Yeni Üyelik
16.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı : Göksel - Uzaktan

 

Yanındaki adama şaşkınca bakan kız ortalarına giren gençle korkarak yerinde sıçradı.Bakışlarını tekrar Demir'e çevirdiğinde elindeki telefonu öfkeyle sıktığını farketti.

 

"Nereye götürüyor kızı sürükleyerek? Yine neye deli lendi bu, Demir abi?" Talha'nın aralarına girmesi ile Asya'nın korktuğunu farkeden Demir genç adamın sorduğu soruyla da iyice sinirlendi.

 

"Ne biliyim ben nereye götürüyor lan! Adamın nikahlı karısı,istediği yere götürür sonuçta!" Asya ve Talha adamın sinirle bağırmasına anlam veremeyerek bir birine baktılar. Ne olmuşta bu adam celallenmişti ki şimdi? Asya mavi gözlerini kırpıştırarak Demir'in gergin halini izledi. Talha'daki bakışlarını Asya'ya çeviren adam düşünceli bir şekilde konuştu.

 

"Biz de gidelim mi artık? Benim işlerim var biraz." Karşısındaki adamın bir den bire bozulan moraline anlam veremeyen kız başını olumlu anlam da sallayarak masadaki çantasını aldı ve çıkışa doğru yöneldi.

 

Yola çıktıkları andan beri hiç konuşmayan adama baktı Asya. Moralinin bozuk olduğu her halinden belliydi. Oysa akşam keyfi gayet yerindeydi. Dikkatini yola veren adamın keskin yüz hatlarını inceledi bir süre derdini anlamak istercesine. Sanki canı bir şeye sıkılmıştı. Yol kenarındaki ışıklar yüzüne her vurduğunda öfkesini bariz bir şekilde hissedebiliyordu Asya. İri elleri direksiyonu öyle bir sıkıyordu ki parmak boğulumları beyazlamıştı. Elif'in söyledikleri geldi aklına. Kararsız kaldığı için mi canı sıkkındı. Ona engel oluyordu. Mesleği ile kendisi arasında bir seçim yapmak zorunda kaldığını söylemişti Elif. Ama Asya bir seçim yapmasını istemiyordu ki. Nasıl mutlu olacaksa öyle olmalıydı her şey. Benden sana hayır gelmez demişti. Niye mesleğini tercih etmiyordu? Neden göz göre, göre mutsuzluğu seçiyordu bu adam.

 

"Mesleğini tercih etse gidecek! Onunda seni terk etmesine dayana bilecek misin?" Asya'nın gözleri irice açılırken iç sesinin sorusuyla donup kaldı. Gider miydi? O da Serdar gibi kendisini bir başına bırakıp gidecek miydi yani? Ama o Demir'e çok alışmıştı. Gitmez di onu bırakıp gitmezdi Demir. Aylarca kapısında nöbet tutan o değil miydi? Git dediğinde kovduğunda bile gitmeyen ısrarla bekleyen başının tatlı belası değil miydi? Başını salladı olumsuz anlamda.

 

"Hayır! Demir,Serdar kadar acımasız değil! Beni asla bırakmaz!" İç sesiyle mücadeleye giren kız ne yapacağını şaşırmıştı. Kendi bencilliği yüzünden Demir'in hayallerinden vazgeçmesini bekleyemezdi. Üstelik başkasını severken ona yalandan ümit veremezdi. O zaman niye hayallerinin peşinden git,benden sana yar olmaz diyemiyordu. Oysa ilk zamanlar ne kadar da kolay söylüyordu bu sözleri. Şimdi ne değişmişti. Onu kırınca kalbi neden ağrıyor,kafese kapatılmış bir kuş gibi ona doğru kanat çırpıyordu. Demir'in sert sesi ile düşüncelerinden sıyrıldı.

 

"Kes şunu! Kaza yaptıracaksın!" Asya anlamadığı sözlerle mavi gözlerini kırpıştırarak şaşkınca yan koltuktaki adama baktı. Kızın şaşkın ve anlamayan bakışlarını gören adam aynı ses tonuyla tekrar konuştu.

 

"Bana öyle bakmaya devam edersen kaza yapmamız an meselesi arkadaşım!" Adamın sözleri ile utanarak bakışlarını kaçıran Asya son anda farkettiği arkadaşım kelimesi ile bakışlarını hızla Demir'e çevirdi. Tam ağzını açıp "Bana bir daha arkadaşım deme" diyecekti ki çalan telefonla sözlerini yutmak zorunda kaldı.

 

Demir cebinden çıkarttığı telefonun ekranına baktı ve arayan kişiyi görmesi ile homurdanarak açıp kulağına götürdü.

 

"Efendim baba." Yanındaki adamı izleyen kadın, kararan yüzüyle ters bir şeyler olduğunu anlamıştı.

 

"Sana o yemeğe gelmeyeceğimi, o kızı istemediğimi söylemiştim. Neden ısrar ediyorsun?" Demir'in başını çevirmesi ile Asya gözlerindeki öfkeye şahit olmuştu. Demek ki Elif'in söyledikleri doğruydu. Babası Demir'i istemediği bir evliliğe zorluyordu.

 

Asya'nın korktuğunu anlayan Demir sakin olmaya çalışarak tekrar konuştu.

 

"Ben senin işlerin için,senin seçtiğin bir kızla evlenmeyeceğim baba! Sen zaten beni yıllar önce silmiştin,şimdi ne?" Öfkeyle dişlerini sıkınca çene kasları gerilmişti. Sanki Asya'nın varlığını unutmuş gibi sinirle yumruğunu direksiyona geçirdi ve alayla sözlerine devam etti.

 

"Veremediğin cevabı ben vereyim baba! İflasın eşiğine geldiğin için genç karın seni istemiyor değil mi? Sende son çare iki yıl önce evlatlıktan red ettiğin oğluna sığınıyorsun." Asya böyle bir konuşmaya şahit olmak istemiyordu fakat elinden de bir şey gelmiyordu. Başını cama çevirerek kayıp giden yolu izledi. Taki Demir'in öfkeyle bağırdığı son sözlere kadar.

 

"Senin karın olacak kadını yatağıma kabul etmediğim için oldu bütün bunlar! O kadın benim ona göz koyduğuma inandırdı seni!" Asya işittiği sözlerle donup kalırken Demir hırsla sözlerine devam etti.

 

"Sen o kadına beni tercih ettin baba! Şimdi benim tercihlerime karışamazsın! Ben seni de,senin istediğin hiç bir şeyi de istemiyorum! Bir daha beni arama!" Hızla ilerleyen araçla Asya panikle bağırdı.

 

"Dur! Durdur arabayı çabuk!" Demir o an hatırlamıştı yanındaki kızı. Öfkeyle onun varlığını unutmuş ve iki yıldır içinde biriktirdiği zehri kusmuştu. Asya'nın bağırarak söylediği sözlerle ne yapacağını şaşırdı. Biraz önceki konuşmayı düşününce yanındaki kızın da babası gibi o iftiraya inandığını düşünerek hırsla yumruğunu direksiyona geçirerek homurdandı.

 

"Allah kahretsin!" Aracı yavaşlatarak sağa çekti ve delirmiş gibi iki eliyle birden direksiyona vurmaya başladı.

 

"Allah beni kahretsin! Kahretsin! Sende inandın! Sende o kadının iftirasına inandın!" Asya çıldırmış gibi direksiyonu yumruklayan adama korkuyla bakarak titreyen elini kaldırdı ve yavaşça Demir'in koluna dokundu.

 

"Sa...Sakin ol Demir." Belli belirsiz kulaklarına dolan ürkek sesle Demir yanındaki kadına döndü ve öfkeyle bağırdı.

 

"İn arabadan!" Kaşları çatılan kız Demir'in ne yapmaya çalıştığına anlam veremeyerek şaşkınca baktı. Demir daha çok sinirlenerek tekrar bağırmaya başladı.

 

"İn diyorum sana Asya!İn! İn! Bıktım anladın mı hayatım boyunca hep birileri için hayatımı şekillendirmekten bıktım. Ben herkesi düşünürken kimsenin beni ve duygularımı önemseme melerinden bıktım. " Asya'nın gözleri karşısındaki yaralı adamın hali ile yaşlarla dolarken olumsuz anlamda başını salladı.

 

"Gitmeyeceğim!Sen benim hep yanımdaydın,seni bu halde bırakamam." Yanındaki kızın sözleri ile Demir'in gözleri öfkeyle parladı.

 

"Hangi sıfatla Asya!hangi sıfatla yanlız bırakmayacaksın beni?" Beklemediği sözler karşısında Asya ne söyleyeceğini bilemezken yüzünü buruşturdu ve gözlerini kaçırarak fısıldadı.

 

"Arkadaşın olarak." Kızın ağzından çıkan sözle Demir'in gözlerinde bir hayal kırıklığı belirdi. Sertçe yutkunan adam histerik bir kahkaha atarken Asya'nın bakışları tekrar kendine dönünce homurdandı.

 

"Sence ben seni arkadaşım olarak görüyor muyum?" Asya dudağının alt köşesini ısırdı ve ne cevap vereceğini bilemeyerek başını olumlu anlamda salladı. Kızın bu hareketi Demir'i iyice çileden çıkarırken elini Asya'nın ensesine uzatarak aniden kendine çekti ve hırsla dudaklarına yapıştı.

 

Bindikleri takside yananındaki adama bakışlarını çeviren Elif bıkkın bir şekilde ofladı.

 

"Nereye gidiyoruz? Niye apar topar çıktık Giray? Asya'ya da ayıp oldu." Kocasının cevap vermemesi üzerine gözlerini devirerek tekrar konuştu. "Hem söyleyeceğin önemli olan şey ne?" Karısının bitmeyen sorularına dayanamayan adam kulağına doğru hafifçe eğilerek fısıldadı.

 

"Eğer bir an önce susmassan,sürekli konuşan o ağzını zevkle kapatacağım Sidelya!" Giray'ın gözleri sözlerindeki ciddiyeti belli edercesine dudaklarına kayarken Elif yerinde huzursuzca kıpırdanarak şoföre göz attı. Dikkatle aracı kullanan adam belliki kocasının sözlerini duymamıştı. Ne kadar utanmaz biri olmuştu bu adam böyle? Yada hep böyleydi de kendisi kocasını yeni tanımaya başladığı için mi tuhaf geliyordu bu halleri? Belki de hep böyleydi. Sevgililerine karşı açık sözlü ve utanmazca tehditleri olan. Düşünceleri ile yüzü asılırken ters bakışlarla kocasının gülen yüzüne bakıp homurdandı.

 

"Terbiyesiz!" Karısının durduk yere asılan yüzüne anlam veremeyen adam elini Elif'in beline yerleştirerek kendisine doğru çekip vücuduna yapıştırdı. Kız bu ani temasla kocasına bakarak kaşlarını çatıp uyarırcasına fısıldadı.

 

"Ne yapıyorsun? Bırak beni!" Belindeki el yavaşça kalçalarına inerken Elif bulundukları ortamın ve şöförün varlığı ile iyice gerilirken yüzü de utançtan kırmızıya bürünmüştü. Kalçalarını okşayan el hafifçe sıkarak geri bıraktı ve tekrar kulağına doğru fısıldadı.

 

"Neden surat asıyorsun?" Nasıl bu kadar rahat olabiliyordu bu adam. Tamam karısıydu ama bu her bulduğu fırsatta mıncıklayacığı anlamına gelmezdi. Utanıyordu görmüyormuydu? Üstelik ayıp denen bir şey vardı. O hiç mi utanmıyordu acaba? Ters bakışlarını kocasına çevirdi. Niye utanacaktı ki? Amerika'da daha rahat bir yaşam tarzı vardı belkide. Hem kendi dememiş miydi ihtiyaçları olduğunu. Demekki böyle rahat ve utanmazca yaşamaya alışmıştı. Düşüncelerinin gittiği noktayı fark eden Elif başını sallayarak kendine gelmeye çalıştı. Kocasının geçmişini ve aşklarını düşünüp kendine eziyet etmeyecekti. Üstelik onları düşünerek hareket ederse Giray'ı kendinden uzaklaştıra bilirdi. Çaresizce gözlerini taksinin içerisinde gezdirdi. Hiç bir şey bilmiyordu. Bu konularda hiç tecrübesi yoktu. Aşk denilen şey çok karışıktı ve o kocasının kendisine aşık olmasını istiyordu. Fark ettiği şeyle bakışlarını tekrar kocasına çevirdi.

 

"Eve gitmiyor muyuz?" Karısının sorusuna başnı olumsuz anlamda sallayan adam sanki biraz önceki çapkınca davranışları sergileyen o değilmiş gibi düşünceli bir şekilde mırıldandı.

 

"Hayır. Seninle konuşacaklarım var o yüzden başka bir yere gidiyoruz." Sözlerini bitiren kocası şoförle konuşmaya başlayınca Elif'te daha fazla soru sormamıştı.

 

Kız düşüncelerinin yarattığı stres ile park eden araçtan indi ve derin bir nefes çekti içine. Gözleri önün de uzayıp giden manzaraya kayınca hayran kalmışcasına kocasını beklemeden ilerlemeye başladı.

Gecenin karanlığında yanıp sönen yıldızlar, şehrin ışıkları caddelerin,sokakların hareketliliği ve ayaklarının altındaymışcasına uzanan şehrin muhteşem manzarası ile mutlulukla gülümserken bir den vücudunu saran ürpertiyle ellerini ince kollarında ısıtmak istercesine gezdirdi.

 

Taksinin ücretini ödeyip karısının peşinden gelen adam, onun manzarayı dalgın bir şekilde izlediğini görünce bir süre sesini çıkartmadı ve karısını izledi. Elif'in ürperip ellerini kollarına sürterek ısıtmaya çalıştığını farkedince yaklaşarak beline sarıldı ve yerinde sıçraması ile kulağına doğru fısıldadı.

 

"Şhht! Sakin ol benim." Elif'in rahatlayan bedenini hissedince Giray'ın yüzünde bir gülümseme oluştu. Ellerini karısının kollarına uzatarak sıvazlarken bir taraftanda sordu. "Üşüdün mü? Yüksek olduğu için serin oluyor biraz." Elif bakışlarını manzaradan çevirmeden olumsuz anlamda başını salladı.

 

"Hayır üşümedim. Sadece ürperti oldu bir an." Yüzünde oluşan gülümseme ile hayran kalmışcasına etrafını inceledi. "Burası çok güzel Giray. Yıldızlar,ay ışığı,manzara hareketli sokaklar." Eliyle etrafını işaret ederek sözlerine devam etti. "Sevgililer,aşıklar romantik ve çok güzel bir yer." Giray karısının omzunun üzerinden karşısındaki manzaraya bakarak muzipçe söylendi.

 

"Sen aşıklar ve sevgilileri daha çok beğendin bence. Baksana gözün manzaradan çok onların üzerinde." Giray'ın sözleri ile bakışlarını utançla kaçıran kız ne diyeceğini bilememişti. Evet manzara güzeldi ama sevgililer de ayrı bir hava katmıştı ortama. Oda isterdi onlar gibi olmayı. Derin bir iç çekerek tekrar çiftlere baktı.

 

"Çok güzel görünüyorlar Giray baksana." Adam bakışlarını etrafındaki çiftlerde gezdirerek tekrar karısına döndü ve boynuna doğru sokularak kulağına fısıldadı.

 

"Eminim onlar da bizim için aynı şeyi düşünüyorlardır." Elif kocasının sözleri ile ona dönerek gözlerini şüphe ile kısarak homurdandı.

 

"Ama biz sevgili değiliz." Elif'in belindeki kollarını sıkılaştıran adam yüzünü buruşturdu.

 

"Ama evliyiz. Ve bu onlar gibi olmayacağımız ya da bu durum sevmeyeceğimiz anlamına gelmez." Bakışlarını kaçırarak yanlızca kendinin duya bileceği bir şekilde konuştu. "En azından benim için öyle." Kocasının sözleri ile şaşıran kız fısıltıya benzer sözlerini de duyunca hayretle baktı. Ne demişti? Yanlış mı duymuştu? Bir umut doğmuştu Elif'in küçük yüreğine o anda. Ama o sözleri gerçekten duyup duymadığından emin olmak istiyordu. Bütün cesaretini toplayarak sordu.

 

"Ne demek istiyorsun?" İçinde büyüyen duyguyu artık saklamak istemiyordu adam. Yine bir ayrılık çalmıştı kapılarını ve bu ayrılığın sonunda dönüp, dönemeyeceği belli bile değildi. Ondan bir söz,bir ümit almak için açacaktı kalbinde ki sırrı. Karısının gözlerine bakarak eline uzandu ve parmaklarını geçirerek arkalarındaki banka doğru ilerledi. Elif oturunca kendisi de oturarak yönünü karısına doğru çevirdi ve mavi gözlerinin içine aşkla baktı.

 

Giray'ın hareketleri Elif'i tedirgin ederken bakışlarındaki tuhaflıkla huzursuzca yerinde kıpırdandı kız.

 

"Elif." Karısının bakışlarındaki endişeyi fark eden adam gülümseyerek konuşmaya başladı. "Aslında nasıl söyleyeceğimi ve nereden başlayacağımı bilmiyorum. En iyisi ben içimden geldiği gibi konuşuyum sen sözlerimi kesmeden dinle. Belki bir daha bu cesareti bulamam kendimde. Ya da önümüzdeki ayrılığın sonunda hiç söyleyemeye bilirim içimdekileri sana." Karısının hayretle kalkan kaşları ve meraklı bakışları ile derin bir nefes aldı.

 

"Hani biraz önce o sevgililire imrenerek bakıyordun ya, bizim de onlar gibi olmamız için bir umut var mı?" Elif'in kaşları çatılırken Giray ara vermeden konuşmasına devam etti.

 

"Ne diyor bu adam biz zaten evliyiz, diyorsun belki ama ben böyle bir evlilik istemiyorum."

 

Elif'in yüreğinde biraz önce yeşeren tohumlar birden solu vermişti. Evet evlilerdi ama kocasının biraz önceki sözleri gibi bu sevemeyecekleri anlamına gelmezdi. Başka birine mi aşıktı yani? Peki niye kendisine ümit veriyor her fırsatta dokunuyor,sarılıyor öpüyor ve kıskançlık krizlerine giriyordu. Tamam belki bir eş olarak böyle yapıyordu ama bu davranışları ile tecrübesiz kalbinin kapılarını araladığını fark etmiyor muydu? İçindeki hayal kırıklığını gizlemeye çalışarak baktı kocasının kahverengi gözlerine.

 

"Birini seviyorsun ve evli olduğumuz için suçluluk mu hissediyorsun?" Giray'ın kaşları şaşkınlıkla çatılırken panikle konuştu.

 

"Ne! Saçmalama tabiki yok öyle bir şey!" Söylediği sözlerin bu defa da başka yöne çekile bilme ihtimali ile hızla konuşmasına devam etti. " Yani varda yok." Aklı iyice karışan kız karşısında saçmalamaya başlayan adama baktı. Neydi bunun derdi? Bir insan için aşk ya vardır ya yoktur. Ne saçmalıyordu ki? Tam ağzını açıp konuşacaktı ki kocasının elini dudaklarında hissetti.

 

"Zaten yeterince saçmaladım. Şimdi sus ve dinle lütfen." Elif,Giray'ın hareketlerine anlam veremesede bu konuşmanın nereye gideceğini merak ederek olumlu anlamda başını salladı. Onun bu hareketi ile sıkıntılı bir nefes alan adam sözlerine devam etti.

 

"Belki normal bir şekilde başlamadık bu yolculuğa. Yani severek,hissederek. " Elif'i gördüğü ilk an gözlerinde canlanınca burukça gülümsedi. " Zaten senin bulunduğun ortamı ve benim bulunduğum ortamı düşünürsek ve senin yaşını, bir ilişki yaşamamız imkansızdı." Kocasının sözleri ile Elif'in kalbini sanki bir el avuçlarına almış sıkıyordu. Demekki yanına yakıştıramıyordu kendisini. Ve her zaman olduğu gibi yine yaşını öne sürüyordu. Göz yaşlarının gözlerini zorladığını hisseden kız bakışlarını manzaraya doğru çevirdi.

 

"Bir hata yaptım ve bu hatamın sonucunda ikimizinde hayatını mahfettim." İşittiği sözlerle ateş saçan bakışlarını hızla kocasına çevirdi. Onca şeyden sonra şimdide hata olarak mı görüyordu kendisini? Hiç bir şey söylemeyecekti konuşmanın sonunda elbette onunda söyleyeceği bir çift söz olacaktı.

 

"Seni omuzlarıma bırakılan bir yük, ayağıma vurulmuş bir pranga gibi gördüm." Giray'da bakışlarını manzaraya çevirmişti artık. Elif'in gözünden yaşlar dökülmeye başlarken o sözlerine devam etti.

 

"Korktum kaçtım Elif. Hep kaçtım. Yaşın küçüktü. Sana karşı veremeyeceğim bir hesap vardı ve sen çok farklıydın. Seninle ilk göz,göze geldiğimiz o an anladım bunu. Sarı uzun saçların,beyaz teninde ağlamaktan kızarmış gözlerinle bana ürkekçe baktığın an anladım farklı olduğunu." Stresten kuruyan dudaklarını ıslatan adam yanındaki kıza hiç bakmadan anlatmaya devam etti.

 

"Masumdun. Kırılgandın. Tıpkı cennet çiçekleri gibi. Kimsesiz,tertemiz bir kız çocuğuydun gözümde. Senin o halin içimde kapanmayacak olan o yaraya bir darbe daha vurdu." Yaşlı gözlerini hızla kocasına çevirdi kız. Onun yüzünü buruşturarak manzarayı izlediğini görünce gerçek bir tokat misali çarpmıştı yüzüne. "Giray ona acıyordu!"

 

"Korktum vicdanımdaki yükün büyüklüğünden korktum. Çünkü hayatını mahvetmiştim. Geleceğini,hayallarini,ümitlerini,yaşayacağın en güzel anları bu evliliği kabul ederek çalmıştım senden." Dilinin ucundaki sözleri söylemek zor olsada karısının fikrini öğrenmek için mecburdu. Yumruklarını sıkarak tekrar konuştu. "Belkide en önemlisi biraz önce özendiğin o aşıklar gibi olma ihtimalini çaldım. Başka birine aşık olur mutlu olabilirdin belki de." Elif sesinin çıkmaması için dudaklarını ısırdı var gücüyle. Giray'sa içindeki duyguların etkisiyle hâlâ anlatmaya devam ediyordu.

 

"Bir gün bir şeyler değişmeye başladı Elif ve ben daha çok korktum. Çekip gitmek aklımdaki düşüncelerden içimde filizlenen şeyden korkarak kaçtım. Ve geri dönüşü olmayan bir hata daha yaptım. O yüzüğü senin parmağına geçirerek senide kendim gibi prangaladım." Daha fazla dinlemek istemiyordu Elif madem kendisini istemiyordu,madem bir yük olarak görüyordu boşaya bilirdi ve söylediği şeylerden sonra olması gerekende buydu. Göz yaşlarını elinin tersi ile silerek tüm cesaretini topladı ve konuşmak için kocasına döndü tam o anda Giray'da dönünce göz,göze geldiler.

 

Karısının ıslak yüzüne bakan adam, gözlerinde gördüğü hayal kırıklığı ile burukça gülümsedi ve eline uzanarak tutup dudaklarına götürdü. Avuç içine bıraktığı küçük öpücükle acı çekercesine karısına baktı.

 

"Sesini duymamak,gözlerine bakmamak için kaçtım ama bir tuhaflık vardı. Sanki kilometrelerce öteden sesini duyuyordum. Gözlerin olmadık zamanda aklıma düşüyordu." Elini kaldırarak karısının saçlarına uzandı ve tekrar konuştu. "Saçların sanki boynuma bir ilmek olmuş sana gelmem için boğazıma yapışıyordu" Elif artık ne düşüneceğini ne söyleyeceğini bilmiyordu. Kocasının amacının ne olduğunu zaten anlayamamıştı.

 

"Omuzlarımdaki yük kalbime düştü bu defa. Yüreğime cenettin kapılarını açtın Sidelya!" Elif'in gözünden damlayan yaşa uzanarak parmak ucuyla dokundu. Yüreğinin yükünü hafifletmişti ama vicdanının yükünü hafifletemiyordu. En büyük korkusuda oydu ya zaten. Ama önce aşkını kazanacaktı cennet gözlüsünün. Elbet vicdanına da sıra gelecekti sonra. Düşüncelerinin acısı gözlerine yansırken ızdırap çekercesine fısıldadı.

 

"Ben sana aşık oldum Elif!" Karısının dudakları hayretle aralanırken Giray yavaşça yaklaşarak alnına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi. Gözlerinden dökülen yaşları silerek tekrar fısıldadı.

 

"Ağlama lütfen." Neler düşünmüştü. İstemiyor, yük olarak görüyor zannetmişti. Acıyla mutluluk arasında sıkışıp kalmıştı kızın yüreği. Düşüncelerinden kurtulmak için heyecanla başını sallarken Giray tekrar konuştu.

 

"Biliyorum çok kırdım,üzdüm seni. Ama bende tecrübesizdim Elif. Böyle bir şey ilk defa başıma geliyor." Kocasının daha önce söylediği sözleri hatırlayan kız küçük bir çocuk gibi iç çekti.

 

"Tecrübesiz olduğunu söyleme bana Giray. Benim üzerimde kullandığın tecrübelere bakılırsa bu söylediğin hiç inandırıcı değil.." Karısının ima ettiği sözlerle çapkınca gülümsedi adam.

 

"Her dokunduğun kadına bir şey hissetmek zorunda değilsin Elif. Önemli olan yüreğine dokunan kadındır ve sen benim yüreğime dokunan tek kadınsın." Kocası ne kadar böyle konuşsada tecrübeliydi. İçinde birden bir öfke belirdi. Ama bunu ona hissettirmek istemiyordu. Sakin olmaya çalışarak tekrar Giray'a döndü.

 

"Ben senin istediğin bir kadın olamam Giray. Benim parmaklarım şehvetle dokunmayı bilmez. Yüreğim sadece kaderin ona çizdiği yolda ilerler. Alnıma yazılan, bana helal kılınandır benim yüreğime dokunan." Tecrübesizdi ama yine aynı acıları yaşamak istemiyordu. Kocası Amerika'ya giderken parmağına yüzüğü takarak yüreğine dokunmuştu ama gelmemişti. Hiç aramamıştı. Tamam kendisi böyle olmasını istemişti fakat,eğer söylediği gibi seviyor olsaydı niye gelmesindi? Niye aramamıştı hiç? Kocasının gözlerine bakarak içinden söylendi. Madem seviyorum diyorsun, önce aşkını kanıtlayıp güvenimi kazanacaksın Giray Bey. Giray karısının sözleri ile çaresizce boynunu büktü.

 

"Bende tam bunu diyorum Elif. Bana mecburiyetten sığınmanı istemiyorum. Kaderin bize oynadığı oyunla bir evliliğe başlasakta, ben karımın da beni sevmesini istiyorum." Seviyorum diyordu içinden Elif ama yaşadığı günler aklına gelince dilinden dökülmüyordu o sözler. Güvensiz bakışlarını kocasının üzerinde gezdirerek fısıldadı.

 

"Ben zaten senin karınım. Saygım var sevgim var ama güvenim yok Giray. Yine araya ayrılık girecek ve sen yine bir ayrılığın arefesinde farklı bir Giray olarak karşıma çıkıyorsun. Önce ümit verip sonra gidiyorsun."Ellerini saçlarının arasından geçiren kız kararsızlıkla kocasına baktı. "Bence bizim zamana ihtiyacımız var." Giray karısının sözleri ile hırsla yerinden kalktı ve elini sıkıntıyla yüzünde gezdirirken bakışlarını tekrar karısına çevirerek çaresizce baktı.

 

"Korkuyorum Elif! Seni kaybetmekten korkuyorum anlamıyor musun? Ya biz ayrıyken kalbini başkası çalarsa. O zaman ben nasıl karşı koyarım sana?" İri eliyle saçlarını dağıttı ve ne yapacağını bilmezcesine dolanırken karısının mavi gözlerine baktı. "O yüzden bana bir ümit ver Elif! Bana ayrılığımız süresince dört elle sarılacağım bir ümit ver. Yoksa ben gittiğim yerde bunları düşünmekten deliririm!" Yavaşça yerinden kalkan kız kocasına yaklaşarak önünde durdu. Elini uzatıp sakallı yüzünde gezdirirken hafifçe gülümsedi.

 

"Senin zaten bir ümidin var Giray." Önüne düşen bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırdı ve kocasının meraklı bakışları altında sözlerine devam etti. "Sen bana helal kılınansın ve ben senin karınım. Bunlar benim, seni sevmem ve aşık olmam için yeterli sebepler." Gözleri muzipçe parlarken kocasının çatılan kaşlarını, parmağını uzatarak düzeltmeye çalışırken onun yüz ifadesi ile kıkırdayarak tekrar konuştu. "Ama tabiki sana güvenmem ve aşık olmam için biraz çabalaman gerekiyor. Nede olsa sicilin pek temiz sayılmaz." Giray karısının sözleri ile yüzünü buruşturarak olduğu yerde dolanmaya başladı. Söylediklerinden ne çıkarmalıydı? Elif zor bir karekterdi. O minnet borcundan dolayı sevmesede bir erkeğe katlana bilecek kadar sabırlı ve dirayetli bir kızdı. Yüksündüğünü,bıktığını asla anlayamazdın. Mutsuzda olsa ben mutsuzum diyemezdi karısı. O yüzden bir kelimede olsa dilinden bir sevgi sözcüğü duymak istiyordu Giray. Elini ensesine atarak düşünceli bir şekilde ovdu.

 

"Bunu bir ümit olarak kabul etmeli miyim?" Sorusundan sonra yerdeki bakışlarını tekrar Elif'e çevirince narin omuzlarını silkerek gülümsediğini farketti. Kendine arkasını dönen kız banka bıraktığı çantasına doğru ilerleyip çantasını aldı ve arkasını dönerek kocasına baktı.

Hala bıraktığı yerde,bıraktığı gibi dikildiğini görünce yanına yaklaştı.

 

"Gidelim mi artık ben çok yorgunum." Baştan aşağı karısını süzen adam gülümseyerek cevap verdi.

 

"Gidelim." Karısının eline uzanarak avcuna hapsetti. Kocasının itirafından sonra kız içindeki heyecan yüzünden bu temasla gerilmeye başlamıştı. İlk defa sevgili gibi hissediyordu kendini. Heyecandan kalbi hızlanmaya başlarken ellerinin terlemeye başlaması ile derin bir nefes aldı. Avcundaki elin bir anda ateş gibi olması ve karısının gergin hali Giray'ın da

dikkatini çekmişti. Yürümeyi bırakarak Karısına döndü ve üzgünce baktı.

 

"Elini tutmamdan rahatsız mı oluyorsun?" Elif aniden gelen soruyla ne cevap vereceğini şaşırmıştı. Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra kız kuruyan dudaklarını ıslatmak için yaladı. Kocasının bakışlarının dudaklarına kaydığını hissedince hızla konuşmaya başladı.

 

"Hayır tabiki! Saçmalama. Elimi tutmandan, bana dokunmandan niye rahatsız olayım ki?" Çekingen bir şekilde kahverengi gözlere bakıp utanarak konuştu. " Aşk itirafından sonra sadece heyecanlandım biraz ondan biraz gerginim." Karısının sözleri yüzünde büyük bir gülümsemeye sebep olurken Elif kaşlarını çatıp gözlerini kısarak şüpheyle konuştu.

 

"Bilerek yapıyorsun değil mi?" Giray kahkahasını bastırmaya çalışarak anlamamış gibi karısının yüzüne baktı.

 

"Neyi bilerek yapıyorum Sevgilim!" Elif'in gözleri işittiği kelime ile hayretle açılırken kocası tekrar eline uzandı. Elini geri çeken kız öfkeyle kocasına baktı.

 

"Böyle yaparak duymak istediğin şeyi duyacağını sanıyorsan yanılıyorsun Beyefendi." Duyguları alt üst olmuştu ve sağlıklı düşünemiyordu. Bir an önce mabedine girip bir daha çıkmak istemiyordu. Bıkkınlıkla gözlerini açarak ofladı ve tekrar hızla yürümeye başladı. Onun bu durumu Giray'ı iyice keyif kendirirken büyük adımlarla karısına yetişip önüne geçti. Fakat Elif durmayınca oda yönünü ona dönerek geri, geri yürüyerek konuşmaya başladı.

 

"Demek duymak istediğim kelimeyi söylemeyeceksin?" Tek omzunu silkerek umursamazca gülümsedi.

 

"Ama unuttuğun bir şey var güzelim bana çabalamam gerektiğini söylemiştin." Eli ile kendi vücudunu göstererek sözlerine devam etti. " Bu yakışıklılık ve karizmaya hiç bir kadın hayır diyemez. Sende aşık olacaksın eninde sonunda." Sözlerinden sonra muzipçe göz kırptı. Kocasının kibirli haline yüzünü buruşturarak bakan kız içinden söylendi. Bir de utanmadan başka kadınlardan söz ediyordu.

 

"Utanmıyorsun değil mi? Ben ne diyorum sen ne diyorsun?" Giray üzerine doğru gelen karısı ile geri,geri yürümeye devam ederken anlamadığı sözlerle boş, boş yüzüne baktı. " Ben helal olanı, yani seni seçerken sen hâlâ haram olana yöneliyorsun." Çattığı kaşları ile yüzünü daha çok buruşturup kocasını süzerek homurdandı. " Hiç bir kadın hayır diyemezmişte, çok yakışıklıymış. Sen o kırık kolunla tıpkı bir bostan korkuluğuna benzediğinin farkında değilsin galiba?" Söylediği yalan anlaşılmasın diye mavi bakışlarını kaçırdı. Kollunun kırık olması bir şeyi değiştirmiyor adam yine de taş gibi sende biliyorsun diyen iç sesinin ses tellerini koparmayı istedi o an.

 

"Elif bak yine yanlış anlıyorsun ve senin yanlış anlamaların beni delirtiyor." Derin bir nefes alan adam kırılmış gibi konuştu.

 

"Ben senin aşkın için çabalayacağım diyorum sen beni bostan korkuluğuna benzetiyorsun. Demekki senin gözünde korkuluk kadar çirkinim." Kocasının kırgın çıkan sesi ile bakışlarını yerden kaldırdığı sırada geri, geri yürüyen adamın sendelediğini farketti. Panikle ona doğru hamle yaparken korkuyla bağırdı.

 

"Dikkat et!" Giray arkasındaki ağaç sürgününü farketmeyerek takılıp sendeleyince Elif'te panikle koluna yapışmıştı. İkisi birden yere yığılırken kız korkuyla gözlerini kapadı.

 

Üzerinde gözleri kapalı bir şekilde uzanan karısının yüzüne eline uzatarak parmaklarını gezdirdi. Teninde hissettiği dokunuşla gözlerini yavaşça aralayan kız kocasının bakışlarındaki tuhaflığı görünce korkuyla fısıldadı.

 

"Giray bir şeyin var mı? Canın acıyormu?"Hafifçe doğrulan kız kocasının vücudunu süzerken kırık olan kolunu görmesi ile titrek bir ses tonu ile tekrar konuştu.

 

"Kolun, koluna bir şey oldu mu?"Ellerini yüzünde gezdirerek pişman olmuşcasına söylendi. " Canın yandı hepsi benim suçum!" Kendini suçlayan karısına, şu anki bulundukları pozisyondan dolayı ifadesiz yüz hatları ile cevap verdi.

 

"Canım acımadı ama acıyan yerlerim de var tabi." Elif'in korkudan büyüyen bakışlarına elleri de eşlik ederken panikle kocasının vücudunu yoklamaya başladı.

 

"Neren ağrıyor!?" Karısının masumluğu karşısında gülmemek için kendini zor tutan adam göğsünde gezinen elleri yönlendirmek için cevap verdi.

 

"Sol tarafım! Böyle kalbime doğru." Yüzünü buruşturarak acı çekiyormuş gibi bir ifade takındı ve kesik bir nefes aldı. Elif'in eli sol göğsüne doğru kayarken hafiften inledi. " Galiba kalbim ağrıyor." Elif korku ile kocasına bakarken Giray daha fazla dayanamayarak kıkırdadı. " Ama kalbimin ağrısı sana olan aşkımdan. Üstelik biraz daha üzerimde o şekilde oturmaya devam edersen esas bir yerleri ağrıyacak olan sen olacaksın Sevgilim." Elif içindeki korkudan dolayı kocasının sözlerine anlam veremezken oturuşunu merak ederek gözlerini bulundukları pozisyona çevirdi. Kocasının üzerinde ata biner gibi bir haldeydi ve bunu farketmesi ile yüzlerini sanki birer alev topu istila etmişti. Utançla kızarırken hızla yerinden doğrulmaya çalıştı. Fakat çıplak bacağında hissettiği elle neye uğradığını şaşırdı.

 

Giray karısının kıpırdanması ile zor durumda kalırken onu durdurmak için aniden elini uzattı. Fakat parmaklarının hissettiği çıplak tenle kaşları hızla çatıldı. Başını hafifçe kaldırıp elinin nerede olduğunu kontrol ederken gördüğü manzara ile şok oldu.

 

Karısının giydiği elbisenin eteği bulundukları pozisyondan dolayı toplanmış kalçalarının görünmesine bir kaç milim kalmıştı. Gözleri öfkeyle parlarken etrafına bakındı ve yan taraftan gelen iki genci görmesi ile karısını ani bir hamleyle altına aldı. Elif yaşadıkları anlardan dolayı şok olurken Giray'ın sert bir şekilde bacağını sıkması ile utanç dolu bakışlarını kocasının öfkeyle yanan bakışlarına çevirdi.

 

"Bu nasıl bir elbise? Allah aşkına beni çıldırtmak için mi giyiyorsun istemediğim şeyleri." Başını öfkeyle sallayarak sanki kendi sözlerini onaylıyor gibiydi. " Eğer onun içinse tebrik ederim başarıyorsun. Çünkü şu am içimde bir volkan patlamak üzere." Yavaşça karısının üzerine eğilerek dudaklarını sürttü ve kulağına doğru ilerledi. " Elbiselerini yakacağım konusunda seni uyarmıştım. Sana giyme dediğim halde bunu giydin ve ben ilk bu elbiseyi bahçenin orta yerinde cayır,cayır yakacağım." Kocasının dişlerinin arasından tısladığı sert sözler karşısında Elif gözlerini kırpıştırmakla yetinmişti. Tekrar tenine değen dudaklarla nefesinin hızlandığını hissederken Giray'ın eli bacağını okşayarak yukarı doğru çıktı. Tenine sürtünerek inen kumaş ve kocasının eli ile nefesini tutan kız hipnoz olmuş gibi Giray'a bakıyordu. Kocasının gözlerinin o geceki gibi koyulaşmaya başladığını fark edince huzursuzca kıpırdandı.

 

"Giray! Üzerimden kalk etraftaki insanlar başka şeyler düşünecek." Başını olumlu anlamda sallayan adam bakışlarını etrafında gezdirdi ve kuytu bir köşede kaldıklarını fark edince tekrar karısına dönerek dudaklarına büyük bir açlıkla yapıştı. Elif utançtan ve etraftakilerin tepkisinden çekinerek dudaklarını emen adamdan kurtulup yalvarırcasına baktı.

 

"Giray lütfen kalk üzerimden! Çok utanıyorum." Adam karısının yüzünü okşarken fısıltıyla cevap verdi.

 

"Kimse bizi farketmiyor bile. Bıırakta birazcık öpeyim." Yaramazlık yapmış çocuklar gibi boynunu büküp yalvarırcasına bakan kocasının haline üzülen kız dudaklarına uzanarak küçük bir öpücük bıraktı ve muzipçe konuştu.

 

"Kalbimi çalana kadar bu küçük öpücüklerle idare etmek zorundasın." Kocasının surat ifadesine kıkırdayarak yüzünü avuçları arasına aldı. "Hadi şimdi kalk üzerimden yoksa bütün kemiklerim un ufak olacak." Giray karısının sözleri ile başını sallayarak gülümsedi ve Elif'in alnına ufak bir öpücük bırakarak yavaşça kalkıp karısının kalkmasına da yardım etmek için elini uzatırken gözlerini kısarak eğlenircesine konuştu.

 

"Sen bana karşı boş değilsin Sidelya." Kocasının eline uzanan kız gözlerini devirdi ve ayağa kalkarak bakışlarını kaçırıp üzerini düzeltti.

 

"Onu da nereden çıkardın?" Karısının elini uzanıp tutan Giray şirin bir sırıtmayla göz kırptı.

 

"Çünkü beni öpüyorsun! Bir şeyler hissetmesen öpmezsin." Kocasının sözleri ile omuzlarını silken kız yola doğru ilerledi.

 

"Kocam değil misin? Öperim. Hem evli olduğumuza göre benim sana karşı görevlerim var. Her ne kadar şu an için yerine getiremeyecek olsam da o küçük öpücükleri teselli niyetine say." Karısını gülümseyerek dinleyen adam söylediklerini düşünürken hevesle Elif'e döndü. Tek kaşını kaldıran kız sözlerine devam etti. " Üstelik dokunmak için bir şey hissetmek gerekmiyor diyen sendin unuttun mu?" Giray kendi sözleri ile vurulduğu için yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Tamam senin gibi laf ebesiyle aşık atmaya niyetim yok. Sonra nasıl oluyorsa ucu hep bana dokunuyor." Yola çıkınca karısına dönerek gözlerine meydan okurcasına baktı.

 

"Ama bana aşık olduğun zaman bu göster ama elletme kurallarının acısını fena çıkarırım haberin olsun sevgilim!" Kocasının üçüncü sefer kullandığı hitap sözcüğü ile kalbi hızlanan kız derin bir nefes alarak aynı meydan okuyan bakışlarla baktı.

 

"Sen önce güvenimi kazan kalbimi çal, o zaman ne istiyorsan yaparsın. İsteklerini yerine getirme yükümlülüğüm var sonuçta." Giray karısının gözlerine öyle bir baktı ki Elif'in içi titremişti. Avcundaki eli dudaklarına götürdü ve uzun bir öpücük bırakarak aynı bakışlarla tekrar konuştu.

 

"Sen yeterki kalbinin kapılarını tıklattığımda yine böyle karşıla beni. Aşkını kazanmak için beklerim! Vuslat son nefesim de bile olsa aşkın için yine beklerim!" Karısını kollarının arasına alarak sıkıca sardı. Ayrılık korkutuyordu artık. Dönememekten korkuyordu. Döndüğünde karısını bıraktığı gibi bulamamaktan korkuyordu.Eli Elif'in saçlarını okşarken acı çekercesine fısıldadı.

 

"Yeterki seni bıraktığım gibi bulayım. Yeterki benim Sidelya'm olarak karşıla yine beni." Elif kocasının sözlerinden korktuğunu ve acı çektiğini anlıyordu. Kendisi de aynı korkuları ve acıları çekiyordu. Bakışlarından farketmiyormuydu bu adam neler hissettiğini. Yavaşça geri çekilerek Giray'a dolu gözleri ile baktı ve olumlu anlamda başını salladı.

 

Nefes,nefese geri çekilen adam karşısındaki kızın ağladığını görünce öfkeyle dudaklarını ısırdı. Nasıl böyle bir hata yapmıştı. İşittiği küçük seslerden sonra giden kızın arkasından oda göz yaşları içinde baka kaldı. İçinde öyle bir ateş harlanıyorduki sanki gün geçtikçe bu ateş yüreğini bir cehennem gibi kavuruyordu. Giden kızın arkasından umutsuzca bakarak acıyla kendi,kendine söylendi.

 

"Ben senin yarana bakıp nasıl acıdığını anlarımda, sen benim neye kırıldığımı asla anlayamazsın."

 

OY VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN ...

 

 

 

yitenumutlar

 

 

Loading...
0%