Yeni Üyelik
4.
Bölüm

B-S-M-4

@yitenumutlar

 

Bölüm Şarkısı : Karmeta -Nayino

 

 

Sessizlik bazen en iyi terapidir tabi bu sükuneti yakalaya bilmek önemli olan. Kafan patlayacak dereceye gelir düşünmekten ama sen neyi düşündüğünü bile bilmezsin. Sadece sessizlik ve düşündüğün şeyin ne olduğunu bula bilmek için yalnız kalmayı dilersin. Tıpkı şu an tezgahtaki kahve fincanlarına bakarken kahveyi taşırdığının farkında olmayan Hayal gibi.

 

 

Mehmet'in kriz geçirmeden önce söylediği bir kaç söz onu derin düşüncelere salmıştı. Kimdi kalbini çalan? Onu böyle umutsuz bir aşka mahkum edip acı çektiren? Onun az önceki halini hatırlayınca yüreği sıkıştı.

 

 

"Ayyy!Taştı kahve! Bu gün hepinizin aklıda uçup gitti mi ya!" Söylenerek ocağın altını kapatan Sare şaşkınca ocağın haline baktı. Ellerini sıkıntıyla saçlarının arasından geçiren Hayal ise bakışlarını arkadaşına çevirdi.

 

 

"Ben yatıp dinlensem iyi olacak sanırım. Kafam hiç yerinde değil. Yolculuk,olaylar falan derken başım çatlayacak seviyeye geldi." Sare hızlı bir şekilde sözlerini tamamlayan arkadaşına şüpheyle bakarak başını olumlu anlamda salladı ve onun gözden kaybolmadı ile kahveleri yeniden yapmaya başlarken Hayal'in durumunu düşüncelerinde biraz geriye iterek Meyra ve Doğan ikilisine odaklandı.

 

 

Kolu bandajlı adama ufak bir şişe uzatan Hayal hafifçe tebessüm ederek konuştu.

 

 

"Bu şişenin içinde Antibiyotik var. Ne olur ne olmaz diye küçük bir çanta hazırlamıştım. Mesleki alışkanlığı işte." Doğan onun bu sözleri ile eline tutuşturulan küçük şişeyi incelerken Hayal sözlerine devam etti. "Yaranız hafif ama enfeksiyon kapmaması için ufak bir önlem alalım. On iki saat arayla alsanız yeterli. " Doğan başını sallayıp teşekkür ederken Hayal arkasını döndüğü anda delici gözleri Mehmet'in gözleri ile kesişince üzgünce baktı karşısındaki genç adama. Kısa bir an sonra bakışlarını onun gözlerinden çekerek Arya'ya çevirdi.

 

 

"Canım ben çok yorgunum,biraz dinlenmek istiyorum. Müsadeniz olursa yatacağım." Arya'da tedirgince oturduğu yerden kalktı ve arkadaşına yaklaştı. Endişe ile elini alnına koyup ateşini kontrol etti.

 

 

"Hastamısın canım? Her zaman en geç sen yatardın. Hatta zorla yatağa sürüklerdik." Arkadaşının elini tutan kız gülümsemeye çalışarak Arya'ya tekrar cevap verdi.

 

 

"Yok hasta değilim ama temiz hava çarptı galiba. Biraz dinleneyim ben. " Bakışları yavaşça Mehmet'e kayarken onun gözlerindeki acı içinde bir yerlere dokunmuştu yine.İsteğini onaylayan arkadaşına dönerek tekrar konuştu. "Benlik bir durum olursa kaldırırsınız." Arya başını sallayınca göz ucuyla tekrar Mehmet'e bakıp odaya doğru ilerledi.

 

 

Mehmet'in yüzü Hayal'in apar topar kaçışıyla asılırken Güney ikizini üzülerek izledi. Mehmet'in ,Hayal'e karşı olan hislerini en başından beri biliyordu ama kardeşinin çektiği ızdıraba da engel olamıyordu.

 

 

"Nerde benim kayınçolarım ya?" İçtiği kahveyi işittiği sözlerle şaşkınlık içinde püskürten kız adamın rahatlığı karşısında deli oluyordu. Derdi neydi bu manyağın? Kızların kıkırtılarını işiten Meyra onlara öldürücü bakışlar atarak yerinden kalkıp oturan adamın karşısına dikilerek dik,dik baktı. Doğan tepesindeki kızın yüzüne pişkince sırıtırken ne oldu dercesine başını sallayınca, gözlerini deviren kız nefesini sıkıntıyla dışarı vererek çemkirdi.

 

 

"Kalk!"

 

 

"Nereye kalkacağım?" Adamın keyifle uzattığı bacaklarına sert bir tekme atan kız acıyla yüzünü buruşturan Doğan'a eliyle kapıyı gösterdi.

 

 

"Kalk be adam! Anlamazlıktan gelmesene." Umursamadan kahvesini yudumlayan adama bıkkınlıkla baktı Meyra.

 

 

"Daha kahvem bitmedi. Üstelik kayınçolarımı görmeden şurdan şuraya gitmem." Sinirle başını sallayan kız ani bir hamleyle adamın burnunu sıktı ve elindeki kahveyi alarak Doğan'ın dudaklarına yerleştirdi. Meyra zorla kahveyi içirirken herkes şaşkınlıkla ikiliye bakıyordu. Arya daha fazla dayanamayıp Meyra'nın eline yapışırken o arkadaşını silkeleyerek son yudumuda içirdi adama.

 

 

"Kahvenide içtin defol şimdi." Doğan,Kerim'in sırıtarak uzattığı peçeteyi alırken dudaklarını yalayarak karşısında öfkeden kuduran kıza baktı.

 

 

"Hayır anlamıyorum acelen ne? Seni alacağımı baştan söyledim sana. Hem de böyle zorla içilmiş bir kahve olmayacak ve sende azrail gibi tepemde değil kuzu kuzu karşımda süzüleceksin o gün. Ama o gün bu gün değil güzelim. Biliyorum kollarımda olmak için sabırsızlanıyorsun ama aceleye gerek yok." Adamın kendinden emin bir şekilde söylediği sözlerle içeridekilerden tezahüratlar yükselirken Mehmet ve Emir alalen arkadaşlarına asılan adama sert bakışlar atıyorlardı. Olaya müdehale ederlerdi ama Meyra, işine karışılmasından hoşlanmazdı. O yüzden sadece bu işin sonunu merakla bekliyorlardı. Fazla beklemelerine gerek kalmadan Doğan'ın acı dolu inlemesi evi doldurdu. Meyra adamın yaralı koluna bastırdığı eliyle öfkeyle tısladı.

 

 

"Senden de bu saçma oyunundan da sıkıldım. Ya şimdi paşa paşa evine gidersin,ya da ben bu kolunu kırarım." Meyra'nın kısık sesle söylediği tehdit dolu sözlerle diğerleri Doğan'ın haline acıyarak bakarken adam kolundaki eli sertçe kavrayarak yanına çekip aynı sertlikle fısıldadı.

 

 

"Ben daha sıkılmadım. O tırnaklarını törpülemek benim için zevk olacak sevgilim!"

 

 

Kerim arkadaşının koluna dokunurken Emir ve Mehmet, Meyra'yı alt eden adamı uyarırcasına öksürdü. Aslında hoşlarınada gitmişti. Çünkü bu manyağı idare edecek potansiyel bu deli de vardı. Eee Meyra gibi bir kızı isteyen adam başına gelecekleride göze almış demektir diye düşünmeden edemediler. Arya ve kızlar gülmemek için kendini sıkarken Doğan tekrar konuştu.

 

 

"Seni fazla yüze almışlar erkek Fatma! Ama ben senin bildiğin erkeklere benzemem. O yüzden o dilini tut!" Meyra'nın kulağına yaklaşarak ikisinin duyabileceği bir şekilde fısıldadı. " Çünkü onunla daha güzel planlarım var." Meyra kıp kırmızı kesilirken Doğan elini tutmaya devam ettiği kızın yüzüne çapkınca sırıtarak göz kırptı. Dibine kadar sokulan adamı ittirmeye çalışan kız öfkeyle fısıldadı.

 

 

"Benim dilim kıymetlidir! Kimse, heleki bir erkek senin o ima ettiğin şeyi yapmayı bırak hayalini bile kuramaz! Bilen bilir,senin gibi bilmeyenler de heves edip böyle kendi kendine aşka gelir." Yüzü gerilen adam sinirle kızın yanından kalktı ve kararan bakışlarla, toparlanmaya çalışan kızı izledi. Eninde sonunda alt edecekti bu kızı. Ya kendi rızasıyla gelecekti,yada zorla. Bakışlarını Kerim'e çeviren adam öfkeyle söylendi.

 

 

"Daha oturacak mısın orada? Bu evde iki dakika daha kalırsam elimden bir kaza çıkacak." Son sözlerini Meyra'ya bakarak söyleyen adam kızın pişkince sırıtışını görünce başını olumsuz anlamda salladı. Bazen bir çocuk gibi masum olurken ,bazen de dikenli bir kaktüsten farkı kalmıyordu. Daha tanışalı yirmidört saat bile olmamıştı ama bu kız da onu çeken bir şeyler vardı. Hiç bir kadına karşı böyle şeyler hissetmemişti. Üstelik hangi yolu izlese ters tepiyordu. Niyetini belli etmişti ama tekmeyi yemişti. Şimdi ciddi olarak yaklaşmıştı yine olmamıştı. Hiç bir kadınla bu şekilde uğraşmamıştı ama Meyra'yla uğraşmakta garip bir şekilde hoşuna gidiyordu. Kararlı bir şekilde başını salladı. Sonu nikah masasıda olsa bu huysuz kadın onun olacaktı. Kerim arkadaşının sürekli değişen mimiklerini endişe ile izlerken yerinden kalktı ve ortaya konuştu.

 

 

"Her şey için çok teşekkür ederiz." Hâlâ Meyra'ya ters bakışlar atan arkadaşının sağlam kolundan tutarak çekiştirirken Doğan yüzünü buruşturarak Meyra'ya baktı.

 

 

"Huysuz,şirret,gudubet,çekilmez bir kadında olsan senin kaderin benim güzelim. Nikahı basıp alacağım seni!"

 

 

Doğan'ın hendine yakıştırdığı sıfatlar ve kendinden emin konuşma şekliyle Meyra sinirden köpürürken aynı şekilde karşılık verdi.

 

 

"Meymenetsiz, mendebur,sapık herif!" Sinirden söyleyecek söz bile bulamıyordu artık.Her hamlesini geri püskürtüyordu ve onun kendisini,söylediklerini kaale bile almayan bu havası kızı belli etmemeye çalışsada ürkütüyordu.

 

 

Kızın sözlerine karşı alayla göz kırpıp küçük bir öpücük yollayan adam arkadaşı ile birlikte dış kapıya yönelince Emir ve Arya onları yolcu etti. Gidenlerin arkasından bakan Emir sırıtarak Arya'ya döndü.

 

 

"Bence bu Doğan denilen çocuğu kaçırmayalım.Eğer kaçırırsak bu kız siddin sene başımıza kaldı demektir." Arya kuzeninin omzuna hafifçe vurarak kıkırdadı.

 

 

"Abartmıyor musunuz ne yaptı kız size?"

 

 

"Kuzen o bize bir şey yapamaz,yapsada zorumuza gitmez."Kapının eşiğinde durarak karşısındaki kızın masum yüzüne baktı. " Ama kendine yazık ediyor. Mehmet Amca'dan dolayı kimse yanaşamıyor. Birde üzerine Meyra'nın sertliği ve ters karakteri eklenince kaçınılmaz son evde kalmış kız kurusu olacak diye korkuyorum. Bence bu adam tam Meyra'ya göre." Arya kuzeninin sözleri ile yüzünü buruştururken içeriden gelen ses ile Emir'in yüzü de yediği lafla çarşamba pazarına döndü.

 

 

"Her şeyi duydum! Cumhurbaşkanlığı orkestra şefi! Gıy gıycı." Meyra odaya doğru ilerlerken hâlâ söyleniyordu. Çünkü o yeşil gözlü çıyan sinirlerini çok fena bozmuştu.

 

 

Herkes farklı düşüncelerle yatağında huzursuzca dönüyordu. Mehmet onun için ulaşılmaz olan Hayal'i, Emir ise Zeynep'le aralarındaki engeli nasıl aşacağını düşünüyordu. Hayal,Mehmet'in umutsuz aşkının kim olduğunu ve gözlerindeki o tarifsiz acıyı düşünürken,Meyra başındaki manyaktan nasıl paçayı kurtaracağını düşünüyordu. Arya'nın durumu ise onlardan farklı sayılmazdı. Aklına takılan gözler haram kılmıştı ona bu gece uykuyu. Kerim uzandığı yatağında planlar kurarken,diğer oda da kuyruğuna basılmış gibi dolanan bir Doğan vardı. Her iki taraf içinde uzun bir gece olmuştu.

 

 

Sabahın erken saatinde uyanan kız kimseyi rahatsız etmemek için notlarını tuttuğu defterini eline aldı ve uyuyan Meyra'ya göz atarak yavaşça odadan çıktı. Salona girdiğinde ayağına takılan şeyle çığlık atmamak için kendini zor tutarken gözlerini yavaşça yere çevirdi ve gördüğü manzara karşısında yüzünü buruşturarak derin bir nefes verdi. Nasıl'da unutmuştu bu Bremen mızıkacılarını? Emir ve Mehmet kanepede sere,serpe yatarken Kayra ve Tuğra tuhaf bir pozisyonda yerde yatıyordu. Birinin ayağı diğerinin yüzündeydi ama o ayak hangisine aitti belli değildi. Onların bu halini tebessümle izlerken dikkatli bir şekilde evden çıktı. Babasının da alacağı olsundu yani. Kendisine güvenmeyip bu Bremen mızıkacılarını peşine takmıştı ya onunla döndüğünde hesaplaşacaktı. Dışarıya çıkar çıkmaz vücudunu bir ürperti kaplamıştı. Sabahın serinliği hafif üşümesine neden olurken üzerindeki hırkaya biraz daha sarıldı. Ayağına ayakkabılarını geçiren kız yüzüne takındığı gülümseme ile hızla evden uzaklaştı.

 

 

Gözlerini kapayıp kendini doğanın kollarına bırakan Arya yapacağı işe konsantre olmaya çalışıyordu. Başındaki tülbentten yaptığı saç bandını kulaklarına doğru indirdi. Bu esnada kulaklığa eli takılınca bıkkınlıkla nefesini vererek tekrar taktı. Tekrar dudaklarına yerleşen gülümseme ile derin bir nefes aldı ve defterine bir kaç satır karalamaya başladı.

 

 

Odanın penceresinden gözüne çarpan manzarayı bir müddet izleyen adam gece verdiği kararla planını uygulamak için hemen mutfağa geçti. Sonuçta bir yerden başlamak gerekiyordu ve bu gün kendisi için her şeyin başlangıcıydı. Bir anlık bir tereddüt bile yaşamamıştı bu kararı alırken. Yunus Toralı nasıl onun hayatını mahfettiyse oda aynı şekilde onun hayatını mahfedecekti. Bunun için dilinden düşürmediği sevgili kızı biçilmiş kaftandı doğrusu. Bir taraftan su ısıtırken bir taraftanda düşünüyordu. Yunus'un iki kızı vardı ama herkes tarafından bilinen bir gerçek vardıki Arya'ya daha bir düşkündü. Bu düşkünlüğü de Kerim'in intikam planını dahada acımasız hale getiriyordu. Öfkeyle kararan bakışlarını daldığı noktadan çeken adam sıktığı yumruğunu sertçe tezgaha indirerek bir kez daha intikam yemini etti.

 

 

"Babamın üstüne yemin ederimki kızında sende benim yaşadığım acıların daha büyüğünü yaşayacaksınız! Ne o saygın soyadın kalacak elinde ne o kıymetli kızın! En güvendiğin insan tarafından sırtından vurulmak ne demekmiş, babam gibi sende tadacaksın bu duyguyu. Ne kızının arkasında güveneceği bir babası olacak,ne senin o kıymetli kızın yanında olacak! Yemin ederim içimdeki cehennem ateşinde sende kavrulacaksın Yunus Toralı." Arkasından gelen adamı farkedemeyen Kerim arkadaşının sesi ile kendine geldi.

 

 

"Allah belanı versin lan!" Ocağın düğmesini hırsla kapatan Doğan mutfak penceresini açarak tekrar arkadaşına döndü. Çaydanlıktaki su taşınca ocağı söndürmüş ve içeriye yoğun bir gaz kokusu yayılmıştı. Eliyle ocağı işaret eden adam sert sözlerine devam etti.

 

 

"Öldüreceksin lan bizi manyak!" Kerim kaşlarını çatarak ocağı kontrol ederken Doğan elini havada sallayarak homurdandı.

 

 

"Ohoooo! Geçti borun pazarı sür eşeği Niğde'ye! Sen Altar'ın oğlu Tarkan gibi intikam yeminleri ederken ben kapattım bile ocağı. Biraz daha geç kalsam pamuğu tıkacaklardı kıçımıza." Ensesini kaşıyarak tezgahtaki kupalara baktı ve içindeki kahveleri görünce yüzünde büyük bir sırıtış peydah oldu. Arkadaşının yüzünün aldığı şekille hemen çaydanlığa uzanan Kerim söylenerek kahveleri hazırlamaya başladı.

 

 

"Boşuna heveslenme o fincan senin değil kardeşim." Bakışlarını kendine çeviren arkadaşına kaşlarını kaldırarak baktı. " Ben müstakbel karıcığımla göl kenarında kahve keyfi yapacağım." Bütün gece başının etini yiyen arkadaşının sözleri ile yüzünü göğe doğru kaldırdı ve sabır dilenircesine sıvazladı. Öfkeyle tekrar arkadaşına dönerek sağl elinin parmaklarını birleştirdi ve anlamamakta ısrar eden arkadaşına kelimeleri izah etmek istercesine konuştu.

 

 

"Kerim saçmalama! Yahu kızın ne suçu var? Senin derdin babası ile lan!" Kendisini umursamadan kahve kupalarını eline alan arkadaşının inadını kırmak için sinirden dişlerini bir birine bastırarak tekrar konuştu. " Yapma! Sen böyle bir adam değilsin! Sonra çok pişman olacaksın ama iş işten geçecek demedi deme. O kızın bir günahı yok!" Kerim sert bakışlarını arkadaşına çevirerek onun gibi öfkeyle konuştu.

 

 

"Benim ne günahım vardı? Altı yaşındaydım lan daha altı! İlk heceleyerek okuduğum yazı babamın mezar taşındaki ismiydi! Annem karnında kardeşimle kaldı! Hayata küstü. O gün bu gündür ağzından tek kelime çıkmadı!"

 

 

Dolan gözlerini saklamak için öfkeden laciverte dönen gözlerini etrafında gezdirdi ve aynı ses tonuyla tekrar konuştu.

 

 

"Babamın arkadaşıydı. Ama o ne yaptı? Babamı sırtından vurdu,alnımıza silinmeyecek bir leke sürdü. Bunun hesabını verecek. Öyle cenazesine katılıp,arkadaşının emaneti oğlunun başını yalandan okşamayla, eğitimiyle,geleceğiyle,koruyup kollamakla ödeyemez o boynu bükük çocuğun ve ailesinin yaşadığı acıların bedelini." Dişlerini sıkarak kelimelerinin üzerine basa,basa tekrarladı. " Yunus Toralı, o çok kıymetli kızı ile ödeyecek bu bedeli!" Doğan'ın sözlerine aldırış etmeden hızla ayrıldı evden.

 

 

Arya yaptığı işe o kadar motive olmuştu ki önüne uzatılan kupayla olduğu yerde korkuyla sıçradı. Eli hızla göğsüne giderken başını yavaşça kupayı uzatan kişiye doğru çevirerek korkuyla baktı. Adam endişeli bir yüz ifadesi ile bir şeyler söylüyordu fakat Arya anlamıyordu. En sonunda Kerim fark ettiği ayrıntıyla kupayı yere bıraktı ve kızın kulağındaki kulaklıkları çıkarttı.

 

 

"Üzgünüm korkutmak istememiştim." Elindeki kulaklıkları sallayarak tekrar konuştu. "Ama tek suçlu ben değilim anlaşılan?" Arya,Kerim'in sözleri ile gülümserken adam yere bıraktığı kahveyi alarak tekrar kıza uzattı. Fincana uzanan kız adamın sıcak parmaklarının eline değdini hissdince ne kadar üşüdüğünü o an anladı.

 

 

"Buraların her mevsim serin olduğunu söylemedi mi Yunus Amca?" Ilımış kahvesinden bir yudum alan Arya hafif bir tebessümle adama dönerek omuzlarını silkti.

 

 

"Söylemesine gerek yok ben zaten biliyorum." Kaşlarını havaya kaldıran Kerim'de kahvesinden bir yudum alarak muzip bir şekilde tekrar konuştu.

 

 

"O zaman annenin ve babanın nasihatlarini dinlemeyen asi bir kızsın." Arya'nın bakışları anlamadığını ele verirken Kerim gözleri ile kızın ince hırkasını işaret etti. "Sana kalın giyinmen için tenbihte bulunmadıklarını söyleme inanmam. Hem de kızına tapan bir Yunus Toralı'dan bahsediyorsak bu hiç inandırıcı değil." Kahvesini kenara bırakarak Arya'nın iri kahverengi gözlerine baktı. Tebessümü yüzünde büyüyen kız, başını iki yana sallayarak karşısındaki adamın mavi gözlerine baktı.

 

 

"Babamı bu kadar iyi nasıl tanıyorsun?" Kerim elini boş ver dercesine sallayarak gülümsedi.

 

 

"Bütün anne babalar aynıdır. Oradan yola çıkarak söyledim." Tek kaşını kaldıran kız kahvesinden bir yudum daha alarak dudaklarını yaladı.

 

 

"O zaman sorumu değiştireyim. Babamla bu kadar yakın olabilmeyi nasıl başardın? Yada bu kadar yakınsın madem seni daha önce nasıl görmedim?" Kerim yanındaki kızın sorularına karşılık dudağını büzerek omuz silkti.

 

 

"Esas baban seni anlatırken abarttığını düşünüp, ben seninle tanışmayarak hata etmişim." İşittiği sölerin altında yatan ima ile utançtan yanakları pembeleşen kıza Çapkınca göz kırparak sözlerine devam etti. " Yani senin beni hiç görmemen, benim seninle tanışmamamdan kaynaklanan bir durum." Yerden aldığı taşı göle doğru fırlatırken mırıldandı. " Yada ben hiç konuşmayayım. Çünkü seni görünce ya dilim tutuluyor,ya saçmalıyorum. Şu an olduğu gibi." İkili bu sözlere kıkırdarken Arya uçuşan saçlarını geriye attırdı.

 

 

"Ama ben hâlâ istediğim cevabı alamadım." Kızın sorusuyla bedeninin gerildiğini hisseden adam kendine kızıyordu. Yıllarca Yunus Toralı'yla karşı, karşıya gelmiş,yeri gelmiş ona katlanmak zorunda olduğu muhabbet ortamı bile kurmuştu. Bu yüzden duygularını iyi sakladığını düşünürdü hep. Ama bu kızın karşısında gerçekten afallıyordu. Bozuntuya vermemek için derin bir nefes alarak bakışlarını göle çevirdi.

 

 

"Yunus Amca ve babam çok yakın arkadaşlarmış." Arya babasının buradaki arkadaşlarını düşünsede kimse gelmiyordu bir türlü aklına. Meraklı bakışlarını Kerim'e çevirerek sordu.

 

 

"Babanın ismi ne? Belki onu tanıyorumdur. Burada görüştüğümüz çok arkadaşı var babamın. Belki baban da onlardan biridir." Kerim kızın sorusuyla sinirden dişlerini sıktı bir süre. Burnundan derin bir nefes alarak cevap verdi Arya'ya.

 

 

"Tanımazsın! Yıllar önce kaybettik babamı! Ben altı yaşındaydım." Arya onu üzdüğünü anlayınca vicdan azabıyla eline uzanarak sıkıca kavradı ve pişman bir ses tonuyla konuştu.

 

 

"Kerim ben çok özür dilerim! Bilseydim eğer..." Adam diğer elini kızın elinin üzerine koyarak hafifçe sıktı ve anlayışla gülümsedi.

 

 

"Önemli değil.!" Bakışlarını tekrar göle doğru çeviren adam bir süre sessizce gölü seyretti. Bu arada Arya'da içinden kendine saydırmakla meşkuldü. Bu aralar merak konusunda Hayal'i bile sollamıştı. Kim bilir ne kadar üzmüştü adamı. Elinin hâlâ Kerim'in avuçları arasında olduğunu fark edince yavaşça çekmeye yeltenmişti ama Kerim bırakmamış üstelik biraz daha sıkmıştı elini. Adamın yüzüne bakışlarını çeviren kız onun tekrar konuşmaya başlaması ile hemen bakışlarını üzerinden çekti.

 

 

"Babam Cemal Arıkan. Annem'le dillere destan bir aşkla evlenmiş.Bir babaannem var bir de benden altı yaş küçük erkek kardeşim. Çocukluğundan beri kalp hastası olan bir halam ve onun eşi var Kerim Arıkan'ın hayatında. Babam, Yunus Amcayla çok yakın arkadaşmış." Birden elini sıkan elle o an anlamıştı Kerim'in elini neden bırakmadığını. Bilinçsizce tutuyordu. Babasından bahsederken zorlanıyordu ve kendisinden güç almaya çalışıyordu. Fark ettiği ayrıntıyla sesini çıkartmadan dinlemeye devam etti yanındaki adamı.

 

 

"Babamın cenazesinden bir ay önce bizim evde görmüştüm Yunus Amca'yı. Annemle konuşurken. Daha sonra sık,sık gelmeye başladı ve cenazede de bizi yanlız bırakmadı. Ben altı yaşındaydım. Annem delirmiş gibiydi. Üstelik kardeşime hamileydi. Yunus Amca her şeyimizle ilgilendi. Babamın işlerinden tut benim eğitimime kadar. Şu anki durumumuzu,saygınlığımı Yunus Amca'ya borçluyum. Beni manevi oğlu gibi gördü." Bakışlarını tekrar Arya'ya çeviren adam yüzündeki kırık bir tebessümle sözlerine devam etti. " İşte babanla tanışıklığımız böyle başladı. Baba oğul kadar yakın olsakta ben biraz yabancı kalmışım onun hayatına. Ama hakkını ödeyemem,üzerimde emeği çoktur."Arya yavaşça elini çekerken gururla göğsünü kabarttı.

 

 

"Öyledir benim Babam! Yumuşacık yüreği vardır. Ama annem derki yeri geldiğinde bir deve kadarda kindar olurmuş." Öfkeden yüzü gerilen adam yanındaki kıza belli etmemek için hafifçe tebessüm etti. Daha fazla o adamdan konuşmak istemiyordu. Arya ve kendisinin arasında duran defteri gözleri ile işaret ederek konuyu değiştirmeye çalıştı.

 

 

"Galiba çalışmanı böldüm." Deftere uzanarak merakla kıza döndü. " Senin için sakıncası yoksa baka bilirmiyim?" Arya gülümseyerek adamın elindeki deftere uzandı.

 

 

"Henüz elle tutulur bir şey yok. Daha toparlama aşamasındayım." Kerim kızın heyecanla elindeki defteri kapmasından dolayı iyice meraklanırken kaşlarını kaldırarak dudaklarını büktü.

 

 

"Peki. Ama çok merak ettim neler yazdığını. Bir parça anlatırsan belki bende fikirlerimi söyleye bilirim." Defteri diğer tarafına bırakan kız şaşkınca adama döndü.

 

 

"Daha dün akşam aşka ve sevdaya inanmadığını söyleyen adam mı söylüyor bunları?" Kerim omuzlarını silkti ve bakışlarını tekrar göle çevirerek umursamazca konuştu.

 

 

"Belki beni aşkın var olduğuna inandıracak bir kadın çıkmamıştır karşıma. Ya da zor olan hayatım yüzünden aşka vakit ayıramamışımdır." Bakışlarını tekrar Arya'ya çevirerek ciddi bir yüz ifadesi ile sordu. " Olamaz mı?" Arya elindeki kalemi adama doğru sallayarak gülümsedi.

 

 

"Olamaz! Çünkü aşkın zamanı ve saati yoktur Kerim Bey! Öyle zor zamanları,kolay zamanları da beklemez kalbinin kapısını çalmak için. " Kendini ilgiyle dinleyen adamın mavi gözlerine meydan okurcasına bakarak sözlerine devam etti. "Bir de aşka inanmıyorum demeklede olmaz bu işler. Öyle bir anda karşına çıkar ki kıymetini bilirsen cennet,bilemezsen cehennem eder sana hayatı." Boynundaki kulaklığa uzanarak tekrar konuştu. " Aşkı anlamak için yaşanmış sevdalara bakıp ders alman ve yüreğinin kapılarını sevgiye açman lazım. Şimdi tak şu kulaklığı ve türkünün anlatmak istediği duygulara tercüman ol bakalım. Sevginin,aşkın zorluğunu taşıyabilecek bir yüreğin var mı görelim." Kızın sözleri ile gözlerini deviren adam ona uzatılan kulaklığı alarak kulağına taktı.Tanıdık gelen ezgiler kulaklarına dolarken kendisini merakla izleyen kıza belki de ilk defa içten bir şekilde gülümsedi.

         

 

************

 

 

Gece gökte yildizlarda

 

Dinleyun dertlerumi

 

Yarde iman kalmadi hoy nayino

 

Bilmeyi hallarumi

 

Nayinoma Kurbanis oy

 

 

Nayinoma nayino nayinoma kurbani

 

Çatma kaşlarunida al vereyim bu cani

 

 

Derdumi yazacağumda

 

Komar yapraklarina

 

 

Okurken aksun yaşlarda nayino

 

Duşsun yanaklaruna

 

Nayinoma kurbanis oy

 

 

Nayinoma nayino nayinoma kurbani

 

Çatma kaşlaruni da al vereyim bu cani

 

 

Sevdaluk ince marazda

 

Yakayi canumuzi

 

Vazgeçersak eyersada nayino

 

Döksünler kanumuzi

 

Nayinoma kurbanis oy

 

 

Nayinoma nayino nayinoma kurbani

 

Çatma kaşlaruni da al vereyim bu cani

 

 

************

 

 

Biten müzikle Arya merakla adama bakarken o yavaşça kulaklığı çıkarıp kızın avuçlarına bıraktı. Sessizliğin daha fazla uzamasına sabredemeyen Arya merakla konuştu.

 

 

"Hadi!"

 

 

Kerim anlamayan bakışlarını kızın gözlerine çevirerek masumca sordu.

 

 

"Anlamadım ne hadi?" Kaşlarını havaya kaldıran kız defter ve kalemi Kerim'in gözleri önünde sallayarak gülümsedi.

 

 

"Hani diyorum bir yazar olsan bu türküde anlatılan sevdaya nasıl bir masal yazardın? Gerçi aşka inanmıyorsun ama?" Kerim kızın sorusu ile bakışlarını karşısında uzayıp giden ormana çevirdi ve umursamazca omuzlarını silkti.

 

 

"Dediğin gibi aşka inanmıyorum ve bu türküde inanmamam için bir sebep." Arya kaşlarını çatarak şaşkınca adama baktı.

 

 

"Nasıl yani?" Kızın şaşkınlığı karşısında yüzünün aldığı şekille adamın içini bir gülme isteği doldururken ciddiyetini takınarak tekrar konuştu.

 

 

"Şöyle ki; Sizin Aşk dediğiniz şey acı duygusuna giydirilmiş bir tür kılıftır. Yani Aşk diye kendinizi kandırıyorsunuz ama sonunda o duygunun acı olduğunu anlıyorsunuz. Bunu da türküyü söyleyen kişi gayet net bir şekilde anlatmış. Aşk yok inanmayın dercesine."

 

 

İşittiği sözler ile Arya'nın yüzü asılırken kaşları biraz daha çatıldı. Bu adamın derdi neydi? Yüzyıllar boyu dillere destan olmuş sevda masallarını duymamış mıydı hiç? En azından Leyla ile Mecnun,Kerem ile Aslı,Ferhat ile Şirin'i biliyor olması lazımdı. Ders olarak okumamış araştırmamış mıydı hiç? Arya kendi,kendine sorular üretirken Kerim derin bir nefes alarak tekrar konuştu.

 

 

"Diyelim ki türküyü yakan bir kız, sevdiği adama söylemiş. Adam kıza ya karşılık vermemiş,yada kızın kendisine olan duygularından haberi yokmuş. İki şıkta kızın acı çekmesi için yeterli. Ama ikinci şıktan yola çıkacak olursak kız aşkını geceye yıldızlara haykırıyor sevdiği adamdan insaf bekliyor yani acı çekiyor. Aşk zannetiği duyguların zamanla acıya ve derde dönüştüğünü de diğer sözleriyle dem vuruyor. Yani Aşk hiç olmayan ama acı çekmek isteyenlerin kendilerine bir sığınak olarak gördükleri üç harften ibaret bir sözcük olarak çıkıyor karşımıza. Aşk eşittir mazoşistlik demek."

 

Adamın duygusuzca sarf ettiği sözler ve inkar ettiği şey karşısında Arya öfkeyle yumruklarını sıktı. Sinirden birer kor halini almış kahverengi gözlerini Kerim'in alaylı gözlerine sabitleyerek konuştu.

 

 

"Yanılıyorsun aşk Hz. Havva annemiz ve Hz. Adem babamızdan bu güne kadar gelen bir duygudur! Bir beğeni ile başlar,sevgiyle büyür sevda ile son bulur. Tıpkı bu türküye konu olduğu gibi." Kerim'in kızın çıkışı karşısında yüzü buruşurken Arya sözlerine devam etti.

 

 

"Hasan ve Fatma arasında geçen bir türküdür. Hasan müslüman değildir. Fatma'nın ablası Hasan'ın abisiyle kimsenin bilmediği bir sevda yaşarken kızı başkasına vermişler. Hasan'ın abisi bu durumdan, hemde sakladığı iki sırdan ötürü bir gece intihar edince Hasan'da o gün abisinin üzerine yenmin etmiştir intikamını almak için. Çünkü ikili arasındaki sevdayı bilip onlara gizliden aracılık eden Hasan dır. Abisinin ölümünden suçlu olarak Fatma'nın ablasını görüyormuş. Oysa durumlar farklıymş. Hasan kendi düşüncelerinin doğruluğuna o kadar inanmışki intikamını Fatma'dan almayı kafasına koymuş. Kızın gönlünü yapması biraz zaman almış ama kendine deli divane aşık etmeyi başarmış."

 

 

Arya'nın anlattıklarını büyük bir dikkatle dinleyen adam kızın anlattığı hikaye ve kendi hikayesi arasındaki benzerliği fark edince bedeninideki tüm kasların gerildiğini hissetti. Şüpheli bakışlarını Arya'ya çevirerek hüzünlenen yüzünü inceledi bir süre. Bu sevda hikayesini kendi yaşıyor muşcasına acılar düşmüştü kirpik uçlarına. Rüzgar'ın uçurduğu saçları Kerim'in yüzüne çarparken sanki etrafındaki orman kokusunu bastıran taze kır çiçeklerinin kokusunun dolduğunu hissetti ciğerlerine.

 

 

"Hergün buluşup hasret giderdiği sevdiği adam bir anda aramaz sormaz olmuştu Fatma'yı. Bütün köy Fatma'nın adıyla çalkalanırken üstüne bir de sevdiği adamın başka kızlarla konuştuğu haberini alıyordu. Ne gönderdiği haberlere cevap alabiliyordu nede ablasından öğrendiği gerçeği anlata biliyordu. Hasan'ın intikam için kendine yanaştığını anlamıştı ama küçük yüreğinde hala kendisini sevdiğine dair bir ümit vardı. Öyleydi de Hasan'da sevmişti Fatma'yı ama intikamı ağır basıyordu ve ettiği yeminden dönemiyordu. Zaman akıp geçerken iki sevgili bir birlerine hasret kalmış. Fatma nereye baksa Hasan'ı görür olmuş. İçindeki sevda öyle bir yakar olmuş ki yüreğini kimseye anlatamıyormuş Hasan'ın kendini anlamayışını. Yarde iman kalmadı bilmiyor hallerimi diye gece gökteki yıldızlara anlatır olmuş içindeki acıyı. Öyle bir hasret sarmışki benliğini, komar ağaçlarının dibinde buluştukları günlerin hayali döner durur olmuş gözlerinin önünde. Sevdalarına sebep olan ablası ve Hasan'ın abisinin sırrını komar yapraklarına yazarak sevdiğine anlatabilmeyi düşünmüş. Yapraklardan bile medet ummuş derdini anlatmak için. O komar yapraklarına dertlerini yazacaktı,Hasan'da bir ümit okuyup içindeki aşkın büyüklüğünü anlayacaktı. Aşkın yaprağa yazılmayacağının farkındaydı Fatma ama elinden bir şey gelmiyordu. Ve bir gün köyde bir haber peydah olmuş Fatma başkasıyla nişanlanmış. Bunu duyan Hasan, Fatma'ya haber etmiş. Aklında Fatma'ya verdiği sözl..." Arkadan gelen sesle Arya'nın sözleri yarım kaldı.

 

 

"Kahvaltı hazır güzelim seni bekliyoruz." Emir'in sözleri ile Kerim şüpheyle arkasını dönüp giden adama baktı. Ne demeye güzelim demiştiki o sarı uşak bu kıza? Sevgilisi miydi acaba? Daha sonra iç sesinin dün geceki olayı hatırlatması ile beyninde şimşekler çaktı. Bu çocuk o Hintli gibi görünen ama ne olduğu belli olmayan kıza tutuktu. Dün geceki kıza karşı bakışlarından ve hareketlerinden anlamıştı bunu.Birden içi ferahlayınca bu defa da Arya'ya kızdı. Anlattığı saçmalıklarla aklını karıştırıyordu. Ama hikayenin sonunuda deli gibi merak ediyordu. Yerinden kalkan kızı fark edince oda kalktı oturduğu yerden. Gözleri ile kahve kupalarını işaret eden Arya şirince gülümsedi.

 

 

"Kahve için çok teşekkür ederim."Aklındaki düşüncelerle başını hafifçe eğen adam kızın gitmek için hareketlenmesi ile hızla koluna yapıştı ve kaşlarını çatarak heyecanla konuştu.

 

 

"Hey! Dur bir dakika!" Gözlerini irice açtıran kız karşısındaki adama şaşkınca bakınca Kerim yaptığı şeyi yeni farkederek yavaşça kızın kolunu bıraktı. Utangaç bir şekilde kafasını kaşıyan adam mahçupca konuştu.

 

 

"Şey hikayenin sonunda ne oluyor? Yani Hasan ve Fatma tüm engellere rağmen kavuşuyormu?" Adamın sorusu karşısında şok olmuş bakışlarla bakan kız kendini toparlayarak omuzlarını silkti.

 

 

"Bence aşkın var olduğuna inanmayan birinin bir sevda masalının sonunu merak etmesi biraz garip. Gerçi anne ve babasının dillere destan bir aşkı olduğunu söylemeside ayrı bir çelişki ama." Dudaklarını büken kızın önüne geçen adam, elini kumral saçlarının arasından sıkıntıyla geçirdi ve bakışlarını kısarak konuştu.

 

 

"Belki bu güne kadar beni aşka inandıracak bir kadınla tanışmamışımdır.Belki an itibariyle bir balıkçı güzeli aşka olan bakış açımı değiştirmiştir." Arya adamın bakışlarındaki tuhaflığa aldırmadan anlayışlı olmaya çalışarak konuştu.

 

 

"O zaman inanmadığın o aşk kapını çalınca, senin hikayeni yazmayı çok isterim." Yüzündeki tebessüm büyürken adam gülümseyerek başını salladı.

 

 

"O zaman beni aşka inandır ki, bizimkisi masal değil destan olsun balıkçı güzeli! Çünkü masallar uydurulan hikayelerdir. Ama destanlar kendi yazdığın gerçeklerdir." Kerim'in sözleri ile kalbi teklemeye başlayan kız titreyen ellerini saklamak için tuttuğu deftere sıkıca sarıldı. Verecek bir cevap bulamayınca gözlerini adamın hipnoz edici bakışlarından çekerek eve doğru hızlı adımlarla ilerledi.

 

 

Sevdanın ilk ateşi iki farklı yüreğe o günlerde düşmüş ve belki de ikisi çinde en mutlu anları olarak kalacaktı yaylada geçirdikleri o kısacık zaman.

 

 

İki farklı yürek. Birisi kırılgan ve nazlı,birisi sert ve soğuk. Birisi Sevdayı kalemine mürekkep etmiş,birisi Sevdayı intikamı ile yoğurmuştu. İki tecrübesiz yürek iki farklı karakter. Bir tarafta intikam,bir tarafta filizlenen duygular. Böyle başlamıştı Arya ve Kerim'in aşkı. Rumca bir kelime ile düşmüştü yüreklerine ilk cemre. Nayino (Sevdiğim) diye fısıldıyordu türkü iki farklı dilde iki tecrübesiz yüreğe.

 

 

*****************************

 

Kendisine şaşkınca bakan adamların karşısında dik durmaya çalışarak çatallaşmış sesiyle konuştu kız.

 

 

"Evet Yunus Toralı benim biyolojik babam değil." Kerim'in bakışlarında büyük bir pişmanlık peydah olurken Arya devam etti. "Ama o benim BABAM! Bu hayattaki tek kahramanım ve hayran olduğum adam. İlk aşkım. Damarlarımızdaki kan farklı olabilir ama o benim CANIM!" Bakışlarını ikili üzerinde gezdirerek omuzları düşmüş kocasında sabitledi. Sevdiği adam tarafından kandırılmıştı. Her şey etrafında dönmeye başlamıştı ama Arya direniyordu. Sanki ikisi için kurduğu dünya başına yıkılmış, Arya altında kalmıştı. Duvara tutunarak güç almak istedi. Aklı karma karışık olmuştu. Kerim ne istiyordu babasından? Babası kimseyi kırmazdı,incitmezdiki. Altın gibi bir kalbi vardı. Kendisine böyle iğrenç bir tuzak kurduracak kadar büyük sebebi neydi? Neyin intikamını alıyordu bu adam? Gözlerini zorlayan yaşları güçlükle tutarken ağlamamak için dudaklarını ısırdı. Biraz önce yaşadığı o tacizde intikamının bir parçasıydı demekki. Nasıl bu kadar,kör olabilmiş,nasıl böyle hesapsızca sevebilmişti? Yıllardır araştırıp savunduğu aşk böyle acı veren yakıcı bir duygu muydu? Böyle iğrenç bir şeyi nasıl yapmıştı bu adam? Midesinin bulandığını hissetti ve kusacağını anlayınca hızla merdivenlere yöneldi. Odasına giren kız yaşadığı anları ve odanın asıl amacını düşününce banyoya güçlükle attı kendini. Midesindekileri gözyaşları içinde boşaltırken kendi,kendine lanet ediyordu. Elini yüzünü yıkayan kız çoktan kararını vermişti. Gidecekti bir dakika bile durmamalıydı bu lanet evde. Banyodan hızla çıktı. Bakışları yatağın kenarında oturan başını ellerinin arasına almış adama kayınca yerinde biraz duraksadı. Bir kaç saniyelik duraksama kocasının pişmanlıkla bakan mavi gözlerini görene kadar sürdü. Sonra hızla dolaba ilerledi. Rast gele aldığı bir elbiseyle banyoya doğru ilerledi ve üzerindeki ne hayallerle giydiği geceliği parçalarcasına çıkarttı. Elbisesini giydikten sonra banyodan çıkarak dolaba tekrar ilerledi. Duyguları alınmış bir robot gibi hareket ederken Kerim'in gözlerini üzerinde hissediyordu. Adam çantasını alıp kapıya yönelen kızı görünce oturduğu yerden kalkarak sakin bir ses tonu ile konuştu.

 

 

"Nereye?" Arya arkasını dönmeden cevap verdi Kerim'e. Dönerse yine o bakışların kendini kandırmasından korkuyordu.

 

 

"Gidiyorum ve en kısa zamanda da senden boşanacağım." Kerim karısının titreyen sesinden ve sarsılan omuzlarından ağladığını hissedebiliyordu. Canı o kadar çok yanıyorduki içindeki acıyı ifade edecek kelime bulamıyordu. Kendi,kendine güldü alayla. Hani aşka inanmıyordu. O zaman karısının gidişi neden her şeyin önüne geçiyordu. İstediği bu değil miydi? Üstelik daha kötü bir durumda yollamayacak mıydı Yunus Toralı'ya kızını? Gözleri tekrar hareketlenen karısına kayınca hızla önüne geçti ve kapının önüne iri bedeni ile dikildi. Arya'nın gözleri korkuyla açılırken bir adım geri çekildi.Karısının gözlerindeki korkuyu gören adam içinden kendine bildiği bütün küfürleri edereken Arya'nın yaşlarla ıslanan yüzüne elini uzatarak çaresizce fısıldadı.

 

 

"Gitme!"

 

 

Bakışları şüpheyle kısılan kız bu defa başını iki yana sallayarak delirmiş gibi gülmeye başladı.

 

 

"Neden? İntikamın için yeterli değilmi benden aldıkların?" Arya zeki bir kızdı ve Kerim'in amacını anlamıştı. Fakat biraz geç olmuştu. Elinin tersiyle gözyaşlarını silen kız burnunu çekerek sözlerine devam etti. "Merak etme benim bu gece evime dönmem bile babamın yüzünü yere eğer. Yani Yunus Toralı dan en büyük intikamı aldın. Çünkü benim bu gece eve dönmemin sebebini, senin beni babamın evine yolladığını zannedecek herkes! Tamda planladığın gibi!" Karşısındaki adamın gerilmeye başlayan yüzü ile Arya biraz daha üstüne gitti. Çünkü içinde harlanan ateş onuda yaksın istiyordu.

 

 

"İlk gece babasının evine dönen kıza hangi gözle bakarlar biliyor musun? Herkesle gönül eğlendirmiş,başka yatak..." Çıkan gürültü ile yerinde sıçrayan kızın sözleri Kerim'in yumruğunu duvara geçirmesi ile yarım kaldı.

 

 

"Yeter! Sus artık!" Sanki kocasının sözlerini hiç duymamış gibi alayla gülümseyen kız tekrar konuşmaya başladı.

 

 

"Niye? Senin istediğin ve yapmaya çalıştığında bu değil miydi? Babamdan intikam alıp, insan içine çıkamayacak duruma düşürmeyecek miydin?" Kerim öfkeyle ellerini yüzünde gezdirirken yaptığı hatanın pişmanlığını yaşıyordu. Nasıl araştırmadan bu işe kalkışmıştı. Onu Yunus Toralı'nın kızı zannederken intikam hırsı gözlerini kör etmiş,masum bir kızın dünyasını yıkmıştı. Yunus toralı yine her şeyi mahfetmişti. Karısı onun yüzünden yaptığı bir hata sonucu ellerinden kayıp giderken bir şey yapamıyordu. Bakışları tekrar karısını bulduğunda gözyaşları içinde tekrar konuştu Arya.

 

 

"Sen, seni seven kadını,karını kendi evimizde, kendi odamızda, kendi yatağımızda sırf intikam hırsın yüzünden başka bir adamın altına atmaya kalktın. Sen nasıl bir erkeksin?" Kerim'in kararan bakışları işittiği sözler karşısında öfkeyle Arya'nın kini bulurken kız ağır sözlerine devam etti.

 

 

"İstediğin bu mu Kerim Arıkan? Beni başka erkeklerin kollarında görmek, intikamını almana yetecek mi? O zaman hazır ol senin karın başka erkeklerde arayacak mutluluğu bundan sonra!"

 

 

Kendini kaybeden Arya ne dediğini,ne yaptığını bilemeyecek kadar dış dünyayla bağlantısını kesmişti o an. Yüzünde hissettiği acıyla gözyaşları içinde yere yığılan kız, kollarından tutarak bedenini sarsan adama boş bakışlarla baktı.

 

 

"Kendine gel! Ne dediğinin farkında mısın? Sen benim karımsın,karım!" Arya kollarını kocasının ellerinden kurtarmak için çabalarken öfkeyle tısladı.

 

 

"Şimdiklik. Çünkü en yakın zamanda seni boşayacağım!"

 

 

"Beni boşamana asla izin vermeyeceğim. Sen beni seviyorsun ve benim karımsın! Başka bir erkek olmayacak duydun mu beni!?" Kocasının sözleri ile alayla kıvrıldı dudakları Arya'nın.

 

 

"Asla senin karın olmayacağım Kerim Arıkan! Sana yemin ederim bana dokunmana asla izin vermeyeceğim!"

 

 

******

 

 

Yukarıda anlatılan türkünün hikayesi gerçek değildir. Tamamiyle hayal ürünüdür.

 

 

Kitapta geçmiş ve günümüzden bahsediyoruz. Bu arada bir süre artık günümüzden devam edecek kitabımız (:

 

 

OY VE YORUMLARI EKSİK ETMEYELİM.

 

 

yitenumutlar

 

 

Loading...
0%