Yeni Üyelik
8.
Bölüm

B-S-M-8

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı- Barış Manço - Yaz Dostum ( Sarı çizmeli Mehmet Ağa) Kerim den Mehmet'e gelsin (:

 

Uzun bir bölümle geldim akadaşlar(: Umarım okurken sıkılmazsınız. Bölümleri uzun yazmamın sebebi geç yayınlamamdan kaynaklanıyor. Telafi olarak görün (: Yavaş, yavaş olayların içine giriyoruz. Bence güzel bir bölüm oldu umarım sizde beğenerek ve eğlenerek okursunuz (: Düşüncelerinizi yoruma bırakmayı unutmayın...

 

Bir deli fırtına misali koridorda önüne gelen herkese esip gürleyen adama korkulu gözlerle baktı kız. Patronu son zamanlarda herkesi kırıp geçiriyor adeta terör estiriyordu şirkette. Normalde çalışanlarına değer veren ve en ufak sıkıntılarıyla bile ilgilenen bir adamdı oysa. Ama şimdi o adam gitmiş yerine huysuz, önüne geleni kırıp geçiren bir adam gelmişti. Canını sıkan şey her neyse bir an önce hallolması için dua etti kız. Zira düğün sabahında bile şirkete gelip terör estiriyorsa büyük bir sorun var demekti. Düşüncelerini bir kenara iterek hızla ayağa kalktı. Kendine yaklaşan patronuna korkulu gözlerle bakarken onun sert sesi ile adeta yerinde zıpladı.

 

"İhsan Bey'e söyleyin hemen odama gelsin! " Sekreter kız başını hızla sallarken korkudan titreyen eli telefona uzanmıştı bile.

 

Oda da öfkeyle bir o yana, bir bu yana dolanan adam resmen burnundan soluyordu. Nasıl yapardı böyle bir şeyi? Ne hakla!? Kapının açılması ile bakışlarını o yöne çeviren Kerim, ağır adımlarla masaya doğru ilerleyen adamın arkasından öldürecekmiş gibi bakarak, kapatmaya bile tenezzül etmediği kapıya ilerledi ve öfkesini belli edercesine sertçe çarptı.

 

"Anlaşılan sol tarafından kalkmışsın. Burnundan soluyorsun yine. Gece umduğun gibi geçmedi galiba. " Kerim'in öfkeli gözlerine hırsla bakan adam alaylı sözlerine devam etti. "Yoksa o çok kıymetli karın bakire değil miymiş? Yada sen be... "

 

"Kes artık! " Kerim'in ani ve sert çıkışını beklemeyen adamın sözleri yarım kalırken Kerim masanın başında duran orta yaşlı adama doğru yaklaştı ve içinde kaynayan volkanı kontrol etmeye çalışarak sözlerine devam etti.

 

"Sen o adamı benim evime, benim haberim olmadan nasıl sokarsın!? Ya Arya'ya bir şey yapsaydı? Ya ben, Arya'nın çığlıklarını duyup zamanında müdahale edemeseydim ne olacaktı ha!?" Adamın gözleri şüphe ile kısılırken aniden yüzünde beliren alaylı gülümseme ile masanın arkasındaki sandalyeye doğru ilerledi ve oturarak şüpheli bakışlarını Kerim'e dikti.

 

"Ben bu planı yapmıştım sen de kabul etmiştin unuttun mu?"

 

"Lanet olsunki unutmadım! Ama aylar önce bu plandan vazgeçtiğimi söylemiştim sana! Beni neden dinlemiyorsun!? Neden kafana göre hareket ediyorsun!?" İşittikleri ile adamın bakışları an ve an kararırken elini sertçe masaya vurdu ve tıslarcasına konuştu.

 

"Çünkü sen o kıza aşık oldun! Babanın ölümüne sebep olan adamın kızına! Annenin alnına temizlenmeyecek... "

 

"Sus artık! " Kerim artık kendini kontrol etmekte zorlanırken sakin olmaya çalışarak derin bir nefes aldı ve karşısındaki adamı ikna etmeye çalışarak tekrar konuştu.

 

"Bana sürekli aynı şeyleri hatırlatmana gerek yok! Çünkü hiç birini unutmadım! Arya'ya aşık değilim anladın mı beni!? " Söylediği yalanlar içinde, Kerim'in canını en çok acıtanda buydu. Karısının aşkı bütün hücrelerine bir zehir misali işlerken o aşkını, ne rahatça haykıra biliyor, ne de karısına hissettirebiliyordu.

 

İşittiği sözlerle adamın gözlerinde alay dolu ışıltılar oynaşırken dudakları kibirle iki yana kıvrıldı.

 

"Madem aşık değilsin, neden Arya'yı gördüğün ilk anda planından vazgeçtin? Neden dün gece o adama izin vermedin!? "Bu adam artık dayanma sınırlarını zorluyordu ve ona, artık tahammül etmekte zorlanıyordu. Tek dileği bu adam elinde kalmadan bu olayın bir an önce sonuçlanmasıydı. Yoksa sevdiği kadının gözlerinin önünde eriyişine daha fazla dayanamayacaktı. Keskin bakışlarını karşısındaki adama dikerek tıslarcasına konuştu.

 

"O adam dün Arya'ya tecavüz etseydi ne olacaktı hiç düşündünmü? " Bu soruyu sorarken bile karşısındaki adamı öldürmemek için kendini zor tutuyordu. Arya'ya başka birinin dokunma ihtimali bile ateş olup kan yerine damarlarında dolanırken, kıl payı yetişmemiş olsaydı bu adamın planının şu anda gerçekleşmiş olabileceğini düşündükçe çıldırıyordu. Adamın gözlerindeki alay ve suratındaki pis sırıtış zaten var olan öfkesini zirveye çıkartmaya yetmişti. Elini masaya sertçe geçirerek kükredi.

 

"O çok istediğin intikamı almış olmayacaktık! Farkındaysan Arya benim karım ve namusu benden sorulur. Benim çatım altında, o adam benim karıma dokunsaydı ve biz bu planı aşığıyla oynaşan bir kadın olarak senaryo yazıp Yunus Toralı nın kapısına Arya'yı atdaydık, intikam almış olmayacaktık. Arıkanlar ismine hiç bir zaman unutulmayacak bir leke sürmüş olacaktık! "

 

Adamın kaşları düşünürcesine çatılırken Kerim kendine inanamıyordu. Onu öldürmesi veya türlü işkencelerle canını alması gerekirken o burada onu ikna etmeye çalışıyordu.Hem de karısının namusu üzerine adice sözler sarf ediyordu. Bu işin sonunda bu adamı elinden kimse alamayacaktı. Ama bu yaptığıda yanına kar kalmayacaktı.

 

İhsan başını ağır, ağır sallayarak bakışlarını Kerim'in öfkeden grileşmiş bakışlarına çevirdi.

 

"Aslında haklısın. Düşününce dün gece o adamı oraya yollamam gerçekten saçmalıktı. O adam görevini başarmış olsaydı Arya mağdur olan taraf olacaktı çünkü hiç kimse o sünepe kızın bir oynaşının olduğuna inanmazdı. İşvesi yok,cilvesi yok göz alıcı bir güzelliği yok, sümsük bir şey böylesine bir erkek ne bakar ne de gerdek gecesinde evine gelecek kadar sevdaya düşer. Haklısın evlat biz ntikam almış olamayacaktık.Üstelik olaya bu pencereden bakınca bizim bir oyun çevirdiğimiz illaki anlaşılacaktı ve Yunus ile o manyak arkadaşları da ölüm fermanımızı imzalayacaklardı." Son sözlerini söylerken Yunus ismi tiksinircesine dökülmüştü dudaklarından.Kerim onun, karısı hakkında söylediği sözlerle sabrının son kırıntılarını kullansa da sonun da ikna ettiğini düşünerek rahat bir nefes almaya çalıştı. Fakat aklı bu adamı ve iğrenç planlarını karısından nasıl uzak tutacağınıdaydı.

 

İhsan yüzünde genişleyen iğrenç gülümseme ile yavaşça yerinden kalktı ve kapıya doğru ilerlerken neşeli bir ses tonu ile homurdandı.

 

"Ben bu işi nasıl halledeceğimi buldum.Sen sadece yapman gerekenleri layıkıyla yap ve o kıza hayatı zehir et!" Ne demek istemişti şimdi bu sırtlan kılıklı herif? Yine ne tilkiler dönüyordu o lanet beyninde? Arya'ya, tekrar zarar vermeye çalışacağını düşünerek cebinden telefonunu çıkarıp Mehmet'i aradı ve olup bitenler hakkında bilgiler verdi. Uzun bir konuşmanın ardından bıkkınca nefesini dışarı vererek hattın diğer ucundaki adama içindeki ateşi anlatmak istercesine homurdandı.

 

"Arya'yı daha fazla üzmek, kırmak istemiyorum. Sevdiğim kadının gözlerindeki bana karşı olan hayal kırıklığı ve nefreti görmek beni her gün biraz daha öldürüyor. Beni asla affetmeyecek. " Kerim,Arya tarafından affedilmeyeceğini düşündükçe kendisini dar ağacındaymış gibi hissediyordu. Boğazında öyle bir ilmek vardıki sanki her geçen saniye biraz daha sıkılaşıyor, aldığı nefesin ciğerlerine inmesini engelliyordu. Beyninde dolanan düşünceler onu daha çok bunaltırken siyah kravatını biraz gevşetti ve elini pantolonunun cebine koyarak pencereye doğru ilerledi. Ayaklarının altındaki manzara da boş bakışlarını gezdirirken sözlerine devam etti. "Bu iş bir an önce bitsin Mehmet Amca. Arya gözlerimin önünde her gün biraz daha erirken,ben daha fazla dayanamayıp her şeyi anlatacağım yoksa. "

 

"Sakın! Sakın yapma böyle bir şeyi! "Kerim'in sözleri Mehmet'in yüreğini sızlatırken, Giray'ın, Arya'nın öz babası Demir hakkında söyledikleri yankılandı bir an kulaklarında."Yüreği sevgi dolu bir adam olsa da inadı tuttuğu zaman önünde dağ olsa duramazdı. Öyle bir inadı vardı ki kafasına koyduğunu yapardı. Başkasını seven bir kadını kendisine büyük bir aşkla bağlayacak kadar inatçı, sildiği birini affetmeyecek kadarda katıydı. Demir öz babasını yaşadığı süre boyunca affetmedi. " Giray'ın sözleri Mehmet'in kulaklarında yankılanırken içinden dua etti. "Umarım Arya'nın bu huyu öz babasına çekmemiştir diye ." Gerçi Yunus ve Deniz'in inadı da yabana atılır cinsten değildi ama düşüncelerinden​ sıyrılarak Kerim'i rahatlatmaya çalıştı.

 

"Arya, her şey bittiğinde,gerçekleri öğrendiği zaman eminim affedecektir seni Kerim. Eğer zamanı gelmeden sen ona her şeyi anlatırsan emin ol onu kontrol edemeyiz." Arabayı kullanan damadının homurtuları ile onu uyarmak istercesine ensesine bir fiske indirdi. Bela mıknatısı gibi olmuştu her zaman. Ama bu iki genç ve sırları,doğduğu günden bu yana başına gelen en büyük belaydı sanki. Bir tarafta, Doğan'ın evli olduğunu öğrenince karısının ve kızının gazabı, diğer tarafta Kerim'in intikam davasını öğrenince Toralı ve Demirci ailesinin gazabı,bunları düşündükçe içine yerleşen sızı Mehmet'i korkutuyor du. İçinden her şeyin yolunda gitmesi için dua ederken bir taraftan da Kerim'i ikna edebilmek için sözlerine devam ediyordu.

 

"Bırak şimdilik seni kötü bilsin! Sen onun gözünde aşık olduğu adamı aklarsan, işler daha çok karışır. Çünkü bir kadının gözleri aşkı da,nefreti de en iyi hissettiren yeridir. Bırak karın şimdilik sana nefretle baksın çünkü zafere giden yol Arya'nın mutsuzluğundan geçiyor." Mehmet,karşşısındaki genci sakinleştirmek için sözlerininin sonunnu dalgaya vurdu." Hem sen, bence karının tepkisinden ziyade Yunus'un sana yapacaklarını düşün." Mehmet'in sözleri ile yüzünü buruşturan Kerim kayın babasının üzerinde uygulayacağı işkenceleri düşündü bir müddet. Gözünün önünde canlanan cenaze töreni ile başını iki yana sallayarak düşüncelerinden sıyrılmaya çalıştı. Bir an önce bu olay çözülmeliydi. İşler dallanıp budaklandıkça hem karısının, hem kayın babasının onu affetmeyecekleri aşikardı. Ama bu işte yalnız değildi değil mi? Dudakları kıvrılırken muzipçe konuştu.

 

"Bence sende Yunus Toralı'nın gazabından korkmalısın Mehmet Amca. Nede olsa bu yolda yalnız değilim değil mi? " Mehmet'in kaşları hızla çatılırken telefona doğru kükredi.

 

"Lan sen beni tehdit mi ediyorsun hergele?"Karşı taraftan gelen küçük kahkaha ile Kerim'i biraz olsun sakinleştire bildiği için onunda yüzünde bir tebessüm olmuştu. Seviyordu bu çocuğu. Ama sert tutumunu elden bırakmamakta fayda vardı. "Ben Araz'la konuşup Arya için gereken önlemleri alacağım. Ama tehlikenin nereden geleceği belli olmaz . O yüzden evde Arya'dan sorumlu olan sensin. Eğer başına bir şey gelirse, Yunus'tan önce ben dağıtırım beynini. Şimdi kapat şu telefonu!" Mehmet'in tepkisi karşısında yüzünde bir tebessüm oluşan Kerim onu daha fazla sinir etmeden telefonu kapatarak cebine koydu. İçi biraz rahatlasa da daima tetikte olmasını kendine tekrar hatırlatarak masasına doğru ilerledi ve üzerindeki imzalanacak dosyaları imzalamaya başladı. Kolundaki saate bakınca gördüğü rakamlarla biraz daha acele etmeye çalıştı,sonuçta balayına gidecekti. İşler onun keyfini beklemezdi. Dosyaları hallettikten sonra hızla şirketten ayrılarak evin yolunu tuttu.

 

~~~~''''''''~~~~~~~'''''''''~~~~~~~~~

 

Doğan kullandığı aracı büyük bir gürültüyle dans okulunun önüne park etti. Onun öfkeli hali Mehmet'i endişelendirirken haksız olduğunu söyleyemezdi. Damadının ilk evliliği hakkında konuşurlarken Azra'dan gelen video ile ikisininde kan beynine sıçramıştı. Kızı bir adamın kollarında seksi dans figürleri sergiliyordu ve karısı,o Allahsız kadın,onu utanmadan videoya çekmişti. Birde üzerine bu adamın yüreğinemi iner diye hiç düşünmeden ona göndermişti. Tekrar içinde alevlenen öfkeyle Doğan'a çatmak için bahane aradı.

 

"Okulun içine soksaydın arabayı! "Doğan öfkeyle yüzünü sıvazlayıp sakinleşmeye çalışırken Mehmet onun bu haline yüzünü buruşturarak sözlerine devam etti. " Madem bu kadar öfkelenip, kuduracaktın ne demeye izin veriyorsun nişanlına lan! Ben bu yaşlarına kadar kızların yanına erkek sinek yaklaştırmadım! Sırf dans eğitimi almasınlar diye ne kadar dövüş dalı varsa onların eğitimini aldırdım." Elini sertçe havaya doğru kaldırarak bağırdı. "Ama ne oldu? Elin adamı gelip benim bunca yıllık emeklerimin, çabalarımın içine sıçtı! "

 

"Baba! Yeter ya! Ben nereden bileyim Sercan denen itin erkek olduğunu? Meyra ismini söyleyince kadın zannettim. Hem senin Azra Annem'in yanında bir erkeğin çalışmasına izin vere bileceğini hiç düşünmemiştim kusura bakma! "Doğan imalı sözlerini bitirerek aracın kapısını açmak için hareketlenince damadının sözleri ile iyice öfkelenen Mehmet araçtan inmeye çalışan adama doğru kükredi.

 

"Lan! Ben daha karımın yanında Sercan diye birinin çalıştığını senden duydum. Üstelik onun erkek olduğunuda, o ömür törpüsü kaynanan sayesinde öğrendim! " Doğan yüzünü buruşturarak Mehmet'e ters, ters baktı.

 

"Yaa! Daha karının yanında çalışan adamdan haberin yok, bir de beni suçluyorsun! Üstelik Meyra'ya operasyondayken o lafları etmeseydin benim nişanlım şu an o ibikli horozun kollarında olmayacaktı. Hatırlarsan Meyra'nın damarına sen bastın baba! " Kayın babasına ters bakışlar atarak araçtan inmiştiki arkasından Mehmet'te inerek homurdunmaya devam etti.

 

"Neyse ne lan! Ayrıca bana atar yapma alırım ayağımın altına! Kız benim değil mi istediğimi söylerim. Şimdi yürü içeri yoksa hıncımı senden çıkarırım! " Doğan başını sağa sola çevirerek içinden sabır dilenip girişe doğru ilerledi.

 

Mehmet, Doğan'ın bir suçu olmadığını elbette biliyordu. Her şey karısının başının altından çıkmıştı mutlaka. Yıllar geçmesine rağmen hala hinliklerine devam ediyordu Azra. Ama bu defa sınırları zorlamıştı. Ondan habersiz, bir erkekle nasıl çalışırdı? Uzun koridorda hızla ilerleyen ikili içeriden yükselen müzik sesi ile bir an göz, göze gelirken yükselen alkış ve kahkaha sesleri ile bir kaç adımda çalışma alanı olan geniş solona girdiler ve gördükleri manzara karşısında donup kaldılar.

 

Sercan denen adam Meyra'ya ikinci bir beden, hatta ikinci bir ten gibi sarılmıştı.Kızın vücudunda ellerini gezdirirken Meyra'da ona uygun hareketlerle partnerine ayak uyduruyordu. Üzerinde siyah yarım atlet tarzı bir badi, altında yine siyah dar bir tayt vardı. Adamdan biraz uzaklaşarak kalçalarını salladı ve ellerini seksi bir şekilde kalçalarında gezdirerek Sercan denen adama doğru ilerledi. Adam Meyra'nın ince belinden kavrarken bir bacağını kızın bacakları arasına sokmuş ikili garip bir pozisyon almıştı. Meyra bu pozisyonda kalçalarını oynatırken adamda bacağını aşağı yukarı hareket ettiriyor başını göğüs oluğuna doğru ağır hareketlerle yaklaştırıyordu. Meyra'nın, çıplak bel kıvrımlarında okşarcasına dolanan parmaklar,yükselen alkış ve çığlık tezahüratlarıyla kendine gelen Doğan gök gürültüsünü anımsatan bir kükremeyle ikiliye doğru hızla yaklaştı.

 

"Çek lan o ellerini Piç! " İçeride büyük bir sessizlik olurken Mehmet'te aynı öfkeyle karısına doğru ilerlemeye başladı. Meyra ve Sercan donmuş bir şekilde kendilerine yaklaşan adama baka kalırken Azra yüzüne yayılan sinsi gülümseme ile tek kaşını kaldırarak cereyan eden olayı izliyordu. Taki koluna yapışan elin sert baskısını hissedene kadar.

 

"Ulan senin o elini kırıp bir yerlerine monte etmezmiyim ben! " Meyra nişanlısının öfkeden alev saçan koyu yeşil gözleri ile kendine gelirken hızla Sercan'dan ayrılarak kendilerine yaklaşan Doğan'ın önüne geçti. Gözlerindeki korkuyla ona bakarken nişanlısı Sercan'a doğru bir hamle yaptı fakat Meyra onun yumruk olan eline yapışarak panikle konuştu.

 

"Doğan! " Adamın ateş saçan bakışları Meyra'nın korku dolu gözleri ile karşılaşırken dişlerinin arasından tıslarcasına konuştu.

 

"Çekil şuradan! Seninle daha sonra hesaplaşacağız! " Meyra'yı kenara iterek kendisine şaşkınca bakan adamın yüzüne yumruğunu geçirdi. Adam geriye doğru sendelerken acı içinde inlerken öfkeden gözü kararan Doğan, Sercan'ın üzerine sert adımları ile yürürken onun korku dolu bakışlarını fark etmiyordu. Kızlardan yükselen çığlıklar Meyra'nın yalvarışları fayda etmezken Doğan gördüğü manzara karşısında tüm hıncını adamdan çıkarıyordu. Kız son çare olarak babasına seslendi.

 

"Baba yalvarırım yardım et! Yoksa bu manyak öldürecek Sercan'ı! "Mehmet bakışlarını ikiliye çevirerek kollarını göğsünde birleştirdi ve eğlenircesine onlara baktı.

 

"Öyle kolay ölüm yok Meyra hanım! Doğan dan sonra birde benden çekeceği var o itin! " Mehmet izlediği manzara karşısında bakışlarını kısarak şüpheyle bakarken Azra'nın , sarsması ile bakışlarını ona çevirdi.

 

"Mehmet! Durdur şu çılgın devi! Öldürecek çocuğu! "

 

"Eee! O devi siz çıldırttınız sonuçlarınada katlanacaksınız yavrum!" Ayağını hırsla yere vuran kadın kocasının kulağına doğru yaklaşarak hızla konuştu. Mehmet'in gözleri duydukları karşısında irice açılırken karısının iri gözlerine sen ciddi misin dercesine baktı. Azra üzgün bakışları ile başını olumlu anlamda sallayarak söylendi.

 

"Yeminle kocacığım. O sadece okulda bachata dansı derslerini vermesi için tuttuğum bir eğitmen! "Mehmet hızla damadına doğru yaklaştı ve kolundan tutarak yerdeki ağzı, yüzü kanlar içinde kalan adamın üzerinden kaldırdı. Doğan hâlâ adama doğru hamle yaparken Mehmet sözlerini işitmeyen damadına bağrdı.

 

"Doğan yeter!" Damadının şaşkın bakışları ona dönünce tekrar konuştu. "Yeter oğlum! Öldürecek misin adamı? " Babasından kolunu kurtarmaya çalışan adam yerde yatan Sercan'a bakarak kükredi.

 

"Öldüreceğim! Bırak beni baba! Görmedin mi nasıl dokunuyordu Meyra'ya! "Meyra, dolu gözleri ile Doğan'a bakarken Mehmet yerdeki adama tekrar saldıran damadını güçlükle tuttu.

 

"Yeter! Sen biraz sakinleş ben sana olayın aslını anlatacağım hadi Aslanım! " Doğan nefes, nefese kayın babasının gözlerine bakarken adam başıyla dışarıyı işaret edince, genç adam öfkeyle kolunu kurtardı ve nişanlısının yüzüne bile bakmadan hızla kapıya doğru yöneldi.

 

"Meyra! " Babasının sert ses tonu ile yerinde zıplayan kız bakışlarını ona çevirerek gözleri dolu bir şekilde baktı. "Doğan'ın peşinden git yediğin, haltı temizle! " Babasını ilk defa bu kadar sinirli gören kız gözünden damlayan yaşlarla başını olumlu anlamda salladı ve hızla nişanlısının arkasından koşarken Mehmet bu defa öfkeli bakışlarını karısına çevirerek bağırdı.

 

"Ulan yıllar geçti, çoluk çocuğa karıştık, iki gün sonra torun, torba sahibi olacaksın ama hâlâ entrika peşindesin kadın! Ben anlamadımki, ananla, baban senin temelini atarken nasıl bir fantazi uyguluyordu! "

 

"Terbiyesiz!" Kocasının sözleri ile yüzünü buruşturarak çemkirmelerine devam etti. " Üzülme! Yıllar geçmesine rağmen bende seni anlamadım kocacığım! Ama anladığım bir şey var. O da, ananla, baban bir orman fantazisi sırasında senin temellerini atmış! Yoksa bu kadar odun hatta kütük olman imkansız! " Mehmet karısının sözleri ile öfkeyle sırıtırken sinirden dişlerini sıktı.

 

"Ağzından yine bal damlıyor karıcığım!Fazla konuşmada gel şu herifi taşımama yardım et! "Azra kocasına doğru söylenerek ilerlerken Meyra'da son anda arabayı çalıştırmak üzere olan nişanlısının yanında aldı soluğu. Yolcu tarafının kapısını açarak hızla koltuğa oturduğu sırada Doğan'ın sert bir şekilde konuşması ile bakışlarını ona çevirdi.

 

"İn aşağıya! " Meyra, tam konuşmak için ağzını açmıştıki Doğan tekrar kükredi. "Sana indiyorum! Yoksa kalbini kıracağım! " Gözleri dolan kız nişanlısının vites deki eline uzanınca, Doğan sertçe elini çekti.

 

"Doğan,sen beni dinlemeden ben bu arabadan inmeyeceğim!" Meyra'nın dolu gözleri ve titreyen sesiyle genç adam derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı.

 

"Meyra lütfen in! Kalbini kırmak istemiyorum! Daha sonra konuşalım! " Kız gözünden damlayan yaşları umursamadan başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Hayır! Şimdi! Seni kırdığımı biliyorum, sende beni kırsan bile beni affetmeden inmem bu arabadan! " Doğan nişanlısının inadını bildiği için daha fazla üstelemeden aracı çalıştırdı ve geldiği gibi aynı hızla dans okulundan ayrıldı.

 

Yola çıkmalarının üzerinden on beş dakika geçmesine rağmen hâlâ tek kelime bile etmeyen Doğan, Meyra'nın araca bindikleri andan beri sessizce ağlayışına daha fazla öfkelenerek bakışlarını yoldan ayırmadan homurdandı.

 

"Ağlayıp durma! "O ağladıkça kalbi sıkışıyor sanki yer yüzü dar geliyordu. Gözlerinden dökülen her damla içini yakarken Meyra'yı ilk defa böyle savunmasız bir şekilde görmenin acısı da üzerine tuz biber oluyordu. Nişanlısının sert çıkışı ile dudaklarını bükerek omuzlarını umursamazca silken kız da homurdandı.

 

"Ağlarım! Sanki çok umrunda!" Doğan onun küçük bir çocuk gibi verdiği karşılıkla gülmek istesede sert duruşunu bozmadı. Aracı hızla durdurarak Meyra'ya döndü.

 

"O zaman in dışarıda ağla! "Meyra şaşkınca ona bakarken Doğan eliyle dışarıyı gösterince oda burnunu sertçe çekerek bakışlarını kıstı.

 

"Bak bin dersen binmem ama! " Başını camdan dışarı çeviren adam omuzlarını umursamazca silkti ve küskünce karşılık verdi.

 

"Keyfin bilir! "Kızın kaşları hızla çatılırken Doğan umursamaz bir tavır takınarak bakışlarını tekrar yola çevirmiştiki Meyra tekrar konuştu.

 

"Sen bana açıklama fırsatı vermedin ama ben yinede açıklayayım." Doğan'ın tepkisiz kalışı ve sanki dünyanın sekizinci harikasını görmüşcesine bakışlarını yola odaklaması Meyra'nın akan göz yaşlarının biraz daha çoğalmasına neden olmuştu. "İniyorum arabandan yalvarsanda binmeyeceğim! Belki Sercan gibi gay bir adam değilde, normal bir erkek çıkar karşıma! Beni kaçırır sende kurtulursun benden! "Sözlerini bitiren kız hızla araçtan inerek kapıyı sertçe çarptı.İşittikleri ile kaşları çatılırken farkettiği ayrıntıyla yüzü birden şaşkın bir hal alan adam, direksiyonu sıktı ve kendi, kendine homurdandı.

 

"Ne dedi o!? Sercan gay miymiş!? " Şaşkın bir şekilde kala kalırken işittiği korna sesiyle kendine geldi.Gözleri hızla etrafında gezinirken merakla nişanlısına bakınarak mırıldandı.

 

"Nereye kayboldun Meyra! " Araçtan inen adam etrafına bakınırken arka tarafında gördüğü manzara ile hızla o yöne doğru ilerlerken Meyra yerden aldığı taşı ilerleyen aracın arka camına geçirerek ağır bir küfür savurdu.Doğan gördüğü manzara ve işittiği küfürün içine düşürdüğü şüpheyle öfkelenirken sakin olmaya çalışarak nişanlısına doğru yaklaşıp kuşkulu bir ses tonuyla sordu.

 

" Ne oluyor Meyra? " Gelen soruyla sevdiği adama kırgınca bakan kız arkasını dönerek ilerlemeye devam etti.

 

"Sanane! Nişanlına hayat kadını muamelesi yapmaları çokmu umrunda sanki!? " Duyduğu sözler ile deliye dönen adam çoktan uzaklaşan aracın arkasından küfürler yağdırırken boş yoldaki bakışlarını nişanlısına çevirdiği anda onun,üzerinde dans ederken giydiği kıyafetler olduğunu farketmesi ile öfkeyle saçlarını çekiştirdi.

 

"Aptal kafam! Bu kıyafetlerle araçtan inmene nasıl izin verdim! " Ellerini saçlarından hırsla çekerek aniden Meyra'nın eline yapıştı ve araca doğru çekiştirmeye başladı. " Hemen arabaya gidiyoruz itiraz istemiyorum! Bir dakika daha bu halde duaramazsın burada!" İçinde büyüyen kıskançlıkla kızı araca doğru yöneltsede unuttuğu bir ayrıntı vardı ki oda Meyra'nın inadı.

 

"Gelmiyorum! "

 

"Geleceksin! "

 

"Gelmiyorum! "

 

Meyra'nın inadı karşısında elerini öfkeyle yüzünde gezdiren adam,onu kolundan çekerek ani bir hareketle omzuna attı. Meyra onun bu hareketi ile çığlığı basarken Doğan, nişanlısının dar taytının sergilediği kalçalarına sert bir tokat patlattı.

 

"Geleceksin diyorsam geleceksin! İster zorla, ister güzellikle! " Meyra homurdanırken o çoktan arabaya doğru ilerlemeye başlamıştı bile.

 

"Öküz! Kibarlıktan nasibini almamış dağ ayısı! İndir beni çabuk! Doğan yemin ediyorum seni parçalarım! İndir beni! " Haykırışlarının nişanlısına hiç bir etki etmediğini anlayan kız, sinsice sırıtarak Doğan'ın omzuna dişlerini geçirdi. Fakat nişanlısı öyle bir inat etmiştiki ne yapsa fayda etmiyordu.

 

"Meyra! Bak şimdi ısırıyorsun sonra bu morluğun sebebi ne diye başımın etini yiyorsun. Madem bu kadar şehvetlisin bu marifetlerini düğün gecemize saklasan iyi olur. " Nişanlısının alaylı sözleri ile utançtan kızın gözleri irice açılırken sen şimdi görürsün anlamında başını sallayarak kısa bir sesizlikten sonra sahte bir öfkeyle bağırdı.

 

"Ne sırıtıyorsun be! Ayrıca o çipil gözlerini göğüslerimden çek yoksa o bıyıklarını tek, tek yolarım!"

 

Meyra'nın tuhaf sözleri ile kaşları çatılan Doğan, adımlarını durdurarak anlam vermeye çalıştı. Ne yapıyordu bu, ne göğsü, ne bıyığı diye düşünürken aklına gelen ayrıntıyla bedeni yay gibi gerildi. Meyra'nın üzerinde el kadar bir kumaş parçası vardı ve şu an baş aşağı omuzundan sarkıtmıştı onu. Büyük bir firikik vermesi muhtemeldi. Kızı dikkatlice omzundan indirirken hızla arkasındaki bıyıklı adama döndü. Fakat karşılaştığı büyük bir boşluktu. Kaşları hızla çatılırken arkasından gelen kıkırtıyla bakışlarını o yöne çevirdi ve zafer kazanmışcasına sırıtan nişanlısına bakarak homurdandı.

 

"Kadın sen beni öldürecek misin!? Hayır bazen gerçekten merak ediyorum annen ve baban sizi yaparken, fantazi olsun diye Brezilya dizileri falan mı izlediler de, sizin gibi, böyle entirikacı, aklı hinliklere çalışan, haksızken bile haklı duruma çıkan şaheser lerlerle dünyaya katkıda bulundular! " Meyra nişanlısının sözlerine cevap vermek için dudaklarını aralamıştıki karşıdan gelen kızı görünce,Doğan'ın bedenine biraz daha sokularak yüksek sesli bir kahkaha attı. Bu hareketi ile nişanlısının kendine şaşkınca baktığını görünce, kolunu canını yakacak bir şekilde çimçirdi.

 

"Hemen pişmiş kelle gibi sırıt! Böyle çok mutluymuş gibi kahkahalar at." Genç adam nişanlısının tuhaf davranışları karşısında artık endişelenmeye başlarken bakışlarındaki korku kırıntısı ile sordu.

 

"Ne sırıtması !? Ne diyorsun aşkım iyi misin sen!?" Fazla mı üzerine gitmişti acaba? Meyra'nın bu tavırları hiç normal değildi. Kolunda hissettiği ikinci çimcik acısıyla yüzünü buruşturdu.Meyra bir taraftan sırıtırken, bir taraftan da kendilerine doğru yaklaşan kişi yüzünden, dişlerini sıkıp hızla tısladı.

 

"Sana dediğimi yap! O Melis sürtüğü şu an tartıştığımızı anlar ve ona gün doğarsa yemin olsun o gösterdiğim gelinliği giyerim! " Doğan'ın gözlerinin önünde Meyra'nın gösterdiği mini ve abartılı sırt dekoltesi olan gelinlik belirince nişanlısının isteğini hızla yerine getirdi. Fakat neşeyle değil öfkeyle atılan bir kahkahaydı bu. Meyra'yı arabayla kendi arasına sıkıştıran Doğan onun saçının bir tutamını parmağına dolayarak gülüşünün arasında tıpkı Meyra gibi tısladı.

 

"Bu gün şansını fazla zorluyorsun kadın! Gay de olsa bir adamın eli vücudunda geziyor, sonrada kıçı başı açık bir gelinlikle, sebebeini bilmediğim bir şey yüzünden beni tehdit ediyorsun! "Gözleri kızın dudaklarına kayarken yavaşça yaklaşmaya başladı. Meyra'da nişanlısının,dudaklarında gezinen yakıcı bakışlarıyla her şeyi unutmuştuki arkalarından gelen sesle o yöne döndüler.

 

"Ooo! Kimler varmış burada! Meyra Komiser!" Kız mavi bakışlarını Doğan'a çevirerek derin bir iç çekişle sözlerine devam etti. " Ve yakışıklı nişanlısı Doğan Komiser!" Meyra karşısındaki kızın nişanlısına olan bakışları ve iç çekişi ile öfkelenirken kız tekrar konuştu. " Kahkahalarınız etrafı inletiyordu. Uyumsuz bir çift olduğunuzu bilmesem mutlusunuz zannedeceğim. " Karşısındaki kızın iğneleyeci sözleri ile Meyra sabrının sonuna geldiğini hissederken Doğan karşısındaki kızın derdini anlamaya çalışıyordu.

 

Melis küçümseyici bakışlarını Meyra'ya çevirerek burun kıvırdı. " Erkek gibi bir kızla nasıl mutlu olunur orasıda muamma ama, bir an için oynadığınız küçük oyuna inanıyordum doğrusu." İşittiği sözlerle Meyra kıza doğru bir hamlede bulunurken Doğan koluna yapışarak ona engel oldu ve nişanlısını kolunun altına çekerek alnına küçük bir buse bırakıp karşısındaki kıza çevirdi bakışlarını.

 

"Belki de beni erkek gibi olan tavırları etkilemiştir Melis!" Kızın suratının rengi değişirken Doğan sözlerine devam etti. " Belki de nişanlımın tavırları ve dik duruşu beni inanılmaz bir şekilde cezbediyor. Belkide o duruşunu bir kamuflaj olarak, kendini evleneceğe erkeğe saklamak için kullanıyordur. Ha ne dersin?Benim düşüncelerim bu yönde! " Sözlerine kısa bir ara veren Doğan, yüzünü buruşturarak Melis'i baştan aşağı tiksinircesine süzüp sözlerine devam etti.

 

" Çünkü her şeyin yatakta başlayıp bittiğini düşünen ve kadınlığını kullanarak bie şeyler elde etmeye çalışan kadınlar beni hiç bir zaman etkilememiş hatta tiksindirmiştir."

 

Melis'in yüzü öfkeden morarmaya başlarken Doğan Meyra'ya dönerek burnunun ucuna ufak bir öpücük bıraktı ve göz kırparak gülümserken Meyra onun sözlerinin etkisinden çıkamamış bir de o muhteşem gülüşüyle karşılaşınca adeta nefesi kesilmişti.

 

"Aileme ve doğup büyüdüğüm topraklara, en önemlisi sol yanıma yakışan tek kadın Meyra! Hani diyorsunuz ya erkek gibi diye, o duruşu benim soyadımı taşıyabilecek ve benim yanıma yakışan tek kadın olduğunun kanıtıdır. O yüzden umarım ne demek istediğimi anlamış ve benden ümidi kesmişsindir! " Melis aşağılanmanın ve Doğan'ın yanındaki kadına olan bakışlarının karşısında ezilmeye daha fazla tahammül edemezken ayaklarını sertçe yere vurarak oradan uzaklaşmaya başladı. Nişanlısının beline kollarını dolayan kız tam kalbinin üzerine derin bir öpücük bıraktı.

 

"Senin o kalbini öperim ben ilkim! " Doğan'ın, kendisine arka çıkışı ve onu gururlandıran sözleri ile Meyra mutluluğunu böyle dile getirirken Doğan nişanlısının çenesinden tutarak başını kaldırdı ve bakışlarını birleştirdi.

 

"O kalp senin yoluna kurban olsun kadınım!" Kızın yüzünü avuçları arasına alarak derince bir iç çekti. O iri kahverengi gözlere aşkla bakarken sözlerine devam etti. "Bir daha hiç kimseyi takıntı haline getirip kimseye bir şeyler kanıtlamaya çalışma. Bizim rol yapmaya ihtiyacımız yok."Kaşları hafifçe çatılırken avucunun arasındaki yüze merakla baktı. "Neden bana Melis le olan sorunlarından bahsetmedin?Senin tırnağın bile olamayacak bir kadın için neden üzdün kendini? " Meyra bakışlarını kaçırırken üzüldüğünü nişanlısına belli etmemeye çalışsada başaramamıştı.

 

"Korktum!" Doğan'ın kaşları daha çok çatılırken Meyra devam etti. "Melis kadınsı,işveli cilveli erkekler konusunda tecrübeli. Üstelik haklıda. Etrafımdaki herkes erkek gibi olduğumu söylüyor! Arkadaşlarım, kardeşlerim, ilk tanıştığımızda sen bile söyledin. "Doğan tam ağzını açıp konuşacaktıki nişanlısı sözlerine hızla devam etti. "Hatta bu gün babam bile öyle imalı konuşunca seninle birlikte olmaya başladığımdan beri içimi kemiren korkularım şaha kalktı sanki. Şimdi ilgini çeken tarzım tutumum zamanla seni benden soğutur diye korktum.

 

Melis'e gelecek olursak sana karşı olan hislerini sana söylersem o kadın senin dikkatini çekebilir diye düşündüm. Onun kadınsı, cilveli tavırlarına kapılıp gidersin diye korktum!" Dudaklarını büken kız yaşaran gözleri ile Doğan'a kaçamak bir bakış atıp sözlerini tamamladı. "Bu gün dansa da o yüzden başladım. Sana biraz olsun kadınsı görünebilmek için. " Söylediği sözlerin utancı ile parmakları ile oynayan nişanlısına baktı adam bir süre. Esas utanması gereken kendisiydi. Meyra her şeyini onunla paylaşırken, açıkça çekinmeden anlatırken o hala sakladığı küçük sırrı anlatamıyordu. Onu kaybetmekten korkuyordu. Biliyorduki Meyra hiç bir açıklama kabul etmeyecek her şeyi bir kalemde silecekti. En iyisi evlenince açıklamaktı. Meyra'nın eline uzanarak avcunun içine hapsetti ve diğer eliyle de ensesinden tutarak göğsüne yasladı.

 

"Meyriğim! Ben onbeş yaşındaki o kızada bu haliyle aşık oldum! Şimdi kollarımdaki kadınada bu haliyle aşığım! Evet sana erkek Fatma diyordum ama bu seni beğenmediğim anlamına gelmez." Derin bir nefes alan adam kelimelerini özenle seçmeye çalışıyordu. Belliki sevdiği kadın bu konuda baya alınmıştı. O yüzden onu kırmamak için doğru kelimeleri seçse iyi olacaktı. "Melis'e de söylediğim gibi ben zaten senin o yönüne aşık oldum. Dobra oluşuna, özünün sözünün bir oluşuna, kendini koruma tavrına tutuldum! "Meyra'nın gözyaşları göğsüne damlarken adam teninde hissettiği ıslaklıkla gözlerini öfkeyle kapattı. Nasıl olmuştuda daha önce farketmemişti Meyea'nın bu düşüncelerle kendini bu kadar üzdüğünü. Ağzından bir küfür kaçmaması için dudaklarını öfkeyle ısıran Doğan derin bir nefes alarak kızın başını göğsüne biraz daha bastırdı.

 

"Duymuyor musun kalbimin sana karşı olan çırpınışlarını kadın!? Korkmak benim kadınıma yakışmaz! Senin işven,cilven iri gözlerinle kabime dokunan masum bakışların, utanınca yanaklarına inen al perdeler!" Doğan konuştukça Meyra daha çok ağlıyor buda genç adamın canını aıkıyordu. Sahi bu gün ne çok gözyaşı dökmüştü? Onu daha fazla üzmemek için bir an önce halletmeliydi bu mevzuyu. "Senin kadınsı olmana da cilve yapmana da gerek yok! Sen zaten benim kadınımsın, sol yanımsın! Değil Melis dünya üzerindeki en güzel ve seksi kadınları karşıma dizseler senin gelincik kokan saçlarının bir teline bile değişmem! "Meyra başını nişanlısının göğsünden kaldırarak kızarmış gözleri ile şirince baktı.

 

"Değişmez misin? "

 

Başını olumsuz anlamda iki yana sallayan adama şüpheyle bakan kız bu defa dudaklarını büzerek sordu.

 

"Hani şu erkeklerin hayran olduğu mavi gözlü, iri göğüslü, biçimli kalçaları olan yabancı esmer manken bile olsada değişmez misin? " Meyra'nın masumca sorduğu soru ile Doğan muzipçe gülümseyerek heycanlı bir şekilde cevap verdi.

 

"Kim? Adriana Lima mı!?" Aldığı cevapla Meyra'ın gözleri öfkeyle kararırken Doğan'ın karnına yumruğunu geçirdi.

 

"Kadını tarif edince bakıyorumda heyecandan gözlerin yuvalarından fırlayacaktı. Adi herif! " Meyra'yı içinde bulunduğu duygusallıktan çıkarırken bunu en sevdiği yöntemle yapmıştı. Onu kızdırmak çok hoşuna gidiyordu. Nişanlısının arabanın kapısını sertçe açtığını gören Doğan gülümseyerek yolcu koltuğuna doğru ilerledi.

 

"Kadınım abartma! Ben sadece tahminde bulundum. Niye gözlerim yuvalarından fırlasınki? Hem Ardriana Lima'nın gözleri mavi değil yeşil bi kere. " Meyra hızla Doğan'a dönerken adam kırdığı potun farkına vararak düzeltmek için ağzını açmıştıki Meyra işaret parmağını kaldırarak onu susturdu.

 

"Ben abartıyorum öyle mi? Kadının adını bile söylemediğim halde sazan gibi atlayan sensin! Üstelik verdiğim bilgilerin yanlış olduğunu söyleyerek mavi değil yeşil diyorsun! Pes sana Doğan! Öküzlükte çığır açtın resmen! " Aracın motorunu çalıştıran Doğan yaptığı gafın üzüntüsüyle nişanlısına kısa bir bakış atarak gönlünü almaya çalıştı.

 

"Ne alakası var güzelim? Hem sen esmer de dedin ama ben sana Adriana Lima kumral dedim mi? Vücut ölçüleri 87-69-89 cm, boyu 1.78cm bedeni 34 ,ayak numarası 39 dedim mi? " Doğan farkında olmadan daha çok batarken Meyra'nın ağzı deyim yerindeyse bir karış açık kalmıştı.

 

"Yuh!" Meyra öfkeden titreyen sesiyle sözlerine devam etti. "Allah senin cezanı versin emi Doğan! Benim ölçülerimi sorsam bilmezsin! Ama elin gavurunun ezberlemediğin ölçüsü kalmamış!"Kollarını göğsünde birleştiren kadın bakışlarını küskünce camdan dışarıya çevirdi. Doğan ise üst, üste kırdığı potlar yüzünden kendini hareket halindeki araçtan atmak istiyordu.

 

"Meyriğim vallahi bi dergide okumuştum oradan aklımda kalmış.Yoksa banane elin kadının ölçülerinden. "Meyra nişanlısının sözlerini duymazlıktan gelerek bakışlarını ona hiç çevirmiyince, yaptığı gaflar yüzünden kendine öfkelenen Doğan ise elini direksiyona vurarak homurdandı. "Bir Melis yüzünden konu nerelere geldi arkadaş!Zannedersin kız polis değil yürüyen mikser! Başlarım ben böyle işin içine! " diyerek arabayı aniden durdurdu ve sarsıntıyla öne doğru savrulan kızı kucağına çekerken sözlerine devam etti.

 

"Şu gözlerimin gördüğü her yerde sen varsın! Çektiğim her nefeste ciğerlerime dolan koku senin! Tutan elim, atan kalbim, beynimdeki düşüncelerim hepsinde sen varsın!"Meyra'nın irice açılan şaşkın bakışlarına aldırmadan sözlerine devam etti. "Dilim her döndüğünde ilk senin adın dökülüyor dudaklarımdan! Şu kalbim sadece senin aşkını zikrediyor her atışında! Ben sana daha​ ne söyleyeyim kadın!Ne deyimde gönlünü edeyim!?"Meyra, Doğan'ın sözleri ile sertçe yutkundu ve ellerini uzatarak onun hafif uzayan sakkallarını okşayıp,ellerini çekmeden gözlerine aşkla bakarak gülümsedi.

 

"Bir asi kısraktım, Mecnun'u deli eyleyen Leyla'ya çevirdin beni. Sevda nedir bilmezken Ferhat'a dağları deldiren Şirin eyledin beni, ufak bir kıvılcımdım harladığın ateş ile Kerem'i yakan Aslı eyledin beni. Ben sevdayı seninle öğrenirken, sen bana öğretmekten yoruldun mu? Şimdi söyle bana sevgili şikayetçi misin benden?" Meyra'nın biten sözleri ile oda ellerini uzatarak yüzünü avuçları arasına alarak bakışlarını bir birine odaklayıp fısıldadı Doğan.

 

"Sana sevdayı öğretmekten yorulursam, sevgini taşımaktan bir gün şikayetçi olursam, dilimde dönen adından, aşkını zikreden kalbimden bir an bile şüpheye düşersen çek vur beni! Kılım kıpırdarsa şerefsizim! Yeterki bir daha bu günkü gibi kalbimi güvensizliğinle sınama! " Kız nişanlısının sözlerinde haklı olduğu bilinciyle başını hızla sallarken sözlerini bitiren Doğan onun alnına uzun bir öpücük bıraktı.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Karşısındaki geline yüzünü buruşturarak baktı yaşlı kadın. Sağındaki gelininin yüzü her zamanki gibi hüzünlüydü. Yirmi dört senedir hangi gün gülmüştüki zaten. Oğlunun ölümü gelinini adeta bir harabeye çevirmiş, gülen yüzü solmuş, bülbül gibi şakıyan dili lal olmuştu. Cemal'in hapse girmesinin ardından kısa bir süre sonra gelini Suna,başına gelen olaydan sonra konuşmaz, söylemez olmuştu. Bakışları yanındaki gelininden, sol tarafındaki kızına kaymıştı. Oda kendisi gibi şaşkın bir şekilde bakıyordu karşılarındaki yeni geline. Küçük yaştan beri kalp hastasıydı kızı. Hiç bir zaman çocuk sahibi olamamıştı bu yüzden. Doktorlar izin vermemişti. Ama kızıda damadı da Cemal'inin emanetlerini kendi çocukları gibi benimsemişti hep. Şimdi yaşlı kadın, kızı Aynur bir şey söylesin diye bakıyordu fakat oda konuşmayacaktı galiba. Belliki çekiniyordu.

 

Dağhan babaannesinin bakışlarının bir annesine bir halasına kaydığını daha sonra Arya'ya tekrar baktığını görünce eğlencenin biraz sonra başlayacağını düşünerek yerine rahatça kurulmuştuki yaşlı kadın konuşmaya başladı.

 

"Kız gelin! Ha bu üstündeki nedir böyle?" Arya kadının sözleri ile bakışlarını kıyafetine çevirdi. Acaba leke filan mı vardı ? Yoksa yırtık ,sökük mü? Diye kontrol etti fakat görünürde dikkatini çeken bir şey bulamayınca kadının neyi kastettiğini anlamayarak sordu.

 

"Melek Hanım ne demek istediğinizi anlayamadım. Kıyafetimin neyi var?" Kadın ikinci defa yüzünü buruştururken başını sağa, sola salladı ve tekrar Arya'ya dönerek cevap verdi.

 

"Uyyy! Duydunuz mi!? Bağa Melek Hanum dedi! "Dağhan kahkahayı basarken babaannesinden yediği bastonla hemen sustu. Halasının da gülmemek için kendini zor tuttuğunu görünce bakışlarını geniş salonda gezdirmeye başladı. Arya ise şaşkınlıkla karşısındaki yaşlı kadına bakıyordu. " Kızım sen yeni gelinsin ne demeye ilk günden kara giyersin! Açık renkler giyeceksin adettir. Bu ne böyle dul karılar gibi karalara bürünmüşsün! Ha bizim köydeki kara kız ha sen! Nerde senin yeni gelinliğin! " Dağhan ve halası daha fazla dayanamayıp kahkahayı basarken Arya ne olduğunu anlamayarak kayınvalidesi Suna Hanım'a baktı. Onun her zaman hüzünle parlayan gözlerinde bile eğlenen pırıltılar görünce hâlâ kahkaha atan Dağhan'ı dürterek fısıltıyla sordu.

 

"Kara kız kim!? " Dağhan'ın gülmesi daha da şiddetlenirken Arya sinirlenerek tısladı. "Dağhan neler oluyor! Kara kız kim dedim sana!? " Gülmesini zar, zor bastıran genç adam Arya'nın kulağına yaklaşarak sır verirmiş gibi konuştu.

 

"Kara kız bizim köydeki ineğimiz! "Arya'nın ağzı şaşkınlıktan bir karış açılırken Dağhan onun surat ifadesiyle daha çok gülmeye başlamıştı. Ona ters bakışlarını gönderen kız babaanneye dönerek alınmış bir şekilde konuşmaya başladı.

 

"Ama efendim." Bacaklarına yediği bastonla gözleri fal taşı gibi açılan kız yaşlı kadının bastonu kendisine doğru kaldırıp yanındaki kadınlara dönmesi ile öylece kalakalmıştı.

 

"Uyyy duydunuz mi? Şimdide efendum dedi." Bakışlarını tekrar Arya'ya çevirdi ve bastonu sahte bir öfkeyle salladı. " Ula pok yiyenin kizu yaza, yaza aklınmı gitti." Öfkelendikçe dili şivesine kayarken Arya kadının haline gülmemek için kendisini zor tutmaya başlamıştı.

 

"Ne deyim!? Melek Hanım diyorum kızıyorsunuz! Efendim diyorum yine kızıyorsunuz!" Yaşlı kadın karşısındaki kızın moralini birazda olsa düzeltmek için uğraşıyordu onunla. Kaşlarını çatarak bastonuna dayanıp öne doğru eğildi ve el işareti yaparak konuştu.

 

" Gel bakayım buraya!" Arya yaşlı kadın gibi hafifçe öne doğru eğilirken kadın da kıstığı mavi gözleri ile kızı süzerek tekrar konuştu. " Ben Kerim'in neyi olurum?"

 

"Nenesi!"

 

"Ha! Sen evlenmeden önce ne derdin de bakayım bağa!?" Arya kadının sözleri ile sertçe yutkundu. Evlenmeden önce oda, nene derdi bu kadına. Peki şimdi ne değişmişti? Bu kadının suçu neydi? Kerim'in suçunu onlara yükleyebilir miydi? Bu kadın, sabah gitmesi için ona bir fırsat sunmamış mıydı? Bu dava kocası ile kendi arasındaydı artık. Kerim'e kızıp bu evdekilerle arasını bozmayacaktı. En azından ona insan gibi muamele edenlerle! Kocasıyla olan savaşını kimseye maal etmeyecekti. Aldığı kararla gözleri dolarken usulca fısıldadı.

 

"Nene diyordum! "Arya'nın üzüldüğünü gören Dağhan koluna dokunarak güven vermek isterken bakışlarını nenesine çevirerek homurdandı.

 

"Neneee! Üstüne gitme yengemin! " Yaşlı kadın bastonunu torunun bacağına sertçe indirirken bir taraftanda söyleniyordu.

 

"Sen karışma kot kafali! "Bakışlarını tekrar Arya'ya çeviren yaşlı kadın tek kaşını sorgularca kaldırdı.

 

"Oyleysa değişen nedur soyla bağa gelin hanum! Ne den nene demezssin bağa!?" Arya'nın sıkıntıdan parmaklarıyla oynadığını görünce sakinleşerek sözlerine devam etti.

 

" Aha bu odada gördüğün herkes, ben de dahil hepimiz senin arkandayız kızım! Dik duracaksın, güçlü olacaksın, gerekirse torunuma meydan okuyacaksın ama pes etmeyeceksin!"

 

Arya, kadının tekrar değişen şivesi ve beklemediği sözler karşısında başını hızla kaldırırken dolu gözleri birden boşalmaya başlamıştı. Dağhan onun ağlamasına daha fazla dayanamayarak elini omuzlarına doladı ve saçlarına küçük bir öpücük bıraktı. Allahtan abisi yoktu. Yoksa şimdi gırtlağına çökerdi. Yaşlı kadın elindeki bastonu yere vurarak sözlerine devam etti. "Torunumun yaptıklarını savunmuyorum ama Kerim bunları yapacak bir çocuk değil! Muhakkak işin içinde başka işler var kızım! Şimdi sana düşen sabretmek. Ne demişler; dişi kuş yapar yuvayı, içini sıvayı, sıvayı. Sabret kızım elbet bir bildiği vardır Kerim'in. O kimseye zarar vermez. Ama kendini ezdirme sakın! "

 

Bakışlarını salondakilerin üzerinde tek, tek gezdirerek tehdit edercesine konuştu.

 

"Bu konuşma bir sır olarak burada, yalnızca beşimizin arasında kalacak. Eğer Kerim ve kızına dönüp kaşlarını çatarak sözlerine devam etti kocan olacak hamsi kafalı duyarsa hepinizi köye sürgüne yollarım bilmiş olun! " Bastonunu sözlerinde ciddi olduğunu belirtmek istercesine sertçe yere vurarak oturduğu yerden yavaşça kalktı. Koridora doğru yönelen kadına, Dağhan'ın kolları arasından sıyrılan Arya titreyen sesiyle seslendi.

 

"Nene! " Yaşlı kadın yüzünde oluşan gülümseme ile olduğu yerde kalırken Arya'da yerinden kalkarak ona doğru yürüdü. Yaşlı kadının desteği o

nu çok mutlu etmişti. Belliki oda böyle olsun istememişti. O kendisine yardımcı olmaya çalışıp, tutunacağı bir dal uzatırken ona nasıl sırtını dönerdi ki? Yaşlı kadının önüne geçerek yorgun mavi gözlerine nemli gözleri ile bakarak eline uzanıp avuçları arasına aldı ve öperek alnına koydu.

 

"Teşekkür ederim nene! Senin desteğin benim için çok önemli." Yaşlı kadın kızın elini güven vermek istercesine sıktı ve uzun saçlarını şefkatle okşayarak yüzündeki gülümseme ile odasının yolunu tuttu. Arkasında hissettiği hareketlilikle o yöne dönen kız kayınvalidesinin koluna giren Aynur Hanımla karşılaştı. Orta yaşlı kadın gülümseyerek Arya'ya bakarken kayınvalidesi de uzanarak Arya'nın elini tutmuştu. O hüzünlü bakışlarında bir şeyler vardı. Sanki bir şeyler anlatmak istercesine çığlık, çığlığa bağırıyordu bakışları. Aynur Hanım'ın sesiyle bakışlarını ona çevirdi.

 

"Yengem kendi dilinde arkanda olduğunu söylemek istiyor galiba. "diyen Aynur Hanım'la bakışları tekrar kayınvalidesi ne döndü. Kadın dolan gözleri ile başını hafifçe sallarken Arya ona gülümseyerek sarıldı. Bu kadının gözleri her zaman etkilemişti onu. Tıpkı şimdi de olduğu gibi.Dağhan annesinin yengesine gösterdiği ilgiden ve tepkiden memnun bir şekilde hızla onlara yaklaştı ve annesinin şakağına duygu yüklü bir öpücük kondurdu. Suna Hanım bir kolu ile oğlunu, bir kolu ile gelinini sararken geceleri yanına gelip, karısına karşı aşkını anlatan ilk göz ağrısı geldi aklına. Nasıl da çıkmaz lardaydı kuzusu. Nasıl da yanıyordu kor alevlerin içinde. Yıllar önce o lanet gün sesini kaybetmemiş olsaydı her şeyi bir, bir anlatırdı gelinine. Oğlum aşkından Kerem misali yanıyor derdi. Kerim'im her şeye senin için katlanıyor, seni sonsuza dek kaybetmemek için kendini ateşlere atıyor derdi. Ama söyleyemiyordu. Oğlunun acısıyla yaşlar gözünden süzülürken ah dedi içinden, ah keşke okumam yazmam olsaydı. Annesi erken yaşta ölünce kardeşlerinin sorumluluğu onun üzerine kalmış yaşı küçükte olsa o yükün altına girerek okula gidememişti. Yıllardır eli kolu bağlı oturuyor kaderine küsüyordu. Aynur Hanım'ın sesiyle üçlü içinde bulundukları duygusallıktan sıyrıldılar.

 

"Bende yanındayım canım bir şeye ihtiyacın olursa çekinmeden söyeleye bilirsin."Arya gülümseyerek başını sallarken kadın Suna Hanım'a dönerek tekrar konuştu. "Hadi yenge ilaç saatin geldi. Üstelik birazda dinlenmen lazım. " İki orta yaşlı kadın merdivenlere doğru ilerlerken Dağhan yengesine dönerek gülümsedi.

 

"Annem seni çok sevdi.Yıllar sonra ilk defa böyle tepkiler veriyor yenge!" Dağhan'ın heyecanla söylediği sözlerle Arya'da gülümseyerek karşılık verdi.

 

"İnşaallah iyileşir Dağhan! Çünkü onun gözlerindeki hüzün, ne zaman göz, göze gelsek sanki beni boğuyor. " İkilinin konuşmasını çalan zil sesi bölerken yardımcı kız hızla kapıya yöneldi. Bir kaç saniye sonra kapıdan görünen Kerim karısının yüzüne bile bakmadan konuşarak merdivenlere yöneldi.

 

"Üzerimi değiştirip beş dakikaya iniyorum. Arabaya geç beni bekle! " Arya kocasının tavrıyla öfkeyle yumruklarını sıkarken Dağhan onun kolunu hafifçe okşayarak destek olmaya çalıştı.

 

"Sabret yenge! Elbet seninde sıran gelecek! İşte o gün bu kızgın boğayı alt etmen için yanında matador Dağhan olacak! " diyerek kol kaslarını şişiren kaynının sözleri ve hareketleri ile Arya ufak bir kahkaha atarken Dağhan parmağını dudaklarına götürerek sus işareti yaptı. "Şhhtt! Sessiz ol! Senin boğanın hedefi olmak istemem doğrusu! Şimdi benimle eğleniyorsun diye kıskançlık krizlerine girer falan."Arya korkuyla başını sallarken Dağhan onu belinden hafifçe ittirerek kapıya doğru yönlendirdi. "Hadi arabaya geçte onu daha fazla sinirlendirmeyelim. " Bıkkınca nefesini dışarı veren yengesiyle birlikte kapıya doğru ilerlediler.

 

Kerim odaya girerek hırsla kapıyı çarptı. Mehmet Amir le konuştuktan sonra morali biraz düzelmiş bir şekilde eve gelmişti. Arya'nın artık kendi evinde ve karısı olduğunu düşünmenin mutluluğu ve içindeki heyecanla kapıyı çalmış fakat açılan kapıyla tüm mutluluğu ve heyecanı bolon misali sönmüştü.

 

Karısı mutsuz olduğunu ilan etmişçesine karalara bürünmüştü. Üstelik sabah onu uyardığı halde. Rengarenk giyinen, cıvıl, cıvıl olan karısını ne hale getirmişti ilk günden. Arya'nın mutluluktan hep gülümsediği zamanlar gözlerinde canlanınca hırsla dolabın kapağını açtı ve giyecek bir şeyler aldı. Hızla üzerini değiştiren adam kapıya yönelmiştiki kapı ağzında duran valizi görmesi ile gülümseyerek kendi, kendine mırıldandı.

 

"En azından inatçı karım balayına çıkmayı kabul etmiş." Yüzündeki gülümseme ile valizi eline aldı ve odadan çıkarak Annesinin yanına gitti. Onunla kısaca dertşeşip vedalaşrak aşağıya indi.Babaannesi ve halasının salonda kendini beklediğini görünce onlarlada kısaca vedalaşıp, babaannesinin nasihat lerinide dinleyerek evden ayrıldı. Kapıya çıktığında gördüğü manzara karşısında yüzünü buruşturdu.

 

Arya aracın içinde onu beklerken, bir taraftan da Dağhan'la muhabbet ediyordu. İkilinin sürekli gülüşüp şakalaşması birazcık sinirini bozuyor olabilirdi. Kıskanmıyordu tabiki! Sadece geldiğini bile fark etmeyen ikiliye birazcık kızmıştı. Valizi bagaja koydu ve sertçe kapattı.Bakışları kardeşinin gülen yüzüne kayınca sabır çekerek başını sağa sola çevirdi. Eğer Dağhan biraz daha pişmiş kelle gibi sırıtmaya devam ederse, ağzında gösterecek diş bırakmayacak hepsini avuçlarına dökecekti. Çokta fazla sinirlenmiş sayılmazdı değil mi? Kimi kandırıyordu ki karısını kardeşinden bile kıskanır olmuştu. Kardeşine doğru sert adımlarla yaklaştı ve üzerindeki tişörtün yakasından tutup eğilerek muhabbet ettiği araba camından kaldırdı. Dağhan ve Arya şaşkınca Kerim'e bakarken o sinirli bir sırıtışla kardeşine bakarak konuştu.

 

"Ailemiz sana emanet koçum! Ben balayından dönene kadar vukaat istemiyorum ona göre! Bir hafta bensiz idare edebilirsin değil mi?" Dağhan olumlu anlamda başını sallayınca Kerim kardeşine sarılarak kulağına fısıldadı. "Dağhan! Bir daha yengene el şakası yapma o elini kırar kapı tokmağı yaparım haberin olsun! Ayrıca bir daha ağzına düşecekmiş gibi de sokulma karıma! "Sözlerini bitiren adam kardeşinden ayrılarak sürücü tarafına doğru ilerledi ve parmakları ile gözüm üzerinde hareketi yaparak araca bindi. Tam motoru çalıştırmıştıki Dağhan, Arya'nın camına vurarak açmasını işaret etti. Açılan camla karı koca Dağhan'ın ne söyleyeceğini beklerken o başını camdan uzatarak abisine göz kırptı.

 

"Yengemle vedalaşamadım da. " diyerek hızla Arya'nın yanaklarını öptü ve aynı hızla geri çekilerek can havli ile eve doğru koştu. Kerim arkasından gitmek için hamlede bulunsada, karısı eline yapışarak o nu engelleyince, öfkeli bakışlarını ona çevirdi.

 

"Ailemi özledim bir an önce gidebilirmiyiz! "Kerim karısının isteğiyle ağzının içinde bir küfür homurdanarak elini karısından kurtarıp aracın motorunu çalıştırarak hızla yola koyuldu.

 

"Ne vardı elime yapışacak sanki! Bıraksaydın da cama sıkışan İffet gibi sıkıştırsaydım o kuş beynini oraya! "Arya kocasının tuhaf sözleri ile kahkaha atmamak için dudaklarını dişlerken kocasının kardeşine karşı olan tavrına anlam veremiyordu. Gerçi Dağhan'ı tanıdığından beri kocasıyla eğlenceli bir çekişme içerisindeydi.

 

Arya başını camdan dışarı çevirmiş düşünceler içerisinde bu sessiz yolculuğun bitmesini bekliyordu. Aklında Melek nene nin söyledikleri dolanıp dururken gerçekten Kerim'in neden bu kadar değiştiğini düşünüyordu.Gerçekten bir gecede kararan hayatında ve değişen kocasının arkasında başka sebepler olabilir miydi? Her şeyi geçmişti ama kocasının bir zamanlar gözlerindeki o aşk pırıltılarıda mı yalandı? Gözler yalan söylemez demezler miydi hep? Kerim bir oyunun içindemi, yoksa gerçekten en adi oyunu bana mı oynadı diye düşündü. İçine düşen kurt aklını kemirirken uzun düz saçlarını sıkıntıyla geriye attırdı.

 

Kerim ise arada bir karısına kaçamak bakışlar atıp çaktırmadan özlemini gidermeye çalışıyordu. O güzel yüzüne doya doya bakamıyordu.Gülüşüne hasret kalmıştı. Gülen yüzünü soldurmuştu. Kendisine bir zamanlar aşkla bakan gözlerini nefret duygusuyla doldurmuştu. Normalde böyle hasretle bakamıyordu,onun için fırsat buldukça kendi gözlerindeki nefretin yerini özleme ve aşka bırakıyordu. Arya üzerindeki bakışları farkedince iri gözlerini kocasına çevirdi. Fakat Kerim çoktan yola odaklanmıştı bile.

 

Kocasının üzerindeki yeşil tişört bedenini sarıp kaslarını gözler önüne sererken altına giydiği koyu kotla spor bir giyim tercih etmişti.Uzun yolculukta rahat etmek için olsa gerek diye düşündü. Oysa Kerim karısının, spor kıyafetleri ona daha çok yakıştırdığı için tercih etmişti bu tarz giyinmeyi. Arya babasının evine yaklaştıklarını fark edince araçtaki sessizliği bozarak konuştu.

 

"Senden bir şey isteyebilir miyim?" Kerim bakışlarını kısa bir an karısına çevirdi ve dudaklarını büküp tekrar yola odaklanırken cevap verdi.

 

"Yapabileceğim bir şeyse,sevgili karımın isteği benim için emirdir. " Kerim, karısının ondan bir şey isteyeceğini duyunca mutlu olmuş gülümseyerek cevap vermişti. Fakat Arya kocasının bu tavrını kendisiyle alay ettiğine yorarak iğneleyici bir ses tonuyla tekrar konuştu.

 

"Merak etme yapamayacağın bir şey istemeyeceğim senden! Aksine ailemin yanına geldiğinde her zaman yaptığın en iyi şeyi yapmanı istiyorum! " Karısının sözlerine anlam veremeyen adamın kaşları büzülürken mavi gözlerini kahverengi harelere çevirerek sordu.

 

"Ne demek istediğini anlamadım Arya! Biraz daha açık konuşur musun lütfen!" Nefesini bıkkınca dışarı veren kız yönünü tamamıyla kocasına doğru çevirerek gözlerine alayla baktı.

 

"Her zaman ki gibi rol yapacaksın! Mutluymuşuz gibi! Bu senin için zor olmayacaktır. Sonuçta her zaman yaptığın şey! " Arya'nın sözleri adamın içinde bir yerlere dokunurken kısa bir an belli belirsiz buruk bir gülümseme geçti dudaklarından. Ve arkasından fısıltı şeklinde bir homurtu.

 

"Ben senin nefes aldığın her yerde mutluyum zaten! Sadece mutsuzları oynuyorum!" Kerim, söylediği sözleri kendisi bile zor duyarken, Arya o buruk gülümsemeyi de, içine yeni şüphe tohumları eken o sözleri de duymuştu. Kısa bir sessizlikten sonra kendisini toparlayan adam yüzüne yerleştirdiği alaylı gülümseme ile cevap bekleyen karısına döndü.

 

"Benim için sorun yok! Seninde dediğin gibi oscarlık bir oyuncuyum değil mi?" Kırılan kalbinin fısıldadığı sözler yerine yine mantığının bağırdığı sözler döküldü Kerim'in dilinden.Arya aklı karışmış bir şekilde kocasına bakarken Kerim'in arabayı parkettiğini farketmemişti bile. Karısına dönen adam muzipçe göz kırptı.

 

"Özlediğin benmiyim yoksa ailen mi güzelim? " Arya kocasının iması ve güzelim kelimesi karşısında iri gözlerini kırpıştırdı.

 

"Anlamadım! " Adamın yüzünde alaylı bir gülümseme oluşurken kontaktan anahtarı çıkarttı ve Arya' nın kemerini çözerken sözlerine devam etti.

 

"Diyorum ki beni incelemen bittiyse,özlemini giderdiysen, aileni daha fazla bekletmeyelim! " Kocasının sözleri ile ne yaptığını anlayan kız kızaran yanakları ile arabanın kapısını açarak hızla indi. Kerim karısının arkasından ufak bir kahkaha atarken kendilerine doğru koşarak gelen genç kıza baktı.

 

Derya uzun gece karası saçlarını savurarak hızla ablasının boynuna sardı kollarını.

 

"Abla nerede kaldınız? Sabahtan beri sizi bekliyoruz!" Arya kardeşinin neşesi karşısında derin bir nefes alarak oynayacağı oyuna hazırladı kendini. Kızın yanaklarına sulu öpücüklerini bırakırken elinin tutulması ile kısa bir an gerildi.

 

"Ablanın suçu yok Baldız. Her zamanki gibi benim işlerim yüzünden geciktik. " Derya ,ablasını bırakıp eniştesine sarılırken Arya kocasının hemen rolüne bürünmesi karşısında yüzünü buruşturdu.

 

"Aşk olsun enişte! Ablamı aldığın yetmiyor gibi bizimle geçireceği zamanıda kısıtlıyorsun iş kolikliğin yüzünden! " Derya'nın sitemli sözleri karşısında Kerim küçük bir kahkaha atarak kolunu kızın omzuna doladı ve üçü eve doğru ilerlerken Derya'ya şakayla karışık cevap verdi.

 

"Ablanı bu kadar çok özlüyorsan seni de Dağhan'la evlendirelim hiç ayrılmazsınız! " Arya bakışlarını hızla kocasına çevirirken Kerim baldızına muzipçe göz kırptı ."Ne dersin kara çalı!?" Arya ile sevgili olduklarından bu yana kendilerine rahat yüzü göstermeyen kıza kara çalı diye takılıyordu hep. Derya ise yüzünü buruşturarak çemkirdi.

 

"Enişteee! Ben kala, kala senin çapkınlıktan egosu Everest'e çıkmış kardeşinemi kaldım! Aşk olsun! Türkan Şoray gibi kızım! Senin kardeşine varacağıma rahibe hayatı yaşarım daha iyi! " Kerim'in kahkahası ile kolunun altından çıkarak topuklarını yere öfkeyle vura vura eve doğru ilerledi.

 

"Peşimde ne, Nick Bateman ler, Kıvanç Tatlıtuğ'lar kuyruk oluyor da ben yüz vermiyorum! Senin kardeşin olacak o hilkat garibesine mi olur diyeceğim? Seninki de laf yani! " Derya'nın homurdanmaları ile Kerim ufak bir kahkaha atarken Arya ona dönerek sinirle konuştu.

 

"Ne den yaptın bunu!? Şimdiki planın da kardeşim mi? " Kerim'in gülüşü yüzünde büyürken karısının yanağına doğru uzandı ve gözlerine bakarak okşadı.

 

"Neden bu kadar sinirleniyorsun? Belki de her şey sona erdiğinde onları biz bir araya getiririz. Bence gayette yakışıyorlar! " Arya'nın konuşmasına fırsat vermeden eve doğru çekiştirdi. Kızın içi inanılmaz bir öfkeyle dolarken onun yeni oyunlar peşinde olduğunu düşünüyordu. Fakat bilmediği Kerim kalbinden geçenleri söyleyip, içinden geldiği gibi hareket etmişti. Nedense bu aileyle bir araya gelince aklındaki her şey uçup gidiyordu.

 

Yunus elinde salata tabağı ile mutfaktan çıkarken kızı ve damadını görünce mutfaktaki karısına ters bakışlar atarak homurdandı.

 

"Beni damadın önünde rezil ettin kadın! Ne var sanki bıraksaydın da o maçın özetini izleseydim! Benim gibi bir adama sofra kurmak yakışıyormu!? " Arya ve Kerim babasının sözleri ile gülümserken Deniz mutfaktan seslendi.

 

"Mızmızlanma canım! Yoksa korkusuz Yunus Toralı karısına yardım ettiği duyulur da arkadaşlarının ağzına sakız olur diye korkuyor mu!? " Yunus, bir elinde salata tabağı kızına sarılıp, damadıyla tokalaşırken isyan edercesine karısına cevap verdi.

 

"Ne alaka kızım ya! Niye korkacakmışım? Zaten her şey o Kenan denen kılıbığın başının altından çıkıyor. Karısı onun pastanede yardım edişini size ballandırarak anlatınca, sizde bize sarıyorsunuz farketmedim sanma! " Derya babasının masaya salatayı bırakırken ki halini cep telefonu ile ölümsüz leştirirken Yunus patlayan flaşla adeta gözlerini şaşkınca açarak kükredi.

 

"Ula uşak! O çırpı bacaklarını kırdırtma bana! Yettin ula! Anası bi taraftan kızı bi taraftan ömrümü yediniz da!" Kızının elindeki telefonu sallayıp, sosyal medyayla kendini tehdit etmesi ile Yunus'ta film kopmuştu. İşaret parmağını Derya'ya doğru tehdit edercesine sallayarak kesin bir dille konuştu. " Yarından tez yok, o testi o pencereye çıkacak! And olsun ki ilk kıran uşağa vereceğim seni! " Derya gözlerini korkuyla açarken babasının üzerine yürümesi ile kendisini eniştesinin arkasına atarak çemkirdi.

 

"Ya baba! Ben daha Nick'in kaslarına dokunmadan sen testiyi dikiyorsun pencereye el insaf ya! Ya veletler oyun oynarken kırarsa? Ya yaşlı kel, göbekli biri kırarsa? Vallahi gözlerim açık gider haberin olsun! " Kerim baldızına susması için uyarırcasına bakışlar atarken Yunus gözlerini çoktan şüpheyle kısmıştı.

 

"Ula Nick kim!? Kız sen beni katil mi edeceksin!? " Arya kardeşine doğru hamle yapan babasının önüne geçerek beline sarıldı.

 

"Babacığım hayranı olduğu yabancı bir erkek model. Uzaktan bir beğeni yani. Hem adamı görsen, Derya da haksız sayılmaz hani. " Yunus'un ağzı Derya dan ziyade Arya'nın sözleri ile bir karış açık kalırken bu defa kükreyen Kerim olmuştu.

 

"Aryaaa! Ayıp olmuyormu kocan var burada? Benim yanımda bari söyleme ya! "

 

"Kuzım kocan haklı. Sanane elin adamının kasından, yakışıklılığından! " Arya umursamazca omuzlarını silkerken, Kerim onun bu tavrı karşısında öfkeyle dişlerini sıkmıştı. Mutfaktan çıkan Deniz olaya noktayı koyarcasına konuştu.

 

"Yeter da! Gitmeyin kızlarımın üzerine! Ya bir an önce oturursunuz şu sofraya,ya da damadınla seni kapı dışarı atarım! " diyerek kocasını tehdit ederken elindeki çorba kasesini sofraya bırakarak kollarını kızına doğru uzattı. Arya annesinin kendisini davet eden kollarına doğru ilerlerken her şeyi unutmuştu. Evliliğini, intikam meselesini, aklındaki şüpheleri hepsi buhar olup uçmuştu sanki. Kızına sarılan Deniz, özlemini giderince onu kendinden uzaklaştırarak,biraz önce fark ettiği ayrıntıyla şüpheyle baktı.

 

"Kızım bu ne hâl? Yeni gelin dediğin böyle karalaramı bürünür!? Ele güne karşı cıvıl, cıvıl olman lazım senin." Arya' nın bakışları kocasına dönerken Kerim önündeki kaseyi çorba koyması için kayınvalidesi ne uzattı ve karısına ben sana demiştim bakışları attı. O sırada Deniz homurdanmalarına devam etti. "Ah! Arya Ah! Annem ben sana hiç mi bir şey öğretmedim? Adetlerimizi bilmiyor musun kızım? Dul kadın mısın sen? Şimdi kocasının ailesi ne der bize!?"Arya bakışlarını kaçırırken Kerim onun daha fazla sıkışmasına dayanamayarak söze girdi.

 

"Benim için giydi Deniz Anne. " Arya'nın bakışları hızla kocasını bulurken Kerim sözlerine devam etti. "Öyle rengarenk giyinince çok dikkat çekiyor. Erkeklerin gözü hep üstünde olunca ben de haliyle kıskanıyorum. Kim ne derse desin ben böyle giyinmesinden mutluyum!" Kerim'in sözleri ile Derya kıkırdamaya başlayınca babasının tepkisiyle karşılaştı.

 

"Finduk kurduu!" Yunus kızının üzerindeki uyaran bakışlarını damadına çevirerek memnuniyetle gülümsedi. "Aferin oğlum! Karını hep böyle koru! Gerekirse tesettüre sok ben arkandayım! Erkek sinek bile bakarsa oy gözünü!" Elindeki çatalı betimle yaparcasına çevirmişti. Arya babasının sözleri ile gözlerini devirirken Derya'da dertli,dertli homurdandı.

 

"Of! Of! Ben kesin evde kalacağım! Başımda böyle bir baba varken sonum karalahana turşusuna dönecek! " Derya'nın serzenişleri ile masadakiler kıkırdarken kız aklına bir fikir gelmişcesine eniştesine döndü.

 

"Enişte sen haklısın galiba ben bu gidişle senin egoist kardeşine kalacağım sanırım!" Elini yüzüne dayayrak yanaklarını şişirdi ve düşünceli bir şekilde tekrar konuştu. " Acaba Dağhan beni alırmı!? " Alnının ortasına aldığı kaşık darbesi ile babasının sözlerini sert sözlerini işitmesi bir oldu.

 

"Kızım kudurdun mu? Eniştenişte nin yanında söylediğin laflara bak! Sen iyi değilsin Derya. Yarından tezi yok nenen lerin yanına köye gidiyorsun belki aklın başına gelir. " Derya köy lafını duyunca bakışlarını önce Annesine, sonra ablasına onlardan beklediği desteği alamayınca eniştesine çevirdi. O da kendin kaşındın dercesine bakış atınca ondan da destek çıkmayacağını anlayarak başını eğip önündeki çorbasına odaklandı.

 

Arya kardeşinin üzülmesine dayanamayarak elini avcunun arasına alırken Derya elinde hissettiği sıcaklıkla bakışlarını o yöne çevir. Fark ettiği ayrıntıyla asık yüzü, gerilirken ufak bir çığlık attı.

 

"Ablaa! Eline ne oldu!? " Kardeşinin çığlığı ile anne ve babasının gözleri Arya'ya dönünce kız panikten ne yapacağını bikemeyerek kocasına baktı. İkilinin bakışması ve gelmeyen cevapla uzayan sessizlik Deniz'i huzursuz ederken daha fazla dayanamayarak sordu.

 

"Neler oluyor Arya!? Belliki bir sorun var anlatmayacak mısın kızım!?" Geldiklerinden beri kızının halinden şüphelenen kadın, Arya'nın sargılı olan elini farkedince dayanamayıp sormuştu. Kocasının da içine bir şüphe düşürdüğünden habersiz bir şekilde, tekrar kızından gelecek cevabı beklemeye başladı.

 

Arya ise üst, üste gelen olaylar ve annesinin şefkatli ses tonu ile sorduğu soru karşısında dolan gözlerini tekrar kocasına çevirdi. Kerim yapma dercesine karısına bakarken Derya her zamanki gibi patavatsızlığını konuşturdu.

 

"Ayyy! Abla yoksa siz gerdeğe giremedinizde sen çarşaf için elini mi kestin!?"

 

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM (:

 

yitenumutlar

 

 

Loading...
0%