Yeni Üyelik
6.
Bölüm

İ-D-A-6

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı : Orhan Gencebay - Bana kaderimin bir oyunumu bu

 

Ali elini öpen oğlunun elini hafifçe sıkarak dolan gözlerini kendisininkiyle aynı renge sahip ela gözlere çevirerek acıyla fısıldadı.

 

"Derdini sen anlattın ben dinledim! Öfkeden gözüme inen perdeden önce neyi ne için yaptığını anlamasam da şimdi biliyorum oğlum." Emir dolu gözlerini babasının gözlerinden çekmeden burukça gülümsedi. " Lakin çok ince bir çizgideyim Emir. Çizginin bir tarafı sen, diğer tarafı kardeşim! Ben o çizginin senden tarafıki kısmaına geçemem evlat! Senin ya ında olamam! Bu hem Zeynep'e,hem kardeşim dediğim adama haksızlık olur. Onların yüzüne bakamam! Bu sevda yolunda sana yardım edip,yoluna ışık tutamam evlat. Şu durumda yanında olmam gereken kişi Ömer amcan ve Zeynep." Elini kaldırarak oğlunun onzunu hafifçe sıktı. " Ama yüreğim seninle! Bu yaptığın her ne için ise bir an önce son bulsun! Çok geç olmadan Zeynep'in seni affetmesi ve yüreğindeki sevdana kavuşman, şu hayatta istediğim tek şey evlat! Kardeşime karşı eğdiğin başımı çok geç olmadan yine sen kaldır Emir!"

 

Emir babasının sözleri ile acıyla gülümseyerek başını olumlu anlamda sallarken, Ömer gibi diğerleride baba ve oğulu izliyordu.

 

"Ben yanlış bir şey yapmadım baba! Şimdilik söyleye bileceğim sadece bu. Zeynep benim sevdam! Onun kirpiğine gölge düşse benim canım yanar! Bir gün oda anlayacak beni. O gün gelene kadar,siz ne kadar ondan uzak durmamı isteseniz de ben sevdiğim kadının yanında,yöresinde olmak için her şeyi yapacağım ve ne sen ne Ömer babam bana engel olamayacaksınız." Ali oğlunun kendinden emin kararşı sözleri karşısında kısa bir an onu izledi.

 

"Dediğim gibi ben kardeşim dediğim adam ve Zeynep'in yanında olsam da yüreğim senden yana. Ama bunu evladım olduğun için söylediğimi düşünme sakın." Elini oğlunun sol göğsüne koyarak tıpkı onun gibi kendinden emin ve kararlı bir şekilde sözlerine karşılık verdi. "Buraya güvendiğim için sana ve aldığın,almak zorunda kaldığın kararlara karışmayacağım. Çünkü ne olursa olsun yüreğindeki sevdanın büyüklüğünü biliyor ve hissediyorum."

 

Emir eğilerek babasının elini tekrar öptükten sonra geri çekildiği esnada omzuna konulan elle başını çevirdiği an Ömer'in koyu kahverengi bakışları ile karşılaştı.

 

"Yolunda durmayacağım yalnız kızımın üzülmesine de izin vermeyeceğim Emir." Ömer,Emir'in gözlerindeki çaresizliğe takılı kalırken Emir ise bir babanın gözlerindeki çaresizlik ve acıya takılı kalmıştı. " Bu saatten sonra eskisi gibi Zeynep konusunda sana destek çıkmayacağım.Anladığım kadarı ile başka bir iş var bu işin içinde bu yüzden sana karşıda çıkmayacağım. Şu dakikadan sonra kızım ne isterse o olacak. Zeynep,Emir defterini kapattım derse benim içinde biter. Zeynep nasıl bir yol izler bilmiyorum ama ben sana engel olmayacağım."

 

Emir,Ömer'in yaşlarla parlayan gözlerine minnetle bakarak eline uzanıp öperek acıyla fısıldadı.

 

"Teşekkür ederim baba! Zeynep'te anlayacak bir gün. Haklı olarak bana kırgın ve kızgın ama en kısa zamanda onu geri kazanacağım ve bu ayrılık ilk ve son olacak! Benim evvelimde de ahirim de de bir tek Zeynep'im var! Yoluma engel de koysan alınıp gücenmem sen sevdiğim kadının babasısın! Bu güne kadar ne yaptıysan onun mutluluğu için yaptın. Bilirimki şu saatten sonra yapacaklarında onun mutluluğu içindir." Ömer karşısındaki adamın sözlerini başını ağır ağır sallayarak onaylarken Osman araya girerek Emir'e sokularak fısıldadı.

 

"Biraz daha burada yağcılık yapmaya devam edersen Zeynep başka mutluluklara çoktan yelken açacak kuzen! Sende uğurlama bandosu ile merasim yaparsın artık arkasından!" Osman'ın sözleri ile Emir'in kaşları hızla çatılırken Ömer şüpheyle ikiliye bakınca Osman bu defa ona dönerek şirince gülümsedi.

 

"Emir'in arkadaşları özel loca istediler de onu soruyordum Ömer amca." Ömer bakışlarını Osman ve Emir'in üzerinde şüphetle gezdirerek sertçe tısladı.

 

"Loca moca yok! Saçma sapan hareket etmeyin!" İşaret parmağını kaldırarak Osman'a doğru uyarırcasına salladı. "Sakın öyle bir aptallık yapayım deme! Acilen bir göreve çağrılsalar ne yapacak bu çocuklar!?" Osman'ın üzerindeki bakışlarını Emir'e çevirerek sözlerine devam etti. " Sende topla arkadaşlarını hemen kaybol buradan! Sana karşı anlayışla yaklaşmaya çalışıyorum loca falan diyerek beni dinden imandan çıkarmayın Emir! Ayrıca kızıma o izin vermediği sürece yaklaşıp iletişim kurmaya çalışma! Ne zaman bu tuhaf durumu aydınlığa kavuşturursun o zaman Zeynep'i görürsün!" Emir,uyarırcasına sırtını dürtükleyen Osman'a içinden küfürlerini yollarken içinde filizlenen küçük umutla yüzüne bir tebessüm kondurup Ömer'in sözlerini başıyla onayladı.

 

Bakışlarını masadaki arkadaşlarına ve kuzenlerine çevirerek çıkışı işaret etti. Adımlarını mekanın çıkışına doğru yönlendirirken koşar adım kendisini dışarı attı. Osman'dan öğrendiği bilgiyle ortada deli gibi dolanıp bir an önce o lanet adresi öğrenip Zeynep'i oradan çıkartmayı düşünürken arkasjndan tıpkı kendisi gibi koşar adım çıkan arkadaşları ve kuzenlerine sert bakışlarını çevirerek Mehmet'e çıkıştı.

 

"Nasıl gözkulak oluyorsunuz lan siz bu kızlara!? Nerede olduklarından haberiniz var mı!?"

 

Mehmet ve diğerleri Emir'e şaşkınca bakarken Tuğra yenik düştüğü merakı ile konuştu.

 

"Neredelermişki abi?"

 

Tuğra'nın sorusu ile Emir başını sağa sola sabır dilenircesine sallayarak homurdandı.

 

"Bara gitmişler Tuğra bara!"

 

"Ne! Ne işleri var lan barda onların!?"

 

Mehmet'in tepkisi ile Emir ateş saçan bakışlarını etrafında gezdirerek ellerini saçlarından öfkeyle geçirerek sertçe fısıldadı.

 

"Zeynep gideceği için ona moral olsun diye gitmişler! Kesin Sahra'nın başının altından çıktı bu iş! Entrika kraliçesi cadı!"

 

"Tövbe estağfurullah! Erkeği,kadını bir garip bu ailenin! Bardan pavyondan beri gelmiyorlar! Üstelik başı çekip kadınları böyle günah yuvalarına götüren de bir kadın! Allahım sen doğru yoldan şaşırtma beni!"

 

Selçuk'un homurdanması ile Gökhan onu dürterek uyarırken Emir ateş saçan bakışlarını onlara çevirerek Selçuk'a bakıp sertçe konuştu.

 

"Sait,Gökhan,Harun siz eve gidin! Berze yalnız kalmasın! Yiğit koçum sende evine git karın merak eder!"

 

Selçuk komutanınım kendi adını söylememesi üzerine Selçuk yerinde huzursuzca kıpırdandı. Başjna gelecekleri hissetmiş gibi bakışlarını Emir'in gözlerine sabitleyerek konuştu.

 

"Komutanım izin verirseniz bende gideyim bizimkilerle. Malum saat geç oldu."

 

Emir bakışlarını kısarak karşısındaki arkadaşını inceledi. Bu dangalak biraz önce homurdanarak onun ailesine laf sokmuştu öyledeğil mi? Aklında yanan işıkla sinsice sırıttı. Selçuk'un da müzmin bekarlığının bir sonu gelmişti! Hem de bu öyle bir sonduki bu adam o laf soktuğu ailesinin en manyağı ile tanışacaktı bu gece! İki zıt kutupu bir araya getirip o çıbanın başından kurtulacaktı. Selçuk'a acıyarak baktı. Onun bir suçu olmasa da kızların ele başını yola getirecek güç yalnızca arkadaşında vardı. Yüzüne sinsi bir gülümseme yayılırken Selçuk'un kendisine şüpheyle baktığını görünce sinsice sırıttı.

 

"Sen benimle geliyorsun Selçuk! Bu gece bir şöföre ihtiyacım var ve o şöför sensin!"

 

Selçuk başını olumsuz anlamda sallayarak panikle cevap verdi Emir'e.

 

"Olmaz Emir! Gelmem ben o günah yuvasına! Zaten bu saçma yere de yok yere günaha girme diye sırf seni buradan almak için geldim! Katiyen gel..."

 

"Bu bir emir dir Selçuk!"

 

"Ama.."

 

"Emire itatsizlik mi ediyorsun asker!"

 

Selçuk,Emir'in baskısı ile yumruklarını sıkarak başını iki yana sallarken arkadaşlarının kıkırtısı ile onlara sertçe baktı. Emir'in sarhoş olduğunu bilmese emir falan dinlemezdi. Üstelik şu an ne görevde ne de merkezdelerdi ama sarhoştu ve o arkadaşının başını daha fazla belaya sokmasını istemiyordu. Dudaklarını güçlükle aralayarak gönülsüzce fısıldadı.

 

"Emredersiniz komutanım!"

 

Arkadaşının verdiği cevapla Emir başını olumlu anlamda sallayarak bakışlarını Kayra'ya çevirdi.

 

Kerim ve Doğan'a haber et! Sana biraz sonra mesaj olarak gideceğimiz mekanın konumunu atacağım onlara da bildir yeri oraya gelsinler! İki aydır birlikteler kızların ne haltlar karıştırdıklarından haberleri yok! Şimdi baş edemiyorlar evelenince nasıl baş edecekler bu kızlarla!" Kayra'nın telefonunu kulağına götürmesi ile bakışlarını bu defa Tuğra'ya çevirerek sözlerine devam etti.

 

"Max döndümü ülkesinden?"

 

Tuğra başını onaylarcasına sallayınca tekrar konuştu.

 

"Sen de onu ara bir an önce o lanet barda buluşalım."

 

"Tamam abi."

 

Emir sözlerini bitirince görev arkadaşları onlarla vedalaşıp,Selçuk'a laf sokarak yanlarından ayrılırken Selçuk o gecenin kendisi için pekte kolay geçmeyeceğinin bilincine varmıştı çoktan.

 

Emir, Osman dan gelen mesajla gidecekleri yerin konumuna baktı. Gördüğü adresle yüzü öfkeyle kararırken telefonu Kayra'ya uzatarak homurdandı.

 

"Al şu telefonu konumu o beceriksiz eniştelerine ve Kerim beyinsizine yolla!"

 

Kayra, Emir'in uzattığı telefonu alıp konuma tıkladığı an şaşkınlıktan dudakları o şeklini almıştı. Araçlara doğru ilerleyen adamların peşine takılırken içinden bu olayı babalarının duymamasını diledi. Yoksa kızlar bu partiden sonra eski günler deki gibi ceza olarak hep birlikte sürgün edilecekti.

 

Kızların eğlendikleri mekanın önünde araçlarını park eden adamlar bir araya toplanarak önlerindeki mekana bakarken beklenen üçlü de gelmişti. Hızla topluluğa yaklaşırlarken Kerim öfkeyle Emir'e yaklaşarak homurdandı.

 

"Ne demeye böyle bir yere gelmiş bunlar lan!?"

 

Emir, Osman'ın söylediği sözlerle sıkıntıtla yüzünü sıvazladı. Zeynep gideceği için ona moral olsun diye böyle bir plan yapmışlar diyemezdi. Sevdiği kadını bu dengesizlerin hedef tahtası haline getiremezdi. Ne söyleyeceğini bilemeyerek düşünürken Doğan'ın sözleri ile bakışlarını ona çevirdi.

 

"Ben dalarım içeriye kardeşim! Dalarım o Meyra'yı omzuma attığım gibi çıkarır,bu yaptığının hesabını da ödetirim haberiniz olsun!"

 

Tuğra karşısındaki adama bakarak alayla sırıttı.

 

"Yürü be sevgili enişte adayım! Kim tutar seni be!" Bir iki adımda Doğan'a yaklaşarak kolunu omzuna dolayıp kıkırdadı. "Ama dikkat et ablam fena çarpar. Hatırlatırım daha sevgili bile değilsiniz. Bu yüzden bence yavaş git biraz. Omzuna atmaya kalkarsan o seni yere serer demedi deme!"

 

Doğan,Tuğra'nın sözleri ile ona ters ters bakarak homurdandı.

 

"Görelim bakalım kayınço! Şu satten sonra o eski Doğan'ı mumla arayacak senin o ablan! Madem güzellikten anlamıyor ben de onun anlatacağı dilden konuşurum!"

 

Max konuşan ikiliyi şaşkınlıkla dinlerken,kızların uğrayacağı gazabı düşünerek onları biraz olsun yatıştırmak adına araya girerek konuştu.

 

"Kız kıza birazcık eğlenmek istemişler ne var bunda bu kadar abartacak anlamadım."

 

 

Selçuk konuşan adamın değişik aksanı ile yabancı olduğunu anlayınca onun bu ailenin içinde başına gelecekleri düşünmeden edemedi. Böyle ebtrikalarla,oyunlarla harmanlanmış bir ailenin içine girmeye çalıştığına göre onunda aklından zoru vardı anlaşılan. Max'sin kıxları korumak için sözylediği sözlerle ve rahatlığı karşısında kaşları hayretle havalanırken bu adamın da normal olmadığını anlaması uzun sürmemişti. Kızların nasıl bir yerde olduğuna dair bir fikri varmıydı acaba bu adamın? Gerçi onların yaşam tarzına göre gayet normal geliyor olmalıydı böyle yerler ona.

 

"Max senin kafan mı güzel kızlar içeride ve etraflarında ne tür dallamalar var bilmiyoruz kardeşim! Senin anlayacağın kız kıza bir eğlence değil bu! İçeride kadınlardan çok erkek var! Eee sen diyorsan benim midem geniş sen burada bekle! Ben o barı basar Zeynep'i alır çıkarım!" Emir öfkeyle bitirdiği sözlerinin ardından mekana doğru hızla ilerlerken akkına gelen ayrıntıyla arkasını dönerek Selçuk' la sırıtarak muhabbet eden Tuğra'ya seslendi.

 

"Tuğraaa! Sen de benimle gelip,hangi bayrağa selam verdiği belli olmayan kardeşimi çıkarıyorsun oradan!" Tuğra kendisine eğlence çıktığını fark edince hemen Emir'in peşine takılmıştı. Emir ise kardeşinden ona haber vermediği için bu yaptığının hesabını sormayı aklının bir köşesine not etti. Tuğra'yı çağarmıştı çünkü katdeşi olacak sinsi yandaşçının hakkından bir tek o gelirdi.

 

Emir ve Tuğra'nın hareketlenmesi ile diğerleride peşlerine takılırken Selçuk gidenlerin arkasından alayla bağırdı.

 

"Gazanız mübarek ola cengaverler! Savaşı kazanmadan gelmeyin göreyim sizi!"

 

Emir'in kendisine savurduğu küfürle sırıtarak aracının kapısını açıp içine oturdu ve radyoya basarak bir müzik açtı. Ellerini ensesinde birleştirerek koltuğa yaslanıp gözlerini kaparken çalan şarkının sözleri ile farkjnda olmadan her zamnki gibi yine geçmişin kapılarını araladı. Gözlerinin önünde oynaşan anılar yıllardır göğsüne bir mıh gibi oturan acının deşilmesine sebep olurken acıyla fısıldadı.

 

"Sevmek çok zormuş

Sevmemek çok zor

Sevilmemek çok zor

Sevdim ama sevildim mi, bilemiyorum."

 

Yoğun alkol kokusu ve yüksek müzikle bakışlaeını etrafında gezdiren Max öfkeyle homurdandı.

 

"Bu kadın beni deli edecek! Ne amaçla böyle bir yere gelmiş? Ben aylardır dil röküp yalvarıyorum bana pas vermiyor ama geldiği mekana bak! Bu asamlar gibi olmamam mı beni ret etmesinin sebebi! Ah! Sare Ah!"

 

Erkekler avına odaklanmış bir şekilde etraflarını süzerken fark ettikleri ayrıntıyla şaşkınca bir birlerine baktılar.

 

"Biri bana bu kızların mekanı kapatmadığını söylesin!?"

 

Mehmet'in şaşkın sözleri ile Kayra pistte bir adamla dans eden kızı boğmak istercesine bakarken dişlerinin arasından sertçe tısladı.

 

"O kadar erkeğin içinde sadece bizimkilerin olduğunu gören bir ben değilsem tam da o dediğini yapmışlar bu manyaklar!"

 

Öfkeyle sözlerini bitiren Kayra,Emir'in önüne gelen sandalyeleri tekmeleyerek kızgın bir boğa misali ilerlediğini fark edince önündeki masanın üzerinden çevik bir hareketle atlayarak onun peşine takıldı.

 

Dans ettiği adamın birden yere yığılması ile Zehnep şaşkınca ona baktı. Ne olmuştu şimdi bu adama? Alkol komasına falan mı girmişti acaba? İçine yayılan endişe ile adamın yanjna diz çöküp kontrol edeceği esnada belini kavrayan ellerle ağzından kaçan çığlığa engel olamadı.

 

"Ayyy! İmdattt! Sahra! Hani gay di bunlar Allah'ın cezası! Kızım bu adam beni sıkıştırıyor! Namusum elden gidiyor!" Yüksek müzikten kendisini duymayan arkadaşı ile sesini bir tık daga yükselterek bağırdı. "Allah seni kahretmesin Sahraaa!"

 

Belinden karnına uzanan ellerin üzerine tırnaklarını geçirerek bağırmaya devam etti.

 

"Bırak beni beee! Nişanlıyım ben! Sapık! Nişanlım asker benim! Beni bir an önce bırakmazsan seni mahfeder!" Söylediği sözlerin gerçeklik payı bir an aklına düşünce aldığı fazla alkolden bulanan beynine lanetler ederek homurdandı. " Allah kahretsin o Emir denen salağı! Nişanlım falan değil o benim! Beni boynuzladı! Benimle nişanlıyken gidip başkası ile evlendi üstüne bir de çocuk yapmış aşağlık herif!" Ayakları yerden havalanınca sırtı sıcak bir bedene temas etmiş, korkusu içinde daha da büyümüştü. Bacaklarını rastgele savururken biraz önce hatırladığı gerçeklerle içine yayılan acı gözünden yaşların süzülmesine neden olmuş ve hırsla tekrar bağırmıştı. " Bak madem tercihlerin farklı madem kadınlardan hoşlanıyorsun oturup konuşalım ha ne dersin? Belki evleniriz! Belki çocuk bile yaparız! Benim acil koca bulmam lazım! Niye sen olmayasın ki değil mi ama?"

 

Emir'in bedeni koklarındaki kızın sözleri ile öfkeyle kasıldı. Ne saçmalıyordu bu kız? Şu an nerede ve ne durumda olduğunun farkında değilmiydi acaba? İçine yayılan kıskançlık ateşi ve alkolünde etkisi ile Zeynep'in boynuna doğru sokularak sert bir öpücük bıraktı. Zehnep'in bedeni bu temas ile kas katı kesilirken o ensesine nefesini bırakarak öfkeyle fısıldadı.

 

"Senin evlenip,hayalini kurduğun o çocuğu yapabileceğin tek erkek benim! Eğer biraz önce söylediklerinde ciddiysen ve onları hayata geçirmeye kalkışırsan ikimizin de sonu olursun! Şimdi rahat dur buradan çıkacağız!" Zeynep, hiç beklemediği adamın varlığı ile ne yapacağını şaşırırken dişlerinin arasından sertçe tısladı.

 

"Bırak beni!"

 

Zeynep'in sesindeki acı ve kırgınlık içine işlerken onu yavaşça yere bırakarak kendisine doğru çevirerek gözlerinin içine bariz bir acıyla fısıldadı.

 

"Bırakamam! Bırakırsam kaybolurum! Sen olmazsan gideceğim bir yönüm de olmaz! Benim pusulam bu güne kadar hep seni gösterdi! İstediğini yapar seni bırakırsam ben kaybo..." Yüzüne inen sert tokatla Emir'in yana doğru savrulan başını çenesinden tutarak sertçe kendisine çevirip öfkeyle gözlerine baktı.

 

"Gözümde daha fazla küçülme! Saf ve temiz bir aşkla hayallerimde öylece kal! Evli bir adamsın ve şu an bana söylediğin sözler mide bulandırıcı! Bana sadık kalamadın bari çocuğunun annesine sadık kal!" Emir sevdiği kadının dudaklarından dökülen sözlerle yerin dibine girdiğini düşündü o an. Dışarıdan bakılınca tamda Zeynep'in tabir ettiği karakterde bir adam profilini çiziyordu. Derin bir nefesi çaresizce çekti içine. Zeynep bilmesede kendisi gerçekleri biliyordu ve o ne düşünürse düşünsün,nasıl yargılarsa yargılasın ondan vazgeçmeye niyeti yoktu. İsterse gözünde mide bulandırıcı asalak bir adam olsun vazgeçmeyecekti.

 

"Ne olursa olsun,ne söylersen söyle senden vazgeçmeyeceğim Zeynep! İstersen çek vur gene vazgeçmeyeceğim! Sen benimsin! Ben seninim! Herkes ne derse desin ikimiz bu gerçeği biliyoruz ve sonsuza kadarda böyle kalması için gerekirse canımı ellerine vereceğim!"

 

"Susss! Bana en büyük pişmanlığımı hatırlatma! Ailemden gizli o hatayı yaptığım güne lanet olsun! Bitecek duydun mu beni! Sen bana istediğimi vereceksin ve ben de tıpkı sen gibi hayatıma bakacağım! Gideceğim ve evlenmiş olarak döneceğim! Beni gerçekten sevecek bir adam bulup evlenece...."

 

Birden havalanan Zeyenep başı aşağı doğru sarkınca şaşkınlıkla Emir'in omuzlarını yumrukladı.

 

"Bırak beni! Bırak dedim sana!"

 

Emir omuzunun üzerinde çırpınan kızın kalçasına sertçe vurarak öfkeyle bağırdı.

 

"Kes sesiniii! Sakın! Sakın bir daha ağzından evlilik lafı çıkmasın duydunmu beni! Ben seni boşamadan senin evlenmek gibi bir lüksün yok! Benim de seni boşamaya hiç mi hiç niyetim yok! O yüzden ölmem için dua etmekten başka çıkar yolun yok!"

 

Sözlerini bitirerek sahnenin ortasına doğru ilerlerkem biraz önce yumruk attığı adamın yerde baygın şekilde yattığını görünce bacağına sert bir tekme savurdu ve ağız dolusu küfürlerini ileterek çıkışa doğru ilerledi.

 

"Ayyy bu Emir değil mi? Zeynep'i omuzlamış kaçırıyor bu dağ ayısı beee!" Meyra eliyle giden ikiliyi gösterirkem ayağındaki topuklu ayakkabıyı çıkararak Emir'e doğru salladığını düşünerek başka yöne sallarken fazla kaçırdığı alkolle var gücüyle bağırdı. " Seni harem düşkünü çok eşli makak maymunu kılıklı ! Olduğun yerde kal yoksa seni mahfederim Emir!"

 

Elinde salladığı ayakkabıyı rastgele fırlatırken diğerini çıkartmak için eğildiği anda kalçasına yediği şaplakla yerinde sıçrarken gözkapakları şaşkınlıktan ardına kadar aralandı. Hangi kendimi bilmez yapmıştı o hareketi ? Ayağından çıkartrığı topuklu ayakkabıyı eline alarak hızla dönüp arkasındakine rastgele geçirdi.

 

"Ahhh!"

 

Elini alnına kapayan adama çıldırmış gibi elindeki topuklu ayakkabıyla vururken bir yandan da ağzına geleni saydırıyordu.

 

"Seni her daim ereksiyon halinde gezen tahta kurusu kılıklı piç! Sert seks mi yapıyoruz burada angut beyinli! Ne hakla dokunursun bana!?"

 

Doğan,Meyra'nın darbelerinden bulduğu ilk fırsatta bileğinden sertçe kavrayarak öfkeyle bağırdı.

 

"Ulan kalçanı şaplaklayan yerdeki ne olduğu belli olmayan şerefsiz dayağı yiyen benim be! Ne bok yemeye geldin sen buraya!? Bir de abuk subuk konuşuyorsun!" Meyra'nın gözleri yerde kanayan burnunu tutarak kıvranan adama kaydı kısa bir an. Doğan onun baktığı yönü fark edince öfkeyle kolundan sürükleyerek homurdandı.

 

"Sarhoş olunca aklın sekse mi çalışıyor senin!? Ama dur sen o hayalindeki sert seksi sana fazlasıyla yaşatmazsam bana da Doğan demesinler!" Meyra bileğini Doğan'ın elinden kurtararak ateş saçan bakışlarını gözlerine dikerek çemkirdi.

 

"Sen kimsin be!? Kim oluyorsun da benim fantazi dünyama balıklama dalıyorsun!? Hangi hakla!?" Doğan karşısında sürekli çemkiren kıza öfkeyle bakarak bıkkınca nefesini bırakıp sertçe tısladı.

 

"Nişanlın ve müstakbel kocan hakkıyla! Bana bak Meyra benim tepemin tasını attırma! Deli kısraklar gibi de tepinip durma,yemin ediyorum seni öyle bir tımarlarım ki sen bile inanamazsın! Ulan gönlün olsun diye alttan alıp peşinde perveane oldum be! Şu dakikadan sonra o Doğan'ı mumla arayacaksın kadın! Bundan sonra ben be dersem o duydun mu beni!"

 

Doğan'ın sert sözlerinden sonra Meyra burnunun dibine kadar girerek meydan okurcasına tısladı.

 

"Bana bağarma dilini kör bıçakla keserim senin! Karşında altına aldığın sürtüklerden biri yok! Bunu o kuş beynine sok! Hiç bir zaman da olmayacak! Heee yarın da o ilk buluştuğumuz yere gel o yüzüğü avcuna vereceğim senin! Zaten o teklifi kabul edende suç! Bilmeliydim senin gibi bir seks manyağının ilk fırsatta beni aldatacağını!"

 

"Ehhh! Yeter ulan!" Doğan sabrının son kırıntılarını biraz önce Meyra'nın kalçalarına dokunan adamı gördüğü an harcamıştı. Şimdi bu kız onun kalmayan sabrını sınayacaksa kendi bilirdi. Meyra'yı bir hamlede sertçe omzuna atarken söylenmeyede devam etti. " Altıma aldığım kişilerin hesabını tutmaya bu kadar meraklıysan ilk sıraya kemdini yaz. Zira kimseyi altına almadım bu güne kadar. Bu çeneyle damarıma basmaya devam edersen ilk seni alacağım! Hem de bu gece! Ayrıca o yüzüğü bir kere taktım ölünceye kadar o parmaktan çıkmayacak! Elin sürtüğünün söylediği saçma sapan sözlere inanacağına birazda sevdiğin adama inan kadın!

 

Meyra yumruklarını adamın kaslı sırtına indirirken işittiği sözlerle bir an afallayıp şüpheyle konuştu.

 

"Yalancı pislik! Trabzonda markette karşıma çıkınca öyle demiyordun ama. Ballandıra ballandıra fantazilerini anlatıyordun hayvan!"

 

"Ulan yalan söyledim yalan! Sen öyle damarıma basınca salladım aklıma ne geldiyse! Sen normal konuştunda ben mi abarttım! Sen öyle konuşunca bir erkek olarak altta mı kalsaydım kadın!"

 

Meyra işittiği sözlerle memnun bir şekilde sırıtırken yumruğunu Doğan'ın sırtına vurarak tekrar çemkirdi.

 

"Ettiğin lafların altında kal emi! Ereksiyon olamada hastane hastane dolaş ağzı bozuk pislik herif!"

 

"Meyrikkk! Ettiğin bedduaların ucu sana dokunacak sonunda! Saçma saçma konuşma da kapa artık o çeneni! Ulan alkol libidonumu ateşledi bu gece! Cinsellikten başka bir şey çıkmıyor ağzından! Ne içtin sen be!"

 

.......

 

"Mehmet bırak beni! Git ikizini çıkart sen! Ne demeye karışıyorsun bana!?"

 

Mehmet kolundan tutup çekiştirdiği kızın sözleri ile sert bakışlarını ona çevirerek öfkeyle homurdandı.

 

"Kardeşin seninle baş edemegeceğini anlayınca benden rica etti! Ayrıca ikizimi de kardeşin çıkaracak! Şu rezilliğinize bak! "

 

Hayal bakışlarını kısarak Mehmet'e sorgularcasına bakıp söylendi.

 

"Neyi rezillikmiş!? Siz yaparken rezillik olmuyor mu!? Tabi bizim neye hakkımız var ki? Aldatılırız,boynuzlanırız,terk ediliriz ama sesimizi çıkartamayızdeğil mi? Azıcık kafa dağıtmak bize haram! Nişanlım terk etti beni be! Terk etti! Sen neyin rezilliğinden bahsediyorsun! Bundan ala rezillik mi olur!?"

 

Mehmet derin bir nefesi ciğerlerine doldurarak karşısındaki kıza üzgünce baktı. Neden sadece bir noktada takılıp kalıyorlardı ki? Neden gözlerindeki gözlükleri kaldırıp etraflarında onlar için pervane olan adamları görmeyip değmeyecek şerefsizler için üzülüyordu bu kadın milleti? Hayal'in yerinde sendelediğini görünce kollarından tutarak desrek olup fısıldadı.

 

"Hayal bak haklısın ama canının acısını geçirmek için bu yöntemler pek akıllıca değil. Ya başına bir şey gelseydi? Ya bu adamların gay olduğundan nasıl emin olursunuz ? Ya değillerse? Ulan her yerinizi mıncıklıyorlar be!"

 

Mehmet'in sözleri ile Hayal kısa bir an düşündü. Okabilir miydi? Niye olmasın diki tescilli değillerdi ve bir belge göstermemişlerdi sonuçta değil mi? Bakışlarını arkasında kalan piste çevirerek bağırdı.

 

"Yarın gelip sizi muayene edeceğim beyler!"

 

Mehmet kızın sözleri ile neye uğradığını şaşırırken Hayal'in kolundan sertçe tutarak sürükledi.

 

"Delirdin mi sen!? Muayene edecekmiş! Ne yi muayene edeceksin elin adamlarının şey..." Mehmet söyleyeceği sözlerşn devamını getiremeyip yutmak zorunda kalırken sertçe yüzünü sıvazlayarak homurdanmaya devam etri. " Allahım sen sabır ver! Bir an önce çıkalım şu lanet yerden! Hayal bak bir krizin eşiğine geldim beni daha fazla üzme ve sabrımı sınama çıkalım şuradan!"

 

Kız Mehmet'in sözleri ile telaşla önüne geçip yüzünü avuçları arasına aldı. Kontrol edercesine bakışlarını üzerinde gezdirip endişeyle fısıldadı.

 

"İlacın yanında mı!?"

 

Mehmet onun bu endişeli haliyle tekrar yürümeye başalrken sırıtarak homurdandı.

 

"Yanımda başımın belası yanımda!"

 

......

 

"Şihhhtt! Yavaş be kızım!" Asya kulağının dibinde işittiği sesle bakışlarını yan tarafına çevirince Tuğra'nın eğlenen bakışları ile karşılaşması bir oldu. Yüzüne yayılan sırıtmayla bir taraftan dans ederken bir taraftan ona laf yetiştiriyordu.

 

"Ne işin var senin burada?" Tuğra,Asya'nın dans ettiği tuhaf giysiki adama ters ters bakarak cevap verdi.

 

"Sizi basmaya geldik! Şu yanındaki değişikten ayrılda gidelim!" Tuğra'nın sözleri ile Asya bakışlarını dans ettiği adama çevirip gülümseyerek bir şeyler söyleyince, Tuğra dans ederek kendisinden uzaklaşan kızın yanına bir kaç adımda yaklaşarak kolundan tutup durdurdu.

 

"Asya abin dışarıda bizi bekliyor. Bence bu kadar eğlence yeter suyunu çıkartma!"

 

"Asya bu yakışıklı kim? Beni tanıştırmayacak mısın?" Asya karşısındaki adamın sözleri ile kıkırdarken adam Tuğra'yı baştan aşağı süzerek ona doğru yanaşmıştı. Kollarına dokunan adamla sinir kat sayısı artan Tuğra adamın elini hırsla iterek öfkeli bakışlarını Asya'ya çevirerek kükredi.

 

"Asya iki dakikaya yanıma gelmezsen olacaklardan ben sorumlu değilim!"

 

Tuğra'yı ilk defa bu kadar öfkeli gören kız onu daha fazla sinirlendirmemek için hızla onun yanına giderek biraz önce dans ettiği adama dönüp öpücük yolladı.

 

"Görüşürüz tatlım! Ararım ben seni."

 

"Neee!? Kimi arıyorsun kızım sen!?" Asya'nın bileğinden sertçe kavrayıp homurdanarak çıkışa yöneldi. "Nasıl eğlence anlayışınız var anlamadım ki! Madem kafa dağıtmak istedin niye bana söylemiyorsun sen Asya! Şimdi abinin elinden nasıl alacağım ben seni!?"

 

Asya abisinin adını duyunca korkuyla dudaklarını kemirmeye başlamıştı. Tuğra'nın kokuna dokunarak kendine bakmasını sağlayıp endişeyle fısıldadı.

 

"Çok mu kızdı?"

 

Tuğra karşısında kıvranan kızın haline sırıtarak kulağına doğru yaklaşıp fısıldadı.

 

"Çok mu da sorumu? Böyle bir plan yaptığınızı ona söylemediğin için seni parçalayacak!"

 

Asya korku ve pişmanlık karışımı bir inlemeyle Tuğra'ya ciddimisin dercesine bakınca genç adam onun bileğinden tekrar kavrayarak kıkırdadı.

 

"Yürü hadi. Daha fazla öfkelemdirme adamı. Ne kadar çok kızarsa gazabıda o kadar büyük olur bilirsin. Hem korkup hem niye arkasından iş çevirirsin anlamadım ki."

 

Asya başını olumsuz anlamda sallayarak geri geri kaçarken Tuğra kızın koluna sertçe yapışarak homurdandı.

 

"Yok öyle dava Asya hanım. Senin yediğin galt yüzünden Emir abiyi ben üstüme sıçratamam! Seni çıkaramadığımı görünce pençelerini benim üzerimdr biler. O yüzden düş önüme."

 

Asya,Tuğra'ya şok olmuş gözlerle bakarkrn bir taraftanda kolunu bırakması için avazı çıktığı kadar bağırıyordu.

 

.....

 

"Sare yeter artık ayrıl şu adamın kollarından bak fena olacak!"

 

Max içeriye girdiği andan itibaren kızı adamın kollarından ayırmak için dil dökerken sabrının da sonuna gelmişti.

 

"Sanane be! Sevgilim misin, kocam mısın? Ne demeye karışıyorsun sen bana? Sana zamanında o hakları tanıyarak hata ettim ben zaten! Senin bende gözün yok gözün! Ama akıllandım yoluma bakacağım bundan sonra!"

 

Medeniyet dedikleri şey de bir yere kadardı. Şimdi bu kız elin adamının kollarında eğlenmeye devam edecekti o da medeniyet kavramına sığınarak eli kolu bağlı bir şekilde sevdiği kadını izleyecekti öylemi? Medeniyet buysa o medeni falan değildi ! Sare henüz kendisine yeşil ışık yakmasada o seviyor ve kıskanıyordu. Dans ve eğlence adı altında bu dangalağın sevdiği kadına yavşamasına müsade etmeyecekti. Aldığı kararla ikiliye yaklaşıp adamın yakasına yapıştı ve kafasını yüzüne geçirerek bakışlarını Sare'ye çevirdi.

 

"Ya şimdi buradan benimle çıkarsın,ya da hiç görmediğin tarafımla tanışırsın! İnan o tarafımla tanışmak bile istemezsin Sare!"

 

Adamın tehtidi ile Sare yüzünü buruşturarak ona imalı bir şekilde baktı.

 

"Tanımadığım yüzünü gösterecek miş! Beş aydır peşimde, binbir surata döndün be görmediğim hangi yüzün kaldı!? Çapkın,aşk böceği,kibar,ısrarcı,yapışkan, hangisi kaldı gösterde bilelim! Bir görmediğim yüzün var oda babamın karşısına çıkıp ben kızınızı istiyorum diyemediğin yüzün!"

 

Kızın söylediği her sözle öfkeden yüzü daha çok kararırken kolundan çekerek bir hamlede bedenine sertçe yapıştırdı ve sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle tısladı.

 

"Sana yumuşak davrananda suç! Anlaşılan o ki sizin ailenin kadınları sert seviyor! Bir daha beni sana yaklaşımımdan dolayı küçümsersen sana yemin ediyorum seni pişman ederim!"

 

Aylardır ilk defa kendisine sert yüzünü gösteren adama şaşkınca bakarken şaşkınlığı ses tonuna da yansımıştı.

 

"Ne yapacaksın!? Farkındaysan ben sana olur dedim ! Tamam dedim! Ama sen babamın karşısına geçmeye cesaret edemiyorsun be! Derdin ne senin derdin!"

 

Max,Sare'nin sözleri ile başını olumlu anlamda sallayarak pisikopat bir gülüşle karşılık verip kızı ani bir hamleyle omzuna atarak çıkışa doğru yöneldi.

 

"Madem iş babanda bitecek gerekirse onun karşısınada dikilir seni zorla da olsa alırım! Senin beni anlayacağın yok! Belki baban anlar neden bu işin bu kadar uzadığını!"

 

.....

 

Kaan yanında uysalca yürüyen kıza bakarak sırıttı. Hepsi kızlarla mücadele içindeyken o işi tereyağından kıl çeker gibi halletmişti.

 

"Sahi sen burada olduğumuzu nasıl öğrendin Kaan!? Hepimizin telefonları kapalıydı."

 

Kaan beklediği soru karşısında önceden kafasında kurguladığı cevabı yapıştırdı.

 

"Mehmet amca telefon sinyallerinizden tespit etmiş yerinizi. Kendisi gelecekti ama biz hallederiz deyince vazgeçti. Diğerleride,diğer kızları toparlıyorlar. Ablam alkolü fazla kaçırıp sarhoş olduğu için ben onunla baş edemeyince Mehmet ilgilendi sağolsun."

 

Güney aldığı cevap karşısında başını anladım dercesine sallarken titreyen sesiyle tekrar konuştu.

 

"Peki babanın durumu nasıl?"

 

Kaan söylemek zorunda kaldığı yalan yüzünden yanındaki kıza üzgünce baktı. Bazen Soner'in yerinde olmayı o kadar çok istiyordu ki şu an o durumlardan biriydi. Onun gibi uzaklarda olmak ve bütün yaşananlardan,entirkalrdan oyunlardan bi haber olmak istiyordu. Bakışlarını önlerindeki merdivenlere çevirirken içinden dualar eder olmuştu. Çünkü herkes birini alıp çıkarken en sert kayaya kendisi toslamıştı.

 

"Merak etme iyi Güney abla. Sadece ufak bir kalp spazmı geçirmiş. Durumu gayet iyi." Söylediği yalanlar açığa çıkınca Güney onu liğme liğme edecekti. Yanındaki kızı selametle dışarı çıkarınca en iyisi ortadan kaybolmaktı.

 

.....

 

Kayra masanın arkasına kaçan kıza öfkeyle bağırdı.

 

"Lan deli misin ne demeye kaçıyorsun!?"

 

Derya avına odaklanan aslan misali sinsice kendisini izleyen Kayra'ya şüpheyle bakarak nefes nefese konuştu.

 

"Esas sen ne demeye beni kovalıyorsun be! Peşinden koşacak kadın kalmadı Ankara'da da bana mı dadandın!?"

 

Kayra önündeki sandalyeyi hırsla iterek kükredi.

 

"Deryaaa! Deli deli konuşup benide delirtmeden düş önüme! Herkes bizi bekliyor dışarıda! Şu halinize bak! Ayakta duramıyorsunuz be! Nasıl güvenirsiniz ne oldukları belli olmayan adamlara? Bir de diplerine kadar girip kıçınızı başınızı sallıyorsunuz!"

 

Derya kendisine yaklaşan gencin korkysuyla hızla masanın üzerine çıkarken Kayra şaşkınlıkla ona bakıyordu ki aniden masanın üzerinde beliren tuhaf giysili adamla kan beynine sıçradı.

 

Adam kolunu Derya'nın beline dolayıp hafif kavis vererek eğilmesine neden olurken Derya'nın bakışları öfkeden kararan Kayra'nın kilerle tersten kesişince ona muzipçe göz kırparak sırıttı.

 

Onun bu hareketi ile Kayra delirmiş gibi ne yapacağını bilemeyerek ileri geri adımlarken adamın eli kızın boynundan göğüslerine doğru kayarken Kayra'da film kopmuştu.

 

Derya'yı kokundan yakalayıp sertçe kucağına çekerek adamın kollarından kurtarıp aynı sertlikle yere bıraktı ve masanın üzerinde hala şaşkınca kendisine bakan adamın yanına bir hamlede çıkarak yumruğunu suratına geçirdi.

 

Derya'nın ağzından korkuyla bir çığlık firar ederken Kayra'yı durdurmak için ona doğru bir hamle yapmıştı ki onun öfkeyle kükremesinin ardından sanki ayakları olduğu yere çivilenmişti.

 

"Sakınnn! Sakın beni engellemeye kalkma!" Derya,Kayra'nın karşısındaki adama acıyarak baktı. Çünkü Kayra çocukluğundan beri dövüş sporları eğitimi alıyordu. Adamın kolundan gelen kırılma sesi ve acı çığlığı ile Derya ellerini hızla kulaklarına kapadı.

.....

 

"Kerim bırak beni! Kendim yürüyebilirim ben!"

 

Keeim bir eliyle omzuna attığı kızı sıkıca kavrarken diğer eliyle kısa elbisesinin vereceği firikiği engellemek için elbisenin eteklerini tutuyordu.

 

"Kapa çeneni! Bu lanet yerden çıkana kadar omzumdan inmeyeceksin! Nasıl müsade edersin o piçin sana dokunmasına!? Üstelik benden gizli nasıl böyle bir yere gelirsin!? Dans etmeye bu kadar hevesliydin madem söyleseydin ben seni götürürdüm dans edeceğin bir yere!"

 

Arya adamın sözlerine aldırmadan kıkırdayarak fısıldadı.

 

"Bu kadar kıskanç olduğunu bilseydim evlenme teklifini kabul etmezdim. Sen şimdi kızlarla görüşmemi de yasaklarsın. En iyisi yol yakınken ayrılalım biz."

 

Kerim'in bedeni duyduğu sözlerle gerilirken omzundaki kızı hızla indirerek sertçe dudaklarına kapandı. Arya şok olmuş bir şekilde karşısındaki adama bakarken karşılık vermesine fırsat kalmadan Kerim geri çekilerek homurdandı.

 

"Ayrılık lafını bir daha duymayacağım ağzından! Ayrıca bu gece burada kapandı zannetme, bu yaptığının hesabını da vereceksin! O içeride kollarında dans ettiğin piçinde yarın gelip ağzını burnunu dağıtmazsam koca Trabzon yüzüme tükürsün benim!" Sözlerini bitiren adam kızı hırsla peşinden sürükleyerek çıkışa doğru yöneldi.

 

........

 

Sıkıntıyla ensesini kaşıyan Seçuk karşısındaki mekana tiksinircesine baktı. Uzun süredir içeri giren arkadaşlarının çıkmasını bekliyordu.Bu kadar zamandır bu adamlar ne yapıyordu acaba içeride? Aklına gelen şeyle yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Rabbim hepsine akıl ihsan etsin! Bu kızların ne işi var burada? Resmen günah deryası! Hayır ben niye gelip bu günah yuvasının önünde fedai gibi bekliyorum ki?" Bakışlarını gök yüzüne çevirerek kendi kendine tekrar konuştu. " Allah'ım sen affet. Emir büyük yerden olmasa beni hiç bir kuvvet buraya getiremezdi. Sen beni bilirsin. Sen affet! " Ellerini sıkıntıyla yüzüne sürdüğü anda var gücüyle bağıran kızlara ve onları sürükleyerek çıkaran tanıdığı adamlara takıldı gözleri kısa bir an.

 

"Bırak beni! Kimsin sen ha kimsin!? Ne hakla dokunursun bana?" Kızı kolundan tutarak sürükleyen genç adam sert bir hareketle omzuna atarak daha yüksek bir ses tonuyla karşılık verdi.

 

"Eeeehh! Yeter be! Elin adamının kollarında kendinden geçmiş bir halde olduğunu babana anlatınca o benim sana kim olduğumu hatırlatır! " Duyduğu sözlerle yüzü dahada buruşan adam bu defa bakışlarını cıyaklayan diğer kıza çevirdi.

 

" Ya abiii! Söyle şu hayvana bıraksın kolumu! " Kardeşinin sesiyle omzundaki kıza aldırış etmeyerek ona dönen adam ela gözlerinden ateşler saçarak kardeşinin kolundan sürükleyen gence döndü.

 

"Az bile yapıyorsun kardeşim! Kır bacaklarını bir daha bu haltları yiyemesin bu cadı! " Yan taraftan gelen destekle kız gözlerini korkuyla kısarken kolundan tutan adam sinsice sırıttı. Aracın başında onarı izleyen Selçuk ise içinden böyle bir duruma şahit olduğu için Allah'a tövbelerini iletiyor,onlarla gelmek zorunda kaldığı için de pişmanlığın en ağırını yaşıyordu. Taki arkadaşının gök gürültüsünü aratmayacak sesiyle kendisine gelene kadar.

 

"Lan film mi izliyorsun orada!?" Bakışlarını kaçıran Selçuk aracın kapılarını açarak onları beklerken arkadaşı tekrar kükredi. " Git şu çıbanın başını getir içeriden!" Bakışlarını arkadaşına çevirerek işaret parmağını kaldırıp kendisini göstererek şaşkınca konuştu.

 

"Ben mi? " Onun şaşkın hali ile daha da sinirlenen Emir, neden gitmediğini bilmesine rağmen daha da öfkelenmişti. Çünkü beyni o ayrıntıyı ve Sahra ile onu tanıştırmak için yaptığı küçük planı bile o an için hafızasından silinmişti. İşaret parmağını kaldırarak karşısındaki adamın göğsünü dürtüp dişlerini sıkarak tısladı.

 

"Evet sen! Hemen o lanet yere girip o baş belasını getiriyorsun ve bir an önce buradan gidiyoruz! Yoksa katliam çıkacak!"

 

"A... Ama ko.. " Genç adamın konuşmasına fırsat bile vermeden tekrar kükredi.

 

"Bu bir emir dir! Hemen gidiyorsun ve sahnede tepinerek bir taraflarını yırtan kızı buraya getiriyorsun! " Arkadaşının sözleri ile genç adamda sinirlenirken gözlerini kapayarak derin bir nefes aldı. Ne kadar görev dışıda olsa komutanı şu an onun durumunun bilincinde değildi. Emir di yapacak bir şey yoktu. Emir demiri keser diye boşa dememişlerdi. Ortamda soğuk rüzgarlar eserken ayakları geri geri gitsede karşısındaki mekana doğru içini saran ateşle yürüdü.

 

Mekana yaklaştıkça yüreğini ateşten bir çift el sıkıyordu sanki. Yüreğinde başlayan ateş tüm vücudunu sararken öfkeden mavi gözleri çakmak çakmak parlar olmuştu. Mekanın girişine adımını atarken heybetli cüssesini bir titreme sardı.

 

"Allahım sen beni affet!" Diyerek girdi. Bir kaç basamak indikten sonra bakışları etrafta tarif edilen kızı aradı. Sahnede tuhaf giyinimli dans eden kaslı adamlar, onların dansıyla tempo tutan yarı çıplak giyinimli bir kız! Bakışlarını hızla önüne çeviren adam içinde büyüyen pişmanlık ateşi ile bir an çıkıp gitmek için hareketlensede sahneden yükselen sesle bakışlarını mecburi bir şekilde o yöne çevirdi. O an içinde büyüyen ateş daha da yükseldi. Aradığı kız karşısında şarkı söyleyerek tepiniyordu. Tanımamak mümkün degildi. Dışarıda aynısından iki tane daha vardı çünkü! Zaten bu kızdan başka kızda yoktu görebildiği kadarıyla. Bakışlarını kızdan çekerek sahneye yöneldi. Kızın giydiği iki karışlık elbise ile gözlerini daha fazla günaha sokmaya niyeti yoktu. Uzun bacaklarının verdigi avantajla büyük adımlarla hızla sahneye çıktı ve kızın omzuna çekingen bir şekilde dokunarak kendisine dönmesini bekledi. Yüksek ses başını şişirirken havasızlık, alkol ve ter kokusunun karışımıda midesini bulandırmıştı.

 

Kız genç adama doğru dönüp onu baştan aşağı süzdü ve yanında dans eden tuhaf giysili garip adama dönerek konuştu.

 

"Sercan bu yeni mi? Bana sizinle alakası olmadığını söyle. Böyle doğa harikası sizden biri olamaz! Olmamalı!"

 

Sercan tuhaf dans figürleri ile genç adama dogru yaklaştı ve tıpkı yanındaki kız gibi hayranlıkla karşısındaki adamı süzerek işveli bir ses tonuyla cevap verdi.

 

"Hayır tatlım. Onu ilk defa şimdi görüyorum. Zira daha önce görseydim kesinlikle peşini bırakmazdım. "

 

Diyerek genç adama dogru yaklaşarak elini kaldırıp kaslı vücuduna dokundu. Genç adamın gözleri öfkeden kararırken garip hareketli adama döndü. Sercan onun bakışlarından ürkerek yanındaki kıza yaklaşıp kızın kalçalarına bir tokat patlattı.

 

"Kız bu doğa harikası benim için fazla yabani. Al anacım al! Senin olsun!"

 

Diyerek kıkırdayınca genç adam karşılaştığı tuhaf davranışlar ve adamın kızın kalçalarına dokunması ile yumruklarını sıkar olmuştu. Dişlerini sıkarak tısladı.

 

"Seni bekliyorlar! Düş önüme de bir an önce çıkalım şu günah yuvasından!"

 

Diyerek kızın gözlerine tiksinircesine baktı ve bakışlarını hızla tekrar aşağı doğru çevirdi. Karşısındaki adamın heybeti ve yakışıklılığı karşısında yüreği çırpınırken bakışlarındaki tiksinti canını acıtmıştı. Tıpkı genç adam gibi oda dişlerini sıkarak karşılık verdi.

 

"Hiç bir yere gitmiyorum! Sizin gibi dağdan inme medeniyet yoksunlarının sözüyle hareket edecek değilim! "

 

Sercan kızın sözleri ile elini ağzına götürerek tekrar kıkırdarken adamın kalın kaşları daha da çatıldı. Gözleri fırtınalı okyanuslar misali kararırken bakışlarını kızın kahvelerine çevirerek tısladı.

 

"Bana bak kızım, soyunmak medeniyetse hayvanlar sizden daha medeni anladın mı beni! İki karış elbiseyi giyip oranızı buranızı sallıyor buna da eğlence diyorsunuz! Bu yaptığınız medeniyetse ben medeniyetsiz olmayı tercih ederim!"

 

Aldığı cevap karşısında kızın yüzü kıpkırmızı olurken adam tekrar konuştu.

 

" Şimdi! Senin medeniyet anlayışın yüzünden yeterince günaha girdim zaten! Ya önüme düşer medeni bir şekilde buradan çıkarız, ya da ben biraz daha günaha girmeye devam eder seni buradan zorla çıkarırım! "

 

Sercan'ın ağzı o şeklini alırken kız daha da öfkelenerek tısladı.

 

"Gelmiyorum! "

 

Genç adam kıza dogru ani bir hamle yaparak omzuna attığı gibi sahneden inmek için yönelmişti ki Sercan'ın önüne dikilmesi ile duraksadı.

 

"Dağ başımı canım burası!? İndir kızı aşağı! "

 

Adam aniden yüzüne aldığı kafa darbesi ile neye uğradığını şaşırırken Selçuk omzunda kızla çoktan çıkışa yönelmişti bile.

 

Kızın sesi kulaklarını tırmalarken yumrukları da sırtına iniyor bir taraftanda adamdan hesap soruyordu.

 

"İndir beni! İndir yoksa bu yaptığına pişman ederim seni."

 

Genç adamın dudakları kızın tehtidleri ile alayla kıvrıldı.

 

"Ben bu günah yuvasına girerek yeterince pişman oldum zaten! Merak etme daha büyük bir pişmanlık yaşatamazsın! "

 

 

Sözleri ve yumruklarının adamın üzerinde hiç bir etki etmediğini fark eden Sahra alkolğnde verdiği cesaretle meydan okurcasına tısladı.

 

"Seni kendime aşık ettiğimde de böyle kibirli konuşa bilecekmisin bakalım"

 

Genç adam kızın sözleri ile bir an afallayarak sendeleyince kız sinsice sırıttı. Demekki hee erkek gibi onuda etkileyen şeyler aynıydı. Adamın duavarlarına bir darbe vurduğunu fark edince kendinden emin bir şekilde sözlerine devam etti.

 

" Gencim, güzelim! Gün gelip bana aşık olduğunda böyle kibirden değil kıskançlıktan kuduracaksın medeniyet yoksunu. O mahkeme duvarı suratının şeklini hafızama kazıdım! Seni bulacağım! Benden kaçışın yok!"

 

Mekanın çıkışına gelince kızın sözlerine karşılık sertçe omzundan indirdi ve biraz önceki tiksinti dolu bakışlarını kızın üzerinde gezdirerek ciddi bir ses tonuyla fısıldadı.

 

"Allah yazdıysa bozsun Bacım! "

 

Genç adam yüzünü buruşturarak bekleyen araca doğru ilerlerken kız sinirle yerinde tepinip tekrar konuştu.

 

" Bacım mı!?"

 

Selçuk'un hitap şekliyle söylediği sözlerin ve kadınlığının da ona etki etmediğini anlayınca daha da hırslanarak devam etti sözlerine.

 

"Dağ ayısı! Nereden bacın oluyorun senin ben!? O gün geldiğinde de yalvaracaksın duydun mu beni!? Şimdi tiksintiyle baktığın bu elbisleri çıkarıp attığımda keşke dağlar kadar büyük olan kibirime mani olsaydım diyeceksin! "

 

Adam bir iki adımda hızla kıza yaklaştı ve kızın anlamadığı bir şeyler homurdanarak tekrar söylendi.

 

"Aldığın alkolden dolayı yerinde durmakta güçlük çekiyorsun! Bırak şimdi benimle inatlaşmayı da yürü! Bizi bekliyorlar! Heves ettiğin şeyler nefsinin sana oynadığı oyundan ibaret!"

 

Kızın kolundan sertçe kavrayarak öfkeyle sözlerine devam etti.

 

"Bana olan hırsınla soyunacağına nefsine hakim ol giyin de belki o zaman bir şansın olur! Ben günaha davet eden güzelliği degil helali vaad eden çirkinliğe razıyım! Şimdi hevesini de inadını da bir kenara bırak ve yürü! Çünkü o çok övündüğün güzelliğin ve medeniyetin beni zerre kadar etkilemiyor! Şu haline bak! Aldığım emir olmasaydı seninle iki çift kelam etmeyi bırak gözlerimi haramdan sakınmak için bağlardım be!"

 

İşittiği sözlerle yerin dibine girmeyi dileyen kız hayatı boyunca bu kadar utandığını ve aşağılandığını hatırlamıyordu. Gözleri dolarak bir an bakışlarını kendine çevirdi. Gerçekten bu adamın ima ettiği kadar acınacak halde miydi?

 

Emir,Zeynep'i aracın içine bin bir güçlükle sokarak kapılarını kilitledi. Bardan didişerek çıkan ikiliyide görünce adımlarını Derya'yı zapt ermekte güçlük çeken Kayra'ya doğru yönelterek yanına yaklaşıp kulağına fısıldadı.

 

"Siz kızları alıp evlere dağılın. Ben Zeynep'i getiririm."

 

Ali'nin sözleri ile Kayra endişeyle ona baktı. Zeynep fena halde dağıtmıştı karşısındaki adamı. Gömleğinin yırtık omzu, boynunda tırnak izleri,saçlar dağılmış savaştan çıkmış gibi bir görüntüsü vardı. Emir'in görüntüsüyle içinden taşan gülme isteğini bastırarak esas endişesinin sebebini dile getirdi.

 

"Abi Ömer amca bi sakatlık çıkartmasın? İzin ver ben götüreyim Zehnep ablayı."

 

Emir elini Kayra'nın omzuna koyarak hafifçe sıktı. Derya omzunda debelendikçe etrafa savurduğu kollar Kayra'nın kafasına çarpıyordu. Kayra'nın kafasını korumak için aldığı tuhaf pozisyonlarla yüzüne yayılan gülümsemeyi engelleyemeyerek kulağına doğru fısıldadı.

 

"Sen Derya ile ilgilen. Zira o tescilli bir deli! Zapt etmesi zor."

 

Sözlerini bitirdiği anda başına inen darbeyle ters bakıllarını homurdanan kıza çevirdi.

 

"Abi falan dinlemeyeceğim kıracağım kafanı şimdi! Tescilli deliymiş! Bırak sebde beni be! Minare gibi boyunla omuzladın! Yükseklik korkun var indir beni aşağı!"

 

Emir eli başında yüzünü buruşturarak Kayra'ya omzundaki kızı işaret ederek fısıldadı.

 

"Kolay gelsin kardeşim!"

 

Aracın sürücü koltuğuna doğru ilerlerken bakışları Selçuk ve Sahra'ya takılınca arkadaşına doğru seslendi.

 

"Selçuk!" Arkadaşının bakışları kendisininkini bulunca ne kadar onun haline gülmek istesede ciddi bir yüz ifadesi takınarak konuştu. " Sahra sana zimmetli! Tırnağına zarar gelmeden onu evine bırakacaksın koçum!"

 

"Ama komutanım!"

 

Selçuk'un sözlerini dinlemeden aracına binerek çalıştırdığı aracıyla gürültülü bir şekilde ayrıldı ortamdan.

 

Geride kalanlar bin bir zorluklarla araçlara binerken Selçuk kızla yalnız kalmamak için yanına birilerini arasada sanki herkes birlik olmuşcasına aniden ortalıktan kaybolmuştu.

 

Emir başka araçla gittiği için kendi aracına doğru yönelen adam kollarjnı bedenine sarmış kıza ters bir bakış atarak homurdandı.

 

"Bu gün resmen imtihanım oldun! Geç şu arabaya!"

 

"Senle geleceğime otostop çekerim be!"

 

Sahra'nın verdiği cevapla Selçuk kızın bileğinden sertçe kavrayarak araca doğru sürükleyip arka koltuğa sertçe oturttu.

 

"Üstüme simmetlenip kalmasan ne yaptığınla zerre kadar ilgikenmezdim lakin durum belli ! Gerçi Sen bu kafayla araçtan inip yolun ortasında o otostopu yine çekersin var sende o potansiyel! onuda yaparsın! Ama o çekeceğin otostopla bu saatte seni götürecekleri yer neresi olur onu bir düşün bence! Şimdi beni daha fazla günaha sokmadan o çeneni gideceğimz yere varana kadar açmamak üzere kapat!" Aracın kapısını öfkeyle kızın suratına çarpan adam bir kaç sefer derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Bu gecenin bir an önce bitmesi için dilinde dualarla sürücü koltuğuna doğru ilerledi.

 

Araç karanlık yollarda hızla ilerlerken Zeynep araca bindikleri andan itibaren bıkmadan aynı sözleri öfkeyle bağırıyordu.

"Dur dur şu arabayı ineceğim! Sağır mı oldun be! Durdur diyorum sana! Beni böyle kaçırırmış gibi götüremezsin! Durdur şu arabayı!"

 

Emir'in aklında Zeynep'in o barda söylediği sözler dönerken,kızın sürekli bağırması ve aynı sözleri tekrarlaması ile daha fazla sakin kalamayan Emir elini direksiyona sertçe vurarak bağırdı.

 

"Kess! Sus artık! Bu gece sabrımı fazlası ile zırladın Zeynep daha fazla üstime gelme! " Emir'in ani çıkışı ile Zeynep'in kaşları hızla çatılırken adam isyan edercesine elini sürekli direksiyona vurarak kendi kendine söyleniyordu.

 

"Beni boşa nedir ya!? Beni boşa nedir!? Senin aklın yerindemi kadın!? Ben seni nasıl boşayım Zeynep!? Yıllarca beklemişim benim olmanı ben seni nasıl boşayım!? Nikahıma alsam bile telinöe duvağınla sana dokunmak için yıllarca bekledim! Sonu vuslat değil de ayrılık olsun diye miydi o bekleyiş!?" Zeynep,Emir'in sözleri ile gözlerinden süsülen yaşlara engel olamazken Emir öfkeyle dudaklarınk ısırarak başını olumlu anlamda sallayarak sözlerine devam etti.

 

"Boşayım öyle mi!? Ulan siddin sene kavuşamasakta yine boşaayacağım be! Ya kavuşacağız! Yada ölüm ayıracak bizi! Bunu o aklına sok!"

 

"Sen zaten öldürsün bizi! Biz diye bir şey yok! Kalmadı! Esas sen bunu o aklına sok! Beni başka şeylere mecbur etme Emir! Ailelerimizi daha fazla üzmeden bitirelim! Evli olduğumuzu öğrenirlerse ben babamın yüzüne nasıl bakarım!? Beni daha fazla rezil etme! Boşanalım! Bizim bir geleceğimiz yok!"

 

Emir öfkeden birer ateş koruna dönen gözlerini Zeynep'e çevirerek acıyla fısıldadı.

 

"Sonumuz yok öyle mi!?" Zeyenep onun sorusunu başını olumlu anlamda sallayarak onaylarken Emir bakışlarını tekrar yola çevirerek sertçe söylendi.

 

"Madem bu dünya da bir sonumuz yok! Madem aşkımızı sevda yolunda azık edemeyip bu yolda birbirmizin elini bırakacağız o zaman bu ayrılığı yaşamak yerine sonumuzu yazarız biz de!" Aracın gaz pedalına sonuna kadar yüklenirken Zeynep ,gittikçe hızlanan araçla korkuyla yanındaki adamın ismini haykırdı.

 

"Emirr!"

 

Yitenumutlar....

 

 

 

 

Loading...
0%