Yeni Üyelik
18.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı :Esmeray - Gel Teskere

 

Gözyaşları yanaklarından akarken bir an yanlış duymuş olmayı diledi. Ama kulaklarında yankılanan Hakkari Yüksekova gözyaşlarının iyice şiddetlenmesine sebep oluyordu. Telefonun diğer ucundan gelen sesle biraz olsun toparlanmaya çalıştı.

 

"Elif! Bak beni söylediğime pişman etme. Cevap ver lütfen." Giray söylediği için çoktan pişman olmuştu bile. Keşke başka bir şehiri söyleseydim diye geçirdi içinden. Dayanamıyordu onun üzülmesine. Hele birde aradaki mesafeler yokmu, karısı orada gözyaşı döküp üzülürken mesafeler yüzünden yanında olup sarılamamak koyuyordu en çokta. Derin bir nefes alan kız titreyen sesiyle sitemkar bir şekilde konuştu.

 

"Keşke kısa dönem yapsaydın. O zaman doğuya göndermezlerdi seni." Elif'in ne kadar korktuğu sözlerinden bile anlaşılıyordu. Yoksa karısı böyle şeyler düşünecek karakterde değildi.

 

"Cennet gözlüm,hiç yakışıyor mu sana bu sözler? Hem bir biz değiliz ayrı olan." Biraz ilerisinde karısıyla konuşan arkadaşına çevirdi bakışlarını. Diken üstündeydi. Karısı bu gün yarın doğum yapacaktı ve o, onlardan uzaktı. " Evli arkadaşlarım var karısı doğum yapacak olan var,bebeğinin doğumunu bile göremeyenler var,annesinin babasının cenazesine bile gidemeyenler var Sidelya. Sence biz şu anki durumumuza isyanmı etmeliyiz yoksa şükürmü?" Elif'in içini bir pişmanlık kaplamıştı fakat özlemi o kadar büyüktüki dilinden dökülenlere mani olamıyordu.

 

"Tabiki onların durumları daha zor ama sen beni hiç özlememişsin anlaşılan. Herkesin hasreti,özlemi, bekleyişi farklıdır Giray!" Genç adam yaktığı sigaradan derin bir nefes çekti. Sigara kullanmıyordu normalde ama askerlik onada alıştırmıştı. Dumanını üfleyerek son zamanlarda iyice alınganlaşıp huysuzlanan karısına cevap verdi.

 

"Cennetim! Niye böyle yapıyorsun? Özlemez olurmuyum hiç? Kokun bunumda tütüyor. Her gün özlemle verdiğin saç tutamını kokluyorum. Parmaklarımı gezdiriyorum hasretle her bir telinde." Gözleri dolarken burukça gülümsedi ve sigarasından bir fırt daha çekti. Sigaranın dumanı soğuk havaya karışırken karşıdan gelen içli ve kırılgan sesle kalbinin sıkıştığını hissetti.

 

"O zaman neden görüntülü aramalarıma cevap ver miyorsun yada sen ara mıyorsun?" Ne diyecekti şimdi. Eğitim sırasında bir kaza olmuş ve yüzünün bazı yerlerinde hafif yaralar oluşmuştu. Seni daha fazla korkutmamak için açmıyorum diyemezdi. Ne cevap vereceğini bilemez bir şekilde bakışlarını arkadaşlarına çevirdi. Bazıları onlar rahat konuşsun diye gözcülük yaparken, bazıları aileleri ile hasret gideriyordu.

 

"Sevgilim biliyorsun telefonum bozuldu ve şu an kullandığım eski bir model. Çarşı izinleri de iptal olunca değiştiremedim." Kim derdi Giray Eyyüboğlu küçük bir kıza rapor verecek diye. Resmen karısı üzülmesin diye tek ayağının üzerinde kırk yalan söyler olmuştu. Bu ayrılık Elif'i çok değiştirmiş üzerine düşmeye başlamıştı. Tabiki şikayetçi değildi aksine çok mutlu oluyordu onun ilgili tavırları karşısında. Düşünceleri yüzünde gülümsemeye sebep olurken hasret kokan bir ses tonuyla tekrar konuştu.

 

"Elif seni çok özledim. Gözlerini,saçlarını,ellerini. " Kız kocasının sözleri ile hem mutlu olmuş hem kelimelerdeki özlem kokusu ile üzülmüştü. Pencereye doğru sessiz adımlarla yaklaştı. Giray askere gittikten sonra Gönül Hanım da bu odadan ayrılmıştı. Ona göre tehlike geçicide olsa ortadan kalkmış sayılıyordu. Yanlızlık belkide Gönül Hanım'ın da başka odaya taşınması ile daha çok canını yakar olmuştu. Daldığı düşüncelerden kocasının sesiyle sıyrıldı. "Öyle özledimki bir bebeğin anne sütüne olan muhtaçlığı gibi gece uykularımdan uyanıyorum." Dudaklarına yayılan tebessümle pencereden uzaklaştı kız. Yatağına doğru yaklaşarak kenarına yavaşça oturdu.

 

"Seni çok özledim. Gülünce yüzünde oluşan çukurları,kızınca kaşlarının çatılmasını,kıskançlığını hatta beni deli ettiğin o anları bile çok özledim. Giray. Sen içimdeki o büyük yanlızlığı dolduransın." Derince bir nefes alan kız tekrar konuştu. " En büyük korkumla beni bir başıma bırakma. Ne o lursa olsun bana dön. Beni sensiz ve yanlız bırakma." Giray karısının sözleri ile sertçe yutkundu. Onu daha fazla üzmek istemiyordu. Karısını kızdırdığı anları çok iyi biliyordu. Bulduğu her fırsatta sıkıştırıp küçük öpücükler çalıyordu gelmeden hemen önce. Tabi bu küçük öpücüklerin arsız dokunuşları da oluyordu haliyle. Ama Elif, utandığı ve evden birilerinin görme ihtimaline karşı kendisini sürekli azarlıyordu. Karısını içinde bulunduğu duygusallıktan çıkartmanın yolunu bulduğu için muzipçe sırıtarak cevap verdi sözlerine.

 

"Gelince ilk işim resmi nikahı basmak olacak sana Sidelya! Bakalım o zamanda düşüncelerin bu yönde mi olacak?" Elif içinde bulunduğu duygusallıktan Giray'ın ne söylemeye çalıştığını anlamamamıştı. Sanki kocası onu görüyor muşcasına biçimli kaşlarını büzerek konuştu.

 

"Anlamadım. Resmi nikahımız olunca düşüncelerim niye değişecekmiş ki?" Karısının masumca sorduğu soru karşısında Giray ufak bir kahkaha attı. Arkadaşlarının kendine dönen bakışları ile bulunduğu ortamdan biraz uzaklaşarak onlara sırtını döndü ve muzip sözlerine devam etti.

 

"Nikahı kıyınca seni rahat bırakacağımı mı düşündün yoksa? Eğer öyle bir düşüncen varsa bence o güzel kafandan sil at karıcığım." Karısının sessiz kalışı ile yüzündeki gülümseme iyice büyümüştü. Onu kızdırmak hoşuna gidiyordu. Biliyorduki biraz sonra söyleyeceği sözler Elif'in beyaz teninin kırmızıya dönmesine sebep olacaktı. " İlk gecemizden itibaren en az bir ay yataktan çıkmak yok! Teninde kaybolmayı, benim olacağın günü sabırsızlıkla bekliyorum sevgilim" Elif hala cevap vermezken Giray içinde büyüyen kahkahayı güçlükle tutuyordu. Amacı onu kızdırmak olsada sözlerinde ciddiydi. "Uzun ayrılığımız süresince içimde büyüyen hasreti ve arzuyu da düşün ve bir daha beni telefonda da olsa kışkırtma. Yoksa döndüğüm de senin için iyi olmaz." Elif kocasının tahmin ettiği gibi kırmızı renge bürünmüş söylediği sözler karşısında şok olmuştu. Giray'ın ,sözlerini o yöne çekeceğini hiç düşünmemişti. Çatılan kaşları ile dişlerinin arasından tısladı.

 

"Hiç değişmeyeceksin değil mi? Ben onu mu kastettim? Niye utandırıyorsun beni? Buradaki sapıklığın yetmedi şimdi de telefon sapıklığınamı başladın Giray?" Karısının peş,peşe sorduğu sorular ve kızgın ses tonu Giray'ın tekrar bir kahkaha atmasına sebep olmuştu.

 

"Karım değil misin? İster telefon sapıklığı yaparım,ister telefonda fantazi yaparım. Hem utanılacak ne var bunda? Sen, sana dokunuşlarımı özlediğini ima etmedin mi yani?" Yatakta tepinir hale gelmişti kız. Allah'tan Gönül Teyze odadan taşınmıştı da şu anki utanç ve sinir haline şahit olmuyordu. Yoksa ne derdi kadına?

 

"Allah'tan Gönül teyze odadan taşındı da kimse duymuyor şu sözlerini. Hem biraz daha böyle sapıkça konuşmaya devam edersen kapatacağım telefonu haberin olsun." Adamın kaşları hızla çatılırken öğrendiği ayrıntı ile sert bir ses tonu ile hesap sordu karısına.

 

"Madem Gönül Teyze odadan ayrıldı sen ne diye konuşmamızın orta yerinde onu bahane ederek kapatıyorsun telefonlarımı?" Elif kırdığı potla dudağını dişledi. Kocasının sert sesi tırsmasına sebep olsada durumu yanlış anlayıp konuşmak istemediğini düşünmesinden korkarak hemen cevap verdi.

 

" Sen her konuşmamızda telefon sapıklığına bağlıyorsun olayı bende utanıyorum, verecek cevap bulamıyorum o yüzden Giray." Giray'ın cevap vermemesi ile yanlış anladığını düşünerek iyice paniklemişti kız." Vallahi konuşmak istememden filan değil. Yoksa biliyorsun kulağım hep telefon sesinde aramanı bekliyorum. Sınava bile hazırlanamıyorum seni düşünmekten." Uzun bir sessizliğin ardından Elif sonunda Giray'ın sesini duyabilmişti.

 

"Ben seni sonra arayacağım!" Beklediği cevap elbetteki bu değildi. Kapanan telefonla kafasına sertçe vurdu ve kendi,kendine söylenmeye başladı kız.

 

"Salak sın Elif Salak! Yanlış anladı kırıldı işte. Kocan o senin kocan! Ne demeye çekiniyorsun ki? Yık artık şu tabularını."

 

Giray'ın ise telefonu kapatma sebebi tamamen farklıydı. Arkasını döndüğü an gördüğü kişiyle sertçe yutkundu. Telefonu hızla cebine koyarken asker selamı vererek konuştu.

 

"Giray Eyyüboğlu Ankara, Emredin komutanım!"

 

Orta yaşlı adam çatttığı kaşları ve sert bakışları ile başını salladı. Seviyordu bu adamı. Motokros yarışlarında sıkı bir takipçisi ve hayranıydı. Üstelik Giray öyle zamane gençleri gibi kazandığı başarıların şımarıklığını,kibirini taşımıyordu üstünde. Onun yerinde başka bir genç olsa hem havasından geçilmez, hem bedelli askerliği tercih ederdi. Bir de evliymiş kerata diye geçirdi içinden. İşittiği sözlerden sonra birazcık sıkıştırmanında bir mahsuru olmazdı o zaman. İçinden sinsice gülümseyerek sertçe konuştu.

 

"Rahat Asker!" Komutanının sözleri ile rahat pozisyonunu alan Giray gelecek olan fırçayı beklemeye başladı. Gider ayak birde ceza almasaydım bari diye aklından geçirirken komutan konuşmaya başladı.

 

"Evli misin sen!?" Komutanının sorusu ile Giray uzun zamandır kendisini dinlediğini anlamıştı. Elif ile olan konuşmalarını hatırlayınca içinden kendine küfürler saydırarak karşısındaki adama cevap verdi.

 

"Evet komutanım. Gerçi resmi nikahımız kıyılmadı daha ama." Komutanın çatılan kaşları ile Giray bakışlarını kaçırmak zorunda kalmıştı. Kim bilir neler düşünüyordu adam onun hakkında? Kayıtlarda evli olmadığı yazıyordu, kendisi evliyim diyordu. Üstelik birde cinselliği kastettiği konuşmasına şahit olmuştu. Elif bunları duysa, Komutana rezil ettin bizi,bir askeriye kalmıştı sapıklığına şahit olmadık diye çeker vururdu onu. Düşüncelerinin yine Elif'e kaydığını fark eden Giray kendini toparlayarak tekrar komutanına odaklandı. Karşısındaki adamın kendisini rahat bir adam olarak görmesini istemiyordu. Çünkü askeriyeye geldiği günden beri ünlü bir motokroscu olması herkesin gözünde rahat bir yaşam tarzı profili çiziyordu. Komutanının da Elif'i sevgilisi zannedipte onun ve kendisi hakkında olumsuz şeyler düşünmesini istemiyordu. Omzunu sıkan sert elle bakışlarını karşısındaki orta yaşlı adama çevirdi. Komutanın eli omzunu her geçen saniye daha fazla sıkarken adam tekrar konuştu.

 

"Söyle bakalım Giray Eyyüboğlu, karınımı daha çok özledin motorunu mu?" Komutanın sorduğu soru ile şaşıran Giray adamın sert yüz hatlarına bakarak hiç düşünmeden cevap verdi.

 

"Karımı komutanım!" Komutan bakışlarını kısarak karşısındaki adama baktı ve şüpheli bir şekilde konuştu.

 

"Neden karın? Oysa senin gibi adamlar özgürlüğüne ve rahat yaşam tarzına daha düşkündür. Giray komutanının sözleri ile onun gözündede aynı profili çizdiğini düşünerek burukça gülümsedi.

 

"Doğru söylüyorsunuz komutanım. Ben de bir zamanlar aşkı,evliliği tutsaklık olarak görenlerdendim ama girdiğim o kafesin içinde bana gerçek özgürlüğün nedemek olduğunu öğreten bir cennet kuşu vardı." Giray'ın gözlerinin önünde karısının hayali canlanırken sözlerine devam etti. "Gülünce çiçekleri açtıran,konuşunca bin bir çeşit kuşun cıvıltısında bile bulamadığım huzuru yaşatan,dokunuşlarıyla sanki etrafıma bir ışık huzmesi saran özgürlüğün içindeyim ben. Hele bir de gözlerime bakışı varki özgürlüğü değil de cenneti vaad ediyor komutanım." Komutan Giray'ın sözleri ile memnun bir şekilde gülümserken omzuna bir kaç sefer babacan bir tavırla vurarak konuştu.

 

"O zaman o kuşa iyi sahip çık evlat! Nikahı baski kafesin kapısı kapansın." Ciddiyetini takınan adam sözlerine devam etti. " Bir dahaki sefere de daha dikkatli gözcüler seç! Eğer Hüseyin komutanına yakalansaydın, karınla hayal ettiğin fantazileri senin üstünde uygulardı o, haberin olsun!" Giray arkasını dönen komutanına şaşkınca bakarken rahat bir nefes verdi. En azından fırça yememişti. Ama haklı olduğu bir nokta vardıki Hüseyin komutana yakalanmamış olmamasıydı. Hüseyin komutan presiplerinden ve katı kurallarından taviz vermeyen bir adamdı. Düşündüğü şeylerle rahat bir nefes daha veren adam tam koğuşa doğru bir adım atmıştıki Komutanın kendisine dönmesi ile tekrar hazırol vaziyetini alıp selam durdu. Adam Giray'ın halini görünce gülümseyerek eliyle rahat işareti yaptı.

 

"Yarın Hakkari Yüksekova'ya gidiyorsunuz. Ne olacağı belli olmaz durumlar karışık. Gelin hanımın yüzüne kapadın telefonu arada gönlünü al." Giray'ın şaşkın bir şekilde yüzüne bakması ile kaşlarını çatıp sertçe söylendi. " Ne bakıyorsun aval,aval lan.Zamanında bizde geçtik bu yollardan." Komutanın yüzünde tuhaf bir gülümseme belli olurken Giray'a parmağı ile yaklaş işareti yaptı ve yaklaşan adamın kulağına fısıldadı. " Baktın nazlanıyormu vur yumruğunu masaya. Burası ana kucağı değil asker ocağı ben seni ve sevdiklerimi korumak için bu Vatan'a asker oldum de. O zaman içi acır,senin ne zor şartlar altında olduğunu anlar." Geri çekilen adam gülümseyerek göz kırptı. "Tecrübe konuşuyor evlat! Bak gör hemen nasıl barışıyor o zaman." Giray elini alnına götürerek selam verip konuştu.

 

"Emredersiniz komutanım!" Adam Giray'ın haline gülümseyerek geldiği yöne döndü ve sert adımlarla uzaklaştı. Giden adamın arkasından gülümseyen Giray elini cebine atarak telefonunu çıkardı. Ekranına dokunduğu telefonun şarjınının bittiğini anlayınca içinden bir küfür ederek tekrar cebine koydu. Umarım Elif yanlış anlamamıştır diye içinden geçirerek koğuşuna doğru yol aldı.

 

Günler Elif için ağır bir şekilde ilerlerken üzüntüsü ve merakı da hat safhaya ulaşmıştı. Giray'la konuşmalarının üzerinden tam bir ay geçmiş bir daha hiç görüşmemişlerdi. Telefonunu evde unuttuğu bir gün aramış fakat kendisiyle görüşememişti. Birliğine teslim olduğunu bildirmiş ve ertesi gün göreve çıkacaklarını söylemişti evdekilere.Ara sıra iyi olduğuna dair mesajlar atıyordu fakat konuştukları zamanki gibi olmuyordu. Sesini duyup iyi olduğuna inanmak istiyordu. Telefonu sürekli kapalıydı ve Elif artık çıldırma noktasına gelmişti. Biliyordu o gün kırılmıştı kendisine o yüzden böyle davranıyordu. Bir kez daha kızdı kendisine ve farkında olmadan çatalını sertçe tabağındaki zeytine saplamaya çalıştı. Tabağından fırlayan zeytin Salih Bey'in önüne düşünce adam karşısındaki kıza üzgünce baktı. Elif mahçup bakışlarını adama çevirip tam özür dileyeceği sırada Salih Bey fırsat vermeden konuştu.

 

"Kızım ne bu halin senin!?" Utançla başını eğen kız mırıldanarak konuştu.

 

"Özür dilerim baba kazayla oldu." Adam başını sağa sola çevirerek elindeki çatalı tabağının kenarına bıraktı ve Elif'in yüzünü eğmesi ile ismini seslendi.

 

"Elif bak bakayım bana." Bakışlarını zorlukla kaldıran kız yaşlı adamın gözlerine mahçupça bakarken adam onun bu haline burukça gülümsedi. İyiki bırakmamıştı bu kızı o köyde. Evine de oğluna da huzuru getirmişti Elif. Kocasını merak ettiğini ve özlediğini biliyordu. Artık tanımıştı Elif'i. Duygularını saklayamayan bir karakteri vardı. Adam düşüncelerinden sıyrılmaya çalışarak hafifçe boğazını temizledi ve tekrar konuştu.

 

"Ben önüme düşen zeytinden bahsetmiyorum kızım,Leyla gibi ortalarda gezinmenden bahsediyorum." Elif bakışlarını kaçırıp tabağındaki yiyeceklerle oynarken Ayten Hanım kocasını uyarırcasına baktı. O da çok üzülüyordu gelininin bu haline Giray gittiğinden beri Elif'in canı çekilmiş gibi dolanıyordu ortalarda. Yaşlı adam karısının uyarısını dikkate almadan sözlerine devam etti.

 

"Kızım niye yapıyorsun bu eziyeti kendine? Haber alamadığımız her gün biraz daha eriyorsun." Başını memuniyetsiz bir şekilde sağa,sola salladı orta yaşlı adam. "Giray döner dönmeyede ama seni ne halde bulur orasını Allah bilir." Elif başını kaldırarak dolu gözleri ile yanındaki adama baktı. Dolu gözlerle kendisine bakan kızın haline acıyan adam, üzgün bir şekilde uzanarak elini tuttu ve güven vermek istercesine sıktı.

 

"Bak kızım sınava az kaldı. Ama sen bizim haytayı düşünmekten geleceğini erteliyorsun." Elif babasının sözleri ile utangaç bir şekilde gülümserken adam sahte bir kızgınlıkla homurdandı. " Eğer Ankara'yı tutturamazsan göndermem seni haberin olsun. Sonra o kocan olacak dümbükle oturursun baş başa."Elif'in şaşkın bakışları Ayten Hanım'ı bulunca kadın umursamazca omuz silkti.Ayten Hanım'dan beklediği desteği bulamayan kız çaresizce başını salladı.

 

"Peki baba." Salih Bey'in avucunun içindeki elini yavaşça çekerek masadan kalkmaya yeltendi.

 

"Nereye kızım?" Ayten Hanım'ın sorusuna karşılık işaret parmağı ile üst katı gösterdi ve gülümsemeye çalışarak konuştu.

 

"Anne babamı duymadın mı? Eğer Ankara'yı kazanamazsam beni üniversiteye yollamayacak. Onun için benim daha çok çalışmam lazım." Ayten Hanım çayından bir yudum alarak gelinine baktı.

 

"Galiba tam olarak sen anlamamışsın babanın sözlerini. Önce kahvaltı sonra ders." Elif yüzünü buruşturarak bir masaya bir Ayten Hanım'a baktı fakat taviz vermeyen bakışları ile karşılaşınca tekrar kalktığı yere oturdu.

 

Geçen bir haftanın ardından Elif hâlâ Giray'ın sesini duyamamanın stresini yaşarken en son yolladığı mesajı en az yüzüncü kez okuyordu.

 

"Ben çok iyiyim. İlk bulduğum fırsatta arayacağım. Seni seviyorum!" Elif mesajların baştan savma gibi olduğunu düşünüyordu. Kırmıştı Giray'ı ve bu yüzden aramadığına emindi. Mesajı kapatarak dolan gözlerini kırpıştırdı. Bir kere olsun arasaydı sesini duysaydı o zaman rahatlayacaktı. Önündeki fincana uzanırken yanından gelen sesin sahibine gülümseyerek döndü.

 

"Yeter artık buraya sınavdan önce stres atman için geldik." Elif'in yüzünü işaret ederek sözlerine devam etti Asya. " Şu yüzünün haline bak. Sirke satıyor." Elif gülümsemeye çalışarak kahvesinden bir yudum alarak fincanı geri masaya bıraktı.

 

"Olmuyor Asya sanki nefes alamıyorum onun yokluğunda." İşaret parmağı ile göğsünü işaret ederek sözlerine devam etti. " Şuramda bir kuş,sanki kafese kapatılmış gibi çırpınıyor. O çırpındıkça kanatları bana acı veriyor." Asya arkadaşının eline uzanarak avucunun içine aldı. Mavi gözlerini karşısındaki kıza güven vermek istercesine onun bakışlarına odakladı.

 

"Kızım ilk askere giden seninki değil. Tamam özledin merak ediyorsun onu da anladık ama niye benim yanımda bu halde gezipte gözümü korkutuyorsun?" Elif arkadaşının sözleri ile hafifçe gülümsedi. Giray'ın askere gittiği gün Asya, Demir'e bakmak için eve gelmişti ve o gün den sonra arkadaşında büyük değişimler olmuştu. Demir'e karşı daha ilgiliydi. Bunu ona belli etmemeye çalışsada Elif'in gözünden kaçmıyordu. Tek kaşını kaldırarak ima ile arkadaşına baktı.

 

"Asya, ne söylemeye çalışıyorsun? Yoksa gözünü korkuttuğumu söylerken Demir abim'den mi bahsediyorsun?" Elif'in sözleri ile ağzı açılan kız,kırdığı potun farkına varınca hızla kaşlarını çatarak küçük bir çocuk gibi kollarını göğsünde birleştirdi.

 

"Nerden çıkarıyorsun bu lafları Elif? Yok öyle bir şey." Arkadaşının tepkisine gülmemek için dudaklarını ısıran kız biraz daha üstüne gitmeye karar vererek masaya doğru eğildi.

 

"Nerden çıkaracağım bana askerlikle alakalı nutuk çekerken, gelecekte asker yolu gözlemekten, benden daha beter hale düşmekten korktuğunu belirttiğin için olabilir mi?" Asya öfkeyle arkadaşına dönerek çemkirdi.

 

"Hiçte bile! Senin şu halini gördükten sonra ben ömür boyu asker yolu gözleyemem canım! Seviyoruz diye her şeyede eyvallah etmeyiz yani." Elif kendini tutamayıp ufak bir kahkaha atarken Asya ağzından kaçırdığı sözlerle hızla elini dudaklarına vurdu. İşaret parmağını Elif'e doğru uzatarak tehdit edercesine salladı.

 

"Bana bak Elif,sakın o meymenetsiz abine bahsetme bu sözlerimden." Elif'in kaşları hızla havaya doğru kalkarken arkadaşına şaşkınca baktı.

 

"Niye meymenetsizmiş benim abim? Ne yaptı da bu hale geldin bakalım?" Asya fincanına uzanarak kahvesini yudumlamaya başladı. Bir taraftanda mavi gözlerini heyecanla etrafta gezdiriyordu. Nerde kalmıştı bu adam? Hani gelecekti? Elif'in uyaran öksürüğü ile bakışlarını tekrar ona çevirerek utangaç bir şekilde konuştu.

 

"Kaza yaptığı gece beni öptü." Elif'in ağzı hayretle açılırken Asya çenesine dokunarak kıkırdadı. " Ama ben hiç bir tepki vermeden çekip gidince galiba kırıldı bana. O günden beri uzak duruyor." Yüzünü buruşturan kız biraz önceki kıkırdamasının aksine üzgünce konuştu. " Galiba artık arkadaş olarak görüyor beni." Derin bir nefes alan Asya pişmanlık dolu bir ses tonuyla sözlerine devam etti. "O gece anladım Elif. Ben Serdar'ı takıntı haline getirmişim. O bir aylık Demir'i göremediğim süreçte delirecektim. Ben o gece bilinçli bir şekilde kaçmadım o arabadan. Şoktan,korkudan,heyecandan ne dersen de ama bilerek ve isteyerek gitmedim o gece." Elif, Asya'nın elini sıkarak burukça gülümsedi.

 

"Eee Demir abime söylemek için neyi bekliyorsun Asya'cığım? İnan çok sevinecek. Hayal bile edemiyorum onun o halini." Asya suratını düşürerek karşısındaki kızın mavi gözlerine baktı.

 

"Canım ben artık onun beni sevdiğinden emin değilim." Elif tam ağzını açmış bir şey söyleyecektiki işittiği ses ile hızla ağzını kapadı.

 

"Neymiş bakalım emin olamadığın Asya'cığım?" İşittiği soru ile şaşırıp kalan kız panikle Elif'e bakarken Demir de sandalyeyi çekerek kızların karşısına oturdu.

 

"Şey abi... Asya'ya özel bir şey sormuştum da ondan konuşuyorduk." Asya, Elif'in verdiği cevapla sırıtarak başını salladı ve panikle konuşma ihtiyacı duydu.

 

"Ya! Evet. Emin değildim işte oda onu soruyordu."

 

Elif arkadaşına saçmalamayı kes bakışları atarken Demir'de ikilinin tuhaf hareketlerine bakarak kadınsal mevzulardan konuştuklarını düşündü ve garsondan kendisi içinde bir kahve istedi.

 

"Eee Hemşire hanım sınav için hazırmısın bakalım?" Demir'in sorusu ile yüzünü buruşturan Elif sıkıntıyla başını salladı.

 

"Emin değilim abi. Kafam allak bullak. Sanki her şey bir birine karıştı." Elif'in sözleri ile Asya,Demir'e üzgün bir bakış atarken adam sahte bir kızgınlıkla konuştu.

 

"Sen o Giray denen hıyarı düşüneceğine derslerine odaklansaydın emin olmayı bırak Türkiye birincisi olurdun." Ayağına inen tekmeyle bakışlarını sağ tarafındaki kıza çevirdi. Asya mavi gözlerini belerterek ne yapıyorsun sen dercesine bakarken Demir sırıtarak tekrar konuştu.

 

"Ne vuruyorsun arkadaşım yalan mı söylüyorum?" Asya damın kendisine arkadaşım demesiyle bozulurken, Demir Elif'e bakarak tekrar konuştu. "Merak etme kedi gibi dokuz canlıdır o. Hiç bir şey olmaz ona." Bacağına yediği ikinci bir tekmeyle acıyla yüzünü buruşturdu. Bu defa biraz önceki hitap şeklinden dolayı biraz daha sert vurmuştu Asya.

 

"Arkadaşım ısrarla niye vuruyorsun? Benimkide can yani taş değil." Öfkeyle kaşlarını çatan kız dişlerinin arasından homurdandı.

 

"Canın çıksın Demir!" Kızın homurtusunu duyan Demir anladığı sözleri anlamamış gibi yaparak üzerine gitmeye devam etti.

 

"Bir şeymi dedin arkadaşım?" Asya'nın kafası atmaya başlamıştı. Bu adam biraz daha böyle arkadaşım demeye devam ederse gözüne yumruğu yiyecekti. Sandalyesinde hafifçe Demir'e dönerek çemkirdi.

 

"Nerden arkadaşın oluyormuşum senin?" Elif kendisini unutup bir biriyle didişmeye başlayan ikiliye baktı. Bu işin sonu iyiye gitmiyordu. Abisi Asya'nın üzerine biraz daha giderse kızın deli damarı kabaracaktı. Olaya müdehale etmek için tam ağzını açmıştıki Demir'in sözleri ike geri kapattı.

 

"Arkadaşım değilmisin yani? Ama ben arkadaş olduğumuzu düşünüyordum." İçinden sinsice sırıtarak Asya'nın, her arkadaşım dediğinde öfkeyle gerilen yüzüne baktı ve sol tarafındaki kıza dönerek sözlerine devam etti." Elif,Asya bizim neyimiz oluyor? Arkadaşımız değil mi? Yoksa ben mi yanlış biliyorum." Elif,Demir'e uyaran bakışlar atarak tekrar ağzını açmıştıki bu defa Asya'nın sesiyle kapamak zorunda kaldı.

 

"Bana bak kart horoz! Benim bildiğim arkadaşlar,arkadaşını dudaktan öpmez!" Elif'in konuşmak için açılan ağzı işittiği sözlerle o şeklini alırken Demir'de sandalyesinde Asya'ya doğru dönerek hırsla söylendi.

 

"Birincisi güzelim ben karta kaçmadım daha. Karta kaçan biri varsa oda sensin. Eee kızlar erkeklere göre biraz daha erken olgunlaşır sonuçta. Üstelik o gece arkana bakmadan kaçacağına benide anlamaya çalışsaydın o zaman belki bir şeylerin farkına varırdın!" Demir'in arsızca söylediği sözler karşısında Asya kırmızının en koyu tonuna bürünürken Elif konuşmanın özelleştiğini düşünerek ikiliye çaktırmadan çantasını alıp mekandan ayrıldı. Demir karşısındaki kızın kızaran yüzüne öfkeyle karışık alayla baktı. " İkincisi bu öpüşme mevzusunu niye bu kadar büyüttün anlamıyorum. Karşılık veremediğin için, içine dert olduysa tekrar deneye biliriz." Asya işittiği sözlerle yerin dibine girerken öfkeyle sandalyesinden kalktı ve hiç bir şey demeden çantasını alarak çıkışa yöneldi. Giden kızın arkasından çaresizce bakan adam başını ellerinin arasına alarak kendine lanetler etti. Ah bir karşılık verseydi aşkına o zaman dünya umrunda olmazdı. Asya ise gözlerinden akan yaşları silerken kendine kızıyordu. Yine sessizce kaçmayı başarmıştı. Neden Demir'in yaptığı hakaretlerin altında kalıyordu. Bu kadar güçsüz ve aciz miydi? Yoksa içindeki aşk Demir'i kırmaktan mı korkuyordu. Ama o, onu kırıyordu. Hem de bir aydır sayısını bilmediği kez kırmıştı. Bir kere daha hor görülüp kırılan taraf kendisi olmayacaktı. Seviyorum diye kapısından ayrılmayan oydu. Arzuları için miydi her şey yani? Aldığı kararın etkisi ile hızlı adımlarla tekrar mekana girdi ve arkası kendisine dönük olan adama doğru öfkeyle ilerledi. Yaklaştığında telefonla konuştuğunu görünce tam ağzını açıp haddini bildirecektiki işittiği sözlerle olduğu yerde kalakaldı.

 

"Onu takip ettirmeyi bırak! Sana vazgeçtiğimi söyledim! Asya beni sevmiyor bile sen neyin derdin desin baba!" Kız babası ile konuşan adamı dinlerken beynindeki çarklar hızla dönmeye başladı. Olabilir miydi? Demir Babası yüzünden böyle davranıyor olabilir miydi? Öfkeyle konuşan adamın sözleri ile tekrar dinlemeye devam etti.

 

"Sana beni sevmiyor diyorum! Ama eğer sevseydi değil senin tehditlerin Dünya karşıma diklse yine de vazgeçmezdim ondan. Sırf benim yüzümden,beni sevmeyen bir kıza acı çektirmene izin vermeyeceğim! Ayrıca işlerini o kadar çok düşünüyorsan ortağının kızı ile kendin evlen. Genç kadın tutkunusun ne de olsa. Ama bu defa boynuzların nereye çıkar bilemem!" Demir öfkesinden nefes almadan hızla konuşurken,Asya'nın kaşları iyice çatılmaya başlamıştı. İçindeki öfke Demir'in babasından ziyade oğluna karşıda boy göstermeye başlamıştı. Mavi gözleri ateş topu gibi parlarken Demir tekrar konuştu.

 

"O beni sevmesede ben Asya'yı seviyorum. Ona zarar vermeyi aklından bile geçirme! Yoks..." Demir öfkeyle konuşurken birden telefonun elinden çekildiğini hissetti. Arkasını döndüğünde karşısında sinirden kuduran bir adet Asya görmeyi beklemiyordu. Kızın ateş saçan bakışları kendi kahvelerini bulurken ne yapıyorsun sen dercesine baktı. Telefonu kulağına götüren Asya sakin fakat korkutucu bir kararlılıkla telefondaki adamla konuşmaya başladı.

 

"Ben Asya!" Telefondaki adamın şaşkınca verdipi tepkileri umursamadan hızla sözlerine devam etti.

 

"Şimdi beni iyi dinleyin beyfendi. Oğlunuz beni seviyor ve ben oğlunuzu kaybetmek istemiyorum! Beni düşündüğünü zannederek bir karar alıp uzaklaşmaya çalıştı ama bu konunun da sizi ilgilendirdiğini zannetmiyorum! Çünkü bunun hesabını oğlunuzdan ayrıca soracağım!" Demir karşısındaki kıza şok olmuş gözlerle bakarken Asya sözlerine devam etti. " Şimdi gelelim esas konumuza. Ortağınızın şılkık kızına başka bir talip bulun! Zira Demir benim! Eee sizde takdir edersinizki bu devirde böyle körkütük aşık bir koca bulmak zor. O yüzden beni iyi dinle babalık! Ortağının kızı olacak o Sürtük te sende pençelerinizi sevdiğim adamın üzerinden çekin. Konuşmamız burada bitmiştir lütfen beni meşgul etmeyin çünkü bir adet haşlanacak kart horoz karşımda bana tüylerini yolmam için şaşkınca bakıyor. Bu arada unutmadan eğer bir daha siz ve o para düşkünü ortağınızın yamamaya çalıştığı kızı,ayrıca o Sürtük karınız benim kocam olacak adama yaklaşırsa o çok kıymetli şirketinizin altına dinamit döşer patlatırım." Telefonun kapama tuşuna sertçe basan kız karşısındaki adamın şaşkın surat ifadesi ile gülmemek için kendini zor tuttu. Elindeki telefonu Demir'e doğru sallayıp sahte bir öfkeyle tısladı.

 

"Bir daha bana sormadan benim hakkımda kararlar verme!"Demir hiç bir şey anlamasada şaşkınca kafasını salladı. Sanki beyni duyduğu iki kelimede takılı kalmış gibiydi. Ne demişti o?

 

"Sevdiğim adam!" Kendisini mi kast etmişti? Yani Asya onu seviyor muydu? Asya karşısındaki adamın hâlâ alık,alık bakması ile elindeki telefonu Demir'in eline uzanarak tutuşturdu.

 

"Ve bir daha ararlarsa bana söyleyeceksin! Söylediğim sözlerde ciddiydim. O şirketi başlarına yıkarım. Sende ayağını denk al! Bir daha benden vazgeçmeye kalkarsan senide o şirketin temeline gömerim!" Demir'in gözleri şaşkınlıkla açılırken Asya onun şaşkın haline yüzünü buruşturarak başını olumsuz anlamda salladı ve çıkışa doğru yöneldi. Sakinleşmesi gerekiyordu yoksa bu şapşal adam hâlâ böyle bakmaya devam ederse elinde kalacaktı. Tam mekandan çıkmıştı ki kolunun çekilmesi ile sert bir bedene çarptı. Burnuna dolan koku ile bakışlarını hızla yukarı kaldırarak adamın yüzüne bakarken Demir çattığı kaşları ile anlamsızca yüzüne bakarak konuşmaya başladı.

 

"Sen ne dedin biraz önce? Ayrıca neden yine arkanı dönüp gidiyorsun? Bak sen böyle arkanı dönüp gidiyorsun sonra suçlu yine ben oluyorum!" Asya bıkkınlıkla gözlerini devirdi. Hâlâ kafası basmamışmıydı bu adamın?

 

"Aptalca konuşmayı kes artık! Anlamıyor musun söylediklerimi?" Biraz önceki öfkesi tekrar canlanmaya başlamıştı. Sevdiğini söyleyip peşinden ayrılmayan adam bir ay içinde babasının tehdidiyle vazgeçmişti ondan. Demir sinirle gülerek başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Anlamayan sensin ben seni arkadaş ol..." Daha fazla dayanamayan kız Demir'in suratına sert bir tokat geçirdi ve hırsla söylendi.

 

"Umarım bu tokat düşünce yetini devreye sokar!" Kızgın bir şekilde kendisine bakan adamın göğsüne işaret parmağı ile vurarak sözlerine devam etti. " Şapşal mısın sen? Ben arkadaşım olarak görmüyorum seni! Yoksa kulaklarında bir problem mi var? Babana senin için sevdiğim adam dedim gelecekte kocam olacak dedim. Bunun neresini anlamadın?" Demir'in gergin yüzü yavaşça gevşemeye başlarken Asya tekrar gitmek için yeltendi fakat Demir bu defa daha sert bir şekilde kendine çekip,göğsüne yapışan kızın çenesinden tutarak başını kaldırdı. Tek kaşını kaldırarak sinsice sırıttı.

 

"Galiba seninde dediğin gibi bu kart horozun kulakları biraz ağır işitiyor. Ne yaparsın yaşlılık işte." Asya'nın içindeki öfkeyi bir gülme isteği bastırırken Demir göğsündeki kızın gözlerine aşkla bakarak tekrar konuştu. " Bu katliamcı cellat,biraz önceki sözlerini bir kere daha tekrar etme lutfunda bulunurmu acaba?" Demir'in sözleri ile kıkırdayan kız onun oyununa ayak uydurmak için derin bir nefes alırken adam tüm dikkatini ona verdi.

 

"Demek Sevdiğim ve kocam olmasını istediğim adamın ölmeden önceki son arzusu bu." Gülümseyerek başını sağa sola çeviren adamın yanağına elini koyarak üzgünce baktı. "Galiba sevdiğim adam onu sevdiğimi anlayamadan ölecek. Ne yazık. Bende bir koca buldum diye seviniyordum. Neyse başka taliplere bakarım artık." Demir'in çatılan kaşlarını gören kız onu daha fazla üzmemek için öfkeli gözlerine bakarak fısıldadı.

 

" Seni seviyorum Demir!"

Gözleri dolan adamın yüzünde ince parmaklarını gezdirerek sözlerine devam etti.

 

"Gözlerini,gülüşünü,kirpiklerini,kaşlarını seviyorum! Kimseyi sevmediğim kadar çok seviyorum hemde." Demir'in işittikleri ile gözleri dolarken Allah'a şükretti. Sonunda olmuştu işte. Sevgisini dilendiği kız avuçlarına bırakmıştı yüreğini. Öyle bir çarpıyorduki kalbi sanki milyonlarca kuş kanat çırpıyordu havalanmak için. Asya'nın da gözleri dolarken fısıltıyla konuştu.

 

"Bu günü nasıl hasretle bekledim bir bilsen? Her gün binlerce sahne canlandı gözümde. Hepsinde de beni sevdiğini söylüyordun. Ama hiç birisi bu kadar mutlu etmemişti beni." Alnını sevdiği kızın alnına dayayarak onun akan göz yaşlarını sildi.

 

"Seni seviyorum Asya! Sizde sabahladığım gece, sen o odadan çıkarken gözlerin gözlerime değdi ya sanki şurama." Avcunun içindeki eli göğsünün üzerine koyan adam sözlerine devam etti. "Bir mıh gibi oturdu Sevdan." Yüzündeki hüzün yerini buruk bir gülümsemeye bıraktı. " Şimdi değil babam,şu koca Dünya karşıma dikilse yine de vazgeçmem senden!" Demir'in sözleri biraz önceki konuşmayı hatırlamasına sebep olunca öfkeyle kaşlarını çattı kız.

 

"Demir bak benim kafam atarsa baban mış,ortaymış,o aşifte kızıymış hiç birini dinlemem! O şirketi basar hepsini yakarım!" Sevdiği kızın sözleri ile kıkırdayan adama, Asya sinirle tekrar çemkirdi. " Gülme öyle ben ciddiyim. Ayrıca eğer gözünü bırak kaşın bile başka bir kadına kayarsa seni de yakarım!" Sözlerini bitiren kızın dudaklarına hırsla kapandı adam. Sert öpüşü kızın narin dudaklarını zedelerken onun acemice karşılık vermeye çalışması beynine daha yumuşak olması gerektiğinin sinyallerini göndermişti. Öpüşünü biraz daha yumuşatan adam küçük buseler bırakarak geri çekildi. Asya'nın utançtan gözlerini kaçırması ile pembeleşmiş yanaklarını okşayarak fısıldadı.

 

"Galiba beni sevdiğini söylerken evlenme teklifi de ettin güzelim!" Asya hızla sakladığı bakışlarını adama çevirince Demir kıkırdayarak onun şaşkın haline baktı.

 

"Tamam korkmana gerek yok tabiki teklifini kabul ediyorum. Kalbini çalacak kadar kötüysemde seni ortada bırakacak kadar taş kalpli değilim." Sevdiği adamın karnına yumruğunu geçiren kız öfkeyle tısladı.

 

"Kes şunu! Namusu kirletilmiş kız muamelesi yaparak evlilik teklifinden kurtulacağını sanıyorsan yanılıyorsun?" Asya'nın sözleri ile çapkınca gülen adam biraz önce karnına yumruk attığı elini tutarak dudaklarına götürdü.

 

"O zaman yarın Salih Amca'yla seni babandan isteriz." Asya'nın gözleri şaşkınlıkla açılırken Demir,onun mırın kırın etmesini umursamadan elinden çekiştirerek aracına doğru yöneldi.

 

Gecenin sessizliğinde gözünden akan yaşları sildi kız. Artık Giray'ı düşünmekten uyuyamıyordu bile. Gece lambasının aydınlattığı odada yatağında hafifçe doğrularak pencereden dışarıya çevirdi bakışlarını. Dudaklarından kaçan hıçkırıkla telefonunun mesaj sesi bir birine karıştı. Hızla komidinin üzerindeki telefonuna uzandı ve göz yaşları içinde telefonun ekranına dokunarak şaşkınca baktı. Titreyen eli ile gelen simgenin üzerine dokunduğu an sanki kalbi durdu. Dudaklarından fısıltı eşliğinde bir isim döküldü.

 

"Giray!" Sevdiği adam karşısındaydı işte. Yaklaşık dört aydan sonra ilk defa yüzünü görmüştü. Başında mavi beresi üstünde kamufulajıyla karşısındaydı işte. İçine tarif edilemez bir acı çöreklenirken dikkatle incledi adamı. Saçlarını kısaltmış, kirli sakallarını kesmişti. Sanki biraz da zayıflamıştı. Elini kaldırarak parmak uçları ile sevdiği adamın yüzüne dokundu hasretle. Sanki gerçekten karşısındaydı ve Elif,kocasının telefondaki yüzünde parmaklarını gezdirirken incitmekten korkuyordu. Giray bir şeyler söylüyordu fakat kız heyacandan ne söylediğini anlayamıyordu. Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Biraz rahatlayınca videoyu başa sardırarak tekrar izlemeye başladı. Giray'ın sesi ile yüzünde küçük bir gülümseme oluşmuştu.

 

İncecikten bir kar yağar

Tozar Elif Elif diye

Deli gönül abdal olmuş

Gezer Elif Elif diye

 

Giray'ın söylediği türküyle dudakları yana doğru kıvrılırken yatağına iyice yerleşerek en rahat pozisyonu bulmaya çalıştı.

 

Elif kaşlarını çatar

Gamzesi sineme batar

Ak elleri kalem tutar

Yazar Elif Elif diye

 

Birden Giray'ın yan tarafından ekrana giren iki asker ellerindeki kağıtları ekrana çevirdiler.

 

"Beni affet Sidelya!"

 

Kağıtta yazanları okuyan kızın gülümsemesi yüzünde büyürken askerler ekrandan çıktı ve Giray tekrar türkünün sözlerine devam etti.

 

Karac’oğlan eğmelerin

Gönül sevmez değmelerin

İliklenmiş düğmelerin

Çözer Elif Elif diye

 

Giray türkünün son sözleri ile üzerindeki kamufulajın düğmelerini açmaya başlayınca Elif'in de elleri titremeye başlamıştı. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam? Bu soğukta üşütüp hasta olmak mıydı niyeti? Kaşları çatılırken Giray üzerindeki kamufulajı tamamen açarak içindeki tişörtü meydana çıkardı. Kızın gözleri gördüğü görüntü ile irice açılmış çığlık atmamak için elini ağzına kapatmıştı. Giray tişörtte yazan sözleri bu defa kendisi tekrarladı.

 

"Gözlerine baktığımda koybolduğum,gülüşünde huzuru bulduğum, saçlarına ömrümü adadığım Allah huzurunda helalim olan cennet çiçeğim,BENİMLE EVLENİRMİSİN!!!?"

 

Elif'in gözlerinden yaşlar sicim gibi boşalırken içini dolduran mutluluğun sarhoşu olmuştu. Bağırmak,haykırmak istiyordu. Çığlık atıp mutluluğunu paylaşmak istiyordu ama esas paylaşmak istediği kişi Giraydı. Hemen telefonun ekranını açarak Giray'ın numarasını tuşladı. Fakat her zamanki operatör sesiyle karşılaşınca yüzünü buruşturup telefonu elinde sıkarak yumruğunu yorgana geçirdi.

 

"Hem evlilik teklifi ediyorsun, hem telefonun kapalı. Ben şimdi nasıl cevap vereceğim teklifine?" Mutluluk gözyaşları yine acıyla akmaya başlayınca işittiği ses kalbinin teklemesine neden olmuştu. Anlaşılan bu gece sevdiği adam oyun oynuyordu onunla. Telefonun ekranına dokunarak ikinci gelen videoyu açtı. Giray bu defa yaramazlık yapan çocuklar gibi gülümserken konuşmaya başladı.

 

"Önce gözlerini kapat,sonra elini kalbine koy." Elif yüzünde büyüyen gülümseme ile Giray'ın söylediklerini yaptı.

 

"Beni izlemekten bu kadar çabuk sıkıldığına inanmıyorum Sidelya!" Hızla gözlerini açan kız telefondaki adamın küçük kahkahası ile bakışlarını şüphe ile kısarak kaşlarını çattı.

 

"Sadece küçük bir şakaydı hemen o kaşlarını çatma bebeğim." Elif onun bu sözleri ile kıkırdayarak homurdandı.

 

"Pis Domuz!"

 

"Tamam iltifatta geldiğine göre şimdi ilk söylediklerimi tekrar uygula güzelim." Elif,Giray'ın gülen yüzüne hasretle bakarak gözlerini kapadı ve sağ elini kalbinin üzerine koydu. Bir kaç saniye sonra tekrar Giray'ın sesini işitti.

 

"Gözlerini sakın açma! Şu an bende seninle aynı durumdayım. Ben üçe kadar sayıp senin vereceğin cevabı tahmin etmeye çalışacağım." Kısa bir sessizlikten sonra tekrar konuşmaya başladı genç adam.

 

"Bakalım seni üzdüğüm ve uzun zamandır seni arayamamdan dolayı, kalbin beni kabul edecek mi?" Elif'in yüzündeki gülümseme büyürken Giray saymaya başladı.

 

"1- 2-" Elif kocasının kendi tahminini söyleyeceği anı can kulağı ile dinlerken Giray saymayı bitirdi.

 

"3" Bir tuhaflık vardı sanki Giray'ın sesi çok yakından geliyordu. Birden odasına onun erkeksi kokusu yayılmış ve içine sızmıştı. İçinde bulunduğu durumun acısıyla gözünden bir damla yaş akarken saçlarında gezinen parmakları hissetti. Delirmeye başladığını düşünerek göz kapaklarını daha sıkı kapatırken kocasının sesini tekrar işitti.

 

"Aç gözlerini Sidelya!"

 

Kız içinde büyüyen heyecanla başını olumsuz anlamda sallarken saçlarındaki parmaklar yanaklarında gezinmeye başladı.

 

"Gözlerindeki cenneti esirgeme benden yalvarırım aç Elif!" Kocasının sözleri ile kızın dudaklarından bir hıçkırık firar etti.

 

"Ya yine hayalsen? Ya gözlerimi açınca kaybolursan?" Giray'ın da gözleri dolmuştu bu sözlerle. Yavaşça yatağa oturdu ve Elif'in yaşlarla ıslanmış gözlerine birer öpücük bıraktı. Hafifçe geri çekilerek karısının çenesine dokundu.

 

"Hâlâ inanmadın mı? Açmayacak mısın Dünyamı aydınlatan gözlerini?" Elif yavaşça gözlerini aralarken gördüğü kişiyle hızla boynuna sarıldı.

 

"Giray!!" Öyle bir sıkıyorduki kocasının boynunu bıraksa sanki yine o boşluğa düşecekti. Geri çekilerek yanaklarına ve çenesine küçük öpücükler bırakarak acıyla fısıldadı.

 

" Seni çok özledim!"

 

Ayların hasretini gidermek istercesine sarıldı Giray karısına. Omuzlarına hasret dolu öpücükler bırakırken aynı acıyla oda mırıldandı.

 

"Sen özledinde ben özlemedim mi sanıyorsun?" Karısının aylardır burnunda tüten kokusunu derince soluyarak acıyla mırıldandı. "Hasretinden delireceğim. Hele o döktüğün gözyaşları,senin burada acı çektiğini bilmek cehennem azabı gibi!"

 

Elif,Giray'ın sözleri ile boynuna derin öpücükler bırakırken aradaki mesafeden memmuniyetsiz bir şekilde bedenini daha çok kocasına yaklaştırdı ve o an odayı acı bir inleme sardı.

 

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM (:

 

 

Yitenumutlar

 

 

Loading...
0%