Yeni Üyelik
1.
Bölüm
@yitenumutlar

Efsa oturduğu koktukta elindeki hediye paketini anlamsızca inceledi. Ne olduğunu anlamadığı paketi evirip çeviriken aklı bomboştu. Kaşlarını çatarak elindeki paketi yavaşça açtı ve bu defa da içinden çıkan kutuya baktı boş gözlerle.

 

Kutunun kapağını kaldırarak içindeki saati eline alıp inceledi uzun süre. Arkasını çevirdiğinde,saatin arka kapağında yazan sözleri okurken gözlerinde canlanan görüntülerle farkında olmadan yüzünde rahatlamış bir gülümseme peydah olurken kendi kendine mırıldandı.

 

"Kendi verdiğin siparişi bile unutur oldun Efsa! Aklın nerede senin!?" Diyerek kendi kendini fırçalayan kız en kısa zamanda bir doktora görünmeyi aklına not ederek elindeki saatle oturduğu koktuktan kalktı ve akşam için hazırlık yapmaya koyuldu.

 

Kapının önünde uzun süredir bekleyen Burak içine yayılan endişe ile tekrar zile bastı uzun uzun. Karısı ne telefonuna bakıyordu,ne de zilin sesini duyuyordu. Bu gün evde olacağını söylemişti ama evde değil miydi acaba? Bu düşünceyle başını iki yana salladı. Bir yere gidecek olsa mutlaka haber ederdi kendisine. Aklına kötü şeyler gelirken bu defa kapıyı sertçe yumruklamaya başladı. Bir taraftanda karısının ismini sesleniyordu.

 

"Efsaa! Efsaaa!" Açılmayan kapıyla elleriyle yüzünü sertçe sıvazladı. Aklına gelen anahtarla elini hızla cebine atarken aradığı şeyi bulamamanın hayal kırıklığı ile sıktığı dişlerinin arasından tısladı. "Lanet olsun! Anahtarı yanında taşımayı ne zaman öğreneceksin acaba!?" Yumruk yaptığı elini tekrar kapıya vurarak bağırdı.

 

"Efsaaa!" Karısının başına bir şey gelmiş olabilme ihtimali aklına düşünce, içini bir korku sararken, çilingir bula bilme ümidi ile çeketinin iç cebinden telefonunu çıkarttı. Teleşla bir kaç tuşa basmıştıki açılan kapıyla korku dolu bakışları hızla karısını buldu. Başında bir havluyla onu karşısında görünce hızla kendine çekerek sertçe söylendi.

 

"Aklımı mı alacaksın sen benim!? İki saattir kapıdayım!" Farkında olmadan tuttuğu nefesini burakıp geri çekilerek karısının yüzüne onaylamaz bir şekilde baktı. " Sakın bir daha benim eve geleceğim zaman duşa girme! Kötü bir şey oldu sandım aklımı kaçıracaktım!"

 

Efsa boş gözlerle karşısındaki adama bakarak söylendi.

 

"Ne demeye alacaklı gibi kapımı çalıyorsunuz beyefendi!" Karısının sözleri ile Burak'ın kaşları çatılırken Efsa yüzünü buruşturarak sözlerine sertçe devam etti. "Bir de sarılıyorsunuz! Sapıkların yeni numaralarından biride bu mu?" Burak karısının sözleri ile kıkırdadı. Anlaşılan yine muziplik peşindeydi.

 

İçeriye doğru bir adım atarak Efsa'nın eline uzanıp, çekiştirerek onu da içeriye soktu ve kapıyı kapattı. Karısının şaşkın bakışlarına karşılık sırıtarak cevap verdi.

 

"Canın oyun istiyor yine anlaşılan." Karşısındaki adamın sözleri ile Efsa ne diyeceğini bilemezken,içine yayılan korkuya esir olmamaya çalışarak ayakkabılarını çıkaran adamdan kendini korumak için vestiyerin köşesindeki şemsiyeye doğru uzanırken adamın bir den doğrulup çatılan kaşları ile elini hızla arkasına sakladı.

 

"Bir şey mi yanıyor? Bu kokuda ne?" Bakışlarını mutfağa doğru çeviren adam hızkı bir kaç adımla mutfağa girince gördüğü görüntüyle panikle bağırdı.

 

"Yemek yanıyor! Efsa senin aklın nerede Allah aşkına!?"Eline aldığı şemsiye ile mutfağa giren adamın arkasından Efsa'da girmiştiki gördüğü manzara karşısında gözleri irice açıldı.

 

Ocağın altını kapatan Burak bakışlarını karısına çevirip sırıtarak söylendi.

 

"Efsam bu kaçıncı tencere? Galiba sen beni batırmaya niyetlisin, ya da evi beğenmiyorsun,yakıp kurtulma derdindesin."

 

Efsa karşısındaki adamın sözleri ile bakışlarını ona çevirdi. İşittiği sözlerle bir an duraksayan kadın olup biteni yeni fark ediyormuş gibi dolan gözleri ile telaşla konuştu.

 

"Be...Ben özür dilerim Burak. Nasıl unuttum hiç bilmiyorum." Karısının dolan gözlerinden süzülen yaşları ellerini uztarak kurulayan adam onu kollarının arasına alarak üzgünce fısıldadı.

 

"Tamam sakin ol. Şaka yaptım sadece." Dili böyle desede içinde bir yerler son zamanlarda yaşadıklarından dolayı tedirgindi. Hala ağlamaya devam eden karısı iç çekerek tekrar konuştu.

 

"Yakmadığım bir şey kalmadı. Her şeyi unutuyorum. İyi değilim ben! Deliriyorum galiba!"

 

Burak karısının sözleri ile alnına bir öpücük bırakarak yüzünü avuçlarının arasına aldı. Son zamanlarda karısındaki değişikliklerin oda farkındaydı. Önceden de ufak tefek unutkanlıkları oluyordu, fakat son bir aydır bu durum daha da artmıştı. Canını sıkan bu durumu ona belli etmemeye çalışarak gülümsedi.

 

"Yarın bir doktora gidelim. Kan değerlerinde yine düşüş vardır belki." Parmakları ile karısının yanaklarını okşayarak fısıldadı."Anlaştık mı?"

 

Efsa başını olumlu anlamda sallayarak kocasını onaylarken o kolundaki saate bakarak güldü.

 

"Yemeği dışarıda yiyelim bugün. Boşuna yemek hazırlamışsın. Evlilik yıl dönümümüzü kutlarız hem."

 

Burak'ın sözleri ile Efsa bir an duraksadıktan sonra aklına gelen şeyle gülümseyerek başını olumlu anlamda salladı.

 

Karısının onayı ile onu odalarına doğru sürükleyen adam kıkırdayarak tekrar konuştu.

 

"Çocukları yarın alırız annemlerden."Burak'ın sözleri ile Efsa'nın kaşları çatılırken o karısına dönerek çapkınca göz kırptı. "Bu özel günde baş başa olalım."

 

Odanın kapısını açıp içeriye girdiler. Karısının elini bırakmadan giysi dolabına doğru çekiştirdi.

 

"Çocuklar!? Çocuklarımız mı var bizim!?"

 

Karısından gelen soruyla bedeni gerilirken bakışlarını hızla ona çevirdi ve endişeyle baktı.

 

Kocasının bakışlarındaki endişeyi fark ettiği an gülümseyerek fısıldadı.

 

"Şaka! Şaka yaptım."

 

Burak karısının sözleri ile onun doğruyu söyleyip söylemediğini anlamak istercesine gözlerine bakarken içinde büyüyen korkuyla onu da korkutmamak için kaşlarını çatarak homurdandı.

 

"Şu soğuk şakalarını yapmasan mı artık?"

 

Kocasının tekrar giysi dolabına dönmesi ile Efsa tuttuğu nefesini sessizce bırakarak yüzünü buruşturdu.

 

Yedikleri akşam yemeğinden sonra,Burak karısının yeni hediyesi olan saate, yüzündeki gülümseme ile bakarken Efsa ise unutmadığı için şükrediyordu. Kocasının hediyesi olan kolyeyi incelerken merakla konuştu.

 

"Kolyenin içindeki saç tutamları kimin?"

 

Karısının sözleri ile incelediği saatteki bakışlarını karısına çevirerek güldü.

 

"Kızlarımızın." Aldığı cevapla yüzünde kocaman bir gülümseme oluşan Efsa başucundaki komodinin üzerindeki çerçeveye çevirdi bakışlarını. Kızlarının resimlerini elini uzatarak parmak uçları ile okşadı.

 

Karısının bu hareketi ile Burak yatağa uzanarak Efsa'yı da belinden hafifçe çekip göğsüne yasladı.

 

"Hastane dönüşü alacağız kızlarımızı. Aylarca ayrı kalmışsın gibi davranma gerek yok.Beni bile bu kadar özlemiyorsun alınıyorum artık."

 

Kocasının sözleri ile ona daha çok sokulan kadın kıkırdarken adam başına bir öpücük bıraktı.

 

Yapılan bir çok tektikten sonra doktorun karşısında tedirgin bir şekilde el ele oturan ikili kötü bir şey çıkmaması için dua ediyordu bir taraftanda. Orta yaşlı kadın kıstığı bakışlarını Efsa'ya çevirerek kısa bir an tedirgince inceledikten sonra konuştu.

 

"Ne zaman başladı bu unutkanlıkların?"

 

Efsa doktorun sorusu ile unutkanlıklarının ne zaman başladığını hatırlamaya çalışsada bir türlü başarılı olamamıştı. Omuzlarını silkerek dudaklarını büzüp fısıldadı.

 

"Bilmiyorum."

 

Karısının veremediği cevapla, Burak doktora cevap verdi.

 

"Tanıştığımız zamandan beri yani sekiz yıldır küçük unutkanlıkları hep vardı. Zamanla arttı. Son zamanlar da ise daha da arttı. Biz daha önce de doktora gittik,kan değerlerinin düşük olduğuna,B12 eksikliğine bağladılar her sefereinde."

 

Burak'ın yaptığı açıklama ile doktor başını olumlu anlamda sallayarak tekrar konuştu.

 

"Efsa, iki çocuğunuz varmış bana doğum tarihlerini ay,gün ve yıl olarak söyleye bilir misin?"

 

Doktorun sorusu ile Efsa bakışlarını düşünceli bir şekilde kısarak konuştu.

 

"200...200..." Elini başına götürerek şakaklarını ovarken karısının veremediği cevapla Burak daha çok gerilmeye başlamıştı. "2011!" Efsa'nın cevabı ile Burak'ın kaşları çatılırken karısı bakışlarını kısarak tekrar mırıldandı. "Yoksa 2001 miydi!?" Doktorun bakışları ile Burak başını olumsuz anlamda sallarken Efsa dolan gözlerini kocasına çevirerek telaşla fısıldadı. "Hatırlamıyorum! Çocuklarımın doğum tarihini hatırlamıyorun!" Karısının haliyle adam daha çok telaşlanıp elini sıkarak sakin olmasını fısıldarken doktor tekrar konuştu.

 

"Sakin olun Efsa hanım. Olabilir. Ani gelen sorularla bazen hepimiz şaşırıp,unutabiliriz."

 

Efsa kadını onaylarcasına başını sallasada içi hiç rahat değildi. Kocasının eli sırtında yavaş yavaş hareket edip onu sakinleştirmeye çalışırken doktor tekrar konuştu.

 

"Peki bu günün tarihini söylermisiniz? Ya da telefon numarınızı."

 

Burak'ın bakışları karısını bulurken o gözlerini parmaklarına dikerek düşünceli bir şekilde oynamaya başladı ve kısa bir süre sonra başını olumsuz anlamda sallayarak fısıldadı.

 

"Bilmiyorum! Hatırlamıyorum! Ben uzun zamandır annemin babamın ismini bile güçlükle hatırlıyorum! "

 

Burak karısının son sözleri ile şok olurken doktor Efsa'nın verdiği her cevabı önündeki deftere not alan kadın gözlüklerini çıkarıp önündeki kağıtların üzerine bırakarak düşünceli bakışlarını Efsa'ya çevirdi.

 

"Eşinizle biraz yalnız kalabilirmiyim Efsa hanım? Unutkanlıklarınız hakkında daha detaylı bir bilgi edinmek istiyorum."

 

Kadının sözlerinden sonra bakışlarını kocasına çeviren kadın başını olumsuz anlamda sallarken,Burak doktorun sözlerinden sonra kötü bir şey çıkacağını sezmişti.Karısının onaylamayan bakışlarına karşılık fısıldadı.

 

"Doktorun dediğini yap hayatım. Dışarıda bekle."

 

Efsa başını tekrar olumsuz anlamda sallayarak kararlı bakışlarını doktora çevirdi.

 

"Çıkmayacağım! Hastalığım ne ise bende öğrenmek istiyorum!"

 

"Efsa. Dışarı..." Bakışlarını kocasına çevirip öyle bir bakmıştıki Burak onun vazgeçmeyeceğini anlayarak doktora dönüp çaresizce başını sallayarak fısıldadı.

 

"Sizi dinliyoruz doktor hanım."

 

Orta yaşlı kadınının bakışları çiftin bir birine kenetli ellerine kayınca üzgünce baktı. Daha sonra yaptığı şeyin farkına vararak toparlanmak için gözlerini açıp kapayarak derin bir nefes alıp bakışlarını Burak'ın gözlerine odaklayarak konuştu.

 

"Yapılan tektikler ve kendi yaptığım muayene ye göre eşiniz Alzheimer!"

 

Doktorun sözleri ile ikilinin nefesi kesilirken Burak dolan gözlerini kırpıştırarak konuşmak için ağzını bir kaç defa açıp kapatmış Efsa ise kocasının göğsüne sokularak göz yaşlarını serbest bırakmıştı. Karısının bedenine kolunu dolayan adam onu korumak istercesine kendisine daha fazla çekerken bakışlarını tekrar doktora çevirerek perişan bir şekilde konuştu.

 

"Karım henüz 30 yaşında! Nasıl böyle bir hastalığı olabilir!? Yaşlılarda görülen bir rahatsızlık değil mi Alzheimer!?" Dudaklarını içinde büyüyen acıyla dişleyerek başını olumsuz anlamda salladı. " Bir yanlışlık olmalı! Lütfen tekrar yapın bütün testleri ve muayeninizi!"

 

Karşısındaki çiftin perişan hali ile orta yaşlı kadın kaşlarını kaldırarak tekrar derin bir nefes aldı. Çok zor bir durumun içerisindeydi ama mesleği gereği dirayetini korumalıydı.

 

"Burak bey. Birinci faktör ailede genetik yatkınlık okabilir. Ayrıca Alzheimer hastalığının yaş ortalaması 40 ile 60 yaş arasında bile yüzde beşlik dilimde görülüyor. Dediğim gibi ailenin genetik yapısında da olabilir.Eşinizin rahatsızlığını İlaçlarla,psikolojik tedavi yöntemleri,aktiviteler,hastalık hakkında size vereceğim bilgilerle ve önerilerle ilerleme hızını yavaşlata biliriz."

 

Efsa hala kocasının göğsünde ağlarken Burak gözünden süzülen yaşı avcunun içiyle sertçe silerken doktor devam etti sözlerine.

 

"İsterseniz testleri ve muayeneyi elbette tekrar yapabilirim ama teşhis değişmeyecek. Önümdeki MRI,EEG,tomografi ve sizinde verdiğiniz bilgiler hastalığı belgeliyor. Ayrıca aynı şikayetleri yaşayan bir hasta yakını olarak sizi temin edebilirim."

 

Burak gözünden akan yaşlarla karısının başına uzun bir öpücük bırakarak çaresizce başını salladı.

 

Hastaneden ayrılalı iki saat olmuştu. Evlerine geldiklerinde karısı direkt odalarına geçerken Burak'ta onu yanlız bırakmayarak peşinden odaya gitmiş onun yatağın içinde bir çocuk gibi kıvrılıp yattığını görünce yanına uzanarak kolunu beline dolamıştı. İkili uzun süre sessizce göz yaşı dökerken karısının ağlaması iç çekişlere dönünce saçlarına küçük öpücükler bırakıp fısıldadı.

 

"Her zaman yanında olacağım. Sana yemin ederim ne olursa olsun yalnız bırakmayacağım seni."

 

Kocasının sözleri ile kolları arasında dönerek,ağlamaktan şişmiş gözlerini kendisininkiyle aynı durumda olan gözlere odaklayarak sessizce fısıldadı.

 

"Durumum kötüleşirse, doktorun bahsettiği o kliniğe beni bırakmayacaksın değil mi?"

 

Karısının sözleri ile öfkeyle başını iki yana salladı.

 

"Çıkart aklından bunu! Asla! Duydun mu beni asla bırakmam seni! Gerekirse gecemi gündüzüme katarım yine bırakmam seni oraya!"

 

Aldığı cevapla Efsa'nın dudaklarında buruk bir gülümseme oluşurken Burak onun yüzüne yapışan saçlarını geriye doğru iterek, yüzüne bir gülümseme kondurdu.

 

"İnsan kalbini söküp atabilir mi? Sen kalbimsin! Seni bırakırsam ben nasıl yaşarım Efsam!?" Karısının şişmiş gözlerine birer öpücük bırakarak tekrar fısıldadı. "Ne söz verdik biz bir birimize? Ölüm bizi ayırana kadar her şeye birlikte göğüs gereceğiz! Hiç ayrılmayacağız demedik mi? Verdiğim sözden dönecek olsaydım seni her istemeye geldiğimizde baban bizi kapıdan kovduğu o zamanlar da vazgeçerdim! Yirmi sefer istemeye geldim kızım seni! İlk zorlukta vazgeçecek olsaydım aşındırırmıydım kapınızı o kadar!? Vazgeçer miyim ben senden!?"

 

Kocasının sözleri ile o günleri kesit kesit hatırlarken mahsun bir şekilde tekrar sordu.

 

"İleride ya seni hatırlamazsam!"

 

Burak elini kaldırıp işaret parmağı ile karısının başına dokundu.

 

"Varsın burası hatırlamasın,parmağı ile bu defa sol göğsünün üzerine dokundu. "Burası da hatırlamasın. Benim için önemli olan ruhun! Ruhun, ruhumu sahipsiz bırakmasın yeter. Kalp durur,akıl unutur Efsam ama ruh ne durur,ne unutur! Sen beni ruhunla sevdin. Ruhun beni ne unutur,ne de benim sana sevdalı olan ruhumu sahipsiz bırakır!" Yüzüne muzip bir gülümseme takınan adam içi parçalansada belli etmemeye çalışarak fısıldadı. "Hem fena mı,her gün bana yeniden aşık olacaksın! Bir de üzülüyorsun. Esas üzülmesi gereken benim. Senin gibi inatçı bir kadını her gün kendime nasıl aşık edeceğim hiç bilmiyorum. Geçmişte peşinden az koşturmadın nede olsa." Kocasının yüzündeki gülüşe parmak uçları ile dokundu okşarcasına ve tekrar fısıldadı.

 

"Ben zaten sana her gün yeniden aşık oluyordum ki. Korkuyorum seni ve sana olan aşkımı unutmaktan,seni yaralamaktan korkuyorum!"

 

Burak karısının sözleri ile yüreğine saplanan acıyla güçlükle yutkunurken Efsa devam etti sözlerine.

 

"Her şeyi unutur,hiç bir işimi kendim yapamazsam! Çocuklarımızla bile ilgilenemezsem! Yine de bırakmaz mısın beni!?"

 

Karısının soruları ile kendisini sorgulaması adamı üzerken,hoşuna gidiyormuş gibi davranarak gülümsemeye çalıştı.

 

"Her şeyi not eder,evin her yerine yapıştırır yine hatırlatırım sana. Çocuklara gelince sen annesi isen bende babalarıyım. Senin gibi ilgilenemeyeceğimden korkuyosan yanılıyorsun."

 

Karısına muzipçe göz kırparak gülümseyince Efsa'da gülmüştü onun bu hareketi ile. Utançla bakışlarını kaçıran kadın tekrar fısıldadı.

 

"Ya altıma kaçırırsam!? Tiksinmez misin benden?"

 

Aklına gelen anıyla kıkırdadı Burak. Karısı ona kaşlarını çatarak bakınca hemen açıklamaya koyuldu.

 

"Halı saha maçında bacağımı kırmıştım da çocuklar tuvaletlere kamp kurunca ben de bir keresinde kaçırmıştım altıma. Sen benden tiksinmemiştin. Ben senden neden tiksineyim?"

 

Karısınınnalnına ufak bir öpücük bırakarak fısıldadı.

 

"Daha fazla bunları düşünüp kendine eziyet etme! Yatalak bile olsan yine bırakmam ben seni. Yanımda ol yeter bana!"

 

Efsa kocasının sözleri ile başını olumlu anlamda salladı. Düşünceleri ile onu da daha fazla üzmek istemiyordu.

 

Burak yataktan kalkarak bakışlarını karısına dikip tekrar konuştu.

 

"Sen şimdi güzelce dinlen. Ben akşam yemeğini hazırlayacağım. İlaçlarına başlaman lazım. Akşama ailelerimizi çağırıp durumunu açıklarız. Onlarında haberi olsun ki el üstünde tutsunlar karımı."

 

Efsa hastalığını ailelerinin öğrenmesi konusunda gerilsede saklayamayacaklarını bildiği ve kocasının yardıma ve desteğe ihtiyacı olacağı düşüncesi ile başını olumlu anlamda sallarken, Burak komodinin üzerindeki şişeden bardağa su doldurarak küçük şişeden bir ilaç çıkarıp karısına uzattı.

 

"Gündüzleri uyuyamadığını biliyorum. O yüzden bu ilacı alman lazım. Bu gün çok yoruldun ve yıprandın. Uyumana yardımcı olacak."

 

Kocasının uzattığı ilacı itiraz etmeden içti. Zaten itiraz edecek gücüde yoktu. Gerçekten uyumak ve dinlenmek istiyordu. Hem belki bir kabus yaşıyordu da uyanınca hepsi geçip giderdi. İlacı içtikten sonra yorganın altına giren karısı ile Burak odadan çıkarak çocukların odasına girdi.

 

Bedenini bir külçe gibi yatağa bırakan adam başını ellerinin arasına alarak uzun süre sessizce ağladı. Ne yapacağını bilmiyordu. Nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Çocuklarına ve ailelerine bu durumu nasıl açıklayacağını bilmiyordu. Bildiği tek şey Efsa'yı asla bırakmayacağıydı.

 

Ailelerini davet eden adam annesine çocukları halalarına bırakmasını söylemişti. Çocuklar olmadan konuşmak istiyordu aileleri ile. Gittiği yere kadar saklayacaktı çocuklarından. Üzülmelerini,psikolojilerinin bozulmasını istemiyordu. Karısını kontrol etmek için odaya girdiğinde onun hala uyuduğunu gören adam yüzündeki buruk gülümseme ile geri çıkmıştıki çalan kapıyla adımlarını kapıya yöneltti.

 

Gelen Efsa'nın ailesiydi. Onları içeri davet edip kapıyı kapatacağı esnada tekrar çalan kapıyla kendi ailesininde geldiğini anlayan adam onlarıda içeriye alarak salona geçtiler.

 

Efsa'nın babasının bakışları kısılırken merakla sordu.

 

"Efsa nerede oğlum? Bir sorun mu var? Apar topar niye topladın bizi? Çocuklarda yok!" Orta yaşlı adam göremediği kızı ve torunları ile telaşlanırken tekrar konuştu."Burak! Nerede oğlum bu evin hanımı çocukları? Kötü bir şey mi oldu!?"

 

Burak'ın babası dünürünün telaşı ile onu sakinleştirmek adına hızla konuştu.

 

"Sakin ol dünür. Tansiyonun fırlayacak. Torunların bizim evde. Halalarının yanlarındalar. Gelinim de mutfakta,ya da lavaboda falan dır gelir şimdi."

 

Kadınlar adamın sözlerini onaylarken Burak derin bir nefes alarak konulmaya başladı.

 

"Öncelikle hepiniz sakin olun. Sizinle konuşmam gereken önemli bir mesele var." Damadının sözleri ile Efsa'nın babası Hamdi bey yerinde huzursuzca kıpırdanırken Burak bakışlarını ona çevirdi. " Efsa uyuyor baba." Orta yaşlı adam tuttuğu nefesini bırakırken Burak sözlerine devam etti.

 

"Bu gün hastaneye gittik. Efsa için." Burak'ın sözleri ile aile büyüklerinin bakışları bir birini bulurken yeni bir torun müjdesi alacakları umudu ile gözleri parlamıştı.

 

" Efsa'ya Alzheimer teşhisi konuldu!"

 

Umdukları haberin yerine aldıkları kötü haberle kadınların ağzından endişe nidaları dökülürken Hamdi bey sertçe konuştu.

 

"Nediyorsun oğlum sen!? Sen ne dediğinin farkındamısın!?"

 

Burak tam açıklamak için ağzını açmıştıki bu defa babası konuştu şaşkınca.

 

"Olmaz öyle şey! Bir yanlışlık vardır! Daha benim gelinimin yaşı kaç da Alzheimer olacak! Raporlar falan karışmıştır!"

 

Hamdi bey dünürünü onaylarcasına başını olumlu anlamda sallarken kadınlar çoktan göz yaşlarını serbest bırakmıştı.

 

"Sakin olurmusunuz lütfen! Anlıyorum şokladınız,üzüldünüz,böyle bir hastalığı kabullemek istemiyorsunuz çünkü bende bir kaç saat önce aynı şeyleri yaşadım. Ama böyle yaparak bana hiç yardımcı olmuyorsunuz!" Karısının hastalığını öğrendiğinden beri içinde tatifi mümkün olmaya bir acı her saniye artarken kendini bir enkazdan farksız görüyordu. Ama karısı için çocukları için güçlü olmak zorundaydı. Düşen omuzlarını dikleştirerek elleriyle sertçe yüzünü sıvazlayarak dolan gözlerini saklamaya çalıştı.

 

"Efsa'nın unutkanlıklarının son zamanlardaki değişimlerinin sizde farkındaydınız. Ben bir süredir onu bir doktora görünmesi gerektiği için ikna etmeye çalışıyordum. Sonun da ikna oldu ve yapılan tektikler sonucu bu hastalığın teşhisi konuldu." Bakışları aile büyüklerinin üzerinde gezerken sıkıntılı bir şekilde sözlerine devam etti. "Sizden istediğim bize yardımcı olmanız. Henüz tedavisi olan bir hastalık değil ve Efsa ömür boyu bu hastlıkla yaşayacak." Sözlerini bitiren adam güçlükle yutkundu. Evin içinde sessizlik hüküm sürerken sadece annelerinin hıçkırık sesleriydi ortamdaki sessizliği bozan.

 

Damadının sözlerinin bitmesi ile Hamdi bey düşünceli bir şekilde karşısındaki yıkılmış adamı acıyla izledi.

 

Kızını tek evladını önce vermek istememişti,uzun süre inat etmiş,Efsa'yı istemek için her kapılarını çaldıklarında geri çevirmişti. Kendi inadına karşılık damadı daha inatçı çıkmış kızından hiç vazgeçmemişti.Düşünüyordu da ne büyük hata etmişti. Bilmeden kızının mutlu geçireceği bir kaç ayı elinden almıştı.Şimdi bu karşısında oturan genci öyle seviyordu ki,kendi oğlundan farksızdı gözünde. Gençti hem de çok gençti. Bir kadının ilgisi, sevgisi onun da hakkıydı. Kızını canından çok sevdiğini biliyordu ama ona böyle bir yükü yükleyip hayatının geri kalanını da elinden almak istemiyordu. Üstelik torunları vardı. Küçüklerdi. Bir annenin ilgisine,sevgisine,merhametine muhtaçlardı. Kızı kendini bile bilmezken,eşine ve çocuklarına nasıl verebilirdi onların beklediği ilgiyi sevgiyi.

 

Düşünceleri arasında gözünden süzülen yaşı gizlice silerek aklındakileri damadı ile paylaşmak için duruşunu dikleştirip boğazını temizleyerek konuştu.

 

"Burak." Damadının gözleri kendisini bulurken adam sertçe yutkunup sözlerine devam etti. " Daha çok gençsin oğlum. Torunlarım var. Onların ve senin sevgiye ilgiye ihtiyacınız var." Burak karşısındaki adamın sözlerini nereye bağlayacağının merakı ile onu dinlerken Hamdi bey devam etti sözlerine. "Yeni bir hayat kurman lazım. Hem kendin hem çocukların için. Bu yüzden kızıma benim bakmam daha uygun..."

 

"Babaa!" Burak'ın sert çıkışı ile zaten konuşmakta zorlanan orta yaşlı adam bakışlarını güçlükle damadına odaklarken Burak oturduğu yerden öfkeyle kalkarak saçlarını hırsla çıkıştı. "Karımı asla bırakmam! Kimsenin yanında değil ,benim ve çocuklarımızın yanında olacak! Onun varlığı banada çocuklarıma da yeter!" Bakışlarını karşısındaki adamın gözlerine dikerek işaret parmağını kaldırıp yeri işaret ederek kesin bir dille konuştu.

 

"Karım bu evden hiç bir yere gitmeyecek! Akkından çıkar bu düşünceyi! Benim bir hayatım olacaksa Efsa ile olacak! İster hasta olsun,ister sağlıklı! Sadece Efsa olacak!"

 

Bakışlarını anneleri ve kendi babasına da çevirerek aynı kararlı bakışlarla ve kesin bir dille tekrar konuştu.

 

"Bunun aksini düşünen ve ya talep edecek olan varsa şimdi bu evden çıkıp gitsin ve bir daha benim evime ayak basmasın! Ben sizin yardımınız olmadan da karıma bakarım!"

 

Oğlunun çıkışı ile Metin bey oturduğu yerden kalkarak yanına gelip kollarını oğluna destek olmak istercesine sararak kulağına fısıldadı.

 

"Ben her zaman yanındayım evlat!"

 

Babasının sözleri ile Burak ta kollarını ona dolarken, yaşlı adam içi parçalansada dik durmak zorunda olduğunun farkındaydı. Bu mücadelede onun yanında olmaları gerektiğinin bilinciyle kollarını çözerek bakışlarını dünürüne çevirdi.

 

Omuzları düşmüş,yıkılmış,gözleri nemli bir şekilde Burak'ı izleyen dünürüne güç vermek istercesine konuştu.

 

"Biliyorum çok zor,çok acı bir durum ama oğlum haklı Hamdi. Bırak,Efsa onun yanında olsun. Efsa'yı,Burak tan ve çocuklardan ayırırsak daha kötü sonuçlar doğura bilir. Onun için bırakalım evinde kalsın. Biz destek olalım çocuklara. Desteğimiz belki Efsa'nın rahatsızlığını iyileştirmez ama sevdiklerinin yanında huzurlu olmasına yardımcı olur."

 

Suzan hanım gözündeki yaşları sertçe silerek oturduğu yerden kalkıp kocasına doğru ilerledi ve karşısında dikilerek gözlerine kararlı bir şekilde baktı.

 

"Senin istediğin şeyi istemiyorum Hamdi! Kızım sevdiği adam ve çocuklarının yanında olacak. Ona bir darbede ben vurmayacağım! Efsamın iyliği için elimden ne geliyorsa yapacağım!"

 

Karısının sözleri ile çaresizce ona bakan yaşlı adam ne diyeceğini bilemiyordu. İçinde öyle bir yangın başlamıştı ki,yüreği iki parça parçaydı. Bir tarafta kızı,bir tarafta hayatının baharında damadı,bir tarafta torunları. Kime yanacağını şaşmıştı.

 

"İyi günlerinde nasıl yanlarında olduysak,kötü günlerinde de elbet yanında olacağız." Handan hanım oğluna doğru yaklaşıp onun yorgunluktan ve üzüntüden çökmüş yüzlerini avuçları arasına alarak burukça gülümsedi. "Başka türlü karar verseydin işte o zaman yanında olmazdım oğlum. Sen en doğru kararı verdin. Mutluluk sadece iyi günde yan yana olmakta değil,kötü günde de yanında olmakla çoğalır. Mutluluğunuz için hep arkanızda olacağız."

 

Oğlunun yüreğindeki aşkın büyüklüğünün bilincindeydi yaşlı kadın. Efsa'nın gitmesi demek sadece onun için kötü sonuçlar doğurmayacak oğlu içinde,kötü sonuçlara sebep olacaktı. Gelini giderse oğlundan kimseye hayır gelmezdi artık. Oysa onların çocukları vardı ve oğlu onların tek dayanağıydı artık. O yüzden bu ailenin bir arada olması gerekiyordu.

 

Bakışlar Hamdi beye çevrilmişti ki Efsa'nın salonun kapısında belirmesi ile bu defa tüm bakışlar ona döndü. O ise çattığı kaşları ile içeridekileri süzdü.

 

"Misafirleriniz olduğunu bilmiyordum."

 

Efsa'nın bitkin hali ve sözleri ile bakışlar bir birini bulurken,Burak yüzüne kondurduğu gülümseme ile karısına doğru yaklaşarak konuştu.

 

"Hayatım ailelerimiz ne zamandan beri misafir sayılıyor?"

 

Kocasının sözleri ile bakışlarını tekrar içeridekilerin üzerinde gezdiren kadın kolundan tutulduğunu hissedince bakışlarını kocasına doğru çevirip konuştu.

 

"Ailelerimiz mi?" Burak karısının bakışlarındaki boşlukla sorunun neden sorulduğunu anlarken, ailelerde anlamakta gecikmemişti.

 

Karısını hafifçe çekiştirip biraz önce kalktığı koltuğa yönlendirirken Efsa'nın bakışları aile büyüklerindeydi. Karşısındaki insanların dolu gözlerini anlam veremeyerek izlerken kocası onu oturtarak eliyle önce Efsa'nın kendi ailesini işaret etti.

 

"Annen ile baban." Efsa boş gözlerle onlara bakarken Burak bu defa kendi ailesini işaret etti. "Onlar da benim anne ve babam." Efsa'nın bakışları diğer çifte kayarken aynı bakışlarla incelemişti. " Evlilik yıl dönümümüzü kutlayamadıkları için süpriz yapmak istemişler."

 

Burak'ın son sözleri ile bakışlarını ona çeviren kadın çatılan kaşları ile azarlarcasına çıkıştı.

 

"Burak bey siz iyimisiniz!? Ne evlilik yıl dönümü!? Neden sürekli olmayan bir şeyi varmış gibi gösteriyorsunuz. Unutmayın ki teklifinize olumlu cevap vermedim."

 

Karısının sözleri ile Burak kısa çaplı bir şok yaşarken diğerleri de aynı durumdaydı. Adam karısına şaşkınlıkla baktı. Efsa onun peşinden koştuğu zamanlara gitmişti demek ki. Onu zorlamak istemeyen adam yüzüne anlayışlı bir gülümseme kondurarak ona ayak uydurmak için cevap verdi.

 

"Kötü bir niyetim yok.Ufak bir şaka yapmak istemiştim sadece. Hem niyetimin ciddi olduğunu seninle evlenmek istediğimi biliyorsun."

 

Efsa'nın çatık kaşları düzelirken yüzünde de utangaç bir gülümseme peydah olmuştu. Hamdi bey kızının bu halini daha fazla izleyemezken tam bakışlarını kaçırıp başka yöne çevirmişti ki, kızının sözleri ile tekrar ona döndü.

 

"Lütfen yaptığınız şakalara dikkat edin. Babam böyle sulu şakalar yaptığınızı bir duyarsa sizin için hiç iyi olmaz. "

 

Yaşlı adam kızına şaşkınlıkla baktı. Kendisini hatırlamıyordu ama kocası ile geçmişlerini hatırlaya biliyordu. Galiba haksız olan kendisiydi. Unutulmayacak bir şey vardısa bu da şüphesiz kalbin hissettikleriydi. Çünkü kızı kocasını unutsa bile kalbi yine ona koşuyordu. Aldığı karar ile derin bir nefes alarak oturduğu yerden kalkınca içerideki bütün bakışlar ona dönmüş o ise kızının üzerindeki bakışlarını damadına çevirerek konuşmuştu.

 

"Galiba sen haklısın oğlum. Efsa'nın yeri burası.Babasını ailesini bile unutup,sevdiği adama tekrar kanat çırpıyorsa kalbi,onun yeri senin yanındır. Akıl unutuyormuşta kalp unutmuyormuş belliki." Damadının yaşlarla dolu gözlerindeki sevinç pırıltısı ile sertçe yutkunan adam bakışlarını kısa bir an kızının gözlerine çevirdi ve onun tedirgince gözlerini kaçırması ile yüzünde buruk bir gülümseme oluştu.

 

"Hadi kalkalım artık Suzan. Çocuklar dinlensin. Nasıl olsa artık her gün buradayız."

 

Suzan hanım kocasının verdiği kararla mutlu olurken,kızının halini içi yanarak izledi. Kollarına alıp hastalığını,acısını silip atmak istesede Efsa'nın bakışlarındaki yabancılık hissiyle vazgeçti bu isteğinden.

 

İki yaşlı çift ayaklanırken Burak'ın anne babası da ayaklanmıştı. Onları yolcu edip içeriye tekrar dönerken bir çözüm yolu arıyordu. Karısı ailelerini hatırlamamıştı ve onlar içinde hiç kolay bir durum değildi. Onları tanımadığı her gün aynı acıyı tekrar tekrar yaşamalarını istemiyordu.

 

Salona tekrar geçtiğinde gözüne çarpan fotoğrafla yüzünden bir gülümseme gelip geçti. Aklına gelen fikri daha sonraya ertelerken,karısının son anını hatırlayınca oynadığı oyuna devam etmek için yüzüne bir gülümseme kondurup tekrar onun yanına ilerledi.

 

Masanın üzerindeki dosyayı alarak karısının başına dikildi ve onun bakışlarının kendisini bulması ile yüzüne ciddi bir ifade kondurarak konuştu.

 

"Bu dosyada ki hatalar neden hala düzeltilmedi Efsa hanım?"

 

Efsa karşsındaki adama şüphe ile bakarken bakışları anlamsızca elindeki dosyayı bulmuştu.

 

"Aklınız nerede acaba? Size olan özel ilgim işlerinizi aksatacağınız anlamına gelmiyor."

 

Efsa oturduğu yerden kalkarak mahçup bir şekilde adamın elindeki dosyaya uzanmıştı ki Burak geri çekerek tek kaşını kaldırıp karısının gözlerine ciddiyetle baktı.

 

"Hemen odama geliyorsunuz! Dosya üzerinde çalışacağız!"

 

Kocasının son sözleri onu geçmişte kısa bir yolculuğa çıkarırken Efsa'nın kaşları öfkeyle çatılmıştı.

 

"Benim mesaim bitti! O kadar incelemek istiyorsanız kendiniz inceleyin! Bu akşam misafirim var ve benim acilen eve gitmem gerek!"

 

Karısının verdiği cevapla onun o günden bir şeyler hatırladığını anlayan adam ona doğru bir adım atarak dibine kadar sokulup fısıldadı.

 

"Bu akşam mesai uzadı! Dünürcülerine söyle başka zaman gelsinler!"

 

Karısı ile sanki kendisi de o güne gitmiş,hissettiği duyguların aynısını tekrar yaşıyormuşcasına karşılık vermişti.

 

"Madem bize gelecek misafirlerden bu kadar rahatsız oldun,ara anneni babanı boşuna zahmet etmesinler!"

 

Karısının verdiği cevapla kıkırdayan adam onun da yüzünde oluşan gülümsemeyle ellerini kaldırıp yüzünü avuçları arasına alarak fısıldadı.

 

"Hatırlıyorsun?"

 

Efsa omuzlarını umursamazca silkip kocasının gözlerine aşkla bakarak fısıldadı.

 

"Hatırlatıyorsun."

 

Karısının alnına küçük bir öpücük bırakarak kendinden emin bir şekilde baktı gözlerine.

 

"Bir gün bile unutturmayacağım! Ne bizi,ne ailelerimizi ne de geçmişimizi. Her gün ufak bir kesit bile olsa hatırlamanı sağlamadan uykuya kapamayacağım gözlerimi."

 

Efsa kocasının sözleri ile başını göğsüne yaslarken adam aklına gelen fikirle başına bir öpücük bırakıp geri çekildi.

 

"Hadi gel benimle.Unutmaman için ilk tedbirlerimizi alalım."

 

Efsa kocasının sözlerine anlam veremeyerek bakarken o eline uzanarak çekiştirdi karısını.

 

"Aneee! Anee!"

 

Yatağının sarsılması ve kulağına dolan çocuk sesleri ile gözlerini aralayan kadın yatakta zıplayan çocuklara şaşkınca baktı. Kimdi bu çocuklar ve ona neden anne diye sesleniyorlardı? Bedenini bir ürperti kaplarken bakışları tavanla buluşunca gözüne çarpan fotoğrafları inceledi. Kendisine sarılmış bir adamla bir kaç fotoğrafı varken,daha sonra gelin ve damadın olduğu bir kaç fotoğrafa kaydı bakışları. Kendisi ve yine aynı adamdı. Belliki kocasıydı. Gözlerininin önüne gelen sima ile gülümserken daha sonra bakışları diğer fotoğraflara kaydı.

 

Hamileydi,bir bebek vardı kucağında daha sonra elinden tuttuğu bir çocuk ve buna benzer fakat farklı bir bebek ve sonunda kucağında iki çocuk. Üzerindeki "Çocuklarımız" yazısını görünce bakışları yatakta zıplamayı bırakan çocuklara kaydı. Fotoğraftaki çocuklarla aynıydı. Demek kendi çocuklarıydı. Yüzüne oluşan gülümseme ile kollarını iki yana açarken çocuklarda hemen kollarının arasına sığınmıştı. Onların başlarına birer öpücük kondururken küçük işaret parmakları ile işaret ettikleri tavana tekrar çevirdi bakışlarını.

 

"Hamdi dedem çok komik. Sakalları yokken yanakları tombiş tombiş." Elini ağzına kapatan kızla Efsa'nın bakışları tekrar resimleri bulurken fısıltıyla konuştu.

 

"Peki bu deden kimin babası?"

 

Küçük kız annesinin kendilerine her zaman oynadığı o küçük oyunları tekrar oynadığını düşünerek kıkırdadı.

 

"Öğrendim ki ben artık." İşaret parmağını kaldırarak Hamdi bey ve Suzan hanımı işaret edip sözlerine devam etti. " Bu senin baban Hamdi dedem. Bu da senin annen Suzan anneannem." Efsa'nın kaşları aldığı cevapla havalanırken bu defa diğer kız iki çifti işaret ederek heyecanla el çırptı.

 

"Ben de öğrendim ben de!" Efsa diğerinden daha küçük olan kızın heyecanı ile kıkırdarken o küçük elinin işaret parmağını kaldırarak diğer yaşlı çifti işaret etti. " Bu babamın babası,Metin dedem. Bu da babamın annesi Handan babaannem."

 

Efsa'nın bakışları kısılırken iki resmin üzerinde epeyce dolanmış bir şeyler hatırlamaya çalışmıştı. Bölük pörçük kısa anlar hafızasında canlanırken yataktan doğrularak kızları da ellerinden tutup kaldırarak başıyla kapıyı işaret etti.

 

"Hadi bakalım kahvaltıya. Siz geçin ben işlerimi halledip geliyorum. " Kızlar annelerini başıyla onaylarken o yataktan kalkarak bakışlarını etrafında gezdirdi. Her yerde küçük notlar ve fotoğraflar vardı. Beyni aklı bomboştu fakat etrafındaki resimler notlar ona yol gösteriyor, yardımcı oluyordu.

 

Kahvaltı masasındaki kalabalığı izlerken biraz önce kızların söylediği sözlerle bakışları yaşlı çiftlere kaydı. Onların da tedirgin bakışlarının kendi üzerinde olduğunu hissedince gülümseyerek rahatlatmaya çalıştı.

 

Yıllar bir biri ardını kovalarken Burak'ın hayatında bazı kayıplar olmuş Hamdi babası ve kendi babasını kaybetmişti. Karısı hiç bir şeyin farkında olmasa da o her acıyı içine işleye işleye yaşamıştı yıllarca.

 

Her gün ona yabancıymış gibi bakan karısıyla hayata başlamış,her gece yatağa girdiklerinde kendisini ve çocuklarını hatırlata bilmenin mutluluğu ile kapamıştı gözlerini. Hiç bir şeyden habersiz kızları büyükdükçe anlamışlardı annelerinin rahatsızlığını. Dedelerinden sonra en büyük yardımcısı kızları olmuş,iyice yaşlanan babaanne ve anneannelerinin görevlerini devralmışlardı.

 

Çok zorluklar çekmişler,çok yorulmuşlardı ama sevdiği kadını yoran bu hastalık kadar canını yakmamıştı hiç bir şey. Zamanla her gün hatırllatığı küçük anları bile kırkta yılda bir hatırlar olmuştu.En çokta bu yakmıştı canını! Kendi acısından daha çok canını yakansa sevdiği kadının canının yandığı zamanlar olmuştu.

 

Hırçınlaştığı,yemek yemeyi,kendi ihtiyaçlarını karşılamayı unuttuğu zamanlar olmuş en çokta kendi ihtiyaçlarını karşılayamadığında yanmıştı canı. Biliyordu çünkü yardıma muhtaç hissettiği o anlar gözlerindeki utanç anlatıyordu her şeyi. Ama ne olursa olsun bir gün bile ona bakan gözlerinden silmemişti aşkını. Hatırlamasa da hissetsin istemişti.

 

Daldığı düşüncelerden kızının sesi ile sıyrıldı Burak.

 

"Baba!" Karısının üzerindeki bakışlarını kızına çeviren adam ortamda çalan duygusal müziği o an fark etti. Dolu dolu olmuş gözleri ile kızının beyazlar içindeki halini izlerken burukça gülümsedi. " Benimle dans etmeyecek misin?" Kızının sorusu ile derin bir iç çekerek oturduğu yerden kalktı. Kızına elini uzatmıştıki iş güzar damadı soluğu yanlarında almış muzip bir şekilde kızına bakıp sırıtmıştı.

 

"Sevgilim düğün günümüz de ilk dansı benle yapman lazım. Ama illaki babanla yapmak istiyorsan seninle dans edebilmesi için,dans açılışını yapmak adına benim seçtiğim birini dansa kaldırmalı.Eğer başarırsa söz veriyorum ilk dansını babanla yapmana izin vereceğim."

 

Kızı damadına öfkeyle bakarken, Burak ima ile baktı.

 

"Kiminle aşık atıyorsun sen damat bey?Sen giderken ben dönüyordum. Seç bakalım kimi dansa kaldıracağımı da hünerlerimi sergileyim. Sen de bir şeyler kaparsın belki."

 

Burak'ın verdiği cevapla damadının gözleri parlarken,dansa kaldırmasını isteği kişiyi başı ile işaret etti.

 

"İşte orada. Ama işin hiç kolay değil benden söylemesi baba. Biraz önce ben rica ettim red edilerek boyumun ölçüsünü aldım. Yani bilgin olsun. Çetin ceviz."

 

Burak damadının işaret ettiği yöne bakınca gördüğü kişiyle yüzüne bir gülümseme yayıldı.Çeketini havalı bir şekilde düzelterek bakışlarını damadına çevirip çapkınca göz kırptı.

 

"Görelim bakalım şu çetin ceviz hatunu!"

 

Kızı kendisine şaşkınca bakarken damadının kıkırtıları eşliğinde dansa kaldıracağı kadına doğru yaklaşarak masasından bir sandalye çekip karşısına oturdu. Kadının çattığı kaşlarının altından kıstığı bakışları kendisini bulunca gülümseyerek elini uzatıp konuştu.

 

"Selam.Adım Burak!"

 

Kadın kendisine ürkekçe bakarak fısıldadı.

 

"Sizi tanımıyorum! Lütfen kalkarmısınız masadan!"

 

Burak kaşlarını kaldırarak çapkınca gülümsedi.

 

"Benimle dans etmeyi kabul ederseniz tanışmış oluruz."

 

Bu defa işittikleri ile kadının kaşları hızla çatıldı.

 

"Bu yaptığınız hiç hoş değil! Rahat bırakın beni! Tanımadığım bir erkekle dansa kalkmak gibi bir adetim yok!"

 

Burak bu defa kıkırdayarak baktı karşsındaki kadına.

 

"Belki tanıyorsunuzdur. Lütfen dikkatli bakın."

 

Karşısındaki adamın sözleri kadın bakışlarını kısarak inceledi bir süre ve başını iki yana sallayarak tekrar cevap verdi.

 

"Tanımıyorum! Tanısam hatırlardım."

 

Verdiği cevaptan sonra karşısındaki adamın gözlerine takılı kalırken,bakışlarında gördüğü duygu ile sertçe yutkundu. Burak gözlerini kadının gözlerinden ayırmadan tekrar fısıldadı.

 

"Hissediyor musun?" Kadın bakışlarını karşısındaki tuhaf adamdan çekerek,yüzüne dökülen bir kaç tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırmaya çalışırken onun kaçamak hareketleri ile Burak tekrar konuştu. "Kalp durur,akıl unutur. Önemli olan ruhunla sevmek. O ne durur ne unutur. Sen beni ruhunla sevdin Efsam.Kalbin ve aklın unutsa da ruhun sevdiğin adamı ve onun sana olan sevdasını da unutmaz! Önemli olan bir gün değil, her gün yeniden aşık olup, seve bilmektir."

 

Adamın sözleri ile kadının gözlerinde yaşlar birikmeye başlarken dudaklarından bir fısıltı döküldü.

 

"Burak!"

 

Burak uzun zamandır kendisini hatırlamayan karısından ismini duymanın mutluluğu ve hüznünü bir arada yaşarken dolan gözleri ile elini karşısındaki kadına uzattı.

 

"Benimle dans eder misin Efsam!"

 

Kadın gözünden süzülen yaşlarla başını olumlu anlamda sallayarak elini adamın avcuna bırakırken, Burak onu yavaşça oturduğu sandalyeden kaldırdı ve dans pistine doğru yönlendirdi. İçindeki mutlulukla bakışlarını damadı ve kızının olduğu yöne çevirirken onlarında dolu gözlerle kendisini izlediğini görünce hüzünlü bir gülümseme ile karşılık verdi iki gence.

 

Karısını kollarına alıp dans etmeye başlayan adam onun bakışlarındaki aşkla alnına küçük bir öpücük bıraktı.

 

 

Loading...
0%