Yeni Üyelik
29.
Bölüm

İ-D-B-S-29

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı - HiraiZerdüş - Nazlıcan- Bu Dağlar Kömürdendir

 

 

 

Keyifli Okumalar 🥰🥰

 

 

Oturduğu sandalye de hıçkırıklara boğulan kadın bedenine dolanan kollarla göz yaşları içinden bakışlarını yanında ki gence çevirdi. Dudakları titrerken kelimeler boğazında sıralanmıştı. Güçlükle yutkunarak fısıldadı.

 

"Bu nasıl kader!? Ben yıllarca bir çocuğum olsun diye uğraşıp didindim. Allah bana Arya'dan sonra Derya'yı verdi." Elinin tersiyle göz yaşlarını silerek kendisine ıslak gözlerle bakan gencin bakışlarına yardım dilenircesine baktı Deniz." Ben kendi yaşadıklarıma zor derken, kızım hem kendi canı hem bebeklerinin canı için savaşıyor ve benim elimden hiç bir şey gelmiyor." Genç adam kollarının arasındaki bedeni sıkıca sararken kadın ağzından kaçan hıçkırığın ardından bakışlarını odanın kapısına çevirerek sözlerine devam etti." Sende duydun değil mi? Kayra'nın kızıma olan aşkının büyüklüğünü! Yunus amcan bile yaşadığımız onca şeyde bu kadar çaresiz kalmamıştı. Kayra'nın çaresizliğini görüp duyuyorsun değil mi?" Genç adam başını olumlu anlamda sallarken Deniz dudaklarını ısırdı acıyla. "Ben..ben kızımı sevdiğini biliyordum ama Kayra'nın bu derece büyük bir sevdayla kızıma bağlı olduğunu hiç fark etmemişim! Fark etmemişiz! Söylesene ben kızımın acısına mı,Kayra'nın çaresizliğine mi yanayım! Ben şimdi hangisine yanayım Tuğra!"

 

Tuğra kadının sözleri ile acıyla bir nefes çekti ciğerlerine. İkisinin de yüreğine düşen sevda kıvılcımının ilk hünden beri en büyük tanığı ve destekçisiydi ama o da bu kadarını tahmin etmiyordu. Biri diğerinin yaşaması ve mutluluğu için kendi canından vazgeçmeyi göze alıyordu. Hep efsaneler de,filmler de,romanlar da olduğunu düşünmüştü böyle bir sevdanın! Sevda dedikleri böyle bir şey miydi gerçekten? Böyle yoğun bir duygunun yoğunluğundan,büyüklüğünden korktu. Sevmek insana mutluluk değil de, hep acı verecekse niye severdi ki insanoğlu? Arkasında kalan oda da bir birine acısını belli etmemek için direnen, yanan,acıyla harmanlanan iki beden vardı ve bu yaşadıkları, Tuğra'yı hiç hissetmediği korkularla yüzleştiriyordu. Sevmek bu acı veriyorsa,birini bu derece sevmeyi istemedi. Düşünceleri arasından Deniz'in hıçkırığı ile sıyrılırken elinin tersiyle gözün süzülen bir damlayı hızla silerek göğsüne bir çocuk gibi sığınan orta yaşlı kadını omuzlarından tutarak kendinden hafifçe uzaklaştırıp gözlerinin içine baktı.

 

"Bunu da atlatacaklar Deniz teyze. Onların deli inadını bilmiyor musun? Biliyorum sizin için,hepimiz için çok zor bir durum ama Kayra ve Derya için daha zor bir durum! Bizim onlara destek olmamız lazım. Böyle destek olamayız ki?" Yaşlı kadın başını olumlu anlamda sallasa da acısı içini bir bıçak gibi kesiyordu. Tuğra kadının akan göz yaşlarını silerek gülümsemeye çalıştı. " Yıllar önce Derya'yı kucağına almak için nasıl savaştıysan dik dur ve tekrar diren! Onun desteğe ihtiyacı var. En çokta sizin desteğinize. Bu defa sadece Derya için değil kardeşime destek olmak için de ayakta ve onun arkasında dimdik durmalıyız! Torunların ve yiğenlerim için biz de dik durmak için direnelim ki desteğimizden güç alsınlar."

 

Deniz kendisine destek olmaya çalışan Tuğra'ya minnetle baktı. Eve gelerek Derya'nın rahatsızlandığını söylemiş,onu buraya kadar getirmişti. Yolda her şeyi bir bir anlatırken elini hiç bırakmamış güç vermek istercesine hep destek olmuştu. Allah biliyor ya hepsini çok seviyordu ama Tuğra içlerinde bambaşkaydı. Hepsinin içinde en havaisi o gibi dursa da aslında en ince fikirlisi,en yufka yüreklisi oydu. Derya ya her zaman bir abi gibi kol kanat germiş, kızının yaptığı hatalarda bile her zaman onu savunmuştu herkese. Tuğra başkaydı. Tuğra hiç sahip olamadığı oğlu gibiydi. Elini kaldırarak genç adamın yüzünü okşadı şefkatle.

 

"Olacak değil mi? Başaracaklar! Başaracağız! Kızımı ve bebekleri sağ salim çıkaracağız buradan! Kayra'nın omuzlarındaki yükü hep birlikte yükleneceğiz değil mi?" Tuğra orta yaşlı kadının sözlerini başını sallayarak onayladı.

 

"Başaracağız Deniz teyze. Yine hep birlikte başaracağız!" Kadın yaşlarla parlayan gözleri ile gülümseyerek elini Tuğra'nın göğsünün üstüne koyup fısıldadı.

 

"Rabbim Senin bu güzel yüreğini,şefkatini,merhametini hak edecek bir kadın çıkarsın yoluna! Sevdası öyle büyük olsun ki senin bu mahzun yüreğin onun sevdası ile can bulsun,hayat bulsun! Öyle bir mucize ile gelsin ki gülmeyen bahtına güneş gibi doğsun o mucize! Değil Derya ve Kayra'nın sevdası, efsane olup dilden dile gezen sevdalardan bile büyük olsun sevdanız! Böyle bir sevdayı en çok sen hak ediyorsun oğlum!" Karşısındaki kadının sözleri ile sertçe yutkundu Tuğra. Böyle bir sevdayı istiyor muydu? İçindeki korku tekrar baş gösterirken içinden fısıldadı. İstemiyordu.Kesinlikle böyle bir sevda istemiyordu! sevilmek, sevmek ve saygı yeterliydi onun için böyle büyük bir sevdayı istemiyordu. Deniz'in sözlerini istemiyerek te olsa başını sallayarak onaylayıp ona gülümsedi.

 

"Girelim mi artık içeriye. Sesleri kesildi zaten. Konuşacakları bitmiş demek ki."Kendisine minnetle bakan kadına göz kırptı.

 

Deniz, Tuğra'nın yüzündeki ellerini çekerek gülümseyip onayladı onu.Yüzündeki yaşları silerek başıyla kapıyı işaret ederek tekrar gülümsedi.

 

"Hazırım ben hadi girelim oğlum."

 

Tuğra oturduğu yerden kalkarak elini Deniz'e uzatıp kalkmasına yardım etti. ikili kapıya doğru yaklaşarak hafifçe tıklattı. İçeriden ses gelmeyince birbirlerine kısa bir bakış attı.

 

"Bence sen önce bir konturol et Deniz teyze. Malum bu iki delinin ne halt yiyeceği belli olmaz. Şimdi uygunsuz bir şekilde basmayalım bir de."

 

Tuğra'nın sözleri ile Deniz kıkırdarken kapıya uzanarak kolunu yavaşça indirip başını araladığı kapıdan içeriye uzattı. Birbirine sarılmış bir şekilde uyuyan karı kocayı görünce yüzüne yayılan buruk gülümseme ile geri çekilerek kapıyı yavaşça kapadı tekrar. Kendisine ne oldu dercesine bakan Tuğra'ya gülümsedi.

 

"Uyuyor lar."Tuğra anladığını belirtircesine başını olumlu anlam da sallarken kadın onun koluna girerek tekrar konuştu. "Bırakalım uyusunlar. Sen beni Yunus amcanların yanına götür hadi. böyle bir şeyi benden nasıl saklamışlar öğrenelim bakalım."

 

Tuğra kadının sözleri ile onu onaylarken bir tartışma çıkmaması için dua ederek kolunda Deniz'le kafeterya ya doğru yöneldi. Hastanenin en üst katındaki kafeterya ya girdiklerinde bütün herkesin orada olduğunu gören kadın,bakışlarının kocası ile kesişmesi ile ona sertçe bakarak yanlarına doğru Tuğra ile ilerledi. onları fark eden kocası ayağa kalkarken Deniz kendisinin dışında herkesin burada olması ile şaşırdı. Herkes biliyordu da bir ondan mı saklamışlardı bu durumu. Kocasına karşı içinde baş gösteren kırgınlıkla ona yaklaşıp kendisine uzanan kollarını ittirerek kırgınca baktı. Karısının bu hareketi ile Yunus derin bir nefes alırken Deniz masadakilere kırgınca bakarak söylendi.

 

"Hepinizin bu durumdan haberi varken bana ne zaman söylemeyi düşünüyordunuz!?"Bakışlarını tekrar kocasına çevirerek devam etti. "Ya sen Yunus? Sen ne zaman söyleyecektin bana!?Ya ben neyim!? Kimim ben !? Kızım bu durumdayken niye en son benim haberim oldu!?" Yunus bakışlarını karısından kaçırırken Azra oturduğu yerden kalkarak arkadaşının yanına yaklaşıp boynuna sarılarak fısıldadı.

 

"Bizim de yeni haberimiz oldu. Doğan ve Selçuk beni biraz önce okuldan almaya gelince öğrendim ben de. Mehmet ve Max diğer kızları almaya gidince öğrenmiş onlarda Derya'nın durumunu.Anlayacağın hepimiz yeni öğrendik canım. " Geri çekilerek arkadaşının gözlerine bakarak sözlerine devam etti. "Hesap sorulması gereken birileri varsa onlar bu karşımızda oturan koca bozuntuları!" Bakışlarını karşısında masada oturan adamlara çevirerek ellerini beline atarak öfkeyle homurdandı."Ne zaman bize anlatmayı düşünüyordunuz!? "Bakışlarını Yunus'a çevirerek kaşlarını çattı." Derya'nın durumunu ilk öğrenmesi gereken bu işe yaramaz arkadaşların değil karındı! Ondan böyle bir şeyi nasıl saklarsın sen ya!?" Mehmet karısının yanına yaklaşarak dişlerinin arasından sessiz olmaya çalışarak tısladı.

 

"Azraa! Karışma sen!? Niye yangına körükle gidiyorsun!?" Azra başını hızla kocasına doğru çevirerek öfkeli gözlerini kahverengi gözlerine dikip çemkirdi."

 

"Sen hiç konuşma! Konuşmaya hakkın mı var ki? Ya gelinim hasta,oğlum perişan,bana Azra durum böyle böyle çocuklara destek olalım diyeceğin yerde her zaman yaptığın gibi arkamdan iş çevirmişsin! Ya ben sizi Meyra hastanedeyken uyarmadım mı!? Biz sizi Arya'nın başına gelenlerden sonra bir daha bir şeyler saklamayın diye uyarmadık mı? Ne zaman vazgeçeceksiniz şu huyunuzdan!?"

 

Yunus onca derdinin arasında yapılan tartışmaya anlam veremezken,bu kadınların her fırsatta kendilerine ayar çekmeye çalışmaları ile sinirlenerek sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Yeter be yeter! Kızım yatıyor lan benim orada!" İşaret parmağı ile alt katı gösterirken öfkeyle tekrar homurdandı." Sakladıysak ne olmuş!? Ne kötülük var bunda!? Üzülmeyin dedik! Bir umut ışığı bulunca zaten söyleyecektik! O zamana kadar üzülmeyin dedik!" Deniz kocasına hayretle baktı. Ne diyordu bu adam? Ne saçmalıyordu? Yumruk yaptığı elini kocasının göğsüne sertçe vurarak göz yaşları içinde bağırdı.

 

"Kızın demek!? Benim neyim!? Ben kimim Yunus!? Öğrenmek benim de hakkımdı!? Üzülsem de kızımın yanında ona destek olurdum! Kayra'nın tek başına omuzlandığı yükün birazını olsun hafifletmeye çalışırdım! Bu çocuklar sadece sizin değil! Başlarına ne gelirse üzüleceksiniz diyerek bizi uzak tutmaya hakkınız yok!" Deniz'in kocasının göğsünü yumruklayışı ile Yusuf daha fazla dayanamayıp araya girmiş,Deniz'in ellerini tutarak uzaklaştırıp kadınlara bakarak kükremişti.

 

"Kendine gel! Görmüyor musun Yunus'un halini!? Bunun için sakladık işte! Her seferinde böyle davranıp kendinizi kaybettiğiniz için!" Kararan bakışlarını kadınların üzerinde tek tek gezdirip sert sözlerine devam etti. "Duygusal davranmayı bırakıp mantıklı düşünün artık! Ya aklınızı başınıza toplayıp hesap,kitap tutmayı bırakın, ya da gidin evinize oturun lan!?" Arkalarında oturan gençler ortalığın bir anda karışması ve çıkan tartışmayı anlam veremeyerek izlerken Emir onları uyarırcasına başıyla çıkışı işaret etti. Yıllardır edindiği tecrübeye bakacak olursa bu tartışmanın sonu dönüp dolaşıp kendilerine dokunacaktı. Diğerleri de eski defterlerin açılmaya başlanması ile Emir gibi düşünerek oturdukları masadan kalkıp sessizce çıkışa doğru ilerlediler.

 

Leyla kocasının sözleri ile şok olmuştu. Ne dediğini kulakları duyuyor muydu bu adamın? Eviniz de oturun da ne demekti? Hem yıllardır her şeyi gizleyip hem de her seferinde üste çıkma çabaları yetmişti artık. Kocasının kolundan tutarak sertçe kendisine doğru çevirdi. İşaret parmağını kaldırarak kocasının göğsünü sertçe tuttu.

 

"Duygusal davranıyoruz öyle mi? Keşke siz de biraz duygusal davranıp empati kura bilseydiniz! Yunus'un halinden bahsederken Deniz'e ve bize çıkışmakta neyin nesi!? Yunus'un durumu kötü de Deniz çok mu iyi! Sözlerine dikkat et! Önce bir yaptıklarınıza bakın sonra laf söylemeye hakkınız olsun! Hepiniz bir den suç bastırmayın!" Yusuf başını sinirle sabır dilenircesine sallarken Ali elini kaldırarak hesap sorarcasına salladı.

 

"Ne yaptık biz ya!? Ne yaptık ta her fırsatta yerden yere vuruyorsunuz!? Yeter artık sürekli bizi suçlamaktan vazgeçin! Ne oluyorsa bize patlıyorsunuz! Hak etmediğimiz şekilde günah keçisine çeviriyorsunuz lan!" Ayşe kocasının isyan edercesine sarf ettiği sözlerle ellerini beline atarak söylendi.

 

"Ne mi yaptınız!? Yapma Allah aşkına Ali! Sürekli bir şeyler sakladığınız için bu çocuklar az şey mi çekti? Ya siz niye anlamıyorsunuz? Siz bir şeyler sakladıkça her seferinde bu çocuklara oluyor olan! Ya yıllardır vaz geçemediğiniz şu huyunuzu bırakın ya da..." Ayşe sözlerinin devamını getiremezken Ali sertçe girdi araya.

 

"Ya da ne Ayşem!? Ne yapacaksınız!?" Ortalığın iyi den iyi ye karışmaya başlaması ile Ömer ortaya geçerek hepsine tek tek baktı şaşkınca.

 

"Ne yapıyorsunuz siz ya!? Ne yapıyorsunuz! Sırası mı bu tartışmanın şimdi?" Bakışlarını kadınlara çevirerek uyarırcasına homurdandı. " Yapmayın siz de Allah aşkına? Yıllardır bir birinizi kışkırtmaktan yorulmadınız mı? Niye böyle bir zaman da üstümüze geliyorsunuz? Allah için biraz da dönüp kendinize bakın sizin hiç mi suçunuz yok? Bazı şeylerde!"

 

Kocasının sözleri ile Esha bakışlarını kıstı. Ortalığı yatıştırır gibi gözüksede alttan alttan,ince ince laf sokuyordu bir de kendilerine.Başını hafif yana eğerek kocasının yüzüne yandan bir bakış atarak konuştu.

 

"Ne suçumuz var mış bizim!?" Ömer karısına uyarırcasına bakarak fıısldadı.

 

"Esha niye üsteliyorsun ortalık yatışsın diye uğraşıyorum ben?" Esha elini hava da gelişi güzel sallayarak kocasına söylendi.

 

"Ne suçumuz var ne!? Sen onu söyle önce! Çevir me boşa Ömer!" Ömer dişlerini sıkarak tısladı.

 

"Kadın sussana! Niye üsteliyorsun? Niye uzatıyorsun! Allah Allah! Lanet olsun lan!" Ömer saçlarını üzerindeki gözleğin yakalarını silkerken Esha gözlerini irileştirerek çemkirdi.

 

"Ne suçumuz var!? Söyle! Kerim ve Arya olayın da ne suçumuz var!? Meyra ve Doğan olayın da ne suçumuz var!? Siz gizlediniz biz sonra öğrendik! Zeynep ve Emir olayında bizi çocukalrımıza hasret bıraktınız sesimiz çıkmadı! Kayra ve Derya'yı boşandınız diyerek kandırdınız sesimiz çıkmadı. Kim bilir çocukların kaderleri ile oynayacak daha ne sırlar saklıyorsunuz!? Şimdi karşımıza geçip siz de suçlusunuz diyorsunuz! Biz ne yaptık Ömer!?" Esha, konuşmak için ağzını açan kocasını ellerini kaldırarak susturdu. " Aaa bak evet suçluyuz! Çünkü sizin yaptıklarınıza sesimizi çıkarmadığımız için suçluyuz!" Ömer karısının sözleri ile ona yüzünü buruşturarak bakarken Kenan araya girdi.

 

"Ayıp oluyor ama ya! Yaptıysak kötü olsunlar diye mi yaptık!? Hem neyi saklayacağız biz sizden." Arkadaşlarına dönerek eliyle kadınları işaret etti. "Var mı abi başka sakladığımız bir sır!? Varsa söyleyelim kurtulalım lan! Gına geldi yıllardır temcit pilavı gibi önümüze sürüyorlar sır da ,sır diye diye! Ne lan bu? Yeter artık be!" Erkekler Kenan'a sus artık bakışları atarken Kenan bir den dank eden faili meçhul sırla aydınlanarak,bakışlarını kadınlara çevirip lafı değiştirdi." Siz kendinize bakın önce! Yıllardır bitmedi gitti saçma planlarınız! Lan bizim üzerimiz den planlar yapmaya bir başladınız çocuklara kadar ilerlettiniz işi!" Rüya kocasının koluna sertçe vurarak kendisine dönmesini sağlayarak göğsüne çimdik attı. Karısının bedenine bıraktığı küçük darbelerle Kenan kaşlarını çatarken Rüya işaret parmağını kaldırarak kocasına doğru salladı.

 

"Bizim planlarımız en azından birleştirme amaçlı be! Sizin sakladığınız sırlar gibi ayrılığa sürüklemiyor en azından! Sadece yatakta karı koca olunmuyor! O çok iyi becerdiğiniz çocuklarınız hakkındaki sır saklama işinizi paylaşmakta karı koca ilişkisine dahil Kenan! O çocukların analarının da fikirlerini almak danışmak gibi bir adetiniz yok sizin! Ne geldiyse o çocukların başına sizin sır saklama merakınız yüzünden geldi!"

 

"Eeehhh! Yeter be! Başlarım ben böyle işin içine! Canımız burnumuz da zaten! Deli etmeyin adamı! Sakladıysak sakladık yeter be! Her seferin de aynı dava!" Eli ile burnunu işaret ederek homurdandı. " Buramıza kadar geldi! Hal den anlamaz mısınız siz!? Ne yapacaksanız yapın lan!" Karısına bakarak işaret parmağı ile kapıyı gösterdi. "Git gelinin başında bekle! Beni daha fazla çileden çıkartma Azra! Birbirinizi de daha fazla galeyana getirip benim tepemin tasını attırmayın! Sizin çocuklarınız da bizim neyimiz lan! Onları da aynı kendiniz gibi yetiştirip bu hale siz getirdiniz!"

 

Yunus karısına ters ters bakarak arkadaşının sözlerini onaylarcasına başını salladı.

 

"Haklısın kardeşim suç biz de! Zamanın da ipleri ellerine vermeseydik her şeyde böyle bizi suçlayıp tepemize çıkmazlardı şimdi."

 

"Ne tepesi lan ne tepesi!? Zannedersin çocuklar sadece onların bizim onlar üzerinde hiç bir hakkımız yok! Burnumdan geldi yeminle!" Ali elini boşluğa doğru sallarken Ömer konuştu.

 

"Yıllardır orta yol bulmaktan canımız çıktı. Ama yine de yaranamıyoruz! Kendi davaları bitti bu defa da çocuklarla vurmaya başladılar! Ne deyim daha ben size bilmiyorum ki." Kadınlar kaşları havada dudaklarını bükmüş bir şekilde umursamazca kocalarını dinlerken Yusuf onların bu haliyle yüzünü buruşturdu.

 

"Hiç umursuyorlar mı abi! Şu hallere şu havalara bak ya! Ne derdiniz sizin? Amacınız ne!? Niye bir kere de bize acımıyorsunuz ya!? Lan ne yapacağız daha!?" Kenan arkadaşlarının sözleri ile işaret parmağını ortaya doğru sallayarak uyarırcasına konuştu.

 

"Ya kendinize çeki düzen verin artık ya da evi terk ederiz!" Erkekler yüzlerini buruşturarak Kenan'a dönerken o sözlerine devam etti." Sokaktaki it kadar değerimiz yok lan! Sen benim tüm bunları ne için kimin için yaptığımı anlayana kadar gelmiyorum o eve Rüya!" Rüya sahte bir korku belirtisi ile gözlerini açtırırken erkekler Kenan'ın tehdidinin işe yaradığını düşünerek hepsi aynı tehdidi savurdu.

 

"Ya artık bizi anlar,her şey de bizi günah keçisi yapmaktan vazgeçersiniz ya o evlere kocalarınız olmadan girersiniz! Şu durum da bile bize yaptığınız muameleye bakın be! Yeter artık! İpin ucunu iyice kaçırdınız siz!" Yunus'un sözleri ile erkeklerin hepsi başını onu onaylarcasına sallarken Deniz kocasına yaklaşarak dişlerinin arasından tısladı.

 

"Gelme Yunus! Sakın o eve geleyim deme! Siz bizim ne söylediğimizi,bizi her zaman görmezden gelerek nasıl kırdığınızı biz size anlatamıyorsak zaten sorun büyük demektir!" Yunus tehdidinin geri tepmesi ile karısına şaşkınca bakarken Azra kocasına çevir iri gözlerini.

 

"Sakın Kayra'nın evine sığınmayı aklından bile geçir me seni boğarım Mehmet! Yandaşçıların la git nerede kalıyorsan kal! Benim gözüme gözükme!" Mehmet ağzı bir karış açık bir şekilde karısına bakarken aklından geçeni söyledi.

 

"Damatlar da kalabilir miyim karıcığım? Yani en azından hazır yemek var orada."

 

"Tüh! Allah seni kahretmesin emi! Pis boğaz herif! Bir de utanmadan damatlara sığınacak mış!?" Ayşe kocasının burnunun dibine girerek fısıldadı.

 

"Anlaşılan gençlik anılarınız depreşti! Benim kapıma dayanma benim yetiştirdiğim oğlumun evinin kapısından bile geçme Ali! Ayyaşlar gibi o pavyon köşelerinde sabahla! Sana müstehak çünkü!" Ali karısına doğru parmağını kaldırarak rica edermiş gibi işaret etti.

 

"Ayşem."

 

"Kes sesini! Ayşem falan deme bana!"

 

Yusuf kadınların tepkisi ile kendini hızla toparlayarak karısına doğru bir adım attı fakat Leyla elini dur dercesine kaldırarak sertçe konuştu.

 

"Sakın yaklaşma Yusuf! Takımı bozmayalım sensiz olmaz şimdi değil mi? Kapıya da gelip Leyla,Leyla diye mıyaklama kedi gibi! Senin yerin yandaşlarının yanı! Benim kapım değil! "

 

Kenan sonucu bilse de şansını denemek için karısına sırıtarak yaklaştı.

 

"Bebeğim! Sakince düşününce hak verdin değil mi? Akıllı kadınsın sen anlamışsındır ne demek istediğimi."

 

Rüya kocasının sözleri ile başını olumlu anlamda salladı.

 

"Anlamaz olur muyum Kenan, çok iyi anladım ben seni! Yıllardır süren bıkkınlığından,dırdır dan azat ediyorum anladığım için. Keyfine bak sen! Ama mümkünse benden uzakta." Rüya kocasına ters bakışlar atarak çıkışa doğru yönelirken kızlarda arkasından yönelmiş çıkan kadınların ardından erkekler hışımla Kenan'a dönmüşlerdi.

 

"Lan ne bok yemeye evi terk ederiz deyip bizi de galeyana getiriyorsun puşt!" Ali'nin sözleri ile Kenan hayretle ona bakarken Mehmet sinirle yüzünü sıvazlayıp elini hesap sorarcasına salladı.

 

"Lan sen benim başıma bela mısın oğlum! Lan gençliğim de ayrı derttin şimdi daha beter oldun lan! Evi ter etmek ne evi! Lan karımıyız biz evi terk edecek piç!"

 

"Kızımın durumuna mı yanayım, Deniz den yediğim tekmeye mi yanayım,evden atıldığıma mı yanayım, neye yanayım lan ben! Kenan sen niye böyle yapıyorsun! Ne den garezin kime?" Yunus'un sorusu ile Kenan işaret parmağını kaldırarak şaşkınca kendini gösterdi.

 

"Ben mi!?"

 

"Yok ben! Lan sen attın fikri ortaya liseli ergenler gibi evi terk ederim diye atar yapıp ayar çektin!" Ömer'in sözleri ile Yusuf öfkeyle burun kemerini sıkarak Kenan'a doğru bir hamle yaptı.

 

"Öldürürüm lan ben bunu!" Mehmet arkadaşını tutarken Yusuf dişlerinin arasından tısladı. "Lan zaten canları yanıyor,üzgünler, öfkeliler bize karşı sen niye evi terk etmek falan abuk subuk konuşuyorsun?

 

"Lannn yeter! Yeter be! Her boka atlamayın sizde! Ben dediysem kendi adıma konuştum! Siz niye atlıyorsunuz sazan gibi! Benim bu tehdidim Rüya da her zaman işe yarardı. Yumuşardı benim karım! Siz sazan gibi atladınız,karılarınız da bastı ayarı Rüyam da gaza geldi! Sizin yüzünüzden evsiz kaldım bu yaşım da! O çenenizi tutsaydınız ne olurdu?" Sözlerini bitiren adam arkadaşlarına ters ters bakarak çıkışa doğru yürürken diğerleri de peşine takıldılar.

 

Derya ve Kayra kadınların odaya baskını ile uyanıp birbirinden ayrılırken Kayra karısının durumunu konuşmak için Rüzgar'ın yanına gitmişti.

 

Kadınlar arasında duygusal anlar yaşanırken Derya, erkeklerin de odaya girmesi ile Yunus kızına doğru yanaşırken karısına bakmamaya çalışıyordu. Yatağın diğer tarafına dolanarak karısı gibi kızının yanına oturup onu kolunun altına çekerek başına bir öpücük bıraktı.

 

Kadınlar kocalarına öfkeli bakışlar atarken onlar da bu defa alttan almaya niyetli olmadıklarını bildirircesine ters ters bakışıyorlardı. Derya ortamdaki gerginliğin farkına vararak bakışlarını kısıp şüpheyle sordu.

 

"Neyiniz var sizin?" Bakışlar bir birini kontrıl edercesine gezinirken Azra gelinine cevap verdi.

 

"Yok bir şey kızım. Senin durumunu aniden öğrenince korktuk haliyle." Bakışlarını kocasına çevirerek sıktığı dişlerinin arasından söylendi.

 

"Öyle değil mi Mehmet!?" Adam karısına bakışlarını çevirince onun uyarıcı bakışları ile başını olumlu anlamda sallayarak karısına yanaşıp elini beline koyarak gelinine bakarak sırıttı.

 

"Öyle kızım." Dişlerşni sıkarak karısına çevirdi bakışlarını." Korktular,telaşlandılar ondan böyle her zaman nur saçan suratlarının sirkke satması!"

 

"Baba!" Derya,Mehmet'i uyarırcasına seslenirken o gelinine dönerek masumca bakmıştı ki karnına aldığı dirsek darbesi ile yüzünü buruşturdu.

 

"Uzak dur! Çekil dibimden!" Bakışlarını gelinine çeviren Azra şirince sırıtırken, Deniz kızının bir de kendilerine üzülmesini istemeyerek konuştu.

 

"Sen bakma bize kızım her zaman ki hallerimiz bilmiyor musun sen babanları?" Bakışlarını kocasına çevirerek dik dik baktı. " İşleri güçleri bizimle uğraşmak! Yıllardır vazgeçemedikleri huylarından bir tanesi işte!" Yunus karısının laf sokması ile mırıldandı.

 

"Ya sabır!" Mırıltısı ile kızının bakışları kendisine dönünce sırıtarak kızının saçlarını okşadı."Bakma kızım sen onlara bakma! Takılıyoruz biz işte öyle! Buldular bizim gibi kocaları parmaklarında oynatıyorlar! Hal böyle olunca keyiflerine diyecek yok tabi!" Deniz kızının başının arkasından kocasının kolunu çimdiklerken tehdit dolu bakışlarını yollamayı da ihmal etmemişti.

 

Derya onların bu tuhaf hallerinden daha çok şüphelenirken Ömer konuştu.

 

"Bizi boş ver kızım. Nasılsın sen iyi misin?" Derya,Ömer'e bakarak gülümsedi.

 

"İyiyim Ömer amca. Teşekkür ederim."

 

"Sen iyi ol kızım. Hiç bir şeyi kafana takma. Sıkıntı stres yapma kendine. Biz ne gerekiyorsa yapacağız." Kenan'ın sözleri ile Derya gülümseyerek başını salladı. Korkuyordu ama korkusunu brlli edipte daha fazla üzmek istemiyordu kimseyi.

 

"Bak Kenan amacan doğru söylüyor kızım onlar her şeyi halleder. En iyi bildikleri şeylerden birisi bir şeyleri halletmektir zaten. Ellerinden hiç bir şey kurtulamaz. Sen hiç kendini üzme canım." Rüya'nın sözleri ile Derya bir şeylerin döndüğünü anlasa da ses etmedi.

 

Oda da ki tuhaf hava, eşlerin bir birine fark ettirmediklerini düşünerek laf sokma çabaları sürerken Kayra,Rüzgar la birlikte odaya girdi. Onların gelmesi ile bakışlar o yöne dönerken Kayra karısına bakarak konuştu.

 

"Bu gece buradayız Derya." Kız kocasının sözlerini başını sallayarak onaylarken Rüzgar konuştu.

 

"Bu gece seni gözetim altında tutalım yarın değerlerine göre taburcu ederiz seni. Ama hafta da üç gün en az dört saat diyalize girmen gerekecek kızım." Derya, Rüzgar'ın sözleri ile hızla konuştu.

 

"Bebeklerim yaşasın gerekirse her gün girerim Rüzgar amca. Diyeti mi de aksatmam." Derya'nın sözleri ile odadakiler üzgünce ona bakarken Rüzgar güven vermek istercesine gülümsedi.

 

"Allah'ın izniyle bebeklerini kucağına ben kendi ellerimle vereceğim kızım. Ama sen söylediğimiz her şeye harfiyen uyacaksın! Bir daha diyeti bozmak yok! " Derya suçlu bakışlarla başını olumlu anlam da sallayarak kesin bir dille onayladı karşısındaki adamı.

 

"Yok Rüzgar amca."

 

"Eğer her şeyi istediğimiz şekilde yaparsan hamileliğinin belli bir süresine kadar ev de kalırsın. Yoksa seni hastaneye yatırırım tekrar!" Kayra başını yanındaki adama çevirerek enfişeyle sordu.

 

"Rüzgar amca evde kalırsa diyalize nasıl girecek? Sıkıntı olmazsa biz kalırız burada." Rüzgar yanındaki adama bakışlarını çevirerek onu rahatlatmak istercesine elini omzuna koyup hafifçe sıktı.

 

"Evde de diyalize girecek zaten. Hafta da üç gün sekiz saat! Böylesi Derya için daha rahat olur. Hem hafta da üç gün girmesi tansiyonu yüzünden yetersiz olabilir o yüzden risk almayalım. Hem Derya evinde rahat etsin değil mi?" Kayra karşısındaki adama minnetle baktı. "Merak etmeyin ben her gün sabah akşam kontrole gelirim. Durumunu doktoruna rapor ederim. Bir sıkıntı çıkmayacak inşallah. Eğer çıkarsa zaten hastaneye yatıracağız." Kayra tuttığu nefesini bırakarak karşısındaki adama gülümsedi. Oda daki herkes bu konu da endişeli olsa da Rüzgar'a güveniyordu. Hem Derya için de böylesi daha uygun olur sıkılmaz diye kendi aralarında fısıldaşmaya başladıkların da Rüzgar bakışlarını onlara çevirerek homurdandı.

 

"Siz de evlerinize gide bilirsiniz artık. Kalabalık etmeyin daha fazla." Deniz ve Azra, Kayra'ya yanaşarak konuştular.

 

"Derya'nın yanın da biz kalırız sen eve git dinlen oğlum." Azra başıyla,Deniz'in sözlerini onaylarken Kayra başını olumsuz anlam da salladı.

 

"Gerek yok anne. Ben karımla kalırım siz gidin." Azra oğluna bakarak fısıldadı.

 

"Oğlum özel ihtiyacı falan olur. Bizim kalmamız daha doğru olur. Sen git hadi." Kayra bakışlarını annesine çevirerek sıktığı dişlerinin arasından uyarırcasına fısıldadı.

 

"Annee! Ya karım dan bahsediyorsunuz farkında mısınız? Ne özeli Allah aşkına? Gidin siz işte." Azra oğlunun uyarısı ile yüzünü buruştururken odadaki kadınlar Kayra'nın tepkisi ile kıkırdaşırken Derya utançla başını eğmiş erkekler de duyamazlıktan gelmişti.

 

"Ayyy! Ömrü mü yedin Kayra ömrümü! Ne vardı babanın bütün özelliklerini alacak sanki!" Azra homurdanarak gelinine doğru giderek bir şeyler söyleyip şefkatle sarılırken Mehmet laf arasında yine kendine çarpan taşla sinirle başını sağa sola salladı. Diğerleri de Derya ile vedalaşırken Rüzgar,Kayra'ya sokularak fısıldadı.

 

"Uslu durun!"Kayra adamın sözleri ile gözlerini devirirken o aklına yeni gelen şeyle kaşlarını çattı. "O arkadaşın olacak yabancı model kılıklı herife söyke bir daha kızıma öyle bakmasın! Hatta gözünün ucu bile değmesin! Kızımın aklını bulandırmasın! Onu böbreğin uydu diye ameliyat eder organ mafyasına satarım o böbreğini!" Kayra,Rüzgar'ın sözleri ile onun ciddiyetini ölçmek için dikkatle bakarken onun gözlerinde gördüğü pırıltılarla sertçe yutkundu.

 

Saruhan'ın işi hiç kolay değildi! Hrm de hiç kolay değil di! Bu adam onu kadavra niyetine kullanırdı. Saruhan'ın da o çok övündüğü vücudu böylelikle tıp öğrencilerine göz ziyafeti sunmaktan ileriye gitmezdi. Başını olunlu anlamda sallayınca Rüzgar bakışlarını odadan çıkamayanlara çevirerek tekrar homurdandı.

 

"Hadi artık! Bir posta da dışarı da bekleyen var! Hastaneye bu kadar kalabalık gelmeyin kardeşim! Her seferin de aynı şeyi yapıyorsunuz yeter yahu! " Rüzgar'ın her zamanki serzenişlerini tınlamayanlar teker trker odadan ayrılınca dışarıda bekleyenler girdi bu defa.

 

Hepsi geçmiş olsun diyerek bir köşeye çekilirken Mert ve grubu suçlulukla baktı yataktaki kadına. Derya onların bu haline üzülerek konuştu.

 

"Bakmayın öyle suçlu suçlu. Suç bende! Siz nerden bikecektiniz ki?" Ortamda oluşan hüzünlü havayı dağıtmak istercesine Kayra,Saruhan'a yaklaşarak elini omzuna atıp sırıttı.

 

"Kayınbabanın selamı var koçum!" Burcu duyduğu sözlerle çaktırmamaya çalışarak yan bakışlarla ikiliyi süzdü. Bu beyinsizin madem bir ilişkisi vardı ne demeye kendisine asılıyorduki!? İçinr yayılan öfkeyle adama bakarken,Saruhan anlam veremeyerek karşısındaki adama baktı. Kayra,Burcu'nun üzerlerindeki bakışlarını fark edince sözlerine muzipçe devam etti. " Elini çabuk tutsun dedi. Ben bu kızla baş edemiyorum onunla tek baş edebilecek adam Saruhan dedi! Eğer bir an önce nişanı takmazsa ben bu baş belası deliyi ilk gelen talibine vereceğim dedi." Saruhan yüzünü buruşturarak karşısındaki adama bakarak homurdandı.

 

"Lan benim ne ara bir kayınbabam oldu? Benim niye haberim yok!? Kızı bilmiyorum bir de baba çıktı iyi mi? Her kimse o gizemli kayınbaba kendisi baş edemediği kızını bana kakalamaya çalışıyor ama yemezler kardeşim. Benim deli bir kızla uğraşmaya niyetim yok!" Burcu yüzünü buruşturarak karşısındaki adama umursamazca baktı.

 

"Önünüze gelene talip olmak gibi bir huyunuz olduğu için tanımamanız ve ya hatırlamamanız gayet normal bence! Sen kendi deliliğini önüne koy bir düşün de sonra milletin kızına kusur bul! Malum yeni tanıdığınız bir kızla bile kabaca iletişim kuran edepsiz bir insansınız!" Saruhan kıza,piknikte söylediği söze atıf yaptığını anlayınca sinsice sırıtırken Barlas kardeşine dönerek bir hışımla çıkıştı.

 

"Elin adamından sanane Burcuu!Sana mı kaldı yorum yapmak! Bak elimin tersindesin şimdi yiyeceksin ağzına bir tane! Edepsiz miş! Lan sen dün gece yaptığın edepsizliği düşün önce! Babam bir duyarsa bu adam için üzüldüğün o kız sen olursun sen!" Burcu abisine ters ters bakarak çemkirdi.

 

"Kime vuruyorsun sen ya! Gerizekalı! Babama söylerim seni bak abi! Bak benim damarıma basma o telefonundan bütün sevgililerine mesaj atar aynı anda aynı yerde randevu veririm o zaman görürsün gününü!" Kayra iki kardeşin didişmesi ile karısına bakarak yanına doğru yanaşıp yatağın kenarına oturdu ve onu göğsüne çekerek keyifle ekrar konuştu.

 

"Lan boşuna didişmeyin. Saruhan'a bu mesajı iletmemi isteyen bizzat babanız zaten!" Abi kardeş aynı anda tepki verdi.

 

"Ne!"

 

"Kardeşim bak güldük eğlendik tadında kalsın tamam! Bokunu çıkartmayın lan! Babam söylemez öyle bir şey. Yani söylese tabiki onun sözünün üstüne söz söylemeye gerek yokta,söylememiştir." Burcu bakışlarını abisine çevirerek koluna sertçe vurarak tısladı.

 

"Salak mısın sen ya! Sanki babam söylese,öyle bir şey istese ben bu edep yoksunu ile evleneceğim de!"

 

"Ben edepsizim de sen çok mu edeplisin acaba!? Görende kör kütük aşık olduk zanneder. Sadece bir birimizi tanımak için bir şans istiyoruz kızım ne bu hiddet!" Oda daki herkes bir Saruhan'a bir Burcu'ya bakarken Saruhan sırıtarak devam etti sözlerine. " Üstelik sende benim kadar edep yoksunusun! Bence biz uyumlu ve edepsiz bir çift oluruz!" Adamın sözleri ile Burcu bir şeyler söylemek için ağzını açsa da geri kapamak zorunda kalmıştı. Hışımla abisine dönerek ayağını sertçe yere vurdu.

 

"Nasıl abisin sen!?Bak bana neler diyor!" Barlas dudaklarını büküp omuzlarını umursamazca silkerek ellerini pantolonunun ceplerine koyarak rahat bir tavırla karşılık verdi kardeşine.

 

"Ben seni kaç sefer uyardım. Abine böyle çemkirirsen edepsizliğin bir gün dillere düşecek diye! Görünen köy kılavuz istemez Burcu! Bak dünkü adam bile ne kadar ecepsiz olduğunu yüzüne vuruyor şimdi!" Kardeşinin üzerine doğru eğilerek sırıttı." Edepli ol azıcık edepli!" Burcu abisini göğsünden ittirerek ellerini yumruk yapıp tısladı.

 

"Abiii!" Barlas kardeşini yüzünü buruşturarak baştan aşağı süzerek sertçe çıkıştı.

 

"Çemkir me bana! Şu bir çarparım ağzına! Abiye çemkirmek neymiş görürsün! Şirret! Bak beni kızdırma Burcu yemin ediyorum kendi ellerimle atarım seni bu çocuğun ellerine!" Burcu abisinin tehdidi ile gözlerini irice açtırıp nefesini sertçe bırakarak pencerenin önüne doğru ilerledi. Bakışları kendisine sırıtarak bakan adamı görünce yüzünü buruşturarak karşılık verdi.

 

Erkekler kendi aralarında muhabbet ederken kızlar da kendi aralarında konuşuyordu. Derya aklına takılan şeyi kızlara bakarak söyledi.

 

"Annelerimiz ve babalarımızın arasında ne oldu?" Kızlar bir birlerine söyleyip söylememek adına kararsızca bakarken Derya kıkırdayarak sözlerine devam etti." Çok komiklerdi. Sürekli bir birlerine laf sokuyorlardı. Galiba kavga etmişler. Ama bence bu defa babamlarımız alttan almayacak. Annelerimiz de onları kapıya koyacak gibi. Bu yaşa gelmişler hala didişiyorlar." Arya kardeşinin sözleri ile gözlerini devirerek homurdandı.

 

"Annelerimiz çoktan kapıya koymuşlar babamları. Annem beni arayıp sakın baban olacak fındık beyinliyi eve alma çeksin cezasını dedi." Derya ablasının sözlerine kahkaha atarken erkeklerin bakışları da o yöne dönmüş,ne konuştuklarını ilgiyle dinlemeye başlamışlardı.

 

Sahra kahkahasının arasında elini havada sallayarak konuştu.

 

"Hele babam sırayla üçümüzü de aradı. Ananız olacak deli karı beni evden attı aç perişan sokaklar da kaldım. Konuşun şununla beni eve alsın yoksa bu yaşımdan sonra damat evine sığınmak zorunda kalacağım diye." Meyra üzgün gözlerle kardeşlerine bakarak homurdandı.

 

"Yazık babama ama. Bana da akşama ne yemek yaptın kızım diye mesaj atmış. Annem bazen gerçekten acımasız olabiliyor." Derya gülmemek için kendini sıkarken Zeynep girdi araya.

 

"Ben iki baba tarafından ablukaya alındım. İkisi de bir olmuş arayıp evi terk ettik analarınızın burunları sürtmeyince o eve girmeyiz diyorlar. Akşam sana geleceğiz canının çektiği bir şey var mı diye yerlerini yapıyorlar. " Diğer kızlar adamların düştüğü duruma üzülürken Hayal homurdandı.

 

"Babam da hala mı aramış. Nisa bir kaç gün sende kalayım Rüya beni evden attı diye. Rezillik!" Hayal'in sözlerimden sonra Güney üzgünce konuştu.

 

"Bizimkinin gidecek ne kızının evei ne oğlunun evi var. Kardeşte yok. Zavallı babam kaldı ortada. Beni arayıp evden bir kaç parça kıyafet getir şirkette kalacağım bu yaştan sonra otellere gidipte milletin ağzına laf veremem dedi. Ananıza da söyleyin beni düşürdüğü durum yüzünden özür dilemezse o eve adım atmam dedi." Derya ve kızlar artık kahkahasını tutamazken erkekler homurdandı.

 

"Yazık adamlara! Şu yaşlarında olacak şey mi? Siz de hallerine gülüp eğleneceğinize aracı olun adamlar evelerine dönsün. Yaşını başını almış adamlar ele güne rezil oluyorlar annemlerin yüzünden." Selçuk'un sözlrrinden sonra Sahra kocasına doğru yaklaşarak elini göğsüne koyup masumca gözlerine baktı.

 

"Ayy! İnce düşünceli kocam benim. Çok üzüldün sen kayınbabanın haline." Selçuk karısına ters bir bakış atarken o elini bir kaç sefer göğsüne pışpışlarcasına vurarak sözlerine devam etti. " Sen üzülme hayatım siz de onlarla takılacaksınız." Emir,Sahra'nın sözleri ile kaşlarını çatarak temkinli bir şekilde sordu.

 

"Ne demek o? Biz niye babamlarla kalıyoruz? Bak hayatta öyle bir şey olamaz tamam mı? Ben aklımı peynir ekmekle yemedim." Sahra kuzeninin verdiği tepkiyle gözlerini devirerek çemkirdi.

 

"Ne yapalım Emir adamlar sokakta mı kalsın! Annemler eve almamamız konusunda uyardı. Ben annemin hışmını üstüme çekemem hiç kusura bakma!" Bakışlarını diğerlerinin üzerinde gezdirerek tekrar konuştu." Bakın biz kızlar bir plan yaptık. Plan şu. Biz babamları annemler yüzünden eve almak istemedik,siz alacağız dediniz kavga çıktı, biz de evleri terk ettik annemlerin yanına gittik. Onlar böyle bir durum da bizi barıştırmak için uğraşacaklar siz bir taraftan biz bir taraftan babamları eve almazlarsa barışmayacağımızı söyleriz. Onlar da mecbura kalır ve barışır. En fazla iki gün dayanırlar. Söz veriyoruz kendimizden bezdirme yöntemleri ile bu işi hızlandıracağız."

 

Erkekler ne yapalım dercesine bir birlerine bakarken başları ile onay verdiler. Selçuk karısına dönerek işaret parmağını uyarırcasına salladı.

 

"Bak sadece iki gün Sahra! İkinci gün dolduğunda gelir alırım seni! Bu halinle daha fazlasına izin veremem!" Sahra kocasını başını sallayarak onaylarken Aykut karşısında grlişen olayı ağzı bir karış açık izledikten sonra yanındaki Zeki yi dürterek fısıldadı.

 

"Lann!Bunları topu deli be! Neyin içine düştük biz Zeki!? Nasıl bir kabus bu? Bak sana söylüyorum biz bunların arasındazeka patlaması yaşarız yeminle.Sonumuzdan korkuyorum Zeki!" Adam yanındaki arkadaşına dönerek tıpkı o gibi fısıldadı.

 

"Bittik Aykut bittik biz oğlum! Baksana bu kızlar ders alır gibi nasıl da ilgiyle dinliyorlar. Biz en iyisi ipleri sıkı tutalım. Kızların eline verirsek halimiz itten beter olur! Lan biz entrika,oyun plan bilmeyiz oğlum! Bunlar bizi bir hamlede yutarlar. İpler önemli kardeş! İpler çok önemli!" Aykut'un bakışları Ayça'yı bulurken, onun kızlara neler yapmaları gerektiği hakkında bilgi verdiğini duyunca yüzünü buruşturarak onu izledi.

 

Derya hastaneden eve çıktıktan sonra dört gğn geçmesine rağmen bir türlü barışmayan eşler artık çocuklarını da zorlar olmuştu. Kadınların kocalarını affetmemesi,ama sokakta kalmalarına da dayanamaması ile evlere alınmışlar fakat bu defa da kadınlar bir evde toplanmıştı. Erkekler artık sabırlarının taşması ile ne yapacağını bilemez hale gelmişlerdi. Boykot meselesi haline gelen bu durumdan çocukları da arada nasipleniyordu.

 

"Sahra bak yeter dön artık kızım ya! Doğuracaksın kadın! Bırakın ne halleri varsa görsünler! Annenler abartıyor bak yeter artık ya! Hani iki güne geliyordun dört gün oldu lan!" Sahra kulağında telefonla diğer odaya geçerken sessiz olmaya çalışarak üzgünce fısıldadı.

 

"Ne yapayım Selçuk!? Sen söyle ne yapayım!? Sadece esaret altında kalan ben mişim gibi konuşuyorsun? Sizin babamlara destek olduğunuzu düşündükleri için böyle oldu. Plan ters tepti kocacığım! Yollamıyor annemler bizleri. O adamlara destek çıkan ileride onlarun kurduğu merdivenden çıkar diyorlar. Sizin de burnunuzun sürtmesi lazım mış."

 

"Ya banane diğerlerinden Sahra! Sen hamilesin ya! Nasıl yollamazlar benim karımı! Sahra bak bu işin sonu kmtüye gidiyor bunlar günaha sokacak beni! Biz ne yatıkta burnumuz sürtecekmiş kadın!? Lan hazırlan bu gece gelip alacağım seni! Vermezlerse kaçırırım Sahra!" Sahra kocasının sözleri ile kahkaha atarken Selçuk öfkeyle saçlarını çekiştirdi.

 

"Gülme Sahra! Gülmesene kızım! Bak söyle o annenlere yeminle erkeklerin hepsini kışkırtır baskın düzenlerim o eve! Basarım o evi Sahra! Basarım o evi başlarına yıkarım! Böyle saçma şey mi olur ya!Onların entrikaları yüzünden karıma hasret kaldım! " Sahra kocasının sinirlerinin iyice bozulduğunu anlayarak alttan almaya çalışarak karşılık verdi.

 

"Tamam hayatım. Konuşacağım ben! Olmadı sancım var derim. Sen gelir alırsın beni."

 

Sahra ve Selçuk plan yaparken diğerlerinde de durum pek farklı değildi. Herkes bir çıkış yolu ararken anneler çocukların planlarını anlayarak onlara da küçük bir ceza vermek istemişler bir kaç gün kocalarından ayrı kalmalarını sağlamışlardı.

 

Bu durum şüphesiz en çok Kayra'nın işine gelmişti. İşe başlamak zorunda kalmıştı ve anneleri karısını hiç yalnız bırakmıyorlardı. Hal böyle olunca onun da gözü arkada kalmıyordu. Derya'nın diyalizi ile doktoru, Sarah'a gerekli her şeyi öğretmiş o meseleyi de Sarah hallediyordu. Böylelikle içi biraz olsun rahat ediyordu.

 

Kadınlar Mehmet'in evinde kalırken erkekler de ayrı evlerde kalmak yerine Ali'nin evin de kalmaya başlamışlardı. Mehmet ve Ali'nin daireleri karşı karşıya olduğu için böylesi daha çok işlerine gelmişti.

 

Kaan mutfağa girince, babasını yere oturmuş sırtı kapıya dönük bir şekilde bir şeylerle uğraşırken gördü. Yaptığı tuhaf hareketler,elinin bir aşağı bir yukarı hızla gidip gelmesi, aklına düşen şeyle yüzünü buruşturmasına neden olurken ellerini yüzüne kapayarak seslice homurdandı.

 

"Offf babaya! Ne yapıyorsun şu yaşımda Allah aşkına! Hem de mutfakta!" Kenan omuzlarının üzerinden başını oğluna doğru çevirdi. Onun elleri ile yüzünü kapattığını görünce anlam veremeyerek konuştu.

 

"Ne diyorsun oğlum? Ne var mış yaşımda? Niye yapamayım? Bunun yaşla ne alakası var?" Kaan bir elini gözlerine tamamen kapatarak diğerini çekip babasına doğru sertçe salladı.

 

"Ya baba kalk! Ben bu manzara ile karşılaşmak zorunda mıyım ya? Bir de yaşla ne alakası var diyorsun! Kurbanın olayum ergen misin baba ya!?" Kenan oğlunun hareketlerine konuşmasına bir türlü anlam veremezken sinirle kükredi.

 

"Lan ne yapmışım? Anan frambuazlı pastayı çok sever onu yapıyorum! Belki kokusunu alırda eve geri döner diye! Saçma saçma konuşup durma tepemde!" Kaan gözündeki elini hızla çekerek bir babasına bir önündeki kaseye baktı şaşkınca bakarak kaseyi işaret etti.

 

"Sen pasta mı yapıyordun öyle garip hareketlerle."

 

"Lan ne yapacağım başka! Ayşe'nin mikserini bulamadım çırpıcıyla çırpıyordum yoruldum yere oturdum yumurta çırpıyorum işte!" Kasenin içindekileri göstermek için oğlunun gözüne sokarcasına uzatırken aklına gelen şeyle gözlerini şüpheyle kısarak oğluna sertçe baktı.

 

"Sen ne yaptığımı düşünüyordun lan? Ne ima ediyordun arkamda iki saattir beyinsiz!" Kaan babasının sorusu ile ağzından kaçan kıkırtıya engel olamazken Kenan anladığı şey karşısında elindekini tezgaha bırakarak hızla oğluna doğru yönelmişti ki Kaan çoktan kapıdan çıkmış koşar adımlarla kendi evlerinin yolunu tutmuştu.

 

"Ulan siktir git! Gelme lan bu eve! Lan seni öldürürüm ben Kaan! Ulan benim bir namım var namım! İhtiyacım mı var öyle bir şeye piç! Düşündüğün şeye bak puşt!" Kaan'ın kahkahaları binanın içinde yankılanırken Kenan kapıyı hırsla kapatarak tekrar mutfağa geçip kaseyi eline alarak homurdandı." Lan Rüya ne hallere düşürdün beni kadın! Çoluğa çocuğa rezil oldum lan!"

 

Kaan eve girip kapıyı arkasından kapatarak yüzündeki gülümsemeyle murfağa doğru ilerlerleyip ışığı açmak için düğmeye bastı. Audınlanan murfağa girereken banyodan gelen su sesi ile bu günkü şansına küfür etti. Bu gün ne babasından yana ne annesinden yana şansı yoktu anlaşılan. Buradan da şimdi annesi kovacaktı büyük ihtimal. Dolaba ilerleyerek yiyecek bir şeyler var mı diye kontrol ederken duşta olanın ablası olma ihtimalini düşündü. Eğer öyleyse o ses etmezdi bura da kalmasına. Dolapta görmeyi beklemediği yemeklerle karşılaşınca yüzündeki gülümseme daha da büyüdü. Tencerede ki sarma dan alarak ağzına atarken içecek için bardak almaya mutfak dolavjna yöneldi. Eğer duştaki annesi ise onunla aldığı teklif hakkında konuşup biraz duydu sömürüsü yapardı.

 

Tabağa koyduğu yaprak sarmaların yanına bir de kola koyarak masaya geçerken aklına takılan şeyle bakışlarını kısarak tabaktaki yaprak sarmalarına bakıp kendi kendine homurdandı.

 

"Annem ablam ve sevgili karıcığım aşağıda kalıyor ama dolapta yemek var." Çatalını batırdığı sarmayı apzına atarak genişçe güldü." Hem kocalarını evden atıyorlar,dönüyorlar üstüne onları eve alıp kendileri evi terk ediyorlar, hem de onlar aç kalmasın diye her ihtimale karşı evlere yemek bırakıyorlar.Yeminle hepsi kafadan kırık bizim ailedekilerin." Bardağından bir yudum kola alarak çatalını havada salladı. "Düşünmeyi boş ver. Yemeğini ye. Onların işine akıl sır ermez." Çatalına tabaktan tekrar bir sarma batırarak yemeye devam etti.

 

Çıkan bulaşıkları yıkayarak odasına ilerledi. Ne yapacaktı şimdi evde tek başına? Tuğra da gitmişti. Soner şehir dışındaydı. Kayra zaten Derya'nın başından ayrılmaz dı. Kalmış mıydı sap gibi? Kayra'nın arkadaşlarını arayıp onlarla mı takılsaydı acaba? İlk gün ayar olsa da kafa çocuklardı hepsi. Hem biraz eğlenirlerdi fena mı olurdu? Cebinden çıkardığı telefonla bir kaç tuşa bastı. Mesajlar bölümüne girerek odasına geçip mesaj attı. Mert'ten aldığı olumlu yanıtla yatağına uzanarak onlar gelene kadar biraz film izlemek için telefonunu komidinin üzerine bırakarak laptopuna uzandı.

 

Aradan geçen bir saat gibi bir sürenin ardından telefonun çalması ile arayanı cevapladı. Mert'in kapı numarasını sormasıyla onlara kapıyı açıp beklemeye başladı. Bakışlarını evde gezdirdi demek ki annesi ya da ablası onun burada olduğunu fark etmeyerek aşağı inmişti tekrar. Asansörden inen adamları görünce her ihtimale karşı onları eve sessizce alırken Aykut onun parmağını dudaklarına götürerek sessiz olun işareti yapmasına karşılık ne oluyor dercesine şaşkınca başını salladı.

 

"Boykot devam ediyor kardeşim. Bizi de araya kaynattılar. Eve girdim ama ne olur ne olmaz baskın yemeyelim şimdi." Saruhan onun sessizce konuşması ile güldü.

 

"Niye çağırdın bizi lan o zaman! Bizi de mi okkanın altına yollayacaksın?" Kaan kaşlarını kaldırarak karşısımdaki adama sırıtarak kapıyı sessizce kapattı.

 

"Gidebilirsiniz kardeşim. Damatlar bike nasibini aldıktan sonra siz de gidersiniz." Zeki elindeki poşetleri gösterince mutfağa doğru yönlendirdi.

 

"Mutfağa geçelim." Zeki yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Lan derbi maçı var ne mutfağı?"

 

"Biliyorum lan maç olduğunu. Kuru kuru mu izleyeceğiz? Siz de yardım edin bir şeyler hazırlar geçeriz içeri."

 

"Ben elimi sürmem kardeşim! Evde yetiyorlar zaten. Siz hazırlayana kadar ben lavaboya gideyim." Mert'in sözleri ile diğerleri homurdanırken Kaan başını olumlu anlamda sallayarak onu onayladı. Mert mutfaktan çıkarak lavaboyu aramaya koyuldu. Ortam da yankılanan telefon sesiyle Kaan telefonunu cebinden çıkararak arayan numaraya baktı. Sarah'ın ismini görünce diğerlerine sessiz olun işareti yaparak balkona çıkıp telefonu cevapladı.

 

"Efendim Sarah." Telefonun diğer ucundan gelen sesle kız fısıltıyla konuşt u.

"Kaan evde hırsız var!"

 

"Ne!? Ne hırsızı Sarah!?" O kadar insanın olduğu eve hırsız nasıl girmişti? Hem de üst düzey güvenliği olan bir sitede!

 

"Kaan hırsız işte bildiğin hırsız! Neyini anlamıyorsun?"

 

"Güzelim hırsızı anladım da, o kadar insan siz o evdeyken hırsız nasıl girecek? Benimle dalgamı geçiyorsun?" Aklına gelen diğer şeyle dudakları kıvrılırken o da fısıldadı. " Yoksa beni özledin de konuşmak için bane mi arıyorsun."

 

Kocasının sözleri ile Sarah dışarıdan gelen seslere dikkat kesilirken dişlerini sıkarak sinirle tısladı.

 

"Ya ne saçmalıyorsun sen!? Ben annenlerin yanında değilim ki?" Kasn duydukları ile bir an afallasada karısının nerede olduğunu bilmemenin siniriyle kükredi.

 

"Anemlerin yanıında drğilsen gecenin bir vakti nerdesin sen kadın!?

 

"Allah senin cezanı vermesin Kaan! Nerede olacağım sizin evdeyim ya!" Kaan duyduklarını bir an idrak edemesede karısının sözleri beyninde yankılanınca gözleri irice açıldı.

 

"Sarah! Bizim ev! Hırsız! Biz! Mert!" Aklına düşen şeyle balkondan mutdağa girerek hızla koridora çıkarken Mert önünde durduğu kapıyı açtığı an acı bşr inlemeyle sendeledi.

 

"Ahhh!"

 

"Mert!" Kaan uyarmakta geç kalsada Sarah elinde abajurla dışarı fırlayıp Mert'e bir tane daha geçirdi.

 

"Sarah dur!" Kocasının sesiyle bakışlarını o yöne çeviren kız elindeki abajuru yere atarak hızla ona doğru bir kaç adım atarak korkuyla konuştu.

 

"Kaan polisi ara hemen!" Kaan önüne dikilen karısının korkudan titreyen halini görğnce sakinleştirmek için kollarının arasına alarak sakinleştirmek için sırtını sıvazlayarak konuştu.

 

"Dövdüğün adam zaten polis kimi kime şikayet edeceksin hayatım?" Sarah kocasının sözlerine anlam veremezken , Mert başını tutarak yüzünü karşısındaki ikiliye dönüp acıyla kükredi.

 

"Lan ölümüm senin bu karının elinden olacak! Azrail gibi kadın bulmuşsun kendine! Her fırsatta girişiyor bu kız bana!" Mutfaktaki üçlü dılarıdan gelen seslerle koridora çıkınca Saruhan karşısındaki manzaraya bakarak sırıttı. Sarah'ı göremeyince muzipçe konuştu.

 

"Yenge! Polis lazımsa yardımcı olalım. Nede olsa biz de polisiz!" Saruhan'ın sözleri ile Sarah ne olduğunu anlanayarak kocasının kollarından sıyrılıp yanına geçerek arkadan gelen sesin sahibine baktı şaşkınca.

 

Koridordaki diğer üçlü hızla arkasını dönerken dudaklarından kaçan sözlere engel olamadılar.

 

"Oooo! Sakın arkanızı dönmeyin lan!"Onların verdiği tepkiye anlam veremeyen Kaan bakışlarını karısına çevirince dudaklarından bir küfür firar etti.

 

"Ha siktir!" Bakışlarını önlerinde ki Mert'e çevirerek kükredi.

 

"Dön arkanı lan!" Mert kafasına aldığı darbeyle ne olup bittiğini anlamazken Kaan'ın öfkesiyle hızla arkasını döndü. Karısının kolundan tutarak odaya doğru çekiştiren Kaan uyarırcasına bağırdı.

 

"Sakın karıma bakmaya kalkmayın hepinizin belasını sikerim!" Sarah' ı çıktığı odaya tekrar sokarak kapıyı kapatıp baştan aşağı süzerek kükredi.

 

"Ne bu hal lan!? Kızım niye çıkıyorsun bu halde sen o piçlerin karşısına." Kocasının sözleri ile Sarah bakoşlarını üzerinde gezdirince giydiği ip askılı şort gecelikle dudaklarını dişleyerek utanç ve korkuyla fısıldadı.

 

"Kaan! Alt katta kaldığım için benim kıyafetlerim,her şeyim orada. Ben de ablanın dolabından bunları bulabildim. Ev de de kimse yok diye giydim. Ben ne bileyim böyle olacağını." Kaan ellerini öfkeyle yüzünde gezdirerek dişlerini sıkarak homurdandı.

 

"Her yerin meydan da! Her yerini gördü elin adamları lan!" Sarah utançtan ateş basan bedenini serinletmek için ellerini yüzğne doğru sallarken bir taraftan da odanın içinde dolanıyordu.

 

"Ya Kaan deme öyle! Gerçekten gördüler mi? Ben nasıl bakacağım yüzlerine bir daha?"

 

"Ya sabııırr! Görüp görmediler mi diye tasdik mi bekliyorsun bir de? Lan alalen meydanda her yerin!"Kaan öfkeyle alt dudağını dişlerinin aradına sıkıştırarak,sakin olmaya çalışıp burnundan sertçe bir nefes çekti içine. Elini karısına doğru hesap sırarcasına kaldırdı." Madem buradaydın niye önceden haber vermiyorsun!? Niye arayıp söylemiyorsun ben evdeyim diye!?" Bakışları karısının göğüs dekoltesine kayarken gözlerini kapatıp başını öfkeyle sağa sola salladı.

 

"Biraz üşütmüşüm, grip gibi kırgınlık var üzerimde. Ne olur ne olmaz Derya'ya bulaşmasın,bize de bulaşmasın Derya'nın yanına girip çıkıyoruz, sen evde dinlen iyileşince in diye tedbir amaçlı beni buraya yolladı annen." Sarah sözlerini bitirince ağlamaklı bir yüz ifadesi ile kocasına bakarak tekrar konuştu.

 

"Sen babanların yanında kalmıyor muydun? Niye geldin ki? Bir de toplamışsın onları ben ne bileyim senin ce onlatın evde olduğunu hırsız sandım. Korkudan öyle ne yapacağımı bilemeyerek oldu ne olduysa." Kaan karısının sözleri ile ona yaklaşarak fısıldadı.

 

"Boş ver sen şimdi beni iyimisin sen? Ağrın,ateşin falan var mı? İkaç içtin mi?" Elini karısının alnına koyarak ateşi olup olmadığını kontrol ederken Sarah cevap verdi.

 

"İyiyim ben hafif kırgınlık ve halsizlik var sadece. İlaçta içtim. Ateşim falan yok." Kocasının yakınlığından dolayı etkisi altına girmemek için hızla cevap vermişti. Kaan karısının yaptığı şeyi fark edince gülümseyerek alnına bir öpücük bırakıp geri çekildi.

 

"Sakın bu odadan çıkma. Dışarıdakileri yollayıp geliyorum hemen. Üzerindekileri de değiştir me sakın!"

 

"Yok! Değiştiri.." Kaan işaret parmağını ksadırarak karısını uyarırcasına salladı.

 

"Değiştirirsen gelince soyar tekrar krndi ellerimle giydiririm onları!" Karısının buruşan yüzüyle sırıtarak göz kırpıp çıktı odadan. Mutfağa doğru ilerledi ama kimseyi göremedi. Tekrar koridora çıkarak ayakkabılara baktı onlarıda göremeyince gittiklerini anlayarak kapıyı her ihtimale karşı kilitleyip karısının olduğu odaya doğru tekrar yöneldi.

 

Odaya girdiğinde karısını bıraktığı gibi bulunca memnunca gülümseyerek gözlerine baktı.

 

"Eve çıkınca yemiştim. Sen aç san yemek var hazırlayım istersen?" Kaan karısının elinden tutarak çekiştirdi.

 

"Sen duştayken ben de yedim." Sözlerini bitiren kocası onu odadan çıkararak koridorun sonundaki odaya sokunca Sarah bakışlarını odanın içerisinde çekingen bir şekilde bakışlarını gezdirdi. Belliki kocasının odasıydı. Beyaz tonlarının hakim olduğu sade ve şık bir odaydı. Duvarlarında bir sürü film ve ünlülerin afişleri vardı. Odanın içine doğru bir kaç adım atarak afişleri incelemrye başladı. Erkek, kadın fark etmeksizin bir sürü ödüllü filmlerin de içinde bulunduğu afişlere elleriyle hayranlıkla dokundu. Onların ülkesinde kızların bu tür oyuncuların afişlerini,resimlerini odalarına asmayı bırak ismini bile zikretmeleri hoş karşılanmazdı. Hayranlıklarını sadece içlerinde yaşarlardı. Bakışları çok güzel bir kadın ünlünün afişinde takılı kalınca ensesinde hissettiği nefesle ürperdi.

 

"Çok doğal ve büyüleyici bir güzelliği var değil mi?" Kocasının sözleri ile içinde bir yerlerde bilmediği bir his peydah olurken başını kocasını onaylarcasına salladı.Kaan gözleri kadının afişinde sözlerine büyük bir hayranlıkla devam etti. " En büyük hayalim onunla bir filmde ve ya dizide başrol oynamaktı." Sarah bakışlarını kocasına çevirerek sorgularcasına baktı.

 

"Sen gazeteci değil misin? Güzel bir mesleğin var neden oyunculuk hayali kuruyorsun!?" Sesimin sert çıkışına engel olmazken içindeki hissin sevebini de anlamıştı. Kıskanmıştı kocasını o kadından! Kaan karısının sorusu ile başını olumsuz anlamda sallayarak cevap verdi.

 

"Ben oyuncukuk eğitimi aldım. Hayalim oyuncu olmaktı ama kaderim de önce gazeteci sonra oyuncu olmak varmış demek ki." Sarah kocasının sözleri ile bakışlarını kısarak cevabını almaktan korktuğu soruyu sordu.

 

"Hedefin oyuncu olmak mı?" Kaan yüzüne yayılan kocaman gülümseme ile başını salladı.

 

"Evet!" Sarah içinde bir yerlerin ters düz olduğunu hissederken sertçe yutkundu. Kaan bir adımda karısının arkasına geçerek kollarını beline dolayıp çıplak omzuna bir öpücük kondurarak işaret parmağını kaldırıp duvardaki afişleri işaret etti. "Onlardan biri olmak istiyorum. Onlar gibi unutulmayacak karakterlere hayat vermek istiyorum! Sinemanın büyüsü,kameralar, ışıklar,o atmosfer beni küçüklüğümden beri hep içine çekti Sarah! Bedenen buradaysam ruhen hep onların arasında,oralarda bir yerlerde bir role bürünürdüm. Kendi mi bildim bileli bu böyleydi."

 

Sarah kocasının heyecanı ve sözleri karşısında ne yapacağını bilemedi. O kendine bir dünya kurmuş,bir hedef belirlemişti. Kendisi için iki dğnya yaratmıştı. Şu an bedeninin yanında olduğu fakat ruhunun sıkıştığı bu dünyası, bir de ruhunu özgürlüğe kavuşturduğu o renkli dünyası! Peki ruh olmayınca beden denen et parçasının bir önemi var mıydı? Kendisini hangi dünyasına ait kılmıştı kocası? Düşünceleri yüzüne bir tokat gibi çarparken gözlerine hücum eden yaşlarla dudaklarını ısırdı.

 

" Şimdiye kadar hayallerimi hep birileri ve ya bir şeyler yüzünden ertelemek zorunda kaldım. Bundan sonra ertelemek istemiyorum! Derya senin ülkene gittiğinde ben de bir ajansla görüşmeye gitmiştim. İki gün önce aradılar ve bana müthiş bir teklif sundular. Hayallerimdeki dünyaya bir kapı açtılar,hem de en büyük hayalimle bana partner olma teklifini sundular." İşittiği son cümle kalbine bir ok misali saplanırken bakışları duvardaki o çok güzel kadının afişine kayınca gözünden akan yaşa engel olamadı.

 

Kaan karısından bir şeyler duymayı beklerken koluna düşen damlayla kaşları çatıldı. Ne olduğuna anlam veremezken karısını kolları arasında çevirerek yüzüne baktı. Yeşil gözlerinden arka arkaya damlayan yaşlarla karısının yüzünü avuçları arasına alarak endişeyle konuştu.

 

"Sarah! Ne oldu? Neden ağlıyorsun? Bilmeden canını sıkacak,seni kıracak bir şey mi yaptım?"

 

Kuruyan dudaklarını diliyle ıslatan kız,yaşlarla parlayan gözlerini kocasının gözlerinin içine, kalbindeki,ruhundaki yerini görmek istercesine bakıp fısıldayarak komuştu.

 

"Ben senin hangi dünyana ait olacağım Kaan!? Ruhun ve bedeninin sıkıştığı bu dünyana mı yoksa ruhunu özgürlüğüne kavuşturduğun hayallerindeki o renkli dünyana mı? Beni bir et parçasından ibaret olan bedeninin arzuları yüzünden mi karın yaptın,yoksa senin bile bedenine sığmayan ruhunla mı?"

 

Yitenumutlar....

 

 

 

Loading...
0%