Yeni Üyelik
19.
Bölüm

İ-D-A-19

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı : Erkin Koray - Sevince

 

 

Ayaz'ın cevabından sonra erkekler yüzünü buruşturarak bir birine bakarken hepsininde aklında aynı soru vardı.

 

"Bu bilmem ne tapınağında inzivaya çekilen türk, kadın mı,yoksa erkek miydi!?" Hepsinin aklında aynı düşünce ile gözleri kesişirken Emir bakışlarını Ayaz'a çevirerek herkesin merak ettiği o soruyu sordu.

 

"O türk kadın mı,erkek mi?"

 

Emir'in sorduğu soruya anlam veremeyen Ayaz bakışlarını diğerlerinin üzerinde gezdirdi bir an ve daha sonra cevap verdi.

 

"Erkek kardeşim."

 

Ayaz'dan aldıkları cevapla hepsinin ağzından farklı küfürler dökülürken bu defa Selçuk konuştu.

 

"Gittikleri yer normalmiş gibi bir de tanımadığımız bir adama mı emanet edeceğiz kızları!?" Ayaz,Selçuk'un tezini çürütmek için tam ağzını açmıştıki o sözlerine devam etti. "Sizi bilmem ama ben etmem kardeşim! Madem dediğiniz gibi tehlikeli bir yer ve ünü bu kadar kötü edeninde aklına şaşarım! Lan altı tane kadın öyle kötü üne sahip bir yerde başlarına gelebilecek şeylerin ihtimalini bir düşünün! Bunun üzerine bir de kurda kuzu teslim eder gibi elin adamına ben hiç birini de emanet edemem!"

 

"Sen daha bizi tanımamışsın enişte! Bizde hiç o göz var mı!? Öyle bir yerde o adam isterse hadım olsun, yine emanet etmem!"

 

Kayra'nın çıkışı ile Emir burun kemerini sertçe sıkarak öfkeyle tısladı.

 

"Burada durup kime emanet edeceğinizi tartışarak zamanımızı mı harcayacağız!?Sizin ne yapacağınızı bilmem ama benim bir saniye bile burada durmaya niyetim yok!" İşaret parmağını kaldırarak rast gele işaret edip sözlerine devam etti. "Oraya gidip Zeynep'i gerekirse zor kullanarak bir an önce geri getireceğim! Başlarım ben böyle intikama! Yeter be!"

 

Sözlerini bitiren Emir sert adımlarla kapıya doğru yönelirken diğerleride arkasından hareketlenince Meyra tutmakta zorlandığı kahkasını serbest bıraktı. Erkeklerin öfkeli bakışları onu bulurken o kahkahalarını bastırmaya çalışarak bakışlarını Asya'ya çevirip güçlükle konuştu.

 

"Sahra ile girdiğim iddiayı kaybetmiş bulunuyorum ama, yine Sahra'nın sayesinde kocam olacak öküz oğlumuzun ismini her söylediğinde onun ve tayfasının bu günü hep hatırlayacağını bilmek inan bana büyük zevk veriyor."

 

Meyra'nın sözlerine erkekler anlam veremeyerek bakarken Doğan karısının sözlerinin altında yatan imayla temkinle konuştu.

 

"Nasıl bir iddiaymış bu? Sahra'ya karşı kaybedip,bizim düşeceğimiz durumla eğlenecek kadar nesine girdin sen iddiaya!?"

 

Doğan'ın yüzünün aldığı şekille Asya kıkırdamasına engel olamazken erkekler Sahra tarafından gelecek yeni bir hamlenin ne derece ağır olabileceğini düşünüyordu. Meyra ise tek kaşını meydan okurcasına kaldırarak bakışlarını kocasınadan çekerek diğerlerine çevirip cevap verdi.

 

"Sahra peşlerine düşeceğinizi söyledi ben de buna cesaret edemeyeceğinizi!"

 

Erkekler anlam veremediği sözler karşısonda bir birine bakarken Tuğra gelecek hamlenin ağırlığı ile dudaklarını dişleyerek konuşmak için yeltenen ikizinin omzuna elini koyup hafifçe sıktı. Kayra'nın bakışlarının kendisine dönmesi ile duyacaklarının korkusu ile başını sakın sorma dercesine olumsuz anlamda iki yana salladı.

 

"Onların orada keyfine göre at koştırmasına müsade edecek değiliz! Tabiki peşlerine düşeceğiz!"

 

Kerim'in cevabı ile Sahra duadaklarını bükerek omuzlarını umursamazca silkince Asya oturduğu yerden kalkıp abisinin karşısına geçerek konuştu.

 

"Abi bence gitmemeniz daha hayırlı olur."

 

"Ne demek gitmememiz daha hayırlı olur Asya!? Sen kafayı mı yedin!? Öyle bir yerde onları da o tür bir kadın zannederlerde başlarına bir iş gelirse ne yaparız biz!?"

 

Asya abisinin kolunu sıvazlayıp ona acıyarak bakarken bir taraftan da kararından vazgeçirmeye çalışıyordu.

 

"Abi bak kendi ağzınla söylüyorsun. O tür kadınlar var sizin ne işiniz var orada! Sahra ablanın orayı seçmesi sence tesadüf mü!?"

 

Emir anlam veremediği sözler karşısında hırsla saçlarını çekiştirirken Mehmet'in ağzından anladığı sözler karşısında bir küfür döküldü.

 

"Siktirr!" Emir'in ters bakışları ve Selçuk'un onaylamaz bakışları anında kendisini bulurken o elini kaldırarak bakışlarını kızlara çevirip telaşla sözlerine devam etti.

 

"Özür dilerim kızlar!" Bakışları tekrar karşısındaki adamların üzerinde gezinirken aynı telaşla devam etti. "Belliki Sahra gelmemizi istemiş ki Meyra ile böyle bir iddiaya girmiş. Oraya gitmek ecelimize koşarak gitmek demek beyler! Oğlum eğer Tayland'a gidersek kızlar onlar için gittiğimizi bilse bile sırf intikam için hedefi şaşırtıp bizim başka şey için gittiğimizi gösterecekler!"

 

"Ne için gideceğiz kardeşim, kızlar için gidiyoruz! Bunun neyini şaşırtacaklar!"

 

Selçuk'um sorusu ile Mehmet gözlerini devirerek homurdandı.

 

"Kadınlar için gittiğimizi savunacaklar kardeşim! Hani ünlü bir seks şehri var ya bu ülkenin!"

 

Mehmet'in sözleri ile diğerleri öfkeyle homurdanırken Selçuk duyduklarının uygunsuzluğu ile söylendi.

 

"Tövbe estağfurullah! Allahım sen şaşıranlardan eyleme yarabbim!" Ellerini yüzüne sertçe sürerek bakışlarını Mehmet'e tekrar çevirip konuştu. "Lan niye öyle düşünsünler. Öyle bir yerde kalmalarını istemediğimiz için gidip almayacakmıyız zaten oradan!"

 

Emir bir türlü anlamak istemeyen arkadaşına öfkeyle tısladı.

 

"Tuzak lan tuzak işte! Senin o şeytan Emine yemliyor bizi! Tuzağa çekecek ki hedefi şaşırtıp son vuruşu yapacak! Onlar kadın oraya gitmelerinin arkasında bir art niyet aramaz kimse. Ama biz bu tuzağa düşer o iğrenç yere gidersek siddin sene kendimizi aklayamayız!"

 

Emir'in sözleri ile Selçuk'un ağzı o şeklini alırken idrak ettiği gerçekle sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Sahraa! O kafanın içinde cirit oynayan şeytana lanet olsun!" Bakışlarını tekrar Emir'e çevirerek öfkeyle çıkıştı. " Ben zaten en başından o küçük şeutana güvenmedim. Zeynep'i intikam için kaçırınca getireceği yer bu kadar yakın olurmuydu! İntikamının bu kadar hafif olmayacağını hissediyordum!"

 

Meyra sürekli kendisini dürtüp Sahra'nın, çocukları üzerinden nasıl iddia kazandığını öğrenmeye çalışması ile Meyra öfkeyle çemkirdi.

 

"Ayyy yeter! Ne dürtüp duruyorsun be adam! Sahra peşimizden gelecekler bende onlara bu gece karıyla kızla alem yapmak ne demek o zaman göstereceğim! Madem heves etmişler karının kızın yuvasına sokayım onlarıda hevesleri kursaklarında kalmasın deyince bende o kadarda aptal değiller bu tuzağını anlarlar dedim!" Bakışlarını ayakta dikilen erkeklere çevirerek onları küçümsercesine yüzünü buruşturdu. " Ama görüyorum ki üçüzüm haklıymış siz bildiğin su katışmamış aptalsınız!" Eliyle gidin işareti yaparak sözlerine devam etti. " Gidin gidin hadi! Hidin de dünya kaç bucak öğrenin de gelin!" Erkekler umutsuzca bir birine bakarken o bakışlarını kocasına çevirerek sözlerine devam etti. "İddia bundan ibaret! O gelecekler dedi,ben gitmezler dedim iddiaya girdik. O kazanırsa doğacak oğlumuzun adını Sahra verecek ve siz oğluma her seslendiğinizde dün gece yaptığınız aptallık yüzünden yaşadığınız büyük yenilgiyi asla unutamayacaksınız!"

 

"Neee! Olmaz öyle şey! İsim falan veremez benim çocuğuma o şeytan kardeşin! Kim bilir nasıl bir isim var aklında!" Oturduğu yerden öfkeyle kalkıp elini hesap sorarcasına karısına doğru sallayarak sertçe çıkıştı.

 

"Yahu sen bilmiyor musun kardeşinin huyunu! Ne demeye onunla iddiaya giriyorsun kadın!?"

 

Meyra kocasının öfkeli tutumu karşısında yerindn kalkarak onun karşısona geçip imayla sırıttı.

 

"Bu kadar korkma kocacığım Şeref ismini verecek oğlumuza. Kötü bir seçim değil bence gayet manidar." Bakışlarını kısıp kocasını süzdükten sonra diğerlerine dönüp homurdanarak tekrar oturdu kalktığı yere. "Dün gece siz gibi şerefsizlik yapan ve şerefsiz olanlar için oğlumun ismini söylemek biraz ağır geleceği için kardeşim şerefsizlere öanidae bir ceza olsun yaptıkları hhatayı yiğenimin adını andıkça hatırlasınlar diye ŞEREF ismini seçti!" Şeref isminin üzerine basarak söyleyince Doğan'ın ateş saçan bakışları hızla karşısındaki arkadaşlarına döndü ve işaret parmağı ile karşılarındaki kapıyı göstererek öfkeyle çıkıştı.

 

"O kapıdan dışarı adımını atan olursa yemin ediyorum vururum! Ben kabul edemem böyle bir şeyi! Ulan böyle bir eziyeti insan düşmanına yapmaz be! Bu Sahra denilen süpürgeli cadı bir an önce evlenecek! Yoksa bize rahat huzur yok!" Sert bakışlarını karısına çevirerek yüzünü buruşturup tısladı. "Şeref miş! Gelsin koysun bakalım koya bilecek mi o şeytanın çırağı!"

 

Doğan'ın çıkışı ile Max ona acıyarak bakarak kendi düştükleri çıkmazın farkındalığı ile bir çıkar yol ararcasına ortada dolanmaya başladı.

 

"Bu bir kabus olmali! Yani bu kadarını yapamaz Sahra değil mi?"

 

Asya,Max in sözleri ile kıkırdayarak söylendi.

 

"Siz dün gece o naneleri yedikten sonra eşlerinizin,sevgililerinizin böyle bir şeyi sineye çekeceğini düşündünüzmü cidden? Bence böyle bir yenilgiden sonra düşünmemeniz gerektiğini çoktan anlamış olmalısınız. Anlamadıysanızda Şeref gelince anlarsınız. Zira Sahra abla bir plan yapmış olsa da diğer kızlar onun planına zevkle uyacaklar. Çünkü siz daha önceden yaktığınız ateşin üzerine bir fıçı barut attınız!"

 

Kardeşinin sözleri ile Emir başından beri takıldığı ayrıntı ile bakışlarını şüphelendiği ikili üzerinde gezdirerek tısladı.

 

"Hanginiz yaptı lan!?"

 

Emir'in sertıkışı ile Tolga anlam veremeyerek konuştu.

 

"Ne yapmışız ki?"

 

Kendisi ile dalga geçer gibi verilen cevapla Emir daha da öfkelenerek bağırdı.

 

"Dün gece yaşananları anın da hanginiz yetiştirdi kızlara !?"

 

Emir'in kendisini itham altında bıraktığı şryle Tolga'da öfkeyle karşılık verdi.

 

"Sözlerine dikkat et kırmayayım çeneni! İspiyoncu muyum lan ben!? Tamam kızlardan yana olmuş ola bilirim ama her şeyi her anı onlara gambazlayacak kadar salak değilim! Ne olursa olsun arada kendimin de kaynayacağını onların böyle bir durum karşısında gözlerinin nasıl döndüğüne bizzat şahit olan biri olarak o dediğin şeyi yapacak kadar aptal değilim şükür!"

 

Karşısındaki adamın sert çıkışı ve verdiği cevapla Emir'in öfkeyle parlayan gözleri Ayaz'ı bulunca o telaşla konuşmaya başladı.

 

"Kardeşim vallahi iyi niyetimden yaptım lan! Yeminle seni düşündüğüm için attım o videoyu. Kızları görünce kıskanır bir an önce aranızdaki buzlar erir diye düşündü. Kadın bu nihayetinde kıskanır yani."

 

"Salak! Ne kadar gevşek bir adam bu lan!"

 

Selçuk'un homurdanması ile Ayaz öfkeyle çıkıştı.

 

"Sen çok akıllısın! Fışkırıyor o taş kafandan! Ulan sen Sahra'nın damarına ilk basıp onu üzerimize sıçratan sensin be! Sen çok mu akıllısın sanki hayvan!"

 

Ayaz'ın açıklaması ile Selçuk'un çekişmesi başlayınca Emir saçlarını öfkeyle çekiştirerek çaresizce Ayaz'a bakıp bezgince söylendi.

 

"Kardeşim sen neden sürekli ortalık karıştırıyorsun!? Garezin mi var senin bana Ayaz!? Ulan bizim kızlar normal bir kadınmı ki sen o videoyu atıp kıskandırma politikasına gidiyorsun! Ağzımıza sıçtılar sayende it!"

 

Emir'in halini üzgünce izlerken Doğan'ın çıkışı ile mahçup bakışları ona döndü.

 

"Lan o kadınları getirende sendin hıyar! Senin yüzünden çocuğumun geleceği,şu an ismini düşündükçe içimin karardığı gibi kap kara! Bu adamları burada tutamazsam ismi ile seslenemeyeceğim bile oğluma lan!"

 

Ayaz'ın içini bir pişmanlık kaplarken onlatı teselli etmek için konuşmaya çalıştı.

 

"Emir,Doğan ben halledeceğim kardeşim üzülmeyin siz lan."

 

"Neyi halledeceksin Ayaz abi!? Elimizi kolumuzu bağladın ya! Gitsek yiğenimin ismi her Allahın günü aptallığımızı yüzümüze vuracak gitmesek kızlar elden gidecek! Hepimiz düşüncesizce davranıp kızları kızdırsakta siz üçünüzün sayesinde şapa oturduk!"

 

Kayra'nın sözleri ile Tuğra kaşlarını çatarak düşünceli bir şekilde söylendi.

 

"Diğer ikisi kim lan?"

 

Tuğra'nın sorusu ile Mehmet sıkıntıyla cevap verdi.

 

"Kim olacak Tolga ve Selçuk! Onlar düğün sabahından sıçıp sıvadılar Ayaz da gece üzerine tüyü dikti! Bu kadar rezilliğin sonucunda taş olsa çatlardı zaten! Sahra'yı bir kenara koydum kızlar bile iyi sabretti. Biz eğlenelim deyince sen niye kadın getirdin be kardeşim? Madem öyle bir düşüncen var neden söylemiyorsun bize? Kıskandırma planın bizim kızlarda ters tepeceğini bilmiyor musun sen!?"

 

Meyra ve Asya sehpanın üzerindeki çekirdeğe uzanarak erkeklerin çaresizliğini film izler gibi izlerken Doğan onlara ters bakışlar atarak başını sağa sola sallayıp diğerlerine yanaşarak konuştu.

 

"Madem bu üç dangalak yüzünden bu hallere düştük bu üçü ve bekar olan diğerleri Tayland'a gidip kızları getirecek! Ne yaparlar nasıl ederler bilmiyorum ama evli olanların oraya gitmesi çok riskli bir durum!"

 

Asya parmaklarının aradındaki çekirdekle Doğan'ı işaret ederek konuştu.

 

"Bak bu konuda Doğan abi haklı. Bencede bekarların gitmesi daha uygun. Eğer evli olanlar giderse orada bir katliam çıka bilir."

 

Meyra elindeki çekirdeğin çöpünü kaseye atarak kıkırdayıp eğlendiğini gizleme gereği duymadan konuştu.

 

"Tayland Katliamı!" Dirseği ile Asya'yı dürterek devam etti. "Teksas katliamı filminde ki gibi testereyle doğrar bizim kızlar bunları. Serinin devamını çekerler sonra o görüntülerle." Meyra'nın sözleri ile Asya kıkırdarken Emir sertçe çıkıştı.

 

"Gidin kendinize başka eğlence bulun! O çenenizi kapatmazsanız ben ikinizin dilini kesip apolet yapacağım!" Kızlar Emir'in sözleri ile umursamazca omuzlarını silkerken o bakışlarını karşısındaki adamlara çevirerek sözlerine devam etti. "Hepiniz bana yardım etmek için bir şeyler yaptınız ama sonuç beklediğimiz gibi olmadı. Hele ki benim beklediğim gibi hiç olmadı." Bakışlarını Selçuk,Tolga ve Ayaz'ın üzerinde uzun uzun gezdirerek devam etti. " Kabul edin ki benim,diğerlerinin ve sizin bu duruma düşmenizin en büyük etkeni yine üçünüzün yaptığı saçmalıklar yüzünden. O yüzden bu işi halletmekte size düşer! Üçünüz Tayland'a gidip kızları buraya getireceksiniz!"

 

Emir'in sözleri ile Selçuk'un gözleri korkuyla açılırken telaşla karşılık verdi.

 

"Komutanım bu kadarı da fazla! Beni o günah şehrine yollayamazsınız! Üstelik Sahra'nın kurduğu tuzağa elim kolum bağlı bir şekilde beni yollayamazsınız! Eğer ben oraya gidersem Sahra'nın beni affedeceği varsa da affetmez! Ben gitmem! Kesinlikle öyle bir yere gitmem!"

 

Selçuk'un korkusu ile Ayaz küçük bir kahkaha atarak Emir'in sözlerine karşılık verdi.

 

"Bazılarının aksine ben giderim kardeşim sen merak etme. Hem kızları alır gelirim hem biraz eğlenirim. Böyle bir fırsat bir daha ele geçmez değil mi! ?"

 

Emir,Ayaz'ın hala eğlence peşinde oluşu ile ona şok olmuşcasına bakarken Selçuk sabır dilenmeye başlamıştı.

 

"Emir bak bu bela mıknatısı adamla ben hiç bir yere gitmem kardeşim! Bu güne kadar ne dediysen yaptım ama bu fazla ulan! Benim ne işim var öyle yerlerde!? Hem de bu gerizekalı ile birlikte! Hem bu ikisi bekar! Bu işin sonunda başlarına çorap örecek kimse yok! En azılısı benim başımda! Sizi kurtarayom derken ömür boyu Sahra'nın hedef tahtası olamam! Ben oraya gidersem halim ne olur hiç mi acıman yok senin kardeşim!?" İşaret parmağı ile Ayaz ve Tolga'yı işaret sertçe homurdandı. "Bu ikisi en uygun kişi! Zaten her şeyi bunlar başlattı!"

 

Emir tam ağzını açıp bir şey söyleyecekken Tolga girdi araya.

 

"Yok ya! Başka bir isteğin var mı Selçuk bey! Bizim başımızdan çıkmış olsa bile bu işi bu noktaya getiren senin sevgilin! Ben oraya gitsem bile Sahra hariç diğer kızları getiririm! Kalsın o manyak orada!"

 

Tolga'nın fikri ile Selçuk ona ters ters bakarken Emir piskopatça sırıttı.

 

"Bu güne kadar duyduğum en iyi fikir! Bence de Sahra'yı orada bırakın! Ele başları ortadan kalkarsa diğerleri çil yavrusu gibi dağılır planlı hareket edemezler."

 

Selçuk komutanının sözlerine karşılık verecekken Ayaz araya girdi.

 

"Bakın bu konuda size hak veriyorum. Bence onu orada bırakmanın en iyi yolu köklü bir ailenin oğluyla evlendirmek! Kökten çözüm olur bence!"

 

Erkekler Ayaz'ın fikrini onaylarken Selçuk öfkeyle çıkıştı.

 

"Kimi evlendiriyorsunuz lan siz!? Başıma bir iş gelse Sahra'yı bu kadar çabuk gözden çıkaracaksınız demek şerefsizler! Yazıklar olsun lan size!" Sert bakışlarını arkadaşlarının üzerinde gezdirerek söylendi. Hiç biriniz gelemese de ben tek giderim! Sizin saçma sapan çözümlerinize kurban edemem ben Sahra'yı. İsterse beni kökten silsin sizin insafınıza bırakacak değilim!" Karşısındaki adamlardan tiksinircesine yüzünü buruşturarak homurdandı. "Korkak herifler!"

 

"Korkaklık değil kardeşim. Bu ikisi bekar olduğu için onların gitmesi daha iyi olur. Biz evli olduğumuz için Sahra'nın tuzağına düşersek sonumuz hiç iyi olmaz! Sana gelince de Sahra ile baş ede bilecek tek kişi sensin. Senin sevgili Sahra'cığın bu adamların peşine takılıp gelmeycek kadar inatçı! O gelmezse bunlar diğerlerinide getiremez! O yüzden sen gitmek zorundasın."

 

Emir'in açıklaması ile Selçuk bezgince homurdandı.

 

"Bir kerede siz benim için elinizi taşın altına koyun yeminle dişimi kıracağım komutanım! Sahra ile uğraşmak değil zor olan ,sizin karşılaştığınız her zorlukta o taşın altına beni sokmanız bezdiriyor beni haberiniz olsun!"

 

Emir arkadaşının sözleri ile pişkince sırıtarak omzuna kolunu atarak alayla söylendi.

 

"Boşuna kardeşim demedim sana koçum! Kardeşler bu günler için vardır!"

 

Omzundaki kolu sertçe ittiren Selçuk kapıya doğru yönelirken Doğan telaşla yerinden kalktı.

 

"Nereye bacanak!? Adam gibi bir plan yapmadan o kapıdan çıkamazsın ! Oğlumun geleceği söz konusu lan!"

 

Selçuk kapının önünde durarak arkasından yaklaşan adama ters bakışlar atıp homurdandı.

 

"Bir sen kaldın omuzlarıma yük yüklemeyen sende gel kardeşim!" Kapıyı açarak öfkeyle söylendi." Olmuyor böyle lan! Tuzunuz kiliniz boynuma soyununda girin koynuma! Tövbe estağfurullah tövbe!" Karşısındaki adamları yüzünü buruşturarak süzdü ve bıkkınca konuştu.

" Sonunda benim ağzımı bozdurdunuz yeter be! Durduk yere günaha sokuyorsunuz insanı! Sizin saçma planlarınıza ihtiyacım yok! Bir plan yapacaksam bu durumda kendi çıkarıma olacak! Ve yapacağım planda sizin hiç bir payınız olmayacak çünkü sizin planlarınız başımı belaya sokmaktan başka bir işe yaramıyor!"

 

Selçuk'un sözlerine karşılık Kaan sırıtarak konuştu.

 

"Sen annemlere danış Selçuk abi. Müthiş plan yaparlar."

 

"Salak annemler Zeynep ablaya yardım ediyorlar farkındaysan! Sence şu durumda Selçuk abiye yardım ederler mi? Akıl veriyorsun madem mantık çerçevesinde olsun biraz."

 

Asya'nın sözleri ile Kaan kısa bir an düşünüp doğru söylüyorsun dercesine onu başıyla onaylarken Selçuk homurdanarak kapıdan çıktı.

 

Ertesi gün Selçuk,Ayaz ve Tolga Tayland yolculuğuna çıkarken kızlar çoktan yaptıkları planın keyfini çıkarmaya başlamıştı.

 

İlk geceyi uzun yolculuğun ve düğünün yorgunluğunu atmak için dinlenerek geçirirken, yaptıkları sabah kahvaltısından sonra Gökçe ile birlikte gezecekleri yerlerin rotasını belirleyerek onlara rehberlik edecek kişiyi bekliyorlardı. Zeynep'in birden kıkırdamaya başlaması ile bütün bakışlar ona dönünce açıklama gereği hissederek konuştu.

 

"Meyra'nın anlattıkları aklıma gelince sinirlerim bozuldu. Düğün gecesi kadınlarla birlikte eğlenen onlar değil miş gibi buraya gelmekten korkmaları çok komik. Gözleri nasıl korktuysa artık."

 

Onun sözleri ile Arya'yı da bir gülme alırken güçlükle konuştu.

 

"Burada olduğumuzu öğrenince yüzlerinin aldığı şekli Asya'nın videoya çekmesi,galiba uzun süre unutamayacağım o görüntüyü."

 

Hepsinin aklına erkeklerin yüzlerinin aldığı şekil gelince kahkaları restorantı inletecek seviyeye ulaşmıştı.

 

Sare kahkasını güçlükle bastırarak konuşmaya çalıştı.

 

"Hele Selçuk'un, Pattaya'yı papatya anlaması ve diğerlerinin ona açıklama yapmasından sonraki hali beni benden alan yerdi. Yazık adama kız. Bizimkilerin yüzünden bu hikayede yanan hep Selçuk oluyor."

 

Sahra kardeşinin sözleri ile omuzlarını umursamazca silkerek öfkeyle homurdandı.

 

"Sizinkiler başlarına geleceğin korkusuyla geri dururken Selçuk bey cesur yürek misali hiç umursamadan yollara düşüyor! Ummadık taş baş yarar dedikleri bu olsa gerek! Artık ne için geliyor buraya Allah bilir!"

 

Derya,Sahra'nın sözleri ile kaşlarını hafifçe çatarak çıkıştı.

 

"Sahra abla abartıyorsın sende ama. Bizimkiler gibi değil ki adam. O gece bile bir kere dönüp bakmadı o kadınlara. Buraya ne için geldiği de belli değil mi? Bizimkiler gelseydi altında art niyet arardım ama Selçuk abi belliki senin için geliyor."

 

Sahra ters bakışlarını Derya'ya çevirerek homurdandı.

 

"Ona gel diyen oldu mu!? Ben kapattım o defteri! Geçti Bor'un pazarı sür eşeği Niğde'ye! Bu planı diğerlerine ceza kesmek için yaptık! Selçuk bey peşimden koşsın diye değil! Öyle bir şey yapmaya kalksaydım daha beterini yapardım emin ol!"

 

"Yapardın tabi hayatım ama nankörlüğe de lüzum yok şimdi. Yiğidi öldür hakkını yeme! O Ayaz ve Tolga denen bela mıknatısı iki salakla beş dakika geçirmek bile cesaret isterken bu adam sırf senin için onlarla Tayland gibi bir yere gelmeyi göze aldığına göre belliki bir şeylerin farkına varmış."

 

Afra'nın sözleri ile Sahra burun kıvırırken Gökçe onu onaylarcasına konuştu.

 

"Bence Afra ve kızlar haklı. Selçuk farklı. Buraya geliyorsa bilki sebebi sensin. Sen o defteri yeniden aç sonunuzu yaz afilli bir imzayı çak güzelim. Seni seviyor ama kendine bile itiraf edemiyor belliki. Sevmese Ayaz ve Tolga gibi iki ahmakla yollara düşüp kendini riske atmaz. Sen bu adama sahip çık yoksa o iki gerizekalı seninkini burada kurda kuşa yem eder demedi deme."

 

Sahra arkadaşının sözleri ile muzipçe göz kırptı.

 

"Dedektif hanım öyle diyorsa öyledir. Nede olsa kurdu oldu kadın erkek ilişkilerinin yıllardır bu meslekle. Sen bırak şimdi Selçuk için endişelenmeyi de dua et Ayaz seni tanımasın. Yoksa hazır imamda varken cenaze namazını kıyıverir."

 

Sahra'nın sözleri ile kızlar kıkırdarken Gökçe umursamazca omuz silkip içeceğinden bir yudum aldı.

 

"Aman nereden hatırlayacak be. Yıllar geçmiş aradan. Ben bile onu hatırlamazken o beni nasıl hatırlasın! Ayrıca ondan korkan onun gibi olsun! Bana bulaşmaya kalkarsa bu defa onu hayvan pisliğine değil buradaki pislik yubalarına gömerim!"

 

Sözlerini bitiren Gökçe içeceğinden tekrar bir yudum alırken Ayaz'ın yüzünü hatırlamaya çalışsada bir türlü çıkaramıyordu. On beş yıl olmuştu görmeyeli, o Ayaz'ı hatırlamıyorsa Ayaz onu hiç hatırlamazdı değil mi?

 

"Selam kızlar!"

 

Daldığı düşüncelerden gelen adamın sesiyle sıyrıldı ve gülümseyerek bakışlarını kızlara çevirerek onlatın şaşkın yüzlerine bakarak konuşmaya başladı.

 

"Kızlar hepinizde Osman abiyi tanıyorsunuz bu yüzden tanıştırma faslını geçiyorum. Osman abi de iş gereği burada olduğu için biz bir hafta önce iletişim kurmuştuk. Zorlandığım zamanlarda bana yardımcı oluyor. Sizinkilerin yediği haltları ve sizin buraya geliş sebebinizi anlatınca benim yokluğumda yardımcı olacak size."

 

Afra oturduğu yerden kalkarak karşısındaki adama hızla sarılırken diğerleri şüpheyle yaklaştı.

 

"Kaç yıl oldu bir araya gelmeyeli!?" Afra'nın sorusu ile Osman küçük bir kahkaha atarak söylendi.

 

"Başım ne zaman beladan kurtulduysa o kadar oldu be Afra." Kızın alınmış gibi bakışlarını görünce kolunu omzuna dolayarak kendisine çekip başına küçğk bir öpücük kondurup geri çekilerek muzipçe göz kırptı.

 

"Şakaydı maviş! İki yıl oldu galiba."

 

Onun hareketleri ile Sahra omzuna hafif bir yumruk atarak çemkirdi.

 

"Şapşal! Bu defa hep birlikte bela açacağız başına haberin olsun!" Osman'ın bakışları uzun zamandır görmediği kızların üzerinde dolanırken Zeynep bakışlarını kısarak merakla sordu.

 

"Allah aşkına senin işin ne Osman abi? Her seferinde farklı bir kimliğe bürünüyor,her seferinde başka bir ülkeden çıkıyorsun."

 

Zeynep'in sorusu ile onu elinden nazikçe tutarak oturduğu yerden kaldıran Osman,Zeynep'in elinin üzerine küçük bir öpücük kondurarak muzipçe göz kırptı.

 

"Seyyahım gelin hanım. Mesela gelecek ay da Hindistan yolcusuyum. Tüccarlığa başlayacağım Allah'ın izniyle." Zeynep'in gözlerini decirmesi ile diğer kızlarlada sırayla sarılırken Sahra'ya sıra gelince onun şüpheli bakışlarının hedefi olmanın bilinciyle fısıldadı.

 

"Deli deliyi görünce sopasını saklarmış üstadım! Benden size zarar gelmez ben bu entrikaların içinde büyüdüm kime yandaşçılık edeceğimi bilirim,şüpheleneceğin son kişi şu an karşında duruyor."

 

Sahra'nın yanağından bir makas alarak onun gülümsemesini sağlarken kollarının arasına aldığı anda karnında hissettiği acıyla iki büklüm olarak geri çekilip Sahra'ya şaşkınca bakarak acıyla homurdandı.

 

"Hala aynı cazgır çirkef kızsın!"

 

Sahra masanın kenarındaki çantasına alarak sinsice sırıtıp göz kırptı.

 

"Sende hala laubalisin!" Kızların kıkırdaması ile Sahra'da kıkırdarken Osman bakışlarını Zeynep'e çevirerek söylendi.

 

"Bana bu kızın tabularını yıkacak bir yiğidin çıktığını söyle Zeynep! Ben onun abisi sayılırım! Sarılsam ne olur sanki özledim sonuçta!"

 

Kendilerine arkasını dönerek çıkışa doğru ilerleyen arkadaşının arkasından bakan Zeynep bakışlarını Osman'a çevirerek yanına ilerleyip muzipçe fısıldadı.

 

"Bir yiğit çıktı ama tabularını yıktı mı bilmem ama onun Sahra'dan daha katı tabularının olduğundan emin ola bilirsin abi."

 

Zeynep'in sözleri ile Osman kısa bir an düşününce Ayaz'ın bahsettiği kişi olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Yüzüne yayılan sinsi gülüşle başını olumlu anlamda salladı.

 

Dışarıya çıktıklarında Gökçe kızlara bakarak üzgünce konuştu.

 

"Bu günlük size Osman abi eşlik edecek. Peşinde olduğum iş bu gece bitiyor o yüzden size yarın eşlik edeceğim kızlar."

 

Zeynep,Gökçe'nin sözleri ile ona doğru yaklaşarak bakışlarını kısıp şüpheyle konuştu.

 

"Verdiğin sözü unutmadın umarım. Buranın meşhur gecelerinin tadına bizde bakacağız! Söz verdin yan çizme sakın! Kocam olacak o şapşalı kudurtmadan gitmeyeceğim! Sen gezdirmesende ben kendim çıkarım haberin olsun."

 

Osman,Zeynep'in sözleri ile şok olurken sakin kalıp onları şüphelendirmeden konuşmaya çalıştı.

 

"Zeynepçiğim sen emin misin? Geceler falan sonra bir sakatlık çıkmasın.Buranın geceleri bizim oralara benzemez çünkü. Tehlikelidir!"

 

Sahra önlerinde duran büyük araçtan gözlerini çekerek Osman'a bakarak sırıttı.

 

"Madem kimin yanında duracağını biliyorsun,bizim yanımızda olur bizi korursun sende. Böylelikle kimin tarafında olduğunu biz de anlamış oluruz Osman abi."

 

Osman sıkıntıyla başını kaşıyarak Sahra'ya karşılık verdi.

 

"Elbette sizin tarafınızdayım ama gerçekten sıkıntı çıkabilir. O yüzden yanınızda ben olmadan gecelere akmayı düşünmeyin. Hem siz merak etmeyin niyetiniz sizinkileri kudurtmaksa Osman abiniz var burada alasını yaparım evelallah! Siz o geziyi yarın geceye erteleyin ben sizi öyle bir yere götüreceğim ki sizinkiler hop oturup hop kalkacak."

 

"Ne yaparsın ne edersin ben anlamam. Eğer Emir den yana kaydığını bir sezersem soluğu İsviçre erkek genel evinin kapısında alır Osman abi getirdi derim ona göre! Sonra başına gelecekleri sen düşün!"

 

Osman iki arada bir derede kalmışlığın sıkıntısını kızlare çaktırmamaya çalışarak önlerindeki büyük aracı işaret ederek sessizce homurdandı.

 

"O Ayaz denen gerizekalının başıma bela olacağı belliydi zaten. Kendileri baş edememiş benden baş etmemi bekliyorlar.Ulan Ayaz elbet beni bu işe sokmanın bedelini ödeteceğim sana. Hem de daha önce yaptığın kalleşliği de üzerine ekleyerek ödeteceğim!" Kızların Gökçe ile vedalaşmasını izlerken aklıda Ayaz'ın yıllar önce ona attığı kazıktaydı. Guam'a tatile gitmek için yanına aldığı en yanlış şeyin Ayaz olduğunu anlaması başına açtığı işten sonra uzun sürmemişti.

 

Ayaz'ın Guam tatilin de çapkınlık yapmak amacıyla tanıştığı kızın niyetinin farklılığı Osman'nın başına bela olmuştu. Ülkelerinin kanunlarının gereği bekareti bozulmamış kızların evlenmesi yasak olduğu için kız küçük bir oyun oynamış kuzeni ile sevgili yapmaya çalışmıştı Ayaz'ı. Ayaz kızın kuzeni ile tanışacağını zannederken,gerçeğin kuzen değil de kızın altmış yaşındaki teyzesi çıkması ve olayın bekaret işine dayanması ile Ayaz puştunun okkanın altına kendisini sürüp ortamdan topuklaması ile başına hayatı boyunca aldığı en büyük belayı almak zorunda kalmıştı. O yaşlı ve kudurmuş kadının elinden kurtulduğunda ise orta da ne Ayaz kalmıştı ne de bu işi tezgahlayan o kız! Üstüne üstlük Ayaz piçi o iş güzar kızla kısa süreli bir tatil aşkı yaşayıp kendisini bu işe kurban etmişti. O sersem yıllar önce kendi yediği bir bok yüzünden onun büyük bir travma yaşamasına sebep olmuştu. Bu travmayı atlata bilmek için neler çekmişti bir o bir Allah biliyordu. Madem onun canına okuyacağı o gün gelmişti bunu büyük bir zevkle yapacaktı. Beklemediği anda en büyük darbesini vuracaktı o eğlence ve macera tutkunu yarım akıllıya!

 

Gökçe araca binen kızlara el salladıktan sonra hızla Osman'ın yanına yaklaşarak işaret parmağını kaldırarak uyarırcasına salladı.

 

"Bana bak Osman abi ben yok ken bu zillilerle gecelere akarsan,ayrıca Ayaz ve yanında getirdiği o iki dangalakla iş birliği yaptığını duyarsam senin saçlarını kazır iş gereği olsa bile inzivaya girdiğin o tapınağa bu defa gerçekten keşiş diye kakalarım seni!" Uzun kahverengi saçlarını omzunun üzerinden attırıp gerdan kırarak sözlerine devam etti. "Bende katılacağım o gecelere. Hem belki kısmetim buradadır kim bilir."

 

Osman kendisini tehtid eden kızın sözleriyle ellerini saçlarında korkuyla gezdirerek fısıldadı.

 

"Saçmalama kellik bana hiç yakışmaz kızım! Kafayı mı yedin sen!? Benden keşiş olur mu hiç!? Çıkart at o düşünceyi aklından! Saçlarıma dokunacak olursan seni mahfederim Gökçe!"

 

Kız ters yöne doğru adımlarını çevirirken keskin bir dille tekrar söylendi.

 

"Benden uyarması! Gerisi sana kalmış!"

 

Giden kızın arkasından şaşkınca bakan Osman'ın bakışları bir aracın içine bir Gökçe'ye doğru gidip gelirken yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Neden bütün manyaklar beni buluyor!? Neden hayatım boyunca iki arada bir derede kalıyorum ben!? Çocukluğumda anaları ve babaları gençliğimde çocukları,şimdi de hepsi birden beni kullanıyorlarya ifrit oluyorum arkadaş!" Giden kızın ardından kıstığı bakışları ile onu süzerken aklına gelen fikirle sinsice sırıttı. " Ulan bende Osman'sam iki tarafın kurduğu oyunu da bozar tekerlerine çomak sokarım! Ben bu oyunu bozarım arkadaş!" Kendi düşüncesini onaylarcasına başını aşağı yukarı sallayarak önğnde bekleyen araca bindi.

 

Gün boyu kızlarla turistik yerlerde gezerken onların bitmek bilmeyen enerjisi karşısında artık isyan edecek hale gelmişti.

 

Tayland Kraliyet Sarayı,Ayutthaya tarihi kutsal şehir, Drem World,Phanom Rung Tarihi park,Altın Budha heykeli,Yüzen köy, tropikal bahçeler müzeler ve yorgunluktan sayısını unuttuğu bitmek bilmeyen tapınaklarla günü geceye bağladıkları bir gezi rotasından sonra geldikleri otelin önünde tüknmiş bir halde kendisinin aksine hala enerjik olan kızlara bakarak homurdandı.

 

"Yarın için planlarınızı biraz geç saate çekin kızlar yoksa ben sayenizde bu genç yaşımda kütürüm olacağım!"

 

Kızların kıkırdayarak araçtan inmesi ile oda inmiş fakat koluna aldığı yumruk darbesi ile son anda Afra'ya tutunarak kurtulmuştu.

 

"Seni yalancı pislik! Hani beni bekleyecektin! Bensiz nasıl gidersin o gece klüplerine!?"

 

Osman kulağının dibinde cıyaklayan Gökçe ile yüzünü buruştutarak öfkeyle çıkıştı.

 

"Lan manyak mısın!? Ne gece klübü meraklısı çıktın sen benim başıma!" Eliyle Afra'yı göstererek sözlerindevam etti. " Az daha kızı eziyordum! Gitmedik gece klübüne falan! Zaneten canım çıktı gece klübü falan gezecek halim yok benim! Çok istiyorsanız kendiniz gezin be! Bende topunuzdan kurtulurum!"

 

Yorgunluğun verdiği sinirle sesini incelterek kızların taklitini yaptı.

 

"Ayy tarihi bir yere gidelim Osman abi." Bakışlarını Sare ye çevirerek homurdandı.

 

"Kazı manyağı arkeoloji faresi!"

 

"Tapınaklara gidelim Osman abi o Selçuk ve Ayaz'ı bir an önce ortadan kalkması için adaklar da bulunacağım!"

 

Bakışlarını bu defa Sahra'ya çevirerek çemkirdi.

 

"Katil ruhlu kadın! Erkek köküne kıran getirmeye yemin içmiş kan emici vampir!"

 

"Ben doğal yaşam alanlarını merak ediyorum Emir gibi bi öküzün yaşam alanını gözlemlersem ne istediğini de çözerim belki."

 

Bakışlarını Zeynep'e çevirerek hışımla çıkıştı.

 

"Gördün mü kocan olacak o öküzün doğal yaşam alanını!? O Tarzan olur sen Jane! O gördüklerinden sonra!" Zeynep,Osman'ın sözleri ile kahkahayı patlatarak söylendi.

 

"Yarında yatan buda heykeline gitmek istiyoruz Osman abi. Tabi bir kaç yer daha var ama sen önce orata götür ki senin yaşadığın sinir harbi için dua edelim."

 

Kızlar Zeynep'in sözleri ile kıkırdarken Osman aracın kapısını açarak içine binip kılzara bakışlarını çevirdi.

 

"Dua edin mutluluk felsefesi olan bir ülkedeyiz ve heykellerine hakaret etmek suç! Yoksa ben size nasıl bir heykelin iyi geleceğini net bir şekilde anlatırdım!" Eliyle oteli işaret ederek sözlerine sertçe devam etti. "Şimdi gidin zıbarın! Otelden çıkmak yok! Gecelere akmak yok! Gördüğünüz baby facelere sarkıntılık etmek kesinlikle yok! Bu günkü o küçük adamlara yaptığınız sululukların ve sizin yüzünüzden yediğim azarın hesabınıda ödeteceğim size! Kaybolun şimdi gözümün önünden! İşim var benim!"

 

Kızlar Osman'ın sürekli çemkirmesi ile gözlerini devirip aralarında fısıldaşmaya başlayınca Osman sinsice sırıtarak tekrar konuştu.

 

"Mahşerin iki atlısı Tayland'a iniş yapmak üzere. Müsadeniz olursa daha gidip onları karşılayacağım."

 

"Nee! Ne karşılaması! Sen düşmana ajanlık mı yapıyorsun Osman abi!?"

 

Zeynep'in cıyaklaması ile Osman işaret parmağını dudaklarına götürerek tısladı.

 

"Şhtttt! Ne bağırıyorsun ortalık yerde öyle ajan majan diye! Benim başımı belaya mı sokacaksınız!?" Sakinleşmek için derin bir nefes alarak başını sağa sola sallayıp tekrar konuştu. "Bu ülkede öyle bağırıp çağıramazsınız! Öfkelenmek yasak! Mutlu olup daima gülğmseyeceksiniz!" İşaret parmağını tekrar kaldırarak keskin bir hareketle salladı. "Kesinlikle yasak! Sessiz olun! Ayrıca ben onları gidip karşılamazsam siz onları buradan siddin sene çıkaramazssınız!" Sahte bir memnuniyetsizlikle yüzünü buruşturarak çemkirdi.

 

"Şu tipinize bir bakın! Sakal bıyık çizsem benim diyen erkeğe taş çıkarırsınız yeminle! Bozuk ağızlar,işve cilve bilmez gudubet haller kaknem tavırlar! Etrafınıza göz gedirin göz! Buraya geldiniz madem azıcık bir şeyler öğrenin! Rahmetli Sultan babaannem derdiki; Gittiğin yer kör ise gözünü kırpta bak!" Kızların yüzlerinin aldığı şekille gülmemek için çabalayarak sözlerine devam etti. "Hep intikam ve planla yola gelmez erkekler. Kadınlığınızı kullanın biraz da! Burada içinizdeki kadını dışarı çıkartmazsanız elünizdekilerden de olursunuz demedi demeyin!" Sözlerini bitiren Osman yanındaki adama dönerek bir şeyler söyleyerek adamın aracı hareketlendirmesi ile kızlara dönerek muzipçe göz kırptı.

 

"Bu bukalemun kılıklı kime akıl verdiğini zannediyor! Yolarım ben bunun o saçını sakalını!"

 

Sahra'nın giden aracın arkasından çemkirmesi ile Zeynep onun koluna girerek aklına düşen kuşkuyla onu sakinleştirmek adına konuştu.

 

"Ayy Sahraaa! Kız adama kızıyoruz da galiba haklı! Artık bizimkiler kendilerine güvenemediklerinden mi,yoksa bizim tuzağın korkusundan mı gelemediler bilmem ama bu tuzak onları fazla engellemez haberin olsun! Kız geldiklerini bir düşün hadi bizimkiler nikahlı kocamızda ya seninki!? Hadi Sare'de yırttı diyelim bu cazgır yanaştırmaz kimseyi. Ama sen salı verdin bu çocuğu kendi haline. Selçuk'u yerler burada! Geyşa kızım bunlar! Kız gider dağ gibi adam vallahi!"

 

Zeynep bir elini diğerine vurarak dudaklarını korkuyla dişlerken Sahra ona şaşkınca baktı.

 

"Zeynep haklı! Çıkıp gelse kendi ellerinle kuzuyu kurtlara emanet mi edeceksin? Bence aklını başına topla Selçuk gibi bir kısmet gelmez bir daha ayağına!"

 

Gökçe'nin sözleri ile ters bakışlarını ona çeviren Sahra bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki bu defa da Sare girdi araya.

 

"Üçüz kendine gel! Adamda boy desen boy pos desen pos! Üstelik bizikiler gibi gözü dışarda da değil. Bence sen bu meseleyi bir an önce çöz! Bu çocuğa sahip çık sonra onu da dahil eder tekrar kan ağlatırız hepsine."

 

"Ama ben o defteri kapattım!"

 

Başına aldığı sert darbeyle elini başına götürerek bakışlarını darbenin geldiği yöne çevirince Arya'nın çatılan kaşları ile karşılaşması uzun sürmedi.

 

"Aklını kullan! Sen şeytan Emine'nin torunu Azra'nın kızısın sen! Selçuk'u kaçırırsan sonun Ayaz olacak! Sonra gelip bizim kucağımızda yediğin boynuzları sayarak ağlama!"

 

Başındaki eli korkuyla alnının iki köşesini bulurken Derya onun bu haline kıkırdayarak söylendi.

 

"Merak etme henüz çıkmadı boynuzların. Ama iki türlüde çıkması yakın. Ayaz la evlenirsen boynuzlardan kaçışın yok. Selçuk abiyi avcunun içine bir an önce almazsan ve o engelleri aşıp buraya gelirse o boynuzlardan yine kaçışın yok! Sen bence vakit kaybetmeden tava getir seninkini."

 

"Delirdiniz mi siz be!!? Ben adamı ret ettim farkında mısınız! Şu saaten sonra tükürdüğümü mü yalayım! Olmaz öyle şey!"

 

"Tükürdüğünü yalamazsan avcunu yalayacaksın! Kadınlığını kullan azıcık! Tükürdüğünü yalamana gerek kalmaz o zaman!"

 

Afra'nın sözlerinden sonra Sahra etrafındaki kızların sözleri ile onlara şüpheyle bakarak fısıldadı.

 

"Bir ihanetin içinde değilim değil mi? Bak eğer öyleyse hepinizin canına okurum! Şimdi odama çıkıp dinleneceğim bir daha da Selçuk lafı duymak istemiyorum!"

 

Onların gözlerini devirmesi ile kızları arkasında bırakıp otele doğru ilerlerken aklındaki tilkiler çoktan bir birini kovalamaya başlamıştı.

 

Sabahın erken saatlerinde odanın içerisinde bir o yana bir buyana dolanan Selçuk,Tolga'nın homurdanması ile o yöne döndü.

 

"Yeter be kardeşim bi uyutmadın yahu! Derdin ne sabahın köründe dolapçı beygiri gibi?"

 

Selçuk elini yüzünde gezdirerek sıkıntıyla söylendi.

 

"Sizin kadar rahat olamıyorum malesef! Sanki kızlar altımıza dinamit döşediler ve o her an patlayacak gibi hissediyorum."

 

Selçuk'un sözleri ile Ayaz gözlerini ovuşturarak asık bir yüzle homurdandı.

 

"O dinamitler senin altında değil kardeşim! An itibari ile benim altımda! Ve olacakları düşündükçe,Sahra'nın o fitili zevkle ateşleyeceğini bilmek beni tef gibi geriyor!" Üzerindeki çarşafı huysuzca tekmeliyerek kurtulurken Selçuk'a ters bakışlar atarak banyoya doğru ilerledi.

 

"Bence Ayaz haklı. Sen bir kere daha düşün bu işi derim. Sahra kendisini oyuna getirdiğini öğrendiği an seni mahfeder."

 

Tolga'nın sözlerinden sonra Selçuk dişlerini sıkarak tısladı.

 

"İkinizin sayesinde başka çıkar yolum mu kaldı. Ya batacağız,ya da hep birlikte çıkacağız! Kızlar Sahra'yı yumuşatmaya çalışıyor. Gökçe denilen kızla iletişime geçtim bana yardımcı olacak. Ama bunları Ayaz'ın duymasını istemiyorum çünkü ona güvenmiyorum! Senin bana bir borcun var! Sahra ile aramın bu denli açılmasının sebebi sensin ve en büyük destekçim sen olacaksın. Osman la birlikte üçümüz bu işi halledeceğiz!"

 

Selçuk'un çaresizliği karşısında Tolga yaptığı hatanın farkındalığı ile mecburen kabul ederek başını onaylarcasına salladı. Bu savaşın sonunda ya fena halde çuvallayacaklardı ya da iki tarafda zaferi tadacaktı. Tabi bu hikayeninde yananı olacaktı. Ama o kısmı kendisini hiç bağlamıyordu.

 

Ayaz'ın banyodan çıkması ile banyoya doğru ilerlerken bakışlarını ikiliye çevirerek konuştu.

 

"Siz inin kahvaltıya ben duş alıp geliyorum." Selçuk ve Ayaz'ın onayı ile tam kapıyı kapatırken sözlerine devam etti. " Dikkat edin burada domuz eti fazla tüketiliyor. Seçiminizi dikkatli yapın. Biraz beklerseniz türk yemekleri yapan bir yer buluruz. Türk restorantlarının olduğunu söylemişti Osman." Selçuk ve Ayaz'ın ikinci onayı ile kapıyı kapatarak duşa girdi. Selçuk ve Ayaz plan hakkında kısa süre konuştuktan sonra Tolga'yı aşağıda beklemek için odadan çıktılar.

 

Erkekler gün boyu yaptıkları plan için ortam hazırlarken akşama doğru düğmeye basmışlar,kızlar ise yine gezmekle akşamı etmişlerdi. Bir balıkçı köyünde akşam yemeği yerken Osman kızlara bakarak konışmaya başladı.

 

"Akşama kadar yorgunluktan uyumuş sizinkiler. Ama biraz önce konuştuk bu gece için bir planınız olup olmadığını sordular."

 

Sahra önündeki balığın kılçığını ayıklarken şüpheli bakışlarını Osman'ın gözlerine çevirerek kuşkuyla sordu.

 

"Sen ne dedin Osman abi?"

 

Ağzındaki lokmayı yutan adam aynı bakışlarla Sahra'ya karşılık vererek cevap verdi.

 

"Doğruyu söyledim. Sizi gece eğlenmeye çıkartacağımı söz verdiğimi. Ayaz ve Tolga gelmekte bir hayli ısrarcı olsa da henüz gideceğimiz yeri söylemedim. Belliki sizin neler yaptığınızı Ankara'ya rapor edecekler."

 

Kızlar Osman ve Sahra arasındaki gerilimin farkındalığı ile bir ona bir diğerine bakarken Sahra elindeki çatalı bir kenara bırakarak tekrar konuştu.

 

"Benim için gideceğimiz yere gelmelerinin bir sakıncası yok. Benim peşime düşüp hesap soracak benim de ona yaptıklarını hatırlatıp hıncımı alacağım biri yok. Ama kızlar için gelmeleri iyi olur. Sabır taşları ne kadar çabuk çatlarsa hesap günü o kadar çabuk gelir. Bunu hızlandırmanın yolu da Ayaz ve Tolga'nın bizimle her yere girip çıkmasından geçiyor.

 

Kızlar bir birine umutsuzca bakarken çalan telefon ortamdaki sessizliği bıçak gibi kesince Sahra arayan kişiyi görünce düşünceyle kaşlarının çatılmasına engel olamadı.

 

Cevaplama tuşuna basarak arayan kişiyi daha fazla bekletmeden konuşmaya başladı.

 

"Efendim babacığım."

 

"Ne babası ulan ne babası!?" Babasının kükreyişi ile telefonu kulağından uzaklaştırırken Mehmet kükreyerek sözlerine devam etti. "Bir de yağ çekiyor babacığım diye! Ulan sayende babalığım mı kaldı!? Şam babasına döndüm sayende!"

 

Sahra babasının sinirini yatıştırmak için ağzını açmıştı ki Mehmet tekrar konuştu.

 

"Azra şam babası demişken ne zamandır yspmıyorsun yapsanda yesek be güzelim canım çekti bak şimdi."

 

Babasının annesinden istediği şey ile Sahra kıkırdarken arkadan annesinin sesini işitti.

 

"Zıkkım ye Mehmet! Zıkkım yeee! Yıllardır doyuramadım seni be adam!"

 

Annesinin cevabı ile Sahra kahkahasını serbest bırakırken Mehmet boğazını temizleyerek tekrar telefona döndü.

 

"Kızım senin niyetin beni öldürmek mi!? Ulan senin ne işin var Tayland'ta! Kendin gittiğin yetmiyormuş gibi bir de diğerlerinide peşinden sürüklemişsin! Babaları canıma okuyor be! Yunus ağzıma sıçtı ağzıma! Kızına sahip çıkamıyorsun gelinine de sahip çıkamadın diye benim yüzüme tükürdü lan! Evli barklı kadınları ayartmak nesi Sahraa! Grrdekten gelin kaçırmak nerede görülmüş! Adını koyduk diye huyunuda içine sokmadık ya rahmetlinin!"

 

Kızlar Mehmet'in sesinin desibeli ve söylediği sözlerle yandık dercesine bir birine bakarlen Sahra sesine üzgün bir tını katarak konuşmaya başladı.

 

"Ama babacığım vallahi kötü bir niyetimiz yoktu. Sadece tatil amaçlı geldik. Biliyorsun adaları ile meşhur bir ülke burası."

 

"Başlatma lan adana,denizine! Bilmiyor muyum ben senin aklından geçenleri! Adadı kadar neyi meşhur sen benden iyi biliyordun eşşek sıpası! Ya bir karışıklığa kurban gitseniz ne olacak ulan!" Derin bir nefes alarak bu defa keskin bir ses tonuyla sözlerine devam etti." Ben sana çok yüz verdim Sahra! Tepeme çıktın tepeme! Biletlerinizi aldık yarın ilk uçakla Ankara'ya dönüyorsunuz! Döner dönmezde Selçuk'la evleneceksin!"

 

Babasının sözleri ile oturduğu yerden hızla kalkarak sıktığı dişlerinin aradından öfkeyle tısladı.

 

"Ölürüm de evlenmem o kendini beğenmiş budalayla! Hem Ayaz'a söz verdim ben!"

 

Kızlar Sahra'nın tepkisi ile ürkekçe ona bakarken Mehmet'in telefondan biraz daha yükselen sesiyle bir birlerine ne yapacaklarını bilemeyerek baktılar.

 

"Başlatma Ayaz'ından! Ben seninle başa çıkamıyorum bir de onu mu bela edeceğim başıma! Selçukla birlikte derhal Ankara'ya dönüyorsun ve döner dönmezde hemen evleniyorsun! Benim sözümü ikiletme sonuçları senin için fena olacak artık!"

 

Sahra babasının gönlünü yapmak için tekrar konuşmaya niyetlenmişti ki yüzüne kapanan telefonla şok olmuş bir şekilde kızlara baktı.

 

"Yüzüme kapattı!" Telefonu masanın üzerine sertçe burakarak öfkeyle homurdandı. "Bir an önce Selçuk'la birlikte Ankara'ya dönecekmişim ve döner dönmezde onunla evlenecek mişim!"

 

Sare kardeşinin sözleri ile üzgünce mırıldandı.

 

"Pamuk gibi adamı çalı dikenine çevirdik sonunda."

 

"Bence Mehmet amca araya girmişken sen Selçuk'la evlenmeyi kabul et canım. Hem onun ve bizim babaların gazabından kurtuluruz hemde sen Selçuk'a karşı tükürdüğünü yalamazssın."

 

Zeynep'in sözleri ile Sahra öfkeyle çemkirdi.

 

"Beni ret eden bir adamla evlenecek değilim! Burada mülteci olarak kalırım yine

de evlenmem!"

 

"Mehmet amcam da buna izin vetecekti sanki!? Seviyorsun işte adamı neyin inadı sendeki anlamadık ki! Madem istemiyorsun evlenmeyi nasıl çıkacaksın bu işin içinden vae mı bu durumda da bir planın!?"

 

Zeynep sorduğu sorudan sonra umutla kızlara bakarken Sahra başını iki elinin arasına alarak iki yana salladı.

 

"Malesef yok!"

 

Sahra'nın cevabı ile Zeynep kızlara göz kırparak Osman'a dönüp komuştu.

 

"Osman abi sen bu gece bizi eğlene bikeceğimiz bir yere götür en iyisi. İki güne kalmaz Sahra'yı,Selçuk la evlendirir Mehmet amcam. Her şey aceleye geleceği için ufak bir eğlence bari yapalım aramızda."

 

"Size o nikahın olmayacağını söyledim!"

 

Osman köşeye sıkışan kızın haline üzülmüş gibi bakarak mırıldandı.

 

"Aslında bir çıkar yol var ama onun için bir damada ihtiyacımız var."

 

Osman'ın sözleri ile Sahra umutla ona bakarak konuştu.

 

"Nasıl bir çıkar yol bu!?"

 

"Bir damat adayı bula bilirsen imam nikahı ile evlenirsin Mehmet amca da seni istemediğin bir evliliğe zorlayamaz."

 

Osman'ın fikrine kızlar onaylamaz gibi karşı çıkarken Sahra yüzüne yayılan gülümseme ile cevap verdi.

 

"Damadı bulursam burada bu nikahı kıya bilecek birilerini bula bilir misin!?"

 

Osman gülmemek için kendisini güçlükle tutarak başını olumlu anlamda salladı.

 

"Her ülke de olduğu gibi bu ülkede de müslüman bir topluluk var. Sayılarıda azımsanmayacak kadar çok. Sen damadı bul gerisini bana bırak." Sahra başını hevesle sallayarak masada ki telefonuna uzanırken aklına gelen şeyle bakışlarını Osman'a çevirdi.

 

"Babam yanımda olmadığına göre gerçekçi bir nikah kıymamıza be gerek var ki? Ankara'ya gidince evlendiğimi söylerim olur biter. Ayaz zaten elimizde ki hazır damat adayı. Bir aksilik çıkaracağını zannetmiyorum. Burada evlendiğimizi söyleyince babam da evlenip evlenmediğimi araştıracak değil ya?"

 

Sahra'nın son anda çıkardığı pürüzle Osman bir an duraksasada onun gönlünü yapmak için sakince konuşmaya çalıştı.

 

"Sen bilirsin. Senin istediğin gibi de olur elbet ama Mehmet amcanın biraz önce Ayaz'a verdiği tepkiyi düşünürsek işin biraz zor. Bence ne Ayaz'a, ne sana güveni var. Bu yüzden o bahsettiği kişi Selçuk muydu adı?" Sahra'nın gözlerini devirerek kendisini onaylaması ile sözlerine devam etti. "Selçuk denilen adamla seni evlendirmek için girişimde buluna bilir. Bence sözle beyan edeceğin evlilik yerine kanıtlı ispatlı bir evlilikle çık babanın karşısına ki istemediğin bir evlilik yapmak zorunda kalma."

 

Kızlar Osman'ın,Sahra'ya verdiği akılla Sahra'nın vereceği kararı merakla beklerken Sahra düşünceli bir şekilde tekrar sordu.

 

"Peki nasıl olacak bu kanıtlı belgeli evlilik?"

 

Sahra'nın sorusu ile Osman onun daha fazla düşünüp işkillenmesine fırsat vermeden hızla cevap verdi.

 

" Ben nikahı videoya alır Mehmet amcaya bizzat yollarım ki sorun çıkartmasın. Fakat burada bu işler biraz eski usül işliyor. Tamam müslüman olan kesim var ama eski tarz vekalet usülü kıyılıyor nikah. Burada öyle imamın karşısına geçipte evlenmek istediğini beyan edemezsin. Güvendiğin birine evlenmek için vekalet vereceksin , vekalet verdiğin kişi de nikah esnasında evleneceğin kişiyle imamın karşısında olacak. Sen damadı bul, bir de vekaleti ver ben hallederim gerisini." Söylediği sözlerden sonra Sahra'nın anlamaması için de içinden dualar ediyordu. Onun düşünceli haliyle planlarının tutmayacağını düşünmeye başlamıştı ki Sahra tekrar konuştu.

 

"Aman ben o Ayaz haininin yüznü görmeyimde kim görürse görsün! Ona olan öfkem geçmedi henüz!" Osman ve kızlar aldıkları cevap karşısında rahat bir nefes alırken Sahra sözlerine devam etti. "Madem bir vekille bu iş çözülecek vereyim vekaletimi de halledelim şu nikah işini!"

 

Osman'ın gözleri aldığı cevapla parlarken planlarının yolunda gitmesi ile başını olumlu anlamda salladı. Sahra işaret parmağını kaldırarak onu uyarırcasına salladı.

 

"Eğer beni oyuna getirecek olursan bu güne kadar öğrendiğim en acımasız dövüş tekniklerini senin üzerinde denerim!"

 

"Sen de abartma artık Sahra!" Zeynep kuzeninin kendilerinden şüphelenmemesi için sertçe çıkışırken kızların bacaklarına ufak darbeler atarak siz de bir şey söyleyin dercesine uyarıyordu. " Nasıl bir oyuna getirecek adam seni? En fazla bir Tayland lı ile girersin dünya evine. Gerçi bana kalırsa yanlış seçim yapıyorsun. Selçuk'u severken Ayaz'la evlenmeyi düşünmen büyük bir hata!?"

 

Sahra,Zeynep'in sözleri ile umursamazca omuzlarını silkerek homurdandı.

 

"Benim sevmem bir şey ifade etmiyor Zeynepciğim. Heekes senin kadar şanslı olamıyor malesef. Sevilmeyi özellikle Selçuk tarafından sevilmeyi bende istedim ama malesef olmadı. Ben kendimi sevdirmek için uğraştım belki yanlış yolları denedim ama zoraki bir sevgi de istemedim!"

 

"Zoraki olduğunu ne biliyorsun!? Adama fırsat vermedin ki! Sen sadece kendi sevgini gösterdin. Selçuk abinin ilk tanışığınız günden buyana ki tepkilerine bakılacak olursa yanlış yol seçtiğinde söylenemez. Senin yaptığın yanlış adam seninle bir şeyler yaşamak için yola çıkmış ken senin ona sırtını dönmen.Yaptığın yanlış bu! O yaşadığı şeylerin korkusuyla kaçarken senden,sen onun yaşadıklarının sana ağır geleceğinin korkusu ile kaçıyorsun! Bir kez olsun adamı dinlemedin ki. Neler yaşadığını anlata bilse belki senden kaçmasına hak vereceksin."

 

Derya'nın sözleri ile bakışları onun kilerle kesişirken ürkek purıltıları gizleme gereği duymadan baktı kızın mavi gözlerine.

 

"Bunlar sizin fikirleriniz. Onun kaçışı yaşadığı şeylerden dolayı değil,beni beğenmemesinden,değer vermemesinden dolayı. Kendimi zorla beğendirecek değilim. Ben buyum! Selçuk için bile olsa değişemem! Beni kırdığı,üzdüğü için benimle evlenmeyi düşündü sevdiği,değer verdiği için değil! Siz olsanız bu durumda kabul edermiydiniz!"

 

Kızlar Sahra'nın sözleri ile bıkkınca nefes alırken Osman kadınların neden en zor zamanlarda savaşıpta,istediklerini elde edince vazgeçitklerini düşünüyordu. Selçuk'un Sahra'yı sevdiğini dışarıdan bakan herkes anlaya bilirdi. O bunu kendisine bile henüz itiraf etmemiş olsa bile Sahra'ya hissettiği duygular bariz bir şekilde belliydi. Ama Sahra kırıldığı için bu duyguları görmeyi ret ediyordu. Hem de adam onun kendiaine yapacağı onca eziye göze alarak böyle bir yere gelmişken.

 

"Ayyy yeter! Ne olacaksa olsun artık!" Gökçe sert bakışlarını Sahra'ya çevirerek koluna bir çimdik atıp homurdandı. "Senin bu güvensizliğin de beni benden aldı. Karar ver Ayaz la evleneceksen evlen! Ben artık yeni bir işim çıkmadan bu gece bir an önce eğlenmek istiyorum! Bezdim yaa! Üstelik Osman abiye güvensizliğin neden? Adam seni tutupta dünyanın öbür ucundaki Selçuk'la nikahlayacak değil sonuçta!"

 

Gökçe'nin sözleri ile kızlar onu uyarırcasına bakışlar atarken Sahra'nın çagılan kaşları hepsinin korkuyla yutkunmasına sebep olmuştu. Derin bir nefes alan Gökçe sözlerine devam etti.

 

"O fasulye sırığı,işi gücü ortalık karıştırmak olan Ayaz'ı birinin nikahına sokup,başını yakıp kurtulmak varken bence değil Osman abi hiç bir erkek bu fırsatı kaçırmaz! O yüzden sen fazla düşünme yoksa bu Ayaz'ı alacak kimse kalmayacak ve kimse bu baş belasından kurtulamayacak! Al şu Ayaz'ı artık nikahına da herkes rahatlasın be kızım! Bak sen evlen bu gerizekalı ile sana söz ben sana arka çıkacağım. Ona dünyayı dar ederiz birlikte! Ne zaman boşamak istersende ben bir kadınla bastırır kurtarırım seni o şapşaldan!"

 

Gökçe'nin sözleri ile Sahra ve diğerleri kıkırdarken Osman'ın kafasının içindeki çarklarda dönmeye başlamıştı. Aradığı fırsat nihayet eline geçmişti. Selçuk'la anlaşıp bir an önce bu Ayaz itinin defterini dürecekti. Hem de bu gece büyük bir zevkle yapacaktı.Birde Sahra evlenmek için vereceği vekaleti istedikleri gibi verirse her şey tamam olacaktı.

 

"Tamam! Şimdi o Selçuk denen adı lazım değil şahsı bir kenara bırakalım. O defteri kapattım ve unutmaya çalışacağım. Çünkü ben evlenmek üzere olan bir kadınım ve evleneceğim adam Ayaz gibi çapkının önde gidenei de olsa ona düşüncelerimle bile ihanet edemem! Şu an aramız bozuk olsa bile onun yeri benim için bir başka dır."

 

Bakışlarını kızların üzerinde gezdirerek sinsice sırıttı.

 

" O yüzden kızlar kıymetimi bilin . Sizleri ve eşlerinizi Ayaz denen tatlı beladan an itibarı ile kurtarıyorum. "

 

Kızlar bıkkınca nefeslerini verdiler. Onlar istiyorduki her şey Sahra'nın gönlünce ve yol yordama uygun olsun ama o işi yokula sürmekten ileri gitmiyordu. Bakışlarını Gökçe'ye çeviren Sahra sözlerine devam etti.

 

"Vekaleti mi sana veriyorum kuzen!"

 

Sahra'nın sözleri ile Gökçe analmazcasına davaranarak sordu.

 

"Ne vekaleti?"

 

"Ne vekaleti olacak Gökçe evlenmek için vekaletimi sana veriyorum!"

 

Kızlar nefeslerini tutarak beklerken Osman Gökçe'yi dürterek telaşla konuştu.

 

"Aldım de! Aldım de!" Bakışlarını Sahra'ya çevirerek devam etti.

 

"Sen üç defa evlenmek için vekaletimi verdim diyeceksin Gökçe de aldım diyecek. Bu işler böyle Sahra. Usülüne uygun olsun ki sorun çıkmasın." Osman'ın sözleri ile Sahra kendineden istenileni yaparken,Gökçe de üzeeine düşeni yaparak vekalet olmayı kabul etti.

 

Kızlar Sahra'nın şüphesini çekmemek için olumsuz konuşmalar yaparken o onları umursamadan Ayaz'la konuştu ve onun da sahte gönülsüzlüğünün üzerinden gelerek nikaha ikna etti.

 

"Şimdi ben Gökçe'yi alıp buradaki tanıdığım bir imama nikahınızı kıydıracağım. Ama önce sizi otele bırakayım ki siz de şu çok merak ettiğiniz eğlence için hazırlanın nikahtan sonra çıkarayım sizi." Kızlar hevesle başlarını sallarken Osman sözlerine devam etti. "Ama bu defa Ayaz ve Tolga'ya katlanmak zorunda kalacaksınız bayanlar. Gerçi ben elimden geldiğince geç bir araya getirmeye çalışacapım sizi ki gönlünüzce eğlene bilesiniz." Osman'ın teklifini Sahra dışında diğerleri sahte bir isteksizlikle karşılarken sonunda ikna olmalarıyla ayrıldılar restoranttan.

 

Selçuk kolundaki saate bakarak sıkıntıyla nefesini vererek bakışlarını Tolga'ya çevirdi.

 

"Nerede kaldı bunlar? O Ayaz gerizekalısı da yok ortada."

 

Tolga yanındaki adamın sıkıntılı haliyle küçük bir kahkaha atarak kolunu omzuna attı.

 

"Sakin ol dostum. O gelmesede ben varım. Seve seve şahitliğinizi yaparım. Yeterki sen Sahra denen beladan kurtar bizi."

 

Tolga'nın sözleri ile omzundaki kolu sertçe ittirerek homurdandı .

 

"Adam gibi konuş! Siz kaşınıyorsunuz Sahra da kaşıyor! Kendi kabahatinizi bilin sonra kıza bahane bulun! Sahra da bir sıkıntı yok sıkıntı siz de! Edebinizle durabilseydiniz şı an ben de dahil hiç birimiz bu durumda olmazdık!"

 

Tolga yanındaki adama yüzünü ekşiterek baktı.

 

"Aman! Bir şey demedik müstakbel karına. Sen yanmaya dünden hevesliysen biz de her daim o ateşe odun atmak için gönüllüyüz demek istemiştim sadece."

 

Selçuk gerginliğin verdiği öfkeyle Tolga'ya doğru dönerken Osman ve Gökçe de park ettikleri araçtan hızla indiler.

 

"Diyemezsin zaten! Başıma açtığın işlerden sonra şahitlik onayından başka bir şey çıksın o ağzından senin ağzına bombayı koyar pimini kendi ellerimle çekerim!" Yanına gelen Odman ve Gökçe'ye kısa bir baş selamı vererek tekrar döndü Tolga'ya. " Hem sanane aslanım sanane lan! Yanacakta benim razı olan da benim! Seni ne ilgilendiriyor Sahra'nın beni yakacağı ateş! Bak Tolga! Sahra artık benim karım sayı..."

 

"Bir birinize horızlanmayı başka zamana bıraksanızda bir an önce şu nikah işini halletsek. Malum Sahra her an durumu çaka bilir!"

 

Gökçe karşısındaki iki erkeğe öfkeli bakışlar atarak çantasından çıkardığı yazma ile başını kapatıp bakışlarını Osman'a çevirmişti ki Tolga'nın kıkırfaması ile bakışları tekrar onu buldu.

 

"Şahtın şahbaz oldun Gökçe hanım! Ulan kollarını kapatacak bir şey bari geçir üzerine."

 

Gökçe sıktığı yumruğunu Tolga'ya doğru savurarak çemkirdi.

 

"Senden mi öğreneceğim nasıl giyineceğimi! Şimdi buradan sana yumruğu bir geçiririm ben yıldızları sayarsın ahmak herif!" Savurduğu yumrukla Tolga geri çekilirken Gökçe çantasından ince bir hırka çıkarıp üzerine geçirmişti li Tolga tekrar konuştu.

 

"Niye bu kadar sinirlisiniz anlamadım. Üstelik geçemeyiz içeriye. Ayaz denen angut ortada yok."

 

Tolga'nın sözleri ile Osman elleriyle yüzünü sertçe sıvazlarken Gökçe yüzünü buruştutarak homurdandı.

 

"Yıllar geçmiş hala keyfine göre hareket ediyor bencil herif! O gerizekalıyı nikah iahidi yapma fikri hanginizin fikriydi! Adamın hayat felsefesi eğlence üzerine dayalı. Şu an kim bilir hangi barda kim bilir kaç kadının arasında kendini övüyor dur o kendini beğenmiş züppe!"

 

Selçuk,Gökçe'nin sözleri ile telaşlanırken kız nikahın kıyılacağı camii ye doğru ilerleyerek açık kapıdan içeriye girdi sert adımlarla.

 

"Sahiden nere de bu herif! Ya kaç kez tembihledim ben onu! Şu nikah bir kıyılsın onunda defterini dürüp eline vereceğim sınırlarımı zorluyor artık.Ağzını burnunu dağıtacağım o itin!"

 

Osman,Selçuk'un sözleri ile elini omzuna atarak hafifçe sıktı destek olmak istercesine.

 

"Merak etme ben o işi hallettim. Bu gün Allah'ın izniyle Ayaz'dan kurtuluyoruz."

 

Selçuk ve Tolga bir an bir gözgöze gelirken Osman aklında ki planı hızla anlatmaya koyuldu. Sözlerini bitirdiğinde sinsice sırıtırken arkadan gelen telaşlı sesle üçünün bakışlarıda o yöne döndü.

 

"Osmaaan! Ocağına düştüm kardeşim kurtar beni!"

 

Osman karşısındaki adamlara iş güzar bir şekilde göz kırparak sahte bir telaşla Ayaz'a döndü.

 

"Ne oluyor lan!? Ne bu halin!? Nefesini kıçından alıyorsun resmen!"

 

Ayaz kısa bir an nefesini düzene sokmaya çalışıp hızla konuştu.

 

"Araz reis aradı. Sahra'nın Selçuk'la evleneceğini ve bunu Sahra'dan gizli yaptığımızı biliyor kardeşim."

 

Selçuk karşısındaki adamın haline gülmemek için kendini zor tutarken yalancı bir telaşla karşılık verdi.

 

"Ne demek biliyor! Kimden duymuş lan!? Bak Ayaz eğer sen ağzından kaçırdı..."

 

"Ecelime susamadım ben daha." Ellerini saçlarına atarak ne yapacağını bikemeyerek karıştırdı. "Mehmet amca söylemiş! Ağzında bakla ıslanmıyor ki! Babamda tutturdu madem Sahra ile evlenmeyi Simay dan kurtulmak için kabul ettin ve Sahra'yı da elinden kaçırdın Simay'la evleneceksin diyor! Eğer iki saat içinde Simay'ı arayıp evlilik teklif etmezsem Sahra'yı arayıp onu oyuna getirdiğimizi söyleyecekmiş."

 

Tolga karşısındaki adamın kıvranışı ile merakla konuştu.

 

"Sahra ile mi tehtit ediyor yani Araz amca seni!?" Ayaz başını olumlu anlamda sallarken Tolga tekrar konuştu. "Sen ne dedin peki."

 

Ayaz elini sertçe kaldırarak öfkeyle çıkıştı.

 

"Ne diyeceğim lan!? Sahra bir dutarsa beni keser! Ankara'ya gidene kadar uçaktan parçalarımı savurur! Bir mezarım bile olmaz! El mecbur babamın teklifini kabul ettim."

 

Osman karşısındaki adamın yüzünün aldığı şekille kıkırdayarak elini omzuna atıp bir kaç kez vurdu.

 

"Hayırlı olsun Ayaz! Ankara'ya döner dönmez Selçuk kıyar artık nikahınızı."

 

Ayaz omuzundaki eli sertçe ittirerek öfkeyle bağırdı.

 

"Saçmalama laaan! Ben Simay la evlenemem oğlum!" Bakışlarını Selçuk'a çevirerek yalvarırcasına baktı.

 

"Selçuk,Sahra ile ben mi evlensem kardeşim. Bak babamın öfkesi geçünce söz boşarım. Başıma bela edecek değilim nihayetinde."

 

Selçuk işittikleri ile Ayaz'ın çenesine yumruğunu geçirerek öfkeyle bağırdı.

 

"Lan senin ne dediğini kulağın duyuyor mu şerefsiz! Senin o dilini keserim ben Ayaz!"

 

Tekrar hamle yapmıştı ki Osman ve Tolga onu tutarak sakinleştirmeye çalıştı.

 

Ayaz ise ne yapacağını bilmez bir şekilde kendi etrafında tur atarken bir taraftanda çaresizce mırıldanıyordu.

 

"Duymuyorum ne dediğimi duymuyorum ben kardeşim! Ne yapacağımı bilmediğim için saçmalıyorum işte. Ben ne yapacağım lan!? Bir tarafta Sahra ve işkenceleri,bir tarafta babam ve tehtitleri!"

 

Osman,Selçuk ve Tolga'ya göz kırparak Ayaz'a doğru yaklaşıp omzuna dokunup kendisine bakmasını sağladı.

 

"Bir çaresi var kardeşim."

 

Ayaz umutla karşısındaki adamın gözlerine bakarak fısıldadı.

 

"Kabul lan! Neyse o çare kabul!"

 

"Selçuk'un nikah taktiğini uygulayacağız. Hem Sahra'dan,hem Simay'dan hem de babanın tehtitlerinden kurtulacaksın."

 

Ayaz,Osman'ın sözleri ile kısa bir an düşünerek kararsızca konuştu.

 

"Yani illaki evlendireceksin beni sende!"

 

Ayaz'ın kararsızlığı karşısında Tolga yanına yaklaşarak fısıldadı.

 

"Aklını kullan anı kurtar. Şu zor zamanı bir atlat sonra boşarsın olur biter. Remi nikah basmayacaksın ki sonuçta."

 

Ayaz düşünceli bir şekilde başını kaşıyarak çaresizce söylendi.

 

"Lan hadi kabul ettim diyelim. Evleneck kızı nereden bulacağım hemen?"

 

"Sen o işi bana bırak kardeşim. Buradan seni bütün sıkıntılarını halletmiş bir şekilde çıkaracağım güven bana."

 

Osman'ın gözlerine kıstığı bakışları ile bakarak fısıldadı Ayaz.

 

"Güveniyorum sana kardeşim! Kurtar beni şu içine düştüğüm girdaptan ne istersen yapacağım."

 

Osman sinsice gülerek başını onaylarcasına sallayarak nikahın kıyılacağı camii'nin kapısına doğru ilerleyerek arkasındaki adamlarla içeriye girdi.

 

İçeriye giren üçlü daha önce görüştükleri gibi Gökçe'yi bayanlar bölümüne alması ile erkekler bölümüne geçip imamın önüne oturdu. Gökçe yanına oturan başka bir kadının da nikah şahiti olduğunu öğrenince imamı dinlemeye koyuldu.

 

Vakalet üzerine kıyılacak olan nikahta mehiri Selçuk'un, Sahra'nın isteğine bırakması ile nikah akdinin tamamladılar.

 

Erkekler Selçuk'u tebrik ederken Osman çalan telefonunu cevapladı.

 

"Efendim."

 

"Osman abi ben gidiyorum sen kararlaştırdığımız gibi Selçuk'u sonra getir. Benim önce Sahra'ya kafayı biraz buldurmam lazım ki ortalığı başımıza yıkmasın."

 

"Tamam. Konuştuğumuz yerde buluşuruz."

 

Telefonu kapattığı anda Ayaz'ın bakışları ile karşılaşınca unuttuğu şey aklına gelmiş ve diğrlerine hemen geleceğini söyleyerek dışarıya koştu.

 

Gökçe'nin çevirdiği taksiye binmek üzere olduğunu görünce seslenerek durmasını sağladı.

 

"Nikah iptal oldu Gökçe!"

 

Kız şaşkınca karşısındaki adama bakarak konuştu.

 

"Nasıl iptal oldu!?"

 

Osman ilk aklına gelen şeyi telaşla söyledi.

 

"Bu Ayaz gerizekalısı alkol kullanmış! O yüzden başka şahit lazım. Ben birisini aradım gelecek şimdi."

 

Gökçe telefonun saatine bakarak yüzünü buruşturdu.

 

"Ama ben kızları eğleneceğimiz mekana geçmeleri için aramıştım. Şimdi bir aksilik çıkarıp başımıza iş açmasınlar."

 

Osman kısa bir an düşünüyormuş gibi çenesini kaşıdı sıkıntıyla.

 

"Doğru söylüyorsun sen git onların sağı solu belli olmaz. "

 

"Eee nikah?"

 

"Sen vekaleti bana ver. Ben hallederim."

 

Gökçe şaşkınca baktı karşısındaki adama.

 

"Vekalet başkasına devrediliyor mu öyle?"

 

Osman kızı işkillendirmemek için gülümseyerek cevap vereceği esnada Selçuk ve Tolga'nın gelmesiyle konuştu.

 

"Bak bunlarda şahit vekaleti verdiğine. Hadi Gökçe! İmam bekliyor."

 

Osmanın sözleri ike kız telaşla sordu.

 

"Nasıl vereceğim bilmiyorum ki? Açıklarsan vereceğim!"

 

Osman elini alnına vurarak bir gözü kapıda konuştu.

 

"Tıpkı Sahra'nın dediği gibi. Benim evlendirmek için seni velil ettim diyeceksin."

 

Gökçe karşısındaki adamın sözleri ile kuşkuyla ona bakıp tam şüphelendiği şeyi sormak için ağzını açmıştı ki çalan telefonunda Sahra'nın ismini görünce telaşla konuştu.

 

"Beni evlendirmek için seni vekil ettim!" Araca binerken iki defa daha aynı sözleri söyledi ve aracın kapattığı kapısının camından başını uzatıp alayla bağırdı.

 

"Enişteee! Tebrik ederim! O boyu arşa kadar uzanan ama aklı kıt olan Ayaz'a selamımı söyleyin toprağı bol olsun! Yaptığı ihaneti Sahra'ya büyük bir zevkle anlatacağım gecenin ilerleyen saatlerinde!"

 

Osman kapıdan çıkan adamı görünce aceleyle kızın başını camdan içeriye sokup aracın bagajına vurarak taksiciye gitmesi için işarer vererek homurdandı.

 

"Manyak kurduğum planı bozacaktı az daha!"

 

Selçuk ve Tolga,Osman'ın korkuyla gerilmiş haline bakarak gülerken Ayaz yanlarına gelerek düşünceli bir şekilde kaşlarını çattı.

 

"Bir kadın sesi duydum. Ayaz diye bağırıyordu sanki!?"

 

"Senin aklın fikrin kadınlarda olduğu için sana öyle gelmiş koçum! Gaipten sesler duyuyorsun. Seni kim tanıyacak burada da ismini haykıracak aşkla!"

 

Tolga'nın sözlerini diğerleride onaylarken Ayaz dudaklarını bükerek uzaklaşan aracın arkasından bakarken Osman konuştu sahte bir telaşla.

 

"Sahra çınlatmıştır kulaklarını. Otelde seni bekliyorlarmış. Sen şimdi git onunla evlenmiş gibi rol yapmaya devam et,ben senin işi halledip geleceğim."

 

Osman'ın sözleri ile Ayaz sıkkın bir yüz ifadesi ile başını kaşıdı.

 

"Benim olmam şart mı?" Karşısındaki adamlar Ayaz'a sahte bir öfkeyle bakarken o açıklama gereği duydu. "Ya abi Selçuk'un nikah gibi yapın işte. Benim için kara olan günü bir an önce unutup normal hayatıma bir an önce dönmek istiyorum. Mümkünse kızla bile karşılaşmak istemiyorum. Sen videoya çek at babama benim dayanağım olsun benim için kafi."

 

Selçuk karşısındaki adamın köşeye sıkışmış hali ile eğlenmeyi daha sonraya bırakarak elini omzuna atıp üzgünce söylendi.

 

"Sende haklısın kardeşim. Sen ver vekaletini bana ben hallederim senin yerine."

 

Diğerleride Selçuk'un sözlerini onaylayınca Ayaz vekalet vererek ayrıldı üçlünün yanından.

 

"Kıza yazık olacak ama bu sersemin hakkından ancak o gelir."

 

Selçuk'un sözlerine Osman sertçe karşılık verdi.

 

"Ne yazığı be ne yazığı! Beni saçlarımı kazımakla tehtit etti o cadı! Annesi gibi tescilli deli! İkisi bir biri için biçilmiş kaftan. Bana ileride dua edecekler dua!"

 

"Aman kardeşim dikkat ette mevlütte okutmasınlar arkandan!"

 

Osman,Tolga'nın sözleri ile pişkince sırıtırken Selçuk'un uyarısı ile camii ye doğru tekrar ilerlediler.

 

Gökçe kızlarla geldikleri barda Osman'la anlaştığı gibi Sahra'nın biraz kafayı bulmasını sağlarken diğer kızlarla birlikte kendiside kafayı bulmuştu.Afra ve kendisi için pek hoş bir ortam olmasa da yüzünü buruşturarak etrafı izledi. En azından onları düşünerek bir kaç tane erkek kabul edile bilir di şu ortama değil mi!? O Osman olacak adinin kafasını patlatacaktı! Neden kimse onları insandan saymamıştı. Üstelik kızları erkeklerin olmayışı konusunda kandırana kadar göbeği çatlamıştı. Onlarında hakkıydı bir kaç erkekle tanışıp flörtleşmek! Cebinde hissettiği titreme ile telefonunu çıkarıp baktı. Sonunda gele bilmişlerdi. Belki gecenin ilerleyen saatlerinde başka yere giderlerdi de dileği gerçek olurdu.

 

Telefonuna gelen mesajı okuyunca kıkırdayarak bağırdı.

 

"Sahraaa kocan geliyor muş! Kapıdalarmış."

 

Sahra elindeki kadehi masaya bırakarak düşünceli bir şekilde başını kaşıyarak karşısındaki kıza bakıp alayla karşılık verdi.

 

"Ben kaçıyorum o zaman kızlaar!"

 

Güney yanındaki kuzeninin başına hafifçe vurarak çemkirdi.

 

"Salak! Koca koca diye ölüyordun! Nereye kaçıyorsun şimdi!?"

 

Sahra dudaklarını bükerek Güney'in yüzüne üzgünce baktı.

 

"Ben Selçuk diye ölüyordum! Ayaz için değil!"

 

Derya elindeki kadehe bakışlarını kısarak en az on kere söylediği şeyi tekrar söyledi.

 

"Senin kocan zaten Selçuk abi Sahra abla!"

 

Sahra ellerini saçlarından geçirerek öfkeyle çemkirdi.

 

"Madem Selçuk benim kocam ben neden Ayaz la evlendim! Kim kıydı benim nikahı mı!?"

 

"Ben kıydım!"

 

Sahra arkasından gelen sesin heyecanı ile aniden dönünce dengesini kaybederek sendelemiştiki beline sarılan kolkarla şaşkınca karşısındaki adama bakarak fısıldadı.

 

"Selçuk!" Adamın kendisine değişik bakışları ile biraz önce söylediği sözleri anımsamaya çalıştı hatırladığı sözlerle onu göğsünden ittirerek öfkeyle çemkirdi. "Seni adi pislik! Seni seven bir kadını nikahlarken hiçmi için sızlamadı vicdansız!"

 

Sahra'nın sözleri ile Selçuk başını olumsuz anlamda sallayarak pişkince sırıttı.Bu hareketi ile göğsüne cılız yumrukların inmeside bir olmuştu.

 

"Hiç mi için acımadı!? Hiç mi beni düşünmedin be!"

 

"Hayır! Büyük bir zevkle kıydım! Şahitler hazır olduktan sonra çokta zor olmadı." Sahra'nın gözlerinin dolu dolu olması ile daha fazla dayanamayarak yüzüne dökülen saçlarını geri ittirip fısıldadı. "Seni kendi nikahıma aldım Sahra! Bu yüzden vicdanım da sızlamadı,acıda çekmedim!" Kızın şaşkınlıktan irileşen gözleri ile gülümseyerek sözlerine devam etti. "Biraz vicdanım sızladı ama o da senin inadın yüzünden çabucak yok oldu."

 

Sahra işaret parmağını kaldırarak adamın göğsünü dürttü.

 

"Yani se...sen şimdi benim kocam mısın!? Peki Ayaz!?"

 

Ayaz'ın ismiyle Selçuk'un kaşları çatılırken aklına gelen ayrıntıyla kıkırdayarak kollarındaki kadına cevap verdi.

 

"Ayaz'ı kendine siper etmekten vazgeç artık! Gerçi artık bir işede yaramaz da. Sen benim karımsın ve Ayaz da bir iki saat önce evlendi!"

 

Sahra,Selçuk'un her sözüyle biraz daha şoklarken iyice karışan aklı ile aynı şaşkınlıkla itti adamı.

 

"Sen beni kandıra bileceğini mi sandın!? Ayaz la bir iki saat içinde evlenen bendim! Utanmıyor musun başkasının karısına asılmaya!? Seni seviyor olsam da kıcamı aldatacak kadar düşük bir kadın değilim!" Belinde ki elleri ittirerek uzaklaştırmaya çalıştı kendisinden ve var gücüyle bağırdı.

 

"Ayaaaz! Neredesin Allahın cezası! Karın elden gidiyor be!"

 

Selçuk karısının sözleri ile ona ters ters bakarak Gökçe'ye dönüp çıkıştı.

 

"Ne içirdiniz kızım siz buna!"

 

Gökçe elindeki kadehi sallayarak kıkırdadı.

 

"Akrep şarabıı! Biraz sonrada kobra şarabı gelecek!"

 

Aldığı cevapla yüzünü buruşturan Selçuk bakışlarını etrafjnda gezdirerek Osman ve diğerlerini aradı kızları bir an önce buradan çıkartmak için.

 

"Allah cezanızk vermesin! Ulan nasıl bir mideniz var be! Akrep nedir!? Yılan nedir arkadaş!? Biz mecburiyeten eğitim de yiyorduk onları! Vallahi bu kadınlardan korkulur!"

 

Sahra'yı taburenin üzerine oturtarak yüzünü avuçları arasına alarak yumuşak bir sesle fısıldadı.

 

"Sakın buradan kalkayım deme. Ben o üç salağı bulup hemen geliyorum ve bu lanet yerden gidiyoruz!"

 

Sahra dönen başına inat bakışlarını sabit tutmaya çalışsada karşısındaki dört tane Selçuk'un hangisini onaylayacağını bilememişti. Umursamayarak başını olımlu anlamda sallayarak Selçuk'ların gidişini izledi.

 

Selçuk barın çıkışına doğru yönelmişti ki beklediği üçlünün sallana sallana gelişi ile gözlerini devirdi. Kendisine yaklaşan Ayaz'ın ızattığı kadehe yüzünü buruşturarak baktı.

 

"Taze damat bari bu gece katıl bize! Bak bu yılan şarabı acayip bir şey! " Selçuk öfkeyle Ayaz'ın elini ittirirken o umursamazca omuz silkerek elindeki kadehi bir seferde içerek ilerledi.

 

Saatler ilerlerken Selçuk artık ne yapacağını şaşmıştı. Oturduğu bar taburesinde bir türlü söz geçiremediği karısının kırk yıllık ayyaşlar gibi içişini,Tolga'nın Afra'ya yürümesini diğer kızların Ayaz ve Gökçe arasında filizlenen aşk girişimini izliyordu.

 

"Zeynep!" Zeynep'in bakışlarının kendisine dönmesi ile kolunu doladığı kızın yüzünü incelemee çalışatak konuştu. "Bu hatun sizin arkadaşınız mı?" Ayaz'ın dilinden dökülen anlamsız sözcüklerle Zeynep başını olumsuz anlamda sallarken Ayaz,Osman'a dönerek seslendi. "Osmaaan! Yanıyorum kardeşim! Sen benim nikahımı yanlış kişiyle kıydın! Ben bu kızı istiyorum!" İşaret parmağı ile Gökçe'yi gösterirken Osman bardan küçük bir kahkaha atarak homurdandı.

 

"Salak! Ksrısına aşık oldu haberi yok!" Elini kaldırarak bağırdı. " Ben onunlada kıyarım senin nikahını!" Bar masasının üzerine çıkarken Selçuk'un çekiştirmesi ile sendeledi.

 

"Ne yapıyorsun be! Dinin emirlerine bari saygınız olsun şimdi dağıtacağım o beynini!"

 

Osman kolunu tutan eli sertçe ittirerek kaşlarını çatıp bağırdı.

 

"Sen bu nikaha davetli değilsinnn!" İşaret parmağı ile Ayaz'ı göstererek sözlerine devam etti. " Ben o piçin ikinci defa nikahını kıyıp işimi şansa bırakmayacağım! Tayland nikahı ile jübilesini yapıp ebediyen kurtulacağım o iki deliden!"

 

Selçuk adamın dolanan diliyle söylediği sözlerden sonra tuttuğu kolu bırakarak yanjnda oturan karısına çevirdi bakışlarını. Bir an önce onu buradan çıkartmalıydı yoksa kendisi içmeden kafayı bulacaktı. Sahra'yı bir hamlede omzuna atıp çıkışa doğru ilerlerken Osman'ın tropikal çiçeklerden oluşan çelenkleri Ayaz ve Gökçe'nin boynuna geçirip bir kaç şey zırvalamasını göz ucuyla izleyerek sırtına şnen cılız yumruklarla ayrıldı mekandan.

 

"Kızlaar! Hayatımın aşkını buldum sonunda! Bu yakışıklı benim oldu ve benim bunun bana ait olduğunu bilmem lazım! Damgalayım ki kimse yan gözle bakmasın!"

 

Kızlar Gökçe'nin sözleri ile kıkırdaşırken o Ayaz'ı çekiştirerek mekanın çıkışına doğru ilerledi.

 

Selçuk sürekli kendisine çemkiren karısının sızma raddesine gelmesi ile gülümsedi. En azından bu gece rahat geçecekti. Osman'ın onlar için ayarladığı ona göre balayı kendisine göre eziyet günlerinin geçeceği adaya gidebilmek için kiraladıkları tekneye bindi. Kucağındaki yarı sızmış karısı ile.

 

"Bunu yapmak istediğinden emin misin karıcığım." Ayaz karşısındaki kıza sorduğu sorudan sonra elindeki şişeden bir yudum daha alarak yanındaki adamın elindeki cihaza ürkekçe baktı.

 

Gökçe zaten açık tutmakta zorlandığı gözlerini kısarak çemkirdi.

 

"Benim kocam olacaksan bana ait olduğunu bilmem lazım! Bu günden ve bu andan sonra başka kimse olmayacak!"

 

Karşısındaki kızın ela gözlerine bakarak başını olumsuz anlamda iki yana sallayarak kesin bir dille onayladı.

 

"Olmayacak! Madem beni işaretli koyun gibi damgalıyorsun sende yaptıracaksın!"

 

Gökçe yüzüne gülümseme ile meydan okurcasına tek kaşını kaldırarak pantolonunun kemerini çözmeye başladı.

 

Selçuk bin bir zorlukla girdiği evde kucağında karısı ile kısa bir an göz gezdirirken onun sözleri ile kızsamı sevinsemi bilemeyerek büyük bir odanın içine tam ortaya yerleştirilmiş yatağa doğru ilerlemeye başladı.

 

"Ayaazz! Eğer bedenimden istifade edip benden yararlanmaya kalkarsan seni öldürürüm! Yemin ederim öldürürüm! Zamanı gelince boşanacağız diye söz verdik bir birimize!"

 

Selçuk karısını yatağa yatırıp üzerindekileri çıkartmak için hareketlendiğinde yüzündeki gülümseme ile gömleğinin düğmelerine uzanmıştı ki Sahra'nın ani yumruğunu yüzünün ortasında hissedince acıyla inledi.

 

"Ahhh!"

 

"Seni uyarmıştım Ayazz! O ellerini uzak tut benden!"

 

Selçuk burnunu tutarak homurdanıp kalktı yataktan."

 

"Başlayacağım şimdi Ayaz'ı na da kasırgana da! Selçuk ben Selçuk! Sadece Selçuk! Kocan olacak Selçuk!"

 

İki çift içinde gün ağırırken kümine vuslatı kimine hasreti getirmişti.

 

Gökçe çalan telefonu ile gün ağırmadan uyanırken gecenin karanlığında gördüğü manzarayla şok olmuştu. Yatağında kendisine sırtı dönük hiç tanımafığı bir adamla geceyi geçirmişti ve acilen çıkmadı gerekiyordu. Ne düşüneceğini ne hissedeceğini bilemezken tekrar çqlan telefonu ile adamı uyarmaktan korkarak çıplak sırtına korkuyla bakıp dolan gözleri ile hızla üzerini giyinip sessizce ayrıldı odadan.

 

Öğleye doğru açılan gözler nerede olduğunu kavramaya çalışan zihinler ayılmak için hareketlenen bedenlerle karşılaşılan çarşaflardaki iki kırmızı lekeyle,şok olan bir adam ve öfke ve mide bulantısı ile bulunduğu adayı kaldıracak derecede çığlık atan bir kadın."

 

"Lanet olsun!?"

 

"Ayaaaazzz!"

 

Yitenumutlar....

 

 

 

 

 

Loading...
0%