@yitenumutlar
|
Bölüm Şarkısı - Bülent Ersoy - Mazallah
Emir izlediği görüntülerle hızla yataktan kalkarken Zeynep şoka girmiş gibi hala telefona bakıyordu.
"Haline bakmadan bir de aptal gibi adamlara sataşıyor hala!" Biraz önce belinden çıkarttığı kemeri hızla beline takarak bakışlarını karısına çevirerek sözlerine devam etti. "Ben hemen oraya gidip o salağın derdi neymiş öğreneceğim. Sen de sakın bu odadan çıkma Zeynep! Bir de seninle uğraşmayım Allah aşkına! Ayaz'ı alıp geleceğim ve yarın sabah ilk uçakla döneceğiz!"
Zeynep kocasının sözleri ile bakışlarını hızla o na çevirerek korku dolu bakışlarla itiraz edercesine baktı.
"Ben burada tek başıma ne yapacağım Emir? Ben de geleyim." Kocası başını onaylamaz bir şekilde sallayınca yalvarırcasına devam etti. "Söz veriyorum arabadan inmeyeceğim. Vallahi başına iş açmam. Sessizce sizi beklerim."
Karısının gözlerindeki korkuyla ne yapacağını bilemeyen Emir ellerini yüzünde sertçe gezdirerek çaresizce Zeynep'e baktı. Tek başına bırakmayı oda istemiyordu fakat Ayaz'ın hali tehlikede olduğunu gösteriyordu. Karısını nedenini bile bilmediği bir tehlikenin içine sürüklemek istemesede onu bu halde burakmakta istemediği için başını olumlu anlamda sallayarak çaresizce fısıldadı.
"Üzerini giyin hemen çıkalım."
Aldığı onayla dolan gözlerini kırpıştıran kız hızla yataktan çıkarak etrafına bakındı. Gözüne çarpan kıyafetlerine doğru ilerleyip seri bir şekilde hazırlanmaya başladı.
Selçuk karısının surat yapmasını göz ucuyla süzerek sesizleşen ortamın havasını dağıtmak için çatalı ile Sahra'nın tabağını işaret ederek konuştu.
"Yemeyeceksen ben yiyebilirim."
Ters bakışlarını kocasına çeviren kız tabağını eline alarak içindekileri kocasının tabağına sert hareketlerle boşltırken bir taraftan da homurdanıyordu.
"Filmlerde,romanlarda kocası kızı elleriyle besler,yemiyor diye üzülür tatlı tehtitlerle yedirmeye çalışır ama bir de bizimkine bak! Adam da romantiklik sıfır!" Boşalan tabağını masaya bırakarak kocasına ters ters bakınca Selçuk kıkırdayarak karısının tavrına karşılık verdi.
"Bana surat asıp,nimete küsüyorsun. Ne yapayım yani israf mı olsun? Hem senin bahsettiğin o kızlar zayıf olsa gerek. Eşleri kilo alsınlar diye yapıyordur öyle."
Selçuk tabağındaki peynirden bir parça alarak çayına uzanırken Sahra kocasının sözleri ile şaşkınca konuştu.
"Ne yani kilolu muyum ben? İnceden inceye laf sokarak kilolusun mu demek istiyotsun sen bana?"
Karısının soruları ile ağzındaki lokmayı güçlükle yutan Selçuk ne cavap vereceğini bilememişti. Bir kadınla asla konuşulmamadı gereken bir diyaloğu başlattığı için dilini ısırırken karısının bir cevap beklercesine kendisine bakması ile gülümsemeye çalıştı. Bir şeyler söyleyip onun gönlünü almak için doğru kelimeleri ararken telefonunun çalması ile bakışları masanın üzerindeki çalan telefona döndü. Aramanın ne ara dahil olduğunu bilmediği bir gruptan olduğunu fark edince kaşları çatılırken bu ayrıntıyı düşünmeyi erteleyerek anı kurtarmak için hızla telefonun cevaplama tuşuna bastı.
Telefondan yükselen Ayaz'ın ağıza alınmayacak küfürleri ve yüzünün kanlar içindeki görüntüsü ile şaşkınca fısıldadı.
"Ayaz!"
Kocasının yüzünün aldığı şekil ve söylediği isimle Ayaz'a olan öfkesi ile Sahra hızla masanın üzerindeki telefona uzanarak çemkirdi.
"Seni öldüreceğim! Dolandırıcı pis..." Gördüğü manzarayla sözleri yarım kalırken korkuyla fısıldadı.
"Ayazz!" Oturduğu yerden hızla kalkan Selçuk telefonu karısının elinden sertçe çekerek gelen mesajdaki konuma tıkladı. Adresi görmesi ile kaşları hızla çatılırken Sahra yaşlarla parlayan gözlerini kocasına çevirerek oturduğu sandalyeden kalkıp Selçuk'un karşısına dikilerek telefonu işaret etti ve güçlükle konuştu.
"Ne... Ne yapmışlar ona? Neden eli yüzü kan içinde?"
Karısını sakinleştirmek için kolarının arasına alan adam başına küçük bir öpücük bırakarak geri çekilip yüzünü avuçları arasına alarak gözlerine baktı.
"Sakin ol. Ne oluyor neler dönüyor bilmiyorum ama bir an önce gidip öğreneceğim." Karısının gözünden süzülen yaşları silerek bu defa alnına bir öpücük bıraktı. "Burada kal desem de biliyorum ki beni dinlemeyeceksin." Sahra kocasının sözleri ile başını olumlu anlamda sallayarak telaşla konuştu.
"Kalmam! Seni bir başına yollamam oraya!" İşittiği sözlerle gülümseyen adam karısının elinden tutarak aceleyle çekiştirirken bir taraftanda uyarıyordu.
"Dışarıda bekleyeceksin! Ne olursa olsun içeriye girmeyeceksin! Şu an Ayaz'a Tolga ve benden başka yardım edecek kimse yok bu lanet yerde o yüzden lütfen başımızı daha fazla belaya sokacak bir şey yapma."
Kocasının sözlerini başıyla onaylayan kadın aklında bin bir türlü düşüncelerle çıkışa doğru ilerlerken korkuyla fısıldadı.
"Kızların başına bir şey mi geldi acaba? Kimseyle hır gür edecek biri değil çünkü Ayaz! Kimsenin canını yakmaz ki o! Ne olursa olsun zorbalığa baş vurmaz! Kesin kızları korumak isterken başına bela aldı!"
Biraz ilerilerindeki taksiye doğru koşar adım ilerlerken karısının dile getirdikleri ile onunda içine bir kurt düşmüştü. Gerçektende kızların başına bir şey geldiyse bunun hesabını nasıl verirdi diğerlerine? Kendi derdime düştüm,ilk defa yüreğimin peşinden gittim emanetlerinize bu yüzden sahip çıkamadım diye nadıl söylerdi? İçini kemiren şüphe tohumları ile taksinin kapısını açarak karısının binmesine izin verip aceleyle kendiside binerek gidecekleri adresi taksiciye söyledi. Bakışları elindeki şarjı olmayan telefonla ounayan karısını bulunca kolunu omzuna dolayarak kendisine doğru çekip fısıldadı.
"Şimdi Tolga'yı arar kızların durumunu öğreniriz. Endişelenme bu kadar."
Sahra kocasının sözleri ile ona minnetle bakarken Selçuk çoktan Tolga'nın numarasını tuşlayıp açılmasını bekledi. Bir kaç çalıştan sonra açılan telefonla kısa bir konuşma yapan adam onunda Ayaz'ın olduğu mekana doğru yola çıktığını öğrenince karısını daha fazla merakta bırakmamak için telefonu kapatıp bakışlarını tekrar ona çevirdi.
"Kızlar odalarındaymış. Osman dün gece hepsini de kendi elleriyle yerleştirmiş odalarına. Güvendeler yani."
Sahra başını olumlu anlamda sallayarak dolan gözlerini kırpıştırarak kocasının beline kollarını dolayarak derince iç çekti.
"Peki Ayaz neden orada ve o halde? O adamlar kim? Nasıl bir belaya bulaştı bu çocuk!? "
Selçuk,Tolga'dan kızların iyi olduğu haberini aldığında rahatlasada tıpkı karısı gibi o da Ayaz'ın nadıl bir belaya bulaştığını düşünüyordu.
Geldiği mekanın önünde araçtan hızla inen Emir bakışlarını karısına çevirerek kesin bir dille uyardı.
"Arabadan kesinlikle inmeyeceksin! Ne olursa olsun burada kal! Bir aksilik olurda uzun süre çıkmazsak Selçuk ve Tolga'yı ara durumu anlat." Zeynep kocasını başıyla onaylarken Emir karısının dudaklarına sert bir öpücük bırakıp geri çekildi ve onu tekrar araca bindirerek içeriye girmek için hareketlendi.
"Emir!"
İsminin seslenilmesi ile bakışlarını yan tarafına çevirince telaşla kendisine yaklaşan Kerim ve Arya ile karşılaşınca şaşkınca bir birlerine baktılar. Şaşkınlığı üzerinden ilk atan Emir olurken içine düşen şüpheyle konuştu.
"Senin ne işin var burada? Hangi ara geldin?"
Kerim aynı şaşkınlıkla karşısındaki adama cevap verdi.
"Ben bu sabah geldim de sen ne ara geldin?"
"Bende diyorum bunların bir bir kaybolması hayra felaket değil diye."
Arkalarından gelen sesle ikilinin bakışları o yöne dönünce Max'i ve Sare'yi karşılarında görmenin şaşkınlığı ile aynı anda konuştular.
"Sen ne ara geldin lan!?"
"O söz hayra felaket değil,hayra alamet kardeşim."
Mehmet'in sesiyle bu defa bakışlar o yöne dönerken Hayal'in kızların yanına doğru ilerlemesi ile Emir başına geleceklerin korkusunu ilikletine kadar hissederek ellerini yüzünde sertçe gezdirip homurdandı.
"Kadroda eksiklermi var bana mı öyle geliyor!?"
"Allahın delileri! Kudurdunuz kudurdunuz vaşımıza açtığınız işlere bak be! Ulan adamın başını yediniz sonunda başını!"
Kükreyerek kendilerine yaklaşan tanıdık sesle Emir gözlerini bıkkınca kapatırken diğerleri başını sesin geldiği yöne çevirince bir cıyaklama sesi ile Emir'in gözleri aniden açıldı.
"Eeee yeter be! Biz deliyiz de siz çok mu akıllısınız! Esas sizin azgınlığınız yüzünden geldi başımıza ne geldiyse! Bırak şu kolumu şimdi gözüne yiyeceksin yumruğu!"
"Denesene! Dene hadi! Sen önce dönünce babana vereceğin hesabı düşün! Adamı koca Trabzona rezil ettin be!"
"Ben mi rezil ettim!"
"Kayraaa!"
İeminin seslenilmesi ile bakışlarını o yöne çeviren Kayra karşısında kendilerini izleyen şaşkınlıkla izleyen adamlara bakarak aynı şaşkınlıkla karşılık verdi.
"Emir abii!"
Derya kocasının şaşkınlığını fırsat bilerek kolunu kurtarıp koşar adım kızların yanına geçerken Kayra'da diğerlerinin yanına geçip şaşkınlıkla konuştu.
"Yoksa siz de mi?"
Kerim başını olumlu anlamda sallayarak homurdandı.
"Evet kardeşim bizde. Bizde karılarımızın peşinden gelmiştik."
"Siz burada bekleyip neyin peşinden geldiğinizin tartışmasını yapacaksanız ben giriyorum içeriye beyler."
Mekanın giriş kapısından başını uzatan adamın sözleri ile Emir gözlerini devirerek fısldadı.
"Yok artık! Eren sen ne ara geldin oğlum!"
Eren kendisine sorulan soruyu es geçerek Güney'i kolundan tutup çekiştirerek kızların yanına doğru sürükledi homurdanarak.
"Burada bekle! İçeriye girmeyeceksin!"
Mehmet şüpheyle bir Eren'e bir ikizine bakarken bu defa tartışarak gelen ikili odak noktası oldu.
"Sen ne akla hizmet kızlar odalarında diye beni kandırıyorsun kızım!? Bize emenet onlar lan! O Osman denen dangalağın aklına niye uyuyorsun! Ya başlarına bir iş geldiyse ben ne hesap veririp kocalarına!?"
"Sensin dangalak be! Çekiştirip durma şimdi avazım çıktığı kadar bağırır milleti başımıza toplarım sapık var diye!"
"Lan ne sapığı!? Kızlar yok ortada! Ayaz'ın başı belada kadında ki rahatlığa bak!"
"Osman ayarlamıştır bir şeyler kızlar için. Güvendedir onlar eminim ben!"
"Tolga!"
Zeynep'in sesi ile Tolga'nın bakışları o yöne dönerken gördüğü manzara karşısında şaşırsa da kendisini toparlayarak hızla konuştu.
"Şükürler olsun! Kızım siz benim vaşıma belamısınız! Niye haber vermeden kayboluyorsunuz ortadan! Ulan hem kocalarınızdan kaçıp buralara kadar gelitor,hem de ilk fırsatta soluğu onların yanında alıyorsunuz be!"
Bakışlarını Emir ve diğerlerine çevirerek sözlerine devam etti.
"Ayaz nasıl? Girdiniz mi içeriye?"
"Gelen biterse gireceğiz de sonu gelmiyor ki gelenin."
Emir'in sözleri bitmeden önlerinde park eden araçla herkesin bakışları araca çevrilirken araçtan inen ikilinin bakışları önece kızları sonra erkekleri bulunca kaşları hızla çatıldı.
"Ulan hani kızlar güvendeydi Tolga! Siz ne haltlar karıştırıyorsunuz!?" Bakışlarını diğerlerine çevirerek aynı bezginlikle devam etti. "Ne ara geldiniz lan siz!?"
Selçuk'un sözleri ile hepsinin dilinden farklı farklı homurdanmalar dökülürken Emir daha fazla dayanamayarak çıkıştı.
"Yeterr!" Bakışlarını kızlara çevirerek İşaret parmağını kaldırıp uyarırcasına salladı. "Burada kalıyorsunuz! Biz de içeriye girip ne olduğunu anlıyoruz,sonrada Ayaz'ı da alıp ilk fırsatta buradan gidiyoruz!" Sözlerini bitiren adam kızlardan onay beklemeden hızla kapıya yönelince diğerleride arkasından içeri girdiler.
İçeriye giren adamlar Ayaz'ın ettiği küfürlerle bir birlerine bakıp gülerken Emir başını sağa sola sallayarak söylendi.
"Ulan adamlar Allahtan Türkçe bilmiyor. Yoksa bu gerizekalıyı sağ bırakmaz hiç kimse bu küfürlerden sonra."
Emir'in sözlerini diğerleri de onaylarken Ayaz'ın ağzından tekrar dökülmeye başlayan küfürle hepsinin bakışları,Ayaz'ın bağlı olduğu sandalyede tepesinde silahlarla dikilen adamlara döndü.
"Ulan ben sizin,yatanınızı,kalkanınızı, içireninizi,içirtenizi,şarabınızı,alkolünüzü,yılanınızı,akrebinizi,eğlencenizi,söylencenizi,mekanınızı,yapacağınız işi,düzenlediğiniz partinizi,Kızılay meydanın da toplayıp,bed deresine kadar önüme katıp, gelmişinizi geçmişinizi,felsefenizi,kuralınızı,prensibinizi öyle bir si..."
"Yavaş lan yavaş!"
Emir'in sesiyle bütün bakışlar onlara dönerken Ayaz yüzündeki yaralardan akan kanın kurumasıyla gerilen yüzünü buruşturarak öfkeyle bağırdı.
"Ne yavaşı lan! Ne yavaşı! Hayatım sola kaymış benim ne yavaşı puşt!"
Emir ve diğerleri Ayaz'ım çıkışı ile bir birlerine bakarken Selçuk dün tanıştığı adama doğru yaklaşarak masada oturan adamın karşısına geçip sandalyeyi çekerek oturdu.
"Lan suss! Biraz tartaklandın diye neyin acitasyonunu yapıyorsun şerefsiz!"
Ayaz'a verdiği cevaptan sonra oda Selçuk gibi masada oturan adama doğru ilerleyerek karşısına geçip sandalyeyi ters çevirerek oturdu ve karşısında ki otuzlu yaşlardaki adama sert bakışlarını çevirdi.
"Sorun ne Arthit!?" Adam Emir'de ki bakışlarını soruyu soran Selçuk'a çevirdi kısa bir an onun üzerinde tuttuğu bakışlarını diğerlerine çevirerek eliyle masayı işaret edip oturmalarını istedi. Onun hareketi ile diğerleride otururken adam bakışlarını tekrar Selçuk'a çevirip düz bir yüz ifadesi ile cevap verdi.
"Arkadaşınız kardeşimi dövmüş." Adamın sözleri ile Ayaz kükrercesine bağırdı.
"Lan ilk senin kardeşin olacak o sikik beyinli piç başlattı. Ben sadece kamera kayıtlarını istedim!"
Ayaz'ın çıkışması ile bakışlar ona dönerken anlam veremeyerek kaşlarını çatmışlardı ki adam elini masaya sertçe vurdu.
"Bir daha küfür edersen senin beynini dağıtırım! " Bu defa şaşkın bakışlar adama dönerken onun türkçe bildiği halde neden daha önce edilen o kadar küfüre sessiz kaldığı nı kimse anlayamamıştı. Bakışların üzerine dönmesi ile adam sözlerine devam etti.
"Arkadaşınız ileri gidiyor! Benim kim olduğumu bilseydiniz ettiği küfürlere ve hakaretlere karşı bu kadar sabır göstermeyeceğimi de anlardınız!"
Adam konuşmasına türkçe devam edince Emir kollarını göğsünde birleştirerek alayla güldü.
"Gangster misin!?"
Emir'in sorusuyla adamın yüzünden belli belirsiz bir gülümseme gelip geçerken Ayaz alaylı bir kahkaha atarak homurdandı.
"İster gangster olsun ister mayfanın ağa babası bana dün gecenin görüntülerini verecek o karşındaki dallama kardeşim!"
"Biraz daha hadsiz konuşmalarına devam edersen benim sana vereceğim tek şey kafana bir kurşun olacak!"
"Ne görüntüüsü Ayaz! Ne haltlar karıştırdın yine!?"
Eren'in sorusu ile herkes merakla Ayaz'ın vereceği cevabı beklerken o başını sağa sola sallayarak bıkkınca homurdandı.
"İlk defa yediğim bir haltı bende bilmiyorum! Lanet olsun neler döndü dün gece bu barda hiç bir fikrim yok! Bu yüzden bende dün gecenin görüntülerini istiyorum ki başıma gelen şeyi açıklığa kavuşturayım!"
"Kardeşimin de dediği gibi görüntü falan yok! Dün gece kameraları kapatmamızı ve içeride bir çekim yapılmamasını Selçuk bey rica ettiği için biz kameraları kapattık!"
Arthit'in sözleri ile bakışlar Selçuk'a dönerken o yaptığı şeyi açıklamak için konuştu.
"Ben tedbir aldım sadece. Çekim olur başka türlü bir sorun çıkarsa kızların dün geceki halleri gizli kalsın istedim. Sonra başımıza bin türlü bela geliyor bu yüzden."
"İyi yapmışsın kardeşim." Kerim bakışlarını bu defa Ayaz'a çevirip ters ters bakarak sözlerine devam etti. "Zaten başımıza ne geliyorsa birilerinin bir şeyleri kayıt altına alma merakı yüzünden geliyor."
"Bravo! Bravo! Çok iyi yapmış! O kadar iyi yapmış ki sayesinde dün gece kiminle beraber oldum ebediyyen öğrenemeyeceğim!"
"Neee!?"
Ayaz'ın alaylı sözlerinden sonra hepsinin ağzından aynı şaşkınlık sözcüğü dökülürken Kayra yüzünü buruşturarak telaşla söylendi.
"Ne yaptın abi sen ya!? Hadi kadın AIDS liyse!? Ne demeye böyle işlerden çıkarsın cahil gibi!?"
Kayra'nın sözleri ile hepsinin endişeli bakışları Ayaz'ı bulunca Arthit sonunda konuyu anlayınca adamlarına işaret ederek Ayaz'ı serbest bırakmalarını istedi.
"Ben barımda kız çalıştırmıyorum. Haa! Arkadaş dışarıdan getirdiyse orasını bilemem!"
Ayaz kollarını ovuşturarak oturduğu sandalyeden kalkarak kendisine endişeyle bakan arkadaşlarına doğru yaklaşırken Selçuk ta olayın aslını öğrenmiş gülmemek için kendisini zor tutuyordu.
"Bakmayın lan öyle virüslüymüşüm gibi. Birlikte olduğum kız bakireydi."
Ayaz'ın sözleri ile hepsi şaşkınca ona bakarken şüphesiz en büyük şaşkınlığı Selçuk yaşıyordu. Yaşadığı şaşkınlığı gizleyemeyerek yanındaki sandalyeye oturmaya çalışan adamın yüzüne sert bir yumruk atarak öfkeyle tısladı.
"Lan biz seni evlendirmedik mi!? Sen nikahlı karın dururken harama uçkur mu çözdün hayvan!?"
"Ne nikahı lan!?"
Arka arkaya öğrendikleri ile hepsi bir birine şok olmuşcasına bakarken Ayaz acıyan çenesini ovuşturken nikah için verdiği vekaleti hatırlayınca çaresizce Selçuk'a baktı.
"Offf! Bir de nikah meselesi vardı değil mi?" Başını sıkıntıyla kaşıyarak yüzünü buruşturdu ve başını ellerinin arasına alarak çaresizce fısıldadı. "Lan ben boşayacaktım onu! Hiç tanımadığım bir kadınla nasıl nikahlı kalayım!? O da yetmiyor gibi başka bir kızın günahına girdim! Ne yapacağım ben lan!?" Ayaz'ın sözleri ile Selçuk daha da öfkelenirken yakasına yapışarak kendine getirmek istercesine silkti.
"Tanımadığın nikahlı karını boşamaya kalkıyorsunda, hiç tanımadığın bir kadınla beraber oluyorsun ama!?"
Yakasındaki elleri sertçe ittiren Ayaz öfkeyle bağırdı.
"Lan aynı şey mi Selçuk!? Ben nikahlandığım kadına elimi sürmeyecek boşayacaktım! Ama şimdi bir de başka bir kız çıktı! Üstelik masum bir kız! Benim günahına girdiğim bir kız! Aynı şey mi?" Oturduğu sandalyeden hırsla kalkarak ortada dolanmaya başladı. " Annem bu yediğim boku bir duyarsa yüzüme bakmaz benim! Formaliteden de olsa evli olduğum halde ben nasıl dokundum o kıza!? Masumiyetini nasıl kirlettim!? Annemin yüzüne nasıl bakacağım lan ben şimdi!?" Ayaz'ın sözleri ve anlam veremedikleri olaylar konusunda hepsi şaşkına dönerken Tolga, Selçuk'un bacağına sertçe vurarak başını faifçe sallayıp her şey yolunda dercesine eğdi. Onun bu hareketi ile Selçuk'un aklı iyiden iyiye karışırken Emir ortamı inletircesine kükredi.
"Lannn yeter!" Emir'in kükreyişi ile Ayaz'ın üzerindeki şaşkın bakışlar ona dönerken o yakalarını silkerek bezgince konuştu." Yemin ediyorum kendimi bir dizinin içinde gibi hissediyorum! Lan sayenizde ben yiyemedim daha o haltı ben! Ne ara kız buldun? Ne ara evlendin? Ne ara başına bunlar geldi senin lan!?"
Arthit karşısındaki adamların hallerine gülmemek için kendisini zor tutarken Ayaz işaret parmağı ile Selçuk'u göstererek sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"Hep bu adamın yüzünden! Bu Sahra ile evlenince babam duymuş o...."
Ayaz'ın içinde bulundukları durumu açıklamak yerine bir de Selçuk'un evlilik olayını tekrar ortaya getirmesi ile Emir de ipler tamamen kopmuştu.
"Lan kutsal evlilik şehri mi burası!? Hadi bu adam evlendi acele de olsa olması gereken oydu! Yahu sen niye gaza geliyorsun Ayaz! Sen neden tanımadığın biriyle evleniyorsun!? "Emir'in artık içime düştükleri duruma karşı verdiği tepkiler, mimikleri ve sorduğu sorularla Arthirt tutmakta zorlandığı kahkahasını koyuverdi. Diğerleri adama ters ters bakarken o elini kaldırarak güçlükle fısıldadı.
"Özür dilerim." Özründen sonra kıkırtılarını bastırmaya çalışırken Emir saçlarını çekiştirip yüzünü sertçe sıvazlayarak tekrar konuştu.
"Biriniz bana burada ne haltlar döndüğünü adam akıllı anlatsın!"Öfkeyle dişlerini sıkarak işaret parmağını kaldırıp karşısındaki Arthit'i işaret ederek sözlerine devam etti. "Yoksa bu adama bırakmadan ben sıkacağım kafanıza!"
Emir'in öfkeli çıkışı ile Selçuk derin bir nefes alarak geldikleri ilk günden beri yaşadıklarını anlattı. Emir ve diğerleri onaylamaz bir şekilde Ayaz'a bakarken Max bakışlarını Selçuk ve Tolga'ya çevirerek konuştu.
"Eee Ayaz'ın nikahlandığı kızı sizde mi görmediniz yani? Ayaz önce onu bulup boşar, sonra diğer kızı el birliği ile arar buluruz ne yapılması gerekiyorsa yapar."
Selçuk ve Tolga bir biri ile kısa bir an göz göze gelip aynı anda başlarını olumsuz anlamda salladılar.
"Biz kızı görmedik. Osman vekalet almış kızdan nikah öyle kıyıldı."
Tolga'nın verdiği cevapla Kayra düşünmceli bir şekilde başını kaşıyarak aklına takılan soruyu sordu.
"En azından nikah akti gerçekleşirken kızın adını söylemiştir değil mi?"
Selçuk ve Tolga tekrar göz göze gelirken,Ayaz'ın gözleri umutla parladı. Eğer kızın ismini biliyorlarsa en azından başındaki belanın birinden kurtula bilirdi. Diğerlerinin bir cevap beklentisi ile bakışları ikili arasında gidip gelirken bu defa Selçuk hızla cevap verdi.
"Tabiki söyledi." Kısa bir an kızın ismini hatırlamak için düşünürmüş gibi yaparak bekledi. "Fatma!"
Selçuk'un cevabı ile Ayaz yüzünü buruşturarak fısıldadı.
"Fatma!" Selçuk başını onaylarcasına sallarken Ayaz hısrla saçlarını çekiştirerek tekrar fısıldadı. "Lan soy ismi yok mu bu kızın? Fatma ymış! Sarı çizmeli Mehmet ağa! Nereden bulayım ben sadece ismi ile!?"
Tolga,Selçuk'un verdiği cevapla gülmemek için kendisini zor tutarken Selçuk elini Ayaz'ın omzuna koyarak hafifçe sıktı.
"Harun dan olma Müjgan 'dan doğma Fatma!" Diğerleri Selçuk'un verdiği cevap ve Ayaz'ın yüzünün aldığı şekille bir birlerine imkansız bakışlar atarken Selçuk yeni bir şey hatırlamış gibi tekrar konuştu."Haa bir de kız Türk müş kardeşim. Biz de bu kadarını biliyoruz. Osman bu kadarından bahsetti bize. Sen görmeme bile gerek yok deyince o da fazla araştırmamış."
Ayaz başını ellerinin arasına alıp çaresizce iç çekerken Emir bıkkınlıkla söylendi.
"Belliydi başına bir gün bir bok geleceği! O kadar kudurmanın sonunda ne bekliyordun ki!? Bul bakalım şimdi bula bilirsen! Harun ve Müjgan'ın kızı Fatma'yı! Gerizekalı!" Başını sağa sola sabır dilenircesine sallayarak bakışlarını tekrar Selçuk'a ve Tolga'nın üzerinde gezdirerek eliyle Ayaz'ı işaret etti. "Ulan hadi bu manyak babasının baskısından kurtulmak için tanımadığı bir kızla formaliteden evlendi de, o kızın derdi neymişte tanımadığı bir adamla evlenmiş!? Herkes mi kafayı yedi arkadaş!"
"Bizde bilmiyoruz kardeşim. Bir şey biliyorsa Osman biliyordur."
Tolga'nın cevabı ile Emir oturduğu sandalyeden öfkeyle kalkarak kükredi.
"Osman nerede Osman!? Her boku karışturan o ama ne hikmetse ortalarda yok!"
Selçuk ve Tolga bilmiyoruz dercesine dudak bükerken Arthit kıkırdayarak cevap öfkeyle dolanan adamın sorusuna cevap verdi.
"Siz gelmeden önce bir tapınakta inzivaya çekilmişti ama bence çoktan sırra kadrm basmıştır."
Bütün bakışlar Arthit'e dönerken Kerim şüpheyle karşısındaki adamı süzdü.
"Sen nereden tanıyorsun ki Osman'ı?"
Kerim'in sorusu ile Ayaz elini masata sertçe vurarak kükredi.
"Ben size bu puştta işin içinde demiştim!"
"Doğru konuş kemiklerinden kolye yaptırtma bana!"
Arthit'in sözleri ile bu defa onu şüpheyle süzen Emir olmuştu.
"Kerim haklı! Osman'ı nereden tanıyorsun?"
Arthit oturduğu sandalyede geriye doğru yaslanarak kollarını göğsünde birleştirip kendisinden cevap bekleyen adamın gözlerine bakışlarını dikti.
"Eşimin arkadaşı. Benim eşim de bir türk."
"Bende diyor bu adam nasil bu kadar akici türkçe konuşuyor." Max in sözleri ile Arthit gülümseyerek sözlerine devam etti.
"Eşim için öğrendim ben türkçeyi. Osman'a gel..."
Yükselen seslerle adamın sözleri yarım kalırken dışarıda kopan kıyametle hepsinin bakışları kapıya döndü.
"Ne diyorsun sen bee!? Senin o dilini kopartım ben hayvan herif!"
İşittiği sesle Selçuk'un gözleri irice açılırken telaşla bağırdı.
"Sahraa!"
Selçuk'un hareketlenmesi ile diğerleri daha ne olduğuna anlam veremezken ikinci bir kadın sesi yankılandı ortamda.
"Arthitttt!"
"Defneee!"
İsminin seslenilmesi ile karşılarındaki adamın da ok misali yerinden korkuyla fırlaması ile diğerleride onların arkasından hızla çıkışa doğru hareketlendi.
Selçuk hızla dışarıya çıkınca karşılaştığı manzarayla öfkeden deliye dönerken arkasından yetişip aynı manzaraya maruz kalan adamın da ondan aşağı kalır yanı yoktu. Diğerleride birer birer arkalarından çıkarken neler olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.
Kızlar Sahra ve tanımadıkları kadını tutmaya çalışırken karşıllarındaki adam elindeki silahı onlara doğru tutarken bakışlarını Arthit'e çevirip elindeki silahla kızları işaret ederek öfkeyle tısladı.
"Hangisi karıma onu aldattığı mı belgeleyen sürtük!?"
Zeynep kendilerine hakaret eden adama doğru öfkeyle bir hamle yaparken türkçe konuştuğunun bile farkında değil di.
"Senin ağzını yırtarım ben be! Git karını kiminle aldattıysan ondan hesap sor! Şerefsiz pislik?"
Zeynep'in sözlerinden bir şey anlamayan adam gözlerini devirirken Emir yanındaki adamı dürterek öfkeyle tısladı.
"Kim bu!? Ne biçim konuşuyor kızlar hakkında bu piç!?"
Arthit yanındaki adama cevap vereceği esnada karısının çemkirmesi ile bakışlarını ona çevirdi.
"Arthit seni mahfedeceğim! Öldüreceğim seni! Bu kadınlar kim!?Ne haltlar karıştırıyorsun sen!? Kadın mı çalıştırıyorsun sen benden gizli!? Ne diyor bu adam!?"
"Saçmalama Defne! Kadın falan çalıştırdığım yok! Bu adamı da tanımıyorum ayrıca!"
Karşılarındaki adam piskopatça gülümseyerek Sahra'nın kolundan tutup ani bir hamleyle kendisine çekip silahı başına dayaması ile kızlar korkuyla çığlık atarken Selçuk ve Kayra aynı anda korkuyla hareketlenmişlerdi ki diğerlerinin onları tutması ile onlarla adam öfkeyle tekrar konuştu.
"Beni tanımıyorsun ama her şeyi mi kaybetmeme sebep olan o kaltağın kim olduğunu bulmama yardım edecek tek kişi de sensin!? Onun yüzünden karım beni boşayıp tüm mal varlığıma el koydu!" Adamın sözlerinden hiç bir şey anlamayan erkekler onun yapacağı hamleyi engellemek için fırsat kollarken o delirmiş gibi gülerek sözlerine devam etti " Beni beş parasız bırakıp,karımdan aldığı paralarla burada eğlenmiş o dedektif bozuntusu!" Silahı Sahra'nın alnıma bastırarak öfkeyle tekrar konuştu. " Bu sürtüklerden birisi o dedektif! Dün gece bunlardan başka kadın girmedi buraya!"
"İndir o silahı şerefsiz! İndir yoksa ben senin beynini dağıtırım!"
Selçuk içine düşen korkuyla kükrerken diğerleri olayın dönüp dolaşıp tekrar dün geceye bağlanması ile ne yapacaklarını şaşırmıştı.
"Bu kızlardan hiç biri dedektif değil seni piç kurusu!? Bir daha bize hakaret edersen bunu sana fena ödetirim!"
Sahra'nın sözlerinden sonra adam onun kulağına doğru yanaşarak elindeki silahı boynuna sürterek fısıldadı.
"Senin sesin çok çıkıyor! Yoksa dedektif sen misin!?"
Selçuk adama öldürücü bakışlarını yollarken Sahra sırıtarak cevap verdi.
"Ben olsaydım seni beş kuruşsuz bırakmak yerine erkekliğini alırdım elinden ki bir daha başka bir kadına aynı şeyleri yaşatacak bir durumun kalmazdı pislik!"
Karısının sözlerinden sonra kısa bir an yayla da yaşadıkları olaya gidip gelen Selçuk karısının gözlerine bakarak başını olumsuz anlamda iki yana sallayarak korkuyla fısıldadı.
"Sahra sakın!"
Selçuk'un uyaran bağırması ile erkekler ve kızlar anlam veremeyerek ona bakarken adam Sahra'nın kulağına tekrar yaklaşarak nefesini bırakıp fısıldadı.
"Almak istiyorsan tam arkanda! Kalçalarında hissediyor musun!?"
"Laaann!" İşittikleri ile Selçuk deliye dönerken Sahra adamın silahlı elini bileğinden kavrayarak daha adam ne olduğunu anlamadan kolunu ters çevirerek kasıklarına sert bir tekme geçirip yere düşmesini sağlayıp adam acıyla kıvranırken elinden dülen silaha ayağıyla vurarak uzaklaştırıp diğerlerinin şaşkın bakışları arasında sıktığı dişlerinin arasından tiksinircesine tısladı.
"Sen şimdi hissediyor musun sapık herif! Nasıl!? Paranla küçücük kızlara verdiğin acıya benziyordur belki!?" Adamın acıyla inleyişine tiksinircesine bakarak üzerine tükürürken adamın aldığı sert darbeyle iki büklüm olması ve o darbelerin sonunun gelmeyişi ile bakışları öfkeden deliye dönen kocasını buldu. Selçuk'tan hiç duymadığı küfürler ve ilk defa onu bu denli öfkeli görmesinin verdiği şaşkınlıkla ona bakarken diğerlerinin kocasına verdiği daha sert olması hususundaki direktiflerle kendine gelerek öfkeyle onlara çemkirdi.
"Delirdiniz mi siz!? Öldürecek adamı! Kocam hapislerde çürüyecek sizin yüzünüzden!"
"Bıeak abla yaa! Hak etti o şerefsiz! Sana dokunmadan ve kızlara hakaret etmeden düşünecekti!" Bakışlarını abladından çekerek tekrar Selçuk'a bağırdı Kayra. "Öldür enişte! Merak etme ben beslerim seni hapiste!"
Sahra'nın ağzı işittikleri ile bir karış açılırken bu defa başka bir sesle o yöne döndü.
"Bende sana familya getiririm bacanak! Sık kafasına şerefsizin!"
"Familya değil o enişte Fanila!" Max ters bakışlar atarken bu defa Emir kükredi.
"Sağlam kemiği kalmasın kardeşim! Bu bir emirdir asker! Namus davası der krallar gibi yatar çıkarsın kardeşim!"
Kızlar ve Sahra şok içinde bir Selçuk'a bir diğerlerine bakarken bu defa Ayaz bağırdı.
"Acıma kardeşim! Elini korkak alıştırma! Hapishanenin en kral pembe odasıda benden! Balayı niyetine!"
Ayaz'ın sözleri ike erkekler kıkırdaşırken Sahra yüzünü buruşturarak çemkirdi.
"Tühh! Allah senin belanı vermesin Ayaz! Diğerlerine gelince Maldivler,Dubai'ler bana gelince pembe oda mı!? Allah seni kahretmesin!"
Selçuk içindeki öfkeyi kusarcasına adamın yüzüne yumruklarını indirirken Arthit bağırdı.
"Dostum! Bende yattığın zaman boyunca alkol ihtiyacını karşılayacağım söz!"
"Seni beyinsiz ahmak! Benim kocam alkol kullanmıyor! Sen benim kocamı yoldan mı çıkartmaya çalışıyorsun be!?"
Kimsenin müdahale etmeyeceğini anlayan Sahra kocasının koluna yapışarak çekiştirirken onun kendisini savurması ile sendeleyerek poposunun üzerine düşmesi bir oldu. Öfkeden deliye dönmüş kocasına şok içinde baktı.Bir an önce onu durdurması gerekiyordu yoksa komaya soktuğu adamın ellerinde can vermesi an meselesiydi.
"Hemen o pisliği bırakmazsan yemin ediyorum yine kaçarım ve bu defa izimi bile bulamazssın!"
Karısının sözleri ile kan içindeki yumruğu havada kalırken Sahra sonunda ona sesini duyurabildiğini fark edince dizlerinin üzerinde hızla kocasına ilerleyerek koluna yapışarak dolan gözlerini gözlerine dikerek fısıldadı.
"Aptal mısın sen!? Öldüreceksin!"
Karısının sözleri ile daha da öfkelenirken onun gözlerindeki korkuyla ne yaptığının farkına o an vardı. Ne kadar güçlü görünmeye çalışsada belliki yerde yatan şerefsiz korkmasına neden olmuştu ve karısının korkusunu göremeyecek kadar,kendisininde gözünün kararmasına neden olmuştu. Nefes nefese karısını kendisine çekerek sıkıca sarılıp başına bir öpücük bırakarak fısıldadı.
"Bir daha bunu yapma! Sakın bir daha kendini riske atma!"
Sahra hapsedildiği kolların arasından sıyrılarak kocasının göğsüne sert bir yumruk atıp tısladı.
"Sen de sakın bir daha bu kadar kendini kaybetme! Hapis yolu bekleyecek olsaydım gider oradan biri ile nikahlanırdım!"
Karısının sözleri ile Selçuk derin bir nefesi ciğerlerine çekerken Ayaz ikilinin yanına diz çöküp aralarındaki anbiyansı bozmak istercesine sabırsızca konuştu.
"Cilveleşmenizi sonraya bırakırmısınız artık!" İşaret parmağı ile yerde baygın bir şekilde yatan adamı göstererek,Selçuk ve Sahra'nın ters bakışları altında sözlerine devam etti. "Bu adam kimden bahsediyor? Dün gece aramızdaki,başımıza bu belayı sardıran dedektif kadın kimdi ve benim onunla bir alakam varmıydı!?"
Ayaz'ın soruları ile kızların bakışları bir birini bulurken bahsedilen kadının yani Gökçe'nin Ayaz'la nasıl bir ilgisi ola bileceğini düşünmeye başladılar.
"Arthit! Bir açıklama bekliyorum. Neler oluyor burada? Yerdeki adam kim!? Bu kadınlarla ne gibi bir alakan var!? Bu adamların derdi ne!?" Bakışlarını Ayaz'a çevirerek yüzünü buruşturup işaret parmağı ile onu göstererek sözlerine devam etti. " Bu suratı Fredi'ye dönen adamı kim bu hale getirdi!? Neler dönüyor burada ya!"
Arthit karısına nasıl bir açıklama yapacağını düşünürken Ayaz kadının sözlerine alınarak diz çöktüğü yerden kalkıp karşısına dikilerek işaret parmağı ile yüzünü gösterip alayla konuştu.
"Bu yakışıklı yüze Fredi diyecek bir kadın daha dünyaya gelmedi tamam mı! Senin gözlerin bozuk galiba! Bir Fredi arıyorsan arkamdaki çekik gözlüye bak! Ayrıca benim kızların hasta olduğu yakışıklı yüzümü bu hale getirende o şiddet canlısı piç!"
Ayaz'ın sözleri ile Defne'nin kaşları hızla çatılırken Arthit teleşla cevap verdi.
"Hepsi senin arkadaşın olacak Osman'ın suçu! Ben bir şey yapmadım!"
Emir ellerini yüzünde sertçe gezdirerek homurdandı.
"Yine başlıyoruz! Yok! Bu mevzunun sonu yok arkadaş! Kısır döngü misali olduğumuz yerde dönüp duruyoruz! Ben o Osman'ın da yapacağı işinde..."
"Heyyy! Sözlerine dikkat et! Seni kasap kedisi kılıklı serseri!" Kadının sözleri ile kızlar kıkırdaşırken o işaret parmağını kaldırarak uyarırcasına Emir'e doğru salladı.
"Osman bir şey yaptıysa kesin herkes için en iyisini düşünerek yapmıştır! Her ne halt yediyseniz, bu na kocam olacak ahmak ta dahil kendi beceriksizliğinizin sonucudur! Osman'a çamur atmaya kalkamayın o atmaya çalıştığınız çamurları ağzınıza tıpa diye sokarım!"
Erkekler şaşkın bir şekilde karşılarındaki kadına bakarken Arthit gözlerini devirerek memnuniyetsizce homurdandı.
"Bir gün olsun kocası olduğum halde beni böyle sahiplenmedi! Hep kötü olan ben,belayı çeken ben! Ama kahraman olan hep o Osman budalası!"
Emir yanındaki adamın homurdanması ve içinden onun haklı olduğunu fısıldayan bir sesle ona acıyarak bakarken karşısındaki kıza dönerek çıkıştı.
"Osman'ın ne mal olduğunu senden öğrenecek değilim! Kendisi kuzenim olduğu için istediğinde insanın başına nasıl işler açacağınıda iyi bilirim! Bana malımı öğretme!"
"Osman da,Osman! Ya derdimiz şimdi Osman mı!? Benim geleceğim söz konusu arkadaş! Dün geceki o dedektif kız kim di!?"
Ayaz'ın sözleri ile herkes bıkkınca bir nefesi ciğerlerine çekerken Zeynep daha fazla dayanamayarak çemkirdi.
"Ayyy yeter!" Bakışlar onu bulunca o gözlerini Ayaz'a dikerek çemkirdi. "Dedektif kızla senin ne gibi bir alakan ola bilir acaba! Bir araya gelseniz kediyle köpek misali bir birinizi yersiniz be! Gökçe seni bir kaşık suda boğar! Ne gibi bir bağın ola bilir senin onunla abartma istersen!"
Zeynep'in sözleri ile Ayaz duyduğu ismi anjmsamaya çalıştı ama hiç bir şey ifade etmiyordu. Daha sonra hatırladığı o küçük anıyla tiksinircesine yüzünü ekşitti.
"Gökçe, O Gökçe mi!?" Ayaz'ın suratının aldığı şekille Zeynep başını olumlu anlamda sallayınca,Ayaz vücudundan gelip geçen titremeye engel olamayarak kusmak istercesine öğülcedi. Onun bu haliyle orta mı kıkırdama sesleri sararken Defne kusma ihtimaline karşı bir iki adımda kenara çekilerek kendini güvene alırken Arthit ise adamın dün gece kızla yakınlaşan aynı adam olup olmadığından emin olmata çalışıyordu.
"İmkansız! Tamam unutun! Hatta ben unuttım bile! Onun gibi bir şizofrenin olduğu yerde nefes almayı bile kendime hakaret sayarım!" İçine dolan korkuyla bedeni kasılırken olduğu yerde telaşla dönerek Defne'ye dönüp işaret parmağını kaldırarak sıktığı dişlerinin aradından tısladı. " Madem bu kadar yakın arkadaşsınız beni hemen o Osman denenen hayatımın katilinin yanına götüreceksin! Beni evlendirği kadın kimse hemen bulmam lazım!"
Defne karşısındaki adamın değişken ruh haliyle ona temkinli bir şekilde yaklaşarak işaret parmağını kaldırıp uyarırcasına göğsünü dürttü.
"Birincisi bana bir daha sakın emir kipiyle konuşma! İkincisi Osman'a istesenizde ulaşamazsınız kendisi bir tapınakta şu an ve siz oraya böyle elinizi kolunuzu sallayarak giremezssiniz!"
Emir kıza doğru bir iki adımda yaklaşarak aceleyle konuştu.
"Öyle bir gireriz ki aklın şaşar! Sen benim kaç gündür neler çektiğimi biliyor musun!? Benim şu an balayında olmam gerekirken ben burada bu adamın peşinden koşturuyorum! Osman bey kıçının üzerinde devrilip yatacak,inzivaya çekilecek,hayatın felsefesine erecek diye ben bu çileyi daha fazla çekemem!"
Erkekler Emir'in sözlerini onaylarken kızlarda hatırlayamadıkları gecenin tartışması içerisindeydi.
"Bak dostum karım haklı. Bizim buralarda kurallar kaideler vardır. Öyle aklınıza estiği gibi bir tapınağa gidip istediğinizi yapamazsınız. Öğrenmek istediğiniz her neyse gidelim Osman'ı alalım bir yerde oturup sessiz sedasız bir olay çıkartmadan bu meseleyi çözelim. Eğer tapınakta bu meseleyi çözmeye kalkar ve burada yaptığınız gibi olay çıkartırsanız, bizim kanunlarımıza göre bu bir ceza unsurudur."
"Yok canım ne olayı?"
Mehmet'in sözüyle Kerim araya girdi.
"Biz şiddet canlısı mıyız kardeşim olur mu öyle şey?"
Max adama doğru bir kaç adım da yanaşarak yüzüne kondurduğu gülümseme ile konuştu.
"Medeni insanlar gibi konuşup işin aslını öğrenip kızlarıda alıp Ankara'ya dönmek tek dedimiz."
Arthit kararsız bakışlarını karısına çevirince kadın başını olumlu anlmada sallayarak bakışlarını Emir'e çevirerek konuştu.
"Sizi tapınağa götüreceğim." Kadının sözleri ile hepsi rahat bir nefes alırken Defne tekrar konuştu. " Ama zannetmeyin siz istediğiniz için götürüyorum. Sayenizde beynim yandı be! Kim kimin nesi,siz kimsiniz,bu kızlar neyiniz,kocamla olan meseleniz ne? Arthit'in kardeşini neden dövdünüz!? Ve bu yerde yatan pisliğin derdi ne? Bahsettiği dedektif kız kim!?" Bakışlarını karşısındaki tanımadığı adamların ve kızların üzerinde gezdirerek kocasına çevirip homurdandı. "Eğer bu işin altından hoşuma gitmeyecek bir şey çıkarsa seni çarmağa gerer budist tapınaklarında ibreti alem için gezdiririm!" Kocasının ürkek bakışları ve güçlükle yutkunması ile bakışlarını diğerlerine çevirip başını olumlu anlamda salladı.
" Sizi oraya götürmemin tek sebebi burada neler döndüğünü ve neden böyle kafile şeklinde buraya geldiğinizi,kim olduğunuzu, ortalığı neden velveleye verdiğinizi, kocam olacak bu aptalın sizinle ne işler çevirdiğini, işaret parmağını kaldırarak kızları gösterip sözlerine devam etti ve bu kızlarla derdinizin ne olduğunu en güvendiğim kişiden bire bir dinlemek!"
Sözlerini bitiren kadın kocasına ters bakışlar atarak çıkışa doğru yönelirken Ayaz yanında ilerleyen Arthit'i dürterek merakla konuştu.
"Yengenin en güvendiği kişi listesinde başta senin gelemn gerekmiyor mu? Neden seni dinlemek yerine Osman'ı dinliyor? Bence çok kırıcı bir durum. Yani sana güvenmeyip Osman'a güvenmesi." Arthit başını sağa sola sallayrak Ayaz'a ters bakışlar atarken o yüzünü buruşturarak tekrar konuştu. " Bana surat yapacağına karına sözünü geçir be! Kılıbık herif! İçeride aslan gibi ben kimim diye kükrüyordun karının karşısında süt dökmüş kediye döndün bakıyorum da!"
Ayaz'ın sözleri ile hepsi onu uyarırcasına fısıldarken onun boş buğazlığı yüzünden başlarına daha büyük işlerin açılmasından korkuyorlardı.
"Çenen kopsun! Kes artık sesini! Ne meraklı adamsın lan sen!"
Emir'in sert çıkışı ile Ayaz gözlerini devirirken dışarıya çıkıp geldiği aracın kapısına ilerleyen Defne,Ayaz'a sert bir bakış atıp homurdandı.
"Yerinde olsam o çenemi uzun süre kapalı tutardım! Ama yok ben konuşmaya devam edeceğim diyorsan çeride buraktığımız komalık olan o pislikle beraber bir nehirin dibini boylamak senin o çeneni ebediyen kapalı tutmana yeterli olur diye düşünüyorum."
Kızın sözleri ile Ayaz'ın bakışları şüpheyle kısılırken başını arkaya doğru çevirerek içeride bıraktıkları adamı görmeye çalıştı kısa bir an. Daha sonra bakışlarını Arthit'e çevirerek şüpheyle konuştu.
"Senin eşinin işine!? O şerefsizi nehire atma konusunda ciddi mi gerçekten?"
Arthit umursamazca omuzlarını silkerek karısının bindiği araca doğru ilerleyip kapısını açarak Ayaz'a dönüp piskopat bir gülümseme ile cevap verdi.
"İlk kez yaptığı bir şey değil ve bu duyduğun fikir en masum olanı. Senin yeni evlendiğin karını başka bir kadınla aldattığını öğrenince bence senin içinde güzel planları olacaktır. Eşlerini ve sevgililerini aldatan erkeklerden nefret eder çünkü!"
İşittiği sözlerle Ayaz'ın adımları havada kalırken ürkek bakışları Defne ile kesişince kadının kendisine göz kırparak aracjna binmesi ile güçlükle yutkundu. Yanına gelen Emir'in kıkırdaması ile fısıltıyla konuştu.
"Kadın manyak abi! Bence biz gidelim! Daha sonra gelir kendi imkanlarımızla çözeriz bu meseleyi. İçerideki adamı nehire atacakmış Emir! Hemde neden karısını aldattığı için! Kadın karısını aldatan erkeklere işkenceler yapıyormuş! Adamı nehire atması ise işkencelerinin arasında en masum olanıymış!" Ellerini yüzünde sertçe gezdirerek iananamıyormuş gibi tekrar fısıldadı. "Adam yaşıyor oğlum daha! Bir an önce kaçıp gitmeliyiz kardeşim!"
Ayaz'ın sözleri ve korktuğu şeyle Emir küçük bir kahkaha atarak onu sırtından hafifçe itekledi.
"Eee senin gibi başkalarının mutluluğu için şevkle çalışanı,birisi çıkar böyle zevkle si..."
"Susss! Allah belanı vermesin lan! Ettiği laflara bak! Nankör herif ben kimin için geldim buraya!? Kimin yüzünden geldi bu belalar başıma acaba puşt!"
Emir'e gücenmiş bakışlar atarak Selçuk ve Sahra'nın olduğu araca doğru ilerlerken Emir arkadından kahka atarak seslendi. Ayaz'ın kendisine dönmesi ile işaret parmağını kaldırıp kendi yüzünü işaret ederek konuştu.
"Yüzünü temizle yüzünü! Bir kilometreden belli oluyor zevkle si..."
"Emir siktir git benim canımı sıkma şerefsiz!" Arkadaşına küfürler ederek araca bindi ve Sahra ve Selçuk'un didişmeleri ile gözlerini devirerek kendi iç hesaplaşmasına hızla geçiş yaptı. Onları çekecek halde değildi çünkü kendi derdi kendine yetiyordu.
*****üç gün sonra*****
Karşılarında öfkeli bakışlarla kendilerini izleyen adamlara kaçamak bakışlar atrak onlara yaklaşan grubun hepsininde aklında büyük fırtınanın ne zaman kopacağı vardı.
Kızlar eşlerinin ve sevgililerine sokularak kopacak fırtınadan en az zararla kurtulmak için dua ederken erkekler ise büyük bir rezilliğin çıkıpta kızların önünde daha fazla rezil olmamak için dua ediyordu.
Gergin anlar uzayıp giderken gergin ortamın havasını dağıtmak için Ayaz sırıtarak karşısındaki adamlara yaklaşıp konuştu. Niyeti ortamı yumuşatmaktı.
"Vaaay! Bizi karşılamaya mı geldiniz? Ama zahmet etmişsiniz ne gerek vardı böyle şeylere? Ama sizde haklısınız nede olsa ülkemizi gurula temsil ettik." Bakışlarını muziplikle karşısındaki adamların ellerinde gezdirerek sahte bir şaşkınlıkla konuştu. "Eee hani çiçeklerimiz? Böyle karşılamalar çiçekle olmuyormuydu?"
Emir yanındaki adamın bacağına sert bir tekme savurarak homurdandı.
"Allah belanı versin Ayaz! Bi suss artık! Bi suss lan!"
Emir'e kaş göz işareti yaparak karşısındaki adamları işaret ederken babasının kollarını açması ile bakışlarını tekrar Emir'e çevirerek gördünmü dercesine bakıp babasına doğru ilerledi.
"Salak! Yeminle kendi kafasına sıkıyor bu many..."
"Ahhh!"
"Al sana çiçek! Al sana gurur!" Araz oğluna tekme tokat girişerek öfkeyle saydırmaya devam ederken onların bu halini gören grup bir adım geriledi. " Al sana Tayland! Al sana tapınak!" Oğlunun yüzüne sert bir yumruk atınca Ayaz acıyla inleyerek geri kaçtı.
"Ahhh! Baba ne yapıyorsun ya!? Zaten yüzüm çarşamba pazarına döndü! Ne demeye gavura vurur gibi vuruyorsun acıyor yaaa!"
Araz kendini tutmaya çalışan arkadaşlarına şaşjınca bakarak işaret parmağını kaldırıp öfkeyle tısladı.
"Bak! Bak bak! Bakın görüyorsunuz değil mi şu itin pişkinliğini!?" Arkadaşlarının sakin ol uyarılarına kulak asmadan Ayaz'a doğru tekrar bir tekme savurarak kükredi.
"Ulan öldürürüm seni Ayaz! Ulan rezil ettin beni eşşeoğlueşek! Lan tapınak basıp keşiş rehin almakta nesi ittt!?"
Ayaz acıyan çenesini ovuştururken Emir araya girme ihtiyacı duyarak söze giridi.
"Ama Araz amca bi dinleyin olayın aslı öyle değil. Tam..."
"Sen hiç konuşma Emir!" Babasının kükreyişi ile Emir'in sözleri yarım kalırken Ali yüzünü buruşturarak oğluna bakıp inanamaz gibi tekrar konuştu. " Bozacının şahidi şıracı! Keşişi rehin almanızın açıklaması varda kafasına dayadığın silahındamı açıklaması var puşt!?"
Zeynep hatırladığı anıyla kıkırdarken kocasının elini sertçe sıkması ile aniden sustu.
"Ali amca Emir o silahı dayadı çünkü tapınakta ne kadar keşiş varsa bize saldırdı. Kaçmak için o keltoşu kullandık. Şu halimize bak canımızı zor kurtardık."
Eren'in sözleri ile adamlar çocuklarını baştan ayağa süzdü. Karşılarındaki adamların yüzlerindeki yaralar,parçalanmış kıyafetler,dağılmış saçlarla daha da sinirlenirken Giray ona doğru öfkeyle yaklaşarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"İyi bok yediniz! Bir de matrak bir şey anlatır gibi anlatıyorlar! Lan hadi adamı rehin aldınız,kafasına silahı dayadınız sen ne demeye adamı arabaya atıp kaçırıyorsun dingil! Eşkıya mısın lan sen!?"
"Giray bey amca aslında kaçırmadık o ibadethaneden çıkana kadar din adamını alıkoyduk dersek daha uygun olur."
Selçuk'un sözleri ile Mehmet ellerini bir birine vurarak alkış tutup öfkeyle arkadaşlarına çevirdi bakışlarını.
"Arkadaşlar Allah aşkına biriniz bana gerçekten şu bahtsızlığımın nedenini bir açıklasın artık." Bakışlarını Selçuk'a çevirerek elini kaldırıp diğerlerinede gösteemek istercesine işaret etti. "Lan diğerlerini adam eder yola getirir,aklı başında diye damat seçtimğim adam gitmiş tapınaktan keşiş kaçırmış,oda yetmemiş götürmüş keşişi gece kulübüne saklamış! Bu da hepsinden manyak çıktı! Kim kimi yoldan çıkartıyor anlamıyorum artık ben!"
Mehmet'in çıkışı ile Selçuk mahçupça ona bakarak tekrar konuştu.
"Ama Mehmet baba ben ne bileyim orasının öyle bir şey olduğunu. O din adamını bunların elinden kurtarmak istemiştim sadece."
Kocasının sözlerini onaylamak istercesine Sahra başını sallarken karma karışık olmuş saçları önüne dökülünce saçlarının arasından bakışlarını kardeşine çevirdi sende bir şey desene dercesine.
"Tabi Selçuk tabi oğlum. Lan hadi sen bilmiyordun da oğlum olacak o itoğluit ne demeye adama alkol içirdi!"
Babasının sert bakışları ile Kayra kendini savunma ihtiyacı hissederek hızla konuştu.
"Bardaki kızlar keşişin etrafını sarınca adam heyecan yaptı eee tabi yılların perhizi var tabi işin içinde. O öyle bi kötü olunca ben de kendine gelsin diye masadaki bardaktan bir yudum ama vallahi bir yudumcuk içiriverdim. Ben ne bilirim aslan sperminden yapılan bir alkol olduğunu!"
Orta yaşlı adamlar bir birine şaşkınca bakarken Yusuf ellerini kaldırarak bıkkınca silkti.
"Tüh! Allah sizin belanızı vermesin rezil herifler!" Bakışlarını oğluna çevirerek aynı sert ses tonuyla devam etti. "Hadi bunlar o haltları yedi de ulan panik arak geçiren adama sen ne demeye astım ilacından veriyorsun gerizekalı!"
Yusuf'un sitemi ile karşısındaki grupta kıkırdaşmalar olunca Mehmet onlara ters bir bakış atarak bakışlarını babasına çevirerek karşılık verdi.
"Ya ben ne bileyim baba! Adam öyle zor nefes alamaya başlayınca benimde aklıma o geldi. Ölüp başımıza vela olmasın diye şey ettim. Ben ne bileyim adamın ilacın içindeki bir naddeye alerjisi olduğunu?"
Yusuf oğlunun verdiği cevapla öfkeyle yüzünü sertçe sıvazlarken, Kenan kızına onaylamazca bakışlar atarak homurdandı.
"Hiç yakıştıramadım sana Hayal! Hem de hiç! Hadi bunlar o haltları yedi de sen ne demeye adama müdahale etmiyorsunda üstüne bir de ortadan kaldırmak için suça iştirak ediyorsun!? Bunun için mi o hipokrat yeminini ettin sen!"
Kenan kızına kınayan bakışlar atarken Hayal başını olumsuz anlmada iki yana sallayarak telaşla cevap verdi.
"Hayır babacığım öyle değil. Ben ortadan kaldıralım derken mekanın ortasından kaldıralım dedim. Lütfen bir yanlış anlaşılma olmasın. Tenha bir yeri kast etmiştim müdahale açısından. Hatta kızlarda yardım ettiler kaldırmam için."
Yunus öfkeli bakışlarını kızlarına çevirerek ortamı inletircesine bağırdı.
"Ula neyi kaldıracktınız neyi!? Elin keşişini ne demeye soyuyorsunuz siz ulu orta!? Kıyafetiyle kaldıramadınız mı? En önemlisi kocalarınız dururken kaldırmak sizemi düştü!?"
"Babacığım sinirlenme lütfen öyle değil işin aslı."
"Ablam doğru söylüyor baba. Biz adamı soyduk ama hele bi sor niye soyduk."
Kayra bakışlarını karısına çevirerek ters ters bakarak tısladı.
"Niye soydunuz cevap verin bakalım!"
Kocasının karnına dirseğini geçiren kız bakışlarını babasına çevirip şirince sırıttı.
"Biz koskoca 120 kilogramlık keşişi nasıl taşıyalım babacığım? Üzerindeki o turuncu çarşaf misali olan kıyafeti çıkarttık ki onun üzerinde taşıyalım. Biz nereden bilelim adamın bir anda kendine gelipte çıplak vatandaş gibi ortalarda koşturacağını."
Dery'nın sözleri ile kızlar o anları hatırlayınca kahkalara boğulurken babalarının kükreyişi ile sus pus olmuşlardı anında.
"Sen ne demeye adamın kafasına şişeyle vurdun peki Zeynep hanım! Kızım katil olmak için mi gittin sen oralara kadar? Eğer katil olmaktısa niyetin zaten yakında beni şeker komasına sokarak bunu başaracaksın! Ne gerek var oralara kadar gidip elini kana bulamaya!"
Babasının sözleri ile Zeynep kulağını çekerek dudaklarını büzerken ağlamaklı ses tonuyla konuştu.
"Allah korusun babacığım deme öyle. O turuncu kumaş en son benim elimdeydi keşişte çıldırmış gibi benim üzerime öyle gelince kendimi korumak için geçiriverdim keşişin kel kafasına şişeyi."
Mehmet öfkeyle etrafında bir tur atarken havaalanının otoparkındaki garip bakışlara aldırış etmeden kükredi.
"Kızım sen adamın kel kafasına şişeyi geçireceğine keşke kocalarınızın kafasına geçirseydiniz o şişeyi! Sen şişeyi vurudun adamın kafasınada peki sen niye suni teneffüs yaptın adama Sare!?"
Sare aklına gzöünde canlanan anıyla elinin tersi ile ağzını sertçe silerek yüzünü buruşturup cıyakladı.
"Eee bayıldı çünkü adam baba! Bende meraklısı değildim heralde Zeynep katil olmasın diye yaptım."
"Yahu sen onu, o şunu, bu bunu derken adamı komaya sokmuşsunuz zaten! Sıksaydı kocalarınızdan birisi kafasına da kısa yoldan ölseydi adamda bunca işkenceye maruz kalmasaydı! Az daha adamın dilini kopartacakmışsın Sahra dilini!"
Sahra önüne dökülen saçlarını iki eliyle çekiştirerek babasına şaşkınca bakarak cevap verdi.
"Ama dili içine kaçacaktı baba! Ne yapsaydım ölsemiydi koskoca keşiş!? Hayatını kurtardım ben onun dua etsin bana! Dili kopacakmış! Sanki konuşuyorlarda! Konuşmuyor bile adamlar! Kopsada bir şey fark etmezdi sonuçta!" Bakışlarını diğerlerine çevirerek aşağı yukarı başını öfkeyle salladı. " Ama ben dedin! Ben dedim size! Biz Defne ile atacaktık onuda diğer adamın yanına nehire! Siz mani oldunuz bize! Atsaydık kökten kurtulacaktık o keşiş belasından! Nankör herif!"
Karısı öfkeyle her şeyi dile getirirken Selçuk ağzını kapatmak için hamlelerde bulunsada geç kalmış karşısındaki orta yaşlı adamlar Sahra ve diğerlerine şok olmuşcasına bakmakla kalmamış artık duyacaklarından da korkmaya başlamışlardı.
"Yürüyün! Yürüyün yemin ediyorum elimden bir kaza çıkacak ! Sonra ben hepinizi Kurt Boğazına ayaklarınıza çimento döküp atacağım sonunuz o olacak! Ama kurtulduk sanmayın bunlatın elbet bir bedeli,bir cezası olacak!"
Mehmet kızlarına damatlarına ve gelinine sertçe bakıp eliyle ileriyi işaret ederken Araz da,Yunus'la bu olayın duyulmaması için izlemeleri gerken yolları tartışıyorlardı.Bir gecelik nezaretten sonra araya koydukları aracılar ve Devran albayın bağlantıları ve orada tanıştıkları Arthit denen adamın namı ile ucuz yırtmışlardı bu olaydan. Yoksa çıkacak krizi yaşanacak zorlukları düşünemiyorlardı bile.
"Ben size diyorum oğlum bu Tolga kadar zeki bir adam yok! Artık zeki mi desem ballı ve şanslı mı desem bilmiyorum. Ama onun gibi şanslısı anasının karnından doğmamıştır daha. Ha birde Afra var tabi. Direkt Amerika'ya uçarak akıllılık yaptılar. Biz ise rezillik içinde sürünüyoruz lan!"
Emir'in sözleri ile diğerleri onu onaylarcasına başını sallarken Ömer damadına dönerek alayla gülümsedi.
"Senin rezilliğin geride oğlum. Ev kuramadın henüz. Babanın sizi eve alacağı yok, sen bir düzen kurmadan benim de kızımı vereceğim yok iç güveysi gibi gelirsin artık benim eve. Elin aklını övene kadar azıcıkta siz aklınızı çalıştırsaydınız,buraya dönmek yerine karılarınızı alır balayına çıkardınız!" Sözlerini bitiren adam arkasını dönerek araçlara doğru ilerlemeye başladı tekrar.
İşittiği sözlerle Emir'in adımları havada kalırken artık bir kabusun içinde olduğundan adı kadar emin olmuştu. Her şeyi sineye çekmişti ama bir kabusun içinde de olsa bunu sineye çekemezdi! Kesinlikle çekemezdi! Artık bıçak kemiğe dayanmıştı ya katil olacaktı ya bu kabustan bir an önce uyanacaktı. Ağır çekime alınmışcasına başını iki yana salladı ve bir kaç adımda Ömer'in koluna yapışarak kendisine sertçe çevirdi.
"Baba." Damadından gelen ani hareketle ona şaşkınca bakan adam Emir'in tekrar konuşmaya başlaması ile onun yüzünün aldığı şekilden ürpermişti. " Baba bana sert bir yumruk at! Öyle bir yumruk at ki şu kabustan uyanayım! Yoksa ya ben katil olacağım,ya siz el birliği ile beni öldüreceksiniz!"
Ömer damadının durumundan gerçekten korkmaya başlarken kolunu yavaşça onun tutuşundan kurtarıp önünde ilerleyen arkadaşına doğru fısıldarcasına seslendi.
"Aliii!" Emir'in ters bir şey yapmasından korkarak onu kontrol etmek için kısa bir an kontrol edip gülümsemeye çalışarak tekrar sıktığı dişlerinin arasından arkadaşına seslendi. "Aliiii! Oğlum gelsene lan buraya!" Ali'nin kendilerine doğru ilerlediğini fark edince tekrar bakışlarını Emir'e çevirerek aralarına bir kaç adım mesafe koyup yanlarına gelen Ali'ye sokularak telaşla fısıldadı.
"Bir şey oldu buna! Deli deli bakıyor lan bu! Ali al şu oğlunu Mehmet'in yanında gitsin! Ben bununla aynı araca binmem! Can güvenliğim yok oğlum!"
Ali bir arkadaşına bir oğluna bakarak bezgince nefesini bırakıp konuştu.
"Yahu ne oldu yine!? Gidelim artık kök saldık buraya be!"
Emir bu defa babasının koluna yapışarak öfkeyle sarstı.
"Baba yeter! Vallahi yeter!" Eliyle buğazına vurarak isyan edercesine sözlerine devam etti. "Ya sizin benimle derdiniz ne Allah aşkına!? Ben iç güveysi falan olmam! Atın o fikri aklınızdan! Ne iç güveysi olurum ne karımı sizin yanınıza getiririm! Gerekirse Zeynep'i de alırım kızılay meydanına çadır kurarım ama yinede ne senin yanına ne Ömer babamların yanına gelmem bu ne ya!?"
Ali'nin kaşları oğlunun sözleri ile çatılırken elini kolundan sertçe ittirerek homurdandı.
"Lan manyak mısın!? Ne demeye alacağım ben sizi yanıma!? Seni evlendirmişim,Asya'yı okula yollamışım karımla baş başa kalacağım artık kafa dinleyeceğim ben Emir! Bak benim yanıma yerleşmek için böyle deli deli hareketler yapıp aklınca plan kuruyorsan yemezler oğlum!"
Karşısındaki adamların kendisini bir türlü anlamamsı ile Emir öfkeyle saçlarını çekiştirirken Ömer tırsarak damadının koluna dokunarak sessizce fısıldadı.
"Emirrr." Kendisini işitmeyen adamın kolunu hafifçe sıkarak tekrar fısıldadı. " Emiiir. Oğlum şakaydı lan? Sakin ol. Bak vallahi şakaydı. İstemem ben öyle iç güveysi falan oğlum." Emir artık çıldırma noktasına gelmiş bir şekilde karşısımdaki adamlara bakarken Ömer gülümsemeye çalışarak sözlerine devam etti. "Şakaydı lan. Bak biz bunların başımıza geleceğini biliyorduk oğlum. Analarınzdan gizli halletmiştik biz zaten senin ev işini. Düğün günü sizi oraya yollasaydık anlarlardı bizim yaptığımızı. Ama şimdi üstünden zaman geçti senin yaptığını düşünürler." Emir artık nasıl tepki vereceğini şaşmıştı. Kim tarafından neyin eziyetini çekiyordu,kim tarafından destek görüyordu artık anlamış değildi. Omzunun hafifçe sıkılmasıyla bakışlarını tekrar Ömer'e çevirince o cebinden çıkardığı anahtarı Emir'in eline uzanarak tutup kaldırdı ve avcuna anahtarı bırakarak kapatıp gülümsedi .
"Akşama evinizde kalın artık evlat. Yeter bu kadar tantana." Emir şaşkınca kayınpederine bakarken o gülümseyerek başıyla aracı işaret etti. "Hadi artık hadi! Bakma öyle aval aval!" Emir'in idrak ettiği şey karşısında yüzünde kocaman bir gülümseme peydah olurken Ali işaret parmağını kaldırarak uyarırcasına fısıldadı. "Bu aramızda bir sır! Bam sakın Zeynep'e bile bahsetme oğlum! Yoksa analarınız bizi kör bıçakla keser!"
Emir dolan gözlerini babasının gözlerinden çekmeden başını olumlu anlamda salladı ve kayınpederine sıkıca sarıldı. Adam şaşkınlığını henüz üzerinden atamamışken bu defa hızla babasına sarılıp geri çekildi.
"Lan Zeynep bakıyor Zeynep!"
Ali dişlerini sıkarak homurdanırken kaşıyla gözüylede aracın içindeki kızı işaret ederek sözlerine devam etti.
"Şüphelenecek sonra al başına belayı!"
Emir babasının sözleri ile bakışlarını aracın içindeki karısına çevirerek yüzündeki kocaman gülümseme ile ona çapkınca göz kırptı.
Ali ve Ömer,Emir'in bu hallerini yüzünü buruşturarak izlerken arkalarından gelen korna sesiyle Emir'i dürterek araca geçtiler. Emir'in de araca binmesi ile hep birlikte yola koyuldular.
Herkes evlerine dağılırken Mehmet'in Selçuk'tan istediği şeyle o ne diyeceğini bilememişti.
"Mehmet baba ben nasıl yetiştireyim ınca şeyi bir hafta içinde yapma Allah aşk..."
"Ben anlamam oğlum ben anlamam!" Avuç içini göğsüne vurarak bezgince sözlerine devam ederken bir taraftanda salonun ortasında kendisine şaşkınca bakanları umursamadan telaşla turluyordu. "Yetti! Vallahi yetti yahu! Her gün yeni bir pimi çekilmiş bombayı avuçlarımın arasına bırakmanızdan bıktım usandım artık! Dini nikahı nasıl kıydıysan resmi nikahıda kıy bir an önce sonra siz sağ ben selamet! İster bir birinizi yeyin,ister savaş açın, ister tekme tokat bir birinize dalın,isterseniz dağa çıkıp operasyon yapın! Ama bir an önce yapın ne yapacaksanız! Bıktım canım! Benimki de can yahu! Her taşın altından benim çocuklarımın dmatlarımın,gelinlerimin çıkması beni gerim gerim geriyor artık!"
"Baba farkında mısın senin henüz bir gelinin var? Neden olmayan gelinini de katıyorsun şimdi. Belki benim karım tamamen farklı olacak. Yapma Allah aşkına kötüyü çağırma!"
Mehmet,Tuğra'nın sözleri ile hırsla ona dönerek elinş sertçe kaldırarak parmaklarını kıvırıp sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"Senin gırtlağını sıkarım Tuğra! Onun karısı farklı olacakmış! Ulan Yaman lara normal biri geldiği nerede görülmüş it! Cinstir çeker boktur kokar! Gelmez efendim farklı biri falan gelmez! Ben biliyorum mallarımı! Nerede Firavun akıllı var bulur getirirsiniz siz benim başıma! Çünkü sizde aynı bokun lacivertisiniz!"
Derya kayınbabasının sözleri ile kıkırdarken Doğan ona ters bir bakış atarak homurdandı.
"Farkında mısın bu hakaret senide kapsıyor!"
Omuzlarını umursamazca silken kızla Mehmet tekrar öfkeyle kükredi.
"Bir hafta içinde her şeyi hallet Selçuk efendi! Hafta sonuna düğününü derneğini kur! Her şeui uslünce hallet! Al ananı kardeşini gel Sahra'yı iste yoksa ben gidip kendi rızamla bir akıl hastanesine yatacağım!"
Babasının sözleri ile Sahra telaşla oturduğu koltuktan kalkıp karşısına geçerek konuşmaya çalıştı.
"Ama baba bir haftada nasıl yetişecek herşey? Kız istemesiydi,nişanıydı,bridal showerıydı düğü..."
"Neyi neyi!?" Babasınını sözlerini kesmesi ile Sahra neyi anlamadığını düşünürken Mehmet karısına dönerek tekrar konuştu." Ne diyor Azra bu!? Birdal mı bindallı mı ne!?" Bakışlarını tekrar Sahra'ya çevirerek karısını işaret etti. "Var ananın bindallısı falan! Rahmetlik ninemden kaldı. Çok istiyorsan giy onu! Masraf çıkartma şimdi çocuğun başına durduk yere!"
Sahra babasına yüzünü buruşturarak bakarken Sare tutmakta zorlandığı kahkasını bırakarak babasının ters bakışları altında konuştu.
"Babacığım Sahra'nın demek istediği bridal shewer bindallı değil. Bir çeşit bekarlığa veda partisi."
Sare'nin açıklaması ile Mehmet başını sağa sola sallayarak bağırdı.
"Başlatmayın veda partinizden falan! Ulan zaten ne geliyorsa başıma sizin ürettiğiniz bu saçma sapan şeylerden geliyor! Yok efendim bridal mıdır neyse o zıkkım yok ondan!" İşaret parmağını kaldırarak Sare'ye ve Max'e doğru uyarırcasına salladı. " Bunları bir baş göz edeyim en geç bir ay sonra sıra size de gelecek! Evlenin gidin vaşımdan kocalarınız uğraşsın artık! Siz de birlikte kazımı yaparsınız,gömü mü ararsınız,ralli çalli mi yaparsınız bilmem! Ama gidin bir an önce başımdan!"
Selçuk bakışlarını karısına çevirerek onun bakışlarından ne istediğini anlamaya çalışırken Sahra başını olumsuz anlamda sallayarak panikle baktı kocasının gözlerine. Bakışlarını Mehmet'e çeviren adam son bir kez daha şansını denemek adına konuştu.
"Baba evi falan halledelim önce. Bir düzene,bir yoluna oturtmayınca ben nasıl düğün dernek kurayım. Biraz müsade et Sahra da rahatça hazırlansın bende rahatöa hazırlanayım."
"Olmaz! Olmaz efendim! Hiç bir şeyi halledemiyorsan git ananın yanına otur! Veni daha fazla cinlendirmeyin! Hem dini nikahı kıydın, oralarda be haltlar yediniz ne bileyim ben! Vaktinden önce gelecek ikinci bir torun vakasını daha kaldıramam beeeen! Bu düğün bu hafta somu olacaakk!"
"Tövbe estağfurullah!" Selçuk başını sağa sola sallarken Meyra elindeki çikolatayı yerken onların bu halini zevkle izliyordu.
"Boşuna tövbe çekme damat! Yediğiniz nanelerden sonra sanada itimadım kalmadı."
Azra kocasının sinirlerinin iyice gerildiğini fark edince bir tatsılık çıkmasından korkarak oturduğu yerden kalkarak ona doğru yaklaşıp elini koluna koyarak hafifçe sıvazladı ve yumuşak bir ses tonuyla fısıldadı.
"Sakin ol Mehmet. Tamam el birliği ile hallederiz ama sende sakinleş artık biraz. Bir hafta az bir zaman hayatım."
Bakışlarını karısına çeviren adam yönünüde ona doğru çevirerek homurdandı.
"Olamam Azra olamam! Az bir zaman falan değil efendim! Biz sizinle düğün kurarken bir güne hepsini de sığdırmıltık! Bir haftanın nesi az!?" Karısı aldığı cevapla yüzünü buruştururken o kükremesine dwvam etti. "Anlamıyorsunuz beni! Beni kimse anlamıyor bu evde kadın! Kendi çocuklarım beni anlamıyor! Yahu şu son üç ayda hasta ettiler beni hasta! Tansiyon, kolestrol,şeker ne ararsan hepsi var! Hepsi tavan yaptı kadın tavan!"
Kocasının geçmek bilmeyen siniri ile Azra koluna girerek arkasında kalan çocuklarına dönül muzipçe göz kırparak Mehmet'i çekiştirmeye başladı.
"Aaa Mehemet onlar o yüzden değil hayatım senin buğazını tuatamaman yüzünden! Elin ayağın titriyor bak sinirden şekerin düştü galiba." Mehemt'i mutfağa doğru çekiştirerek söylenmelerine devam etti. "Dikkat et sinirlenme bu kadar. Sana bir şey olursa ben ne yaparım sonra."
Karısının ilgisi ile derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalışan adam bşr an duraksayarak Azra'nın gözlerine beklentiyle baktı.
"Haklısın hayatım. Sinirlendim şekerim düştü benim. Dolapta dün yaptığın sütlaçlardan kaldımı getir yeyimde sinirlerim yatışsın." Kocasının bakışlarından farklı bir şey söyleyeceğini düşünen Azra hayal kırıklığı ile gözlerini devirerek sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"Var Mehmet var!" Kocasının kolundan çıkıp mutfağa doğru ilerlerken öfkeyle homurdanmalarına devam etti. "Bir de çocuklara evlilik baskısı yapıyor! Gözlerimin içine öyle bir bakışın vardıki sanırsın ilanı aşk edeceksin ama yok! Adam buğazına ilanı aşk ediyor her dakika! Sizde vakında gmrğn o heves ettiğiniz,hayaller kurduğunuz her anı romantizm dolu evlilikleri! O aşkla bakmalar,romantik anlar bir kase stütlaç için oluyor işte!"
Karısının soktuğu laflarla Mehmet bakışlarını çocuklarına çevirerek işarer parmağk ile Azra'nın gittiği yönü göstererek sertçe fısıldadı.
"Bak gördünüz mü annenizde sinirlendi sizin yüzünüzden! Ben karımı sokakta bulmadım! Sizin yüzünüzden kadın hasta olacak! Bir an önce olacak o düğün işte o kadar! Şimdi gidip annenizin gönlünü alacağım sonrada tatlımı yiyeceğim. Dua edin siniri yatışsın yoksa canınıza okur!" Sözlerini bitiren adam bakışlarını tekrar Selçuk'a çevirerek sertçe baktı.
"Hala burada mısın sen!? Bir haftan var! Bir haftan!" Elini kaldırarak Kayra ve Tuğra'yı işaret ederek devam etti. " Kayra ve Tuğra'yı da yanına al bir hafta ya kadar her şeyi halledin eksik bir şey istemiyorum!" Oğullarının yüzü asılıp itiraz etmek için ağzılarını açtığını görünce elini sertçe kaldırdı. "Sakın! Her boktan birlikte çıkıyorsunuz madem bunuda birlikte halledeceksiniz!" Bakışlarını bu defa Max'e çevirdi. "Sende bu ekibin içindesin! Örf adet öğren biraz! Babasının yanında kızı ile fingirdeşiyor hayvan herif!" Yüzünü buruşturarak son bir kez daha karşısındakilere bakıp mutfağa girerek kapıyı sertçe çarptı.
Geride bıraktığı grup bir birine çaresizce bakarken Tuğra saçlarını çekiştirerek söylendi.
"Düğün görmekten midem bulandı artık! Sayenizde evlenmeden her şeyden soğudum! Benim okulumda olmam gerekiyor ya okulumda! Ama ben tavşan gibi sürrkli çocuk yapan ailelerimiz yüzünden ve onların çocuklarının sorunlu ilişkileri yüzünden bir türlü gidemiyorum! Üstelik düzenli bir ilişki bile yaşayamıyorum! Bıktım yeminle bıktım! Alıp başımı gideceğim buralardan!Kaçacağım abi! Yeter ya!"
Kayra yanında söylenen kardeşinin ensesine sertçe geçirerek çıkıştı.
"Nereye gideceksin lan nereye!? Kaçacakmış!" Oturduğu yerden kalkarak kendisine ters ters bakan kardeşini kolundan tutarak çekiştirdi."Nereye kaçacaksın salak! Ergenler gibi atarlanıp durma sıra sanada gelecek! Bir an önce halledelim ne olacaksa yoksa bu işin sonunda babam kabağı bizim başımıza geçirir!" Onların ayaklanması ile Selçuk'ta ayaklanırken Sahra'ya dönerek üzgünce baktı.
"Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım. Sıkma canını." Sahra,kocasının gözlerine çaresizce bakarak başını olumlu anlamda salladı. " Sen ne istiyorsan,nasıl olmasını istiyorsan kafanı toplayınca konuşalım ben ona göre bir plan yaparız. " Karısından aldığı onayla bakışlarını Max'e çeviren adam onunda ayaklanması ile vedalaşarak evden ayrıldılar.
Selçuk'un ilk işi annesi ve kardeşinin yanına gitmek olmuştu. Olanları anlattığında annesi ve kardeşi yıllardır bekledikleri hayırlı haberin gelmesi ile mutlu olurken Mehmet'in isteği ile onlarıda bir telaş sarmıştı. Ne yapacaklarını konuşup tartışıp bir karara varırken Gülşen hanım, Sahra'yı istemesi için Devran albayın gelmesini istemiş Selçuk annesinin düşüncesini onaylarken ev konusuna gelince ufak bir anlaşmazlık yaşamışlardı. Selçuk onları yanlız burakmak istemezken Gülşen hanım ve kızı kesin bir dille red etmiş tartışma aynı mahalleden ev bulma şartıyla kabul edilmişti. Ailesi ile yaptığı planlardan sonra Selçuk tekrar Kayra lar ile buluşmuştu. Karşısındaki adamların yorgunluktan kımıldayacak hallerinin kalmadığını görünce masadan bir sandalye çekerek oturup umutsuzca onları baktı.
"Yok enişte bir tane düğün yapacak mekan yok! Otelinden kır bahçesine hepsine baktık hepsi full dolu. Kıytıtık düğün salonları bile dolu. Anlamadım ki herkes düğün yapmak için önümüzdeki haftayı mı seçmiş!?"
Tuğra'nın sözlerini onaylamak istercesine Max başını aşağı yukarı sallarken ve aklına gelen fikri paylaştı.
"Bacanak acaba evde aile arasında bir nikah mı yapsan? Düğün pek mümkün gözükmüyor çünkü."
Max'in fikrini onaylamayarak başını iki yana sallayıp önüne bırakılan sodadan bir yudum alarak konuştu adam.
"Olmaz. Sahra'nın da hayalleri var. Zaten her şey hızlı gelişti nikahı bile oldu bittiye getirdik bari geri kalanı onun istediği gibi olsun."
Tuğra ve Kayra,Selçuk'un düşünceleri ile memnunca gülümserken Max tekrar ne yapa bileceklerini düşünmeye başlamıştı ki Kayra elini Selçuk'un omzuna koyarak hafifçe sıktı.
"Aslan eniştem benim be! Adamdaki inceliğe bak." Selçuk onun bu hareketi ile gülümserken Kayra başını düşünceli bir şekişde kaşıyarak sözlerine devam etti. " Aslında benim bir fikrim var." Hepsi merakla Kayra'ya dönerken o heyecanla anlattı aklındakileri. Diğerleri Selçuk'un cevabını merak ederken o kararsızca baktı yanındaki gence.
"Sahra kabul eder mi?"
"Bence ona da süpriz olsun. Hem ablam böyle bir şeyi kabul etmeyi bırak bayılır bayılır. Sen hiç merak etme enişte çok eğleneceğiz çok."
Tuğra'nın sözlerinden sonra üçlü anında palnlara başlarken Selçuk kararsız bir şekilde fakat el mahkum onlara uymak zorunda kaldı. Uzun süren plan programın ardından Selçuk kolundaki saate bakarak hızla oturduğu yerden kalkınva diğerleri onun bu hareketi ile şaşkınca ona baktı.
"Hayırdır bacanak?"
Cebinden çıkarttığı telefonun bir kaç tuşuna basarken bir taraftanda karşısındaki adamlara cevap verdi.
"Geç kalacağız kalkın hadi!"
"Nereye geç kalıyoruz?"
Kayra'nın sorusu ile Selçuk telefonunu cebine koyup cüzdanını çıkartarak hesabı ödedi ve sinsice gülümseyerek tekarar cevap verdi.
"Emir'i gerdeğe sokacağız!"
Selçuk'un cevabı ile üçlü bir birine be okuyor dercesine baktı. Anlam veremeyince Tuğra kaşlarını çatarak bakışlarını şüpheyle kısıp konuştu.
"Bizim niye haberimiz yok bu olaydan? Yoksa Emir abi gizlice gerdeğe girip adetlerden sıyrılacağını mı sandı?"
Tuğra'nın sorusuna Selçuk kıkırdayarak karşıkık verdi.
"Adam canından bezdi oğlum. Ona kalsa devlet sırrı gibi saklayacakta Ali amca adet yerini bulsun diye haber etti." Selçuk'un sözleri ile diğerleride aceleyle toparlanarak mekandan ayrıldılar.
Zeynep önünde durdukları apartmanı kıstığı bakışları ile şüpheyle inceleyerek bakışlarını kocasına çevirdi.
"Aşkım tamam her şeyi anladımda neden arkadaşlarına, bizim çocuklara haber etmedin. Üstelik kızları aramama da izin vermedin."
Emir karısının elinden sabırsızca çekiştirerek apartmanın giriş kapısına doğru ilerlerken söylendi.
"Ne deyim Zeynep!? Gazetelere baskımı vereyim ben gerdeğe gireceğim bu gün diye. Kaç gün oldu evleneli.Evlendiğimizin ilk gecesi olsa amenna ama şimdi arayıp ne dereim ben. Ayıp olur." Apartmanın kapısını açarak karısının geçmesini bekledi ve yüzüne kondurduğu sahte bir alınganlıkla tekrar konuştu. " Hem sen benim dayak yememi istiyorsun? Yetmedi mi çektiğim eziyetler? Kimsenin olmaması bizim için daha iyi.Sürekli bir sorun çıkarıyorlar ve ben sana bir türlü kavuşamıyorum güzelim!"
Kocasının sözleri ile Zeynep kıkırdayunca Emir boynuna sokularak küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi ve asansörün düğmesine basarak sabırsızca beklemeye başladı. Bir türlü gelmeyen asansörle derin bir nefes alarak sıktığı dişlerinin arasından homurdandı.
"Lanet asansör!" Zeynep'i bir hamlede kucağına alınca kızın şaşkınlıkla attığı çığlıkla Emir yüzünü buruşturarak tepki verdi. "Şhhtt! Ne yapıyorsun Zeynep'im apartmanı başımıza mı toplayacaksın? Sessiz ol bu geceyi kimsenin baltalamasına daha fazla izin vermeyeceğim." Kocasının adımlarını merdivenlere çevirmesi ile bu defa Zeynep söylendi.
"Esas sen ne yapıyorsun Emir!? Neden asansörü beklermiyoruz?"
Karısının gözlerine bakarak başını olumsuz anlamda iki yana sallayarak cevap verdi.
"Bekleyemem Zeynep bekleyemem! Zaten üçüncü katta evimiz,bir nefeste çıkarırım ben seni. Kimseye güvenim kalmadı. Yakalanmadan eve girmemiz lazım bir an önce. Yarında sabahtan balayına çıkacağız! Bizim uzun süre baş başa kalmamız lazım karıcığım!" Bu sözleri söylerken ikinci katın merdivenlerini çıkmaya çoktan başlamıştı bile. Zeyenep ise kocasının sözleri ile ürkekçe ona bakarak korkusunu dile getirmek için ağzını açmıştı ki duyduğu sesle korkuyla cıyaklaması bir oldu.
"Aşk olsun komutanım! Bana da mı güveniniz kalmadı?" Emir bıkkınca Zeynep şaşkınca karşısındaki adama bakarken o sözlerine devam etti. "Hem yok öyle balayına falan kaçmak! Önümüzdeki haftaya düğünüm var yardım edeceksiniz!"
"Selçuk ne işin var oğlum senin burada!?"
Selçuk,Emir'in yüzünün aldığı şekille sırıttı.
"Sadece ben değilimki komutanım." İşarer parmağını kaldırarak merdivenleri işarer edip Emir'in aldığı deein nefesle sinsice gülerek sözlerine devam etti. " Maşallah seveniniz çok."
"Yengeee sen en iyisi in Emir komutanımın kucağından sana zarar vermeyelim yanlışlıkla."
Harun'un sözleri ile ortamda kıkırtılar yükselirken Emir yüzünü buruşturarak merdivenlerdeki adamlarda bakışlarını gezdirip çaresizce karısına çevirdi bakışlarını.Zeynep'in üzgün bakışları arasında başına küçük bir öpücük bırakarak avcundaki anahtarı eline sıkıştırıp kulağına fısıldadı.
"Eve gir kapıyı sonuna kadar aç güzelim." Zeynep kocasının ne yapmaya çalıştığını anlamasada başını olumlu anlamda sallayarak hızla merdivenleri çıkmaya başladı. Karısının kapıyı açıp içeri girmesi ile bakışlarını arkadaşlarının üzerinde gezdiren Emir onların keyifle bir birleri ile yapacakları eziyetleri tartıştığını görünce çaresizce Selçuk'a doğru yaklaşıp sesizce fısıldadı.
"Beni buradan bir yumruk bile yemeden geçireceksin."
Selçuk yanındaki adama yüzüne kondurduğu kocaman sırıtma ile bakarak cevap verdi.
"Bunu neden yapayım komutanım?" Emir bakışları ile merdivenlerdeki adamları işaret ederek fısıldadı.
"Aynı işkenceyi bir hafta sonra yaşamak istemiyorsan anlaşmayı kabul edersin kardeşim. Oğlum bunlar adamı gerdeğe değil komaya sokar Selçuk!" Emir'in sözleri ile Selçuk'un bakışları merdivenlerdeki adamları bulunca gözüne çarpan yumruk yapılmış her elle omuzları biraz daha düşerken merdivenlerin korkuluğuna yaslanmış bir şekilde çelme takmak için bekleyen Ayaz'ı görünce sertçe yutkundu. Bu adamlar kuzenlerine bu denli bir eziyeti reva görüyorsa kendisine neler yapmazlardı ki.
Ürkek bakışlarını Emir'e çevirerek başını olumlu anlamda sallayarak fısıldadı.
"Ben şimdi duaya başlayıp yavaş yavaş merdivenleri çıkacağım kapının önüne geldiğimizde duayı bitirdiğim an eve gir yoksa bunlar seni çiğ çiğ yiyecek komutanım."
Emir edindiği müttefikle sırıtarak başını olumlu anlamda sallayınca Selçuk bakoşlarını merdivenlerdeki adamlara çevirerek seslendi.
"Arkadaşlar damadı önce bir dualayalım sonra adet yerini bulsun.Dinimizde dualarla gelinle damadın yeni evine girmesi daha münasiptir. Adetler sonradan üretilen şeyler olsada dua bitince ne istiyorsanız yapa bilirsiniz."
Selçuk'un sözleri ile başlarını olumlu anlamda sallayan adamlar onun duaya başlaması ile ellerini kaldırarark eşlik ederken Selçuk,Emir'e bakışları ile işareti vererek merdivenleri çıkmaya başladı. Her basamakta diğerleri kıstıkları bakışları ile Selçuk ve Emir'i şüpheyle süzüp peşlerine takılırken kapının önüne gelen Selçuk, yanından geçerek evin kapısının hemen önüne ilişen Emir'in korkusu ile gülmemek için kendisini güççlükle tuttu. Emir'in etrafında çember olan adamlar durumu çaksada duayı bırakıp müdahale edemiyorlardı. Selçuk bakışlarını Emir'e çevirip duayı bitirdi ve bağırdı.
"El - Fatihaa!" Uyarıyı alan Emir hızla eve girip kapıyı sertçe kaptarak bir kaç kez kilitleyip ellerini açarak duaya devam etti ve kendisine şaşkınca bakan karısına sırıtarak duayı bitirip ellerini yüzüne sürdü.
"Enişte ne yaptın sen!?"
Tuğra'nın sorusu ile Selçuk anlmamışlığa vurdurarak cevap verdi.
"Ne yaptım ki? Yanlış bir şey mi yaptım yoksa? Dua ettim oğlum sadece."
Ayaz sert bakışlarını Selçuk'un gözlerine dikerek sıktığı dişlerinin arasından tısladı.
"Yemin ederim bilerek yaptı bu piç! Bilerek kaçırdı Emir'i!?"
Ayaz'ın sözleri ile kendisine dönen öfkeli bakışlarla başını olumsuz anlamda salladı Selçuk.
"Enişte Emir abi seni yanına çekerken adetimizden bahsetmemiş belliki."
Öfkeli bakışlar Kayra'nın sözleri ile aniden parlarken Selçuk alacağı cevaptan korkarcasına fısıldadı.
"Ne adeti kayınço?"
"Damadı gerdeğe koyarken, sadıçı onun yumruklanmasını engellerse damadın yerine sadıç yer enişte o yumrukları." Sözünü bitirdiği an Selçuk'un sırtına ilk yumruğu indiren Kayra ile diğerleride Selçuk'un üzerine çullanırken o can havliyle bağırdı.
"Komutanııım! Yaktın beni Emirrr!"
Kapının dürbününden dışarıdaki kargaşayı izleyen Emir kahkahalarını güçlükle tutarak bağırdı.
"Kardeşler bu günler için vardır Selçuk! Hem kzımızı veriyoruz sana oğlum elbet bir bedeli olacaktı!" Kapının önündeki kargaşayı büyük bir zevkle izleyen kocasına şaşkınca bakan kız nefesini sesli bir şekilde bırakarak homurdandı.
"Yazık değilmi Selçuk'a? Bak Sahra bunun acısını fena çıkartır uyarmadı deme." Emir karısının sözlerine karşı umursamazca omızlarını silkip dışarıyı izlemeye devam ederken Zeynep bezgince gözlerini devirerek tekrar konuştu.
"Bütün gece oradan Selçuk'a yaptıkları eziyetleri izleyeceksin galiba!?" Kocasının kendisini duymayıp patlattığu kahkaha ile Zeynep öfkeyle ayağını sertçe yere vurarak çemkirdi.
"Ben yatmaya gidiyorum! Sen de istersen sabaha kadar dikil orada!" Sözlerini bitiren kız dua edilirken gezdiği evin yatak odasına doğru ilerlerken Emir de dışarıdaki eğlenceden bakışlarını güçlükle çekerek hızla karısının peşine düştü.
"Delirdin mi sen Zeynep!? Yıllardır bu geceyi bekliyorum ben! İsterlerse zincirlesinler beni o kapıya kimse kararımdan dödüremez beni şu dakikadan sonra." Bir kaç adımda karısına yaklaşıp elinden tutarak kemdisine çevirdi. Gözlerine içinde yanan ateşi,hasreti sevgiyi aktarmak istercesine bakarken duadaklarını alnına bastırıp fısıldadı. "Daha fazla ne dayanacak gücüm,ne bekleyecek mecalim kaldı. Bu gece vuslata ereceğiz artık." Kocasın ın sözleri ile Zeynep başını olumlu anlamda sallayınca Emir karısını çekiştirerek yatak odasına girdi ve banyonun kapısının önünde bırakarak aceleyle fısıldadı.
"Ben diğer banyoya geçiyorum. Sen ihtiyaçlarını hallet namaz için beni bekle. Birlikte kılalım. " Kocasının aceleci halleri ile Zeynep gülmek istesede yanlış anlamasından korkup tartışma çıkartmamak için kendini güçlükle tutuyordu. Bu yüzden de onun sözlerini sadece başıyla onaylamaktan başka bir şey gelmiyordu elinden. Başını sallayarak kocasını tekrar onaylayınca Emir gülümseyerek hızla çıktı odadan.
Emir önde Zeynep onun arkasında namazlarını eda ettikten sonra dualarını da ederek seccadeleri toparlayıp bir kenara bıraktılar. Zeynep başındaki yazmayı çıkartırken Emir de yatağın yanına geçerek karısını beklemeye koyuldu. Kendisine doğru yaklaşan karısını izlerken kesişen bakışlarından onun heyecanını hissetmesi kendisininde heyecanlanmasına neden olmuştu. Karşısında duran karısının eline uzanarak avuçları arasına alarak hafifçe çekip yatağa oturmasını sağladı. Kendisi de yönünü ona doğru dönerek karşısına oturdu. Karısının heyecandan kızaran yanaklarını fark edince derin bir nefes alarak dolu dolu olan gözlerle fısıldadı.
"Adını alnıma yazana, sevdanı gönlüme düşürene,seni bana yar diye nasip edene binlerce şükürler olsun Zeynep'im!"
Zeynep ellerini kocasının ellerinin arasından çekerek Emir'in yüzünü avuçları arasına alarak aynı onun gibi dolu dolu baktı gözlerine.
"İlk nefesimizi bir yazana, bu sevdayı kalu belada yüreğimize üfleyene, dilimizi,yüreğimizi bir birimize çözdürene binlerce kez şükürler olsun yüzbaşı!"
Karısının sözleri ile Emir yüzüne yayılan tebessüme engel olamayarak elleri ile yüzünü avuçları arasına alarak alnına uzun bir öpücük bıraktı. Hafif geri çekilerek dudakları bu defa karısının dudaklarını esir alırken Zeynep biraz daha sokuldu kocasına.
Uzun yıllardır içlerinde yanan ateş iki bedeni harlarken gecenin Emir karısını incitmemek için kendine hakim olmaya çalışırken Zeynep'in her dokunuşu ile yıllardır içinde yanan ateş Emir'in bütün kendine hakim olması için çektiği bütün setleri bir anda yakıp kül etmişti.Gecenin ilerleyen saatlerinde iki beden bir birinde kaybolurken vuslata nihayet erebilmişlerdi.
Kulakları tırmalayan sesle yüzünü buruşturan kız uykusunu bölmemek için diğer tarafa dönerken işittiği sesle panikle yataktan fırladı.
Yitenumutlar....
|
0% |