Yeni Üyelik
20.
Bölüm

İ-D-A-20

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı - Ahmet Aslan : Değirmen Başunda Vurdular Beni

 

 

 

Yatakta gördüğü lekeyle çığlığı basıp hayali Ayaz'ın kulaklarını çınlattıktan sonra neler olduğunu hatırlamak için düşünmeye başladı. Ağtıyan başını ellerinin aradına alarak şakaklarına hafif baskılar uygulayarak kendi kendine konuşuyordu.

 

"Hatırla...Hatırla...Lanet olsun ne yaptın sen Sahra!?" Hatırlayamadıkça içine dolan ağlama isteğiyle dolup taşarken sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle bağırdı. "Allah senin belanı versin Ayaazz! Öldüreceğim seni! Bu kadar içmeme neden izin verdin hayvan!" Saçlarını hırsla çekiştirerek daha da yükselen bir ses tonuyla tekrar bağırdı. " Öldüreceğim seni! Önce seni,sonra beni sana mecbur bırakan o Selçuk aptalını!"

 

İçinde bulunduğu odanın kapısı hızla açılıp duvara çarparken Sahra korkuyla sıçradı. Bakışları kapıyı açan kişiyle kesişince Selçuk'un nefes nefese konuşması bir oldu

 

"İyi misin!?Neden bağırdın ismimi öyle?"

 

Telaşla yataktaki karısına doğru yaklaşırken Sahra gözünden süzülen yaşlarla kollarını dizlerine dolayarak hırsla bağırdı.

 

"Git buradan! Gitt!"

 

Sahra'nın tuhaf davranışları ve sesinin çıktığı kadar bağırması ile Selçuk olduğu yerde durarak şaşkınca baktı. Yine ne yapmıştı da cinlenmişti bu kadın!? Halbu ki gönlü olsun diye gece o barda istediği gibi eğlenmesine bile ses çıkartmamış özgür bırakmıştı. Birden aklına onu oyuna getirerek evlendikleri gelince onu sakinleştirmek için tekrar yaklaşmaya çalışarak kendini açıklamaya çalıştı.

 

"Tamam. Sakin ol. Bak ben Ayaz la evlen..."

 

"Yaklaşma bana!" Sahra'nın çığlığı ve yatakta geri geri kaçması ile Selçuk adımlarını tekrar durdururken onun göz yaşları içinde tekrar bağırması ile şaşkınca baktı. " Neden şimdi geldin!? Ben seni severken,peşinden koşarken,beni istemiyordun şimdi neden geldin!? Ayaz'ın karısı olunca mı peşimden gelmek aklına geldi!?" Karısının sözlerine anlam veremezken söylediği şeylerle öfkeyle derin bir nefes alıp konuşmak için ağzını açmıştı ki Sahra tekrar bağırdı. " Ayaz benim bedenime sahip olunca mı kıymete bindim!?"

 

"Nee!" Sahra'nın sözleri ile damarlarında dolaşan kan yerine öfke gezinmeye başlayınca bir hamle de yatağa yanaşıp karısının kolunu sertçe tutarak öfkeyle tısladı. "O piç ne yaptı sana!? Ne ara oldu böyle bir şey!?"

 

Kolunu sertçe tutan adamın gözlerine öfkeyle bakan Sahra Selçuk'un elinin üzerine elini koyarak tırnaklarını sertçe geçirdi.

 

"Bırakk! Nerede senin inançların!? Başkasının karısına nasıl dokuna biliyorsun!? Bırak beni!"

 

Sahra'nın tırnaklarının verdiği acıyı umursamadan onun gözlerine aynı öfkeyle bakarak tısladı.

 

"Sen benim karımsın!Benim!" Sahra'nın çatılan kaşlarına aldırış etmeden aynı öfkeylr devam etti sözlerine. " Ve o itin sana ne zaman dokunduğunu sordum sana! Bak eğer yine benimle oyun oynuyorsan bu defa..."

 

Sahra kolunu sertçe çekiştirerek Selçuk'un tutuşundan kurtarıp onu göğsünden öfkeyle ittirerek bağırdı.

 

"Ben dün gece Ayaz la evlenmişken,aynı zamanda senin karın nasıl ola bilirim! Delirdin mi sen!?"

 

Karısının sözleri ile onun dün oynadıkları oyun yüzünden Ayaz'la evlendiğini düşündüğünü anlayınca açıklama yapmasının gerektiğini anlayarak, diğer ayrıntıyı bir kenara bırakıp konuşmak için ağzını açmıştı ki Sahra'nın tekrar konuşması ile susmak zorunda kaldı.

 

"Madem söylediğin gibi senin karınım Ayaz'ın dün gece bana dokunmasına nasıl izin verdin!?" İşittikleri ile önce şoklarken sonra karısının düngece içtiği o saçma alkoller yüzünden hiç bir şey hatırlamadığını anlayınca tuttuğu nefesini bıraktı. Bu kadın onu deli edecekti bundan artık emin olmuştu. " Şu an bu odada oyun oynayan birisi varsa o da sensin! Ben Ayaz la evlen..."

 

Sahra yüzüne değen elin sıcaklığı ile şaşkınca karşısındaki adama bakarken Selçuk karısının haline gülmemek için kendisini zor tutuyordu. Kendisini tutmasa biliyordu ki Sahra onunla alay ettiğini düşünüp daha sonra canına okurdu. Parmakları karısının yüzünde hafif dokunuşlar bırakırken ona durumu açıklamaya çalıştı.

 

"Sen benim karımsın. Dün evlendiğin adam Ayaz değil bendim." Sahra'nın gözleri işittikleri ile şüpheyle kısılırken hiç bir şeyi hatırlamayacak kadar ne içtiğini düşünüyordu. " Senin evlilik için verdiğin vekaletle biz evlendik. Evet sana küçük bir oyun oynadık ama senin bana olan öfken ve kırgınlığın yüzünden Ayaz'la evlenmene izin veremezdim!"Sahra'nın gözlerinin derinliklerine bakarak onun tepkisinin hatırlamadığı bu durum karşısında ne olacağını ölçmeye çalışırken sözlerine kesin bir dille devam etti. "Ayrıca karıma kimsenin dokunmasına izin vermedim vermemde!" Karısını kendisine hafifçe çekerek alnına uzun bir öpücük bırakıp geri çekilerek fısıldadı. "Zannettiğin şekilde hiç bir şey olmadı! Seni nasıl teslim aldıysam hala öylesin. Kendini yok yere hırpalama."

 

Selçuk'un anlattıkları ve hareketleri ile şok olsa da biraz önce gördüğü aklına takılan kan lekesi ile işaret parmağını kaldurarak yatağın kenarında,çarşafta oluşan kan lekesini işaret ederek şaşkınca sordu.

 

"Peki o leke ne!? Madem bana dokunan kimse olmadı o leke nee!?"

 

Karısının sözleri ile Selçuk'un bakışları işaret ettiği noktaya kayınca dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamayarak bakışlarını tekrar karısına çevirip yüzündeki kocaman sırıtışla ceval verdi.

 

"Dün gece seni yatağa yatırırken beni Ayaz zannettin ve sana sahip olacağımı düşünerek okkalı bir yumruk savurdun. Yumruğun burnuma gelince biraz kanadı." Bakışlarını tekrar yataktaki lekeye çevirerek umursamazca omuzlarını silkti. "Benim kanım olmalı." Bakışları tekara karısını bulurken onun şaşkınlık ve şüphenin karıştığı gözleri ile tekrar kıkırdadı. "Korkma sana dokunmadım. Sadece üzerini çıkarttım."

 

Selçuk'un son sözleri ile Sahra'nın bakışları hızla bedenine kayarken üzerinde sadece iç çamaşırları olduğunu görünce yumruğunu kocasının göğsüne geçirerek öfkeyle bağırdı.

 

"Hani dokunmamıştın! Ne hakla sen benim kıyafetlerimi çıkartırsın!? Seni yalancı pislik!"

 

Göğsüne inen ikinci yumruk darbesi ile Selçul karısının ellerini sıkıca kavrayarak şaşkınca söylendi.

 

"Sahra farkındaysan kocanım arrık ben senin! Üzerini çıkarttığım için utansan anlarım ama kızıp delilenmekte nesi!? Bu kadar öfkelenmene gerek yok! Sen istemedikçe ben sana zaten dokunmam ki! Dün gece bir mecburiyet sadece!"

 

Selçuk'un sözleri ile Sahra ona şok olmuşcasına baktı. Hem kocası olduğunu söylüyordu hem de dokunmayacağını öyle mi!? Mecburiyetten çıkartmıştı demek kıyafetlerini!? İyice karışan aklıyla başını iki yana sallayarak kendine gelmeye çalıştı. Şu an önemli olan bunlar değildi. Oyuna getirilerek bir evlilik yapmıştı bunu düşünmeliydi ama lanet olsun düşünemiyordu. En iyisi onun acısını sonra çıkartmak diyerek ellerini kocasının tutuşundan kurtarark yataktan öfkeyle kalkıp homurdandı kendi kendine.

 

"Utanacak mışım! Ne demeye utanacağım senden be!? Utanacak bir yanım yok şükür!Mecburiyetten çıkartmış mış! Gel sen onu benim külahıma anlat! Çağırsaydın birini çıkarırlardı kıyafetlerimi! Oyunla benimle nikahlandığını unutuyorda,benim rızam olana kadar bekleyeceğini söylüyor!" Odanın içinde dolanırken kendisini sakin bir şekilde izleyen adama dönerek öfkeyle tısladı. "Bekle sen olur benim rızam! Sen benim rızamı beklerken ben kendimi sana boşatmazsam tabii!"

 

Karısının sözleri ile Selçuk yatakta geriye doğru kayarak yatak başlığına sırtını dayayıp ellerini başının altında birleştirerek karısının odada dolanışını izlerken dudaklarına keyifli bir ıslık kondurdu. Onun bu rahatlığı ile Sahra şok olmuş bir şekilde ona dönerek şok olmuşcasına bakarak elini kaldırıp işarer parmağını tehtit edercesine salladı.

 

"Seni mahfedeceğim! Beni boşaman için aklının ucundan bile geçmeyecek şeyler yapacağım! Bakalım o zamanda bu kadar rahat ola biliyor musun!?"

 

Karısının sözleri ile kollarını iki yana açan Selçuk yüzündeki umursamaz ifadeyle cevap verdi.

 

"Hodri meydan karıcığım! Elinden geleni ardına koyma! Ben senin ne derece oyunbaz olduğunu biliyorum ve bilerek seninle evlendim. Senin oyunların bana sökmez. Sen hatırlamasanda ben seni büyük bir yenilgiye uğrattım ve ne yaparsan yap seni boşamayacağım!"

 

Selçuk'un sözleri ile Sahra sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle tısladı.

 

"Sana yardım edenlerin hepsinin canına okuyacağım!" Kocasının kaşları alayla kalkarken tekrar tısladı. "Kıyafetlerim nerede!?"

 

"Böyle daha iyiydi sanki! Üstelik balayındayız kıyafete ne gerek var!?"

 

Kocasının cevabı ile Sahra sinirle ona bakarak tek kaşını iamayla kaldırıd.

 

"Pekii! Benim için sorun yok! Ben bu şekilde de çıkarım dışarıya!" Karısının sözleri ile Selçuk yataktan ani bir hamleyle kalkarak hızla karşısına dikilip öfkeyle gözlerine baktı.

 

"Seni o yatağa bağlamamı istemiyorsan,denemeyi bırak aklının ucundan dahi geçirmezssin o fikri!" Karısının çatılan kaşlarını umursamadan elini sütyeninin askısından geçirerek sıktığı dişlerinin arasından tısladı." Üzerinde kalan bu son parçaları da çıkartmamı istemiyorsan o düşünceyi çıkart aklından!"

 

Selçuk'un tehtidi ile ellerini onun göğsüne yerleştirerek kısık bir sesle fısıldadı.

 

"Denesene! Dene de amel defterini kapatayım şuracıkta!"

 

Ne söylerse söylesin karısının burnunun dikine gitmesi ile Selçuk onun gözünü korkutmak amaçlı parmağını taktığı askıyı yavaşça çekiştirirken aynı keskin dille fısıldadı.

 

"Benim le inatlaşmayı bırak artık! Kıyafetlerini yıkadım! Kuruması için beklemek zorundasın! Eğer inatlaşmaya devam edersen bunları çıkartır seni gerçekten arkandaki o yatağa bağlarım Sahra!" Kocasının karalı tavrıyla onunla inatlaşarak bir noktaya varamayacağını anlayan Sahra,Selçuk'un göğsündeki ellerini hafif dokunuşlarla gezdirerek fısıldadı.

 

"Ben mi seni zorla yatağa atayım?" Selçuk'un bakışları göğsünde gezinen ellere kayarken Sahra bedenini ona yaslayıp parmak uçlarında yükselip kulağına yaklaşarak iç gıcıklayıcı bir sesle tekrar fısıldadı. "Tehtit etmeyi bırak icraatlarını görelim kocacığım!" verdiği nefesi kocasının kulağını yalayıp geçerken o daha önce gözüne kestirdiği Selçuk'un belindeki silahına uzanmak için hamlede bulunurken elinin sertçe tutuşu ile nefesini tuttu.

 

Karısının kendisine yaptığı gibi kulağına doğru yaklaşan Selçuk alaylı bir tavırla fısıldadı.

 

"Anlaşılan senin uslu durmaya niyetin yok! Ama benim de icraata geçmeye niyetim yok! Kendin geleceksin Sahra! Oyunla,planla değil kendin istediğin zaman karım olacaksın!" Geri çekilmeden önce karısının boynuna sert bir öpücük bırakarak geri çekilip muzipçe göz kırptı.

 

Kocasını alt edememenin siniri ile Sahra öfkeyle yere vururak tısladı.

 

"Karın olmayı isteyen kim aptal! İstesem seni iki dakika da o yatağa ben atarım zaten! Senin isteyeceğin zamanı bekleyecek değilim! Ama istemiyorum!"

 

Sahra'nın sözleri ile Selçuk kaşlarını alayla kaldırarak kıkırdadı.

 

"Cidden beni baştan çıkara bileceğini mi düşünüyorsun!? Oysaben beni nasıl boşayacağını düşündüğünü zannediyordum! Ya da kocam dan bu yaptıklarının intikamını nasıl alırım diye düşünüyor olman lazımdı." Karısının yüzüne doğru uzanmıştı ki Sahra'nın geri çekilmesi ile sırıttı. "Beni baştan çıkarmaya çalışmayı düşünmen evliliğimizi kabullendiğin anlamına gelir. Gerçi kabullenmen yine senin yararına. Ne kadar çabuk kabullenirsen beni baştan çıkartmana da gerek kalmaz güzelim."

 

Ne derse ne söylerse söylesin kocasının sözlerini hep o noktaya çekmesi ile Sahra deliye dönerken bakışlarını kısarak onu baştan aşağı süzdü ve verdiği kararı kendi onaylarcasına başını aşağı yukarı sallayarak konuştu.

 

"Tamam! Madem benimle evlendin beni boşayana kadar seni bu yaptığın oyun için pişman edeceğim!" Kocasının gözlerine alayla bakarak güldü. "Demek karınla birlikte ola bilmek için cesaretin yok ki onun seni baştan çıkartmasını istiyorsun! Bana uyar! Nasıl olsa ben seni istiyordum ve evet inkar etmeyeceğim hala istiyorum." Kocasının yüzüne yayılan gülümseme ile gözlerine duygusuzca bakarak sözlerine devam etti. "Ama unutma ki aramızda bir fark var. Ben seni baştan çıkarıp seninle birlikte olsam da sevdiğim adamla birlikte olmuş olacağım ve kaybedeceğim bir şey olmayacak! Peki ya sen!?" Sahra'nın son sözleri ile Selçuk'un kaşları sözlerini anlamadığını belirtircesine çatılınca kız alayla gülümsedi. "Peki ya sen ne yapacaksın!? Sevmediğin,istemediğin,beğenmediğin bir kadına nasıl dokunacaksın!?"

 

Sahra'nın sözleri ile savaş baltalarını çıkarttığını anlayan Selçuk derin bir nefes alarak yatağa doğru uzanıp üzerindeki çarşafı çekerek kendisini zileyen karısına yaklaşıp bedenine çarşafı sardı ve gülümseyerek konuştu.

 

"Böyle daha iyi." Karısının çenesine uzanarak parmakları arasına alıp gözlerine bakarak sözlerine devam etti. "Seni istemeseydim seninle evelenmezdim Sahra. Seni beğenmeseydim şu an karşımda böyle dururken kendimi kontrol etmekte zorlanmazdım. Sevmek konusuna gelecek olursak benim zor bir geçmişim var ve ben seninle o üzerime atılan topraktan sıyrılmaya başladım. Elbetteki bu sevgi diye tabir ede bileceğim bir şey değil ama sebebinin ne olduğunu bilmesem de bana ve yaralarıma iyi geliyorsun! Seninle hep açık konuştum yine söylüyorum senin rızan olmadan sana dokunmayacağım derken ciddiydim. İkimizin bir birimize alışması için tanıdığım bir zaman diye düşüne bilirsin." Karısının kendisini dikkatle dinlediğini görünce onun yanağındaki çukurlara doğru çıkarttı parmaklarını ve iç çekerek tekrar devam etti sözlerine. "Ama sen beni senin tabir ettiğin gibi zorlayacaksan ben de kocan olarak seni geri çeviremem güzelim."

 

Sahra bedenini kapatan çarşafı avcunun içinde sıkarak gözlerine inatla baktı. Kocasının geçmişinde büyük bir yara aldığını ilk gün fark etmişti ama kendisine kabuk bağlamayan o yarayı göstermek yerine saklanarak kaçak dövüşmesiydi sinirini bozan. Belki en başından doğru iletişim kurabilselerdi,yaralarını sarıp şu an yaşanması gereken şeyleri yaşıyor ola bilirlerdi. Kendisine hemen aşık olmasını elbetteki beklemiyordu ama onun bu kaçak tavırları sabrını zorluyordu. Madem karısı olmuştu,onu sevdiğini bildiği halde uzak duruyorsa oda elinden geleni yapacaktı. Korktuğu şey rızasının olmaması mıydı,yoksa geçmişinde takılı kalmasımıydı bunu da öğrenmiş olacaktı. Birinci seçenek olması için dua etti. Eğer öyleyse hem oyuna gelmenin intikamını alır hemde onu çıldırtmanın keyfini çıkarırdı. Kocasının çevirdiği oyunla da olsa sonunda istediği şeyi elde etmişti. Şimdiden sonra sonuca odaklanıp daha rahat hareket ede bilirdi. Avcunda sıktığı çarşafı gevşeterek masumca güldü.

 

"Geri çevirmeyeceğin o anın zeminini zevkle hazırlayacağım. Önce senden sonra o Ayaz denen hain den intikamımı alacağım."

 

Karısının sözleri ile küçük bir kahkaha atan Selçuk üzerindeki gömleğin düğmelerini açmaya başlarken karısına bakarak konuştu.

 

"Ayaz dan intikamını misliyle aldım merak etme sen. Onun başına öyle bir çorap ördüm ki değil sen akıl hocaların ve tayfan bir araya gelse o çorapın ucundaki ipi bulup o olayı ben istemeden çözemezssiniz. Dün gece hepiniz o lanet şeyleri içtiğinize göre hepinizde de düne dair bir şey kalmamış demektir. Dün gecenin tek şahiti benim ve ben istediğim sürece sürünecek Ayaz!" Karısının bakışlarının takıldığı noktaları görünce bedeni gerilirken o Sahra'nın dikkatini dağıtmak için tekrar konuşmaya başladı. Bir taraftan da diğer gömleğini arıyordu. " Dün bizzat onun nikahını kıydım ve ben istemediğim sürece karısının kim olduğunu öğrenemeyecek! Ceza olsun o salağa! Senin etrafında gezdiği sürecede öğrenemeyecek karısının kim ol..."

 

Gömleğinin düğmelerini kapatırken göğsüne değen soğuk elle irkildi. Karısının parmakları bedenindeki izlerde gezinirken vücudunun gerilmesine engel olamayarak bakışlarını karısına çevirdi. Onun gözleri yara izlerinin üzerinde gezerken nefesini tutarak vereceği tepkiyi bekledi. Yaraların görüntüsünden kendisini tiksinirse,beğenmezse düşüncesiyle bedeni kasılırken Sahra'nın çattığı kaşlarının altından kocasına bakarak kapattığı bir kaç düğmeyi geri açıp kasıklarına doğru inen irili ufaklı bazısı uzun ve derin kesikler,bazısı yanık olan izlerin üzerinde parmaklarını gezdirerek güçlükle fısıldadı.

 

"Nasıl oldu bunlar!? Kim yaptı!?"

 

Karısının dehşetle açılan gözlerinde bir tiksinme belirtisi arasada bulamayınca tuttuğu nefesini bırakarak omuzlarını umursamazca silkti.

 

"Ben bir askerim! Olabilecek şeyler bunlar. Belliki ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorsun ama her mesleğin tehlikeli risli yanları vardır." Yüzüne kondurmaya çalıştığı gülümseme ile karısına göz kırparak devam etti sözlerine. "Alış böyle şeylere. Sen bir asker eşisin artık. Kurşun yarasıda,bıçak yarasıda aldığım zamanlar olacak çünkü."

 

Kocasının sözlerinden sonra kapatmaya çalıştığı gömleği sert bir şekilde omuzlatından sıyırarak titreyen bir sesle homurdandı.

 

"Merak etme ne kurlun yarasını,ne bıçak yarasını ilk defa görüyorum! Babamın polis olduğunu unutuyorsun galiba!?Onun da bedeninde kırşun yarası ve kesikler var ama seninki kadar fazla değil!" Göğsündeki büyük bir izin sırtına doğru uzandığını görünce arkasına geçerek bakışlarını sırtında gezdirince gördüğü manzarayla çığlık atmamak için dudaklarını ısırdı. Parmakları izin üzerinde gezinirken etrafında sanki bir isim kazımışlar gibi görünen şekile çıkarttı parmaklarını ve güçlükle konuştu. " Tomas!" Karısının söylediği isimle bedeni gerilirken onun biraz önce omuzlarından sıyırdığı gömleği hızla tekrar giyerek düğmelerini kapatırken alayla konuştu.

 

"İnceleyeceksen yatağa geçelim karıcığım! Belki senin bedeninde de benim dikkatimi çekecek izler buluruz." Karısı karşısına geçince ona muzipçe göz kırparak dolu dolu olan gözlerine bakarak alaylı konuşmasına devam etti." Ne o!? Bedenim çekici gelmedi galiba? İzlerden tiksinip beni yatağa atmaktan vazmıgeçtin?"

 

Kocasının sözleri ile ellerini onun yüzüne koyarak parmaklarının ucunda yükselip dudaklarına uzanarak bir öpücük bırakıp geri çekildi. Selçuk'un bedenindeki izlere dokunduğu andan daha fazla gerildiğini fark edince gözlerindeki yaşları geri yollamaya çalışarak kırpıştırıp kocaman bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Kocasının yanaklarında oluşan çukurlara takılı kaldığının farkına varmadan konuştu.

 

"İnsan sevdiğinden tiksinir mi? O kadar işkenceye dayandığına göre işim zor demek ki? İntikam almak için sana daha ağır işkenceler üretmem lazım."

 

Karısının sözlerini duysada gözlerine serdiği manzaradan dolayı idrak edemeyen Selçuk,Sahra'nın yanaklarındaki gamzelere takılı kalan bakışları ile fısıldadı.

 

"Koca bir gezegene bahşedilmiş en güzel manzara gibi! Sen gülünce beliren o iki çukura ölüpte gömülesim geliyor Sahra!"Daldığı manzaradan bakışlarını karısının kıkırdaması ile güçlükle çekerek dikkatini tekrar toplamak için ellerini yüzüne sertçe sürerek tekrar fısıldadı. "SuphanAllah! Elhamdülillah!"

 

Kocasının biraz önce gördüklerinden dolayı rahatsız olduğunu anlayan Sahra konuyu değiştirmek adına konuştu.

 

"Ayaz dan bahsediyordun?"

 

Karısının konuyu tekrar Ayaz'a getirmesi ile bezgince bir nefes verdi.

 

"Yok! Kurtuluş yok bu adamdan!" Gömleğinin son iki düğmesini de kapatarak karısına ters ters baktı.

 

"Ne kurtuluşu!? Benden kurtulmak o kadar kolay mı!? Daha ikinizden alınacak intikamım var! Ve o Osman denen neüdüğü belirsiz şahıstan! Ve size yardım eden daha kim varsa hepsinden!"

 

Selçuk bıkkınca gömleğinin yakalarını silkerek homurdandı.

 

"Al kadın al! Al canımıda al! Sende rahat et bende edeyim!" Parmaklarını birleştirerek izah etmeye çalışırcasına tekrar konuştu. " Gülüşüne kurban olduğum yeter! Yeter! Bak ben senin yerine aldım hepsinden intikamını! Bırak artık şu Ayaz'ı be! İç savaş çıkartmak mı senin derdin Sahra Allah aşkına!"

 

Selçuk'un sözleri ile Sahra'nın bakışları şüpheyle kısılırken sıktığı dişlerinin aradından tısladı.

 

"Demek aile içinden de yardım aldın!?" Elini kaldırarak işaret parmağını kocasını uyarırcasına sallarken üzerinden kayan çatşafla Selçuk'un bakışları karısının göğüslerine kaydı." Kim onlar!? Ayrıca kızlar nerede!?"

 

Bakışlarının karısının göğüslerinden çekmeden cebap verdi.

 

"Hepsi yarın sabah Tolga ve Ayaz la dönüyor Ankara'ya." Gözlerini takılı kaldığı manzaradan çekmeye çalışırken sıkıntıyla dudaklarını dişleyerek mırıldandı. " Çarşafı örtsene üzerine."

 

Kocasının neler olduğunu anlatacağını düşünürken söylediği sözle şaşkınca konuştu.

 

"Ne!? Ne çarşafı?"

 

Ellerini sertçe yüzünde gezdiren adam güçlükle yutkunarak homurdandı.

 

"Ya sabır! Bilerek yapıyor! Sabrımı deniyor! Kesinlikle sabrımı deniyor!"

 

Selçuk'un ne söylediğini anlamayan Sahra onun bakışlarının tekrar bedenine dönmesi ile derdininde ne olduğunu anlayarak sırıtırken Afra'nın geçen gece söylediği sözler aklına gelince kadınların en büyük silahını hatırlamasıda bir oldu.

 

"Dilinle dişinin arasında konuşma Selçuk! Beni istiyorsan açıkça söyleye bilirsin. Belki seni baştan çıkartmama gerek kalmaz o zaman."

 

Karşısındaki manzara ve karısının sözleri ile dişlerini sıkan adam ona uzanarak kendisine çekip başına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi.

 

"Acıkmadın mı? Ben çok acıktım. Bir şeyler yesek diyordum."

 

Kocasının verdiği kaçamak cevapla Sahra omuzlarını silkerek karşılık verdi.

 

"Böyle çıkmama izin vereceksen, elbetteki acıktım."

 

Karısını tekrar baştan aşağı süzen adam sıkıntıyla burun kemerini sıkarak derin bir nefes aldı.

 

"Niyetin beni katil edip hapislerde çürütmekse vazgeç derim. Çünkü hapislerde çürüsem bile seni boşamayacağım!" Elini kaldırarak işaret parmağını uyarırcasına salladı. "Şimdi ben kıyafetlerine bakacağım. Sen sakın başını bile çıkartma o kapıdan! Daha sonra yemek yiyeceğiz ve sende uslu duracaksın."

 

Sözlerini bitiren adam kapıya doğru ilerlerken Sahra arkasından sinsice sırıttı. Bu adam gerçekten saftı. Kendisinde şu saatten sonra onu boşayacak göz var mıydı? Kendisini ne kadar onu oyuna getirerek evlenmiş olsa da, evlenmişti nihayetinde. İstediği şey olmuştu. Onu seviyordu ve ne kadar kuyruğu dik tutmak için istemediğini söylesede Selçuk bey kendi rızası ve isteği ile evlenmişti onunla. Sonuçta onunla evlene bilmek için hiç bir baskı uygulamamıştı değil mi? Sevdiği adama kavuşmuşken boşayacak kadar aptal değildi. Ama bunu kocasının bilmesine gerek yoktu. Gerek yoktu çünkü onu peşinde koşturduğu günlerin,istemem yan cebime koy hallerinin ve onu oyuna getirerek evlenmelerinin hesabını verecekti. Sonuçta normal çiftler gibi her anın tadını çıkartarak evlenmek onunda hakkıydı. Neyseki resmi nikahı ve düğünü kaçırmamıştı. Kocasını birazcık zorlasa bir şey olmazdı. Bakışları Selçuk'un çıktığı kapıda yüzüne yayılan kocaman gülümseme ile banyo olduğunu tahmin ettiği kapıya doğru ilerledi.

 

V erendaya çıkan Selçuk kuruması için astığı kıyafetleri kontrol ederken bir taraftan da karısının şimdiye kadar nasıl olupta kıyameti kopartmadığı şüphesi ile fısıldayan iç sesi ve karışan aklı ile cebelleşiyordu. Sahradan gelebilecek bir atağa karşı hazırlıklı olmalıydı ama ne yapacağını bir türlü kestiremiyordu. Aklındaki düşüncelerle kuruyan kıyafetleri alarak içeriye girdi. Boş odayla karşılaşınca bakışları odanın içerisinde karısını aramış fakat bulamayınca yine bir işler çevirdiğini düşünerek bıkkınca bir nefesini verip sertçe seslendi.

 

"Sahra!"

 

"Duştayım!" Aldığı cevapla rahatlayan adam odanın içerisindeki yatağa doğru ilerleyerek yorgun bedenini bıraktı. Temkinli davranmaya çalışıyordu çünkü karısı şeytana pabucunu ters giydiren cinsten di ve o kesinlikle onun bu uysal hallerine güvenmiyordu. Bir an önce ülkesine dönmek istiyordu çünkü karısının rahat durmayacağının bilincindeydi. Böyle bir yerde karısının kendinden intikam almaya çalışması demek başlarının belaya girmesi demektiki o bunu hiç istemiyordu. Bu yüzden bir an önce güvenli bölgeye ulaşmaktı niyeti. Düşünceleri arasında uykusuzluktan kapanmak üzere olan gözlerini ovuşturarak yüzünü buruşturup homurdandı.

 

"Sahra'yı oyuna getirdikten sonra artık benim için güvenli bir bölge varsa tabi!" Kendi kendisine söylenirken karısı tekrar seslendi.

 

"Kıyafetlerimi verir misin?"

 

Sahra'nın isteği ile uzandığı yerden doğrulan Selçuk yatağın üzerine bıraktığı kıyafetlere uzanırken karısının tepkisini ölçmek için aklına gelen şeyle sinsice sırıttı.

 

"Bura da giyinmeye ne dersin?"

 

"Benim için sakıncası yok! Sen kendine güvendikten sonra neden olmasın!"

 

Sahra'dan aldığı cevapla dudakları o şeklini alırken böyle bir cevap beklemediği için telaşla cevap verdi.

 

"Telefon görüşmesi yapmam lazım karıcığım.Şansına küs bir dahaki sefere artık!"

 

"Korkak!"

 

Aldığı cevapla kıkırdayan Selçuk hızla dışarıya çıkarken Sahra nın kendisini fazlasıyla zorlayacağını düşünerek yapa bileceği hamleleri düşünmeye başladı.

 

Kısa bir süre sonra yanına gelen karısının üzerinde bakışlarını gezdirerek eliyle verendadan uzanan merdivenleri gösterdi. Onun etrafı inceleyen bakışları ile kendiside bakışlarını etrafta gezdirerek söylendi.

 

"Merkeze inip bir türk restorantı bulalım. Yiyeceğim şeyi bilmek istiyorum. Ayrıca bir arkadaşla görüşmem lazım."

 

Kocasının sözleri ile Sahra başını olumlu anlamda salladı.

 

"İyi olur. Otele uğramam lazımdı benim de."

 

"Gerek yok!"

 

Sahra kocasının verdiği ani tepkiyle şaşkınca baktı.

 

"Ne demek gerek yok?"

 

İskeleden kendilerini bekleyen motora binip karısına elini uzatarak binmesine yardımcı oldu.

 

"Gerek yok çünkü o lanet sokağa girmeyi istemiyorum!"

 

Kocasının cevabı ile Sahra'nın ağzı bir karış açık kalırken Selçuk'un oturduğu yere oturarak ona sokulup sertçe tısladı.

 

"Kızları da görmek istiyorum!"

 

Karısının tıslaması ile sert bakışlarını ona çeviren adam aynı şekilde cevap verdi.

 

"Neden!? Saçma sapan yeni planlar yapmanız için mi!?"

 

Aldığı her cevapla biraz daha şaşıran kız gözlerini devirerek tekrar şansını denedi.

 

"Hayır ne haldeler merak ettiğim için! Bir de acilen kıyafetlerime ihtiyacım olduğu için!"

 

Karısının sözlerini unursamadan bakışlarını etrafta gezdirerek cevap verdi.

 

"Alırım ben sana kıyafet.Neye ihtiyacın varsa sen söyle. Önce karnımızı doyuralım sonra alışveriş yaparız. Çıplak gezmiyorsın sonuçta."

 

Sahra kocasının rahatlığı ile ayağını sertçe yere vurarak çemkirdi.

 

"Ne biliyorsun gezmediğimi!? Takacak sütyenim bile yok sayende!"

 

Karısının sözleri ile gözleri şüpheyle kısılırken bakışları Sahra'nın göğüslerine kayınca tuttuğu nefesini bırakarak fısıldadı.

 

"Kızlarla görüşe bilmek için benimle oyun oynama!" Karısının masumca açılan gözleri ile içindeki şüphe giderek büyürken elini kaldırarak hızla gömleğin eteğini çekiştirip doğruyu söyleyip söylemediğini kontrol etmeye çalışırken elinin karısının göğsüyle temas etmesi ile nefesini sertçe içine çekerek tısladı. "Lanet olsun!" Eli hala karısının göğsündeyken hafifçe sıkarak kulağına doğru eğilip fısıldadı. "Bunu yaparken amacın neydi!?"

 

Sahra gömleğinin üzerinden kocasının elinin üzerine elini koyarak ittirmeye çalıştı.

 

"Çeker misin şu elini! Ulu orta manyak mısın Selçuk!? Kirli çamaşırları nasıl tekrar giyecektim acaba?" Kocasının bakışlatındaki öfkeyle afallayan kız alttan almak için sözlerine devam etyi. " Peki... Tamam gitmeyelim otele. Acelesi yok bence. Hem zaten belli bile olmuyor takmadığım. Sakin ol sende tamam mı?"

 

Selçuk karısının göğsünün ucuna hafif baskı uygulayarak dişlerinin arasından tısladı.

 

"Olamam kadın! Olamam! Beni bu tarz şeylerle sınama bir daha Sahra!" Bakışları ile karısının gömleğinin üzerinden belli olan göğüs uçlarını işaret ederek sertçe söylendi."Ayrıca her yerin meydanda! Füze gibi dikilmişler! Daha ne belli olacaktı!? Olmadı soyun millete sergile bir de istersen!" Elini karısının göğsünden hızla çekip sertçe yüzünü sıvazlayarak homurdanırken Sahra'nın hareketlenmesi ve ellerinin gömleğinin düğmelerine gitmesiyle telaşla bağırdı.

 

"Ne yapıyorsun sen kızım! Sahra delirtme beni lan!"

 

Kendisinin alttan almasına rağmen kocasının abuk subuk konuşması Sahra'nında sinirlenmesine neden olmuştu.

 

"Eee istersen soyun demedin mi!? Sende bir karar ver!"

 

Karısının kararlı bakışları ile Selçuk ona ürkekçe bakarken Sahra meydan okurcasına baktı gözlerine. Selçuk ise sert bir nefes alarak bakışlarını motoru kullanan adama çevirip kısa bir an kontrol ederek homurdandı.

 

"HasbinAllah! Allahım sen sabır ver!" Öfkeli bakışlarını tekrar karısına çevirerek elini sertçe kavrayıp kesin bir dille konuştu. "Elimi kesinlikle bırakmayacaksın! Aramıza mesafe koyarsan o koyduğun mesafenin acısını gece çıkartırım senden! Ayrıca bu motordan iner inmez ilk bulduğumuz mağazaya girip ne gerekiyorsa alacağız!"

 

Kocasının sözleri ile gözlerini devirip başını olumlu anlamda salladı. Bakışlarını eşsiz manzaraya çevirerek yolculuğun bitmesini bekledi.

 

Kısa bir süre sonra biten yolculuktan sonra Selçuk'un bakışları etrafta mağaza ararken kolunu karısının omzuna dolamış bedenini kendisine yapıştırmıştı adeta. Gördüğü mağaza ile adımlarını o yöne çevirip karısına baktı.

 

"Ne gerekiyorsa al! Fazla fazla al! Ben bir daha böyle bir şey yaşamak istemiyorum." Sahra kocasının gergin haliyle gülmemek için kendini güçlükle tutarken içeriye girdiler. Kısa bir selamlaşmanın ardından kıyafetlerin arasında gezerken Selçuk kendisinin de bir kaç parça bir şey alacağını söyleyince Sahra onu başıyla onaylayarak gidişini izleyip tutmakta zorlandığı kahkahasını bıraktı.

 

"Seni mahfedeceğim. Bunlar daha iyi günlerin kocacığım. Ama hakkını yemeyim kadınlara bakmıyorsun bile. Bunu artı bir puan olarak yazacağım hanene." Kendi kendine söylenirken beğendiği bir kaç parça kıyafeti yanına alarak iç çamaşırı bölümüne geçip oradanda bir kaç model seçerek giyinme kabinlerinin olduğu bölüme geçti. Bakışları kocasını ararken onun bir kadının yanında olduğunu görünce kaşlarının çatılmasına engel olamayarak ikiliye doğru yaklaşıp sertçe boğazını temizledi. Kocasının bakışlarını üzerine çekince sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Bakıyorum da yokluğumda hemen avlanmaya çıkmışsın!" Bakışları ile kocasının yanındaki kızı işaret edince,karısının yaptığı ima ile Selçuk elindeki tişörtü göstererek cevap verdi.

 

"Saçmalama! Ne avı Sahra? Tişörtü deneyecektim ben sadece!"

 

Kocasının sözleri ile şüpheli bakışları bir onu bir karşısında dikilen kızı incelerken kocasının kulağına doğru fısıldadı.

 

"Denemek istediğinin sadece o tişört olduğundan emin misin!?" Sıktığı dişlerinin arasından sertçe tısladı. "Kim bu kadın!?"

 

Karısının sorusu ile şaşkınca ona bakan adam masumca cevap verdi.

 

"Mağazanın elemanı." Elindeki tişörtü kaldırarak sözlerine devam etti. " Dediğim gibi tişörtü deneyecektim, bayan da kabinlerin dolu olduğunu söylüyordu sen geldin."

 

Kocasının elindeki tişörtü sertçe çekiştirerek ona ters bakışlarını yollayıp bakışlarını karşısında,geldiğinden beri yüzündeki gülümseme ile kendilerini izleyen kıza çevirerek yüzüne yerleştirdiği sahte bir gülümsemeyle teşekkür etti. Kızın yanlarından ayrılması ile bakışlarını tekrar kocasına çevirerek çemkirdi.

 

"Tişörtü deneyecekmişte bayan kabin dolu demiş! Sen onu benim külahıma anlat! O gözlerini oyup eline verdirtme bana!"

 

Selçuk anlam veremediği durum karşısında şaşkınca karısına bakarken o kocasını göğsünden iterek arkasındaki koltuğa oturtup tekrar konuştu.

 

"Buradan kalkmayacaksın! Kalkarsan burayı başına yıkarım!" Karısının tuhaf hallerine anlam veremeyen Selçuk yüzünü buruşturarak söylendi.

 

"Yine ne yaptım Allah aşkına!?"Eliyle giyim odalarını göstererek fısıldadı. "Burada nasıl bekleyim ben? Farkındaysan kadınlar giyinmek için girip çıkıyor!?"

 

Sahra'nın bakışları, kocasının sözleri ile etrafını tararken onun haklı olduğuna kanaat getirerek eğilip elini sertçe kavrayarak çekiştirdi.

 

"Haklısın! Burası tehlikeli. En iyisi kabinde yanımda dur sen!

 

Karısının isteği ile Selçuk elini kurtarmaya çalışarak panikle fısıldadı.

 

"Nee! Sahra saçmalama insanlar ne düşünür!? Benim ne işim var kabinde!?"

 

Boş bulduğu kabine kendisiyle birlikte kocasını da sokarak tek kaşını kaldırıp fısıldadı.

 

"Yardım edersin bana." Kıyafetlerini kendisine şaşkınca bakan adamın ellerine tutuşturarak arkasını dönüp üzerindeki gömleğin düğmelerini açmaya başlayınca kocasının kıkırtısı ile bakışlarını şüpheyle ona çevirdi.

 

"Ne oldu? Komik olan ne?"

 

Selçuk bakışları ile kabinin içindeki aynayı işaret ederek konuştu.

 

"Arkana dönmene gerek yok göre biliyorum seni." Ses tonunu normal tutmaya çalışarak tekrar konuştu. "Rahatsız oluyorsun işte bırakta çıkayım ben."

 

Kocasının sözlerini kısa bir an düşünen Sahra bakışlarını aynaya çevirdi aklına dışarıdaki kadınlar gelince umursamazca omuz silkti.

 

"İyi göre biliyorsan tadını çıkart o zaman."

 

"Emin misin? İstersen gözlerimi kapata bilirim."

 

Üzerindeki gömleği çıkartan kız kendinden emin bir ses tonuyla fısıldadı.

 

"Hala kapatmadıysan ben ebediyen kapata bilirim." Aynadan kocasının bakışları ile gözleri kesişince onun bakışlarının koyulaşması ile sertçe yutkundu.

 

"Geç kaldın güzelim. Şu dakikadan sonra istesende kapatmam." Sahranın omzuna uzanarak küçük bir öpücük bırakırken kız askıdaki iç çamaşırına uzanarak hızla göğüslerini kapattı ve sesinin titrememesine özen göstererek konuştu.

 

"Yardım edecek misin yoksa sadece izleyecek misin?"

 

Karısının isteği ile elindeki kıyafetleri askıya asarak sütyenin kopçasına uzanıp kaptmaya çalışırken parmaklarını boynundan aşağı doğru hafifçe sürterek kopçaya kadar indirip karısına sokuldu ve boğuklaşan sesiyle fısıldadı.

 

"Yakıştı bu renk." Kocasının sözleri ile Sahra aynadaki aksine bakarak siyah iç çamaşırını inceledi. Beyaz teniyle tezat bir görüntü oluşturmuştu ve galiba Selçuk'un söylediği gibi yakışmıştı da.

 

Bakışlarını Selçuk'a çevirerek pantolonunun düğmesini açıp konuştu.

 

"Teşekkür ederim ve bu defa geç kalmadan söyleyim gözlerini kapat!"

 

Karısının yanaklarının kızarmadı ve aldığı uyarı ile kıkırdayarak cevap verdi.

 

"Emin misin? Belki yine yardımıma ihtiyacın olur " Selçuk'un muzip sözleri ile Sahra gözlerini devirerek bekliyorum dercesine baktı gözlerine.

 

"Peki tamam. Ama acele et."

 

Selçuk'un gözlerini kapatması ile Sahra pantolonunu çıkartmaya çalışırken dengesini kaybederek yerinde sendeleyince düşmemek için kocasının kollarına tutunmuştu ve onun bu ani hareketi ile Selçuk'un gözlerini açması ile Sahra'nın telaşla çıkışması bir olmuştu.

 

"Kapaat!"

 

Karısının inadı yüzünden ikisini de soktuğu durum ve kendisine verebileceği zararın ihtimali ile Selçuk'ta sertçe tısladı.

 

"Yaa düşüp bir yerini kıracaksın şu daracık kabinde. Bırak çıkayım işte."

 

Selçuk'un sürekli çıkmak isteyişini dile getirmesi ile Sahra öfkeyle çemkirdi.

 

"Çık Selçuk çık! Bu kabinden hatta mağazadan çık! Çık ta endamını seyreyle dışarıdakilere! Sıkılmışlardır bir birine benzeyen minyatür gibi adamlar görmekten nede olsa!"

 

Çıkartamadığı pantolonu geri çekerken fermuarın takılması ile öfkeyle homurdandı. Karısının homurdanması ile bakışlarını uğraştığı noktaya çeviren adam gördüğü manzarayla eliyle gördüğü şeyi işaret ederek kaşlarını çattı.

 

"Eee iç çamaçırın var altında.Niye kapattırıyorsun bana gözlerimi?"

 

"Keyfimden! Keyfim öyle istedi! İç çamaşırım olmadan pantolonumu nasıl giyeceğim acaba!? Saçmalamayı bırakta on dakikadır söylediğin şeyi yap çık şu kabinden!" Sahra'nın öfkesini umursamayarak onun acele hareketlerle fermuarı çekiştirmesini izleyerek sırıttı.

 

"Bana bırak." Önünde hafifçe eğilerek sıkışan fermuarı kurtamak için elini hafifçe pantolonun içine sokarken Sahra şaşkınca fısıldadı.

 

"Ne yapıyorsun!?"

 

"Viyana kapısını zorluyorum!" Başını sağa sola sabır dilenircesine sallayarak homurdandı. "Kıpırdanıp durma da kurtarayım fermuarı sıkıştığı yerden."

 

Kasıklarına değen parmaklarla yerinde tekrar kıpırdanan kız kocasının nefesini sertçe bırakması ile masumca fısıldadı.

 

"Huylanıyorum!"

 

Sahra'dan gelen cevapla sahte bir şaşkınlıkla gözlerine imayla baktı.

 

"Biraz önce gayet cesurdun." Alayla sırıtarak bakışlarını tekrar yaptığı işe çevirdi ve parmaklarının temasını biraz daha arttırdı.

 

"Çek elini biraz! Selçuk çek şu elini!"

 

Karısının tepinmesi ile kıkırdamasına mani olamayan adam elini biraz daha içeriye iterek fermuarı sertçe çekti. Eli pantolunun içinde kalınca karısına muzipçe göz kırpıp tenine yavaşça süerterek elini ağır ağır çekti.

 

"Çektim rahat ol." Karısının tuttuğu nefesini bırakması ile gülümseyen adam,çıkmak için arkasını döndü ve kabinden çıkıp etrafı kontrol ederek başını tekrar içeri uzatıp fısıldadı. "Yine sıkışırsa seslen. Zevkle hallederim hayatım." Karısının kendisine doğru sinirle hareketlenmesi ile kapıyı hızla kapatarak çıkışa doğru yöneldi.

 

Biraz önceki tişörtle kendisine yaklaşan kızı görünce bakışlarını kaçırırken kızın söyledikleriyle cevap verdi.

 

Kocasının sesini kabinden işiten Sahra'nın gözleri irice açılırken sesini kalınlaştırarak onun taklitini yaptı öfkeyle.

 

"Kasaya bırakın!" İç çamaşırını değiştirip aldığı giysilerde göz gedirerek homurdandı. "Ahh ben seni bir bıraka bilsem!" Gözüne çarpan şort tulumu hızla üzerine geçirerek aldıklarınıda toparlayıp çıktı kabinden. Selçuk'u ortalarda göremeyince kasaya doğru ilerlemişti ki beline sarılan kolla refleks olarak bir hamle yapsada yaptığı hamle engellenince işittiği sesle rahatladı.

 

"Sakin ol benim."

 

Kocasının sözleri ile sertçe çemkirdi.

 

"Neredesin sen!? Niye kayboldun hemen ortadan!?

 

Selçuk cüzdanından çıkardığı kartı uzatarak bakışlarını karısına çevirip incelercesine süzdü.

 

"Telefon görüşmesi yaptım." Aldığı cevapla Sahra dudaklarını büküp başını aşağı yukarı sallarken o sözlerine devam etti. "Bunun rengi açmamış seni. Başka bir şey giyseydin keşke." Kocasının sözleri ile üzerindeki kıyafeti inceleyerek yüzüne yayılan gülümsemeyle omuzlarını düzeltirken Selçuk kıyafetin karusına yakışması ve kısa oluşunun verdiği rahatsızlıkla homurdandı."Az daha çekiştirirsen bir yerlerin meydana çıkacak."

 

Sahra kasiyerin uzattığı paketleri alırken, cüzdanını cebine koyarak çıkışa doğru ilerleyen adamın arkasından şaşkınca baktı. Karısının gelmediğini fark eden adam ona doğru dönerek anlam veremeyerek baktı.

 

"Ne oldu yine?"

 

Elindeki paketleri kaldırarak gözlerini devirince Selçuk ona doğru ilerleyip paketleri elinden alarak elini sertçe tutup kendi kendine tekrar homurdandı.

 

"Bir de harman kaldırmaktan bahsediyor Emir bey. Lan daha iki paketi taşıyamıyor Sahra hanım ne harmanı!"

 

"Başladın yine dilinle dişinin arasında konuşmaya! Nerede bu restorant acıktım ben. Ayrıca telefonumunda şarşı bitmiş şarj aleti almam lazım."

 

Bir kaç bina ilerisindeki restoranı işaret eden Selçuk bakışlarını karısına çevirerek konuştu.

 

"İşte bak orada. Aslında bir otelin restorantı. Eğer kaldığımız yeri beğenmediysen istersen burada kalabiliriz. Temiz ve güvenilir." Selçuk'un işaret ettiği yeri inceleyen kız yürümeye devam ederken başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Gerek yok. Kaldığımız yer daha güzel."

 

Karısını onaylarcasına başını sallayarak yürümeye devam ederken karısının kendisini göz hapsine aldığını fark edince bakışlarını ona çevirdi.

 

"Ne oldu?"

 

"Cidden hiç ilgini çekmiyor mu?"

 

Gelen soruya anlam veremeyerek tekrar konuştu adam.

 

"Anlamadım? İlgimi çekmesi gereken ne?"

 

Bakışları ile etrafını işaret eden kız cevap verdi kocasına.

 

"Bu şehir, hareketli gece hayatı ve tabiki dillere destan kadınları."

 

Gelen soruyla Selçuk yüzünü buruşturarak başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Hayır! Aksine midemi bulandırıyor. Görmek zorunda kaldıklarım ve duyduklarım. Yanlış anlama yargılamak değil amacım haşa haddim de değil ama benim fıtratıma ters olan çoğu şeyin yuvasındaymışom gibi hissediyorum ve bu beni geriyor."

 

Kocasının sözleri ile Sahra yüzünü buruşturarak memnuniyetsizce cevap verdi.

 

"Her ülkede var bu yaşantı tarzı. Kimisinde alalen,kimisinde bastırılmış.Seni rahatsız etmesini anlıyorum yargılamadığını da biliyorum ama nihayetinde sende bir erkeksin ilgini çeker diye düşünüyorum.

 

Geldikleri restorantın önünde durarak karısının elini bırakıp önüne geçerek başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Çekmiyor! Benim hakkımdaki düşüncelerin nasıl emin değilim ama bu konularda emin olabilirsin."

 

Sahra aldığı cevaptan memnun kalsada bunu kocasına belli etmemek için bakışlarını başka yöne çevirmişti ki Selçuk çalan telefonunu meşkule atarak tekrar konuştu.

 

"Hadi girelim artık. Arkadaş bekliyor."

 

Başını olumlu anlamda sallayan kız hareketlenen kocası ile koluna dokunarak onu durmasını sağlayarak konuştu.

 

"Sen geç içeriye arkadaşını bekletme." Selçuk'un kaşları çatılırken eliyle restorantın yanındaki iletişim bayisini göstererek sözlerine devam etti. "Şarj aletine ihtiyacım var. Alıp gelirim hemen."

 

Karısının işaret ettiği yöne bakarak başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Olmaz! Sonra birlikte alırız. Ne yapacağın belli olmaz şimdi senin. Yine kaçarsın falan uğraştırma beni."

 

Selçuk'un sözleri ile gözlerini deviren kız tekrar konuştu.

 

"Saçmalama. Sayende pasaportum bile nerede bilmiyorum? Üstelik beş kuruşum da yok. Nereye kaça bilirim? Söz veriyorum beş dakika sürmez."

 

Karısına güvenmek istercesine baktı bir kaç saniye. Daha sonra başını olumlu anlamda sallayarak uyarırcasına konuştu.

 

"Beş dakika! Beş dakika sonra yanımda olmazsan yemin ediyorum bir daha burnunun ucunu dahi çıkartamazsın dışarıya."

 

Yüzüne yayılan gülümseme ile başını olumlu anlamda sallayan kız avcunu açarak kocasına madumca baktı.

 

Onun bu hareketine anlam veremeyen adam başını iki yana sallayarak konuştu.

 

"Ne. Anlaşma mı yapacağız şimdi de? Kurbanlık mı alıyoruz Sahra? Gidip geleceksin işte."

 

Aldığı cevapla derince bir nefes alan Sahra gözlerini devirerek homurdandı.

 

"Para Selçuk! Para!"

 

Karısının derdini anlayan adam yüzüne yayılan gülümseme ile cüzdanını çıkartarak bir miktar parayı avcuna bırakarak tekrar uyardı. Beş dakikan var."

 

Sahra onu başıyla onaylayınca o arkadaşını daha fazla bekletmemek için restorantın kapısından girerek kendisini bekleyen arkadaşına doğru gülümseyerek yaklaştı.

 

Kısa bir hoş beşin ardından karşısındaki adamın kıkırdaması ile şüpheyle ona baktı.

 

"Eee yengenle geliyorum demiştin?"

 

"Beş dakikaya gelir. Küçük bir işi vardı."

 

Selçuk'un cevabı ile Alper başını anladım dercesine sallayarak karşısındaki adamın gözlerine bakarak alayla sırıttı.

 

"Kim derdi bir kızın peşine takılıp buralara kadar geleceğini?"

 

Arkadaşının alaylı konuşması ile ona ters ters bakarak homurdandı.

 

"Alay etmek için mi çağırdın beni?"

 

Adam başını yukarıya doğru kaldırarak elini arkadaşının omzuna attı.

 

"Yok lan. Devran albay durumu anlatınca bir göreyim dedim. Belki bir yardımım dokunur diye. Senin hatun pek bir dişliymiş. Tam bir baş belası dedi Devran albay."

 

Selçuk önüne bırakılan sudan bir yudum alarak bakışlarını kapıya çevirdi.

 

"Hemde ne bela! İki dakika huzur vermiyor! Her an tetikteyim! İnan görevde bile bu kadar huzursuz hissetmiyorum kendimi. Başıma bela açmak için illaki bir şey buluyor!"

 

Aklı karısındayken kapıdaki bakışlarını omzuna dokunan arkadaşına çevirdi.

 

"Kusura bakma kardeşim ama senin hakkından da böylesi gelirdi. O kız karşına çıkmasaydı senin üzerindeki ölü toprağından kurtulacağın yoktu." Sözlerinden sonra Selçuk'un düşüncelere dalması ile onu daldığı düşüncelerden sıyırmak için omzunu hafifiçe sıkarak dikkatini tekrar çekti. "Yenge senin gözünü epey korkutmuş galiba? Şu haline bak lan kukuman kuşu gibi düşünüyorsun. Kasma kendini bu kadar. Sanki idam sehpasındasın da ayağının altındaki o sehpayı itecek cellatın da karınmış gibi bir tavır sergiliyorsun. "

 

Arkadaşının sözleri ile yüzüne bir tebessüm yayılırken bakışlarını etrafında gezdirerek iç çekti.

 

"Bir tanısan bu cellatım mı karım mı anlarsın. Sırf benden ve diğerlerinden intikam almak için önünü arkasını düşünmeden kızları peşine takıp buralara kadar geldi. Başına bir şey gelirmi korkusu yok. Nasıl bir gözü kara bir bilsen arkana bile bakmadan kaç kurtul dersin Alper."

 

Arkadaşının düşen omuzları ile kıkırdayan adam onu ilk defa bir kadına karşı bu kadar çaresiz görmenin verdiği hazla alayla fısıldadı.

 

"Diyorsun?"

 

"Demiyorum Alper! Bizzat yaşıyorum! Sen hala dalga geçiyorsun lan!" Arkadaşına ters bakışlar yollayarak tekrar önündeki bardağa uzanıp suyunu yudumlamaya başladı.

 

Alperin arkadaşındaki bakışları kapıya kayarken gördüğü manzara karşısında kaşları şaşkınlıkla havalanırken bakışlarunı tekrar arkadaşına çevirerek temkinle sordu.

 

"Yani diyorsun ki benim hatun nerede olduğunu bildiği halde bir hareketi ile ortamı ateşe verir?"

 

Arkadaşının sözlerine anlam veremeyerek kaşlarını çatıp homurdandı.

 

"Ne diyorsun oğlum sen? Dağlardan sonra buranın sıcağı çarptı galiba seni?"

 

Alper küçük bir kahkaha atarak arkadaşına bakışlarını çevirdi.

 

"Beni buranın sıcağımı çarptı bilmem ama etrafımızdaki adamları başka bir sıcağın çarptığına eminim." Selçuk arkadaşına hala anlam veremeyerek bakarken o kaşları ile kapıyı işaret ederek fısıldadı. "Şu salınarak giren hatun seninkiyse az bile söylemişsin kardeşim."

 

Alper'in sözleri ile Selçuk'un bakışları kapıya kayarken karısının hareketleri ile şok oldu.Elindeki dondurmayı normal bir şekilde değilde şehvet içerikli yayın yapar gibi yerken duadağının kenarına bulaşan dondurmayı parmağı ile silerek tekrar ağzına götürüp yine şehvetle emince Selçuk güçlükle yutkunmuştu ki yanından gelen kıkırtı sesiyle karısını izlerken koyulaşan bakışları birer ateş topuna dönerek yanındaki arkadaşını bularak öfkeyle tısladı.

 

"Bakışlarını başka yöne çevir! Kıkırdamayı da kes! Yoksa ilk işim çeneni dağıtmak olacak!"

 

Alper elini arkadaşını durdurmak istercesine kaldırarak,bakışlarını başka yöne çevirip başını olumlu anlamda salladı.

 

"Sakin ol. Bence hemen karını alıp boş bir oda bul dostum."

 

Alper bakışları ile etraftaki erkekleri işaret edince Selçuk oturduğu sandalyeden hızla fırlayarak iki adımda karısının karşıaına dikilerek ateş saçan bakışlarını gözlerine dikip sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Ne yaptığını sanıyorsun sen!?"

 

Kocasının gözlerindeki öfkeyle Sahra masumca elindeki dondurmayı göstererek cevap verdi.

 

"Dondurma yiyorum. Dışarısı çok sıcak içim yandı." Karısının verdiği cevapla Selçuk sakinleşmek için bir iki saniye gözlerini kapayıp beklerken Sahra sinsice sırıttı. Kocaaının tekrar gözlerini birleştirmesi ile sırıtması masum bir gülüşe dönerken elindeki dondurmayı ona uzattı. "Sen de yemek ister misin?" Dudaklarını yalayarak kocasına bakarken Selçuk onun elindeki dondurmaya ter bir bakış atarak karısının boşta kalan eline uzanıp sertçe kavrayarak çekiştirdi.

 

"Senin amacın dondurma yemek falan değil beni delirtmek! Kadınlığını kullanarak benim sabrımı bir daha sınama!" Çekiştirerek peşinden sürüklediği karısını kuytu bir köşeye çekerek sert bakışlarını gözlerine dikti. "Sonu ikimiz içinde iyi olmaz!"

 

Kocasının sert bakışlarını umursamayan kız gözlerini ondan çekmeden elindeki dondurmayı bir kez daha yalayarak alayla sırıttı.

 

"Ne olurmuş sonumuz? En kötü ihtimal sana uygun değilim diye beni boşarsın belki."

 

Karısının verdiği cevapla ne yapmaya çalıştığını anlayan Selçuk bakışlarını onun gözlerinden çekmeden başını ağır ağır salladı.

 

"Boşamam!"

 

Selçuk'un kısa cevabı ile Sahra dişlerini sıkarak tısladı.

 

"Daha beterini yaparım!"

 

Karıaının öfkeyle kısılan bakışlarına kendinden emin bir ifadeyle bakıp dudaklarına sertçe kapandı. Dili dudaklarının üzerinde gezinirken elini karısınjn çenesi ile boynunun arasına yerleştirip hafifçe okşadı. Karısının öpüşüne karşılık vermesi ile öpüşü biraz daha derinleşirken kendini frenleyerek geri çekilip koyulaşmış gözleri ile karısına baktı.

 

"Ne yaparsan yap boşamam! Boşamayacağım! Bir daha böyle bir şey yaparsan hazır olamanı beklemem Sahra! Bir birimize alışmamız için zaman tanıdım sadece. Anlıyorum ki bu tanıdığım zaman seni farklı şeyler düşünmeye itmiş."

 

"Benimle neden evlendin!?"

 

Karısından gelen ani soruyla Selçuk kala kalırken Sahra hesap sorarcasına bakarak tekrar sordu.

 

"Benimle neden evlendin?"

 

Kocasının hala boş bir şekilde bakmasıyla Sahra güçlü durmaya çalışarak sözlerine devam etti.

 

"Sevmediğin halde neden evlendin Selçuk? Zor bir soru sormuyorum değil mi?"

 

"Karım olmanı istediğim için."

 

Aldığı cevapla alayla gülümseyen kız,yüzündeki elin üzerine elini koyarak kocasının gözlerine cesurca baktı.

 

"Karın olmamı istediğin için evlendin ama karın olmam için bize zaman tanıyorsun öyle mi?"

 

Karısının ne söylemeye,nereye varmaya çalıştığını anlamayan adam başını olumlu anlamda sallayınca Sahra yüzündeki eli kavrayarak kendi eliyle birlikte kocasının göğsüne koyarak sözlerine devam etti.

 

"Ben zaten karın olmaya hazırım çünkü seni seviyorum. Senin tanıdığın zaman bana değil. Sen kendine zaman tanıyorsun. Çünkü daha benimle ne için evlendiğini bile bilmiyorsun? Kendine veremediğin cevapların var ve bunu bana zaman verdiğini söyleyerek ört bas etmeye çalışıyorsun."

 

Karısının sözleri ile Selçuk derin bir nefes alarak onun elindeki dondurmaya uzanıp avcundan alarak bir iki adım ilerilerindeki çöp kovasına atarak Sahra'nın boşta kalan eline uzanarak avcunun içine alıp o da tıpkı karısı gibi ellerini onun göğsünün üzerine koydu.

 

"Tanıdığım zaman buradaki kırgınlığı telafi edebilmek için. Kendime tanıdığım zaman farkında olmasamda yıllar önce bitmiş. Bunu senin benden vazgeçmeyişinle anladım. Çünkü ben hep ilk vazgeçilen,ilk gözden çıkarılan oldum. Sen benden vazgeçmedin! Ben vazgeçmeni istediğim halde vazgeçmedin. Seninle evlenmem için en büyük neden bu Sahra!" Karısının parmaklarına, parmaklarını geçirerek alnına küçük bir öpücük bıraktı. "Kırgınlıklarını unutup bana güvenmen için,bana güvenince sana en derinlerimdeki yarayı aça bilmem için bize zaman tanıyorum. Sana anlatamadığım,gösteremediğim yaralarım varken her şeyi oldu bittiye getirip senin aklında bir şüphe kalsın istemiyorum. Ama sen böyle yaparak beni zor durumda bırakıyorsun. Kendinden uzaklaştırmaksa niyetin bu planlardan vazgeç. Ben iyileşmek için sana tutunmuşken sen beni korkularımla sınama!"

 

Selçuk'un sözleri ile elini yüzüne koyarak hafifçe okşayan kız yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyle baktı.

 

"Senden vazgeçmediğim için elalem den gurursuz damgası yedim ben Selçuk! Senin o kalbindeki yarayı iyleştirmek için varsın yne düşeyim elalemin diline ama bilki o korkularını bana açamadığın sürece ben seni anlattırana kadar sınayacağım."

 

Karısının sözleri ile başını se adam olmazsın dercesine iki yana salladı ve kulağına doğru yaklaşarak fısıldadı.

 

"Elalem değil,elli alem konuşsada arkandan,sen kendi yüreğinden ve sevdan dan eminsen el alkışlar alem izler güzelim!" Sözlerini bitirip geri çekilirken sakallarına takılan karısının saçlarını düzelterek gülümsedi. "Bir gönüle girmek nasiptir. Orada kalmak ise mağrifettir. Mademki gönlüne girmek bana nasip oldu,orada kala bilmek için ne gerekiyorsa yapacağım!"

 

~~~~~~~~'''''''~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

"Offf! Çek şu elini Sare!"

 

Bu defa göğsünde gezinen elle yüzünü buruşturarak tekrar çemkirdi.

 

"Ama yeter ya! Tercihlerin mi değişti kızım! Bak eğer öyleyse kocama kızgında olsam benim tercihim hala Emir den yana!"

 

Yatğın hafif hafif sarsılması ve gelen kısık kıkırdama sesiyle elin yönü bu defa da kalçasına inmişti. Kalçasındaki elin üzerine elini koyan Zeynep hissettiği farklılıkla nefesini tuttu.

 

Elinin altındaki el kesinlikle Sare'nin olamayacak kadar büyüktü. Üstelik hafif tüylerde bunun deliliydi. Aekasında şahıs kesinlikle bir erkekti ama kimdi? Aklını toparlamaya çalıştı. Hala Tayland'ta olmalılardı. En son kızlarla yemek yemişler,Sahra ve Selçuk'u evlendirme planları başarıyla sonuçlanınca kutlama yapacaklardı. Kutlama için bir bara gitmişlerdi ve biraz içtikten sonra Sahra'ya gerçeği açıklamışlardı.Sonra... Sonra...

 

Sonra ne olmuştu!? Hiç bir şey hatırlamıyordu! Arkasındaki adam kimdi?

 

"Yoksaa!" Aklına gelen ihtimalle gözleri dolarken daha sıkı bir şekilde kapatarak kendi kendine fısıldadı. "Allahım lütfen! Lütfen Emir'i aldatmamış olayım! Lütfen bu bir kabus olsun!" Gözünden süzülen yaşla kalçasındaki el tekrar hareketlenirken korkuyla nefesini tekrar tutu. Boynuna bırakıkan öpücükle bütün ihtimaller bir bir aklından uçarken ani bir hareketle arkadındaki adamı ittirerek tekmelemeye başladı. Bir taraftanda karşılaşacağı öanzaranın korluauyla gözlerini açmadan avazı çıktığı kadar bağırıyordu.

 

"Dokunma bana! Seni adi pislik! Sen nasıl sarhoş bir kadından faydalanırsın! Evliyim ben! Dokunma öldürürüm seni!"

 

"Ahhh! Zeyneppp!"

 

İşittiği acı dolu sesin tanıdıklığı ile bir gözünü hafifçe açarak korkuyla etrafta bakışlarını gezdirdi fakat kimse gözükmüyordu. Rüya mı görmüştü yoksa?

 

"Allahım kabus muş! Şükürler olsun yarabbim!"

 

"Ne kabusu kadın!? Hadım ettin beni hadım! Bana yaşattıkların kabus esas!"

 

Hala işitmeye devam ettiği sesle bir an yerinde dikilerek toparlandı ve sesin geldiği yöne doğru yataktan başını uzatarak sol tarafta yerde yatan adama şaşkınca baktı.

 

"Emiiir! Ne işin var senin yerde!?"

 

Adam kasıklarını tutarak acıyla yerde kıvranırken kendisine şaşkınca bakan karısına öfkeyle tısladı.

 

"Ne işim var acaba!?"

 

"Ben de onu soruyorum ya? Ne işin var?"

 

Emir karısının tuhaf soruları ile ona ters bir bakış atarak toparlanmaya çalışırken homurdandı.

 

"Metrekaresini ölçüyorum! Seni öldürüp gömeceğim, alan yeterli mi diye kontrol ediyordum!"

 

Kocasının verdiği cevapla kaşları çatılan kız elini karma karışık olan saçlarına götürerek başını düşünceli bir şekilde kaşıyarak yeni fark ettiği ayrıntıyı dile getirdi.

 

"Senin ne işin var burada? Seni bırakıp kaçmıştım ben. Ne ara geldin ki sen?" Emir kasıklarındaki ağrıyı yok saymaya çalışarak toparlanıp yatağa çıkarken karısına öfkeyle baktı. Zeynep onun bakışlarından ürkerek yatağın kenarına doğru çekilirken bir taraftan da ürkekçe sordu. "Neden öyle bakıyorsun? Gerçekten öldürmeyi düşünmüyorsun değil mi?"

 

Emir gelen sorularla tek kaşını tehtitkar bir biçimde kaldırarak kaçmaya çalışan karısının ayak bileğinden yakalayarak sert bir hamleyle çekip altına aldı.

 

"Ayyy!"

 

"Bağırma!Öldürmek isteseydim uykunda saçmaladıklarından sonra yapardım o işi!" Kocasına ürkekçe bakan kız başını hızla olumlu anlmada sallarken Emir piskopatça sırıttı. "Sahra'nın tehtitlerine boyun eğeceğimi düşünmedin heralde!? Dün gece geldim! Allahtan sizi bir birinizden ayırmayı akıl edip ayrı ayrı otellere yerleştirmiş! Bir arada olunca nasıl birer manyağa dönüştüğünüzü anlamış ve daha fazla sorun çıkartmamanız için yerinde bir tedbir almış!"

 

Zeynep yenilgiyi kabullenircesine dudaklarını büküp başını iki yana sallayarak fısıldadı.

 

"Ama Meyra,Doğan'ın size amborgo uyguladığını söylemişti. Sen şimdi Doğan'a ihanet mi etrin yani?"

 

"Burada olduğumu kimse bilmediğine göre Doğan'a da ihanet etmiş sayılmam değil mi?"

 

Aldığı cevapla Zeynep'in gözleri aniden parlarken Emir başını iki yana sallayarak kesin bir dille sözlerine devam etti.

 

"Aklından bile geçirme! İş birlikçilerine burada olduğumu söylersen ben de Sahra'ya nasıl ihanet ettiğinizi bir bir anlatırım."

 

"A...ama biz onların mutluluğu için öyle şey ettik. Yapamazsın! Sahra'ya bu defa hepimizi yakacak yeni bir intikam ateşi için odun taşıyamazsın!"

 

Parmaklarını karısının yüzünde gezdirerek ciddi bakışlarını gözlerine dikip karşılık verdi.

 

"Yaparım! Hem de öyle bir yaparım ki kaç gündür beni sirk maymununa çevirmenizin bedelinide üstüne koyar hepinizi yakarım! Nasıl olsa burada olduğumdan kimsenin haberi yok değil mi? Herkes beni Türkiye de zannediyor. Şahitlerim var. Şu an yanında olduğumu ne Doğan'a ne Sahra'ya kanıtlayamazsın! Bu yüzden artık ben ne istersem o olacak!"

 

Zeynep kocasının sözlerinde ki haklılık payıyla köşeye sıkışırken gözlerini kabullenişle kapatarak yanaklarını şişirip bezgince ofladı. Sahra'nın evlenmesi planına katkıda bulunmuştu ama dün gece nikahtan sonra olanları bir türlü hatırlamıyordu. Buraya nasıl gelmişti? Kocası onu nasıl bulmuştu? Kim yardım etmişti? Sorular beyninde dönerken aklına gelen kişiyle gözleri aniden irice açılırken dişlerinin arasından hırsla tısladı.

 

"Ayaaaz! Seni hain çöl devesi! Bize ihanet etmenin bedelini en ağır şekilde ömdetmezmiyiz!?"

 

Karısının hala intikam naraları atmasıyla başını sağa sola sallayan adam,Zeynep'in çenesini parmaklarının arasına alıp hafifçe sıkarak bakışlarını birleştirdi.

 

"Bırak artık intikam naraları atmayı!" Yüzüne yerleştirdiği çapkın bir gülümsemeyle karısının boynuna doğru sokularak fısıldadı. "Hazır seni yatakta yakalamışken gecikmeleri oynadığımız şu gerdeğe girelim artık güzelim."

 

Emir'in sözleri ile Zeynep'in gözleri irice açılırken güçlükle yutkunup panikle konuştu.

 

"E...Emir! Saçmalama! Ne gerdeği!?"

 

Karısının boynuna küçük öpücükler bırakan adam onun korkutmanın verdiği hazla biraz gülmemek için derin bir nefes alıp cevap verdi.

 

"Üç gece önce olması gereken gerdek güzelim!"

 

"Burada olmaz! Benimle böyle bir şehirde bir otel odasında mı birlikte olacaksın yani? Nasıl hissedeceğim umrunda değil mi hiç?"

 

Zeynep'in çenesine ufak bir öpücük bırakıp hafif geri çekilerek gözlerine anlamamış gibi baktı.

 

"Nesi varmış bu şehrin?"

 

"Bilmiyormuş gibi soruyormusun bir de?"

 

Emir aldığı cevap karşısında dudaklarını umursamazca bükerek fısldadı.

 

"Buraya gelmek senin tercihindi karıcığım. Ceza ceza diye tepinmeseydin şu an hayalindeki balayında olabilirdik."

 

Kocasının cevabı ile Zeynep'in kaşları hızla çatılırken üzerinden ittirmeye çalışarak çemkirdi.

 

"Söylediğin gibi sana ceza olsun diye tercih etmiştim! Kendime ceza olsun diye değil!"

 

"Bence ceza kısmını bir kenara bırakırsak gayet güzel bir yerdeyiz şu an. Ormanın içerisinde sessiz ıssız bir yerdeyiz. Bence gerdek için gayet uygun. Anlayacağun o saçma şehirde değiliz. Söylediğin gibi hissetmeni gerektirecek bir durum yok."

 

Sözlerini bitiren adam karısının üzerindeki geceliğin yakasını hafifçe çekiştirip göğüslerine ulaşmaya çalışırken Zeynep telaşla elini yakasına götürerek,kocasının çeliştirdiği kumaşı avuçları arasına hapsetti. Emir'in çatılan kaşları ile gözlerini masumca kırpıştırarak fısıldadı.

 

"Namaz!" Başını olumsuz bir şekilde iki yana sallayarak aceleyle fıaıldadı. "Namazsız asla gerdeğe girmem!"

 

Emir başını olumlu anlamda sallayarak hafif geri çekilerek karısına eliyle banyoyu işaret etti.

 

"Önce sen hazırlan."

 

Zeynep'in bakışları kocasının işaret ettiği kapıyla kocası arasında kısa süre gidip geldikten sonra başını yine iki yana salladı.

 

"Olmaz! Alkol aldım!"

 

Karısının sözleri ile Emir anlam veremeyerek ona bakarken kaşlarını çatarak bezgince tısladı.

 

"Ne yapayım kadın!? Papaz bulup günah mı çıkarttırayım!?"

 

Kocasının biraz daha geri çekilmesi ile Zeynep hızla toparlanarak gözlerini masumca kırpıştırdı.

 

"İçime sinmez Emir! Üstelik Hindistan inançlarına göre bu gün zaten olmaz!Dussehra bayramının başlangıcı bu gün on gün yaklaşamazssın bana! Kutsal günler çünkü!"

 

Emir karısının verdiği cevaplarla yüzünü buruşturarak ona bakarken Zeynep sıraladıpı yalanlara inanması için dua eder olmuştu.

 

"Ne saçmalıyorsun sen! Farkında mısın senin annen zaten müslüman! Bu hindu geleneği saçmalığıda neyin nesi!?"

 

Kocasının inanmayışı ile Zeynep ağlamaklı bir yüz ifadesi ile dudaklarını dişleyerek son bahanelerinide üretmeye çalıştı. Kesinlikle Sahra'nın ahı tutmuştu!

 

"E...Evet müslüman. Ama unutmaki yarı Hintli. Ben annemin ülkesinin geleneklerine uymayayım mı Emir? Kutsal günler bunlar. Bu günlerde cinsel birliktelik olursa şanssızlık getirir!" Kocası kendine deli görmüş gibi bakarken Zeynep kocasının eline uzanarak avuçlarının arasına alıp masumca baktı. "Hem kutsal ateşin etrafında yedi kere dönüp mindere oturmadık. Belki mindere ilk oturan ben olacağım ve evde benim sözüm geçecek. Bence yap..."

 

"Eee yeter be!" Emir'in kükreyişi ile Zeynep'in sözleri yarım kalıp yerinde sıçrarken kocası öfkeyle sözlerine devam etti." Bayram mış, kutsal günmüş, kutsal ateşmiş!" Elini hırsla kaldırıp işaret parmağı ile pencereyi işaret ederek sertçe bağırdı. " Şimdi dışarı çıkar sana bir kutsal ateş yakarım dumanını Türkiye'den görürler!" Kaldırdığı elini göğsüne sertçe vurarak tısladı. "Ben yanıyorum lan ben! Senelerdir Kerem misali yanıyorum!" Yataktan kalkıp eline yadtığı alarak yere fırlattı ve karısının şaşkın bakışları aradında yere oturarak kükredi. "Ateş mi lazım!?" Elini göğsüne sertçe vurdu. "Al sana ateş! Benden ala ateş mi olur!?" Zeynep kocasının ne yapmaya çalıştığına anlam veremezken Emir biraz önce yere attığı minderi göstererek tısladı. "Alnsana minder! Dön şimdi yaktığın ateşin etrafında ve otur o lanet mindere! Evde belki onun sözü geçecekmiş! Ben kendimi bildim bileli,bubsevdaya düştüğümden beri zaten senin sözün geçiyor Zeynep! Hangi bir gün senin sözünün üstüne söz söyledim ben!"

 

Kocasının sözleri ve hareketleri ile Zeynep gülmemek için kendisini zor tutarken dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamayınca Emir'in ters bakışları ile güçlükle konuştu.

 

"Kutsal ip yok."

 

Karısının ısrarla takıldığı şey karşısında Emir ona öfkeyle bakarak başını hırsla aşağı yukarı sallayarak dişlerinin arasından tısladı.

 

"İp! Kutsal ip öyle mi!?"

 

Zeynep yüzüne yayılan gülümseme ile başını sallayarak kocasını onaylayınca Emir oturduğu yerden hızla kalkarak öfkeyle homurdandı.

 

"Demek kutsal ip lazım!?" Belindeki kemeri çözerek bir hamlede çıkarıp,ne yaptığını anlamayarak bakan karısına tek kaşını kaldırarak psikopatça sırıtarak elindeki kemeri karısının gözleri önünde sallayarak ona doğru bir adım attı. "Al sana kutsal ip!" Zeynep'in gözleri anladığı şey karşısında irice açılırken başını hızla iki yana sallayıp geri geri kaçarken Emir onu kolundan yakalayarak altına çekip kemeri tuttuğu kolunun bileğine geçirdi. "Ben şimdi gösteririm sana kutsal ipi! "

 

"E...Emir saçmalama! Böyle olmaz! Haksızlık bu!"

 

Karısının diğer bileğini de kemere geçirerek dudaklarını ısırıp nefes nefese cevap verdi.

 

"Saçmalıyorum öyle mi!? Nasıl olacak Zeynep hanım? Nasıl arzu edersiniz? Allah için söyleyin haksızlık olmasın! Çok hakkaniyetlisiniz siz sonuçta?"

 

Kollarını kemerden kurtarmaya çalışan kız ürkekçe kocasının gözlerine bakarak yalvarırcasına konuştu.

 

"Tamam! Tamam vallahi istediğin gibi olacak her şey! Ama çöz beni Emir lütfen! Bak ben böyle hayal etmemiştim ilk birlikteliğimizi. Sakin ol! Böyle olmamalı!"

 

Kemerin ucundan sertçe çekerek karısını kendisine doğru yaklaştırıp dudaklarına sert bir öpücük bırakarak fısıldadı.

 

"İstediğin kutsal ateşi yakıyorum işte! Daha başka hayallerin varsa onları da söyle! Zevkle yaparım!"

 

Zeynep başını korkuyla iki yana sallayarak fısıldadı.

 

"Yokk! Vallahi yok! Müslümanım hem ben! Öyle inançlarım hayallerim yok benim. Ben seni denemek için söylemiştim sadece. Burak beni Emir lütfen!"

 

Karısının sözleri ile kaşlarını olumsuz anlamda kaldırarak kemeri eline bir tur dolayarak Zeynep'i kendisine biraz daha yaklaştırarak diğer eliyle bacaklarını sertçe çekerek ayaklarını kendi bacakları arasında sıkıştırdı. Ellerini karısının bacağına koyarak hafif dokunuşlarla okşarken kararan bakışlarını onun ürkek gözlerine çevirerek fısılsadı.

 

"Bence böyle hayallerin olmalı. Fantazi iyidir! Cinsel hayatımızı canlı tutar!" Sözlerini bitirince kemeri elinde bir tur daha dolayarak karısını biraz daha yaklaştırdı kendisine. Onun çırpınışı ile bacağındaki elini kasıklarına doğru yönlendirerek hafif baskı uygulayıp fısıldadı. "Rahat dur!"

 

Kasıklarında hissettiği dokunuşla irkilen Zeynep kendini geri çekmeye çalışırken Emir bacaklarını biraz daha sıkarak hareket etmesini engelleyince Zeynep çaresizce fısıldadı.

 

"Emir lütfen yapma! İlk birlikteliğimizi böyle hatırlamak istemiyorum." Sözlerinden sonra kocasının eli hareket etmeyi bırakınca o sözlerine devam etti. " Tamam buraya gelmekle hata yaptım ama senin evli olduğunu düşünürken aklımdan geçenlerin birazının olsun seninde aklından geçmesini istedim. Senin başka bir kadına dokuna bilme ihtimalinin bana nasıl hissettirdiğini anla istedim." Kocasının birer koru anımsatan ela gözleri kendisininkini bulurken tekrar konuştu. "Üstelik senin hissettirdiklerinin yanında benim sana aynı şeyleri hissettirmek için seçtiğim yer aynı şeyleri ifade ettiremeyecek kadar insaflı bir seçim."

 

"Bunun neresinde insaf Zeynep!? Geldiğin ülkeye bir şey demiyorum amenna ama seçtiğin şehir başlı başına bir bela! Ya başınıza bir şey gelseydi? Nırmal bir seçimmi bu şehir Allah aşkına yapma ne olursun?"

 

Zeynep omuzlarını umursamazca silkerek kıkırdadı.

 

"Siz erkekler için normal değil ama biz kadınlar için normal bir şehir. Farkındaysan buradaki kadınların büyük bir kısmı zaten erkek. Bence kadınlarla pek işi yok buradaki erkeklerin. O yüzden sizin için bizden yana pek tehlike arz eden bir durum yok. Eğer hissettiğimi hisstemen dışında farklı bir niyetim olsaydı insafsızca davranır İtalya gibi yakışıklı erkeklerin olduğu bir ülkeyi tercih ederdim. Ama sen de biliyorsun ki insaflı davrandım. Üstelik düğün gecemizde olanlardan sonra."

 

Karısının sözlerinde haklılık payı olsada bu böyle bir yerde başlarına bir iş gelmeyeceğinin garantisini vermiyordu. Hadi görev için böyle bir şey yapmasını sineye çekerdi de düğün gecesi hiç suçu olmadığı halde ceza almasını sineye çekemezdi çünkü suçsuzdu.

 

"Düğün gecesini hiç açma! Hiç bir suçum yok! Ayaz denen piçin başının altından çıkmış herşey. Biz sadece kendi aramızda biraz eğlenmek istemiştik. O dangalak sizi kıskandırıp evlere dönmeniz için kadınları getirmiş."

 

Zeynep'in gözleri şüpheyle kısılırken düğün gecesi izlediği video döndü hafızasında. Evet kadınlarla ilgilenmemişti bu da Ayaz'ın her zaman çevirdiği iş güzarlıklardan biri olabilirdi.

 

Emir kemeri burakarak karısının bileklerini çözüp avuçları arasına alarak bileklerine küçük öpücükler bırakarak fısıldadı.

 

"Özür dilerim! Sen sürekli bahane üretince zaten gergin olan sinirlerim yüzünden kendimi kaybettim."

 

Kocasının sözlerini başını sallayarak onaylarken onun ellerini sıkıca tutması ile bakışlarını gözlerine çevirdi.

 

"Görev bittiğinden beri sana açıklama yapıyorum. Önemli değil ömür boyuda yaparım ama yeterki affet artık Zeynep. Ben senden başka kimseye sana baktığım gibi bakmadım. Kimseyi seni sevdiğim gibi sevmedim. Kimseye dokunmadım. Görevdi! Mecburdum! Ben seninle bir yola çıkmadan önce sana söyledim benim yüreğim vatan aşkıyla çarpıyor,vatan için gerekirse yeri gelir ruhuma işleyen sevdamı,seninle yaşayacağım hayatı ertelerim dedim."

 

Kocasının sözleri ile Zeynep bir birlerine açıldıkları o güne giderken Emir sözlerine devam etti.

 

"Vatan olmadan sevda olmaz Zeynep! Vatan olmadan sevda olsada hiç bir anlamı olmaz! Vatan namus demek! Namus benim yüreğimde sevda demek yani sen demek! Ailem demek! Ben vatana sahip çıkamazsam ne sevdam kalır ne ailem! Şerefim namusum kalmaz! Bir erkeğin yüreğinde aşk iki dildir! Önce vatan aşkı sonra yar aşkı! Gün gelir ikisinin dili de çözülür. Vatan senin dilinden dökülenleri işitir içindeki ateşi görürde, yarin dilinden döküleni işitmez,içindeki ateşi görmez ya işte bu dur bir kurşunla yıkılmayan bedenini yıkmaya yeten!"

 

Elini uzatarak karısının çenesine dokunup hafifçe okşayarak acıyla gülümsedi.

 

"Görev için yaptım Zeynep. Ben arkadaşıma olan can borcum için,onun bebeğini yaşata bilmek için yaptım! En önemlisi onca yiğidin şahadetine,çocukların babasız,anaların evlatsız,sevdaların yarım kalmaması için yaptım!"

 

Karısının gözlerini kaçırması ile çenesine hafif bir baskı uygulayarak bakışlarını tekrar birleştirdi. Bu gün bu meseleyi kapatacak karısının herşeyi anlamasını sağlayacaktı. Aralarındaki bu saçma sürtüşmeyide bitirecekti. Derin bir nefes alarak sözlerine devam etti.

 

"Ben bu görevi kabul edip yerine getiremeseydim belki de yıllardır benim ülkemi kana bulayan o silah kaçakçıları hala çocukları babasız,anaları babaları evlatsız,sevdaları yarım bırakmaya devam edecekti! Ben bu görevi kabul etmeseydim başka bir asker kabul edecek başka sevdalar belki ebediyen bitecekti. Ben bize,sevdamıza güvenip yüreğimi vatana,ruhumu sana, yolumu Allah'a bağladım Zeynep! Ne olur anla artık! Yine olsa yine aynı şeyi yaparım!"

 

Karısının elini kalbinin üzerine götürerek gözlerinin derinliklerine bakıp fısıldadı.

 

"Çünkü benim yüreğimdeki vatan ateşinin harına senin ruhuma işleyen sevdan set çekiyor. Senin yüreğin bende olduktan sonra düşmanın ateş hattında da olsam güvendeyim ben! Bense vatan sevdamı yüreğimde, seni ise ruhumda taşıyorum ki canımı teslim ettiğim o gün sen benim ruhumla bu candan birlikte çık diye. Sen benim ruhumda olduğun sürece en güvenli yerdesin. Bu can çıkmadığı sürece ayrılık yok bunu böyle bil ve güven artık bana kadın. "

 

Kocasının sözleri ile dolan gözlerini kırpıştırarak başını olumlu anlamda salladı. Ne için sevdalarını ateşe attığını elbette biliyordu ama sineye çekemiyordu. Kocası haklıydı onun mesleğini yüreğinin kendine ait olmadığını vatan için çarptığını bir birlerine açıldıkları ilk günden bu yana hiç saklamamıştı. Ruhu onun olan bir adamın yüreğinide kendisine istemesindenmi kaynaklıydı çektikleri bu eziyet? Bu noktada suçlu olan Emir değildi. Yüreğini orada yanan ateşi bile bile elini tuttuğu o gün açıklaya bildiği her şeyi, vatan uğruna girdiği her görevi sineye çekmeyide kabul etmişti. Şimdi bu ikisine de eziyet etmek o kabullenişe aykırı değil miydi? İnsan oğlu ömrün kısalığından şikayet ederken onun yaptığı ikisinin ömründen ve yaşayacakları zamanda çalmaktı. Kavuşmak için ne bir an geriye döne bilir ne de bir an erteleye bilirlerdi.

 

Aldığı kararla ellerini kocasının avuçları arasından çekince Emir'in solan bakışlarıyla burukça gülümseyerek yüzünü avuçları arasına alıp gözlerindeki öfkeyi söndürerek,yüreğindeki acıya su serperek baktı kocasının gözlerine.

 

"Mantıklı bir açıklaması olduğu sürece ben hep seni bekleyeceğim. Her gidişinde ruhunda,her dönüşünde görmek istediğin yerde seni bekliyor olacağım." Emir tuttuğu nefesini karısının sözleri ile bırakırken hızla kendisine çekerek alnına uzun ve hasret dolu bir öpücük bırakınca Zeynep kıkırdayarak geri çekilip fısıldadı. "Böyle söylüyorum diye hep alttan alacağımı düşünme sakın! Gün gelecek karşında da duracağım!"

 

Karısının yüzüne dökülen saçlarını ittirerek başını olumlu anlamda sallayıp gülümsedi.

 

"Sen hep karşımda gözümün gördüğü,elimin ulaştığı şekilde ol yeter bana. Karşımda da olsan nasıl olsa dönüşlerin hep bana!"

 

Kocasının yüzünü okşayarak kulağına doğru yaklaşıp fısıldadı.

 

"Karşındayım. Dokunup hissede bileceğin kadar yakınında, içimdeki yangını göre bileceğin kadar karşındayım. Hala vuslatı erteleyecekmisin!?"

 

Duydukları ile yüzüne kocaman bir gülümseme yayılan adam karısın geri çekilmesi ile aynı şekilde fısıldadı.

 

"Henüz aklımı kaçırmadım!"

 

Sözlerini bitirir bitirmez karısının dudaklarına uzanırken aralarında oluşan sessizliği bozan telefon sesiyle ellerini hırsla saçlarından geçirerek bir küfür savurdu.

 

Karısı onun bu haline kıkırdarken Emir çalan telefonu umursamamaya çalışsada bakışları komodinin üzerinde hala çalmaya devam eden telefona kayınca gördüğü isimin birde görüntülü arama yapmasıyla öfkeyle homurdandı.

 

"Öldüreceğim ben bunu ya! Kastı var bana! Ben bunu öldürmeden huzura eremeyeceğim! Olmadık yerden,olmadık zaöanda çıkmaya bayılıyor şerefsiz!"

 

Bir türlü kapanmayan telefona öfkeyle uzanarak açma tuşına dokunarak kükredi.

 

"Ulan şeref..."

 

Gördüğü manzara karşısında kaşları hızla çatılırken Ayaz'ın kana bulanmış yüzüyle şaşkınca fısıldadı.

 

"Ayaz!"

 

Yitenumutlar....

 

 

Loading...
0%