Yeni Üyelik
23.
Bölüm

İ-D-A-23

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı - Barış Manço - Gamzedeyim

 

 

Uzun süre aracın içinde çaresizce ne yapacağını bilemeyerek bekleyen Selçuk yaptığı hatanın bilincindeydi. Sahra'nın o halde gidişine izin verdiği için içten içe pişman olsa da onun karakterini bildiği için yalnız kalım sakinleşmeye ihtiyacının olduğunun da farkındaydı. Huzursuzluk bedenini esir alırken onun ne halde olduğunun merakı ne yapacağını ve nasıl bir yol izleyeceğini düşünmesini engelliyordu.

 

Düşüncelerini toparlaya bilmek adına derin bir nefes alarak elleri ile yüzünü sertçe ovdu. Öyle bir noktaya gelmiştiki, bir kuyuya düşmüştü ama o, kuyuda ki Yusuf değildi. Başını aıkıntıyla sağa sola sallayarak mırıldandı.

 

"Her insanın bir kuyusu vardır. O kuyudan çıkamıyorsan Mısır'a sultan olmanın hayalini kurmayacaksın Selçuk efendi! İş ne Yusuf,ne Züleyha olmakta. İş Yusuf'a güzellik ve iffeti verip Züleyha'nın gönlüne Yusuf'u koyanda!" Sıkıntılı bir nefes alarak aracını tekrar çalıştırıp yola koyuldu. " Nasip de Rabbine güven. Hakkında hayırlısını verecek olan o! Sen bismillah de başla şüphesiz tüm kapıları açacak olan yine o! Sahra'nın gönlüne seni düşüren Rabbin seni o kuyudan da çıkarır elbet!"

 

Sahra ağlamaktan kızaran ve şişen gözlerini etrafında gezdirirken burnunu sertçe çekti. Kocasının anlattığı hikaye aklında bir filmin fragmanı gibi dönüp dururken o hikayede kime kızacağını bilemeyerek yumruklarını sıktı öfkeyle. Selçuk'un yarasının sebebini öğrendiği andan beri sol yanını bir ateş sarmış alev alev yanıyordu. Ağzını açsa kelimeler yerine sanki o ateşin harı yakacaktı her şeyi. Kendisi duydukları ile bu dereceye gelirken kocasının böyle bir acıyı yaşayıp nasıl dayandığını düşündükçe gözleri tekrardan doluyordu. Üstelik kendi yaptığı aptallığın utancıda omuzlarına binince sanki içine düştüğü umman ateş olup bedenini yakıp kavuruyordu. Ellerini dolan gözlerine sertçe bastırdığı esnada içerisinde bulunduğu odanın kapısı açıldı.

 

"Sahra!" Babasının sesi ile ellerini yüzünden çeken kız bakışlarını ona çevirince Mehmet kızının perişan hali ile telaşla ona bakarken arkasındaki adamda telaşlanmıştı. Mehmet kendisini hızla toparlayarak bakışlarını arkasındaki adama çevirerek elindeki dosyayı uzatıp konuştu.

 

"Doğan." Damadının Sahra'nın üzerindeki telaşlı bakışları Mehmet'i bulurken o sözlerine devam etti. " Dosyayı incele,gerekli işlemleri hallettikten sonra suçluları savcılığa götür oğlum." Doğan kendisine uzatılan dosyayı alarak başını sallayıp babasının sözlerini onayladı. Bakışları tekrar Sahra'yı bulunca üzgün bakışlarını Mehmet'e çevirerek fısıldadı.

 

"Baba. İstersen kala bilirim." Damadının sözleri ile Mehmet onun kolunu babacan bir tavırla sıvazlayarak cevap verdi.

 

"Hallederim ben sen işine bak evlat." Doğan kısa bir an tekrar Sahra'nın perişan haline bakarak başını olumlu anlamda sallayıp odadan çıkarak kapıyı arkasından kapadı.

 

Kapanan kapıyla Mehmet adımlatını kızına doğru yönelterek bir kaç adımda onun yanıbaşına oturarak telaşla ellerini kızının yüzüne uzatarak avuçlarının arasına alarak yüzüne yapışan saçlarını elleriyle geriye doğru çekip şefkatle fısıldadı.

 

"Ne bu halin kızım? Kötü bir şeymi oldu Sahra korkutma beni!"

 

Babasının sözleri ile Sahra tutmakta zorlandığı göz yaşlarını serbest bırakarak kollarını beline dolayarak başınu göğsüne yaslayıp hıçkırarak ağlamaya başladı.

 

Kızının haliyle Mehmet daha da telaşlanırken sakinleşmesi için onun sırtını sıvazlayıp teselli edici sözler söylesede Sahra uzun sayıla bilecek bir süre ağlamış hıçkırıkları iç çekişlere döndüğünde başını babasının göğsünden kaldırarak ağlamaktan kanlanmış gözleri ile gözlerine bakarak fısıldadı.

 

"Özür dilerim."

 

Sahra'nın söylediği söz ile Mehmet'in kaşları hızla çatılırken anlam veremeyerek sordu.

 

"Ne için?"

 

"Bütün saçmalıklarım için. En önemlisi de sevdiğim adamın evli mi,sevgilisimi var nişanlımı diye araştırmadan ucuz bir kadın gibi onun yakasına yapışıp senin bize öğrettiğin değerleri göz ardı ettiğim için."

 

Kızının sözleri ile Mehmet'in onun neden bu halde olduğuna dair fikirler belirirken Sahra sözlerine devam etti. "İlk defa hissettiğim hislerin heyecanına kapıldım, ilk öğrenmem gereken şeyi unuttum! Selçuk beni red ettikçe iyice hırslandım ve hata yaptım! Evli olabilirdi,sevgilisi olabilirdi,nişanlı olabilirdi beni bu yüzden red ediyor olabilirdi. Sonraları böyle bir şey olmadığını öğrensemde jalbinde bir sevdamı var diye sorgulamadım! Kendimi o nun kalbine zorla kazımaya çalıştım! O red ettikçe ben top yekün gittim üstüne! Öğrendiklerimden sonra yaptıklarımı düşününce çok utanıyorum baba!"

 

Mehmet kızının sözlerinden sonra onun yüzünü avuçları arasuna alarak gözlerine şefkatle bakaraktı.

 

"Evet bir hata yaptın. Selçuk'u bir ilişkiye zorlamadan önce onun medeni halini ve ya yüreğini sorgulaman lazımdı. İnsanız hata yaparız. Hatasız kul olur mu hiç? Sorgulamaya başladığında bahsettiğin gibi Selçuk'un bir ilişkisi olduğunu öğrenmiş olsaydın zaten o an sen peşini bırakırdın ben eminim senden kızım. İlk aşk ilk heyecan hata yapmana sebep olsada sen özür dileyecek bir şey yalmadın. Selçuk bir ilişki içerisinde olsaydı ce sen bunu bile bile onun peşinden koşmaya devam etseydin size öğrettiğim değerleri işte o zaman çiğnemiş,beni o zaman utandırmış olurdun."

 

Yüzüne bir gülümseme yerleştirerek başını iki yana salladı.

 

"Utanılacak bir şey yok bunda? Sen aşık oldun ve savaştın. Hata yapsanda yolun doğruymuş demekki Selçuk sana nasip olmuş. Senin hata zannettiğin şeyler kaderinin sana kıldığı vesilelerdir bazen. Senin hatan güzel bir aşka vesile olmadı mı sencede?"

 

Babasının sözleri ile Sahra dudaklarını büzerek omuzlarını umursamazca silkti.

 

"Hatam bana Selçuk'u getirse de,onun kalbine benim aşkımı düşürdümü bilmiyorum baba. Yüreğinde öyle büyük bir yara varki ben bana karşı olan hislerinden de ,benimle neden evlenmek istediğinden de emin değilim. Ya benim baskılarım onu benimle evlenme düşüncesine ittiyse!? Ya kalbindeki o yaraya tampon olmam için benimle evlendiyse? Ben nasıl baş ederim bunlarla? Üstelik onun geçmişini unuttuğundan bile emin değilim! Babasının,karısının,kardeşim dediği adamın ona biçtiği hayatı,yaşattığı acıları anlatırken ben kaldıramadım! Keşke beni sürekli red edeceğşne karşısına alıp anlatsaydı her şeyi! İçime şüphe tohumlarını evlenmeden değilde bir yola çıkmadan anlatsaydı keşke!Unutulacak bir şey değil bu baba! Ne Selçuk,ne de ben unutacağız!"

 

"Ora da dur bakalım kızım! Yine hata yapıyorsun! Selçuk'a hata payı çıkartmaya çalışma çünkü onunda bir suçu yok! Bazen şartlar insanı mecbur bırakır bazı şeylere. Birincisi kimseden geçmişini unutmasını bekleme! Geçmişinde yaptığın hatalar,doğrular,acı,mutluluk yaşanmışlık ne varsa odur seni sen yapan! Senin aşık olduğun adama seni çeken belki de geçmişinde yaşadıklarının ona getirdiği olgunluktur!"

 

Babasının sert sesine tezat gözlerindeki şefkat ve anlayışla Sahra ona yardım dilenircesine bakarken Mehmet gözlerini düşünceli bir şekilde kısarak sözlerine devam etti.

 

"Şöyle düşün. Sen hata yaptığını düşünerek utanıyorsun pişmanlık duyuyorsun ya, peki senin hatana Selçuk ta başka bir hatayla karşılık verseydi?"

 

"O da hata yaptı! Bana daha önce anlatması gerekiyordu!"

 

Mehmet kızının çıkışı ile başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Hata yapmadı! O sıralar bir ummanda kaybolmuştu. Geçmişinin onda bıraktığı,büyük acılar çekmesine rağmen güçlükle kabuk bağlayan yarasının tekrar kanamasından korkuyordu! Sen onun yara aldığı noktaya dokunduğun için aynı acıları yaşamaktan korkup geri çekti o çocuk kendini. Çünkü insanın bu hayatta en çok korktuğu şey aynı yaralandığı yerden bir daha yara almasıdır kızım!"

 

Sahra'nın saçlarını okşayarak anlayışla gülümsedi.

 

"Sakinleşip kendine geldiğinde Selçuk'un kendini sana hiç bir zaman tamamen kapattmadığını sende anlayacaksın. Bazen dilin söyleyemediklerini beden dili söyler,gözleri söyler. Sizin aranızdaki sorun,senin şu an hissettiğin duygular ne senin yaptığın hatadan ötürü,ne de Selçuk'un geçmişinden ötürü. Acemi iki aşığın aynı frekansı tutturamayıp iki farklı dilde sevda türkülerini söylemesinden kaynaklı. O frekansı tutturduğunuzda ikiniz de aynı dilden konuşacaksınız."

 

Babasının sözleri ile Sahra dudaklarını bir çocuk gibi bükerek düşünceli bir şekilde başını salladı.

 

"Selçuk'un hatası olmadığını söylüyorsun ama ben hissedemiyorum baba." Gözlerini kısarak kısa bir an söyleyeceklerinin zorluğu ve karşısındakinin babası olduğunun bilinciyle beklesede utana sıkıla devam etti sözlerine. "İnsan karısına aşık okmasa da, insan olarak bile sevdiğini bir sözle,bir dokunuşla hissettirmez mi? En basitinden elini bile tutmaktan çekinir kendini geri çeker mi?" Aklına kocasının öpücükleri gelsede hissettiği duyguların yoğunluğu ile girdikleri yolun mecburiyeti ve ya bu yolda gönlünü almak amçlı yaptığını düşünerek kararsızca fısıldadı. " Ne istersem yapmaya çalışıyor, en azından değer veriyor ve bunları yürekten yaptığını hissediyorum ama..."

 

"Yürek yüreğe değmişse elin ele değmesine gerek var mı kızım? Her erkek duygularını aynı şekilde ifade etmez Sahra. Hiç düşündünmü sana olan saygısından kendisini geri çektiğini? Sana saygı duyup kendisini geri çekmese senin gözünde diğerlerinden bir farkı kalmayacaktı sevdiğin adamın."

 

Kızının ellerine uzanarak avuçları arasına alıp bakışlarını onun gözlerinden çekmeden fısıldadı.

 

"Kocan çektiği onca acıya rağmen sana güvenip kalbini sana açmışken,kaybolduğu geçmişinden senin ona uzattığın o elle başını çıkarabildiyse,onun elini bırakıp tekrar o gayya kuyusuna atma kızım. Bazı insanlar için güvenmek sevmekten daha değerlidir. Selçuk'un o büyük yarasının sebebi güvensizliği. Sana güvenip elini tutan adamın elini bırakma sakın!"

 

Kızının dolan gözlerine gülümseyerek bakıp onu kendine doğru çekerek alnına bir öpücük bırakıp geri çekildi.

 

"Sevdiğin adama hiç suçu günahı yokken sırtını dönüpte, benim sana olan güvenimi de boşa çıkartma."

 

Sahra derin bir nefes alarak gözlerindeki yaşları elinin tersiyle silerek babasına gülümsemeye çalışınca Mehmet oturduğu koltuktan kalkarak kızına elini uzatıp kalkmasını istedi.

 

Sahra babasının elinden tutup kalkarken Mehmet kolundaki saate bakarak yüzünü buruşturarak kızına çevirdi bakışlarını.

 

"Bak görüyor musun sana aşk dersleri vereceğim diye öğle arasını kaçıracaktık! Hadi gidip birlikte yemek yiyelim. Selçuk'u da alırız merak etmiştir çocuk şimdi."

 

Babasının sözleri ile önce kıkırdasa da Selçuk'un ismi geçince bir anda kaybolan neşesi ile başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Benim biraz kafamı boşaltıp sakince düşünmem lazım. İkimizin de daha fazla üzülmemesi için buna ihtiyacım var." Babasından bakışlarını çekerek koltuğun üzerindeki çantasına uzandı. Çantasını alarak bakışlarını tekrar babasına çevirerek gülümsemeye çalıştı. "O yüzden beni affet baba. Sana eşlik edemeyeceğim."

 

Mehmet kızının sözleri ile onu kısa bir an inceledi. Kafasını nasıl boşaltacağını,düşüncelerini nasıl dağıtacağını çok iyi bildiği için kızının yüzünü avuçları arasına alarak alnına küçük bir öpücül bırakıp geri çekilerek gülümsedi.

 

"Dikkatli ol! Fazla dağıtma! Çenendeki morluğu fark etmediğimi de sanma." Babasının sözleri ile Sahra bakışlarını kaçırırken o sözlerine devam etti. "Bir an önce kafanı topla seni tek parça halinde teslim etmek istiyorum kocana." Sözlerini bitiren adam kızına muzipçe göz kırpınca Sahra dudaklarının kıvrılmasına engel olamayarak başını olumlu anlamda sallayıp,parmak uçlarında yükselerek babasının yanaklarına öpücük bırakıp ondan ayrılarak kapıya doğru ilerledi. Babasının bakışlarını sırtında hissederken kapıyı açıp tekrar ona dönerek burukça gülümseyip fısıldadı.

 

"Teşekkür ederim. İyi ki benim babamsın."

 

Kızının sözleri ile Mehmet dolan gözlerine engel olamayarak eli ile git işareti yaparak gülümsedi. Babasının hareketi ile Sahra'nın da yüzünde gülümseme oluşurken açtığı kapıdan çıkarak geldiği merkezden uzaklaştı.

 

Sahra'nın gidişinden sonra uzun süre ne yapacağını düşünen Selçuk onun daha fazla üzülmesini ve kendisini yanlış anlamasını istemeyerek aldığı kararı uygulamak için aracını gitmek için yola çıktıkları yere doğru sürdü.

 

Bakışlarını odanın içerisinde gezdiren adam yanındaki kadınlara dönerek sıkıntılı bir şekilde baktı.

 

"Tadilata ihtiyacı var."

 

Kadınlar bir birine bakıp bu iş oldu dercesine gülğmsedikten sonra Meliha hanım Selçuk'a dönerek heyecanla konuştu.

 

"Sen hiç merak etme oğlum. Ne istiyorsan,nasıl olmasını istiyorsan sen söyle biz hallederiz."

 

Meliha hanımın sözleri ile Selçuk başını düşünceli bir şekilde sallayarak tekrar konuştu.

 

"Çok az bir zamanımız var Meliha teyzem. Yetişecek gibi değilki."

 

Gülşen hanım oğluna hak verircesine bakışlarını etrafta gezdirirken Meliha hanım küçük bir kahkaha atarak cevap verdi.

 

"Ayy sen bize bırak oğlum. Yetiştirecek olan biziz. Biliyorsun İsmet amcan kimseye vermedi evi. Ailemin içine yabancıları sokacak değilim derdi hep. O yüzden hiç dokunmamıştık biz de. Ama yetiştiririz biz her şeyi el birliği ile. Hem Sedat ilgilenecek her şeyle en ince ayrıntısına kadar. O da çok sevindi aldığınız bu karara."

 

Melşha hanımın son sözleri ile Selçuk gerilse de geçmişini toprağın altına gömüp her şeyi arkasında bıraktığını karısına başka türlü kanıtlayamazdı. Üstelik amacı sadece karısına geçmişinden kurtulduğunu kanıtlamakta değildi. Yorulmuştu ve artık insanlara güvenmek istiyordu.

 

Selçuk'un uzayan sessizliği ile kadınlar onun vazgeçtiğini düşünerek bir birine üzgünce bakarken Selçuk derin bir nefes alarak başını olumlu anlamda salladı.

 

"Peki. Tamam." İşaret parmağını kaldırarak karşısındaki kadını uyarmak istercesine salladı. "Ama bak söyle o oğluna bu tadilat işini aksatır,zamanın da yetiştiremeyip beni ortada bırakırsa elimden çekeceği var!"

 

Annesi ve Meliha hanım yüzlerindeki kocaman gülümseme ile başlarını olumlu anlamda sallarken İkra ve Sedat'ta aynı anda içeriye girmiş kısa bir selamlaşmanın ardından yapılacaklar konuşulmaya başlamıştı.

 

Selçuk aklındakileri karşısındaki ge adama anlatırken o dikkatle dinliyor müdahale etmesi gerektiği yerlerde o da fikirlerini Selçuk'a söyleyerek ortak bir nokta bulmaya çalışıyorlardı.

 

"Bence yengeyi hiç getirme abi. Süpriz olsun ona. Onun zevkini neyi nasıl sevdiğini bilen kardeşi,arkadaşları varsa onlardan bilgi alır o doğrultuda ilerleriz. Böylelikle yengeye de süpriz olur."

 

Selçuk karşısında yıllardır tanıdığı adamı tartarcasına onu incelerken onun sözleri ile kısa bir an düşündü. Aslında haklı olabilirdi. Sahra'ya bu evi istemediğini söylemişti. Annesi,kardeşi ve Meliha teyzesini tembihler ağızlarını sıkı tutmalarını isterse Sahra'ya süpriz olurdu.

 

Yüzüne yayılan gülümseme ile başını olumlu anlamda sallayarak elini Sedat'ın omzuna koyup hafifçe sıktı.

 

"Tamam. Ama bak yetiştireceksin! Hiç bir eksik kalmayacak!"

 

Sedat'ta tıpkı karşısındaki adam gibi gülümseyerek elini onun omzuna koyup tıpkı o gibi hafifçe sıktı.

 

"Kardeşimiz evleniyor. Gerekirse bütün işlerimi erteler gece gündüz çalışır yetiştiririm merak etme sen." Selçuk onun sözleri ile onu kendisine çekip bir abi şefkati ile sarılırken Sedat fısıldayarak tekrar konuştu. "Senin adına çok sevindim abi. Zamanı gelmişte geçiyordu bile." İkili ayrılıp bir birlerine gülümseyerek bakarken Selçuk,Sedat'ın saçlarını karıştırınca o mahçup bir şekilde devam etti sözlerine. " Ayrıca annem evi tutmak istemeyişinin sebebi olarak kendi yaptığı bir boş boğazlıktan bahsetti. Aklında bir şüphe olmasın sakın abi. İnan o yaptığı boş boğazlıktan daha yeni haberim oldu. Bu sabaha kadar hiç böyle bir şeyden bahsetmedi bana. Bahsetse de zaten olacak bri şey yoktu benim tarafımdan."

 

Karşısındaki gencin sözleri ile Selçuk onu incelerken içinde bir yerlerinde rahatladığını hissetmişti.

 

"Beni sen yetiştirdin,dar günüm de yanımda oldun, okuyup bir yerlere gelmeme vesile oldun. Senin evine gelip giden bir kıza yan gözle bakacak kadar şerefsiz değilim ben. Aklında şüphe kalmasın bu yüzden." Sedat, Selçuk'un geçmişinde yaşadıklarını bilen nadir kişilerden biriydi ve onun yeni bir hayat için attığı büyük adım ve gözlerinde gördüğü o ışık Sedat'ı çok mutlu etmişti. Abisi gibi gördüğü adamın mutlu olamsını istiyordu. Onun durgunlaştışını fark edince sesine neşeli bir tını katarak tekrar konuştu.

 

"Sen şimdi git bu günü yengeyle geçir sonra seninle çok işimiz var."

 

Selçuk anlam veremeyerek karşısındaki adama bakarken Sedat tek kaşını kaldırarak sırıttı.

 

"Hiç bir iş yapmadan öylece benim bu evi düğüne kadar yetiştirmemi beklemen haksızlık değil mi abi? Bana yardı e deceksin yetiştireceğiz bu evi. Ustaya para verecek kadar zengin değiliz o yüzden kaçışın yok. Tatillerimi çalışarak geçirttiğin zamanları unutmadım. Sayende ne sanayi kaldı girip çıkmadığım ne inşaat kaldı tuğla taşımadığım. Sen de bu sayede bana yaşattıklarını anlarsın az çok."

 

Sedat'ın sözleri ile Selçuk kıkırdayarak kolunu yanındaki genç adamın boynuna dolayarak başını kolunun altına sıkıştırıp gülerek saçlarını karıştırdı tekrar.

 

"Sen abini bunlarla korkutacağını mı sanıyorsun koçum? Yengenin eziyetlerinin yanında seninkiler deve de kulak kalır." Sedat'ın homurdanmaları ile Selçuk onu bırakırken genç adam saçlarını düzelterek çıkıştı.

 

"O zaman yengemden seni bezdirmek için ders alsam iyi olacak. Çocuk muşum gibi iki de bir ayağının altına alıyorsun beni."

 

Selçuk onun sözleri ile gülerek homurdandı.

 

"Aman kardeşim yengenden ders falan almaya kalkma etrafımda fazlasıyla bana işkence eden var zaten! Sen en iyisi yengenden dövüş sporları dersi al o beni alt ederse sen destek çıkarsın bana."

 

Selçuk'un sözleri ile Sedat küçük bir kahkaha atarak ona baktı.

 

"Sen aşıksın abi! Yanmışsın haberin yok!"

 

Sedat'ın sözleri ile bir an donup kalırken güçlükle yutkunurken o sözlerine devam etti.

 

" Yengemin senin sırtını yere getirmesine dünden razısın. Beni güreşte yerden yere vururken bile bir an olsun acımayan adam yengeme gelince dünden razı oluyor sırtını o mindere koymaya. Alacağın olsun valla! Çok alındım."

 

Düşünceli bir şekilde başını sallayarak yanındaki genç adamın sözlerini farkında olnadan onaylarken bir şeyler söyleyerek hızla ayrıldı evden.

 

Sedat onun arkasından şaşkınca bakarken yüzüne yayılan kocaman gülümsemeyle annelerinin bulunduğu odaya doğru ilerledi.

 

"Nevri dönmüş abimin. Vallahi şimdi daha çok merak ettim yengeyi. Adam karısına çoktan abayı yakmış ama kendinin de haberi yok. Eyy aşk sen nelere kadirmişsin!"

 

İkra ve annesi Sedat'ın sözleri ile gülüşürken Sedat ensesine aldığı darbeyle bakışarını annesine çevirdi.

 

"Zevzek! O aşk nelere kadirse bir de sende görsek etkilerini! Kurudum artık kurudum! Ben de gelin istiyorum!"

 

Annesine ters ters bakan genç adam ensesini ovarak homurdandı.

 

"He anne he! Gelin de öyle pazardan kavun seçer gibi alınıp geliniyor zaten! Koymuşlar tezgaha Sedat gelsin beğensin birini diye bekliyorlar!"

 

Genç adamın sözleri ile kadınlar kıkırdaşırken o işleri olduğunu söyleyerek ayrıldı yanlarından.

 

Sedat'ın sözlerinden sonra Selçuk ne diyeceğini bilemeyerek hızla evden ayrılmış aracına bindiği an derin bir nefes almıştı. Bakışları dikiz aynasına kayarken gözlerindeki ışıltıyla şaşkınlıkla kendisine baktı. Yıllar sonra ilk deda fark ediyordu gözlerindeki ışıltıyı. Oysa daha önceleri boş birer kuyuyu anımsatırdı bakışları. Şimdi ise hayatın bütün renkleri vardı sanki. Umut vardı,heyecan vardı en önemlisi sevda vardı bakışlarında. Farkında olmadan aklından geçen son kelime fısıltıyla döküldü dudaklarından.

 

"Sevda!"

 

Fısıldadığı kelimeyle yüzüne kocaman bir gülümseme yayılırken başını inanamaz gibi iki yana sallayarak kendi kendine inanamazca fısıldadı tekrar.

 

"Her nasip vaktinin esiriymiş. Vakti gelince

kuru dalları bahar çiçekleri süslerlermiş. Senin kuru dallarını süslemeyi de helalin olana nasip etmiş demmek ki rabbin be Selçuk!"

 

Yüzündeki gülümsemeyi bir türlü silemezken Sahra'nın sabah yanından ayrılırken ki hali aklına gelince ona sabırla bekledi müjdeyi vermenin sevinci ile çalıştırdı aracını. Çok beklemişti vazgeçmemişti kendisinden. Sabah sözleri ile soğuk vurdurduğu çiçekli dallara baharı getirmesi gerekiyordu bir an önce.

 

Yüzündeki gülümseme yerini korurken aklına gelen şeyle aracının yönünü çevirirken tekrar fısıldadı.

 

"Önce şükür Selçuk! Önce şükür! Rabbine şükrünü gösterki,karının yollarına döktüğün dikenleri gül olarak toplayıp sunmana vesile olsun!"

 

Yüzündeki bir türlü silemediği gülümsemenin üzerine bir de sürekli kendi kendine konuştuğunu fak edince kıkırdayarak başını sağa sola salladı.

 

"Bu defa gerçekten sıyırdın galiba oğlum! Zemheri den sonra gelen bahara çarpıldın Selçuk! Allah sonunu hayır etsin lan!"

 

Kendi sözlerine yine kendisi kıkırdarken fark ettiği ilk camii nin park yerine aracını park ederek içinde coşkun dereler misali çağlayan sevinçle adımlarını rabbine şükür için camii ye yöneltti.

 

Acılarını,hüzünlerini,bekleyişlerini,yakarışlarını,dileklerini ve şükürlerini bıraktığı secdeden içine dolan huzurla uzun uzun ettiği dualarla kalktı. Camiinin avlusuna çıkıp gözlerini kapayarak derin bir nefesi ciğerlerine çekti. Bir bebeğin aldığı ilk nefes gibi hayata tutunurcasına yanan ciğerleri ile gülümsrrken, aldığı onca nefeste yüreğinde baş gösteren o sızıyı artık hissetmediğini fark edince gözlerini hayata yeniden doğmuş gibi açarak fısıldadı.

 

"Rabbim yüreğime ve gönlüme verdiğin inşirah ferahlığı ile bana nasip ettiğin, yare giden yollarda sana sığınarak yürümeye bismillah!"

 

Ellerini yüzüne sürerek adımlarını aracına doğru çevirdi. Aracına bindiğinde telefonuna uzanarak Sahra'nın numarasını tuşladı. Bir an önce görüp iyi olduğundan emin olmak istiyordu. Çalan telefon bir türlü açılmazken telaşlanmaya başlamıştı ki açılan telefonla tuttuğu nefesini bırakarak telaşla konuştu.

 

"Sahra! Neredesin sen!? Niye açmıyorsun telefonu? Yalnız kalmak istedin anlattıklarımı sindirmen için kabul ettim ama yeter bu kadar merak ed..."

 

"Ulan bir dur! Nefes al! Atlı mı kovalıyor evladım arkandan!?"

 

Selçuk işittiği sesle yüzünü buruşturarak yalnış kişiyi aradığını düşünüp telefonu kulağına götürerek aradığı kişiyi kontrol etti. Numaranın karısına ait olduğundan emin olduktan sonra kaşları çatılırken şaşkınca fısıldadı.

 

"Baba!"

 

"Baba ya! Baba! Ulan eşşeoğlueşek bir izin vermedin konuşayım. Az daha ilanı aşk edecektin bana be!"

 

Mehmet'in sözleri ile Selçuk'un yüzünde tekrar bir gülümseme peydah olurken bakışları dikiz aynasından yine kendini buldu. Kendisinin aşık olduğunu fark edemeyip milletin nasıl fark ettiğini merak ederken yüzünden belli oluyormu diye bakışları ile kontrol ediyordu.

 

"Sahra senin yanından ayrıldıktan sonra benim yanıma gelmiş. Haliyle dağılmış biraz."

 

İşittikleri ile kendini incelemeyi bırakan Selçuk endişeyle karşılık verdi.

 

"Çok kötüydü giderken. Ben geçmişte yaşananları anlatınca kötü oldu." Derin bir nefes alarak mahçupça devam etti. " Nasıl şimdi? Toparlana bildimi biraz."

 

"Konuştuk dertleştik daha iyiydi. Yanımda değil şimdi. Kafasını boşaltıp sakince düşünmek istedi bende izin verdim gitmesine. Ama telefonunu burada unutmuş."

 

Mehmet'in anlattıkları Selçuk'u daha da telaşlandırırken ne yapacağını bilmeyerek konuştu.

 

"Keşke gitmesine izin vermeseydin o hal de baba. Telefonunu da unutmuş nasıl bulacağım ki ben şimdi."

 

"Gittiği yeri ben biliyorum da senin şimdi gitmen doğru olur mu bilmiyorum. Yalnız kalıp düşününce saha çabuk kabullenir gibi sanki." Kısa bir an duraksadıktan sonra sıkıntılı bir nefes alarak sıktığı dişlerinin aeasından tısladı. " Ama orada o çocuğun yanında olmasınında istemiyorum! Kendim de çok yoğunum gidemiyorum. Aklım da o..."

 

"Baba..." Az önce işittikleri ile kaşları hızla çatılırken sakin olmaya çalışarak sözlerine devam etti. " Kusura bakma sözünü kesiyorum ama o çocuk derken sen kimden bahsediyorsun!? Nereye gitti Sahra!?"

 

Damadının çıkışı ile Mehmet'in yüzüne sinsi bir gülümseme yayılırken. Kızının telefonunu unutmasının avantajlarını kullanıyordu. Madem kızı güzel sözler duymak sevildiğini hissetmek istiyordu. Mehmet bu işi zevkle çözerdi. Aşkı dile getirmenin birinci ve en etkili kuralı kıskandırmaktı. Kurduğu planla hem damadının gözünü açacak hem kızına istediğini verecek hem de aralarındaki soğukluğu kaldıracaktı. Aklındaki planı devreye sokarak cevap verdi damadına.

 

Mehmet'ten aldığı adresle hızla yola koyulurken onun söylediği sözler içine bir ateş salmıştı. Bu ateş öyle bir şeydi ki Sahra'yı tanıdıktan sonra baş göstermişti. Daha öncesinde varlığını dahi bilmezdi oysa. Onu istemediğini söylediği zamanlar da bile yanına yaklaşan başka bir erkekle içi alev alıyordu sebepsizce. Şimdi anlıyorduki kıskanıyordu. Sanki elinden alacaklar da o yine ruhunu yırtarak çıkıp geldiği deryalarda bir başına kaybolacaktı. Elleri ile direksiyonu sıkarak içine dolan kıskançlıkla direksiyona bir kaç sefer sertçe vurarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Ahh Sahra ahh!"

 

Yol bir türlü bitmek bilmezken adresini aldığı salonun önüne geldiğinde aracını park ederek hızla arabadan inmiş ve adeta koşar adımlarla salona girmişti. Gözlerini etrafı da gezdirirken burnundan soluyordu resmen. Gözüne çarpan bir kaç kişiyle ortamın sakin ve kalabalık olmaması canını daha çok sıkarken ellerini öfkeyle yumruk yapmıştı ki,bir şeyler söyleyerek yanına yaklaşan bayana bakmadan sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Birini arıyorum gide bilirsiniz!"

 

Kadın önünde öfkeyle ilerleyen adamın verdiği cevapla bir kaç sefer aynı şeyleri tekrarlasa da sesinin ona ulaşmadığını düşünerek hızla önüne geçerek yüksek sesle bağırdı.

 

"Beyefendi lütfen beni zor durumda bırakıyorsunuz! Siz kimi aradığınızı söyleyin ben yardımcı olacağım!" Kızın kulakları tırmalayan sesi ile Selçuk ona hiç bakmadan düz bir yüz ifadesi ile etrafını inceledi ve gördüğü kişiyle önünde dikilen kızın yanından geçerek Sahra ve gördüğü adama doğru burnundan soluyarak ilerledi.

 

Kendisini hala fark etmeyen ikili öfkeyle dişlerini sıkarken çene kaslarının oynamasını, yanında gelen kız ürkekçe izlesede işinden olmak istemediği için cesaretini toplayarak yüksek sesle tekrar konuştu.

 

"Bakın burası dingonun ahırı değil!" Selçuk'un umursamaz bakışları kısa bir an yanındaki kızı bulurken ona öyle bir bakış atmıştı ki kız söylemekte olduğu sözleri korkuyla yutmak zorunda kalmıştı.

 

" Buraya öyle elinizi ..." Kızın kesilen sözleri ile ortamda bir gürültü oluşunca Selçuk'un bakışları hızla karısı ve karşısındaki adamın bulunduğu ringe dönünce karşılaştığı manzarayla kan beynine sıçradı.

 

"Sahraa! Kafan nerede senin! Dün çeneni kırıyordum az daha bu gün kaburgan!" Adam yerde acıyla kıvranan kızı bakışları ile kontrol ederken Sahra gözlerini acıyla kapatarak sıktığı dişlerinin arasından inleyerek çemkirdi.

 

"Ahh! İşine bak!" Adam kızın kıvranan haliyle başını sağa sola sallayarak ona yardım etmek için eğildiği esnada Selçuk iplerin arasından bir hamlede geçerek karısına yardım etmeye çalışan adamın ensesinden sertçe kavrayıp adamı öfkeyle bir kendine çevirerek yüzüne kafasını geçirip kükredi.

 

"Dokunma lann!" Adam aldığı darbeyle ufak çaplı bir şok yaşarken bu defa karnına aldığı darbeyle acıyla inledi.

 

"Sende kimsin lanet olası!?"Adamın açılan kaşından yüzüne kan sızarken Selçuk bu defa yumruğunu onun çenesine geçirerek öfkeyle tısladı.

 

"Ecelin it ecelin! Sen nasıl vurursun benim karıma lann!? Nasıl dokunursun ona!? Öldüreceğim seni puşt!"

 

Sahra kocasının sesini işittiği ilk anda gözleri irice açılıp şok olmuşcasına karşısındaki manzaraya bakarken arkadaşının halini ve kocasının büyük bir öfkeyle ona saldırmaya devam ettiğini geçte olsa fark edebilmişti. Kocasına durması için seslense de Selçuk'un ne Sahra'yı duyacak hali vardı ne de elindeki adamı bırakmaya niyeti. Ona sesinin ulaşmadığını fark eden kız bir an önce onu durdura bilmek için düştüğü yerden doğrulurken hissettiği acıyla yüzünü buruşturarak derin bir nefes alarak iplerden tutunup derin bir nefes alarak kendine gelmeye çalıştı. Bakışları tekrar kavgaya tutuşan ikiliyi bulduğunda hızlı olmaya çalışarak onlara doğru ilerleyip arkadaşını yumruklayan kocasının kokuna sarılarak çekiştirdi.

 

"Selçuk bırak! Ne yapıyorsun? Çıldırdın mı sen!?"

 

Selçuk yumruklarını adama indirirken kolunu çekiştirerek öfkeyle kükredi.

 

"Sana nasıl dokunur bu hayvan!? Ben dokunmaya kıyamazken seni ne hale getirmiş sen hala bana bırak diyorsun! Çekill!" Karısının tuttuğu kolunu savyrurken Sahra olduğu yerde sendelemişti. Bakışları şoka girmiş kıza kayınca telaşla bağırdı.

 

"Sen ne dikiliyorsun orada!? Git birilerini çağır! Öldürecek adamı!"

 

Kız girdiği şoktan Sahra'nın sözleri ile çıkarken başını iki yana korkuyla sallayarak bağırdı.

 

"Kimse kalmadı! Salın çoktan kapandı Sahra hanım!"

 

Kızın sözleri ile Sahra'nın kaşları hızla çatılırken tekrar ikiliye doğru yanaşarak bir birini yumruklayan adamların aradına girmeye çalışarak bağırdı.

 

"Selçuk yalvarırım bırak! Ayrılın artık!"

 

Kocası çıldırmış gibiydi sesini ne ona ne arkadaşına duyura biliyordu. Daha fazla dayanamayarak yumruğunu önce kocasının suratına geçirdi. Karısının yumruğu ile Selçuk bir an afallayıp karşısındaki adamı bırakırken bu defa yumruğunu arkadaşının yüzüne geçirerek onu biraz ileriye doğru itekleyip ikisinin aradına girerek öfkeli bakışlarını kocasına çevirdi. Onun derin derin aldığı nefeslerle burnundan soluduğunu görünce şaşkınca konuştu.

 

"Ne yaptığını sanıyorsun sen!? Ne demeye dövdün adamı!?"

 

Selçuk aldığı derin nefesler arasında işaret parmağını kaldırarak karşısındaki adamı gösterip sıktığı dişlerinin aradından öfkeyle tısladı.

 

"Senin canını yaktı! Bu da yetmiyormuş gibi sana dokunmaya yeltendi!"

 

"Ben Sahra'ya zarar vermem! Antreman yapıyorduk sadece aptal!" Karşısındaki eli yüzü kanlara bulanmış adamın sözlerinden sonra ona doğru bir hamle yapmıştıki karısı tekrar araya girerken adam eliyle yüzünü göstererek kükredi. "Şu yüzümün haline bak! Deli misin sen? Hem kim oluyorsun da bu şekilde müdahale edebiliyorsun sen!?"

 

Sahra arkadaşının öfkeli çıkışları ile kocasının daha çok sinirlendiğini fark edince bakışlarını ona çevirerek telaşla konuştu.

 

"İlker tamam! Sakin ol sende artık!" Sahra'nın adama gerekli cevabı vermemesi ile daha da öfkelenen Selçuk sözleri ile karısını hedef alarak kükredi.

 

"Ona kim olduğumu ve neden müdahale ettiğimi söyle! Söyle ki bir daha sana dokunmayı bırak aynı ortama girmeyi bile denemesin!"

 

Sahra bakışlarını kocasına çevirerek şaşkınca bakarken İlker yüzüne yayılan alaylı gülümseme ile karşılık verdi.

 

"Senin saçma sapan sözlerin ve şiddet eğilimin yüzünden uzak duracak değilim!"

 

Aldığı cevapla Selçuk hızla adama doğru atularak tehtit edercesine kükredi.

 

"Uzak duracaksın lan! Ben istiyorsam uzak duracaksın! Bir daha bebnim karıma yaklaşmayacaksın!"

 

Sahra kocasının sözleri ile öfkenin bedenine yayıldığını hissederken İlker alaylı bir kahkaha atarak elini kaldırıp Selçuk'u işaret ederek bakışlarını Sahra'ya çevirip inanmaz gibi kınuştu.

 

"Ne diyor bu be!? Ne ara evlendin kızım sen!? Sahra bu ne demek oluyor açıklayacak mısın!?"

 

Selçuk adamın hesap sorar gibi konuşmasına daha fazla dayanamayarak yüzüne tekrar bir yumruk geçirirken Sahra bıkkınlıkla bağırdı.

 

"Yeter!" Karısının sesiyle Selçuk geri çekilirken Sahra bakışlarını arkadaşına çevirerek çemkirdi. "Evlenirken senden izin mi alacaktım!? Ne saçmalıyorsun sen!? Ayrıca kocam hakkında düzgün konuş! Yoksa bu defa bende engellemeyeceğim onu!"

 

Sahra'nın sözleri ike Selçuk'un yüzünde piskopat bir gülümseme oluşurken karşısındaki adam yüzünü buruşturarak başını iki yana salladı.

 

"İnanamıyorum! Sen ciddisin!" Sahra karşısındaki adama yüzünü buruşturarak bakarken Selçuk sabur dilenircesine homurdanıyordu. İlker ise başını aşağı yukarı sallayarak tekrar konuştu. " Tamam. Bunları daha sonra konuşuruz! Ben şimdi gitsem iyi olacak!" Sahra onu başıyla onaylarken Selçuk adamın gözlerinden geçen o hayal kırıklığını gördüğüne yemin edebilirdi. Fark ettiği şeyle yumruklarını sıkarken bu adama daha sonra ciddi bir uyarıda bulunmayı aklına not etti. Ringden inerek aşağıda korkuyla bekleyen kızıda yanına alıp uzaklaşırken Selçuk acivını takip eden bir aslan misali bakışlarını hala adamın üzerinden ayırmamıştı. Taki boşluğuna aldığı sert darbeye kadar.

 

Bir an kesilen nefesi ile şaşkın bakışlarını karısına çevirirken bu defa onun yüzüne attığı yumrukla çemkşrmesi bir oldu.

 

"Seni aptal! Ne demeye saldırdın adama!? Hocam o benim! Rezil ettin beni!"

 

Selçuk karısının darbelerinden kendisini korumaya çalışırken onun her sözüyle biraz daha sinirleniyordu. Karısının yumruklarını savuşturduğu bir anda bileklerinden yakalayarak kendisine çekerek sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Neden yalan söyledin bana!? Hani kapıya çarpmıştın çeneni!?"

Kocasının sözleri ile yalan söylediği için mahçupça bakarken Selçuk hırsla devam etti.

 

" O herif senin canını yakacak,sana zarar verecek bende elim kolum bağlı izleyecek miydim yani!? Ayrıca sen önce onun hocan olduğundan emin ol! "

 

Kocasının son sözleri ile Sahra onun bacağının iç kısmına sert bir tekme geçirerek öfkeyle tısladı.

 

"Nasıl böyle bir şeyi ima edersin!?" Göğsüne bir yumruk vurarak tekrar çemkirdi. " Hem arkadaşım hem antronörüm o benim! Sözlerine dikkat et!"

 

Karısının sözlerini yanlış anlaması ile Selçuk ona doğru bir hamle yapsada Sahra geri çekilince Selçuk öfkeyle kükredi.

 

"Saçmalama! Senden yana bir şey olduğunu mu söyledim ben şimdi!? O piçin evli olduğumuzu öğrenince yüzünün aldığı şekli görmedin mi!? Sen onu arkadaşın hocan olarak görsende belliki o seni öyle görmüyor!"

 

Sahra alayla baktı kocasının yüzüne ve başını iki yana salladı.

 

"Sen bana güvenmiyorsun!? Senin peşinden sorgusuz sualsiz koşmam senin gözünde güvenilmez bir karakter çizmeme neden olmuş!"

 

Karısının sözleri ile Selçuk o an anladı ki Sabah takıldığı nokta da buydu. Aslında anlattıkları değildi onu yaralayan. Gözünde çizdiğini zannettiği profil,karakterden dolayı kendi kendini suçluyordu. Şimdi anlatmak istediğini anlamayışı da bu yüzdendi. Farkına vardığı gerçekle derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Belliki önceliği onu öyle görmediğine ikna etmek olacaktı.

 

Kocasının sessiz kalışı ile Sahra ringden inmek için hırsla ilerlerken Selçuk onu belinden kavrayarak bir hamlede kolundan sertçe kavrayınca Sahra hırsla debelenmeye başladı.

 

"Rahat dur! Düşüreceksin ikimizide!" Kocasının sözlerine aldırış etmeyerek debelenmeye devam ederken Selçuk onu köşete sürükleyerek düşüp ona zarar vermemek için kendisi ile birlikte yere oturttu. Sırtını direğe yaslayarak karısını kucağına çekip bacaklarını bacaklarının arasına sıkıştırarak yumruk yaptığı ellerini de gelecek bir hamleye karşı kendini korumak için bileklerinden sıkıca kavradı.

 

Sahra kocasının kendisini soktuğu pozisyondan kurtulmak istercesine çırpınırken Selçuk alnına çarpan karısının başıyla nefes nefese kükredi.

 

"Rahat durrr!" Kükreyişi ile Sahra debelenmeyi bırakıp öfkeden dolan gözlerini kocasının kilere dikerken Selçuk derin bir nefes alarak tehtitkar bir bakış atıp fısıldadı. "Rahat durmaz debelenmeye devam edersen ben seni rahatlatmasını bilirim!" Kocasının uyarısına meydan okurcasına umursamadan kollarını silkeleyince Selçuk dudaklarına kapanarak onun çırpınışları kesilene kadar bekledi. Öpmüyordu sadece uyarısını ciddiye almasını istercesine dudaklarını esir almıştı.

 

Karısının hareketsiz kalışı ile yavaşça geri çekilirken onun derin derin nefes alması ile kaşlarını kaldırarak fısıldadı.

 

"İşte böyle!" Karısının bileklerini yavaşça serbest bırakarak ellerini kaldırdı. "Canını yakmak istemiyorum. O yüzden sakin ol!" Sahra dolan gözlerine engel olamayarak Selçuk'un gözlerine bakıp fısıldadı.

 

"Benden güvenmiyorsun!"

 

İşittiği sözler tahmin değilde öyle olduğundan emin ve karşısındaki adamın da düşüncesinde bunun olduğunun bilinciyle sorgularcasınaydı.

 

Selçuk başını iki yana sallayarak karısının yüzüne dağılan saçlarını geri çekerek alnına küçük bir öpücük bırakarak geri çekildi.

 

"Belki bir anlığına hissettim o duyguyu sana karşı. Ama kesinlikle ne bu gün,ne de senin benim peşimde koştuğun zamanlardaydı hissettiğim o duygu."

 

Sahra ona inanmayarak başını sağa sola salladı.

 

"Yalan söylüyorsun!"

 

Onun bu hareketi ile Selçuk'un yüzünde buruk bir gülümseme oluştu.

 

"Ben yalan söylemem! O duyguyu seni gördüğüm ilk gece hissettim sadece." Haturladığı anı ile dişlerini sıkarken sözlerine devam etti. " Sarhoş olduğun o gece kendinden geçmiş gibi o barda dans ederken senin kalçana dokunan adama karşı koymadığında hissettim! Rahat tavırlar sergiliyordun ve o gece tanıdığım kadın benim fıtratıma tamamen ters hareket ediyordu."

 

Sahra kocasının sözlerini dikkatle dinlerken Selçuk devam etti. Öyle hissetmeme rağmen o gece kimseyi dokundurtmadım sana! Ne o adamı,ne kapınızdaki güvenliği kimseyi! İçimde bir yerler birinin sana dokunma ihtimaline karşı öfkeyle dolmuştu."

 

Sahra'nın yüzünden belli belirsiz bir şaşkınlık geçerken kendini savunmak istercesine söylendi.

 

"Bardaki adam zararsızdı. Bunu sende biliyorsun. Üstelik o gece çok içmiştim ve hiç bir şey hatırlamıyorum!"

 

"Başlatma şimdi zararsızından! İspatını kanıtını mı gördün de bu kadar emin konuşuyorsun!? Ve yalan söylemeyi de bırak artık! Dediğin gibi bir şey hatırlamıyor olsaydın beni de hatırlamazdın!"

 

Sahra kendi diliyle düştüğü tuzakla dudaklarını dişlerken Selçuk elini uzatarak onun dudaklarına yaptığı işkenceye son verdi.

 

"Sana güvenmediğimi hissettirecek bir şey mi yaptım? Ağzımdan seni bu düşünceye itecek bir söz mü duydun? Böyle düşünmenin sebebi ne?"

 

Sahra kocasının sorduğu sorularla bakışlarını kaçırarak mahçupça fısıldadı.

 

"Sen bu sabah geçmişini anlatırken ben fark ettim ki senin peşine kim olduğunu bile bilmeden düşmüşüm. Bildiğim tek şey Emir'in silah arkadaşıydın. Ben senin bir sevgilin,nişanlın hatta bir eşinin bile olma ihtimalini hiç düşünmedim. Yakana öyle bir yapıştım ki seni canından bezdirdim."

 

Karısının söyledikleri ile Selçuk onun konuşmasını kesmeden,aralarındaki bu anlaşmazlığa sebep olan,kendisine eziyet ettiği düşüncelerini anlatıp bitirmesini bekledi.

 

"Bir erkek bana bu şekilde yaklaş..."

 

"Sahraa!"

 

Kocasının uyaran sesi ile bakışlarını ona çevirerek elini dudaklarına bastırıp devam etti.

 

"Benim sana yaklaştığım gibi özel hayatımı,özel bir kişinin olup olmadığını,medeni halimi düşünmeden umursamadan yaklaşmış olsa ben onun hakkında çok kötü şeyler düşünürdüm. Kadın avcısı biri olarak görür güvenilmez bir piç gözüyle bakardım."

 

Parmak uçlarına değen kocasının sıcak nefesi ile burukça gülümsedi.

 

"Ben sana bunları yaptım! Resmen yakana yapışıp düşmek bilmedim! Senin ret etmelerine karşı sürekli peşine düştüm! Seni canından o kadar bezdirdim ki belki de sonunda benimle bu yüzden evlenmeye karar verdin. Ben sana benimle neden evlendin diye sorduğumda işte bu yüzden cevap veremedin! Beni kırmamak için söylemi..."

 

Karısının kendisine daha fazla eziyet etmesine izin vermeyerek elini kaldırıp dudaklarını kapatan parmaklarına uzanarak küçük bir öpücük bırakarak tuttuğu eli kalbinin üzerine koydu.

 

"Ben yüreğime açtıkları yaranın kırkusu ile kaçtım senden. Bir kere daha yara aldığım yerden yara almamak içindi seni görmezden gelişim. Seninde aynı şeyleri yaşatmandan korktuğum içindi. Tekrar güvenip tekrar yaralanmaktan kaçtım ben! Ben seni ret ettikçe sen daha güçlü karşıma dikildin ve benden vazgeçmedin. Benim için güven buydu Sahra! Vaz geçilen,üstüne topraklar atılarak insanlara olan güvenini yitiren bir adam için en büyük güven ne olursa olsun benden vazgeçmeyen bir yürekti benim aradığım güven."

 

Kocasının sözleri ile Sahra'nın aklında sabahki konuşma dönmeye başlayınca kendi yaptığı hataya odaklanıp onu dinlemeyerek vazgeçilme korkusunu Selçuk'a tekrar yaşattığını düşündü. Kalbinde hissettiği acıyla nefes alamazken dolan gözlerini kocasından çekmeden dinlemeye devam etti.

 

"Babam,annem,kardeşim dediklerim ve bir zamanlar yüreğimi açtığım kadın bile benden vazgeçti! Beni gökkubbe ile kızıl toprak arasında sıkışıp yaşamaya mahkum ettiler! Ne o göğe yüksele bildim,ne o kızıl toğrağın altına girebildim! Beni arafta bıraktı yüreğimi açtıklarım!"

 

Elini kaldırarak karısının gözünden süzülen yaşı silip yüzünü avuçlatı aradına alarak onun ki gibi dolan gözleri ile baktı sevdiği kadının gözlerine.

 

"Ben sana yüreğimi bile açmamışken sen benden vazgeçmedin! Yüreğimi açtıklarkm vazgeçerken sen benden vazgeçmedin! Şimdi söyle ben sana güvenmeyim de kime güveneyim!? Yüreğimi sana açmayımda kime açayım!? Sevdam sana olmayacakta kime olacak!?"

 

Dudaklarını karısının alnına bastırıp geri çekilerek alnını alnına yaslayıp fısıldadı.

 

"Bu hayatta aklımın da yüreğimin de,gönlümün de güvendiği tek kadın sensin! Bir daha sakın sana güvenmediğimi düşünme!"

 

Sahra kocasının nemli gözlerinde parmaklarını gezdirerek bakışlarını hiç çekmeden fısıldadı.

 

"Sadece bana güvendiğin için mi evlendin benimle?"

 

Karısından gelen soruyla Selçuk başını olunsuz anlamda salladı.

 

"İnsanın alnına yazılan bir nasibi varsa,esiri olduğu bir vakitte vardır! Ben bilemesem de, benim esir olduğum o vakit,alnıma yazılan nasibimi bekleyişimmiş! Bekleyişimse gönlümü hoş tutanı,gönlümde yer bulanı,başka gönülde gözü olmayanı beklemek miş! Allah iki yüreği boş yere bir araya getirmez! Ya imtihan,ya sevda! Birine Sabır,diğerine şükür ve dua düşer bu imtihanda! Sen benim verdiğim en güzel imtihan,yüreğime düşen sevda,şükürle sevdeye kapandığım duamsın!"

 

Avuçlarının arasındaki yüzü hafifçe sıkarak gözlerine yüreğinde açan çiçekleri göstermek istercesine baktı.

 

"Yüreğime düştüğün,kuruyan dallarıma bahar çiçeği açtırdığın için seninle evlendiğimi ben sana daha nasıl anlatayım Sahra! Ben senin anlayacağın aşk diliyle anlatamam derdimi,sen benim anlattığım dilde anlamazsın yüreğimdeki yerini. Yürek yüreğe değdikten sonra kelimelerin anlamı kalmaz benim dilimde."

 

Parmakları karısının yüzünü hafif hafif okşarken çaresizce baktı sevdiği kadının gözlerine.İçine düştüğü sevdayı ona nasıl anlatacağını bikemeyerek baktı uzun uzun. Sonra aklına gelen sözle sessizce fısıldadı.

 

"Ben sana peygamber efendimizin Hatice annemize aşkını anlattığı gibi bir sözle anlatsam derdimi anlar mısın?"

 

Sahra kocasının sözleri ile şaşkınca baktı sevdiği adama. Şaşkınlığı işittiği sözlerdendi. Beklemediği kocasının yüreğinde yer bulan sevdasının sırrının çözülmesindendi. O kendini anlmadığını,derdini sevdasını anlatamadığını düşünürken Sahra onun gözlerinde görmüştü gönlüne baharın geldiğini. Eskisi gibi yaralı değildi bakışları sevdaya düştüm dercesine çiçeklenmişti kuruyan dalları. Ama uzun bir bekleyiş,acı bir sabırdan sonra gelen bu sevda ile susmasın istedi karşısındaki adam ve dolan gözleri ile gülümseyerek başını olumlu anlamda salladı.

 

Çözülen dilinden karısının kendini yüreğindeki aşkını anladığını gözlerindeki mutluluk pırıltılarından anlayan adam kendine karşı gösterdiği sabıra müjde olmak istercesine fısıldadı.

 

"Gönlümün rızkısın sen! Ben bundan daha güzel sevda sözü ne işittim ne de bilirim. Sevdamı da,yüreğimi de,seninle neden evlendiğimi de sen anla artık kadın!"

 

Kocasının sözleri ile Sahra yüzüne yayılan kocaman gülümsemeye engel olamadı. Bir şeyler söylemek istiyordu fakat ne söylerse söylesin bu sözlerin yanında kifayetsiz kalacağını biliyordu. Yüzündeki gülümseme kocasının parmaklarının hareketlenmesine neden olurken yanağındaki iki çukurda gezinen parmaklarla daha da büyüdü gülümsemesi.

 

"SübhanAllah!" Selçuk transa girmiş gibi karısının gülüşünde takılı kalırken Sahra'nın yüzündeki gülüş işttiği şükürle daha da büyüdü. Selçuk hüzne bulanan bakışlarını karısının gözlerine çevirerek fısıldadı.

 

" Bir daha beni arkanda bırakma! Sen bana sırtını dönünce sanki bir tufan vuruyor gönlümü,sanki bir ateş sarıyor yüreğimi! Ben Yunus değilim ki, bu tufan beni yutar! İbrahim değilim ki, bu ateş beni yakar!"

 

Sahra da tıpkı kocası gibi ellerini kaldırarak kocasının yüzünü avuçları arasına aldı.

 

"İnsan birisini bu kadar severse nasıl sırtını döner? Nasıl darılır?" Parmakları kocasının sakallı yüzünde gezinirken gülümsedi. "Hiç darıla bilir mi? Muhakkak yorulmuştur. Ondandır o gidiş. Ben birazcık yorulmuştum sadece. Şimdi geldin sözlerinde dinlendim,gönlünde demlendim."

 

Sözlerini kocasının dudaklarına bıraktığı öpücükle mühürlerken Selçuk ta onu geri çevirmeyerek öpüşüne karşılık vermişti. Karısının dudağını dişleyip kıkırdaması ile Selçuk öpücüğü biraz daha derinleştirirken arkadan gelen öksürük sesiyle ikili hızla ayrıldı bir birinden.

 

İkilinin bakışları uyarının geldiği yöne dönerken Selçuk gördüğü kadınla mahçupça bakışlarını kaçırınca kadında utançtan kızarmış yanakları ile güçlükle konuştu.

 

"Sahra hanım benim artık gitmem gerekiyorda."

 

Sahra kıza anlam veremeyerek bakarak cevap verdi.

 

"Eee gidebilirsin Şule."

 

Kız aldığı cevapla be diyeceğini bilemeyerek kekeledi.

 

"Ama şey siz."

 

Sahra kızın tuhaf haline ve sözlerine anlam veremezken Selçuk kızın derdini anlayarak kıkırdayarak karısının kulağına doğru yaklaşıp fısıldadı.

 

"Siz kocanızın kucağından inip salondan çıkmayı akıl ede bilirseniz bende evime gidebikeceğim demek sitiyor kız."

 

Kocasının sözleri ile Sahra'nın kaşları önce çatılırken sonra bakışları bulundukları pozisyonu kontrol edercesine bedenlerine kayınca utançla dudaklarını dişledi. Hangi ara bu pozisyona gelmişlerdi hiç bir fikri yoktu. Şaşkın bakışları kocasını bulunca onun yüzindeki sırıtışla dirseğini karnına sertçe geçirerek bakışlarını kıza çevirip telaşla konuştu.

 

"Şey biz antreman yapıyorduk. Kendisi kocam olur da.?"

 

Selçuktan yükselen kıkırtılarla kulapının dibinde tekrar nefesini hissetti.

 

"Ne antremanı yapıyorduk karıcığım!?"

 

"Selçuuuk!" Sahra sıktığı dişlerinin arasından kocasına tıslayarak bakışlarını tekrar kıza çevirdi. Bu kız ne demeye domates gibi kızarıyordu ki?

 

"Sen çık Şule.Biz kapatırız bu gün."

 

Sahra'nın sözleri ile kız daha fazla utanarak başını olumlu anlamda sallayıp hızla uzaklaşırlken Selçuk küçük bir kahkaha ataınca karısı öfkeli bakışlarını ona çevirdi ve isyan edercesine çemkirdi.

 

"Neye gülüyorsun yaa! Komik olan ne!?" Selçuk'un kucağından kalkarak iplerin arasından geçip yere atlayınca sol tarafında hissettiği acıyla yüzünü buruşturdu.

 

"Kızın halini görmedin mi? Bir de o benim kocam aantreman yapıyorduk diyerek daha fazla utandırıyorsun. O pozisyonda ne antremanı çocuk mu kandırıyorsun se..."

 

Karısının yüzünün acıyla kasıldığını fark edince iplerin arasından oda hızla aşağı atlayarak karısının yanına gelerek endişeyle konuştu.

 

"Neyin var!? Sahra bir şey mi oldu!?"

 

Sahra derin bir nefes alarak dişlerini sıkıp başını olumsuz anlamda sallayarak gülümsemeye çalışarak cevap verdi.

 

"Yok bir şey. Sen bekleme solonhnda bekle ben hemen duş alıp geleyim." Sözlerini bitirir bitirmez hareketlenmiştiki kokundan tutulup geri çekilince hissettiği acıyla inlememek için kendisini zor tuttu. Kocasının şüpheli bakışları ile ona ne oldu dercesine bakarken Selçuk onun üzerindeki sporcu atletine uzanıp eteğini kaldırarak darbe aldığı yeri görmeye çalışsada Sahra'nın kapatmaya çalılması ile ona sert bir bakış atarak elini tutup engelledi. Gördüğü manzarayla dişlerini öfkeyle sıkarak homurdandı.

 

"Öldüreceğim o iti!" Parmakları karısının moraran teninde gezinirken öfkeside katmerleniyordu. "Dün çenen,şimdi de burası! Ben sana dokunmaya kızyamazken o şerefsizin yaptığına bak!"

 

Sahra kocasının o manzarayı daha fazla görmesini engellemek adına kıyafetini çekiştirirken bir taraftan da onun dikkatini başka yöne çekmek adına konuştu.

 

"Antremandı. Bilerek yapmadı ki kazaydı.Benim dikkatsizliğim yüüznden oldu. "

 

"Savunma o iti bana! Senin dikaktsizliğinin bilincindeydi o hayvan! Kendi ağzıyla kafan nerede senin diye ahkam kesiyordu piç!"

 

Sahra kocasının ağzından duyduğu sözlerle şaşkınca ona bakıyordu. Onu ilk defa siline hakim olamayacak kadar öfkeli görünce şaşırmadan edememişti. Onu nasıl yatıştıracağını bilemeyerek eline uzanıp çekiştirdi.

 

"Tamam. Hadi gidelim artık. Hem sen kendi haline bak. Ben mesleğimin getirilerinden dolayı bu haldeyim sen Emir'in kurnazlığı yüzünden bu haldesin! Yüzünün halini gördükçe benim içim nasıl yanıyor anladınmı şimdi?"

 

Karısının verdiği örnekle Selçuk yüzünü buruşturarak çıkıştı.

 

"Aynı şey mi? Ben gerdek gecemizde seninle aramıza engel koymasınlar diye Emir'in planını kabul ettim ve o yüzden bu haldeyim! Sizin adetleriniz de damadı kaçıran sağdıçın dayak yediğini bilmiyordum! Gerçi bilseydim o planı yine kabul ederdim çünkü ilk gecemizde senin karşına böyle çıkmak istemezdim! Senin şu an ki halin ise o itin suçu!"

 

Kocasının sözleri ile Sahra daha fazla dayanamayarak çıkıştı.

 

"Durumları eşitlemiş olduk! İkimizi de perişan halde gerdeğe koyacaklar bu da bizim farkımız demek ki!" Sözlerini bitirdikten sonra sırıtarak kocasına göz kırpıp duş almak için ilerlerken Selçuk'un sözleri ile kıkırdadı.

 

"Allahım sen bana sabır ver! Millet gerdekten perişan halde çıkar biz daha giremeden ne hallere düştük!"

 

Yitenumutlar...

 

 

 

 

Loading...
0%