Yeni Üyelik
22.
Bölüm

İ-D-A-22

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı - Ceren Gündoğdu - Gide Gide Bir Söğüde Dayandım

 

 

Keyifli okumalar 🥰🥰🥰

 

Sesin nereden geldiğini anlamaya çalışırken yanında kıpırdanan adamla bakışları o yöne dönünce yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamadı. Yatakta oturur pozisyona geçerek dün gece yaşadıkları anları düşünüp kocasını izlemeye dalmışken tekrar yankılanan gürültü ve yükselen sesle bakışlarını kocasından çekmeden elini omzuna koyarak hafifçe sarstı.

 

"Emir."

 

Hissettiği hafif sarsılmayla Emir yüzünü buruşturarak elini omzundaki elin üzerine koyup çekiştirerek homurdandı.

 

"Yat Zeynep!"

 

Kocasının isteği ile kız gözlerini şaşkınca kırpıştırarak fısıldadı.

 

"Nasıl yatayım Emir ev başımıza yıkılacak. Duymuyor musun sesleri?"

 

Karısının telaşlı konuşması ile gözlerini aralayan adam bezgince karısına baktı.

 

"Duyuyorum Zeynep! Hem de tam yarım saattir duyuyorum! Duymamam ne mümkün! "

Kocasının cevabı ile Zeynep işaret parmağı ile kapıyı göstererek ürkekçe fısıldadı.

 

"Yarım saattir kapıda ve sen burada rahatça uyuyorsun öyle mi? Kötü bir şey olmuş olma ihtimali aklına gelmedi mi be adam!?" Zeynep kocasına ters bakışlar atarak yataktan kalkmaya çalışırken Emir oturur pozisyona gelerek karısının bileğini kavrayıp tekrar yatağa çekti.

 

"Gelmedi! Çünkü yarım saattir kapıya kamp kuruduğu yetmiyormuş gibi, kırk dakikadır da sürekli tehtit mesajları atıyor o kapıdaki şahıs! Kapıdakinin kim olduğunu bildiğim için açma gibi bir gereksinimim de olmadı!"

 

Kaşları şaşkınlıkla havalanırken yüzüne yerleşen sinsi gülümseme ile kocasına yaklaşarak dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi.

 

"Madem evi başımıza yıkmak için üstün çaba sarf edeni bu raddeye getirene kadar sen çıldırttın şimdi gidip derdinin ne olduğunu ve neden apartmanı inlettiğini de sen öğreneceksin." Kocası başını olumsuz anlamda iki yana sallarken Zeynep ise olumlu anlamda sallayarak yataktan hızla kalkarak banyonun kapısına doğru ilerlerken Emir karısının kendisinden istediği şeyle üzerindeki çarşafı tekmeleyerek huysuzca çıktı yataktan.

 

Odadaki dolaba ilerleyerek kapağını açması ile boş raflarla karşılaşması bir oldu. Nasıl akıl edememişti eşyalarını getirmeyi? Adamlar evi ve eşyaları halletmişti kıyafetleride halledecek değillerdi ya." Dolabın kapağını geri kapatarak gece çıkarttığı giysilerini aradı kısa bir süre. Kapının hala yumruklanması ve artan seslerle kıyafetlerini aceleyle üzerine geçirerek öfkeyle kapıya doğru yöneldi.

 

"Zannedersin kıyamet kopuyor! Bütün apartmanı ayağa kaldırdı manyak! Karımla ilk günümü bile zehir ettiniz zehir!" Söylenerek kapının kolunu indirip kapıyı hırsla açınca yüzüne gelen sert cisimle acıyla inledi.

 

"Ahhh! Burnumm!"

 

"Kopsun inşAllah o koca burnun! " Elindeki ayakkabıyı yere bırakıp ayağına geçirdikten sonra öfkeyle tekrar karşısındaki çektiği acıdan gözleri yaşaran adama saldırdı. " Sen benim kocamı o cellatların eline nasıl bırakırsın ha nasıl!? Her yeri yara bere içinde seni ödlek herif!" Sahra'nın savurduğu darbelerden korunmak için ellerini tutmaya çalışan Emir bacağına yediği sert tekme ile acıyla zıplarken Sahra öfkeyle cıyakladı. " Benim hafta sonuna düğünüm var düğünüm! Kocam senin yüzünden savaştan çıkmış gibi bir damat olacak!" Emir,Selçuk'la yaptığı anlaşmayı anlatmak için ağzını açmıştı ki çenesine inen yumrukla karşısındaki kıza korkuyla baktı. "Millet benim onu döverek evliliğe ikna ettiğimi düşünecek! Herkes Selçuk'un beni istemediğini biliyordu! Allah senin cezanı versin Emir!"

 

"Durrr!" Emir'in kükreyişi ile Sahra'nın yumruk yaptığı eli havada kalırken adam iki elini kaldırdı. " Bi sakin ol! Dur bi Allah aşkına dur!" Sahra dolu dolu olmuş gözleri ile Emir'e öfkeyle bakarken o derin bir nefes alarak çenesini sağa sola oynatıp karşısındaki kıza öfkeyle baktı. " Manyak mısın sen be!? Çenemi kırıyordun az daha!"

 

"Kırılsın! Kopsun da düşsün o çenen inşallah Emir!" Burnunu çekerek karşısındaki adamı sertçe itekleyip içeriye girerken Emir şaşkınca ona bakarak homurdandı.

 

"Millette de hiç akıl yok, asker adam kızdan dayak yeyip nikahı kabul etti mi diyecek!?" Elini burnuna götürerek kanayıp kanamadığını kontrol ederken ters bakışlarını Sahra'dan çekmeden tekrar homurdandı. "Neyin kafasını yaşıyorsun sen Allah'ın cezası manyak!"

 

Emir'in söylenmeleri ile Sahra onun göğsüne sertçe vurdu.

 

"Seni şu an taratakladığıma göre milletin Selçuk'a neler yapa bileceğimi düşünmesini de anlamışsındır! Sonuçta sende bir askersin ve ben seni tartaklaya biliyormuşum değil mi!?"

 

Emir öfkeyle başını sağa sola sallayarak işaret parmağını kaldırıp kendini göstererek konuştu.

 

"Beni tartakladığın falan yok! Sadece boşluğuma geldi ve ben senin canını yakmak istemediğim için müsade ettim sana! Saçmalamayı kes artık! Aklı fikri olan bir insan öyle düşünmez! Bu düşünceler ancak senin gibi bir manyaktan çıkar!" Emir'in sözleri ile Sahra onu kaale almaz bir şekilde dinlerken adam onun kolundan sertçe tutarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı. "Şimdi izin verirsen evliliğimin ilk sabahını burada seninle didişerek değil karımla geçirmek istiyorum!" Sözlerine devam ederken bir taraftanda Sahra'yı kapıya doğru iteliyordu ki onun kolunu çekiştirerek karşı koyması ile bıkkınlıkla nefesini verdi.

 

"Bak ben Selçuk'a sadece bir ricada bulundum oda kabul etti. Ben mi dedim canım gitte dayak ye diye!?"

 

"Bir de yaptığını savunuyor utanmadan! Senin yüzünden Selçuk,Kerim'in bileğini incitmiş be! Ne demeye kocamın üzerine saldın adamı!?"

 

Açık kapıdan gelen sesle Emir'in bakışları şaşkınca o yönü bulurken Arya elindeki poşetle içeriye girip Sahra'yı öperek Emir'e ters bir bakış atarak homurdandı.

 

"Korkak herif!"

 

"Sadece korkak mı!?" Bakışlar bı defa da belini tutatrak kapıda beliren Meyra'ya kayınca Emir görmekte olduğu kabusun hala devam ettiğini düşünüyordu artık. "Benim kocamın da kaşını patlatmış Selçuk!" Elindeki çantayı sertçe Emir'e savurarak sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle tısladı. "Aile içi katliam çıkartmak mı senin niyetin!? Ne olurdu iki yumruk yeseydin!?"

 

"O iki yumruğu yiyen benim kocam olmuş abla!" Derya içeriye girerek elindeki paketleri Emir'in eline tutuşturdu." Kendi gerdek gecesinde bir fiske bile yenmeyen adam başkasınınkinde yiyor! Adalet mi bu!?"

 

Derya'nın sözleri ile Emir ne olduğunu anlamadığı eline tutuşturulan paketi portmantonun üzerine bırakarak bakışlarını tekrar Derya'ya çevirip homurdandı.

 

"Gerdekte yumruk yemedim demez işte! Biraz gecikmelide olsa idare edin artık!"

 

"Peki benim sevgilimin suçu neydi!?" Sare ve diğerlerininde kapıda belirmesi ile Emir nefesini bıkkınca verdi."Adamın geleceğini bitirecekmiş az daha Selçuk! Bacağına aldığı tekmeyle ya sakatlansaydı adam!?"

 

"Ben mi dedim canım it gibi dalaşın diye!?" Emir'in sözleri ile Hayal kafasına bir fiske vurarak çemkirdi.

 

"Sen Selçuk'u o kadar kurudun içine kuzu bırakır gibi bırakırsan olacağı buydu! Kaan,Mehmet ve Ayaz'a yaptıklarını saymıyorum bile! Gerçi ne yapsın adam? Elbette kendini savunacaktı!"

 

Karşısındaki kızların öfkeli bakışları ile Emir berbat olan uykusunun,karısı ile geçiremediği ilk sabahının, şu an onun yanında duşta olamamanın hıncını karşısındaki kızlardan çıkartmak istesede sakin olmaya çalışarak konuştu.

 

"Eşleri ve sevgilileri adına hesap soracak kimse kalmadı ise artık beni rahat bıraka bilirmisiniz sevgili kuzenlerim!?" Kızlar Emir'in pişkinliği karşısında ona şaşkınca bakarken o eliyle onlara yolu gösterircesine kapıyı işaret etti.

 

"Ağabey!"

 

İşittiği sesle gözlerini deviren derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Fakat aklına gelen şeyle sakinleşmek bir kenarda dursun daha beter öfkelenmişti. Ela gözleri hızla açılırken kardeşimin mavi hareleri ile buluştu bakışları.

 

"Kimin için geldin!?"

 

Asya ağabeyinin sorusuna anlam veremezken bakışlarını kızlara çevirerek neler olduğunu anlmaya çalıştı. Onların da şaşkınca kendisine baktığını görünce abisine döndü. Emir bakışlarını şüpheyle kısarak kardeşine bakarak aklına gelen isimle sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Tuğra için mi geldin!?"

 

"Nee!?"

 

Kardeşinin yüzünü buruşturarak verdiği tepkiyle aklına düşen diğer isimleri sıraladı.

 

"Harun ve ya Gökhan hangisi!?"

 

Kızlar Emir'in ima ettişi şeyle kıkırdaşırken Asya anlam veremeyerek çemkirdi.

 

"Ağabey ne saçmalıyorsun Allah aşkına!? Ne Harun'u,Ne Gökhan'ı ya! Niye geleyim ben onlar için sana!?" Ağabeyinin eline uzanarak elindeki cüzdanı agabeyinin avuçları arasına bıraktı. " Dün akşam cüzdanını evde unutmuşsun annem onu gönderdi." Kardrşinin eline tutuşturduğu cüzdanla rahat bir nefes alan Emir yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamamıştı. Asya'nın da diğerleri gibi sevgilisi için hesap sormaya geldiğini düşünmüş,duyacaklarından korkmuştu ama umduğu gibi olmamıştı. " Evde yiyecek bir şeyler yoktur,ağabeyinde cüzdanını burada unutmuş götürüver lazım olur dedi." Emir kardeşinin açıklaması ile başını olumlu anlamda sallarken Asya bakışlarını bu defa kızlara çevirerek merakla baktı.

 

"Peki sizin ne işiniz var burada?" Asya'nın soru ile kızlar bir birine bakarken Emir bu meselenin daha fazla uzamasını istemeyerek cevap verdi kardeşine.

 

"Onlarda gidiyordu Asyacığım. Hadi sen onlarıda al gidin onlar yolda sana burada ne işleri olduğunu anlatır."

 

Emir'in kendilerini kibarca kovması ile kızlar gözlerini devirirken Sahra yüzünü ekşiterek ayakkabılarını çıkartmaya çalşıp homurdandı.

 

"Kimsenin bir yere gittiği falan yok!" Ayakkabılarını çıkartarak hala kapıdan dikilen Asya'yı kolundan çekip içeriye sokarken Emir şaşkınlık ve öfke karışımı bir sesle konuştu.

 

"Ne demek bir yere gittiğiniz yok!" Diğer kızlarda ayakkabılarını çıkartırken Emir onlara irice açılmış gözlerle bakarak sitem edercesine konuştu. "Ya farkındamısınız bilmem ama biz yeni evliyiz!"

 

"Hııı! Bir haftayı geçti eskidiniz artık!"

 

Arya'nın cevabı ile Emir burnundan soluyarak tekrar şansını denedi.

 

"Bir haftayı geçsede yeni evliyiz! Baş başa kalmamız lazım bizim!" Sahra karşılarında dikilen adamı göğsünden ittirerek çemkirdi.

 

"Ay çekil şuradan be! Badigart gibi dikildin önümüze!" Kendisini ittirerek içeriye geçen Sahra'ya şaşkınca bakarken diğer kızlarında onun arkasından ellerindeki paketlerle geçtiğini görünce sesinin tonunu kontrol edemeden bağırdı.

 

"Kimden izin aldınız da giriyorsunuz içeriye acaba!? Sizde hiç edep adap yok mu be!? Belki müsait değiliz! Belki yalnız kalmak istiyoruz uzun bir süre!"

 

"Sabah sabah ne demeye inletiyorsun ortalığı Emir! Askeriye mi burası!? Dağdamısın be adam!?" Arkasından gelen karısının sesi ile kendisine destek olmasının umudu ile yönünü hızla ona çevirdi. Zeynep'i bornoz ve saçlarına sardığı havluyla karşısında görünce bir kez daha şansına lanet okudu. Şu an evine baskın yapar gibi dalan eylemcilerin yerine karısı ile uğraşıyor olabilirdi. İçeride ki kızları hatırlayınca karısına mahsun bakışlar atarak eli ile salonu işaret edip bıkkınca fısıldadı.

 

"Nasıl bağırmayım Zeynep!? Seninkiler ilk günümüzün sabahından toplanıp baskına gelmişler! Ben nasıl bağırmayım!? Aklımı kaçırmadığıma şükret!"

 

Kocasının sözlerine anlam veremeyen Zeynep bir kaç adımda ona doğru yaklaşarak bakışlarını işaret ettiği yöne doğru çevirdi. Ellerindeki paketlerden çıkarttıkları malzemelerle kahvaltı masası hazırlamaya çalışan kızları görünce şaşkınca konuştu.

 

"Kızlar."

 

Zeynep'in sesi ile kızların bakışları onu bulurken hepsinin dudaklarından farklı birer selamlama çıkınca Zeynep onlara şirince sırıtıp bakışlarını kocasına çevirerek eliyle tıpkı o gibi içeriyi işaret etti.

 

"Eee kızlar burada."

 

Emir karısının sözleri ile gözlerini devirerek onu kolundan çekiştirip odaya doğru sürüklerken Zeynep ne olduğuna anlam veremeyerek arkasından ilerledi. Yatak odasına girip kapıyı kapatan adam karısını omuzlarından tutarak fısıldadı.

 

"Bir an önce yolla onları! Ben karımla baş başa kalmak istiyorum Zeynep! Bu nasıl bir düşüncesizlik yahu!?"

 

Kocasının sözleri ve tavrı ile Zeynep yüzünü buruşturarak,ellerini kaldırıp omuzların daki elleri ittirmeye çalışarak tıpkı onun gibi fısıldadı.

 

"Delirdin mi sen!? Ne yapayım kovayım mı yani? Ne kadar ayıp şu söylediklerin!"

 

Karısının omuzlarındaki ellerini indirerek odanın içerisinde ileri geri dolanmaya başlayarak homurdandı.

 

"Delirdim Zeynep delirdim! Rahat huzur vermiyorlar bir türlü! Anlasana seninle baş başa kalmak istiyorum ben ya!"

 

Sırtı kendisine dönük olan kocasına yaklaşarak kollarını veline dolayıp sırtına küçük bir öpücük burakarak fısıldadı.

 

"Önemli bir şey olmasa gelmezler sende biliyorsun. Bir sıkıntıları var belliki."

 

"Sıkıntıları falan yok!" Karısının kollarının arasından çıkarak ona doğru dönerek sözlerine devam etti. "Sahra dün gece Selçuk'un yediği dayağın hesabını sormaya gelmiş,diğerleride Selçuk'un eşlerine sevgililerine attığı dayağın hesabını sormaya gelmiş! Tek sıkıntımız bu mu yani şimdi!?"

 

Kocasına ters bakışlar atarak başındaki havluya uzanan kız saçlarını özgür bırakırken bir taraftan da Emir'i ikna etmeye çalışıyordu.

 

"Sen dün gece uyanıklık yapıp Selçuk'u onların içine atmasaydın o kargaşa yaşanmayacak kızlarda hesap sormaya gelmeyecekti. Kendi kazdığın kuyuya düşünce oyun bozanlık yapmakta nesi?"

 

Karısının kendisine hak vermemesi ile şansını tekrar denemek için ağzını açmıştı ki kapının tıklatılması ile tekrar kapattı.

 

"Zeynepciğim kahvaltıyı hazırladık canım. Seni bekliyoruz."

 

Emir öfkeyle kapıya doğru ilerleyerek sertçe açtı. Karşısında kendisine aynı öfkeyle bakan Sahra'yı bulunca sıktığı dişlerinin aradından tısladı.

 

"Bize kahvaltı hazırlamanız büyük bir incelik a ..."

 

"Sana ne demeye kahvaltı hazırlayacağım ben be! Az yede hizmetçi tut kendine! Bizim ve Zeynep için hazırladık! Aş evi çalışanımıyız biz!?Çık git dışarıda doyur sende karnını!"

 

Zeynep,Sahra'nın sözlerine karşılık kaş göz işareti yaparak susturmak istesede o inadına yapar gibi susmamıştı.

 

"Kimin evinden kimi kovuyorsun acaba sen!? Ulan benim evim burası be! Üstelik karımla beraber ilk sabahımız bizim!" Zeynep kocasını sakinleştirmek için koluna dokunarak hafifçe sıksada Emir de onu dinlememişti. Aklına gelen şeyle gözleri umutla parlarken sakin olmaya çalışarak tekrar konuştu. "Hem senin hafta sonuna düğünün yok mu? Yapacak işlerin hazırlıkların yok mu? Benimle didişeceğine git Selçuk'la didiş!"

 

Zeynep işittikleri ile bir an şaşırsada dün gece Selçuk'ta, Emir'in sözlerine benzer bir kaç bir şey söylemişti. Olayın aslını anlamak için tartışan ikilinin arasına girerek bakışlarını Sahra ya çevirdi.

 

"Gerçekten düğün bu hafta sonu mu?"

 

Karısının sorduğu soruyla Emir kendisine destek çıkacağını düşünerek rahat bir nefes alırken Sahra düşen yüzüyle başını olumlu anlamda salladı.

 

"Evet. Babamı zaman konusunda ikna edemiyoruz. İlla bu hafta sonu olacak diyor. Biz de bunun için toplandık. Nasıl yaparız da yetişiriz onu konuşmak için." Sahra sert bakışlarını Emir'e dikerek tısladı. "Tabi kocan olacak bu dağ keçisi izin verirse!"

 

Kuzeninin sözleri ile bakışlarını kocasına çeviren kız sertçe bakaeak göğsüne bir çimdik atarak çemkirdi.

 

"Hani hesap sormaya gelmişlerdi!?" Emir acıyan göğsünü ovuşturarak karısına şaşkınca bakarken Zeynep sözlerine devam etti. "Hafta sonuna kardeşim dediğin adamın adamın düğünü var ve sana ihtiyacı var! Ama sen burada beni yatağa a..."

 

"Tamam!" Karısının sözlerinin devamını getiemesini istemeyen Emir elini kaldırarak ağzını kapatıp Zeynep'in gözlerine uyarırcasına bakıp elini geri çekti. "Tamam! Siz rahatınıza bakın! Kahvaltınızı yapın neler yapabilrmişsiniz onları konuşun ben gidiyorum!"

 

"Selçuk'un yanına gidiyorsun!"

 

Emir nefesini sesli bir şekilde bırakarak karısının gözlerinden gözlerini çekmeden bıkkınca fısıldadı.

 

"Selçuk'un yanına gidiyorum! Dün gece benim yerime dayak yiyen kardeşimin, her zaman beni karımdan bile daha çok düşünen kardeşim dediğim adamın yanına gidiyorum!"

 

Emir'in sözleri ile Sahra ikilinin yanjndan ayrılıp salona doğru ilerlerken Zeynep parmak uçlarında yükselerek kocasının dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi.

 

"Selçuk'a selamımı söyle. Zeynep seni hiç kıskanmıyormuş,ilk sabahımızda beni sana yolladı de?"

 

Karısının sözleri ile Emir yüzünü buruşturarak ona bakarken başını iki yana sallayarak homurdandı.

 

"Cidden kardeşim beni karımdan bile daha çok düşünüyor!" Karısının kıkırdaması ile ona ters bakışlar atarak kapıya doğru ilerleyip işaret parmağı ile kızları ima ederek sözlerine devam etti. "Sen içerideki baskıncıları kocanla baş başa kalmamak için yollamazken,Selçuk benim için dün gece o kadar adamdan dayak yedi! " Zeynep kocasına doğru ilerleyip yüzünü avuçları arasına alarak yanaklarına öpücükler bırakıp sırıttı.

 

"O yüzden gitmen lazım işte kocacığım. Selçum senin ve bizim için her şeyi yaptı. Sen de onu bu sıkıntılı zamanın da yalnız bırakmamalısın."

 

Ne dese işe yaramayacağını anlayan Emir başını bezgin bir şekilde sallayarak karısının gözlerine uyarırcasına bakarak fısıldadı.

 

"Akşama hiç bir bahane kabul etmiyorum ona göre!" Başını olumlu anlamda sallayarak kocasını onaylarken Emir dudaklarına kapanarak uzunca bir süre bırakmazken kızların tekrar seslenmesi ile ayrılmak zorunda kalarak nefesini sıktığı dişlerinin aradından sertçe bıraktı. Zeynep ona üzgünce bakarken o bu defa boynuna sokularak şah damarının üzerine sıcacık bir öpücük bırakıp geri çekilerek karısına çapkınca göz kırpıp kapıya doğru ilerledi. Salonun kapısının önünden geçerken başını içeriye doğru uzatarak seslendi.

 

"Afiyet olsun kızlar." Emir'in biraz önceki öfkeli halinden eser kalmadığını fark eden kızlar Zeynep'in,Emir'in arkasında belirmesi ile kısa bir durum tespiti yapıp kıkırdaşırken Emir yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirerek tekrar konuştu. " Bu sabah yaptığınız emrivakiyi umarım adet haline getirmezssiniz. Eğerki aynı şeyi tekrar yaşayacak olursak bu kadar anlayışlı karşılayamaya bilirim haberiniz olsun!" Kızların suratlatının düşmesi ile yüzüne sinsi bir gülümseme yayılırken karısının homurdanmalarını umursamadan adımlarını tekrar kapıya doğru çevirerek evden ayrıldı.

 

Kızlar yaptıkları kahvaltı eşliğinde yapılması gerekenleri konuşurken bir taraftan da Sahra'yı daldığı stres deryasından çıkartmaya çalışıyorlardı.

 

"Yetişecek her şey sen sıkma canını." Güney'in sözlerinden sonra Zeynep,Sahra'nın eline uzanarak hafifçe sıkıp bakışlarını üzerine çekerek gülümsedi.

 

"Hem yetişmese ne olur? Sevdiğin adamla evleniyorsun. Yetişip yetişmemesi mi önemli olan." Sahra,gözleri mutlulukla parlayan kızım gözlerine üzgünce bakarak başını iki yana sallarken bu defa Derya konuştu.

 

"Zeynep abla haklı. Selçuk abiyi seviyorsun ve sonunda istediğin oldu. Mutlu olmaya,eğlenmeye bak. Kendini neden strese sokuyorsun durduk yere? Hem hangimizin düğünü istediğimiz gibi oldu ki? Önemli olan sevdiğimiz adamlarla olmamız değil mi? Takma bu kadar Sahra abla."

 

Hayal elindeki çatalı kaldırıp Derya'yı işaret ederek Sahra'ya çevirdi bakışlarını.

 

"Derya doğru söylüyor. Şu kız senin o deli kardeşini sevip,onun yaptığı onca öküzlüğe rağmen hala pişman değilse,stres yapmıyorsa kusura bakma ama kuzen senin stres yapman çok saçma çünkü Selçuk hem sevdiğin adam hem en ideal koca adayı. Bence düğün dernek yetişecek mi diye kukuman kuşu gibi düşüneceğine bir an önce nikahı bas sen bu adama."

 

Hayal'in sözleri ile Derya ve kızlar kıkırdaşırken Sahra yüzünü sıvazlayarak nefesini sertçe bıraktı.

 

"Benim derdimin cidden hayallerimdeki düğün ve ya olsa da olur olmasa da olur adetlerin olduğunu mu sanıyorsunuz?"

 

Sahra'nın sözleri ile kızların bakışları bbir birini bulurken onun derdinin ne olduğunu anlamayan bakışlarla tekrar Sahra'ya döndüler.

 

Sahra bakışlarını kızların üzerinde tek tek gezdirerek yüreğini sıkıştıran sıkıntıyı dile getirdi.

 

"Selçuk'un bir gönül yarası var!"

 

Sahra'nın sözleri ile içtiği çay Asya'nın boğazına kaçıp öksürük krizine girince Sare telaşla onun sırtına vurmaya başladı. Sahra'nın şüpheli bakışları Asya'yı bulunca kız sakinleşneye çalışarak sırtına vuran Sare'nin eline tutarak yeter anlamında başını salladı.

 

"Sahra saçmalama! Evlilik öncesi kararsızlık sendromuna mı yakalandın kızım sen? Bu da nereden çıktı şimdi?"

 

Asya'nın üzerindeki şüpheli bakışlarını Meyra'ya çeviren Sahra onun sözlerine karşılık alayla gülümsedi.

 

"Esas sen saçmalıyorsun şu an üçüz. Ben öyle saçma bir sendroma girecek biri miyim? Selçuk'un bir gönül yarası var dediysem var!"

 

Kızlar anlam veremeyerek bir birlerine bakarken Asya ağzından bir şey kaçırmaktan korkarcasına dudaklarını dişliyordu. Arya kendi başına gelenlerden sonra aklına düşen kuşkuyla bakışlarını şüpheyle kısarak konuştu.

 

"Dediğin gibi unutamadığı bir yarası olsa adam seninle neden nikahlansın?"

 

Arya'nın sorduğu soruyla kızlar onun ne düşündüğünü anlasa da konduramadıkları için başlarını iki yana sallayarak tepki veriyorlardı.

 

"Benimle neden nikahlandığını bende bilmiyorum. Tamam onu seviyorum istediğim oldu benimle evlendi ama gözleri gözlerime her değdiğinde kalbindeki o yarayı görüyorum! Evlenmiş olmamıza rağmen bana dokunmadı. Bir birimize alışmamız için zaman tanıdı. Zamanı gelince anlatacağını söyledi ama babam zaman vermiyor bize."

 

Kızlar şaşkınca bir birine bakarken Sahra elindeki peçeteyi didiklerken tekrar konuştu.

 

"O yara dokunmadan,Selçuk'un kalbindeki tahribatı görmeden ben düğün olsun istemiyorum. Duyacaklarımdan,o yaranın altından çıkacak hikayeden korkuyorum!"

 

Bakışlarını elindeki peçeteden çekerek kızların üzerinde tek tek gezdirip dile getirmekten korkarcasına fısıldadı.

 

"Ya aşık olduğu kadını unutmak için benimle evelenmeye karar verdiyse!?"

 

"Yapmaz öyle bir şey Selçuk. Zannetmiyorum. Hem öyle bir şey olsa Emir bilir ve seninle evelenmesine asla izin vermezdi."

 

Zeynep'in şaşkınlıkla söylediği sözlerden sonra kızlarında içine bir kurt dülerken Güney tabağındaki zeytinlerle oynayarak keyifsizce konuştu.

 

"Vallahi ben her şeyi beklerim artık bu erkek milletinden! Bir kere biz kadınalar gibi net değiller! Çıkarları için her şeyi göze alırlar! Eee acı çekmek ağır gelince ondan kurtulmak içinde çivi çiviyi söker taktiğine başvurabilirler." Bacağına yediği sert tekma ile bakışlarını yanındaki Sare'ye ne var dercesine başını sallayınca o gözlerini devirerek konuştu.

 

"Bence kendi kendimize senaryo yazmak yerine sen bu mevzuyu kocanla konuşsan üçüz. Bize sıkıntını dile getirdiğin şekilde ona da anlatırsan eminim oda seni rahatlatacaktır. Korktuğun gibi bir şey olduğunu zannetmiyorum geçip gitmiş bir aşk macerasıdır. Selçuk eniştem diğerleri gibi değilya sana yalan söylememek için doğru zamanı o yüzden bekliyordur."

 

Sare'nin sözleri ile Asya farkında olmadan onu onaylarcasına başını aşağı yukarı sallarken Sahra onun bu hallerinden daha da şüphelenerek bakışlarını kısıp tekrar söylendi.

 

"Tamam unutulmuş gelmiş geçmiş sadece izi kalmış bir aşk macerasına eyvallah ama ya Selçuk'la aramıza bir ölü girerse!? Ya sevdiği kadın öldüyse!? Bitmiş bir aşkın illaki bitmesine vesile olan sebepler vardır. Bu yüzden acısı da unutulur mutluluğu da ama iki seveni ölüm ayırdıysa hatıralar hep var olur her şeyde,her yerde onu ararsın unutamazsın. Ya aramızda ölmüş bir kadın varsa ben ne yaparım?"

 

Kızlar Sahra'nın iki dakika da kurduğu senaryo ile şok olup teoriler üretirken her kafadan çıkan seslerle Asya ne yapacağını bilemeyerek onlara bakıyordu.

 

"Bence be yap ne et sen bu meselenin aslını öğren kuzen. Bu şüpheyle sağlıklı bir evliliğin temeli atılmaz. Hem bu süreçte de kendini strese sokma bunları düşünerek."

 

Sahra,Zeynep'in sözleri ile oturduğu sandalyeden fevri bir hareketle kalkarak sahte bir öfkeyle konuştu.

 

"Yok ben en iyisi babama gidip evlenemekten vazgeçtiğimi söyleyeyim." Kızlar şaşkınca Sahra'ya bakarken o sözlerine devam etti. "Güney haklı. Net değil adam bana karşı. Bir ilişkide baştan açık olunmazsa sonrada saklanır bazı şeyler. Nikah kıyılmadan anlatacaktı Selçuk bey! Doğru olan oydu. Ben katlanamıyorum daha fazla. Gidip babama anlatıp ayrılmak istediğimi söyleyim başlamadan bitsin en iyisi."

 

"Dur!" Asya,Sahra'nın sözlerinden sonra telaşla onu durdurmaya çalışsada ne diyeceğini bilemeyerek oturduğu sandalyeden kalkıp Sahra'ya doğru yaklaştı. "Ortalığı boş yere velveleye verme Sahra abla. Öyle zannettiğin gibi bir şey yok." Kızlar Asya'ya kıstığı bakışlarının arasından şüpheyle bakarken o açıklama gereği duyarak sözlerine devam etti. "İkra anlatmıştı daha önce bana."

 

Sahra'nın kaşları Asya'nın sözleri ile havalanırken imalı bir şekilde baktı karşısındaki kıza.

 

"Ve sen bana anlatmadın."

 

"Benim anlatmam uygun olmazdı çünkü. Ortada bir şey yok ken Selçuk abi anlatmıyor diye türlü türlü senaryo yazıp kendini yiyip bitirdin,ben anlatsam filmini de çekip oynardın artık."

 

Kızlar merakla Asya'nın anlatacağı şeyleri merakla beklerken Sahra duyacaklarına kendini hazırlamaya çalışıyordu.

 

" Evet Selçuk abinin hayatında daha önce birisi olmuş ama onun kalbine o yarayı açan sadece o kadın değil ve o kadın yaşıyor. Zannettiğin gibi aranızda bir ölü yok."

 

Asya'nın sözleri ile Sahra şüphelerinin gerçe çıkması ile beklediği sonuçta olsa sarsılmıştı. Sakin olmaya çalışarak ellerini masaya koyarak güç almak isteren Asya onun yüzünün birden solması ile üzüldüğünü anlayıp telaşla devam etti sözlerine.

 

" O kadın geçmişte kaldı Sahra abla! Selçuk ağabey onun cenaze namazını kılıp çoktan gömdü üzerine yıktıkları o dağın altına. Sana anlattığın da, yaşadığı ağır imtihandan sonra anlatması için neden zaman istediğinide anlayacaksın zaten. Çünü yaşadıkları bir erkeğin kaldıra bileceği şeyler değil. O yüzden ona istediği zamanı ver ve fevri hareket etme."

 

Asya'nın sözleri ile kızlar meraka bir birine bakarken Sahra'nın moralini daha fazla bozmak istemeyerek Selçuk'un hikayesini kapatmak istercesine adeta gözleri ile anlaştılar. Meyra kardeşinin dikkatini çemek istercesine boğazını temizleyerek neşeli tutmaya çalıştığı bir ses tonuyla konuştu.

 

"Eee üçüz senin düğünde nasıl bir gösteri yapalım? Benim kinde atışma yapıldı,Zeynep'in kinde hint dansı yapıldı ama bak Derya'nın ki gibi büyü bir şey bekleme hayran olduğun oyuncuyu falan getiremeyiz. Bizim elimiz kolumuz o kadar uzun değil. Hem Kayra'nın kıskançlık krizlerinden sonra bir de Selçuk'un kıskançlık krizleri ile uğraşamam ben hamile hamile."

 

Meyra'nın sözleri ile kızlar kıkırdaşırken Sahra yüzüne kondurduğu hüzünlü bir gülümseme ile fısıldadı.

 

"Benim istediğim tek bir şey var! Kocamın benimle sevdiği için evlenmiş olması. En azından sevgiye yakın hisler beslediği için evlenmiş olması. Ne düğün,ne nikah,ne eğlence hiç biri umrumda değil. Ben Selçuk'tan bunları beklemiyorum ki zaten benim korktuğum şeyi bana yaşatmasın o bana yeter."

 

Sahra'nın sözleri ile kızların bakışları tekrwr kesişiren o koltuğun üzerine bıraktığı çantasına uzanarak tekrar kapıya doğru yöneldi.

 

"Nereye gidiyorsun?"

 

Zeynep'in sorusu ile bakışlarını masadaki kızların üzerinde gezdirerek cevap verdi.

 

"Akşam için hazırlanmam lazım. İsteme varmış bu akşam. Kapıdan çıkarken annem söyledi. Kadın söylemese Selçuk'un haber edeceği bile yok."

 

Sahra'nın son sözlerini duymazlıktan gelerek Derya heyecanla fırladı oturduğu sandalyeden.

 

"Bende geliyorum! Vallahi hiç bir kuvvet bu gün beni senin yanından ayıramaz!" Derya'nın neşesi ile Sahra burukça gülümserken o sözlerine devam etti. "Benim kız istemem olmadı o yüzden bir an bile ayrılmayacağım yanından." Amacı Sahra'yı biraz olsun neşelendirip aklında kurduklarından uzaklaştırmaktı. Hayal,Derya'nın ne yapmaya çalıştığını fark edince aynı heyecanla karşılık verdi.

 

"Bence hemen kuaföre gitmeliyiz." Oturduğu sandalye den kalkarak Sahra'ya muzipçe göz kırptı. " Damat bey bu akşam şaşkınlıktan küçük dilini yutmalı seni görünce."

 

Hayal'in sözleri ile Sahra yüzünü buruşturara elini durun dercesine kaldırarak konuştu.

 

"Beni her halimle zaten gördü. O kadar şaşırtacak hangi halimi göstermeyi düşünüyorsun acaba kuzen?" Hayal'in sinsice gülmesi ile Sahra bakışlarını kısarak başını olumsuz anlamda iki yana sallayarak konuştu. "Aklının ucundan dahi geçirme! Abartıyı sevmediğimi biliyorsun. Kast ettiğn o makyajdan sonra Selçuk beni tanımayıp Sahra nerede diye aramazsa bende hiç bir şey bilmiyorum. O yüzden unut o makyajı. Ayrıca hiç birinizde gelmiyorsunuz! Benim işlerim var. Akşam evde görüşürüz."

 

Sözlerini bitiren kız kimseye söz hakkı tanımadan hızla evden ayrılırken kızlar onun yalnız kalmaya ihtiyaç duyduğuna kanaat getirerek akşam için planlar yapmaya başlamışlardı.

 

Emir kendisine ters bakışlar atan adamların hallerini gördükçe gülmemek için kendisini güçlükle tuttarken elindeki ekmek parçasını yumurtaya bandırarak ağzına atıp çayına uzandı. Bakışların hala üzerinde olmasından dolayı hiç bir rahatsızlık duymazken ağzındaki lokmayı yutara konuştu.

 

"Yediğim lokmaları boğazıma dizmek yerine sizde yeseydiniz de bende rahat etseydim ya! Ama yok evde kızların yaptığı baskından kurtulduk, bura da can vereceğiz belliki. "

 

"Hiç boş yere ajitasyon yapma komutanım!" İşaret parmağını kaldırarak yüzünü gösterip homurdandı. " Şu sıfatı eşgalime bir bakın! Bu hafta sonu benim düğünüm var farkında mısınız!? Yüzü çarşamba pazarı gibi, kendi düğünün de ortada sırıtarak gezen bir damat gördünüz mü hiç!?" Emir'in kaşlarını kaldırıp gülmemek için dudaklarını büzmesi ile Selçuk öfkeyle homurdandı. " Ben görmedim de o yüzden sordum! " Emir yüzünü buruşturarak Selçuk'un gözlerine bezgince bakarak söylendi.

 

"Öfff! Amma uzattınız ha! Sahra bir taraftan sen bir taraftan!" Sahra'nın adı geçince Selçuk dikkat kesilirken Emir sözlerine alaycı bir tavırla devam etti. " Uzatacak ne var!? Makyaj denen bir şey var sonuçta. Kapatırız senin morlukları sıkıntı değil bunlar."

 

Emir'in sözleri Selçuk ona inanamayarak baktı. Bu adam ne dediğinin farkında mıydı? Onun yüzünden bu hale gelmişti bir de üstüne makyaj mı yapacaktı? Delirmişti bunun başka açıklaması olamazdı! Emir'in her sözü ile içindeki öfke daha çok kabarırken elini yüzüne sertçe sürdü.

 

"Tövbe estağfurullah! Yarabbim bir sınavım bitmeden diğeri başlıyor sen benim aklıma da mukayyet ol." Fısıltıyla ettiği duasını bitiren adam öfkeli bakışlarını tekrar Emir'e çevirdi.

 

"Bir makyözlüğünüz eksikti onuda olun tam olsun komutanım! Aman eksik kalmayın!"Elini kaldırarak sertçe savurdu." İstemem ben makyaj falan! İnsanı dinden imandan çıkartmayın ya! Benim başıma daha fazla iş açmayın o yeter bana!" Selçuk'un sözleri ile diğerleri de Emir'e ters ters bakarken Selçuk biraz önce dikkat kesildiği noktayı sordu bu defa sakin bir tavırla.

 

"Ayrıca Sahra ile ne ara görüştünüz? Bir de kızların baskını falan diye bir şeyler gevelediniz ,neler oluyor yine Emir?" Şüpheli bakışları Emir'in üzerinde gezerken diğerleride, Sahra ve kızların adı geçince yerlerinde huzursuzca kıpırdanmıştı. Selçuk yeni fark ettiği şeyle bakışlarını kısarak merakla sordu. "Hem sizin daha ilk günden ne işiniz var burada?" Selçuk'un sorusu ile Emir nefesini sertçe verirken Tuğra yeni geldiği ortamda selam vererek bir sandalye çekip masaya oturdu ve bakışlarını diğerlerinin üzerinde gezdirerek hallettiği mesleyi anlatmak için ağzını açmıştı ki Emir'in yüzünü görünce elini kaldırarak burnundaki yarabandına dokunup alayla konuştu.

 

"Abi ne oldu burnuna ya? Dün gece dayaktan kaçınca sen nasıl erkeksin diye Zeynep ablam mı girişti yoksa?" Tuğra'nın sözleri ile diğerleri de bakışlarını Emir'e çevirerek daha önce nasıl olupta fark edemedikleri ayrıntıyı dikkatle incelediler. Tuğra'nın sözleri ile gülmemek için kendilerine güçlükle hakim olurken Emir burnuna dokunan eli sertçe ittirerek homurdandı.

 

"Çek lan şu elini!?" Emir'in çıkışı ile Tuğra kıkırdayarak elini havaya tamam dercesine kaldırırken Emir burnuna dokunarak öfkeyle söylendi. "Zeynep bana kıya bilir mi hiç? Benim başımda Sahra gibi bir bela varken Zeynep'e ne hacet! " Emir'in sözleri ile hepsi merakla ona bakarken Selçuk karısının neler çevirdiğinin merakı bir yana bir aksilik çıkartmaması için dua ediyordu. "Sabahın köründe İnzibat gibi kapıya dikildi manyak! Yemin ediyorum tam iki saat kapıya kamp kurdu gitmek bilmedi ya! Ben artık emin oldum Sahra'da katır inadı var! İstediğini yaptırmadan vazgeçmiyor kız! Sonunda pes edip kapıyı açtığım an ayakkabısıyla burnuma vurdu cadı!"

 

Erkeklerden kahkahalar yükselirken Selçuk hala bu olayın altından çıkabilecek yeni bir oyunun olasılığını düşünerek konuştu.

 

"Sabah sabah sizin evde ne işi varmış? Ayrıca ayakkabıyı yüzünüze geçirecek kadar neye sinirlenmiş ki?"

 

Kendisine bakıp bakıp gülen arkadaşlarına ters bakışlar atan Emir gelen soruyla Selçuk'a dönerek imalı bir ses tonuyla çıkıştı.

 

"Benim yerime gerdek dayağını yediğini anında sevgili karına yetiştirdiğin için olabilir mi kardeşim?" Selçuk'un kaşları hızka çatılırken Emir devam etti. "Köpekler gibi bir birinizi boğduktan sonra karılarınızı benim üzerime salıp ilk günümü berbat etmekte nedir lan? Hepsi toplaşıp hesap sormaya gelmiş sabahtan!" Sesini incelterek kızları taklit eder gibi konuştu."Herkes Selçuk'u şiddetle evlenmeye ikne ettiğimi düşünecek senin yüzünden. Yok efendim senin yüzünden Selçuk kocamın ayağınj sakatladı yok,elini sakatladı! Ulan hastane acil girişine çevirdiler evimi sabah sabah!"

 

Diğerleri kızlar haklı dercesine aldıkları yaraları gösterirken Selçuk başını ellerinin arasına alarak fısıldadı.

 

"Bu halimi görmesin diye ben bu gün Sahra'nın karşısına bile çıkmadım! Buluşmak isterde şu halimi görür diye telefon bile açnadım kıza!" Bakışlarını masanın etrafındaki adamların üzerinde gezdirerek şüpheyle sordu. "Hanginiz yetiştirdi lan bu halimi?" Hepsi başını olumsuz anlamda sallarken Tuğra ve Ayaz gözlerini uzak bir noktaya dikerek çayını yudumlarken Selçuk elini hırsla masaya vurdu.

 

"Hanginiz öttü de hindi gibi düşünüyorsunuz şimdi de!?" Ayaz bakışlarını Selçuk'a çevirerek umursamaz bir tarvurla omuz silkti.

 

"Benim için eğlence içerikli hiç bir yanı olmadığı için ben yapmadım kardeşim. Düşünme sebebim ise Tayland da el birliği ile başıma açtığınız iş!"

 

Ayaz'ın cevabından sonra sert bakışlarını Tuğra'ya çeviren adam onun çayını sürekli karıştırması ve bakışlarını kaçırması ile sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Tuğraa!"

 

Eniştesinin ismini seslenmesi ile çah kaşığını sakince bardağın kenarına bırakan genç adam yüzüne şirin bir gülümseme yerleştirerek konuştu.

 

"Bak enişte olay öyle ötme,ispiyonlama tarzı olmadı. Yeminle öyle olmadı. Yapar mıyım ben hiç öyle bir şey? Ben eve dudağım patlak kaşım açılmış bir şekilde girince babam bir kavgaya falan karıştım zannetti. Telaş ve sonsuz sevgisi ile bana sordu. "Yavrum,evladım, iki gözümün nuru kim yaptı sana bunu,kavgaya..."

 

"Lannn kesss!" Kayra'nın sert çıkışı ile Tuğra kıkırdarken o başını sağa sola salladı öfkeyle. " Babam kavgaya karıştığını düşünüp,başına yine iş açılacağının bıkkınlığı ile bunu hırpalayınca bu da anlatmış işte herşeyi. Annem aradı beni de sabah iyi misin diye. Ben Derya müjdeledi zannederken meğer bu salak dökülmüş! Olay böyle olunca ablam da sonra sıkıştırıp almıştır ağzından lafı bunun. Zaten gevşek ağzı dökülmüştür hemen."

 

Tuğra ikizinin sözleri ile yüzünü buruşturarak Kayra'nın sözlerine müdahale etti.

 

"Babam kısmı fazlası olup eksiği olmamakla beraber tam da öyle vuku bulmuşken ablam kısmı farklı biraz. Üstelik benim ağzım gevşek falan değil. Bunu en iyi sen bilirsin!" Kardeşinin Derya olayını ima etmesi ile Kayra öfkeyle dişlerini sıkarken Tuğra tekrar konuştu. "Ablam yüzümün halini görünce,aptalmısınız siz o kada adam bir adamla baş edemeyip üstüne bir de dayak mı yediniz deyince benim de şarteller attı. Dayağı Emir abiden değil kocandan yedik! O Emir abiyi kaçırmasaydı ne o yerdi o dayağı ne de biz dedim. Üstelik emiştemin yüzünü bir görsen benim yüzüm onun kinin yanında ay parçası gibi dedim." Selçuk'un nefesini sertçe verip bakışlarının öfkeden koyulaştığını fark edince telaşla devam etti. "Ama merak etme enişte. İşi şakaya vurdurarqk rahatlattım ben ablamın içini

Bir de damat olacak hafta sonuna. Fredi ile evleneceksin abla çok havalı bir gelin olacaksın benden söylemesi. Gerçi O yüzle senin ona işkence yaptığını düşünür herkes ama komik bir anı olur işte."

 

Selçuk işittiklerinden sonra gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalışarak fısıldadı.

 

"Ölüm fermanımı imzalamış bir de içini rahatlattım diyor gevşek gevşek." Diğerleri Selçuk'un homurdanmalarına anlam veremezken Emir durum tespiti yaparcasına söylendi.

 

"Tevekkeli değil, ayakkabıyı suratıma bu yüzden yemişim. Selçuk'un beni istemediğini bilenler onu şiddetle evliliğe ikna ettiğimi düşünecekler demesi de bu yüzdenmiş demekki." Selçuk'un gözleri işittikleri ile hızla açılırken diğerleri Tuğra'ya onaylamaz bakışlar atmış Selçuk ise yerinden hızla kalkarak önce Tuğra'ya doğru bir hamle yapıp yumruğunu sıkmış sonra yapacağı eylemden vazgeçerek öfkeyle homurdandı.

 

"Senin ablan normal biri mi Tuğra!? Ne demeye kızın aklına olmadık şeyler sokuyorsun? Kim bilir şimdi neler düşünüyor,kafasında neler kuruyordur!?"

 

Selçuk'un sözlerinden sonra Tuğra rahat bir tavırla çayından bir yudum alarak sinsice gülümsedi. Dün ablası aklındaki şüphelerden bahsedince bilerek böyle bir komplo hazırlamıştı. Ablasının damarına direk basamadığı için dolaylı yollardan basmıştı. Eniştesinin onu istemediğini bilenlerin onu zorla evliliğe ikna ettiğini düşüneceklerini vurgulayarak onun aklındaki şüpheleri daha da kuvvetlendirip eniştesinin üzerine salmıştı. Böyle yapıp ablasını eniştesinin üzerine salmasa Selçuk'un geçmişini ablasına açması uzun zaman alabilirdi ve o ablasının aklındaki şüphelerle yeni bir hayata başlamasını istemiyordu. Her şey net olmalıydı ablası için. İşte o da bu yüzden zemin hazırlamış Selçuk'a yardımcı olmuştu. Omuzlarını umursamazca silkerek konuştu.

 

"Yok yok rahatladı o." Bakışlarını Emir'r çevirerek sözlerine devam etti. "Hatta öyle rahatladı ki bu akşam Selçuk eniştemler ablamı istemeye gelecek ya o da sizin eve o yüzden baskın yapmıştır. Kızlardan yardın almak için." Dudaklarını bükerek elini gelişi güzel salladı havada. "Bilirsiniz kızlar böyle günlere pek bir önem verirler. Alışverişleri falan bitmez. Seni hırpalamasıda eniştemin intikamını almak içindir. Ben tanırım ablamı. Benim ablam sonuçta. Rahat onun kafası merak etme..."

 

"Lan bi suss!" Selçuk'un kükreyişi ile Tuğra bakışlarını tekrar ona çevirince adam şaşjınca baktı karşısındaki gence. "Ne istemesi? Neyden bahsediyorsun oğlum sen!? Benim niye haberim yok bu işten?"

 

Tuğra'nın sözleri akşam kaynayacak kazanın habercisi iken diğerleri çoktan eğlencenin derdine düşmüştü.

 

"Eee bi konuşturmuyorsunuz ki insanı!"

 

Selçuk elini sertçe kaldırarark karşısındaki gence sertçe çıkıştı.

 

"Ulan konuşmamış halin bumu!? İki saattir bir idam mahkumu ölüme nasıl hazırlanırsa onu anlatıyorsun! Vuracaksan vur şu sehpaya da artık yoksa elimde kalacaksın!"

 

Tuğra eniştesini çıldırtmanın hazzı ile gülmemek için büyük bir mücadele verirken masumca bakarak tekrar konuştu.

 

"Ne kızıyorsun enişte ya! Babam dediki ; yarın nöbeti varmış. Öbür gün Emine ninemin ölüm yıl dönümüymüş kız isteme falan olmazmış hatim indirecekmiş o gece. Sonraki gün arkadaşının oğlunun düğünü varmış gitmezse ayıp olurmuş. Ondan sonraki gün annemle tanışma yıl dönümüymüş bu senede karanbole giderse annem sürgüne yollarmış. Diğer gün.."

 

"Tamamm!" Masadaki herkes Selçuk'un çileden çıkmış haliyle kıkırdarken o elleriyle yüzünü sertçe sıvazlayarak tekrar konuştu. " Tamam! Bu akşam müsaitsiniz anladım!" Nefesini sesli bir şekilde bırakarak Tuğra'ya ters bir bakış attı. "Önce söylenecek şeyi sonda söylemek sanırım sizin aileye has bir özellik!" Sözlerini bitirerek cebinden telefonunu çıkartarak adımlarını çıkışa doğru yöneltti. Giden adamın arkasından akşam yaşanacak cümbüşün değerlendirmesini yaparlarken Kayra ikizinin omzuna sahte bir yumruk atarak keyifle sırıttı.

 

"Damat bezdirme operasyonu başladı demek." Tuğra sinsice gülerek başını olumlu anlamda sallarken Kayra'da kardeşinin biraz sıraldığı bahaneleri hatırlayınca küçük bir kahkaha attı. "Ulan bahane üretirken ince düşün.Hadi adam Emine ninenin ölüm yıl dönümünde gelelim iki hayırlı iş bir arada olur. Bende rahmetlinin ardından bir yasin okurum deseydi ne olacaktı?"

 

Tuğra yüzüne sahte bir üzüntü maskesi takarak başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Babam o acı günde odasına kapanır kimseyle iletişim kurmaz. Ninemle geçirdiği günleri yad eder sabahlara kadar. O gün babamın kırmızı çizgisidir. O yüzden o günü kimseyle paylaşmaz sadece rahmetliye özel kılar o günü."

 

Tuğra'nın sergilediği performans ile masadakiler kahkahaya boğulurken Mehmet kıkırdayarak konuştu.

 

"Tövbe estağfurullah! Oğlum ölmüş kadını niye oyunlarınıza alet ediyorsunuz?"

 

"Rahmetli severdi böyle oyunları,entrikaları abi. Damatlara eziyet akımını ilk başlatan Emine ninem biz de devam ettiriyoruz işte. Toprağı bol olsun ne kadar mutlu oluyordur onu yad ediyoruz unutmuyoruz diye."

 

Kayra'nın sözleri ile Mehmet gülerek başını sağa sola sallarken Max karşısındaki gençlere ürkekçe bakarken Doğan onun omzuna elini koyarak hafifçe sıkıp kendisine dönen bakışlarla karşısındaki gençleri işaret ederek başını yandın sen dercesine salladı.

 

"Anacığım sadece bu akşam müsaitler miş işte. Ne yapayım erteleyecek zaman mı var? Siz hazırlanın. Usulünce gider isteriz Sahra'yı olur biter."

 

On dakikadır annesine dert anlatmaya çalışıyordu fakat annesi onu anlamamakta ısrar ediyordu. Sanki hepsi el birliği yapmış onu delirtmeye çalışıyordu. Gergin olan sinirleri annesinin serzenişleri ile daha da gerilince farkında olmadan sesini yükseltti.

 

"Girdi ana! Günler torbaya girdi! Yetişmeyecek olan ne Allah aşkına!? Altı üstü çiçek ve çikolata! Kervan yüklü hediye götürecek değiliz sonuçta! Akşam yedi de hazır olun!"

 

......

 

"Nee!" Annesinin araya sıkıştırdığı ayrıntıyla siniri zıplarken hırsla dudaklarını dişledi. "Kurban olayım ana başka ev mi kalmadı koca mahallede ya!? Meliha teyzenin alt katını tutmakta nesi? Oturmam ben o evde! Kadın benim karımı oğluna gelin diye seçmişti ben bunu bilerek nasıl oturayım orada!?"

 

........

 

"Tamam anne! Tamam! Ev meselesini sonra konuşuruz. Siz hazırlanın ben alacağım sizi."

 

Kapanan telefonla Gülşen hanım kahkahsını serbest bırakarak Meliha'ya dönerek güçlükle konuştu.

 

"Komşum vallahi sen haklıymışsın. Benim bu aptal oğlan çoktan abayı yakmış Sahra'ya ama daha kendi bike farkında değil." Gülşen hanımın sözleri ile Meliha bilmiş bilmiş gülerken o devam etti. "Kız senin alt katı tuttuğumuzu söyleyince bir kudurdu bir celallendi sorma. Küplere bindi resmen. Hele isteme olayı iki ayağı bir pabuca girmiş resmen. O gavur memleketine gittiğinde bizim bu günlerin planını yaptığımızı bir bilse çektiği eziyeti burnumdan getirir."

 

"Kız Gülşen ben Selçuk'a acımıyor değilim. Arkasından kuyusunu kazdık resmen çocuğun. Ay ne olurdu sanki biz herşeyi hallettik sen rahatına bak keyfini çıkart deseydik?"

 

Gülşen hanım arkadaşının sözleri ile başını hızla iki yana salladı.

 

"Olmaz komşum. Bana az çektirmedi o hayta. Yıllardır evlen evlen demekten dilimde tüy bitirdi. Üstelik Sahra kızımada çektirdi. İddiasını dayadı istemem Allah istemem dedi. Ne oldu? Hani istemiyordu? Büyük konuşmayacaksın! Böyle burnunu sürterler adamın işte! Bırak biraz cefa çeksinki Sahra'nın kıymetini bilsin. Sonra sürer sefasını."

 

Selçuk annesi ile yaptığı görüşmeden sonra telefonunu kapatarak sıkıntılı bir şekilde alnını arabanın direksiyonuna yaslayarak bir kaç sefer hafifçe vurup sıkıntılı bir şekilde nefesini bıraktı. Hayatı boyunca hiç bu kadar strese girdiğini hatırlamıyordu. Stres yapması gereken konu tamamen farklıyken şu an bambaşka bir noktaya gelmişti. Önce Sahra'ya geçmişini anlatması lazımken o en son evreden bodoslama dalmıştı kızın hayatına. Bir an önce onunla konuşmalıydı ve aklındaki şüpheleri yok etmeliydi. Yoksa sevgili karısının şimşeklerini üzerine çekmesi an meselesiydi. Başını direksiyondan kaldırarak tekrar telefonuna uzanıp Sahra'nın numarasına tuşladı. Bir kaç çalıştan sonra açılan telefonla karşıdan gelen sesin tınısına göre konuşmaya hazırlansada Sahra'nın ses tonundan ne hissettiğini anlayamamıştı.

 

"Konuşacak mısın?"

 

Daldığı düşüncelerden karısının sözleri ile sıyrılan Selçuk ne söyleyeceğini bilemeyerek telaşla cevap verdi.

 

"Konuşmayacak olsam neden arayım Sahra?"Fark ettiği ayrıntıyla bakışlarını kısarak tekrar konuştu. "Neredesin sen? Neden öyle nefes nefesesin?"

 

"Akşam için alışverişe çıkmıştım,biraz hızlı yürüdüm sanırım o yüzden."

 

Sahra'nın konuşma tarzı normal,seside sakin çıkınca Selçuk rahat bir nefes vererek tekrar konuştu.

 

"Yalnızmı çıktın alışverişe? Kızlar yok mu yanında?"

 

"Yalnızım." Kısa bir duraksamanın ardından Sahra sert bir dille tekrar konuştu."Derdin ne senin sorguya mı çekiyorsun beni!?

 

Karısının sözleri ve sert çıkışı ile Selçuk'un yüzünde bir gülümseme belirirken cevap verdi.

 

"Sorgu amaçlı sormadım. Alışverişe çıkacağını,üstelik yalnız olacağını bilseydim yanında olurdum."

 

"Bu akşam istemeye geleceğinizi önceden söyleseydin yalnız olup olmayacağımdan da haberin olurdu."

 

Karısının sözleri ile Selçuk sesli bir şekilde nefesini bırakarak sıkıntıyla saçlarını karıştırdı.

 

"Benim de yeni haberim oldu. Tuğra söyledi. Anlaşılan baban bize nefes aldırtmamaya kararlı. Bizim belirlediğimiz bir tarih olsa niye söylemeyim sana."

 

"Babaa!" Sahra'nın sıktığı dişlerinin arasından tısladığı kelime ile Selçuk kıkırdarken,karısının babasına daha fazla öfkelenmemesi için konuyu değiştirdi.

 

"Geleyim mi?"

 

"Gerek yok. Hem benim özel işlerim var."

 

Sahra'nın verdiği cevapla Selçuk'un kaşları merakla çatıldı.

 

"Neymiş o özel işlerin?"

 

"Ayy Selçuk özel işte! Kadınların özel neyi ola bilirse o! Kuaföre falan gideceğim. Gelme sıkılırsın sen beklerken."

 

Aldığı cevapla kaşları bu defa havalanırken aracını çalıltırarak tekrar konuştu.

 

"Tamam anladım. Bu akşam için benim yapmam gereken,benden istediğin özel bir şey var mı?"

 

"Tek parça halinde gel kafi!"

 

Sahra'nın cevabı ile Tuğra'nın yaptığı boşboğazlıkla dişlerini sıkarken Sahra tekrar konuştu.

 

"Selçuk benim kapatmam lazım."

 

"Tamam. Bir şeye ihtiyacın olursa mutlaka haber ver."

 

"Tamam."

 

Telefonun kapanması ile Selçuk derin bir nefes aldı. Konuşmanın başında anlamasada ilerledikçe anlamıştıki Sahra çoktan kafadında kurmaya başlamıştı. Konuşmalarında sesinin tınısından bile anlaşılıyordu kendisini geri çektiği araya mesafe koyduğu. Düşüncelerinin arasında karısını ne için aradığı aklına gelince kendi kendine söylendi. Ne yapıp edip bu akşam isteme olayından önce konuşmalıydı onunla. Evlendiği kadına yarasını açmadan nikahı kıymıştı ama istemeden önce muhakkak anlatmalıydı. Ne kadar geciktirirse karısı belliki bir o kadar yanlış anlayıp,yok yere eziyet edecekti kendine.

 

Çalan kapıyla Sahra heyecandan titreyen ellerini nereye koyacağını bilemezken derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Kızların kıkırdamaları ile onlara ters bir bakış atarak kapıyı açıp bakışlarını kapının önündekilere çevirdi.

 

İlk görüş alanına giren Devran albay ve eşi olurken arkasında Gülşen hanım, İkra oldu. Bakışları Selçuk'u arasada kapıdakileri bekletmemek için yüzüne kondurduğu gülümseme ile içeriye davet etti. Onların yüzlerindeki geniş tebessümle içeriye geçmesi ile Sahra çattığı bakışları bir adımda eşiğe çıkarak merakla başını uzatıp etrafı kontrol etti.

 

"Meliha teyze ben başka ev bakacağım boşuna masaraf etme sen." Arkası kendisine dönük bir şekilde elinde telefonla konuşan adamı görünce rahat bir nefes aldı. Bir an onun gelmediğini düşünmüştü. "Olmaz Meliha teyze sen boşuna zahmet etme. Gerek yok ben başka ev bulurum."Sahra anlam veremediği konuşma ile bakışlarını kocasının üzerinden çekmezken onun gerilen sırtından bir şeylerin ters gittiğini düşünmeye başlamıştı. "Sen oğlun için Sahra'ya talip oldun ben nasıl oturayım senin evinde Meliha teyze? Nee! Yok Sahra'nın kız kardeşi falan! Kalbini kırmak istemiyorum kapat şu telefonu lütfen!" Öfkayle telefonunu kapatan adamın biraz önceki sözleri ile Sahra'nın yüzünde bir tebessüm belirirken Selçuk kendi kendine homurdandı.

 

"Önce karıma talip ol,sonra kendi evini bana kiralamaya kalk! O da yetmiyormuş gibi bir de Sahra'nın kız kardeşi varmı diye ağzımı ara? Ben o evde oturur muyum acaba!? Katil edersiniz siz beni katil! Kız istemeye gelemedi ama telefondan yetişiyor kadın yahu!" Selçuk'un homurdanması ile Sahra'nın yüzündeki gülümseme daha da genişlerken onun bir den arkasını dönmesi ile yüzündeki gülümsemeyi silerek düz bir ifade takınmaya çalıştı. Onu konuşurken dinlediğini düşünmesini istemediği için kendisine doğru yaklaşmasını izledi belli etmemeye çalıştığı heyecanı ile.

 

Sahra'yı baştan aşağı süzen adam gözlerindeki beğeni dolu bakışları saklama gereği duymadan gülümseyerek baktı karşısındaki kıza. Sahra kırmızı sade bir elbise giymişti. Kolları küpürlerle hareklendirilmiş dekolteden uzak fakat dikkat çekiciydi. Saçlarını dalgalı bir şekilde açık bırakmıştı. Fakat şakaklarından bir kaç tutamla örgü şeklinde arkaya doğru toplayarak, yüzünün güzelliğini ortaya çıkartmış sade bir makyaj yaparak abartıya kaçmamıştı. Selçuk gördüğü manzaradan memnun bir şekilde karşısındaki kıza bakarken elindeki çiçek ve çikolatayı uzatarak Sahra'nın ellerine bıraktı. Onun kendisine gülümseyerek yol vermesi ile içeriye kısa bir bakış atarak kimsenin olmadoğından emin olunca,karısının yüzünü avuçları arasına alarak alnına uzun bir öpücük bırakıp Sahra'nın şaşkın bakışları arasında geri çekilerek fısıldadı.

 

"Çok güzel görünüyorsun." Sahra'nın bakışlarınında kendisin süzdüğünü fark edince tek kaşını kaldırarak yüzüne yayılan gülümseme ile onun bir şeyler söylemesini beklerken karısının çenesindeki makyajla gizlemeye çalıştığı morluğu fark edince elini hızla çenesine doğru uzatarak hafifçe dokundu. Onun kendisini geri çekmeye çalışması ile çatılan kaşlarına engel olamayarak fısıldadı.

 

"Ne oldu buraya?"

 

Sahra elini çenesindeki elin üzerine koyarak kendisini göz hapsine alan adamdan bakışlarını kaçırıp aceleyle cevap verdi.

 

"Küçük bir kaza. Kızlar bana yardım etmek için odaya girerken bende tam çıkıyordum aniden açılan kapı çeneme çarptı." Selçuk'un şüpheli bakışlarından verdiği cevaba inanmadığını anlayan kız aceleyle tekrar konuştu. "Hadi geç içeriye artık. Yanlış anlayacak içeridekiler." Selçuk başını düşünceli bir şekilde sallarken parmakları ile gizlemeye çalıştığı morluğu hafifçe okşayıp karısının başını sağa sola çevirerek kontrol edercesine bakması ile Sahra dişlerini sıkarak tekrar konuştu. "Ya sen benim yüzümü inceleyeceğine kendi yüzünün haline baksana! Kapıya çarptım diyorum işte neden inanmıyorsun?"

 

Selçuk ayakkabılarını çıkartıp içeriye girerek bakışlarını tekrar Sahra'ya çevirerek işarer parmağını kaldırıp yüzündeki morluğu işaret ederek homurdandı.

 

"Yalan söylediğin için inanmıyor olabilir miyim? Salak değilim ben! Çarpma ile olacak bir morluk değil o!" Sahra içeridekilerin kendilerini beklediklerinin bilinciyle konuyu değiştirmek adına yüzüne kondurduğu gülümseme ile fısıldadı.

 

"Yüzündeki yaralara rağmen sende oldukça yakışıklı görğnüyorsun. Üstelik şaşırttın beni."

 

Karısının sözleri ike Selçuk anlam veremeyerek bakınca Sahra kaşları ile üzerindeki spor gömlek ve pantolonu işaret ederek kıkırdadı.

 

"Takım elbise giyerdin diye düşünmüştüm ama böyle daha hoş olmuş. Daha genç göstermiş seni bu tarz." Aslında bilerek böyle konuşmuştu çünkü Selçuk'un dikkatini başka yöne çekmekti niyeti. Yoksa onu her haliyle beğeniyordu zaten. Kocasının çatılan kaşlarından da doğru hamleyi yaptığını anlayarak masumca gülümsedi.

 

"O ne demek şimdi? Yaşlı mı buluyorsun beni?"

 

Selçuk'un koluna dokunarak içeriye doğru iteklerken masumca gözlerini kırpıştırarak cevap verdi.

 

"Sen bana kilolu olduğumu ima edince ben alındım mı hiç?"

 

Selçuk şaşkınca yanındaki kıza bakarken sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Ben sana kilolusun demedim! Sen öyle örnek verince bir anda çıktı ağzımdan. Ama sen beni yaşlı buluyorsun! Hem de ikinci defa ima ettin bunu! Üstelik ima eden sadece sen değilsin!" Selçuk'un cevapları ile Sahra gülmemek için dudaklarını bir birine bastırarak burnundan derin bir nefes aldı ve sinsice gülümseyerek sabırsızca tekrar itekledi kocasını.

 

"İçeriden bekliyorlar hayatım hadi artık."

 

"Sahra bak doğru yu söyle yaşlımıyım ben!" Salonun kapısına kadar gelipte bir cevap alamaması ve Sahra'nın ona göz kırparak başka yöne yönelmesi ile Selçuk bir adım ona doğru yaklaşıp fısıldadı.

 

"Bu sözlerinin ve o yüzündekş morluğun hesabını daha sonra vereceksin. Nasıl olsa bu akşam bir ara yalnız kalacağız Sahara hanım!"

 

Sahra başını olumlu anlamda sallayarak mutfağa doğru ilerlerken onun arkasından kıstığı bakışları ile kısa bir an bakıp derin bir nefes alarak içeriye doğru ilerledi.

 

Kalabalık ortamda bakışlarını gergince gezdirirken içindeki heyecanı bastırmaya çalılıyor fakat yanındaki Max in sözleri ile pekte başarılı olamıyordu.

 

"Bacanak Mehmet baba neden bize öyle bakıyor?"

 

Max'in sözleri ile bakışlarını Mehmet'e çeviren Selçuk onun bakışlarındaki sertlikle güçlükle yutkunarak yanındaki adam dönüp fısıldadı.

 

"Kızını alıyoruz adamdan normal değil mi? Ben almaya geldim,senin de niyetin belli nasıl baksın adam Max?"

 

"Ama beni buraya kurbanlık koyun gibi oturtan o! Adetlerini öğrenecekmişim. Ben bu gerilimi iki sefer yaşamak zorunda mıyım? Ben bu köşede oturmak istemiyorum. Emir'lerin yanına geçeceğim!" Max in hareketlenmesi ile Selçuk onu kolundan tutarak engelledi.

 

"Otur şuraya! Bir aksilik çıkartma şimdi! Burayı münasip gördüyse buraya oturacaksın kardeşim! Hem yalnız bırakamazsın beni! Sağdıcım sayılırsın!"

 

Max şaşkınca Selçuk'a bakarken karşılarındaki adamların kendilerine alaylı bakışlar atıp gülmeleri ile Selçuk başını sağa sola çevirerek homurdandı.

 

"Sanki sirk maymunu gösteri yapıyor! Eğlence çıktı bunlarada!"

 

Max'in bakışlarıda diğerlerini bulurken Sahra ve Sare elinde kahvelerin olduğu tepsilerle içeriye girip dağıtmaya başladılar.

 

Sıra Selçuk'a gelince Sahra elindeki tepsiyle önünde eğilerek Selçuk'un kahveyi almasını beklerken adam ise yüzüne bakmayan karısının neden böyle yaptığını düşünüyordu. Onun dikkatini çekmek için Max'i dürterek fısıldadı.

 

"Bizim adetlerde tuzlu kahveyi sağdıç içer Max. O şanslı kişi sensin kardeşim."

 

Beklediği gibi olmış karısının öfkeli bakışları kendisini bulmuştu. Bakışlarının birleşmesi ile ona göz kırparak fısıldadı.

 

"Hangisi bana özel olan kahve?"

 

Kocasının sorusu ile Sahra tek kaşını kaldırarak sağdaki kahveyi işaret edip gülümsedi.

 

"Bizim adetlerimize görede tuzlu kahveyi kim içerse kızı o istiyor anlamına gelir Max. Sakın öyle bir hata yapayım deme!"

 

Max şaşkın bakışlarını bir Selçuk'a bir Sare'ye çevirirken telaşla fısıldadı.

 

"Olmaz bacanak ben içmem o kahveyi! Ben Sare'yi istiyor Sahra'yı değil!"

 

Sahra,Max'in yüzündeki dehşet ifadesi ile kıkırdayarak kahvesini uzattı ve onun alması ile geri çekilerek ikiliden uzaklaştı.

 

"Lan niye ciddiye alıyorsun sen her şeyi? Sahra'nın dikkatini çekmek için öyle söyledim ben!"

 

Max anladım dercesine kaşlarını kaldırıp başını sallarken Devran albay,Selçuk'a dönerek neşeli bir sesle konuştu.

 

"Kahveni iç bakalımda Sahra kızımı ne kadar istiyormuşsun görelim Selçuk oğlum. Sınav dan alacağın nota göre isteyeceğim Sahra kızımı."

 

Devran albayın sözleri ile Selçuk kahvesine uzanırken bütün gözlerin üzerinde olması ile daha da gerildiğini hissetti. Dağda neler görmüş neler yemişlerdi bir tuzlu kahveyle mi gözünü korkutacaklardı. Kendi kendini telkin ederek kahvesinden ilk yudumu almıştıki finacanı dudaklarından çekmeden aldığı tatla kaşları çatıldı. Anlam veremediği şey karşısında kahvesini bir dikişte bitirirken kimse olayı çakmasın diye bardağındaki suya uzanarak bir dikişte onu da içip ağzına attığı lokumla bakışlarını Devran albaya çevirerek başını hafifçe eğdi.

 

Devran albay anladığı olay karşsında başını sağa sola sallayarak tebessüm ederken Mehmet'e dönerek kız isteme merasimini başlattı.

 

"Kader de sen den kız istemekte varmış be devrem!" Mehmet arkadaşına gülümseyerek başjnı sallarken Devaran albay derin bir nefes alarak tekrar konuştu.

 

"Allah'ın emri peygamber efendimizin kavli ile kızın Sahra'yı oğlum Selçuk'a istiyorum."

 

Mehmet'in bakışları arkadaşından Selçuk'a dönerken onu baştan ayağa alıcı gözle inceledi. Seviyordu bu çocuğu. Kendi gençliğini görüyordu onda. Tek farkı entrikası hilesi yoktu. Sözünün eri mert adamdı. Üstelik kızına en başından beri karşı koyabilmiş boyun eğmemişti. Sahra'yı kaldıra bilcek,karakteri sağlam özü sözü birdi. Kızının sivri uçlarını törpüleyip,ona karşı gerekli sabırı gösterecek bilecek bir özelliğe sahipti. Sahra annesi ve Emine ninesi gibi dik başlıydı onu normal bir erkeğin kaldırması ve içindeki cevheri gün yüzüne çıkartması mümkün değildi. Azra ve kendisinin hikayesine benzetiyordu kızı ve Selçuk'un hikayesini. Kızının karakter özelliklerini annesi ve ninesinden alması onun geleceği konusunda endişelenmesine sebep olsada Selçuk onunla baş ede bilecek tek insandı. Tıpkı kendisinden başkasının karısıyla baş edemeyeceğinin bir gerçek olduğu gibi. O yüzden Selçuk'u kendisine benzetiyordu.

 

Mehmet'in uzayan sessizliği ile ortamda bir gerginlik oluşurken Azra kocasına sokularak fısıldadı.

 

"Ne düşünüyorsun iki saattir be adam!? Dünyayı mı kurtaracaksın!? Altı üstü kızını sevdiği ve kocası olan adama vereceksin!"

 

Karısının sözleri ile ters bakışlarını ona çeviren Mehmet huysuzca fısıldadı.

 

"Ağız tadıyla bir hayal bile kurdurmuyorsun kadın! Geçmişe dalmışım ne var bunda!" Azra kocasının cevabı ile onun kızlarının çocukluğuna daldığını düşünerek duygusallaşırken Mehmet tekrar konuştu." Geçmişte de böyleydin! Seni istediğimiz günde de böyle sürekli vır vır konuştun durdun! Sabırlı ol biraz!" Aldığı cevapla Azra'nın ağzı şaşkınlıkla açılırken kocasının koluna bir çimdik atarak sıktığı dişlerinin arasjndan tısladı.

 

"Allah seni kahretmesin emi! Ver artık şu cevabı ben seni daldığın o geçmişte şimdi boğacağım adam!" Karısını sinirlendirmenin keyfiyle Mehmet bakışlarını Devran albaya çevirerek başını olumlu anlamda salladı.

 

"Allah tamamına erdirsin! Hayırlı uğurlu olsun!" Mehmet'in sözleri ile herkes tuttuğu nefesini rahatlayarak bırakırken Devran albay bakışlarını Selçuk'a çevirerek neşeyle göz kırpıp kahvesine uzanarak yudumlamays başladı.

 

"Bu ne laaan!?"

 

İki adamdan çıkan aynı kelime ile Sahra ve Derya sinsice gülerken Kayra ve Emir'in bakışları Sahra'yı buldu.

 

"Kuzen galiba kahveleri karıştırmışsın! Kızım bı kahve tuzlu be! Selçuk içmeyecek miydi bunu?"

 

Emir'in sözleri ile Selçuk'un yüzünde kocaman bir gülümseme oluşurken ima ile fısıldadı.

 

"Kardeşler bu günler için vardır komutanım!"

 

Emir'in öfkeli bakışları Selçuk'u bulurken ortamdaki yaşlı topluluk çoktan düğün muhabettine geçiş yapmıştı bile.

 

"Dün gecenin intikamı diyelim kuzen! Selçuk'un senin yüzünden şiddete say!" Emir'in öfkeli bakışları bu defa Sahra'yı bulurken Kayra araya girerek söylendi.

 

"Hadi Emir abi o yüzden içti.Pekş ben neden böyle bir şeye maruz kaldım abla!? Benim ne suçum vardı?"

 

"Sen de karına sor ne suçun vardısa!"

 

Kayra'nın öfkeli bakışları hızla karısını bulurken Derya umursamazca omuzlarını silkerek cevap verdi.

 

"Benim istemem olmadı ve sende o tuzlu kahveyi içmedin. Yüzünün alacağı şekli nerak ettiğim için maruz kaldın Kayracığım. İsteme kahvesi niyetine say sende."

 

Karısının sözleri ile Kayra'nın gözleri irileşirken diğerlerinin kıkırdaması ile delici bakışlarını karısının gözlerinden çekmeden fısıldadı.

 

"Yemin ediyorum deli! Psikopat!"

 

Gecenin ilerleyen saatlerinde Selçuk,Sahra ile bir araya gelmek istedikçe sanki onun bike isteye kendinden kaçar gibi davranmasıyla ne yapacağını bilememişti. Bir ara mutfağa gidip konuşmaya yeltensede onun Meyra ile başka odaya geçmesi ile yine başarısız olmuştu. Aklına gelen şeyle bulaşıklarla upraşan Sare ve Zeynep'e doğru yaklaşarak bir bardak su isteyerek geri çekildi. Sare'nin verdiği suyu içtiktem sonra temkinli bir şekilde konuştu.

 

"Sahra'ya yüzüne krem sürmesini söylemiştim morluğunu alsın diye. Kremi sürdümü haberiniz var mı?"

 

Selçuk'un sorusu ile iki kız şaşkınca bir birine bakarak yaptıkları işi bırakıp Selçuk'a döndü. Sare çattığı kaşlarının altından karşısındaki adama bakıp anlam veremeyerek sordu.

 

"Ne oldu ki yüzüne? Neden morardı?"

 

Kızın verdiği cevapla Selçuk daha fazla şüphelenirken çakturmamaya çalışarak tekrar konuştu.

 

"Akşam için hazırlanıp odadan çıkacağı esnada siz aniden kapıyı açınca kapı yüzüne çarpmış. O yüzden morarmış. Bende krem sürmesini söylemiştim."

 

Zeynep dudaklarını bükerek başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Öyle bir şey yaşanmadı. Ayrıca biz morluk falan fark etmedik. Zaten hazırlanmış bşr şekilde sizden yarım saat önce geldi. Kuaförde falan olmuştur belki."

 

Zeynep'in sözleri ile Selçuk gülümsemeye çalışarak başını olumlu anlamda salladı.

 

"Ola bilir. Heyecandan belkş de ben yanlış anlamışımdır." Kızlar yaptığı işe geri dönetken Selçuk,Sahra'nın neden yalan söylediğini düşünüyordu. Belliki sakladığı bir şey vardı. Başına bir bela açmış olabilme ihtimali aklına dönüp dururken kendisine seslenen adamla daldığı düşüncelerden çıktı.

 

"Hayırdır damat!? Kızımı aldığına şimdiden pişmam mı oldunda böyle kara kara düşünüyorsun?"

 

Mehmet'in sözleri ile işlerini bitiren kızlar kıkırdaşarak mutfaktan çıkarken Selçuk başını olumsuz anlamda sallayarak gülümsedi.

 

"Pişman olmak demeyelimde nasıl baş edeceğimi düşünmek diyelim baba."

 

Damadının sözleri ile elini omzuna atan Megmet hafifçe sıkarak yüzündeki gülümseme ile balkonu işaret etti.

 

"Gel konuşalım seninle biraz." Sözlerini bitiren adam balkona çıkarken Selçuk'ta onun arkasından ilerleyerek çıkıp Mehmet'in yanına geçerek bakışlarını tıpkı o gibi karşısındaki manzaraya çevirdi.

 

Detin bir nefes alan adam bakışlarını karşısındaki manzaradan çekmedrn konuşmaya başladı.

 

"Küçüklüğünden beri hep dik başlıydı. Ben kızları dövüş sporları eğitimine yazdırdığımda Sare ve Meyra hep şikayet ederlerdi ama Sahra hiç şikayet etmedi. Benim amacım kendilerini tehlikeletden korusunlar özellikle erkeklerden korusunlar diyeydi ama Sahra o dalda ilerlemeyi uygun gördü."

 

Kendi sözlerine kendi gülen Mehmet,Selçuk'un da gülmesi ike bakışlarını ona çevirdi.

 

"Üçü de birer adam bulduğuna göre ben amacımda pek başarılı olamamışım anlaşılan." Selçuk adamı başını sallayarak onaylarken o sözlerine devam etti. "Gerçi normal olanıda bu değil mi? İnsan doğar,büyür,aşık olur,evlenir,çoluk çocuk ve ölüm! Sahra serttir ama kalbi güzeldir. Sertliği mesleğinden kaynaklı. Eee rabi birde annesi ve ninesinin karakter özelliklerini de alınca çok farklı bir ürün çıktı ortaya. Rahat bir kız gibi görünür ama göründüğü gibi değildir."

 

Selçuk karşısındaki adamın sözlerini dikkatle dinletken Mehmet ciddi bir ifadeyle tekrar konuştu.

 

"Kimse yanaşamadı bu güne kadar yanına. Yanlış anlama benim korkumdan,ya da benden çekindikleri için değil,Sahra o mesafeyi koyduğu için yaklaşamadılar. Sahra küçükken,çocuklarını dövüyor diye kapıma onu şikayete gelenler daha sonra onun karakterini çözünce başka niyetle çalmaya başladılar kapımı. Ama ben bbilşyordum onun kaderindeki kişinin özel birisi olduğunu. Kendinde olduğu sürece kardeşleri ve Ayaz dışında hiç bir erkekle yakın temas kurmaz.Kendisine dokunulmasından samimi hareketlerden hoşlanmaz."

 

Ayaz'ın yine karşısına çıkması ile Selçuk derin bir nefes alırken Mehmet elini onun omzuna koyarak hafifçe sıkıp kıkırdadı.

 

"Zannettiğin gibi bir şey değil. Değişik bir bağ var ikisinin arasında. Abi kardeş gibi. Belki de ikisinin karakteri bir birine benzediği içindir. Belki de Sahra'nın merhametidir buna sebep. Ayaz bebekken annesini kaybetti. Dilşah öz annesi değil ama öz annesi olsa bu kadar olurdu. Ama Ayaz'ın içini kimse bilemez annesi nede olsa kaybettiği. Emine nineme çok düşkündü Sahra onu kaybedince çok sarsıldı zaten Ayaz la aralarında kurdukları bağ o dönemlerde başladı. Bu yüzden sakın ikisinin yakınlığını yanlış anlama oğlum. "

 

Mehmet'in sözleri ile Selçuk'un Ayaz hakkındaki düşünceleri netleşirken yüzünde buruk bir gülümseme oluştu.

 

"Kısacası kızıma ön yargıyla yaklaşma. Sahra göründüğü gibi rahat,umursamaz bir yapıya sahip değildir. Aksine ince ruhlu ve ince düşüncelidir. Bir insanı kaybetmek için değil kazanmak için çabalar. İntikamcı olsada asla kin tutmaz. İçten içe affeder ama acısınıda çıkarır." Boynunu hafifçe bükerek fısıldadı. "Yapısı bu. Annesi de böyledir. Sen benim evlatlarıma çıkışıp,bsğırıp gürlediğime,bıktım usandım naraları attığıma aldanma. Onları incitenin nefesini keserim! Ne yapıyorsam onların mutluluğu için yapıyorum. O yüzden ayağını denk al evlat! Babası başından atmak için benimle evlendirdi diye sakın aklından bile geçirme. Ben şu kısacık ömürde sevdikleri aşık oldukları insanlarla bir gün,bir saat,bir dakikayı bile fazladan yaşasınlar diye acele ediyorum. Kayra'nın yıllarca gizli bir sevda içinde kavrulduğunu bildiğim için evlendirdim. Meyra'yı milletin evli olfuğunu düşündüğü bir adama kör kütük aşık olup gözü kspalı teslim olduğunu bildiğim için verdim!"

 

İşittiği son sözlerle kalbine bir bıçak saplanırken gözleri telaşla açıldı. O an aklına geçmişini karşısındaki adama anlatmadoğı durumunu açıklamafığı gelince utançla bakışlarını kaçırdı. Karşısındaki adamı kandırmış gibi hissederken onun sözleri ile sertçe yutkundu.

 

"Sahra içinde aynısı geçerli! Kızımı bıkkınlığımdan vermedim sana onun yüreğindeki sevdanın büyüklüğünü gördüğüm için verdim! Velhasıl ömrün ve zamanın kısalığını sevdiklerinden ayrı kalmanın ne demek olduğunu iliklerime kadar yaşadım ve onlara yaşatmamak için yaptım ne yaptıysam! O yüzdrn kıxımı üzeyim deme verdiğim hini çekip almasını da bilirim!"

 

Sözlerini bitiren adam bakışlarını damafına çevirerek gülümsedi.

 

"Hadi içeriye geçelim artık. Uzun kaldık bir sorun olduğunu düşünecekler."

 

Mehmet'in hareketlenmesi ile Selçuk telaşla konuştu.

 

"Baba!" Adamın bakışları kendisini bulunca mahçupca devam etti sözlerine. "Benim seninle konuşmam gereken bir mevzu var." Mehmer karşısındaki genç adamın sıkıntılı halleri ile onu süzerken ne konuşacağını bildiği için onu onaylayarak devam etmesini bekledi. Geçmişim hakkında. Biliyorum daha önce anlatmalıydım ama inanın her şey o kadar hızlı geliştiki ben Sahra'yı kaybetmenin korkusuyla karşı karşıya gelince tamamen aklımdan çıkmış. Yoksa saklanacak bir durum değil. Saklayacakta değilim zaten. O yüzden öğrendiklerinden sonra lütfen yanlış dülüncelere kapılma."

 

Mehmet,Selçuk'un kıvranışları ile gülmemek için kendisini zor tutarken Gülşen hanımın anlattıklarının rahatlığı ike başını olumlu anlamda salladı.

 

"Sen anlat önce bakalım. Ne varmış geçmişinde bu kadar gizemli olan."

 

Mehmet'in sözleri ile Selçuk derin bir nefes alarak sıkıntıyla anlatmaya başladı. Anlattıkça karşısındaki adamın tepkisiz kalışı ile gerilirken bitirdiği sözlerinden sonra onun hala cevap vermemesi ile daha da gerilmişti. Cesaretini toplayarak güçlükle fısıldadı.

 

"Bir şey söylemeyecek misin?"

 

Mehmet yüzüne yayılangülümseme ile karşısındaki gencin gözlerine babacan bir şefkatle bakarak konuştu.

 

"Ne söyleyeyim evlat. Kader! Benim kızlarımın kaderi de böyle demekki. Önemli olan senin geçmişini unutup unutamaman. Sen benim kapıma o defreri kapatmadan gelecek adam değilsin Selçuk. Eğer öyle bir adam olsaydın kızım senin peşine düştüğünde onu red etmezdin. İnsanız her şey gelir geçer. Yüreğindeki o yaranın acısını anlayabilecek en iyi insan benim belkide. Gizli bir görevde öldü gibi gözükmem gerekiyordu ve ailem bike beni öldü bilecekti. O göreve gittim. Kendimi öldü gibi gösterdim. Benim öldüğümü düşünen sevgili kayınvalşdem karımı başkası ile evlendirmeye çalışmıştı! Neler hissettiğini çok iyi anlıyorum ama bunu benim anlamam yetmez. Sahra'nın seni anlamasına izin ver oğlum. Her şeyi bir an önce anlat karına."

 

Sözlerini bitiren adam elini Selçuk'un omzuna koyarak hafifçe sıkarak gülümseyip başıyla içeriyi işaret ederek adımlarını o yöne çevirdi.

 

Takılan yüzüklerden sonra Selçuk tekrar Sahra ile konuşmak için fırsat kollasada bir türlü başarılı olamamıştı. Sohbet muhabbet eski anılar derken ilerleyen zamanla herkes evine dağılmaya başlamış genç adamda kendisini uğurlayan kızın gözlerine çaresizce bakarak fısıldamıştı.

 

"Bir araya gelemedik bir türlü." Sahra başını olumlu anlamda sallarken Selçuk onu kolundan tutup kapının dışına çekiştirerek çıkartırken kendisine şaşkınca bakan karısına aldırmadan dudaklarından küçük bir öpücük çalarak geri çekildi.

 

"Ne yapıyorsun biri görecek şimdi!" Sahra'nın şaşkın bakışlarla etrafını kolaçan etmesi ile Selçuk yüzüne yayılan gülümsemeyle fısıldadı.

 

"Kimseler yok ortada." Bu defa dudaklarını alnına bastırarak geri çekilip gözlerini gözlerine odaklayarak fısıldadı. " Bütün gece suratın asıktı. Canını sıkacak bir şey mi yaptım?"

 

Selçuk'un sorusu ile bütün gün aklında dönüp duran düşünceler dilinin uchna kadar gelsede güçlükle tuttu. Konuşmanın ne yeri ne zamanıydı. Hem onu sık boğaz ederek anlattırmak istemiyordu. Kendi isteğiyle açsın istiyordu yarasını. Düşünceleri arasında başını olumsuz anlamda iki yana sallayrak cevap verdi.

 

"Hayır."

 

Selçuk elini kaldırarak parmaklarını karısı ın yanaklarındaki çukurların üzerinde gezdirdi. Onun kırgınlığının sebebini bilsede konuşmak için uygun bir zaman olmadığını da biliyordu. Parmakları Sahra'nın gamzelerinde dolanmaya devam ederken tekrar fısıldadı

 

"O zaman güldüğün zaman nefes almamı bile unutturan bu çukurları neden hiç göremedim bu gece?"

 

Sahra gelen soru ile dudaklarını bükerek omuzlarını silkti.

 

"Farkında değilim hiç. Bütün gün yorulduğum içindir belki."

 

Karısının verdiği cevapla kızların sözleri tekrar aklına dülerken onun bütğn gün ne yapmış olabileceğini düşünmeden edemedi. Yüzünü avuçları arasına alarak farkında olmadan gözlerini çenesindeki morluğun üzerine çevirip konuştu.

 

"O zaman hemen yat dinlen. Yarın sabahtan alacağım seni. Ev di,eşyalardı,gelinlikti bir sürü işimiz var. Bir an önce halledelim."

 

"Ben annemin gelinliğini giymek istiyorum." Sahra'nın sözleri ile Selçuk şüpheyle ona bakarken Sahra onun hem maddi açıdan çok açılmamasını hemde gerçekten annesinin gelinliğini giymek istediğini ona usulünce anlatmak istiyordu. " Ev,eşya,düğün derken fazla açılacaksın. Kardeşini okutuyorsun,annenin hastane masrafları var seni zor duruma sokmakmak istemiyorum. Hem de gerçekten annemin gelinliğini giymek istiyorum."

 

Sahra'nın düşünceleri ile Selçuk yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamayarak cevap verdi.

 

"Bende babanın damatlığını giyeyim masraf yapmayalım hiç o zaman!" Başını olumsuz anlamda salladı. " Olmaz öyle şey! Maddiyatı düşünerek vazgeçiyorsan kabul etmem ama gerçekten gönlündeki annenin gelinliğini giymekse ona bir şey diyemem güzelim."

 

"Selçuk ben ciddiyim! Gelinliği ala bilecek durumun var elbetteki biliyorum ama ben annemin gelinliğini istiyorum." Bakışlarını kocasının gözlerinden çekerek bir adım geri çekilip onu baştan aşağı süzdü. " Babamın damatlığı da sana uyar aslında. Bir kaç küçük tadilatla hallolur. Hem nostaljik bir gelin damat oluruz. Tabi sen ciddiysen."

 

Sahra'nın sözleri ile Selçuk onun gerçekten böyle düşünüp düşünmediğini anlamak için gözlerine uzuca bir süre baktı. Onun gözlerindeki hevesli pırıltılarla başını okumlu anlamda salladı. Kayra'nın fikri ile böylesi daha uyumlu olacaktı ve süprizi anlamlı bir hal alacaktı.

 

"Tamam. Sen nasıl istiyorsan öyle olsun." Bütün gece beklediği gülümseme karısının yüzünde yerini bulunca bakışları Sahra'nın yanaklarında beliren çukurlara kaymış parmaklarıda gözlerine sunulan şölene eşlik edercesine çukurların üzerinde dolanmıştı hafifçe. Derin bir iç çekerek farkında olmadan yüzğne yayılan gülümseme ile fısıldadı.

 

"Şükürler olsun sana rabbim. Ayın şavkı misali aydınlatır gecemi kuluna bahşettiğin eşsiz iki çukur!"

 

Kocasının kendinden geçmiş gibi dalıp gitmesine ve anlam veremediği sözleri ile bakışlarını kısıp ona bakarken yüzündeki gülümseme silinince Selçuk'ta daldığı manzaradan sıyrılarak karısının gözlerine çevirdi bakışlarını ve derin bir iç çekerek fısıldadı.

 

"Hadi git artık. Güzelce dinlen. Yarın sabah gelip alırım seni."

 

Sahra kocasının biraz önceki haline anlam veremezken onun sözleri ile başını olumlu anlmada sallayarak arkasını dönüp gitmek için hareketlenmiştiki kolundan çekilip dudaklarına kapanan dudaklarla nefesi kesildi. İlkinin aksine bu defa uzun süren öpücüğe kendini kaptırmışken babasının kükreyen sesi ile kendine gelerek telaşla Selçuktan uzaklaştı.

 

"Sal artık şu çocuğu Sahraaa! Ulan anası ile kardeşi aşağıda ağaç olup meyva vermeye yöneldi be!"

 

Babasının sözleri ile Selçuk kıkırdarken Sahra'nın gözleri irice açılmıştı. Karşsındaki adama çattığı kaşlarının altından bakarak kapıyı açıp içeriye doğru seslendi.

 

"Ben değil damadın beni bırakmıyor baba!"

 

Bu defa Selçuk'un kaşları çatılırken Sahra tek kaşını öeydan okurcasına kaldırdı.

 

"Ulan getirtmeyin beni oraya! Ne halt yiyorsunuz siz!?" Babasının öfkeli sesi ve kapıya doğru yaklaşan adım sesleri ile Sahra telaşla arkasını dönüp içeriye girerek kapıyı kapatırken Selçuk onun bu haline gülmeden edemedi. Adımlarını asansöre doğru çeviren adam yarın karısına her şeyi anlatmanın kararı ile rahat bir nefes alırken içine dolan huzurla asansöre binmekten vazgeçip dudaklarına kondurduğu keyifli bir ıslıkla merdivenleri birer ikişer inmeye başladı.

 

Sabah on gibi Sahra'yı almış onun ısrarı ile Meliha teyzenin evine bakmak için yola koyulmuşlardı. Selçuk suratını asarak huysuzca homurdandı.

 

"Sahra bak ben istemiyorum o evi! Nesini anlamıyorsun anlamadım ki?"

 

Kız en az otuz sefer duyduğu cümleyle gözlerini devirerek bezgince konuştu.

 

"Bir defa daha istemiyorum dersen yemin ediyorum inerim bu arabadan! İstemeyecek ne var esas ben anlamıyorum!"

 

Selçuk sinyal verip sağa dönerken öfkeyle direksiyonu sıkarak sert bakışlarını Sahra'ya çevirdi.

 

"Melşha teyze sana talip olmuştu? O zamanlar seni önceden görüp aklına koymuş olduğuna göre oğluna senden bahsetmediği ne malum? Belki göstermiştir bile!"

 

Sahra şaşkınca yanındaki adama bakarak aynı şaşkınlıkla cevap verdi.

 

"Delirdin mi sen? Kardeşim gibi demiştin o çocuk için! Kardeşim dediğin adam senin karına o gözle bakacak değil ya!"

 

Karısının sözleri ile Selçuk geçmişine giderken farkında olmadan direksiyonu sıkıp homurdandı.

 

"İnsan oğlu çiğ süt emmiş! Kimin kime ne gözle bakacağı belli olmaz! Bazen nefsine hakim olamazsın,bazen kaderin mecbur burakır seni!"

 

Selçuk'un sözleri ile Sahra ona anlam veremeyerek bakarken bakışları kocasının gerilen vücudunda şüpheyle dolanırken direksiyonu tutan ellerine kayınca kaşları hızla çatıldı. Parmaklarının eklem yerlerinin bembeyaz olduğunu görünce içindeki şüphe Selçuk'un biraz önce söylediği sözlerle katmerlenmişti adeta. Aklındaki parçalrı birleştirerek şüpheyle fısıldadı.

 

"Kalbindeki yaranın sahibimi seni böyle düşünmeye iten? Kardeşim dediğin adama bile güvenemeyecek raddeye getiren?" Shara'nın sözleri ile girdiği tıranstan çıkarken aniden frene basınca karısının öne doğru savrulması ile telaşla ona doğru bir hamle yapmıştı ki Sahra elini kaldırarak durmasını istedi. Yönünü ona çevirerek bir ceval istediğini belirtircesine kararlı bir şekilde gözlerine bakarak fısıldadı.

 

Karısının gözlerinden bakışlarını kaçıran Selçuk daha uygun bir zaman kollasada karısının gözlerinden o zamanın kalmadığını anlayarak derin bir nefes alarak başını ağır ağır salladı. Emniyet kemerini açarak oda yönünğ karısına doğru çevirip bakışlarını gözlerine dikerek kendisi için arrık hiç bir anlamı,hissiyatı kalmayan geçmişinin kapılarını aralayıp,yüreğindeki yaranın kabuğunu bir hamlede kaldırdı.

 

"Ben daha önce evliydim Sahra!"

 

Sahra aldatılmayı,bir aşkı,bir ayrılığı,karşılıksız bir sevdayı ve hatta ölümü bile bekliyordu ama böyle bir şeyi beklemiyordu. Şok olmuş bit şekilde karşısındaki adama bakarken onun anlattıkları beyninde dönüp duruyordu. Hata Selçuk'ta değildi hata kendisindeydi o kendisine yaklaşmaması konusunda bir çok kez uyarmış ama kendisi bir aptal gibi kukak ardı etmişti. Onun sevgilisi olabileceği ve ya medeni durumunun ne olduğu aklına dahi gelmemişti. Utanç verici bir durumdu. İlk defa aşık olduğu için sorgulamadan,araştırmadan yapışmıştı adamın yakasına. Kim bilir nasıl bezdirmişti canından. Utançtan yanakları kızarıp,gözleri dolarken onun hakkında ne düşündüğünü bile düşünemiyordu. Belki de onu bezdirdiği için oda geçmişinden kurtulmak amaçlı kabullenmişti sonunda kendini. En başından Selçuk'un başından böyle bir şey geçtiğini bilseydi yaklaşımı daha farklı olur bu kadar utanmazdı.

 

Utancı kendi hatasından kaynaklıydı. Kendi bunları şu an düşüne biliyorsa Selçuk nasıl bir kefeye koymuştu kim bilir? Evli mi bekar mı olduğunu bilmediği bir adamın peşine düşen bir kadın hakkında ne düşünülürse oda öyle düşünmüş olmalıydı. Güvenilmez bir karakter çizmişti farkında olmadan kocasının gözünde. Kendisi olsa evli mi bekar mı olduğunu sorgulamadan bir adamın onun peşine takılmasını daldan dala konan bir avcı kuşu olarak görür güvenilmez damgasıyla yargılardı. Düşünceleri arasında yüzünde hissettiği ellerle kendine gelirken bulanık görüşü nedeniyle gözlerini bir kaç sefer kırpıştırdı.

 

"Biliyorum biraz geç anlattığım şeyler için ama Allah şahidimdir ki ne yüreğimde,ne nefsimde,ne de aklımda onlara dair hiç bir şey yok! Ben her şeyi babamın benim üzerime yıktığı dağın toprağına gömerek geldim sana! Ne öfke,ne kin,ne hırs hiç bir şey yok içimde onlara karşı. Sakın aklına da gönlünede gölge düşürmesin geçmişim!"

 

Sahra kocasının sözlerini işitsede başını olumsuz anlamda sallayarak gözyaşlarına hakim olamayarak güçlükle konuştu.

 

"Yalnız kalmak istiyorum!"

 

Karısının verdiği cevapla Selçuk'un içine bir korku düşerken başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Olmaz! Bırakmam seni bu halde! Ben inerim arabadan yeterki sen gitme bu halde." Sözlerini bitiren Selçuk'un hareketlenmesi ile Sahra onun koluna yapışarak sıktığı dişlerinin aradından tısladı.

 

"Gitmek istiyorum! Yalnız kala bileceğim bir yere!" Karısının sözleri ile ne yapacağını bilemezken çaresizce başını sallayan adam başını direksiyona yaslayarak derin bir nefes alırken aracın açılan kapısıyla gözlerini sıkıca kapatarak Sahra'nın kendisini bırakmaması için dua etmeye başlamıştı. Sertçe çarpan kapıyla pişmanlıkla fısıldadı.

 

"Yollarına dikenler ektiğim kadına beni çıplak ayakla yürütme rabbim!"

 

Yitenumutlar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%