Yeni Üyelik
18.
Bölüm

B-S-M-18

@yitenumutlar

Bölüm şarkısı -Al Yazmalım

 

Arya acısını dilinden dökülen sözlerle anlatmak istemiş, çektiği acıyı yaşamasına sebep olanlara da içindeki boşluğu, sakin bir denizken, bu eve geldiği ilk günden beri fırtınalı okyanuslarda yaşadığı acıları bebeğini kaybettiği ,kendisinin kaybolduğu ummanlara neden olan aileye de dilinden dökülen sözlerle aynı şeyleri biraz da olsa hissettirmek istemişti.

 

Uzun zaman olmuştu sadece acısını alıp bu odaya çıkalı. Belki de saatlerdir bu yatakta aynı pozisyonda oturuyordu yanındaki adamla. Sahi ne ara yabancılaşmıştı yanındaki bu adam ona bu kadar. Ne ara sevdiği, gönlünü verdiği her şeyini yoluna serdiği adam iken, yürek yarası olmuş yabancılaşmıştı ona kocası? "Koca" bu kısacık kelime dudaklarının alayla kıvrılmasına neden oldu bir an. Kendisi gibi saatlerdir aynı pozisyonda bir koluyla kendisini göğsüne çekmiş yerin burası dercesine saatlerdir onunla birlikte gözyaşı döken adam! Göz yaşları kurumadan yerine yenisi süzülürken düşüncelerinde boğulmaya devam ediyordu Arya.

 

Ne istemişti ki bu hayattan? Annesi ile babasını kaybettiğini hatırlamayacak kadar küçükkken ona sahip çıkan iki güzel insan, kocaman bir ailesi olmuş, o koca aile bütün kuzenlerinden çok onun üstüne titremiş, bir dediğini iki etmemiş sahip olabileceği en güzel aileyi ,en büyük mutlulukları yaşatmıştı hep. Gözünden bir damla yaş akmaması,yüzüne hüznün gölgesi düşmemesi için çabalamışlardı hep. Peki ne içindi onca çaba? Bir garip Arya idi işte.Onu onların gözünde bu kadar değerli kılıpta,bu ailede değersiz kılan onca acıyı yaşamasına,bebeğeni kaybetmesine neden olan neydi? Sevmek miydi? Aşık olmak,güvenmek miydi? Bütün bunların bedeli bu kadar ağır mı olmalıydı sahiden?Evlenmeden önce mutluydu evet hemde çok mutluydu.Ya şimdi? Şimdi yaşadığı ise saf bir acıydı! Oysa ona hep mutlu olmak öğretilmişti.Acıyı hiç kimse öğretmemişti. İnsanın canını bu kadar yakan yeri geldiğinde yaşama hevesini bile kıran duygudan neden hep korumuşlardı onu? Niye tatmamıştı bu eve gelene kadar o duyguyu? Peki bunda suçlu kimdi? Annesi mi? Babası mı? Sevgi dolu kocaman ailesi mi? Hayır,hayır kesinlikle onlar değildi! Peki kim di? Bu aile miydi? Kerim miydi? Kocasının adı bile aklından geçince buğazını yakan o his yine tıkamıştı nefesini. Öncesinde Kerim'in bir bakışı,bir gülüşü,ufacık bir sevgi sözcüğü ailesinin alıştırdığı,yaşattığı o mutluluğun iki katını yaşatırken şimdi ismi bile acıyla nefesini neden kesiyordu? Bütün bu yaşadıkları Kerim'in suçu muydu? Buğazındaki yumrudan kurtulmak için güçlükle yutkunup derin bir nefes aldı. Değildi en azından hepsi Kerim'in suçu değildi. En büyük suçlu kendisi hayata karşı toz pembe bakışıydı. Oysa hayatı hep yumuşak bir bulutun içinde sarıp sarmalanmak gibi düşünür her şeyde mutlu olacak bir ayrıntı illaki bulurdu. Kendi tecrübesizliği, hayata hep pozitif yönünden bakarsa her şeyin daha güzel olup mutluluğunun daim olacağını düşünmesinden kaynaklıydı belki de başına gelenler, mutluluğun var olup,acının da insan için var olduğunu, hep mutluluk olmayacağını unuttuğundandı. Hayata karşı toydu,tecrübesizdi. Bu durumda bütün suçu kocasına yüklemesi hataydı. Kendisi toz pembe bulutlarla sarılıp hep mutluluğu yaşarken,Kerim'in acılarla geçen bir çocukluğu olduğunu,intikam hırsıyla beslenerek beynin yıkandığını,sevgsiz kalışını düşünecek olursa kocası da en az kendisi kadar masum sayılabilirdi. Elbetteki kendisinin de kaybı olmuştu gerçek anne babasını kaybetmiş ama çok küçük olduğu için ve ailesinin sevgsi ile acısı nasıl bir şey hissetmemiş eksikliklerini tatmamıştı.Oysa Kerim her yönden eksik kalan bir çocukluk ve yetişkinlik dönemi geçirmiş üstüne hep zehirlenmişti başkakarı tarafından.İşin özü iki yaralı kalp bir sevda masalı yaşayamamıştı. En büyük hatası bu eve geldiği ilk gün başına gelenleri babası ve ailesi ile paylaşmaması olmuştu. Onların üzülmesini acı çekmemesini istemişti ama şimdi her şey daha kötü olmuş onlara belki de daha büyük acı yaşatacaktı. Onlarla acılarını yaşadıklarını paylaşmadığı için kendilerini eksik ve değersiz hissedrceklerdi. Bebeğini kaybettiğinde anne baba olmanın zorluğunu anlamıştı. Öyleki ilk öğrendiğinde bile bu zorluğu anlayamamıştı. Olmuyordu işte ne kadar mücadele etse de ne bebeğini ne sevdasını koruyamamıştı. Babasını ve ailesinin nedenini, sebebini bilmediği bir davadan nasıl koruyacaktı? Kerim'i ve sevdasını kendi yüreğinde aklasa bile ailesine karşı nasıl aklayacaktı? Kendisine bu acıları yaşatırken kocası da yıpranmış arada sevdalarını, bebeklerini harcamışlar bu saçma, bilmediği intikam oyununa hayatlarındaki en önemli iki şeyi kurban etmişlerdi. Bebeğini bu uğurda kaybetmişti ama hem sevdiği adamı, hem sevdasını daha fazla bu sırrı çözmek için heba etmeyecekti. Kerim ne kadar suçlu olursa olsun, kendisine bir yabancıdan farkı kalmasada sevdiği adam olarak kalacaktı. Gözlerindeki yaşı elinin tersiyle silerek başını yanındaki adamın göğsünden kaldırdı ve ağlamaktan şişen gözleri ile acıyla baktı.

 

Gördüğü manzara kendisinden farklı değildi. Belki de aynı hesaplaşmayı içinde oda yapmıştı. Kumrala çalan sarı saçları dağılmış, fırtınalı okyanusları anlatan mavi gözleri dingin denizlerin sakinliğine bürünmüştü. Beyazlarına kan oturmuş acı yüzüne yılların birikimi ile yansımış tükenmişti sanki. Titreyen elini kocasının yüzüne uzatarak parmak uçları ile dokundu. Bakışları tekrar mavi harelere kaydığında gördüğü ve karşılaştığı acı ile yeni bir şeyi daha keşfetti Arya. Kadın olmak da zordu bu hayatta...Tıpkı anne olmak gibi. Kendi acını içinde yaşar, bütün hücrelerine kadar hissederken eşim dediğin insanı, sevdiğini ve baba olmak istemediğini düşündüğü kocasının aslında gözlerinden anladığı kayıpla aslında ne kadar yanıldığını, tıpkı kendisi gibi onunda acısının paylaşılmasına, teselliye ihtiyacının olduğunu ve bir kadın olarak, karısı olarak her şeye rağmen tüm bunları yapacak gücün yine onda olmasının zorluğunu anladı. Kendi acın içine otururken suçladığın adamın acısını bile düşünmek kadın olmanın bu hayattaki zorluklarından sadece birisiydi. Kerim'in gözlerinden süzülen yaşın sıcaklağını parmaklarında hissedip, kulağına gelen çatallaşmış kısık sesle düşüncelerinden sıyrıldı.

 

"Özür dilerim! Özür delirim Arya! Sana yemin ederim ki senin kadar bende istemiştim bebeğimizi. Bulunduğumuz şu durumda seni bana bağlayan tutunacak tek dalımı umudumu nasıl istemem! Tamam! İstemediğimi düşünmekte haklısın gereken değeri ikinize de veremedim, sevgimi gösteremedim ama inan istemediğimden değil, sadece korktum Arya!" Karısının elini avuçları arasına alarak soğuk ellerine sıcak bir öpücük bırakarak bakışlarını tekrar aşık olduğu siyah harelere çevirerek sözlerine devam etti. "Böyle bir ortamda ikinizi de koruyamamaktan korktum! Sizi kaybetmekten korktum! Size daha fazla zarar gelmemesi için ikinizden de uzak durdum. Seni koruyamadığım,açtığım yaralar yetmiyormuş gibi, bebeğimizi de koruyamadım! Ama Allah biliyor ya, babamın üzerine yemin ederim ki bebeğimizi belki de senden daha çok istedim! " Kocasının avuçlarının içindeki elini çekerek dudaklarının üzerine kapadı ve susmasını sağladı. Kerim karısının bu hareketi üzerine başını olumsuz anlamda sallasada Arya onun konuşmasına izin vermeden kendisi başladı konuşmaya.

 

"İster bütün suçu üstüne al, ister inkar et, ister bana yükle, ister başkalarına, bu ne yi değiştirir Kerim? Bebeğimiz gitti! İkimizin de farklı sebeplerden tutunduğumuz son umudumuz yok artık. Sen bize zarar gelmemesi için uzak dururken, bizi korumaya çalışırken başaramadın! Ben senin sahip olmadığın o sevgi, huzur dolu aileyi, küçük yaşta kaybettiğin babandan sonra ondan eksik kalan yanını tamamlaman için, yarım kalan yaşayamadığımız Sevdamız, mutluluğumuz için taşıdığım son umudumu kaybettim. Bende koruyamadım bebeğimizi! Bende başaramadım!" Başını iki yana sallayarak acı ve pişmanlıkla gülümseyerek sözlerine devam etti. " Biz başaramadık Kerim! İki yaralı yüreği bir edip bir sevda masalı yazamadık! Gönül defterimize Acıyı yazdık, hüzünü yazdık, ihaneti, oyunu, entrikayı, yalanı,intikamı her şeyi yazdık, ama sevdayı, mutluluğu, aile olmayı yazamadık! Biz başaramadık! Biz iki toy, iki acemi ne sevgili olabildik, ne karı koca, ne evlat, ne de anne baba! Biz artık hiç bir şeyiz Kerim! Biz bittik! Biz diye bir şeyi bırakmadılar! Bu saatten sonrada biz diye bir şey olamaz! "İşittikleri ile Kerim kalbine bir bıçağın saplandığını hissetti. Öyleki bıçağı kendisi saplamış Arya'da kanırtarak çeviriyordu sanki içinde. Haklıydı karısı el birliği ile mahfetmişlerdi hayalini kurduğu her şeyi. Bunun en büyük sorumlusundan birisi de kendisiydi. İntikam için Arya'yı bu oyuna alet etmişti. Baştan beri suçlunun eniştesi olduğundan şüphelensede sırf bunu kanıtlamak için onun boyunduruğu altına girmiş her dediğini uygulayarak açığını yakalamaya çalışmıştı. Ak ile kara ortaya çıksın diye en başından sevdiği kadını da bu işe alet etmişti. Peki eline ne geçmişti? Koca bir hiç! Peki ne kaybetmişti? Sevdiğini, bebeğini, mutluluğunu, huzurunu, sevdasını, hayallerini her şeyini kaybetmişti! Şimdi içindeki o ateş bütün benliğini yakıp küle çevirse ne fayda ederdi.Kaybettiklerini geri kazanabilir miydi? Asla! Her şeyini kaybetse de sevdiğini, sevdasını kaybetmek istemiyordu. Gözlerinden firar eden yaşlarla tekrar Arya'nın ellerine uzanarak avuçları arasına aldı ve yalvarırcasına bakıp konuşmaya başladı.

 

"Yapma Arya! Yalvarırım bitirme bizi! Hiç bir şeyi geri getiremem! Ne eski Arya'yı, ne bebeğimizi! Çünkü ben acılarla gark ettim seni! Ben geri getiremem ama her şeyi arkamızda bırakarak ikimiz gideriz buralardan! Sadece ikimiz. Ben mutluluğu, huzuru, bir insan nasıl sevilir bilmiyordum seni tanıyana kadar. Çünkü benim etrafımda senin ki gibi sevgi ile sarmalayan ailem yoktu! "Kerim avuç içlerini gözlerine bastırarak akmaya devam eden göz yaşlarını öfkeyle geri göndermeye çalışarak tekrar konuştu. " Diline yıllardır sebepsiz yere kilit vurmuş, kendini diri diri mezara sokmuş bir anne, kendimi bildim bileli hastalıklarıyla mücadele eden bir hâlâ, ailenin bütün sorumluluğunu damadına bırakmış evladının ölümüyle birlikte inzivaya çekilmiş bir babaanne ve sürekli sevgisizlikle, hakaretlerle, intikamla beynimi yıkamaya çalışan bir enişte! "Uzun sözlerinin ardından derin bir nefes alan Kerim'in acıyla kasılan yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. " Dağhan vardı sadece Dağhan! O da ben gibi olmasın istedim! Onu zehirleyemesinler ona ulaşamasınlar, o sevmeyi öğrensin istedim! Yunus baba ben küçükken arada bir sizin o koca ailenizin yanına götürürdü beni. İnan seni hatırlamıyorum bile. İlgimi çeken sadece bir birinden bağımsız o koca ailenin mutluluğu, bağlılığı, bir birlerine karşı duydukları saygı olurdu. Kadınların çocukları ile ilgilenişi, onlara gösterdikleri ilgi alaka şefkat, babalarınızın size düşkünlüğü ailenizdeki herkesin sevgi dolu oluşu beni etkilerdi. " Arya kocasının anlattıklarını dikkatle dinliyordu. Çünkü ilk defa çocukluğunu anlatıyordu kocası. Çektiği acı mimiklerinden bile yoğun bir şekilde belli olurken sesini çıkarmamak için dudaklarını ısırdı. " Eve gelince başkalarından gördüğüm,öğrendiğim sevgiyle yaklaştım Dağhan'a sırf ben gibi olmasın diye bana benzemesin diye. En kötüsü de neydi biliyor musun ikimizde çocuğuz ama ben ona bilmediğim bir şeyi öğretmeye çalışırken bana sevgi yerine nefreti, intikamı öğreten kişinin yetişkin biri olması! "Saatlerdir oturduğu yerden kalkıp odanın içinde bir kaç tur atarak derin bir nefes alıp Aryanın dizlerinin dibine çökerek ellerini avuçlarının altına hapsetti. Haftalar önce Arya'nın yaylada söyledikleri geldi. "O gün geldiğinde ayaklarıma dahi kapansan dönüp arkama bakmayacağım! " Demişti karısı. Pişmanlık bir kez daha bedenini sararken tekrar konuşmaya başladı.

 

"Affet demiyorum Arya! Çünkü Yaptıklarım affedilir şeyler değil ama o bu kadar nefretin, mutsuzluğun, ilgisizliğin, sevgisizliğin arasında sevdim seni Arya. O küçük çocucuğun sevgiye, ilgiye açlğıyla sevdim! Şu hayatta herkes benden birşey isterken ben sadece, sevgi istedim! Seni istedim! Sevgilin olmayı, kocan olmayı, baba olmayı, küçükte olsa sadece seninle bir ailem olmasını istedim! "Hızla oturduğu yerden kalkarak ellerini gür saçlarına götürüp çekiştirdi ve kendi ekseninde öfkeyle döndü ve yanındaki şifonyerin üzerindeki nesneleri hırsla dağıtarak tekmeler savurmaya başlarken bir taraftan da kendini kaybetmişcesine bağırıyordu."Ama lanet olsun ki onu da beceremedim onu da başaramadım! Ben ne dersem deyim gitmene engel olamayacağım! Onu da başaramayacağım zaten! Lanetliyim ben!Kaderim de lanetli benim! Etrafımdaki herkese zarar veriyorum sana bebeğimize! Yanımda ka... "Arya kocasının öfke nöbeti geçirdiğini anlayınca hızla yerinden fırladı kasıklarına saplanan sancıyı görmezden gelmeye çalışarak kolundan tuttuğu adamı kendisine çevirmeye çalışsa da zannettiği kadar kolay değildi. Kerim öfkesinden, onun sesini bile duymuyordu. Son çare olarak ellerini yüzüne doğru uzattı ve aldığı darbeleri umursamadan kocasının yüzünü avuçları arasına alarak sesini duyurmaya çalıştı.

 

"Kerim! Kerim lütfen kendine gel! Yalvarırım kendine gel! Bak beni daha çok üzüyorsun!" ne yaparsa yapsın sesini ulaştıramayan kadın kocasının yüzüne var gücüyle bir tokat atarak kendine gelmesini sağlarken kendisine şaşkınlıkla bakan adama göz yaşları ve korku dolu gözlerle bakarak fısıldadı. "Korkutuyorsun beni! " Adam karşısında korkudan titreyen karısını fark edince kendine daha çok lanet eder olmuştu. Arya'yı kollarının arasına alarak sıkıca sarıldı.

 

"Shhh! Geçti özür dilerim. Özür dilerim bebeğim! Bırakma beni Arya! Yalvarırım bırakma! " Arya kocasının kolları arasından sıyrılarak elini biraz önce tokat attığı yere uzatıp kızaran yanağını şefkatle okşarken fısıltıyla karşılık verdi kocasına.

 

"Ben çok Yoruldum Kerim! Bir birimize olan öfkemizden, hesaplaşmamızdan, geldiğimiz durumdan bebeğimizin acısını bile yaşayamaz olduk." Yüzündeki elini kocasının eline götürerek uzanıp tuttu ve yatağa doğru çekiştirdi. Yatağa uzanan kız Kerim'e de yanını işaret edince adam gösterilen yere içindeki korkularla birlikte uzandı. Uzanan kocasının yanına sokulan Arya başını Kerim'in sol göğsüne koyarak uzun süre sadece onun hızla atan kalbini dinledi. Belki de ömrünün sonuna kadar kalmak istediği tek yer, bitmesini istemediği an bu andı. İkili uzun süre sesizliği paylaşırken derin bir nefes alarak uzayan sessizliği Arya bozdu.

 

"Kerim. Bitirelim artık direnmenin hiç bir anlamı yok! Biz bitirmedikçe bir birimize zarar vereceğiz ve arada sevgimizden de geriye bir şey kalmayacak! Ben seni aşık olduğum sevdiğim adam olarak arkamda bırakmak istiyorum! Düşman olan iki insan olarak değil! Nefretle hatırlayarak değil! Olmuyor işte! Zorlamanın ikimizede bir faydası yok! " Kerim beklediği sözlerle gözlerini acıyla yumdu. Sonunda duymak istemediği kelimeleri duymuştu. Arya haklıydı kendine verdiği zarar umrunda değildi daha fazlasını hak ediyordu ama Arya'ya sevdiği kadına verdiği zarar hem onu hem kendi canını yakıyordu ama bitirelim demeye bir türlü dili var mıyordu. " Kimseye hiç bir şey anlatmayacağım. Ne babama, ne anneme, ne aileme. Sen herkesin tanıdığı sevdiği şekilde kalacaksın onların gözünde. Kimse aramızda geçen saçma intikam meselesini, evlilik oyununu bilmeyecek. "Kerim'in gözleri işittikleri ile tekrar açılırken Arya'nın başını göğsünden kaldırdı ve çenesinden tutarak kararlı bakışlarla konuştu.

 

"Kimin ne düşündüğü umrumda mı sanıyorsun? Seni kaybettikten sonra herkes hakkımda istediğini düşünebilir! Anlat babana Arya yaptığım alçaklıkları, sana ettiğim eziyetleri, yaşadıklarını anlatmaman için ettiğim tehditleri! Ben hepsini hak ediyorum! Anlatki herkes bilsin, görsün nasıl bir adam olduğumu! Eğer seni yaşadıklarımızı anlatmandan dolayı korktuğum için bırakmadığımı düşünüyorsan, seni bıraksam bile babanın karşısına geçip bütün gerçekleri ben anlatırım! "

 

"Ne saçmalıyorsun sen! Elbetteki böyle düşünmüyorum!" Arya'nın öfkesi sesine de yansırken Kerim gözlerini bir an olsun ondan ayırmıyordu. En ufak bi nefret, sevgisizlik hissi yakalarsa kendi cezasını kendisi kesecekti. " Ben hâlâ seni severken vazgeçiyorum senden bunu neden anlamak istemiyorsun! Sevdiğim adamın herkesin gözünde düşeceği konumu görmek beni yaralar! Ayrıca ben babama bu saatten sonra olanları anlatsam güvenlerini sarsmış, onları onlara olan sevgimden verdiğim değerden şüpheye düşürmüş olacağım! Bunun beni bitireceğini hiç düşünmedin mi? Ben onlara bunu yapamam, seni severken onların senden nefret etmesine dayanamam! Sende bir şey anlatmayacaksın Kerim!" Kerim başını olumsuz anlamda sallarken kocasının gözünden akan yaşları silerek sözlerini bir çocuğa anlatır gibi tekrarladı. "Anlatmayacaksın lütfen! Sevdiğim adamdan son isteğim bu! Ayrıca aileni de bir şey anlatmamaları için ikna et. " Dudakları alayla kıvrılan kız sözlerine devam etti. " Gerçi onlar benim baba evine dönmemden mutluluk duyacaklar.Özellikle enişten! "Eniştesinin ismini duyması ile saf bir öfke kapladı tüm vücudunu. Onların bu hale gelmelerindeki en büyük etkenden biri oydu ve o kendi elleri ile yarattığı Kerim tarafından Arya'nın her bir damla göz yaşının hesabını verecekti. Onunda öğrettiği gibi acımak yoktu! Yaptığı her şeyin hesabını bir tüy kadarda canlarını yaksa misliyle verecekti. Arya'nın sözleri ile düşüncelerinden sıyrıldı. "Bırakacaksın beni Kerim! Yarım kalan sevdamızın, yaşamadığımız hayallerimizin, kucağımıza alamadığımız bebeğimizin hatrına bırakacaksın beni!" Arya'nın son sözleri Kerim'in direndiği son kaleyi de yıkmıştı. Kız bakışlarını kaçıran kocasının yüzünü avuçları arasına alarak bakışlarını birleştirerek bir cevap beklercesine baktı. "Tamam mı sevgilim? "Kerim gözünden akan yaşı umursamadan başını olumlu anlamda sallayarak fısıldadı.

 

"Tamam balıkçı güzeli! " Dudaklarından dökülenlerle yüreğini de yerinden sökerken Arya'nın gözyaşları ile ıslanan yüzünü izledi çaresizce."Ama şimdi gitme! En azından sabahı bekle. Son bi kez daha kollarımda olduğunu hissedip kokunla edeyim sabahı. Bir kez olsun doyarak sarılamadım sana. Hep gizli saklı kaldı dokunuşlarım. İzin ver kollarımda sen varken kokunla doğsun son kez güneş odama. Hayatımın en zor gününe yine sen kollarımdayken başlayım. Her ne kadar geri kalanında koklarımda olmayacak olsanda son bir kez Arya!En azından sensizliğimde sığıncağım medet umacağım bir teselli bırak bana. " Arya kocasının sözlerine buğazına oturan yumrudan cevap veremezken başını olumlu anlamda sallayarak yatağa uzandı göz yaşları içinde. Kerim uzun sayılabilecek bir süre onu izledi hafızasına kazımak istercesine ve daha sonra sessizliği bozmadan Arya'nın yanına uzanarak kollarına çekti sevdiği kadını.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Arya ve Kerim odalarına çıktıklarından beri salonda büyük bir sessizlik hakimdi. Kimsenin ağzını bıçak açmaz hale gelmişti. Suna hanım yine sessizce göz yaşlarını akıtırken kötü kaderini düşünüyordu. Kaderindeki gölge çocuklarının üstüne de düşmüştü. Oğlu sevdiği kadınla evlenip mutlu olmayı başaracak diye hayal ederken Kerim'in kaderi de kendi kaderine benziyordu giderek. Neden konuşamıyordu? Neden anlatamıyordu her şeyin sorumlusunun karşılarında oturan o yılan olduğunu. Bakışları kayınvalidesi ile kesişti. Aynı acıyı onun gözlerinde de görebiliyordu ama acının hiç birine faydası olmadığını geçen yıllar en güzel şekilde öğretmişti ona.

 

"İnanamıyorum bu olana! Yengem yıkılmıştı resmen!" Dağhan'ın sözlerinden sonra başını elleri arasına alarak kollarını dizlerine dayayıp öne doğru eğilerek düşünmeye başladı. Bu güne kadar Arya'yı toparlamak için elinden geleni yapmış, kendini yanlız hissetmesin diye ona hep destek olmaya, yüzünü güldürmeye çalışmıştı. Geldiği günden beri başına gelmeyen kalmamıştı. Çok bile dayanmıştı ama olan yine ona olmuş bu aileye dayanma gücü bebeğini hayatta tutmaya yetmemişti. Bundan sonra ne yapabilirdi nasıl yardım eder, nasıl toparlaya bilirdi o kızı?

 

"Kendi ettiklerini biçiyor! Gebe bir kadın orada burada gecenin bir yarılarına kadar ne olduğu belirsiz adamlarla gizli kapaklı işler çevirirse sonuçlarına da kat....."İhsan buğazına yapışan elle neye uğradığını şaşırırken kulağının dibindeki tehditkar keskin ses tonu ile bakışları başında bir eli yumruk halinde dikilen öfke dolu gence kaydı.

 

"Tek kelime daha edersen büyüğüm demem çeneni dağıtırım senin! Sen nasıl insansın! Acılardan beslenen bir embesilden farkın yok! O kız ne yaptı size ha!? Ne yaptı da bir insan için fazla olan nefretini kusuyorsun pislik herif! " Dağhan sinirden hızlı nefesler alıp verirken İhsan'ın buğazınıda var gücüyle sıkıyordu. "Öldürürüm seni anladın mı! Yemin ederim öldürürüm! Yazıklar olsun ki babaanneme, abime ve bu aileye sen gibi bir şerefsizi, insanlık yoksununu bu ailenin başına adam diye dikmişler! Sen insan değilsin, sen hayvan bile değilsin! Etrafına zehirden, acıdan başka bir şey vermeyen, insanlara verdiğin zararlarla beslenen bir yaratıksın! " Sözlerini bitiren Dağhan buğazını sıktığı adamı tiksinircesine geriye doğru iterek bıraktı. Öfkeyle ne yapacağını düşünürken salonda hızlı adımlarla sağa sola dolanırken İhsan derin nefes lerinin ve öksürüklerinin ardından çatalaşmış sesiyle tekrar konuştu.

 

"Sen ne yapsanda, ne söylesende sana kızmam, alınmam kırılmam Dağhan! "Dağhan adamdaki pişkinliğe karşılık başını öfkeyle sağa sola çevirdi ailede herkese dil uzatıp öfkesini kusarken, neden bir tek kendine karşı olan tutumu farklıydı bu adamın? İhsan bakışlarına yerleşen öfkeyle Melek hanıma dönerek sözlerine devam etti. " Dağhan'ın bu hale gelmesine sebepte o şımarttığın torunun olacak Kerim ve onun ahlaksız karısı! Görmüyor musunuz ailemizi içten içe yıkıyorlar! Birbirimize karşı olan güvenimizle bizi sınıyorlar!" Adamın hala ayarsız konuşmaları ile çılgına dönen Dağhan yanındaki yemek takımının camlı dolabına tekme attı. Kadınların korku dolu çığlıkları ve annesinin korku dolu bakışlarını umursamadan her şeyin etrafa dağılmasına sebep olurken etrafa saçılan cam kırıklarına basarak delirmiş gibi oturan küçük topluluğun tam ortasına dikilerek keskin ve sert bir ses tonuyla konuştu.

 

"Yarın ilk işim gidip Yunus Amca'ya, Arya'nın bu eve geldiği günden beri yaşadıklarını en ince ayrıntısına kadar anlatmak olacak! Yeter bu kıza ettiğiniz eziyetler! Nedenini sebebini bilmediğim anlamadığım düşmanlıklarınızdan da, kininizden de intikam davalarınızdan da bıktım artık! Yarın Arya'nın bu lanet evden kurtuluşu olacak!" Annesi Suna hanım'ın bakışları oğlunun arkasındaki maket gemi de takılı kalmıştı. Kocasının son hatırasıydı! Ellerinin değdiği, dokunduğu en son şeydi. Yavaşça yerinden kalktı ve parçalanmış maket gemiye doğru titrek adımlarla ilerlerken Melek Hanım yerinden kalkarak Dağhanın karşısına dikilip kendinden emin dik duruşu ile karşılık verdi.

 

"Haklısın oğlum! Bu dava fazla uzadı! Yarın Yunus Toralı bu eve gelecek ve tüm gerçekleri bütün çıplaklığı ile öğrenecek! "Bakışları Dağhan'ın arkasındaki damadına kayınca bakışlarına yerleşen nefretle sözlerinin üzerine basarak tekrar konuştu. " Gizli kapaklı, geçmişte kalan ne varsa yarın hepsi gün yüzüne çıkacak! Arya'ya gelince bu olanlarda en büyük kayıpları veren her zaman o oldu. Her şeyini kaybetti. Bebeğini, torunumu kaybetti ama herkes yaptığının hesabını verecek! Size yemin ederim bunları yaşamamıza neden olan, babanızın ölümüne sebep olup sizi yetim bırakıp, bizi onca acıya gark eden kim olursa olsun canını kendi ellerimle alacağım!" İhsan, Melek hanımın gözlerindeki nefret ateşini fark edince güçlükle yutkunurken yaşlı kadın bastonunu yere vurarak tekrar konuştu. "Şimdi herkes odasına! Yarın hesap defteri kapanıp herkes için yeni bir defter açılacak! "

 

"Eğer bu söylediklerini yapmazsan! Benim yapacaklarımdan korkun babaanne!" Dağhan hızla arkasını dönmüş merdivenlere doğru yönelirken annesinin elindeki maket dikkatini çekti. Babası hapishane de, kendisi daha annesinin karnında iken yapmıştı bu maketi. Girdiği öfke krizi sonucu gözü gibi baktığı babasından ellerinin son kez dğdiği hatıraya zarar vermişti.

 

Adımlarını bu defa annesine doğru yönelterek yere dizlerinin üzerine çöküp parçalanan maketi inceledi. Yer yer kırılan makete annesinin gözyaşlarının damladığını fark edince pişmanlığı iki katına çıktı. Nasıl bu kadar dikkatsiz olabilmişti? Annesinin çenesinden tutarak bakışlarını birleştirdi ve pişmanlıkla gözlerine baktı.

 

"Özür dilerim! Gerçekten çok özür dilerim anne! "Kırılan parçaları hızla toparlayarak annesinin elindeki büyük parçaya uzandı ve gözlerine bakarak tekrar konuştu. " Ben sabaha kadar uyumam tamir ederim! Senin için ne kadar kıymetli ise biliyorsunki benim için daha kıymetli." Kadın yutkunarak gözyaşlarını sildi ve elini oğlunun yanağına uzatıp şefkatle okşayarak başını olumlu anlamda salladı. "Tekrar özür dilerim anne. "Annesinin elinden tutarak kendisi ile birlikte kaldıran genç adam onu odasına götürüp yatağına yatırdıktan sonra çalışma odasına geçti. Yorucu ve acı dolu bir günün ardından gün sabaha dönerken Dağhan içinden çıkamadığı düşünceleri bir kenara bırakıp maketi onarmaya başladı.

 

Diskin önünde hemşireyi hastası hakkında bilgilendiren kadın, çıkmak için hazırlanan arkadaşını görünce hemşireye gerekli talimatları vererek çıkışa yönelen arkadaşının arkasından seslendi.

 

"Hayal! 'Arkadaşının bakışları kendisine dönünce ona doğru ilerleyip mahçup bakışlarla konuşmaya başladı. "Çıkıyormusun? "

 

"Evet nöbetim bitti. Biraz dinleneceğim ve yorucu bir gün için güne tekrar merhaba diyeceğim. " Arkadaşının sözlerine gülümseyen kız tekrar mahçupça konuştu.

 

"Canım kusura bakma inan dün acil bir doğuma girmeseydim arkadaşıma yönlendirmezdim. Ama ben nereden bilirdim böyle bir durumla karşılaşacağımızı oysa her şey gayet normal ve yolundaydı. Ben acilen doğuma girince arkadaşım muayene etmiş ve acil kürtaja almak zorunda kalmış! "Hayal arkadaşının anlattıklarından bir şey anlamazken yüzünü buruşturarak anlam veremeyerrk sordu.

 

"Banu kusura bakma ama anlattıklarından hiç bir şey anlamadım. Kimi kürtaj etmiş arkadaşın ve benimle ne alakası var? "

 

"Bende onu diyorum ya tamamen bağımsız gelişti her şey. Benim hastamdı ama dediğim gibi oldu her şey. Üstelik kızı kimsesiz gibi kimseye haber vermeden almışlar kürtaja! Gerçekten çok özür dilerim kusura bakma Arya'ya da ayrıca özürlerimi ileteceğim zaten. "Hayal işittikleri ile şok olmuştu. Elini kaldırarak arkadaşını susturdu ve şaşkınlıkla konuştu.

 

"Bi...bi dakika bi dakika! Kim dedin sen? "

 

"Arya'yı diyorum canım öyle kimsesizler gibi yatıp çıkmış. Yazık kıza. Haberim olsa inan böyle olmazdı. "

 

"Arya kürtaj mı oldu? İyi de neden!? " Banu arkadaşının tepkisi ile haberinin olmadığını anlayınca bütün bildiklerini anlatarak Hayal'i ikinci bir şoka sokmuştu.

 

"İşte böyle. Gerçi Arya istememiş kimseye haber verilmemesi için ailem şehir dışında eşim de yurt dışında demiş. Dediğim gibi ben olsaydım eğer en azından sana haber ederdim. Tamam ailesi ve eşi burada olmayabilirler ama o an ne bizimkilerin nede Arya'nın aklına başka birileri gelmemiş demekki. " Hayal, Arya'nın yaptığı şeyin nedenini düşünürken arkadaşı ile vedalaşarak hızla hastaneden ayrıldı. Arabasına binen kız öğrendiklerinden ailesinin haberi olup olmadığını düşündü. Sonuçta akşam üstü hastaneye gelmişti ve nöbetteydi bu geçen zaman zarfında öğrenmişlerdi büyük ihtimalle. Kendisine böyle bir şeyi haber vermedikleri için kızgınlıkla telefonun tuşlarına dokunarak annesini aradı. Çalan telefona bir türlü cevap alamayınca önce Arya'yı aramayı düşünsede saatin erkekn olduğunu ve dinleniyor olabileceğini düşünerek Deniz teyzesini aramaya karar verdi. Bir kaç tuşa dokunduktan sonra çalan telefonun açılmasını bekledi. Karşı taraftan gelen cevapla bi an afalladı.

 

"Yunus Amca! "

 

"Hayal. Kızım Deniz Teyzen telefonunu şarj da unutmuş. Senin aradığını görünce o yüzden ben açtım. " Telefonu açmıştı ama şimdi bu kadın milletinin aklına her türlü fesatlık gelirdi. Telefonu kurcaladığını falan düşünürdü mazallah o yüzden açıklama yapmıştı Hayal'e. Hem hiç adeti değildi öyle gzili kapaklı işler kurcalamalar falan. Tamam belki gençliğinde bi kaç kez yapmıştı ama. Aman ona ne canım karısının telefonu değilmi niye açtığının hesabını mı verecekti şimdi. Yunus kendi kendine kurarken Hayal'in sesi ile düşüncelerinden sıyrıldı.

 

" Önemli değil Yunus Amca. Ya siz bana niye haber etmiyorsunuz olup biteni hastaneden öğreniyorum! Allah aşkına annem de telefonuna bakmıyor, çıldıracağım meraktan nasıl oldu Arya? " Yunus, Hayal'in nefessiz konuşması ile yüzünü buruştururken sadece bir şeye odaklanmıştı. Kızının nesi vardı ki? Hayır bir şeyi vardısa onun niye haberi yoktu? Beyni hızla çalışmaya başlarken aniden yanan ışıkla elini alnına vurdu. Tabi ya kadınların yeni ceza yöntemleriydi bu. Onların yaptığını yaparak olanı biteni saklayıp akıllarınca intikam alacaklardı. Ama o Yunus Toralı'ydı yermiydi bu numaraları. Hemen toparlanarak cevap verdi Hayal'e.

 

"İyi kızım, birazcık ağrısı varmış, birazda midesi bulanıyormuş ama sen daha iyi bilirsin tabi normal mi bunlar." Biraz endişe biraz merakla neler döndüğünü öğrenmek için sabırsızlıkla bekledi Yunus.

 

"Normal tabi Yunus Amca. O kadar ağrısı olacak kürtaj oldu sonuçta kolay değil. Mide bulantısı da narkozdandır. " Yunus duydukları ile donup kalırken Hayal sözlerine ara vermeden devam etti." Ayrıca ona da çok kızgınım kimsesiz gibi yatmış o masaya. Ne Kerim'e, ne size haber etmemiş. Hadi sizi endişelendirmek istemedi diyelim insan bana haber etmezmi. Ya bir terslik olsaydı! "Yunus'un beyninde duyduğu her şey bir film fargmanı gibi arka arkaya dönerken sesine yansıyan sertlikle konuşmaya başladı.

 

"Durumu nasılmış? Ne demek kürtaj olmuş? Böyle bir şeyi kocasından ve bizden neden saklamış bu kız!? " Hayal işittiği sorularla dilini ısırdı. Arkadaşının düştüğü yanılgıya oda düşmüş patavatsızlığın dik alasını yapmıştı resmen. Kırdığı potu düzeltmek için ağzını açmıştıki telefon yüzüne kapandı aniden. Hayal şaşkınlıkla telefona bakarken ne yapacağını bilemedi. Bir süre çaresizce düşünenen kız arabayı kenara çekerek diğer teyzelerine ulaşmaya çalıştı fakat onu da başaramadı. Aklına gelen ayrıntıyla elini alnına vurarak homurdandı.

 

"Salak hayal bu gün Meyra'ya gitcektik telefonlarına o yüzden ulaşamıyorsun tabi! "Yunus Amcasının yarım yamalak öğrendiği şeylerle Arya'ya yüklenmesinden korktukça telaşıda artıyordu. Düşünüyor bir çare bulamıyordu. Babasını aramayı düşündü bir süre fakat hatırladığı şeyle babasını aramaktan vazgeçti. Onun bu gün önemli bir ameliyatı vardı o olmazdı. Zaten büyük ihtimal dünya ile iletişimini kesmiştir diye düşündü. Aklına gelen ikinci şıkla Mehmet Amcası'nı aradı ve olanları hızla anlattı. Konuşmadan sonra aracını çalıştırarak oda Arya'nın evine doğru yola çıktı. Bir süre sonra çalan telefonunun tuşuna basarak cevap verdi.

 

"Efendim Derya. "

 

"Hayal nerede kaldın Allah aşkına Meyra inanmıyor raporlara! " Hayal başına gelenlerle ağlama noktasına gelirken Derya ya cevap verdi.

 

"O sahte raporlar biraz bekleye bilir Derya! Sen şimdi oradakilere bir şey belli etmeden hemen çık ve Ablanın evine gel. Senin bu deli baban anlayıp dinlemeden ortalığı karıştıracak yoksa! " Derya konuşmak için bahçeye çıktığına şükretti o an. Yoksa gidişini içeridekilere nasıl açıklardı. Hızla çıkışa yönelirken bir taraftan da telaşla sordu.

 

"Ablamla alakalı babamı delirtecek ne olabilir ki? "

 

"Arya dün kürtaj olmuş!"

 

"Neee! "

 

"Bağarma öyle kulağımın dibinde. Kürtaj olmuş ama bebek karnında öldüğü için olmuş. " Derya ne düşüneceğini şaşırmıştı. Bebeği kaybettikleri için üzülürken bu durumu ablasının onlardan neden sakladığına anlam veremiyordu.

 

"Bizim neden haberimiz olmadı bundan? O eniştem olacak kazmayı mahfedeceğim!"

 

"Derya biliyorum yine şoklayacaksın ama Kerim'in de haberi yokmuş kürtaj olduğunda bu durumdan! " Derya bir an afallasada Hayal'le yaptığı konuşmayı sonlandırarak içine yerleşen kötü hislerle adımlarını hızlandırdı. Yola çıkmıştı ki sert bir fren sesi ve ayaklarının ucunda aniden duran araba ile neye uğradığını şaşırdı.

 

"Derya iyi misin?" Kayra araçtan hızla inerken çarpmak üzere olduğu kişinin karısı olduğunu fark edince korkusu ve telaşı iki ye katlanmıştı. Hızlı adımlarla karısına yaklaşarak belinden tutup kendine doğru çevirerek korkuyla inceledi ve panikle konuştu. "Derya iyi misin canım? Bir yerinde bir şey yok değil mi? Çarpmadan dura bildim ama bak bir şey olduysa söyle hemen hastaneye gidelim. " Derya hem duyduklarının etkisinde hem kocasını karşısında görmenin şokuyla konuşmaya çalıştı.

 

"Se... Senin ne işin var burada? "

 

"Yunus baba gönderdi yurtla alakalı bir dava dosyası varmış onu getirmemi istedi. Kendisinin önemli bir davası varmış benimde işim yoktu ben geldim. Onu boşver şimdi iyi misin sen onu söyle. " Derya olumlu anlamda başını sallayarak etrafına bakındı bir süre. Kayra onun bu garip halinden şüphelenerek aynı soruyu ona yöneltti.

 

"Peki senin ne işin var burada? " Derya ne diyeceğini bilemedi iki arada kalmıştı resmen. Ablasına gitmesi gerekiyordu ama Kayra'yı burada bırakırsa Meyra'nın yerini öğrenirdi. O yüzden aklına gelen ilk şeyi söyledi.

 

"Bu gün Rüya teyzenin çocuklar için her hafta düzenlediği etkinliğin günü. Bende ona yardım olsun diye gelmiştim ama acil gitmem gerekiyor. "Kayra karısının halindeki tuhaflıkla kaşlarını çatarak tekrar sordu.

 

"Ne yin var senin? Nereye bakıyorsun sürekli? " Bakışları şüpheyle kısılırken konuşmasına devam etti. "Hem nasıl bir acil işin var mış? " Derya kocasının bakışlarındaki şüpheyle, hem onun yurda gitmesine engel olmak hemde bir an önce ablasının yanına gitmek için elinden tutarak arabaya doğru çekiştirdi.

 

"Taksi bakıyordum."Kayra karısının cevabı karşısında tatmin olmayıp adımlarını durdurarak tekrar konuştu.

 

"Acil bi işin var. Taksi bakıyordun ama bu havada üzerinde ne montun var ne çantan acaba taksiye nasıl binmeyi düşünüyordun? Hadi bindin ücreti nasıl ödeyecektin Derya? " Genç adam garip halleri ve tuhaf cevapları karşısında bakışlarını şüpheyle etrafında gezdirdi.

 

"Öpücük verecektim Kayra oldu mu? " Karısının verdiği cevapla Kayra'nın bakışları hızla ona dönerken öfkesi de alev almaya başlamıştıki Derya verdiği cevap karşısında dilini ısırdı. Şimdi kocasına meydan okuyup öfkesini üstüne çekmenin hiçte sırası değildi .Tekrar eline uzanarak sürücü koltuğuna doğru homurdanan kocasını sürükledi. "Kayra benim acil ablama gitmem gerekiyor!" Sürücü koltuğunun kapısını açarak yalvaran bakışlarını Kayra'nın kara gözlerine dikti. "Bak ablam kürtaj olmuş."Kayra'nın kaşları aniden çatılırken Derya hızlı bir açıklama yaptı. "Yani bebek karnında öldüğü için kürtaj olmak zorunda kalmış. Hemde kimsenin haberi olmamış bu durumdan. Babam da bu durumu yanlış anlamış. Büyük ihtimal ablamlara gittiğini düşünüyoruz. " Kayra, kayın babasının deli tarafını bildiği için, heleki durumu kendi anladığı gibi bile isteye bir kürtaj olarak algıladıysa olacakları tahmin edebiliyordu. Çünkü Yunus babası bebek konusunda ailede ki en hasas kişiydi. Yıllarca çocuk hasreti çeken bir adam için de bu gayet normaldi. Düşüncelerine hızla son vererek karısını başıyla onaylayarak konuştu.

 

"Geç hadi! Bir an önce gidelim yoksa senin deli baban ortalığı bir birine katacak! " Derya kocasının sözlerine aldırış etmeden hemen yolcu koltuğuna doğru koştu. "Hayır adam yaşlı sayılabilecek bir döneme girmiş kanı hâlâ deli akıyor. İnsan hiç mi durulmaz arkadaş! Hani ona bu haberi bu şekilde verenin aklına da şaşarım! Yunus babaya kadar söyleyecek kimseyi bulamamış mı? " Aracı çalıştıran Kayra karısının sesi ile bakışlarını ona çevirdi.

 

"Bunları gittiğimiz de Hayal ablaya kendin sorar merakını giderirsin kocacığım! " Duyduğu isimle yüzünü buruşturan genç adam hastane odasında Hayâl den yediği tokadı hatırlayınca sabır çekerek yola koyuldu. Bu kızlar her şeye burnunu sokmak zorunda mıydı?

 

Sonbahar aylarının karamsar ve soğuk havasına inat odayı aydınlatan güneş ikilinin üzerine vurmaya başlayınca Arya kocasının göğsünden yavaşça kalkarak yataktan doğruldu ve ayaklarını sarkıtarak yataktan indi. Dolaba doğru ilerlerken Kerim karısının arkasından sadece izlemekle yetiniyordu çünkü biliyordu ki ayrılık vakti gelmişti. Arya dolabı açarken oda yataktan doğrularak ayaklandı. Karısının arkasına doğru ilerleyerek onu izlemeye devam etti. Montunu ve çantasını alan kadın kasıklarındaki ağrıyı hissetmemeye çalışarak montunu giymişti ki kocasının sesi ile ona döndü.

 

"Gitme, beni bırakma desem de artık çok geç olduğunun farkındayım. Haftalar önce yaylada sen bana yalvarırken biliyordum bu günün geleceğini. Keşke her şey başka türlü olsaydı Arya." Karısının dolan gözlerini görünce ayrılığı zorlaştırmanın ona daha fazla acı verdiğinin farkına vardı. Üstelik son yaşadıklarından sonra ona daha fazla zarar verip üzmek yaptığı en büyük haksızlık olacaktı. Sevdiği kadının acı çektiğini bilerek onu yanında daha fazla tutamazdı. Mutsuzluğunu görmek aylardır onu içten içe yiyip bitirmişken ona kal diyemezdi. Derin bir nefes alarak sözlerine devam etti. "Evlendiğmiz gün baban bana şöyle demişti; Evlilik iki kişilik bir yolculuktur. denge ister, emek ister, paylaşmak ister. Hep düzlük olmaz bu yolda. Virajlarda dikkat, yokuşlarda kuvvet, inişlerde sabır ister." Arya babasının sözlerini duyunca burukça gülümsedi. Ne güzel söylemişti babası, ne güzel özetlemişti evliliği ama onlar başaramamıştı hiç birini. "Bize bu yolculukta ne dengeyi kurmamıza, ne emek vermemize, ne de paylaşmamıza izin vermediler o yüzden evliliğimiz de hiç düzlük olmadı. Virajlara dikkatsiz girip süratli geçtik, yokuşlarda dayanacak kuvvetimiz kalmadı. İş inişe gelince onun için ne zamanımız,ne kuvvetimiz, ne sabrımız kaldı. " Arya başını olumlu anlamda sallarken Kerim yüzünü avuçları arasına alarak alnına bir buse bıraktı. "Mademki biz başaramadık gitmekte özgürsün balıkçı güzeli. " Arkasını dönüp kapıya doğru ilerledi ve takrar konuştu. " Git ama bizi de yaz o deftere Arya. İki yaralı yüreğin bir sevdayı gönül defterine sığdıramadığı hikayemizi de yaz! "Kapıyı açarak hızla dışarı attı kendini gözyaşlarını karısının görmesini ve daha fazla üzülmesini istemiyordu. Aynı hızla çalışma odasına geçti.

 

Maketin gövdesindeki parçayı yerleştirirken dikkatini çeken şeyle kaşları çatıldı. Daha önce hiç fark etmemişti. Taktığı parçayı geri çıkararak gördüğü kağıdı almak için kendine alan yarattı ve kağıdı dikkatle çekip çıkardı. Kağıdın ne olduğu ve maketin içine nasıl girdiğini düşünürken bir kaç kez katlanmış kağıdı dikkatle açtı. Üst üste konulmuş farklı yazılarla yazılmış iki ayrı mektuptu elinde tuttuğu kağıtlar. Mektubun birinde göz gezdirirken annesinin adının geçmesi ile merakla okumaya başladı. Anladığı kadarı ile bu mektubu babasına yazan bir adamdı. Dikkatle okumaya başladı. Her okuduğu satırla beyninden vurulmuşa döndü.

 

"Evet her şeyi ben düzenledim. Senin gemilerinle Batum dan Türkiye'ye kadın ticareti yapıp adını fuhuş çetesine karıştıran da, seni ihbar edip bu lekeyi alnına sürende bendim! Daha bitmedi Cemal! İntikam soğuk yenen bir yemek demişler. Sen o delikteyken ne mi yaptım karına zorla sahip oldum! Bu gün öğrendik ve ailecek çok mutlu olduk.Neden biliyor musun? Karın benden bir çocuk bekliyor! Ah! Cemal ah! Sen insan içine nasıl çıkacaksın bu lekeyle! Sen en iyisi o delikten hiç çıkma! Yada ne yap biliyor musun? Kendini ortadan kaldır! Ee beni ortadan kaldıramayacağına ve bu utancı ortaya çıkarıp ailene,karına ve oğluna böyle bir utancı miras bıra kamayacağına göre sen en iyisi kendini ortadan kaldır! " Okudukları ile öfkeden damarlarındaki kan yer değiştirmişti adeta. Bu mektup babasının eline nasıl geçmişti? Annesine bu kötülüğü kim yapmıştı? Sorular kafasında bir çark misali dönerken fark ettiği ayrıntıyla beyninden vurulmuşa döndü.Eğer bu mektupta yazılanlar doğru ise bahsi geçen bebek o muydu? Bu ihtimaller kanını dondururken hızla diğer mektuba geçti.

 

Bu mektup ta babasının annesine yazdığı bir mektuptu. Ama annesinin okuma yazması yoktu ki. Babası annesine niye mektup yazacaktı? Sorusunun cevabını okuduğu bir kaç satırda çözmüş oldu. Demek ki annesine gelen mektupları bir kaç yıl önce ölen emektar Fadik abla okuyor cevap veriyordu. Ayrıntıya fazla takılmadan okumaya devam etti.

 

"Sen görüşlerime gelmesen de yüzüme bakamayacak bir günah işlemedin Sunam! Esas seni koruyamadığım, sahip çıkamadığım için yüzüne bakılmaması gereken benim! O yılan intikam uğruna sana zorla sahip olup seni kirlettiğini düşünüyor ya öyle değil Sunam! Sen hala tertemiz bir yayla çiçeğisin benim gözümde de gönlümde de. Karnındaki bebeğin ondan olduğunu yazmış mektubunda. O bebek bizim Sunam! Öyle bir yılanın, öyle bir canavarın hiç bir şeyi değil o bebek! Sakın Kerim den ayırt etme! Sakın sevgini o bebekten esirgeme! Sana vasiyetimdir çocuklarımızı o şerefsize yem etme! Çıkacağım buradan Sunam çıkacağım ve o şerefsizin cezasını kendi ellerimle vereceğim! Onun her şeyi itiraf ettiği o mektubu bu makete yerleştirdim çünkü kimsenin eline geçsin istemedim. Yunus görüşüme geldiğinde maketten ve mektuptan bahsedeceğim o zamana kadar emin ellerde olması için bu makette kalması daha doğru. Sana yazdığım bu mektupta eline geç geçecek ama çıkmam zaten zaman

alacağı için mektupların İhsan denilen yılanın eline geçmesini göze alamazdım. Seni seviyorum! Kerim ve bebeğimiz sana emanet yayla çiçeğim..."

 

İçini saran öfkeden ne gözlerinden akan yaşın nede kendine seslenen abisinin farkındaydı. Şoka girmişti ve sürekli aynı kelimeleri tekrarlıyordu.

 

"O benim babam değil! Öldüreceğim onu! "Kerim odaya girdiğin de kardeşini fark etmişti ama ne yaptığını umursamadan yavaş adımlarla pencereye doğru ilerledi. Ne yapacağını bu işin içinden nasıl çıkacağını bilmiyordu. Bildiği ve şimdiden pişman olduğu tek şey Arya'yı özgür bırakmış olmasıydı. Düşüncelerinden hızla alınan nefes ve hıçkırık sesleri ile sıyrıldı. Bakışları seslerin geldiği o yöne dönerken Dağhan'ın elindeki kağıda bakarak ağladığını fark etti. Biraz daha dikkatli bakınca kardeşinin yüzünden bir şeye fena halde öfkelendiğini hatta öfkeden ve kendini kasmaktan bedenin titrediğini bile göre biliyordu. Onu bu kadar öfkelendiren şeyin endişesi ile ismini seslenerek hızla kardeşine yaklaştı.Fakat Dağhan'ın ona tepki vermemesi ile endişesi ikiye katlanmıştı. Tekrar ismini seslenip sarstı fakat durum ayndı. Kardeşi şoka girmişti ve sürekli aynı kelimeleri tekrarlıyordu. Dağhan'ın sözlerini kulak ardı etmeye çalışarak onu şoktan çıkarmak için yüzüne sert bir tokat indirdi. Bir süre boş bir şekilde abisine bakan Dağhan ne olduğunu idrak edince çaresizce abisine bakarak fısıldadı.

 

"Ben onun oğlu değilim! Onu öldüreceğim! " Kerim, kardeşinin halinden korkarken, içindeki endişeyi gizlemeye çalışarak ellerini kaldırdı ve Dağhan'ın yüzünü avuçlarının arasına alarak sordu.

 

"Ne öldürmesi!? Kimden bahsediyorsun sen!?"Aylar önce İhsan'ın ona söylediği o deli saçması sözler geldi aklına."Yunus Toralı annene tecavüz etti Dağhan onun oğlu! " hatırladığı sözlerle kan beynine sıçrarken bu iftirayı Dağhan'a da anlatmış olabileceğini düşünerek başını olumsuz anlamda sallayarak Dağhan'ın gözlerinin içine bakıp kararlılıkla konuştu. " Senin baban ve benim babam Cemal Arıkan! Sen benim kardeşimsin! Böyle saçmalıklara, iftiralara inanmayacaksın Dağhan! " Dağhan oturduğu yerden fırlayarak abisinin karşısına dikilip adeta kükredi.

 

"Ne iftirası abi! İhsan denen şerefsiz anneme zorla sahip olmuş!" Kerim dudydukları ile donup kalmıştı.Her şeyi bekliyordu ama böyle bir şeyi beklemiyordu işte. İçindeki ateş işittikleri ile dahada harlanırken yumruklarını sıktı var gücüyle. "Ben onun çocuğuymuşum! Bunu bir onur madalyası takdim eder gibi, iftiralarla,türlü oyunlarla hapishaneye tıktırdığı babama müjdelemiş! Bu utançla yaşamanın ona yakışmayacağını intihar etmesi gerektiği konusunda baskı uygulamış babama! Hepsi bu lanet iki mektupta! Bu gözler hece hece okudu her bir satırı!"

 

Mektupları abisinin göğsüne sertçe vurarak odayı delirmiş gibi turlamaya başladı. Kerim eline aldığı mektupları hızla okudu. İki mektuptaki yazıyı da tanıyordu. Biri babasına aitken diğeri şerefsiz İhsan'a aitti. İçini saran yangınlarla çalışma masasının üstündeki her şeyi yere savururken Dağhan dolapların çekmecesini hızla açıp kapatıyordu. Kardeşine gzöü takıldığında elinde kontrol ettiği silahı görünce hızla yanına gidip elinden alarak kararlı bir ses tonuyla konuştu.

 

"Aklından geçenleri unut koçum! Sen elini kana bulamayacaksın! Önünde koca bir hayat var! Seveceksin, sevileceksin, sevdiğin kadınla yuva kuracaksın!"Dağhan abisinin elindeki silaha uzanarak bağırdı.

 

"Abi ver! Kurban olayım ver şu silahı! Böyle bir şerefsizin bir saniye bile nefes alması fazla! Ver geberteyim o iti! Yaptıklarının bedelini ödemeyecek mi? Kendi mi geçtim, Seni ailemizi geçtim, anneme ve Arya ya yaptıklarının bedelini ödeteceğim! Biz bu yaptıklarını onun yanına koyacak kadar kansız,yüreksiz miyiz abi!"Kerim kardeşinin sözleri ile kaşlarını çattı ve yakasından tutarak tıslarcasına konuştu.

 

"Ne kansızsın! Ne yüreksiz! Sen aslansın oğlum duydun mu beni! Ama senin elini kana bulatmam! Ben her şeyimi kaybettim Dağhan! Sevdiğim kadını, bebeğimi, umutlarımı, hayallerimi her şeyimi kaybettim! Sen kaybetmeyeceksin! Sen benim yaşayamadığım her şeyi yaşayacaksın! "Kardeşinin yakasını bırakarak hızla kapıya yöneldi ve tekrar arkasını dönerek kardeşine bakıp konuştu.

 

"Sen Cemal Arıkan'ın oğlusun! Bunu sakın aklından çıkar ma! O yılanın canını ben alacağım sen Kerim Arıkan'ın yaşayamadığı sevdayı mutluluğu yaşayacaksın! " Dağhan abisinin peşinden hızla kapıya varmıştı ki ikili evin içinde yankılanan silah sesi ile oldukları yerde donup kalmıştı.

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum...

 

 

Loading...
0%