Yeni Üyelik
17.
Bölüm

İ-D-A-17

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı - Barış Manço - İşte Hendek İşte Deve

 

Keyifli okumalar 🥰🥰🥰

 

Herkes şaşkın bir şekilde masanın altından çıkan Ayaz'a bakarken Araz öfkeyle oğlunun üzerine doğru yürüdü.

 

"Ulan sen benim elimi evlat kanına bulamaya ant mı içtin it oğlu it!"

 

Ayaz babasından gelecek hamleye karşı kendini koruma altına almak için Zeynep'in arkasına saklanarak kendini ifade etmeye çalıştı.

 

"Baba vallahi zannettiğin gibi bir şey değil!" Ensesine aldığı darbeyle kolundan çekiştiren kişiye baktı şaşkınca.

 

"Ne bok yediysen karımı kendine siper etmeden anlat gerizekalı!"

 

Ayaz kolunu setçe çekerek Emir'e öfkeyle kükredi.

 

"Bırak lan sende kolumu! Ben ne yaptığımı biliyor muyum!? Ne yapacağım Zeynep'in arkasına saklanıp!? 1.93 boy,85 kilogramlık bi adam 1.65 lik kızın arkasına saklansa ne olur dangalak! Zaten ne geldiyse başıma sizin yüzünüzden geldi!"

 

Yan tarafta kendisini kahkahalarla izleyen adamlara öldürücü bakışlar atarken Emir'in sesiyle tekrar ona döndü.

 

"Ayaz ağzını burnunu dağıtırım senin! Lan masanın altında karımın bacaklarına dolanarak ne bok yemeye çalışıyordun o zaman it!"

 

Araz oğluna doğru bir hamle yapınca Ayaz bu defa da Emir'in arkasına saklanarak bıkkınlıkla cevap verdi.

 

"Ne yapacağım ben Zeynep'in bacaklarını lan? Doğru konuş yanlış anlaşılıyor hayvan! Ben sadece babamın gazabından kurtulmak için saklanacak bir yer arıyordum! Kimin bacağı, kimin kolu farkında gibimi duruyorum şu an!?"

 

"Ulan it! Ulan şımarık velet! Lan sen beni her defasında herkese rezil içmeye yemin mi verdin hayvan!"

 

Ali ve arkadaşları Araz'ı sakinleştirmeye çalışırken kadınlarda endişeyle ne olup bittiğini öğrenmeye çalışıyorlardı.

 

"Baba vallahi bu defa bir karışıklık oldu!" İşaret parmağı ile karşısındaki erkekleri göstererek sözlerine devam etti. "Bunların yüzünden oldu her şey! Slayt gösterisi mi kaldı artık Allah aşkına ya!"

 

"Suss ulan susss! Bir de matrak bir şey miş gibi anlatıyor! Millete film gibi beni izlettiğin yetmedi,duymayanlar duysun diye özet ,mi geçiyorsun bir de puşt!"

 

Araz'ın biraz önce salytta dönen görüntüleri herkesin güç bela kahkasını tutmasına neden olurken Dilşah kocasına yaklaşarak sakinleştirmek amaçlı kolunu sıvazlayarak konuştu.

 

"Hayatım sakin olur musun biraz? Belliki bir karışıklık olmuş,gitme çocuğun üzerine fazla. Hem dondurma elinde uyuyakaldığın o görüntü de çok tatlı çıkmışsın." Dilşah sözlerini bitirdikten sonra dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamazken Araz öfkeyle homurdandı.

 

"Bu çocuğu bu kadar şımartıp tepeme çıkaran sensin kadın! Yahu rezil etti millete beni. Şu saatten sonra beni kim ciddiye alır Dilşah!?"

 

Sözlerini bitiren adam tekrar hışımla bir iki adımda Ayaz'ın üzerine yürüyerek kükredi.

 

"Ulan seni vururum lan! Seni öldürürüm kimse elimden alamaz!"

 

Yunus oğlunun üzerine doğru yürüyen adamın kolundan takalayarak çekiştirdi.

 

"Dur lan manyak mısın oğlum!? Rezil ettin düğünü! Ben seni alırım ciddiye üzülme sen!" Sözlerinin arasında dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamıyordu. " Ama kardeşim sigorta indirmeden de priz değiştirilmez ki çocuk musun sen?" Sözlerinin arkadından kahkayı patlatınca Araz bu defa Yunus'a dönerek öfkeyle tısladı.

 

"Ulan hamsi beyinli! Bu çocuğu küçüklüğünden beri benim başıma bela olsun diye sen öğütlüyorsun! Sen de elimde kalacaksın bir gün Yunus! Ayrıca ben sigortayı indirdim senin bu kıt beyinli yiğenin sigırtalar attı diye tekrar kaşdırmış! Sonum olacaksınız lan bir gün!"

 

Ayaz kendini koruma altına aldığı Emir'in arkasından başını uzatarak masumca cevap verdi.

 

"Babacığım vallahi flaş bellekler karışmış. Yoksa ben seni ele güne rezl eder miyim hiç? Sahra diğer flaşı verip slaytı başlatmamı isteyince ben de karıştırmışım işte. Milletinde hoşuna gidince Sahra biraz eğlenelim diye değiştirtmedi."

 

Araz'ın öfkeli bakışları bu defa Sahra'yı bulunca Sahra bir iki adım gerileyerek kendini savunmaya başladı.

 

"Aaaa! Benim suçum ne canım!" Bakışlarını Ayaz'a çevirerek çemkirerek karşılık verdi." Bana suç atıyor bir de yalı kazığı! Madem içinde fesatlık yok sen niye yanında taşıyorsun o flaşı merkez bankasının anahtarı gibi!?"

 

Ayaz karşısındaki kızın çıkışı ile okların yine kendine döndüğünü fark edince kendini savunmak adına,temkinli bir iki adımda Mehmet'in yanına yanaşarak sözlerine devam etti.

 

"Mehmet amca Sahra'ya söyler misin onu ilgilendirmez neden yanımda taşıdığım!"

 

"Ulan kendin neden söylemiyorsun da beni aracı ediyorsun? Siz akıllanmayacak mısınız oğlum? Nedir bu ailebin ikinizden çektiği? Yeter artık be! Sövüyorum akıllanmıyorsunuz! Konuşuyorum akıllanmıyorsunuz!Nezarete atıyorum yine akıllanmıyorsunuz! Siz ikinizin derdi ne? Ne istiyorsunuz oğlum siz lan? Evlenip çoluk çocuğa karışacak yaştasınız hala işiniz gücünüz vur patladın çal oynasın!"

 

Mehmet'in sözleri ile Ayaz ve Sahra başlarını mahçupça eğerken Araz'ın gözleri intikam hırsıyla parlayınca alel acele Mehmet'e yanaşıp onu kendine çekerek sıkıca sarıldı.

 

"Hay ağzını öpeyim kardeşim! Akıl akıldan üstündür diye boşa dememişler!"

 

Mehmet kendisini sertçe kucaklayan adamın kollarından güçlükle çıkarsk yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Lan doğru konuş! Ağzımı öpmekte nesi puşt!"

 

Mehmet'in çıkışı ile Araz kçük bir kahkaha atarak elini onun omzuna dolayıp sinsice sırıttı.

 

"O lafın gelişi kardeşim. Sen şimdi söyleyeceğim şeyi dikkatle dinle. " Mehmet çatılan kaşları ile yanındaki adamı izlerken diğerleri de Araz'ın öfkesinin ne olupta saman alevi gibi söndüğünü merak ediyordu. "Allahın emiri peygamber efendimizin kavli ile kızın Sahra'yı oğluma istiyorum! Biz kendi kendimizi yiyip bitireceğimize bu iki deli bir birini yesin bitirsin!"

 

"Saçmalama Araz!"

 

Mehmet'in kükreyişinin ardından Selçuk'un itiraz nidası da yükseldi.

 

"Olmaz öyle şey!"

 

Bakışlar Ayaz ve Selçuk arasında gidip gelirken zayıf bir itiraz sesi daha yükseldi.

 

"Olmaz efendim. Sahra hanımla bir birimizi tanımamız için iki gün süre verdi Mehmet baba!"

 

Mehmet düşünceli bir şekilde üç adamı süzerken Sahra'nın tepkisiz kalışı da gözünden kaçmamıştı.

 

Selçuk bir adımda Sahra'nın yanındaki adamın dibinde biterken rlini omzuna atıp sertçe sıktı.

 

"Hayırdır koçum baba derken!? Senin karşında koskoca Emniyet amiri var! Doğru konuş çeneni kırarım senin! İki gün süre vermiş miş! Sen kim oluyorsun da iki gün süre verecek hırtt!"

 

Sahra,Selçuk'un adamın üzerindr kurmaya çalıştığı baskının farkındalığı ve Uğur'un vereceği tepkinin merakı ile sessizliğini korurken bir gözüde babası ve Araz amcasının hararetli konuşmasındaydı. Bakışları kısa bir an Ayaz'ı bulurken onun başını olumsuz anlamda sallaması ile annesi ve diğerlerine çevirdi. Onlarda da durum farklı gözükmüyordu. Yanından gelen cılız ve titrek sesle bakışları tekrar Selçuk ve Uğur ikilisine döndü.

 

"Ne dedim ki şimdi efendim? Sahra hanımla bir ilişkiye başlama kararı aldık ve ben bu ilişkinin gidişatından umutlu olduğum için Mehmet beye baba dedim."

 

Adamın sözleri ile üzerinde bıraktığı etkiden tırsak bir yapıya sahip olduğunu anlayan Selçuk gözünü biraz daha korkutmak adına yakasından tutarak sertçe silkti.

 

"O içinde yeşeren umutla birlikte ciğerini sökerim lan senin!? O kız benim sözlüm sayılır! Uzak duracaksın!"

 

Adam tırsmış bir şekilde yakasını Selçuk'un elinden kurtararak söylendi.

 

"Sözlüsü sayılıyorsunuz demek."

 

"Yok öyle bir şey!"

 

Uğur'un Selçuk'a sorduğu yanıta Sahra öfkeyle cevap verince adamın bakışları ona dönmüştü.

 

"O zaman iki gün sonra ben direk istemeye geliyim sizi annemle birlikte Sahra hanım."

 

"Kimi istiyoesun sen lan ana kuzusu! Benim kafamın tasını attırma seni izinli çıktığın o mezara geri koyarım! Canına susadıysan gel bakalım!"

 

Sahra ikili aradına girerek tehditkar bakışlarını Selçuktan çekmeden Uğur'a cevap verdi.

 

"Siz bu deli adama aldırmayın Uğur bey! Gelebilirsiniz iki gün sonra!"

 

Sahra'nın cevabı ile adamın gözleri hevesle parlarken tekrar konuşmaya başladı.

 

"Eee gelelim o zaman."

 

Selçuk adamın sözleri ile sertçe öksürerek tehtidkar bir şekilde adama bakıp dişlerini sıkarak homurdandı.

 

"Azrailine gel bakalım!"

 

Selçuk'un sözleri ile adamın gözleri korkuyla büyürken Sahra'ya dönerek ürkekçe konuştu.

 

"Siz aranızdaki sorunu halletseniz de biz sonra mı gelsek acaba? Selçuk bey pek bi öfkeli bakıyorda."

 

Sahra yanındaki adamı hırsla kenara iterek Selçuk'a meydan okurcasına baktı.

 

"Çek o tehtitkar bakışlarını adamın üzerinden fena olacak!"

 

Selçuk imalı bir şekilde sırıtarak yanındaki adamın omzuna kolunu dolayarak sertçe kendine çekip kolunu var gücüyle sıktı.

 

"Ne tehtitkarı canım? Biz öyle anlaşıyoruz Uğur bey kardeşimle. İstiyorsa gitsin tabiki seni istemeye." Bakışlarını Uğur'a çevirerek dişlerinin arasından tısladı. " Git sen güzel kardrşim git. Ama başına neler gelir bilemem."

 

"Eee o zaman gelelim biz Sah..."

 

Sahra,Selçuk'a öldürücü bakışlar atarken yanındaki adamın korkudan sürekli karasız tavırları ve cevapları ile hırsla ona dönerek yüzünü buruşturup çemkirdi.

 

"Hadi oradan be ödlek! Bana senin gibi koca lazım değil tabansız herif!"

 

Uğur yediği fırça ve Sahra'nın öfkesi ile sertçe yutkunurken Selçuk adamın yüzünün aldığı şekille kıkırdayarak konuştu.

 

" İşte benim karım olacak kadın!" Sahra'nın yanına doğru ilerlerken Sahra ona umursamaz bakışlar atarak öfkeyle çıkıştı.

 

"Konuştu,benimde sesini bile duymaya tahammülümün kalmadığı adam!" Selçuk kendisine inatla ters davranan kızla konuşmak için tekrar ağzını açmıştı ki Sahra onu göğsünden sertçe iterek Ayaz'a doğru ilerledi.

 

"Beni istemedi ama sizi de istemiyor Sahra hanım!"

 

Selçuk giden kızdan bakışlarını çekerek yanındaki adama çevirmiştiki onun yüzündeki alaylı sırıtışı görmesi ile yakalarına yapışarak havaya doğru kaldırdı.

 

"Bizim ilişkimizi yorumlamak sana mı kaldı lan!?"

 

"İndir beni aşağı Selçuk bey! Ben devlete zimmetli bir memurum! Bana zarar verirseniz başınız belaya girer! Beni hemen indirmezsseniz mahfederim sizi!"

 

Kayra ve Tuğra,Selçuk'un silkelediği adamı görünce soluğu yanlarında almışlardı. Adamın sözlerini duyunca ikili kahkalarını güçlükle bastırırken Tuğra kendini toparlamaya çalışarak Selçuk'un kolundan tutarak konuştu.

 

"Tutma küçük enişteyi,salıver gitsin enişte!"

 

Tuğra'nın sözleri ile Kayra sert bir ifadeyle adama bakarak tısladı.

 

"Bırak enişte! Bakalım nasıl mahfedecekmiş seni bu lavuk! ? Bir de biz alalım ifadesini sözlü bir kıza nasıl asılınıyormuş!?" Selçuk'un iki yanında beliren en az onun kadar uzun ve iri olan iki gence korkuyla bakan adam Kayra'nın sözleri ile sertçe yutkundu. "Ablamı sahipsiz sandı galiba puşt!"

 

İki kardeşin kendine olan desteği ile Selçuk yakalarından tuttuğu adama imalı bir gülüş atarken onu yere yavaşça bırakıp, gömleğinin yakalarını gereksiz bir titizlikle düzelterek yanındaki gençlere döndü.

 

"Bana ihtiyacınız var mı gençler?"

 

Tuğra başını iki yana sallayarak bakışları ile Sahra ve Ayaz'ı işaret etti.

 

"Bizim ihtiyacımız yok ama sen biraz daha gecikirsen ablam hiç birimizin,bir birimize ihtiyaç duyamayacağı bir yola girecek!"

 

Tuğra'nın sözleri ile Selçuk bakışlarını Sahra'nın bulunduğu yöne doğru çevirince Ayaz denen çocukla ikisinin Mehmet amir ve Ayaz'ın babası olduğunu öğrendiği adama doğru ilerlediklerin gördü. İkiliye doğru hızla ilerlerken Kayra ve Tuğra'nın adamı sert bir dille dışarı doğru sürüklemelerine de son anda şahit olmuştu.

 

Sahra ve Ayaz babalarının karşısına geçerek mahçup olmaya çalıştıkları bir yüz ifadesi ile konuştular.

 

"Eğer siz de uygun görürseniz biz Sahra ile konuşup anlaştık ve bir birimize uygun olduğumuza karar verdik!"

 

Ortamda büyük bir sessizlik oluşurken Selçuk'un duydukları ile ayaklarına sanki beton dökülmüş gibi hareket edemiyordu.

 

"Saçamalamayın ne evlenmesi!? İkiniz de bir birinize kardeşten farklı duygular beslemiyorsunuz olacak iş mi şimdi bu!?"

 

Karısının çıkışı ile Mehmet karşılarında kendilerini zileyen adamdan da bir çıkış beklesede bir türlü o çıkış gelmek bilmiyordu.

 

"Herkes aşık olarak evlenecek diye bir kaide yok ya Azra teyze."

 

Ayaz'ın sözleri ile Azra kızını nir hamle de yanına çekerek sertçe çemkirdi.

 

"Daha bir kaç saat öncesine kadar başka bir adama aşık olduğunu söylüyordun! Ne saçmalıyorsun sen Allah aşkına! Sahra bu güne kadar hiç birinize el kaldırmadım aklını bir an önce başına toplamazsan yemin ediyorum saçını başını yolup eline veririm senin!"

 

Annesinin sözlerinden sonra bakışlarını yant taraflarında kendilerini dikkatle izleyen yumruklarını sıkmış adama çevirerek cevap verdi Sahra.

 

"Bazen her istediğimiz olmuyor malesef anne. Ne derdi Emine ninem; Senin istediğin seni istemez,seni isteyeni de sen istemezsin!" Selçuk'un kendisine doğru hareketlendiğini görünce sözlerine hızla devam etti. " Ben de Emine ninemin dediği gibi yapacağım. Kadere üç buçuk! Şansımı deneyip mantık evliliği yapmak istiyorum!" Sözlerinden sonra Selçuk'un adımları bir kez daha olduğu yerde kalmasına neden olurken Sahra onun canını yakmak istercesine sözlerine devam etti. " Ayaz'la zaten uyumlu bir ikiliyiz! Belki zamanla aşkı da yakalarız kim bilir!"

 

Sahra'nın sözleri ile Selçuk ne yapacağını bilemezken,şok olan sadece Azra değildi. Etrafındaki herkes ikiliye şok olmuş bir şekilde bakıyordu. Dilşah bir şeyler söyleme gereği duyarak yaşadığı şoku bir kenara bırakarak temkinle konuştu.

 

"Sahracığım! Kızım bak bu işler öyle olmaz! Sakın seni istemediği mi falan düşünme bilirsin seni çok severim. Ayaz la arandaki uyumun hepimiz farkındayız ama evlilik için gerekli uyum sizin bahsettiğiniz gibi bir uyum değil çocuğum!" Kadın telaşlı bakışlarını bu defa Ayaz'a çevirerek uyarırcasına sözlerine devam etti. " Ayaz! Anneciğim sizin uyumunuz iki takın arkadaşın bir birine olan uyumuyla eş değer. Evlilik, sizin çevirdiğiniz oyunlarda bir birinizi desteklediğiniz şekilde olmuyor! Baban ortaya böyle saçma bir şey attı diye siz neden kabulleniyorsunuz bu durumu!?"

 

Ayaz annesinin sözlerine karşılık yanına yaklaşıp ellerini avuçları aradına alarak küçük öpücükler bırakıp muzipçe göz kırptı.

 

"Sen hiç merak etme Sultanım biz Sahra ile evliliğinde hakkından geliriz evelAllah! Sahra iyi,güzel kafa dengi bir kız. Sende hep kızın gibi gördün onu biz mutlu oluruz inanıyorum ben. Hem babam da böyle uygun görmüş bize laf düşmez!" Bakışlarını Selçuk'a çevirerek sinsice sırıttı. "Büyük sözü dinlemek lazım. Ana baba sözü dinlemezseniz sonra halimiz itten beter olur diyen sen değil miydin hem!"

 

Oğlunun kabullenişi ile Dilşah telaşla tekrar komuştu. " Büyük sözü dinleyin tabi ama hayat sizin hayatınız oğlum. Hem eminim baban da ciddi değil di sözlerin de! Bir anlık kızgınlıkla öyle söyledi." Bakışlarını Araz'a dikerek çabuk bir şeyler yap dercesine bakınca Araz omuzlarını silkerek karşılık verdi karısına.

 

"Yooo! Gayette ciddiydim!"

 

"Saçmalama Araz!"

 

Karısının dişlerini sıkarak kendisine öfkeyle çemkirmesi ike Araz sözlerine devam etti.

 

"Vallahi ben fikrimi söyledim! Çocuklarda niyetini açıkladı onayı da Mehmet'e kaldı! Beni artık ritüeller ilgilendirir."

 

Herkes bir anda gelişen olayla şaşkınca bir birine bakıp fısıldaşırken Selçuk ve diğer beşli Mehmetten çıkacak kararı bekliyordu. Mehmet'in bakışları kısa bir an Selçuk'u buldu hala ondan bir hamle bekliyordu ama anlaşılan o ki o ya ona olan saygısından susuyordu,ya da böyle bir ortamda Sahra'yı daha zor bir duruma sokmak istemiyordu. Bu günkü yanlış anlaşılmanın gerçeğini Tolga'dan öğrenmese bir kalemde silerdi karşısındaki adamı ama suçsuzdu çocuk. Kızına olan bakışlarından da belliki bir şeylerinde farkına varmıştı. Alacağı karar hem kadınları sakinleştirmeli hem de Selçuk'a bir fırsat sunmalıydı.Biraz düşündükten sonra ciddiyetini takınarak Araz'a döndü ve gülümseyerek karşılık verdi.

 

"Öncelikle burası bunları konuşmanın ne yeri ne zamanı. Çocukların düğününü yeterince rezil ettik. "

 

Bakışlarını Selçuk'a çevirerek konuşmasına devam etti.

 

"Sahra ve Ayaz şimdiye kadar böyle bir niyetle çıkmadılar karşımıza. Hep kardeş gibi oldular, bir kardeşe yaklaşılması gerektiği gibi yaklaştılar bir birlerine."

 

Bakışları hala Selçuk'un üzerindeyken ona bir şeyleri anlatmak istercesineydi kullandığı sözler. Onun içine şüphe düşürmeden,içinde filizlenmeye başlayan sevda dallarını kırmadan lafı gediğine oturtmak niyetindeydi. Amacı biraz da dürtmekti aslında. Acele etmezsen olacaklara katlanırsın uyarısıydı. Her sözüyle Selçuk'un umudu biraz daha kırılırken olayın tazeliğine,şaşkınlığına verdi durumunu. Biraz sakinleşip düşündükten sonra elbet o da anlayacaktı sözlerinin altında yatan manayı ve yapmak istediği şeyi. Bakışlarını tekrar Araz'a çevirerek sözlerine devam etti.

 

"Madem mantık evliliği yapmayı düşünüyorlar,iki üç hafta bir de bu düşünceyle tartsınlar bir birlerini. Fikirleri yine değişmezse buyrun gelin kapım açık kardeşim."

 

Sözlerinden sonra bakışları tekrar Selçuk'u bulurken onun kendisine anlam veremeyerek bakmasıyla sinsice gülümsedi. Kızının sevdiği adam diye tolerans gösterdiyse de,zamanında hepsinin geçtiği o zorlu sınavlardan hafız efendi de geçecekti. Onu yormadan olur vereceğini düşündüyse çok yanılmıştı doğrusu. Sevda bir sırat köprüsüydü ve o kıldan ince kılıçtan keskin köprüden karşıya geçmek her yiğidin harcı değildi. Selçuk'u beğenmiş kızına layık görmüş olabilirdi ama bu işin kız babası olma tarafı bambaşkaydı. Kız babası olan tarafı daha ağır basıyorduki yaptıkları ve yapacakları şeyler daha çok keyiflenmesine neden oluyordu. Kayra ve Tuğra ile bu konuda muhteşem bir ekip oluyorlardı. Önce topu onlara atıyor son vuruşu kendi yapıyordu. Oğullarının ortada olmadığını fark eden Mehmet verdiği görevi yerine getirmek için ortadan kaybolduklarını anlayınca gururla kasıldı. Tıpkı kendi gençliği gibi saman altından su yürütüyordu iki eşşek sıpasıda. Bu gün onların katkısı büyüktü doğrusu. Nikah memerunu ayarlamasalardı Selçuk daha çok beklerdi kızına açılmayı. Kendi kendini ve oğullarını takdir eden düşüncelerinden Araz'ın sesiyle sıyrıldı.

 

"Haklısın kardeşim. O zaman düğün kaldığı yerden devam etsin." Sahnede ki orkestraya dönerek seslendi." Evlat! Çal bakalım sende bir şeyler! Damat dediğin otururmu!?"

 

Araz'ın sözleri ile orkestradaki genç başını sallarken Ali ortamı yumuşatmak adına el işareti yaparak çocuğu durdurdu.

 

"Oğlum evleniyor lan! Bu gün çalıp söylemeyeceğim de ne zaman söyleyeceğim!" Biraz önceki olayın şaşkınlığını üzerinden atamayıp hala onları zileyen Emir'e dönerek yüksek sesle bağırdı.

 

"Hadi bakalım evlat! Geleneği bozmayalım." Bakışları diğer gençlerin üzerinde tek tek gezdikten sonra bu defa da onlara seslendi. "Süzülmeye mi geldiniz lan buraya! Adetimizi ben mi öğreteceğim size! Hepiniz sahneye!"

 

Babasının sözleri ile Emir karısını çekiştirerek masaya doğru adeta sürükledi.

 

"Şu adeti yerine getirelim daha bir şey çıkmadan gideceğiz buradan! Bu nasıl düğün,nasıl evlilik hiç bir şey anlamadım! Hepsi olay çıkartmak için özellikle bu günü beklemişler sanki!"

 

Zeynep masaya karga tulumba otururken Emir'in sözleri ile suratını asarak homurdandı.

 

"Hayaller ve hayatlar dedikleri bu olsa gerek! Seninle normal bir düğün bile yapmayı beceremiyoruz bakalım evliliği nasıl becereceğiz!"

 

Masanın üzerindeki sudan bir uudum alarak kuruyan boğazını ıslatırken Zeynep'in sözlerine şaşkınca cevap verdi.

 

"Ha suç benim oldu yani şimdi öyle mi!? Ben mi dedim benden habersiz düğün yapın diye!? Ben çok mu memnunum sanki ömrümün en özel gününü başkalarının plan ve programı üzerine yaşamaktan!"

 

Zeynep masadan aldığı peçete ile burnunu silerken hırsla söylendi.

 

"Beğenmiyorsan kapı orada!"

 

Eliyle bir taraftan da kapıyı işaret ederken Emir ters bakışları ile dişlerinin arasından tısladı.

 

"Ne kapısı ne!? Beğensekte beğenmesekte oldu bitti artık! Bir kerede karşılık verme! Ama yok ne yapsam da Emir'i çıldırtsam diye illaki bir şeyler bulur yeni Zeynep!" İşaret parmağını kaldırarak uyarırcasına salladı. "Ayrıca ne demeye burnunu falan siliyorsun sen!? Bak Zeynep hasta olacağım falan deme,geceye hasret bitecek ona göre güzelim!" Çapkınca göz kırparak Zeynep'in bir şey söylemesine müsade etmeden sahneye doğru hızla ilerledi.

 

Sahnenin ortasına gelince bakışlarını babadına çevirmiştiki birden etrafında beliren arkadaşları ile asık olan yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi.

 

Mehmet,Kayra,Tuğra,Kaan,Doğan,Kerim,Ayaz,Barlas,Koray,Eren,Gökhan,Harun ve Max!

 

Max si görünce şaşkınca yanına yaklaşıp konuştu.

 

"Lan oğlum emin misin becere bilecek misin sen bu işi?" diyerek endişeyle bakınca Max sırıtıp muzipçe göz kırptı.

 

"Pilavdan dönenin kepçesi kırılsın kayinço! O kadar ders aldim. Bak nasil döktürüyor ben şimdi."

 

Emir karşısındaki adama şaşkınca bakarken gruba sonrasan dahil olan Tolga'ya biraz daha şaşırırken arkasından sahneye çıkan Selçuk la şaşkınlığı üst düzeye ulaşmıştı.

 

"Lan Selçuk! Sen ne ayaksın oğlum!? Sen demi oynayacaksın!?"

 

Arkadaşının sorusu ile Selçuk ellerini iki yana açarak başını hafifçe eğerek karşılık verdi.

 

"Kardeşimin düğününde ben otururmuyım komutanım! Oyna bakalım da alem damat görsün! Şanımız sadece dağlarda kalmasın değil mi!"

 

Selçuk'un sözleri ile Emir küçük bir kahkaha atarak fısıldadı.

 

"Eyvallah kardeşim!"

 

Ortamı saran sazın tınısı ile herkes yerini alırken göğüste birleşen kollarla oynamaya başladılar.

 

Bahçe duvarından aştım : Temsili erkeklerin oyunu izlemeden geçmeyin!!!

 

Oyun sona erip Emir yerine geçerken masadan aldığı peçete ile terini siliyordu ki Zeynep'in yerinde olmadığını fark ederek telaşla bakışlarını etrafında gezdirdi.

 

Bir an da Zeynep'in ortadan kaybolması ile içine bir kurt düşerken sahneye çıkamadan önce söyledikleri aklına gelince kendi kendine bir küfür savurdu.

 

"Ne vardı sanki dilini tutsaydın! Ya korkup kaçtıysa kız! Aklına sıçayım senin Emir!" Bakışları ileride kendisi gibi etrafına bakınan Selçuk ile buluşunca hızlı adımlarla onun yanında buldu kendini.

 

"Zeynep'i gördün mü kardeşim! Ortalarda yok!" Bakışlarını tekrar edişeyle etrafta gezdirerek sıkıntıyla elini saçlarından geçirip çaresizce Selçuk'a bakıp fısıldadı." Kaçmış olmasın lan!?"

 

"Saçmalamayın komutanım nereye kaçacak!? Tabi sizde gelin kaçırma gibi bir adet yoksa." Emir'in anlamsız bakışlarına karşılık kirli sakallı yüzünü sıvazlayıp şüpheyle bakışlarını kıstı. " Sahra ve diğer kızların da ortada olmaması beni şüpheye düşürdü açıkçası."

 

Selçuk'un sözleri ile Emir'in bakışları da şüpheyle kısılırken ortamdaki herkes kendi halindeydi. Tabi kendilerine doğru gelen erkek topluluğu dışında.

 

Yanlarına ilk yaklaşan Tolga olurken yerinde duramaz bir şekilde sabırsızca konuştu.

 

"Afra'yı gördünüz mü lan!?"

 

Selçuk ilk defa duyduğu isimle karşısındaki adama çattığı kaşlarının altından dudaklarını bükerek tepki verdi. Sahra ile arasına sebepsiz bir gerilim sokmuş ve işlerin bu noktaya gelmesine vesile olmuştu o yüzden karşısındaki adamı bir kaşık suda boğmak istiyordu.

 

"Afra!?"

 

Emir'in sorusu ile Tolga sabırsızca konuştu.

 

"Giray Eyiboğlunun kızı Afra işte kardeşim!"

 

Tolga'nın cevabı ile arkadan gelen sert ses tonu ile Tolga' nın bakışları kısalmış,Emir'in ise yüzüne sinsi bir gülümseme yayılmıştı.

 

"Birileri ablamı mı araştırıyor yoksa ben mi yanlış duydum!?"

 

Tolga gözlerini devirerek arkasındaki sesin sahibine doğru dönerken sahnenin birden açılan bütün ışıkları ve çalmaya başlayan değişik bir müzik tınısı ile hepsinin bakışı merakla o yöne döndü.

 

Zeynep'in giydiği Hint kıyafeti ve elindeki küçük çalgıyı görünce Emir şaşkınca karısını izlemeye koyuldu. İçünden bir ses annelerinin babalarından intikam almak için sergiledikleri o cürretkar dansa benzer bir dansla karşılaşmamak için korkuyla dua ederken bir tarafta anormal bir hareketi ile bas sahneyi at omzuna götür karını buradan diyordu. İkinci sese uyarak temkinli bir şekilde sahneyi izlerken Tuğra'nın sesindeki eğlenen tınıyla ile bakışları o yöne döndü.

 

"Tarih tekerrürmü ediyor,yoksa ben abartıyor muyum?" Bakışlarını Kayra ve eniştelerine çevirerek alayla konuştu. " İstetmisiniz şim sizin hatunlarda sahneye bir bir dökülsün. "

 

Tuğra sözünü bitirir bitirmez yavaş bir müzik tınısı ile Derya sahneye çıkınca herkes şaşkınca Tuğra'ya baktı.

 

" Ne bakıyorsunuz öyle be! Vallahi bu defa haberim yok hiç bir şeyden!"

 

"Ulan Tuğra senin o uğursuz ağzını dağıtırım it!" Kayra kardeşine ters ters bakıp homurdanarak sahneye doğru bir hamle yaptı. "Başlarım onun intikamına,öfkesine falan! Korkuluk gibi burada dikilip o saçma oyunlara müsade edecek değilim!" Diğerleri Emir,Kayra'nın haline gülerken sahneye çıkan Meyra ile Doğan panikle kükredi.

 

"Yok artık! Lan hamile hamile ne dansı!"

 

Emir ,Kayra ve Doğan'ın tepkileri ile kendiside sakin olmaya çalışırken bir taraftan da onları yatıştırmaya çalıştı.

 

"Sakin olmamız lazım abiciğim. Kıyafetlerine bakılırsa öyle absürt bir şey çıkmayacak gibi. Belliki onlarda kendi aralarında bir dans karografisi yapacaklar." Bakışlarını tekrar sahneye çevirerek şüpheyle kıstı. "Ama tabi güvende olmaz! Her şeye karşı hazırlıklı olalım. O kıyafetlerin altından bir şey çıkar dans niyetini şaşarsa anında sahneyi basıyoruz beyler. Düğün günüm unutulmayacak anılarla yıllarca konuşulacak belliki,bunun üzerine bir de kızların intikamı yüzünden rezilliğimiz eklensin istemiyorum! Dediğim gibi ters bir durumda sahneyi basıp kızları indiriyoruz.

 

Kayra ve Doğan bir birine ne yapacağız dercesine bakarken Emir'in sözleri ile düğününde daha fazla olay çıkartmamak adına beklemeye karar verdiler. O esnada Zeynep,Emir'le gözlerini birleştirip eliyle küçük bir selam verirken diğer kızların da sahneye çıkması ile dans gösterisi yavaş yavaş görsel bir şekilde ilerlemeye başlamıştı.

 

Emir karısının üzerindeki kıyafetler ve güzelliği karşısında büyülenmişcesine gözlerini ondan alamazken Zeynep te bakışlarını kocasının gözlerinden çekmeden müziğin ritmine göre dans ediyordu. İlk gece kocasına özel bir dans yapmak istesede ona olan kızgınlığı hala devam ediyordu ve yaptıkları plana uymak zorunda olduğu için arkadaşları ile olaylı düğün gecesine renk katmak istemişti. Kocasının bakışlarındaki beğeniden anladığı kadarıyla geceye sadece renk katmakla kalmamıştı. Onun sabırsızlığı bakışlarından bile belliyken yüzü ne yayılan gülümsemeye engel olamadı.

 

Herkes tetikte beklenmedik bir harekete karşılık müdehale etmeyi beklerken Selçuk bakışlarını mümkün olduğunca sahneye çevirmiyordy. Fakat Sahra'yı göre bilme umudu ile ara sıra kaçamak bakışlarla da kontrol ediyordu. Bu bakışlardan birinde gözleri aradığı kişiyi bulup bakışları kesişince,onu beğeniyle süzdü. Üzerindeki elbisenin rengi,işlemeleri her şeyiyle bir bütün olmuştu sanki. Sahra'nın yüzünde beliren kocaman gülümseme bakışlarının her zaman içini titrettiği gamzelerine kayması ile yine dilinden dökülen beğeni sözcüklerine engel olamadı.

 

"SubhanAllah!" Derin bir iç çekerken hayranlıkla fısıldadı. "Ruhumu gömdüğüm yer belli!" Sahra'nın uzun saçlarını savurarak kendi etrafında dönmesi ile tekrar fısıldadı. "Elhamdülillah!"

 

Selçuk'un hayranlıkla sahnedeki kızı izlemesini Gökhan ve Harun alayla izlerken Harun arkadaşını dürterek söylendi.

 

"Lan,Selçuk komutanın annesi diğer kadınlarla konuşurken duydum erkek anneleri böyle yerlere oğullarına kız bakmak amaçlı gelirmiş genelde."

 

Arkadaşının sözleri ile Gökhan yüzünü buruşturarak umutsuzca fısıldadı.

 

"O zaman biz umutsuz vakayız desene."

 

Harun arkadaşının sözlerini bir süre anlamaya çalışmak için düşündü daha sonra anlam veremeyince fısıldadı.

 

"Niye lan? Niye umutsuz vakaymışız?" Yanındaki arkadaşını baştan aşağı süzerek alayla sözlerine devam etti. " Gerçi senin şu tipine bakınca kendini umutsuz vaka olarak görmeni anlıyorum ama kendi adına konuş koçum."

 

Sözlerini bitirip gömleğinin yakalarını yüzündeki çapkın sırıtışla düzelten arkadaşının ensesine sertçe vurarak konuştu Gökhan.

 

"Tipine sıçarım senin Harun! Zannedersin Kıvanç Tatlıtuğ şerefsiz!" Harun'un kendisine ters ters bakması ile sözlerine devam etti. " Lan gerizekalı ben,bize kız bakacak bir annemiz bile yok demek istedim,umutsuz vakayız derken! Ayrıca senin şu tipine bakan kız çıkarsa beni havada karada kaparlar hayvan!" Gökhan elini havalı bir şekilde saçlarından geçirirken Harun onun bu hareketi ile kıkırdayarak onu tekrar dürttü.

 

"Birini buldum lan."

 

Harun'un sözleri ile Gökhan'ın kaşları çatılırken bakışlarıda şüpheyle kısıldı.

 

"Ne ara buldun oğlum? Bak Harun bu aile içi bir düğün töreni buradaki kızların çoğu Emir komutanın kardeşi gibi. Başımıza iş açacak bir bok yeme öldürürüm seni it!"

 

Harun kaşlarını olumsuz anlamda kaldırıp sırıtarak sözlerine devam etti.

 

"Öyle değil lan. Buradan bize ekmek çıkmayacağını bende biliyorum heralde gerizekalı! Bize kız bakacak bir anne buldum kendimize!"

 

"Neee!" Gökhan başını sağa sola sallayarak yanındaki arkadaşına sıktığı dişlerinin arasından tısladı. "Beyinsiz misin lan sen!? Şu yaştan sonra ne annesi salak! Yemin ediyorum iki dakika rahat duracağın yok! Sürekli başımızı belaya sokacak bir şeyler buluyorsun! Kim o kadın? Ne ara buldun? Ne ara konuştun lan!? "

 

Selçuk ve Emir yanlarında didişen adamları şüpheyle izlerken yüksek sesten dolayı ne konuştuklarını anlayamıyorlardı. Harun kendilerini,sahneden gözlerini alabildikleri her an izleyen ikiliyr dönerek şirince sırıttı. Onların bakışlarının tekrar sahneye dönmedi ile Gökhan'a dönerek öfkeylr karşılık verdi.

 

"Kocasını başka bir kadınla basmış kadınlar gibi ortalığı velveleye verme öküz! Kendimize anne olarak seçtiğim kadın Emir'in amcası Mehmet amirin akrabası. İsmi Yasemin! Bir görsen elinden ne uçan ne kaçan kurtuluyor! " Yanındaki adamın karşısına geçerek kaldıtdığı işaret parmağı ile göğsünü dürttü. " Seni bilmem ama bu bekarlık benim canıma yetti! Her Allah'ın günü yatarken,kalkınca sen ve Sait'i görmekten gına geldi artık lan! Bende bir yuvam olsun istiyorum! Çok şey mi istiyorum Gökhan!" Karşıdındaki adamın yüzü sözlerinden sonra buruşurken Harun umursamaz bir şekilde omuzlarını silkti.

 

"Hem Emir komutanın annesi ve Selçuk komutanın annesi de Yasemin denen kadınla bizim adımıza konuştular. Hele bir de Mehmet amirin eşi var onu da tanıdıktan sonra dedim ki tamam oğlum Harun senin geleceğin emin ellerde. Azra teyze,Yasemin ablaya bir gelin kriterleri sıraladı ki aklın hayalin durur. Gerçi Azra teyzenin verdiği kriterlerden eonra Yasemin ablanın söylediği sözü pek anlamadım ama olsun. Biraz ağzı bozuk kadın ama,delisi dışına olan insandan zarar gelmez demiş atalar."

 

Harun'un son sözleri ile Gökhan şüpheyle baktı arkadaşına.

 

"Ne dedi lan cici annen?"

 

Harun kısa bir an konuştuklarını düşünüp Yasemin'in sözlerini hatıtlamaya çalıştı ve hatırladığı sözlerle yüzü aydınlanınca sırıtarak konuştu.

 

"Eceli gelen fare,kedi taşşağı kaşırmış dedi!"

 

Gökhan işittiği sözle kıkırdayarak arkadaşının omzuna kolunu atıp onu kendine doğru biraz yaklaştırarak konuştu.

 

"Deliyle etme pazar,sonunda siktir yazar! Sen otur birde şimdi bu ata sözünü düşün kardeşim. Kendine bir ders çıkarırsın belki." Gökhan'ın sözleri ile Harun omzundaki arkadaşının elini hırsla ittirdiği esnada kesilen müzikle bakışları sahneye çevrildi.

 

Kızların biten dansının ardından erkekler toplu bir şekilde sohbete dalmışken Emir'in aklı hala yanına gelmeyen karısındaydı. Onun bu sabırsız hali ile Ayaz alayla konuştu.

 

"Hayırdır kardeşim gerdek gecesi damadı bekleyen gelin gibi gözün yollarda bakıyorum da."

 

Ayaz'ın sözleri ile Selçuk yüzünü buruştururken Emir sıkıntılı bir şekilde cevap verdi.

 

"Zeynep hala gelmedi ya bir aksilik çıkacak da onu tekrar kaybedeceğim diye korkuyorum."

 

Emir'in sözleri erkekler aradında gülüşmeye neden olurken Harun aklına gelen ayrıntıyla merakla konuştu.

 

"Komutanım."

 

Emir'in ve diğerlerinin bakışlarının kendisine dönmesi ile sözlerine devam etti.

 

"Hani düğününüz size süpriz oldu ya,hiç bir şeyden haberiniz yoktu. Eee sizin bir eviniz de yoktur şimdi. Biz sizi nerede yumruklayacağız? Yani sizi gerdeğe sokmadan peşinizden bir adım ayrılmam haberiniz olsun. Elime fırsat geçmiş bir yumruk atayım verdiğiniz onca cezaya karşılık değil mi!?

 

Arkadaşının sözleri ile Emir düşünürken diğerleri de merakla sorunun cevabını bekliyordu. Gökhan ise Harun'un omzuna bir yumruk atarak homurdandı.

 

"Sanane lan milletin özelinden! Ulan Harun senin şu gevşek hallerin yüzünden şu düğünü başımıza bir iş gelmeden atlatırsak sadaka dağıtacağım şerefsizim!"

 

Harun sahte can acısı gösterisi ile oflayarak arkadaşına çıkıştı.

 

"Ne vuruyorsun iki de bir bozuk televizyona vurur gibi! Ev yoksa bizim evi tesis ederiz bir kaç gün diyecektim gerizekalı!"

 

Harun'un cevabı ile Gökhan dişlerini sıkarak homurdanırken Emir ikilinin arasındaki tartışmayı sonlandırmak için cevap verdi.

 

"Gerek yok kardeşim sağol düşündüğün için." Harun,Gökhan'a gördünmü bakışları atarken Emir sözlerine devam etti. " Bizimkiler böyle acil durumlarda bir araya gelip evmiş eşyaymış hepsini hallediyorlar. Benim için süpriz olsada babamlar ve annemler halletmiştir bir şekilde." Kayra evlenirken öyle yapmışlardı. Bizim içinde yapmışlardır bir şeyler.Gerçi yarın balayına çıkmayı düşünüyorum. Bir aylık kafa izni verdi sonuçta Devran albay." Sözlerinin sonunda bakışlarını kuzenlerin ve damatların üzerinde gezdirerek Mehmet'te sabitledi. "Evi bizim siteden mi ayarladılar kardeşim? Çocukların beni gerdeğe sokmak gibi bir hevesi var madrm içlerinde kalmasın. Adresimiz belli olsunki arkamdan korkup kaçtı demesinler."

 

Emir'in sorusu ile Mehmet sıkıntıyla başını kaşıyarak cevap verdi.

 

"Ev yok kardeşim."

 

Emir aldığı cevapla şaşkınca konuştu.

 

"Lan nasıl yok!? Nasıl olmaz oğlum!?"

 

Tuğra,Emir'in tepkisi ile gülme isteğini zar zor bastırarak cevap verdi.

 

"Yok işte abi. Her şeyi biz halledeceğiz de Emir bey sefasını mı sürecek dedi Ali amcamlar."

 

Arkadaşları Emir'in düştüğü duruma gülmemek için üstün bir çaba sarf ederken Emir elini kaldırarak şaşkınca Kayra'yı işaret etti.

 

"Bu piçin ayrıcalığı neydi o zaman!? Ohal ilan edip bir hafta içinde ev bark ayarlayıp,düğün dernek kurdular ya!"

 

Emir'in sitemi ile herkes tutmakta güçlük çektiği kahkahasını serbest bırakıtken Kayra cevap verdi.

 

"Ama abi şimdi seninle ben bir miyiz? Ben öğrenci adamım,sen devletin üst düzey askerisin. Benim ev düzmek gibi bir gelirim yok ama senin belli bir gelirin var. Eee her şeyi geçtim bir de üstüne, Zeynep ablamı üzdüğün için çekeceğin bir ceza var. Bunları düşünerek hazırlıklı olman lazımdı yani seninde."

 

Kayra'nın cevabı ile yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Yazıklar olsun lan! Siz demi sesinizi çıkartmadınız bu duruma! Ulan düğün gecem de evsiz kaldım evsiz!"

 

"Yaaa! Herkes bir ben değil işte Emir kardeş. Gelinlik,damatlık,düğün her şeyini hallettim. Ama kıymetimi bilmiyorsun. Haberim olsaydı evini de ayarlardım ama yoktu ne yapalım. Eee bunada şükret. Sende bu intikam hırsı olan aile varken bu gece Zeynep siz de kalabilirdin değil mi!?"

 

Tolga'nın sözleri ile Emir ona bakarak elini göğsüne koyarak karşılık verdi.

 

"Eyvallah kardeşim. Sen evlenirkrn bende senin için elimi taşın altına koyacağım sen hiç merak etme." Bakışlarını arkadaşlatı ve kuzenlerine çevirerek homurdandı." İnsan dostunu da düşmanını da tanımalıymış! Alacağınız olsun lan sizinde! Beni düşmanıma muhtaç ettiniz ya ben bunun hesabını sorarım sizden!"

 

"İşin aslı öyle değil Emir. Ulan eşlerimiz bir yandan aile büyükleri bir yandan toplu halde canımıza okudular. Yardım ve yataklık yapan kendini Emir'in yanında bulur gibisinden bir sürü tehtitle karşı karşıya kaldık. El mecbur atak uydurduk onlara."

 

Kerim'in açıklaması ile Emir ailelerinin ve kızların istediğini tehtit yolu ile yaptırma potansiyelini düşünerek başını çaresizce salladı.

 

"Sizde haklısınız be kardeşim. Neyse bu gece bir otel ayarlayacağız artık."

 

"Bak o işi hallettik işte." Doğan'ın sözleri ile Emir'in gözleri anidrn parlarken o sözlerine devam etti. " Elimizden ancak bu kadarı geldi. Ama ailelerin ve kızların haberi olmasın bu durumdan. Vallahi Meyra topuğumdan vurur beni."

 

Emir başını olumlu anlamda sallarken Ayaz araya girdi bu defa.

 

"Balayını da ben ayarladım kardeşim. Benlik bir sıkıntı yok nasıl olsa."

 

"Biraz önceki isteme olayından sonra bence senlikte büyük bir sıkıntı var demektir artık Ayaz bey! Hani baban ablama talip olduya! Hani benim ablamda Sahra'ya! Bu yaptığın şeyi burnundan getirmeden gözüne uyku girmez. Ben uyarayım da!" Kayra'nın konuşurken kullandığı mesafeli üslup ve sert tavırlar Ayaz'ın dikkatinden kaçmazken Selçuk'un sa dikkatini çekmişti. Karşısındaki adam isteme olayında fazla tepki göstermediği için niyetini tam olarak anlayamamıştı. O yüzden şimdilik gözlemleyecek sonra harekete geçecekti.

 

"Merak etme Kayra' cığım ablan bana sıkıntı çıkaramaz. Ben alırım onun gönlünü. O şeytansa bende tüyüyüm. Kendine dert etme sen böyle şeyleri. "

 

Kayra,Ayaz'a ters bakışlar atarken Selçuk,Ayaz'ın üzerindeki bakışlarını karşıdan yaklaşan kızla ona çevirdi. Üzerindeki diğer kızlarla aynı renk olan mor renkli elbiseyi tekrar giymiş her zamanki gibi yüzündeki kocaman gülümseme ile yanında Kayra'nın eşi ile bir şeyler konuşarak ilerliyordu. Çevresindeki adamları göz ucuyla süzdükten sonra Kayra'ya başıyla işaret vererek sessizce gruptan ayrıldı.

 

Kuytu bir köşede durarak arkasından gelen adamı bekledi.

 

Kayra'nın karşısına geçmesi ile konuşması bir oldu.

 

"Biz nikah memurunu saf dışı bırakalım derken Ayaz abi olaya nadıl dahil oldu anlamadım enişte."

 

Nikah memuru olayı babası ve ikizi ile Selçuk'un gözlerini mak için oynadıkları küçük bir oyun olsada karşısındaki adama bundan bahsetmek gibi bir niyeti yoktu. Uğur ilkokul arkadaşıydı ve zavallı çocuğu bu oyuna ikns etmesi çok zor olmuştu. Ablasının kendisini tanıyıp,eskiden kırdığı kolu aklına gelince aynı şeyleri yaşamaktan korkmuştu zavallı. Gerçi şansları yaver gitmişti ve ablası Uğur'u hatırlamamıştı. Oyunun işe yaradığını düşünerek Uğur'u daha fazla zora sokmak istememişlerdi fakat Araz amcası beklenmedik bir şekilde bombayı patlatmıştı. Ne olduğunu anlamamıştı ama vardı bir tuhaflık. Ayaz'ın ablasına o gözle bakmadığını adı gibi biliyordu.

 

"Bırak sen şimdi nikah memurunu falan. Benim ablanla acil konuşmam lazım."

 

Selçuk'un sözleri ile daldığı düşüncelerinden çıkan Kayra beklemeden cevap verdi.

 

"Numarası yok mu sende ara konuş enişte."

 

"Açmıyor telefonlarımı! Hatta engelledi bile!"

 

Kayra endişeyle karşısındaki adama bakarak dudaklarını dişleyip homurdandı.

 

"Umudunu kırmak gibi olmasında durum bu noktaya geldiyse işin çok zor. Hatta hiç umut yok."

 

Kayra'nın sözleri ike Selçuk sıkıntıyla burun kemerini sıkarak konuşmaya başladı.

 

"Bak seninle açık konuşacağım Kayra. Ablana karşı henüz bir şey hissetmiyorum."

 

Kayra dudaklarını alayla bükerek sen onu benim külahıma anlat bakışları atarken Selçuk sözlerine devam etti.

 

"Benim daha önce başımdan geçen evliliği ve nadıl sonuçlandığını biliyorsun. Bilmiyorum belki başıma aynı şeylerin gelmesinden kotktum,ya da başından bir evlilik gmiş bir adamı ablana yakıştıramadığım için hep uzak tutmaya çalıştım kendimden. Ama bir şey var geçte olsa farkına vardığım. Eğer bir gün evlenecek olursam Sahra kesinlikle evlenmek isteyeceğim kadın olurdu. Çünkü vazgeçmek onun kitabında yok!" Sakallı yüzünü sıvazlayarak nefesini sertçe buraktı. " En azından bu güne kadar öyleydi. Tolga'nın yaptığı o saçmalığa kadar. Tamam belki çok geç fark ettim ve belki söylediklerim sana klişe gelecek ama ben Sahra'yı istiyorum. Eğer ben bir evlilik yapacaksam o Sahra'dan başkası olamaz ve Sahra bir evlilik yapacaksa sevdiği adamla yapmalı."

 

Selçuk'unuzun konuşmasından sonra Kayra düşünceli bir şekilde başını sallayarak cevap verdi.

 

"Benden istediğin ne peki?"

 

"İlk olarak ablanı arayıp buraya çağırman. Onunla konuşup bu saçma kararından vazgeçirmek istiyorum."

 

Kayra bakışlarını şüpheyle kısarak karşısındaki adamın sözlerinin devamını beklesede gelmeyince merakla sordu.

 

"İlk olarak dediğine göre diğer isteklerin nedir ?"

 

Selçuk elini Kayra'ya doğru uzatarak kendinden emin bir şekilde cevap verdi.

 

"Aramızdaki saçma gerginliği bir tarafa bırakıp işbirliği yapmamız."

 

Kayra tek kaşını kaldırarak sıktığı dişlerinin aradından tısladı.

 

"İspiyonculuk diyorsun yani?"

 

Selçuk onun bu repkisine gülerek başını olumsuz anlamda iki yana salladı.

 

"Benim tarafımda olmanı istiyorum! Ablanın planlarını,ne yaptığını,ne söylediğini,kimle konuştuğunu bunları öğrenmek için seni aracı kılmak değil niyetim. Benim amacım senin ve Tuğra'nın desteğini arkamda hissetmek sadece. Zaten istesemde ablanın ne yaptığını,ne düşündüğünü,planının ne olduğunu siz bile öğrenemezssiniz. Sahra farklı,hemde çok farklı! Cehennem de yanacak ateşi,Cennette kevser suyunu arattıracak kadar farklı!"

 

Selçuk'un sözleri ile Kayra başını olumlu anlamda sallayarak elini uzatıp gülümseyrrek konuştu.

 

"Ablamı çok iyi tanımışsın!" Sıktığı eli bırakıp cebinden telefonunu çıkarırken sözlerine devam etti. "Bir an ispiyonculuk isteyeceksin diye endişelenmedim değil. Ama seninde tanımış olduğun gibi ablamın aklında kırk tilki dolaşırda kırkının kuyruğuda bir birine değmez. Tilkilerin bile bir birinden haberi yokken bizim ne düşündüğünü öğrenmemiz çok saçma olurdu." Sözlerini bitirip telefonu kulağına götürdüğü esnada Selçuk'ta dikkat kesilmişti.

 

"Derya."

 

.....

 

"Sahra ablamı da al orkestranın arkasındaki alana gel."

 

....

 

"Kızım ne emredeceğim sana! Bir kerede karşılık vermeden dediğimi yapsan ölür müsün!?"

 

Selçuk,Kayra'nın neden eşini aradığına anlam veremezken onların konuşma şekli ile gülmemek için dudaklarını bir birine bastırırken ilgisiz gibi davranmayı tercih ederek ayağının uçundaki küçük taşla oynamaya koyuldu.

 

"Beni de kendin gibi delirteceksin sonunda!"

 

....

 

"Heee süprizim var Derya! Sen seversin süprizleri!"

 

....

 

"Kızım beni delirtme Legolas kim?"

 

.....

 

"Ulan Orlando Bloom kim laaan!? Kim bunlar kim!"

 

Kayra karşı taraftan ablasının sözlerini ve arkasından patlattığı kahkasını duyunca öfkeyle homurdandı.

 

"Kapat! Allahın delileri! Ulan senden gelecek hayır Allahtan gelsin be!"

 

.....

 

"Gel sen gel! Gelde ben sana logo mu, puzzl mı, orlon mu naylon mu göstereceğim Derya!"

 

Selçuk sinirden kıpkırmızı olan genç adama yaklaşarak dudaklarında asılı kalan gülümseme ile fısıldadı.

 

"Gelecek mi ablan?"

 

"Gelmez olur mu!? Nikah memurunun bizim Uğur olduğunu anlamış! Telefonda Derya ile iş birliği yapıp beni çıldırttığı yetmedi,buraya gelip canıma okuyacakmış!"

 

Kayra'nın asılan yüzü ve bıkkınlıkla düşen omuzlarını gören Selçuk kahkahalara boğulurken karşısındaki adamın öfkeli bakışları ile kendisine güçlükle hakim olmaya çalışarak konuştu.

 

"Kusura bakma kayınço ama hak etmiştin. Senin durumuna ava giderken avlanmak denir!"

 

"Sizin şu anki durumunuza da,tezekten terazinin,boktan olur dirhemi denir!"

 

"Tövbe estağfurullah!" Selçuk arkasından gelen sesle o yöne dönerken yüzünü buruşturarak devam etti. "Ne yaptık şimdi biz o argo atasözünü hak edecek Sahra?"

 

Yanındaki Derya ile hızlı adımlarla ikiliye doğru yaklaşarak elinin tersi ile Selçuk'u itekleyerek kardeşinin karşısına dikilerek öfkeyle çemkirdi.

 

"Senin kafanı kırarım ben! Vallahi o Tuğra gerizekalısı ile seni elimden kimse alamaz! Adımı kardeş katiline çıkarırsınız Kayra!" Sinirle yüzüne dökülen saç tutamını eliyle iterken karşısında kendisini suçlu bir çocuk gibi izleyen kardeşine söylenmeye devam etti. " Yaaa hangi amaçla,hangi akılla o Uğur denen gerizekalıyı karşıma diktiniz! Hatırlayamayacağımımı düşündün!"

 

Ablasının çıkışı ile Kayra'da altta kalmayarak çıkıştı.

 

"İntikam diyelim ablacığım! Ben okulumda derslerime odaklanıtken sen bu karım olacak deliyle iş birliği yapıp her gün başka başka fotoğraflarla bana huzuru haram kılıyotsunya hani,işte ona karşı ufak ufacık bir intikam diyelim!" Babası ile yaptıkları planın üstünü intikamın arkadına sığınarak olayı kapatmaya çalışırken ablasının durmayacağını bildiği için kendi üzerinde olan savaş oklarının hedefini başka yöne çevirmek için sözlerine devam etti. " Ayrıca sen benim terazimle,şirazemle uğraşacağına müstakbel nişanlın Ayaz efendinin yediği bokları dirhemle mi hesaplarsın,okkayla mı onu düşün!"

 

"Ne nişanlısı lan!? Nişanlı falan yok! Nereden çıkarıyorsun bunları!?"

 

Kayra'nın ne yapmaya çalıştığını anlamayan Selçuk öfkeyle çıkışmıştı ama yanlış zamanda konuştuğunu anlaması uzun sürmemişti.

 

"Kes sesini sen! Benim ve ilişki durumum hakkında ahkam kesmek ne sana düşer ne başkasına asker!"

 

Sahra'nın,Selçuk'a sert çıkışı ile Derya'nın dudakları o şeklini alırken Selçuk yumruklarını sıkarak sakinleşmeye çalıştı. Sahra ise kendisine meydan okuyan bakışlarla karşısında dikilen kardeşini şüpheyle süzerek sertçe sordu.

 

"Ne yapmış müstakbel nişanlım!?"

 

"Bizim hiç bir şekilde karışmamamız ve yardımda bulunmamamız gereken Emir abinin durumuna nokta atışı yapmış! Gitmiş balayı ayarlamış! Sende burada benimle didiş! Sen önce sırtını dayadığın adama dikkat et adama!"

 

Sözlerini bitiren Kayra sert adımlarla karısına doğru ilerleyerek öfkeyle elini tutarak hızlı adımlarla peşinden sürüklercesine ayrıldı ortamdan.

 

İkilinin gidişini içinde kaynayan öfkeyle izlerken Kayra'nın sözleri aklında döndükçe sıktığı dişlerinin arasından hırsla tısladı.

 

"Ayaaaaz!"

 

"HasbinAllah!" Bir iki adımda Sahra'nın karşısına geçen Selçuk ismini duydukça öfkelendiği adamı bir kenara bırakmaya çalıştı. Bırakmalı ve Sahra'yı evlenmeye ikna etmeliydi.

 

"Sahra konuşmalıyız." Kızın umursamaz bakışları kensininki ile buluşunca sözlerine devam etti. " Bak bu aramızdaki savaşa son ver bir an önce. Bu işin sonu hiç iyi yerlere gitmeyecek yoksa!"Ellerini hırsla saçlarının arasından geçirerek karşısında kendisini dinleyen kıza çaresizce baktı. " Yaaa Ayaz senin kardeşin gibiymiş annenler bile size olmaz gözüyle bakıyor. Sırf bana inat olsun diye kardeşin gibi olan adamla evlenemezssin!"

 

"Evet! Bu akşama kadar kardeşim gibiydi! Ama bu akşam kendime yeni bir sayfa açtım ve ben en azından bana değer veren bir adamla bir yola girmeye karar verdim! İleride bir birimize aşık olma ihtimalimiz var! Çünkü bir birimize değer veriyoruz!" Soğuk bakışları ile Selçuk'u baştan aşağı süzerek yüzünü buruşturdu. "Basılarında olmayan bir erdem belki de bizi bir araya getirecek olan!"

 

Sahra'nın mimikleri ve soğuk bakışları ile Selçuk sert bir nefesi içine çekerek başını olumlu anlamda salladı.

 

"Tamam! Hata yaptım! Sana karşı uzak durmak için açtığım savaşı ben kaybettim! Ama sende bu saçmalığa lütfen son ver artık!" Karşısındaki kızın bir buz kütlesi gibi kendisini dinlemesi ile gerilirken ne yapacağını onu nasıl ikna edeceğini bilmeyerek devam etti. "Benim bir geçmişim var! Bir evlilik yaşadım ve benim açımdan pek iyi sonuçlandığı söylenemez!" Kendine yediremediği gerçeklerin ağırlığı canını ilk günkü gibi yakarken küçük bir çocuk gibi omuzlarını silkti. "Bilmiyorum belki canımın tekrar yanmasından korktuğum için seni kendimden uzak tutmaya çalıştım. Ya da kendimi sana yakıştıramadığım için." Bakışlarını tekrar Sahra'nın gözlerine sabitleyerek ilk günden beri farkında olduğu bir gerçeği itiraf etti. " Ama yemin ederim ki senin farklı olduğunu,başıma bela olacağını ve ne yaparsam yapayım seni engelleyemeyeceğimi beni ilk aradığında anladım. Ve sen beni haklı çıkardın!"

 

Karşısında kendisine yaralarını açmaya çalışan adama içindeki yangının ateşi ile değil o ateşi buza çevirdiği için soğuklukla bakarak karşılık verdi.

 

"Ben seni gördüğüm ilk gece gözlerinden anladım kapanmayan yaralarının olduğunu. Beni sana çeken belki de o yaranın derinliğiydi ama beni senden uzaklaştıran senin benim gözlerime her baktığında gördüğün halde kabul etmediğin bende açtığın yaraydı." Selçuk'un bakışlarını kaçırması ile yüzüne yayılan buruk gülümseme ile sözlerine devam etti Sahra.

 

" Şimdi senden vazgeçmiş olmam mı seni bunları anlatmaya iten?Önce anlatsaydın anlamayacak mıydım!? Yaranın irinini akıtmadan iyileşmesini bekleyemezsin! O yarayı tekrar açıp içindeki pisliği akıtıp temizleyeceksin ki tekrar sarılabilsin!"

 

Sahra'nın sözleri ile bakışlarını tekrar ona çeviren adam umutla bakarken Sahra sözlerine devam etti.

 

"Evet yaranı bana açtın! Ama yanlış zamanda açtın asker! Senin korkun sevilmek değil! Senin korkun vazgeçilen olmak! Ben seni sevdim iyileştiremedim! Şimdi vazgeçiyorum belki iyileşirsin de seni sevecek olan bir kadına,korkularını yenip ,yaralarını sarıp kalbinin kapılarını açarsın!"

 

Son kelimeler Sahra'nın dilinden güçlükle dökülürken Selçuk başını olımsuz anlamda hızla sallayarak telaşla konuştu.

 

"Ben sana yalan bir ilişki vaad ederek gelmiyorum Sahra! Sen benden vazgeçtin diye de değil, ya da kaçan kovalanır taktiği de değil sana gelişimin sebebi. Sana gelişimin sebebi şifamın sende olması. Ben başkasından istemiyorum o şifayı çünkü başkası olmayacak. Ben senden istiyorum! Evet sana aşkı vaad edemem çünkü sana karşı içimde bir aşka dair bir his var mı onu ben bile bilmiyorum!" Derin bir nefes aldı. Söyleyeceği sözler onu zorlasada bu kadar açmışken içini,yarasını bu defa vazgeçmyecekti. Sahra'nın gözlerine yalvarırcasına baktı. " Hani sen diyorsun ya ben Ayaz ve ben arkadaş gibi olsakta ileri de bir birimize aşık olma ihtimalimiz var ve ben bize bir şans vereceğim diye; benim sana aşık olma ihtimalim senin Ayaz'a aşık olma ihtimalinden daha yüksek! Bir yuva kurmak için,bir yola çıkmak için birine bir şans vereceksen o şansı sevdiğin adama ver arkadaşına değil!"

 

Selçuk'un sözleri ile Sahra dolan gözlerini saklamak için bakışlarını kaçırdı ve bir kaç saniye sakinleşmek için bekledi. Dudaklarını acıyla dişlerken derin bir nefes alarak Selçuk'un gözlerine bakışlarını tekrar sabitledi.

 

"Benim şans vereceğim adamın en azından kalbi boş! Kalbinde bir sevdanın kapanmayan ve kapanmayacak olan bir yarası yok! Senin kalbinin şifası ben değilim! Senin tabirinle ben ateşle oynayan bir şeytanım! O ateşe yanmaktan korkmayanlar kapılır! Senin gibi yanmaktan korkanlar değil!"

 

Sözlerini bitiren kız Selçuk'un yanımdan geçerek hızla uzaklaşırken arkasından seslenen adamın sözleri ile bir an duraksadı.

 

"Ateşle yanlızca şeytan oynamaz! Benim gibi yolunu kaybetmiş pervanelerde ateşe koşar! Eğer ki sen bana yolumu gösterecek ateşsen ben yana yana kül olmaya razıyım Sahra! Vazgeçmeyeceğim! Son kıvılcımına dahi kanat çırpacak olsam yinede vazgeçmeyeceğim!"

 

Bir an duraksayıp daha sonra kaçarcasına uzaklaşan kızın arkasından başını iki yana salladı.

 

"Adem ile Havva'nın cennetten kovulmasına sebep olan şeytan bir gün seni yoldan çıkartmaz mı sandın Selçuk! Sen her yolunu Allah'a bağladın, şeytana meydan okudun da onun senin yolunu bir güzele bağlayıp,bağladığın bütün yolların hesabını o güzelle sormayacağını mı sandın!?"

 

Emir arkadaşlarının yanından ayrılarak Zeynep'i aramaya koyulurken aklında da hala nasıl bir düzen kuracağı vardı. Kendi fikri ailelerinin yanından bir ev bulmaktı. Uzun süreli görevlere gittiğinde aklının karısında kalmasını istemiyordu. Evlenen diğer kızlar da Ankara da olsalar da onlar başka semtlerde oturuyorlardı. Belki Zeynep'te farklı bir semtte herkesten uzak bir yer isterdi ama ikisinin durumları diğerlerinden farklıydı. Zeynep başka bir aile ye gelin gitmiyorduki ayrı gayrı bir düzen kursun. Ama belki de isterdi biraz uzak olmayı. Kendi düşüncelerinde kendisi boğulurken gelin odasının kapısına gelmiş düşüncelerini Zeynep'le paylaşıp onun isteğine göre bir düzen kurmaya karar vermişti. İçeriden gelen kahkaha sesleri ile uzun zamandır beklediği karısının orada olduğunu anlayarak kapıyı haffiçe tıklatıp aralayarak içeriye doğru bir adım attı.

 

Kızların bakışlarının hepsi kendisine dönünce asık bir suratla sitem etti.

 

"Karımı burada tutmaktaki amacınız ne? Farkndamısınız bizim düğünümüz var ve gelinim ortada yok! Sizin sayenizde ortalarda sap gibi dolanoyorum!"

 

Emir'in sitemi ile kızlar kıkırdaşırken Zeynep elinde tuttuğu ayakkabısını yere bırakarak aynı şekilde karşılık verdi.

 

"Düğününde sitem edip surat asmaktan başka bir şey yapmayan huysuz damat mı söylüyor bunları!?" Yere bıraktığı ayakkabısını ayağına geçirerek sözlerine devam etti. "Ayakkabımın altına isim yazmayı unutmuşuz onu yazıyorduk! Ne var yaygara yapacak orta da! Kaçmıyorum ya buradayım işte!"

 

Emir karısının verdiği cevaplarla şok olurken artık gerçekten Zeynep'in içine başkasının kaçtığından emin olmaya başlamıştı.

 

Arya oturduğu yerden kalkarak Emir'e doğru yanaşıp yanağından bir makas alarak imayla göz kırptı.

 

"Korkma kuzen kaçırmadık karını. Sende amma hanım köylü çıktın ,kız bir an olsun dibinden ayrılmasın istiyorsun."

 

Arya'nın sözleri ile Meyra'da hafif hayli kabarmış karnının üzerine koyduğu meyve tabağından başını kaldırarak Zeynep'e dürttü.

 

"Bunlara yüz vermeye gelmez demedim mi ben sana! Nikahı bastı ya sanki sen onun kölesi oldun gel deyince gelecek git deyince gideceksin kurmalı oyuncak gibi! Ağırlığını koy bir an önce!" Elma dilimini ağzına atarak aklına yeni gelmiş gibi heyecanla tekrar konuştu. "Zeynep! Sahra'nın ismini de yazdın değil mi!?"

 

Zeynep yanındaki kızın heyecanı ile gülerek başını salladı.

 

"Yazdım yazdım sakin ol sen."

 

Emir ortada dönen muhabbeti yüzünü buruşturarak dinlerken Zeynep'in değişmediğini yanındaki fitne fücür lerin onu zehirlediğine kanaat getirerek ilk iş olarak karısını eski haline dönene kadar onlardan uzak tutmaya çalışması gerektiğini anlayarak hemen bir plan yaptı.

 

"Karıcığım izin verirsen ayakkabına ben de arkadaşlarımın ismini yazmak istiyorum." Emir'in isteği ile Zeynep gözlerini şüpheyle kısıp kısa bir an Emir'i inceledi ve başını olumlu anlamda sallayarak tekrar ayakkabısına uzandı.

 

Karısının hareketlenmesi ile Emir bakışlarını kızlara çevirerek sinsice sırıtıp tekrar konuştu.

 

"Biraz acele et istersen hayatım Ayaz dansöz getirmiş,dansını çok övdü merak ettim gerçekten dediği kadar güzel dans edebiliyor mu? İşimizi bitirelimde bir an önce bahçeye geçelim. Kaçırmak istemiyorum."

 

Emir'in sözleri ile kızların sert bakışları anında kendisini bulurken Meyra boğazına kaçan meyve kırıntısı ile öksürmeye başlayınca Sare onun sırtına vurarak Emir'e dönerek bilgi almaya çalıştı.

 

"Ne dansözü be!? Dansöz ne alaka!?"

 

Gelen soruyla Emir omuzlaeını umursamazca silkerek dudaklarını büktü.

 

"Ben de bilmiyorum Sare'ciğim. Malum düğün süpriz oldu benim için haberim yok yani. Ama Ayaz dansöz getirdim Max heyecanla teşekkür etmeye başladı. Seninki merak ediyormuş o yüzden gelmiş galiba dansöz."

 

Sare oturduğu yerden ok gibi fırlayarak çemkirdi.

 

"Başlarım ben onun merakına! Bir gün o merakı yüzünden elimde kalacak aptal!"

 

Giden Sare'nin arkasından Meyra'da yerinde kıpırdanırken Zeynep kaş göz ederek dişlerinin arasından tısladı.

 

"Nereye?"

 

Meyra dikkatle oturduğu yerden kalkarak söylenmeye başladı.

 

"Şu halime bak! Beş ayda altı kilo aldım! Doğan gerzeği o dansöze gözünün ucuyla dahi bakmadan yetişmeliyim. Onun fit bedeninden sonra sence benim tombik salamlara dönmüş bedenim çekici gelir mi!? Tutma beni Zeynep gitmem lazım!"

 

Sözlerini bitiren kız aceleyle odadan çıkarken Arya'da arkasından bir kaç adım atmıştı ki Zeynep şaşkınca bağırdı.

 

"Aryaaa!"

 

"Canım görmedin mi Meyra'yı nasıl telaşla çıktı! Bir yere takılır, ne bileyim ayağı falan kayar Allah korusun! Ben bakayım ona bir aklım kalır şimdi."

 

Sözlerini bitiren kız Zeynep'in tekrar konuşmasına fırsat vermedrn aceleyle gözden kaybolurken Güney'in ve Asya'nın umursamaz tavrıyla sinsice sırıttı Emir.

 

"Nesi var bunların? Hiç bir şey anlamadım." Elini cebine atarak telefonunu çıkartıp bir kaç tuşa basar gibi yaparak sözlerine devam etti. " Ben Ereni arayım da,biz isim işini halledene kadar dansözü oyalasın yoksa yetişemeyeceği, bu gidişle."

 

Emir'in sözleri ile Günay bakışlarını kısarak homurdandı.

 

"Eren ne alaka? Ayaz'ı arasana!"

 

Emir başını yukarı doğru kaldırarak cevap verdi karşısındaki kıza.

 

"He yok. Ayaz Sahra ile konuşacaktı ragatsız etmeyim şimdi. Hem Eren de tanıyormuş kızı Ayaz'a o önermiş."

 

Emir'in verdiği cevapla Güney aniden ayaklanarak Zeyenp'e döndü.

 

"Canım şimdi aklıma geldi. Afra ile benim ufak bir işim vardı." Kapının önüne gelince kendisine öldürücü bakışlar atan arkadaşına dönerek fısıldadı. "İki dakikaya geliyorum ben! Kendine mukayyet ol!"

 

Zeynep'in ağzı işittikleri ile bir karış açılırken Emir aceleyle giden kızın arkasından kıkırdayarak bakışlarını Zeynep'r çevirerek sırıttı.

 

"Bizim kızlar fena gaza geliyor karıcığım. Bir ara uyar da böyle her şeye sazan gibi atlamasınlar."

 

Kocasının sözleri ile Zeynep ayağını hırsla yere vurarak Asya'ya döndü.

 

"Bu odadan çıkarsan seni öldürürüm Asya!"

 

Zeynep'in tehtidi ile Asya'nın korkulu bakışları yalvarırcasına abisine dönerken Emir'in meydan okuyan bakışları ile sertçe yutkundu.

 

"Bir an önce bu odayı terk etmezsen Tuğra ve Kaan la barlarda ne haltlar yediğini babama bir bir anlatırım sevgili kardeşim!"

 

Emir'in tehtidi ile Asya korkuyla yutkunurken Zeynep şaşkınlıkla cevap verdi.

 

"Kardeşini mi ispiyonlayacaksın!?"

 

Omuzlarını umursamazca silken Emir piskopat bir gülümseme ile karşılık verdi.

 

"Savaşı bsşlatan sensin. Unutmaki savaşta her yol mübahtır!"

 

Bskışlarını kardeşine çevirerek başıyla kapıyı işaret etti.

 

"Ama abiii!" Asya çaresiz bakışlarını Zeynep'e çevirerek gözleri ile özür dilerken Zeynep onu daha fazla zora sokmamak için başıyla onay verdi.

 

Oturduğu yerdrn kalkan kız abisinin yanından geçerken dişlerinin arasından öfkeyle tısladı.

 

"Çok kötüsün abii!"

 

Kardrşinin çıkışı ile Emir kıkırdayarak cevap verdi.

 

"Sende çok safsın kardeşim!" Bakışlarındaki eğlenen ifade ciddiyete dönerken sözlerine uyarırcasına devam etti. "Tuğra ve Kaan'la takılmana ses etmedim ama kendi başına gezdiğin yerlere dikkat et! İkisi olmadan yalnız başına bir daha öyle tehlikeli bir yere gittiğşni duyarsam hesabını ben keserim Asya! Gideceksen düzgün ortamlara git gıkım çıkmaz ama o gittiğin yere bir daha gidersen babama bırakmam ben kırarım o bacaklarını! İzmir desin diye yediğin haltlardan haberim yok zannetme! Attığın her adımdan haberim var! Ayağını denk al! Arkadaş çevrene dikkat et! Senin saflığından faydalanıp canını yaksınlar istemiyorum!"

 

Abisinin uyarıcı sözleri ve yakalanmışlık hissiyle kıpkırmızı olmuş bir yüzle başını olumlu anlamda sallayarak hızla odadan ayrıldı. Çıkan kardeşinin arkasından kapıyı kapatan adam kendisine öldürücü bakışlar atan karısına yaklaşarak yanındaki boşluğa oturdu.

 

"Nerede kalmıştık güzelim?"

 

Kocasının sırıtan yüzüne masumca bakarak fısıldadı.

 

"Bu gece için baltalarımızı indirmemiz konusunda anlaşma yapıyorduk en son."

 

Karısının masum bakışları ile Emir elini kaldırarak parmakları ile karısının çenesine dokunup hafifçe okşadı.

 

"Madem anlaşıyorduk neden benden kaçıyorsun Zeynep?"

 

Zeynep sakin bakışlarını kocasının gözlerinden ayırmadan başını iki yana salladı.

 

"Kaçmıyordum. Danstan sonra üzerimizi tekrar değiştirip,biraz nefeslenmek istedik sadece. O ara ayakkabımın altına isim yazmadığımız aklıma gelince onu hallediyorduk işte."

 

Emir başını olumlu anlamda sallayarak karısının boynuna doğru yaklaşıp şah damarının üzerine uzun bir öpücük bırakarak geri çekildi.

 

"Ne ceza kessen razıyım dedim ama bunu söylerken benden kaçmanı da kast etmemiştim." Zeynep kocasının yüzüne çarpan sıcak nefesi ile heyecanını bastırmak için derin bir nefes aldı. Onu kendinden uzaklaştırmak için bir şeyler yapmalıydı ama aklına bir şey gelmiyordu. Biraz önce çıkarttığı ayakkabısı aklına gelince can simidine sarılırcadına aniden uzandı ayakkabısına.

 

Karısının ani hareketi ile Emir'in eli boşluğa düşünce sıkıntılı bir nefes çekti içine. Anlaşılan karısı bu ceza işinden kolay kolay vazgeçmeyecekti. Ama o da hemen pes etmeyecek, cezanın bir an önce kalkması için elinden geleni yapacaktı.

 

Ayakkabıyı ve kalemi kendisine uzatan karısına yüzüne kondurduğu tebessümle bakarken Zeynep düz bir sesle konuştu.

 

"İsim yazacaktın. Yaz da çıkalım bir an önce. Çiçek atmam için bekliyor herkes."

 

"Bizim çocukların hepsi,Selçuk,Gökhan ve Harun üçlüsü."

 

Zeynep hafifçe çatılsn kaşları ile konuştu.

 

"Anlamadım."

 

"Hayatım sen yaz işte saydıklarımı." Kocasının cevabı ile Zeynep başını olumlu anlamda sallayarak yazmaya başlarken Emir yeni aklına isimle tekrar konuştu.

 

"Haa! Tolga'yı da yaz! Hatta siline bilecek en iyi nokta neresiyse oraya yaz ki bir an önce kurtulayım o puşttan! Evlenirse tehlike azalır en azından!"

 

Kocasının sözleri ile Zeynep ona ters ters bakarak homurdandı.

 

"Çocuk bizim için o kadar şey yaptı sen hala neler düşünüyorsun hakkında! Fesatsın sen Emir fesat!"

 

Emir kaşlarını alayla kaldırarak karısının yazma işine tekrar dönmesi ile gözlerini devirdi.

 

"Bak o konuda haklısın! Onun yaptığını kardeşim dediğim adamlar yapmamış! Ailelerimiz yapmamış! Evsiz kalmışız resmen!"

 

"Herkes senin evini barkını kurmak zorunda değil! Beceremiyorsan,kendine güvenemiyorsan evlenmeseydin!" Karısı yaptığı işten başını kaldırmadan kendisine laf sokunca Emir işaret parmağını Zeynep'in çıplak omuzlarında yavaş yavaş gezdirerek kulağına doğru fısıldadı.

 

"İlk gecemizi evimizde geçiremeyeceğimiz için söyledim öyle. Derdim ev olsa ayarlardım bir tane. " Zeynep'in eli işittikleri ile donup kalırken Emir'in de gözünden kaçmamıştı. Onu bşraz daha zorlamak adına sözlerine devam etti. " Ama üzülme sen karıcığım. Kızlar eşlerini engellesede onlar bana kıyamadığı için yine de ayarlamışlar bir şey."

 

"Nee!"

 

Zeynep'in şaşkınlıktan açılan bakışları ile Emir gülmemek için kendisini sıkarken ona biraz daha sokularak fısıldadı.

 

"Ayaz da balayımızı hediye ettiğine göre ev işini düşünecek bol bol vaktimiz var güzelim."

 

Zeynep işittikleri ile ne yapacağını bilemez şekilde kocasına bakarken Emir parmaklarının tersini karısının yüzünde gezdirerek boğuk bir sesle sözlerine devam etti.

 

"Sen sadece nerede yaşamak istediğini söyle. İster ailelerimize yakın,istersen uzak."

 

Karısının boynuna doğru parmaklarını ilerletirken onun gözlerinin kapanmadı ile dudaklarına küçük öpücükler bırakırken Zeynep güçlükle fısıldadı.

 

"E...Emir dur lütfen. Birileri gelecek şimdi."

 

Karısının cılız itirazını duymazlıktan gelerek belinden kavrayarak sertçe kendisine çrkip dudaklarına kapandı.

 

Zeynep'in de karşılık vermesi ike öpüşü gittikçe derinleşirken hafif geri çekilerek alnını alnına koyarak mırıldandı.

 

"Dayanacak gücüm kalmadı artık Zeynep! Sen bana karşı tavır aldıkça ben çıldırıyorum. Ne yapmaya çalıştığının farkındayım ama lütfen yapma! Görevdi anla artık! Sana söyleyemedim çünkü gizli bir görevdi. Görevin güvenliği açısından ekibime bile bilgi vermem yasak ken sana nasıl bilgi verirdim. Seni ve ailelerimizi tehlikeye atamazdım."

 

Zeynep dolan gözlerini kocasının gözlerinden ayırmadan karşılık verdi.

 

"Benim kapıma başka bir kadınla gelip,ne hale geleceğimi düşünmeden o kadını direkt karım diye tanıştırmanın görevine ne gibi bir faydası oldu Emir?"

 

Karısının gözünden süzülen yaşları düşmeden parmakları ile kurularken cevap verdi.

 

"Öyle olması gerekiyordu Zeynep! Onu karım olarak size tanıtmalıydım ki size ulaşan olursa açık vermemem lazımdı. Ben bu görev için bizi riske atmışken en ufak bir hataya bile yer veremezdim!" Zeynep'in kendisini geri çekmeye çalışması ile devam etti. "Berze ile aynı ev dahi kalmadım! Onu Selçuk'un annesine emanet ettim. Sadece iki gün arayla ziyaret ettim ki o da dikkat çekmemek içindi. Berze ile aynı evde yaşamanın bile sana ihanet olacağını düşünüp,zaten yaktığım canını daha fazla yakmamak için ne kadar risk almak istemesem de risk aldım Zeynep! Yaptığım şeyin görevden başka hiç bir açıklaması yok. Evet Berze benim için sadece görev değildi! Şunu bilki Berze bana kardeşimin emaneti! Zannetmeki görev bitti diye Berze'de bitecek. Ben yaşadığım sürece her zaman Berze ve çocuğunun yanında olacağım!" Karısının başını eğmesi ile parmakları ile çenesine dokunarak hafifçe başını kaldırıp gözlerine içindeki aşkı aktarmak istercesine bakarak fısıldadı.

 

"Mirza. O bana sıkılan kurşunun önüne geçmeseydi şu an toprağın altında ben olacaktım Zeynep! Her şeyden önce can borcum var benim Mirza'ya. Görev için Berze'yi tanımamış olsamda can borcumu yerine getirmek için yine bulup elimden geldiğince yanında olacaktım! Ben eğer şu an senin karşındaysam,sana kavuşa bildiysem bu önce Rabbimin sonra Mirza'nın sayesinde! Lütfen anla beni!"

 

Zeynep kocasının sözleri ile gözlerinin içine bakarak başını olumlu anlamda salladı. Onun çaresizlikle kasılan bedeni rahatlarken kendisinin ki gibi dolu olan gözlerine yerleşen ışıltı yüzünde de bir tebessüme neden olurken Zeynep'te ellerini kocasının yüzüne koyarak hafifçe okşayarak gülümsedi.

 

"Ben seni çok iyi anladım hayatım. Belliki üzerine bu kadar gelmekle hata yapmışım." Parmaklarını kocasının dudaklarının üzerinde gezdirerek onun hızlanan nefesini dinledi bir kaç saniye. "Kendimi affettirmek içi ne yapa bilirim Emir?" Karısının sözlerindeki ve hareketlerindeki samimiyetle Emir biraz daha yaklaşarak dudakları bir birine değecek şekilde bekleyerek fısıldadı.

 

"Anlaştığımıza göre benim eski Zeynep'im gibi,geç kalınmış bir karşılama öpücüğü verebilirsin mesela."

 

Kocasının sözleri ile Zeynep'in yüzünden belli belirsiz bir gülümseme geçerken dudaklarını Emir'in dudaklarına sürterek yanağından kulağına doğru bir yol çizip nefesini bırakarak fısıldadı.

 

"Çok mu özledin eski Zeynep'i."

 

Karısının hareketleri ile Emir'in kanı ateşlenirken elleride Zeynep'in bedenini keşfe çıkmıştı. Hırıltılı bir sesle karşılık verdi karısına.

 

"Hasret kaldım hasret! Özlemekte neymiş! Bari ufak bir ödül verde hasretim törpülensin!"

 

Kocasının cevabı ile Zeynep kıkırdayarak kulak memesini haffiçe ısırıp geri çekildi.

 

"O zaman küçük bir ödülle hasretini giderelim kocacığım." Kendini hafifçe geri çekerek elini kocasının bacağının üzerinde ileri geri hareket ettirerek onun sınırını ölçerken Emir'in bakışlarının koyulaşması ile dudaklarına doğru yaklaşıp elini erkekliğine götürerek hafifçe üzerinde gezdirdi ve yönünü kasıklarından göğsüne doğru çıkarttığı elini kocasının yüzüne sert bir tokat olarak indirdi.

 

" Al sana ödül!"

 

Emir'in eli yanağına giderek Zeynep'e şaşkınca bakarken o oturduğu yerden hızla kalkarak işaret parmağını kocasına doğru kaldırıp uyarırcasına tısladı.

 

"Seni parçalarım Emir! Hasreti törpülenecek miş beyimizin! Yahu adam sen önce benim içimdeki acıyı törpüle acıyı!"

 

"Yaaa ne yaptım ben şimdi yine!? Anlattım ya her şeyi Zeyenep! Niye yokuşa sürüyorsun işi!?"

 

"Süreceğim Emir! Süreceğim! İçimdeki acı hafifleyene kadar işi yokuşa da süreceğim viraja da süreceğim!"

 

Karısının sözleri ile Emir de oturduğu yerden hırsla kalkarak karşısına dikildi.

 

"Ne demek süreceğim!? Ben hata mı kabul edip alttan aldıkça sen beni delirtiyorsun! Biz önce böyle değildik farkında mısın!? Bir birimize diş bilemeyi bırak sesimizi dahi yükseltmezdik! Ne oldu sana Zeynep!"

 

Karısı kendisine öfkeyle bakarken aniden açılan kapıyla cevapta giren kişiden geldi.

 

"Maymun gözünü açtı kuzen! Yani biz öyle diyoruz! Alışsan iyi edersin. Çünkü Zeynep bir erkeğe güvenilmeyeceğini geçte olsa anladı artık!"

 

"Sahraaa!"

 

Emir'in kükremesi ile Sahra ona aldırmadan bakarak Zeynep'e doğru ilerleyip söylendi.

 

"Yemin ederim adımı değiştireceğim artık! Önüne gelende kükreme isteği uyandırıyor galiba!" Zeynep'in kolundan tutarak bakışlarını Emir'e çevirerek çemkirdi.

 

"Bir daha sakın bana kükreme swnin o ses tellerini tırnaklarımla sökerim sonra kedi gibi miyavlarsın! Senin karşında ne askerlerin var ne de sevgili karın!" Bakışlarını Zeynep'e çevirerek onu baştan aşağı kontrol ederek homurdandı. "Gerçi Zeynep'e bağırdığını dutarsamda aynı işlemi yaparım da neyse uzatmayım fazla!"

 

Emir kollarını öfkeyle iki yana açarak isyan edercesine çıkıştı.

 

"Neyini uzatacaksın daha! Damdan düşer gini ne demeye giriyorsun sen odaya!? Belki sevişiyordum karımla!"

 

Emir'in sözleri ile Sahra bakışlarını Zeynep'e çevirince kız onun bakışlarından ürkerek başını olumsuz anlamda iki yana salladı.

 

"Değişik fantazilerinin hayalini kurmaya devam et sen kuzen bizim gelinle işimiz var! Hee dediğin gibi bir durumda oldaydınız yine çeker alırdım kuzenimi senin ahtapot kollarından! Senden mi utanacağım be! Çocukluğunu geçtim sünnetindeki rezilliklere kadar hepsine maruz kaldım! Bana utanacağım şeylerle gel kuzen!"

 

Sahra'nın sözleri ile Zeynep kıkırrılarına engel olamazken Emir ellerini öfkeyle saçlarından geçirdi.

 

"Şimdi karını çiçek atma merasimi için kaçırıyotum! İstersen sen de çiçeği yakalamak için geç arkasına. İkinci evliliğe uzak değilsin nede olsa!"

 

Emir işittikleri ile Sahra'nın üzerine doğru yürüyerek gürledi.

 

"Senin dilini kopartacağım ben az kaldı sabrımı zorluyorsun!"

 

Emir'in dişlerinin arasından öfkeyle tıslaması ile Sahra ona dönerek şirince sırıtarak göz kırptı.

 

"Şakaydı kuzen.Ne var bunda bu kadar kızıpta dilimi cani planlarına alet edecek?Bana karşı uysal ve akıllı ol farkındaysan karın benim ellerimde. Kaçırırım avcunu yalamak zorunda kalırsın bak!"

 

Emir'in bıkkınca nefesini bırakmadı ile Zeynep kapıdan çıkarken ona dönerek muzipçe göz kırptı.

 

"Evi bizim siteden bulsan iyi edersin,yoksa ben babamın evinden ayrılmayacağım kocacığım!"

 

Sözlerini bitiren karısı gözden kaybolurken Emir ellerini saçlarının aradından geçirerek homurdandı.

 

"Bizim site de açtı kapılarını han kapısı gibi sülalemizi bekliyordu gelsinler diye!"

 

Zeynep çalan müzikle dans ederken arkasında bekleyenleri ara ara kontrol ediyor kocasının asık suratına baktıkça dahada keyifli dans ediyordu. En sonun da çiçeği başının üzerinden fırlatarak kimin kaptığını görmek için arkasını dönmüştü ki hepsinden uzakta bir köşede bekleyen Mehmet'in önüne düşmesi ile yüzündeki tebessüm iyice genişleyerek gülümsemeye dönmüştü.

 

Mehmet bir elindeki çiçeğe bir Hayal'e baktıktan sonra yüzündeki buruk gülümseme ile çiçeği yanında bekleyen Selçuk'un eline tutuştyrarak hızla uzaklaştı.

 

Mehmet'in hareketi ile herkes bir birine üzgünce bakarken Emir ve diğerleri Mehmet'in peşine takılıp moralini biraz olsun düzeltmek için ortamın havasını değiştirmeye çalışıyordu. Selçuk ta eline tutuşturulan çiçeği geri Zeynep'in ellerine bırakarak diğerlerinin yanına giderken Sahra arkasından homurdandı.

 

"Sanki ineğe ot veriyor ahmak!" Zeynep'in elindeki çiçeğe uzanarak hırsla çekip aldı. " Çiçek tekrar geline geçemez Zeynep hanım! Madem kimse kabul etmiyor ben zevkle alırım!"

 

"Bence baştan hiç atmayıp sana verecektim. En azından Mehmet'in morali bozulmazdı."

 

Sahra,Zeynep'in kolundan çekiştirerek söylendi.

 

"Kısmet hayatım kısmet bu! Kimin kısmeti tüylendiyse onun vakti gelmiştir. Çiçek işin eğlencesi. Hem sen bırak Mehmet'i falan hazır mısın?"

 

Sahra'nın sorusu ile Zeynep gülümseyerek başını sallayıp fısıldadı.

 

"Film başlasın kuzen!"

 

Emir ve diğerleri Mehmet'in moralini biraz olsun düzelttikten sonra yanlarına yaklaşan Kenan'la muhabbetlerine ara vererek onun konuşmasını beklediler.

 

"Emir oğlum. Sabaha kadar düğün yapacağım diye ahdın mı vardı? Yeter artık yahu dağılın hadi." Bakışlarını gençlere çevirerek yüzünü buruşturup homurdandı. "Ne biçim gençsiniz lan siz!? Götürün şu damadı artık, yoksa bizim tayfa bu işe zevkle el atacak."

 

Kenan'ın sözleri ile Harun heyecanla atılarak cevap verdi.

 

"Olur mu doktor bey amca? Sizin hassas,narin,zarif elleriniz incinmesin biz zevkle hallederiz."

 

Kenan yüzündeki sırıtışla kızlara doğru yönünü çevirirken Gökhan arkadaşını dürterek homurdandı.

 

"Bak kardeşim srn kaşınıyorsun demedi deme! Lan zevk mevk ne oluyor dingil! Düşman mı indiriyorsun angut!"

 

Harun arkadaşının sözlerine karşılık verip didişirken Kenan telaşla erkek grubunun arasına dalarak Emir'in kolundan tutup çekiştirirken Harun tekrar araya girdi.

 

"Kenan amca biz hallederiz demiştim ve sen izin vermiştin şimdi niye kaçırıyorsun ki damadı? Yumruklanmasın istiyordun madem neden bizi galeyana getir..."

 

"Lan bir susss! Damadı kaçırıp ne yapacağım ben!? Kaçan kaçmış zaten!"

 

Kenan'ın sözleri ile Tuğra ve Kaan ikisi aynı anda merakla sordular.

 

"Kim kaçmış!?"

 

Kenan bir türlü olayı anlatmak için giriş yapamayınca öfkeyle bağırdı.

 

"Gelin kaçmış ulan gelin!"

 

Kenan'ın sözleri ortama bomba gibi düşerken Emir donup kalmış diğerleri ise şaşkınca işin aslını öğrenmeye çalışıyorlardı.

 

"Kimle kaçmış!?"

 

Harun'un sorusu ile Gökhan ona sert bir tekme atarak hırladı.

 

"Allah belanı versin senin lan! Kapa artık şu çeneni piç!"

 

Harun'un sorusu ile Emir girdiğinşoktan çıkarken aklında dönen isim kükrercesine diline döküldü.

 

"Sahraaa!"

 

Yitenumutlar....

 

 

Loading...
0%