Yeni Üyelik
26.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı - Erkan Oğur- Yarım Senden Ayrılalı

 

 

Salih Bey duyduğu sözlerle donup kalmıştı adeta. Ne dediğinin farkındamıydı bu çocuk?Ne saçmalıyordu? Ne demek çocuğum olmayacak? Peki ya torunu?Elif? Aklında bin türlü soru dolanırken son düşündükleri ile kendinden tiksindi adam. Gelini,oğlunun çocuğuna hamileydi! Adı kadar emindiki o bebek Giray'ın dı. Peki ama oğlu niye öyle bir şey söylemişti? Derdi neydi bu çocuğun?Aklı karma karışık olsada bu işte bir yanlışlık olduğunu biliyordu Salih Bey. Elini kırlaşmış saçlarında gezdirip düşünceli bir şekilde dağıttı.

 

"Saçmalamayı kes çocuk! Böyle bir şeyin olması imkansız!" Giray kan çanağına dönmüş bakışlarını babasına çevirerek alayla gülümsedi.

 

"Niye ben kısır olamaz mıyım? Neden dünyada tek kısır erkek benmişim gibi tepki veriyorsun baba?"

 

"Saçmalıyorsun da o yüzden! Eğer Esra'dan olan çocuğu kabullenmemek için bir bahane ise bu senin için fena olur Giray!"İşaret parmağını oğluna doğru kaldırarak tehdit edercesine salladı. "Karını getirmek evliliğini kurtarmak için söylüyorsan bunları,yine büyük bir hata yapıyorsun! Kendine gel! O çocuk seninde olabilir!" Giray babasının sözleri ile acı bir şekilde yutkundu.

 

"Merak etme baba oğlun o kadar da adi bir insan değil!" Elleri ile yüzünü sıvazladı. Üç senedir herkesden gizlemişti rahatsızlığını. Ailesine söyleyip onları üzmek istememişti.Ama görünen o ki artık saklamanın bir anlamı yoktu.Derin bir nefes alan Giray iri elleri ile yüzünü sıvazladı ve bakışlarını babasının şaşkın gözlerine dikerek anlatmaya başladı." Üç sene önce şiddetli kasık ağrıları,sıcaklama ve bir kaç şikayet daha başladı bende. Önce mesleğimin dez avantajları diye düşünerek pek umursamadım.Ama gün geçtikçe kasıklarımdaki ağrı fazlalaştı ve şikayetlerim artmaya başlamıştı.Doktora gittim. Bir kaç testten sonra Varikosel teşhisi konuldu." Salih Bey büyük bir dikkatle oğlunu dinlerken hâlâ aklında böyle bir saçmalığın nasıl olduğu vardı. Gelini hamileydi oğlu hâlâ kısırım diyordu. " Önce ilaç tedavisi ile başladık,sonuç alamayınca cerrahi operasyona karar verildi. Hastalık zaten sperm sayısını oldukça düşürüyor,hatta ender rastlansada, geçici ikdidarsızlığa bile sebep olabiliyordı. Ben bu üç senenin ikisinde bunların hepsini yaşadım baba!" Salih Bey oğlunun anlattıkları ile artık korkmaya başlamıştı. " Üç senenin iki senesinde hastalığın bütün belirtlerini yaşadım.Bu iki senede Esra ile sevgili olduğum döneme denk geliyor. Esra sürekli birlikte olmayı istiyordu. Ona karşı hiç bir cinsel çekicilik hissetmeme rağmen,bir de hastalığımın getirdiği problemler vardı.Kazandığım yarışlar ve başarımı kutlamak adına eğlenmeye çıktığımız bir gün yine tutturmuştu,hem ona dokunmak istemediğimden,hem durumumdan dolayı yine istemedim. Aldığım aşırı alkol yüzünden sızmışım.Sabah kalktığımda Esra yanımdaydı.Ben geceyi hatırlatmak istemedim sonuçta problemlerim vardı ve bir erkek için utanç verici bir durumdu. Bu yüzden Esra nasıl davrandıysa ona göre ayak uydurdum. Hastalığım için cerrahi operasyon gerekiyordu ama düşükte olsa kısır kalabilme ihtimalim vardı. Çünkü hastalık son evrelerindeydi. Elif'le evlenip okul için yurt dışına gittiğimde o riski göze alarak, cerrahi operasyon geçirdim. Sonra her şey yavaş,yavaş normale döndü. Tek sorun kısırlık problemim." Ellerini iki yana açarak burukça gülümsedi ve sakladığı tüm sırları,kendisini yiyip bitiren gerçekleri paylaşmanın verdiği rahatlıkla sözlerine devam etti."İşte böyle ben Esra da dahil üç yıldır karım dışında kimseyle birlikte olmadım.Esra o geceyi işine geldiği gibi kullanıyor.Yani bu üç sene içerisinde kim bu çocuk senden diye gelse imkansız!" Orta yaşlı adam şüpheyle çenesini sıvazlarken bakışlarını oğluna çevirdi.

 

"Peki en son sperm testini ne zaman yaptırdın?" Giray babasının sorusu ile alayla güldü. Hala çocuğun ondan olabilme ihtimalini araştırıyordu. İhtiyacı olan karısı iken babasının sorularını daha fazla dinleyecek durumda değildi. O yüzden merakla beklediği sorunun cevabını verdi.

 

"Askere gitmeden önce!" Adamın içine bir kurt düşmüştü. Olabilir miydi? Belkide bu bir sene içinde sperm sayısı artmıştı. Ya da torunu Allah'ın onlara bir mucizesiydi. Bakışlarını oğlunun biraz önce geçirdiği öfke nöbetinden sonra,yorgun olan vücudunda üzgünce gezdirdi. Oğlu genç yaşına rağmen nelerle baş etmişti. Babası olarak hiç bir derdinden,sıkıntısından haberi olmamıştı. O an bir şeyin farkına vardı Salih Bey Giray'ın yaptığı hataların arkasında kendisi de vardı. Baskıcı kişiliği ön planda olduğu için bir türlü ilgisini gösterememişti oğluna. Adam sırtını oğlunun yatağına yasladı ve ciğerlerine sıkıntılı bir nefes çekti.

 

"Peki Elif'in bu durumdan haberi var mıydı?" Giray olumsuz anlamda başını sallarken Salih Bey,daha büyük sorunların patlak vereceğini hissediyordu. Eğer gelini evde olsaydı bu olay belki içinden çıkılmaz bir hal almazdı.Ama şimdi oğlunun kendinden şüpheleri vardı. Oğluna,Elif'in babasının ölümünden başlayıp bütün bunları karısına zamanında anlatmadığı için kızarken,kendisi ve gelininede fevri davranmaktan dolayı kızıyordu. Elif ve kendisi Giray'a kendini ifade etme,derdini anlatma fırsatı vermeden hemen yargılamışlardı. Şimdi sakince düşününce aslında Elif'te kocasını dinlemeden gittiği için hata yapmıştı. Sonuçta hep beraber Giray'ı yargısız infaz etmişlerdi. Odada uzayıp giden sessizliği Salih Bey'in konuşması bozdu.

 

"Karına bu kısırlık mevzusunu açıklamayı nasıl düşünüyorsun? Böyle bir şeyi ondan saklamaya hakkın yok oğlum! Bence karını bulmadan önce tekrar sperm testi yaptır. Sonuca göre daha net konuşursun Elif'le." Giray oturduğu yerden yavaşça kalktı ve babasına tepeden baktı. Tüm heybeti ile adamın başında dikilirken konuştu.

 

"Test falan yaptırmıyorum! Kabullen artık baba ben kısırım ve o çok istediğiniz torunu size veremem! Karımı bulduğumda elbette anlatacağım bu durumu.Ama önce bulmam lazım!" Sert bakışları babasının kahveleri ile çarpışınca sözlerine devam etti. " Şimdi izin verirsen işlerim var! Mesela sakladığınız karımı bulmak gibi! " İma ettiği sözlerden sonra babasını arkasında bırakarak banyoya doğru ilerledi ve açtığı kapıdan girerek sertçe çarptı.

 

Aradan geçen günlere rağmen Giray, Elif'i bulamazken Salih Bey ve Ayten Hanım gelinleri ile çoktan iletişime geçmişlerdi. Ziya Bey ve Talha'nın sayesinde Elif'in hastaneye muayene için geldiği gün tesadüfmüş gibi karşılaşmışlar o günden sonra da Elif'i yanlız bırakmamışlardı. Elif ne kadar bu karşılaşmanın tesadüf eseri olmadığını bilsede, onlara olan kırgınlığını bir kenara bırakarak ailem dediği insanlarla hayatına yeni bir yön verdi. Bu kararındaki en büyük etkende şüphesiz bebeğiydi. Onun kendisi gibi kimsesiz bir hayat yaşamasını istemiyordu. Salih Bey ve Ayten Hanım'la sanki aralarında bir anlaşma imzalamışcasına Giray'ın bahsi hiç geçmezken Elif, bütün kırgınlıklarına rağmen geçirdiği zor günlerde kocasının varlığını yanında hissetmek istiyor ama kırılan gururu buna engel oluyordu. Salih Bey ve Ayten Hanım'ın, hem oğullarının haline hem gelinlerinin haline içleri parçalanırken Elif'in zorlu geçen hamileliğin den ve Giray'ın yaptığı hataları kendisinin düzeltmesi gerektiğini düşündüklerinden dolayı sessizliklerini koruyorlardı. Sonuçta Giray ve Elif doğru yada yanlış bir tercih yapmışlardı ve eğer etrafındakiler onların hayatına müdahale etmeye hatalarının üzerini kapatmaya devam ederlerse bu ikili bir, birilerinin ve sevgilerinin kıymetini hiç bir zaman öğrenemeyecekti. O yüzden her şeyi zamana bırakan çiftin tek tesellileri torunlarını sağlıklı bir şekilde kucaklarına alabilmekti.

 

Giray ise karısını arayıp bulamadığı süre boyunca delirme noktasına gelmişti. Demir'le ve diğer arkadaşları ile kurduğu bağlantılar da işe yaramamış elini nereye atsa boş dönmüştü. Karısı sanki yer yarılmışta içine girmişti. Elif'i bulamadığı her an ömründen ömür giderken gururunu çiğneyip babasından yardım istemeyi de kendine yediremiyordu. Gerçi yardım istesede babası karısının yerini kesinlikle söylemezdi. Düşünceler sinirlerini iyice bozarken Elif gittiğinden beri her gün kapısını çaldığı fakat aynı cevabı almaktan bıkmadığı evin kapısına aracını bu defa gürültülü bir şekilde park etti. Gün geçtikçe daha da öfkeleniyor ve bu da saldırgan bir kişiliğe dönüşmesine neden oluyordu. Aracından çıkarak kapısını sertçe çarptı ve sert adımları ile eve doğru yaklaştı. İçindeki öfke onu yakıp kül ederken kendine engel olamayarak karşısındaki kapıyı var gücüyle yumruklamaya başladı.

 

Gece nöbetten gelen Talha kapıdan gelen gürültülerle uykusundan fırladı ve en az kapıdaki kişi kadar öfkeyle halâ kırılacakmış gibi çalan kapıya doğru küfürler savurarak ilerledi.

 

"Kapı lan o kapı! Ramazan davulu değil! Ne demeye beynimi sikiyorsun! Sabah, sabah dinden imandan çıkarıyorsunuz insanı! " Talha söylenerek kapıyı açınca karşısında gördüğü kişi ile bıkkınca gözlerini devirdi. Her gün ama istisnasız her gün bıkmadan usanmadan kapısına dayanıp Elif'i soruyordu bu adam. Kendisi bu durumdan bukmıştı ama anlaşılan bu adamın ne bıkmaya ne de vazgeçmeye niyeti vardı. Nefesini bıkkınca dışarı vererek uykusundan uyandırılmanın verdiği öfkeyle konuştu.

 

"Ne var lan! Sabah, sabah daha kargalar bile bokunu yemeden benim kapımda aldın soluğu!? " Giray'ın öfkesi sınırlarda gezerken sıkıntıyla yüzünü sıvazlayıp sakin olmaya çalışarak konuştu.

 

"Bak karımın nerde olduğunu söyle sen de kurtul bende kurtulayım bu zamansız ziyaretlerden! " Talha'nın yüzü Giray'ın sözleri ile alaylı bir ifadeye bürünürken dişlerini sinirle sıkarak her zaman verdiği cevabı verdi.

 

"Elif senin karın ve yerini bilmesi gereken sensin ben değil! Üstelik yerini sana söylemek zorunda değilim! Bilmeni isteseydi şu an benim kapımda değil karının yanında olurdun! " Giray aylardır karısını görememenin acısıyla kavrulurken karşısındaki adamın bilmiş bir edayla cevap vermesi sinirlerini iyice alt üst etmişti. Öfkesi bir anda tüm vücudunu esir alırken Talha'nın yakasına yapıştı ve bedenini sertçe kapıya çarparak kırarcasına sıktığı dişlerinin arasından kükredi.

 

"Lan! Karım o benim karım! Sizin saçma oyunlarınız yüzünden sevdiğim kadın ellerimden kayıp gidiyor!" Talha yakasını kavrayan elleri hızla ittirerek işaret parmağını kaldırıp uyarırcasına salladı.

 

"Bizim oyunlarımız yüzünden kaybetmiyorsun sen karını, geçmişinde yaptığın hataların bedeli bu yaşadıkların! "Giray ne kadar kızsada Talha'nın da haklı olduğu noktalar vardı. Tıpkı Elif'in de haklı olduğu gibi. Zamanında ona haram kılınan heveslerinin peşinden koşmasaydı belki şimdi tüm bunları yaşamaz helalim dediği kadın yanında olurdu. Karısı haklıydı erkek olarak onlar nasıl el değmemiş, iffetli kadınlar istiyorlarsa kadınlarında bunu istemeye hakkı vardı. Kendileri bütün geçici heveslerin peşinde koşarken gün gelip böyle bir şeyle karşılaşacaklarını düşünmüyorlardı. Zaten ilk tesettürde erkeğin gözüne indirilmemiş miydi? Şimdi bu yaşadıkları geçmişindeki hataların bedeli olmalıydı. İlahi adalet, kendisi gibi bir adamın kaderine böyle temiz ve masum bir kızı yazarak cezalandırmıştı anlaşılan. Göğsüne aldığı hafif darbeyle düşüncelerinden sıyrıldı.

 

"Sana Elif'in yerini söylesem ne olur hiç düşündünmü? O kız bunu öğrendiği an bana olan güvenide sarsılır ve çekip gider! İzini kaybettirir!" Giray'ın her gün kapısına dayanmasından bıkmıştı. Biraz olsun onu ikna edebilmek adına derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı ve tekrar konuştu. " Onun izini kaybettirmesi ve senin onu hiç bulamaman mı iyi, yada ona en azından destek olan birilerinin yanında olmasını bilmen mi daha iyi? Benden hoşlanmaya bilirsin ama Elif'in güvende olduğunu bilecek kadar da beni tanıyorsun! Benim onun yerini sana söylemem, senin hiç bir çaba harcamadan onu bulman Elif'in hoşuna gidecek mi zannediyorsun? İyi düşün Giray yine hata yapıyorsun! En azından biraz çabala ve karını kendin bul. Belki sen onu ararken Elif te sana karşı biraz daha yumuşamış olur. " Talha'nın sözlerini büyük bir sessizlikle dinleyen adam ağır hareketlerle başını sallayarak onu onayladı. Aslında Talha haklıydı ama karısını bir türlü bulamamak onu çekilmez biri haline getirmişti. Onu kendi yaptığı hatalar yüzünden kaybetmişti. O zaman kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan yine kendi bulmalıydı Sidelya bakışlısını. Onu bulmak aylarını, hatta yıllarını da alsa yine de bulacak ve kendini affettirecekti. Düşünceleri arsında Talha'nın kapısından ayrıldı ve tekrar aracına doğru ilerleyerek yola koyuldu.

 

Burnuna dolan kokuyla ağlamanın eşiğine gelen kız açtığı son dolabın kapağınıda sertçe kapattı.

 

"Kızım yok! Olsa vermez miyim?" Kendisine çaresizce bakan yaşlı kadına dolan mavi gözlerini kırpıştırdı ve dudaklarını bükerek cevap verdi.

 

"Kusura bakma Nurcan Teyze ama bir haftadır binanın içine girince karpuz kokusu doluyor burnuma. Alışverişten gelirken yine kokunca tutamadım kendimi. " Elif geçen üç ayda binadaki komşuları ile bir aile gibi olmuştu. Sabah kahvaltıları, akşam çayları derken hepsi ablası, annesi gibi sahip çıkar olmuştu ona. Bir haftadır karpuz aşeren kız kimseye söyleyemiyor kendi, kendini yiyip bitiriyordu. Kış mevsiminde bulunması da çokta kolay değildi doğrusu. Gezmedik yer bırakmamış ama bir türlü o rüyalarını süsleyen kan kırmızısı sulu karpuzu bulamamıştı. Buldukları ya kabak çıkmış, ya da tadı tuzu yoktu. İş çıkışı yine bir karpuz arama marotonunun ardından yorgun argın eve dönerken, binanın kapısını açar açmaz o eşsiz koku yine burnuna hücum etmiş çareyi komşuların kapısını tek tek çalıp mutfaklarında karpuz aramakta bulmuştu. Nurcan Hanım dan ağlamak üzere çıkan kız karşı komşu Sevgi Hanım'ın kapısını çaldı. Açılan kapıyla hızla eve girdi.

 

"Sevgi abla vallahi karpuz kokuyor binada. Söyle sizden mi geliyor. " Kadın Elif'in dolapları karıştıran haline şaşkınca bakarken cevap verdi.

 

"Kızım etme eyleme kış günü ne karpuzu? Elif'im kış günü karpuzu nerden bulayım ben! " Elif artık tutmakta zorlandığı göz yaşlarını bırakarak küçük bir çocuk gibi ayağını yere vurdu.

 

"Ben bu karpuz yüzünden kafayı yiyeceğim abla! Rüyalarıma bile giriyor ne yapacağım ben!? "Kızın kumral uzun saçlarına uzanan kadın şefkatle okşayarak fısıldadı.

 

"Bir kaç gün daha sabret kızım. Malik abin İran'a mal götürdü. Ona söylemiştim bir kaç güne gelir sende doya, doya yersin. "Elif başını olumlu anlamda sallayarak merdivenlere yöneldi. Kapısının önündeki basamağa oturarak gözlerini zorlayan yaşları serbest bırakıp ağlamaya başladı. Başını dizlerine kapayan kız kalbinde hissettiği acı ve kimsesizliğin verdiği buruklukla sitemkar bir şekilde söylenmeye başladı.

 

"Ben böyle hayal etmemiştim hiç bir şeyi! Yanımda sen olacaktın. Sabahları mide bulantılarıyla uyanınca yanımda ilk seni görecektim. Destek olup geçecek diye kulağıma fısıldayacaktın! Geceleri seni kaldırıp canım şunu istiyor diye bebeğimle birlikte seni koşturacaktık! " Kızın sesi binada yankılanırken burnunu sertçe çekti. Uzun saçları pelerin misali dizlerini sararken onu izleyen kişiden habersiz yüreğini parçalarcasına sitemkar sözlerine devam etti. " Nerdesin şimdi? Bak bebeğim ve ben ne haldeyim! Haftalardır bir karpuz kokusuna Ankara'nın altını üstüne getirdim. Bunları sen yapacaktın ben değil! Bizi niye bu hale getirdin Giray!? Beni niye kimsesizliğimle baş,başa bıraktın yine!?" Adam duyduğu sözlerle öfkeyle dudaklarını ısırdı. Gördüğü manzara karşısında yumrukları sıkılırken kalbinin acıdığını hissetti. Bunun için mi aylardır uzak durmuştu bu kadından. Onun hayalinde mutluluktan eşsiz çiçekler dans edecekti kızın gözlerinde. Böyle yıkılmış virane bir şekilde ve hiç beklemediği bir yerde bulmayacaktı Elif'i. Aylardır uzak kaldığı evinin kapısında tesadüf eseri böyle çaresiz bir Elif le karşılaşmak için miydi aşkından vazgeçişi? Onun bu haline dayanamayan adam yumruk yaptığı elini yavaşça açarak kararsızca kızın ağlamaktan sarsılan omzuna götürdü ve hafifçe dokundu.

 

"E... Elif! " Kız omzuna değen elle başını hızla kaldırırken savrulan saçları adamın yüzüne çarparak burnunda o unutamadığı kokuyu bırakıp geçti tekrar. Elif'in ıslak mavi gözleri irice açılırken yavaşça yerinden kalktı ve şaşkınca konuştu.

 

"Fı... Fırat! Senin ne işin var burada!? " Elif'in kaşları hızla çatılırken adam içinde büyüyen özlemle kızın yüzünde gezdirdi bakışlarını. Mavi gözleri ve burnu ağlamaktan kızarmıştı. Bakışları bedenine doğru kayınca Elif'in biraz önce ağlarken söylediği anlam veremediği kelimenin farkına vardı o an. Bedeni hala kırılacakmış gibi inceliğini korurken karnındaki o küçük kabartı bir anda her şeyi kavramasına neden oldu. Gözleri acıyla parlarken yutkunarak bakışlarını Elif'in mavi gözlerine çıkarttı. Onun kendindinden rahatsız olmasını istemeyişindendi belkide bakışlarını o küçük kabartıdan hızla ayırması. Tekrar yutkunan adam kırık bir ses tonuyla fısıldadı.

 

"Sen iyi misin? Neden ağlıyordun öyle? " Kız adamın sorusuyla biraz önceki halini hatırlayıp derin bir nefes alarak kendini toparlamaya çalıştı. Fırat farkında değildi belki ama bu adamla ilk tanışmaları da böyle bir ağlama krizinde gerçekleşmişti. Kimseye karşı güçsüz gözükmek istemediği için omuzlarını dikleştirerek cevap verdi.

 

"Be...Ben" Kekelediği için lanet eden kız ne diyeceğini bilemeyerek ilk bulduğu bahanenin arkasına sığındı." Ben hamileyim!" Bu ayrıntıyı önceden fark etsede Elif'in ağzından duyması Fırat'ın boğazına bir yumru misali oturmuştu.Elif bulduğu bahane için içten içe kendine kızsada aslında doğruluk payının olmasıyla da sözlerine devam etti. " Hormonlar yüzünden arada böyle duygusallaşıyorum. Hamileliğin yan etkileri yani." Karşısındaki adamın hala kendisine cevap vermediğini hatırlayan kızın kaşları tekrar çatılırken biraz önceki sorusunu yineledi."Senin ne işin var burada? Bak hala peşimde değilsindir umarım.Ben artık evliyim! Üstelik hamileyim!" Elif'in ürkek tavırları ve kendini koruma çabaları karşısında Fırat'ın yüzünden buruk bir gülümseme gelip geçti.Biraz önce duyduklarına bakılırsa kocasıyla arasında sorunlar vardı.Kendisinden ürken kızı daha fazla korkutmamak için açıklama yapmaya başladı.

 

"Ben bu binada oturuyorum.Evim bir üst katta!" Kızın gözleri şaşkınlıkla açılırken kısa bir süre sonra yerini bariz bir şekilde korku dolu bakışlara bıraktı.Fırat onun kendinden korkmasına üzülürken,Elif'in huzursuzca yerinde kıpırdanması bakışlarının şüpheyle kızın mavi gözlerini bulmasını sağladı." Sen ne arıyorsun peki burada?" Elif ne cevap vereceğini bilemezken gerçeği saklamanın anlamsız olacağını düşündü. Sonuçta kapı komşusu çıkmıştı adam. İllaki görüşeceklerdi eninde sonunda.

 

"Bende bu binaya taşındım.Galiba kapı komşunum. " Fırat bir terslik olduğunu anlamıştı ama Giray'dan ayrı yaşayacak kadar sorunun büyük olduğu aklının ucundan bile geçmemişti. Nasıl geçsindiki biraz önce ağlarken bile onunla ve bebeği ile kurduğu hayallerinden bahsediyordu Elif. Üstelik hâlâ gözlerinden bile Giray'a olan aşkı okunuyordu. Elif bir şekilde ondan uzak durmaya çalışacaktı onu iyi tanıyordu ama bu defa uzak durmaya niyeti yoktu. Bir sevgili olarak yanında olamayacağını anlayalı çok uzun zaman olmuştu fakat bu onun mutluluğu için çabalamayacağı anlamına gelmezdi. Gerçek aşkta sevdiğinin mutlu olmasını istemek değilmiydi zaten? İçi kan ağlasada bunu başara bilir Elif'in yanında onun küçük bir gülümsemesi için ömrünü ayakları altına serebilirdi. Kader bir şekilde yollarını sürekli birleştiriyordu ama hiç bir yolun sonu da Elif'in kalbine ulaşmıyordu. Öyleki aylar önce onun olmadığı bir yol seçmişti kendine. Sırf onun mutluluğu için o yaşadıkları kötü günden sonra Elif'in iyi olduğunu öğrenince çekip gitmişti buralardan. Amacı kendine yeni bir yol çizmek ve Elif'i unuta bilmekti. Ama kader her zamanki gibi yine onun tarafında değildi anlaşılan. Kadere inat acı bir şekilde güldü içinden. "Hiç bir zaman benim tarfımda olmadın ama ben bu defa sana inat yolumdan dönmeyeceğim. Sevdiği olup kalbine sahip olamıyorsam arkadaşı olup başını yaslayacağı omuz olacağım! Sırf bana yaşattıklarına inat!" İç sesi kaderi ile münakaşa ede dursun Fırat aceleyle aldığı kararla yüzüne, Elif'e güven vermek istercesine bir gülümseme takındı.

 

"Ne yaşadın bilmiyorum ama benden bu kadar rahatsız olmana gerek yok, çünkü sana aşık olan Fırat yok artık. " Elif karşısındaki adamın sözleri ile şaşırsada doğruyu söylediğinden emin olmak için bir süre Fırat'ın gözlerine baktı şüpheyle. Onun bu şüpheli davranışı Fırat'ın kıkırdamasına yol açarken adam yine aceleyle aklına gelen ilk yalana sığındı. " Bakma öyle ben ciddiyim! Hatta başka biri var şu an kalbimde. " Elif'in şaşkınlığı iki katına çıkarken biraz da olsa içi rahatlamıştı. Merdiven basamağına tekrar otururken farkında olmadan fısıldadı.

 

"Umarım mutlu olursunuz. Tavırların beni epey rahatsız etmiş olsa da senin kötü bir insan olduğunu hiç düşünmedim." Kendisi hakkında düşüncelerini dile getiren kıza burukça gülümsedi.

 

"Seven adam her şeyi yapar Elif! Daha resmi nikahın yoktu ve ben şansımı sonuna kadar denemek istemiştim. Eğer denemeseydim ilerde çok büyük pişmanlık yaşardım. Ama Giray'ı sevdiğini anlamam uzun sürmedi. Bu yüzden seni unutmak için gittim buralardan. Uzun süre dönmedim." Söyleyeceği sözlerin acısıyla yanaklarının iç kısmını ısıran adam bir kaç defa ağzını açıp geri kapasa da sonunda döküldü dilinden. " Başardım da seni sevmemeyi. Bana yasak olduğunu kafama vura, vura hem aklıma hem kalbime kazıdım." Gözleri dolan adam kıza göstermemek için başını öne eğsede Elif 'in bakışları zaten karşı duvarda sabit olduğu için Fırat'ın dolan gözlerini farketmedi. " Şimdi o var. Onu seviyorum ama bir türlü açılamıyorum. Yine aynı şeyleri yaşamaktan korkuyorum galiba. " Söylediği yalanlar yüzünden kendisini tebrik ederken Elif'in sorusu ile afallayıp kaldı.

 

"Bu kadar çok seviyorsan ben senin adına konuşa bilirim. Sonuçta elimde olmadan seni böyle bir korkunun içine iten benim ve kendimi affettirmek için sana yardım edebilirim. " Fırat böyle bir şeyi beklemediği için eğdiği başını hızla kaldırınca bakışları Elif'in mavilikleri ile kesişti. Kız gördüğü manzara karşısında Fırat'ın haline üzülerek sözlerine devam etti. " Bence sen o kızı çok seviyorsun. Yoksa bir erkek, bir kadın için kolay, kolay göz yaşı dökmez. " Elif'in sözleri ile ağladığını fark eden adam hızla gözyaşlarını silerken kız tekrar konuştu. " Kim olduğunu söyle bakalım. Belliki sen açılamayacaksın bu kıza. " Fırat ne diyeceğini bilemezken aklına gelen ilk şeyi söyleme rekoruna doğru koşuyordu resmen.

 

"Burada yaşadığına göre binanın karşısındaki marketi biliyorsundur."Elif olumlu anlamda başını sallayınca sözlerine devam etti. " Marketteki kasiyer kız! " Söylediği an pişman olsada Elif'in gözlerine dikkale bakmasından anlayacak diye paniklemişti. Ondan uzak durmak istemiyordu. Ne olursa olsun yanında olacaktı. İster arkadaş, ister abi, istersede bir kardeş. Eğer halâ kendisine karşı duyguları olduğunu öğrenirse kesinlikle yanına bile yaklaştırmazdı kendisini. Kız düşünceli bir hale bürünürken Fırt'ta içinden dua etmeye başladı. Yılladır o markette çalışan kız inşallah yokluğumda işi bırakmamıştır diye. Elif'in kaşları tekrar çatılınca Fırat nefesini tuttu.

 

"Ecrin! Sen Ecrinden bahsediyorsun! Hani şu yeşil gözlü kumral kız. " Fırat kızı hatırlamasada başını sallayarak onaylayınca Elif'in gözleri ışıldayarak sözlerine devam etti. "Ama Ecrin birkaç gün önce işi bıraktı." Bu defa Fırat'ın kaşları çatıldı. Yıllardır aynı kız çalışıyordu niye işi bırakmıştıki? Galiba Elif karıştırıyordu. Düşüncelerinden Elif'in kendisine sokulup üzerini koklaması ile sıyrılan Fırat, şaşkınlık ve heyecandan titreyen sesiyle konuştu.

 

"Ne... Ne yapyorsun sen? " Elif hızla geri çekilerek suç işlerken yakalanan çocuklar gibi parmaklarıyla oynamaya başladı. Dudağını ısırarak omzunu silkip homurdandı.

 

"Hi... Hiç. Burnuma karpuz kokusu geldide, koku senden mi geliyor diye merak ettim sadece. Özür dilerim. " Fırat kızın haline üzülsemi gülsemi bilemedi. Yüzünü buruşturup söylediği şeye anlam veremeyerek sordu.

 

"Karpuz mu!? "

 

"Evet. "

 

Elif'in cevabıyla adamın beyninde şimşekler çaktı ve şefkat dolu bir ses tonuyla tekrar konuştu.

 

"Senin canın karpuz mu istiyor? "

 

Adını duyması bile iştahla dudaklarını yalamasını sağlamıştı kızın. Masumca başını sallayan Elif yerinden kalkarak Fırat'a baktı.

 

"Ben eve gireyim artık."Kızın sözlerini başını sallayarak onaylayan Fırat onunla birlikte bir üst kata çıktı. Elif çantasından anahtarını çıkarırken, karşı kapıya doğru ilerleyen adama göz ucuyla bakıp iyi akşamlar diledi. Kapısını açıp içeri girmek için hareket lenmiştiki isminin seslenilmesi ile arkasını döndü.

 

"Elif. " Arkasını dönen kız Fırat'ın kendine yaklaşmasını izledi. Adam Elif'e yaklaşınca, elini kıza doğru kaldırıp önünde avcunu açtı. Adamın elindeki pakete anlam veremeyerek bakarken Fırat gülümseyerek konuştu.

 

"Belki karpuzun yerini tutmaz ama, karpuzlu çikletlerde fena değildir. En azından şimdilik isteğini köreltir." Elif'in gözleri dolup minnetle karşısındaki adama bakarken Fırat sözlerine devam etti. "Hadi al bakalım. Denemekten zarar gelmez. " Elif'in eline uzanarak avcunu açtı ve elindeki çikletleri kızın avcuna bıraktı. Arkasını dönüp kendi kapısına doğru ilerleyerek açtı. Avcundaki çikletlere bakan kız gülümseyerek Fırat'a seslendi.

 

"Fırat. " Adam kapısını açıp arkasını dönünce kendisine gülümseyerek bakan kızla bir an kalbinin sızladığını hissetti. " Teşekkür ederim. Sen gerçekten iyi bir insansın. " Fırat hüzünlü bir şekilde gülümserken Elif kapısını kapayarak evine girdi. Ziya Bey'in yardımcı olarak tuttuğu yaşlı kadının kendisine seslenmesi ile mutfağa doğru ilerledi.

 

Kendisini rahat koltuğa bırakan adam hâlâ Elif'in kapı komşusu olduğuna inanamıyordu. Kızı merdivenlerde gözyaşları arasında bulduğu anı hatırladı. Kocası ile arasında ne geçerse geçsin Elif'in gözlerinde hâlâ ona karşı duyduğu sevda vardı. Kendisini kokladığı o an aklına gelince dudakları hüzünle kıvrılırken cebinden telefonunu çıkararak arayacağı kişinin üzerine tıkladı.

 

Sabah çalan kapının kulak tırmalayıcı sesi ile gözlerini açan kız üzerine çeki düzen vererek kapıya doğru ilerledi. Büyük ihtimal Ziya Bey ve Talha pazar kahvaltısı için onu yine yanlız bırakmamıştı. Belkide Ayten annesi ve Salih Babası gelmişti. Midesinden gelen seslerle hafif bir şekilde karnını okşayarak her sabahki burnuna dolan kokuyla hüzünle söylendi.

 

"Ufaklık yeter artık ama. Her sabah bu karpuz işkencesi de ne? Yatıyoruz, kalkıyoruz, karpuz istiyoruz. Malesef gece gündüz sana karpuz arayacak bir baban yok yanımızda. " Kapının önünde hâlâ söylenmeye devam ederken söylediği şeyle bir den dudaklarını ısırdı. Giray ne kadar yanında olmasada bunu bebeği ile paylaşmamalıydı. Sonuçta bebekler annne karnında her şeyi duyup hissedebiliyordu değil mi? Bir daha böyle konuşmamak için kendine telkin verirken kapıyı açtı. Gözlerinin önünde koca bir tabak dolusu karpuzu görmeyi beklemeyen kız şaşkınlıktan irice açılan gözlerini ovuşturdu. Onun bu hali ile gülümseyen adam aceleyle konuşmaya başladı.

 

"Acaba seyrederek hasretmi gideriyorsun? Yoksa ufaklık karpuz istemekten vazmı geçti? " Elif'in şaşkın gözleri yerini yaşlara bırakırken uzanıp tabaktaki karpuzdan bir dilim aldı. Hızla ağzına götürerek memnuniyetle yemeye başladı. Bitirdiği dilimin arkasından gözleri parlayan kız Fırat'a bakarak mahçupça gülümsedi.

 

"Özür dilerim karpuzu görünce kendimden geçtim. İçeri girsene. " Adam başını olumsuz anlamda hızla sallarken bir yandan da aceleyle konuşuyordu.

 

"Başka zaman gelirim. Şimdi işe yetişmem lazım önemli bir görüşmem var. "Elindeki tabağı Elif'e uzatırken kız merakla tekrar konuştu.

 

"Nerden buldun sen bu karpuzu? " Merdivene doğru yönelen adam başını geri çevirerek muzipçe göz kırptı.

 

"İran dan getirttim." Elif'in ağzı şaşkınca açılırken Fırat onun bu haline gülümseyerek sözlerine devam etti. "Bir keresinde annem aşeren hamilelere canının istediğini almak büyük sevaptır demişti. Eee bende günahkar bir kul olduğuma göre biraz sevap kazanayım dedim. " Elif bir yandan karpuzunu yerken bir yandan gülümseyerek Fırat'ı dinliyordu. Biraz önceki duygusallığı yerini büyük bir mutluluğa bırakırken bebeğinin hormonları ile oynadığı oyun onun dengesini alt üst etmişti. Fırat arkasını dönerek iki basamak inmiştiki Elif'in sesiyle olduğu yerde kaldı.

 

"O zaman bende bu gün senin için bir sevap işleyeyim."Adamın kaşları hızla çatılırken yönünü tekrar kıza doğru çevirdi. " Sevenleri kavuşturmak büyük sevaptır! Bu gün senin için gidip Ecrin'le konuşacağım." İşittikleri ile paniğe kapılan Fırat hızla konuşmaya başladı.

 

"E... Elif! Henüz erken be... Ben konuşurum gerekirse Ecrin'le. " Kız omuzlarını silkerek yüzünü buruşturdu.

 

"Olmaz! Ben konuşurum. Sen şimdi gider ters bir şey söylersin baştan kaybedersin kızı. Hem peygamber efendimiz ne demiş, hayırlı işlerde acele ediniz! " Fırat, Elif'i bu fikrinden caydırmak için ona doğru bir hamle yapmıştıki kız ona fırsat vermeyerek kıkırdayıp kapıyı hızla kapattı. Onun bu hareketiyle şaşkına dönen adam önce kapıyı çalıp Elif'i caydırmak istesede çalan telefonu ve geç kaldığı görüşmesi hızla tekrar merdivenlere yönelmesine sebep oldu.

 

Çok istediği karpuzu yemenin mutluluğu ve rahatlaması ile güne başlayan Elif, daha sonra kahvaltı için gelen Talha, Ziya Bey, Kaynanası ve Kayınbabası ile uzun bir kahvaltı yaptı. Onlara Fırat'tan ve çok istediği karpuza onun sayesinde kavuştuğundan bahsetmiş ama diğerlerinin sistemlerini de dinlemek zorunda kalmıştı. Onlara aş erdiği şeyi söylemediği için biraz sitem etselerde Elif gönüllerini almayı başarmış ve Salih Bey ve Talha'nın Fırat'tan dolayı içlerine dolan şüpheyide Ecrin'i anlatarak birazda olsa gidermeye çalışmıştı. Fırat'a söylediği gibi Ecrin'le görüşmek için evden ayrılırken Salih Bey ve Ziya Bey'in verdiği fikir ile Ecrin'i bir akşam yemeğe davet etmeye karar vermişti. Fırat'ın da katılmasını sağlayacağı yemek fikri en çok aile büyüklerini sevindirmişti. Yaşlı kurtlar böylelikle Fırat'ın, Elif'e karşı hâlâ hisleri olup olmadığını anlayacaktı. Elif, Ecrin'le konuşup onu yemeğe ikna ederken, geriye sadece Fırat'ı ikna etmek kalmıştı.

 

Aradan geçen bir kaç gün sonrası aynı kadro Elif'in evinde toplanırken Fırat evinin penceresinde Ecrin'in gelmesini bekliyordu. Onunla konuşup bu meseleyi bir şekilde halletmeliydi. Kızı tam hatırlamasada elindeki pasta paketi ile binaya yaklaşan kızın Ecrin olup olamayacağını düşünüyordu. Kız biraz daha yaklaşınca göz aşinalığından dolayı hemen tanıdı. Tam pencereden ayrılıp kapıya ilerleyecektiki kızın koluna yapışıp onu zorla çekiştirmeye çalışan adamla kaşları hızla çatıldı. Önce pek umursamasada kız direnmesi ve adamın hâlâ ısrarla kızı sürüklemeye çalışması Fırat'ın hızla yerinden fırlamasına sebep olmuştu.

 

Aylar hızla akıp geçerken Giray ne yapıp etsede Elif'i bulamamıştı. Hatta bir keresinde verdiği sözden, inadından vazgeçip, babasını ve Talha'yı bile takip etmiş ama yine eli boş dönmüştü. Onların karısıyla görüştüğünü bilsede Elif'i bu kadar iyi nasıl gizlediklerine bir türlü anlam veremiyordu. Fırat ve Ecrin o günden sonra aldıkları kararla bir birlikteliğe mecburi adım atarken, Fırat hâlâ Elif'e olan duyguları ile boğuşuyor, Ecrin ise mecbur kaldığı bu durumla senelerdir aşık olduğu kendini bir türlü fark etmeyen adamın ona attığı bu mecburi adımla doğru karar verip, vermediği konusunda endişeler yaşıyordu.

 

Elif hamileliğinin son günlerinde iyice ağırlaşırken son eksiklerini tamamlamak için Ayten Hanım ve Gönül Hanım'la mecburi alışveriş işleri ile uğraşıyordu. Sabahtan beri hafif var olan sancısı birden fazlalaşınca kendini alışveriş merkezinin tuvaletine zor attı. Lavobaya giren kız iç çamaşırında gördüğü leke ile korkuyla tekrar çıkarken kayınvalidesi ve Gönül Hanım Elif'in beyazlayan yüzünden ve acı çeken ifadesinden bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. İkili lavabodan çıkan kıza hızla yaklaşırken Elif, bacaklarından akan ılık ve yoğun sıvı ile olduğu yerde kalakaldı. Yaklaşan kadınlarda aynı endişe ile bir, birine ne yapacağını bilemez şekilde bakarken kız karnına giren sancıyla birden çığlık attı. Herkes şaşkınca ona doğru dönerken Gönül Hanım donup kalan arkadaşının kolundan çekiştirerek telaşla konuştu.

 

"Daha günü vardı! Ne yapacağız Ayten! " Kadın arkadaşının çekiştirmesi ve Elif'in çığlıkları ile kendine gelirken koşarak gelinine yaklaştı ve koluna girerek etraflarında kendilerini izleyen insanlara bağırdı.

 

"Biriniz ambulansı arayın Allah aşkına! Doğum yapmasınımı izleyeceksiniz burada durup! " Gönül Hanım da Elif'in diğer koluna girerken Elif artık sıklaşan nefesi ve sürekli saplanan sancılarla korkuyla fısıldadı.

 

"Anne!" Gelininin uzun kumral saçlarını gözyaşları arasında okşayan kadın onu sakinleştirmek adına konuştu.

 

"Korkma kızım! Birazdan hastaneye gideceğiz! " Bakışlarını tekrar toplanan kalabalığa çevirmiştiki kalabalığı yararak karşılarına dikilen adama yardım dilenircesine baktı.

 

Hazar arkadaşı ile kahvesini yudumlarken birden toplanan kalabalık ve bir kadının korkuyla bağırmasının üzerine hızla kalabalığa yaklaşmış ve gördüğü manzara karşısında Elif'e doğru soğuk kanlılıkla ilerlemişti. Kendisine yardım et dercesine bakan kadından bilgi almaya çalışırken bir taraftanda gözleri ile Elif'i tarıyordu. Hızla acı çeken kadına yaklaştı ve aceleyle kendini tanıttı.

 

"Kadın doğum doktoruyum. Şimdi sakin olmaya çalışın ve bana isminizi söyleyin." Elif aldığı derin bir nefesin ardından cevap verirken yanındaki iki kadın şaşkın, şaşkın genç adama bakıyordu.

 

"Elif! Ahhhh! Anne has... Hastane! "Ayten Hanım gelininin elini destek olmak istercesine sıkarken Gönül Hanım'da bir diğer elini tutuyordu. Doktorun sorusu ile bakışlar tekrar ona döndü.

 

"Elif gebeliğinin kaçıncı haftasındasın? "İki kadın Hazar'ın sorusuna aceleyle cevap verdi.

 

"So...Son günleriydi. " Hazar'ın kaşları çatılırken Elif'in ıkınması ile hemen iki büklüm olan kızın yüzüne elini uzatıp çenesinden tuttu ve gözlerini birleştirerek hızla konuşmaya başladı.

 

"Elif, ıkınmalarının ve sancılarının sıklığına bakılırsa doğum başlamış görünüyor. Ambulansı bile bekleyecek zamanın olmaya bilir o yüzden sana yardım etmeme izin ver.Yoksa hem bebeğin hem senin hayatın tehlikeye girebilir."Elif doktorun sözleri ile acıyla başını sallarken Hazar da gülümseyerek güven vermeye çalıştı.

 

"Doktorun doğumun normalmi sezeryanmı olacağı hakkında bilgilendirdimi seni?" Elif'e bu soruyu sormadan içten içe normal doğum tanısı koymuş olması için dua ederken Ayten Hanım'ın cevabı ile bakışlarını ona çevirdi.

 

"Bir aksilik olmazsa her şeyin yolunda gittiğini,normal doğum yapabileceğini söylemişti.Ustelik gelinimde normal doğum istiyordu." Hazar rahat bir nefes vererip başını olumlu anlamda sallarken bir taraftan da işittiklerinden memnun bir şekilde fısıldadı.

 

"Güzel." Bakışları hızla etrafını tararken yan taraftaki kadın kuaförü dikkatini çekti. Şu an doğum için en uygun yer orası gibi görünüyor du.Yanında dikilen iki güvenlik görevlisine dönerek yüksek sesle konuştu.

 

"Siz ikiniz!Şimdi bana yardım edeceksiniz ve bayanı şu ilerdeki kadın kuaförüne götüreceğiz."Güvenlikler şaşkın bir şekilde Hazar'a bakarken Elif'in acı çığlığı ile genç adam adeta kükredi.

 

"Orada durup bu kadının halka açık bir yerde doğum yapmasını mı izleyeceksiniz,yoksa şu an o kadının çektiği acının aynısını size yaşatmamı mı istersiniz?" Güvenliklerin gözleri korkuyla açılırken önce bir birlerine bakıp sonra Hazar ve Elif'e doğru ilerlediler.

 

Elif'i apar,topar kuaföre taşıyan Hazar dükkan sahibine olayı anlatarak doğum için lazım olan temel ihtiyaçları istedi.Tabi bir kuaför dükkanında istediklerinin ne kadarını temin edebileceğini yüzüne bakan şaşkın dükkan sahibinden anlamış olsa da başka çaresi yoktu. Elif'i dükkan sahibinin yönlendirmesi ile ağda odasındaki sedyeye iki güvenlikçiyle yatırıp onlardan çıkmasını rica etti. Dükkan sahibi Hazar'ın istediklerini temin etmek için odadan çıkarken tekrar kendisine seslenilmesi ile duraksadı.

 

"İçerdeki müşterileri boşalt!" Kadın ne yapacağını bilmez bir şekilde Hazar'a baktı. O kadar müşteriyi nasıl çıkartırdı bu adam ne söylediğinin farkında mıydı?"Hazar hala yerinde duran kadına sinirlenerek bağırmaya başladı. " Anlama problemin mi var neden suratıma bakıp duruyorsun? Biraz hızlı olsana kızım!" Kendisine bağırıp hakaret eden adama öfkelenen kadın elini beline atarak karşılık verdi.

 

"Bana bak doktor bozuntusu burası hastane degil! Bende senin emrindeki bir hemşire yada ebe değilim! Eğer biraz daha bağırmaya devam edersen inan bana o göğsünden fışkıran kıllara zevkle ağda yaparım! O yüzden kapa çeneni ve ellerini çalıştır!" Hazar kızın tepkisi ile bakışlarını kendi göğsüne çevirdi ve, ve yaka tişörtün den gözüken tüylerine şaşkınca baktı. Kaşlarını çatarak başını kaldırdığında kızın çoktan gitmiş olduğunu gördü. Elif'in acı çığlıkları ile kendine gelen adam ilerideki lavaboya ilerleyerek önce ellerini temizledi. İstediği bir kaç malzemeyi temin eden kız ve diğer iki kadın içeri girmek istesede Hazar kabul etmemişti.

 

Ayten Hanım ve Gönül Hanım'ı da içeri almayan adama müşterilerini de çıkarttığı için iyice diş bilmeyen Buket bakışlarını ağda odasının kapısına çevirerek fısıldadı.

 

"Kıl yumağı ayı! İnsanlıktan nasibini almamış hayvan! Kibarlık yoksunu dangalak!" Ayten Hanım telefonla gözyaşları içinde olup biteni kocasına anlatırken Gönül Hanım'da telaşla dükkanı adımlıyordu.İki kadının halini üzgünce izleyen kız dahada sinirlenerek ağda odasına yaklaşıp kapısına bir tekme savurdu.

 

"Ne yapıyorsun orada hâlâ be!? Kızın orada bağırmaktan canı çıktı!Bu kadınlar burada perişan! Ne olur sanki içeriye girip kıza destek olsalar!"Odadan Elif'in çığlıkları haricinde ses gelmeyince

kız bu defa daha sert bir şekilde tekme attı kapiya.

 

"Nezaket yoksunu Ayı! Vücudunu kaplayan tüyler gibi kıl herifin tekisin!Ne olur sanki cevap versen!Zannedersiniz dünya'yı kurtarıyor! Altı üstü bir doğ..." Sertçe açılan kapı ve adamın terden parlayan suratındaki öfkeli gözleri ile yutkunmadan edemedi Buket.

 

"Bana bak saksağan kuşu ya o gaganı kapar cıyaklamayı kesersin yada ben senin boynunu koparır o bet sesini kökten keserim!" Buket adamın öfkeli haliyle tırsarken içerden gelen Elif'in sesi ile ikiside o yöne döndü.

 

"Ahhh!Geliyor galiba!Bir şeyler oluyor! "Hazar hızla içeri ye dönerken Buket'te ne yaptığını bilemeyerek telaşla arkasından odaya girdi ve hemen kapıyı kapadı.

 

"Ay Gönül,biz kime emanet ettik Elif'i böyle? Adam seri katil mi Doktormu belli değil!Her fırsatta asıp kesiyor ayol bu!" Gönül Hanım endişeli bakışlarını Elif'in bulunduğu odanın kapısına çevirerek tıpkı arkadaşı gibi söylendi

 

"Aman,Ayten adam ne yapsın? Bu deli kız huzur vermiyorki bir türlü işini yapsın. Adam da dellendi tabi!" Ayten Hanım arkadaşının sözleri ile iyice verilirken dizlerine vurarak tekrar konuştu.

 

"Ay o kızda girdi içeri.Ya bu seri katil kılıklı herif ona kızıp gelinimle torunuma bir şey yaparsa!Aman yarabbim sen koru! Gelinimde torunumda şuradan sağ,salim çıksınlar yemin olsun iki koç kurban edeceğim!"Gönül Hanım arkadaşının elini sıkıp destek olurken ikili çoktan dua etmeye başlamıştı.

 

Hazar ,Elif'in yanına yaklaşıp durumunu kontrol ettikten sonra hızla konuşmaya başladı.

 

"Şükürler olsun Elif, başı gözüktü!" Tahmininde zor bir doğum oluyordu ve bu şartlar altında epeyce zorlanıyordu Hazar. Elif kesik nefesler alırken Buket'te onlara doğru yaklaşıp merakla sordu.

 

"Neyin başı gözüktü!?"Hazar ,Elif'in karnına baskı uygularken Buket'tin sorusunu duymazlıktan gelip tekrar Elif'e odaklandı.Şimdi bu deliyle uğraşmak pek akıllıca değildi.

 

"Ben ıkın dediğimde ıkın!"

 

"Ya neyin başı gözüktü söylesene be adam!Ben bir şey yada bir baş görmüyorum!"

 

"Ben şimdi sana neyin başı olduğunu gösterirdim ama dua et işim var!" Buket'tin ağzı adamın ima ettiği şeyle bir karış açık kalınca Hazar,Elif'e dönerek tekrar konuştu.

 

"Şimdi ıkın!"Karnındaki ve kasıklarındaki baskı ile Elif ıkınırken Buket kendine gelerek tekrar konuştu.

 

"Baş mış, ıkınmaymış doğum dediğin bu mu yani pis sapık!Terbiyesiz!Eşşek kasabı kılıklı !"

 

"Hay yarabbim sen bana sabır ver! Kızım iki dakika sussana sen! Ne deyim ya tepin mi deyim? İkınacakki bebeği itekleye bilsin! Hoş kime ne anlatıyorum ben? Durmuşum burada kıl,tüy profesörü, ağda, gibi insana yapışan bir kadına dert anlatmaya çalışan da suç zaten!"

 

"Ahhh! Yeter kesin şunu! Ben burada canımla uğraşıyorum farkında mısınız!?" Elif kesik nefesler arsında söylediği sözleri bitirir bitirmez daha büyük bir sancıyla kıvranırken tiz bir çığlık firar etti dudaklarından.

 

Hazar hızla Elif'e döndü.Bebegin başının çıkmaya başladığını görünce ellerini kızın karnına yerleştirerek tekrar konuştu.

 

"Kusura bakma! Bu kadın beni çıldırtıyor. Şimdi daha kuvvetli ıkın lütfen!"

 

"Ah tatlım sen o kıllı, ayı postuna aldırma! Esas o beni delirtiyor! Ben böyle biri değilim aslında."Elif'in yanına yaklaşıp elini tutarak destek olmaya çalıştı. "Nefes ini tut bırak canım.Bak böyle." Hazar işittiği sözleri uygulamalı olarak göstermeye çalışırken nefesini tutmaktan kızaran kıza baktı.

 

"Kızım deli misin? Ne yapıyorsun sen!?"

 

"Ne var be! Dizilerde hep diyorlar ya derin nefesler al tut diye." Hazar'ın bir gözü bebegin başını tuttuğu elindeyken tekrar kıza dönerek homurdandı.

 

"O derin,derin nefes alıp ver olmasın! Bırak şu nefesini bogulacaksın şimdi!"

 

"Offf! Öylemiydi o ya!"

 

"Allah'ım sen bana sabır ver! Fön makinası gibi yüzüme üfleme şu nefesini!" Buket'tin nefesini köyü ermesi ile Hazar dişlerini sıkarak tısladı.

 

"Ay fenamı oldu? Nefesim sen gibi bir adamı bile imana getirdi! Bak ağzından bir Allah kelamı çıktı işte. Hem senin gibi bir ayının kıllı yüzünü fön makinası bile adam etmez! O yüzden söylemeyi bırak!"

 

"Hay ben bu dükkana giren beynimi si..."

 

"Ayyy! Daha doğmamış çocuğa küfür ögreteceksin! Kapa o çeneni küfürbaz,ağzı bozuk doktor bozuntusu!" Hazar artık çıldırma noktasına gelirken ayağını sertçe yere vurdu ve tekrar homurdandı.

 

"Yahu sen iki saattir saydırırken o bebek duymadımı ettiğin küfürleri?" Elif'in son ıkınışı ile bebek Hazar'ın eline gelince Buket'in bakışları odaya girdiğinden beri sadece o an o bölgeye kaydı. Gördüğü manzara karşısında donup kalırken Hazar'ın sesiyle kendine geldi.

 

"Makası ver sene kızım ne bakıyorsun öyle gözüne araba farı tutulmuş tavşan gibi.Üçtür sesleniyorum." Yüzüne alaylı bir gülüş yerleştirerek tekrar konuştu." Yoksa makasın ne olduğunu bilmiyor musun? Müşterilerine açılmaya başladım bak şimdi." Buket korku dolu gözleri ve titreyen parmağıyla Hazar'ın sözlerini umursamadan bebeği işaret etti.

 

"O... O şey, oradan nasıl çıktı!Be...ben..." Hazar kızın gözlerinin kaydığını görünce sinirden kuduracak noktaya gelmişti.

 

"Allah'ın cezası kan mı tutuyor seni!?" Makasa uzanan adam bebeğin göbek bağını kesip saç pensi ne sıkıştırdı. Bebeğin ağlama sesi odada yankılanırken bakışları tekrar Buket'i bulunca kafasını sağa sola sallayarak homurdandı.

 

"İyi misin?" Temkinli bir şekilde havluya sardığı bebeği işaret ederek sözlerine devam etti. "Tuta bilecek misin bebeği?" Buket ürkek bir şekilde Hazar'ın kucağındaki bebeğe bakarak söylendi.

 

"Senden daha iyi tutacağım kesin!" Yüzünü buruşturarak sözlerine devam etti. "Ama önce üzerindeki kan lekelerini temizlesen mi acaba? Çünkü onları gördükçe kendimi bayılacak gibi hissediyorum." Hazar gözlerini devirerek kendi,kendine fısıldadı.

 

"Yaptığı işten tiksinmiyor ama iki kan damlası dan tiksiniyor tavuz kuşu."

 

"Bana baksana sen! Tavuz kuşu diye senin gibi at kuyruklu ya denir! Sonra hatırlatta kuyruğuna biraz renk katalım! Şimdi ver bakalım o kucağındaki Hint bülbülünü!"Hazar'ın öfkesi kızın sözleri ile tavan yaparken zorda olsa kendisini tutmayı başardı. Emin olamasa da bebeği dikkatli bir şekilde Buket'tin kollarına bırakarak yarı baygın yatan Elif'le ilgilenmeye başladı. Kız kucağındaki bebekle yavaşça Elif'in görüş alanına doğru yaklaştı.

 

"Hint bülbülü merhaba de bakalım anneye." Buket bebeği Elif'in yüzüne doğru yaklaştırıp ilk iletişimlerini kurmaya çalışırken Hazar yüzündeki tebessümle kısa bir süre onları izledi. Elif tutamadığı gözyaşları içinde bebeğine sarılıp onu öpücüklerle karşılarken Buket tekrar konuştu. "Çok tatlı bir bebek canım.Seni korkutmak istemem ama bu ayarı bozuk bir yerini incitti galiba bebişin.Baksana hiç susmuyor.Elif'in endişeli gözleri Hazar'ı bulurken o işini bitirmiş ellerini kurulayarak onlara doğru yaklaştı.

 

"Sakin ol! Bebeğin sağlıklı görünüyor.Aglamasıda gayet normal zira bu gudubet,bet sesli kadın yüzünden bende neredeyse bu ufaklık gibi ağlayacağım." Elif rahat bir nefes verirken Hazar odanın kapısını açarak dışarıdaki iki kadının yanına çıktı ve onlara bilgi vererek kuaför salonundan ambulansın gelip gelmediğini kontrol etmek için ayrıldı.Annenin ve bebeğin sağlığı için hastaneye bir an önce ulaşması lazımdı.

 

İçeri giren kadınların endişeli bakışları Elif'i bulurken onun mutlulukla parlayan yüzü ve kucağındaki torunlarının odayı inleten sesi iki kadının da gözyaşlarına boğulmasına sebep olmuştu.

 

"Kızım,yavrum geçmiş olsun.Sidelyam cennet gözlüm Rabbim, vatana,millete anasına,babasına hayırlı bir evlat eylesin torunumuzu İnşallah." Elif yaşlarla parlayan gözlerini kayın validesi ne çevirirken içinin parçalandığını hissetti.Şimdi yanı başında ilk olması gereken kişi Giray iken o kimsesizliğini tekrar iliklerine kadar hissetti. Kocasının baba olduğundan haberi yoktu ve kızının da bir tarafı eksik,bir kanadı hep kırık olacaktı. İçinde bir yerler hata yaptığı konusunda çığlık atarak bağırırken Elif o sessiz çığlıklarını arasında kalbinden sesiz bir dua etti.

 

"Rabbim benim eksikliğimi,benim kanadı kırıklığımı yavrunun kaderinede yazma. Yaptığımın hata olduğunu bilsemde içimdeki kırık dökük yarım kalmış çocukluğumun hatrına,kendimi teslim ettiğim bana helal kılınan sevdamın hatrına yavruma hayırlı bir baht,banada doğru yolu bulmayı nasip et. Öyle bir teslimiyete geldimki kapına yaptığım hatanın bedelini, Giray'ı yavrusundan ayırmanın günahı ve pişmanlığı ile sınama beni. Ayrılan yolumuzun birleşmesini yine sen nasip edersin Allah'ım. Bu yaptığım hatadan sonra Giray'ın kapısını çalacak, ben geldim diyecek yüzüm yok.Sen imkansızları olduransın. İki yaralı kuşunu yuvasız bırakma Allah'ım!"

 

Kızının alnına uzun bir öpücük bırakan Elif içini kavuran ateşle şimdi daha iyi anlıyordu yaptığı hatayı.Fakat ne olursa olsun Giray'ın karşısına çıkacak ne gücü nede yüzü vardı. Bir kaç gün önce Talha,Ziya Bey ,Salih Babası,Ayten Annesi ve Gönül Teyzesi gizli,gizli konuşurken eve girdiğini duymayan gurubtan Giray ve kendi ismini ısıtması ile kulak kabartmıştı. Duyduklarında sonra işte o an büyük bir hata yaptığını anladı. Giray çoğu zaman yaptığı bütün çocuklukları anlayışla karşılarken o kadınlık iç güdüsü ve kıskançlığı ile hayatlarını dönüşü zor bir yola sokup cahilce ve fevrice davranmıştı. Tüm bu yaptıkları yetmezmiş gibi, Giray hiç bir zaman çocuk sahibi olamayacağını düşünürken onun belki de hayallerini süsleyen anılarını acımadan ondan esirgemişti. Bebeği günden güne içinde büyürken o bu duygudan sevdiği adamı mahrum etmişti. Şimdi nasıl karşısına çıkar yaptığı onca hata ve cahillikten sonra ben bebeğimizle sana geldim derdi. Yolunu şaşırmış bir garip yolcu gibi ne yapacağını bilmiyordu.

 

Gelen ambulansa Elif ve bebeği bildirilirken Buket'te Hangi hastaneye gittiklerini öğrenmek için Hazar'a yaklaştı.

 

"Hangi hastaneye götürüyorsunuz?" Hazar yanındaki kıza dönerek baştan aşağı süzdü. Uzun siyah gür saçlarının uçlarındaki pembe ve mavi renkli boyalar dikkatini çeken ilk yer olurken yaptığı koyu renk makyajla rockçı topluluğundan fırlamış gibi görünen kıza yüzünü buruşturarak cevap verdi.

 

"Bir papağan veya süs köpeklerini almıyoruz küçük hanım! Takdir edersiniz ki veteriner değiliz." Arkasını dönüp aracına doğru ilerleyen adamın koluna yapışan kız onu durdurarak ateş saçan gözlerini adamın siyaha çalan koyu kahve gözlerine dikti.

 

"Seninle insan gibi konuşulmaz mı? Ama hata bende dağdan inmiş vahşi bir hayvan olduğunu unutmuşum! İnsanları dış görünüşü ile yargılamadan önce belki bir sebebi vardır diye düşünemeyecek kadar ön yargılısın doktor bozuntusu! Dünya ve içinde yaşayanlar, eline doğan hayatlar kadar masum ve temiz kalmıyor ne yazıkki! Tıpkı senin kirli düşüncelerin gibi!" Buket bu defa Ayten, Hanıma doğru ilerlerken Hazar kızın sözlerinde takılı kalmıştı. Ayten Hanım'la kısa bir konuşma yapan kız tekrar alış veriş merkezine doğru ilerleyip Hazar'ın yanından geçerek merdivene adımını atnmıştıki bu defa Hazar kızın koluna yapıştı.

 

"Sen bana ne demek istedin!? Ben gözünde at gözlüğü olan sığ görüşlü bir adam değilim tamam mı?" Kız kolunu kurtararak adamın yüzüne alayla baktı.

 

"Kendini ne güzel ifade ettin!" Hazar öfkeyle dişlerini sıkarken ambulanstan gelen ses ile o yöne döndü. Sirenlerini yakıp yola koyulan ambulansla gitme vaktinin geldiğini anlayarak tekrar kıza dönmüştüki Buket'tin,gözlerinin önünde salladığı saç tutamına şaşkınca baktı.

 

"Yelelerinin tımar vakti gelmiş doktor bozuntusu!" Hazar düşündüğü şeyin olmaması için dua ederken kız saç tutamını adamın eline tutuşturarak gözleriyle Hazar'ın önceden uzun olan saçlarını işaret etti. "Tımar ında tamam olduğuna göre bundan sonra kadınlara karşı daha kibar olursun belki seni İngiliz Atı!" Buket arkasını dönüp merdivenleri koşarak çıkarken Hazar'ın bir eli ensesine gitti.Eli boşluğa düşünce öfkeyle kızın arkasından bağırdı.

 

"Bunun hesabını vereceksin yabani kısrak!"Gözleri ateş saçarcasına kızın arkasından bir müddet baktı ve sert adımlarla arabasına ilerleyerek ambulansın arkasından hızla yola koyuldu.

 

Hastanede gerekli tedaviler Elif ve bebeğine uygulanıp,her şeyin normal olduğundan emin olundu. Onlar odalarına alınınca, herkeste rahat bir nefes almıştı. Talha ve Salih Bey uyuyan bebeği izlerken Ayten Hanım ve Gönül Hanım da Elif'i rahat ettirmekle meşguldü. Odanın kapısı hızla açılıp içeriye elinde kocaman çiçek demeti ile Ziya Bey girdi. Geçmiş olsun dilekleri ve kısa bir muhabbetten sonra Talha uyuyan bebeğin yanağını hafifçe okşayarak yorgun bir şekilde yatan Elif'e çevirdi bakışlarını.

 

"Elif !" Kızın yorgunluktan kapanmak üzere olan gözleri aralanırken uyku mahmuru Talha'ya baktı.

 

"Kızının ismini ne koyacaksın?"Elif'in uykusu işittiği soru ile tamamen açılırken verecek bir cevap bulamayınca sessizliğini korudu. Tabiki bir çok isim düşünmüştü ama yaptığı hatadan dolayı son günlerde kızının ismini koymaya hakkı olmadığını da düşünmüştü. Bu Giray'ın hakkıydı fakat Elif ne yapacağını bilmiyordu.Herkes onun söyleyeceği ismi beklerken onun dudaklarından dökülenlerle şaşırıp kalmışlardı.

 

"Be...Ben buna hakkım olduğunu düşünmüyorum!"Herkes şaşkın bir şekilde Elif'e bakarken Ayten Hanım hemen müdahale etti.

 

"Aaaa! O nasıl laf kızım!? Onu dokuz ay karnında taşıyan sensin.Sen onun annesinin ismini koymakta sana düşer." Elif'in gözlerinden yaşlar süzülürken herkesin şaşkınlığı bir kat daha artmıştı. Kadınlar onun bu tepkisini lohusalığa ve yorgunluğa yorarken Elif akan gözyaşları arasında yeniden konuştu.

 

"Ben büyük bir hata yaptım! O gün Giray'ı dinlemeden çekip gitmekle hata yaptım! Her şeyi konuşup halletmek varken ben küçük bir çocuk gibi çareyi kaçmakta saklanmakta buldum.Ustelik en büyük hatamı bebeğini ondan saklayarak yaptım!" Herkes Elif'in dudaklarından dökülen sözlerle şok olurken o aldığı kesik nefesler arsında sözlerine devam etti. "O hiç bir zaman baba olamayacağını düşünürken ben belkide onun en büyük hayalini elinden aldım. Şimdi söyleyin bana kızının ismini koymak benim hakkım mı yoksa Giray'ın hakkımı?" Salih Bey öfkeyle dişlerini sıkarken Ayten Hanım büyük bir heyecanla atıldı.

 

"Kızım madem her şeyi öğrendin,madem hatanın kabul ediyorsun niye kocanı yanında istemedin!? Hemen şimdi arayalım gelsin! Bitsin artık ayrılık!" Elif telaşla cevap verdi annesine.

 

"Sakın anne! Sakın aramayın! Be...ben buna hazır değilim! Giray beni kesinlikle affetmez!" Gönül Hanım kaşlarını catarak Elif'i azarlarcasına konuştu.

 

"Ayy! Yeter artık ama! Bu ne canım! Acı çekmek hoşunuza mı gidiyor kızım? O orada mecnun, sen burada Leyla derdiniz ne sizin? Şimdi bu yaptığın ne? Bu da çocukluk degil mı? Bu da korkup kaçmak değil mi?" Elif sessizliğini korurken Salih Bey'in sert sesi ortama bomba gibi düştü.

 

" Ben seni acı çekesin,mutsuz olasın diye getirmedim o köyden kızım! Ben Giray'la mutlu ol istedim! Abisi ölünce onun eksik kalan çocukluğunu senin tamamlamanı,senin kimsesizliğinide onun tamamlamasını istedim! Bir,birinize olan sevginize bakılırsa başarılı da olmuşum." Ziya Bey arkadaşının sert tepkisi karşısında müdahale etmeye çalışsa da Salih Bey elini kaldırarak onu susturup sözlerine devam etti. " Ben doğru yolu size göstermeye çalıştıkça siz hep burnunuzun dikine gittiniz! Güven olmayan bir sevgi ham bir meyvaya benzer.Ne yenir ne yutulur! Sizinki de o hesap! Sizin birbirinize güveniniz yok!" Ayten Hanım kocasının sert tepkisinden çekinsede Elif'in,oğluna yaktığı yeşil ışığın umudu ile cesaretini toplayıp konuştu.

 

"Salih şimdi bunları konuşmanın ne yeri ne zamanı! Üstelik bize karışmak düşmez. Çağıralım oglumuzu ikisi halletsin sorunlarını."

 

"Yanılıyorsun Ayten! Tanda bana düşer! Biz karışmayalım dedikçe bunlar iyice zıvanadan çıktı!" Elif kayınbabasının sözlerinin haklılığı karşısında utançla bakışlarını kaçırırken adam daha sert bir şekilde konuşmasına devam etti. "Kimse Giray'a bir şey anlatmayacak! Madem çocukça davranıyorlar cezalarını çekecekler! Giray karısını ne zaman bulursa o zaman öğrenecek her şeyi!"Elif işittiği sözlerle sessizliğini bozmak zorunda kaldı.

 

"Baba yapma! Hatayi ben ysptım sen faturasını yine Giray'a kesiyorum!" Salih Bey kaşlarını çatarak gelinine meydan okurcasına baktı.

 

"Bundan emin misin Gelin Hanım? Giray seni bulana kadar senin yaptığın hata ve bebeğini babasından saklamanın vicdan azabı da sana ceza olsun ki aklınız başınıza gelsin! Sizinki evlilik değil evcilik be! Evlilik oyun değil kızım! Öyle kafanıza estikçe arkanıza bakmadan geride bıraktıklarınızı düşünmeden hareket edemezsiniz! Önce Giray çekip gitti,sonra sen. İkinizede anlayışla yaklaşmaya çalıştım ama yeter artık! Kocan seni bulana kadar bekleyeceksin! Çektiğiniz acıyla pişeceksiniz ve birbirinize daha büyük bir sevgiyle baglanacaksınız! Bunun başka yolu yok!" Bakışlarını odadakilerin üzerinde tek tek gezdirerek işaret parmağını kaldırarak konuştu.

 

"Allah şahidimdir ki eğer aranızdan Giray'ı arayıp,haber eden olursa torunumu da alır bu defa ben çekip giderim!"

 

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM (:

 

yitenumutlar

 

 

Loading...
0%