Yeni Üyelik
2.
Bölüm
@yitenumutlar

Multimedia : Elif

 

Eşinin söylediği sözler ile adeta donup kalmıştı Ayten Hanım.Karşısındaki kızın esnemesi ve ağzını kapatmak için elini kapatması ile şaşkın şaşkın kızı seyretti.Sessizliğin uzamasının farkındalığı ile ateş saçan bakışlarını eşine çevirdi. Kelimeler ağzından bilinçsizce döküldü.

 

"Sen ne diyorsun Salih!? Bu...bu saçmalık! nasıl olur böyle bir şey?" Şaşkın bakışlarını bu sefer kıza çevirerek sözlerine devam etti.

 

"Bu...bu daha çocuk." diyerek eli ile Elif'i gösterdi. Mavi gözlerini tekrar sinirle eşine çevirdi. Eşinin umursamaz halini görünce iyice sinirlenerek sözlerine devam etti.

 

"Hem Giray daha okulunu bile bitirmedi. Acelen neydi be adam! Esra var.Esra ne olacak? Üstelik bu kız kim? Kimin nesi? Sen ne işler karıştırıyorsun Salih?" cevap beklercesine eşinin yüzüne baktı.Kapı ağzında yapılan tartışmadan hoşnut olmayan Salih Bey kapıyı yavaşça kapatarak sakince Elif'e döndü. Kızın bitkin ve yorgun halini görünce içeriye doğru seslendi.

 

"Gönül Hanım!"bir kaç saniye sonra ellerini havluya kurulayarak içeriden gelen orta yaşlı kadınla konuşmaya başladı.

 

"Gönül Hanım,bu Elif." diyerek kızı tanıştırdı.Orta yaşlı kadın kıza bakarak hafif bir tebessüm ile anladığını belirtircesine başını salladı.Kadının baş hareketiyle Elif'e dönerek konuşmasına devam etti.

 

"Kızım bu Hanım'ın adı Gönül.Bizim emektar yardımcımız şimdi seni odana çıkaracak. Bu gün hem çok üzüldün hem çok yorgunsun hadi Gönül Teyzen ile git ve biraz dinlen." Elif'i yardımcı kadın ile gitmesi için teşvik etti. Elif ürkek bakışlarını isminin Ayten olduğunu öğrendiği kadına çevirerek tereddütle baktı. Ayten Hanım kızın tereddütlü bakışlarına aynı şekilde karşılık vererek hafifçe başını sallayarak söylenenleri onayladığını belirtince Elif yavaş adımlar ile önündeki orta yaşlı kadını takip ederken aklındaki onlarca düşünce ile ne yapacağını bilmeyerek merdivenlere yöneldi. Salih Bey eşinin bakışlarına karşılık eli ile salonu işaret ederek konuştu.

 

"Burada kapı ağzında konuşulacak şeyler değil. Salona geçelim." Ayten Hanım eşinin sözlerine uyarak salona geçip tekli koltuğa sıkıntı ile oturdu ve eşinin de karşısındaki koltuğa oturması ile içinde bulundukları durumu açıklamasını bekledi.Salih Bey eşinin mavi gözlerine bakarak konuşmaya başladı.

 

"Ayten, benim ile evlendiğinde kaç yaşındaydın?" Ayten Hanım konumuz bumu bakışları ile eşine baktı.Eşinin otoriter bakışları ile karşılaşınca sorusunu cevapladı.

 

"On altı. Ama bunun konumuzla ne alakası var Salih?" Karşısındaki adam hafif bir tebessüm ile konuştu.

 

"On altı.Ben ise yirmi yaşındaydım değil mi Ayten?" Eşinin başı ile onaylaması ile devam etti sözlerine.

 

"Evet Elif'in yaşı küçük. Tıpkı senin gibi. Ama bir fark var aranızda.Sen benle isteyerek evlendin. Baban seni gönül rızası ile verdi. Annen telli duvaklı gelin etti. Ama Elif senin oğlun ile ne isteyerek evlendi. Ne telli duvaklı gelin oldu.Ne de onu bu küçük yaşta bu evlilikten kurtaracak bir babası var. Neden mi?" Salih Bey'in sorusu ile bıkkınca nefes alan kadın umursamazca sordu.

 

"Neden Salih? Ayrıca bizimle ne alakası var bunların?"diyerek sinir ile söylendi. Salih Bey sakin fakat keskin bir sestonu ile eşine doğru hafif eğilerek konuştu.

 

"Alakası şu: Senin oğlunun çarpıp ölümüne neden olduğu adamın kızı işte o küçük kız." Kadın eşinin tavrı ile aynı sertlikle ve aynı tavır ile konuştu.

 

"Yeter! Giray'ı suçlamaktan vazgeç! Sadece bir kazaydı.Zaten oğlum suçsuz bulundu.Kanunlar bile suçsuz bulup cezalandırmaz iken senin kendi oğluna kestiğin neyin cezası Salih?" sinirli bakışlarını kocasına yöneltti. Salih Bey otoriter bir şekilde konuşmaya başladı.

 

"Peki. Benim yaptığımı ceza olarak gören sen,o küçük kız doksan yaşında bir adam ile evlendirilecekti. Oğlun bir adamın ölümüne sebebiyet verirken,bende göz göre göre masum bir kızın solup gitmesine göz yumsaydım o zaman benim cezamı kim verecekti Ayten?" karısının gözlerine anlayış beklentisi ile baktı. Ayten Hanım kafası iyice karışmış bir şekilde sordu eşine.

 

"Doksan yaşında bir adamla mı? Sen ne diyorsun Salih? Hangi devirde yaşıyoruz Allah aşkına?! Bu nasıl bir iş? Madem kızı yetimhaneye verselerdi. Olmadı sen evlatlık alsaydın. Karşı çıkmayacağımı biliyordun.Küçücük kızı evlendirmek ne demek? Siz iki gencin hayatını nasıl karartırsınız? " sorularını peş peşe sıraladı. Salih Bey bıkkın bir vaziyette konuşmaya başladı.

 

"Yeter be kadın! Bir susmadın ki adam akıllı anlatayım. O kadar merak ediyorsan sus ve dinle." diyerek cenazeden sonra yaşanılan bütün olayları hiç bir detayı atlamadan anlattı eşine.

 

"İşte böyle Ayten. Olaylar böyle gelişti ben de mecbur kaldım o bunağa küçücük kızı bırakamazdım. Hem Giray genç zamanla alışırlar birbirlerine severler de." Umutla karısına baktı. Ayten Hanım yere sabitlediği düşünceli bakışlarını kaldırarak eşini cevapladı.

 

"İyi de Salih kız daha çocuk. Üstelik oğlun başka birini seviyor. Sen kızın vebaline girmeyelim diyorsun da peki oğlunun vebalini ne yapacaksın? Biz istemesek de oğlumuz Esra'yı istiyor. Oğlumuz onu isterken ayırmakta bir vebal değil mi?" Salih Bey düşünceli bir şekilde konuştu.

 

"Ayten o kız oğlumuzu sevmiyor amacı bizim oğlumuza bırakacağımız üç kuruş. Onunla olsa bile bir gelecekleri zaten yok. Üstelik bize uygun bir kız hiç değil." Sözlerini bitiren adam merakla karısını inceledi. Karşısında ki kadının üzerindeki etkisi ile sözlerine devam etti.

 

"Hem Elif'e küçük deyip durma hatun. Sen çok mu büyüktün? Ayrıca istediğin gibi yetiştir. Biz ona iyi bir anne,baba olursak o bize gelin değil kız olur. Bu gün tanıdığım kadarı ile Elif narin ve çok hassas bir kız. Biraz tanı sende göreceksin." diyerek umutla eşine baktı. Ayten Hanım gözünde canlanan kızın haliyle hafif bir tebessüm ile konuştu.

 

"Çok güzel ve masum bir yüzü var. Korkuyorum Salih. Ya Giray'ı da kaybedersek." Eşinin üzgün ve tereddütlü bakışları ile Salih Bey yerinden kalkarak eşine sarıldı ve konuştu.

 

"Sen merak etme Ayten. Evet kolay bir yola girmedik bende farkındayım. Belki hepimiz yıpranacağız. En çokta Giray ve Elif yıpranacak belkide ama biz birbirimize destek olursak atlatırız. Hem annemin sana yaptığı kaynanalığı sende yapmayacaksın değil mi?" diyerek karısının mavi bakışlarına bakarak muzipçe sordu. Eşinin çatılan kaşları ile önce biraz tırssa da duyduğu sözler ile yüzünde hafif bir tebessüm oluştu.

 

"Tabi ki yapmayacağım Salih. Ben annen kadar gaddar mıyım? Belki azıcık yaparım. Ama azıcık." diyerek parmağının ucuyla gösterdi. "E kız küçük hiç bir şey bilmiyor bazı şeyleri öğretirken otorite lazım değil mi?" Aynı muziplik ile eşinin gözlerine baktı. Salih Bey karısının,annesinden çektiklerine bile ses çıkarmayışının bilinci ile hüzün ile gülümseyerek konuştu.

 

 

"O zaman oğlumuz benim düştüğüm yanlışa düşüp Elif'in bakışlarındaki çiçekleri soldurmaz."diyerek karısının yanağına geçmişin özrünü dilercesine anlamlı bir öpücük kondurdu. Ardından hatırladığı ufak bir detayı da eşine söylemeyi ihmal etmedi.

 

"Ayten kız babasını kalp krizinden öldü sanıyor.Yani Girayın bir parçada olsa sebep olduğunu bilmiyor." Tedbiri elden bırakmayarak ettiği sözler işe yaramıştı. Zira karısı yumuşamışken tekrar sinirlendirmenin alemi yoktu. Evet korkuyordu.Çünkü eşi destek çıkmaz ise biliyordu ki bu iş olmazdı.İşittiği sözler ile rahat bir nefes aldı.

 

"Umarım hayatım bu işin sonunda ikisi de üzülmez."diyerek ayağa kalktı eşinin eline uzanarak sözlerine devam etti. "Hadi geç oldu yatalım artık. Sabah ola hayrola demişler."diyerek eşi ile birlikte üst kata çıkan merdivenlere yöneldi.

 

Giray sinirle girdiği odasında hala aynı sinir ile volta atıyordu. Nasıl olmuştu da bunca şey onun başına gelmişti? Çektiği vicdan azabı yetmiyor gibi birde üstüne o küçük kız kalmıştı.Sinir ile ellerini saçlarından geçirdi. Hiç bir yere sığamıyordu. Esra ne olacaktı? Ne diyecekti? "Ben evlendim ama resmi bir hükmü yok. Üstelik dini nikahlı eşim daha çocuk." mu? Peki o küçük kızla ne yapacaktı? Başına büyük bir bela açmıştı. "Keşke ailemi dinleyip o yarışa katılmasaydım." diye geçirdi içinden. Fakat keşke demenin geç olmasının bilinci ile üzerindeki giysilerini hırsla çıkararak kendini duşa attı. Ilık su ile aldığı duşta aklındaki düşünceleri dağıtmaya yaramayınca musluğu kapatarak beline doladığı havlu ile duştan çıktı. Komodinin üzerinde duran telefonu gözüne çarpınca kafasını dağıtmak için arkadaşını aramaya karar vererek telefonu eline alıp Demir isminin üzerine tıkladı. Uzun bir çalıştan sonra her zaman ki neşeli sesi ile arkadaşının cevapladı.

 

"Alo?" Kulağına dolan gürültülü müzik ile telefonu biraz uzaklaştırarak devam etti konuşmasına.

 

"Neredesin Demir?"diyerek arkadaşının cevabını bekledi.Karşıdan gelen ses ile alayla gülümsedi.

 

"Lan gece kulübü,bar bitti şimdi de oraya mı dadandın?" Arkadaşının itirazı ile tekrar konuştu.

 

"Sus lan yalan söyleme bari. Ciğerini bilirim ben senin. Tamam kısa kes biliyorum ben orayı. Sana ne lan nereden biliyorsam? Kapat hadi!"diyerek Demir'in kapatmasını beklemeden suratına kapattı telefonu. Dolabından aldığı giysileri yatağının üzerine attı. Siyah dar paça pantolonunun üzerine kot gömleğini geçirip saçlarını gelişi güzel düzeltti. Telefonunu ve arabasının anahtarını alarak kapıyı açıp merdivenlere yöneldi. Sessiz olmaya özen göstererek indi.Sessizliğinin sebebi şu an anne ve babası ile uğraşıp nutuk dinleyecek havada değildi. Salonun yanından geçerken içeriden gelen sesler ve küçük kızın ismini duyması ile anne ve babasının konuşmasını dinledi. Konuşmayı bitirip kalkmaya niyetlendiklerini anlayınca usulca evden çıkarak arabasına ilerlerken hala düşünceler ile boğuşuyordu. Arabasına binip çalıştırarak arkadaşının bahsettiği mekana doğru yol aldı. Gideceği yere geldiğinde arabayı valeye bırakarak içeri geçti. İçerinin loş ve boğucu havası ile yüzünü buruşturarak etrafı inceleyen Giray, Demir'in bir garson ile konuştuğunu görünce o tarafa yöneldi. Büyük adımlar ile arkadaşının masasına geçerek rahatça oturdu.

 

"Selam kardeşim." diye gülümseye çalışarak konuştu. Demir yanındaki garsona dönük olan yüzünü arkadaşının sesi ile o yöne çevirdi. Selamını alıp arkadaşının sirke satan yüzü ile meraklanarak yanındaki garsonu yolladı oturduğu sandalyeye rahatça yayılarak içkisinden bir yudum aldı ve Giray'ın haline takılarak konuştu.

 

"Ne oldu lan ne bu halin? Hayattan bezmiş gibisin.Suratını gören dokuz besmele ile yanaşır yanına." diyerek dalga geçti. Giray arkadaşının alaylı sözlerini hiç umursamadan önündeki kaseden bir fındık alıp ağzına attı. Aynı yüz ifadesi ile çiğnemeye devam etti. Demir arkadaşının değişmeyen yüz şekli ile endişelenerek tekrar konuştu.

 

"Giray iyi misin oğlum ne bu halin?"diyerek merakla arkadaşının konuşmasını beklerken önünde bulunan bardağa uzanarak viskisini yudumlamaya başladı. Giray sıkıntılı bir nefesle içinde bulunduğu durumu tek kelime ile özetledi.

 

"Evlendim." dediği anda arkadaşı içmekte olduğu içkisini öksürükler eşliğinde yüzüne püskürttü. Giray, masadan aldığı peçete ile yüzünü kurularken arkadaşına ters ters bakarak öksürük krizini umursamadan önündeki içkiyi alarak tepesine dikti. Demir atlattığı öksürük krizinden sonra şaşkınca konuştu.

 

"Lan canıma kastın mı var bu nasıl şaka? Manyak herif ölüyordum az daha." Peçete ile ağzını silerken söylenmeye devam etti.

 

" Evlenmiş, lan sen kim evlilik kim dingil! Hem senin peder hayatta Esra ile evlenmene müsaade etmez. Sen kimi kekliyorsun dallama?" Alaylı gülümsemesi ile karşısındaki adamı süzdü. Fakat yüzündeki ciddiyetin hala devam etmesi üstelik göz devirmesi ile şüphe ile fikir yürüttü.

 

"Tamam evlendin,baban kabul etmek zorunda kaldı. Çünkü Esra hamile. Böyle bir durumda mecbur kaldınız evlenmeye. Sende bu genç yaşta,ününe ve şöhretine veda etmek zorunda olduğun için bu haldesin değil mi?" Arkadaşının çatılan kaşları ve kararan bakışları ile tamam sustum dercesine ağzına hayali bir fermuar çekerek ellerini göğsünde birleştirip dinleme pozisyonuna geçti.Zira Giray'ın bakışlarını hiç beğenmemişti. Giray garsondan iki içki istedi el hareketi ile. İçeriyi şöyle bir süzdü daha öncede gelmişti buraya seviyordu böyle otantik mekanları. Loş ortam,siyah ve kırmızının hakim olduğu tonlar ağırlık katmıştı ortama. Hele birde şu sazın tellerine içli,içli vuran üstat yok mu? Sırf onu dinlemek için gelmişti çoğu kez. Demir karşısındaki adamın sessizliğinden bunalarak konuştu.

 

"Lan ne bekliyorsun anlatsana şu işi nasıl oldu?" Demir'in meraklı haline alaylı bir tebessüm ile karşılık vererek konuştu Giray.

 

"Evlendim işte oğlum." arkadaşının bir şey söylemek için açtığı ağzını ters bakışlar atarak kapatmasına neden oldu. Önlerine bırakılan içkilerini ikisi de yudumlarken Giray tekrar söylendi.

 

"Evlendim ama Esra ile değil. Açıkçası ailem karşı iken onunla zaten evlenmezdim benimki sadece inat ve ihtiyaçtandı." Demir arkadaşının sözlerine açıkçası şaşırmıştı. Çünkü Esra'yı sevdiğini sanıyordu. Ama o işi de inada bindirdiğini anlamalıydı. Giray'ın yapısı buydu sonuçta istenilenin tersini yapar inada koşardı işi. İyi de Esra değilse kimin ile evlenmişti bu adam. Aklına gelen şeyin merakı ile sordu.

 

"Esra değil ise kim o zaman la? Gökten zembille karı yağıyor da biz mi görmedik?" Giray, Demirin lafına sırıtarak başını adam olmazsın dercesine iki tarafa salladı.

 

"Lan sen adam olmazsın. Askeri okulda okuyorsun ama hala aynı fırlama Demir'sin." Arkadaşının umursamazca omuz silkmesi ile sözlerine devam etti.

 

"Bu arada bir ayrıntıya açıklık getirelim evlendiğim kadın veya kız değil çocuk." Demir kafası iyice karışmış bir şekilde şaşkınca arkadaşına baktı.

 

"Ne çocuğu dalgamı geçiyorsun benimle oğlum? Hem çocuk diyor hem evlendim diyor git işine Giray kafa bulma benim ile." kafasını sağa sola onaylamaz bir şekilde oynatarak içkisini yudumladı. Aklına gelen şey ile alaylı bir ses tonu ile sordu.

 

"Kaç yaşında lan bu kız, parmağı ile bir saniye işareti yaparak yada dur düze ltiyorum kaç yaşında abicim bu çocuk?" Demir'in alaylı bakışlarına aynı şekilde karşılık vererek konuştu.

 

"On beş! Zaten yaşından dolayı resmi nikah yapmadık imam nikahı kıydık oğlum anladın mı şimdi?" Giray'ın sözleri ile şoka giren Demir hırsla arkadaşının yüzüne tısladı.

 

"Lan it sübyancı mısın lan sen? Ne demek Giray nasıl yaparsın böyle bir şeyi?" Arkadaşının iğrenç sözü ile zaten gergin olan siniri tavan yapmış ve çoktan ayağa fırlamıştı. Demir,aniden yakasından tutulup burnuna yediği kafa darbesi ile ne olduğunu şaşırdı. Kanayan burnunu tutarken etraflarındaki kalabalığı yatıştırmaya çalışan yaşlı adamla göz göze geldi. Adam ile bakışması Giray'ın sözleri ile sonlanırken arkadaşının hırsla ve pişmanlık dolu sözleri ile içi acımıştı.

 

"Doğru konuş lan. Ben ister miydim sanıyorsun? Oldu işte lanet olsun o güne de o yarışa da bana da lanet olsun!" Giray hırsla önündeki sandalyeye tekme attı. Demir o günün bir şekilde patlak vereceğini biliyordu. Kazada olsa ölen bir adamın vicdan azabını çekiyordu arkadaşı. Ama bunun evlilikle alakasını anlayamamıştı. Olaya müdahale etmek için yaklaşan mekan sahibi yaşlı adamı durdurdu.

 

"Bir şey yok Hayri Amca."deyip eliyle de dur işareti yaparak adamı engelledi. Yaşlı adam iki gencide tanıyor olmanın verdiği rahatlık ile olduğu yerde şaşkınca yaşanan olayı izlemeye devam ederken Demir bu sefer arkadaşına döndü. Üstüne giderek yaşanan anlamsız evlilik olayını kavramaya çalıştı.

 

" Ne alakası var lan o günle? Altı üstü bir kazaydı ne halt yediysen o güne yükleyip kurtulmaya çalışma haysiyetsiz herif. "derken yumruğunu arkadaşının suratına geçirmişti. Giray dudağının kenarından sızan kanı elinin tersi ile hırsla silerek yaşlı adama döndü ve konuştu.

 

"Hayri Amca mekanı boşalt. Yoksa bu dengesiz adamın yüzünden bir daha kimse uğramayacak buraya." Yaşlı adam iki gencide süzerek bu gecenin uzun ve olaylı geçeceğini anlarken olumlu anlamda başını sallayıp gür bir şekilde seslendi.

 

"Ali! Akif! Mekanı boşaltın oğlum bu gece özel müşterilerimiz var." Beş on dakika sonra boşalan mekanda Demirin kanayan burnu pansuman edilmiş Giray ise önündeki içkiyi yudumlamak ile meşguldü. Yaşlı adam elinde mezeler yanında Ali ve Akif ile masaya gelerek karşılıklı oturan iki hırçın gence bakarak konuştu.

 

"Siz ikiniz derdiniz ne ise ya konuşarak halledin yada ben halletmesini bilirim. Eğer sizi tanımıyor olsaydım benim mekanında çıkarttığınız hır gür için elimden çekeceğiniz vardı." Birbirine kızgın bakışlar atan ikiliye bakarak tekrar konuştu.

 

"Şimdi anlatın bakalım derdiniz ne?" diyerek çektiği sandalyeye oturdu. Her ihtimale karşı Ali ve Akifi de boş sandalyelere göz işareti ile oturttu. Demir sinirle söylendi.

 

"Bu adi herif on beş yaşında bir çocuk ile evlenmiş." üsteleyerek söylüyordu ki Giray'ı hırslandırıp gerçekleri öğrenebilmekti niyeti. Yoksa oda kardeşim dediği adamın böyle bir yanlışa düşmeyeceğini biliyordu. Giray sinirle arkadaşına doğru elini kaldırarak konuştu.

 

"Doğru konuş lan! Mecbur kaldım diyorum sana kıt beyinli. Mecburiyetten oldu lan anlamıyor musun?" Demir hırsla masaya vurarak söylendi.

 

"Anlamıyorum lan anlatsana ne bok yediysen. Kim o kız? Kaza ile ne alakası var anlat? Ne oluyor?" Giray sıkıntı ile iç çekip konuştu.

 

"Kaza ile ölümüne sebep olduğum adamın kızı. Köyde yaşıyorlarmış.Babası ölünce köy halkı yetimhaneye vermek yerine evlendirmeyi uygun buldu hemde yaşlı bir bunakla. Babam da bu senin vicdan borcun deyip boynuma taktı. Dini nikah ile evlendik. Oldu mu? Başın göğe erdi mi?" Arkadaşının koyu yeşil gözlerine hırsla baktı. Demir ne diyeceğini şaşmış vaziyette bakıp konuştu.

 

"Ne bu lan? Almasaydın kızı aslanım silah mı dayadılar alnına?" Demir inanmaz bakışlar ile arkadaşına bakarak yumruğunu masaya geçirdi. Hala inanamıyordu nasıl bir zihniyet küçük bir kızı yetimhaneye vermek yerine evlendirmeyi uygun bulurdu. Yaşlı adam iki gencin arasındaki gergin havayı dağıtmak için söze girdi.

 

"Yeter Demir. Ne yapsalardı küçücük kızı yaşlı bir adama verip mahvoluşuna göz mü yumsalardı?" Masadakilere göz gezdirerek iki gencin üstünde bakışlarını yoğunlaştırdı. Giray'a bakarak konuştu.

 

"Oğlum şu işin aslını anlat hele sen. Ama en başından ne olduysa hepsini anlat." Giray yaşlı adamın babacan tavrı ile yarıştan bir gün önce ailesi ile yaşanan tartışmadan tutup mekana gelirken duyduğu son sözlere kadar anlattı. Sonra önündeki kadehten bir yudum daha içerek Akif'in bardağı doldurmasını dalgın bakışlar ile izledi. Hayri baba yaşının verdiği olgunluk ve tecrübeler ile iki gence bakarak konuştu.

 

"Şimdi oğlum ikiniz de beni iyi dinleyin. Ne demiş Mevlana; Kaderde var ise el getirir,yel getirir,sel getirir. Kaderde yok ise el götürür,sel götürür,yel götürür." Giray'a bakarak sözlerine devam etti. "Oğlum o küçük kız senin kaderin. Alnına yazılmasaydı ne o kaza başına gelirdi,nede sen bunları yaşardın." Demir yaşlı adamın sözlerine karşı ani bir çıkışla karşılık verdi.

 

"Ama Hayri Amca, daha o kız çocuk.Tamam Giray'ın suçu yok belkide o an o durumda kim olsa aynı şeyi yapardı ama başka bir yolu olmalı daha kız çok küçük." Yaşlı adam Demir'e bakarak tebessüm ederek konuştu.

 

"Şimdi hepinize soruyorum. İyi dinleyin." diyerek Masadakilere tek,tek baktı ve sordu.

 

"Kaç yaşında evlenmeyi düşünüyorsunuz?"Hepsi ne alaka dercesine birbirine baktı."Size bir soru sordum!" diyerek aynı soruyu üstüne basarak tekrarladı. Akif yaşlı adamın ani çıkışlarını bildiği için hemen cevapladı.

 

"Şahsen ben en az otuz yaşımda düşünüyorum baba. Biliyorsun yaşım daha genç." Hayri baba tebessüm ile Demir'e döndü. Demir anında cevapladı.

 

"Aman benden ırak olsun baba ben istemem evlilik filan. Hem aşka filanda inanmam. Ha olur da evlenmek mecburiyetinde kalırsam en az otuz,otuz beş olur." diye her zamanki neşeli tavrını takınarak konuştu. Fakat büyük konuştuğunun farkında değildi. Hayri Baba bu sefer Ali'ye baktı. Ali sıkıntı ile nefes aldı ne diyecekti şimdi. En iyisi doğruyu söylemek diyerek söze girdi.

 

"Baba ben zaten böyle bir şey başıma gelse de evlenmem. Çünkü ben zaten yanmışım iki haftadır mecnun misali duyduğum bir sesin arkasından giderim. Evlensem bile o sesin sahibi ile evlenirim. Yoksa isterse feriştahı gelse olmaz." Belkide Ali'de büyük konuşanlar içindeydi kim bilir. Yaşlı adam çatılan kaşları ile Ali'yi süzse de Giray'a döndü.

 

"Peki oğlum bu olay başına gelmeseydi sen ne zaman evlenecektin?" Giray biraz düşündü yirmi bir yaşındaydı. Okulu vardı. Daha askerliğini yapmamıştı bu düşüncelerle cevap verdi.

 

" Baba bende en fazla yirmi sekizde filan evlenirdim herhalde. Başımda böyle aceleci bir baba varken." diyerek yüzündeki buruk gülümseme ile konuştu. Yaşlı adam masadakileri mavi bakışları ile süzerek konuşmaya başladı.

 

"E siz en az otuza kadar yolu var diyorsunuz madem o zaman evleneceğiniz kız kaç yaşında olacak? Atıyorum sizden yaşça büyük biri ile evlenebilirsiniz. Ya da ortalama olarak aynı yaşta olacaksınız belki de beş ile on yaş fark olacak. E diyeceksiniz ki bu adamın amacı ne?" Masaya sır verirmişçesine eğilerek sözlerine devam etti.

 

"Ulan havanız, atarınız kime? Ne olacağı zaten belli." Mavi gözlerini Giray'a dikerek devam etti. "Oğlum tamam kız küçük ama hiç mi büyümeyecek? Sen yirmi sekiz yaşına girince o kız en az yirmi yaşında olur. E otuz yaşında yirmilik kız ile evleniyorsunuz da yirmi bir yaşında on beşlik kızla evlenince mi sorun oluyor? Tamam küçük ama oda büyüyecek be oğlum. Ha sen bu kafa ile gidersen o kız büyüse bile aynı gözle görürsün benden söylemesi. Ha ben zaten istemem boşarım diyorsan orası ayrı." Giray ve masadakiler yaşlı adamın sözlerini kendi içlerinde muhasebe ederken, Giray annesi ve babasının konuştuğu sözlerde takılı kalmıştı. Evet kız küçüktü ama elbette o da büyüyecekti. Peki büyürken kalbi ve aklı başkasına kayarsa ne olacaktı. Tamam kendisinin önemli bir takıntısı yoktu ama kızın hayatını ikinci kez mahvetmeyi göze alamazdı. Herkesin gözünden kaçan bir ayrıntının sıkıntısı ile söylendi.

 

"Baba iyi hoş dersin de ya o küçük kız büyürken gönlü başkasına kayarsa. Benimle olan evliliği yüzünden bir kere daha hayatının mahvolmasına dayanamam. Kız o kadar masum o kadar kırılgan ki,kimse incitmek istemez. Bir bakışı var ki sorma baba sanki tertemiz cennetleri vaat ediyor insana. Gün gelir aşık olur da bu zorunlu evlilik ayağına bağ olursa,bakışlarındaki cennet çiçekleri solarsa işte en büyük vicdan azabı o olur benim için. Ben küçük bir kızın hayatını karartamam Hayri Baba." Masadaki herkesin içini yakmıştı bu sözler. Elbette ki olabilecek şeylerdi bunlar. Hayri Baba düşünceli bir şekilde konuştu.

 

"Giray zamana bırak o zaman oğlum her şeyi. Zaman her şeyin ilacıdır." Hayri Baba doğru söylüyordu. Demir aklına gelen fikir ile atıldı.

 

"Kardeşim Hayri Baba doğru söylüyor. Uzaklaş buralardan. Okuluna yurt dışında devam et. Hemen gitmene zaten izin vermezler. İstediğin okula başvurunu yap bir haber çıkıp da sen işlerini yoluna koyana kadar zaten biraz zaman geçer sende gidersin. Okulunu bitirince de askerliği öne sürersin. Nereden baksan dört sene geçer aradan. E bu kızda o zamana kadar çizer yolunu sen de ayak bağı olmamış olursun." Masadaki herkes onaylar biçimde başını sallarken Giray ölçüp tarttı neden olmasın diye düşündü. Aklına yatan bu düşünceler ile rahat bir nefes alırken gergin ortamın dağılması ile geç saatlere kadar içip muhabbet eden adamlar yaşlı adamın ısrarı üzerine onun evine gelmişlerdi. Gençlerin alkollü araba sürmesini istemeyen adam ilk defa kurallarını çiğneyip kızları ile yaşadığı eve gençleri misafir etmişti. Sabahın ilk ışıkları ile evden sessizce ayrılan Giray olmuştu. Çünkü annesi yokluğunu fark etmiş sürekli arayarak uykusunu kaçırmıştı. Babasının gazabını üzerine salmakla tehdit ederek derhal eve çağırmıştı. Demir'e durumu anlatmıştı ama kış uykusuna yatan arkadaşının anladığından şüpheliydi. Arabası mekanın önünde kaldığı için taksi çevirerek eve doğru yol aldı. Arabasını daha sonrada alabilirdi. Öncelikle Babasının suyuna gidip planını sorunsuz devreye sokmalıydı.

 

Elif rahat yataktan gördüğü rüyanın etkisi ile kalktı.Annesi elinde eşi benzeri görülmemiş çiçeklerden bir taç ve kırmızı bir duvakla yanına yaklaşmış ve şu sözleri söylemişti.

 

"Yaşadığın her şey senin kaderin kızım. Sen benim Sidelya'msın tıpkı cennet çiçekleri gibi temizsin. Alnına yazılan gönlüne düşsün. Gönlün sana helal kılınanın aşkı ile dolsun. Alnın ak olsun. Benim yüzümü kara çıkartma cennet çiçeğim."diyerek başına kırmızı duvağı örtüp üstüne eşsiz çiçeklerden oluşan tacı takmış, alnına bıraktığı buseden sonra bir ışık huzmesi ile kaybolmuştu. Daha annesine doyamamıştı oysa ki. Ne demek istediğini soramamıştı. Gözünden damlayan yaşlar ve kumral saçlarında gezinen elin tedirginliği ile başını kaldırdı. Karşılaştığı kişi ile yüzünde buruk bir tebessüm oluşarak konuştu.

 

"Annemi gördüm rüyamda. Bana sen benim Sidelya'msın dedi. Sidelya ne demek? "diyerek beyaz teninde süzülen gözyaşları ile sordu.

 

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM..

 

-Yitenumutlar

 

 

Loading...
0%