Yeni Üyelik
8.
Bölüm

İ-D-A-8

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı - Elif Buse Doğanay : Aşk Yolu

 

Merhaba arkadaşlar 🖐🏻🖐🏻 Yeni bölümle geldim... Bu bölüm hikayemizin ikinci ana karakteri Selçuk'u tanıyacağız azıcık. Büyük acılar yaşamış bir karakter kendisi ama zamanla azar azar tanıyalım namı diğer hafızımızı. Eee küçük birde süprizim var bizim yaşlı kurtlarıda özlemiş ola bileceğinizi düşünerek araya biraz harmanladım. Zeynep ve Emir bu bölüm yok malesef. Bir kaç bölüm den sonra iki ana karakterle ağırlıklı olarak devam edeceğiz. Arada süpriz diğer bir çiftimizi de hikayeye dahil edip üçlü bir hikayeyle finali yaparız inşallah.Umarım beğenip keyif aldığınız bir bölüm olur. Yormlarınızı ve düşüncelerinizi merakla bekliyorum keyifli okumalar.🥰🥰🥰

 

"Nam- ı diğer Şeytan Emine ! "

 

Selçuk karşısındaki adamın kızın babası olduğunu öğrendiği andan itibaren mahçup bir şekilde bakışlarını yere eğmiş bir şekil de sıkıntı için de kendi ne saydırırken son işittiği ile bakışlarını hızla Mehmet'e çevirerek memnuniyetsizce söylendi.

 

"Tövbe estağfurullah! O nasıl söz Mehmet amca? Kovulmuş melunun ismini cismini bir insana yakıştırmak ne haddimize. Allah'ın gücüne gider falan tövbe de!" Sözlerinden sonra başını sağa sola çeviren Selçuk içinden kendine saydırıyordu. Gıybet makinası gibi gelip ili dakika da adamın kızını yermişti. Tamam biraz değişik bir karaktere ve yapıya sahip ola bilirdi ama böyle bir lakabı hak edecek kadar değil di muhakkak. Allah katında affedilmeyecek olan şeytan la kızı özleştirmekte neyin nesiydi?

 

Düşüncelerinin daha çok dağılması ile toparlanmaya çalıştı. Yaptıklarını Sahra'ya yakıştıramasa da böyle bir etiketi ona yapıştırmaları da tuhafına gitmişti.

 

Mehmet karşısındaki adamı baştan ayağa inceleyen bakışlarla süzdü. Onun saygısı, edebi hoşuna gitmişti. Kızına karşı olan tutumu da gözünden kaçmamıştı. Sahra zor bir insan dı. Yıllar önce kaybettiği Emine nine si sanki onda tekrar can bulmuştu. Üstelik sevgili karısının huyları, inadı ve dik başlılığı da ninesinin karakterinin üzerine eklenince,çevirdiği dolaplar yüzünden amcaları bile yaka silker olmuş,kendisi de baş edemeyecek dereceye gelmişti. Hepsinden çok onun için endişeleniyordu. Dik başlılığı ve boyun eğmez tavrıyla başına bir iş gelmesinden korkuyordu. Her taşın altın dan onun çıktığı ve kızların ele başı olduğunu elbetteki geçen yıllar da gayet net bir şekil de öğrenmişti. Ne var dı sanki ninesi ve karısının huylarını alıp onlara çekecek ? Babasının mülayimliğini, ince düşüncelerini, uzlaşmacı tavrını alsa ne olurdu sanki? Ama Meyra ve Tuğra'nın yumuşak başlılığı dışında bütün çocukları ezelden sözleşmiş gibi kendisi hariç herkese çekmişti. Tabi en çokta Sahra!

 

Bakışlarını kısarak aldığı kararı kendi kendine onayladı. Böyle bir fırsat insanın ayağına kırk yılda bir gelirdi. Eee Sahra'nın yaşını ve başına açtığı işleri düşünecek olursa değil kırk yıl, kırk gün bile bekleyemezdi. Madem kızı kendi diliyle bu adamı seçtiğini ilan etmiş, bu çocukta kızını korumak adına bunu kendisine bildirmişti ona da yollarını açmak düşerdi. Sonuçta o ileri görüşlü bir babaydı. Buğazunı temizleyerek Selçuk'un bakışlarını üzerine çekti.

 

"O lakabı uzun yıllar önce nineme takmışlar evlat. Köylük yer sonuçta. Ninem de çok zeki kadınmış o yüzden. Eee köyle hala bağlantımız var şükür. " Başıyla araçtaki kızını işaret edip sözlerine devam etti. " Sahra'da tıpkı ninem gibi zeka fışkırıyor maşallah! Huyu suyu da bir. Kimseye pabuç bırakmayınca köyde ona da ninamin lakabını takmışlar işte." Mehmet'in sözleri ile Selçuk'un bakışları kısa bir an araçtaki kızı bulurken kendisini toparlayarak bakışlarını hızla geri çekti. Kimseye pabuç bırakmayan,dik başlı,dediğim dedik bir kız olduğunu bu gece zaten fark etmişti ama kendisini hiç alakadar etmiyordu. Bu geceki kızın sözlerine takılsada,kendisi de o kızı ilgilendirmese onun için iyi olurdu.

 

Selçuk'un bu hareketi ile Mehmet takdir edercesine bir bakışın ardından,kolundaki saate bakarak tekrar konuştu.

 

"Ooo! Saat epey geç olmuş." Elini Selçuk'un omzuna koyarak babacan bir tavırla hafifçe sıkarak gülümsedi. " Sağol aslanım! Kızları sağsalim getirdiğin için." Selçuk ufak bir baş sallamayla karşısındaki adamı onaylarken,Mehmet ciddi görünmete çalışarak sözlerine devam etti. "Ayrıca uyarın içinde teşekkür ederim. Sahra hanıma iyi bir ceza vereceğimden emin ola bilirsin. " Selçuk yaptığı uyarı yüzünden adama mahçupça bakarken onun ceza sözünden sonra huzursuzca kıpırdandı. Şikayeti yüzünden kızın başına iş açılması pek içine sinmemişti. " Sana karşı takındığı hal ve tavır adına ben özür dilerim. Yalnız sende dikkat et ben ne kadar kulağını çekecek olsamda Sahra kafasına koyduğunu yapar ! Seni gerçekten gözüne kestirdiyse söylediğini başarana kadar peşini bırakmaz ! " Selçuk'un kaşları işittiği sözlerle hızla çatılırken sertçe yutkunarak diliyle dişi arasında homurdandı.

 

"Allah yazdıysa bozsun ! Aklımı peynir ekmekle yemedim ben!" Karşısındaki adamın buğazını temizlemesi ile sözlerini duyduğunu düşünerek tebessüm etmeye çalışarak devam etti. " Merak etme sen amirim. Ben başımın çaresine bakarım. Zaten komutanımın emri üzerine gelişti olaylar. Kızınızla bir daha aynı ortamda bile olabileceğimizi sanmıyorum. Benden yana endişelenmeyin. Dışarıda ki tehlikeli tiplere karşı tedbir alın siz." Sözlerini bitirdiği an eli ile aracını işaret etti. " Kızları çıkarmanıza yardım etmesi için..."

 

"Ben hallederim evlat. Tekrar sağol." Selçuk başını sallayarak adamı onaylarken o güvenliklere doğru dönerek seslendi.

 

"Atilla!" Güvenliğin bakışları kendisine dönünce sözlerine devam etti.

 

"Yardım et te kızları evlere çıkaralım. " Güvenlik Mehmet'e şaşkın bir şekilde bakarken Selçuk'ta tıpkı o gibi bakıyordu. Mehmet gülmemek için kendisini sıksrken sert bir dille tekrar bağırdı.

 

"Ne bakıyorsun oğlum!? Yaşlanıyorum artık ikisini birden taşıyamam değil mi?" Güvenlik hızlı adımlarla ikiliye doğru yaklaşarak aracın içine kısa bir an bakıp hızla Mehmet'e döndü ve onun nesi olduğunu anlamaya çalışarak inceledi. Kendi kızlarına on adımdan fazla yaklaşan oldu mu dünya yı dar eden adam bu karşısındaki olamazdı. Üstelik diğer kız da Emir komutanın sevgilisiydi. Bu işin sonun da kesinlikle kabak onun başına patlardı. Sertçe yutkunarak sıkıntıyla Mehmet'e baktı.

 

"Amirim emin misiniz? Sonra bana eziyet etmezsiniz değil mi?" Selçuk öfkeli bakışlarını güvenlikçiden çekemezken Mehmet'in kükremesi ile adam tekrar konuştu.

 

"Amirim o zaman siz Zeynep hanımı çıkarın. Emir komutanın elinde ölmek için henüz çok gencim. Nihayetinde siz beni çağırdınız Sahra hanımı çıkartmam sorun olmaz sizin açınızdan."

 

Selçuk işittiği sözlerle dişlerini sıkarken Mehmet güvenliğin sözlerini onaylayarak Zeynep'i kucağına alıp apartmana dopru ilerlerken güvenlikte araca doğru yaklaşıp Sahra'yı kucağına almak için hareketlenmişti. Tam o esnada elini tutarak bileğini ters çeviren adamla neye uğradığını şaşırarak acıyla bakışlarını yanında öfkeyle burnundan soluyan adama çevirdi.

 

"Sakın o kıza dokunayım deme ! Seni liğme liğme doğrar,parça pinçik ederim !" Adamın burnunun dibine kadar girerek dişlerini sinirle sıkarak fısıldayarak tehtitleribe devam etti. " Parçalarını dokuz ayrı kuyuya atarım, dokuz devlet bir araya gelse dahi bulamaz!" Genç çocuğun gözlerindeki korkuyla karışık acıyı görünce sertçe ittirerek öfkeden kararan yeşil gözlerini adamın gözlerine dikerek tısladı. " Görevinin başına geç!" Güvenlik Mehmet ve Emir'in bu adamı tanımasından yola çıkmış aile için önemli biri olduğunu düşünerek Selçuk'u başıyla onaylayarak oradan hızla ayrıldı.

 

Giden adamın arkasından öfkeyle bakarken ellerini kararsızca yüzünde gezdirdi. Millet mi gevşekti,kendinde mi bir sıkıntı vardı anlamıyordu. Nefesini öfke ve bıkkınlık karışımı bir şekilde seslice bırakırken gözü aracın içindeki kıza kayınca yaptığı hatayı o an anladı.

 

"Hay benim aklıma!" Bakışlarını hızla geri çekerek apartmana doğru kucağında Zeynep'le ilerleyen adama çevirerek homurdandı. " Adam güvenliği çağırdı işte! Sen ne halt etmeye karışıyorsun ki!? Şimdi ne bo... Tövbe estağfurullah ! Tövbe Allahım! Bu aile bende ne akıl bırakmadı ! Sen Selçuk kulunu bilirsin bunlara uydurupta beni dinden imandan çıkartma Rabbim." Ellerini yüzüne sürerek yolcu kapısını açıp koltuktaki hırkasını alarak homurdanmaya devam etti. " Hırkamı bari örteyim de daha fazla temasta bulunmayım ! " Hırkayı kızın üzerine örterken açıkta kalan bacaklarına gözleri çarpınca başını sağa sola öfkele çevirdi. " Ya sabır! Ya Allah! Ulan kumaş kıtlığı mı var ülkede! Nereni kapatayım ben şimdi bu el kadar hırkayla! " Sahra 'ya bakmamaya çalışarak hırkayı bacaklarını kapata bilecek bir şekil de örterek kızı kucağına alıp aracın içinden çıkıyordu ki başını tavana çarpınca acı bir iniltiyle homurdandı.

 

"Ahhh! Ulan nedir bu başıma gelenler !" Gözlerini canının acısıyla bir kaç saniye kapatarak sakinleşmeye çalıştı. Kucağındaki beden yerine yerleşirmiş gibi homurdanarak kollarını boynuna dolayınca bir saniye önce kapattığı gözlerini ateşe değmişcesine hızla açarak kaldığı yerden söylenmeye devam etti. " Yalvarırım beni bu tür imtihanlarla sına ma rabbim! Düşmana esir düşür, yeminle gıkım çıkmaz! " Bakışları kucağındaki kıza kayınca yüzünü buruşturarak başını başka yöne çevirip araçtan kucağındaki kızla dikkatlice çıktı. " Eğer bu çektiklerim günahlarımın kefareti ise , sen acı bu garip kuluna beni kadınlarla sınama Allahım! "

 

"Atillaaa! Hadi ulan sabaha kadar seni mi bekleyeceğim! Ulan kızımı emanet ettim diye eğer fırsattan istifade ediyorsan kemiklerini tek tek kırarım!"

 

Selçuk, Mehmet'in seslenmesi ile gözlerini devirdi. Ayağıyla aracın kapısına tekme atıp sert bir şekilde kapanmasını sağlayarak giden adamın arkasından ilerlerken memnuniyetsizce homurdandı.

 

"Kızını ne olduğu belli olmayan birine teslim et bi de oradan tehtid et! Ulan aile boyu manyaksınız be!" Sesini kalınlaştırarak Mehmet'i taklit etti." Kemiklerini tek tek kırarım!" Bakışlarını kendisinden uzakta ilerleyen adamın sırtına öfkeyle dikerek sözlerine devam etti. " Ben fırsat verseydim o ima ettiğin şeyi de yapardı! Sen de sonra kemik kırarsın anca! Önce tedbir alacaksın amirim tedbir !"

 

Mehmet apartman kapısının önünde zil paneline basarak arkada kalan kızını kontrol etmek için arkasını döndü ve homurdanarak peşinden gelen Selçuk ve kucağındaki kızını görünce memnuniyetle sinsice güldü. Adamın kendisine yakışması ile yüzüne sorgularcasına bir ifade kondurarak konuştu.

 

"Evladım neden zahmet ettin? Atilla çıkaracaktı Sahra'yı. "

 

Duyduğu isimle gerilen adam tam ağzını açıp hırsla cevap verecekken açılan kapıyla apartmanın içine girdiler. Mehmet ayağıyla kapıyı tutup Selçuk'un geçmesini beklerken bakışları ile kızının üzerindeki hırkaya ilişti. Adamın ne niyetle yaptığı gayet aşikardı ve onun bu saygılı edepli halleri hoşuna gidiyordu. Önce kendisini uğraştırmak zorunda kaldığı bir kaç tip düşünülecek olursa kızı bu defa kedi olalı bir fare tutmuştu. Gözlerindeki beğenisiyi gizlemeye çalışarak ,bakışları ile hırkayı işaret ederek sözlerine devam etti.

 

"Bu gün kızım seni epey zorladı. Hala da zor durumlara sokuyor. Keşke bıraksaydın da Atilla taşısaydı oğlum. Bizim yüzümüzden rahatsız rahatsız oluyor,kendine sıkıntı yaratıyorsun."

 

Mehmet'in sözleri ile Selçuk başını sorun yok drrcesine sallayarak asansöre doğru ilerlerken bir taraftan da Mehmet'e cevap verdi.

 

"Kızınız Emir'in kardeşi gibi ve Emir'in kardeşi benim de kardeşim sayılır. Hem Emir kızınızı bana emanet etti. Bana emanet edileni , başka birine emanet etseydim o zaman daha çok rahatsız hissederdim. "

 

Mehmet asansör düğmesinden çıkacakları kata basarak Selçuk'un gözlerine minnetle baktı.

 

Gecenin başında Emir'in neden bu şekilde davrandığını arkadaşları ile az çok anlamışlardı ama işlerin gittiği nokta pek iyi sonuçlar doğurmayacak gibiydi. Kucağındaki Zeynep'in haline acıyarak bakan Mehmet aldıkları kararların bu ikiliyi daha fazla yıpratmaması için dua eder olmuştu. Geçmişte Emir'in verdiği zorlu sınavın bir benzerini kendisi de vermişti. Azra çok acı çekmişti ama sonunda aşkları her zorluğun üstesinden gelmişti. Zeynep ve Emir'in aşkının da bu sınavdan sonu mutluluğa ulaşacak şekilde çıkabilmesini diledi. Kucağındaki Zeynep'le asansörden inerken Zeynep'in mırıldandığı şeylerle kaşları hızla çatıldı.

 

"Boşa beni Emir! Yalvarırım boşa beni!"

 

Mehmet işittiği kelimelerin anlamını kısa bir an düşündükten sonra fark ettiği ayrıntıyla nefesi buğazında düğümlendi. Ne diyordu bu kız ? Ne ara olmuştu böyle bir şey?

 

Önündeki adamın haraketsiz kalışı ile Selçuk ta duraklamış Zeynep'in mırıldandığı sözleri işitince ağzından kaçan sözlere engel olamamıştı.

 

"Sus be kızım! Sus Allah rızası için biriniz bari susun be!"

 

Mehmet hızla arkasına dönüp karşısındaki adama sorgulayıcı bakışlarını dikince onun gözlerini kaçırması ile öfkeyle fısıldadı.

 

"Neler çevirdiğinizi anlatmadan buradan ayrıla bileceğini aklının ucundan bile geçirme asker!" Başını aşağı yukarı öfkeyle sallayarak homurdandı. " Bekle sen bekle ! Şu baş belalarını analarına teslim edelim senin ifadeni alacağım ben! "

 

Selçuk, Mehmet'in bakışlarındaki öfkeden nasibini almışcasına başını olumlu anlamda salladı ve onun arkasını dönüp ilerlemesi ile bıkkınlıkla homurdandı.

 

"Bitmeyecek bu gece! Yeminle bitmeyecek! Ahhh! Komutanım ahhh! Yaktın beni!"

 

Mehmet karşısındaki kapının ziline basarak arkasındaki adama dönmeden homurdandı.

 

"Bu işin sonun da seni komutanın mı yaktı yoksa ben mi yakacağım göstereceğim ben sana! "

 

Selçuk işittiği sözlerle sertçe yutkundu. Korkudan değil de elbet ama hem büyüğüydü, hem Emir'in amcasıydı, hem de aynı yola baş koymuşlardı ve bu saydıkları nedeniyle saygıdan çekiniyordu. Yoksa korkudan değil di yani.

 

Açılan kapı sesi ile Azra'nın bakışları önce kocasına ve kucağındaki Zeynep'e daha sonra da arkasındaki genç adama ve kucağındaki kızına dönünce elini saçlarına götürerek sıkıntıyla arkaya atıp homurdandı.

 

"Ahhh! Kızlar ahhh! Vur deyince öldürüyorsunuz! Biz size kafalarınızı dağıtın değişiklik olsun diye izin verdik kendinizi dağıtın demedik ki!"

 

Selçuk karşısındaki kadının sözlerini şaşkınlıkla dinlerken önündeki adamın öfke ve alaylı bir ses tonunun karışımıyla tıslaması ile girdiği şaşkınlık girdabından sıyrıldı.

 

"Yaaa! Yaaa Azra ! Ne güzel dağıtmışlar kafalarını demi! Ne güzel değişiklik yapmış kızlarımız! Kadın sen beni delirtecek misin!? Bir de karşıma geçmiş ahlayıp vahlıyor! Çekil şu kapıdan Azra yoksa ben şu dakikadan itibaren bu kafamı öyle bir dağıtacağım ki hepiniz kendinizi nezarette bulacaksınız! Yettiniz artık be! " Azra kocasının sözleri ile tek kaşını imalı bir şekilde kaldırarak kapıyı sonuna kadar açarak eliyle içeriyi işaret ederek kenara çekildi.

 

"Aaaa! Benim ne suçum var kocacığım? Senin kafan tanıştığımız günden beri hep dağınık zaten. "

 

Mehmet ters bir şekilde karısına bakarak homurdandı.

 

"Neden acaba bir düşün istersen! Senin gibi akkı fitne fücürlüğe çalışan iş güzar bir karım olduğu için ola bilir mi!? Kızların bara gitmesine izin vermekte ne oluyor kadın! Üstelik bizim haberimiz yokken!" Karısının umursamaz bir şekilde omuz silkmesi ile başını öfkeyle sağa sola sallayıp sıktığı dişlerinin arasından tekrar tısladı.

 

"Ulan kızın olacak bu Sahra var ya bu Sahra koca avına çıkmış koca! Gece boyu bu çocuğa yazmış! Rezil oldum lan çocuğa! Allah rızası için Azra ! Bak Allah'ın adını veriyorum bir kerede karşımda değil yanım da dur kadın! Bir kere de arkamdan iş çevirme lan!"

 

Selçuk biraz önce aşağı da suçladığı adamın haline acıyarak baktı. Kolay değil di üç kızla başa çıkması tabi. Demekki kızlar anne kız ittifağı kurmuş babayı saf dışı bırakmışlardı. Mehmet'in haline acıyarak bakarken kulakları tırmalayacak kadar tiz bir çığlıkla yerinde zıpladı.

 

"Mehmeeettt!" Selçuk'un gözleri şaşkınlıkla açılıp yan tarafındaki kadına dönerken o sesin ondan nasıl çıktığını düşünüyordu. Kadın işaret parmağını tehtid edercesine karşısındaki adama sallayarak biraz önceki çığlığın aksine kısık bir sesle konuştu.

 

"Kızım ve kızlar hakkında doğru konuş! Zeynep gitmek istiyor onun için moral vermek adına eğlenmeye gittiler. Zeynep'in bu hale neden geldiğini de düşünecek olursak ayar vermeniz gereken kızlar değil o kadir kıymet bilmeyen oğullarınız! " Bakışları kendisini şaşkınca izleyen Selçuk'a dönünce onu baştan aşağı süzerek dudaklarını büküp başını olumlu anlamda salladı.

 

"Sahra'nın bulduğu koca adayına gelecek olursak fena değil. Kızlar evlenecekleri adamları seçerken ilk aşklarına benzeyenleri seçermiş. Seçtiği gence bakılacak olursa kızım bu sözü doğrular şekilde hareket etmiş. "

 

Selçuk'un gözleri şaşkınlıktan biraz daha açılırken aklı kadının bir kelimesinde takılı kalmıştı. "İlk aşk !" Ne yani bu kız kendisine, aşık olduğu adama benzediği için mi asılmıştı ? Ve bu kadında bunu rahat bir şekilde gözlerine baka baka dile getirmişti öyle mi ? Nasıl bir kabusun içindeydi ? Nasıl bir belaya bulaşmıştı ve kucağında ki kızın ilk aşkı kim di? Düşüncelerinin kaydığı noktayı fark etmesiyle başını iki yana sallayarak homurdandı.

"Kabus değil! Kesinlikle karabasan bu! " Selçuk üzerine çöken karabasan düşüncesinden kurtulmak için dua etmeye başalmışken Mehmet bakışlarını ona çevirerek yüzünü buruşturup konuştu.

 

"Azra oğlum Azra! Karabasanın vücut bulmuş hali! Yani kucağındaki kızın anası benimde ömür törpüm Azra Yaman!"

 

Selçuk bir kabusun içinde olmadığını Mehmet'in sözleri ile idarak ederken karşısındaki kadın tek kaşını kaldırarark kendisine sinsice sırıtarak elini beline atıp konuştu.

 

"Biraz daha burada dikilip, saçmalamaya devam edecek olursanız o karabasan ikinizin birden nefesini kesecek demedi demeyin! İçeride o kucağınızdakilerden bir altı tane daha var ve benim onlarla ilgilenmem gerekiyor. Geçin içeriye artık!"

 

Mehmet karısının sözlerinden sonra sabır dilenerek dişlerini sıkıp yüsksek sesle homurdandı.

 

"Peki karıcığım. Sen önden buyur yavrum. Ne de olsa Selçuk ilk kez evimize geliyor sen ona yolu göster hayatım!"

 

Mehmet başıyla geçmesi için Selçuk'a işaret ederken Azra çoktan içeriye geçmişti. Onun gidişi ile adam, Selçuk'a bakarak sırıtıp kızların odasına doğru ilerledi.

 

"Şaşırma evlat. Şeytan bile benim karımın önünde ceket iliklemiş biz kimiz ki onunla baş edelim. Anlatmaya gerek yok gördün işte halimi. O kucağındaki de anasının çırağı işte. Ama merak korkma ben halledeceğim senin meseleni rahat ol yani."

 

"E...Estağfurullah amirim. Ne korkması. Hem kızınız kendin de değildi yarına unutur zaten beni." Mehmet adamın kekelemesi ile dudağında olışan sinsi gülüşü gizleme gereksinimi duymadan başını olumlu anlamda sallayınca Selçuk tırsak bir ses tonuyla fısıldadı. "Unutur demi amirim !? Yani takıntılı falan değildir kızınız umarım." Otuz yıllık hayatında ilk defa korkmuştu Selçuk. Hem de kucağında yatan ufak tefek bir kadından korkmuştu. O kadar göreve gitmiş,kurşunlara hedef olmuş,tehlikeli durumlardan çıkmış korkunun "K" sini bile hissetmemişti. Ama bu tuhaf aile ve kucağındaki kız onun kalbine küçük bir korku filizi ekmişti.

 

"Unutur unutur. Unutnasa da ben bizzat unuttururum sen takma kafana."

 

Selçuk inanmasa da başını olumlu anlamda sallayarak adamın girdiği kapıdan odaya girdiği an da ikinci bir şok dalgası ile karşılaştı. Akşam o bardan çıkarttıkları bütün kızlar buradaydı. Hem de hepsi de çakır keyif bir haldeydi. Kucağındaki kızı Azra'nın gösterdiği yere yatırıp doğrulduğu anda koluna sarılan elle gerildi.

 

"Selçuk abiiii!" Bakışları yan tarafına kayınca bezgin bir şekilde Asya'ya bakarak fısıldadı.

 

"Asya abicim çek elini kolumdan. Ne söyleyeceksen öyle konuşalım hadi." Bakışlarını Asya'dan çekip başka uöne çevirmek istese de odanın her yerinde başka bir bedene çarpıyordu gözleri. "Tövbe estağfurullah! Ev değil kadınlar harem mübarek!"

 

"Selçuk abi. Hani İkra yı bize getirecektin. Kaç gün geçti hala gelecek! " Eliyle etrafındaki kızları göstererek sözlerine hevesle devam etti. "Bak bu gece tam sırası git al gel kız kıza takılalım."

 

"Neyin sırası Asya!? Ayakta duracak haliniz yok be! Şu halinize bir bak! Başka müsait bir zamanda getiririm İkra'yı." Kızın somurtarak kolunu bırakıp uzaklaşması ile derin bir nefes çekerken ciğerlerine başka bir sesle o yöne döndü.

 

"Babaaa! Sahra'nın sevgilisinin eve girmesine izin veriyorsun ama benim Max' ime gelince kovalıyorsun! Reva mı bu bana ? Sen istemiyorsun diye beş aydır sürünüyoruz biz! Bıkıp terk edecek beni! Erol taş mısın sen!?" Sare karşısındaki adamda gözlerini gezdirerek memnunca sırıttı. Sahra ile bu gece epey ilgilenmişti bu adam. Eee kendisine dokunmasına izin verdiğine göre biricik kardeşi sonunda gönül kapılarını aralamıştı demekki. Bunun bilinciyle biraz üstüne gidip adamın kardeşi hakkındaki ilk görüşlerini alabilirdi değil mi? Tabi araya kendi isteklerini de sıkıştırması şarttı.

 

Selçuk,Sahra'ya benzeyen kızla onun üçüzünden biri olduğunu anlamış sözleri ile bakışlarını kaçırıp yüzünü buruşturarak Mehmet'e çevirmişti. Adam çaresizlik ve öfkeyle ellerini yüzünde gezdirerek işaret parmağını kaldırıp kızına doğru salladı.

 

"Senin dilini kopartırım Sare! Koca meraklısı olup çıktınız başıma be! Madem o kadar istiyor seni önce sünnet olsun o ecnebi damat! Sonra da anasını babasını razı etsin öyle çıksın karşıma. Ha bir de dinini değiştirsin! Bu kadar kısa sürede bıkacaksa bir insan, bırak bıksın! Ondan koca da olmaz adam da!" Din meselesi Sare'yi oyalamak için en büyük bahanesiydi. Tabiki dinini değiştirmek için adamı zorlayamazdı ama süründüre bilirdi.

 

"Peki benn! Ben evlene bilir miyim baba?" Meyra,Sare yolu açmışken fırsat bu fırsat diyerek patlatmıştı bkmbayı. Bu gece bu konuyu babasına duyuramazsa ömrü bilallah utancından açamazdı bir daha. Doğan'ı da daha fazla oyalayamazdı. Teklifini kabul edeli uzun zaman olmuştu adam haklıydı sonuçta kırılmakta.

 

Mehmet şaşkınlıkla Meyra'ya baktı. Peşinde bir çocuk olduğunu biliyordu ama kızının gönlünü ona kaptırdığını kendine anlatmamasına içerlemişti biraz. Selçuk ise adamın kızları ile her konuşmasından sonraki yüzünün aldığı her şekille biraz daha üzülüyordu haline. Kız babası olmak gerçekten zordu anlaşılan.

 

"Sende mi Meyra! Hani hepsi gitse de sen beni bırakmayacaktın kız!? Ulan ben sizi yıllardır erkekleri kendiniz den uzaklaştırın diye eğitimler aldırmadım mı!? Nereden geliyor bu koca merakınız!? Rezil ettiniz beni şu çocuğun karşısında!" İşaret parmağını bu defa Meyra'ya doğru sallayarak sözlerine devam etti." Madem bu kadar heveslisiniz evlenmeye yarın o peşinde gezen hergeleye söyle gelip istesin seni! Arya'nın düğününden sonra hazır ol senin düğünün olacak Meyra hanım!"

 

Meyra gözlerini şaşkınlıktan kırpıştırırken Sare suratını buruşturarak çemkirdi.

 

"Ya beeenn! Ya Meyra'ya olur verdin, adeta bir gerdek gecesi provası yaparcasına Sahra'nın sevgilisine onu kucağında taşıyıp yatağına yatırmasına kadar müsade ettin. Peki ben ben ne olucam garezin bana mı baba!?"

 

Selçuk duyduğu sözler karşısında utançla başını yere eğerken öfkeyle homurdandı.

 

"Hasbin Allah! Allahım sen sabır ver nereye düştüm ben! Tımarhaneden farkı yok bu evin!?"

 

"Sana Sare! Sana! Turşunu kuracağım kızım senin! O kazı yaptığın alanlarda bulduğun yıllanmış,çürümeye yüz tutmuş, fosilleşmiş tarihi eserler gibi saklayacağım seni! Üstelik biraz daha koca koca demeye devam edersen sonunda onlar gibi toprağın altında o kocanın seni bulmasını beklemek olacak!"

 

Sare babasının tehtidleri ile korkuyla dudaklarını dişlerken kızların kıkırdaşmalarına bir ekek kıkırtısı da eşlik edince Mehmet yanındaki gence dönerek öfkesini ondan çıkartmak istercesine kükredi.

 

"Eğlenmen bittiyse gidelim mi asker!? Ne de olsa ifadesi alınacak biri var! " Selçuk,Mehmet'in sözleri ile buğazını temizleyerek gülüşünü bastırmaya çalıştı. Kafasını onaylarcasına sallayıp odadan çıkan adamın peşinden çıkarken kızların kıkırdayarak arkasından seslendikleri hitap şekliyle kaşlarını çatarak adımlarını hızlandırdı.

 

"Enişte! Sahra kendine gelince onu kucağında odasına kadar taşıdığın ve yaptığın centilmenlikleri anlatırız biz!"

 

İşittiği sözlerle hızla arkasını döndü ve kendisine sırıtarak bakan kızın mavi gözlerine kısa bir an baktı. Bu kız Kayra'nın omuzlayıp bardan çıkartrığı kız dı. Bakışlarını kısa bir an kızon gözlerinde tehtid edercesine sabitleyerek işaret parmağını uyarırcasına sallayarak konuştu.

 

"Bana bak küçük ele başı öyle bir şey yapıp Sahra'yı benim başıma sararsan bu gece seni bardan çıkaran Kayra'ya olan aşkını kızlara ballandıra ballandıra nasıl anlattığını söylerim!" Kızın irice açılan gözleri ile bu güne kadar en iyi yaptığı şeyin, yani gözlemlerinin işe yaradığını düşünerek sinsice güldü. Tuttuğu nefesini bırakarak tekrar adımlarını kapıya yöneltti.

 

"Akkın burada kalmasın diye söyledim enişte! "

 

"Tövbe estağfurullah! Bir tane akıllı yok mu evde kardeşim!"

 

"Beni tehtid ettiğin o bilgiye o salak Kayra öleceğini bilse inanmaz! O yüzden nefesini boşa harcama! Sahra ile uğraşırken o nefesler sana fazlasıyla lazım olacak!"

 

"Allahım sabrımı arttır yoksa ben bu evden kafayı yemiş olarak çıkacağım!"

 

"Sen bu evden bu saatten sonra ancak sözlü olarak çıkarsın enişte. Yaz bu sözümü bir kenara Derya söylemişti dersin!"

 

Kızlar Derya'nın sözleriyle şekilden şekile giren Selçuk'un hali ile tuttukları kahkahalaeını serbest bırakırken Selçuk daha fazla bu tantanaya dayanamayarak hızla evden çıktı.

 

Kapıda Mehmet'i beklerken peş peşe bir den kapının önünde biten kadınlardan bakışlarını tanıdığı simaya çevirerek hafifçe tebessüm etti.

 

"Selçuk. Kızları getiren sen miydin çocuğum? Azra arayıp haber verince bir an teleşlanmıştım ama seni görünce rahatladım doğrusu.

 

Selçuk mahçupça başını olumlu anlamda sallayarak Ayşe'nin sözlerini onayladı.

 

"Bendim Ayşe teyze."

 

Bakışları diğerlerinin üzerinde kısa bir an dolandı. Orta yaşlı kadınların yüzünde anlamlandıramadığı tuhaf bir bakış vardı ve bu kendisini rahatsız hissetmesine neden olmuştu. Bakışlarını mahçupça yere çevirdi.Anlaşılan gecenin bu saatinde kızlarla ne işi olduğunu sorguluyorlardı. Üstelik kızları getirdiği halde bir de onların toplandığı eve hiç çekinmeden girme gafletinde bulunmuştu. Bunların hepsi komutanı olacak o işgüzar yüzünden gelmişti başına. Elbet bu yaşadıklarının bedelini eline geçen ilk fırsatta ödetecekti kendisine. Yerinde rahatsızca kıpırdanarak içinde bulunduğu durumu açıklama gereği hissetti ve tanıdığı tek kadını muhattabı olarak seçip ona bakarak konuştu.

 

"Emir demiri keser diye boşa demiyorlar Ayşe teyze. Oğlun emrettiği için buradayım. Yoksa gecenin bu saatinde kızları getirmem ve burada olmam doğru değil. Sen bilirsin beni."

 

Kadınların kaşları karşılarındaki gencin sözleri ile şaşkınca havalanırken Azra telefonda alelacele verdiği bilgileri doğrular cinstendi. Bu çocuk gerçekten farklıydı anlaşılan. Ayşe yüzüne yayılan sıcacık bir gülümseme ile elini Selçuk'un koluna koyarak tatlı bir dille mırıldandı.

 

"En kısa zamanda Emir'le bu konu hakkında konuşacağım oğlum." Selçuk gözlerinde beliren kurtuluş ışığı ile Ayşe'yi onaylarcasına başını sallayınca kadın da bakışlarını kısarak sözlerine devam etti. "Ama seni böyle sorunlar yüzünden rahatsız etmesinden ziyade,neden daha sık davet etmediği için biraz fırça atacağım." Diğerleri Ayşe'nin sözleri ile kıkırdarken o Selçuk'un düşen yüzüne bakarak konuyu değiştirdi. "Annen nasıl oldu?"

 

"Daha iyi Ayşe Teyze."

 

"En kısa zamanda anneni ve İkra'yı da getir. Geçen seferki ziyaretimde yavaştan ayaklandığını söylemişti."

 

"Olur getiririm bir gün. Onlarda özlediler sizi uzun zaman oldu."

 

Ayşe gülümseyerek Selçuk'u onaylarken Mehmet'in kapıda belirmesi ile kenara çekilerek çıkan adama yol verdiler.

 

Selçuk kadınlara bir baş selamı vererek ayrılırken Mehmet onlara ters bakışlar atarak giden adamın arkasından ilerledi.

 

"Suratsız! Ne bunun derdi canım aaa!" Esha'nın sözleri ile Leyla kıkırdayarak ortaya konuştu.

 

"Kızlarını erkeklerden uzak tutmak için aldığı tedbirler işe yaramıyor ya ondandır."

 

"Sorma boşa gitti onca dövüş eğitimi." Deniz'in sözlerinden sonra Rüya içeri girerken kahkahasını serbest bıraktı.

 

"Geh geh gerinip şişiyordu Mehmet,benim kızlarıma erkek sinek bile yaklaşamaz diye. Ama sonuç kızlar babalarını mat etti."

 

Azra,arkadaşlarını kapıda karşılarken arkadaşlarının sözlerine karşılık şen bir kahkaha bıraktı.

 

"Gördünüz demi kırmızı görmüş boğa misali burnundan buharlar çıkarıyor. Hak etti bunu. Yıllarca kızlara kimseyi yaklaştırmadı. Elinden gelse manastıra kapatacaktı. Gerçi orada da rahat bırakmaz kendisi de rahip olur başlarına tünerdi." Kadınlar Azra'nın sözlerindeki haklılık payıyla onun arkasından ilerlerken bu gece yaşananların değerlendirmesini yaparak kızların kaldığı odaya ilerlediler.

 

Bu gece kadınların kızların gözlerini açma seansları başlarken, erkekler de Mehmet'in acil mesajı ile toplanmış,karşıkarına sorguya çeker gibi oturttukları Selçuk'a bildiği her şeyi anlatma konusunda baskılar uyguluyorlardı.

 

Zor durumda kalan genç adam neyi ne kadar anlatacağını bilemeyerek karşısındaki adamları süzerken,Emir'in bu gece Zeynep'in isteğine uyarak yapacağı hatayı hatırlayınca sadece onu anlatarak ellerinden kurtulmayı hedefledi. Hem ikisi arasındaki gizli nikah mevzusunu aileleri bilirse dönülmeyecek bir hata yapmalarını da engellemiş olurlardı. En iyisi Emir ve Zeynep için sadece bu bilgiyi paylaşmaktı.

 

Derin bir nefes alarak başından beri dahil olduğu bu gizli nikah mevzusunu karşısındaki adamlara anlatırken hepsinin gerilen yüzlerinden aldığı tepkiler doğrultusunda acaba yanlış bir şeymi yaptım diye düşünmeden edemedi. Sözlerini bitirip onlardan bir tepki beklerken uzayan sessizlikte sıkıntıyla tuttuğu nefesini bırakarak bakışlarını Ömer'e çevirerek vereceği tepkiyi izledi.

 

Orra yaşlı adam oturduğu yerden sıkıntıyla kalkınca Ali arkadaşıyla birlikte ayaklanarak elini omzuna koyup destek olmaya çalıştı. Ne söyleyeceğini bilemez gibi bir hali vardı ve onun da nasıl tepki vereceğini kestiremiyordu.

 

"Ömer..." Arkadaşının ismini söyledikten sonra elini sıkıntıyla yüzünde gezdirip bakışlarını onun gözlerine çevirerek mahçup bir şekilde baktı.

 

"Ne söyleyeceğimi,senin içini nasıl rahatlatacağımı inan bilmiyorum. Sen benim kardeşimden ötesin. Bir kız babası olarak inan bana şu an hissettiğin acıyı,kırılmışlığı, yok sayılmışlığı anlayabiliyorum."

 

Diğerleri ikisi arasında geçen diyaloğa karışmadan konuşmalarını dinliyorlardı. Elbetteki onlarda iki arkadaşına da destek olmak istiyorlardı ama bu mevzu öyle hassas bir noktaya gelmiştiki yanlış bir şey söyleyip durumu daha beter bir hale getirmek istemiyorlardı. Hepsinin de düşüncesi önce ikilinin bir birine içlerini dökmesiydi. Elbette daha sonra hep birlikte bu konu hakkında bir çözüm yolu bulacaklardı.

 

"Ama inan bana kararın ne olursa olsun ben senin ve Zeynep'in yanındayım. Oğlum olması yaptığı hatayı görmezden geleceğim anlamına gelmiyor. Belliki hata üstüne hata yapmış. Bizden habersiz nasıl nikah kıydılar aklım almıyor. Oğlumun vermesi gerekn hesaplar birikti fakat ben de siz ne biliyorsanız o kadarını biliyorum ve ne yapmam gerektiğini inan bende bilmiyorum. Sen ve Zeynep neye karar verirseniz verin ben yanınızdayım sadece bunu bil yeter."

 

Arkadaşının sözleri ile Ömer düşünceli bir şekilde başını salladı. Onun gözlerindeki ve yüzündeki mahçubiyeti görebiliyordu. Emir'e öfkeliydi tıpkı kendisi gibi öfkeliydi hemde. Zaten hepsi de çocuklarını bir birinden ayırmamış birinin acısıyla derdiyle diğeride dertlenmişti. Farklı bir boyuta taşınan bu mesele ile nasıl tepki vereceğini bilmiyordu. Kızının nikahı kendinden saklaması bir yana ona karşı olan mahçubiyetinden sevdiği adama kendisini boşaması için boşaması daha çok canını yakıyordu. Fark ettiği bir şey vardıki nişanı atması için Zeynep'e baskı yapmakla hata etmişti. Kızı Emir'i kendi isteği ile değil,ona karşı mahçubiyetinden boşamak istiyordu. Fevri bir karar daha verip kızını dönülmeyecek bir yola sokmak istemiyordu. Üstelik tam emin olamasa da Emir, o kızla yaptığı evliliği görevi gereği yapmış gibi görünüyordu. Bundan emin olmadan kızını daha fazla bu ilişkiden vazgeçmesi için zorlamayacak bir birini seven iki insanın arasına girmeyecekti. Ama tabiki Emir'in kızına yaşattoğı acıları cezasız bırakmayacaktı.

 

Ömer'in uzayan sessizliği ile heekes huzursuzca kıpırdanıp endişe ile ona bakarken Ali buğazını temizleyerek tekrar konuştu.

 

"Emir'in,Zeynep'i gerçekten boşamasını istersen onunla konuşup bu evliliği bitirmesi için elimden geleni yaparım." Dili bjnları söylese de Ali 'de içinde bulundukları durumun karanlık olan noktaları aydınlabmadan bu evliliği sonlandırmak taraftarı değildi. Belki oğlu düşündükleri gibi bir görev içindeyse,görev bitince Zeynep'in onu affetmesi için büyük bir fırsat olabilirdi. Ama tabiki yaptıklarının cezasını da çekecekti o it oğlu it!

 

"Bir karar verebilmem için Emir'in o kızla yaptığı evliliğin gerekçesini öğrenmem lazım!"

 

Selçuk uzun süredir beklediği tepkinin ummadığı bir şekilde gelmesi ile rahat bir nefes çekti ciğerlerine. Komutanının Berze ile yaptığı evliliğin gerekçesini bilen bir kaç kişiden biriydi fakat görevi gereği bunu kimseye söylemeye yetkisi yoktu. Bu sırrı bilmenin rahatlığı ile Ömer'in aldığı karar, kızı ve komutanı arasındaki bağı bir öfkeyle kestirip atmaması onu hayli rahatlatmıştı. Yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamadı. Evet tuhaf ve bir gurup tımarhane kaçkınının toplandığı geniş bir aile olabilirlerdi ama kocaman yürekleri ve birbirine karşı sonsuz güven ve saygıları vardı. Bu da bu devirde bulunması zor birer özellikti. Hele ki geçmişte kendi yaşadığı zorluklarla yanlız baş etmek zorunda kaldığı akkına gelince bu geniş aile onun gözünden daha da değerlenmişti.

 

Selçuk'un rahatlaması ve onun yüzünde oluşan kocaman gülümseme Mehmet'in gözünden elbette kaçmamıştı. Bu gencin tepkilerine bakılırsa o Emir'in yaptığı şey hakkında çok şey biliyordu. Fakat bir şey söylemeyeceğini de kendisi gibi bir görev adamı olmasından anlaya biliyordu. Üstelik Zeynep ve Emir'in nikahını anlatarak şimdi olmasada gelecek günlerde onlara büyük bir iyilik yapmıştı. İstese onu da anlatmaz saklayabilirdi. Ama o bir birini seven bu iki insana hayatlarını karartmamaları adına yardımcı olmayı seçmişti. Anlaşılan bu çocuk bu meselede onlara çok yardımcı olacaktı. Hem o bu mesele ile ne kadar alakadar olursa kızı hakkındaki ön yargılarını kırması ve ona bir şans vermesi için de bir sebep doğa bilirdi. İyi çocuktu bu Selçuk! Sevmişti doğrusu. Kızının bu genci elinden kaçırmaması için dua etti içinden.

 

Ömer'in sözleri ile arkadaşları da rahatlarken o sözlerine devam etti.

 

"Şimdilik bu nikah mevzusundan haberdar değilmiliz gibi davranalım. Zeynep'in daha fazla utanmasını, mahçup olmasını istemiyorum. Haddinden fazla acı çekti zaten kızım. " Bakışlarını istediği şeyi ala bileceği tek kişinin fakındalığı ile ona sabitleyerek sözlerine devam etti.

 

"Emir'in sebep olduğu şeyin bir görev öi yoksa gerçekten bir gönül macerası sonucumu olduğunu öğrenmeni istiyorum bir an önce! Eğerki görev icabı ise hiç bir şekilde kızım ve onun arasına girmeyeceğim. Emir ne yaptıysa sonuçlarına katlanıp Zeynep'e kendisini affettirecek! Siz de yardım etmeyeceksiniz!" Arkadaşları onu başı ile onaylarken o bakışlarını Ali'ye çevirerek kesin ve kararlı bir dille sözlerine decam etti. "Eğer görev gereği değil de bir gönül macerası ise, seninle bir birine karışan kanlarımıza yemin olsun ki Emir'in canını alırım! Orta da kızoma kıyılan bir nikah ve başka bir kıza kıyılan nikah varken benim karşıma kimse Emir'in canını bağışlamam için geçmesin! Ömrümün sonuna kadar ceza alacağımı bilsem de Emir'i elimden kimse alamaz! Kızıma yaşattıklarının bedelini canıyla ödetirim!"

 

Arkadaşının sözleri ile Ali sertçe yutkunurken çaresiz bir şekilde başını sallayarak arkadaşını onayladı. Biliyordu ki oğlu yanlış bir yola sapıp Zeynep'e asla ihanet etmezdi. İlk anın şaşkınlığı ile onun yaptığını anlamamış evden kovmuştu ama sakince düşünüp,bu gece kendisine derdini sözleri ile anlatınca daha çok emin olmuştu ki Emir bunu görev için yapmıştı. Arkadaşını rahatlatmak için elini omzuna atarak sıktı hafifçe.

 

"Sana yemin ederim ki eğer bu işin altjndan bir ihanet çıkarsa Emir'in başını bir kurban gibi önüne yatırıp, kör bir bıçağı canını alman için senin eline vermeyen bu Ali, iki cihanda da cehennem ateşinde yansın kardeşim!"

 

Herkes ikili arasında yaşanan antlaşmayı huzursuzca dinlerken hepsininde hem fikir olduğu bir nokta vardı ki Emir, Zeynep'e ihanet etmezdi. Ağırlaşan ortamın havasını dağıtmak için Kenan, Ali'ye yanaşarak söylendi.

 

"Lan Ali, eğee Emir aklanırsa ben onu çürüğe çıkaracak bir rapor hazırlayım mı ? Bilirsin iyiyimdir bh konularda. Böylelikle askerlik hayatına son veririz ve Zeynep'in dizinin dibinden ayrılamaz."

 

Kenan'ın sözleri ile Ali kısa bir an geçmişe dalıp çıkmış hatırladığı anılarla burnunu sertçe çekerek elini Kenan'ın omzuna atarak gözünü kırparak başını iki yana sallayarak sahte bir merakla konuşmuştu.

 

"Nasıl bir çürük raporu hazırlayacaksın kardeşim. Aslında fena fikir değil he!"

 

Diğerleri Kenan'ın patlatacağı bombayı merakla beklerken Ömer'de yüzünde oluşan tebessüme engel olamadan arkadaşını ciddiyetle dinledi.

 

Kenan kısa bir an düşünürmüş gibi kaşlarını çattı sonra dahiyane bir fikir bulmuş gibi parmaklarını şıklatarak sırıttı.

 

"HIV virüsü teşhisi koyarm! Yani AIDS ! Nasıl ama müthiş bir fikir değil mi!?"

 

Selçuk duyduğu şey karşısında karşısındaki merdiven altı klniği doktoru gibi konuşan adam şok ve korku karışımıyla bakarken diğerleri kahkasını tutmakta zorlanıp,dudaklarından hafif kıkırtıların kaçmasına engel olamıyorlardı.

 

Ali arkadaşının söylediği şey karşısında öfkeyle yakasına yapışarak homurdandı.

 

"Derdin ne senin derdin!? Onu söyle sen bana! Ulan geçmişte bana prostat kanseri teşhisiyle sahte rapor hazırlarsın,şimdi oğluma aıds teşhisi koymaya kalkarsın! Benim ailemin cinsel hayatıyla ne gibi bir sıkıntın var senin Kenaaan!" Ömer arkadaşının son sözleri ile kahkahasını koyverirken Ali'nin koluna dokunarak Kenan'ı ellerinden kurtarmaya çalıştı.

 

"Bence güzel bir teşhis kardeşim! İki kere nikahlanmayı kaldıra biliyorsa senin oğlan bu teşhisi de kaldırır. Biz bunu bir düşünelim bence." Ali çattığı kaşları altından Ömer'e şaşkınca bakarken Kenan onun ellerinden kurtularak sahte bir öfkeyle homurdandı.

 

"Ne gibi bir derdim olacak sizin cinsrl hayatınızla acaba!? Birinin cinsel hayatı ile ilgilenip böyle bir teşhisi koyacak olsam bunu yıllar önce Mehmet'e yapardım!"

 

"Neee!" Mehmet konunun kendisine dönmesinin şaşkınlığı ile bakarken diğerleri kıyametin kopacağını anlamoş Selçuk ise gergin geçen anlardan sonra eğlenmeye başladığını hissetmişti. " Benimle ne alaksı var lan!? "

 

Kenan elini kaldırp tırnaklarını inceliyormuş gibi yaparak omuzlarını umursamazca silkip cevap verdi.

 

"En çok nüfus sende! Aile planlaması hakkında hiç bir fikrin yok! Zamanında sana bu teşhisi koysaydım Azra ilecarana otomatikman bir aile planlaması sokardım ve hepimize illallah ettiren karın senden uzaklaşır ve kendisi gibi yırtıcı üç feminist ve senin gibi bi manyak daha doğurmaz nüfus çokluğuna da sebep olmazdı." Kenan'ın sözleri ile hepsi kahkahaya boğulurken Selçuk başka noktaya Mehmet başka noktaya takılmıştı.

 

Selçuk yüzünü buruşturarark kimsenin duymayacağı şekilde fısıldadı.

 

"Ne feministler ama! Görmesek inanacağız ama bu gece o feministin biriyle bizzat tanıştık! " Dili böyle söylese de kalbi acaba gerçekten feminist mi diye sorguluyordu o an.

 

Mehmet ise takıldığı noktayı aydınlığa kavuşturmak adına konuştu.

 

"Benim gibi bir manyak derken!? Farkındaysan onlar ikiz puşt!"

 

Kenan sinsi bir sırıtışla dilini damağına vurarak şıklattı.

 

"Cıkk! Tuğra başka! Aynı ben kerata! Çapkın,zeki,yakışıklı ve merakı ile benim ikinci bir kopyam sanki. " Mehmet arkadaşının sözlerinden sonra öfkeyle ona doğru atılırken Yunus arkadaşını tuttu refleksle. " İşte yıllar önce bu teşhis aklıma gelseydi belki sadece Tuğra olurdu."

 

"Ulan Kenan öldürürüm seni! Lan adi pislik! Şerefsiz! Uzak dur lan oğlumdan! Pençelerini çek Tuğra'dan! Seni öldürürüm ölüm raporu olarak ta, aşırı viagra tüketiminden kalp krizi teşhisi koydurturum! Üstelik bir kaç kadınla birlikte seks macerası yaparken bu olay başına gelir! Uyarmadı deme yemin ediyorum yaparım! " Kenan arkadaşına pis pis sırıtırken diğerleri onları sakinleştirmeye çalışmış sabaha doğru her şeye normale dönerek herkes evlerine dağılmıştı.

 

Ertesi gün kadınlar ve erkekler aldığı kararları uygulamaya koyarken akşama doğru Mehmet,Ömer'in dün gece kendisinden istediği bilgiler için geldiği kapının önünde sıkıntıyla derin bir nefes aldı. Geldiği kişi de kendisi gibi bir devlet adına çalışan bir adamdı fakat ikisininde devlet adına çalıştıkları alanlar çok farklıydı. O yüzden bu konuşmadan bilgi edinmenin çokta kolay olmayacağını biliyordu. Kapıyı tıklatarak içeriden gelecek olan komutu bekledi. Bakışları kapının iki tarafındaki askerlere kayınca alanları farklı olsada hepsinin ortak noktasının Vatan olduğu gerçeği ile yüzüne yayılan tebessüme engel olamadı. Beklediği komut gelince kapının koluna uzanan askerin ardından fısıldayarak girdi içeriye.

 

"Haydi bismillah! Allah'ım sen bu işi hayırla sonlandır. Beni arkadaşlarıma karşı mahçup etme,iki sevdalının ayrılmaması için bana yardım et."

 

İçeriye girince masanın arkasındaki adamla yapacağı konışmada tepkilerini ölçüp tartmak adına bakışlarını kısa bir an onun yüzünde gezdirdi ve ikilinin bir birini tartan keskin bakışları bir anda aydınlandı. İkisi de böyle bir karşılaşmayı kesinlikle beklemiyordu.

 

"Ankara'lı!"

 

"Gönen'li Devran! "

 

Mehmet gördüğü kişiyle artık emindiki buradan gereken bilgiyi almadan adımını dahi atmazdı. Eee ne de olsa karşısındaki Isparta'lı kocamış kurdun ona bir can borcu vardı.

 

Yitenumutlar....

 

 

Loading...
0%