Yeni Üyelik
25.
Bölüm

İ-D-A-FİNAL

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı - Yasemin Kumral - Bim Bam Bom

 

 

Emir'in sözleri ile herkes ikilinin haline üzülürken Selçuk bakışlarını karısından çekmeden fısıldadı.

 

"Bizi yalnız bırakın." Onun isteğini hepsi onaylarken Emir sıkıntılı bir şekilde konuştu.

 

"Bir saat sonra karargahta hazır olmamız gerekiyor. Sahra'yı eve bırakalım oradan beraber geçeriz."

 

Emir'i başıyla onaylarken diğerleri de çoktan yanlarından ayrılıp birer köşeye çekilmişlerdi. Yiğit ikiliye bakarak üzgünce konuştu.

 

"Komutanım biz geçiyoruz. Bilginiz olsun."

 

Emir onu başıyla onaylarken Selçuk'ta çoktan karısının karşısında yerini almıştı. Geçmişi ve yaşadığı şu an bir birine girmiş bir şekilde karmaşık duyguların barındığı bakışlarını karısının gözlerine odaklayarak güçlükle fısıldadı.

 

"Sahra b...ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Çok üzgünüm. Seni bu şekilde bırakıp gitmek, geçmişimin bir tokat gibi tekrar yüzüme çarpması ve elimden bir şeyin gelmemesi seni bu halde görmek elimi kolumu bağlıyor. Bütün geceki mutluluğunun üzerine hüzün bulutları indirdim." Derin bir nefes alarak tekrar fısıldadı. "Affet beni!"

 

Kocasının yaşadığı zorluğun,duygularının karmaşıklığının,geçmişinin onu tekrar ateşten bir çemberin içerisine soktuğunun farkında olan kız dolu gözleri ile başını olumsuz anlamda sallayarak burukça gülümsedi.

 

"Af dilemeni gerektirecek bir şey yok ki. Senin elinde olan bir şey değil." Omuzlarını küçğk bir çocuk gibi silkerek kıkırdadı. "Nostaljik bir düğün yapalım dedik, tam da öyle oldu. Babam da annemi düğün gecelerinde görev için bırakıp gitmek zorunda kalmış. Galiba annesinin kaderi kızlarına sözü gerçekmiş." Bakışları bir den değişirken aniden kaşlarını çatarak kocasına uyarırcasına baktı. "Sakın babam gibi aylarca gelmemezlik yapma! Babamın anneme oynadığı oyunun gerçeğini bana yaşatır,yüreğimi öyle bir acıyla kavurursan işte o zaman affetmem seni!"

 

Selçuk daha önceden öğrendiği hikaye ile karısının neden bahsettiğini anlayarak gözlerindeki kesif acıyla baktı karısının gözlerine.

 

"Kader bize ne yol çizdi bilemem. Belki dönerim belki dönemem ama senden tek bir şey istiyorum. Benim cansız bedenimi görmeden benden vazgeçme! Ben bu defa dayanamam katlanamam Sahra! Eğer şahadet nasip olmazsa ben ne olursa olsun dönerim sana bunu sakın unutma!"

 

Selçuk'un sözleri ile boğazına bir yumru otururken güçlükle yutkundu. Kocasının korkusu içini parçalamıştı ellerini kaldırarak kocasının yüzünü avuçları arasına alıp gözlerinde biriken yaşlarla baktı onun acıyla parlayan gözlerine.

 

"Değil üç beş sene, yüz yılda beklemem gerekse ben yine de beklerim seni! Ne cansız bedeninin vazgeçirir beni bu bekleyişten ne de gelmeyecek olmanı bilmem! Aklındakileri de korkularını da sil at! Gelemeyecek durumda oöursa bilki bekliyorum,şahadet haberin de gelse bilki,gerçek alem de kavuşacağımız günü bekleyeceğim hep. İnandığın,inandığım ne varsa hepsinin üzerine yemin ederim ki son nefesime kadar beklerim seni."

 

Karısının sözleri ile Selçuk'un da gözlerinde yaşlar parlarken başını güçlükle sallayarak,duadaklarını karısının alnına bastırdı. Geri çekilerek burukça gülümsedi.

 

"Rahmetli dedem derdiki ; Türk yiğitleri savaşa çıkmadan önce hanımlarını alınlarından öpermiş. Türk töresinde hanımını alnından öpmek, son nefesine kadar hanımına olan sadakatinin göstergesi demekmiş." Karısının gözünden süzülen yaşı parmakları ile hemen kurulayarak devam etti. "Ben seni hep alnından öpeceğim! Her günün başında ve her günün sonunda! Sadece ayrılıklarda değil,gün geceye,gece güne döndüğünde de sana hep sadık bir eş olacağımı unutma diye!"

 

Kocasının sözleri ile Sahra kollarını onun beline dolayarak kokusunu içine çekip fısıldadı.

 

"Zamanımız var mı?"

 

Karısının boğuk çıkan sesiyle Selçuk başını olumlu anlamda sallayarak cevap verdi.

 

"Kısa bir süre. Bir saate görev için hazır olmamız gerekiyor."

 

Sahra başını kocasının göğsünden kaldırarak gözlerine beklentiyle baktı.

 

"Beni evimize bırakır mısın?"

 

Sahra'nın sözleri ile ona kararsızca bakarak konuştu.

 

"İstersen annenlerde kalabilirsin. Evde yalnız kalma. Hem görevin ne zaman biteceği belli olmaz."

 

Kocasının sözleri ile başını olumsuz anlamda iki yana salladı.

 

"Hayır evimize gitmek istiyorum. Döndüğünde evimiz de karşılayacağım seni."

 

Selçuk karısının kararlı bakışları ile onu ikne edemeyeceğini anlayınca başını olumlu anlamda sallayarak nefesini sertçe bırakarak bakışlarını biraz ilerisinde bekleyen Emir'e çevirerek seslendi.

 

"Komutanım!" Emir'in ve diğerlerinin bakışları kendilerini bulurken Selçuk tekrar konuştu. "Gidebiliriz."

 

Emir onu başıyla onaylarken diğerleride yanlarına gelerek Selçuk ve Emir le vedalaşmıştı. Meyra ve Sare Sahra'nın isteği karşısında sessiz kalmışlar onu anlamaya çalışmışlardı.Kayra ve Tuğra ise bu isteği red etselerde Selçuk'un sözleri ile onaylamak zoeunda kalmışlardı.

 

"Ablanızı yalnız bırakmayın. Annemler var elbet ama olsun siz yinede yanında olun." Bakışlarını Tuğra'ya çevirerek ona doğru yaklaşıp fısıldadı. "Kayra evli her daim ilgilenemez. Ablan en çok sana emanet. Ben dönene kadar onunla birlikte kal. Ben onu ikna ederim. Ben evden çıkarken sana mesaj atarım sen gelirsin yanına koçum." Tuğra eniştesinin sözlerini başıyla onaylarken okuluna biraz daha geç gitmek zorunda kalacağı canını sıksa da şu an ablasından önemli hiç bir şey olamazdı.

 

Uzayan veda dan sonra hepsi toparlanıp araçlarına binmiş Emir karısının düşen yüzü ile ne diyeceğini bilememişti.

 

"Zeynep. İsterseniz Sahra ile birlikte kalın. Hem arkadaş olursunuz bir birinize."

 

Kocasının sözleri ile Zeynep üzgün bakışlarını arkadaşına çevirirken onun da kendisine çaresizce baktığını görünce önüne dönerek gözlerini zorlayan yaşları serbest bırakarak çemkirdi.

 

"Hani siz izindeydiniz ya! Şu kıza reva mı bu!? Yazık değil mi bize!? Bir de birlikte kalın diyorsun! Oturur gece gündüz bir birimizin yüzüne bakar bahtsızlığımıza ağlarız artık!"

 

Zeynep'in çıkışı ile Selçuk bakışlarını üzgünce karısına çevirirken onunda ağladıpını görünce sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle tısladı.

 

"Komutanım Zeynep'i susturmanızın bir yolu yok mu!? Ne dwn karımın yarasına tuz basarcasına konuşuyor!? Görmüyor mu kızın halini!? O yıllardır alışkın direyetli olsun biraz! Ama benim karım ilk defa yaşıyor böyle bir duyguyu! Hem de düğün gecesinde! Lütfen susturun Zeynep'i!"

 

Arkadaşının sözleri ile Emir gülmemek için kendisini zor tutarak boğuk bir sesle karısını uyardı.

 

"Zeyneeep!"

 

"Ne Zeynep!? Ne!?" Sert bakışarını arkadaki Selçuk'a çeviren Zeynep işaret parmağını kaldırarak sözlerine devam etti. " Senin düşündüğün gibi olmuyor o işler Selçuk bey! Yıllardır Emir'in gidişlerine alışamadım! Öyle zannettiğin gibi alışılmıyor malesef! Ayrıca senin karında ilk defa göreve uğurlamıyor sevdiğini! Seni sevdiği günden beri o da yolluyor seni o görevlere sen bilmesende! Üstelik benden daha tecrübeli olduğuda bir gerçek sonuçta Mehmet amcamı da yolladı o görevlere çoğu kez!"

 

Zeynep'in sözleri ile Sahra bu defa sesli bir şekilde ağlamaya başlayınca Selçuk ne yapacağını bilemeyerek Zeynep'i hedef aldı.

 

"Zeynep sus Allah aşkına sus be! Delirdin mi kızım sen!? Şu sözlerin yeri zamanımı Allah aşkına!" Bakışlarını Emir'e çeviren adam kükrercesine sözlerine devam etti. " Komutanım çekin şu aracı sağa ya! Ben bir taksi çevirir,önce karımı bırakır sonra geçerim karargaha! Kızın içine zehir akıttı karınız resmen ya!"

 

Emir sonunda tuttuğu kahkahasını serbest bırakarak aracı sağa çekerek park etti. Araçtaki üçlü kahkaha atan adama şaşkınca barken o bedenini arkaya doğru çevirip yüzündeki kocaman sırıtışla konuştu.

 

"Lan sizi eve bırakırken söyleyecektim ama daha fazla tutamayacağım kendimi. Gerdek datağından kurtulmak böyle zeka gerektirir koçum!"

 

Kızlar anlam veremeyerek Emir'e bakarken Selçuk anladığı şeyle yüzünü buruşturarak emin olmak istercesine fısıldadı.

 

"Görev yok!"

 

Selçuk'un soru niteliğindeki sözüne onaylarcasına başını sallayan Emir kızların hala anlam veremeyen bakışlarını üzerinde hissederken Selçuk tekrar konuştu.

 

"Beni gerdek dayağından kurtarmak ve borcunuzu ödemek için bu görev yalanını uydurdunuz öyle mi?"

 

Kızların kaşları sonunda anladıkları mevzuyla hızla çatılırken Emir yüzündeki sinsi sırıtışla umursamazca omuz silkti.

 

"Sadece seni kurtarmak demeyelim de kendimi de kurtardım sen gibi tuzağın içine bilerek düşmedim di..."

 

"Lan sen benim neler hissettiği mi biliyor musun hayvan!" Selçuk Emir'in yakalarını kavrayarak kükrerken Emir hala pişkince gülmeye devam ediyordu. " Hala gülüyırsun birde! Şu son yarım saattir benim neler yaşadığım dan,karımın nasıl üzüldüğünden senin haberin var mı!? Böyle zekanın içine sıçayım ben!"

 

Sahra kocasını sakinleştirmeye çalışırken elindeki çiçeği Emir'in kafasına vurarak söylendi.

 

"Dua et bu sefer bir şey yapmayacağım sana! Çünkü en az benim kadar Zeynep'i de üzdün! Eminim ki o sana layıkıyla bir ceza verecektir!"

 

Zeynep öfkeli bakışlarını kocasının gözlerine dikerek sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Merak etme canım ona öyle bir ceza vereceğim ki yaptığı bencilliği ömrü billah unutamayacak!"

 

Karısının bakışlarında gördüğü intikam pırıltıları ile güçlükle yutkunan Emir bir an önce onun gönlünü almak için yeni evli çifti evine bırakıp kendi evine geçmek istiyordu. Emniyet kemerini bağlayarak aracı tekrar çalıştırıp homurdandı.

 

"Size de iyilik yaramıyor be! Eğer ben bu planı yapmasa..."

 

"Suss! Emir Allah aşkına sus! Mutluluklarına hüznün gölgesini düşürdün hala yüzssüzce konuşuyorsun! Sen ne düşüncesiz adamsın ya!"

 

Karısının çıkışı ile Emir ağzına gizli bir fermuar çekerek bakışlarını yola çevirdi. On dakika sonra aracı evin önünde park ederek bakışlarını arka koltukta ki ikiliye çevirdi.

 

"Bi kahvenizi içerdik aslında."

 

Arkadaki ikili şaşkınca Emir'e bakarken Zeynep artık boğacak raddeye gelmişti.

 

Selçuk adamın pişkinliği karşısında başını öfkeyle salladı.

 

"Müsadenizle! Başka bir zaman imşAllah komutanım!"

 

Emir arkadaşının tepkisi ile kıkırdarken Selçuk karısının elini tutarak aracın kapısını açtı ve inerek Sahra'nın inmesine de yardımcı oldu.

 

Emir de araçtan inerek Selçuk'a bakıp gülümsedi.

 

"Asma lan yüzünü. Ne olursa olsun kurtardım seni işte." Kollarını açarak arkadaşına sarılırken Sahra başını sağa sola çevirmiş Zeynep'se aracın içinden homurdanarak söylenmişti.

 

"Gel artık buraya! Ne bu çocuğun senden çektiği be adam!"

 

Selçuk,Zeynep'in sözleri ile sinsice sırıtırken,Emir den uzaklaşarak arkalarıda park eden araca çevirdi bakışlarını. Araçtan inen Sedat'la yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamayarak seslendi.

 

"Sedat!"Genç adamın bakışları kendisini bulunca sözlerine devam etti. "Kardeşim senin arabadaki baklava tepsisini getir! Komutanımın ağzı tatlansıın. Hak etti sonuçta." Sedat yüzündeki sırıtışla Selçuk'u onaylarken Emir elini arkadaşının omzuna atarak güldü.

 

"Tatlını yemek sadece bana nasip oldu demek ha!" Selçuk başını onaylarcasına sallayarak karısının eline uzanıp bakışlarını Emir den çekmeden fısıldadı. "Afiyet olsun komutanım!"

 

Sahra kocasının hareketlerini şaşkınlıkla izlerken Sedat elindeki tepsiyle yanlarına yaklaşırken Selçuk başıyla karısına işaret ederek Emir'in koluna hafifçe vurdu.

 

"İyi geceler komutanım!"

 

Emir başını olumlu anlamda sallayrak sırıtırken Selçuk karısının elinden çekiştirerek hızla bahçe kapısından geçip eve doğru ilerledi. Açtığı kapıdan önce karısının geçmesine izin veren Selçuk onun kendini şaşkınca izleyişine karşı muzipçe göz kırparak kıkırdadı.

 

"Bana beş dakika müsade et hatun! Bu manzarayı kaçıramayacağım!" Kapıyı kapatan adam ayakkabılarını aceleyle çıkartarak Sahra'yı arkasında bırakıp koşar adımlarla mutfağa doğru ilerledi. Pencereden arabanın başında tatlı yiyerek sohbet eden ikiliyi izlerken yanına gelen karısına kokunu dolayarak başına bir öpücük bırakıp bakışlarını tekrar dışarıya çevirdi.

 

"Selçuk ne oluyor? Neden böyle tuhaf davranıyorsun?"

 

"Şhhtt! İzle ve gör karıcığım." Başıyla dışarıdaki adamları işaret ederken Sahra'nın bakışları da o noktayı bulmuştu ki evin önünde peş peşe duran araçlarla gözleri irice açılarak bakışlarını kocasına çevirerek şaşkınca fısıldadı.

 

"Selçuk! Ne ara yaptın bunu!?"

 

Selçuk omuzlarını umursamazca silkti.

 

"Ben bir şey yapmadım. Sadece Tuğra ile küçük bir bilgiyi mesaj yoluyla paylaştım. Sonuç gördüğün gibi."

 

Sahra'nın ağzı gördüğü manzara karşısında açık kalırken Emir'in kükremesi ile yüzünü buruşturdu.

 

"Selçuuuk! Bittin oğlum sen! Ben seni kurtardım sen beni bunların eline attın ya o görevlerde canına okuyacağım senin!"

 

Sahra kocasının attığı kahkaha ile ona dönerek telaşla konuştu.

 

"Keşke yapmasaydın. Emir üstün senin. Diş bileyecek şimdi sana."

 

Karısının sözleri ile başını iki yana sallayan adam fısıldadı.

 

"Bir şey yapamaz merak etme. Hem hak etti o bunu! Benim geçmişimde yaşadıklarımı bikerek,senin annen ve babanın yaşadığı şeyleri bilerek aynı duyguları yaşattı bize. O duyguları tekrar yaşayacağıma ve senin o kadar üzülmenin yerine şu adamlardan bir kamyon dayak yerdim daha iyiydi güzelim! Yemin ediyorum eyvallah der geçerdim! Ama Emir'in yaptığı içime oturmuştu. O yüzden hak etti o bunu!"

 

Sahra da öyle düşünüyordu fakat madalyonun diğer tarafından bakınca Emir'in kocasjna eziyet etme düşüncesi onu üzüyordu. Bakışları tekrar dışarıdaki manzarayı bulurken Zeynep'in kocasına bağırması ile ağzı bir karış açılmıştı kızın.

 

"Hak ettin sen bunu Emir! Açmıyorum aracın kapısını! Saçma sapan planların yüzünden rezil ediyorsun beni! Doğan! Çenesine çalış çenesine! Belki tutmayı öğrenir!"

 

Dışarıdakş kalabalık dağıldığında Sahra odaya geçmiş yatağın üzerine oturarak duvağını kapatıp heyecanla Selçuk'u beklemeye başlamıştı.

 

Odaya giren kocası ile yüzüne bir gülümseme yayılırken Selçuk'un duraksaması ile heyecanı daha da artmıştı.

 

Selçuk bakışlarını karısının üzerinden çekerek sıkıntıyla elini saçlarından geçirip kendi kendine homurdandı.

 

"Ahh! Selçuk ahh! Unutulacak şeymiydi lan bu!"

 

Sahra kocasının homurdanarak söylediği sözlerle ona anlam veremeyerek bakarken yüzündeki gülümsemede solmaya başlamıştı. Selçuk derin bir nefes alarak adımlarını karısına doğru yönelterek yanı başına gelip kucağında birleştirdiği ellerine uzanarak onu ayağa kaldırdı. Duvağın altından karısının yüzündeki gülümsemeyi görünce kendi yüzünde de bir tebessüm oluşmuştu. Derin bir iç çekerek duvağın uçlarına uzattı ellerini.

 

"Bismillahirrahmanirrahim." Duvağı yavaşça kaldırarak karısının alnına dudaklarını bastırıp geri çekilerek onun kendini izleyen gözlerine baktı. "Gönlümün rızkı hoş geldin evime de gönlüme de!"

 

Sahra yanaklarını basan ateşle gülümsemeye çalışarak fısıldadı.

 

"Hoşbuldum!"

 

Onun cevabı ile Selçuk'ta gülümsesede sıkıntıyla konuştu.

 

"Sahra ben yüz görümlüğü almayı unutmuşum." Sahra kocasının sıkıntısını söylediği sözlerden anlayınca kıkırdamasına engel olamazken Selçuk'ta kıkırdamıştı. Boynundaki papyona uzanarak çıkartan adam gözleğinin bir kaç düğnesini açarken Sahra içinde büyüyen heyecanla onu izliyordu. Selçuk boynundan çıkarttığı şeyin ipini avucunun içinde tutarak sıkıntıyla konuştu.

 

"Bundan daha değerli,sana verebileceğim bir şey yok şu an yanımda." Sahra'nın bakışları kocasının elinde tuttuğu şeye kayarken Selçuk sözlerine devam etti. " Askeri liseyi kazandığımda dedem kendi elleri ile takmıştı bu cevşeni boynuma. O günden beri hiç çıkartmadım boynumdan. Ona da Kore savaşına giderken babası takmış." Cevşenin iplerini açarak karısının boynuna doğru ellerini uzatarak ipleri bağlarken Sahra şaşkınca fısıldadı.

 

"Selçuk gerek yoktu. Ben senden yüz görümlüğü falan istemiyorum ki. Hem senin için çok değerli. Seni bunca yıl korumuş her şeyden. Lütfen sende kalsın yine."

 

Cevşenin iplerini bağlayan Selçuk karısının yüzünü avuçları arasına alarak fısıldadı.

 

"Ben dedemin en değerlisiydim,sen de benim. O nasıl beni korumasını umut ederek bu cevşeni bana verdiyse,bende benim için en değerli olana ben yokken koruması umuduyla veriyorum." Karısının onaylamaz bakışlarına karşılık göz kırparak devam etti. "Hem büyük dedem derin alimlerden miş. Bunu oğluna verdiğine göre elbet vardır bir bildiği. Dedem de bana verdiğine göre onunda vardır bir bildiği."

 

Kocasının sözleri ile kıkırdayan Sahra başını olumlu anlmda salladı. Aldığı onayla tekrar karısının ellerine uzanan Selçuk yatağa oturarak onu da yanına oturttu.

 

"Şimdi gelelim mehir mevzusuna. Nikah kıyılırken ben sen ne istersen kabul edeceğimi söyledim." Sonra aklına gelen şeyle, eğlenir gibi bir ses tonuyla uyarırcasına tekrar konuştu. "Tabi talak hakkı dışında. Kusura bakma ama o konuda sana güvenemiyorum. Kafan atınca sen beni boşarsın!"

 

Kocasının sözleri ile Sahra ona alınmış gibi bakarak fısıldadı.

 

"Aşk olsun! Ben ne zorluklarla buldum bu kocayı neden boşayım! Hem bu devir de koca bulmak kolay değil. Hele de senin gibisini."

 

Selçuk başını imalı bir şekilde sallayarak tekrar konuştu.

 

"Ben işimi sağlama alayımda sen söylediğim dışında, ne istiyorsun onu söyle."

 

Sahra kısa bir an düşünerek kocasının elleri ile oynadı. Daha sonra aklına gelen şeyle bakışlarını kocasının gözlerine çevirdi.

 

"Yüz görümlüğümü mehir hakkım olarak kabul ediyorum."

 

Karısının cevabı ile Selçuk başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Olmaz! Maddi bedeli olmalı."

 

"Sen demedin mi sen ne istersen onu kabul edeceğimi söyledim diye. Bende yüz görümlüğümü istiyorum. Hem senin için çok değerli olduğunu söyledin."

 

Selçuk karısının kararlı bakışları ile onu ikna edemeyeceğini anlayıp başını kabullenircesine sallayarak oturduğu yerden kalkıp çeketini çıkarıp odadaki tekli iki koltuğa doğru ilerleyerek üzerine bırakıp tekrar karısına çevirdi bakışlarını.

 

"Duştan sonra namazlarımızı kılarız." Sahra kocasını onaylayarak onun banyoya girişini izledi. Kocası çıktıktan sonra kendisi girmiş kısa bir duşun ardından çıkarak namaz için hazırlanmıştı. İkili namazlarını kıldıktan sonra dualarınıda ederek toparlanmıştı.

 

Sahra tekrar yatağa geçip oturyrken yüzünün alev aldığını hissetsede Selçuk'un kendisine yaklaşması ile başını biraz daha eğdi. Kendisine ne olduğunu ve neden bu kadar utandığını bilmiyordu. Daha öncede bir kaç sefer yakınlaşmışlardı ama hiç birinde böyle hissetmemişti. Yanına oturan kocasının parmakları çenesine dokunarak kendisine bakmasını istercesine başını kaldırması ile Sahra yüzünü daha fazla ateş bastığını hissederek kocasının gözlerine çevirdi gözlerini. İlk defa Selçuk'un bakışlarında gördüğü yoğun tutkuyla güçlükle yutkunurken kocası boğuk bir sesle fısıldadı.

 

"Korkuyor musun?"

 

Sahra kısa bir an düşündü korkuyor muydu? Belki de utanma diye adlandırdığı duygu karkuydu kendiside emin değildi ki. Hissettiği her neyse ikisini de hissedecek yapıda değil di. Hele ki kocasına sevdiği adama karşı. Kendisinin bile cevap veremediği şey karşısında başını iki yana sallayarak fısıldadı.

 

"Bilmiyorum. Korkuyor muyum ,utanıyor muyum bilmiyorum." Karısından aldığı cevapla Selçuk başını sallayarak konuştu.

 

"Tişörtümü çıkartmama yardım edermisin?"

 

Kocasının isteği ile Sahra bir an şaşırsa da ellerini Selçuk'un üzerindeki tişörtün eteklerine uzatarak çıkartmasına yardım etti. Bakışlarının ilk odak noktası kocasının göğsündeki yara izleri olurken Selçuk gülümseyerek konuştu.

 

"Utanmadığını öğrendiğimize göre belliki korkuyorsun."

 

Kocasının sözleri ile Sahra'nın bakışları kocasının gözlerini bulurken güçlükle yutkunup açıklamaya çalıştı.

 

"Ben...Ben daha önce kimse olmadı biliyorsun." Selçuk karısının sözleri ile gerilse de onu rahatlaması için müdahale etmeden tekrar konuşmasını bekledi. " Daha öncede yakınlaştık,hatta o zaman sonuna kadar gitmek isteyen ben kendini geri çeken sendin. Şimdi neden böyle oldu anlamıyorum."

 

Yatağın başlığına sırtını yaslayarak katısını da belinden tutup bacaklarının aradına çekerek boyun girintisine bir öpücük bırakıp çenesini aynı noktaya dayayarak konuştu.

 

"Çünkü daha önce sen istesende benim ileri gitmeyeceği mi biliyordun. Şimdi ise durum farklı diye sinyaller yolluyır bedenin beynine." Kocasının sözleri ile Sahra onu onaylarcasına başını sallarken Selçuk onun gerginliğini üzerinden atmasının tek yolununun dikkatini dağıtmak olduğunu düşünerek sözlerine devam etti. " Ben de daha öce hiç bir kadına dokunmadım."

 

Kocasının sözleri ile Sahra aniden ona dönerek bedenini de ona çevirince Selçuk daha rahat bir pozisyona geçerek karısını kucağına çekti. Karısının şüpheli bakışlarına karşılık gülünce Sahra dişlerinin aradından tısladı.

 

"Yalan söylüyorsun ve üstüne bir de benimle dallga geçiyorsun! İlk evliliğinde karına dokunmadığını söyleme bana!"

 

Selçuk karısına şaşkınca bakarak fısıldadı.

 

"Tabi ki dokunmadım Sahra! Bunu daha önce sana söylemiş olmalıyım." Sahra kısa bir an düşünsede hatırlayamayınca başını iki yana salladı.

 

"Hatırlamıyorum! Hem ona dokunmadıysan başkası muhakkak olmuştur!"

 

Selçuk başını iki yana sallayarak elini karısının üzerindeki elbisenin yakasındaki düğmelere götürürken fısıldadı.

 

"Kimse olmadı. Tamamen cahilim bu konuda. Bir film ve ya video izlemişliğim bile yok."

 

Sahra'nın ağzı bir karış açılırken şaşkınca fısıldadı.

 

"Selçuk abartma! Ergenliğinde mi olmadı adam senin!? Anandan bu şekilde mi doğdun!?"

 

Karısının tepkisi ile kıkırdayan adam elbisenin açtığı düğmelerinden içeriye elini kaydırınca bu defa eline değen kumaşla gülümsedi.

 

"Siz kadınlara da yaranılmıyor. Olsa sorun, olmasa sorun!"

 

Elbiseyi karısının omuzlarından sıyırıtken Sahra başını iki yana sallayarak konuştu.

 

"Hayır sorun falan olduğu yok. Bunu duymak hoşuma bile gitti ama pek inandırıcı değil Selçuk. Kadınlar bile meraktan bir kaç film izler ve ya cinsel içerikli kitaplar okur. Ama sen..."

 

"Sahra!" Kocasının hayal kırıklığı ile dolu ses tonuyla ismini söylemesi ile sözleri yarım kalırken Selçuk yüzünü buruşturarak söylendi. " Engelleri aşmak istiyorum derken bu kadarını kast etmemiştim ben ama! Deli bağlar gibi bağlamışlar bunu kadın! Sabaha kadar uğraşsam açılmaz ne bu yaa!"

 

Kocasının sözleri ve verdiği tepkiyle kıkırdayan Sahra onun dudaklarına küçk bir öpücük bırakarak kulağına doğru yaklaşıp fısıldadı.

 

"Korse kocacığım!" Geri çekilerek kocasının buruşturduğu yüzüne bakıp küçük bir kahkaha attı. "Senin için özel yaptırdım!" İşaret parmağı ile önündeki çapraz ipleri göstererek sinsice sırıttı. "Bu iplerin aynısından arkasında da var!" Selçuk kaşlarını çatarak önündeki karmaşık iplere bakarken Sahra içinden Rana'ya teşekkürlerini iletiyordu.

 

Selçuk başını iki yana sallayarak bezgin bir yüz ifadesi ile ipleri açmak için elini uzatınca gördüğü şeyle tısladı.

 

"Ulan bir de mühürletmişsin be!"

 

Kocasının tepkisi ile kıkırdayan Sahra iplerin ucunu yakma fikrinden dolayı bu defa da Derya'ya teşekkürlerini iletti.

 

Bir kaç ay sonra

 

Sahra kendisine öldürücü bakışlar yollayan adama imalı bir şekilde bakarak karşılık verirken babasının sözleri ile yüzüne sinsi bir gülümseme yayıldı.

 

"Senin ismin Şeref Göktuğ!" Babasının üç defa tekrarladığı isimle Doğan yüzünü buruştururken Mehmet tekrar fısıldadı. İsmin gibi şeref,izzet sahibi ol evlat!"

 

Emir ve Selçuk, Doğan'ın haline üzülerek bakarken Sahra ve Zeynep kıkırdamadan edemedi. Mehmet kucağındaki bebeğin kokusunu içine çekerek yüzüne yayılan gülümseme ile alnına bir öpücük bırakıp torununu kızına geri vererek bakışlarını arkadaşlarına çevirdi.

 

"Çok ağır kanlısınız kardeşim çok! Ulan ne çocuk sayısında yetişemediniz bari ilk torun sahibi olma fırsatını kaçırmasaydınız." Sözlerini bitiren adam arkadaşlarının ters bakışlarına aldırmadan tekli koltuğa geçerek kuruldu.

 

"Bak bak şundaki havalara bak!" Ali arkadaşının tavrı ile yüzünü ekşitirken bakışlarını oğluna çevirerek homurdandı.

 

"Elinizi çabuk tutun torun istiyorum ben! Bu Mehmet dangalağının böbürlenmelerini daha fazla çekemem ulan!"

 

Mehmet arkadaşlarını gaza getirmenin keyfi ile oturduğu yere iyice kurulurken Emir babasına korkulu gözlerle baktı. Onun henüz öyle bir düşüncesi yoktu. Babası aklını kaçırmış olmalıydı. Bakışlarını Meyra'nın kucağındaki bebeğe çevirerek güçlükle yutkundu.

 

"Bana bak damat sen bebeklerden korkuyor musun yoksa!?"

 

Ömer'in sorusu ile Emir bakışlarını hızla kayınbabasına çevirerek başını telaşla iki yanasallayınca Ömer kükrercesine bağırdı.

 

"Ulan bebeklerden korkmuyorsun madem, el kadar sabiye bakarken o yüzünün aldığı şekilde neyin nesi!?"

 

Emir bakışlarını karısına çevirerek bir şeyler söyle dercesine bakarken Zeynep sıkıntıyla dudaklarını dişleyince ondan bir fayda olmadığını anlayan Emir bakışlarını tekrar Ömer'e çevirerek cevap verdi.

 

"Neden korkayım baba? Ama zamanı var henüz Zeynep te ben de hazır değiliz."

 

Kocasının sözleri ile Zeynep kaçamak bakışlarını Sahra'ya çevirerek dudaklarını dişleyip ne yapacağım ben dercesine baktı.

 

Kocasının bebek korkusu, Meyra'nın geçirdiği gebeliğin ve zorlu doğumundan sonra tavan yapmıştı. Meyra'nın dört kilogram dünyaya gelen bebeği onu epey zorlamış, normal doğum olmayınca ameliyatla alınmıştı. Bütün bu yaşananlar da sanki hamileliği çeken ve doğumu yapan Emir gibi onda büyük bir travmaya sebep olmuştu. Kendisi de bir bebekleri olsun istiyordu ama Emir'in bu korkusu yüzünden ne yapacağını bilemiyordu.

 

"Üzülme Ömer'im sıra ile bu işler. Aceleye gelmez. Bekleyin siz ben de torunumu kucağıma alayım belki size de sıra gelir. Tabi Kayra ve Derya sizin çocuklardan önce davranmazsa."

 

Yunus'un sözleri ile Ömer ve Ali ters bakışlarını tekrar Emir'e çevirmiş onun bakışlarını kaçırması ile bu defa da yanlarındaki eşlerine dönmüşlerdi.

 

"Ayşe ne halt edeceksen et bu işi hallet! Esha ile oturur macun mu yaparsınız,bu el kadar bebekten tırsan ödlek oğlunu doktorlara mı götürürsünüz,hacı hoca bulur okutur üfletirmsiniz ben bilmem ama yapın bir an önce ne yapacaksanız! Ben torun istiyorum be!"

 

Ayşe kocasına öfkeyle bakarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Manyak mısınız siz Ali!? Size ne? Ne zaman hazır olurlarsa o zaman yaparlar! Yıllar önce de böyle bir birinizle inatlaşıyordunuz hala aynısınız! Bebekler sizin bir birinize üstünlük taslayacağınız birer araç değil! Bunu o taş kafana sok artık! Söylediğin o hocaya hacıya da dünürün le ikiniz gidin! Zira sizin daha çok ihtiyacınız var!"

 

Sahra'nın kucağına aldığı bebekle Selçuk'un bakışları ikilinin üzerinde gezinirken derince iç çekti. Emir ve Zeynep'in aksine onlar bebek fikrini ertelemeyi düşünmemişlerdi hiç. Fakat henüz bir gelişme yoktu bu konuda. Bir kaç haftadır aklına takılan şeyle güçlükle yutkundu. Bir an önce işinin ehli bir doktora muayene olsa iyi olacaktı. Zira aklına düşen vesveseler canını sıkmaya başlamıştı.

 

Zeynep ve Emir evlerine gitmek için araçlarına dopru yürürken Zeynep kocasının homurdanmaları ile gözlerini devirerek nefesini sertçe bıraktı.

 

"Yeter artık Emir! Hamileliği yaşayacak olanda doğumu yapacak olanda benim! Aylardır dişimi sıkıyorum belki atlatır diyorum ama sen her geçen gün biraz daha abartıyorsun bu konuyu!"

 

Emir karısının elini bırakarak önüne geçip inanamaz bakıllar atarak ellerini kaldırıp kendini gösterdi.

 

"Ben mi abartıyorum? Zeynep sen iyi misin?" İşaret parmağı ile biraz önce çıktıkları apartmanı göstererek sözlerine devam etti. " O küçük adamın herkesin ilgisini üzerine nasıl çektiğini fark etmedin mi? Herkes çocuklarına bebek yapması konusunda baskı uyguladı resmen! Üstelik henüz o bebek konuşamıyor bile! Konuşamadığı halde herkesi bir birine düşürdüyse konuşunca gerisini düşünemiyorum ben!"

 

Kocasının sözleri ile Zeynep dişlerini sıkarak çemkirdi.

 

"Delirdin mi sen!? Küçücük bebek!" İşaret parmağını kaldırarak kocasının göğsünü sertçe dürttü. "Tedaviye ihtiyacın var senin tedaviye! Kafayı yedin sen! El kadar bebek hakkında düşündüğün şeylere bak!"

 

Karısının çıkışı ile Emir göğsünü dürten eli tutarak karısına ürkekçe baktı.

 

"Zeynep el kadar ama yaptığı icraatlar büyük! Babalarına doğmadan dünya yı dar ediyorlar. Doğan neler yaşadı kızım o bitmek bilmeyen isteklerle. Hepsini geçtim doğumda ne hale geldi o çocuk. Doğduktan sonra olanları saymıyorum bile. Yiğit'in uykusuz gecelerin sabahında karargahın yatak hane köşelerinde nasıl sızıp kaldığını ben bilirim. Bebeğin gaz sancısı yüzünden sabahlara kadar araçla Ankara turu yapıyor adam resmen!" Kısa bir an susup nefeslenirken aklına gelen şeyle tekrar konuştu. "Üstelik bir de karısının hamilelik dönemlerinde onunla birlikte aynı sıkıntıyı yaşayanlar var. Karısı gibi midesi bulananlar,başı dönenler,aş eren..."

 

"Ayy suss artık! İşin gücün milletin hamilelik ve doğum anıkarını dinlemek oldu senin!" Zeynep başını öfkeyle salldı. Bir aydır ha bu gğn ha yarın bu fobisinden kurtulur diye bekliyordu ama artık dayanacak gücü kalmamıştı. "Bundan sonra kendi anılarını yazarsın o takıntılı aklına! Çünkü bir buçuk aylık hamileyim Emir!"

 

"Tamam haklı olabilirsin yavaş yavaş bu korkumu yenmem lazım ama sen de beni anla Zeyne..." Karısının biraz önce söylediği sözleri algılamaya başlayınca Zeynep'in yüzüne anlam veremeyerek baktı. Biraz önce duydukları doğru olamazdı değil mi? Korlularını yenmesi için kendisine oyun oynuyordu karısı. "Bebek nasıl yapılıyor bildiğinden emin misin? Ben öyle bir icraat yaptığımızı hatırlamıyorum çünkü."

 

Burnundan sertçe nefes veren kız araca doğru ilerlerken bezgince fısıldadı.

 

"Bebeğin nasıl yapıldığını senden öğrenecek değilim! Çünkü ben bile isteye bizzat yaptım o icraatı!"

 

Giden karısının sözleri ile bakışları şüpheyle kısılırken bir kaç adımda ona yetişerek önüne geçip onun durmasını sağladı.

 

"Bizzat yaptım derken o nasıl oluyor Zeynepim!? Benim neden haberim yok böyke bir şeyden?"

 

"Emirr! Yeter lütfen. Sen neden anlamak sitemiyorsun ya. Senin korkularının geçeceği falan yok. İki ay önce doğum kontrol haplarını kullanmayı bıraktım. Ve sonuç hamileyim. Eğer bebek istediğimi sana söyleseydim sen yine oyalayacaktın beni. Bende kendim hallettim yoksa senin korkularını yeneceğin falan yok!"

 

Karısının sözleri ile şok olmuşcasına ona bakarken Zeynep kocasının tepkisiz kalışı ile belli etmesede tırsmaya başlamıştı. Kırgın olması gerekiyordu ama kırgın değildi çünkü onun bebek korkusu yüzünden böyle bir tepki ile karşılaşacağını biliyordu. O yüzden sadece tırsıyordu. Kötü bir şey söylemesinden korkuyordu.

 

"E...Emir. Tamam. Sana söylemeliydim am karşı çıkacaktın yine. Ve ben bir bebeğimiz olmasını gerçekten çok istiyorum."

 

Zeynep'in kendisine bakan korkulu bakışları ile ne diyeceğini bilemedi. Öfkeli değil di mutlu olmuşmuydu onu da bilmiyordu ama tuhaf bir sakinlik vardı içinde büyüyen. Ne söyleyeceğini nasıl bir tepki vereceğini bile kestiremediği bir histi içine dolan. Bir şeyler söylemesi bir tepki vermesi gerekiyordu farkındaydı. Üstelik karısının bakışlarındaki korku ile daha çok farkına varıyordu ama dili turulmuştu sanki. Elleri ile yüzünü sertçe sıvazlayarak başını iki yana salladı. Yüzündeki düz bir iafade ile karısnının eline uzanıp avuçları arasına alarak onu kendine çekip alnına bir öpücük bıraktı ve mırıladandı.

 

"Şimdi ben ne söyleyim? Bebekler duyuyormuş konuştuklarımızı. Kötü bir şey söylesem bebeğimiz onu istemediğimi düşğne bilir, iyi bir şey söylesem aklıma hiç bir şey gelmiyor." Zeynep kocasının sözleri ile kıkırdarken Emir de dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamayarak fısıldadı. "Sana demiştim daha doğmadan babalarına eziyet ediyor bu eşşeksıpaları! Bak nasıl tepki vereceğimi bile o belirliyor!" Hafif geri çekilerek elini karısının karnının üzerine koyarak tekrar konuştu. "Bana bak küçük hanım! Ben senden tırsıyorum. O yüzden bana biraz insaf et.Biraz zaman ver. Üzerime fazla gelmezseniz eminim atlata bilirim bu saçma fobiyi. Korksamda bilki her şeyden çok merak ediyorum babalık duygusunu. O yüzden orada kal ve uslu dur!"

 

Kocasının bebeği ile kurmaya çalıştığı iletişim ve söylediği sözlerle Zeynep ona şaşkınca baktı. Belliki kocası korktuğu kadar zorlamayacaktı kendisini. Sözlerinde takıldığı küçük bir ayrıntı aklına gelince elini kocasının elinin üzerine koyup kaşlarını çatarak merakla sordu.

 

"Küçük hanım derken? Kız olacağını da nereden çıkarttın Emir?"

 

Karısının karnındaki şaşkın bakışlarını ona çevirerek elini avuçları arasına alıp araçlarına doğru ilerleyerek arabanın kumandasına basıp kapılarını açtı. Bakışlarını kendisini merakla izleyen karısına çevirerek sessizce fısıldadı.

 

"Sen hamile olduğunu söylediğin an içime doğdu. Zeynep bizim kesin Sahra gibi şirret bir kızımız olacak. Benim bu kadar tırsmamın başka bir açıklaması olamaz." Sözleri ile karısının kaşları daha fazla çatılırken çemkirmek için açtığı ağzına elini kapatarak işaret parmağını kendi dudaklarının üzerine koyarak fısıldadı.

 

"Şhhht! Sus! Sakın konuşma! Kızım her şeyi duyuyor bebeğimiz. Şimdi Sahra'nın ismini falan anma öyle sık sık. Zaten korkuyorum ikinci bir tanesini kaldıramam. Ben kızımla konuşur güzelce eğitirim onu merak etme sen."

 

Zeynep başını öfkeyle iki yana sallayarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Allah cezanı vermesin senin Emir! Saçma sapan konuşup beni daha fazla sinirlendirme de bin artık şu arabaya! "

 

Emir karısını öfkelendirmenin pişmanlığı ile başını olumlu anlamda sallayarak araccın kapısını açarak sürücü koltuğuna oturdu.

 

Selçuk bakışlarını tavana dikmiş aklındaki vesveselerle boğuşurken Sahra yatağa uzandığını bile fark etmeyen kocasının göğsüne başını koyarak kolunu beline dolayıp fısıldadı.

 

"Ne düşünüyorsun böyle geldiğimi bile far etmeyecek kadar önemli?" Selçukta karısına sarılırken Sahra akkına gelen şeyle başını hafifçe kaldırarak kocasının yüzüne bakarak tekrar konuştu. " Görev mi var yine? Ne olur yok de. Yeni geldin daha.". Karısının sözleri ile başını olumsuz anlamda sallayan adam vaşına bir öpücük bırakarak gülümsemeye çalıştı.

 

"Hayır. Görev falan yok. Üzme kendini boş yere." Sahra'nın sorgularcasına bakışları ile saçlarını okşarken düşünceli bir şekilde devam etti sözlerine. " Evlendiğimizden beri korunmadık. Bir bebeğimiz olması konusunda ikimizde istekliyiz. Uzun zaman olmasa da geçen zaman beni neden bir bebeğimiz olmadığı konusunda düşünmeye itiyor. "

 

Kocasının sözleri ike Sahra'nın yüzünde oluşan gülümseme ile Selçuk parmağını onun yanağında oluşan çukurun üzerinde gezdirdi iç çekerek.

 

"Dediğin gibi uzun bir zaman olmadı evleneli. Ama aklına takılıyorsa bir doktora gidebiliriz seni rahatlatmak için."

 

Selçuk başını olumlu anlamda sallayarak doğrulup sırtını yatağın başlığına dayaddı ve karısını da kendisine çekerek gözlerine sıkıntıyla baktı.

 

"Sahra." Karısı kocasının tuhaf tavırları ile ona incelercesine bakarken Selçuk devam etti. " Kendi kendime kuruntu yapmak istemiyorum ama ben doktora gidince duyacaklarımızdan korkuyorum."

 

Sahra'nın kaşları düşünceli bir şekilde çatılırken kocasının sözlerine anlam veremeyerek fısıldadı.

 

"O nedemek şimdi?"

 

Derin bir nefes alan adam bakışlarını karısının gözlerinden çekerek sertçe yutkundu.

 

"Esir düştüğüm zaman bana uyguladıkları ağır işkenceler çocuk sahibi olmamıza engel olabilir. Doktora gittiğimizde bu tür bir sonuçla karşılaşmaktan korkuyorum."

 

Selçuk'un sözleri Sahra'nın üzerinde soğuk duş etkisi yaratsa da onu daha fazla endişelendirmek istemeyerek gülümsedi. Ellerini kaldırarak yüzünü avuçlarının arasına alarak gözlerine aşkla baktı.

 

"Kendi kendine kurma lütfen. Dediğin gibi bir sonuçla karşılaşsak bile dünyanın sonu değil ya? Belki zamanı var,belki tedavi ile olacak,belki de sorun senin düşündüğünün aksine sende değil bende. Bunların cevabını düşünüp kendimize eziyet ederek bulamayız. Hem rabbim isterse verir vermezse de takdiridir."

 

Sahra'nın sözleri ile derin bir nefes alan adam dudaklarına bir öpücük bırakarak geri çekilip gülümsedi.

 

"Yarın ilk işim iyi bir doktor bulmak olacak. Bir an önce içimi kemiren şüpheden kurtulmak istiyorum. Bir bebeğimiz olsun istiyorum ve bunun için ne gerekirse yapacağım!"

 

Karısının kaşları imalı bir şekilde kalkarken eli de çıplak göğsünün üzerinde gezinmeye başlamıştı.

 

"Ne gerekirse yapacaksın öyle mi?" Sahra'nın ima ettiği şeyle Selçuk kıkırdayarak fısıldadı.

 

"Zorunlu bekleyiş bitti mi?" Sahra başını olumlu anlamda sallayarak kocasının boynuna doğru kollarını dolayarak kucağına oturarak kulağına doğru eğilip fısıldadı.

 

"Bitti. Çalışmalara kaldığımız yerden devam edebiliriz kocacığım."

 

Kulağına çarpan sıcak nefes ve aldığı cevapla Selçuk'un elleri çoktan hareketlenmeye başlamıştı bile.

 

Hamileliğinin altıncı ayına giren Zeynep kendisini sürekli sıkıştıran kocasına ters bir bakış atarak çemkirdi.

 

"Yeter Emir canımdan bezdim vallahi!"

 

Emir elindeki ismini bile bilmediği meyvayı kenara bırakarak karısına şaşkınca baktı.

 

"Zeynep neden hiç bir şey istemiyorsun sen benden!? Bak doğruyu söyle Meyra'nın isteklerinden çok şikayet ettiğim için mi bir şey istemiyorsun. Ama bak o abartıyor..."

 

"Hayatım canım istemiyor. Demek ki ben aş ermiyorum. Bunun neyini anlamıyorsun? Hem ben o zamanda sana söylemiştim her hamilelik bir olmaz."

 

Karısının verdiği cevapla Emir onu şüpheyle süzdü.

 

"Başkasından istemiyorsun değil mi? Bak sanki öyle yapıyorsun! Benim içime öyle doğuyor Zeynep!"

 

Emir'in sözleri ile aklına gelen şeyle öfkesi tekrar gün yüzüne çıkan kız uzandığı koktuktan hafifçe doğrularak bıkkınca çıkıştı.

 

"Doğmasın içine Emir! Senin içine hiç bir şey doğmasın! Kız olacak içime doğuyor diye diye her şeyi kız bebeğe göre hazırladın ne oldu?" Başını yana doğru hırsla yatırarak sıktığı dişlerinin arasından tısladı. " Erkek geliyor! Onca masraf yaptın! Hiç bir şekilde beni dinlemiyorsun sen ya!"

 

Karısının öfkesini yatıştırmak istercesine yüzüne bir gülümseme kondurarak oturduğu yerden kalkıp onun yanına oturarak bedenini kendine çekerek karısının sırtını göğsüne yaslayıp ellerini karnında birleştirerek kulağına fısıldadı.

 

"Olsun. Oğlumuza da alırım ben.Hem ikinci kız olur hissediyorum ben. İkinci olmazsa üçüncü kız olur. Onları da kızımız olunca kullanırız. Ne olacak sanki? Sen sakin ol yeterki."

 

Karnını okşayan ellerin üzerine elini koyan kız yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamadı.

Kocasının ilk zamanki korkuları yok olmuş ilk bebeği bile düşünemeyen adam şimdi ikinci, hatta üçüncü bebeğin hayalini kuruyordu. Üstelik korktuğu şeyleri kendisi gönüllü yapmaya razıydı ama aksine kendisinde o korkulara sebep olan istekler yoktu. Zeynep omuzlarında hissettiği sıcak dudaklarla boynunu yan tarafa doğru hafifçe eğdi.

 

"Bir bebeğin bile düşüncesinden korkarken ikinici,hatta üçüncü bebeği düşünmen çok komik."

 

Emir karısının omuzlarondan boynuna doğru yönelirken boğuk bir sesle homurdandı.

 

"Neden sürekli başıma kakıyorsun. Geçti gitti. Hem sen istemiyor musun bir kızımız olsun?"

 

Zeynep başını olumlu anlamda sallayarak kıkırdadı.

 

"Hmmm. İstiyorum tabi. Hatta kız olana kadar doğuracağımdan emin olabilirsin."

 

Karısının boynuna ufak bir ısırık bırakan adamda tıpkı karısı gibi kıkırdadı.

 

"Bana uyar." Elleri karısının dolgunlaşan göğüslerinin üzerinde gezinirken tekrar mırıldandı. " Bunları odamızda mı konuşsak? Burası senin için pek rahat değil sanki?Hem oğlumla konuşacaklarım var. Ben görevden dönene kadar canı bir şey istemesin. İstediği şeyi ben alacağım başkası değil!"

 

Karısının kendisini başıyla onaylaması ile Emir oturduğu yerden kalkarak Zeynep'i de dikkatli bir şekilde kucağına alıp odalarına doğru ilerledi.

 

Selçuk kendisine üzgünce bakan karısının alnına bir öpücük bırakarak fısıldadı.

 

"Asma suratını."

 

Kocasının sözlerine küçük bir çocuk gibi omuz silkip oda fısıldadı.

 

"Canın yanacak ama!"

 

Selçuk gülmeye çalışarak karşılık verdi.

 

"Küçük bir operasyon sadece. Bir bebeğimiz olması için katlanılmayacak bir durum değil. Hem doktoru duydun genel anestezi ile yapılacak." Sahra kocasının sözlerini başını sallayarak onaylarken Selçuk gergin bir şekilde nefesini bıraktı. Canlı sperm sayısı çok düşüktü ve bu da korktuğu şeyin onun omuzlarına binmesine neden olmuştu. Sahra'nın anne olmasını engelleyecek hiç bir sorun yokken kendisi maruz kaldığı o lanet işkencelerin sonunda bir bebeklerinin olmasını güçleştirecek bir sorun teşkil ediyordu. İstedikleri bebeği karısına verememek canını sıkıyordu. Geçireceği operasyon onu gersede gizlice ettiği dualarıma devam etti içinden.

 

Sahra kollarını kocasının beline dolayarak titrek bir sesle fısıldadı.

 

"Bu defa da olmazsa bir daha böyle bir riski almanı istemiyorum!"

 

Karısının isteği ile bakışlarını odanın içerisinde sıkıntıyla gezdiren adam derin bir nefes aldı.

 

"Biliyorsun ilk seferinde olumlu sonuç elde edilemiye biliyor. Canlı sperm sayısı düşük olabilir. O yüzden ikinci sefer denememiz gere..."

 

"Hayır!" Kocasının sözlerini yarıda keserek hızla geri çekilip başını olumsuz anlamda salladı. " İkinci defa aynı şeyleri yaşamanı istemiyorum. Dediğin gibi ikinciye ihtiyaç duyulursa yapmayacağız! Bir çocuk evlat ediniriz! Sen yeterki ikinci defa olma o ameliyatı!"

 

Selçuk karısının daha fazla üzülmesini istemeyerek başını olumlu anlsmda salladı ve karısının alnına bir öpücük daha bırakarak fısıldadı.

 

"Seni seviyorum!"

 

Sahra kocasından çok nadir işittiği sözle gülümserken Selçuk bu defa yanağındaki gamzeye bir öpücük bırakıp karısına muzipçe göz kırparak onun odadan ayrılışını izedi. Kapanan kapıya sıkıntılı bir şekilde bakarak ellerini sertçe yüzünde gezdiriyorduki kapının tekrar açılması ile bakışlarını kendisine dolu gözlerine rağmen gületrk bakan karısına dikti.

 

"Seni çok seviyorum." Kendisine öpücük yollayarak kapıyı kapatan karısının ardından kıkırdarken diğer odadan elinde önlükle çıkan adamla gülüşü yavaşça silindi.

 

Emir doğumhanenin kapısında ileri geri turlarken Selçuk ona imrenerek bakıyordu. Tedavi süresince yapılan denemeleri başarısızlıkla sonuçlanmıştı. O da karısını daha fazla üzmemek için şimdilik rafa kaldırmıştı bebek planını. Sahra kendisinden daha çok yıpranıyordu ve kendi onun yıpranmasına dayanamıyordu artık.

 

"Yeter lan! Otur artık şuraya! Sen döndükçe benim tansiyonum fırladı oğlum!"

 

Babasının sözleri ile Emir heyecandan kuruyan dudaklarını ıslatarak homurdandı.

 

"Baba! Çok zormuş burada beklemek ya."

 

Ömer ve Ali,Emir'in sözleri ile kıkırdarken Selçuk'ta yüzündeki buruk gülümseme ile izliyordu Emir'in heyecanını. Ayşe oğluna doğru yaklaşarak imalı bir şekilde baktı.

 

"Sen de girseydin o zaman oğlum içeriye."

 

Emir başını hızla iki yana salladı.

 

"Yok! Yok içerisi daha kötü! Ben karımın acı çekmesini izleyemem anne."

 

Esha damadına doğru yaklaştı.

 

"Sahra içeride ve sen onun çektiği odoğum videosunu izleyeceksin. Yani karının çektiği acıyı izletecekler sana zorla. Kaçışın yok bundan biliyorsun değil mi?"

 

İşittikleri ile Emir'in gözleri irice açılırken daha sonra onaylamazca kısılmıştı.

 

"Kimden çıktı bu saçma fikir!" Emir'in sert çıkışı ile ne olduğunu anlamazlarken o sözlerine devam etti. " Ya kızın yarasına tuz basar gibi ne demeye böyle şeyler yapıyorsunuz anne! Sahra o odadan yüzüne bir gölge dülmüş şekilde çıkarsa hepinizle bozuşuruz ona göre!"

 

Hepsi şaşkın bir şekilde Emir'e bakarken o adımlarını Selçuk'a doğru çevirerek karşısında durup mahçupça baktı gözlerine.

 

"Kusura bakma kardeşim. Böyle bir şeyden haberim yoktu. Sahra'nın canını sıkacak bir şeye müsade etmem ben biliyorsun. Haberiö olsa izin ver..."

 

Selçuk elini arkadaşının omzuna koyarak hafifçe sıkarak gülümsedi.

 

"Komutan annenlere çıkışma yok yere. Sahra kendisi istedi doğuma girmeyi. Zeynep'e de o ısrar etti. Zeynep'te kıramadı. Belki de yaşayamayacağı duygulara şahit olmak istemiştir. "

 

Arkadaşının yüzü gülsede içinin kan ağladığını biliyordu Emir. Oda elini onun omzuna atarak hafifçe sıkarak kendinden emin bir şekilde mırıldandı.

 

"Karamsar olma! Bir bebeğiniz olacak hissediyorum ben. Hem de bir kız! Sahra gibi cazgır ,şirret bir kız! Şimdi den gazırla sen kebdini."

 

Emir'in sözleri ile Selçuk kıkırdayarak başını iki yana salladı.

 

"Nasip komutanım. Ama Zeynep doğru söylüyor bence siz altıncı hissinize pek güvenmeyin şaşırtıyor sizi."

 

Emir gözlerini devirerek homurdandı.

 

"Çok biliyorsun sen! Hissediyorum ulan işte senin bir kızın olacak! Eğer dediğim çıkarsa adını ben koyacağım!"

 

Selçuk arkadaşının kendisine moral vermeye çalıştığını fark ederek gülümseyerek başını olumlu anlamda salladı.

 

"Söz konutanım! Eğer dediğiniz gibi bir kızım olursa ismini siz koyacaksınız!"

 

Emir'in yüzüne kocaman bir gülümseme yayılırken doğum hanenin açılan kapısından Hayal ve Sahra kucağındaki bebekle çıkınca Emir ve Selçuk hızla ikiliye yaklaştı.

 

Sahra gözlerine kadar ulaşan gülümseme ile Selçuk'a bakarken o karısının gözlerinde bir hüzün arasada bulamamıştı.

 

"Bu haksızlık ama!" Emir'in bağırması ile bebek ağlarken Sahra ona ters bir bakış atarak bebeği uzattı. "Bu küçük velet dayısına benzemiş!"

 

Emir'in sözleri ile hepsi gülerken o oplunu kucağına alarak homurdanmasına devam etti.

 

"Babacığım biz seninle dokuz ay boyunca ne konuştuk!? Hani benim kopyam olacaktın?" Bakışlarını aile büyüklerine çevirerek kucağındaki bebeği onlara doğru göstermek istercesine uzattı. "Ya şu gözlere bakın bu dayısının kopyası olmuş ama! Benim le bir gram alakası yok! Ben nerede hata yaptım acaba? Zeynep'in bütün görüş alanlarına da resmimi koymuştum ama tutmamış o taktik belliki." Ayşe oğlunun ensesine hafifçe vurarak çıkıştı.

 

"Zevzek zevzek konuşma da ver torunumu bana! Ayrıca ailedeki en güzel göz rengi Soner'in daha ne istiyorsun ahmak!"

 

Annesinin bebeğini almaya çaloşmadı ile Emir onu geri çekerek yüzünü buruşturdu.

 

"Sıranızı bekleyin!" Bakışlarını Selçuk'a çevirerek sırıttı. " Gel kardeşim biz üç erkek muhabbet edelim. Anılarımızı anlatırız bu küçük adama. Madem kurt bakışlı bir bozkurt salalım dağlara." Bakışlarını annesi ve diğerlerine çevirerek yüzünü buruşturdu. "Onlar sonra da sever." Selçukarkadaşının sözleri ile gülerek ona yaklaştı.

 

"Komutanım şeyi de anlatalım. Hani bu Gökhan ve Harun yanlışlıkla Orgeneralin kızıma asılmışlardı da ceza olarak tim olarak göreve yollanmıştık. Onu da anlatalım da komutanların kızına asılınmayacağını öğrensin bizim bozkurt!"

 

"Doğru diyorsun koçum anlatalım. Sonra başını belaya sokmasın kereta."

 

Diğerleri Emir ve Selçuk'u şaşkınca izlerken Hayal bebeği odaya çıkartmak için istemiş ama Emir ve Selçuk ona karşı gelerek kendileri çıkartmıştı. Sahra,Emir'in yaptığı inceliğe minnetle balarken Ömer'in homurtusu ile kıkırdadı.

 

"Lan manyak bunlar! El kadar çocuk ne anlar askerlik anısından? Bir de bize sonra severler diye yüz buruşturdu it!"

 

"Haklısın kardeşim. Farkettin mi o Emir olacak piç bize nasıl baktı? Kıskandı torunumuzu bizden. Torunum lan o benim torunum!"

 

Ayşe ve Esha kocalarının sözleri ile daha da şaşırırken Emir amacını anladıkları için kocalarının bir birlerinin içlerine ektikleri fitne tohumlarını umurdamadan Sahra'yı da alarak Zeyenep'in çıkacağı odaya çıktılar.

 

Herkesin gittiğinin farkında bile olmayan adamlar hala atıp tutuyordu. Ömer kolunu arkadaşının omzuna atarak ciddi bir yüz ifadesi ile sır verircesine fısıldadı.

 

"Bak Ali. Şimdi den anlaşalım sabahtan akşama kadar ben görmeye gideyim torunumu,akşam olunca da sen. İkimiz birlikte gidersek Emir bizi evden kovar."

 

Ali arkadaşının önerisi ile yüzünü buruşturarak ona ters bir bakış atarak homurdandı.

 

"Oldu! Senin ayrıcalığın ne lan!? Sen neden benden çok görüyorsun torunumu!?" Omzundaki kolu hırsla attırarak odaya çıkmak için ilerlerken sözlerine devam etti. " Sabahtan öğlene kadar sen,öğlenden akşama kadar ben göreceğim. Akşamı rahat geçirsinlerki kovulmayalım durduk yere."

 

Ömer arkadaşının sözlerini onaylarcasına başını salladı.

 

"Ali lan bizim adımızı koyarlar mı acaba? Ali Ömer ne kadar havalı geliyor lan kulağa değil mi ?"

 

Arkadaşının sözleri ile Ali kıkırdayarak asansöre bindi.

 

Aile büyüklerini ve arkadaşlarını yollayan Emir,hızla karısının yanına doğru ilerleyerek yatağın köşesine oturup dudaklarına sert bir öpücük bırakarak fısıldadı.

 

"Zor oldu mu? Çok canın yandı mı?"

 

Zeynep kocasının sorusu ile başını olumsuz anlamda sallayarak gülümsedi.

 

"Hayır. Yani bilmiyorum. Daha önce hiç doğum yapmadım Emir. Tamam katlanılmaz bir acıydı ama oğlumuzu kucağımıza aldığımız zaman unuttum bile o acıyı. Belki de benim doğumum kolay oldu bilemiyorum."

 

Karısının sözleri ile yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Zeynep mahsus mu yapıyorsun. Hamileliğin boyunca hiç şikayet etmedin,doğum yaptın acı çekmedim diyorsun! Kızım elinden gelse kalkıp halay çekeceksin be!" Küskün bakışlarını karısına gözlerine dikerek devam etti söylenmelerine. " Sen niye nazlan mıyorsun Zeynep!? Niye ilgi beklemiyırsun benden? Bak ilk zamanki tepkilerim yüzünden ceza kesiyorsan yeter artık ya!" Bakışlarını uyuyan oğluna çevirerek işaret parmağı ile gösterdi. "Ayrıca benim oğlum neden dayısının yıllar sonra dünyaya gelen ikizi gibi!? Kızım Kayra ile Tuğra bile bu kadar benzemiyor be! Benim resimlerime bakmak yerine kardeşinin resimlerine mi baktın doğruyu söyle?"

 

Zeynep kocasının tuhaf sözleri ile kıkırdayarak bakışlarını oğluna çevirip güldü.

 

"Demek ki sadece dış görünüşü benzememiş dayısına oğlumun. Annesine acımış babasının yerine dayısının huylarını almış. Hamileliğimin rahat geçmesi de o yüzden olabilir. Çünkü annem hep söyler Soner'e hamileyken hiç sıkıntı yaşamamış. Sonra da usluydu benim kardeşim. İyi ki ona çekmiş."

 

İşittiği sözlerle Emir yüzünü buruşturarak burun kıvırdı.

 

"Uslu görmesek uslu diyeceğiz! Kızım senin kardrşin tam bir baş belasıydı bi kere. Kardeşini öveceğim derken abartma istersen."

 

Zeynep kocasının tepkileri ile daha da keyiflenirken ikili didişmekten bebeği uyarmış daha sonra da susmayan bebeği sustura bilmek için şekilden şekile girmişlerdi.

 

İki hafta sonra

 

Sabaha karşı uyanan ve durmadan ağlayan oğlunu susturmak için saatlerdir odanın içini turlarken saate gözü takılınca bezgince mırıldandı Emir.

 

"Zeynep." Karısı uyku mahmuru gözlerini hafifçe aralayarak kocasına baktı. "Kızım bizi rahat etmesin diye babamlar bu çocuğa bir şeyler mi yedirip içiriyorlar. Onlar varken gayet sakin ve huzurlu onlar gidince koparıyor yaygarayı. Acaba kovdum diye komplo kurmuş olmasınlar." Karısı kocasının yine saçmalamaya başlaması ile gözlerini bıkkınca kapattı. " Yok onu yapmazlar ya günahlarını almayım şimdi. Zeynep kalk hadi benim karargaha gitmem lazım."

 

Kocasının sözlerini başını sallayarak onaylasada gözlerini açmaması ile ne yapacağını bilemedi. Sabaha kadar oda uyumamıştı ve şimdi de uyanacağa benzemiyordu.

 

Çalan kapıyla gözlerini devirdi. Rutin günlerine başlıyorlardı yine. Ama bu gün acil çıkması gerekiyordu ve kim geldiyse gelsin kimseye surat yapacak halde değildi. Uykusuzluktan surat yapacak yerleri bile yordgundu.

 

Ağlayan bebeğini pış pışlıyarak hızla çalan kapıya doğru ilerleyip açtı. Kapıda Ömer'i görmesi ile yüzüne kocaman sahte bir gülümseme yerleştirip konuştu.

 

"Baba. Ben de seni bekliyordum." Kendisine şaşkınca bakan adamı kolundan tutup aceleyle içeriye çekiştirip ağlayan bebeği kucağına tutuşturdu. " Benim acil çıkmam lazım. Zeynep bütün gece uyumadığı için yorgunluktan uyuyup kaldı. Sen Mete 'yi oyala o uyusun bi..."

 

Sözlerini arka arkaya sıralayan Emir fark ettiği ayrıntıyla sustu. Bütün gece ağlamaktan, iflahını kesen, onu ayakta diken bu velet değil miydi de dedesinin kucağına geçince sesi kesilmişti? Bakışlarını şüpheyle kısarak karşısındaki manzarayı izledi.

 

Ömer kendisine garip bir şekilde bakan damadına anlam veremeyerek fısıldadı.

 

"Geç kalmıyor musun oğlum? Hadi git işine sen. Ben bakarım torunuma." Emir başını onaylarcasına sallayarak hızla odaya gidip üzerini değiştirdi ve uyuyan karısının başına bir öpücük bırakarak telefonunu ve aracının anahtarını alarak odadan çıktı. Evdeki sessizlikle yüzünü buruşturarak başını salona doğru uzatıp oğlunu ve kayınbabasını kontrol etti. Ömeri kucağındaki uyuyan torununu severken görünce yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamayarak seslendi.

 

"Baba ben çıkıyorum." Orta yaşlı adam sessiz ol dercesine işaret parmağını dudağına götürünce Emir aklına gelen fikirle sırıttı. "Baba Mete yi gece sana bırakacağım! Yemin ederim sabaha kadar iflahımı kuruttu torunun!"

 

Ömer damadının sözleri ile yüzüne yayılan sinsi gülümseme ile sırıttı.

 

"Sen zahmet etme oğlum ben burada kalırım. Yerini yadırgamasın benim torunum." Beklemediği cevap karşısında yüzünü buruşturan Emir ters bakışlarını adama yollayarak homurdandı. " Şaka yapmıştım sadece!"

 

İki yıl sonra

 

Selçuk ocakta kaynayan çaydanlığa elini uzattığı an yana eli ile cinnet geçirecek seviyeye gelmişti. Karısı tam iki haftadır kendisine küsmüştü ve iki haftadır kendi işini kendi yapmaktan gına gelmişti.Yatak odasının kapısına doğru ilerleyerek yüksek sesle bağırdı.

 

"Yeter artık ama ya!" Gözlerini hafif aralayan karısı ile yüzüne bir gülümseme yerleştirerek sözlerine devam etti. "Ne olur kahvaltıyı hazırlasan beni yine eskisi gibi öperek uyandırsan gönlümün rızkı ne olur ha!?"

 

Gözlerini hafif aralayan kadın sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle çemkirdi.

 

"Bağırma! Sağır yok karşında! Benim kararlarımı umursamayıp ben yokmuşum gibi davran sonra da gönlümün rızkı,karıcığım,canım cicim! O ameliyatı olmadan önce düşünecektin bunları! Sana istemediğimi söylemiştim!"

 

Selçuk sürekli aynı muhabbetin dönmesi ile bıkkınca gözlerini devirdi. Bir çocukları olsun istiyordu. Çok mu şey istiyordu? Karısı da annelik duygusunu tatsın diye çabalıyordu. Giysi dolabına doğru ilerlerken fısıldayarak homurdandı.

 

"Bir bebeğimiz olsun istiyorum! Benim yüzümden tadamadığın o duygudan mahrum kal istemiyorum suçmu böyle düşünmem!" Askıdan aldığı gömleği üzerine geçirerek düğmelerini iliklemeye başlamıştıki üçüncü düğmede eli boşluğa gelince kaşlarını çatarak bakışlarını gömleğe çevirdi. Karşılaştığı manzarayla tekrar karısına seslendi.

 

"Sahraa!"

 

"Bağırma!" Karısı yumruk yaptığı elini yastığına geçirirken parmak uçları ile gömleği tutup göstererek konuştu tekrar.

 

"Bunun düğmesi kopuk!"

 

"Otur dik o zaman!"

 

Aldığı cevapla üzerindeki gömleği hırsla çıkarıp bir köşeye fırlattı ve dolaptan bir tişört alarak üzerine geçirip evden ayrıldı.

 

"Yok baba hala küs. Anlamak istemiyor. Onun için çabaladığımı görmüyor. Ben anne olmasını istiyorum. O duyguyu tatmadını istiyorum. Çektiğim acılar umrumda bile değil. Yeterki bir bebeğimiz olsun."

 

Mehmet çayından bir yudum alarak düşünceli bir şekilde damadına baktı.

 

"Benim konuşmamı ister misin? Anlamasını sağlaya bilirim belki."

 

Selçuk başını olunsuz anlamda iki yana sallayarak cevap verdi.

 

"Konuş diye anlatmadım baba. Anlayacak durumda olsa bende konuşurum zaten. Ama çok yıprandı. Canını sıkacak bir şey söyler sen karışma hiç."

 

Mehmet damadının sözleri ile gülümseyerek baktı.

 

"Oğlum o senin karın benim kızım. Sen onu kırmamak için sinirini öfkeni içine atıyorsun belli. O da bunun bilinciyle senin üzerine daha fazla geliyor. Sen konuşma, kırma. Şu zorlu zamanda kırılırsa toparlayamazsın. Ama benim kızım. Ben konuşsam da kırılsada üç gün ağlar sonra yine gelir benim kollarıma sığınır. Fakat sen yaptığın zaman ömrü billah unutmaz ısıtıp ısıtıp önüne sürer. Gerekiyorsa anlaması için kıracağım."

 

Selçuk kayın babasının sözlerine karşı başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Gerek yok baba sağol. Ben hallederim."

 

Mehmet damadının üzerine daha fazla gitmemek için sözlerini onaylarcasına başını salladı.

 

"Emir." Uyku mahmuru bir ses tonuyla kocasın verdiği kısa cevap Zeynnep'in yüzünün adılmadına neden olmuştu. " Ben nar istiyorum." Karısının sözleri ile yataktan fırlayan adam yüzüne ysyılan gülümseme ile karısının ciddiyetini ölçmek istercesine inceledi.

 

"Sen ciddisin! Zeynep bak beni kandırmıyorsun değil mi? Bir şey istemediğin için küstüm diye istemedin narı değil mi?"

 

Kocasının sözleri ile Zeynep elini karnına kabarmaya başlayan karnının üzerine koyarak başını iki yana salladı.

 

"Sende bir karar ver! İsteyim mi istemeyim mi? İlk hamileliğimde istemedim diye bu da öyle olacak değil!"Dolan gözlerini kırpıştırarak alınmış gibi dudaklarını büktü. " Almayacaksan söyle ben Selçuk'a söylerim o getirir!"

 

"Selçuk ne alaka kızım!?"

 

Zeynep burnunu çekerek aklına gelen anıyla göz yaşlarını serbest bıraktı.

 

"İkinci kez hamile olduğumu öğrendiğinde tebrik ederken rica etmişti. Canım bir şey isterse çekinmeden söyle. Arar bulur getiririm demişti." Akan göz yaşlarının arasında bakışlarını kocasına çevirdi. "Emir çocukları olmadığı,bu duyguları tadamadığı için mi öyle dedi Selçuk bana!?"

 

Karısının göz yaşlarının çoğalması ile Emir ellerini hızla yüzüne götürerek akan göz yaşlarını sildi yavaşça.

 

"Zeynep'im üzme kendini bu kadar. O yüzfen dememiştir. Sanki ben çok mu tattım o duyguyu. Hamile bir kadının canının istediği bir şeyi arayıp bulmak çok sevap der hep. Sevabından faydalanmak için söylemiştir o uyanık." Karısını teselli etmek için dili böyle söylese de içi parçalanmıştı Emir'in de. "Hem ben hissediyorum olacak bir bebekleri. Hem de kız!"

 

Kocasının sın sözleri ile Zeynep yüzünü buruşturarak fısıldadı.

 

"Kız!"

 

Adam başını sallayarak güldü.

 

"Evet kız!"

 

Zeynep kocasını yataktan itekleyerek sertçe çemkirdi.

 

"Allah seni kahretmesin Emir hala kız diyor ya! Çık git nar bul gel çabuk! Bir dahada bebek cinsiyetinde tahminde bulanayım falan deme!"

 

Adam karısınıın tartaklaması ile şaşkınca yataktan kalktı. Aracının anahtarını ve telefonunu alırken sırutarak karısına bakarak fısıldadı.

 

"İkinci de erkek oldu diye tahminde bulunmamamı istiyorsun ama ben eminim üçüncü kesin kız olacak karıcığım." Kapıdan çıkmak üzere olan kocasının arkasından gözlerini deviren Zeynep cevap bile vermeye tenezzül etmeden yatağına kuruldu. Şu an tek istediği nar dı. Ne erkek bebek ne kız bebekti düşüncesi. Sağlıklı olsun yeterdi onun için.

 

Sahra yediği yemeğin boğazına dizildiğini hissederken karşısındaki boş sandalyeye baktı. Acil görev çıktığı için kocası gitmek zorunda kalmıştı yine. Üstelik küs ayrılmışlardı. Zeynep'in ikinci hamileliği ile Emir'e verilecek olan küçük görevlerin çoğunuda Selçuk üstleniyordu ve yine onun çıkması gereken küçük bir göreve kendisi çıkmıştı. Yemek boğazında dizilirken suyundan bir yudum alarak yüzğnü buruşturdu. Çalan telefonu ile hızla yerinden kalkarak tezgaha bıraktığı telefonunu eline aldı. Ekran da gördüğü isimle gözleri dolarken hızla cevapladı.

 

"Selçuk!"

 

"Sahra ben iyiyim. Arayamazsam merak etme tamam mı. Zaten yarın sabah sen uyanmadan dönmüş olurum."

 

Kocasının sözleri ile başını sallayan kız ağlamaklı bir ses tonuyla konuştu.

 

"Özür dilerim."

 

İşittiği sözle Selçuk'un yüzünde bir tebessüm oluşurken Sahra devam etti sözlerine.

 

"Bencillik ettim. Ama canının yanmasını istemediğim için di bütün öfkem. Zor bir operasyon ve sen iki sefer o yoldan bizim için geçtin. Canın yandı ama ben sözlerimle daga çok canını yak..."

 

"Gönlümün rızkı. Tamam. Sorun değil. Ne söylediğin sözler ne de çektiğim acı. Deneyeceğiz güzelim. Son umut kırıntısı bile kalmayana kadar deneyeceğiz."

 

Sahra akan göz yaşını silerek kocadı sanki onu görüyormuş gibi başını olumlu anlamda salladı tekrar.

 

"Deneyeceğiz."

 

Bir yıl sonra...

 

Zeynep küçük oğlunu uyutup dinlenmek için salona geçmiştiki gördüğü manzara karşısında şok olmuştu.

 

Kocası ve oğlu yüzlerine sürdükleri boyalarla oradan oraya yuvarlanıp bir birlerini silahla vurmaya çalışıyorlardı. Üç yaşında olan Mete yüzündeki boyaların her yere bulaştığının farkında olmazken kocasıda oğlundan daha beter bir haldeydi. Mete'nin ona ateş etmesi ile vurulmuş gibi yüz üstü kendini krem regi koltuğa atarak yavaşça yere kaydı ve yine krem rengi halının üzerinde inleyerek kıvrandı.

 

"Vurdun beni bozkurt! Ölüyorum!" Oğlu elindeki silahı bir kenara atarak babasına doğru koşup küçük ellerini yüzüne koyarak sarsıp üzüntüyle konuştu.

 

"Baba ölme! Gerçek tamanca değil ki o!" Emir oğlunun sözleri ile kıkırdayıp onu kolkarının altından turarak boğuşmaya başlayınca Zeynep bir film gibi izledi sahneden gerçeğe dönerek bağırdı.

 

"Emirrrr!"Oğlunu havaya kaldıran adam karısına telaşla baktı.

 

"Zeynep! Alp'e bir şey mi oldu? Ateşi mi yükseldi?"

 

"Seni ahmak adam! Her yeri berbat etmişsin! Olan bana oldu! Ne bu evin hali!?"

 

Karısının çileden çıkmış haliyle dydaklarını dişleyerek bakışlarını kısa bir an odanın içerisinde gezdirerek bakışlarını opluna çevirdi ve onun gülmesi ile uyarırcasına kaşlarını kaldırıp bakışlarını karısına çevirdi.

 

"Yüreğimin türküsü biz sadece oynuyorduk. Ne ara bu hale geldi ev anlamadım." Oğlunu yavaşça yere bırakarak yattığı yerden doğrulurken Mete annesine madumca baktı.

 

"Alp yapmış anne. Biz yapmadı ki."

 

Oğlunun verdiği cevapla Zeynep şok olurken Emir onu onaylarcasına başını salladı.

 

"Bence de evlat Alp yapmıştır. Canı sıkılmış olmalı. Bence ona bir ödül verelim bu fece dedenlerde kalsın. Sende kardeşinle kal bizde annenle evi temizleyelim olur mu?" Çocukları dedelerine yollamaktaki amacı tamamen farklı olsada Mete sevinçle ellerini çırptı.

 

"Yaşasın! Ali dedeme gidiyoruz!" Zeynep kocasına şaşkınca baktı. Mete'nin ve kendinin yaptığı hatayı Alp'eyıkarak Mete'ye her yaptığı hata da,suçu başkasının üzerine atacak bir yol çizdiğinin farkında değil miydi bu adam? Elbetteki sözlerinin altındaki imayı da anlamıştı. İşaret parmağı ile etrafı göstererek öfkeyle tısladı.

 

"Bu yaramazlığı ikiniz yaptınız! Alp'in hiç bir suçu yok! O yüzden siz temizleyeceksiniz!" Mete dudaklarını ısırarak babasına bakarken Zeynep homurdanarak banyoya gidip elinde bir kova ve iki bezle geri döndü. Bezin birini kocasına diğerini oğlunun eline tutuşturarak öfkeyle güldü. " Pırıl pırıl göreceğim! Ben yatıyorum!"

 

Emir giden karısının arkasından yüzünü buruşturarak fısıldadı.

 

"Vicdansız kadın!"

 

"Vicdantız anne!"

 

Oğlunun sözleri ile şok olmuşcasına ona bakarak poposuna yavaşça vurdu.

 

"Anneye öyle denmez!"

 

Mete elindeki bezi koktuğun üzerine atarak kaşlarını sorgularcasına çattı.

 

"Ama sen dedin."

 

Emir ne diyeceğini bilemeyerek oğluna bakarken aklına gelen şeyle sırıttı.

 

"Annene demedim oğlum. Şarkı söylüyordum ben." Mete aldığı cevapla kaşlarını kaldırarak güldü.

 

"Ali dedem de söylüyor."

 

Emir gülerek başını sallarken koltuğun üzerindeki lekeyi silerek oğluna çevirdi bakışlarını.

 

"Ne söylüyor?"

 

Mete kısa bir an düşündü.

 

"İndim derelerine bilmem nerelerine kıytan bıyıklarımı sürse..."

 

Emir duyduğu şarkı sözleri ile kıkırdayarak elini hızla oğlunun ağzına kapattı.

 

"Şhttt! Sakın annenin yanında söyleme tamam mı?"

 

Mete gülerek başını sallayınca Emir onun saçlarını karıştırarak güldü.

 

"Aferin benim bozkurtuma!"

 

Sahra ve Selçuk aldıkları haberin şokuyla bir birine bakarken Gülşen ve Azra mutluluk gözyaşları ile sarıldılar bir birlerine. Yıllardır sabırla bekledikleri haberi sonunda almışlardı. Bir birinden ayrılan ikili Rüzgar'ın baş hareketi ile karı kocayı yalnız bırakarak dışarı çıkınca Selçuk derin bir nefes aldı. Dolan gözlerine inat yüzündeki kocaman gülümseme ile fısıldadı.

 

"Şükürler olsun sana rabbim!Şükürler olsun!"

 

Sahra'nın gözlerinden damlayan yaşları far ettiği an oturduğu yerden hızls kalkarak karısının dizlerinin dibine çöküp yüzünü avuçlarının arasına alarak telaşla sildi göz yaşlarını.

 

"Ağlama gönlümün rızkı! Ağlama sakın." Kocasının boynuna kollarını dolayan Sahra boynuna bir öpücük bırakarak fısıldadı.

 

"Doğru mu duydum!? Çektiğin acılara merhem olacak,sabrımız bir ku olup konacak mı yüreğimize? Karısının sözleri ile gözünden damlayan yaşlara engel olmak istercesine dudaklarını ısırırken başını olumlu anlamda salladı. Derin bir nefes alarak fısıldadı.

 

"Başımı göğsüne koyup saatlerce ağlayasım var kadın!" Sahra hafif geri çekilerek kocasının yüzüne baktı. Hüznlü bakışlarının mutluluğa kucak açtığı,göz yaşlarının akmamak için direndiği gözlerine baktı uzun uzun. Karısının mutlulukla aydınlanan yüzü, dudaklarında beliren kocaman gülümseme ile yanaklarındaki çukurlar değdi gözlerine. Gözlerinin değdiği o iki nokta ile daha fazla tutamadı göz yaşlarını. Kocasının gözlerinden dökülen bir kaç damlayı parmak uçları ile silerken Selçuk tekrar fısıldadı. "Yüreğini yüreğime bıraktığın gün, sır gibi sakladığım duamdı senden bir evlat sabihibi olabilmek. Sır gibi sakladığım, kimsenin duymasını istemediğim,secdelere fısıldadığım dualarımdınız siz benim! Nasip oldu Sahram! Rabbim nasip etti bize de."

 

Sahra da kocası gibi akan gözyaşları ile fısıldadı.

 

"Çok şükür!"

 

Sahra ve Selçuk'tan gelen mutlu haberle büyük ailede bir bayram havası yaşanırken Gülşen hanım ve Azra bir kutlama yemeği vermek için çoktan kolları sıvamıştı. Geniş aile Sahra ve Selçuk'un evinin bahçesinde toplanmış ikilinin mutluluklarına ortak olurken Selçuk'un bakışları hep karısının üzerindeydi. Oturuşunu kalkışını hareketlerini inceliyor deyim yerindeyse diken üzerinde hissediyordu kendini. Yanından gelen kıkırtılarla bakışlarını o yöne çevirince Emir alaylı bir gülüşle konuştu.

 

"Rahat bırak oğlum kızı. Şimdiden bu kadar pinpiriklenirsen kızını kucağına almadan hık deyip gidersin öbür tarafa.At korkularını lan! Kurtul artık!"

 

Diğerleri de Emir'in sözlerini onaylarcasına gülüşüp fısıldaşırken Selçuk karısına tekrar kısa bir bakış atarak söylendi.

 

"Sizin için söylemesi kolay. Bir şey olacak bir aksilik çıkacak diye içim içimi yiyor oğlum." Arkadaşlarının kıkırdaması ile yüzünü buruşturarak Emir'i süzdü. " İki de bir de kızın falan deyip dyrma kardeşim. Rabbim ne verirse kabulümüz bizim. Ayrıca bana fikir verebilecek son kişisin bu konuda. Senin bebek korkunu herkes biliyordu. Bana laf sokmak yerine sen takıntı haline getirdiğin kız çocuk fikrinden kurtul önce."

 

Selçuk'un sözleri ile Kerim kucağında mızmızlanan kızını yere bırakarak annesine doğru gidişini izleyip bakışlarını Emir'e çevirerek alayla güldü.

 

"Hala kararlı mısınız üçüncü bebekte?"

 

"Evet! Bu defa bir kızım olacak çünkü!"

 

Emir'in sertçe verdiği cevapla erkekler kıkırdarken Yunus elindeki çay dan bir yudum alarak arkalarında kalan masaya doğru seslendi.

 

"Lan Emir sana kız çocuğu yapma konusunda yardımcı olacak bir tiyo vereyim mi?"

 

Arka masada kalan gençler yüzünü buruştutarak Yunus'a bakarken o sandalyesini arkasındaki masaya doğru çevirirken Emir merakla baktı adama.

 

Yunus bakışlarını etrafta gezdirerek kadınların kendi halinde muhabbet ettiğini görünce masaya doğru eğilerek fısıldadı.

 

"Asiye ninem derdi ki,eğer bir kız çocuğun olmasını istiyorsan,mısır ununa,kara lahana lapasını katıp,fasulye kavurması ile karıştırıp fındıklarıda ekleyip sabah namazından önce bu karışımı kara danaya yedirirsen bir kızın olur derdi. Ama dikkat et bak kara dana olacak!"

 

Yunus'un sözleri ile masada bir kahkaha tufanı koparken Emir bakışlarını kısarak düşünürcesine bekledi bir kaç saniye. Neden olmasındı ki? Onlar eski topraktı bilirdi heralde böyle şeyleri. Hem anlattıklarına göre Asiye nine nin altı kızı ve iki oğlu vardı. Belki doğruydu. Ama kara dana ne hikmetse onu anlamamıştı.

 

Masadan çekilen bir diğer sandalye ile bu defa bakışları arkadaşı Yunus'a sert bakışlar atan Mehmet amcasına döndü.

 

"Lan hamsi kafalı ne danası oğlum! Senin Asiye nine zaten kafadan kırıktı danayla falan olacak iş değil bu." Bakışlarını Emir'r çevirerek böbürlenircesine baktı. "Yanlış adrestesin oğlum sen bu işin ilmini bana soracaksın. Ne de olsa tek sefer de üç kız tutturdum." Mehmet'in sözlerini düşünen Emir başını doğru söylüyor derceaine sallarken Yunus arkadaşına yüzünü buruşturarak baktı. "İyi dinle beni şimdi." Masadakiler gelecek ikinci teorinin ne olacağı konusunda merkala beklerken Emir,Mehmet amcasına doğru biraz daha yaklaştı. "Bir kzın olmasını istiyorsan önce üç gün karınla münasebette bulunmayacaksın.Sonra gece olunca bir incir ağacının altında üç tur dönecek,karınla tek bir kelime dahi konuşmadan evinizin eşiğinden üç kere atlayıp,yine hiç konuşmadan kız çocuğu icratına başlayın." Tuğra babasının sözleri ile bir kahkaha patlattı. Herkesin bakışı ona dönerken o güçlükle konuştu.

 

"Bu engin bilgileri nereden edindin baba? Üç ablam oluşunu bu yönteme mi borçluyuz?"

 

Tuğra'nın sorusu ile Emir bakışlarını kısarak düşündü. Mantıklı bir soruydu. Eğer Mehmet amcası üçüz kızlarını bu yöntemle kucağına aldıysa kesinlikle denemeliydi!"

 

Mehmet oğluna ters bir bakış atarak yüzünü ekşitti.

 

"Babanla dalga geçme yumruğu yiyeceksin şimdi! Ulan benim yöntem deneyecek zamanım mı vardı?"Sözleri ile arkadaşları kıkırdarken o başını sağa sola sallayarak devam etti. "Rahmetli Emine ninem köyün ebesiydi. Onun engin tecrübeleri bunlar." Derince bir iç çekişten sonra yüzündeki gülümsemeyle devam etti. "Çok bilgili bir kadındı rahmetli."

 

"Tabi. Çok bilgiliydi. Öyle olmasa yirmi bir çocuk nasıl olurdu değil mi?" Kayra'nın sözleri ile genç adamların gözleri şaşkınlıkla büyürken Kayra elini Emir'in omzuna atarak sırıttı. "Dene abi sen bu yöntemi. Çin takvimi bile şaşar, şeytan Emine şaşmaz!"

 

Erkekler Kayra'nın sözleri ile kıkırdaşırken Emine nine nin çocuk sayısı ve öğrendiği yöntemle başını kararlılıkla salladı.

 

Bu defa Yusuf girdi araya.

 

"Bizim oralarda da bir dua dan bahsederler. O duayı elini karının karnına koyup okursan kız,erkek ne istersen Allah verirmiş."

 

Selçuk,Yusuf'un sözleri ve diğerlerinin yöntemleri ile yüzünü buruşturarak söylendi.

 

"Ben öyle bir dua hiç duymadım Yusuf amca. Bence uydurma bilgi bunların hepsi." Orta yaşlı adamlar Selçuk'a ters ters bakarken o bakışlarını Emir'e çevirdi. " İnsnma kardeşim sende böyle safsatalara! Allahtan hayırlısını dile. O sizin için hayırlı olanı elbet verir." Yusuf yanındaki adama burun kıvırarak homurdandı.

 

"Çok biliyorsun sen!" Bakışlarını trkrar Emir'e çevirdi. " Bak dikkat etmen gereken bir diğer hususta sadece Pazartesi geceleri karınla münasebette bulun! Diğer geceler Zeynep hamile kalana kadar ona elini sürme!"

 

Sözlerini bitirince Emir'in yüzünün aldığı şekille gülmemek için kendisini zor tuttu. Bakışlarını Mehmet ve Yunus'a çevirerek muzipçe göz kırptı. Bir filmde izlemişlrrdi ve Emir'in kız çocuk takıntısı ike ona böyle bir oyun oynamaya karar vermişlerdi. Onun şu anki yüzünün aldığı ifade ise orta yaşlı adamları eğlendirmeye yetiyordu. Hem Emir bey Ali ve Ömer'i evinden kovmuş,arkadaşlarının torun sevgisinin önüne set çekmeye kalkmıştı. Bunun elbet bir bedeli olacaktı.

 

Emir düşünceli bir şekilde başını salladı.

 

"Ben en iyisi bu yöntemlerin hepsini deneyim ki garanti olsun."

 

Herkes Emir'in sözleri ile kahkahayı patlatırken kadınların bakışlarının onlara çevrilmesi ile anında sus pus oldular. Selçuk'un sözleri ise ters bakışların ona dönmesine neden olmuştu.

 

"İnanma kardeşim saçmalık lan bunlar!"

 

İki ay sonra

 

Selçuk kulağına gelen tıkırtı sesleri ile yüzünü buruşturarak gözlerini güçlükle araladı. Dün gece görevden dönmüştü ve çok yorgundu. Uyumasına engel olan sesin nereden geldiğini anlamak için kısa bir an dinledi. Mutfaktan geldiğini anlayınca nefesini sertçe bırakarak üzerindeki yorganı tekmeleyerek yataktan inip söylenerek mutfağa doğru ilerledi.

 

"Ahh Sahra ahh! Sabahın altısında be yapıyorsun kadın sen mutfakta!?" Mutfağa yaklaşınca kulağına dolan sesle yüzünü buruşturdu.

 

"Abla anlamıyorsunuz beni! Bitti o iş artık! Nilay defteri kapandı benim için! Hem sen benimle uğraşacağına Kayra ile uğraşsana! Derya'yı bulun birlikte!"

 

Sahra elindeki mikseri kapatarak öfkeli bakışlarını Tuğra'ya çevirdiği an kapıda şaşkınca kendilerini izleyen kocasını görünce yüzüne yayılan gülümseme ile konuştu.

 

"Günaydın hayatım." Karısını başını sallayarak onaylarken sorgulayan bakışlarını Tuğra'ya çevirdi Selçuk.

 

"Hayırdır? Sabahın bu vaktinde. Bir terslik mi var?"

 

Tuğra kendisine yöneltilen soruyla başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Ablamın acil görüşme talebi üzerine bu saatte buradayım enişte."Yüzünü buruşturarak sözlerine devam etti. "Yol yorgunuyum,evime gidip dinlenemek istiyorum ama ablamın gereksiz ders seansları yüzünden burada mahsur kaldım!" Tuğra'nın yorgunluğu gözle görülür derecede belliyken bezgince sarf ettiği cümlelerde sıkıldığının belirtisiydi. Selçuk şüpheyle bakışlarını onun üzerinde gezdirirken Sahra çemkirircesine konuştu.

 

"Ders veriyorum öyle mi!? İki gün sonra Kayra 'nın düştüğü duruma düşer onun Derya'yı aradığı gibi sende Nilay'ı aramak zorunda kalırsan gelip omzumda ağlama o zaman Tuğra!" Tuğra'nın öfkeyle yumruklarını sıkması ile Selçuk karısını uyarmak için bakışlarını ona çevirmişti ki Sahra devam etti. "Önce eziyet ediyor sonra köpek gibi peşinden koşuuorsunuz kızların! Söylesene bu aşk mı oluyor!? Adamlık mı bu yap..."

 

"Abla yeter!" Tuğra'nın kükreyen sesi işe Sahra ve Selçuk ona şaşkınca baktı. " Nilay beni aldattı!" Sahra ve Selçuk aldığı cevapla bir birine dönerkrn Tuğra oturduğu sandalyeden kalkarak hırsla devam etti sözlerine. " Hem de öyle biriyle aldattı ki,değil onun peşinden koşmak, yüzünü bile görmek istemiyorum! Onun gerçek yüzünü bil ve bir daha bu meseleyi amamsk üzere kapat!" Sözlerini bitiren genç adam montunuda alarak sert adımlarını kapıya doğru yöneltti ve Selçuk'un yanından geçerken fısıldadı.

 

"Kusura bakma enişte." Selçuk başını olumlu anlamda sallayarak elini Tuğra'nın omzuna koyup hafifçe sıktı.

 

"Dikkatli git. Her şey yoluna girecek. Her şerde bir hayır vardır unutma sakın." Tuğra dolan gözlerini bir şeyler homurdanan ablasına çevirince adam tekrar fısıldadı. "Sen merak etme ben hallederim." Eniştesinin sözlerini başıyla onaylayarak hızla evden ayrılırken Sahra'da homurdanarak yarım bıraktığı işine döndü.

 

"Aptal çocuk! Sanki ben bayılıyordum o yapmacık kıza! Seviyorsun diye,sırf sonunuz Kayra ile Derya gibi olmasın diye konuşmak is..."

 

Beline dolanan kollarla kocasının elleri kabaran karnının üzerinde gezinirken boynunda hissettiği sıcak dudaklarla üzgünce mırıldandı.

 

"Bizim yüzümüzden uykundan oldun. O gerizekalı kız beni arayıp ağlayıp sızlayınca Tuğra ile konuşmak istemiştim sadece."

 

Selçuk karısının sözleri ile onu kollarınkn arasında kendisine doğru çevirerek dudaklarına bir öpücük bıraktı.

 

"Üzme kendinş. Hayırlısı böyleymiş demek ki. " Karısı dudaklarını büküp başını olumlu anlamda sallarken bakışları tezgaha kayan adam yüzünü butuşturarak söylendi. "Sabah sabah ne yapıyordun yine?"

 

Kocasının sorusu ile Sahra'nın bakışları da tezgaha çevrilirken yüzüne ysyılan gülümseme ile tekrar kocasına döndü.

 

"Kek!" Karısının heyecanla söylediği sözle Selçuk öğürmemek için kendisini güçlükle tutarak gülümsemeye çalışıp alacağı cevaptan korkarak fısıldadı. "Limonlu mu?" Sahra başını hevesle salladı.

 

"Gece rüyamda gördüm. Canım çekti." Selçuk ne diyeceğini bilemeyerek baktı karısına. Bir aydır her Allahın günü karısı bol limonlu kek yapıyordu ve kendisi artık kek görmekten,yemekten tiksinmişti. Gözlerinin önüne gelen görüntü ve ağzında hissettiği ekşi tatla farkında olmadan yüzünü buruşturdu.

 

Kocasının yüzünn aldığı şekille Sahra yüzünü asarak homurdandı.

 

"Neden buruşturuyorsun yüzünü? Bıktın mı yoksa benim keklerimden?" İşittiği sözlerle mayınlı bölgeye girdiğini anlayan Selçuk daha önceki deneyimlerinin bilinciyle başını hızla iki yana sallayıp telaşla konuştu.

 

"Olur mu hiç gönlümün rızkı. Bıkarmıyım hiç ben senin yaptığın şeylerden." Söylediği yalan için tövbe ederken karısının ellerine uzanıp avuç içlerine öpücük bırakarak gülümsedi. " Başım ağrıyor sadece. Sen yap ben zehir olsa yerim senin elinden." Sahra'nın yüzüne yayılan gülümseme ile rahatlayarak tekrar konuştu. " Sen devam et. Ben kahvaltıyı hazırlayım."

 

Sahra kocasını yüzündeki kocaman gülümseme ile başını sallayarak onaylarken Selçuk adımlarını buzdolabına doğru yönelterek yüzünü ekşiterek homurdandı.

 

"Bu keki hemen ortadan kaldırmak için bu defa kimi çağırsam acaba? Sedat'ta gelmiyor! Çocukta bıktı tabi." Dolabı açıp içinde göz gezdirirken aklına gelen fikirle sırıttı. "Gökhan,Harun ve Sait! " Keyifli bir ıslık tutturarak yaptığı işe odaklandı.

 

~~~~~~~~~~'~~~~~~~

Selçuk banyonhn kapısına çaresizce bakarak bağırdı.

 

"Sahra! Geç kalıyorum aç şu kapıyı!"

 

Kaşlarını çatan kız elindeki anahtarı avcunda sıkarak burnunu sertçe çekip titrek bir sesle konuştu.

 

"Açmayacağım! Sen nasıl dokunursun elin kadınına!?"

 

Karısının sözleri ile Selçuk sinirle saçlarını çekiştirerek yumruk yaptığı elini sertçe kapıya geçirdi.

 

"Daha kaç kere açıklayacağım kadın! Senin düşündüğün gibi değil!"

 

Sahra da aynı şekilde elini kapıya vurarak ağlamaklı bir şekilde konuştu.

 

"Suss! Yalan bari söyleme! Huyun değişti senin!" Elinin tersiyle akan gözyaşını silerek avazı çıktığı kadar bağırdı. " Kiloluyum diye beğenmiyorsun! Doktorun yasaklarıda cabası hemen gözün kaydı tabi dışarı!"

 

Duydukları ile daha da şoklayan Selçuk karısının ağlamaya başlaması ile panikle konuştu.

 

"Ağlama! Aç şu kapıyı Sahra! Dokunmadım brn kimseye. Kadının kalbi durmuştu, kalp masajı yaptım sadece! Aç artık şu kapıyı!"

 

Kocasının sözleri ile kaşlarını çatan kız kapıya biraz daha yaklaşarak sakince fısıldadı.

 

"Ama Kayra kalp masajı yaptığını söylemedi."

 

Kayra'nın ismini duyması ile dişlerini sıkarak tısladı Selçuk.

 

"Kardeşin olacak kuş beyinli elimde kalacak bir gün! Derya'nın yerini bilip sakladığınız için intikam alıyor sizden! Rukiye teyze o halde yerde yatarken ne yapsaydım kadın!? Ölüme mi terk etseydim!?"

 

Sahra duyduğu isim ve gözlerinin önünde beliren yaşlı kadının silületi ile rahat bir nefes aldı. Mahallelerindeki yaşlı teyzeye yatdım etmişti kocadı. Ama kardeşi olacak iş güzar zayıf yönünden vurmuştu kendisini. Onunla daha sonra hesaplaşmayı aklının bir köşesine not ederek anahtarı kapıya takarak çevirip bir adım geri çekilerek kocasının çıkmasını bekledi.

 

Sertçe açılan kapı ve kocasının kendisini tarayan telaşlı bakışları ile dudaklarını dişlerken Selçuk karısını kendisine çekerek sıkıca sarılarak fısıldadı.

 

"Delirdin mi sen!? Neden kilitliyorsun kapıyı!? Ya size bir şey olsaydı!?" Kollarını çözerek elleri ile karısının yüzünü avuçları arasına alarak alnına bir öpücük bıraktı. " Şimdi acil karargaha gitmrm lazım! Akşam bunun hesabını vereceksin!" Sahra yüzünü asarak başını olumlu anlamda sallarken Selçuk karısını bırakarak hızla odaya koşturup aceleyle hazırlandı.

 

Aracının kapısını açıp bineceği esnada karısının seslenişi ile ona döndü ve telaşla bağırdı.

 

"Sakın gelme! Buz tutmuş orası!" Sahra önündeki buz tutmuş bölgeye bakarken,tenine çarpan soğuk havayla ürpererek hırkasına sarılıp bakışlarını kocasına çevirerek seslendi.

 

"Akşam gelirken annenlere uğra. İkra siparişlerimi almış abim uğrayıp alsın dedi."

 

Karısının isteği ile Selçuk ellerini sertçe yüzüne sürerek başını olumlu anlamda sallayıp homurdanarak aracına bindi.

 

"Bu gün yarın doğuracaksın hala süsün püsün derdindesin be kadın! Boya cila derdinden kayıp düşerek kendine zarar verecek ama aklı hala süsünde!" Bir tuşa basarak aracın klimasını çalıştırıp sıcaklığın aracın içine dağılmasını sağlarken yüzünü buruşturdu. "Ben seni doğal halinle beğeniyorum! Ne gerek var boya badana ya! Kime beğenileceksin kime!" Sahra'nın dikkatsizliğine öfkelenirken son zamanlarda sürekli onu beğenmediğini vurgulaması da canını sıkıyordu. Doğru fazla kilo almıştı ama onun umrunda değildi ki. Her haliyle seviyordu o karısını. " Hamileliğin ilerleyişi ile agrasif,huysuz,inat ve en önemlisi kıskanç bir kadın olsa da seviyordu karısını.İnadından yedi aydır bebeğimizin cinsiyetini öğrenemedik orası ayrı ama olsun canları sağolsun. Hamilelik psikolojisinden hep bunlar. Yoksa benim karımın hiç böyle huyları yoktu. Melek gibiydi kız ya!" Kendi söylediği söze kendisi bile inanamayarak başını iki yana salladı. " Tövbe estağfurullah benim de ayarımı bozdu bu kadın!"

 

"Komutanım!" İşittiği sesle aniden frene basarak aracı durdururken bakışlarını hızla arkaya çevirince Harun'un uyku mahmuru gözleri ile karşılaştı. " Haberimiz olmadan ikinci bir evlilik mi yaptınız? Biraz önceki tanımlamanız Sahra yengeye pek uymuyor çünkü. Melek ve Sahra yenge!" Dudaklarını bükerek kaşlarını kaldıran Harun'a şaşkınca bakarak söylendi.

 

"Senin ne işin var lan burada?" Harun arka koltuktan ön koktuğa geçerken biraz zorlansada sırıtarak cevap verdi.

 

"Dün gece sabaha kadar yenge için çilek aradık ya komutanım. Ben uyuyup kalmışım. Sizde beni araçta unutmuşsunuz anlaşılan. Artık aklınız neredeydise?"

 

Harun'un son sözlerindeki ima ile başını sağa sola sallayarak sabır dilendi. Aracı çalıştıtıp tekrar yola koyulurken sertçe homurdandı.

 

"Saçma sapan konuşma Harun! İkinci evlilikmiş de,aklım neredeymiş de!"Bakışlarını kısa bir an yanındaki adama çevirerek uyarırcasına söylendi. "Ayrıca bu çilek arama mevzusu aramızda kalacak! Selçuk komutan hamile karısına bir çileği bulamadı dedirtmem!"

 

Harun komutanının sözleri ile yüzünü buruşturdu. Hakikaten adamında ayarları ile oynamışlardı.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Üzerini hızla değişen Selçuk yanındaki arkadaşının kendisini alaylı bakışlarla izlemesine sabır çekerken,bir haftadır görevde oldukları için aileleri ile kuramadıkları iletişim yüzünden oldukça tedirgindi.Sahra'nın hamileliğinin son günleriydi ve aniden çıkan görevle onu yalnız bırakmak zorunda kalmıştı. Karargaha iner inmez karısını aramak istesede vaktin geç olması ile vazgeçmiş bir an önce eve gitmek istiyordu. Telaştan kemerini bir türlü takamazken Emir'in kıkırtısı ile ona dönerek sertçe baktı.

 

"Komik mi komutanım!? Ayıp ama ya! Siz doğum telaşındayken, eliniz ayağınıza dolaşırken ben sizinle alay ettim mi!?"

 

Arkadaşının sözleri ile Emir küçük bir kahkaha atarak montunu giyip Selçuk'a baktı.

 

"Sakin ol lan. Doğum olsaydı haberin olurdu."

 

Sekçuk sonunda bağladığı kemeri ile gözlerini devirerek söylendi.

 

"Komutanım görevde olduğumuz için irtibat yasaktı farkındaysanız. Nasıl haberim olacak acaba?"

 

Emir arkadaşına doğru bir iki adım atarak kolunu omzuna dolayıp ciddi bir ifadeyle cevap verdi.

 

"Sahra'nın yerine midesi bulanan sen,aş eren yine sen eee doğum olsaydı sancıyı çekende sen olurdun kardeşim." Sözlerini bitirip kıkırdarken Selçuk omzundaki kolu hırsla ittirerek ters ters baktı yanındaki adama.

 

"Psikolojik bir durum du o! Bir iki sefer midem bulandı canım bir şeyler istedi diye o Ayaz hayvanı sakız etti durumumu!" Yüzünü buruşturup arkadaşını süzerek homurdandı.

 

"Gidiyorum ben uğraşamayacağım sizinle daha fazla!" Kapıya doğru ilerlerken Emir'in attığı kahkaha ile sabır çekti.

 

Kapıyı sessizce açarak eve giren adam aceleyle ayakkabılarını çıkararak yatak odasına doğru ilerledi. Göreve giderken annesini ve kardeşini bırakmıştı karısının yanına. Sessiz olmalıydı çünkü annesi en ufak sesten uyanırdı. Karanlık koridorda ilerlerken çarptığı şeyle evde bir gürültü yankılanmış Selçuk ise annesini korkutmamak için temkinle lambayı açarak ortamı aydınlatmıştı. Çarptığı şeye gözü takılınca yüzünü buruşturdu. İkra ve dağınıklıkları diye içinden homurdanırken çıkardığı sese kimsenin uyanmaması bu defa kaşlarının çatılmasına neden olmuştu. Aklına gelen düşüncelerle adımlarını hızlandırıp yatak odasının kapısının koluna uzanmıştı ki içeriden gelen sesle gözleri irice açıldı. Nefesini tutmuş gözlerine dolan yaşlarla kapıyla kısa bir süre bakıştı. İçeriden yekrar yükselen sesle tuttuğu nefesini bırakarak kapının kolunu yavaşça indrerek odaya girdi.

 

İlk gözüne çarpan yatakta uyuyan karısı iken bakışları yatağın yanındaki küçük beşiğe kayınca güçlükle yutkunarak ilerledi. Doğum olmuştu ve haberi olmamıştı. Karısına destek olamadığı gibi bebeğininde dünyaya gözlerini açtığı ilk anlarını kaçırmıştı.Aklı ve duyguları karma karışık bir şekilde beşiğin yanına gelerek bebeğine baktı. Onun küçük ellerini hareket ettirerek mızıldanması ile yüzüne kocaman bir gülümseme yayılırken dolan gözlerinden süzülen yaşla küçük bedenini inceledi. Sabırla beklemişlerdi sonunda sağ salim gelmişti bebeği ama o yanlarında olamamıştı. Daldığı düşüncelerden bebeğin tiz ağlama sesiyle sıyrılırken bakışları telaşla karısını buldu bu defa.

 

Onun hala uyuduğunu fark edince ne yapacağını bilemeyerek tekrar beşiğe çevirdi bakışlarını ve ağlamaya devam eden bebeğini derin bir nefes alarak üzerindeki battaniyeyi açarak kucağına aldı. Bebeğin üzerindeki pembe tulumu fark etmesi ile yüzünde tekrar kocaman bir gülümseme peydah olurken heyecanla fısıldadı.

 

"Kız! Kızım olmuş!"

 

Kucağına aldığı an susan bebeğinin yüzünde gözlerini gezdirerek burnunu boyun çukuruna götürerek kokusunu derince içine çekti ve alnına hafifçe dudaklarını değdirerek fısıldadı. "Hoş geldin! Evimin bereketi,babasının süsü hoş geldin!" Bebeğin dudakları hafifçe kıvrılırken Selçuk'ta gülümseyerek pencerenin önündeki koltuğa doğru ilerleyerek kucağındaki kızıyla oturdu. Odayı aydınlatmaya başlayan ışık kızının yüzüne vurunca onun huysuzlanması ile pozisyonunu değiştirerek ışığı engelledi. Bebeğin dudaklarını kıpırdatarak başını hareket ettirerek bir şeyler araması ile derdinin ne olduğunu anlamış bakışlarını tekrar karısına çevirmişti ama Sahra'nın uyanmaya pek niyeti yok gibiydi. Bakışları tekrar bebeği bulurken fısıldadı.

 

"Yordun mu sen anneyi? Çok mu huysuzsun sen? Annene mi çektin yoksa?" Diyerek kıkırdarken kucağındaki kızının tekrar ağlamaya başlaması ile pış pışlayarak mırıldandı. "Şhhhtt! Biraz hasret giderelim be kızım. Hemen koparma yaygarayı. Bir bilsen ben seni nasıl bekledim acırdın babanın haline. " Günlerin yorgunluğu kapıda işittiği sesle uçup gitmişti adeta. Kızını kucağına aldığı an içine dolan huzur ne yorgunluk bırakmıştı ne uyku. Ağlayan bebeğinisusturmak için hafifçe sallarken ne yapacağını bilemedi. Karısınında uyanacağı yoktu. Telaşla oturduğu yerden kalkarak odanın içinde dolanırken mırıldanmaya başladı.

 

Sabahın seherinde ötüyor kuşlar

Balınan yoğrulmuş, o sırma saçlar

 

Kudretten çekilmiş karadır kaşlar

 

İşte şu gönlümün sultanı geldi

Bakın şu gönlümün cananı geldi

 

Kızı ağlamayı bırakıp kendisini dinlerken Selçuk gülerek baktı kucağındaki bebeğe.

 

 

"Kızını kucağına alınca , hemen de indirdin gönül tahtından beni!"

 

İşittiği sesle kızının yüzündeki hayran bakışlarını yataktaki karısına çeviren Selçuk dolu gözlerle baktığı karısına doğru ilerleyerek kucağındaki bebeği ile yatağa yanına oturarak karısının alnına uzun bir öpücük bırakarak geri çekilip fısıldadı.

 

"Sen gönlümün rızkı,başımın tacısın.Ahirette de bana yar eylesin seni rabbim!" Sözlerinden sonra Sahra'nın yüzünde kocaman bir gülümseme oluşurken Selçuk'un bakışları gamzelerinde takılı kaldı yine. Bütün korkuları,aklındaki kötü ihtimaller uçup gitmişti bir gülüşüyle. "Şükürler olsun! Bize bu günleri gösterip muradımızı verene! Sizi sağ salim bana verene." Sahra kocasının boyun çukuruna küçük bir öpücük bırakarak geri çekilirken bebeğin tekrar ağlaması ile göğsünü açarak kocasının kollarındaki kızını kucağına alarak emzirmeye başladı.

 

Selçuk yanı başındaki manzarayı içinden şükürler ederek izlerken birden aklına gelen şeyle tedirginlikle fısıldadı.

 

"Yalnız mısın evde?"

 

Kocasının sorusu ile Sahra başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Hayır. Annen ve İkra var. Annemler de dün gitti."

 

Karısının cevabı ile Selçuk düşünceli bir şekilde tekrar konuştu.

 

"Eve girdiğim de yanlışlıkla bir şeylere çarptım,biraz gürültü oldu. Annem en ufak sese uyanırdı."

 

Sahra kıkırdayarak kocasının gözlerine baktı.

 

"Kızın çok huysuz. Beş gün dür herkesi ayakta dikti. Yorgunluktan çıkardığın gürültüyü duymamıştır Gülşen anne."

 

Karısının sözleri ile Selçuk'un gözleri şaşkınlıkla açıldı.

 

"Beş gün mü? Kızım doğalı beş gün mü oldu!?"

 

Kocasının şaşkınlığı ile Sahra başını olumlu anlamda sallayarak cevap verdi.

 

"Siz göreve gittikten iki gün sonra oldu. Derya'yı ziyaret etmek için hastaneye gitmiştik annen ve İkra ile orada birden sancım başladı." Kocasının kendisini dikkatle dinlemesi ile gülerek devam etti sözlerine. "Hastane de olmam büyük şanstı. Çünkü doğum çok kolay oldu. Rüzgar amcanın dediğine göre hastaneye varmadan araçta doğururmuştum." Söylediği yalanı kocasının anlamaması için bakışlarını kucağındaki bebeğine çevirdi. Yanında olamadığı için üzüldüğünü biliyordu. Doğumun zorlu geçtiğini anlatıp onu daha fazla üzmek istemiyordu. Bir an önce herkesi tembihlemeli ve uydurduğu doğum hikayesini doğrulamalarını istemeliydi. Sancı anında hastanede olduğu doğruydu ama sancının şiddeti artrıkça korkudan hastaneden kaçmaya çalıştığını,koca hastaneyi bir birine kattığını kocası bilmemeliydi. Heleki doğum anında kendisini sakinleştirmek için uğraşan Rüzgar amcasının,yeni kadın doğum doktoru Mina'ya attığı sert yumruktan hiç bahsetmemelilerdi.

 

Düşünceleri Mina'ya kayınca üzgünce dudaklarını büktü.

 

"Sahra,sakin ol canım. Düzenli nefes alıp vermen lazım!"

 

"Ahhhh! Kapa çeneni Minaaa! Canım yanıyor benim! Ne nefesi!? Kolaysa gel sen doğur!"

 

Mina doğum masası daki kıza üzgünce baktı. Kocası görevdeydi ve ilk bebekleri olduğu için korkuyordu haliyle. Ama dediklerini yapmazsa bebek için sorun olabilirdi. Derin bir nefes alarak sert bir sesle bağırdı.

 

"Eee! Doğuran tek kadın sadece sen misin canım! Ikın hemen! Bebeğin hayatını riske atıyorsun! Eğer dediklerimi bir an önce yapmazsan yemin olsun kocana doğum haneyi bir birine katıp çıkarttığın rezillikleri anlatırım Sahra! Sabahın altısından beri çektiğin sancıyı korkun yüzünden gizleyip,seni hastaneye getirirken kaçmaya çalıltığını da anlatırım!"

 

Sahra gelen sancı dalgası ile bağırırken sıktığı dişlerinin arasından derin bir nefesi içine çekerek yumruk yaptığı elini Mina'nın yüzüne sertçe geçirerek tısladı.

 

"Sen nasıl arkadaşsın!?" Mina yanağına gelen yumruk darbesi ile şaşkınca Sahra'ya bakarken o ıkınarak tekrar söylendi. " Eğer kocama bir şey söylersen çeneni kırarım senin Mina! Doğurt artık!"Şaşkınlığını üzerinden atan kadın Sahra'nın bacağına sert bir şaplak geçirerek çemkirdi.

 

"Rahat dur ! İki saattir direnen sensin bana doğurt diyorsun! Bir de yumruk atıyorsun be!" Bakışlarını kendilerini şaşkınlıkla izleyen adama çeviren Mina başıyla işret vererek Sahra'ya döndü tekrar. "Şimdi daha sert ıkın!" Sahra can acısı ile söyleneni yaparken Mina tekrar konuştu. "Karnına bastır Yakup!"

 

Genç adam kadının söylediğini yapıp hafif Sahra'nın karnına baskı uygularken Sahra'nın çığlığı ve bebeğin gelişi aynı anda olmuştu.

 

"Şükürler olsun! Seni aptal! Yüzüme attığın yumruğun hesabını vereceksin Sahra!" Sahra nefes nefese karşısındaki kadına üzgünce bakarken o kucağındaki bebekle homurdanarak biraz ileriye doğru yürüdü.

 

Kocasının ellerini saçlarında hissedince ona doğru dönerek gülümsemeye çalıştı. Kesinlikle halletmeliydi bu mevzuyu.

 

"Özür dilerim. Keşke yanınızda olabilseydim." Zeynep'in doğumu ve karısının onun doğumunu kameraya çektiği aklına gelince hevesle sordu. "Çekim yaptınız mı? Yanınızda olamasam da izlerim o anları."

 

Kocasının sorusu ile Sahra'nın gözleri irice açılırken başını hızla iki yana salladı.

 

"Hayır! Zaten dediğim gibi çok ani oldu. Kimsenin aklına gelmedi çekim falan." Kocasının gözleri şüpheyle kısılırken Sahra onun dikkatini dağıtmak için göğsünü bıtskan bebeğini kocasına uzatarak sırıttı. "Benden emzirmesi gazını çıkartması da senden."

 

Bebeğini kucağına alan Selçuk, yüzündeki gülümseme ile yavaşça omzuna yatırarak sırtını sıvazlamaya başlamışken Sahra tekrar konuştu.

 

"Kızımızın ismini ne koyacağız?"

 

Karısının sözleri ile Selçuk bakışlarını kucağındaki bebeğine çevirerek düşünceli bir şekilde baktı. Aklına gelen isimle bakışlarını karısına çevirdi.

 

"Betül! Allah'ın emri,namuslu,ahlaklı, temiz kadın. Hz.Fatıma annemiz ve Hz. Meryem'in lakapları." Yaptığı açıklamadan sonra onay beklercesine baktı gözlerine ve heyecanlı bir şekilde tekrar fısıldadı. "Sen de istersen Betül olsun kızımın adı."

 

Kocasının gözlerindeki heyecan ve istekli bakışlarla Sahra gülümseyerek başını olumlu anlmada sallayınca Selçuk karısının başına bir öpücük bırakıp geri çekilerek kızınında alnına bir öpücük bıraktı. Bu gün içerisinde ilk işi Mehmet babasından kızının ismini kulağına okuması olacaktı. Aile büyüğü oydu ve bu görev ona düşerdi ne de olsa.

 

~~~~~~~~~~~~~~İki yıl sonra~~~~~~~~~~'

 

Zeynep karnı burnununda tuttuğu nefesini sertçe bırakarak bakışlarını etrafta öfkeyle gezdirdi. Bahçenin her köşesinde bakışları öfkeyle dolanırken kendi kendisine homurdandı.

 

"Ahhh Emir ahhh! Şu devirde sünnet düğünü mü kaldı!? Şu halimle benim başıma iş açıyorsun! Bu da yetmiyor ortadan kayboluyorsun!?"

 

Bakışları Sahra'ya takılırken hızla o yöne ilerleyerek tedirgince konuştu.

 

"Sen ulaşa bildin mi Selçuk'a?"

 

Sahra başını olumsuz anlmada salladı. Berze karşısındaki iki kadının telaşı ile kucağındaki Betül'ün yüzüne dökülen saçlarını düzeltirken kıkırdayarak bakışlarını Zeynep'e çevirdi.

 

"Telaş yapma Zeynep. Belliki sünnet olmaktan korkmuş çocuklar.Biraz sonra Emir abi ve Selçuk abi bulur getirir kaçakları." Zeynep karşısındaki kızın sözleri ile üzgünce cevap verdi.

 

"Korkarlar tabi! O kadar dedim.Bebekken yaptıralım akılları ermeden daha kolay olur dedim ama beni dinleyen nerede!? Emir ve babamlar tutturdu illa sünnet düğünü yapalım diye. Neymiş onlar çocuklarına yapamamış torunlarına yapacaklarmış!" Bakışları tekrar bahçenin içerisinde telşla gezinirken bezgince söylendi. " Neden benim en özel günlerim hep böyle olaylı oluyor!? Düğün günüm bile karanbole gitti! Şimdi de sünnet olayı patlak verdi! Ne talihsiz başım var benim!"Bezgince söylediği sözlerden sonra bakışları etrafta gezinirken Berze'ye değince kzın yüzündeki üzgün ve pişmanlık dolu ifade ile söylediği sözlerin farkına o an vararak dilini ısırdı. İçini bir pişmanlık sararken elini kızın koluna koyarak hafifçe sıvazlayarak mahçupça baktı.

 

"Özür dilerim.Üzül diye söylmedim ben o sözleri Berze. Birden ağzımdan çıkıverdi işte. Bugünün stresi hamileliğin stresi hepsi birikti haliyle." Berze başını iki yana sallayarak gülümsemeye çalışarak o da Zeynep'in kolunu sıvazladı.

 

"Senin özür dilemene gerek yok Zeynep. Daha öncede söylediğim gibi benim yaptığım hatalar yüzünden geldi herşey başınıza. Özür dileyecek birisi varsa benim. Senden ve Emir abiden ne kadar özür dilesem de kaybettiğiniz zamanı,benim yüzümden çektiğiniz acıları telafi edemem." Zeynep ve Berze'nin dolan gözleri ile Sahra yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Ayyy ne sulu gözlüsünüz si be!" Berze'nin kucağındaki kızını alarak söylenmelerine devam etti. " Şu güzel günde yaptıkları muhabbete bak! Kocan olacak o Emir ve kocam olacak Selçuk el kadar çocukları bulamadılar! Geçmişe dertleneceğinize oturun buna dertlenin! Performastan düştüler resmen!" Zeynep ve Berze,Sahra'ya şaşkınca bakarken o bakışlarını kızına çevirerek dudaklarını bükerek sözlerine devam etti. " Performastan düştü kızım baban. Korkuyorum ikimizle baş edemecek galiba. Fazla yüklendik galiba babaya. İki küçük çocuğu bulamayacak hale geldi adam." Sahra'nın sözleri ile iki kadın kıkırdaşırkem Berze,Sahra'nın koluna dokunarak başını iki yana salladı.

 

"Bence sen Selçuk abiyi hafife alma Sahra. Babamın bana bıraktığı mektupların içindeki gizli şifreleri Selçuk abi çözmeseydi şu an belki de hepimiz farklı hayatlar yaşıyor olurduk." Bu defa şaşkınlıkla bakma sırası Zeynep ve Sahra'ya geçmişti.Zeynep bakışlarını kısarak temkinle sordu.

 

"Şifreleri Selçuk mu çözdü?"

 

Berze başını olumlu anlmada sallayarak gülümsedi.

 

"Evet! Emir abiyle ben senin sahte düğün organizasyonundan önce mektupların şifresini çözemeyince umudumuzu yitirmiştik. Bir gece Selçuk abi mektupları benden istedi. Kendisinin incelemek istediğini söyleyince ben de verdim. Babam osmanlıca gzili kelimelerle şifreler bırakmış meğer mektupta. Biz o yüzden çözememişiz. Selçuk abi sabaha kadar uğraşmış o gün." Kızlar şaşkınlık ve merakla Berze'yi dinlerken buruk bir tebessümle devem etti sözlerine. " Sabaha kadar uğraşıp çözmüş şifreyi.Sonra Devran albayla sizin düğünü planlamış. Emir abinin sana çektirdiği acının bedelini ödemesi için son güne kadar ona söylememiş. Esas hatanın büyüğü bendeyken anlayacağınız bileti Emir abiye kesmiş Selçuk abi."

 

Sahra işittikleri ile ne diyeceğini bilemezken Zeynep sıktığı dişlerinin arasından tısladı.

 

"Emirr! Senş düzenbaz herif! Bir de bana böbürlene böbürlene ben çözdüm şifreyi diye anlatmıştı! Yan gelip yatmaktan başka bir şey yapmamış oysaki! O Selçuk'un da alacağı olsun! Hiç anlatmadı bana işin aslını!"

 

Sahra ,Emir den sonra kocasına da diş bileyen arkadaşına ters bir bakış atarak homurdandı.

 

"Aaa! Kocamın ne suçu var canım!? Kavuşmanıza vesile olmuş adam. Üstelik Emir'e son ana kadar görevinin sona erdiğini söylemeyerek senin intikamını da almış. Kocam hakkındaki kötü düşüncelerini lütfen kendi kocana yönelt Zeynep! Düzenbaz olan senin kocan! Gerdek gecenizde çevirdiği oyunlardan bile belliydi onun düzenbaz oluşu!"

 

Zeynep arkadaşının sözlerini başını olumlu anlamda sallayarak onaylarken Sait'in yanlarına gelmesi ile bakışlarını ona çevirdiler. Elinden tuttyğu çocuğu Berze'ye emanet eden adam çocuğun başına bir öpücük bırakarak Berze'ye döndü.

 

"Berze,Akın'ı sakın ayırma yanından, başımı belaya soktu. Kerim abinin kızını öpmüş, adam yana yakına Akın'ı arıyor. Ben gidip onu sakinleştireyim. Sen sakın Akın'ı yalnız bırakma!" Sözlerini bitiren Sait yüzündeki muzip gülümseme ile Akın'a göz kırparken Berze'den aldığı baş onayı ile aceleyle uzaklaştı ortamdan. Kızlar giden adamın arkasından bakışlarını kısarak onu izlerken,onun gözden kaybolması ile şüpheli bakışlarını karşılarındaki kıza çevirdiler. Üzerindeki bakışlardan rahatsız olan Berze yerinde kıpırdanarak huysuzca söylendi.

 

"Bakmayın öyle. Sait,Akın'a çok düşkün. Akın'ı,Mirza'nın emaneti diye başının üzerinde taşıyor. Kaybettiği kardeşininde yerine koydu oğlumu.Anlayacağınız ikimizin de hayata tutunmamızın en büyük sebebi Akın oldu. Hem Sait'in yarasını sardı hem benim. Sait'e kaybettiği aileyi verdi sanki Akın."

 

Sahra'nın kaşları imalı bir şekilde kalkarken Zeynep kıkırdayarak fısıldadı.

 

"Peki seni ne olarak görüyor!?"

 

Zeynep'in ima ettiği şeyle Berze'nin ağzı şaşkınlıkla açılırken kaşları hafifçe çatıldı.

 

"Kardeşinden geriye kalan tek hatıra,emanet olarak görüyor tabiki Zeynep!"

 

Zeynep imalı bir şekilde bakarak başını aynı ima ile sallarken Sahra sırıttı.

 

"Bence pek emin ol a canım. Kardeşi ile aranda sadece sevgi bağı ve verilmiş bir söz nişan varmış. Tensel bir ilişki yaşanmamış sonuçta. Kalpler gidenlerin ardından soğuyunca yerine yeni filizler verir Berze ve o filizin tomunu yüreğine kimin ekeceği belli olmaz. Gün gelir yarım kalınmışlıkları başkaları tamamlar. Önemli olan o filizin büyüyüp çiçekli dallara dönüştüre bilecek olan doğru kişiye rastlamaktır." Berze'nin irice açılan gözlerine ve yüzünün aldığı şekile gülmemek için kendisini güçlükle tutarak muzipçe göz kırptı. "Yüreğini geçmişten soğut! Çocuğuna sahip çıkan,babalık yapan adama sahip çık. Kaptırma kimseye! Sait eşi zor bulunan nadir adamlardan çünkü!"

 

Berze şaşkın bakışlarını Zeynep'e çevirdiği esnada onunda başını olumlu anlamda sallaması ile ikili kızı arkalarında şok olmuş bir şekilde bırakıp kıkırdaşarak ilerlediler.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

"Mete! Lan rahat dur!" Selçuk'un uyarısı ile Küçük çocuk ıslak bakışlarını ona çevirerek homurdandı.

 

"Kolaysa sen rahat dur! Utanıyorum ya! Sevdiğim kızın babasının önünde pipimi kesiyorlar! Utanç verici bir durum bu Selçuk amca!"

 

İşittiği sözlerle Selçuk şok olurken Emir'in kıkırdaması ile öfkeli bakışlarını ona çevirerek kükredi.

 

"Lan ne diyor bu velet! Komutanım bak hep sizin başınızın altından çıkıyor bunlar! El kadar çocuğun aklına ne demeye sokuyorsunuz böyle şeyleri!? Oğlun kızıma olan aşkını ilan ediyor sen tutmuşsun beni kirvesi yapıyorsun ya!" Emir'in kıkırdaması ile Selçuk sabır çekerek öfkeli bakışlarını tuttuğu çocuğa çevirerek uyarırcasına konuştu. "Sen onun abisisin Mete! Büyüksün oğlum sen! Sen babanın saçma sapan sözlerine kanma evladım. Hem sevilecek bir yanı yok Betül'ün. Huysuz,arsız lan daha altına yapıyor benim kızım altına!"

 

Mete,Selçuk'un sözleri ile kıkırdayarak cevap verdi.

 

"Küçükken sende altına yapıyordun Selçuk amca. Ben Betül'ün gülünce yanklarında çıkan çukurları seviyorum. Biliyorum oda beni sevecek büyüyünce. Babam öyle söyledi. Babam kadar yakışıklı olacakmışım ve Betül peşimde koşacakmış." Selçuk işittikleri ile şok olurken küçük çocuk elini ağzına kapayarak kıkırdadı. "Ama üzülme sen ben koşturmam Betül'ü. Düşer canı yanar." Selçuk,Mete'nin söylediği iki çukurda takılı kalırken Sahra'nın gönlüne düşme sebebi olan o iki çukur aklına gelince güçlükle yutkundu.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~'~~~~~~~~~~~~~

 

Düğün devam ederken Selçuk hala arkadaşına surat asıyor Emir ise onun bu haliyle eğlendiğini belli edercesine sırıtıyordu. Arkadaşına yaklaşarak kolunsan çekiştirdi.

 

"Surat asıp durma lan! Kalkta şöyle bir döktürelim. Daha çocukların düğününe çok var.O kadar yıl senin asık yüzüne katlanamam."

 

Selçuk başını sağa sola sallayarak homurdandı.

 

"Komutanım gidin Allah aşkına başımdan yaa! Küçücük çocuğun aklına soktuklarınıza bakın! Sırf kızımın ismini koyamadığınız için yapıyorsunuz bunları. Tamam söz vermiştim ama o heyecanla unutmuşum sözümü."

 

"Lan saçmalayıp durma! Ben bir şey söylemedim Mete'ye. Çocuk oğlum o daha. Büyüyünce unutur. Takma kafana sen."

 

Selçuk,Emir'in sözlerine inanmak istercesine ona bakarken aklından çıkmayan sözlerle tedirgince homurdandı.

 

"Oğlunun dilindeki o iki çukur var ya hani kızımın yanağında olan çukurlar işte Sahra da benim gönlüme o iki çukurla düştü komutanım. Bence küçümseme sen o lafları. Üstelik küçük unutur faln diye de kendini kandırma! Büyüyünce unutuluyordu da sen Zeynep'i neden unutmadın?"

 

Selçuk'un sözlerindekş haklılık payı ile Emir bakışlarını sünnet elbisesi ile ortalarda gezen oğluna çevirerek gülümsedi. Olur muydu? Olur du be! Güzel de olurdu! İç sesi ile kendi düşüncelerini onaylarken kulaklarına dolan tiz çığlıkla olduğu yerde sıçradı. Bakışları çığlığın geldiği yöne kayarken karısının iki büklüm olmuş haliyle telaşla ona doğru koştu.

 

Bekleme odasındaki kalabalık heyecanla doğumhaneden gelecek müjdeli haberi beklerken Emir ilk bebeklerindeki heyecanın aynısı ile dolanıyordu koridorda. Bu defa bebeğin cinsiyetini öğrenmemişlerdi bu yüzden merakı zirvedeydi. Ama hissediyordu kızı olacaktı. Yüzündeki gülümseme ile koltukta Yunus amcasının aldığı tatlıları atıştıran oğullarına baktı gülümseyerek. İki erkek evlattan sonra bu defa kız olacaktı. Açılan kapıyla herkesin bakışları o yöne dönerken Emir heyecanla Mina'ya doğru ilerledi.

 

"Kız mı?"

 

Gelen soru ile Mina gülmemek için dudaklarını bir birine bastırarak kucağındaki bebeği Emir'e uzatarak cevap verdi.

 

"Nur topu gibi bir erkek!"

 

Emir şaşkınca karşısındaki kadına bakarken ona inanmayarak bebeğin sardıkları bezi açarak altındaki bebek bezinide hızla çözdü. Gördüğü görüntü ile bakışlarını kendisini merakla izleyen gözlere çevirerek başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Erkek!" Kucağındaki oğlu ile adımlarını Yunus'a doğru çevirerek homurdandı.

 

"Yöntemin işe yaramadı Yunus amca!"

 

Yunus gülmemek için yanaklarını dişleyerek söylendi.

 

"Dana yerine öküze yedirdiysen suç benim mi!?"

 

Yunus'un cevabı ile kısa bir an düşündü Emir yanlışlık yapmış olabilirdi. Bu defa adımlarını Mehmet'e çevirerek sorgularcasına baktı.

 

"Nee! İncir ağacı yerine kestane ağacının dibinde dönmüşsündür sen! Allah bilir üç kere atlayacağın eşiği de atlamadan geçmişsindir!"

 

Emir kısa bir an o geceye gitti. Gecenin karanlığında altında döndüğü ağaç ne ağacıydı pek emin değildi doğrusu. Hem eşiktende çocuklarla birlikte atlamıştı o yüzden tutmamış olabilirdi.

 

Adımlarını bu defa Yusuf'a çevirdi ve sorarcasına konuştu.

 

"Yusuf amca. Senşn söyleyeceğin bir şeyler var mı?"

 

Emir'in kıstığı bakışlarına karşılık Yusuf'ta bakışlarını kısarak elini Emir'in omzuna atarak cevap verdi.

 

"Duayı tersten okudun galiba evlat! Tersten okursan tersi olur değil mi? Ayrıca ben sana sadece Pazartesi günleri demiştim! Sen kemdini frenleyememişsin belliki! Hata bende mi şimdi!?"

 

Emir kucağındaki bebeğine bakarak başını iki yana sallayıp sırıttı.

 

Adam haklıydı. Günleri esnetmişti. Görevden geldiği zamanlarda ise hangi gün olduğunu umursamamıştı bile. Karısını özlüyordu sonuçta. Gün sayacak değildi ya! Kucağındaki oğlunun alnına dudaklarını değdirerek yüzüne yayılan gülümseme ile fısıldadı.

 

"Hoş geldin evlat. Kızımız olmuyorsa bozkurtlarıma birer asena verir elbet rabbim. Şimdi den anlaşalkm ben asenalarımın tarafını tutacağım ayağınızı ona göre denk alın!" Emir'in sözlerini bitirip oğlunu kardeşleri ile tanıştırmak için ilerlerken yüzünde hissettiği ıslaklıkla yüzünü buruşturarak bağırdı.

 

"Ulan küçük velet! İşeyecek babanın yüzünden başka yer mi kalmadı!?" Emir yüzünü buruşturarak yüzünü omzuna silmeyr çalışırken Ali bir kaç adımda oğluna yaklaşarak kucağındaki bebeği uzanıp alarak sırıttı.

 

"Bebek bile kimin yüzüne işeyeceğini biliyor! Kız,kız ye söylenil durursan böyle olur sonun!" Oğluna ters bakışlar atarak bakışlarını kucağındaki bebeğe çevirerek yüzündeki gülümseme ile konuştu. "Aferim sana evlat! Her zaman böyle çevik ve atik ol! Hakkını kimsede bırakma! Bu baban bile olsa! Bir Pars gibi yırtıcı ol!" Kucağındaki bebeği kendilerini gülerek izleyen Mina'ya uzatarak bakışlarını elindeki peçete ile yüzünü silen olğluna çevirdi.

 

"Torunum ismiyle geldi. Adı Pars olacak! Şimdiden babasına bile meydan okuyorsa ileride onun karşısında kimse duramaz!"

 

Ali'nin sözleri ile ortamda kıkırtılar oluşurken Emir yüzünü buruşturarak giden babasının arkasından homurdandı.

 

"Bu hiç adil değil! Ben sesimi bile çıkaramıyorum size karşı ama oğlum bana karşı şimdiden meydan okuyor bu da yetmiyor gibi ismini Pars koyuyorsunuz!"Yüzünü daha çok buruşturarak söylendi. "Pars nedir ya!? Bozkurt daha güzledi! Pars ne!?"

 

"Bir şey mi söyledin Emirrr!?"

 

Başını hızla iki yana sallayan Emir gözlerini devirerek sırıttı.

 

"Bulduğun isim çok güzel diyordum baba! Çok beğendim! Yırtıcı,kuvvetli!"

 

"Ben buldum güzel olacak tabi!"

 

Babasının sözleri ile başını sağa sola sallayarak karısının odaya alınmasını beklemek için çocuklarının yanına giderek yanlarına oturup başlarını okşadı ve onlara muzipçe göz kırptı.

 

"Biraz sonra annenizi göreceğiz bozkurtlarım. Dişi kurdu üzmeyin sakın. Yavru kurt aramıza katıldı, anneniz bu yüzden yorgun. Kolay değiö dört bozkurtla baş etmesi yormayın annenizi anlaştık mı?"

 

Çocuklar önce bir birine bakıp sonra başları ile babalarını onayladılar. Mete elindeki tatlıyı babasının ağzına uzatarak konuştu.

 

"O yavru kurt değil ki. Ali dedem ona Pars diyor baba."

 

Emir oğlunun uzattığı tatlıyı yiyerek kıkırdadı.

 

"Deden yaşlandığı için karıştırıyor oğlum. Kardeşiniz de bir bozkurt! Bizim küçük timin yeni üyesi. " Mete kıstığı bakışlarını babasından dedesine çevirerek bağırdı.

 

"Ali dede!" Ali'nin bakışları torununu buşunca çocuk devam etti sözlerine. "Sen yaşlandın mı? Yaşlandıysan bizimle nasıl oynayacaksın? Babam dedeniz yaşlandı diyor!"

 

Ali oğluna ters ters bakarak homurdandı.

 

"İt oğlu it!"

 

Emir babasının sözleri ile kıkırdarken bu defa da Alp'in uzattığı tatlıyı yiyerek eğlenir bir ifadeyle fısıldadı.

 

"Yavru Asenalarınıza sahip çıkıp koruyorsunuz değil mi?"

 

Babasının sorusu ile Mete ürkek bir şekilde Selçuk'a bakıp başını sallarken Alp kıkırdayarak küçük elini ağzına kapatıp fısıldadı.

 

"Meyra teyzem bana söz verdi bile. Aramızda sır. Kimse bilmeyecek senin söylediğini." Emir oğlunun sözleri ile gülerek başını okşadı.

 

"Kimse bilmeyecek,sır diyorsun da Meyra teyzene neden söyledin oğlum?" Alp gözlerini ürkekçe açtırarak elini hızla ağzına kapatırken Mete bakışlarını babasına çevirdi.

 

"Baba Pars'ın Asena sı kim?" Oğlunun sorusu ile Emir'in yüzünde sinsi bir gülümseme oluşurken bakışlarını Kaan'a çevirerek sırıttı.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Zeynep kucağındaki oğlunu çimlerin üzerine bırakarak kocasının yanına doğru ilerledi ve onun yanına oturarak bakışlarını kızlarının peşinden ayrılmayan adamlara dikerek kocasına çemkirdi.

 

"Şu hale bak! Pikniğe geldik,eğleneceğiz ama senin sayende herkes kızlarının başından ayrılamıyor!" Karısının sözleri ile Emir'in bakışları da arkadaşlarına dönünce dudaklarından kaçan kıkırdamaya engel olmadı. Kocasının kıkırdaması ilr Zeynep öfkeyle söylendi.

 

"Bir de pişkince gülüyorsun Emir! Küçücük çocukların aklına şimdiden aşkı sokmaya çalışman,duygularını yöneltmen hiç hoş değil!"

 

Karısının sözleri ile Emir onun dizlerine uzanırken Zeynep yüzünü buruşturarak kocasına bakınca Emir gözlerini devirerek ciddi bir ses tonuyla konuştu.

 

"Yüreğimin türküsü ben eros muyım ki aşkı sokayım akıllarına. Gönül bu kimi seveceği belli olur mu? Oğullarımın ve kızlarım. Kızlarım diyorum çünkü onlar benim de kızlarım sayılır,kızlarımın böyle bir durum olursa acı çekmesini istermiyim hiç? Yapma Allah aşkına. Sen kocanı tanımıyormusun hiç?"

 

Zeynep kıstığı bakışları ile kocasının koluna bir çimdik atıp homurdandı.

 

"Tanıyorum ve tanıdığım için korkuyorum! Çünkü düzenbaz herifin tekisin!"

 

Karısının geçmişe atıfta bulunduğunu anlayan adam kıkırdayarak eline uzanıp avcunun içine bir öpücük bırakarak gözlerine baktı.

 

"Amacım sadece oğullarımın kalbine sevgi tohumları ekmek. Bir kadına karşı sevgiyle yaklaşmalarını sağlamak. Korumayı,sevmeyi bir kadına karşı gücünü kullanmak yerine sevgi ve saygıyla yaklaşmayı öğretmek. Siz beni yanlış anlasanızda sevgiyi ve saygıyı önce ailendeki kadınlara karşı aşılamalısınki her kadına karşı aynı koruma iç güdüsü ile yaklaşsınlar. Şiddetle değil." Zeynep kocasının sözleri ile düşüncelere dalarken Emir sözlerine devam etti. "Ben aşk dersi vermiyorum Zeynep bir kadın nasıl korunur,sahip çıkılır,sevilir ve merhamet gösterilir onu öğretiyorum. Bir erkeğin kalbinde sevgiye ve merhamete dair iğne ucu kadar bir yoksunluk olursa şiddet oradan sızar ve kalbi karartır. Ben bu yüzden merhameti ve sevmeyi öğretiyorum onlara. Benim onlara öğrettiğim sevgi bir kız kardeşe besleye bilecekleri türden ama ileride ne olur bilemem. Seçim kendilerinin. Sevgi ayrı aşk ayrı sevda hepsinden ayrı bir duygu. Eğer kalpleri aşka ve ya sevdaya düşerse bunu ben engelleyemem. Eğer öyle bir şey olursa kaderlerini yazan onların dilini bir şekilde çözer."

 

Kocasının sözleri ile Zeynep elini onun yüzüne koyarak hafifçe okşayarak gülümsedi.

 

"Aşk iki dil de başlar bir dil de çözülür diyorsun öyle mi?"

 

Emir karısının sözleri ile başını olumsuz anlamda sallayarak fısıldadı.

 

"Aşk iki yürekte başlar,iki ayrı dil de söylenir,bir dilde çözülür. Aşkın dili bir dir!"

 

Zeynep kocasının sözleri ile gülerek başını sallarken,Emir boynuna uzanarak karısını kendisine doğru çekip dudaklarına uzanmıştı ki hissettiği acıyla inleyerek uzandığı yerden doğruldu.

 

"Ahhh!" Bakışları parmağını bulurken küçük diş izlerini görmesi ile başını kaldırdığı an oğlunun sırıtan yüzüyle karşılaştı.

 

"Parsss! Ulan eşşek sıpası! Rahat yok mu senden lan!?"

 

Zeynep küçük oğlunu kucağına alarak kocasına bakıp kıkırdadı.

 

"Bağırma oğluma Emir! Senin verdiğin dersler işe yarıyor demek ki. Annesini kötü niyetli babasından koruyor oğlum!" Emir karısının verdiği cevapla ona şaşkınlıkla bakarken Zeynep oğlunu kucağına alarak oturduğu yerden doğruldu ve kocasına muzipçe göz kırparak diğerlerinin yanına doğru ilerledi.

 

Emir ise acıyan parmağını ovarak astığı yüzüyle homurdandı.

 

"İki dil de aşk mış! Şu an fark ettim ki aşkın bin bir türlü dili var! Küçük bozkurt annesine olan aşkı yüzünden parmağımı kopartacaktı az daha! Ulan bir kızım olmadı ki babasına aşık olsun da aşkın dili nasıl çözülürmüş cümle aleme göstersin!" Yüzünü asarak tekrar uzandı yere. Geçmişe giden düşünceleri ile yüzüne bir gülümseme yayılırken mutlulukla fısıldadı.

 

"Aşkın kaç dili olduğunu çözmek,kız çocuğu yapma yöntemlerini çözmek kadar zor iş.Sen en iyisi uyu Emir! Ne de olsa aşkın üçüncü dili Pars efendi gece nöbetine diker yine seni!"

 

SON...

 

 

Loading...
0%