Yeni Üyelik
10.
Bölüm

İ-D-A-10

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı - Neşet Ertaş - Sen Benimsin Ben Seninim

 

Selçuk edindiği bilgiyi Mehmet amire veremeyeceğinin bilinciyle kendisine yardım edebileceğini düşündüğü kişiyi aramıştı.

 

Mehmet ve diğer aile büyüklerinin kızların bu saçma planından haberi olursa onlara nasıl bir tepki vereceklerini kestirememiş bu yüzden de işlerin daha fazla karışmasını istememişti. Bu haberi Sahra'dan duymuştu ve babalar da kızların yaptığı bu planı kendinden öğrenirlerse Sahra'nın o saçma sapan tehtitlerine hiç istemediği halde maruz kalabilirdi. Hem Mehmet amir ve Devran albay sorun çıkarsa yardım almasında mahsur olmadığını söylemişlerdi. Bu ailenin içinden olan bir kişiden yardım alması bu durum da şarttı.

 

Yüzünü ekşiterek karşısındaki adamların üzerinde gezdirerek yanındaki Mehmet'in kulağına doğru fısıldadı.

 

"Savaş mı çıktı dedim aslanım ben sana!?"

 

Mehmet,Selçuk'un sözlerinden bir şey anlamadığını belirten bir ifade ile ona bakarak, anlamadığını da dile getiemekte gecikmedi.

 

"Anlamadım kardeşim. Ne savaşı!?"

 

Selçuk gözleri ile ellerindeki mönüleri inceleyen adamları işaret ederek homurdandı.

 

"Lan ben sadece seni çağırdım seni! Sen ne demeye ülkede savaş çıkmışta,seferberlik emri verilmiş gibi bunları benim karşıma diktin!?"

 

İşittiği sözleri ile Mehmet'in kaşları anladığını belirtircesine havalanırken başını da olumlu anlamda sallayarak sırıttı.

 

"Abicim senin bizim kızlar hakkında bir fikrin yok tabi. Oturduğun yerden böyle ahkam kesmesi kolay o yüzden. Şeytana pabucunu giydirmeyi bırak ayağından çıkarır o da yetmez üstüne borçlu da çıkarırlar."

 

Selçuk,Sahra ile geçirdiği anları hatırlayınca oturduğu yerde huzursuzca kıpırdanarak homurdandı.

 

"Bilmez miyim kardeşim! Bilmez miyim!?"

 

"Bir şey mi dedin abi?"

 

Mehmet'in sorusu ile Selçuk bakışlarını tekrar ona çevirerek geçiştirdi.

 

"Aman kardeşim ben den uzak Allah'a yakın olsun sizin kızlar da ister şeytanı borçlu çıkarsınlar,ister pabucunu!"

 

Mehmet,Selçuk'un yüzündeki ifade ile gülme isteğini güçlükle bastırdı.Geçen geceden ne kadar zor durumda kaldığına şahit olmuş ve Sahra'nın Selçuk'a gönül verdiği de kulağına çalınmıştı. Üstüne üstlük Sahra'nın,Selçuk'u tavlama planları yaptığını da Tuğra'nın sayesinde duymayan kalmamıştı. Tabi bir de işin Mehmet amir boyutu vardı ki o daha tehlikeliydi adam Selçuk'u şimdiden damadı olarak görmeye başlamıştı.Anneleri hiç hesaba katmıyordu bile. Bunların üzerine bu adam kendisinden uzak durmalarını mı istiyordu işte buna kahkahalarla gülerdi ama yanındaki adama acımasaydı. Zavallı başına gelecekleri bir bilse ömrünü dağda görevden göreve koşarak geçirir yerleşik hayatın varlığını bile ret ederdi.

 

"Mehmet niye toplandık oğlum biz buraya lan? Annemler gibi beş çayı partisi mi vereceğiz? Siz de de mi var bu tür adetler?"

 

Max'sin soruları ile düşüncelerini bir kenara bırakan Kaan karşısındaki adama bakarak sırıttı.

 

"Yok biz de altın günleri olur abi. Böyle bol dedikodulu. Sarma,kek,börek ne ararsan vardır muhakkak." Bakışlarını tekrar Selçuk'a çevireceği esna da aklına gelen şeyle tekrar Max'e dönüp parmaklarını şıklattı. "Ha bir de kısır olur! O olmaz sa olmaz tabi."

 

Selçuk yanında ki adamın toplanma amaçlarını sabote etmesini sabırla dinlerken biraz önce sorular soran adamın ilginç bir şey öğrenmiş gibi kalkan kaşları ile,yardım için almak zorunda kaldığı kararı çoktan sorgulamaya başlamıştı.

 

"Çok ilginç! Altın,börek,kek tamam onları ben anladı ama kısır ne alaka? Kısırlar için düzenlenen şifa ritüeli falan mı onu anlamadı ben?"

 

Tuğra yanındaki adama dönerek kolunu omzuna atıp sırıttı.

 

"Hee ritüel yapıyoruz enişte. Çok eski ritüellerimiz vardır bizim. Mesela bu kısır günleri çeşitli mekanlarda oluyor. Ev de, parkta,kafede,hatta son zamanların en popüleri hamamlar! Hamamlarda Sünnetsiz damatlara kısır partisi veriyoruz!"

 

İşaret parmağı ve orta parmağını makas gibi açıp kapayarak psikopatça sırıttı.

 

" Anlarsın ya sünnet! Ama biraz fazla dan alıyoruz kökten çözüm! Kısırlaştırıp üremelerini engelliyoruz. Buna da kısır ritüeli diyoruz."

 

Diğerleri Tuğra'nın sözleri ile gülmemek için çaba sarf ederken o Max'in atan rengine aldırmayarak başını kendisine doğru hafifçe çekerek bakışlarını kısıp gözlerine odaklandı ciddi bir şey anlatırmış gibi.

 

" Bak şimdi şöyle düşün. Eee biz bu geleneksel kısır ritüelimizi yapmasak,sen ablamla evlenince,"elini havada gelişi güzel sallayarak yüzünü buruşturup sözlerine devam etti. "İmkanı yok tabi ama diyelimki evlendiniz, şimdi sizin ikinizin ürediğini ve bebeklerin sana çekme olasılığını göz önünde bulundurarak bunu yapmak zorundayız. Kusura bakma enişte bu aile senden üreyecek küçük ecnebilerin, her boka ben anladııı ile başlayan ama hiç bi halt anlamayan cümlelerine,arkasından gelecek soru yağmuruna daha fazla katlanamaz. Bize de acı bence. Sen ya ablamdan vazgeç,ya bu kısır ritüeline he de hepimiz kurtulalım. Bu aileye bir Max kafi."

 

Tuğra'nın sözleri ile ortmadan kahkaha sesleri yükselirken,Max omzundaki kolu hırsla ittirerek ona ters bakışlar atıp ceketinin yakalarını düzeltti. Yüzünü buruşturarak memnuniyetsizce homurdandı.

 

"Sevimsiz!" Bakışlarını Tuğra'dan çekip Doğan'a çevirerek sözlerine devam etti. "Emir nerede bacanak? Beni bunların dilinden bir o kurtarıyordu. Tabi o yok ya küçük beyimizin zincirlerini tutan da yok!" Son sözlerinden sonra bakışlarını Tuğra'ya çevirsede onun soktuğu lafa aldırmadan çayını yudumlamasına ters ters baktı.

 

"Emir'in olmaması gerekiyor kardeşim." Max'in bakışları karşılarındaki adama dönerken o sözlerine devam etti." Aslında ben sadece Mehmet'ten yardım istemiştim ama o sizide çağırmış!" Ters bakışlarını Mehmet'e çevirerek devam etti. "Neyse var demekki bir bildiği." Bakışlarını tekrar masanın etrafındaki adamların üzerinde tartarcasına gezdirdi. "Konu Zeynep ve Emir. Zeynep yurt dışına gidecek miş haberiniz vardır belki."

 

Selçuk'un sözleri ile erkekler başını olumlu anlmada salladı. Günlerdir evlerde bu muhabbetler dönüyordu. Kızların ağzından da düşmüyordu. Kayra yüzüne yayılan huzurlu bir tebessümle cevap verdi.

 

"Evet haberimiz var. Hatta ablamla gideceklermiş Amerika ya. Zeynep ablayı yalnız bir yakalasam elini öpeceğim ablamdan bizi bir hafta bile olsa kurtardığı için. Kaç gündür evde hafız aşağı hafız yukarı Leyla misali dolanıyor. Yeminle ne kafa kaldı be beyin! Hayır bu hafız kim bir anlsam vallahi adamı tutup kolundan nikah masasına paketleme servis yapacağım!"

 

Tuğra ve diğerlerinin bakışları karşılarındaki adama dönerken Selçuk bir kişinin bakışları hariç hepsinin bakışlarını üzerinde hissedince nefesi buğazında takılı kaldı. Bu iş ne ara bu raddeye gelmişti? Kız resmen adını çıkartmıştı. Mehmet amir bu işi halledeceğini söylemişti ama görünen o ki bu konu o adamcağızı bile aşmıştı. Tabi kız deliydi adam nasıl başa çıkacaktı ki! Aklından geçenleri bir kenara iterek üzerindeki bakışlardan kurtulmak için konuşmaya başladı.

 

"Peki Amerika'da ne yapacak Zeynep bir bilginiz var mı?"

 

Onun sorusu ile diğerleri dudaklarını bükerek omuzlarını silkerken, Doğan,Meyra ile iki gün önceki buluşmalarına gitti kısa bir an. Bir kaç aydır Meyra ile birlikteydi ve Meyra evlilik teklifini kabul etmesine rağmen babasına ilişkilerini bir türlü söyleyememişti. İki gün önce babasının evlenmelerini kabul ettiği müjdesini vermek için buluştuklarında bir şeyler çıtlatmıştı. Aklında toparlaya bildiklerini dile getirmeye çalıştı.

 

"Yeni bir hayat kuracakmış. Emir'le olan ayrılığından sonra kız yeni toparlanıyor tabi. Eee haliyle ileriye dönük planlar da yapmış bekar kız sonuçta. Yeni kuracağı hayatta kendine uygun birini bulursa evlenmeyi düşünüyormuş. Emir tarafından bakarsak çok zor bir durum ama Zeynep tarafından bakarsak durum daha beter ve kız haklı abicim ne yapsın ki?"

 

Kerim,Doğan'ın sözlerini onaylarcasına başını sallayarak konuştu.

 

"Arya da buna benzer şeyler söyledi. Tamam biz Emir'in,Zeynep'i aldatmayacağından eminiz işin içinde bir iş var belli ama Zeynep bir kadın ve aldatıldığını düşünen yaralı bir kadın. Aksini düşündürecek bir durum yokki ortada. Bir kadın gözüyle bakacak olursak Emir sevdiği kadını aldatmış,çocuk yapmış ve üstüne nikahlanmış. Zeynep öfkeli ve yaralı,diğer kızlarda Zeynep'in çektiği acıdan dolayı Emir'e öfkeli bu yüzden onlar Emir'in böyle bir şey yapmayacağını göremiyorlar. Ve bu açıdan düşünecek olursak Zeynep haklı gitmek istemekte. Yeni bir hayatta hatta evlenmek istemekte." Yaptığı uzun konuşmadan sonra Kerim sesli bir nefes bırakırken Selçuk onların üzerinde bakışlarını gezdirerek neyi ne kadar bildiklerini anlamaya çalışırken esas bomba Max den geldi.

 

"Ben bir şeyi merak ediyor."

 

Tuğra yanındaki adamın sözleri ile kıkırdarken Max ona ters ters bakıp sözlerine devam etti.

 

"Bildiğim kadarı ile Zeynep ve Emir dinen evliydi. Sizin din erkeklere üç eş nikahlama hakkı veriyormuş Eren söylemişti. Eee kadınlara da mı üç eş hakkı veriyor sizin din. Emir,Zeynep'i boşamadan Zeynep tekrar evlenmek istiyor. O zaman kadınlarada veriyor sizin din üç eş hakkını."

 

Max'in sorusu ile Selçuk adama hayretle baktı. Karşısındaki adamın zekasının maşallahı vardı. Ecnebi falandı ama din konusunda ince ayrıntıları sorgulayacak kadar düşünceli,dikkatli ve inançlıydı. Max'in üzerindeki bakışları yanındaki adamın sesi ile o yöne döndü.

 

"Yok be kardeşim nasıl bir kafayla yapmış anlamadım ama Emir,Zeynep'i boşamış zaten! Gerçi benim ikiz söyledi pek inanmadım ama Zeynep'te dinin gereğini bilen bir kız. Birinin nikahı altındayken başkası ile evlenemeyeceğini bilir. Ama ben hala şüphelerdeyim. Emir'i kessen boşamazdı Zeynep'i. Ne iş anlamadım yani."

 

Mehmet'in sözleri ile diğer erkekler başlarını sallayarak onu onaylarken Selçuk herkesin konuya bir şekilde vakıf olduğunu anlayarak konuya müdahale etmek için araya girdi.

 

"Eğer ben geçen gece mani olmasaydım Emir,Zeynep'in baskılarına dayanamayıp öyle bir hata yapacaktı. Allahtan ilk talaktan sonrasını söylemesini engelledim." Bu olayı anlatmıştı çünkü kimsenin aklında şüphe kalsın istemiyordu. Selçuk'un sözleri ile masada büyük bir sessizlik oluşurken herkes ne diyeceğini bilemez halde bir birine baktı. " Zeynep kendinde değildi o Emir'in kendisini boşadığını zannediyor. Ben de bu mevzuyu halletmek için Mehmet'le görüşmek istemiştim. Madem hepinizin haberi var sizde bana yardımcı olacaksınız arkadaşlar."

 

Selçuk'un sözlerinden sonra herkes bir birine anlam veremeyerek bakarken Mehmet cevap verdi.

 

"Emir,Zeynep'i boşamadıysa onun yeni bir evlilik yapması gibi bir durum söz konusu olamaz ki."

 

Kayra Mehmet'in sözleri ile masanın üzerine doğru eğilerek cevap verdi.

 

"Abicim Zeynep,Emir abinin kendisini boşadığını zannediyormuş. Bu açıdan bakarsak sence Zeynep için bir sakıncası varmış gibi görünüyor mu?"

 

"Bence Zeynep'e boşanmadığı gerçeğini söylemeliyiz yoksa işin ucu çok kötü yerlere gide bilir."

 

Kaan'ın sözleri ile Selçuk tekrar söze girdi.

 

"Zeten bütün sorunların başı Zeynep'in boşandığını zannetmesi. Dediğiniz gibi yeni bir hayat kurmak için Amerika'ya gidecekmiş ama bu gidiş planlı bir gidiş. Galiba Sahra da bu planın başını çekiyor. Zeynep için orada bir eş adayı bulmuşlar. Zeynep'in iyliği için boşanmadığını söyleyemiyoruz. Emir'in bu planlardan haberi yok. Üstelik kısa bir süre sonra Emir zaten Zeynep'e eskisi gibi sadece ona ait olarak geri dönecek. "

 

Selçuk yaptığı uzun konuşmanın ardından derin bir nefes aldı. Bu sırada karşısındaki adamlara da akıllarına takılan bir nokta varsa sormaları için süre tanımıştı. ama onların kendisini can kulağı ile dinlediğini görünce araya gereksiz bir mevzunun daha girmesine fırsat vermeden tekrar konuşmaya başladı.

 

"Bizim amacımız bu kısa sürede Zeynep'i kendi haline bırakmaktı. Daha fazla yıpranıp üzülmesini engellemekti. Ama işler karıştı. Eğer Zeynep o seçtikleri eş adayı ile evlenmeye kalkarsa ki bu Sahra'nın söylediğine göre kısa bir süre sonra gerçekleşecek bir durummuş bizim bu işe engel olmamız lazım. Ama Zeynep boşanmadığını öğrenmemeli. Emir'i kendisini boşamazsa canına kıymakla tehtit etmiş çünkü!"

 

Sözlerini bitirerek önündeki çaya uzanan adam onların düşünceli yüzlerinde bakışlarını gezdirdi. Kimseden bir soru veya bir yorum gelmemişti. Anlaşılan o ki dile getirmeselerde onlarda Emir'in belli bir mecburiyetten dolayı ilişkisini bu noktaya getirdiğini anlıyorlardı. Şüphesiz hepside görev gereği olduğunu tahmin ediyorlardı ama kendisi bunu dile getitip onlara elbetteki söyleyemiyordu. Zaten Kerim' de gayet net bir şekilde anlatmıştı. Onun da dediği gibi Zeynep ve kızlar Emir'in yaptığı şeyi öfkeden ve duygusal bakış açıları sebebi ile göremiyorlardı. Ama o duygusallık intikam alma mevzusuna gelince yırtıcı bir hayvandan bile daha acımasız olabileceklerini bu gün Sahra gayet net bir şekil de anlatmıştı.

 

Kayra'nın şüpheli gözleri sadece Sahra'nın adını vermesi ile karşısındaki adamın üzerinde gezinirken aklında aniden yanan ışıkla hafız denen kişinin karşısındaki adam olduğunu anlaması uzun sürmedi. O gece ablasını o bardan çıkaran adam Selçuk'tu ve ne olduysa o geceden sonra olmuştu. Ablası o günden beri kozasından çıkmış kelebek misali süzülüyordu evde. Üstelik her kanat çırpışında da hafız ismi saçılıyordu etrafa. Bu düşüncelerini bir kenara bırakarak adamın gözlerine bakışlarını odaklayıp konuştu.

 

"Ani den ortaya çıkan damat adayı hakkında başka bir bilgi vermedi mi Sahra ablam!"

 

Sahra'nın isminin üzerine basarak özellikle söylemişti ve vermek istediği mesajın yerine gittiğini adamın gözlerini kapatıp derin bir nefes alması ile anlamıştı. Selçuk kapattığı gözlerini yavaşça açıp sakin olmaya çalışarak başını olumlu anlamda salladı.

 

"Verdi Kayra! Vermez olur mu!? Yıllar önce babası,babalarınızı önce kudurtmuş sonra adam etmiş. O çocuk Emir'e bir o kadar yakın ama bir o kadar da uzakmış." Hepsinin düşünceli bir hal almasını izlerken Kayra'nın hala dik bakışlarını üzerinden çekmemesi ile aklına gelen diğer sözü de ekledi. "Ha bir de babalarınız size hep onu örnek gösterirmiş! Var mı böyle biri kardeşim!?"

 

Mehmet,Tuğra ve Kaan hala düşünürken Kayra sert bakışlarına eşlik eden sert ses tonuyla cevap verdi.

 

"Tolgaa!"

 

"Yok artık!"

 

Kaan'ın söylediği isimle, Kayra verdiği ani tepki yüzünden bakışları üzerine çekerken Mehmet parmakları ile masanın üzerinde ritim tutmaya başlamıştı.

 

"Eee ben bu Tolga olayını biliyordum!?"

 

Masadaki bakışların hepsi Tuğra'ya dönerken o kendini açıklama gereği duyarak iki elini dur işareti yaparak telaşla konuşmaya başladı.

 

"Yani konuyu tam bilmesem de ablamlar konuşurken bir kısmını duydum. Zeynep ablanın Amerika'ya gideceğini biliyoruz ya,Tolga'dan yardım istediler zannetim. Orada yardımcı olması içindir diye düşündüm." Kısa bir an, dışarı çıkacağı esnada telefonunu unuttuğu için odasına dönerken işittiği konuşmayı düşündü. Hatırladığı sözlerle bakışlarını masanın etrafındaki adamlarda gezdirerek devam etti. "Tolga ve Zeynep işi tamamdır kabul etti diyordu Sahra ablam, Meyra ve Sare ablama." Hepsinin kendisine tuhaf bakışlarını görünce açıklamasına devam etti." Neee! Tabiki kapı dinlemiyorum sadece geçerkem duydum! Hem ben nereden bileyim o işin evlilik olduğunu? Bilsem zaten anında Emir abiye iletirdim değil mi?"

 

Masadakilerin onaylamaz bakışlarından kuetulmak için önündeki çay bardağına uzanarak homurdandı.

 

"Biz bu adamı en iyisi ortadan kaldıralım hepimiz de kurtulmuş oluruz!" Sesini biraz kalınlaştırarak babalarının taklitini yaptı. " Ulan bakın Serdar amcanın oğlu Tolga'ya kız kardeşine nasıl sahip çıkıyor! Oğlum siz ne zaman bi baltaya sap olacaksınız, bakın Serdar amcanın oğlu Tolga sıfırdan başlayıp şirket kurdu lan! Bakın Serdar amcanızın oğlu Tolga'ya nasıl aklı başında bir çocuk ama siz her gün hır gür peşindesiniz! Serdar'ın oğlu babasının sözünü ikiletmez siz babam laf mı söylüyor baş çavuşun eşeğimi anırıyor demezsiniz!" Masadaki damatlar Tuğra'nın yaptığı taklitlerle kıkırdarken Selçuk'ta bir an onlara katılarak kıkırdayınca diğer üçlü Tuğra'ya öldürücü bakışlar atıyordu. O ise sesini bu defa annelerini taklit edecesine incelterek tekrar konuştu.

 

"Ayol Serdar'ın oğlu Tolga hanımhanımcık bir kız bulmuş bizimkilere bak bir de hala arkalarını biz topluyoruz! Tolga evleniyormuş kızıda bir gör nasıl güzel nasıl edepli,bizimkiler de nerede çalgı orada. Bilmedikleri insanların bile kınasında düğünün de saz söz peşindeler! Ayy bizimkilerde Tolga gibi tuttuğunu koparacak ta ben de göreceğim yok anam yok adam olmaz bunlar! Vallahi kızlardan birini istese gözüm kapalı veriridim ben bu çocuğa!" Sözlerinden sonra bir gerçek aklına dank etmiş gibi bakışlarını kısarak heyecanla masaya doğru eğilerek fısıldadı.

 

"Lan iyi de bu Tolga evlenmişti hani! Hem biz onun düğününü sabote ederek olay çıkarıp sonra da hep birlikte o geceyi babam yüzünden nezarette geçirmedik mi? Bu adam evliyse Zeynep ablamla nasıl evlenecek!? Pezevenk Tolga evli olduğu halde Zeynep ablama mı göz koydu!?" İşaret parmağını kaldırarak tehtit edercesine salladı. "Bak eğer öyle bir şefefsizlik yaptıysa elimden kimse alamaz kardeşim demedi demeyin!"

 

Yandan kafasına aldığı bir darbeyle bakışları o yöne dönerken, masadaki damatların aklı Tuğra'nın kızı mı istese gözü kapalı verirdim dediği sözde takılı kalmıştı. Nasıl bir dallamaydı ki bu Tolga dedikleri adam kadınların bile gönlüne taht kurmuştu !? Tuğra kafasına vuran ikizine ters ters baktı.

 

"Mal mal konuşma Tuğra! Adamın karısı hamile iken trafik kazasında öldü ya gerizekalı! Abuk subuk konuşup durma! Tamam biz de haz etmiyoruz ama daha fazla abartma! Tolga'yı sevmesekte çocuğun bize bizzat bir zararı dokunmadı!"

 

Tuğra hatırladığı gerçekle yüzleşince yüzüne yayılan acıma duygusu ile tekrar konuştu.

 

"Doğru söylüyorsun kardeşim yazık lan adama. O puşta bir baş sağlığı da dilemedik çok ayıp ettik valla!"

 

Selçuk karşısındaki gencin değişken ruh halleri ve Kayra'nın anlattığı adamın hayatı ile Tolga'ya üzülmüştü. Zor bir hayatı vardı demekki.Zor hayatı olan insanlar her zaman anlayışlı olurlardı. Çünkü hayatın çemberinden geçmek demek bazı insanlarda ağır tecrübelere yol açardı. Tuğra'nın anlattığına göre Tolaga ile aralarında bizzat yaşanmış bir tatsızlık yoktu. Her anne babanın evlatlarına nasihat vermek için gösterdiği örnek Tolga olmuş biraz da kıyaslama olmuştu. Haliyle buda karşısındaki adamlarda ona karşı kıskançlık sergilemelerine neden olmuştu. O yüzden Tolga ile adam akıllı konuşurlarsa kendilerini anlayacağını düşünüyordu. Konunun daha fazla dağılmasını engellemek adına konuştu.

 

"Şimdi bu Tolga kardeşle konuşsak durumu açıklasak, Zeynep ten uzak durmasını bu evlilik işinin imkansız olduğunu anlatsak bizi dinler mi?"

 

Selçuk'un sorusu ile Doğan,Kerim ve Max'te bakışlarını masada ki üçlünün üzerinde gezidirince Mehmet sıkıntılı bir nefesi ciğerlerine çekerek konuşmaya başladı.

 

"Bunun yerine Zeynep'le konuşup onu bu evlenme mevzusundan vazgeçirsek daha iyi olmaz mı? Vazgeçmezse diretirse Emir'in onu boşamadığını söyleriz o zaman kendiliğinden hallolur bu saçma mesele. Allah aşkına işi neden yokuşa sürüyoruz? "

 

Kayra elini masaya vurup daha sonra aynı eli ile Mehmet'i işaret ederek hak verircesine homurdandı.

 

"Haklı abicim adam haklı! Niye işi yokuşa sürüyoruz? Boşamamış işte dahası var mı? Hem biz niye muhatap oluyoruz o çapsızla?"

 

Başını öfkeyle sallayarak bakışlarını masadakilerin üzerinde tek tek gezdirdi.

 

"Ama ben size söylemiştim! Söylemiştim de siz beni dinlememiştiniz! Dedim bu kızların sessizliğinin altında bir çapanoğlu,bir şeytanlık çıkacak dedim!"

 

Eli ile bu defa Selçuk'u işaret ederek devam etti.

 

"Bakın adam kara haber tellalı gibi geldi! Üstelik boşta gelmedi! Ablam olacak o şeytanın planlarını önümüze koyarak geldi! Siz beni dinlemeyin uyumaya devam edin bakalım sizin küçük şeytanları size karşı nasıl kışkırtacak en ufak hatanızda benim sevgili ablam!"

 

Bakışlarını tekrar Selçuk'a çevirip işarer parmağını sallayarak tehtit edercesine konuştu. "Senin le daha sonra görüşeceğiz hafız efendi! Benim o aklı sürekli şeytanlığa çalışan ablamla kıyıda köşede nasıl bir münasebet içerisindesin de tüm bunları sana aktardı seninle bunu da görüşeceğiz!"

 

Kayra'nın sözleri ile Doğan ve Max,Selçuk'a acıyarak bakarken Selçuk hırsla masanın üzerinden Kayra'ya doğru eğilerek işaret parmağını tutup dişlerinin arasından öfkeyle tısladı.

 

"Bana bak koçum adam gibi konuş beni tehtit etme kırarım o parmağını senin! Anlaşılan o ki ablanın ve senin aklın tehtitden başka bir şeye işlemiyor! Ne kıyı da, ne köşe de, ne de ulu orta herhangi bir yerde benim ablanla bir münasebetim olmadı olamaz! Bu kadar insanın içinde de ablan hakkında doğru konuş Allah yarattı demem ağzını burnunu kırarım senin!"

 

Kayra'nın öfkesine yenilerek ablası ve kendisi hakkında kurduğu cümlelerin yanlış yorumlanacağını düşünerek tıslarcasına devam etti. "

 

Anlaşılan o ki ablan Zeynep için yaptığı planların Emir'in kulağına gitmesini istemişki beni de bu oyununa alet etmek için buluşup konuşmak istemiş. Daha fazlası bir şey geçirme o aklından ve saçmalamayı da kes esas meselemize odaklan!"

 

Tuttuğu parmağı sertçe ittirerek karşısındaki adamın öfkeli yüzününün yerini birden kocaman bir tebessümün alışını şaşkınlıkla izledi.

 

"Ablamın bir gün kendine göre bir manyak bulacağını biliyordum ama bunun bu kadar geç olması beni şaşırttı." Dirseği ile yanındaki sırıtan kardeşini dürterek sözlerine devam etti." Lan Tuğra gördün mü adam ablamı nasıl da bana karşı savundu? Bak sana söylüyorum Sahra ablamdan da çok yakında kurtulacağız. Pençelerini avına geçirdiyse onu kimse elinden alamaz artık." Sözlerinden sonra heyecanla yumruk yaptığı elini kardeşine doğru uzattı.

 

Tuğra'da tıpkı kardeşi gibi sırıtarak yumruk yaptığı elini Kayra'nın kendisine uzattığı yumruğuna vurarak heyecanla konuştu.

 

"Vallahi üstümden büyük bir yük kalktı ikiz! Yıllardır babamın ablamlara gözkulak olmamız adına kurduğu baskılar iliğimi kemiğimi kurutmuştu. Meyra ve Sare ablam neyse de en başa çıkılmazı Sahra'ydı. An iti barı ile onuda listeden çıkara biliriz artık. Lan oğlum hepsininde artık birer sevgilisi var ve artık onların yaptığı bütün saçmalıklarla,kaçamaklarla, deliliklerle ilgilenecek birer gönüllü var oğlum. Bazen üzerimizdeki bu yükten hiç kurtulamayacağız sanıyordum! Biz özgürüz Kayra! İnana biliyor musun artık biz özgürüz lan! Onların yediği her haltın ceremesini biz çekmeyeceğiz artık lan!"

 

Kayra'da,Tuğra gibi sevincini gizleyemezken Doğan ve Max onları yüzünü buruşturarak izlerken Selçuk dehşete düşmüş gibi bakıyordu.

 

"Allah'ım kullarına akıl ihsan eden sen, bu aileye ne ihsan ettin rabbim!? Sen benim aklıma mukayyet ol. Nesli tükenmiş bir ırkla karşı karşıyaysam ne olur bana bir çıkış yolu göster rabbim! Ben sana sığındım halimi sana arz ettim,gönlümü sana meylettim bu sınavda sen beni muzaffer eyle. Ya bunlar veli, ben deli, ya ben büyük bir günah işledim yolum bularla kesişti." Son sözlerinden sonra başını sağa sola öfkeyle sallayarak sessizce fısıldadı.

 

"HasbinAllah! HasbinAllah! Allahım sen bana yetersin! Şüphesiz sen en güzel vekilsin! Sen beni korkularımdan ve korktuklarımdan emin eyle zira ben ilk defa içime düşürdüğün bu histen korkuyorum rabbim!"

 

Mehmet yanındaki adamın sessizce ettiği dualarla kıkırdarken Kayra sırıtarak Selçuk'un koluna bir iki defa vurdu.

 

"Korkma enişte! Ablam adam ısırmaz! Sadece azap verir! Tıpkı bir cehennem zebanisi gibi! Sakin ol kelimeyi şahadet getir sen."

 

Kayra'nın sözleri ile masada bir kahkaha koparken Selçuk ellerini öfkeyle yüüznde gezdirerek homurdandı.

 

"Tövbe estağfurullah! " Parmaklarını bir şeyi izah etmek istercesine birleştirerek sakin olmaya çalışıp konuştu. "Bak Kayracığım güzel kardeşim, ben senin enişten falan değilim! Olmaya ve o şeytanın anlaşmalı askeri ablanızı da başıma sardırmaya da hiç niyetim yok! Şimdi konumuz Zeynep izin verirseniz o konuya dönelim. Daha sonra isterseniz Sahra ile bir ilgim olmadığını siz anlayana kadar konuşup tartışa biliriz. Ama şimdi lütfen konuya dönelim ha koçum!" Selçuk konunun sürekli saptırılması ile sabrının sonuna gelmiş, artık Zeynep ve Emir konusunu bir şekilde halletmek istiyordu.İstediği çok mu zor bir şeydiki konu dönüp dolaşıp kendisine geliyordu?

 

"Selçuk haklı konumuza dönelim."Kerim'in kendisini destekleyen sözleri ile karşısındaki adama minnetle baktı. " Zeynep'e boşanmadığını söyleyemeyiz içinde bulunduğu durumun zorluğu ile kendine dediği gibi bir zarar verebilir ama belki Yunus babamlara ve diğer büyüklere bu nikah mevzusunu açıklarsak Zeynep'i durdura biliriz."

 

"İyi de Kerim abi o zaman işler daha da karışmaz mı? Ali amcam Emir abiyi evlatlıktan ret etme derecesine gelmişti,Ömer amcam da elinden gelse çekip vuracaktı ki eminim vururdu ama hem Ali amcama hem Zeynep ablaya kıyamadığı için yapmadı. Hal böyleyken üstelik Emir abiye karşı ikisi de geçen gece gördüğümüz kadarı ile biraz yumuşamışken nikah meselesini açmak bence pek mantıklı değil. Hem Zeynep ablayı daha zor bir durumun içine sokarız. Yazık kızın yaşadıkları zaten ağır bir de böyle bir şeyi ailelerinden gizkemenin ağırlığı üstüne çökecek ve bu defa kendine cidden zarar verecektir."

 

Kaan'ın sözleri ile Selçuk tam ağzını açmıştı ki Doğan araya girdi.

 

"Kaan haklı bu mesele işleri daha da karıştırır. En iyisi kendi aramızda halletmek. Diyorum ki Emir'e çıtlatsakta ne yapacağına omu karar verse. Sonuçta adamın nikahlı karısı. Ama böyle bir şey karşısında Emir,Zeynep'in üstüne daha fazla gidecek. Şimdi Zeynep onu boşadığını düşünerek Emir'i kendinden tamamen uzaklaştırmak adına bence böyle bir karar almış,eğer Emir'e bu kararı söylersek oda Zeynep'e gidip boşanmadığını söyleyecek ve o zaman Zeynep'in elinde sıkı sıkıya tuttuğu o umudu da söküp atmış olacağız. Hem de böyle giderse ailerde işin içine girer. Haliyle çıkan kaos elbet bir yerde patlak verir."

 

Selçuk bu defa kimsenin konuşmasına fırsat vermeden konuştu.

 

"Ömer amcanın ve diğerlerinin bu nikah mevzusundan haberi var zaten." Kendisine şaşkınca bakan adamlara geçen gece başından geçenleri anlattı kısaca. "Bu evlilik mevzusunu onlara anlatıp yardım istersek Zeynep'in düşeceği durumu düşünün. Bu evliliğin olamayacağı konusunda baskı kuracaklar. Şimdi Zeynep'i suçlamıyorlar ama o zaman belki yine hiç bir suçu olmadığı halde kızı suçlayacaklar. Kız sadece haklı olarak Emir'i kendinden uzak tutmak istiyor. Babalar Zeynep ve kızların evlilik planlarını bilmemeli yoksa ortalık daha beter karışacak."

 

"O zaman Zeynep ablayla konuşalım. Tamam boşanmadığını söylemeyelim ama bu Tolga denen itle evlenemeyeceğini bir şekilde anlatalım. Ne bileyim adamı kötüleriz,uygun biri olmadığını söyleriz,alkolik kumar bağımlısı,karı kız düşkünü deriz. Gerekirse bir kaç kişi ayarlar adamı anlattığımız gibi gösteririz. Yeter ki bu evlilik işi olmasın yani."

 

"Tövbe estağfurullah!" Selçuk elini masaya sertçe vurarak Tuğra'nın sözlerine karşılık keskin bir ses tonuyla tısladı. " İftira mı atacağız lan elin günahsız adamına!? Bir de yalancı şahit tutacak mışız! Allah korkun yok mu oğlum senin! Adamı kötülemek yalan söylemek te ne lan!? Yalancı şahitlik ne Tuğra!? Ne kadar büyük bir günaha yelteniyorsun sen farkında mısın!? At bu saçma düşünceleri aklından ben öyle bir günaha katiyen girmem! Bu meselede kimsenin de böyle bir günaha girmesine de izin vermem!"

 

Diğer leri Tuğra'ya ters ters bakarken o elini saçları arasından geçirerek çaresizce inledi.

 

"Ne yapayım abi şaştım kaldım aklıma başka bir şey gelmiyor artık! Aşağı düşürsen sakal yukarı tükürsen bıyık. Ben çok mu hevesliyim sanki o dallamaya çamur atmaya. Sadece bir öneriydi. Hem onun o cilalı cakasını biz ne yapsak lekeleyemeyiz."

 

Max,Tuğra'nın omzuna kolunu dolayarak kendine doğru çekip biraz önce onun karıştırdığı saçlarını bu defa kendisi karıştırarak gülümsedi.

 

"Takma kayınço. Biz biliyoruz senin kalbinde kötülük yok. Sadece çaresizlikten bir çıkış yolu arıyoruz hepimiz de. Ama yeni bacanağım haklı. Galiba bu Tolga denen çocukla konuşup bu işten vazgeçirmekten başka çaremiz yok. Hem senin dediğin gibi Zeynep'i bir şekil de bu adamdan vazgeçirsek bile başta Sahra arkasında diğerleri Zeynep için başka bir adayı tekrar bulacaklardır. Senin öneriyi uygulasak bile bu geçici bir çözüm olur yani."

 

Kayra başka çıkış yolu kalmadığını anlayınca isteksizce homurdandı.

 

"Madem bu Tolga piçi ile konuşmaktan başka çaremiz yok öyle olsun bakalım. Ama yine de bir sorunumuz var bu adamla kim konuşacak!?"

 

Masanın üzerine bir sessizlik çökerken boşalan çaylar tazelenmiş herkes kimin konuşacağını düşünüyordu. Sessizliği bozmaya kimsenin niyetlenmemesi ile Selçuk söze girdi.

 

"Biz iki gün sonra önemli bir göreve çıkıyoruz. Anlayacağınız ben Tolga denen arkadaşla iletişime geçemem şu aralar."

 

Kerim,Doğan ve Max'i işaret ederek konuştu.

 

"Biz de adamı tanımıyoruz bile. Tamam yine de oturur konuşuruz ama tanıyan birilerinin olması elimizi güçlendirmez mi?"

 

Mehmet ekşittiği suratı ile çayından bir yudum alarak sertçe masaya bırakıp homurdandı.

 

"Giderim ben giderim! Ama bak ters bir söz ederse işler karışacak falan dinlemem dalarım ben o hırta!"

 

"Bende gelirim Mehmet abi! Seni yalnız yollamam! Gerçi biz niye o gevşek herifin ayağına gidiyoruz ki çağıralım o gelsin."

 

Kayra'nın sözleri ile Kaan karşılık verdi.

 

"Baskın basanındır kardeşim. Biz gidelim ki ağırlığımız olsun! Görelim bakalım şu meşhur Tolga bey övüldüğü kadar adam gibi adam mıymış."

 

"Ben de geleceğim abiciğim. İki çift sözüm olacak o Tolga dingiline. Yıllardır tutuyorum içimde madem yeri geldi gidip akıtayım içimdeki zehri."

 

Selçuk bir birlerinin peşine vagon gibi takılan adamlara şaşkınlıkla bakarak homurdandı.

 

"Lan hepiniz nereye gidiyor sunuz? Kurtarma operasyonumu yapıyoruz. Aklı başında iki kişi gitsin derdimizi anlatsın işte. Ne gereği var karşılama taburu gibi gitmenin!?"

 

"Gidelim abiciğim kalabalık her zaman iyidir. Hem orada yabancılık çekmezssiniz ben sizi misafir ederim kalacak yer ayarlama işi de olmaz, ailemle de tanışırsınız. "

 

Max'in sözlerinden sonra Selçuk başına geleceklerin korkusu ile gözlerini kapayıp düşüncelerinden kurtulmak için bekledi bir iki saniye.

 

"Kerim ve ven kalalım hepimizin aynı anda ortadan kaybolması dikkat çeker. Sizde farklı bahaneler bulunki şüphe çekmeyin. Sahra bu, bile isteye planlarını açık ettiyse vardır bir amacı. Ava giderken avlanmayalım şimdi."

 

Selçuk,Doğan'ın sözlerinden sonra bakışlarını önünde ki çay bardağına sabitledi. Bile isteye değil kız resmen beni tehtit etmek için söyledi amacı gözümü korkutmaktı diyemeyeceği için sessizliğini bozmadı.

 

"En erken uçuşa bilet ayarla Kaan. Sahra ve Zeynep Pazartesi gidecek. Bizim onlardan önce orada olup Tolga denen beyinsizle bu konuyu halletmemiz lazım."

 

Kaan'nın başını olumlu anlamda sallaması ile Selçuk elini Mehmet'in omzuna atarak hafifçe sıkıp kendisine bakmasını sağladı.

 

"Sana güveniyorum kardeşim. Bu işi halletmiş olarak dönün. Ben görevde olacağım için iletişim kuramayız. Ne zaman döneriz belli değil o yüzden siz bu mevzuyu halledin dileyin benden ne dilerseniz."

 

Mehmet omzundaki elin üzerine elini koyarak hafifçe sıkıp yüzüne yayılan tebessümle karşılık verdi.

 

"Sen hiç merak etme kardeşim o iş bizde! Sahra tilkiyse bizde kuyruğu oluruz! Arkadan iş nasıl çevrilirmiş ona öğretiriz."

 

Selçuk fazla tanıma fırsatı olmasa da tanıdığı kadarı ile Sahra ile baş edemeyeceklerini fısıldayan iç sesini bastırmaya çalışsada bastıramayınca duymazdan gelerek aynı tebessümle yanındaki adama karşılık verdi.

 

Daha ayrıntılı bir plan yaptıktan sonra herkes dağılmıştı.

 

Üç gün sonra

 

Kayra oturduğu koltukta huzursuzca kıpırdanarak karşısındaki Mehmet'e bakıp homurdandı.

 

"Zannedersin natoyu koruyor şerefsiz! Nasıl bir şirket lan bu!? Bir donumuz kaldı aramadıkları?"

 

Mehmet,Kayra'nın sözleri ile yüzünü buruştururken Tuğra araya girdi.

 

"Ben donumuzu da aramadıklarından pek emin değilim kardeşim.Artık nasıl bir iş yapıyorsa bu Tolga denilen puşt! Bizi geçirdikleri o cihazdan sonra, ben en mahrem yerlerimizi bile gördüklerini düşünüyorum! Hayır donumuzda kalaşnikof saklayacak kadar kıçımız büyükte değil neyin tedbiri bu anlamadım!"

 

Kaan,Tuğra'nın sözleri ile kıkırdayarak etrafı inceleyen gözlerini arkadaşına çevirdi.

 

"Kadın koruma üstünü ararken halinden hiç şikayetçi değildin kardeşim. Kadının üzerinde istediğin etkiyi yaratamadığın için mi bu tepki."

 

Tuğra arkadaşının sözleri ile yüzüne değişik bir şekil kondurarak onu taklit ederken Mehmet araya girdi.

 

"Ben çok pis kıl oldum bu adama lan! Hayır ilk defa babamlara ve annemlere hak veriyorum. Bu çocuk ne yapmış? Ne işle meşkul oğlum? Ayrıca Tuğra'ya katılıyorum donumuza kadar soymakta neyin nesi sanki uluslar arası istihbaratta ağa babalara casusluk yapıyoruz! Bir şey anlamadım ben bu işten. Ama bak bu bizi soydukları kısım aramızda kalacak bizimkiler duyarsa rezil oluruz! Zaten ben Emir için katlandım yoksa çıkacak aksilik falan umrumda olmaz,kimse de beni don göynek o izbandutların önünde bırakamazdı. Yani sırf Emir için sustum!"

 

Diğerleri de Mehmet'in sözlerini aynı sözlerle onaylarken arkalarından gelen sesle oturdukları yerde sıçradılar.

 

"Merak etme Mehmet o rezilliğiniz aramızda koçum!"

 

Mehmet ve diğerleri kıstıkları bakışları ile arkalarına dönerken hepsinin aklında aynı soru vardı. Bu adam bu kadar sessiz bir şekil de nasıl diplerine kadar girmişti?" SİNSİCE" Üstelik arkasında yine o iki izbandut herifle!"

 

Kendisine şaşkınca bakan gözlere yüzündeki sırıtışla karşılık verip arkasındaki adamlara dönerek konuştu.

 

"Siz çıka bilirsiniz."

 

Adamlar ufak bir baş hareketi ile aldıkları emri yerine getirerek büyük odadan ayrılırken Tolga sert adımlarla uzun masanın en başına oturmadan önce üzerindeki ceketi çıkarıp gömeleğinin düğmelerini açtı. Kollarının manşetlerini bir kaç sefer katlayarak rahat bir şekilde sandalyesine oturup bakışlarını kendisini izleyen adamların üzerinde gezdirdi.

 

Tolga Karahisarlı...

 

 

"Hoş geldiniz beyler! Ne içersiniz? Malum uzun yoldan geldiniz."

 

Mehmet karşısındaki adamın yıllar içindeki değişimini incelerken Kaan,Tolga'nın sorusuna cevap verdi.

 

"İnşAllah hoşbulacağız abi. Yani unuyorum! Ayrıca teşekkürler bir şey almayalım biz. Bizim almak istediğimiz bir şey var onu alıp gidelim bir an önce. Hem seninde işin gücün vardır."

 

Tolga,Kaan'ın sözleri ile kaşlarını kaldırarak dudaklarını büzüp başını olumlu anlamda ağır ağır salladı. Yıllar önce nasıl bıraktıysa hala aynıydı bu serseriler. Adab-ı erkan nedir demek hala öğrenemişlerdi.Hala yaramazlık peşinde koşan haylaz çocuk yanlarını büyütmemiş,hala çocuksu yanları ile hayata kafa tutuyorlardı. Kendiside çok isterdi o yönünü kaybetmemeyi ama hayat bir anda çekip almıştı içindeki o çocuksu yanı acımadan. Hiç bir zaman geçinemeseler de özlemişti bu adamları. Memleketini...

 

Bu adamlar hiç bir zaman onu kendilerinden saymasa da o kocaman aileyi özlemişti. Onların bu tutumuna karşı elbetteki kendinde de hatalar vardı. Hep içine kapanık bir çocuk ve genç olmuştu o yüzden onlarla sağlıklı bir ilişki kuramamıştı. Gerçi onların öfkesini kazanacak hiç bir şey de yapmamıştı ama onların kendisine karşı besledikleri öfkenin sebebini bir türlü anlayamıyordu bu yüzden. Kızlarla bu adamlardan olduğundan daha yakın olmuştu hep. Hepsiyle de kendi kız kardeşi kadar iyi iletişimi vardı ve kendi kardeşi kadar hepsini de iyi tanırdı. Bu adamları da tanırdı elbet ama onlar kendisini pek tanımadığı,tanımak istemediği için aralarında aşılmaz bir duvar sebebini bilmediği bir uzaklık olmuştu hep.

 

Taki bir kaç gün önce kızların kendisini arayıp uzun uzun konuştukları o muhabbete kadar bu adamların öfkesinin sebebini anlamamıştı. Ama şimdi gayet iyi anlıyordu. Onlarında bir suçu yoktu. Ailelerin çocuklarına yaptığı kıyaslama illeti yüzünden kaynaklanan bir durum yüzünden meydana gelen bir tutumdu aralarındaki bu soğukluk. Gerçi kızların kendinden aldığı sözden sonra bu tutumları apaçık bir savaşa dönüşecekti ama söz vermişti bir kere pilavdan dönenin kaşığı kırılsındı. Üstelik yıllardır süren bu saçma uzaklığı bitirmek açılan savaşla olacaksa onada razıydı kendisi.

 

Elini buyrun dercesine uzatarak ciddi yüz ifadesini bozmadan konuştu.

 

"Sizi dinliuorum beyler. Benden almak istediğiniz şey vere bileceğim bir şeyse başım gözüm üstüne."

 

Masada ki bakışlar Tolga'nın sözleri ile bir birine dönerken Tuğra kendini daha fazla tutamayarak bakoşlarını etrafta gezdirip merakla sordu.

 

"Sen ne iş yapıyorsun kardeşim!? Lan donumuza kadar aradılar ya bizi buraya getirmeden önce! İnsan hiç akrabalarına böyle muamele edermi çok ayıp Tolga yakıştıramadım sana. Bunu ilk fırsatta Serdar amcaya ileteceğim haberin olsun!" Sözlerini bitirince kendisine atılan öldürücü bakışların etkisinden kurtulmak için bakışlarını tekrar etrafta gezdirdi ve gözüne takılan kamerayı işaret ederek tekrar sordu. "Sen ne iş yapıyorsun ne iş!?"

 

Tolga,Tuğra'nın soruları ve sözleri ile dudağının yana doğru kıvrılmasına engel olamazken Kayra masanın üzerindeki su şişesini kardeşine fırlatarak homurdandı.

 

"O çeneni kapatmazsan zevkle kıracağım haberin olsun! Konumuz bumu lan hayvan! Sanane! Taktın milletin işine! Seni ne ilgilendirir piç!"

 

Tuğra kardeşinin kendisine fırlattığı suyu havada yakalayarak açıp bir yudum alırken Mehmet bir an önce konuya girmezse bunları zapt edemeyeceğini anlayarak konuştu.

 

"Bak kardeşim!"

 

Tolga,Mehmet'in hitap şekli ile iki kaşını ağır bir şekilde havaya kaldırarak başını sağa doğru yatırıp dinliyorum dercesine karşısındaki adama baktı. Mehmet ise onum bu tavrına karşılık derin bir nefes alarak konuşmasına yeniden başladı. "Tolga; işittiğimize göre Zeynep'le bir yola giriyormuşsun, yani Zeynep yeni bir hayata başlayacakmış ve seninle bu hayatta yeni bir ilişkiye başlamayı düşünüyormuş, ya da Zeynep öyle olacağını düşünüyor."

 

"İlk önce şunu söyleyim ben Zeynep'le yeni nir hayatı yeni bir ilişkiyi onaylamasaydım Zeynep böyle bir şeyi kendi başına nasıl ilan edebilirdi kardeşim." Kardeşim kelimesine baskı uygulayarak Mehmet'in gözlerine sırıtarak bakarken Kayra konuşmaya dahil oldu.

 

"Yani sen diyorsun ki ben de bu ilişkiyi onaylıyorum ve Zeynep'le birlikte ilan ediyorum."

 

Tolga başını hafifçe onaylarcasına salladı.

 

"Evet!"

 

"Sen Zeynep ablanın kimle nişanlı olduğunu unuttun galiba Tolga."

 

Tuğra'nın alaylı ses tonuyla Tolga bu defa başını onaylamaz bir şekilde iki yana sallayarak cevap verdi.

 

"Eski nişanlısı demek istedin galiba Tuğra. Hani şu Zeynep'i aldatan,evlenip üstüne bir de hamile karısı ile Zeynep'in karşısına evliyim diye çıkan eski nişanlısından bahsediyorsan unutmadım. Ama unutmaya hazırım nede olsa adı üstünde eski. Yani mazi de kaldı."

 

Tolga'nın her sözü ile gerginlik elle tutulur seviyede artarken masanın etrafındaki adamlar öfkeyle dişlerini sıkar olmuştu. Kaan dayanamayarak elini masaya sertçe geçirdi.

 

"Eski ve ya yeni ama Emir abiyle nişanlıydı Zeynep abla! Senin yaptığın adamlığa sığarmı lan! Ailenden birinin sevdiği kadına göz koymak hangi kitapta yazar!?"

 

Tolga onların bir birine olan bağlılığını bildiği için sakinliğini koruyarak omuzlarını umursamazca silkti.

 

"Biten bir ilişki varsa orta da sevgi kalmamış demektir Kaan. Yeni bir başlangıç istediğimiz için ne Zeynep'i ne beni suçlayamazsınız. Sonuçta ikimiz de yetişkin insanlarız ve kimseye hesap vermek zorunda değiliz. Ama siz ailemden birileri olduğunuz için ben sizi karşıma aldım ve derdiniz her neyse bir çare bulmak için sizi dinliyorum. Lütfen siz de yardımcı olum ve benimle açık konuşun.Zira ben size karşı gayet açığım. Zeynep,Emir den vazgeçmiş, biz bu konuları konuştuk. Konuştukça da bir birimize iyi geldiğimize karar verdik. Yaralarımızı sara biliyoruz ve bir ilişkiye başlamayı kendimiz açısından uygun gördük."

 

"Lan ne ara konuştunuz! Hangi ara bir birinizin yaralarını sardınız ve hangi ara bu ilişkiye karar verdiniz sen bana onu söyle onu!"

 

Kayra'nın öfkeyle yerinden fırlaması ike Mehmet onu kolundan tutarak yerine oturması için çekiştirdi.

 

"Sizinle görüşmüyoruz demek kızlarla da görüşmüyorum anlamına gelmiyor Kayra. Ben kızlarla hiç bir zaman iletişimi koparmadım. Siz de biliyorsunuz ki onlarla aram sizinle olduğundan daha iyiydi her zaman."

 

Hepsinin aklında Tolga'nın kızlarla hiç bir zaman iletişimi koparmadığını söylediği o sözler dolanırken nasıl olupta böyle bir şeyi fark etmediklerinin mukayesesini yapıyorlardı hepsi de. Tolga ise onları düşüncelerinden uzaklaştırmak istercesine tekrar konuşmaya başladı.

 

"O yüzden Zeynep'in başına gelenlerden en başından beri haberim vardı. O olayın gerçekleştiği ilk günlerden beri konuşuyoruz Zeynep'le. Onun son zamanlar da kendini toparladığının farkındasınızdır hepiniz de."

 

Hepsi bir den Tolga'nın sözleri ile onu onaylarcasına başlarını sallarken o devam etti.

 

"Siz de fark etmişsiniz işte biz bir birimize iyi geliyoruz beyler. Be olursa olsun bir ilişkiye başladık ve benim şu saatten sonra Zeynep'in geçmişi ile bir sorunum yok. Geçmiş geçmişte kalmıştır. Emir le de bir problemim yok sonuçta geçmişte kaldı. Ama Zeynep'i rahatsız edecek olursa,ben de karşılığını veririm bilesiniz."

 

Tolga'nın mantıklı açıklamaları ile sıkıntıyla bir birlerine bakarken onu ikna edemeyeceklerini anlayarak ellerindeki son kozu da masaya sürmeye karar verdiler.

 

"Tolga bu ilişkiyi başlamadan bitir kardeşim! Yoksa çok canın sıkılacak! Bilmediğin şeyler var ne bizim canımız sıkılsın ne senin canın sıkılsın."

 

Tolga,Mehmet'in sözleri ike kaşlarını çatarak bakışlarını şüpheyle kıstı. Parmakları masanın üzerinde ritim tutmaya başlarken başını iki yana salladı.

 

"Neymiş o bilmediğim şeyler Mehmet."

 

Mehmet sıkıntılı bakışlarını arkadaşlarının üzerinde gezdirerek onlardan aldığı onayla derin bir nefes alıp cevap verdi.

 

"Zeynep ve Emir dini nikahla evli. Sizin bir ilişkinizin olması mümkün değil."

 

Tolga'nın kaşları daha fazla çatılırken ritim tutan elini masaya sertçe vurarak tısladı.

 

"Zeynep anlattı bana her şeyi! Emir,Zeynep'i boşamış! Emir bey kendisi karşıma çıksın cesareti varsa Mehmet! Sizi yollayıpta evliyiz bahanelerinin ardına sığınmasın!"

 

Tolga'nın verdiği tepki ve sert sözleri ile Mehmet'te yumruk yaptığı elini masaya sertçe indirerek karşılık verdi.

 

"Zeynep boşanma esnasında kendisinde değildi! O o yüzden Emir'in kendisini boşadığını düşünüyor! Ayrıca Emir'in seninle konuşmaya geldiğimizden haberi yok! Olsaydı emin ol karşımızda oturacak kadar şansın olmazdı çünkü o uzlaşmaya değil senin canını almaya gelirdi.Şimdi bu evlilik meselesini Zeynepten neden saklıyoruz,çünkü Zeynep,Emir onu boşamazsa kendisine zarar vereceğini söylemiş.Ailelerin haberi var ama biz Zeynep'i seninle olan yeni bir hayat başlangıcı yüüznden daha fazla üzmesinler diye bu evlilik meselesini söyleyemiyoruz!."

 

Oturduğu sandalye den hırsla kalkarak ellerini masaya Tolganın iki yanına sertçe koyup aynı sertlikte gözlerine bakarak tısladı.

 

"O yüzden sen Zeynep'e bu ilişki den vaz geçtiğini söyleyeceksin! Yürütemeyeceğini yeni bir ilişkiye hazır olmadığını söyleyeceksin! Ama boşanma mevzusundan bahsetmeyeceksin! Haaa bir de onu başkası ile evlenme düşüncesinden de vazgeçireceksin ! Madem kızlarla iletişimin biizmkinden daha sağlıklı bunu yapabilirsin değil mi?"

 

Tolga oturduğu sandalyesine biraz daha yaslanarak rahat bir tavırla Mehmet ve diğerlerini izleyerek başını olumsuz anlamda iki yana salladı.

 

"Bu ilişkiden vazgeçmeyi düşünmüyorum. Şimdilik Zeynep'e boşanmadığı gerçeğini anlatmayacağım. Eğerki Zeynep farklı bir karar verirse yani bu ilişkiyi yürütemeyeceğine dair ben o zaman vazgeçeceğim. Çünkü ben verdiğim sözleri tutarım. Olur da bu ilişki yürürse o zamanda o nikahın bozulması gerekecek. Bu yüzden babalarınızı da karşıma alırım Emir'i de. Emir'in yaptıklatını nasıl kısa süre sonra makul görmeye başladılarsa Zeynep'in boşanıp tekrar hayat kurmak isteyişini hayli hayli kabul ederler."

 

Kaşlarını kaldırarak masumca sırıtıp kendisini işaret etti. "

 

Hem de benim gibi yıllardır gözdeleri olan bir adamla evlenmek istemesine babalarınız kadar anneleriniz de destek olacaktır. "

 

Kayra öfkeyle Tolga'nın üzerine doğru atılırken Mehmet onu tutarak tıslarcasına karşılık verdi.

 

"Tehlikeli sularda yüzüyorsun Tolga! Suyu daha fazla bulandırma! Yol yakınken safını değiştir yoksa bu iş hiç iyi yerlere gitmeyecek!"

 

Sözlerini bitiren Mehmet geldiği kapıya doğru ilerlerken diğerlerinede başıyla işaret etmişti.

 

"Tekrar beklerim diyeceğim ama çok yakında zaten Ankara'da olacağım kardeşim. Orada görüşürüz."

 

Mehmet ve diğerleri Tolga'ya öldürücü bakışlarını yollayarak kapıdan çıkarken Tolga ise cebinden çıkardığı telefonun tuşlarına basarak kulağına götürdü.

 

************

 

Soğuk havada sıcak nefesi buhar şeklinde havaya karışırken, gözleri etrafında bıkkınca gezindi. Her yeri kaplayan beyaz örtü gözlerini alıyordu artık. En zor eğitimlerden geçtikleri halde üç gündür adeta beyaz bir kabusun içindelerdi. Tabiki zorlanmıyorlardı fakat iki günlük açlık ve geceden beri sıkışıp kaldıkları bu yüksek kayalıklar artık canını sıkmaya başlamıştı. Su ihtiyaçlarını kabusları haline gelen kardan karşılasalar da yinede etrafındaki beyaz örtü de bakışlarını bıkkınca gezdirerek homurdandı.

 

"Neden irtibata geçmiyor bu şerefsiz hâlâ komutanım!?" Yanındaki arkadaşı gibi Emir de bıkmıştı bu bekleyişten. Yüzünü buruşturarak sert bakışlarını etrafında gezdirdi. Gözleri yaralı bir şekilde yerde yatan Yiğit'e takılırken derin bir nefes aldı.Çektiği nefes ciğerlerini yakıp geçerken hiç umursamayarak cevap verdi arkadaşına.

 

"Psikolojik baskı uyguluyorlar Selçuk! Akılları sıra içinde bulunduğumuz durumdan dolayı onlarla anlaşma sağlayacağımızı düşünüyorlar. " Emir'in sözleri ile Harun mevzi aldığı yerden ok gibi fırlayarak küçük bir kayanın üzerine çıktı ve diğerlerinin şaşkın bakışları altında bağırdı.

 

"Duyuyor musun beni laaan!? Değil kar, kış ,cehennemin ateşini üstümüze yağdırsan senin başını gövden den koparmadan bu kıçımı donduran soğuğuk beni girdiğim bu yoldan döndüremez! Duydun mu şerefsiz! Değil kıçımın donması si..." Gökhan elini arkadaşının ağzına hızla kapayarak bıkkınca homurdandı.

 

"Allah belanı versin lan! Komutanın yanındasın şerefsiz! Oğlum anladık atar yapıyorsunda komutanın yanında küfür nedir lan!? Bok beyinli! " Harun'u biraz önceki mevzisine doğru iterken arkadaşlarının kıkırtısı ile kırdığı potu anlayan Gökhan, Emir'e mahçupça bakarak özür diledi.

 

"Afedersiniz komutanım hepsi bu beyinsiz angutun yüzünden. Uçmayı öğrenen yavru kartal gibi dikildi oraya açtı kanatlarını dingil! Hedef tahtası olduğundan bi haber! " Konuştukça batan Gökhan'ın sözleri ile Emir de kıkırdarken telsizden gelen ses ile hemen dikkat kesildi.

 

"Gözlerim yaşardı komutan. Askerinin sözleri içime oturdu. " Karşı taraftan yükselen kahkaha sesi ile Emir elindeki telsizi var gücüyle sıkarak öfkeyle tısladı.

 

"Kısa kes! Ne istiyorsan onu söyle! " Emir konuşmaya odaklanırken Tim olası bir çatışmaya karşı mevzilerine geçmişti.

 

"Öyle olsun bakalım. O zaman kulaklarını aç beni iyi dinle! Albay,bir grup askeriyle birlikte el koyduğu silahlarımın üzerinden çekilecek ve silahlarımın sınırdan geçişini görmezden gelip göz yumacak. Eğer isteklerimi yerine getirmezse!" Emir öfkeyle derin bir nefes aldı. Bu şerefsizi canlı ele geçirmek zorundaydı. Zeynep'inden ayrı kalmasına neden olan o görevin kiliti bu adamdı. Kilit kapıyı açınca merkezine ulaşmalarıda uzun sürmeyecekti elbet. Ahh lazım olmayacaktıki bu it işkenceler yaparak kesecekti onun o pis dilini. Ciğerlerini yakan bir nefesi daha içine çekerek alayla cevap verdi.

 

"Seninle anlaşmaya varmazsa ne olur lan şerefsiz!?"

 

"Askeeer! İşte o zaman şu an beni dinleyen o kulaklarından kendime kolye yaparım! Kısacası ölürsünüz! Bu soğuk ciğerlerinizi parçalayana kadar süründürürüm sizi! " Harun yüzüne yayılan sinsi gülümseme ile komutanının cevap vermesine fırsat vermeden bağırdı.

 

Yüce yüce dağ başında

Kar bir yana kış bir yana

Titreşir ağzım içinde

Dil bir yana diş bir yana

Gün olur ayrı düşer

Leş bir yana baş bir yana

 

Harun'un sözleri timi kahkahaya boğarken Emir telsize dönüp kıkırdayarak konuştu.

 

"Duydun mu lan onun bunun çocuğu!? Bu soğukta ağzımızın içinde dilimiz dişimiz de titrese, sizin başınızı leşinizden ayırmadan bize ölmek haram!" Sözlerini bitiren Emir arkadaşlarına moral olsun diye devam etti türkünün sözlerine.

 

Bahar olur sular coşar

Yüce dağlardan yol aşar

Bir gün olur ayrı düşer

Leş bir yana baş bir yana.

 

Sözlerini bitiren Emir'e karşılık karşı taraf ateş açarak cevap verince Gökhan temkinle mevzisini değiştirirken devam etti.

 

Ne edek beyler ne edek

Düşmanın bağrını didek

Baş kesip kanlar dökek

Üç bir yana beş bir yana

 

Üzerlerine yağan mermiler pusat timini zorlarken, her zaman olduğu gibi sırt sırta verip bir birlerine destek oluyorlardı. Selçuk, Yiğit'in bacağındaki yaraya dikiş atarken aniden aklına düşen kızla devam etti türküye.

 

Köroğlunun yok ilacı

Komutanlar versin bize bacı

Çekende misri kılıcı

Leş bir yana baş bir yana

 

Emir, Selçuk'un ilk sözleri ile bir an afallasa da hızla kendini toparlayarak hedefine konsantre oldu. Dün geceden beri bekledikleri yardım bir an önce gelmezse bu şerefsiz kan emicilerin eline kalmaktansa askerine nasıl bir yol göstereceğini düşünmeye başladı. İşte tam o esnada kulaklarına dolan tanıdık sesle gergin yüzüne bir gülümseme yayıldı.

 

Kocadım belim büküldü

Tütünüm arşa dikildi

Gözümden dolu döküldü

Kan bir yana yaş bir yana

Vurun koçlar leş bir yana baş bir yana

 

Albay hızla Emir'in yanına mevziye geçerken sözlerine devam etti.

 

N'oldu koç köroğlu n'oldu

Dereler kan ile doldu

Gördün düşman zorlu geldi

Vur bir yana düşür bir yana

Leş bir yana baş bir yana

 

Emir hedefin deki bakışlarını yanına mevzi alan komutanına çevirip gülümseyerek konuştu.

 

"Komutanım bir an hiç gelmeyeceksiniz sandım. Bu gecikme yaşlılıktan mı kaynaklanıyor yoksa prosedür den mi kaynaklı? " Albay da bakışlarını oğlu gibi sevdiği Emir'e çevirerek sahte bir kızgınlıkla kaşlarını çattı.

 

"Kurt kocayınca kuzunun maskarası olurmuş yüzbaşı! Galiba bu dedikleri doğru! "

 

Emir tekrar Devran Albay'a doğru dönerek sırıttı.

 

"Kurt kocamaz komutanım! Hele ki bir de bozkurt sa, kocasa bile ünü dilden dile dolaşır! Tıpkı sizin gibi bozkurtların bu Vatan topraklarında dilden dile dolanan kahramanlık hikayeleri gibi. " Albay yüzüne yayılan gülümseme ile başını olumlu anlamda salladı.

 

"Anlaşılan bu çakal sürüsü bozkurtların namını hiç duymamış!" Emir başını sallayarak komutanını onaylarken Devran Albay hedefine odakladı ve dişlerinin arasından tıslayarak sertçe son sözlerini söyledi. "O zaman bu çakal sürüsü bozkurtların ününü duysun bu gün! Dağların sahiplerinin kim olduğunu bu çakallara gösterelim!"

 

Çatışma sabahın ilk ışıklarına kadar devam etmişti. Gece buşdukları ilk fırsatta Yiğit'i helikoptere ulaştırmayı başarmışlardı. Akılları hala onda olsada tedbirli bir şekilde çıkarak ardıkları kişiyi sağ bulma umudu ile çatışmanın yaşandığı karşı cepheye doğru ilerlemeleri için Devran Albay'ın verdiği komutla Emir ekibine seslendi.

 

"Güvenliği sağlayın çıkıyoruz!"

 

Aradıkları adamı bulana kadar kalabalık grupta her ceseti incelemişlerdi. Barva'nın seslenmesi ile o yöne doğru hızla ilerleyen Emir yerde cansız bir şekilde yatan adamı görünce bir umut elini kanlarla kaplı boynuna götürerek nabzını yokladı. Beklediği atışı parmaklarında hissedemeyince ağzından kaçan küfre engel olamadı.

 

"Siktiğimin şerefsizi bir boka yarayacaktın ulan bir boka yarayacaktın! Allah belanı versin senin!"

 

Barva komutanının omzuna elini koyarak gözleri ile arkasını işaret edip fısıldadı.

 

"Komutanım!"

 

Emir sakin olmaya çalışarak gözlerini bir kaç saniye kapatıp açtı ve hızla eğildiği yerden doğrularak arkasını dönüp mahçupça komutanına baktı.

 

"Özür dilerim komutanım!"

 

Devran albay başını önemli değil dercesine sallayarak elini Emir'in omzuna koydu.

 

"Önemli değil evlat!"

 

Omzuna bir kaç defa babacan bir şekilde vurarak gülümsedi.

 

"Biliyorum işin çok zor ama az daha sabır!"

 

Emir çaresiz bir şekil de başını olumlu anlamda sallayınca Devran albay onun yaptığı fedakarlık karşısında mahçupça fısıldadı.

 

"Senin hayatını çıkmaz sokaklara soktuğumun farkındayım ama şunu bilki evlat bu işin sonunda o çıkmaz sokakların yollarını bir bir Zeynep'e açacağım senin için! Ben sana bir söz verdim Emir. Komutanın olarak değil baban olarak verdim o sözü! Ne olursa olsun gelinini sana kendi ellerimle teslim edeceğim! Zeynep'i teliyle duvağıyla sana ben teslim edeceğim!"

 

Zeynep'in ismi geçince telli duvaklı hali gözlerinde canlanmış yüreğinin göğsüne sığmayacakmış gibi atmasına sebep olmuştu. Gözlerine ulaşan umut pırıltıları ile dolu bakışlarını komutanına çevirerek bir çocuğun sonsuz ümidinde ki heyecanla fısıldadı.

 

"O gün gelecek değil mi komutanım!? Ezel den beri yüreğimi yakan bu sevdanın bekleyişi son bulacak değil mi!?"

 

Karşısında masum bir çocuğun babasına sorduğu sorunun cevabını beklemesi gibi mahsunca bekleyen adama dolan gözleri ile başını sallayarak kollarının arasına aldı.

 

"Gelecek evlat! Sana inandığom bütün şeylerin üzerine söz veriyorum gelecek! Ama sen biraz daha sabret! Zeynep'in yapacağı hamelere karşı dirayetli dur! Ben her şeyi halledeceğim. Sen sana verilen göreve odaklan ,Zeynep meselesini bana bırak! Ben halledeceğim!"

 

Komutanı sözlerini bitirdiği an geri çekilerek biraz önce yaşadıkları duygusallık hiç yaşanmamış gibi yıkılmaz duruşuna bürünerek sert sesiyle ekibine seslendi.

 

"Hazırlanın temkinli bir şekilde çıkış için hareket edeceğiz!"

 

Szölerini bitiren adam geldikleri yöne doğru ilerlerken Selçuk arkadaşına yaklaşarak omzuna şakayla vurup sırıttı.

 

"Anan seni kadir gecesinde doğurmuş komutanım. Devran albayın kanatları altına girmek her kişinin harcı değildir. Nasıl da baba kartal gibi açtı kanatlarını bak. Allah'ın sevgili kulusun. Bize gelince süründürüyor sana gelince sarıp sarmalıyor."

 

Emir arkadaşının içinde bulunduğu ruh halinden kendisini uzaklaştırmak için verdiği çabaya ayak uydurarak tebessüm etti.

 

"Vallahi hafız kadir gecesi mi doğurdu kandil gecesi mi bilmem ama galiba Allah'ın hoşuna gitmeyecek bir şey yaptı o gece babam ve anam. Lan bak sana başımdan dert eksik olmuyor. Zeynep'ime sarılamadıktan sonra Devran albayı tercih edeceğimi düşünmüyorsun galiba."

 

Selçuk elindeki silahın dürbünü ile etrafı kolaçan ederek ayağının altındaki yüksek kayadan atlayıp yukarıda kalan Emir'e doğru onaylamazca baktı.

 

"Tövbe de komutanım o nasıl söz! Ananla baban ne yapmış ola bilir o gece Allah'ın gücüne gidecek. Bence sen bir şey yapmışsındır. Hem ha Zeynep sarılmış ha Devran komutan."

 

Emir de yüksek kayadan atlayarak elini Selçuk'un omzuna koyarak yüzünü buruşturdu.

 

"Lan olur mu öyle ha Zeynep ha Devran komutan. Oğlum sen yontulmamış kalassın Selçuk! Lan bir kere Zeynep'im sol yanıma düşer nazlı bir ceylan gibi sokulurdu.Devran albay bütün bedenimi kapladı iri cüssesi ile. Zeynep sarılsa yüreğim sevda ile çarpar,Devran Albay sarılır yüreğim korkuyla çarpar aynı şey mi hayvan!" Keskin bakışlarını etrafında gezdirerek Selçuk'a ima ile baktı.

 

"Sen hayal et bakalım bir Devran albay sarılıyor, bir de Sahra aynı şey mi gerzek!"

 

Selçuk'un gözünde bir an, Sahra'nın kafede kendisine sokulan,dokunan halleri, yanaklarındaki iki çukur belirince yüzünde hafiften bir tebessüm oluşmuş arkasından Devran albayın iri cüssesi ile kendisine kollarını açtığı görüntü hayaline dahil olunca gülen yüzü bir anda limon yemişcesine ekşimişti. Ama yüzünde beliren o gülümseme Emir'in dikkatinden kaçmamıştı. Selçuk alınmış gibi bakışlarını Emir'e çevirerek homurdandı.

 

"Tövbe estağfurullah! Ben niye elin kızına sarılma hayalleri kurayım komutanım! Günaha davet etmeyin insanı! Hem Sahra hanıma sarılan sarılmış zaten şeytanın vesikalı uşağı gibi mübareğin kızı! "

 

Emir bu defa arkadaşının sözleri ile gerçekten kıkırdarken onzuna vurarak söylendi.

 

"Lan övüyor musun sövüyor musun kıza? Dikkat et o mübareğin kızının anası ile babası da en az kendisi kadar tehlikelidir. Üstelik bana istemem yan cebime koy navalı okuma dün gece türkü ile karışık bana atıfta bulunup Sahra'yı istemen dikkatimden kaçmadı."

 

İşittiği sözlerle şok olmuş bir şekilde Emir'e dönerek sertçe tısladı.

 

"Havadan nem kapıyorsunuz komutanım! Üstelik maşallah dikkatiniz operasyondayken bile benim dilimden dökülenlerdeymiş. Ben sadece arkadaşlara moral olsun diye türküye eşlik ettim! Lütfen aşık kızlar gibi kendi kendinize yüklemeler yapmayın!"

 

Sözlerini bitirerek dilindeki homurtularla Emir'i arkasında bırakıp sert ama temkinli adımlarla hızla tehlikeli bölgeden uzaklaştı.

 

Görevden döneli bir kaç gün olmasına rağmen hiç bir yere sığamıyordu. Zeynep'i son bir kez göremeden onun Amerika'ya gitmesi gergin olan sinirlerini iyice germiş,ona eşlik eden Sahra'nın da Zeynep'i orada tek başına bırakıpta geri yarın dönüyor olması iyice gerilen sinirlerinin laçkalaşmasına neden olmuştu. Gökhan ve Harun'un kaldığı evde kuzenleri ve damatlarla toplanmışlardı ve kendisinden ziyade herkes rahat bir şekilde sohbet ediyordu.

 

Selçuk mutfakta çayları doldururken Mehmet'e anlattıklarını dinliyor bir gözüde kapıda Emir'i kontrol ediyordu.

 

"Adam dayadı inadını vazgeçmiyor abicim! Ayağına kadar gittik insan gibi konuştuk ama hayvanlar kadar bile anlaşamadık."

 

Elindeki çaydanlığı tekrar ocağın üzerine bırakan Selçuk bakışlarını Mehmet'in üzerinden ayırmadan öfkeyle tısladı.

 

"Ne demek inat ediyor!? Ulan evli kadınla ne halt edecekmiş pez..." Tövbe yarabbim beni günaha sokacak hayvan! Ben nereden bulaştım bu işe Allahım! 28 yıllık hayatım boyunca hiç girmediğim kadar günaha girdim bu iş yüzünden!" Ellerini dua eder gibi kaldırarak çaresizce fısıldadı. " Allahım beni bu sınavdan yüzümün akıyla çıkart sana iki koç kurban edeceğim rabbim!" Ellerini yüzüne sürerek kendisini şaşkınca izleyen Mehmet'i dürttü.

 

"Yürü geçelim içeriye. Bu olanlardan şimdilik Emir'in haberi olmasın. Diğerlerini de tembihle ağızlarını sıkı tutsunlar. Ben Devran albay ve Mehmet amirle konuşup bir çıkar yol bulacağım."

 

Mehmet onu başıyla onaylarken Selçuk tezgahtan aldığı tepsiyi onun eline tutuşturarak içeriye yolladı.

 

Cebinden çıkarttığı telefonun mesaj bölümüne girerek aklındaki kişilere mesaj atıp Mehmet'in ardından oda geçti içeriye.

 

Çayına attığı şekeri sertçe karıştıran Emir oturduğu koktuktan tekrar kalkıp odanın içini turlarken sertçe homurdandı.

 

"Ne var orada ne var!? Otur işte babanın dizinin dibin de! İnadına kurban olduğum madem gidiyorsun neden Sahra'yı yanından yolluyorsun!? " Odadaki kalabalık sürekli dolanıp duran Emir'e bıkkınlıkla bakarken o homurdanmalarına devam etti. "Ulan Zeynep bekle sen bekle! Ben sana yeni bir hayat nasıl kuruluyor göstereceğim kızım! O hayalini kurduğun yeni hayat benim dizimin dibi olacak! Bak bakalım nefes aldırıyor muyum ben sana o günden sonra!"

 

Odayı saran telefon melodisi ile Emir sanki öfkesini ondan çıkartmak istercesine kükredi.

 

"Kiminse açsın şu lanet telefonu!"

 

Emir'in çıkışı ile herkes çalan telefonun sahibini merak ederken Selçuk cebinde titreşen telefonu çıkartmak için çabalarken elinden kayıp yere düşen telefonu Harun uzanarak aldı. Ekranda gördüğü isimle sırıtarak telefonu Selçuk'a uzattı.

 

"Sahra hanım arıyor komutanım."

 

Selçuk'un kızaran yüzünden öfkelendiğini zanneden Harun telefonu elinden hırsla alması ile korkuyla yutkundu. Selçuk elindeki telefonu meşkule atarak yan taraftan gelen kıkırtıların sahiplerine dönerek ters bir bakış attı.

 

"Siz neye gülüyorsunuz lan!?"

 

Tuğra dudaklarını bükerek omuz silkerken Kayra yüzündeki pişkin sırıtma ile cevap verdi kendilerine ters ters bakan adama.

 

"Allahtan ablamla aranda bir şey yokmuş be enişte.Bizden çok seninle konuşuyor baksana."

 

"Ya sabır! Lan oğlum iki de bir enişte deyip durma şimdi ağzına çakacağım bir tane! Bir şey yok diyorsam bir şey yok işte!"

 

Mehmet, hala sırıtan ikiliye ters ters bakarak yavaşça Selçuk'a sokulup fısıldadı.

 

"Abi açsaydın be! Tolga denen dallama ile alakalı bir şeyler söyleyecektidir belki."

 

Başını Mehmet'e doğru yaklaştırarak öfkeden sıktığı dişlerinin arasından sertçe tısladı.

 

"O kadar merak ediyorsan kendin arar sorarsın Mehmet! Ben muhattap olmak istemiyorum Sahra ile bu konu hakkında daha fazla."

 

Sözlerini bitirdiği an tekrar çalmaya başlayan telefonu ile öfkeyle gözlerini kapatan Selçuk telefonunun elinden çekilmesi ile hızla gözlerini açsa da telefonu cevaplayan Emir'i durdurmakta geç kalmıştı.

 

"Aloo! Selçuk kaç gündür arıyorum niye açılmıyor benim telefonlarım! Ben sana ne dedim ha ne dedim!"

 

Sahra'nın telefondan dışarıya taşan sesi ile odadakileri bir kıkırdama alırken Emir,Sahra'nın tekrar konuşmasına fırsat vermeden cevap verdi.

 

" Sahra! Benim Emir! Bak ne olursa olsun Zeynep'i orada bir başına bırakıp dönmeyeceksin duydunmu beni! Eğer dönersen seni mahfederim kızım!"

 

Odadaki herkes Emir ve Sahra'nın konuşmalarına odaklanırken Selçuk arkadaşının tehtidi ile ona ters ters bakmakla yetindi.

 

"Oldu canım! Evime dönerken de senden izin mi alacağım? Hem sen neden açıyorsun Selçuk'un telefonunu nerede o?" Kısa bir sessizliğin ardından Sahra telaşla bağırırken Emir yüüznü buruşturarak telefonu kulağından uzaklaştırıp Selçuk'a doğru ilerledi. "Emir doğruyu söyle bir şey mi oldu Selçuk'a! Bak ölümü gör doğruyu söylemezsen! "

 

"Offf Sahra!Cıyakşama kızım kulağımın dibin de!" Sanki karşısındaki kız onu görüyormuş gibi yüzünü buruşturarak söylendi. "Deli misin nesin? Niye ölünü göreyim kızım ben senin? Hem sen daha bizim helvamızı kavurmadan ölmezsin. Dediklerimi unutma Zeynep'le birlikte dönmezsen sende kalacaksın. Ayrıca seninkine de bir şey olduğu yok beygir kadar sağlam oturuuor karşımda. Veriyorum şimdi."

 

Selçuk'un istemiyorum dercesine başını iki yana sallamasını görmezden gelirken Sahra'nın da karşıdan söylediklerini duymazlığa vurdurarak telefonu Selçuk'un kucağuna atarak homurdandı.

 

"Ona söyle Zeynep'i almadan gelmesin! Ya sevgilinin gönlünü yaparsın ya da ben nasıl hasret kalıyorsam sen de kalırsın Selçuk efendi!"

 

Selçuk karşısındaki adama şok olmuş bir şekil de baktı. Kesinlikle onu anlayan kimse yoktu bu ailede. Anlamayı bırak dinlemeye bile tenezzül etmiyorlardı. Bu kızla arasında bir şey olmadığını savundukça onlar tersini söylüyormuş gibi hareket ediyordu. Elindeki telefonu öfkeyle kapatıp oturduğu yerden hızla kalkarak odanın ortasına dikilip karşısındaki adamlara doğru tısladı.

 

"Benim Sahra Yaman la aramda hiç bir şey yok! Saçma sapan yakıştırmalar yapmaktan vazgeçin artık." İşaret parmağı ile Kayra ve Tuğra'yı göstererek devam etti. "Siz ikiniz bir daha enişte diye hitap ederseniz yemin ediyorum elimde kalırsınız!" Bakışlarını bu defa Doğan ve Max'e çevirdi." Siz ikinizin de bir daha ağzından bacanak kelimesi duymak istemiyorum kardeşim!" Herkes gülme isteğini bastırarak Selçuk'un öfkesinin dinmesini beklerken o bakışlarını Gökhan ve Harun'a çevirdi. "Sizinde o gevşek ağılzarınızdan imalı bir söz çıktığını bir daha duyarsam bir yıl boyunca tuvalet temizlersiniz!" Son olarak bakışlarını Emir'e çevirerek başını sallayıp yüzündeki psikopatça sırıtışı gizlemeden konuştu. " Size gelince komutanım tehtidiniz çok hoşuma gitti. Emin olabilirsinizki biraz sonra Sahra'yı arayıp ilk uçakla dönmesini isteyeceğim! Malum bizi hasret bırakacakmışsınız ya! Benim de istediğim tam da buydu! Sahra dan uzak durmak! Sayeniz de isteğim gerçekleşecek. Allah ne muradınız varsa versin komutanım!"

 

Sözlerini bitiren Selçuk,Emir'in söylediklerini hala anlamadığını, yüzünün aldığı şekilden görerek hızla evden dışarıya attı kendini.

 

Bu kız kendisini her seferinde insanlara karşı mahçup duruma düşürüyordu ve bu mesele artık canını sıkmaya başlamıştı. Sahra'yı düşündükçe kabaran öfkesi ile aracına binip çalıştırdı ve evden uzaklaşırken elindeki telefonun tuşlarına basarak telefonu hopörlere aldı.

 

Aradığı numara bir türlü cevap vermeyince hırsla bir kaç kez daha aradı. Beşinci aramasından sonra açılan telefonla Sahra'nın konuşmasına fırsat vermeden kükredi.

 

"Niye açmıyorsun kızım sen delirtecek misin adamı!? Sahra bak beni çıldırtma! Benimle oyun oynamayı kes artık!"

 

"Sahra şu an lavaboda!"

 

Beklediği kişinin sesi yerine gelen farklı sesle bir an afallayan Selçuk'un kaşları cevap verenin bir erkek olması ile hızla çatılırken gittikçe artan öfkesi ile sertçe tısladı.

 

"Sen kimsin lan!? Ne demeye açıyorsun Sahra'nın telefonunu!?"

 

Karşıdan gelecek cevabı içine düşen kurtla beklerken parmakları da direksiyonda öfkeden ritim tutuyordu.

 

"Yaaa telefonuma niye cevap veriyorsun sen! Çekişil şuradan Allah aşkına!"

 

"Alo!"

 

Selçuk,Sahra'nın sesini işittiği an bütün öfkesini ondan çıkarırcasına kükredi.

 

"Kimdi o telefonunu açan herif! Bak Sahra beni sınama,benimle oyun oynama yemin ediyorum farklı bir yüzümle karşılaşırsın!"

 

Sahra yanında ki Tolga'ya ters bir bakış atarak yanından uzklaşıp kıkırdayarak cevap verdi.

 

"Kaç tane?"

 

Gelen soru ile bir an afallayan Selçuk şaşkınca sordu.

 

"Ne kaç tane!?"

 

"Yüzün diyorum Selçuk. Kaç tane? Hepsiyle tanışmak isterim."

 

Selçuk uçup giden öfkesi ile kıkırdayarak homurdandı.

 

"HasbinAllah!"

 

"O ne güzel vekildir değil mi Selçuk?"

 

"Öyle Sahra öyle!"

 

Kızın sözleri karşısında unuttuğu gerçeği hatırlayarak tekrar öfkelenirken aynı soruyu tekrarladı.

 

"Kimdi o adam!?

 

"Hangi adam?"

 

"Sahra benimle oyun oynama! Telefonunu açan adam kimdi?"

 

"Eee yedek damat işte!"

 

Sahra'nın cevabı ile o gün kafede kendini tehtit ettiği sözler aklına hücum edince içini kaplayan öfkenin bile daha üstünde bir duyguyla kükredi.

 

"Hemen ilk uçakla evine döneceksin!"

 

Yitenumutlar.....

 

 

Loading...
0%