Yeni Üyelik
6.
Bölüm

B-S-M-6

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı : Volkan Konak - Keklik Gibi

 

Kulakları tırmalayan çığlıkla Doğan yüzünü buruşturarak ellerini kulaklarına kaparken bakışları başını öne eğmiş nişanlısını buldu ve şaşkınca fısıldadı.

 

"Niye bağırıyorsun öyle? Ödümü kopardın! Ayrıca olmayacak olan ne?" Meyra yavaşça başını kaldırdı ve yaşlarla parlayan gözlerini Doğan'ın yeşil bakışlarına odakladı. Nasıl yapabilmişti bunu? Peki kendisi nasıl izin vermişti bu raddeye gelmesine? Babasına verdiği söz aklına gelince kendine olan öfkesi ile Doğan'ın yüzüne sert bir tokat attı.

 

Meyra'nın ıslak gözleri ve attığı tokatla şok olan adam onun pişman olduğunu düşününce içinde bir yerlerin parçalandığını hissetti.Fakat Meyra nişanlısının ne hissettiğinin farkında değildi o an.

 

"Nasıl yaptık bunu? Nasıl izin verdim sana? Neden mani olmadın ha neden!?" Nişanlısının gözyaşları içinde bağırarak söylediği sözlerden ziyade Doğan buruk bir gülümseme ile konuştu.

 

"Beni sevdiğini sanıyordum? Bir birini seven iki insanın birlikte olmasından doğal ne var?" Kırılmış bakışlarını Meyra'nın yüzünde gezdirerek fısıltıyla sözlerine devam etti. "Pişman olacağını bilseydim sana dokunmazdım Meyra." Tanıştıkları günden beri ilk defa ismiyle hitap etmişti Doğan.Meyra korkusu ve karmakarışık olan akkıyla ne yapacağını bilemeyerek baktı yanındaki adama.İşittiği sözler ile boğazına bir yumru oturunca onu kırdığını anlayan kız sertçe yutkundu ve başını elleri arasına alan nişanlısına pişmanlıkla bakarak fısıldadı.

 

"Seni öldürürüm Doğan! Yemin ederim öldürürüm!" Doğan sevdiği kadına pişmanlıkla bakarken kız sözlerine devam etti. " Seni sevdiğimi anlamayacak kadar aptal mısın? Evet pişmanım! Hem de ölesiye." Sözlerinden sonra Doğan'ın yüzünün gerildiğini gören Meyra hızla sözlerine devam etti. "Ama senin olduğum için değil,babama verdiğim sözü tutamadığım için pişmanım!" Doğan'ın gerilen bedeni işittikleri ile gevşerken Meyra'yı yüzünü avuçları arasına aldı ve alnına derin bir öpücük bıraktı. Gözlerindeki yaşları silerken yenilerinin gelmesi onun daha çok gerilmesine neden oluyordu.

 

"Ne söz verdin Baba'na? Bu kadar üzülmenin,pişman olmanın sebebi ne?" Meyra hıçkırıklarının arasında konuşmaya çalışsada başarılı olamamıştı. Onun ağlamaktan sarsılan bedeni ve döktüğü göz yaşları ile içi parçalanan Doğan sırtını yatağın başlığına dayayarak kollarının arasına çekti nişanlısını. Göğsüne sokulan kız,babasının sözlerini hatırlayınca derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.

 

"Bir gün görevden döndüğünde perişan haldeydi. Annem ne olduğunu sorduğunda o gün yaşadığı olayı güçlükle anlattı. Bir adamın kızı sevgilisi ile birlikte olmuş. Sevgilisi onu terketmiş ama kız hamileymiş. Her şey ortaya çıktığında, laflar,sözler de almış başını yürümüş. Babası kızını kabul etmiş ama insan içine çıkamayacak duruma gelmiş çıkan dedikodulardan dolayı. Bunu farkeden kız da babasına yaşattıklarına dayanamayarak canına kıymış. Babam olay yerinde adamın ve kızının hikayesini dinleyince eve kendini zor atmış." Başını kaldırarak sevdiği adamın gözlerine baktı. " Bize çok düşkün Doğan. O gün söz verdirdi bütün çocuklarına. Sevgilimiz de olsa,nişanlımız da olsa,onun evinden üzerimizde gelinlikle çıkacağımız güne kadar kimseyle birlikte olmamamız için söz verdirdi. Dünya hali kimin başına ne gelir bilinmez arkanızda kalanları zor durumda bırakmayın diyerek oğullarına bile söz verdirdi babam! Ben şimdi nasıl bakarım babamın yüzüne?" Doğan nişanlısının yüzüne küçük öpücükler bırakırken bir taraftanda fısıldıyordu.

 

"Biz evleneceğiz Meyrik. Ben seni asla bırakmam!" Meyra akan gözyaşlarını silerek başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Anlamıyorsun! Ben kendim, yaptığım hatayı affedemezken babam en çok bana güvenirken, ben nasıl yaptım böyle bir şeyi?" Meyra'nın perişan hali ile ne yapacağını bilemeyen Doğan çaresizce konuştu.

 

"Baban da aşık bir adam güzelim anlayacaktır bizi." Meyra'nın gözleri korkuyla açılırken başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Sakın Doğan! Babam kesinlikle öğrenmemeli. Aşık olmak onun için geçerli bir sebep değil." Doğan nişanlısının yüzüne şaşkınca bakarken Meyra gözyaşları içinde burukça gülümsedi. " Babam ve annem bir birlerini çok sevmelerine rağmen, evlendikten çok uzun bir süre sonra birlikte olmuşlar. Sence benim babam aşığız kelimesini kabul eder mi?" Doğan, Meyra'nın sözleri ile daha çok şaşırsa da ailesinin mahremine saygı göstererek fazla irdelemedi. Yüzüne takındığı gülümseme ile Meyra'nın yanaklarını okşayarak aklına gelen ilk şeyi söyledi.

 

"Hemen evlenelim o zaman. Düğünü öne çekelim bir an önce." Meyra çaresizlikle omuzlarını düşürerek tekrar Doğan'ın göğsüne sokuldu.

 

"O zaman da şüphelenir. Daha düğün mevzusu geçmemişken birden,bire biz düğüne karar verdik diye karşısına çıkamayız." Mehmet komisere bir şey ters geldiğin de ne kadar şüpheci olduğunu kendisi çok iyi biliyordu Doğan. Kızını verirken bir suçluyu araştırır gibi araştırmıştı kendisini. Allah'tan bazı şeyleri atlamıştı yoksa değil Meyra'yı ona vermek ülkenin sınırları dışına sürerdi. Gerçi hala başındaki dertten kurtulmuş değildi. Bu yüzden bir an önce bu düğün meselesini ve sakladığı sırrı anlatsa iyi olurdu. Yoksa amiri ondan önce sırrını bulursa sonu hiç iyi olmazdı. Göğsündeki hareketlenmeyle düşüncelerinden sıyrılan adam Meyra'nın kıyafetine uzanma eylemi ile karşılaşınca onun kendini gizleme yöntemine kıkırdayarak söylendi.

 

"Kadınım, saatler önce vücudunun her yerini ezberledim zaten. Bu kendini saklama çabaların neden acaba?" Meyra, Doğan'ın ilk defa kendine Kadınım demesi ile utanmıştı. Daha önce bir çok kez söylemişti ama bu defa durum farklıydı. Dün gece yaşananlar film şeridi gibi gözünün önünden geçerken suçlu olanın nişanlısı değil kendisi olduğunu hatırlaması ile daha da kızardı. Onun utandığını anlayan Doğan,eğilerek baş ucundaki çekmeceyi açtı ve bir boxer alarak geri kapattı. Meyra'nın irileşen bakışlarını görünce çapkınca göz kırpıp çarşafın altından iç çamaşırını giydi.

 

"Sana banyo yaptırmamı ister misin?" İyice büyüyen gözleri ve utançtan kırmızının en koyu halini alan yüzüyle,kız olumsuz anlamda başını iki yana salladı. Onun bu hali ile kahkaha atan adam burnununa ufak bir öpücük kondurarak tekrar konuştu. "Peki ben kahvaltıyı hazırlayayım sende bu arada duşunu alırsın." Tam kalkmak için hareket lenmiştiki aklına gelen şeyle tekrar nişanlısına döndü.

 

"Altımda sadece iç çamaşırım var. Eğer seni rahatsız edecekse ben odadan çıkana kadar gözlerini kapaya bilirsin." Nişanlısının anlayışı karşısında şok olan kız aklından geçenleri hiç düşünmeden pat diye söyledi.

 

"Böyle durumlar da diziler de ve kitaplar da erkek kızla dalga geçerdi." Pembe yanakları ve iri gözleri ile nişanlısı şaşkınca kendisine bakarken Doğan elini uzatarak Meyra'nın yanağını okşadı.

 

"Ben öyle biri değilim güzelim. Birlikte olsakta senin bir mahremin var ve utanman gayet doğal. Ayrıca utanmanda benim onurlanacağım bir davranış." Meyra bakışlarını nişanlısının yüzünde şüpheyle gezdirdi.

 

"Utanmam seni niye onurlandırıyor anlamadım?" Bakışlarını kısıp şüpheli bir şekilde kendisine bakan kadına çapkınca gülümsedi.

 

"Şöyle ki bebeğim; Seninle nişanlıyız,bir birimizi seviyoruz ve birlikte olsak bile sen arsız ve şehvet düşkünü bir kadın gibi beni süzmek yerine benden utanıyorsun. Bu senin masumluğunun simgesi." Meyra'nın kaşları şaşkınlıkla havaya kalkarken Doğan gözleri ile yatağı işaret ederek sözlerine devam etti. " Dün geceden kalma o leke ve sana ilk dokunan erkek olmak,senin ilklerinin sahibi olan adamdan bile utanman, senin bu tutumun beni,sen farkında olmasan da,senin adına gururlanmamı,onurlanmamı sağlıyor. Sen bana değil kemdine saygı duyuyorsun Meyra. Benim için önemli olan da bir kadının bir erkekten ziya de önce kendine saygı duyması." Sevdiği kadının alnına uzun bir öpücük bırakıp geri çekilerek gözlerine aşkla baktı. " Sen beni onurlandırırken ben nasıl senin bu masum halinle dalga geçerek seni kırarım." Meyra biraz önceki üzüntüsünün aksine Doğan'ın ince düşünceleri ve tavırları karşısında mutlulukla gülümsedi. İçini saran mutlulukla sevdiği adamın dudaklarına uzanarak masum bir öpücük bıraktı.

 

"Seni çok seviyorum." Doğan'ın yana doğru kıvrılan dudakları ile ellerini yüzüne kapadı ve boğuk bir sesle konuştu. " Hadi sen çık odadan bende duşumu alayım artık. Yoksa işe geç kalacağız." Küçük bir kahkaha ile kapıya doğru ilerleyen adam kapıyı kapamadan önce tekrar konuştu.

 

"On beş dakikaya kahvaltı hazır olur. Acele etsen iyi olur Meyrik." Meyra başını sallayarak onu onayladı ve işittiği kapı sesiyle parmaklarını aralayarak odayı inceledi. Doğan'ı göremeyince hızla odanın içindeki banyoya doğru koştu.

 

Doğan duşunu alıp kahvaltıyı hazırla dığında Meyra'dan hâlâ ses yoktu. Masaya doğradığı domates ve salatalığı koyarken aklına gelen şeyle alnına vurdu. Salona doğru ilerleyip konsolun çekmecesini açtı ve not kağıdı ve kalemi alarak yazmaya başladı.

 

Duşunu alan kız dün gece giydiği geceliği tekrar giyerken bu halde buradan nasıl çıkacağını düşünüyordu. İçeriye geçerek mutfağa yöneldi. Evdeki sessizlik onu huzursuz ederken merakla mutfağa doğru seslendi.

 

"Canım!" Ses çıkmayınca mutfağa geçen kadın hazır masayı görünce hızla ilerledi ve kahvaltılıklar da açlıkla gözlerini gezdirdi. Tabağın üzerindeki not kağıdını görünce merakla uzandı ve aldığı kağıdı okumaya başladı.

 

"Ekmek almaya gidiyorum birazdan gelirim. " Yüzünde oluşan gülümseme ile kağıdı masaya bırakan kız ocağa ileleyerek üzerinde kaynamakta olan çayın altını kıstı ve bir fincan doldurarak pencereye doğru ilerledi. Bakışlarını dışarı çevirirken hala aklında babasına verdiği söz vardı. Üzüntüyle gözleri dolarken Doğan'ın sözlerine hak verdi. Bir an önce evlenseler iyi olacaktı. Bakışları elinde poşetlerle ve aceleyle binaya giren Doğan'a takılınca yüzünde büyük bir gülümseme oluştu. Fincanı masaya doğru bırakarak hızla kapıya koştu. Anahtar sesini duyunca Doğan'a fırsat vermeden kapıyı açıp boynuna atladı ve ağlamaklı bir ses tonuyla konuştu.

 

"Beni terkettin sandım! Nerdeydin sen?" Doğan,nişanlısının ağlamaklı sesi ve sözleri ile şok olurken poşetleri elinden bırakarak hızla Meyra'nın beline kollarını doladı ve telaşla konuştu.

 

"Sana giyecek bir şeyler ve taze ekmek almaya gitmiştim." Boynunda ki kollar iyice sıkılaşırken Doğan onun üzülmesine dayanamayarak panikle sözlerine devam etti. " Not bıraktım masaya görmedin mi? Özür dilerim,öyle düşüneceğin aklıma bile gelmedi." Meyra, içindeki gülme isteğini bastırmak için Doğan'ın boynuna bastırdı dudaklarını. Adam onun bu hareketi ile daha da panikleyerek gönlünü almak istercesine tekrar konuştu. " Meyriğim ben seni hiç bırakırmıyım? Aklın kesiyor mu hiç böyle bir şeyi?" Onu daha fazla üzmek istemeyen Meyra başını en sevdiği yerden kaldırarak Doğan'ın yüzünü avuçları arasına aldı ve kıkırdayarak baktı.

 

"Şaka yaptım.Bu kadar panik yapma." Doğan'ın gerilen vücudu işittikleri ile rahatlarken,yeşil gözlerine yerleşen ürkütücü bakışlarla Meyra geriye doğru bir adım atıp ürkek bir şekilde fısıldadı.

 

"Sadece şakaydı ilkim." Parmağının ucuyla küçük işareti yaparken Doğan ellerini beline atarak öfkeyle soludu. " Vallahi minicik bir şakaydı Doğan." Üzerine doğru gelen adamla korkudan dudaklarını ısıran kız ani bir hareketle içeri doğru kaçtı. Doğan da arkasından hareketlenirken sahte bir öfkeyle kükredi.

 

"Böyle şakamı olur? Senin üzülmene dayanamadığımı biliyorsun." Koltuğun arkasına geçen kız iri gözlerini kırpıştırarak nefes,nefese konuştu.

 

"Vallahi bir daha yapmayacağım.Söz yapmayacağım." Doğan bakışlarını kısarak karşısındaki kıza ve aralarındaki koltuğa baktı. Meyra'nın büzdüğü dudakları ve gözlere şenlik göğüs dekoltesi ile kendine hakim olmaya çalışan adam ani bir hareketle koktuğun üzerinden atladı ve Meyra'nın kaçmasına fırsat vermeden kollarının arasına çekti.

 

"Bir daha böyle bir şey yaparsan bende kendime verdiğim sözü tutmam haberin olsun." Meyra geri çekilerek nefes,nefese aralanmış dudakları ile Doğan'a baktı.

 

"Neymiş o söz?" Kızın aralanan dudaklarına uzun bir öpücük bırakarak zorlukla çekilen Doğan boğuklaşan sesiyle fısıldadı.

 

"Beyaz gelinliğinle babanın evinden alacağım güne kadar bir daha seninle birlikte olmamak." Meyra'nın gözleri dolarken Doğan kendisini yanlış anlamasından korkarak açıklamaya çalıştı.

 

"Sen böyle üzülünce ben seni sarıp,sarmalamak koynuma saklamak istiyorum. Böyle olunca kendimi de tutamıyorum. O zaman sen üzülme ki ben sözümü tutayım değil mi güzelim." Meyra Doğan'nın bu ince tavırları karşısında dolan gözleri ile başını sallayınca adam elinden tutarak mutfağa doğru çekiştirdi.

 

"Hem bu senin için de iyi olur. Benim sana dokunmamam, senin babana karşı daha rahat hareket etmeni sağlıyacaktır." Mutfağa girince Meyra'yı çektiği sandalye ye oturttu ve çayları doldururken sözlerine devam etti. " Ama ben düğün mevzusunu babanla konuşmakta kararlıyım haberin olsun. Eve geldiğim de biraz önce karşıladığın gibi karşılanmak istiyorum artık." Doğan'ın sözleri ile Meyra kıkırdayarak konuştu.

 

" İkimizin de aynı anda eve giremeyeceğimizi düşünürsek bu isteğin çok zor gibi görünüyor aşkım." Fincanına uzanarak çayından bir yudum alan kadın nişanlısına üzgünce baktı.

 

"Hemen bebek yaparsak bence hiçte zor bir ihtimal değil." Doğan'ın sözleri ile ağzındaki çayı puskurtan kız öksürük krizine girerken içine düşen korkuyla nişanlısının gözlerine baktı.

~~~~~''~~~~~~~~~~~~

Öfkeyle kapıyı kapatan abisine baktı genç adam. Neyi vardı bunun? Yeni damadın yüzünde güller açmaz mıydı? Oysa abisi bir deli tufan misali önüne çıkanı ezip geçecek gibi bakıyordu. Gözleri merakla kısılırken abisinin omzuna elini koyarak muzipçe konuştu.

 

"Ooo! Çiçeği burnunda damat bey,hayırdır gece geminin çapasını atamamışsın galiba?" Neyin var dercesine göz kırptı. Omzundaki eli sertçe iten Kerim kardeşinin alaylı tavrı karşısında öfkeyle tısladı.

 

"Yürü git işine Dağhan! Bütün öfkemi senden çıkarmayayım şimdi!" Gitmek için hareketlenen abisinin koluna yapışan genç adam endişeyle yüzüne baktı.

 

"Ne oluyor abi? Bir şey mi oldu? Ne bu halin?" Dudaklarını sinirle ısıran Kerim kolunu sertçe kardeşinin elinden kurtardı.

 

"Oldu! Hayatımın içine kendim sıçtım Dağhan! Düşmanımın kızıyla evlendim!" Dağhan'ın kaşları çatılırken mavi gözlerini kardeşinin yüzünde sinirle gezdirdi. " Ne oldu? Derdim seni pek açmadı galiba? Başın göğe ermediğine göre?" Tek kaşını ima ile kaldıran genç adam abisininki ile aynı renk olan gözlerini yeni odalarının kapısına çevirerek işaret etti.

 

"Anlaşılan yengemle aynı odada kalmaya bile tahammül edemiyorsun?" Alaylı bakışları yerini öfkeye bırakırken işaret parmağını kaldırarak abisinin göğsüne vurdu ve dişlerini sıkarak sözlerine devam etti. "O kızın hiç bir suçu yoktu! Senin saçma intikam meselen bir hayatı kararttı. Ayrıca bu yaptığın şey için kimse seni zorlamadı." Kardeşinin mavi bakışların da ki hayal kırıklığı Kerim'i iyice öfkelendirirken Dağhan sözlerine devam etti. "Sen nasıl bir insan oldun abi? Yengemin acısı bütün evi inletirken nasıl duymazlıktan gele bilirsin? Bir de hiç bir şey yokmuş gibi onu suçluyorsun!" Kardeşinin yakasına hırsla yapışan Kerim ateş saçan bakışlarını aynı renk gözlere çevirdi.

 

"Karışma Dağhan! Benim evliliğime de,yaptığım işlere de karışma!" Kardeşinin karısına olan ilgisi damarlarındaki kanı ateşlerken,Dağhan'ı iterek işaret parmağını tehdit edercesine salladı. " Yengenle benim aramdaki mesele beni ilgilendirir. Acısı da, kahrı da beni ilgilendirir. Sakın bir daha karışayım deme!" Gömleğinin yakalarını düzelten adam bakışlarını abisinin arkasındaki kadına çevirerek umursamaz bir tavırla abisini cevapladı.

 

"Benim ne yapacağım da seni ilgilendirmez!" Arya tartışan ikliyi umursamayarak tekrar odasına girecekken Dağhan'ın sesi ile yavaşça yüzünü ona çevirdi. Genç adam yüzüne talkındığı şirin bir gülümsemeyle Arya'ya doğru ilerlerken Kerim yumruklarını sıkarak ikiliyi izlemeye başladı.

 

"Yengem. Sabah, sabah kulaklarımızın pasını sildin vallahi." Kendisine boş gözlerle bakan kadına acıyarak baktı. "Hadi hazırlan da kahvaltıya in. Birazdan herkes iner. Bu evin kuralı yemek saatlerinde herkes masada olmalı." Arya karşısındaki adamın sözleri ile üzerindekilere bakınca,utanarak sabahlığının yakasını kapatmaya çalıştı. Bakışları kocasına dönünce onun kendisine öfkeyle baktığını farkederek karşısındaki adamı başını sallayarak onayladı. Dağhan,eve girerken işittiği içli ses ile anlamıştı abisinin emeline ulaştığını. Şimdi karşısında gördüğü kanı çekilmiş gibi gezen kadınla bunu daha iyi anlıyordu. Düğün gününe kadar abisini Arya'ya gerçekten aşık zannediyordu ama Babaannesi ile tartışmalarını duyunca abisinin amacını o gün anlamıştı ve ne yazık ki duyduğunda artık çok geçti. Cıvıl,cıvıl bir kızı bir gecede nasıl bu hale getire bilmişti? İçinde vicdan namına hiçmi bir şey yoktu bu adamın? Arya odaya girerken abisi de arkasından girmek için yeltenmiştiki Dağhan koluna yapıştı.

 

"Babaannem çalışma odasında seni bekliyor." Kardeşinin sözlerini umursamayan adam kolunu kurtararak tekrar odaya girmeye yeltenince Dağhan ısrarla bir kez daha konuştu. " Kahvaltıdan önce konuşmak istiyormuş abi! Hemen gelsin dedi." Kerim bıkkın bir nefes alırken başını olumlu anlamda salladı ve kardeşini uyarırcasına konuştu.

 

"Uzak dur! Karışmam Dağhan!" Tehdit dolu bakışlarını Dağhan'ın gözlerinden çekerek sert adımlarla merdivenlere yöneldi ve hızla indi.

 

Çalışma odasının kapısına gelince derin bir nefes alarak kapıyı açıp içeri girdi ve çalışma masasının arkasında oturan Babaannesini görmesi ile ona doğru ilerledi. Yaşlı kadın torununu baştan aşağı süzerken önünde eğilmesi ile elini uzattı ve elini öpen Kerim'in başını sıvazlayarak oturması için bastonuyla karşısındaki koltuğu işaret etti.

 

"Gelinin nesi var?" Babaannesinin açık sözlülüğü karşısında afallayan Kerim,yüzüne alaylı bir tebessüm yerleştirerek yaşlı kadına baktı ve omuzlarını silkerek konuştu.

 

"Gerdek gecesi beklediği gibi geçmedi anlaşılan. İstediğini veremedim gelinine neneciğim." Kadının mavi gözleri öfkeyle parlarken elindeki bastonu kaldırarak torununun bacaklarına sertçe indirdi.

 

"Densiz! Nenene dediğin laflara bak!" Kerim canının yanması ile bacağını ovuştururken yaşlı kadın hafif öne doğru eğilip,elindeki bastonu sallayarak sorgularca tekrar konuştu.

 

"Bu bastonu o kot kafana yemek istemiyorsan,şimdi de bana bakayım gelinin neyi var? İlk günden yüzünde güller açıp evi şenlendireceği zaman, o kara kız ne demeye yaslara büründü?" Kerim Babannesinin sözleri ile gözlerini devirdi. Galiba bu gün kendi ve Arya dışında herkes mutluydu. Düşüncelerinin aksine yüzüne umursamaz bir tavır takınarak omuzlarını silkti.

 

"Her şeyi anlattım." Kadının kaşları an be an çatılırken duyduklarına inanamıyormuş gibi üzüntüyle fısıldadı.

 

"Ne yaptım dedin?" Babaannesinin sorusu ve ses tonunun üzgün tınısı ile Kerim bakışlarını kaçırdı. Bu gün herkes üstüne gelmek zorunda mıydı? Niye kimse onu da anlamaya çalışmıyordu? İçinde büyüyen yangını kimse görmüyor muydu? Düşünceleri onu daha çok gererken oturduğu sandalyeden kalkarak kollarını iki yana açtı ve öfkeyle bağırdı.

 

"Her şeyi anlattım. Babamın ölümünden Yunus Toralı'nın sorumlu olduğunu biliyor! Bu evliliğin,intikam için babasını bitirmek için planladığım bir oyun olduğunu biliyor!" Yaşlı kadın işittikleri ile şok olmuştu. Tamam torununun ne haltlar karıştırdığını biliyordu ama bir kıza,en mutlu gecesinde sevdiği adamın ve her şeyin yalan olduğunu söyleyecek kadar torununun zalim olduğunu bilmiyordu. Kızın biraz önceki feryadı kulaklarında yankılanınca oturduğu yerden bastonuna dayanarak kalktı ve torununun karşısına dikilerek kesin bir dille konuştu.

 

"O kız hemen bu evden gidecek Kerim! Ne yaptıysam sana engel olamadım ama Arya bu evden gidecek. Ona daha fazla acı çektirmene izin vermem! Arıkan'lara yakışmaz bu!" Kerim öfkeyle ellerini yüzünde gezdirdi ve alayla Babaanesinin gözlerine baktı.

 

"O benim karım! Ben istemedikten sonra onu bu evden sen bile yollayamazsın!"

 

Merdivenlerden inerken kapalı kapının arkasından yükselen sesler dikkatini çekti kızın. Kerim'in o benim karım diye bağırması Arya'nın ayaklarının odaya doğru yönelmesine neden olmuştu. Kapıya yaklaşarak kararsızca koluna uzandığı anda içeriden Melek Hanım'ın sesini duyması bir oldu.

 

"Sana o kız bu evden gidecek dedim! O kıza benim çatım altında ezi.."

 

İşittikleri ile Arya'nın gözleri dolarken bu evde kendisini acı dolu günlerin beklediğine bir kez daha emin olmuştu. Demek ki kimse onu istemiyor,herkes düşman gözüyle bakıyordu. Ama pes etmeyecek babası için her eziyete katlanacaktı. Çünkü o Yunus Toralı'nın kızıydı. Omuzlarını dikleştirdi ve derin bir nefes alarak kapıyı açtı. İçeriye giren kız kendisine şaşkınca bakan ikiliye doğru yaklaşarak yaşlı kadının gözlerine baktı.

 

"Konuştuklarınıza istemeden kulak misafiri oldum." Babaannesinin kaşları çatılırken,Kerim onun böyle bir saygısızlığa sessiz kalmayacağını ve karısını kıracağını bilerek Arya'ya yaklaştı ve kolunu sertçe tutarak tısladı.

 

"Ne yaptığını zannediyorsun sen?" Kocasına ters bakışlar atan kız kolunu sertçe kurtararak yaşlı kadının önüne dikildi.

 

"Kerim haklı o istediği sürece onun yanında kalacağım." Kadının kaşları şaşkınca havaya kalkarken Kerim de babaannesi ile aynı şaşkınlığı yaşıyordu. Ellerini siyah kotunun cebine koyarak karısını izlemeye devam etti. " Beni istemediğinizi biliyorum. Ben de ne torununuzu ne ailenizi istiyorum ama burada kalmaya mecburum." Karısının kendisini istemeyişi ve bunu açık bir dille babaannesine de belirtmesi Kerim'in vücudunun öfkeyle gerilmesine neden olmuştu. Yaşlı kadın Arya'yı baştan aşağı süzerek başını salladı ve sakince konuştu.

 

"Senin hiç bir mecburiyetin yok.Bu evden şimdi gide bilirsin." Arya'nın bakışları kocasını bulurken onun konuşmak için dudaklarının aralandığını gördü ve ona konuşma fırsatı tanımadan gözlerindeki kararlılıkla bakışlarını yaşlı kadına çevirerek cevap verdi.

 

"Oyununuza ayak uydurmayacağım! Sizin en başından beri yapmaya çalıştığınız şeyi yapıp babamın yüzünü yere eğdirmeyeceğim! Onu yıkmanıza izin vermeyeceğim!" Yaşlı kadın karşısındaki kızın,yaşadıklarına rağmen dik duruşu ve babasına olan düşkünlüğüne hayranlıkla bakarken Kerim ikli arasındaki gerginliğe müdahale etmek için uyarırcasına karısına seslendi.

 

"Arya!" Biliyorduki babaannesi kendisine karşı gelinmesinden hoşlanmazdı ve karısı böyle konuşmaya devam ederse babaannesi ona diş bilemeye başlayacaktı. Yaşlı kadın torununun konuşmalarına müdahale etmesinden hoşlanmayarak ters bakışlarını ona çevirdi ve kesin bir dille uyardı.

 

"Sen karışma!" Kerim yerinde huzursuzca kıpırdanarak elini saçlarına daldırdı. Ne yapacağını karısı ve babaannesine nasıl müdehale edeceğini bilemiyordu. Yaşlı kadın yüzüne takındığı gülümseme ile bakışlarını Arya'ya çevirerdi ve tek kaşını havaya kaldırdı.

 

" Demek gitmek istemiyorsun?" Aslında şu an içinde bulunduğu kabustan arkasına bakmadan kaçıp kurtulmak istiyordu kız. Fakat babasını düşününce katlanmak zorunda olduğu kocası ve ona verdiği söz aklına geliyordu. İşte o zaman Allah'a, tüm bu yaşadıklarına ve kocasına, dayanma gücü vermesi için yalvarıyordu. Boğazına düğümlenen yumru ile dudaklarını ısırıp acıyla başını salladı.

 

"Evet!" Yaşlı kadın onun ne kadar zorlandığını göre biliyordu. Arya'nın haline içi parçalansada,torununun buz tutmuş yüreğine baharı getirebilecek tek kadının karşısında durduğunu fark edince bakışlarını kısarak tekrar konuştu.

 

"Yani sen diyorsun ki,bastonu ile Kerim'i göstererek sözlerine devam etti. Bu adam bana ne yaşatırsa yaşatsın,ben bu evde eziyetlere,cefalara da maruz kalsam bu evden gitmeyeceğim.Öyle mi?" Arya dolan gözleri ile başını sallarken kadının yüzü ciddi bir hal aldı ve bastonunu sertçe yere vurdu. "O zaman kendine gel gelin! Sana verdiğim fırsatı elinin tersiyle itiyorsan, Arıkan'lara gerçek bir gelin olmaya kendini hazırla!" Arya yaşlı kadının ne demek istediğini anlamayınca kaşları hızla çatıldı.

 

"Anlamadım! Ben zaten bu lanet aileye gelin olarak gelmedim mi? Ne demek istiyorsunuz?" Melek Hanım, yüzüne takındığı alaylı gülümseme ile kapıya doğru yavaşça ilerlerken bakışlarını torununun gergin yüzüne odakladı.

 

"Arıkan'ların gerçek gelini olabilmen için kucağıma bir torun vermen lazım! İşte o zaman ben sana bu kız gerçekten Yunus Toralı'nın kızı derim!" Melek hanımın sözleri ile Arya donup kalırken Kerim babaannesine şaşkınlıkla baktı. Bu yaşlı kurt Arya'nın Yunus Toralı'nın gerçek kızı olmadığını biliyor muydu? Babaannesi odanın kapısını sertçe çarparak çıkarken Arya sıçrayarak kendine gelmiş,Kerim ise farkkettiği ayrıntı ile okkalı bir küfür etmişti. Babaannesi Arya'nın,Yunus Toralı'nın kızı olmadığını biliyordu ama kendisine söylememişti. Peki intikam alacağını bile bile böyle bir ayrıntıyı neden saklamıştı kendisinden? Kendi bu ayrıntıyı son anda öğrenmişken,babaanesi böyle önemli bir şeyi ondan saklayarak ne yapmaya çalışmıştı? Amacı neydi!? İçi öfkeyle kavrulurken içten içe babaannesine kızdı. İşler daha fazla karışmadan bu oyunun son bulması için dua etmeye başlamıştı. Düşüncelerinden karısının korkudan titreyen sesi ile sıyrıldı.

 

"Kerim böyle bir şey olmayacağını söyle! Bu kadar cani olamazsınız! Şaka yapıyor de yalvarırım!" Bakışlarını karısının panik olmuş yüzüne çevirerek sertçe baktı.

 

"Ne bekliyordun? Sana anlatmaya çalıştım." Arya dolan gözlerini kırpıştırarak kocasına tiksinircesine baktı.

 

"Babam dan almak istediğin intikamı engellemek için yanın da kalmış olmam, sizin gibi aşağılık bir aileye torun vereceğim anlamına gelmez." Öfkeyle yumruklarını sıkan adam çalışma masasına doğru ilerleyerek sandalyesine oturdu ve alaylı bakışlarını karısına çevirdi.

 

"Senin bebek yapmaman benim de işime gelir güzelim." Arya kocasının alaylı sözleri ile yüzünü buruşturarak arkasını döndü ve kapıya doğru ilerledi.

 

"Böylelikle vazgeçtiğim intikamı babana yaşattığın acı ile sen alırsın?" İşittikleri ile adımları kesilen kız yavaşça kocasına doğru döndü ve kıstığı bakışları ile şüpheyle süzdü. Ne yani şimdide bebeklemi tehdit ediyordu kendisini?Böyle bir şeyi nasıl yapardı? Ya da böyle bir şey yapacağını nasıl düşünürdü? Her şeyi geçmişti insan kendi bebeğini intikam için kullanır mıydı? Masaya doğru yaklaştı ve ellerini sert zemine dayayarak kocasına doğru eğildi.

 

"Şimdi de beni bebekle mi tehdit ediyorsun?" Kerim sandalyesine yaslanarak karısının kendisine doğru eğilince dekoltesinden gözüken göğüslerine çevirdi bakışlarını. Sertçe yutkunan adam bakışlarını güçlükle karısına çevirip cevap verdi.

 

"Seni tehdit etmiyorum! Senden bebek falan da istediğim yok!" Sözlerinden sonra bakışları tekrar Arya'nın dekoltesine kayınca, kocasının bakışlarının yönünü farkeden kız elbisesinin açık bıraktığı düğmelerini ilikledi. Onun bu hareketi Kerim'in gülümsemesine sebep olmuştu. İliklemesi hoşuna gitmişti çünkü karısının göze çarpan göğüslerini başka birinin görmesini istemiyordu. Boğazını temizleyerek sözlerine devam etti.

 

"Babaanne'mi duydun. En fazla üç ay sonra bir bebek haberi almak isteyecektir. Sen bu bebeği veremeyeceğine göre ikinci bir gelin arayışına başlayacak ve bulacakta." Kocasının sözleri kalbinin sıkışmasına neden olsada umursamaz görünmeye çalışarak dişlerini sıkıp onu dinlemeye devam etti. Karısının gerilen yüzü ve dişlerini sıkmasından dolayı kasılan çenesi Kerim'in hoşuna giderken sözlerine devam etti. " Baban tüm bu olanları kabul etmeyecek ve seni geri isteyecektir. Ama benim sevgili karım evine geri dönemez çünkü dönerse babasının başına gelecekleri biliyor." Arya kocasının ne demek istediğini anlayınca ona tiksinerek baktı. Hissettiği kesif acı gözlerinin yaşarmasına sebep olurken Kerim tekrar konuştu. " Sen evine dönmeyince ve üzerine gelecek kumayı kabul edince Baban ne hale gelir hiç düşündün mü? Tam da benim düşürmek istediğim duruma düşer. Ama benim sevgili karım babasına kıyamaz ve benim aşağılık aileme bir veliaht verir değil mi?" Dolan gözlerinden yaşlar dökülürken, Arya elini kaldırarak kocasına tokat atmaya çalıştı fakat Kerim elini havada yakalayarak karısına öfkeyle baktı. Elini sertçe kocasından kurtaran kadın masaya vurararak konuştu.

 

"Beni buna zorlayamazsın Kerim! Lütfen bu kadar kötü olma! Ben senden bir bebek ..." Kız ağzından kaçan hıçkırıkla çaresiz bir şekilde başını iki yana salladı. Onun yaptığı şeylerden sonra bebeğini taşımak istediğini farketmesi ile kendine kızarak hızla odadan ayrıldı.

 

"Sen benden istemesen de ben senden bir bebek istiyorum sevgilim. Sadece senden istiyorum!" Kerim kapanan kapının arkasından karısının yarım bıraktığı sözleri tamamlarken Arya çoktan odasına kendisini atmıştı bile.

 

Öfkeyle kapıyı çarpan kız yaşadıklarına dayanacak gücü bulamıyordu fakat ailesi için kocasına ve bu evliliğe katlanmak zorundaydı. İçinde büyüyen sessiz çığlıkları ile odanın içinde çaresizce sağa sola dolanırken saçlarını öfkeyle çekiştirdi. Canı yanıyordu. Canını en çok yakan şey ise her şeye rağmen Kerim'i hâlâ ilk günkü gibi seviyor olmasıydı. Bakışları dolabın aynasından kendi görüntüsüne çarpınca karşısındaki yıkılmış kadını süzdü bir süre. Nasıl bu hale gelmişti? Bitmiş,tükenmiş. Ailesi bu halini görse nasıl açıklardı. Kendisi bile bu kadına yabancıyken,yıkılmışlığını kabul edemezken babasına ne derdi? İçinde büyüyen öfkeyle komodinin üzerindeki bibloyu alarak hırsla aynaya fırlattı. Büyük bir gürültü ile parçalara ayrılan aynayla,boğazı yırtılırcasına çığlıklar atmaya başladı.

 

"Babamı mahfetmene izin vermeyeceğim Kerim! Sonucu ne olursa olsun izin vermeyeceğim!" Yorgun bedenini yere bırakan kız yumruk yaptığı elini yere vururken bir taraftan da sürekli aynı sözleri tekrarlıyordu. Yaşadıklarına daha fazla dayanamayan kız sinir krizi geçirirken kendine seslenen adamı duymuyor kendini kaybetmişcesine isyanına devam ediyordu.

 

"Yenge kendine gel!" Arya'nın dilinden aynı sözler dökülürken Dağhan da onu sarsarak sürekli aynı kelimeleri tekrarlıyordu. Fakat Arya şokta gibiydi. Ne yaparsa yapsın fayda etmiyordu. Arya'yı bırakarak kapıya doğru koştu ve gök gürültüsünü aratmayacak bir şekilde kükredi.

 

"Abiiii! Lanet olsun sana hangi cehennemdesin be!" Tekrar Arya'nın yanına koşan Dağhan onun yanına çökerken elinden sızan kanı gördü. Yumruk yaptığı ellerini yere vururken, kırılan aynananın kestiğini anlayınca panikle Arya'yı tekrar sarsmaya başladı.

 

"Yenge kendine gel Allah aşkına!"

 

"İzin vermeyeceğim! Ailemi bitirmene izin vermem!" Karşısındaki kadının çırpınışları ile içi parçalanan Dağhan kollarından tuttuğu kızı sert bir şekilde sarsarak daha yüksek bir ses tonuyla bağırdı.

 

"Yenge kendine gel!" Yine fayda etmediğini anlayınca elini kaldırarak Arya'nın yüzüne sert bir tokat indirdi. Kapıdan hızla giren Kerim,karısının yüzüne inen tokadı görünce hırsla kardeşinin üzerine yürüyerek kükredi.

 

"Sen benim karıma nasıl el kaldırırsın lan!" Yakasından çekerek kaldırdığı kardeşinin çenesine yumruğunu geçirince hafif bir sarsılmayla abisine şaşkınca bakan Dağhan, onun öfkeyle koyulaşan gözlerini görünce aynı şekilde yumrukla abisine karşılık verdi ve Arya'yı işaret ederek bağırdı.

 

"Allah senin belanı versin lan! Şu karının haline bak önce!" Kerim'in gözleri Arya'yı bulurken etraftaki kırık ayna parçalarını farketmesi de bir olmuştu. İçine yerleşen korkuyla Arya'nın yanına çöktü ve dizlerini karnına çekmiş ve başını elleri arasına almış karısına korkuyla seslendi.

 

"Arya! İyi misin güzelim!?" Odayı Arya'nın hıçkırık sesleri doldururken,Kerim cevap alamayınca bakışlarını kardeşine çevirerek öfkeyle tısladı.

 

"Ne oldu burada?" Çenesini ovan Dağhan abisinin sorusuyla omuzlarını silkerek anlatmaya başladı.

 

"Kahvaltıya iniyordum,sizin odadan büyük bir gürültü koptu ve arkasından yengemin çığlıkları. Bende başına bir şey geldiğini düşünerek odaya girdim kendini kaybetmiş gibi bağırıp yeri yumrukluyordu. Kendine getirmeye çalıştım ama beceremeyince tokat attım ve o esnada sen geldin." Abisi bakışlarını karısına çevirirken Dağhan yengesinin haline acıyarak tekrar konuştu.

 

"Abi,ne yapıyorsan vazgeç! Şu kızın haline bak. Dünkü o mutlu kadına ne olmuş bir bak! Onu bir gece de ne hale getirdiğine bir bak! " Dağhan'ın sözleri ile Kerim'in omuzları düşerken karısının elinden damlayan kanı görmesi ile bedenini bir korku kapladı. Hızla karısını kucağına alan adam kardeşine dönerek endişeyle konuştu.

 

"Dağhan pansuman malzemelerini getir çabuk!" Daha önceden farkettiği ayrıntıyı unutan Dağhan elini hırsla alnına vurdu ve koşarak odadan ayrıldı.

 

Kerim,karısını kucağına alarak dikkatlice yatağa yatırdı ve gözyaşları ile ıslanan yüzüne yapışan saçlarını okşarcasına temizledi.Kalbi korkuyla çarparken kadının gözleri yaşadığı krizin yorgunluğu ile kapanmıştı bile. Karısının kanayan elini avcuna alarak küçük öpücükler bıraktı ve acı çekercesine fısıldadı.

 

"Affet beni! Kanatlarını kırıp seni bana mahkum ettiğim için, kara yazını silemeyip, seni tekrar ailenle sınamak zorunda kaldığım için affet beni!"

 

Karısının perişan hali içini acıtırken bu oyuna başladığı güne lanet etti. Babasının intikamı için yanaşmıştı Arya'ya. Sırf Yunus Toralı'nın kızı diye. Yıllardır babasının ölümünün arkasındaki sırrı ve Yunus Toralı'nın bu olayda nasıl bir rolü olduğunu araştırmıştı. Tam her şey Yunus Toralı'yı işaret ederken o Arya ile sevgili olmuştu. Fakat hesaplayamadığı bir ayrıntı vardı ki Arya'ya aşık olmak. Hissettikleri ile kendine engel olmaya çalışırken babasının olayında tutarsızlıklara rastlamış, düğüne bir kaç gün kala öğrendiği büyük sır olayların seyrini değiştirmişti. O gün aklına gelince burukça gülümsedi.

 

~~~~~~~Bir kaç hafta önce~~~~~

 

"Sizi dinliyorum?" Karşısındaki adamın iri kahverengi gözlerine sabırsızca baktı. Hafif kırlaşmış saçları sert yüz hatları ve keskin bakışları ile sert bir duruş sergileyen adam boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

 

"Bak evlat,babanın ölümünü ve arkasında kimlerin olduğunu araştırdığını biliyoruz." Kerim'in bedeni işittiği sözlerle gerilirken belli etmemeye çalışarak bakışlarını diğer adama çevirdi. Konuşan adama göre daha uzun ve heybetliydi. Gür saçları hafif kırlaşmış ona olgun bir hava katmıştı. Mavi gözlerin şüpheyle üzerinde gezinmesinden rahatsız olan Kerim rahat bir tavır takınarak omuzlarını silkti.

 

"Ne var bunda? Babamın ölümünü araştırmam sizi niye rahatsız etti?" Mavi gözlerin sahibi hafifçe burnunu kaşıyarak masanın üzerine doğru eğildi ve Kerim'e cevap verdi.

 

"Bir sakıncası yok oğlum. Ama sen yanlış yolda ilerliyorsun ve bu yanlış seni suçsuz insanların hayatını mahvetmeye itiyor." Kerim karşısındaki adamlara boş bir şekilde bakarak sözlerini anlamazlıktan geldi.

 

"Ne demek istediğinizi anlamadım." Kahverengi gözlü adam elini üç numara kesim olan başına götürdü ve sıvazlayarak derin bir nefes aldı.

 

"Yunus Toralı suçsuz! Üstelik intikam için yanaştığın o kızın sizin davanızla hiç bir alakası yok. İntikam almak istediğin adamın öz kızı bile değil!" Duydukları ile şok olan Kerim karşısındaki adamlara belli etmek istemese de çatılan kaşları ve buruşturduğu yüzü ile kendini ele vermişti. Diğer adam masanın üzerindeki dosyayı Kerim'e doğru itti ve konuşmaya başladı.

 

"Şimdi sen bize inanmayacaksın. Eee hakkında. Ama her şey ayrıntıları ile bu dosyada var. Yunus,ben ve bu arkadaş babanı aklamak için çok uğraştık,yaklaşmıştık çokta az kalmıştı ama kurtaramadık. Babanın mektupları,bizimle görüşmeleri onun verdiği bilgiler hepsi bu dosyada." Kerim önüne iteklenen dosyayı alıp,almama konusunda ikilemde kalmıştı. Yıllardır Yunus Toralı'nın ihanet etmesi yüzünden babasını kaybettiğini düşünmüş bu yönde bilgiler edinmişti. Şimdi bu adamlara güvenebilir miydi? Düşüncelerini bir kenara iterek derin bir nefes aldı.

 

"Ben kimseden intikam almaya çalışmıyorum. Ayrıca Arya'yı seviyorum. Aşığım ona." Kahverengi gözleri olan adam masaya doğru eğildi ve tehdit vari bir ses tonu ile konuştu.

 

" Kerim bizi kandıra bileceğini mi zannediyorsun oğlum? Önce bu dosyayı incele. Eminim kararın da etkili olacaktır. Sen doğru yolu bulduğun da bu davayı seninle birlikte yürütelim. Babanı ve Yunus'u birlikte aklayalım." Kerim'in mavi gözleri masanın üzerinde ki siyah dosyaya kayarken adam elini masaya vurarak sözlerine devam etti.

 

" Ha! Eğer dersenki ben Arya'yı alır Yunus Toralı'yı bitiririm işte ora da duracaksın evlat. O kızın aşkından gebersen de Arya'yı sana yem etmeyiz.Çünkü o kız masum.Yunus Toralı ile bir damla kan bağı bile yok!"

 

Kardeşinin sesi ile daldığı düşüncelerden sıyrıldı Kerim.Dağhan elindeki tepsiyi yavaşça komidinin üzerine bırakırken arkasından gelen sesle öfkeyle dişlerini sıktı.

 

"Ne oluyor burada? Bu ne gürültü sabah sabah?" Bakışlarını etrafta gezdiren adam yüzünü buruşturarak sözlerine devam etti. "Bu nasıl bir saygısızlık! İlk günden böyle sorunlarla karşılaşacaksak işimiz var!" Dağhan sinirle yumruklarını sıkarken eniştesine gereken cevabı versin diye abisine bakıyordu.Kerim ise söylenenleri duymuyor muşcasına karısının eline pansuman yapmaya devem etti. Orta yaşlı adam sözlerinin kaale alınmadığını görünce sert bir ses tonu ile tekrar konuştu.

 

"Bu evde böyle bir saygısızlık tekrarlanmayacak. Sabah ailecek eve dönüyoruz küçük hanım taverna şarkıcıları gibi yeri göğü inletiyor."Eli ile odanın içerisine dağılan kırık ayna parçalarını ve Arya'yı işaet ederek tekrar konuştu. " Şimdi de bu olay. " Dağhan ateş saçan gözleri ile eniştesine doğru bir adım atarak dişlerinin arasından tısladı.

 

"Senin şu an yaptığın saygısızlık ne olacak? Sen yeni evli bir çiftin odasına izinsiz nasıl girersin?" Orta yaşlı adam karşısındaki gencin sözlerine sadece gülümsemekle yetindi. Onu kırmak istemiyordu çünkü onun yeri bambaşkaydı kendisinde. Bakışlarına takındığı ciddiyetle tekrar Kerim'e dönerek uyarırcasına konuştu.

 

"Karının dizginlerini eline al evlat! Bakıyorum da gelin hanım dizginleri ilk günden eline almaya çalışıyor." Kerim dişlerini sıkmaktan kıracak noktaya getirmişti. Burnundan aldığı öfkeli nefesle eniştesinin sesini tekrar işitti.

 

"Sen ilk günden dizginleri bırakırsan bu oyunu kazanamazsın!" Karısının elini canını acıtmaktan korkarcasına sardığını görünce,orta yaşlı adam olumsuz anlamda başını sallayarak kapıya yöneldi. Kerim ise işini bitirdikten sonra eniştesine dönerek kendinden emin bir şekilde konuştu.

 

"Merak etme enişte, dizgin de benim elimde Att'ta. " Adam'ın dudakları Kerim'in sözleri ile yana doğru kıvrılırken Dağhan ikiliye tiksinircesine bakarak homurdandı.

 

"Allah belanızı versin! Nasıl insanlarsınız siz!?" Yengesini son bir kez daha acıyan bakışları ile kontrol eden genç adam kapıya doğru yöneldi ve önündeki adamı göğsünden iterek odadan ayrıldı. Arkasından eniştesi de çıkınca Kerim kapıyı kapatarak nefesini bıkkınca dışarı verdi. Kapıdan ayrılan adam karısına doğru yaklaşarak tereddütle bakarken Doktor çağırmak ve çağırmamak arasında kalmıştı. Kararsızlığını bir kenara bırakarak yatakta huzursuzca uyuyan karısının yanına uzandı ve onu pişmanlıkla izlemeye başladı. Neler feda etmezdiki Arya ile normal bir evliliği olması, öpücüklerle uyandırıp aşkla gözlerine bakabilmek için. Bu oyunu ona daha fazla zarar vermeden yürütmeliydi. Her şey bittiğinde kendisini affetmeyeceğini bilse de bu ikili oyunu onun için oynuyordu. Karısının yüzüne elini uzatarak tüy hafifliğindeki dokunuşlarla parmaklarını gezdirdi.

 

"Sen ileride mutlu ol diye benimle mutsuz olmana boyun eğdim. Kendimi ömür boyu mutsuz bir hayata mahkum ettim ben sevgilim." Parmak uçları Arya'nın kirpiklerinde dolaşırken parmak uçlarında hissettiği his yüzünde buruk bir gülümsemeye neden oldu. "Sana mutluluğun en alasını yaşatabilecek aşkım,gücüm varken ben sırf sen babandan ebediyen ayrılma diye seni mutsuz etmeye mecburum." Parmakları bu defa Arya'nın çıkık elmacık kemiklerinden dudaklarına doğru okşayarak inerken gözleri doldu ve acı çekercesine fısıldadı. "Keşke anlata bilsem ve sen keşke içim de yetim kalmış o çocuğun feryatlarını anlaya bilsen. Bu oyuna nasıl mecbur kaldığımı bilsen." Sevdiği kadın kıpırdayınca hızla parmaklarını çektiği esnada Arya'nın dudaklarından içini parçalayan bir fısıltı döküldü.

 

"Baba." Karısının fısıltısı ve çaresizliği ile kendisinin çaresiz kaldığı o gün geldi aklına.

 

~~~~~~Bir kaç hafta önce~~~~~~

 

"Babanın ölümüne Yunus Toralı sebep oldu! Ama görüyorumki senin gözünü boyamak için yaptığı şeyler işe yaramış." Odanın içerisinde hırsla dolanan Kerim kendisine küçümseyici bakışlar atan adama öfkeyle dönerek bağardı.

 

"Onun yaptığı hiç bir şey umrumda değil! Ben sadece bu olayda onun bir parmağı olduğundan emin değilim." Adam oturduğu sandalyeden kalkarak kendisine öfkeyle bakan Kerim'e ağır adımlarla yaklaştı.

 

"Senden ve intikam almandan korkuyor anlasana."Kerim elini saçlarının arasından geçirerek tekrar odada dolanmaya başladı. Bakışları masanın üzerindeki dosyaya kayarken adam onun kararsızlığını fark ederek sözlerine devam etti. " O adamları yolladı çünkü intikam için kızına yanaştığını hissediyor." Kerim adamın sözleri ile gülmek istedi. Evet intikam için Arya'yı seçmişti ama o kıza aşık olmuştu. Orta yaşlı adam masanın üzerindeki dosyayı işaret ederek sert sözlerine devam etti. " O dosya tamamen düzmece! Yıllar önce kendini akladığı gibi yine aynısını yapmaya çalışıyor. Arya onun kızı. Öyle olmasa böyle bir sırrın saklı kalabileceğini mi düşünüyorsun sen?" Kerim'in içine şüphe tohumları ekmeye çalışıyordu ve bunda da gayet başarılıydı. Ama unuttuğu bir şey vardıki Kerim,Arya'ya aşık olmuştu. Bakışlarındaki şüphe kırıntıları ile karşısındaki adama döndü.

 

"Arya'yı bu oyuna dahil edemem! O suçsuz! Yunus Toralı'nın elinden her şeyini alacağım yıllarca uğraşıp didindiği ne varsa hepsini. Hatta o çok kıymetli kariyerini bile." Orta yaşlı adam alaylı bir şekilde gülümseyerek başını olumsuzca salladı. Bir kaç adım atarak karşısındaki genç adamın hırçın mavi gözlerine hırsla baktı.

 

"Yetmez! Sen bu söylediklerinin Yunus Toralı'yı bitireceğine emin misin?" Tek kaşını cevap beklercesine kaldıran adam Kerim'in gözlerini kaçırması ile ufak bir kahkaha attı. " Sen de biliyorsun ki onu bitirmenin tek yolu var. Ailesi." Kerim dinlemek istemiyordu. İntikam almak istiyordu ama bu yolda sevdiği kadını harcamayacaktı. Gerçi o dosya da gördüklerinden sonra artık kimden intikam alması gerektiğinden de pek emin değildi. Sert adımlarla masasına doğru ilerledi ve sandalyesine oturdu. Kıravatını gevşeterek rahat nefes almaya çalışan adam başını ellerinin arasına alarak düşünmeye çalıştı.

 

"Size yaşattıklarını unuttunmu Kerim? Babanın adına,Arıkan ların adına sürdüğü lekeyi unuttunmu? Annenin hayata küsüp suskunlaşmasını, senin içindeki o küçük çocuğun yetimliğini unuttun mu?" Elini masaya sertçe vuran Kerim adamın gözlerine ateş saçan bakışları ile bakarak kükredi.

 

"Yeter! Sus artık! Ailemin başına gelenleri de, kendi yetim yanımı da unutmadım. Ama o kızı bu oyuna alet etmem!" Karşısındaki adamın da öfkelendiğini yeşil gözlerindeki pırıltılardan anlaya biliyordu. Adam öfkeyle yüzünü sıvazladı ve masaya doğru yaklaşarak yumruk yaptığı elini indirdi sert zemine.

 

"Ben susarım! İyi sır da saklarım. Tıpkı Annenin sırrını yıllardır sakladığım gibi." İşittikleri ile kaşları çatılan Kerim anlamayan bakışlarla baktı karşısındaki adamın yüzüne.

 

"Ne sırrı? Ne saçmalıyorsun sen?"

 

"Baban hapse girdiğinde avukatı olarak Yunus'u istedi. O da bu sayede eve rahat girip çıkıyordu. Fırsatını bulduğu ilk anda Annene zorla sahip oldu Kerim!" Gözleri irice açılan adam adeta şoka girmiş gibiydi. Ne söylüyordu bu adam? Ne saçmalıyordu? Kaşları düşündükleri ile çatılırken adam sözlerine devam etti. " Annene aşıktı. Baba'nla evlenmesini bir türlü yediremedi kendine. Bütün bu yaptıklarının sebebi de bu yüzden! Anneni suskunluğa mahkum etti. Na yaptığı bu kötülük annenin sizden kopmasına neden oldu." Kerim sandalyesinden öfkeden gözü kararmış bir şekilde fırlayarak karşısındaki adamın yakasına yapıştı ve sertçe arkasındaki dolaba çarparak birer alev topuna dönen gözleri ile baktı. Boğazına götürdüğü elle adamın nefes almasını engellerken sıktığı dişlerinin arasından acıyla tısladı.

 

"Yalan söylüyorsun!" Adam başını iki yana zorlukla sallarken onun sırtını dolaba çarparak boğazından elini çekti ve tekrar kükredi.

 

"Yalan söylemiyorum çocuk!" Kerim işittiği sözlerin ağırlığı ile elini dolabın camına geçirirken adamın sözleri kulaklarında yankılandı.

 

" Yalan değil! Kardeşin Dağhan Yunus Toralı'nın oğlu!"

 

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM...

 

yitenumutlar

 

 

Loading...
0%