorum abicim! Niye susacakmışım! Yıllardır her pis iş beni buldu! Atı kaşı Kenan boku taşı Kenan! Niye Yunus değil hem siz akrabasınız kan bağınız var ailevi meselelerinize beni katıştırmayınki dünür hal... " Ömer yanındaki Kenan'ın ağzını kapatarak susturdu ve Mehmet'e dönerek söylendi.

 

"Anlat kardeşim sen! Bu dangalağın susacağı yok! Yaşlandıkça Anasına benzedi!"Cihan kardeşinin kulağına eğilerek gördükleri karşısında fısıldadı.

 

"Lan oğlum bunlar normal değil! Alkolün işi falan değil hangi kafayı yaşıyor bunlar? Beş yaşındaki çocuktan farkı yok hiç birinin koca koca adamların haline bak lan! Eminmisin bunlar bu işi hallede bilecekler mi? " Doğan abisinin sözleri karşısında sırıtarak başını olumlu anlamda sallarken Mehmet sözlerine devam etti.

 

"Şimdi plan şu; Sen akşam eve canın çok sıkkın moralin sıfır bir şekilde gidiyorsun. Eee Rüya da senin bu halinden işgillenecek ve soracak sende biraz geçiştirdikten sonra lafı evirip çevirip Doğan ve Meyra'ya getireceksin. Sözde Doğan'ın ailesindeki genetik bi hastalıktan bahsedeceksin. Torunumunda bu hastalığı taşıma olasılığının yüksek olduğundan hemen kontrol altına alınmasından falan filan. Ee Rüya bi panikleyecek tabi bu hastalık karşısında. Sende tekrar devreye girip allem edip kallem edip bu sahte nikah videosundan bahsedeceksin inanmazsa görüntüleri izleteceksin. O da dururmu tabi hemen bizimkilere yetiştirecek. Onlar sahte nikah olayının görüntülerini ve sahte hastalığı Meyra'ya yetiştirince benim deli kız da ortaya çıkacak mecburen! " Herkes Mehmet'in planına onay verirken Cihan yapılan planla bir kez daha hayrete düşmüştü. Bu adamlar kesinlikle çılgındı. Hastanede şahit olduğu olaylardan ve her türlü belayı başlarına kendileri açıp karılarından yedikleri ambargodan sonra hâlâ böyle uçuk planlar yapmalarına şaşıp kalmıştı. Kesinlikle delirmişti bunlar. Yeniden bir huzursuzluk çıkmaması için derin bir nefes alarak söze girdi.

 

"Mehmet bey. Bence bu planı devreye sokmadan önce kayıtları direk eşlerinize izletseniz. Hem arkalarından iş çevirmemiş hem de yeni olaylara mahal vermemiş olmazsınız bence. Mesela görüntüleri eşinize yollasanız nasıl olur. " Cihan'ın sözleri ile masadakiler ufak bir kahkaha atarken Mehmet, Cihan'a dönerek sırıttı.

 

"Oğlum sen Azra ve diğerlerini tanısaydın bu önerini baştan elerdin zaten. "

 

"Nasıl yani? " Cihan'ın sorusuna Yusuf yüzündeki sırıtışla cevap verdi.

 

"Şöyleki oğlum bizi ve bizimle bağlantılı olan bütün işbirlikçi arkadaşlarımız onların ikinci bir emirle bitireceği zoraki bir yasağa tabi tutulmaktayız. Konuşma, aracı koyma ve sosyal medya gibi iletişim kurma yöntemleri ile günlerdir engellenmiş durumdayız. İstesekte olmaz bizi her yerden engellediler. Oğlum evde gerekmedikçe konuşma yasağı koydular, utanmasalar eve bile almayacaklar daha nasıl açıklayayım lan ben sana. " Cihan'ın gözleri şaşkınlıktan açılırken karşısındaki adamlara acır olmuştu. Bakışları Araz'a döndü bir umut.

 

"Ben de aynı durumdayım Cihan. Ama sakın bunu bir yerlerde ağzından kaçırma bizim oralardan bir duyan olursa rezilliğin bini bin para. Koskoca Araz ağa kılıbık olmuş diye davul çaldırtırlar yeminle. Ne yaparsın evde Dilşah yengenin sözü geçiyor. " Cihan karşılaştığı durum karşısında dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamazken Doğan abisinin karnıma dirseğini geçirerek ikaz etti.

 

"Çok mu komik oğlum? " Kenan'ın sitemine bakılırsa geç kalmıştı. Cihan dudaklarını sıkıp başını başka yöne çevirerek gülmesini bastırmaya çalışırken Kenan sabır çekerek sözlerine devam etti. "Lan Mehmet bir gün senin beynini yeminle narkozsuz ameliyat edeceğim! Ulan her işi karıştıran sensin ceremesini çeken bokunu temizleyen ben! Ne hastalığı bulacağım lan ben manyak herif! "

 

"Anne karnındaki bebeği de prostat kanseri yapıp Haydar Dümen'in imzasını rapora koymak gibi bi salaklık yapmayacağın bir hastalık olsun mümkünse Kenan cığım. " Yunus'un sözleri ile masadakiler kahkahalara boğulurken Kenan sahte bir kahkahayla homurdandı.

 

" Daha iyisini biliyorsan sen yapsaydın Yunus cuğum. Hem o olayda bütün suç senin bu fasulye sırığı arkadaşında. Sahte hakim olarak bula bula bunu bulmasaydın gayet güzel işleyecekti plan! "

 

"Ne alaka kardeşim! Gayette başarıyla oynamıştım ben rolümü bi kere. "Masadakiler hatırladıkları anılarla yüzlerini buruştururken Araz sözlerine devam etti. "Onu bunu boşverin de toparlanın hadi. Planı başlatalım bi an önce düzlüğe çıkalım da milletin evine huzur gelsin lan! " Araz'ın sözlerini herkes onaylayıp toparlanmaya başladı.

 

Kenan verilen görevi yerine getirmenin huzuru ile arkadaşlarını haberdar ederken Rüya kadınlar koalisyonunu kurmuş Kenan'ın getirdiği raporlar ve görüntüleri arkadaşlarına sunmuştu. Azra elindeki raporda göz gezdirerek şüpheyle bakışlarını Hayal'e çevirdi.

 

"Kızım bak bakalım şuna bir. Sonuçta babanın hastalık bulma kabiliyeti dillere destan!" Arkadaşlarının kıkırtılarına Azra'da gülümseyerek sözlerine devam etti. "Sence Meyra'yı kandıra bilirmiyiz bu sahte raporlarla. Elimizdeki kayıtlara göre Doğan'ın bi suçu yok mecburiyetten yapmış her şeyi ama ben kızımı tanıyorum görün tüler falan umrunda olmaz inat eder dönmez. Kandırıldığını düşünüyor. "

 

" Haksız da değil ama Azra teyze. "

 

"Aman Hayâl sizde kızın önünden böyle konuşup gaza getirmeyin kzım. Orta da bi bebek var üstelik birbirlerini seviyorlar Doğan la. Hem tek suçlu Doğan mı? Bütün bunların vebalini ona yüklemek doğru değil. " Azra, Deniz'in sözleri ile başını olumlu anlamda salladı.

 

"Deniz doğru söylüyor. Bütün bu olanları bizden saklayarak başta kocam olacak o öküz, sonra onun arkasından giden sığır kafilesinde en büyük suç! Önceden haberimiz olsaydı işler bu noktaya gelmeden bir çıkar yol bulurduk. "

 

"Azra haklı. Bu adamlar torun torba sahibi olsada hala plan program peşinde değişmiyorlar anacım. Ne demişler can çıkar huy çıkmaz! " Ayşe'nin sözleri ile kızlar doğrularcasına başını salllarken Hayâl elindeki sahte rapordan başını kaldırarak bakışlarını Azra'ya çevirdi.

 

"Merak etme Azra teyze babam bu sefer sahte rapor işinde ustalaşmış. Kan hastalıkları ile alakalı bi rapor düzenlemiş. Meyra inanmasa da ben inandırırım merak etme sen. " Kadınlar oldu bu iş anlamında başlarını sallarken Hayâl tekrar konuştu. "Azra teyze biz sadece görüntüleri izletsek ne yapacağına Meyra karar verse. Sonuçta hamile kız boş yere niye üzüp strese sokuyoruz yazık. Hem sonra bize de kızacak kandırdık diye."

 

"Kızım ben istermiyim böyle olsun. Kızım hamile haliyle üzülsün ama ben Meyra'yı tanıyorsam tükürdüğünü yalamaz geri adım atmaz. Biz yerini söylesek bize de tavır alır. Bu bahaneyle çıksın ortaya hele, siz numaradan bir iki test yapıp temiz çıktı dersiniz oda işkillenmez. Sonuçta doktorluk okumadıya bu kız her şeyi en ince ayrıntısına kadar incelesin. Bu sayede bize tavır alacak sebebi de olmaz.Bu rapor sayesinde kendi çıkmış olacak ortaya. Eee Meyra ortaya çıktıktan sonra da gerisi Doğan'ın elinde. Artık ne yapar ne eder de gönlünü alır gerisini siz düşünün. " Herkes Azra'nın sözlerini onaylarken bu işi kazasız belasız halletmek için dua eder olmuştu. Nasıl bir yol izleyeceklerini konuşup tartışırken Azra'nın gözü Derya ya takıldı. Başında dert bi tane değildiki hep evlatları ile sınanıyordu kocasıda üstüne cabasıydı. Kayra yine ne yapmıştı da gelini bu durmdaydı acaba. Meyra'nın hayatını yola koyduktan sonra sıra o babası kıkıklı hödüğü adam etmeye gelecekti elbet. Aklının bir köşesine bunu not ederek Derya ya seslendi.

 

"Derya!" Bakışlarını elindeki telefondan kaldırıp kendisine bakan kıza şefkatle gülümseyerek konuştu."Yine bir şey mi yaptı benim o salak oğlum da telefon elinden düşmüyor kızım?" Eindeki telefonu masaya bırakarak canı sıkkın bi şekilde cevap verdi kız.

 

"Yok Azra anne. Gerçi oda ayrı bir hava hala Erzincan'da okulunu bitirip eğitimini orada tamamlamanın derdinde de şu sıralar Meyra olayından dolayı askıda. Telefonu elimden düşürmememin sebebi o değil. Sabahtan beri ablama ulaşamadım olanları anlatmak için haber edeyim dedim yine ulaşamıyorum onu düşünüyordum. " Azra anladım dercesine başını sallarken Derya annesine çevirdi bakışlarını. "Anne sen konuştun mu hiç ablamla? " Deniz başını olumsuz anlamda sallayarak cevap verdi kızına.

 

"Hayır. Merak etme hamileliğin verdiği halsizlikle uyuyup kalmıştır. Normalde de uyukuyu sever zaten ikisi bir araya gelince normal yani. Telefonun şarjı falan bitmiştir. Enişteni ara istersen ben ulaşamayınca onu arıyorum çünkü. " Derya annesinin sözleri ile kolunda ki saate baktı ve kaşlarını kaldırarak cevap verdi.

 

"Saat biraz geç olmuş şimdi ben rahatsız etmeyim o aradığımı görürse döner zaten. " Diğerleri de Derya yı onaylarken saatin geç olması ile birlikte herkes evine gitmek için ayaklandı.

 

Yaşlı kadın içinde büyüyen damarlarında kan yerine dolaşan öfkeye zorla hakim olurken karşısındaki adama öldürücü bakışlar atıyordu. Arya'da eve geç kalacak günü bulmuştu. Bu gün çektiği acıların hepsi son bulacak elindeki belgelerle bu pisliğin sonunu getirip Yunus'u aklayacaktı. Sabırsızlıkla bekleyilişinin tek nedeni Arya'nın bu güne kadar yaşamak zorunda kaldığı acılar, hakaretler hayal kırıklıklarını biraz olsun hafiflete bilmek babasını aklamak için verdiği mücadeleye katlandığı onca şeyin mükafatını verebilmekti. Yaşlı kadın oğlunun intikamını almak için yıllarca beklemiş kanıtlamak istemiş ve o gün sonunda gelmişti. Kızının da büyük yardımı ile bu gün bu pisliğin gizli kasasının şifresine ulaşarak aradığı belgeleri ele geçirmişti. O torunun beynini yıkamaya çalışarak aklı sıra Yunus tan hakkı olmayan intikamı almak için Arya'yı içinde bulundukları duruma kurban etmeye çalışsa da yaşlı kadın torunun yüreğindeki sevdayı ilk günden sezerek elinden geldiğince Arya'yı korumaya çalışmıştı. Tabi yine de en büyük acıları zavallı Arya çekmiş sevdiği adam tarafından ihanete uğradığını düşünmüştü hep. Ama bu gün bütün acıları bitirecek torunu ve Arya'yı artık huzura ve mutluluğa kavuşturacaktı. Üstelik yeni gelecek torunu bu evde mutluluğa ve huzura açmalıydı gözlerini artık. Sadece biraz daha bekle bu ana Arya'nın da şahitlik etmeye hakkı var. Yaşlı kadının aklından ve yüreğinden bunlar geçerken İhsan bey,Kerim'e bakarak zehir saçan ağzını açtı.

 

"Bu kıza çok yüz veriyorsun Kerim! Şu saat oldu ortalarda yok! Bu kız ailemizin yüzünü yere eğdirecek! " Kerim önündeki dosyadan başını kaldırarak eniştesine nefret dolu bakışlarını fırlatarak cevap verdi.

 

"Senin dilin neden hep zehir saçıyor! Neden ağzından kötülükten nefretten başka bir şey çıkmıyor çok merak ediyorum. Karımın nerede kaldığının derdi beni ilgilendirir seni değil enişte. " Sözlerini bitirip önündeki dosyaya tekrar dönse de bir şey anlayamıyordu. Arya ya sabahtan beri ulaşamıyordu. Son günlerde zaten bu şerefsizin ağzına yeterince laf vermişti eve geç kalarak üstüne tüy dikiyordu. Elbetteki bu pisliğin önüne attığı resimlere inanmamıştı ama kıskanmıştı hemde ölümüne kıskanmış öfkeden ne dediğini karısını nasıl kırdığını fark etmemişti. Eniştesinin sözleri ile daldığı düşüncelerden sıyrıldı.

 

"Bu kız seni değiştirdi Kerim saygısız biri olup çıktın! Unutmaki ne kadar karında olsa o düşmanın kızı ! Babanın ölümüne sebep olan adamın kızı! Üstelik başka adamlarla ulu orta gününü gün edip saatin kaç olduğunu umursamayacak kadar rahat bir kz. Sen de bir o kadar geniş bir adamsın! "

 

"Enişte! Bir daha karım hakkında ileri geri konuşursan olacaklara da katlanırsın!" İhsan'ın alaycı gülüşü Kerim'in sinirlerini daha çok gerse de içinde büyüyen öfkeye hakim olmaya çalışıyordu. Çünkü bu öfkeden en çok zararı Arya alıyordu.

 

"Enişte gerçekten yeter artık! Çirkinleşiyorsun! Ne biçim laflar bunlar!"

 

Melek hanım elindeki bastonu yere vurarak bakışları kendisine çevirirken yüzünü buruşturarak konuştu.

 

"Yeter da! Herkes kessin sesini! Sen de damat!" Bakışları ile birini öldürebilecek güce sahip olsaydı bu kesinlikle karşısındaki insan müsveddesi olurdu. "Gelin hanım kendi nerede kaldığının açıklamasını yapar elbet! Kim bir daha ağzını açarda tek bi kelime daha ederse bastonu ağzının ortasına yer! Arya gelince konuşacaklarım var bu gün bu meseleyi kökten halledeceğim! " Ninesinin sözü ile Kerim kaşlarını çatarak kükredi.

 

"Kimse karışmasın! Karışmayın! Ben gerekeni konuşurum karımla! Bi hatası varsa hesap soracak kişi benim sizler değil!Eğer biriniz ağzını açıp bir tek kelime ederse yemin olsun alır karımı çeker giderim bu evden!" sözlerini bitirip tekrar dosyaya başını gömerken Melek hanım ve Dağhan, Kerim'in çıkışıyla sinsice gülümsedi.

 

Kerim'in konuşmasının ardından ortamda uzayan sessizlik can sıkıcı boyuta geçse de gerilen ortamdan dolaıyı kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Belki de fırtına öncesi sesizliği yaşıyordu ev halkı. Ortamdaki sesizliği varla yok arası ayak sesleri bozarken ev halkı bitkin bir halde kapıdan giren kadına çevirdi bakışlarını. Bir anlığına başını incelediği dosyadan kaldıran adam da bakışlarını karısına çevirdi ve sinirle tekrar incelediği dosyaya odaklanarak

homurdandı.

 

"Nerdeydin bu saate kadar!?" Öfkesini kontrol etmeye çalışıyordu fakat saatlerdir karısından haber alamayışı çıldırtmıştı onu.Ne kadar sakin olmaya çalışsada ona ve bebeğine bir şey olduğunun korkusu yiyip bitirmişti bütün gece kalbini ve beynini. Bir haber vermeyi çok gördüğü içindi aslında bu öfkesi. Yoksa kimin ne düşündüğü umrunda değil di ama işte İhsan denilen pislik zehir gibi fitne sokuyordu kanına. Gözleri koyu bir öfkeyle parlarken kardeşinin uyaran sesini işitti.

 

"Abii!" Öfkeli bakışlarını kardeşine çeviren adam işaret parmağını sallayarak sert bir dille konuştu.

 

"Sen karışma Dağhan!" Ev halkı şaşkınlıkla onları izliyordu.Kerim'in karışmamalarını söylemesinden verdiği tepkiden sonra bekledikleri çıkış elbetteki bu değildi.En azından böyle aniden bir tepki beklemiyorlardı.Arya

bakışlarını Dağhan'a çevirerek titrek bir ses tonuyla konuştu.

 

"Beni korumana gerek yok Dağhan! Bu evde hiç bir zaman değer görmedim. Sende kendini yorma daha fazla." Buğazına düğümlenen yumru sözlerini yarıda keserken gözleri de yanmaya başlamıştı. Dağhan oturduğu koltuktan doğrularak endişeyle perişan haldeki kadına yaklaştı.En azından ortadaki gerginliği biraz olsun dağıtırsa belki sakinleşebilirler olayda daha fazla büyümezdi. Bu niyetle ayakta durmakta zorlanan kadına yaklaşırken gözü elinde sıkı,sıkıya tuttuğu oyuncağa kayınca gözlerinin içi heyecanla parladı.

 

"Yenge bebeğin cinsiyetini mi öğrendin yoksa?" Dağhan'ın heyecanlı halleri kızın gözyaşlarının süzülmesine neden olurken ortamda da meraklı bir sessizlik peydah olmuştu. Başını olumuz anlamda sallayan kız konuşmak için dudaklarını aralamıştı ama sessizliği bölen ağzından firar eden hıçkırık sesi oldu.

 

"Hayır!" Omuzları çökerken elindeki oyuncağı biraz daha sıktı. Onun bu hali Kerim'in içine de bir korku bir ateş düşürürken verdiği tepkiden dolayı çoktan pişman olmuştu.Eniştesi olacak şerefsiz yine girmişti kanına ve zehirini saçmıştı. İçinde büyüyyen ateşle sakinleşmeye çalışarak derin bir nefes alırken Arya'nın bu hali herkeste şüphe uyandırmıştı. Dağhan,Arya'nın halini abisinin tepkilerine bağlayarak birazda olsa moralini düzeltmek adına heyecanla tekrar konuştu.

 

"Yengem sen hiç merak etme kız da olsa erkek de olsa cinsiyetini öğreneceğin gün ben yanında olacağım." Kendisine umutla bakan gözlerle,gözünden akan yaşları umursamadan başını tekrar olumsuz anlamda salladı kız.

 

"Artık öğrenemeyiz Dağhan!" Karısını izleyen adamın kaşları işittiği sözlerle çatılırken içindeki yangın tüm bedenini sarmaya başlamıştı.Dağhan'da yengesinin halinden iyice şüphelenmeye başlamıştı. Perişan haldeki kıza doğru bir adım daha atan genç adam duyduğu sözlerle yerinde çakılı kaldı.

 

"Çünkü onu

kaybettim!" Gözlerinden sicim gibi yaşlar boşalırken buğazı yırtılırcasına bağırdı. " Benim bebeğim ölmüş!" Karısının sözleri ile elindeki kalem düşerken yüreğinin parça,parça oluşunu hissetti adam. Ne diyordu karısı? Böyle bir şey nasıl olmuştu?İşittikleri ile adeta yerine çakılı kalmıştı genç adam."Ben karnımda beş gündür ölü bir bebekle yaşıyormuşum!" İçindeki acının verdiği öfkeyle yumruklarını sıkarken tırnaklarının avuçlarını parçaladığının bilincinde değildi. Acı dolu bakışlarını hâlâ masada oturan kocasına çevirerek çatallaşmış sesiyle fısıldadı.

 

"Sen istemedin! Hiç biriniz istemedi benim bebeğimi!" Dağhan'ın kararan bakışları abisini bulurken neden hala karısına destek olmadığını düşünüyordu. Aklında deli sorular dönerken kız tekrar konuştu. "Benim bebeğime istenmediğini sevilmediğini hissettirdiniz, o yüzden beni bırakıp gitti." Dağhan abisinin sessizliği karşısında çıldırırken Kız hızla salondan ayrıldı. Merdivenlere doğru yönelen Arya bileğinden tutulup çekilmesi ile kendini sıcak ve şefkat dolu kolların arasında buldu.

 

"Çok üzgünüm yenge!" İçinde yanan ateşle kollarını genç adama dolayan kız fısıldadı.

 

"Gitti bebeğim gitti Dağhan! Ben şimdi ne yaparım? Kokusunu bile içime çekemedim doya doya." Kolları arasında titreyen kızdan uzaklaşan genç adam da dolan gözleri ile kızın akan gözyaşlarını silerek fısıldadı.

 

"İyi görünmüyorsun bi doktora mı gitsek?" Başını olumsuz anlamda sallayan kız Dağhan'ın kollarından sıyrılarak odasına çıkmak için merdivenlere yöneldi. Odaya giren kız yatağın ucuna oturarak bilinçsizce bakışlarını odada gezdirdi. Bir iki saniye sonra kapı açıldı ve içeriye aşinası olduğu koku doldu. Gözlerini acıyla yumarken yatağın çöktüğünü hissetti. Belliki kocası da yanına oturmuştu. Omzuna dolanan kolla içindeki alevin daha da harlandığını hissetti. Başına koyulan öpücük ve ellerinin üzerine damlayan göz yaşı ile kocasının da ağladığını anlayan kadının içinin yangını dudaklarından acıyla karışık sözler halinde dökülmeye başladı.

 

Koynumun kuzusu seni kimler aldı

Kimler aldı da beni bin derde saldı

Yavrum kokun burnumda asılı kaldı

Ermedi gecem güne sabah olmadı

 

Yavrum bir kere yüzümü yüzüne sürsem

Kalmadı canımda derman halimi görsen

Özüm viran feryat figan sesimi duysan

Yavrum yoksun her gün ziyan her yer zindan

 

Dönülmez Diyarda mısın çıkıp da gelsen

Gözümde yaş bağrım ateş, ah bir söndürsen

Özüm viran feryat figan sesimi duysan

Yavrum yoksun her gün ziyan her yer zindan

 

"Yitenumutlar. "

 

 

Loading...
0%