Yeni Üyelik
5.
Bölüm

B-S-M-5

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı : Nilüfer & Hayko Cepkin - Aşk Kitabı

 

Karşısındaki kadının kararlı tavırları ile iyice öfkelenen adam tuttuğu kolları bırakarak hırsla kendi etrafında bir tur attı ve kıza doğru dönerek işaret parmağını sertçe salladı.

 

"Ben seni boşamadığım sürece benden boşanamazsın! Şunu unutmaki sen benim karımsın! Üstelik damarıma basmaktan vazgeç. Beni kocalık haklarımı istemek zorunda bırakma!"

 

Arya işittiği sözlerle acıyla baktı Kerim'in gözlerine.Tanıyamıyordu artık sevdiği adamı. Karşısındaki adam mıydı aşık olduğu? Nasıl bu kadar vicdansız olabilirdi? Pembe bulutlar üzerinde gezerken hızla yere çakılmasına sebep olmuştu Kerim. Elleri sinirden titrerken alayla konuştu.

 

"Ne yapacaksın? Biraz önce tuttuğun o adamın yapamadığını sen mi yapacaksın? Zorla mı sahip olacaksın bana?" Kerim öfkeden dişlerini sıkarken çenesindeki kaslar oynuyordu artık. O adamdan haberi bile yoktu ama bu iğrençliği yapanlardan elbet hesabını soracaktı. Ama şimdilik karısının,herşeyi kendinin planladığını düşğnmesi lazımdı. Ürkütücü bir sessizlikle Arya'ya yaklaştı ve çenesinden sertçe kavradı.

 

"O anı unutacaksın! Bu yaşadıklarımızdan kimsenin haberi olmayacak! Yoksa babanı bitiririm Arya!" Çenesini kavrayan elden kurtulmak için çırpınan kız laciverte dönen gözlere hayal kırıklığı ile bakarak isyan etti.

 

"Sen nasıl bir insansın ha!? Bizi zaten bitirdin! Beni kendine aşık edip bizi bu duruma getirerek intikamını aldın. Babamı rahat bırak!" Adam tek kaşını alayla kaldırarak umursamaz bir tavırla konuştu.

 

"Sana aşka inanmadığımı söylemiştim. Bana aşık olan sensin bunun için beni suçlayamazsın!" İşitği son sözlerle sanki bütün duygularının kırılma sesi kulaklarında yankılanıyordu kızın. Bu kadar şeye nasıl dayandığını,nasıl ayakta kalabildiğine şaşıyordu. Bir tuhaflık vardı. Bu adamı sevmiş olamazdı. Kesinlikle bir tuhaflık vardı bu işte. Babası'nın şefkatinden,sevgisinden bir yudum bile tadan birisi bu halde olmazdı. Yunus Toralı kendi elleri ile bir canavar yaratmazdı. Kerim bitmiş bir durumda olan kıza yaklaşarak belinden kavradı ve sertçe kendisine çekerek fısıldadı.

 

"Hayat yazdığın o saçma Sevda masallarına benzemez gör artık bunu!" Belini saran kollara tırnaklarını geçiren kız korkuyla çırpınıyordu. Onun bu haline Kerim'in içi parçalansa da yüzüne takmak zorunda kaldığı maskeyle alayla gülümseterek boynuna doğru sokulup dudaklarını sürttü ve kulağına yaklaşarak tekrar fısıldadı.

 

"Ya baba dediğin adamı bitirmemde bana yardım edersin,yada ona zarar vermemi istemiyorsan kendini feda edersin!" Arya biraz önce kendine saldıran adamın yaşattığı korku ve Kerim'in sözlerinin öfkesiyle elini kaldırdı ve tırnaklarını adamın boynuna geçirdi. Kocası acı bir inleme ile geri çekilirken kız korkuyla bir kaç adım uzaklaşarak kendisine şaşkınca bakan adamın gözlerine meydan okurcasına baktı.

 

"Babama zarar vermeyeceksin! Ben bu çileye katlanırım,kan kussamda kızılcık şerbeti içtim derim ama senin ona zarar vermene asla izin vermem!" Kerim alayla başını sallarken parmaklarını çizilen boynunda gezdirdi.

 

"Hâlâ hayatın o saçma masallardan ibaret olduğunu zannediyorsun değil mi?" Bakışları ile şifonyerin üzerindeki defteri işaret ederek sözlerine devam etti. "O deftere gerçekleri yaz! Babanı kurtarmak için kendini nasıl feda ettiğini! Masal değil destan yaz Arya!" Başını olumsuz anlamda sallayan kız gözyaşları içinde şifonyere yaklaştı ve üzerindeki defteri alarak kendinden emin bir şekilde fısıldadı.

 

"Bana yaşattığın acının üzerine yemin ederim ki, o inanmadığın duyguyu sana tattıracağım! Seni kendime öyle bir aşık edeceğim ki, o zaman önümde can versende dönüp bakmayacağım! Bu deftere yazılacak son masalda bu olacak!"

 

Sert adımları sessiz ortamda yankılanırken sıktığı yumruklarını gizlemek için ellerini cebine koydu adam. Yüzü öfkeyle kasılırken ürkütücü bir tonla fısıldadı.

 

"Bana masal anlatma! Çünkü ben masaldan nefret ederim!" Karşısındaki kız adamın sert sözlerine aldırmadan masum yüzünde oluşan buruk bir gülümsemeyle konuştu.

 

"Bazen sevdayı, aşkı yazmak ve anlamak için masallara inanmak gerekir." Söylediği sözler Kerim'in gözlerinde alay dolu pırıltılar oluştururken umursamadan göğsüne bastırdığı defteri sıkarak sözlerine devam etti. " Üstelik ben sana aşkı sevdayı anlatmadım. Zaten anlatsamda anlayamazsın." Sözleri ile koyulaşan bakışlardan gözlerini çeken kız odanın içinde ilerleyerek tekrar adama döndü. İri gözleri ile karşısındaki adamı inceleyerek ilk gördüğü andan beri onu içine çeken gözlerine odakladı bakışlarını ve hayal kırıklığı içinde konuştu.

 

" Madem destan yazmayı bu kadar çok istiyorsun şunu unutma Kerim Arıkan! Masal dinlemeyi bilmeyen, destan yazamaz!" Kahverengi gözlerine hüzün dalgaları çarparken kendine alaylı bir gülüşle bakan adama arkasını dönüp pencereye doğru ilerledi. Geniş pencere kenarına defteri bırakarak oturdu ve ters bakışlarını adama çevirip bir süre alaylı bakan gözlerine baktı. Daha sonra kırgın bakışlarını tekrar dışarı çevirerek umutsuzca konuştu.

 

"Gerçi sen, güzel sevda masalı yazarsın. Beni kandırdığına bakılırsa tecrübelerinden yararlanmam gerekebilir." Ona saldıran adamın Kerim'e söylediği sözler aklına gelince gözyaşları tekrar yanaklarından süzülmeye başladı. "Belki de sevda masallarını yazmayı bırakıp bir kocanın karısını sadist fantazilerle başka adamın kollarına atışını yazmalıyım. Ne dersin? Daha inandırıcı değil mi? Tıpkı senin dediğin gibi destansı bir öykü olur!" Karısının sözleri sanki vücuduna kızgın demirler batırılıyormuş hissi yaratırken yüzüne bakmadan konuşmasıda Kerim'i fitili ateşlenmiş bir bombaya çevirmişti. Sinirli bir şekilde hızla pencereye doğru yaklaştı ve kolundan tuttuğu kızı sertçe oturduğu yerden kaldırdı.

 

Kolundan çekilmesi ile sert bir şeye çarpan kızın bakışları korkuyla açıldı. Çenesinden tutup sertçe başını kaldıran adamın sinirden daha da koyulaşmış mavi gözleriyle çarpıştı korku dolu bakışları. Tanıştıkları günden buyana Kerim'i ilk defa böyle öfkeli görüyordu. Söylediği onca söze rağmen bu kadar korkutucu olmamıştı adamın yüz hatları. Kendisine yaşattığı onca şeyden sonra onun neye sinirlendiğini umursamamaya çalışsada başarılı olamıyordu ve Kerim'in her geçen saniye dahada koyulaşan bakışları deli gibi korkmasına neden oluyordu. Ürkek gözlerini kırpıştırarak kaçırırken aralanan dudağının alt köşesini bilinçsiz bir şekilde korkuyla ısırdı. Kızın bu hareketi adamın bakışlarının dudaklarına kaymasına sebep olurken hızla kendini toparlayıp tekrar karısının gözlerine baktı ve sert bir ses tonuyla konuştu.

 

"Ben bu destanı yazamazsam, sen o yazdığın Sevda Masallarından birinin kahramanı olamazsın!" Kızın kolunu sertçe ittirip küçümseyici bakışları ile sözlerine devam etti.

 

"Unutmaki her kahramanlık büyük acılardan doğar!" Karısını baştan aşağı süzen adam derin bir nefes aldı. "Sana sunduğum yaşam iki tarafı keskin bir bıçak. Ya tutan sen olur, oyunu kuralına göre oynarsın, yada o keskin sırtın üzerinde parça parça da olsan o hayatı yaşarsın!" Kerim'in acımasız sözleri karşısında kaderine isyan edercesine baktı koyu laciverte dönen gözlerine. Bir süre hiç bir şey söylemeden sadece izledi adamı.

 

"Ben o bıçağı,sevdiklerimin sırtına saplamaktansa lime lime olmayı tercih ederim!" Kocasının kaşları alayla havaya kalkarken Arya bakışlarını kısarak sözlerine devam etti.

 

"Bir gün olacak o küçümsediğin hikayelerin kahramanlarından daha çok acı çekeceksin Kerim Arıkan ve bir gün senin yaptığın zalimlik tıpkı o hikayeler gibi dilden dile dolaşacak!" Adam odanın içinde gergin bir şekilde dolaşırken gözleri saate kaydı.Gece yarısını çoktan geçmişti ve onun planladığı gibi gitmemişti hiç bir şey. Yaptığı hatalardan dolayı kendine lanet ederken Arya'nın sözleri ile yüzüne alaylı bir gülümseme kondurmaya çalıştı.

 

"Bu defa bizim masalımızı yazarak mı etkilemeye çalışacaksın beni?" Hatırladığı anıyla bakışlarını kısan adam parmaklarını şıklatarak tekrar konuştu. "Ama dur, bence Hasan ve Fatma'nın hikayesinin sonunu anlat nede olsa yarım kalmıştı. Belki biraz da olsa etkileye bilirsin beni."

 

Adamın alaylı konuşması Arya'yı dahada öfkelendirirken hikayeyle kendi hayatının benzerliği içini sızlattı. Her şey o gün başlamamış mıydı? Çok muhabbet tez ayrılık getirir dedikleri bu olsa gerekti. Histerik bir biçimde güldü kız. Sevdiği adamın elinde intikam oyuncağı olmuştu. Madem Kerim intikam istiyordu,aynı acıları oda tadacaktı. Babası için bu adamada onun biçtiği hayatada katlanacaktı. Oyunu onun kurallarına göre oynayacaktı ama şimdilik. Beyninde dönen düşünceleri bir kenara itmeye çalışarak omuzlarını dikleştirdi ve Kerim'in gözlerine buz gibi bakışlarını dikerek duygusuzca konuştu.

 

"Fatma ölmüş!" Kerim'in kaşları yavaşça çatılırken Arya alayla ufak bir kahkaha attı. Neyi vardı bu kızın delirmiş miydi? Biraz önce ağlarken şimdi niye kahkaha atıyordu? Kerim'in aklından bunlar geçerken Arya sözlerine devam etti. " Ne o korktun mu? Hikayeleriniz Hasan'la ne kadar benziyor değilmi?" Kerim kızın sözleri ile gözlerini devirdi ve işittiği sözlerin gerçekçiliği beyninde yankılanmaya başlarken huzursuzca konuştu.

 

"Saçmalık! Kız durduk yere niye ölüyor? Hem o kız nişanlanmamış mıydı?" Arya şifonyere doğru ilerledi ve çekmeceyi açarak elindeki defteri içine koydu. Geri dönen kızın bakışları adamın meraklı gözlerini bulunca anlamsızca baktı.

 

"Odadan çık! Üzerimi değiştireceğim!" Kerim'in kaşları biraz daha çatılırken bakışları Arya'nın üzerindeki elbiseye kaydı.

 

"Hayır!" Aldığı cevap karşısında gözleri öfke ile kısılan kız tam ağzını açmıştıki Kerim konuşmasına izin vermeden sözlerine devam etti. "Ama hikayenin sonunu anlatırsan bu gecelik,oda dan çıkarak seni rahat burakabilirim." Arya rahatlayarak tuttuğu nefesini bırakırken Kerim gerçekten hikayenin sonunu merak ediyordu. Bu hikayeyienin kendi hayatlarına benzerliğini yaylada ilk dinlediği gün fark etmişti. O gün bu gündür hep aklının bir köşesinde sonunun nasıl bittiği vardı. Kızın öldüğünü duyunca ürpersede,yaptığı hataların sonucunda emin olduğu tek şey Arya'nın gayet sağlıklı olmasıydı. Hikayelerdeki benzerlikle gerilsede bu ayrıntı onu rahatlatıyordu. Taki Arya'nın sözlerini işitene kadar.

 

"Fatma intihar etmiş." Kerim'in rengi atarken içindeki endişeyi belli etmemek için kıza arkasını döndü ve pencereye doğru ilerleyerek duvara omzunu dayadı. Beyni sinyaller vermeye başlamıştıki karısının sesini tekrar işitti. " İntihar etmiş çünkü Hasan verdiği sözü tutmamış. Sevdasından ve Fatma'dan vazgeçmeyeceğine, vazgeçerse canını vereceğine dair söz vermişti Fatma'ya. Hasan,Fatma'ya haber yolladıktan sonra her zaman buluştukları komar ağaçlarının dibinde almış soluğu. Saatler geçmiş,akşam olmuş,gece güne dönmüş ne Fatma gelmiş,ne içindeki korku geçmiş. Ya Fatma gerçekten nişanlandıysa diye düşünmüş durmuş. Bakmış bu düşüncelerin sonu yok Fatma'da gelmiyor tekrar köyün yolunu tutmuş. Köye yaklaştıkça bir ağıt bir figan yükseliyormuş ama Hasan'ın aklının ucundan bile geçmiyormuş böyle bir şey. Köyün yaşlılarından biri göçüp gitmiştir diye düşünürken bir den yüreğine bir sızı oturmuş. Meydanda oynayan çocuklardan biri koşturarak yolunu kesmiş ve korkudan irileşmiş gözleri ile fısıldamış Hasan'a acı gerçeği.

 

"Hasan abi,duydun mu? Mustafa reisin kızı Fatma canına kıymış." İşittikleri ile sanki dizlerinin bağı çözülmüş Hasa'nın. Gözlerinden yaşlar süzülürken geldiği yönün tersine deli gibi koşmaya başlamış. Koca Karadeniz dar gelmiş o an. Yüreği bedenine sığmaz olmuş. Fatma sevdiği adamın sözünü tutmaması ve başkasına nişanlanmanın acısına daha fazla dayanamamış atmış kendini hırçın bir dereye. O sevdalısına verdiği söze sadık kalıp can verirken, Hasan komar ağaçlarının dibinde Fatma'sını beklemekteymiş. Hasa'nın ölene kadar komar ağaçlarına derdini yanıp,feryat ettiği dolaşırmış dillerde. Fatma'nın sevdiğine sitem ettiği sözler,Hasan'ın ona olan gizli aşkı ve sevdiğini kaybetmenin acısından deli divaneye dönmesi bu türkünün yakılış sebebi olmuş." Arya eli ile kapıyı işaret edince Kerim içine çöreklenen acı ve pişmanlığı saklamaya çalışarak söylendi.

 

"Fatma tamamen duygularına göre hareket etmiş. Canına kıymakta ne demek? Gerçi siz kadınlar böylesiniz, şaşırmamak gerek." Kız içindeki acıyı dışa vururcasına nefesini verirken bıkkınlıkla gözlerini devirdi.

 

"Neyi var biz kadınların?" Ağlamaktan şişen gözleri onu iyice rahatsız ederken Kerim omuzlarını silkip umursamaz görünmeye çalışarak konuştu.

 

"Sabrede miyorsunuz!Her şey hemen olsun bitsin sonuca varalım istiyorsunuz. Eğer Fatma'da biraz daha sabretseymiş zaten sevdiğine kavuşacakmış." Kerim işaret parmağı ile Arya'yı göstererek yüzünü buruşturdu. "Siz kadınlar sabırsızsınız! Bazı şeyleri yapmaya mecbursundur siz bunu anlamasanızda bu böyledir ve siz sabretmeyi bilseniz her şey çok farklı olabilir." Kerim haklıydı çünkü Arya artık sabrının sonuna geldiğini hissediyordu. Bıkkın nefesini dışarı vererek yatağa doğru ilerledi. Bir an önce yalnız kalmak istiyordu. Yaşadığı şeyler katlanılacak gibi değildi. Şu an bu adamın yüzünü dahi görmek istemiyordu ama onunla olmaya mecburdu. Yatağa oturarak pencerenin kenarındaki adama çevirdi bakışlarını.

 

"Düşüncelerin ve saçma mecburiyetin beni ilgilendirmiyor! Şimdi lütfen bu odadan çık yalnız kalmak istiyorum!" Kerim karısının sözleri ile sinirlenirken öfkeyle yumruklarını sıktı. Onun mecburiyeti saçma değildi. Anlatsada Arya'nın anlayamayacağı bir durum içerisindeydi. Pencerenin kenarından sakin adımlarla odanın içine doğru ilerleyerek giysi dolabına yaklaştı. Kapağı açan adam kendi,kendine çaresizce mırıldandı.

 

"Keşke beni anlaya bilseydin ve keşke ben içimdeki yangını sana göstere bilseydim. Eminim o zaman herşey daha farklı olurdu." Kerim fısıltıyla konuşsada Arya onun sözlerini duymuştu. Öfkeyle yatakta iki dizinin üzerine oturdu ve bağırmaya başladı.

 

"Yeter! Senin yaptığın saçmalık! Beni intikam planlarına alet ediyorsun ve seni anlamamı bekliyorsun." Adam kapağı sertçe kapatarak karısına döndü. " Söylesene nasıl bir bahanen var? İntikam almaya çalıştığın adam benim babam!" Kızın gözlerinden yaşlar tekrar süzülmeye başlayınca başını öne eğerek bitmiş bir şekilde fısıldadı. " Hiç mi sevmedin beni? Kalbin bu kadarmı karardı Kerim?" Arya'nın sözleri ile sanki kör bir bıçakla kalbinin oyulduğunu hissetti adam. Ne diye bilirdiki haklıydı. Hemde sonuna kadar. Onunla hiç bir ilgisi olmayan bir davanın içindeydi karısı şu an. Arya başını bir saniyeliğine olsun kaldırsaydı Kerim'in bakışlarındaki çaresizliği görecekti. Ama kız gözyaşlarını akıtmaya devam ederken Kerim o duygusuz haline tekrar bürünerek yavaşça yatağa yaklaştı ve oturdu. Karısının eğik olan başını kaldırıp gözlerini birleştirmek için çenesinden tutarak istediği şeye ulaştı. Kahverengi gözler yağmur damlası misali gözyaşlarını akıtırken adam içinin parçalanmasını umursamadan konuşmaya başladı.

 

"Bazen hiç bir şey göründüğü gibi değildir Arya." Kız yüreğine dokunan mavi gözlere umutla bakıyordu hâlâ. Bir kabusun içinde olduğunu ve Kerim'in onu uyandıracağını umut ederek bakıyordu. "Hayalindeki o kitap için, anlamaya çalıştığın karakterler gibi benide anlamaya çalış." Arya'nın kaşları çatılırken başını salladı iki yana. "Şunu anla artık hayat toz pembe değil. Yada benim için hiç öyle olmadı." Yüzündeki ellerin üzerine elini koyan kız yalvarırcasına baktı adamın gözlerine.

 

"Lütfen Kerim sana yalvarıyorum babama yada aileme zarar verecek bir şey yapma. Bizi mahvettin onları da bu yangının içine çekme." Ellerini sıkan elle gerildiğini hissetti adam. Karısının yalvaran bakışları öfkelendiriyordu onu. Yalvardığı kişi kendisi bile olsa onun karısı kimsenin önünde bu duruma düşmemeliydi. Aldığı sert nefesle ellerini Arya'nın ellerinden kurtardı. Kızın elleri iki yanına çaresizce düşerken Kerim sakin olmaya çalışarak sözlerine devam etti.

 

"Seninle bir anlaşma yapacağız Arya." Kızın korku dolu bakışları karşısında gözlerini kaçıran adam onu bu kadar korkuttuğu için kendine küfürler saydırırken bakışlarını tekrar karısının gözlerine çevirdi. "Ben babana ve ailene bir zarar vermeyeceğim ama karşılığında senden isteklerim olacak." Arya'nın korkulu bakışları bir anlığına ümitle parlasada Kerim'in bunun karşılığında isteyebileceği şeyleri düşünürken tekrar aynı korkuya büründü ve çaresizce fısıldadı.

 

"Senin ihtiyaçlarını karşılamamak şartıyla ne istiyorsan kabul ediyorum." Elleri karısının sözleri ile birer yumruk halini aldı. Bu kadar mı nefret ediyordu bu kız kendisinden. Hani seviyordu? Oysa daha bir kaç saat öncesine kadar aşk dediği duyguyla bakmıyor muydu o kahverengi iri gözler kendisine? Alayla fısıldadı iç sesi. "Bir kaç saat önce aşkla bakan kız, biraz öncede seni boşayacağını ve başka erkeklerde mutluluğu arayacağını söylüyordu bu kadar saf olma!" Kerim bakışlarını kısarak şüpheyle kıza baktı.

 

"Benden boşanıp başka biriyle evlenmeyi ve kendini ona saklamayı düşünüyorsan bunu aklından çıkar! Sen benim karımsın!" Arya'nın bakışlarıbir kez daha hayal kırıklığı ile parladı.

 

"Sen benim bir daha hiç bir erkeğe karşı güvenememe sebebimsin Kerim. Ben aşk ve evlilik defterini sayende bir daha açılmamak üzere kapattım!" Kızın sözleri adamı bir yandan üzerken bir yandanda mutlu etmişti. Ciddi bir yüz ifadesi takınarak konuşmasına devam etti.

 

"O zaman ihtiyaçlarımı başka kadınlarla karşılamamda bir sakınca yok karıcığım." Arya bu kadar aşağılandığı başka bir anı hatırlamıyordu. Elleri yumruk halini alırken gözleride tekrar dolmaya başlamıştı. Cevap vermek istesede ağzını açtığı an bir hıçkırığın kaçacağını biliyordu. Dudaklarını hırsla ısırarak başını olumsuz anlamda sallarken onun hareketlerini ve mimiklerini pür dikkat izleyen adam sözlerine devam etti. " Ama sadece geçici bir süre!" Bakışları hızla adamın gözlerini bulurken başının olumsuz anlamda sallayarak fısıldadı.

 

"Asla!"

Karısının kesin dille itiraz etmesi ile oturduğu yerden kalkan adam işaret parmağını Arya'ya doğru sallayarak uyarırcasına konuştu.

 

"Senin ailen ve benim ailemin şu an bizim gerçekten karı koca olduğumuzu düşündüğünü hatırlatırım!" Omuzlarını silken kızda aynı öfkeyle karşılık verdi.

 

"Bu umrumda değil! Senin ailen ve ne düşündükleri umrumda değil duydun mu beni!" Çıldırma noktasına gelmişti artık. Bu kız gerçekten masallarda yaşıyordu galiba. Yada gerçekten kendisini delirtmeye niyetliydi. Öfkeyle başını sallayarak tekrar konuştu.

 

"Sen beni delirtmeye mi çalışıyorsun? Eğer niyetin buysa başarıyorsunda." Elini saçlarının arasından ne yapacağını bilmez bir şekilde geçirdi ve kararlılı bakışları ile sözlerine devam etti. "Ben senin daha fazla yıpranmamanı istedikçe sen beni buna zorluyorsun. Peki istediğin gibi olsun! Benim ihtiyaçlarımı karşılaya bileceğim bir sürü kadın var,hepside can atıyor ama bu durum duyulursa sen ailene nasıl bir açıklama yapacaksın?" Arya ağrıdan çatlamak üzere olan başını elleri arasına alarak bir çıkış yolu düşündü. Mutlaka bir çıkış yolu olmalıydı. Hayatını mahveden ve kendisini sevmeyen bir adama karılık yapamazdı. Ona aşık olması bile bu durumu katlanılır kılmıyordu.Başka kadınlarla birlikte olması gururunu incitsede yaptığı şeylerden sonra onun kollarına sığınıp gururunu ayaklar altına alamazdı. Düşünceleri arasında sessizce fısıldadı.

 

"Gizli yaptığın sürece kimse duymayacaktır." Karısının sözleri iyice öfkelenmesine neden oluyordu. Kerim'in gerilen yüzü ile Arya isyan edercesine sözlerine devam etti. "Yaptığın onca şeyden sonra sana karılık yapmamı isteme benden. Eğer böyle bir şeye beni mecbur bırakırsan yemin ediyorum canıma kıyarım!" İşittiği sözlerle tüm vücudunun öfkeden kasıldığını hissediyordu adam. Bir kalemde silmiş miydi bu kadın aşık olduğu adamı? Bu kadar mıydı sevda dedikleri şey? Her şey güzelken var olan bir duyguyken karşılaştığın ilk zorlukta vazgeçilecek kadar değersiz miydi? Gözleri alayla parlarken sözleride onlara eşlik ediyordu.

 

"Senin anlattığın hikayelere ne oldu yazar hanım? Aşk bu kadar kolay silinen bir duygumu? Hani insanlar o hikayelerde aşkları için savaşıyordu?" Kız anlam veremeyerek karşısındaki adama bakarken Kerim onun perişan halini umursamadan sözlerine devam etti. " Hayır,hani sen bana aşıktın? Karşına çıkan ilk zorlukta sevdandan vazgeçeceksen senin yazdığın o zırvalıkları kimse okumaz!" Her şeye eyvallah demişti kadın ama aşkını küçümsemesine asla müsade etmezdi. Öfkeyle yataktan fırladı ve adamın yüzüne sert bir tokat attı. Kerim hiç bir tepki vermeden kıza bakarken Arya delirmiş gibi bağırmaya başladı.

 

"Yeter! Beni aşağılamana,babamı aşağılamana sesimi çıkarmadıysam senin gibi duygu yoksunu bir adamın aşkıma da dil uzatmasına izin vermeyeceğim! Lanet olsun seni sevdiğim gü..." Kızın daha fazla konuşmasına dayanamayan adam sözlerini bitirmesine izin vermeden hırsla dudaklarına yapıştı. Arya dudaklarında hissettiği sert baskılarla çırpınırken Kerim o çırpındıkça ısrarla dudaklarını aralamaya çalışıyordu. Dudaklarındaki baskıya dayanamayan Arya hafifçe dudaklarını araladı ve Kerim'in alt dudağını sertçe ısırdı. Acıyla inleyen adam geri çekilirken ağzındaki kan tadıyla yüzünü buruşturdu ve sinirli bir şekilde konuştu.

 

"Ne olursa olsun sen beni seveceksin! Öpüşüme karşı tepkisiz kala bilirdin ama sen hırslada olsa bana karşılık verdin. Hala bana karşı hislerin olduğuna eminim karıcığım." Arya,Kerim'in karşısındaki zayıflığına lanet etti o an.

 

"Sana bakınca artık hissettiğim tek duygu ne biliyor musun Kerim?" Adam onun sorusunu umursamadan dolaptan pijama takımını aldı ve umursamaz bakışlarını Arya'ya çevirdi. "Sevdiğim adamı kaybetmenin acısı vemide bulantısı!" Kocasının mavi gözlerinde bir an bile olsa bir kırgınlık belirtisi görmek istedi. Kerim ise umursamaz bir şekilde karısına bakarken Arya öfkeyle dişlerinin arasından tıslayarak kapıyı gösterdi. "Şimdi çık şu lanet odadan ve rahat bırak beni!" Karısının daha fazla üzülmesini ve yıpranmasını istemeyen adam dolaba yönelerek kapağını açtı ve içinden bir tişört ve eşofman altı alarak hırsla odadan ayrıldı.

 

Yaşadığı olaylara bir türlü anlam veremiyordu Arya. Neden böyle bir yol seçmişti Kerim? Kendisinin aşktan kör olan gözleri gerçekleri göremezken babası nasıl fark etmemişti Kerim'in niyetini yıllarca? Her şeyini kaybetmiş hissediyordu. Sanki ruhu bedeninden çekilmiş, bedeni cansız bir et parçası halindeydi. Nefes almakta bile güçlük çekiyordu. Yataktan kalkarak düşünceler içinde pencereye doğru ilerledi ve bir süre dışarıyı izledikten sonra biraz olsun rahatlamak için camı açtı. Serin hava tenine temas ederken pencerenin kenarına oturup derin bir nefes çekti ciğerlerine. Zifiri karanlıktı dışarısı. Başını gökyüzüne çevirdi yıldızsız bir gece ve ürkütücü karanlığın yavaş yavaş yerini yeni doğan güne bırakmasını izledi. Hiç bir şey düşünemiyordu ve ne yapacağı hakkında hiç bir fikri yoktu. Sanki eli kolu bağlanmış bu sevdaya tutsak Kerim'e mahkummuş gibi hissediyordu kendini. Gök yüzü mavinin tonlarına bürünürken kısa bir sürede olsa Kerim'le yaşadığı anılar canlanırken gözünde yüreğine bir ağırlık oturdu. Şu durumda akıl verip yol gösterecek birine o kadar ihtiyacı vardı ki Keşke ailem yanımda olsaydı da içimdeki yangını onlara anlata bilseydim diye geçirdi içinden. Babasının göğsüne başını yaslayıp eskisi gibi yine o deniz mavisi gözlerinde huzuru bulmayı diledi. Annesinin dizlerine yatıp babasına olan aşkını,sevdaları için verdikleri mücadeleyi dinleye bilseydi bir masal gibi. Başını olumsuz anlamda sallayarak acı bir nefes çekti içine. Hiç kimseye bir şey anlatamazdı. Aslında dudaklarını aralasa söyleyecek o kadar çok sözü vardıki ama o sadece var gücüyle bir birine bastırdı. Nefesi boğazında düğümlenirken Ali Enişte'sinin sözleri çınladı kulaklarında.

 

"İçindeki acıyı anlatmaya dilin kifayetsiz kalıyorsa yüreğinden geçenleri sözlere dök kızım! İnsanı en iyi anlatan ne gözler,ne beden dili, ne de diline vurduğu sahte sözler dir! İnsanın kendini ve derdini en iyi anlatan şey yüreğinden dökülen sözlerdir."

 

Hatırladığı sözlerle gözyaşları yanaklarına süzülürken derin bir iç çekti kız. Yüreği öyle yaralıydıki kader mutluluğu gösterip çekiyordu sanki ona. Acı vücuduna dalga,dalga yayılırken yüreğinden diline dökülen sözleri gözyaşları içinde mırıldanmaya başladı.

 

Gesi bağlarında dolanıyorum

Yitirdim yarimi anam aranıyorum

Bir çift selamına güveniyorum Gel otur yanıma hallerimi söyleyim halimden bilmeyen ben o yari neyleyim

 

Sevdanın adı Kerim di. Bir bakışı yetmişti göğsündeki et parçasının sadece yaşamak için var olan bir organ olmadığını kanıtlamasına. Şimdi ise yalan bir sevdada intikam dolu bakışlar hatırlatıyordu bir kalbi olduğunu. Tek fark, kanat çırpan kuşların sesi değil, acı dolu çığlıklarıydı kalbinde yankılanan. Sevdiğini kaybetmenin feryadıydı belkide.

 

Gesi bağlarında üç top gülüm var

Hey Allah'tan korkmaz sana bana ölüm var

Ölüm varsa şu dünyada zulüm var

Örtün pencereyi esmesin yeller

Dertlerimide bilmesin eller

 

İsyan ediyordu ama yaradana değildi feryatları. Kendisini bu oyuna çeken adamaydı içini parçalayarak dökülen sözler. Hiç mi Allah kokusu yoktu kocasında onu böyle bir oyuna hiç acımadan alet edip hayatını mahfetmişti.

 

Terk etmek kaçıp kurtulmak istiyordu Kerim'den ve bu sevdadan. Ama sonra ailesi geliyordu aklına. Onlar bu durumu öğrenirse neler olacağı geliyordu. İşte o zaman yüreği diyorduki esmesin yeller, derdimi de bilmesin eller. Arya içindeki yangınları haykırırken yan odanın balkonunda perişan bir adam vardı. Başı ellerinin arasında dilinde özür sözcükleri gözlerinde yaşlarla. Ne yapacağını bu durumun içinden nasıl çıkacağını bilmiyordu Kerim. Bildiği tek şey karısına söyleyemesede onu çok sevdiğiydi.

 

Gesi bağlarında gülünen çayır

Ana ben ölüyorum başını çevir

Felek imansız güveyin gavur

Ne diyeyim ağlayayım alın yazısı

Kader böyle imiş onmaz bazısı

 

Çaresizdi. Sanki canı bedeninden çekilip tekrar bırakılıyordu eziyet edercesine. Anlatmak istiyordu herkeslere annesine sığınmak istiyordu ama Kerim'in sözleri elini kolunu bağlıyordu. Kaderi kara yazılmıştı baştan. Zifiri karanlık bir gece gibi. Anne ve Baba'sını bebekken kaybetmetmesinden belliydi alnının kara yazısı. Kerim karısının yakarışlarını duymamak için ellerini kulaklarına bastırdı sertçe ama Arya içindeki acıları kusmaya yeminliydi sanki.

 

Gene kayalandı sorfanın taşı

Silerimde durmaz gözümün yaşı

Şu benim çektiğim soysuzun işi

Ne deyim ağlayım alnım yazısı

Böyle olur gelinlerin bazısı

 

Kerim karısının kendisini soysuz olarak nitelendirmesine bile kızamıyordu. Haklıydı diyecek tek sözü yoktu. Ama bir bilse mecburiyetini bir anlatabilse... Senin alın yazını karartan ben değilim hep anlattığın hikayeler gibi acıyla bitmez her sevdanın sonu diyerek onun yaralı kalbine ufacık ümit ola bilse. Olmuyordu anlatamıyordu derdini. Anlatması da imkansızdı zaten. İkisi için bu oyuna devam etmeliydi.

 

Gesi bağlarından gelip geçilsin

Kurulsun masalar rakı konyak içilsin

Herkes sevdiğini alsın çekilsin

Yas tutsun ellerim kına yakmayayım

Kör olsun gözlerim sürme çekmeyeyim

 

Ellerindeki taze kınalara baktı kız. Nasılda mutluydu oysa dün geceye kadar. Zeynep nasılda süslemişti kınalarla ellerini ayaklarını. Böylemiydi kaderleri? Yasmı olacaktı gelecekteki günlerde?

 

Karısının al kınalı elleri canlandı gözlerinin önünde. Daha doya,doya bakamamıştı hüzünlü gözlerine, Besmeleyle yüzünü açamamıştı,saramamıştı sinesine. Lanet okudu onları bu hale getirenlere. Esas intikam yeminleri o an döküldü dudaklarından Kerim'in.

 

Acımadan kırdın felek dalımı

Kimseye diyemiyorum halimi

Ben sana ne yaptım Allah zalimi

Böylemiydi ahtımız,tutmadın sen kavlini

Ölüm olmasında ayrılık olsun

Beni bu hale koyanlar içten vurulsun

 

Karısının feryadına daha fazla dayanamayan adam hızla içeriye girdi. Odanın içerisinde sağa sola dolanırken nefes alamadığını hisediyordu. Sanki Arya'nın gözyaşları çektiği acı onun boğazına düğüm olmuştu. Nasıl olmasındı karısı ondan nefret ediyordu. Haklıydı böyle bir zalimliği yapan birinden kim nefret etmezdiki? Odadan çıkmak için kapıya doğru ilerleyen adam kendine olan öfkesinden hırsla yumruğunu kapıya geçirdi. Elindeki acıyı umursamadan kendini dışarı atan Kerim karşılaştığı kişinin yüzüne endişeyle bakıştı.

 

İçtiği onca kadehe rağmen hâlâ öfkesi geçmiyordu Doğan'ın. Yapma demişti,kızın bir suçu yok! Ama bir türlü arkadaşı olacak o adama anlatamamıştı durumu. Tamam her şeyin bir sebebi bir açıklaması vardı ama Arya'nın çekeceği çilenin hesabını nasıl verecekti arkadaşı? Nasıl araştırmamıştı kızın geçmişini? Bu işin içinde bir iş vardı ama anlayamıyordu bir türlü. Kerim atacağı adımı bile en ince ayrıntısına kadar düşünürken Arya hakkındaki en büyük gerçeği gözden atlamışmıydı yani? Kadehindeki beyaz sıvıyı yudumlarken eliyle işaret vererek yeniden doldurmalarını istedi. Bir kaç saat önce Kerim'in evine gittiğinde verdiği tepkiyi düşünecek olursa Arya'nın Yunus Toralı'nın kızı olmadığını bilmediği bariz bir şekilde ortadaydı. Yada arkadaşı çok iyi bir oyuncuydu. Dolan kadehini tekrar yudumlarken başını olumsuz anlamda iki yana salladı.

 

"Yok,yok kesinlikle rol yaptı. Ben malı mı bilmem mi? Arya'nın ilk okul numarasına kadar önceden araştırmıştır o it oğlu it!" Sitres le dudaklarını dişlerken parmağındaki alyans gözüne çarptı. O hayvanı ne demeye düşünüyorduki? Sonuçta uyarmıştı onu. Esas kendi derdinin çaresini düşünse iyi olacaktı. Parmağındaki yüzükle oynarken kendi kendine endişeyle mırıldandı.

 

"Sen bu durumu Meyra'ya nasıl açıklayacaksın onu düşün! Hele bir de sırrını öğrenirse siddin sene affetmez seni. Bok çukurundasın oğlum Doğan. Hem de gittikçe batıyorsun!" Kadehleri arka,arkaya deviren Doğan cebinden çıkardığı telefonun ekranını açtı. Bakışlarına netlik kazandıra bilmek için bir kaç sefer kırpıştırdı ve Meyra'nın numarasına tıkladı.

 

Yorgun bedenini gelir,gelmez duşa atan kız arkadaşının bir kaç saat önceki mutluluğunu düşünüyordu. Kendiside onun kadar mutlu olabilecek miydi? Doğan'ı çok seviyordu ama endişeleri vardı.O kadar tecrübesiz ve tutucuydu ki kendisinden bıkmasından korkuyordu. Endişeleri yüzünden bu nişanlılık dönemini kısa tutmayı istiyordu fakat bir yandan da elinden geldiğince uzatmayı. Doğan'a kaldıysa Kerim'le çifte düğün yapmayı düşünüyordu ama Meyra tarafından bozguna uğratılmıştı. Yarınki gelinlik provasını hatırlayan kız gözlerini yorgunlukla kapatırken telefonunun çalması ile bıkkınlıkla kapattığı gözlerini endişeyle açarak telefona baktı.Komodinin üzerinden aldığı telefonunun ekranına bakıp "İlkim" yazısını görünce endişenin bütün vücudunu sardığını hissetti. Panikle telefonun açma tuşuna basarak ürkekçe konuştu.

 

"Do...Doğan"

Nişanlısının ürkek ve korkmuş sesi kulaklarına dolunca derin bir iç çekişin ardından cevap verdi adam.

 

"Kadınım." Bu kelimeyi her duyduğunda tüyleri diken,diken oluyordu Meyra'nın. Her bir harfi öyle bir dökülüyorduki Doğan'ın dudaklarından,Meyra kalbinin sızladığını hissediyordu o an. Yüzünde oluşan gülümseme Doğan'ın konuşması ile solmaya başladı.

 

"Meyriğim! Yalvarırım evet de artık da evlenelim." Doğan'ın konuşurken kayan kelimeleri ve kendisine karşı kullandığı ikinci hitap şekliyle Meyra ne diyeceğini şaşırmıştı.

 

"Doğan içtin mi sen?" Kadehinden bir yudum daha alan adam yüzünü buruşturarak konuştu.

 

"Evet içtim! Ve hala da içiyorum! Meyraa seni kaybetmekten korkuyorum. Beni afetmeyip terk etmenden korkuyorum." Doğan'ın sözleri Meyra'nın beynine balyoz misali inerken öfkeyle tısladı.

 

"Nerdesin sen!? Adresi ver çabuk geliyorum!" Kesin bir haltlar yiyordu bu yarasa kılıklı gece bekçisi. Evet evet kesin bir haltlar yiyordu. Yoksa gecenin bir yarısı arayıp mart kedisi gibi inlemezdi. Doğan'dan aldığı adresle üzerindekilere aldırmadan kendini evden attı. Nişanlısının verdiği adrese gelip kapısında kararsızca beklemeye başladı. Ya içeride kötü bir mamzarayla karşılaşırdısa? Ya Doğan ondan bıkıp başka kadınlar bulduysa? İçini kemiren kurta daha fazla izin vermeden valeye aracı çekmemesini, hemen çıkacağını söyleyerek onun şaşkın bakışları altında içeriye yöneldi. Düşünceler beyninde çeşitli senaryolar üretirken yüzünü buruşturarak mırıldandı.

 

"Hay senin aklına edeyim Meyra! Silahını nasıl Unutursun kızım? O Doğan serserisi uygunsuz bir hal içerisindeyse alnın çatından nasıl vuracaksın acaba?" Uzun koridordan geçip kalabalığın arasına girmeden gözlerini hızla etrafı taradı. İçinden sürekli dua ediyordu, Doğan'ın tek başına olması için. İleriki kalabalığın arkasında nişanlısını yanlız başına içkisini yudumlarken görünce rahat bir nefes vererek memnuniyetsizce Doğan'a doğru yöneldi. Kalabalığın içinden geçerken kalçasında hissettiği elle yerinde taş misali kalakalırken Doğan rakısını yudumlamak için başını kaldırdığında görmesi imkansız olan bir manzara gördü. Gözlerini bir kaç defa kırpıştırarak gördüğü manzaranın, gerçekte olmadığını kanıtlamaya çalıştı kendisine. Meyra'nın, ince askıları olan elbise tarzındaki geceliği ile bir grup erkeğin içinde olma ihtimali varmıydı? Yada kalçasında bir el olan ve arkasından kendisine yaslanan adamın önünde duran kadının onun nişanlısı olabilme ihtimali kaçtı? Gözlerini tekrar kırpıştırarak elleri ile sertçe bastırdı. Acaba alkol kaçakmıydı? Halisülasyon falanmı görüyordu? Bakışlarını tekrar aynı noktaya çevirdiğinde Meyra adamın göğüs kafesine dirseğini geçirerek ellerinden kurtuldu. Doğan,bu manzara karşısında kanı ateşlenmiş gibi yerinden öfkeyle kalkarken, sarhoş olduğu her halinden belli olan adam hırsla kızın dudaklarına yapıştı ve tam o anda geriye doğru çekilmesi bir oldu. Yüzüne inen kafa darbesiyle neye uğradığını şaşıran adam Doğan'ın kükreyişi ve çenesine inen sert yumruğu ile yere düşünce Doğan'da üzerindeki yerini aldı.

 

"Lan canını alırım senin it! Sen benim nişanlıma nasıl dokunursun lan?" Yeşil gözleri ölüm karanlığına bürünürken korkutucu bir ses tonu ile fısıldadı.

 

"Söyle lan hangi elinle dokundun!? Yumruğunu adamın ağzına geçiren Doğan, altındaki adamın feryadını umursamadan sözlerine devam etti. " Benim olana, sen o pis dudaklarını nasıl sürersin!?" Yumrukları seri bir şekilde sanki altındaki kum torbasıymış gibi hâlâ ardı ardına iniyordu. Taki beline sarılan kolların ürkek sesini duyana kadar.

 

"Doğan! Yalvarırım yapma öldüreceksin adamı!"Kollarını doladığı vücudun bir anlığına gevşediğini hisseden kız tekrar gerilmesine izin vermeden gözyaşları içinde tekrar konuştu.

 

"Yalvarırım yapma çıkalım buradan Doğan!" Böyle bir şey ilk defa başına gelmişti. Daha önce sert duruşundan dolayı kimse böyle bir şey yapmaya cesaret edememişti. Şimdi değişen neydi? Aynı sert duruşu olan, kimsenin yaklaşmaya cesaret edemediği o kız değil miydi? Doğan belindeki ellerden tutarak kızı kendine doğru çekti ve öfkeyle fısıldadı.

 

"Bu şekilde buraya gelmenin hesabını buradan çıkınca soracağım sana!" Meyra yaşadığı şokun etkisinde hâlâ gözyaşı dökerken başını olumlu anlamda salladı. Altındaki adamın burnuna yumruğunu geçiren adam tekrar belindeki ellere uzandı ve kendisiyle birlikte Meyra'yı da kaldırdı. Sert adımlarla kalktığı masaya giden Doğan peşinden sürüklercesine çekiştiriyordu Meyra'yı. Sandalyede asılı olan ceketini aldı ve nişanlısının omuzlarına örterek onun gözyaşları ile ıslanan yüzüne bakarak öfkeyle tısladı.

 

"Neden el kadar gecelikle çıktın evden? Amacın beni katil etmek mi?" Meyra iri bakışlarını ürkekçe kırpıştırırken Doğan ellerini sinirle saçlarından geçirdi. "Sabrımı mı deniyorsun Meyra!?" İleride başında toplanan kalabalığın ortasında kanlar içinde yatan adama öfkeyle bakarak ona doğru bir daha hamle yapınca Meyra ,Doğan'ın bu hareketi ile panikle koluna yapıştı ve kendine öfkeyle dönen gözlere yalvarırcasına baktı.

 

"Doğan gidelim buradan ne olur! Hem ben sana bir şey oldu korkusuyla nasıl geldiğimi biliyormuyum? Evden nasıl çıktım haberin var mı?" Masumca kendisine bakan nişanlısını hızla kollarının arasına çekerekek sıkıca sarıldı. " Gidelim buradan Doğan,bu şekilde,herkesin içinde kendimi çıplak gibi hissediyorum." Adamın öfkeden elleri titrerken hafifçe geri çekildi ve çattığı kaşları ile Meyra'yı onayladı.Masaya hesabı bırakan adam nişanlısının elinden tuttu ve çıkışa doğru ilerledi.

 

Yolda ilerleyen araçta Doğan homurdanırken Meyra onun bu haline gözlerini devirmekle yetindi.

 

"Hayır ne demeye tepkisiz kalıyorsun? Ben bile dokuz besmele ile yanına yaklaşırken sen o adamın sana dokunmasına nasıl musade edersin?" Aracı kullanan kız bıkkınkıkla nefesini verdi ve yolcu koltuğundaki nişanlısıyla bir iki saniye göz teması kurmaya çalışarak konuştu.

 

"Bir yerlerime elletmeye meraklıymışım gibi konuşmayı kes! İlk defa tacize uğradım! Normal olarak ve şoka girmişim demek ki! Üstelik bu gecelikle gelmemin sebebi de sensin. Sen öyle konuşunca başına bir şey geldi, ya da bir haltlar karıştırıyorsun zannettim." Doğan'ın gözleri şüpheyle kısılırken içini yine aynı korku sarmıştı.

 

"Saçmalama ben seni seviyorum. Öyle bir şey değil bahsettiğim." Meyra kaşlarını çatıp şüpheyle Doğan'a baktı.

 

"Korkutuyorsun beni. Bir sorunmu var?" Aracı Doğan'ın evinin önünde parkeden kız bir cevap beklercesine adamın gözlerine baktı. Sıkıntıyla saçlarını karıştıran adam Meyra'nın gözlerine bakarak fısıldadı.

 

"Hadi evde konuşalım bunları. Hem ayılmam için sen bana bir kahve yaparsın,çünkü başım çatlıyor." Doğan'nın masum bakışları karşısında olumlu anlamda başını sallayan kız araçtan inerken Doğan engeline takıldı. Bileğini tutan adam arka koltuktaki ceketi alıp Meyra'ya uzattı.

 

"Biri daha elimde kalmadan şunu giy üzerine." Gözlerini deviren kız cekete uzanarak aldı ve kapıyı açarak araçtan indi.

 

"Canım sen böyle kıskançlıklara girip fevri hareketler yapınca,birilerine ağız burun demeden dalınca bize bir faydası olmuyor. Aksine cezan katlanıyor." Meyra'nın elini tutan adam binaya doğru çekiştirdi ve içeri girerek asansöre bindi. Sevdiği kızı kollarının arasına hapseden adam burnun ucuna bir öpücük bıraktı.

 

"Yemişim cezayı falan! Umrumda değil! Benim tek derdim sensin kızım niye anlamıyorsun? Ölüyorum senin için!" Meyra nişanlısının sözleri ile kıkırdarken ilk zamanlardaki didişmeleri geldi aklına. Nasıl da sinir olmuştu bu adama. Ama Doğan dediğini yapmış en sonunda kalbini çelmişti.

 

"Benim emrim altında olmak hoşuna gidiyorsa sıkıntı yok memur Bey." Doğan tek kaşını kaldırarak sinsice sırıttı.

 

"Zamanı gelince görevde,evde,hatta yatakta bile benim emrim altında olacaksın güzelim!" Kızın yanakları kızarırken tam itiraz etmek için ağzını açmıştıki Doğan'ın dudaklarını dudaklarında hissetmesi ve asansörün uyaran sesi ile ne yapacağını şaşırdı. Hızla kendini dışarı atınca Doğan'ın dudaklarından küçük bir kıkırtı koptu. Yüzündeki gülümseme ile başını sağa sola sallayan adam kapıya doğru ilerleyen kızın arkasından mırıldandı.

 

"Hiç pes etmeyeceksin değil mi?" Kapıya yaslanıp eliyle açması için işaret veren kızda kararlılıkla kaşlarını kaldırdı.

 

"Elbette." Kararlı bakışlarına şüphe kırıntıları yerleşirken gözlerini kısarak sordu.

 

"Yoksa sen pesmi ediyorsun?" Doğan,tek kolunu kapıya dayayarak nişanlısını kapıyla arasına sıkıştırdı ve çapkınca sırıtarak fısıldadı.

 

"Asla!"

 

Meyra'dan gözlerini ayırarak cebinden anahtarı çıkaran adam anahtar deliğini tutturamayınca homurdandı.

 

"Hay ben senin!" Onun anahtar deliği ile olan mücadelesine kıkırdayarak elindeki anahtarı aldı ve kapıyı açarak içeri girdi. Bakışlarını kapıda dikilmeye devam eden adama çevirince onun yüzünü buruşturduğunu fark etti ve kaşları endişe ile çatılırken sessizce fısıldadı.

 

"Aşkım iyi misin?" Doğan başını olumsuz anlamda sallayarak konuştu.

 

"Hayır! Galiba kusacağım!" Sözleri biter bitmez hızla içeri giren adam banyoya doğru koştu.

 

"Of! Doğan of! Ne vardı sanki bu kadar içecek?" Kapıyı kapatan kız ayakkabılarını çıkarırken söylenmelerine devam etti. "Zannedersin nişanlısı ben değilim Kerim. Arkadaşı evlendi diye adam içip komalık oldu resmen!" Başını olumsuz anlamda sallayan kız mutfağa geçerek kahvenin olduğu dolabı açınca gördüğü manzara karşısında bıkkınlıkla nişanlısına seslendi.

 

"Doğan ya o yardımcına bu mutfağa dokunmamasını söyle, yada kov! Bu ne canım benim düzenimi bozmak için inadına yapıyor sanki kadın!" Elindeki havluyla yüzünü kurulayan adam mutfak kapısından girerek Meyra'nın niye kızdığını anlamaya çalıştı.

 

"Yine ne oldu Meyriğim?" Hâlâ dolapları karıştırmaya devam eden kız Doğan'a dönmeden cevap verdi.

 

"Aşkım yardımcın yine her şeyin yerini değiştirmiş. Kahveyi bulamıyorum. Hayır inadınamı yapıyor acaba?" Bir kaç adımda nişanlısına yaklaşan adam Meyra'nın arkasına geçerek kolunun birini beline doladı ve başının üzerine öpücük bırakarak üst rafa uzandı.

 

"Kadınım olur mu hiç öyle şey?" Kahve kavonozunu tezgaha bırakarak sözlerine devam etti. "Al bak burada işte." Meyra bedenine temas eden bedenle vücudunu kor ateşlerin sardığını hissederken yavaşça Doğan'ın kolları arasında dönüp şirince sırıttı.

 

"Tamam. Sen şimdi biraz uzaklaş ben kahveni yapayım." Tek kaşını alayla kaldıran adam kollarındaki kızın boynuna sokularak küçük öpücükler bırakıp kulağına doğru ilerleyerek fısıldadı.

 

"İlk tanıştığımızdaki o cesur kıza ne oldu acaba sevgilim?" Meyra kuruyan dudaklarını dişleyerek kesik bir nefes çekti içine. Bu adam hiç uslanmayacak mıydı? Görmüyor muydu halini de onunla oynuyordu sürekli? Ciğerlerine dolan erkeksi kokuyla aldığı yarım nefese bile pişman olmuştu. Huzursuzca kıpırdanarak titrek bir sesle konuştu.

 

"Do...Doğan. Cezve nerede? Hadi yerini söyle de yapayım şu kahveyi." Adam kızın hızlanan nefesi ile biraz geri çekildi ve koyulaşmış gözlerle baktı iri gözlerine. Dudaklarına doğru yaklaşarak küçük bir öpücük bıraktı ve fazla uzaklaşmadan ellerini bedeninde gezdirip yandaki çekmecelerin üçüncüsünü açtı. Cezveyi mutfak tezgahına bırakan Doğan aynı yavaşlıkla ellerini Meyra'nın vücudunda gezdirerek geri doğruldu. Bakışları ile Cezveyi işaret eden adam boğuklaşmış bir ses tonuyla konuştu.

 

"Tezgahta güzelim." Doğan'nın dokunuşları ile Meyra'nın göğüs kafesi hızla inip kalkarken kendinin bile zor duyduğu bir şekilde fısıldadı.

 

"Doğan yap...ma. Lütfen." Ellerine eşlik eden dudaklarını kızın boynundan çekerek acı çekercesine konuştu.

 

"Lütfen ne Meyra? Ölüyorum ben. Her gün biraz daha eriyorum hasretinden görmüyor musun?" Doğan'ın acı çeken hali ile kalbi sıkışan kız yüzünü avuçları arasına alarak dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı. Her şeyin ilkiydi bu adam onun için. Acemi öpücüklerin,parmak uçlarını sızlatan dokunuşların,en önemlisi aşkın ilk haliydi Doğan. Onun acı çekmesine dayanamıyordu. Dolan gözleri aşkla parlıyordu kızın. Parmakları adamın yüzünün her karesini keşfe çıkarken çaresizce fısıldadı.

 

"Korkuyorum!" Doğan şaşkınlıkla bakarken Meyra gözünde biriken yaşlarla sözlerine devam etti. " Ben senden önce rahattım.Kalbim boştu,kafama takacağım bir şey yoktu,senin deyiminle erkek gibiydim. Aşk ve erkekler önemsizdi benim için." Doğan nişanlısının göz yaşlarını silerken fazla üstüne gittiği için pişman olmuştu. Tam ağzını açıp özür dileyeceği sırada Meyra tekrar konuştu. " Sonra sen geldin. Bir kalbim olduğunu onun sadece yaşamak için olmadığını öğrettin bana. Kafama vura,vura bir kadın olduğumu hissettirdin. Baharı getirdin,çiçeklendirdin. Sen bana ilklerimi yaşattın! Bende seni istiyorum. Yine bir ilki bana sen öğret istiyorum. Ama korkuyorum!" Doğan alnını Meyra'nın alnına dayayarak bir öpücük bıraktı ve yüzünü avuçları arasına alarak gözlerine suçluymuşcasına baktı.

 

"Özür dilerim! Fazla üzeri..." Dudaklarına kapanan parmaklarla sözleri yarım kalan adam Meyra'nın haline endişelenirken kız geri çekilerek tekrar konuştu.

 

"İlkim! Korkularım bana dokunmandan yana değil, benden bıkıp beni terketmenden korkuyorum. Her huysuzluğuma,her lanetliğime eyvallah dedin ama ya senin olduğum an boşa beklediğini düşün..." Dudaklarının üzerine kapanan yumuşaklıkla kalbinin titrediğini hissetti kız. Her zamankinden farklı öpüyordu Doğan sanki ceza vermek istercesine. Geri çekilerek bir çift kor halini almış gözlerle sevdiği kıza kalbini göstermek istercesine baktı.Meyra'nın elini tutup göğsüne götürerek üzerine bastırdı.

 

"Duyuyor musun? " Elinin altında hızla atan kalple dudaklarına bir gülümseme yayıldı kızın. Aynı kendi kalbi gibi atıyordu. Acelesi varmışta,yerinden fırlayacakmış gibi hızlı.Şaşkınlıkla fısıldadı.

 

"Doğan çok hızlı atıyor."

 

"Onbeş yaşımdan beri böyle atıyor bu kalp!" Meyra'nın gözleri şüphe ile kısılırken adam sözlerine devam etti. " Polis Koleji'nin ilk günü çarptığın çocuğun kalbi, o iri gözlerini gördüğü an böyle atmaya başladı ve bir daha eski düzenini tutmadı Meyrik!" Meyra'nın dudakları anladığı şeyle aralanırken Doğan onun bu haline gülümseyerek dudaklarından bir öpücük çaldı. " Şimdi söyle bana insan kalbini bırakınca nasıl yaşar? Ben seni bırakıp nereye giderim,nasıl nefes alırım,nasıl yaşarım?" Meyra'nın şaşkınca açılan iri gözlerine bakarak kararlılıkla konuştu. " Sen benimsin,bende senin. Seni bırakmam,sen istesende bırakamam." Dudaklarını Meyra'nın yüzünün her karesinde gezdiren adam korkusunu almak istercesine fısıldıyordu.

 

"Sen benimsin.Seni asla bırakmam! Ne olursa olsun bırakmam!" Doğan'ın acı çekercesine fısıldadığı sözlerle üzülen kızın aklı nişanlısının anlattığı geçmişteki küçük hikayede takılı kalmıştı. Doğan kendisini uzun yıllar önce gördüyse neden şimdiye kadar söylmemişti. Bu düşünceler aklını kurcalasada daha sonra sormayı bir köşeye not ederek, kollarını adamın boynuna sıkıca doladı.

 

"Seni çok seviyorum Doğan!" Belki de Doğan için o gece her şeyin başlagıcı bu söz olmuştu. Çünkü ilk defa Meyra'nın dudaklarından dökülüyordu bu itiraf. Kendisini sevdiğini bilsede inadından hiç söylememişti ona. Meyra ise yıllar önceye dayanan bir aşkın itirafı ile mutluluk sarhoşu olmuştu. Üç aylık süreç Doğan'ın çapkın tavırları onu bir anda üzerinden dünyanın yükü kalkmışcasına rahatlamıştı.

 

Gözlerine vuran rahatsız edici ışıkla yüzünü buruşturarak yastığını alıp başına kapamaya çalıştı. O an duyduğu kıkırtı ve sırtında gezinen sıcak dokunuşlarla gözleri faltaşı misali açıldı. Dokunuşlar ensesine doğru çıkarken omurilik kemiklerinin üzerine uygulanan baskılar ürpermesine neden oluyordu. Zihnini yokladı neler olabileceğine dair. Sonra aklına gelen şeyle gevşemeye çalıştı. Büyük ihtimal yine masaj yaptırırken uyumuş olmalıydı. Düşüncesi ile yüzündeki gülümseme büyürken kulağında hissettiği fısıltı ile hızla yattığı yerden doğruldu. Endişeyle etrafı tarayan bakışlarını, vücudunda hissettiği serinlikle kendisine çevirdi ve gördüğü manzara karşısında gözleri dolarken perişan bir şekilde fısıldadı.

 

"Olamaz!"

 

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM (:

 

 

Yitenumutlar

 

 

Loading...
0%