Yeni Üyelik
2.
Bölüm

İ-D-A-2

@yitenumutlar

 

 

Arkadaşlar bu aralar çok yoğunum bölümleri düzenlemeden yayınlıyorum, çünkü sizi daha fazla bekletmek istemiyorum. Kusurlarım varsa affola keyifli okumalar 😉😉

 

Pusat timi tam teçhisat komutanın gelmesini beklerken kendilerince bu acil toplantının değerlendirmesini yapıp nasıl bir görev olacağı hakkında fikir yürütüyorlardı. Emir cebinden telefonunu çıkararak en az on beş defadır aradığı numaranın üzerine tekrar tuşladı. Nihayet çalan telefon açılınca aceleyle konuştu.

 

"Nerede kaldın oğlum!? Berze den ayrılamadın galiba? Bir an önce nikahı kıy yoksa bu işin sonunda kızın başını yakacaksın."Karşıdan gelen sıkıntılı nefesten sonra Mirza cevap verdi.

 

"Emir yerdemiyim göktemiyim belli değil zaten,siktirtme belanı! " Arkadaşının kötü gelen sesiyle timden biraz uzaklaşarak endişeyle sordu.

 

"Ne oldu lan? Bir sorun mu var oğlum sesin çok kötü geliyor. " Mirza tuhaf bir gülümseme sesinden sonra cevap verdi telefondaki adama.

 

"Ne kadar kötü geliyor kardeşim? "

 

"Açıkçası bok gibi geliyor Mirza! Anlaşılan telefonda anlatmayacaksın ne olduğunu. O yüzden biraz acele etsen iyi olur komutan gelmeden derdin ne ise anlayalım. " Zeynep'in hediye ettiği kolundaki spor saate bakıp homurdandı. "Gerçi komutan da biraz dan gelmek üzere ama. "

 

"Geldim zaten birazdan yanınızdayım kapat telefonu hadi. "

 

Emir telefonu kapatarak diğerlerinin yanına geçerken biraz önceki değerlendirmenin yerini kız muhabbeti aldığını görünce gülümsemeden edemedi. Günlerini bazende aylarını dağlarda geçiren bu adamların bir birine hava olsun diye anlattıkları olaylar çoğu zaman önemli görevlerin öncesinde stres atmalarına yardımcı oluyordu.

 

"Baktım kapıya dayanmış elindeki telefonu sallayarak böyle vik vik konuşuyor yok efendim dağdan mı indin, yok efendim medeniyetten haberin yok muyok efendim seni polise şikayet edeceğim. " Diğerleri Sayit'i bir operasyondan bahsediyor muş gibi dikkatle dinlerken oda masanın üzerine doğru eğildi ve bilgin bir tavırla dudaklarını büküp başını salladı. "Ben de dedim ki; Güzelim sen elinde 3G telefonla gezerken ben hergün o lafını ettiğin dağlarda elimde G3 le geziyorum!" Bu bir afalladı böyle gözüne far tutulmuş tavşan gibi bir baktı sonra bakışlarına bir korku yerleşti ve dediki sen Vatan haini misin? Yani terörist misin? " Diğerleri kıkırdayarak Sayit'i dinlerken o havalı bir poz keserek arkasına yaslandı ve elini gelişi güzel kaldırarak anlatmasına devam etti."Lan o laf öyle kanıma dokunduki şöyle bir alayla baktım ve dedimki; Güzelim şu sözümü sakın unutma bize öğretilen Ay akşamdan ışıktır! Ve arkasından yapıştırdım rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun sözlerini. Bizi kanı bozuklarla bir tutma! Kan dökmeyi seven bir millet değiliz ancak söz konusu vatan ise; dünyanın şah damarını keseriz! "Kız sertçe yutkundu ve bir adım geri gitti. Artık kıza nasıl bir bakış attıysam gerisini siz düşünün. "İki saat sonra kız elinde bir tabak dolusu börekle kapımı çaldı ve birlikteliğimiz yengenizle böyle başladı. Diğerleri ıslık çalıp tezahürat yaparken Emir iki büyük adımla Sayit'e yaklaştı ve ensesine bir tane patlattı.

 

"Lan dallama! Daha bir gün önce ümitsiz vakaydın bu gün başıma Eros mu kesildin puşt! Biraz ufak at!"Sait arkadaşının sözleri ike yüzünü buruştururken Emir gözlerini şüpheyle kısarak tekrar konuştu. "Hangi ara kız buldun da hangi ara yengeleri oldu lan!? Sıkıyorsun madem usturuplu sık!"

 

"Ya komutanım ama ya! Niye sıkayım şimdi? Bu sabah başladı gelirken bitti ama peşini bırakmam yarimin! Hem siz arayıp görev var demeseydiniz kız çoktan yengenizdi yani!" Sait'in biten sözlerin den sonra Mirza'nın sesi yankılandı boş alanda.

 

"Kuru sıkı atmayı bırak Sait! İcraattan haber ver! "Emir arkadaşına doğru dönmüştüki Komutanın geldiğini görünce arkadaşlarını uyarmak adına bağırdı.

 

"Dikkaaatt! "Hepsi yan yana tekmile hazır bir şekilde dizildi ve Komutanın yaklaşmasını izlediler. Komutan sert adımlarla karşılarına gelip durdu.

 

"Rahat! " Devran Albayın keskin bakışları üzerlerinde gezinirken yüzündeki sıkkın ifade den ters giden bir şeyler olduğunu anlamıştı Emir. Albay ellerini arkasında bağlayarak derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

 

"Uzun bir görev sizi bekliyor çocuklar. İki üst düzey askeri pilotumuz ve bir konsolosumuz kayıp. Üç günden beri onlarla olan irtibatımız kesilmiş durumda. Biz, terör örgütü tarafından esir alındıklarını düşünüyorduk ki tahminlerimizde yanılmadık." Pusat timi neredeyse nefes dahi almadan Albay Devran'ı dinlerken adam ileri geri yürümeye başlayarak sözlerine devam etti. " Biz den istediklerini yerine getirmezsek verdikleri süre dolunca, her gün birini infaz edip bunuda çeşitli ağlardan paylaşarak bizi kendi askerini ve konsolosunu bile koruyamayan bir Ülke durumuna düşürecekler!" Emir öfkeyle dudaklarının iç kısmını dişlerken Albay işaret parmağını kaldırarak gök yüzünü işaret etti. " Biraz sonra helikopterle buradan havalanacaksınız! Ve size gereken bilgiler birer dosya şeklinde verilecek! Sizden isteğim bu görevi en kısa zamanda alnınızın akıyla tamamlamanız. Bu iş uzar ve medya olanları öğrenirse bu durum bizleri sıkıntıya sokar. O yüzden bir an önce göreve çıkıp Allah'ın izni ile hiç zahiyat vermeden dönüyorsunuz! " Albay'ın sözleri biter bitmez hepsi bir ağızdan bağırdı.

 

"Emredersiniz Komutanım!" Albay bakışlarını timin üzerinde gezdirerek gururla gülümsedi.

 

"Pusat timi! Beş dakika içinde tam teçhizat hazırlan!"Bakışlarını sert bir şekilde Emir'e çevirerek sözlerine devam etti. "Yüzbaşı! Emir komuta sende! Allah yardımcınız olsun! "

 

"Sağol! " Emir arkadaşlarına doğru dönerek bağırdı.

 

"Hazırlan! "

 

Helikopter gökyüzünde gürültüyle süzülürken pusat timi ellerindeki dosyaları incelemeyi bitirmiş Emir'in konuşmasını bekliyordu. Bakışlarını elindeki dosyadan kaldıran adam arkadaşlarına dönerek sıkıntıyla baktı.

 

"Sizinde gördüğünüz gibi her zamankinden daha zor ve çetrefilli bir görev bizi bekliyor. Türkiye sınırları dışında olacağımız için telsizler kapanacak. İrtibat yok ve bizden burada belirtilen şüpheli beş kampı incelememiz eğer tutsaklar bu beş kamptan birindeyse burunları bile kanamadan oradan çıkarmamız isteniyor. " Bakışlarını tek tek arkadaşlarının üzerinde gezdirerek sözlerine devam etti. "Benim görüşüme göre bu şüphelendiğim dört kamp var. Ama bu dört kampın üçünü değerlendirecek olursak bunlardan birisinde tutuluyor olmaları ihtimaller dahilinde."Elindeki dosyayı yere koyarak işaretlediği üç kampı arkadaşlarına gösterdi. "Bu üçü farklı Ülkeler olmak üzere dağlık ve kırsal bir bölgelere konuşlanmış. Hava şartlarının bile en ince ayrıntısına kadar düşünüldüğü noktalardan oluşuyor.Sizde fark etmişsinizdirki kampında benzer yönleri hemen hemen aynı konuşlanma yerlerine sahip olmaları. İkisi terk edilmiş kampken biri hala terör örgütleri tarafından eğitim alanı olarak kullanılan bir kamp." Emir'in sözlerini arkadaşları başını sallayarak onaylarken Mirza'da elindeki dosyayı yere koyarak Emir'e işaretlediği kampı gösterdi.

 

"Komutanım, peki ya bu noktadaki kamp hakkındaki düşünceleriniz neler?" Emir sıkıntıyla yüzünü buruşturdu ve arkadaşlarının üzerinde bakışlarını tekrar gezdirerek cevap verdi.

 

"Benim korkumda bu yönde ya Teğmen! Ama umut edelimki orada olmasınlar!" Mirza, Emir'in neyi kast ettiğini anlarken diğerleri konuşmaya anlam veremeyerek bir birlerine baktı. Yıllardır bir aradalardı ve komutanlarını ilk defa bu kadar endişeli görüyorlardı. Öyleki Emir'in dilinden bu güne kadar korku lafını hiç duymadıklarına yemin edebilirlerdi. Emir endişe ile bakışlarını tekrar arkadaşlarının üzerinde gezdirdi ve sözlerine devam etti. "Sıcak bir bölge!Hem kullanım yönünden hem bulunduğu bölge ve kurak yapısı dolayısı ile! O kamp terör örgütünün eğitim alanı olarak kullanılırken, kimyasal silahlarında üretildiği bir bölge. "Arkadaşları bir birine endişe ile bakarken Barva sahte bir sırıtışla konuştu.

 

"Biz ne operasyonlar gördük geçirdik, iki kıçı kırık silahla, bir iki tüp zehir le mi test ediyorsun bizi komutanım!" Emir yüzündeki ciddiyetten ödün vermeden cevap verdi Barva'ya .

 

"Bu operasyon diğerlerine benzemeyecek Barva! Ne olursa olsun çok dikkatli olun! Kimyasallar la dolu bir kamp var karşınızda gevşek davranmayın! Olaki aradığımız adamlar orada ve işler ters gitti onları canınız pahasına koruyun! Zahiyat vermek istemiyorum kahramanlık yapacağız diye kendinizi riske atmayın! " Sert bakışlarını arkadaşlarının üzerinde gezdirerek kükredi. "Operasyon bitince hepinizi sağ salim karşımda görmek istiyorum! Bu öylesine bir söz değil emir dir! "Arkadaşlarının gözlerindeki endişe ve tedirginliğin farkında olan Emir onları ne kadar motive etmek istesede komutanları olarak tehlikelere karşıda uyarmak zorundaydı ve bu belkide şimdiye kadar çıktıkları en zorlu operasyon olacaktı.

 

"Birazdan helikopter iniş yapacak gereken hazırlıklarınızı tamamlayın! "

 

Esen hafif rüzgar yüzlerine çarpıp geçerken bir günlük yürüyüşün yorgunluğu da kendini belli eder bir hal almıştı. Emir kolundaki saate baktı ve gecenin üçünü geçtiğini fark edince etrafını kontrol ederek güvenili bölgede olduklarına kanaat getirince elini kaldırarak dur işareti yaptı.

 

"Dinlenin! " Arkadaşları sanki bu emri bekliyormuş gibi bir araya toparlanarak kendilerini bulundukları yere bıraktılar.

 

Gökhan, Harun'un kulağına doğru yaklaşarak yorgun bir şekilde fısıldadı.

 

"Ağzımıza sıçtı resmen! Lan en son cehennem haftasında bu kadar yorulduğumu hatırlıyorum! " Harun arkadaşının sözleri ile kıkırdarken Emir işittiği sözler karşısında gülümsemesini gizleyerek ciddiyetini takındı.

 

"Gökhan! İlk nöbet sırası sende koçum! "Gökhan Harun'a yüzünü buruşturup dudağını ısırarak pişman bir şekilde bakarken arkadaşı onun yüzünün aldığı şekille kahkahayı bastı.

 

"Harun! Bakıyorum çok hoşuna gitti! Sende Gökhanla birlikte nöbet tutacaksın!" Bu defa Gökhan onun haline gülerken Harun tam ağzını açmıştı ki Emir'in tek kaşını sorun mu var dercesine kaldırması ile tekrar kapadı ve düz bir sesle cevap verdi.

 

"Emredersiniz komutanım! "

 

Gökhan ve Harun nöbet tutarken diğerleri dinlenmeye çekilmiş kısa bir sürede olsa uyku ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyorlardı. Emir kollarını başının altında bağlamış yıldızları izlerken aklına gelen şeyle bakışlarını gök yüzünden çekip Mirza'ya döndü ve ayağının ucuyla yanında gözleri kapalı bir şekilde yatan arkadaşını dürttü.

 

"Şhhttt! "Mirza'dan bir tepki gelmeyince bu defa daha sert dürterek tekrar seslendi. "Uyudun mu lan!?"

 

"Ya sabır!" Mirza homurdanarak başını hafifçe kaldırdı ve öfkeyle sözlerine devam etti. " Ne var lan!? Ne var!? Zaten sıçtın ağzımıza bari uykumuzun içine etme lan!?" Başını tekrar geriye bırakan Mirza iki dakika sonra tekrar dürtüldüğünü hissetti. Sakin olmaya çalışarak derin bir nefes alıp arkadaşına çevirdi bakışlarını."Piç bir gülümseme ile kendisine bakan Emir'e bakarak başını sağa sola çevirip homurdandı. "Söyle lan Allah'ın cezası! Söylede sende kurtul bende kurtulayım! "Mirza'nın sözleri ile gözlerini deviren adam heyecanla konuşmaya başladı.

 

"Hasret bitti kardeşim! Bu defa şeytanın bacağını kırdım galiba!" Mirza'nın kaşları hızla çatılırken kara gözlerini kaplayan endişeyle arkadaşına baktı.

 

"Yapmadım de lan! Ben kendi hayatımı ve sevdiklerimin hayatlarını değiştirecek bir hata yapmış olsam da sen bir hata yapmadım de Emir! Ne olacağımız belli değil yapmadım de! "Emir arkadaşının sözlerine anlam veremeyerek bakınca Mirza daha çok endişelendi. "Oğlum dokunmadın kıza değil mi? " Yüzünü buruşturan Emir şaşkınca cevap verdi arkadaşına.

 

"Ne diyorsun lan sen!? Oğlum bu defa Zeynep'in gönlünü yaptım üç ay sonra düğünümüz var diyecektim. " Mirza işittikleri ile tuttuğu nefesini bıraktı ve başını geri bırakarak konuştu.

 

"Senin adına çok sevindim kardeşim hayırlısı olsun. " Emir arkadaşının üzerindeki durgunlukla biraz önce atladığı ayrıntıyı farkederek şaşkınca fısıldadı.

 

"Lan! Sen ne saçmalıyordun biraz önce!? Oğlum ne yaptınız siz!?" Mirza,Emir'in sorusu ile nefesini burnundan sesli bir şekilde verdi. Nasıl olsa bir kaç gün sonra bomba patlayacak hepsi de duyacağını duyacaktı. Kimden neyi saklayacaktı şu satten sonra. Bakışlarını arkadaşına çevirerek onun gözlerine odakladı bakışlarunı ve homurdanırcasına fısıldadı.

 

"Olan oldu kardeşim! Berze'yle birlikte olduk! Her şey bir anda olup bitti! Nasıl oldu bende anlamadım! Başta bu kadar karmaşık değildi hiç bir şey ama son zamanlarda yaşananların hızına ben de yetişemiyorum! " Mirza'nın sözleri ile Emir hızla yerinden doğrulurken Gökhan ve Harun'un bakışlarına maruz kalınca sorun yok dercesine bir işaret yapıp hızla Mirza'ya sokuldu.

 

"Lan nasıl yaparsın böyle bir şeyi!? Biraz önce beni uyaran sen değil miydin Mirza! Oğlum ecel bizim her an ensemizde! Böyle bir kötülüğü nasıl yaparsın o kıza!? " Yavaşça uzandığı yerden doğrulan Mirza tıpkı Emir gibi öfkeli ve kısık bir sesle cevap verdi. Tek fark o içine düştüğü durumun ne zaman son bulacağını bilememenin huzursuzluğu onu endişelendiriyorsu. Sonunun abisi gibi olup annesine bir evlat acısı daha yaşatmaktan korkuyordu.

 

"Oldu işte Emir! Nasıl olduğunu mu anlatmamı istiyorsun!?Bilmediğin bir şey mi sanki!? Bir şekilde oldu işte!" Emir arkadaşının sözleri, umursamaz tavrı ve sakinmiş gibi davranma çabalarına öfkelenerek uzandığı yerden ok gibi fırlayarak uzanan adamın başına diklerek öfkeyle tısladı.

 

"Lan sen ne bok yedin!? Ne bok yedin Mirza!" Emir,arkadaşının yaptığı aptallığın öfkesi ile ellerini yüzünde gezdirerek ateş saçan bakışlarını Mirza'ya çevirerek fısıltıyla tısladı. " Ulan bir de bana kızın hamile olduğunu söylede seni şurada çekip vurayım! En azından kim vurduya gitmezssin şerefsiz! " Bakışlarını arkadaşının gözlerinden kaçıran Mirza ağır bir şekilde başını sallayınca Emir şok olmuşcasına baktı arkadaşına."Ulan salak herif! Ulan beynini siktiğim! Sana bir şey olursa o kızın hali ne olacak!? O boku yerken bunuda düşündün mü!? "Mirza tepesinde dikilen arkadaşına serrçe bakarak uzandığı yerden doğrularak dişlerinin arasından tısladı.

 

"Adetimi, töremi senden öğrenecek değilim! Bunların hepsini bende biliyorum! Ama olan oldu! " Emir arkadaşının çaresiz hali ile derin bir nefes alarak başını sağa sola salladı. Kısa bir an sakinleşmek için bekleyerek bakışlarını tekrar Mirza'ya çevirip öfkeyle baştan aşağı süzdü.

 

Morali çok bozuktu ve bu Operasyondaki performansını etkileyebilirdi. O yüzden fazla üzerine gitmemeye karar verdi. Şu operasyonu sorunsuz bir şekilde atlatsınlar o zaman evire çevire dövecek, kimse elinden alamayacaktı bu dangalağı. Şimdi önemli olan operasyon öncesi birazda olsa moralini yükseltmekti.Elini Mirza'nın omzuna koyarak destek olmak istercesine hafifçe sıktı.

 

"Madem olan oldu operasyon dönüşü ilk işin nikahı basmak olacak! Hatta bende seninle gelip o nikah defterine şahidin olarak imzamı, sadıcın olarakta suratına yumruğumu geçireceğim! "Mirza'nın yüzünde buruk ve hafif bir tebessüm oluşurken sözlerine devam etti. "Tabi bütün bunlar için sağsalim dönmemiz gerekiyor kardeşim. Bu yüzden tim de kendine dikkat etmesi gereken kişi şu dakikadan sonra sensin! Ne olursa olsun sen bir adım gerimizde kalacaksın!"Mirza'nın sessizliğini koruması ve hala suratının asık olması ile omzunu dürterek gülümsedi! "Sen şimdi baba mı oluyorsun lan!?" Mirza'nın gözlerinde aniden beliren tuhaf bir ışıkla Emir onun da içinde bulunduğu durumdan hoşnut olmadığını anladı. Ama bu durumu şu an tartışmanın ne yeri ne de zamanıydı. Yüzündeki gülümseme yerini sırıtışa bırakırken tekrar fısıldadı. "Lan şimdi altını temizler, elinde biberonla da gezersin. Hey gidi koca Mirza hey sen o hallere düşecek adam mıydın oğlum!?" Mirza arkadaşının alaylı sözleri ile başını sabır dilenircesine sağa sola salladıktan sonra duygusuz bir ses tonuyla fısıldadı.

 

"Sağsalim şu operasyonu atlatalım ne olacaksa olsun artık! Sır çözülsün, kalem kırılsın! İnan hiç kolay bir durumun içinde değilim! Allah düşmanımın başına vermesin! O kadar yani!" " Emir arkadaşının sözleri ile ona ters bir bakış atsa da üstüne gitmemek için başını olumlu anlamda sallayarak içinden dualar etti bir aksilik çıkmamasın diye. Bakışlarını nöbet tutan arkadaşlarına çevirerek seslendi.

 

"Gökhan! Harun! Nöbet değişimi kardeşim. Mirza ile ben devam ederiz. Birazda siz dinlenin şafak sökmeden tekrar yola çıkacağız. "

***************

Kızlar hararetli bir şekilde konuşurken Zeynep'in aklı bir haftadır haber alamadığı nişanlısındaydı. Daha hasretini giderememişken geldiği gibi apar topar geri gitmek zorunda kalmıştı Emir. Şirkette geçirdikleri o anlar aklına gelince yüzünde buruk bir gülümseme oluştu.

 

"Ama ben güvenemiyorum." Sahra gözlerini devirerek homurdandı.

 

"Bence sende erkek fobisi var Güney. Tabi bu seçtiğiniz mesleklerle de alakalı olabilir. Çünkü Meyra da tıpkı sen gibi. Kaç yaşına geldi sevgili yüzü görmedi kız daha. Demek ki asker ve polis olan kadınlar erkeklerin içinde kala kala kendini erkek gibi hissediyor. " Bakışlarını Zeynep ve Hayal'e çevirerek kıkırdadı." Bakın Zeynep doğduğu an buldu kısmetini, Hayal ise turnayı gözünden vurdu. Bence bu işler birazda işveyle, cilveyle alakalı." Hayal zoraki bir gülümseme ile karşılık verdi arkadaşının sözlerine. Sahra bir bilseydi içinde kopan fırtınayı, kasırgayı hâlâ işveden, cilveden bahseder miydi acaba? Aşık olduğun adama uzaktan bakıp başka bir adamın yüzüğünü parmağında taşımak nasıl bir ızdırap bir bilse böyle rahat konuşurmuydu? Düşüncelerinden Zeynep'in kıkırdaması ile sıyrılırken onun gözlerindeki mutluluğa imrenerek baktı.

 

"Vallahi Sahra'cığım böyle şeyler kader kısmet işi bence. Emir ve benim kaderimiz bir yazılmış. Bu aynı gün doğup ikimizin kulağınada bir birimizin isminin söylenmesi gibi bir şey. Yoksa hangi baba daha doğalı on dakika olmamış kızına damat seçerki? " Meyra ortada dönen muhabbeti umursamıyormuş gibi arkasına yaslandı ve homurdandı.

 

"Senin derdin ne Sahra!? Kız güvenmiyorum diyor. Herkes siz gibi erkek meraklısı olmak zorunda değil. Ayrıca erkek denen varlıklara bende güvenmiyorum. " Sahra yüzünü buruşturup dudaklarını oynatarak üçüzünün taklidini yaparken bacağına aldığı darbeyle yüzünü buruşturarak Meyra'ya baktı.

 

"Vakti geldiğinde onlarında kalp ritmini şaşırtacak erkekler olacaktır elbet. Daha öyle biri karşılarına çıkmadığı için böyle söylüyorlar. Üzerlerine gitmeyin bence. " Arya'nın sözleri ile Zeynep önündeki fincana uzatarak söylendi.

 

"Bozacının şahidi şıracı! Hadi onlar güvenmiyorlarmış senin derdin ne küçük hanım? Ben onu bunu anlamam düğünümde hepinizde kolunda bir yakışıklıyla gelmezseniz hiç birinizin yüzüne bakmam haberiniz olsun! " Zeynep'in sözleri ile kızlar bir birine şaşkınca bakarken Güney kolunu Meyra'nın omzuna atarak göz kırptı.

 

"Bizim için hava hoş nasıl olsa peşimize takılıp gelecek kankamız çok! "

 

"Kanka mı? " Sare, Zeynep'in tepkisine kıkırdarken o kaşlarını kaldırıp kızları tehdit edercesine parmağını salladı.

 

"Kanka manka anlamam! Ben sevgili den bahsediyorum! Eğer birer sevgili yapıp gelmezseniz ikinizin boynunada koca aranıyor diye pankart asarım!" Meyra ve Güney yüzünü buruştururken Arya kahkasına engel olamamıştı. Kıstığı gözlerini Arya'ya çeviren Zeynep alayla konuştu. "Bakıyorumda çok hoşuna gitti Arya hanım. Bu uyarım senin içinde geçerli ve sen çok iyi biliyorsunki kafama koyduğumu yapmakta üstüme yoktur! " Tek kaşını kaldırarak kızların üzerinde bakışlarını anladınız mı dercesine gezdirirken Sare'nin sözleri ortama bomba gibi düştü.

 

"Bence sevgili yapma çalışmalarına şimdiden başlaya bilirler." Kızlar anlamaz gözlerle Sare'ye bakarken o kahverengi gözleri ile kapıdan giren dört erkek iki kız olan grubu işaret etti. Sahra ve Zeynep anladıkları şey karşısında kaşlarını muzipçe oynatırken Hayal elini alnına koyarak gülümsemesini saklamaya çalıştı. Meyra, Arya ve Güney ise gördükleri manzara karşısında hızla önlerine dönerken korku dolu gözlerle başlarını olumsuz anlamda salladılar. Onların bu hareketi karşısında Zeynep ve Sahra'da sırıtarak başlarını olumlu anlamda salladı.

 

"Kızım saçmalamayın be! Ben öyle bir şey yapmam!"Başını kararlı birşekilde olumsuz anlamda sallayarak sözlerine devam etti. " Çıkartın aklınızdan. Asla öyle bir şey yapmam!"Zeynep işaret parmağı ile yaklaşın işareti yaptı ve Meyra'nın sözlerine karşılık masanın üzerine doğru eğilen kızlara öfkeyle tısladı.

 

"Denemekten ne çıkar!?"

 

"Saçmalama kızım delirdin mi sen!? Tamam söz düğününe kadar bulacağız birerer sevgili. " Kaşlarını olumsuz anlamda kaldıran Zeynep, Güney'in sözleri karşısında dişlerinin arasından tekrar tısladı.

 

"Size güvenmiyorum! Ya gözümün önünde bu yola çıktığınızı gösterirsiniz, ya da üçünüzün yılbaşında yaptığı bar kaçamağını ve başınıza gelenleri sevgili Amcalarıma anlatırım." Arya' nın gözleri şaşkınlıktan irileşirken hemen söze girdi.

 

"Üçümüz mü!?Hepiniz de oradaydınız! Satışında bu kadarı! "Zeynep omuzlarını silkerek sırıttı.

 

"Sarhoş bir şekilde erkeklerin kollarında seksi danslar yaparak poz verirken sadece üçünüzün fotoğrafları var ama."Kızlar çaresizce bir birine bakarken Meyra tekrar bakışlarını ilerideki masaya oturan gruba çevirdi ve esmer uzun boylu olanla göz, göze gelince hızla başını çevirdi. Kahverengi iri gözler o kadar tanıdık gelmiştiki bir an kaşlarını çatarak nereden tanıdığını düşünmeye başladı. İçinde bulunduğu durumu hatırlayınca ne yapıyorum ben şimdi sırasımı nereden tanıdığımın dercesine başını olumsuz anlamda sallayarak isyan edercesine konuştu.

 

"Delirdin mi sen!? Elin adamlarına nasıl deriz sevgilimiz olurmusunuz diye? Damdan düşer gibi. "

 

"Her şeyin bir usulü var tatlım! Ufak kazalar tanışmak için en iyi fırsatlardır. Sen şimdi kalkıyorsun onların yanından geçerken ben telefonunu çaldırıyorum sende cebinden çıkarırken yanlışlıkla düşürüyorsun. İllaki biri gelir oltaya. " Meyra bakışlarını kısarak Sahra'ya baktı ve çemkirerek sandalyesinden kalktı.

 

"Bu yaptığınızı üçünüze fena ödeteceğim haberiniz olsun. "Diyerek işaret parmağını tehdit edercesine salladı ve bakışlarını Zeynep ve Sare 'ye çevirerek homurdandı. "Koca manyağı zilliler! "Zeynep eliyle hadi işareti yaparken Sahra'da arkasından kısık sesle seslendi.

 

"Kalçalarını kıvırt biraz! O nasıl yürüyüş öyle erkek Fatma gibi!?" Meyra başını sağa, sola sallayarak öfkeli bakışlarını kardeşine çevirerek öldürücü bakışlarını fırlattı. Aheste adımlarla siması tanıdık gelen esmer uzun boylu adama doğru yaklaşmaya başladı. Cebindeki telefon büyük bir gürültüyle çalmaya başlayınca Sahra'nın neden bu kadar erken aradığına anlam veremeyerek biraz daha ilerledi ve gözüne kestirdiği adama bir iki adım kala cebindeki telefonu çıkartmak için sahte bir çabaya girişti. Telefonu dar pantolonunun arka cebinden çıkartırken yanlışkla elinden kayıp düşürmüş gibi yaptı. Telefon tam da çocuğun ayaklarının dibine yavaşça düşerken içinden kendini sergilediği oyunculuk karşısında tebrik ederek adamın telefona uzanmasını bekledi. Lakin adam bir türlü oralı olmuyordu. Kızlara dönerek kaşlarını çatarken Hayal gülme krizine girmiş Hira ise gözleri ile telefonu gösterip ayağı ile tepmesini işaret etmişti. Meyra öce anlamasada daha sonra anlayarak yerdeki telefonu almak için eğildi ve sanki kazaymış gibi ayağının ucunu çarparak biraz daha ileri gitmesini sağladı.Telefon çocuğun sandalyesinin altına giderken Meyra boğazını temizleyerek suratına şirin bir gülümseme yerleştirdi ve tekrar çalmaya başlayan telefonla konuştu.

 

"Pardon! Adamın bakışları kendisine dönünce sözlerine devam etti. " Telefonumu düşürdüm de."

 

"Ben ne yapa bilirim?" Meyra adamın umursamazlığı karşısınd sinir olurken yüzündeki sırıtışı bozmadan tekrar konuştu.

 

"Mesela bana yardım edebilirsiniz. " Eliyle adamın oturduğu sandalyeyi gösterdi. "Çünkü telefonum sandalyenizin altında. " Adam Meyra'yı baştan aşağı süzdü. Umursamaz bir şekilde kaşlarını çatarak yerinden kalktı ve oturduğu sandalyeyi çekerek yerdeki telefonu eliyle işaret etti.

 

"Buyrun!" Meyra şaşkınca karşısındaki esmer adamı süzdü. Dışardan bakıldığında kibar ve centilmen biri gibi gözüksede bir doksan civarı olan boyu ve iri yapısı ile bir öküzden farkı yoktu. Kızlar pür dikkat ikiliyi izlerken Meyra homurdanarak telefonuna doğru uzandı.

 

"Medeniyetsiz öküz! Sanki eğilip alsa incileri dökülecek! Esas kabahat bende bende! Sen bu delilerin aklına ne diye uyarsın ki? " Adamın arkadaşları şaşkın bir şekilde yerdeki kızı izlerken duydukları ile kahkahayı basmamak için kendilerini zor tutuyorlardı. Kızın söylenmelerini duyan adam bakışlarını yerden kalkmak üzere olan kıza çevirerek konuştu.

 

"Benimle tanışmak için bu planı yaparken çok düşündünüz mü? " Meyra işittiği sözlerle hızla yerinden doğrulurken adam kendisine dönen iri kahverengi gözlere bakarak yüzünü buruşturdu

" Bayat bir numara çünkü. " Adamın sözleri ile sabrının son kırıntılarını da yitiren Meyra bir adım la adama daha çok yaklaşarak burnunun dibine sokuldu ve fısıldadı.

 

"Arkadaşımın o saçma tehtidi olmasaydı sen gibi bir dağ ayısına dönüp bakmazdım bile hırt herif! "Adam da Meyra'nın üzerine doğru eğilerek öfkeyle tısladı.

 

"Oradan bakınca bahanelerin umrumdaymış gibimi gözüküyor? Şu an seninle uğraşacak durumda değilim derdim başımdan aşkın o küfürbaz çeneni kapa ve uza bir an önce! " Kızlar Meyra'nın ve genç adamın gergin hallerinden ters giden bir şeyler olduğunu anlarken Meyra karşısındaki adamın yüzüne bakarak psikopatça bir sırıtışla konuştu.

 

"Bahane mi? Bence sen yüksek egondan dolayı her şeyi anlamak istediğin gibi anlıyorsun! Oysa arkadaşımın tehtidi sonucu burada olduğumu söylemiştim sana! "Masadaki diğer erkek komik bir şey varmış casına gülerken Meyra'da hala karşısındaki iri kahverengi gözleri olan bu yakışıklı adamı nereden tanıdığını düşünüyordu. Kızlardan biri ayağa kalktı ve Meyra'nın karşısında dikilen genç adamın koluna dokunarak küçümseyici bakışlarını Meyra'ya çevirdi ve pembe rujlu dudaklarını yayarak itici bir şekilde konuşmaya başladı.

 

"Takma kafanı Eren. Bu ezik tipler hep böyle bahanelerin arkasına sığınır zaten." Bakışlarını Meyra'nın üzerinde kibirle dolaştırırken bir taraftan da adamın kolunu ağır haraketlerle okşayarak sözlerine devam etti. "Şunun tipine baksana, eğer biraz bu durumlardan anlıyor olsaydı ezik gibi numaralarla seni tavlamak yerine gerçek bir kadın gibi kabiliyetini konuştururdu. "Eren denen genç adam sertçe yanındaki kıza döndü ve yüzünü buruşturarak tiksinircesine tısladı.

 

"Helin! Kes sesini! " Kız omuzunu umursamazca silkerken tekrar Meyra'ya çevirmiştiki bakışlarını onun sert sözlerini işitmesi bir oldu.

 

"Biraz önce sen bana ne dedin!? " Meyra kabaran öfkesi ile kelimelerin üzerine basarak konuşunca kızda alayla gülüp tek kaşını kaldırdı ve meydan okurcasına cevap verdi.

 

" Ezik dedim! Hatta bu bayat numaranla tam bir sürtüğe benzediğini de ekleyebilirim! "Meyra'nın gözleri ateş saçarken Eren gözlerini kıstı. Karşısındaki kızın sinirlendiği bariz bir şekilde ortadaydı. Sinirini kontrol altına almak isteyen Meyra gözlerini kısa bir an kapatıp içinden ona kadar sayarken, yumruk halini almış elinin parmaklarıda farkında olmadan her rakamda tek tek açılıyordu. Kızlar Meyra'nın gerilen halinden bir tuhaflık olduğunu anlarken Güney parmakların hareketliliğini görünce ok gibi yerinden fırladı.

 

"Meyra dur! Sakın! "

 

Acı bir çığlık ortamda yankılanırken Eren karşısındaki kıza öfkeyle bakıyordu. Meyra tekrar yumruğunu havaya kaldırmıştıki Eren ani bir refleksle kızın havadaki yumruğunu tutarak tısladı.

 

"Sakın bir daha deneyim deme! " O sırada Güney hızla yanlarına geldi ve Eren'in kolunu bileğinden tutup ters bir hareketle bükerek Meyra'yı göğsünden kenara itti. Adamın burnunun dibine girerek fısıldadı.

 

"Asıl sen bir daha ona dokunursan yemin ederim seninde, bakışları ile Meyra'nın biraz önce burnuna yumruk attığı kızı işaret edip o sürtük sevgilinin de kırılmadık kemiği kalmaz. Şimdi al sevgilini çık buradan! Yoksa Meyra sizinle ilgilenirken ben de ona yardımcı olmaktan zevk duyacağım! " Kızlar Meyra'yı sakinleştirmeye çalışırken diğer masadaki erkekler şaşkınlıktan bir Meyra'ya bir Güney'e bakıyordu. Diğer kız ise burnu ile başı dertte olan kızla ilgileniyordu. Bakışlarını karşılarındaki kızlardan çekemeyen erkekler arasında Güney'in gözlerine delip geçercesine bakan Eren'in alev, alev yanan bakışlarıda dikkatleri ikilinin üzerine toplayan cinstendi. Güney'in üzerine doğru eğilerek iri kahverengi gözlerini toprağı anımsatan kahverengi harelerden çekmeden tısladı.

 

"Beni tehdit etme pişman olursun! Ayrıca kolumu bırak yoksa biraz sonra alacağın pozisyonla altımda kalarak etraftakilere ağzı açık izleyecekleri bir gösteri sunmak zorunda kalırsın!" Kız bakışları ile birini öldüre bilseydi o an kesinlikle Eren'in üzerinde denerdi. İkilinin bir, birine olan delici bakışlarını biraz önce yumruk yiyen kızın cıyaklaması böldü.

 

"Eşkıyalar! Magandalar! Erkek peşinde koşan sürtükler!" Meyra sabrının sonuna geldini hissederek kızın üzerine atlayıp bu defa saçlarına yapıştı.

 

"Bunlar cafeyi başımıza yıkacak ara polisi daha fazla etrafa ve çevreye zarar vermeden!"

 

Kızlar başları öne eğik bir şekilde parmakları ile oynuyor suçlu çocuklar gibi çıtlarını çıkartamıyordu. Karşılarındaki burnundan soluyan adam derin bir nefes alarak bakışlarını nereden tanıdığını çıkaramadığı genç adam dan çekip burnu sargılı kıza çevirdi.

 

"Kızım şikayetçimisin bunlardan!? " Diyerek eliyle önünde dizilen kızları gösterdi. Kız saçı başı dağılmış ağlamaktan makyajı akmış bir şekilde karşısındaki saçları hafif kırlaşmış adama bakarak cevap verdi.

 

"Tabiki şikayetçiyim Komserim! Az daha öldüreceklerdi beni! "Dirseği ile yanındaki genç adamı dürterek kendisine destek olmasını istercesine tekrar konuştu. " Öyle değil mi Eren!?" Genç adam karşısındaki komseri tanımıştı. On beş yıl aradan sonra yurtdışından dönmüş ve başını ilk günden belaya sokmayı başarmıştı. Babasının kulağına giderse kesinlikle bu defa beni elinden kimse alamaz diye düşündü. Zaten her şeyin suçlusu Ayaz denen piçti! Yanındaki bu sırnaşık kadını başına sarmasaydı tüm bunlar yaşanmazdı. Bunun hesabını kesinlikle o dallamaya soracağım diye düşünürken cevap bekleyen adama doğru temkinle konuştu.

 

"Suçun birazı da Helin de olabilir komserim! Belki kızlara hakaret içerikli sözler sarf etmiş olabilir! " Helin şaşkınlıkla Eren'e bakarken Güney adamın sözlerine homurdanarak karşılık verdi.

 

"Ne büyük centilmenlik! Beyfendi öküz gibi böğürdüğü, kavgaya sebep olduğu anları nasıl unuttu acaba!?"

 

"Sen sussana kızım! "Eren'in kararsız sözlerinden sonraki tepkisi, Güney'in homurdanması komseri çileden çıkartmaya yetmişti. Elini sertçe masaya vurarak kükredi.

 

"Kesin sesinizi be! Kafa bu karamürsel sepeti değil!"Sert bakışlarını genç adama çevirerek sözlerine devam etti. "Sende doğru düzgün anlat şunu! Bu kız hakaret ettimi etmedimi? "Eren hay ben böyle işin içine diye içinden söylenirken kafasını sıkıntıyla kaşıyarak cevap verdi.

 

"Etti komiserim! "Helin ağzı bir karış açık şekilde Eren'e baktı ve komsere dönerek işaret parmağı ile Meyra'yı göstererek konuştu.

 

"Ama komserim oda hak etti. Resmen gelip Eren'e askıntı oldu. Tam bir Sürtük gibi! "diyerek yüzünü buruşturdu. Komser duyduğu sözlerle masaya elini tekrar vurarak bu defa daha yüksek sesle kükredi.

 

"Meyra ne demek oluyor bu!? " Meyra ürkek bakışlarını Komisere çevirerek telaşla cevap verdi.

 

"Baba vallahi benim suçum yok! Hepsi Zeynep'in suçu! Bizi tehtid etti! "Zeynep arkadaşına öldürücü bakışlarını yollarken Mehmet bıkkınlıkla elini saçlarından geçirdi ve sakin olmaya çalışarak bu defa Zeynep'e döndü.

 

"Kızım ne tehtidi!? Niye tehtid ediyorsun kazık kadar kızları!?" Zeynep dudaklarını ısırarak bir süre düşündü.Tabiki tehtidin içeriğini söylemeyecekti. Çünkü o gece o barda olduğunu babası duyarsa onun için felaket olurdu. Şirince gülümseyerek cevap verdi.

 

"Şey Mehmet Amca'cığım, aslında etmişte olabilirim, etmemişte olabilirim!" Uzun kirpiklerini kırpıştırarak iri gözleri ile masum bir şekilde baktı karşısında öfkeden kıpkırmızı olan adama ve sözlerine devam etti. " Aaaa! Hem ne var canım ettiysem biz kardeş kardeş ara sıra tehtidleşiriz öyle. Ne gerek vardı şimdi karakola, sorguya falan!? " Mehmet hızla yerinden kalkarak kalabalık grubun önüne dikildi ve kızların ürkekçe geri adım atmasını izleyerek çattığı kaşlarının arasından tısladı.

 

"Ümitt! " Kapıdaki ünüformalı polis içeriye hızla girince bakışlarını Meyra'ya çevirerek sözlerine devam etti. "Polis memuru Meyra Yaman ve Üsteğmen Güney Aksoy'u en lüx nezaretimizde ağırlayın oğlum!" Güney ve Meyra şok içinde bir birine bakarken Eren de şaşkınlıktan sertçe yutkunmuştu. Bakışları Güney'i bulurken içinden yok artık dedi. Mehmet bakışlarını diğerlerine çevirerek Zeynep, Sare ve Sahra'ya baktı. "Bunlarıda götür! Meyra ve Güney'in yanına koy! Ha lüx dediysem sen anla işte. Nerede kir, pas içinde olan varsa onların yanına tık! Belki bitler o kafalarında peş, peşe yürümeye başlayınca akıllanırlar!" Hayal ucuz yırttım diye düşünürken Mehmet Amcasının sert bakışlarını üzerinde hissetti. "Hayal'i de alın bu gece kavgayla gürültüyle buraya getirilen sokak serserilerinin yaralarını tımar etsin! "Kızlar itiraz etmek için ağzını açmıştı ki Helin cırtlak sesiyle araya girdi.

 

"Ama bana yaptıklarının yanında bu cezalar hafif kalır onlar için! " Mehmet bir kaç adımla kızın önüne geldi ve sert bakışlarını üzerinde gezdirerek uyarırcasına konuştu.

 

"Kanunlardan ne kadar haberin var senin!? " Kız dudak bükünce Mehmet başını sallayarak devam etti. " Belli! Şimdi beni iyi dinle! Polise ve Askere hakaret etmek suçtur! Güney bu Ülkenin Askeri! Meyra ise Polisi! Şimdi şikayetini bir kez daha gözden geçir! Bence adil bir ceza! Eğer hala şikayetçiyim dersen bir Komiserin yanında bu Ülkenin Askerine ve polisine hakaret etmekten tutuklarım seni! " Kız ürkekçe dudaklarını ısırıp bakışlarını kaçırırken arkadan gelen tanıdık sesle Mehmet olayların başını çeken genç adamı nereden tanıdığını çıkartmıştı.

 

"Turgay Eren Eyyüboğlu! Ulan bu kaçıncı oldu senin yüzünden karakollarda yaşlandım it herif! " Bakışları Mehmet'le kesişen Giray işaret parmağı ile oğlunu göstererek sert sözlerine devam etti. " Kardeşim, torpil falan yapayım deme at bu hayvanı kodese! Belki aklı başına gelir it oğlu itin! Eren şimdi yandım dercesine babasına bakarken Mehmet'te dört yıldır görmediği dostunun oğluna hitapıyla kahkahayı bastı.

 

"Demek Turgay Eren Eyyüboğlu! Lan ancak sen gibi fırlama bir baba,oğluna böyle hitap ederdi zaten şetefsiz! "

*************

"Temiz! "Emir kulağındaki ufak cihaza dokunarak sordu.

 

"Sayit! "

 

"Temiz komutanım! "Emir'in yüzü sıkıntıyla bulaşırken cihazdan üçüncü bir ses daha geldi.

 

"Temiz! " Kulağındaki cihazı hırsla çıkaran Mirza ağzında homurdanarak bir küfür savurdu.

 

"Siktiğimin şerefsizlerin! İlla dünyayı tersten görmek istiyorlar! " Emir duyduğu küfürler yandan bir gülüş sundu arkadaşına.

 

"Hayırdır koçum!? Bu ne hiddet! "Mirza başını sağa sola çevirerek söylendi.

 

"İçinde bulunduğum durumu biliyorken dalga geçer gibi konuşma bari Emir! 17 gün oldu lan! Bir kamp dışında hepsini didik didik aradık! Nerede lağam çukuru var illa oraya saklanıp pisliklerini üzerimize sıçratacak orospu çocukları! "Emir gülmemek için dudaklarını bir birine bastırdı. Aslında haklıydı Mirza. Elleri boş döndükleri her operasyonda sinirleri biraz daha bozuluyordu. Lanet olası son bir kamp kalmıştı ve en tehlikeli olanı da orasıydı. Mirza'nın omzuna dokunarak destek vermek istercesine hafifçe sıktı.

 

"Haklısın senin durumun biraz vahim ama hallolmayacak bir durum değil. Biz çıldırsak bile senin moralini yüksek tutman gerek. Zira moralin yerleri süpürmeye devam ederse aklın düşüncelere dalar. Bu da benim görevdeyken onaylamadığım tek şey. " Mirza uzayan sakallarını sıvazlayarak arkadaşına isyan edercesine bakınca Emir onun aklını başına getirmek adına sertçe konuştu. "Ölürsün Mirza! Bu dalgınlıkla yapacağın en ufak bir hata seni ölüme götürür! O zaman o kızın hali ne olur hiç düşündün mü!?"Mirza yüzünü buruşturarak nefesini bıkkınca dışarıya verdi ve başını haklıaın dercesine olumlu anlamda salladı. Emir içinde bulundukları durumdan hoşnut olmasada şu an elinden gelen bir şey yoktu. Kulağındaki cihaza dokunarak konuştu.

 

"On dakika içinde buluşma yerinde olun! "

 

Dağlık arazide korunaklı yerde dinlenmeye çekilen arkadaşlarının üzerinde bakışlarını gezdirdi uzunca. Güneydoğu'dan, Doğu'dan, Karadeniz'den, Ege'den İç anadolu'dan Akdeniz'den Ülkenin dört bir yanından vatan aşkıyla yanıp tutuşan birer yiğitti her biri. Şimdi yorgunluktan çoğunun gözleri kapanmak üzereydi. Üzerindeki kıyafetler günlerin kirine pisliğine karşı koyamazken yüreklerindeki dile getirmedikleri sıkıntı aynıydı. Uzayan saçlar sakallar yüzlerindeki sıkıntıyı, uykusuzluktan çöken gözlerindeki öfkeyi saklamalarına yetmiyordu. Günlerdir elleri boş dönmenin huzursuzluğu yer edinmişti yorgun yüzlerine.Belkide hepsinin aklından geçen aynı düşünceydi. Son kamp yeri ve kimyasal silahların tedirginliği. Bakışları nöbet değişimi yapan Sayit ve Barva arasında gidip gelirken Mustafa'nın bir türküyü mırıltı halinde söylemesi ile daldığı düşüncelerden sıyrıldı.

 

Deniz üstü köpürür hey canım rinnan nay rinna rinna nay

 

İşittiği türküyle dudakları kıvrılırken Zeynep'in gözlerinin önünde canlanan hayali ile oda türküye sesli bir şekilde eşlik etmeye başladı.

 

Gemiye de binsem götürür hey canım hey

Benim de şu cihana gelişim hey canım rinna nay rinna rinna nay

Bir güzelden ötürü hey canım heyy

 

Emir'in de türküye eşlik etmesi moralleri bozuk olan arkadaşlarının biraz olsun canlanmasını sağlamıştı. Bu defa hepsi eşlik eder olmuştu türküye.

 

Deniz üstü yelkenden hey canım rinna nay rinna rinna nay

Ecel geldi erkenden hey canım hey

Denizin ortasında hey canım rinna nay rumba rinna nay

 

Türkünün her sözünde hepsi biraz daha hırslanıyor ve sesleri gecenin sessizliğini bir bıçak gibi bölüyordu.

 

Mum yanar sofrasında hey canım hey

Benimde şu cihandan gidişim hey canım rinna nay rinna rinna nay

Memleket sevdasından hey canım hey

Benimde bu cihandan gidişim hey canım rinna nay rinna rinna nay

 

Biraz olsun düzelen morallerle Emir dinlenme molasını bitirerek tekrar yola koyuldu. Üç gün gibi kısa bir süreleri vardı. Gidecekleri yol uzun görevleri bu defa belkide hepsinden zorlu olacaktı.

 

Emir gece görüşlü dürbünle kampı uzun süre kontrol etti. Kalabalıklardı. Hatta fazla kalabalıklardı. Dürbünü Mirza'ya uzatan Emir sıkıntıyla yüzünü buruşturdu.

 

"Çok kalabalıklar. "

 

"Baş edemeyeceğimiz kadar değil. " Mirza sözlerinden sonra elindeki dürbünü bırakarak Emir'in endişeli yüzüne bakarak sözlerine devam etti." Daha kalabalık gruplarla bile baş ettik! "

 

"Evet ama arazi koşulları ve kimyasal silahlarla dolu bir kampı göz önünde bulundurmayı unutuyorsun!"Alnında biriken teri koluna silerken gece olmasına rağmen nefes aldırmayan sıcağa homurdandı.

 

"Ne düşünüyorsun!" Emir bakışlarını tekrar kampa çevirerek gözlerini düşünceli bir şekilde kıstı kısa bir süre düşündükten sonra toplanın işareti verdi ve hızla yanına gelen arkadaşlarının üzerindeki bakışlarını Mirza'ya çevirerek cevap verdi.

 

"Üçerli gruplar halinde turan taktiği ile ilerleyeceğiz."Mirza anladım dercesine başını sallarken Emir tekrar arkadaşlarının üzerinde gözlerini gezdirerek sözlerine devam etti. "Bazı noktalarda koruma sayısı yüksek!Tahminimce kimyasal silahların bulunduğu noktalar. Tabiki bu noktalardan birinde ardığımız adamlarında tutulma olasılığı yüksek! "Arkadaşları büyük bir dikkatle Emir'i dinlerken o sözlerine drvam etti. "Şüpheli olan noktalarda çok dikkatli olmalısınız! En ufak bir hata hepimizin ölümü demektir! Kimyasallarla dolu bir kampta olduğunuzu unutmayın ve ona göre hareket edin! Adamlarımızı bulan grup onları en üst düzeyde koruyarak buradan buluşma noktasına kadar hızla uzaklaştıracak! Ne olursa olsun dönüp geriye bakmayacak! Yaralansakta, ölsekte bu grup geri adım atmayacak!Adamlarımız Ülkeye sağa salim ulaşacak!"Yüz hattı dahada keskinleşirken çattığı kaşlarşa endişeli arkadaşlarının yüzlerine doğru sessizce tısladı. "Anladınız mı beni!? Yaralanan yada ölen ben dahi olsam geriye dönmeyeceksiniz!"Arkadaşları olumlu anlamda başlarını sallayınca Emir de gülümseyerek başını salladı.

 

"Güzel! Şimdi her zamanki üçerşi gruplar halinde ayrılıyoruz. Bu defa tek fark Mirza'nın grubu arkamızdan bizi koruyarak gelecek!" Mustafa ve Furkan, Mirza'ya bakışlarını çevirince o arkadaşının neden kendi grubunu geriye koyduğunun bilinci ile itaraz etmeye çalıştı.

 

"Ama komutanım! " Emir, Mirza'ya ters bir şekilde bakarak susmasını sağladı.

 

"İtiraz istemiyorum Mirza! Düşündüğün sebep yüzünden değil,keskin nişancı olduğun için sen peşimizden geliyorsun." Külliyen yalandı. Bu operasyonda onu tehlikeye atmak istemiyordu. Bir hata yapmıştı ve sağ salim dönüp o hatayı düzeltmeliydi. Mirza'nın inanmayan bakışlarını göeünce kaşlarını çatarak sözlerine devam etti. "Daha öncede çoğu operasyonda bu şekilde hareket ettik! Şimdi emrimi sorgulamayı kes ve dediğimi yap!"Mirza arkadaşının bunu neden yaptığını bilerek içinden küfürler saydırırken başını olumlu anlamda saçma yatak onayladı. " Her şey anlaşıldığına göre başlıyoruz. Allah yardımcımız olsun! "Baeva ve Gökhan hemen Emir'in yanındaki yerini alırken, Emir işaret vererek operasyonu başlattı.

 

Silahların ucuna takılan susturucular içeridekiler için işe yarasada dışardaki adamlar için fayda etmeyecekti. O yüzden mecbura kalmadıkça silah kullanmadan bitireceklerdi onların işlerini. Kimseyi işkillendirmeden.

 

"Sağ taraf temiz! "Emir kulağındaki cihaza basarak arkadaşını uyarmak istercesine konuştu.

 

"Fazla yaklaşma Mirza! "

 

"Emredersiniz paşam! "Arkadaşının sözleri karşısında Emir'in dudakları kıvrılırkn cihaza dokunarak konuştu.

 

"Yiğit sizin durum nasıl!? " Tuhaf sesler ve hışırtılardan sonra derin bir nefes alarak cevap verdi Yiğit.

 

"Biz temizliğe içeriden başladık komutanım! Biraz eğlenelim dedik ama yanlış yeri seçmişiz galiba. Duş alan hijyen den uzak herifler pekte eğlenceli değil doğrusu. Şahsen ben kadınları tercih ederdim. " Cihazdan kıkırtı sesleri gelirken Emir'de kendisine engel olamadı. "Kolay gelsin kardeşim! Dikkatli olun! "

 

"Sait! Durum bildir!"İşittiği sözleri o anlık kulak ardı eden Sait, arkasından gelen arkadaşlarına eliyle diğer bölmeleri işaret ederek kendi seslerin geldiği yöne doğru döndü. İki metrelik boyu ve iri cüssesinden beklenmeyecek derecede sessizce ilerledi. Odadan yükselen kahkaha sesleri ve anlam veremediği dildeki konuşmalarla yüzünü buruştururken kulağındaki cihazdan tekrar aynı ses yükseldi.

 

"Durumunu bildir Sait!" Sait adamlara çok yakın olduğu için tekrar Emir'i cevapsız bıraktı ve içeriye göz attı. Gördüğü manzara karşısında bir küfür geçirdi içinden.

 

"Hay ben şansımı sikeyim!" Üzerlerinde tuhaf giysiler olan adamlar bir biri ile muhabbet edip el şakaları ile eğlenmeye çalışıyordu. Sait'te onlarla eğlene bileceğini düşünüyordu,taki burasının kimyasallarla dolu bir laboratuvar olduğunu anlayana kadar.Diğerin den uzun olan oturduğu yerden kalkarak üzerinde bir sürü araç gerecin olduğu masaya doğru ilerledi ve bir şeylerle ilgilenmeye başladı. Arkası dönük olması Sait için büyük bir avantajdı. Diğeri ise tıpkı onun gibi ayaklandı ve boynundaki maskeyeyi tutarak ağzına doğru götürdü. Sait'in yüzünde sinsi bir gülüş peydah olurken sessiz adımlarla ilerledi ve Maskeyle uğraşan adamın boğazını tek bir bıçak hamlesi ile kesti. Adamı sessizce yere bırakırken diğer adamın arkadaşının ismini seslendiğini düşünen Sait aceleyle doğrulurken adamda arkasını dönmüştüki göz göze gelmeleri bir oldu. Adamın bakışları ürkek bir şekilde Sait'in üzerinde dolanırken kolunda gördüğü ay yıldız simgesi ile ürkek bakışları bir den korkuyla açıldı. Eli ağzındaki maskeye doğru uzanırken diğer elinide masadaki içi değişik renkte bir sıvıyla dolu olan tüpe doğru uzattı. Onun hareketlerini avına yaklaşan bir avcı gibi izleyen Sait tüpe uzanan eline beklenmedik bir hızla ateş etti. Adam acıyla homurdanırken elindeki tüp kayıp düşerken tezgahın üzerinde hızla dökülmeye başladı. Temas ettiği yerler değişik bir hal alırken acı çeken adam Sait'in üzerine doğru bir hamle yaptı ve ikinci başarısız girişimi ile küçük bir mücadeleden sonra boş bir çuval gibi nefessizce yere yığıldı. Ortamda çok hafif tuhaf bir koku oluşmuştu.Sait bakışları ile hızla etrafı taradı ve biraz önce dökülen kimyasalla alakalı olduğunu anlayınca tedbiri elden bırakmamak için kapıyı kapayarak hızla kendisini dışarı attı. Beklediği cevap bir türlü gelmeyince Emir grubundaki arkadaşlarına endişe ile gözlerini çevirmiştiki susturucudan çıkan ses ve boğuşmayı anımsatan bir kaç ses yankılandı cihazda. Emir seslere dikkat kesilirken bir kaç saniye sonra sessizlik oluştu ve ardından gayet sakin bir şekilde Sait cevap verdi.

 

"Bende şans olsaydı zaten anam benim gibi hantal, huntal bir kazma doğuracağına 90,60,90 bir kız doğururdu da zengin bir koca bulup keyif çatardım! " Emir'in dudakları kıvrılırken şüpheyle sordu.

 

"Biraz önce yaptığın işin keyfini gayet güzel çıkartıyor gibiydin koçum! "

 

"Bitlerini temizleyen maymunlar misali tuhaf hareketler sergileyen iki dingili izlerken öyleydi. Fakat kimyasallarla dolu bir labaratuar hiçte keyif verici değil. Bu arada burası temiz! "Emir'in kaşları hızla çatılırken telaşla sordu.

 

"Temas ettin mi!?"

 

"Hayır! Her şey yolunda merak etme! "Tuttuğu nefesi bırakan Emir arkadaşını onaylayarak kontrol ettiği yöne doğru ilerledi. İçeriden gelen değişik seslerle en az altı kişinin olduğunu tahmin eden Emir arkadaşlarına işaret vererek pencerelere doğru yönlendirdi. Sıcak kendini iyice gösterirken hiç bu kadar bunaldığını hatırlamıyordu. Arkadaşlarının hazırız işareti ile kapıya uzanmıştıki arkasından bilmediği dilde birisinin sesini işitti. Temkinli bir şekilde dönerken adamın elindeki yüksek donanımlı silah ve dazlak başıydı ilk dikkatini çeken. Bir anda kulağının yanından geçip giden merminin adamın dazlak başına isabet edince alnının ortasındaki delikte adamlın vücudunda son farkettiği ayrıntı oldu. Adam yere yığılırken Emir'in bakışları Barva'yı buldu ve hafifçe başını eğerek önünde bulunduğu kapıya bir tekme vurarak gürültüyle açılmasını sağladı.

 

Açılan kapının ardı bir yatakhaneydi ve dinlenmeye çekilen adamların çoğu uzanmıştı. Çıkan gürültü ile neye uğradıklarını şaşıran adamlar gördükleri yabancılar karşısında hızla silahlarına doğru hamle yaparken çoğu geç kaldığının bile farkına varamadan ölmüştü. Gökhan ve Barva pencerelerden Emir'e destek verirken odanın içerisindeki on beşe yakın adamın hepsini çoktan ölüm kucaklamıştı. Zorlukla nefes almaya çalışan adama doğru yaklaşarak saçından tutup yüzlerini bir birine yaklaştırdı ve kesif bir öfkeyle tısladı.

 

"Esir tuttuğunuz adamlar nerede!? " Adam anlamadığı dil karşısında başını olumsuz anlamda sallayarak oda kendi dilinde cevap vermeye başladı. Anlam veremediği konuşmayla yüzünü buruştururken zaman kaybetmemek için adamın saçlarını bırakarak kafasına sıktı ve aynı hırsla çıktı oadadan. Kulağındaki cihaza dokunarak fısıldadı.

 

"Temiz! " Herkes tekrar görevine odaklanmıştı ki Emir cihazdan gelen sese kulak verdi.

 

"Adamlarımızı aldık! Olay yeri temiz buluşma yerine doğru ilerliyoruz! " Emir, Mirza'dan gelen bilgiyle derin bir nefes alarak cihaza dokunarak konuştu.

 

"Tamam! Dikkatli olun kardeşim! "Arkadaşrına dikkatli bir şekilde geri çekilmelerini emrederek kendi grubuna dönerek işaret verip sessiz bir şekilde ilerlemeye başladı. Önlerine çıkanları sessiz bir şekilde ortadan kaldırarak ilerlerken birden önlerindeb, ne olduğunu anlamadıkları hayvanın acı bir feryatla geçmesi ile bir kaç adamın bakışları o yöne döndü ve Emir'in grubunu farketmeleri ile biri uyarırcasına bağırdı diğerleri anında karşılık vermeye başladı. Bir den kalabalık bir grup haline dönüşen karşı taraf yılmadan karşılık veriyordu. Birden bir grup kampın çıkışına doğru hızla haraket etmeye başladı. Emir ilerleyen gruba şüpheyle baktı ve yanındaki Gökhan ve Barva'ya dönerek konuşmaya başladı.

 

"Giden grubun peşinden gidin! Gökhan ve Barva şaşkınca Emir'e bakarken o sözlerine devam etti. "Bizimkilerin peşinden gidiyorlar!" Hedefindeki adamı göğsünden vurarak indirirken Barva da hedefindeki adamı vurarak cevap verdi.

 

"Komutanım diğer grup bizden kalabalık! Giden şerefsizlerle rahatça baş edebilirler! Ben sizi bu sünnetsizlerle bir başınıza bırakmam! "

 

Bulunduğu yeri değiştiren Gökhan da arkadaşını onayladı. "Bende bir adım atmam komutanım! Ya birlikte döneriz! Ya birlikte ölürüz! "

 

"Askeeerr! Size verdiğim emre karşımı geliyorsunuz!?"Emir başka bir adamı daha indirirken sözlerine devam etti. "Belliki Esirlerden biri bunlar için çok önemli! Yoksa bizi almak yerine onların peşine düşnezlerdi! Şimdi ya emrimi yerine getirirsiniz yada ben sizi emre itatsizlikten vururum! "Barvq ve Gökhan bir birine endişe ile bakarken Emir yerini değiştirdi ve tekrar bağırdı.

 

"Askeeerr! Emrime iteatsizlik mi ediyorsunuz!? "Barva temkinli bir şekilde yerinden kalkarken Gökhan da onu takip etti. "Emir hareketlenen arkadaşlarını görünce gülümseyerek konuştu. "Ben bunları oyalarım! Siz acele edin! "

 

"Emredersiniz Komutanım!"Bir iki adım atmışlardı ki Emir'in sesini tekrar işittiler.

 

"Hakkınızı helal edin! Size çok çektirdim lan! "Gökhan ve Barva bir birine bakarak aynı anda cevap verdi.

 

"Helal olsun Komutanım! "Etraflarını kontrol ederek ilerlerken Emir bağırdı.

 

"Hep böyle karı gibi salınarak yürüdüğünüz içindi onca ceza! Çektirmekte haklıymışım hala aynısınız! Acele edin lan! " Barva ve Gökhan homurdanarak ilerlerken Emir kulağındaki cihaza dokunarak konuştu.

 

"Mirza! Beni iyi dinle! Ne olursa olsun adamlarımız Türkiye'ye ulaştırılacak! Bir grup terörist peşinize düştü. Bu işin içinde bir iş var! Esir aldıkları adamlarımızdan birisi onlar için ya çok önemli, yada onlar için önemli olan bir bilgiye sahip! Adamlar size emanet! Unutma ne olursa olsun Türkiye'ye ulaşmaları gerekiyor! "Mirza işittiği sözlerle hızlı bir kaç adımda Yiğit'e yaklaştı ve Emir'in sözlerini aynen aktardı.

 

Pusat timi yükselen silah seslerinden bir şeylerin ters gittiğini anlarken buluşma yerine beş dakikalık bir mesafe kalmıştı.Mirza bakışlarını etrafında bir şahin misali gezdirirken kendi kendine homurdandı. " Her şey yolunda giderken illaki bir bokluk çıkacak! Emir'i dinlemeyip o lanet yeri kökten havaya uçurmalıydık! "Düşüncelere dalarken önünden ilerleyen arkadaşlarına seslendi.

 

"Sait siz devam edin ben Emir'e desteğe gidiyorum! " Sait hızla arkasını döndü ve çoktan yola koyulan Mirza'ya seslendi.

 

"Mirza! Emir Komutanın kesin emri var! Sen ne olursa olsun burada kalacaksın! Sen kal biz Mustafa ile gideriz! " Mirza ağzında bir küfür dolandırırken Yiğit arkada tartışan üçlüye dönmüştüki yaklaşan terörist grubunu fark etmesi ile seslendi.

 

"Mirza sen benim yanıma geliyorsun Sait ve Mustafa gelenleri oyalayın! "Hiç bir zaman hiç bir sebeple aldığı görevlerde tolerans istememişti Mirza. Bu defa da istemiyordu. Sonucu ne olursa olsun kardeşim dediği, kanını kanına akıttığı canına can kattığı orada mücadele ederken o emir de almış olsa arkasını dönüp rahatça gitmeyecekti buradan. Bu güne kadar nasıl birlikte çıktılarsa her zorlu görevden yine sırt sırta çıkacaklardı. Aldığı karar belki emre itaatsizlik ti ama Emir'i ve kardeşlerini orada bir başına bırakamazdı. Düşüncelerinden uzun boylu zayıf sarışın pilot'un sözleri ile sıyrıldı.

 

"Ellerinde tüm dünyayı yok edebilecek kapasitede kimyasal bir silah var! Ben bu silahı hangi ülkeler için kullanacaklarını ve nasıl o ülkelere sokacaklarını biliyorum! Çünkü onların konuştuğu dili anlıyorum!" Pilot'un sözleri herkesi şaşkına çevirirken Pusat timi de terörist grubunun neden peşlerine düştüğünü anlamıştı. Başını düşünceli bir şekilde sallayan Yiğit kolundaki saate baktı ve helikopterin gelmesine az bir süre kaldığını görünce işaret vererek iki arkadaşı ile yola devam etti. Ne olursa olsun bu adamlar Türkiye topraklarına giriş yapacaktı. Kardeşleri bu görev için canını dişine takmışsa onunda bu adamları Türkiye'ye götürmek boynunun borcuydu.Mantığının sesini dinleyen Yiğit yürekten bir dua gönderdi kardeşim dediği adamlar için.

 

"Allah yardımcınız olsun! "Mirza tekrar yola koyulan grubun ardından hızla harekete geçti. Geldikleri yönün çaprazına doğru ilerlerken diğer çaprazdan da Sait ve Mustafa ilerliyordu. Terörist grubu görüş alanlarına girince tek, tek indirmeye başladılar. Arka taraftan Gökhan ve Barva destek verince yirmi kişilik grup kısa zamanda etkisiz hale getirilmişti. Tekrar tedbirli bir şekilde ilerlemeye başladılar.

 

Emir kendisine doğru yaklaşan adamlara öfkeyle bakarken boşalan silahını bir kenara bırakarak kasaturasını çekti! Yerini usta bir sessizlikle değiştirirken tekrar bir kayanın arkasına mevzi aldı. Karşı taraf rast gele kurşun sıkarak gelirken kendisine doğru korkuyla yaklaşan adamın boynuna kolunu dolayarak tüm gücüyle sıktı ve yavaşça kendine doğru çekerek boğazını kesti. Adamı sessizce yana doğru bırakırken ense kökünde hissettiği acıyla tüm vücudunu sersemleten bir uyuşma sardı. Eli ensesine doğru kaydı ve acıyan yere ulaştığında parmaklarına değen ince küçük metali çekerek attı. Başı hızla dönmeye başlarken yanına yaklaşan adamın bacağına kasaturasını salladı. Adam yaralanıp tek dizinin üzerine çökerken elindeki ufak boru şeklindeki çubuğu tekrar dudaklarına doğru götürdüğünü fark etti. Fakat ona fırsat vermeden kasaturasını adamın göğsüne sapladı. Adam ölüme giderken Emir'in de gözleri kararmaya başlamıştı.

 

Başına dökülen soğuk suyla kendine gelen Emir kafasını sallayarak bulanık görüşünü netleştirmeye çalıştı. Kısa bir süre sonra bakışları netleşince başını kaldıınca, bir çift mavi gözlü orta boylu bir adamla karşılaştı.Adamın gözlerindeki öfke ve nefret adamın mavi gözlerine o kadar işlemiştiki bir an içine dolan gülme isteğini bastıramadan dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamadı.Adam daha da öfkelenerek bir şeyler homurdandı fakat Emir anlam veremediği dil karşısında umursamaz bir şekilde bakışlarını etrafta gezdirdi. On kişil bir grup vardı etrafında belliki iyi temizlik yapmıştı pusat timi! Dudakları tekrar kıvrılırken öfkeli adamın tekrar homurdanması ile omzuna aldığı darbe bir oldu.Adam Emir'in lakayt haline iyice öfkelenerek önüne doğru geldi ve elini boynuna doğru uzatarak künyesini çekip aldı. Bakışları kısılı bir şekilde künyenin üzerinde gezinirken cebinden iki künye daha çıkardı ve inceledi. Daha sonra mırıltıya benzer bir şekilde konuşarak Emir'in omzunu sert bir şekilde çevirdi. Gördüğü amblem le yüzü kasılırken dudaklarından tiksinircesine döküldü o tek kelime.

 

"Türkiye! "Emir adamın korkudan suratının aldığı şekle kıkırdarken adam belindeki silahı çekti ve Emir'in alnına dayadı.Kendi dilinde bir şeyler söyleyen adam Emir'in gözlerinin içinde aradığı korkuyu göremeyince öfkeden kızaran yüzüyle bağırdı. Tam o esnada adam sırtından vurulunca kurşun göğsünden çıktı. Kollarından tutan adamlarda aynı anda boş çuvallar gibi yere yığılınca Emir'de yanına düşen adamın silahını alarak kaçmaya çalışan iki kişiyi de indirdi. Ortam bir anda tertemiz olunca Mirza homurdanarak yaklaştı.

 

"Komutanım çok ayıp ediyorsun ama ne demek beni saf dışı bırakmak ya! Oğlum sen bilmiyor musun ölsen bile benden kurtuluşun yok! Kefenin olurum kefenin! "Emir emrine karşı gelen arkadaşına öfkeyle baksada bileğinden tutarak kendine doğru çekti ve sıkıca sarılarak konuştu.

 

"Allah razı olsun kardeşim de sana verdiğim görevin nesini anlamadında peşime düştün yine av köpeği gibi! "Mirza suratını buruşturarak homurdandı.

 

"Sanada iylik yaramaz zaten!"

 

"Komutanım helikopterin iniş yapmasına on dakika kaldı. Acele etsek iyi olur! " Mirza Sayit'e hak vererek geri çekilecekken Emir'in arkasındaki adamın tetiğe bastığını görünce ani bir hareketle Emir'i ters çevirdi ve çevirdiği an sırtında keskin bir acı hissetti. İkinci kursunda sırtından göğüs hizasını delip geçerken Mustafa ateş eden adamı başından vurarak öldürdü.

 

Bir anda yankılanan kurşun sesleri ve Mirza'nın yere yığılmasına sebep olmuştu. Üzerine endişe ile eğilen Emir'in kamuflajını yırtarcasına tutan elleri birden kaydı ve tamamen yere yığıldı. Emir'in allak bullak olan yüzünde gözleri içine doğan şeyin gerçekliği ile korkuyla dolarken Mirza'nın çektiği acıdan dolan gözleri ile karşılaştı ve ikisininde dudaklarından zorlukla aynı kelimeler döküldü.

 

"Kardeşim! "

 

OY VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN LÜTFEN 😌

 

BU KİTABI YAZARKEN ÇOK ZORLANIYORUM KUSURLARIM VARSA AFFOLA 😌😌

 

YİTENUMUTLAR

 

 

Loading...
0%