Yeni Üyelik
28.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı : Orhan Hakalmaz- Kanma Sevdiğim

 

"Lan öküz ne demeye habersiz bırakıyorsun öyle şak diye!" Mehmet yerde acı içinde söylenirken ikilinin onu duyduğu pek söylenemezdi.

 

Kapıdaki kız şok içinde kalakalmıştı. Öyle bir şok taydı ki Mehmet'in yaşadığı müjdesini Azra'ya verebilecek durumda bile değildi. Gözleri dolarken iki yıldır görmediği adamı hasretle inceledi.

 

Sakalları uzamış gözle görülecek derecede zayıflamıştı. Olgunlaşmıştı sanki. Yoksa bıraktığı sakallar mı ona bu havayı vermişti. Doğruya o Giray'ı böyle saçı sakalına karışmış bir şekilde hiç bir zaman görmemişti. Gözleri bile bir başka bakıyordu artık. Acı ve mutluluğun bir arada olduğu ışıklar kıpırdaşıyor du kahverengi harelerinde. Birden aklına gelen şeyle içi ürperdi ve tam o sırada yerdeki adamın sesi duygularından sıyrılmasına sebep oldu.

 

"Ulan nereye bakıyorsunuz öküzün trene baktığı gibi? Lan bacağım koptu şerefsiz?" Giray'dan hiç bir tepki gelmeyince bakışlarını Elif'e çevirdi. "Maviş sen bari yardım ette kalkayım kızım şuradan. Resmen kıçım buz kesti." Elif'in mavi bakışları Mehmet'e dönünce biraz duraksadı ve bir iki adımla yanına yaklaşıp eğildi. Mehmet'in kolunu boynuna atarak kalkmasına yardım ederken Giray'da girdiği transtan çıkarak Mehmet'i kaldırmakta zorlanan kadına,karmaşık düşünceleri arasında yardım etti.

 

Böyle bir şey nasıl olurdu? İki yıldır aradığı karısı ummadığı bir anda karşısına çıkıyordu.Ne işi vardı burada? Niçin Mehmet'in yanındaydı? Birden aklına Mehmet'in polis olduğu gelince içini bir korku sardı. Yoksa başına bir iş mi gelmişti? Mehmet'le de bu vesileyle mi tanışmışlardı? Aklında deli sorular dolanırken Mehmet'i kaldırdılar. Elif'le göz,göze gelen adam o mavi bakışlarda acı ve korkuyu gördüğüne yemin ede bilirdi. Kumral saçları kalçalarından aşağıya dökülüyordu. Dokunmaya kıyamadığı saçlarına hasretle baktı. Demekki hiç kestirmemişti. Burukça bir tebessüm belirdi yüzünde. Askere giderken kendisine kestirmeyeceğine dair söz vermişti ve dönene kadar hiç kestirmemişti. Elif verdiği sözleri tutardı. Demekki ona verdiği sözü unutmamıştı. Gözleri bu defa vücudunda dolandı fitursuzca. Sanki vücut hatları bu iki senede daha da belirginleşmişti. İnce vücudu hafif toplanmış,kalçaları ve göğüsleri dolgunlaşmıştı. Sanki farklı bir güzellik vardı SİDELYA'sında. Mehmet'in tekrar homurdanması ile ikili anılarından ve düşüncelerinden sıyrıldı.

 

"Lan iki saattir dikiliyoruz bir eve giremedik arkadaş! Aklına gelen şeyle şüpheli bakışlarını Giray'a çevirip tehdit edercesine konuştu. "Lan sen mavişe gözmü koydun yoksa?" Çattığı kaşları ile kükrercesine bağırdı. "Şuradan sana bi kafa koyarım yeminle duvarla bütünleşirsin it!" Bakışlarını bu sefer yanındaki kıza çevirdi ve azarlarcasına konuştu. " Eylül! Eğ kız sende başını öne. Ne demeye bakıp duruyorsun elin adamına!" Mehmet'in sözleri ile Elif binbir zorlukla bakışlarını kaçırırken Giray yüzünü buruşturarak fısıldadı.

 

"Eylül'mü?" Neler oluyordu burada? Mehmet neden Elif'e Eylül diye hitap ediyordu? Aklı karma karışık olmuş çıldırma noktasına gelmişti. Tam ağzını açıp karısına bunun sebebini soracaktı ki içeriden kendilerine doğru yaklaşan tanıdık sesle her şey iyice karışmıştı.

 

"Eylüül! Ayazlattın içeriyi kızım ya! Ne yapıyorsun iki saattir kapıda? Kimle konuşuyorsun? Ben Afra'yı uyuttum sen hala geleceksin! Ayrıca senin kız..." Kapıya çıkıpta direk Elif'e bakınca kızın kaşlarını uyarırcasına kaldırması ve başını olumsuz anlamda sallaması ile sözleri yarım kaldı. Gözleri şüpheyle kısılıp Elif'in boynundaki kolun sahibine yavaşça dönerken kendine gülümseyerek bakan adamı görmesi ile olduğu yerde donup kalmıştı.

 

Mehmet karısının çemkirerek gelmesine sırıtırken, bir anda tepki vermeden donup kalması ile panikle bağırdı.

 

"Azraa! Kızım kendine gel!" Karısının hala tepki vermemesi ile yanında kilerden kurtulup çatlak ayağının üzerine basmadan sekerek Azra'ya yaklaştı ve yüzünü avuçları arasına alarak sarstı.

 

"Yavrum kendine gel! Ya vallahi hortlamadım Azra! Azra hadi güzelim bana bak!" Kocasının sesi kulaklarından girip beyninde yankılanırken Azra bu yaşadıklarının bir rüya olduğunu düşünüyordu. Başlangıcı güzel ama uyandığında Mehmet'i göremeyince sonu acıyla bitecek bir rüya.Gözleri boş,boş bakarken kelimeler dudaklarından fısıltı misali döküldü.

 

"Rüya! Yine o lanet rüyalardan birisi. Uyanınca yine kaybolacaksın. Beni yine bir başıma bırakıp gideceksin!" Gözlerinden yaşlar süzülmeye başlarken başını olumsuz anlamda hızla salladı. Karısının haline içi parçalanarak bakan adam,onu bu duruma getirdiği için kendine bildiği bütün küfürleri ediyordu. Karısının gözyaşlarını silerken acı çekercesine oda fısıldadı.

 

"Rüya değil Azra'm. Gerçek. Bak kanlı canlı karşındayım. Geldim! Çektiğin acıları unutturmaya yaranı sarmaya geldim!" Kadın hala inanmayan bakışlarla başını sallarken Mehmet son çare dudaklarına kapandı. Şehvetten uzak hasret dolu bir şekilde karısını öperken Azra dudaklarında hissettiği sıcaklık ve doyamadığı o tatla kendine geldi. Düğün gecesinden bu yana yaşadığı acılar film şeridi gibi gözlerinin önünden geçerken Mehmet'in dudaklarından kurtulup içinde büyüyen sinirle yüzüne sert bir tokat indirdi. Gözleri öfkeyle parlarken akan yaşları umursamadan delirmiş gibi bağırdı.

 

"Niye geldin? Ne den geldin ha? Tekrar gidip canımı daha fazla yakmak için mi geldin? Bu defa nasıl bir ölümle kandıracaksın?" Mehmet yediği tokadı umursamadan karısının acıyla kıvranan yıkılmış görüntüsünü izledi. Sonunda karısını delirtmeyi başarmıştı işte. Şu hayat denen terazinin kefelerine bir türlü aynı ağırlığı koyamamıştı. Acı hep mutluluktan daha ağır basmış ve her seferinde karısını incitmesine neden olmuştu. Gözleri dolarken tam ağzını açmıştıki Giray araya girerek ortamı yumuşatmaya çalıştı.

 

"Azra! Mehmet'in halini görmüyor musun? Yüklenme bu kadar. Hele bir içeri girelim daha sonra meselenizi halledersiniz." Azra işaret parmağını kaldırarak bu defa Giray'a bağırdı.

 

"Sen karışma Giray! Sende bundan aşağı kalmazsın! İkinizin kumaşı aynı işte. Öyle olmasaydı Elif'i bulmuş olurdun bu güne kadar." Giray ve Elif'in bakışları bu sözlerle kesişirken Elif içinden kendine saydırmaya basladı. Bütün suç kendisindeyken her zaman suçlanan kocası olmuştu ve bunun sebebide yine kendisiydi. Bakışlarını fark ettiği ayrıntı ile Mehmet'te çevirince onunda şaşkınca Giray ve Azra'ya baktığını gördü. Demekki oda birbirlerini nereden tanıdığını düşünüyordu. Mehmet bu mevzuyu sonraya bırakarak tekrar karısına döndü.

 

"Azra içeri geçelim her şeyi anlatacağım sana. Böyle olması gerekiyordu. Bir sebebi vardı." Karısı gözlerini kısarak bakışlarını Elif'e çevirince Mehmet tekrar konuştu.

 

"Azra'm sende hiç mi insaf yok? Şu havada,bu halimle yarım saatlik bir yürüyüşle geldik biz. Donduk resmen hadi içeri geçelimde içeride konuşalım." Azra,Eylül'ü kolundan tutarak bir hamlede içeriye çekti. İri gözlerini Mehmet ve Giray'a çevirerek öfkeyle tısladı.

 

"Umrumda değil duydun mu beni!?" Mehmet ve Giray şaşkınlıkla bir birine bakarken Azra sözlerine devam etti. "İstersen buz kütlesine dön! İstersen donarak geber umrumda değil! Tıpkı benim,senin umrunda olmadığım gibi. Şimdi ikinizde gidin buradan." Karısının sert tavrı karşısında Mehmet çaresizce konuştu.

 

"Azra saçmalama bu soğukta ne yaparız dışarda?" Azra ellerini beline atarak meydan okurcasına baktı.

 

"Şimdiye kadar ikiniz arkamdan ne haltlar çevirip ne yaptıysanız yine aynısını yapın! Defolun gidin şimdi." Sözlerini bitiren kadın hırsla içeriye girip kapıyı sertçe iklinin yüzüne çarptı. Bakışları bir birine dönen ikili ne yapacağını bilemez bir şekilde kalakalmıştı.

 

Perdenin arkasından bahçede dikilen ikiliyi süzen Elif soğuktan donmalarından korkuyordu. Azra'ya da korkusundan bir şey söyleyemiyordu. Cesaretini toplayarak huzursuzca yerinde kıpırdandı ve Azra'ya dönerek konuştu.

 

"Azra soğuktan donacak ikiside? Bak Mehmet abimin durumu pek iyi değil zaten. Üstelik Giray'ın bünyeside çok zayıf hemen hasta olur o." İşittiği sözler ve Elif'in sesindeki acı çeker gibi çıkan tınıyla Azra'nın bakışları hızla kızın mavi gözlerini bularak şüpheyle kısıldı.

 

"Sen Giray'ın bünyesinin zayıf olduğunu, hemen hasta olduğunu nereden biliyorsun?" Elif kırdığı potla dudaklarını dişlerken birde Azra ve Mehmet olayının arasına kendileri girsin istemiyordu. Onların davası tamamen farklıydı. Bu yüzden durumu panikle kıvırmaya çalıştı.

 

"Şe...şey. Bünyesi zayıf görünüyor hemen hasta olan cinsten demek istemiştim." Azra oturduğu yerden kalkarak dışardaki soğuktan titreyen ikiliye baktı. Lapa,lapa kar üstlerine düşerken aklına gelen şeyle bakışları Giray'a kaydı. Mehmet'e bir şeyler anlatıyor bir taraftanda evi işaret ediyordu. Bakışlarını Elif'e çevirince dolan gözlerinin Giray'ın üzerinde olduğunu ve ağlamamak için dudaklarını dişlediğini farketti. O Elif'i hiç görmemişti. Mehmet'le olan sorunlarından dolayı düğünlerinede gidememişti. Ama içinde bir şeyler şüpheyle baş kaldırınca yanındaki kızın omzuna dokunarak kendine bakmasını sağladı.

 

"Giray değil mi?" Kaşları çatılan kızla sözlerini tekrarladı."Seni terk ettiğini söylediğin kocan Giray değil mi ve sende Elif'sin?" Bakışlarını kaçırarak dışarı çeviren kız gözyaşları içinde başını salladı.

 

"Peki bize niye Eylül olarak tanıttın kendini?" Azra'nın sorusuyla Elif ıslak bakışlarını yanındaki kadına çevirdi ve merak ettiği şeyi sordu.

 

"Peki siz Giray'la nereden tanışıyorsunuz?" Azra yüzünde oluşan gülümseme ile cevap verdi.

 

"Önce sen şu işin aslını bi anlat ben sonra anlatırım." Elif'in bakışları tekrar dışarı çevrilirken Azra elinden çekiştirerek söylendi.

 

"Merak etme bir şey olmaz onlara. Domuz gibiler baksana! Hatta birisi kedi gibi dokuz canlı. Öldü diyorsun bir bakmışsın hortlak gibi dikilmiş karşına." Elif,Azra'nın sözlerine kıkırdarken ikili koktuğa oturdu ve hikayesini anlatmaya başladı.

 

"Lan yeminle kuş boku gibi donacağız burada!"Giray yanındaki adama ters bakışlarını çevirerek homurdandı.

 

"Biliyorsun karının huyunu niye lank diye çıkıyorsun karşısına. Zaten manyak." Giray karısını bulduğuna sevinememişti bile. Kollarının arasına alıp o cennet kokusunu doyasıya içine çekememiş, beni,kendinden nasıl mahrum edersin diye hesap soramamıştı. Sebebi ise yanında dikilen gerizekalı ve onun deli karısıydı. Ters bakışlarını adamın üzerinden çekerek,sinirle başını sağa sola salladı. Mehmet üşüyen ellerini bir birine sürterek sırıttı ve neşeli bir şekilde mırıldandı.

 

"Yemişim onun manyaklığını. En geç on beş dakika sonra dayanamayıp alır bizi içeri." Onun bu hali ile daha çok sinirlenen Giray alayla başını sallayarak konuştu.

 

"He abicim he! Sanki Azra'yı tanımıyorum. Kime,kimi anlatıyorsun Allah aşkına." Mehmet,Azra ve Giray'ın nasıl tanıştıklarını öğrenmiş ve o çok merak ettiği Amerika maceralarını da Giray'dan dinlemişti. Sinsice güldü. Demek karısı sadece dans eğitimi için gitmişti. Bir de Amerika'da yaşadığım aşklar diye masallar anlatıp damarına basıyordu. Korkulacak kadındı karısı vesselam.

 

"Ben dans eğitimi için Amerika'ya giderken uçakta tanıştık Giray'la. Orada bir birimize arkadaş olduk işte. Birde senin kıskançlık krizlerine girdiğin Mehir vardı. Üçümüz aynı apartmandaydık. Öyle işte." Elif,Azra'nın anlattıklarına başını sallayarak yerinden kalktı ve tekrar perdenin arkasından dışarıdaki adamlara bakarak konuştu.

 

"Azra,Giray'ın yanında Afra'da bahsetme tamam mı? Ben kendim bir yolunu bulup söylerim. Bir de Mehmet abimi de tembihle oda ağzından kaçırmasın. Tabi Giray beni Mehmet abime anlatıp,Mehmet abimde her şeyi ortaya dökmediyse." Azra yerinden kalkarak Elif'e yaklaştı ve koluna girerek, oda dışarıda kardan adam olmaya aday olmuş ikliye baktı.

 

"Merak etme eğer çok geç olmadıysa tembihlerim ben onu." Kıkırdayarak Elif'in kolunu çimcirdi. " Bak sen benim küçük kardeşim Talha'ya demek iki yıldır Ziya Amcayla iş birliği yapıp seni sakladı." Aklında dolanan tilkilerle Elif'in önüne geçip sinsice sırıttı.Azra'nın gözlerindeki pırıltının ne anlama geldiğini iyi bilen Elif korkuyla başını hayır dercesine salladı. Fakat Azra'da tam tersi kendinden emin bir şekilde salladı ve Elif'in itirazlarını dinlemeden kapıya yöneldi.

 

"Şu kardan adamları içeri alalım artık ta biraz dilleri çözülsün." Elif arkadaşının arkasından koştururken Azra kapıyı açarak dışarıda kilere seslendi.

 

"Cezanız bitti gelebilirsiniz." Mehmet yanındaki adama ben sana demedim mi bakışları atarken, başıyla hadi işareti yaparak koluna girdi ve eve doğru yöneldiler. Kapıda bekleyen Azra Mehmet'in yüzüne bakmadan içeri geçmesine izin verdi. Giray da girmek için niyetlenince onu eliyle durdurdu.

 

"Mehmet'le yanlız konuşmak istiyorum." Giray, Azra'nın arkasındaki karısına ne oluyor dercesine bakıp tekrar Azra'ya döndü.

 

"Ne! Deli misin Azra sen? Bu soğukta bir dakika daha bekleyemem dışarda." Giray'ın eline uzanan Azra tuttuğu elin avcunu açarak Kenan'ların evinin anahtarını bıraktı.

 

"Bu yan evin anahtarı." Kendisine anlamsızca bakan arkadaşına gözlerini devirerek tekrar konuştu. " Elif'ide al bu gece orada kalın. Ben de Mehmet Bey'in kendini öldü gösterecek kadar önemli olan sebeplerini dinleyeyim." Giray'ın yüzünde, ayağına gelen şansla bir gülümseme oluşurken bu gülümseme karısının korkulu bakışlarını görünce dahada büyüdü.

 

"Azra saçmalama! Eylül'ü, elin adamıyla yanlız başına o eve yollamam ben." Mehmet'in itirazları ve öfkeli sesi ile Azra'nın sert bakışları kocasına dönerken kelimeleride dilinden aynı sertlikle döküldü.

 

"Sen karışma! Kes sesini! O elin adamı değil Eylül'ün yani Elif'in kocası." Mehmet dumura uğramış gibi baka kalırken Azra,Elif'ide dışarı çıkararak kapıyı kapamaya çalıştı.

 

"Azra o sana emanet." Elif'in endişeli hali ile ona güven vermek istercesine gülümseyerek başını sallayıp kapıyı kapadı.

 

Azra ve Mehmet itişe didişe içeri geçmiş adam uzunca bir süre başına gelenleri anlatıp karısından af dilemişti. Azra, sanki her şeyi anlatınca ve onu eve alınca bütün sorunları hallolmuş gibi davranan kocasına dişlerini sıkarak tısladı.

 

"Seni affetmedim Mehmet! Sen Giray ve Elif'e dua et yoksa seni evede almazdım.Asla!Asla affetmem seni." İşaret parmağını kocasının gözleri önünde uyarır gibi sallayarak tekrar konuştu." Şimdi beni iyi dinle seni affettiğim için almadım eve. Afra için aldım." Mehmet'in kaşları çatılırken Azra sözlerine devam etti. " Giray ve Elif evli ama bazı olaylardan dolayı ayrılmışlar. Giray'ın, Afra'dan haberi yok. Sende boş boğazlık yapıp ağzından kaçırma diye eve aldım seni." Oturduğu yerden kalkarak Mehmet'i inceledi ve aldığı kararla tekrar konuştu. "Gerçi evli olduklarından bile haberin yokmuş ama neyse artık olan oldu. Sakın ağzından kaçırayım deme vallahi seni boşarım. Gerçi bu konu üzerinde de düşünüyorum ama." Mehmet'in gözleri bu kadarını beklemediğinin sinyalini verir gibi şaşkınca açılırken Azra tekrar konuştu. "Ben yatıyorum. Sende burada kalıyorsun. Sakın odaya gelme!" Karısının kesin bir dille yaptığı uyarıya boyun eğmekten başka çaresi yoktu. Yoksa üzerine gittikçe Azra daha beter diş bileyecekti. Üzgün bir şekilde olumlu anlamda başını salladı.

 

Yüzüne kapanan kapı ile olduğu yerde kalakalan kız dönüp kocasının yüzüne bakmaktan korkuyordu. Gerçi baksa hangi yüzle bakacaktıki? Koluna değen sıcaklıkla bedenini bir ürperti kapladı kızın. Sıcaklık geri çekilirken nefesini tutmuş ne yapacağını ,ne söyleyeceğini bilemez halde bekliyordu.

 

Giray ise gözünü dahi kırpmadan karısını izliyordu. Kapanan kapıyla hala kendine dönüp yüzüne bakmamıştı. Belliki hala kırgındı. Daha fazla içindeki büyüyen hasrete dayanamayan adam kolundan tutarak kendine çekip sıkıca sarılmak istedi. Fakat Elif'in ürperten bedeni ile üşüdüğünü düşünerek kolunu bırakıp hızla üzerindeki montu çıkarttı ve karısının narin omuzlarına bıraktı. Elif'in gözlerini kapatarak burnunu montun yakasına doğru çevirmesi adamın içine umut tohumları ekmişti. Demekki karısı kokusunu özlemişti. Bu demek oluyorduki hala ikisi için bir umut vardı. Yüzünde oluşan buruk gülümseme ile konuştu.

 

"SİDELYAM!" İki yıldır duymadığı o ses kulaklarında eşsiz bir melodi gibi çınlarken kız irkilerek kendine geldi. Sidelyam demişti! Yine o şefkat dolu sesi ile Sidelyam demişti ya daha ne isteye bilirdiki. Bir tarafı hiç susmasın iki yıldır kulaklarının hasret kaldığı o sesi duymak için hep konuşsun isterken,bir tarafı hiç konuşmasın duyduklarından sonra hatalarını haykırarak yüzüne vurmasın istiyordu. Neler yapmıştı bu adama. Kimlerin arkasına takılmıştı bu cahil aklı,yüreği de bunca acıyı çileyi bu adama reva görmüştü. Bedeninin çevrilmesi ve çenesine dokunan parmaklarla kalbi yerinden çıkacakmış gibi oldu.Geri çekilmek istesede ayakları ona itaat etmedi. Nasıl eski masum Elif miş gibi karşısında durabilirdi? Giray hareketsiz bir şekilde duran karısının gözlerine doya,doya bakmak isterken nefesini kesen mavilerin kapalı olduğunu görünce dolan gözleri ile fısıldadı. "İki yıldır hasretinden cehennem ateslerinde kavruldum! Aç o cennet gözlerini de huzura ereyim." Kızın kapalı gözlerinden yaşlar süzülürken Giray biliyorduki esas cehennem ateşini o gözler yakacaktı yüreğine. Elif aklıyla,kalbi arasındaki mücadelede kalbini dinleyerek yavaşça araladı göz kapaklarını. Giray nefesini tutarken Elif'in karşılaştığı kahverengi hareler aşkla bağırıyordu sanki.

 

"Çok şükür! Allahım sana şükürler olsun!" Elif kocasının yüzündeki mutlulukla vicdanının arasında sıkışıp kalırken Giray hızla uzanıp karısının gözlerine özlem dolu birer öpücük bıraktı. Geri çekilen adam ağlayan karısının eline uzanarak çekiştirdi." Elin,yüzün buz gibi olmuş! Önce eve girelim sonra uzun,uzun hasret gidereceğiz!" Karla kaplı merdivenleri dikkatle inen adamın yüreği bir kuş gibi kanat çırpıyor kafesine sığmıyordu. Elif, onun mutluluğuna ortak olmayı istesede yaptığı hatalar yüzünden buna hakkı olmadığını düşünüyordu. Önce kendini affettirmeliydiki kocasının mutluluktan kanatlanan yüreği gibi onun kide kanatlana bilsindi. Giray evin kapısını açarak hızla Elif'ide içeriye koydu ve kapattığı kapının arkasına kızı yaslayarak aniden dudaklarına kapandı. Elif şaşkınca donup kalırken Giray şehvetten, arzudan uzak öpüyordu karısını. Hasretini ,özlemini,yokluğunda çektiği tüm acıları dindirmek istercesine dokunuyordu dudaklarına. Elif'in dudaklarıda hareketlenmeye başlamıstıki kız kendini çabuk toparlayarak kocasının yüzüne dokunup onu durdurdu.

 

"Giray!" İsmi karısının dudaklarından bir duaymış gibi dökülürken Giray yüzündeki soğuk el ve karşısında titreyen karısı ile geri çekildi. Yüzündeki ele uzanarak odaya doğru çekiştirdi ve pencere kenarındaki koltuğa otutturarak sobanın başına ilerledi.

 

"Önce şu sobayı yakalım. Yoksa hasta olacaksın." Elif kocasının hiç bir sorun yokmuş gibi davranmasına anlam veremeyerek kendi sessizliğini bozdu.

 

"Giray!" Kocasının kahverengi hareleri kendi mavileri ile buluşunca kız utançtan ğözlerini kaçırdı." Konuşmayacak mıyız? Böyle hiç bir şey olmamış gibi mi davranacağız?" Sorması kolaydı ama gözlerine bakarak nasıl anlatacaktı her şeyi. Bir kızımız var ama ben senden sakladım! Seni kızından iki yıl boyunca ayrı bıraktım! Böyle mi diyecekti? Kolay mıydı bunları söylemek? Yanında hissettiği hareketlilik ile bakışlarını o yöne çevirdi. Giray'da farkındaydı konuşması gereken konular olduğunun fakat önceliği şu an konuşmak ve korktuğu şeyleri duymak değildi. Sobayı yakarak karısının yanına doğru hızla ilerledi. Onun düşünceli hali canını sıksada omuzundaki montu alıp yanına bırakarak Elif'i göğsüne doğru çekti.

 

"Şimdilik ona ihtiyacımız yok! İçerisi ısınana kadar ben seni kollarımın arasında ısıtmayı tercih ederim." Kanepeye uzanırken Elif'i de yanına çekip göğsüne yatırdı ve başına küçük bir öpücük bırakarak kokusunu doyasıya içine çekip mırıldandı. "Nasılda özlemişim kokunu. Meğer nefes alamıyormuşum,yarımmış her şey sen olmayınca." Elif kocasının üzerindeki ü kazağı avuçlarının içinde sıkarken sessizce döktü gözyaşlarını. Nasıl kıyabilmişti bu adama? Nasıl hem kızını,hem kendini onun şefkatinden mahrum bırakabilmişti? Şimdi bu göğüste,bu güven veren kollarda,bu yürekte hakkı varmıydı? Bu şefkate layık mıydı? Düşüceleri arasında dudaklarından bir hıçkırık firar edince Giray ellerini aşık olduğu o uzun saçlara götürdü ve okşarken acının harman olduğu sesiyle fısıldadı.

 

"Ağlama!" Karısının ağlaması dahada şiddetlenince daha sıkı sardı kollarıyla. "Sen ağlayınca yüreğime zehir gibi damlıyor gözyaşların!İki senedir çektiğim ızdırap yetmedimiki yaralı yüreğime hala ızdırap çektiriyorsun Sidelyam! " Kız utançtan başını daha çok soktu kocasının göğsüne ve boğuk, boğuk mırıldandı.

 

"Her şeyi mahfettim! Beni asla affetmeyeceksin! Ben seni hak etmiyorum Giray! " Adamın da artık gözünden yaşlar süzülüyordu. Elbetteki karısınında hataları vardı, konuşulması gereken iki yıl vardı. Hesap sorulması gereken acılar, bekleyişler, beklentiler vardı. Ama Elif'i gördüğü an, kollarına aldığı an her şey uçup gitmişti sanki. En azından bu yüzleşme bu gece olmayacaktı. Bu gece vuslattı! Bu gece hasretin bittiği cehennemden, cennete kabul edildiği geceydi. Bu geceyi hataları ve yanlışları ile mahfetmeyecek doyasıya hasret gidereceklerdi. İki senenin hasreti, özlemi için bir gece yetmezdi yaralı yüreğine ama bu ayrılıkta öğrendiği bir şey vardıki hatalar ve yanlışlarla ertelemden yüzleşmek. Bu yüzden geceyi hasretiyle geçirip sabah sorunlarını halledeceklerdi ve bu saçma ayrıldığında bitireceklerdi.

 

"Konuşmamız gereken şeyler var Giray.

Yaptığım öyle büyük bir hata varki sana nasıl açıklayacağımı bilemiyorum!" Elif göz yaşları arasında bunları söylerken Giray karısının çenesine dokunarak yüzünü kendine doğru çevirdi ve ıslak gözleri ile Elif'in gözlerine bakarak cevap verdi.

 

"Bu geceyi mahfetmeyelim Elif! Bu gece sadece bizim için vuslat olsun! Hasretin bittiği gece olsun! " Elif tam itiraz etmek için dudaklarını aralamıştı ki Giray parmağını dudaklarına dokundurarak onu engelledi.

 

"Şhhtt! Sadece bu gece. Bırak bu gece bir, birimize doyalım! Sana söz günün ilk ışıkları ile her şeyi konuşmya başlayacağız. Ama şimdi sadece kollarımda kal ve yorgun bedenim huzurunla dinlensin! Yüreğimin öfkesi kokunla dinginleşsinki bir, birimizi daha fazla kırmayalım! " Elif ne yapacağını bilemez bir şekilde başını ağır, ağır sallayınca Giray dudaklarına küçük bir öpücük bırakarak geri çekildi. Belkide bencillikti bu yaptığı, belkide hemen söylemeliydi bir kızları olduğunu ama korkuyordu. Biliyorduki Giray'ı kaybedecekti. O yüzden kocasının isteğine boyun eğip oda hasretine biraz daha sokuldu ve kokusunu doyasıya içine çekti.

 

Sabahın ilk ışıklarına kadar sadece bir, birine sarılı bir şekilde, bir birlerinin kokusu ile uzandılar kanepede. Ne Giray gözünü kırpmış, ne Elif yerinden kıpırdaya bilmişti. İkiside bu vuslatın bir ruya olmasından korkuyor en ufak bir hareketlerinde her şey tekrar kabusa dönecekmiş gibi hissediyorlardı. Etraf aydınlanmaya başladığında Giray yavaşça kıpırdandı ve Elif'in göğsünden kalkması ile yerinden kalkarak geçmek üzere olan sobaya gidip bir kaç odun attı. Ağır adımlarla karısının yanına yaklaşarak oturup Elif'in çenesinden tutarak bakışlarını birleştirdi. Karısının ağlamaktan şişen gözleri ile acıyla gözlerini kapayan adam her şeyin başlangıcı olan o sırrı pişmalıkla fısıldadı.

 

"Babanı ben öldürmedim Sidelyam! "Elif'in gözleri tekrar dolarken o gün yaptığı hatadan dolayı başına açtığı bütün dertlerin acısıyla kalbi sıkıştı. Giray derin bir nefes alarak sözlerine devam etti. "Sadece kazaydı! Küçük bir çocuk piste girip aniden önüme fırlayınca babanda onu kurtarmak için piste girdi ve o çocuğu kurtarmak için hamle yapınca bende kazayla babana çarptım! Ama ölüm sebebi kalp yetmezliğiydi. Belki ben çarpmasaydım yaşayacaktı ama inan bana kazayla oldu her şey! " Elif elini kaldırarak yavaşça kocasının yüzünü okşadı ve fısıltıyla cevap verdi.

 

"Biliyorum!" Giray karısının gözlerine kırgınca bakarak sözlerine devam etti.

 

"Bilmiyorsun Elif! Benim nasıl bir vicdan azabıyla boğuştuğumu bilmiyorsun!" Ellerini uzayan saçlarının arasından sıkıntıyla geçirdi. "Öyle bir vicdan azabı ile boğuştumki, sen kalbime yavaş, yavaş işlerken seni sevmeye hakkım olmadığını düşündüm. Seni sevmemek için vicdanım ve kalbimle savaştım. Ama olmadı. Ben belki babanın ölümüne sebep olurken haksızlık edip, yüzüm yokken seni sevdim! " Elif'in gözlerinin en derinlerine bakarak fısıldadı. " Hemde öyle bir sevdimki, o küçük, kimsesiz kalbinin kapısında kul,köle olacak kadar!" Elif kocasının gözünden sakallarının arasına doğru süzülen yaşa parmaklarını uzatarak sildi.

 

"Biliyorum! O gün seni dinlemeliydim hata ettim! Duyduklarımla seni yargılayıp aramıza bu lanet ayrılığı soktum! Aynı hatayı sana geldiğim günde yaptım!" Giray başını olumsuz anlamda sallayarak karısının yüzünü avuçları arasına aldı.

 

"Hatayı en başından beri ben yaptım Elif! Sen sadece benim hatalarıma tepki gösterdin! Haklıydın da! Eğer ben en başından babanın ölümündeki payımı saklamasaydım belki bu durumda olmayacaktık! Belki sen bana geldiğin gün Esra'nın sözlerine inanıp beni terketmeyecektin! Ben sana yeterince güven sağlayamadım bu ilişkide! " Elif'te tıpkı kocası gibi ellerini uzatarak Giray'ın yüzünü avuçları arasına alıp başını olumsuz anlamda salladı.

 

"İlk günden beri sen benim güvendiğim tek insandın Giray! Koca bir okyanusta kimsesiz bir başımayken sığındığım tek limandın! Belkide ben hep o küçük, korkak kız olarak kaldım. Büyümeyi beceremedim. Bu yüzden hata üstüne, hata yaptım! Yaptıklarımın savunulacak bir tarafı yok! Ben o gün Esra'ya değil bana güven veren, sığınağım olan kocama inanmalıydım! " Karısının gözlerine çektiği tüm acıları akıtmak istercesine baktı adam.

 

"O bebek benim değil Elif! Yemin ederim benim değil! Sana bunu her türlü kanıtlarım! DNA testi yaptırdım. Seni bulduğum gün aklında bir şüphe kalsın istemedim. " Elif bildiği gerçeklerle gözlerini kaçırdı utançla.

 

"Ben sana inanıyorum Giray. Belki önceleri inanmadım ama o bebeğin senden olmadığına inanıyorum! "

 

" Eğer ben senden sürekli bir şeyler saklamasaydım şimdi içinde bir şüphe olmazdı! " Karısından sakladığı şeyleri önceden anlatmadığı için çok pişmandı. O yüzden bu gün her şeyi anlatıp yeni bir sayfa açacak Elif'in aklında ve kalbinde en ufak bir şüpheye yer bırakmayacaktı. " Eğer senden gerçekleri saklamasaydım zaten Esra'nın bebeğinin benden olamayacağını anlardın. Bebeğin benden olması imkansız! Benim çocuğum olamaz! Geçirdiğim bir rahatsızlık yüzünden benim çocuğumun olması imkansız!Eğer sen bunları bilseydin zaten Esra'ya inanmazdın! " Kocasının sözleri kalbine bıçak gibi saplanırken şimdi daha iyi anlıyordu ona nasıl bir kötülük yaptığını. Çocuğunun olmayacağını söylerken bile kelimeler dudaklarından acıyla dökülüyordu. Bu mutluluğu, Afra gibi bir mucizeyi nasıl saklaya bilmişti bu yaralı adamdan. Yine söyleyememekten korkarak nefessiz bir şekilde arka, arkaya anlatmıştı bütün gerçekleri. Bir erkek için onur kırıcı bir durum olduğunu düşünsede artık karısından hiç bir şey saklamamaktı niyeti. Elif'in sessiz kalışı Giray'ı içten içe yiyip bitirirken rahatsızlığı yüzünden onu istemeyeceği korkusuda zehir gibi yayılmaya başlamıştı damarlarına.

 

"Kendini suçlamaktan vazgeç Giray! Senin sakladığın gerçekler benim sana yaptığım kötülüğü affettirmez! Ben seni terk ettim! Hemde iki sefer! Bir kere olsun karşına çıkıp seninle yüzleşmedim. Sen beni ararken ben hep kaçtım saklandım. Senden saklandığım zamanlarda bile hoşuna gitmeyecek şeyler yaptım.Bende senden gerçekleri sakladım. Hemde seninki gibi açıklaması olan,savunulacak bir tarafı olan bir gerçekte değil! Sana nasıl hesap veririm? Hangi yüzle beni affet derim! " Karısının sözleri ile Giray'ın aklı karışırken aklına gelen ayrıntıyla hızla kaşları çatıldı. Karısı o ayrıntıdan bahsediyor olamazdı değilmi? Gözleri kısılırken süpheyle sordu.

 

"Fırat denen adamla aynı çatı altında kalmadın değil mi? Sana aşık olan o piçle aynı havayı solumadığını söyle bana! " Kocasının sert sesi ve sözleri ile Elif güçlükle yutkundu. Madem bu gün her şeyi konuşacaklar gizli bir şey kalmayacaktı oda her şeyi anlatacaktı. Bakışlarını Giray'dan kaçırarak fısıldadı.

 

"Fırat'la aynı binadaydık! Hatta kapı komşusuyduk! " Giray'ın elleri öfkeden birer yumruk halini alırken karısından beklemediği bu hareket karşısında kendini güçlükle tuttu. Yapmaz demişti. Elif kendisine aşık olan bir adamla aynı havayı bile solumaz demişti. Kırılan kalbini bir kenara bırakarak mantığını dinlemeyi tercih etti. Yoksa Elif'in yaptığı gibi yargısız infaz yapacak o zaman savunduğu doğrularınında bir anlamı kalmayacaktı. Yumruklarını sıkarak sakin olmaya çalıştı ve öfkeden titreyen sesi ile sordu.

 

"Nasıl yaptın bunu? Nasıl o adamın sana aşık olduğunu bile, bile onunla aynı çatı altında kala bildin? " Bakışlarını kocasının gözlerine çeviren kız gözlerine dolan yaşları geri itmeye çalıştı. Yaptığı hatalara ağlayarak Giray'a karşı kendindini acındırmak istemiyordu.

 

"Yemin ederim o binada yaşadığını bilmiyordum. Tesadüf eseri karşılaştık. O binada yaşadığını öğrendiğim anda bile o binadan kaçıp gitmek vardı aklımda. Ama gidemezdim! Gidecek yerim yoktu. Seni hala suçlu olarak görüyordum. Ben de onu uyardım. Benden uzak dur, ben artık evliyim dedim." Karısının anlattıkları ile Giray'ın sinir kat sayısı iyice artarken, öfkeden kocasının çenesinin seğrediğini gören kadın yanlış anlaşılmamak için aceleyle sözlerine devam etti. " Oda artık beni sevmediğini başka birine aşık olduğunu kendisinden bana zarar gelmeyeceğini söyledi. " Öfkeyle yerinden kalkan adam ellerini saçlarından geçirerek Elif'e doğru adeta kükredi.

 

"Sende buna inandın öyle mi!? "

 

"Önce bende inanmak istemedim! Ama sevdiği​ kızdan bahsetti! Binanın karşısındaki markette çalışan kızdı. Açılamıyormuş kıza. Kızı tanıdığımı söyleyerek yardım ettim. Şimdi evliler ve gayette mutlular. Zaten kısa bir süre sonra ben o binadan taşındım! " Karısının anlatıklarına inanmak istemesede Elif'i aradığı o gün Fırat'la kapıda tartışırken adamın arkasındaki korkarak kendilerini izleyen genç kadını hatırlayınca neden olmasın dedi. Sakin olmaya çalışsada bakışlarındaki öfke kıvılcımları hala yerini koruyordu.

 

"Neler yaşadıysan bu gün hepsini anlatacaksın ve biz bu gün bu evden her şeyi geride bırakmış bir şekilde açığa çıkmamış bir sır bırakmayarak el, ele çıkacağız! " Söylemesi kolaydı ama anlatması o kadar kolay değildi işte ! Eliif içinden bunları mırıldanırken dili farklı şeyler söyledi.

 

"Biz bu evden el, ele çıkamayız Giray! Benim sakladığım sır buna izin vermez! Ben bu evden elim senin elinde çıkmak istesemde, senden sakladığım sır yüzünden gözünden de yüreğinden de düşmekten korkuyorum! "

 

"Benden saklanmana, kaçmana sebep olan ne ise anlat o zaman! Anlat ki yüreğimdeki yerinede, gözümdeki yerinede ben karar vereyim Sidelya! "Adımlarını karısının yanına doğru yönelterek Elif'in elini avuçları arasına aldı. "Şimdi bana Mehmet'le ne işin olduğunu söyle! Başına bir şey mi geldi!? Benden saklanman ve sır dediğin şeyin sebebi de bu yüzden mi? " Elif olumsuz anlamda başını sallayarak kocasının sorularına cevap verdi.

 

"Önce Ziya Amca'nın şirketinde hemşire olarak çalıştım." Giray alaylı bir şekilde gülerek elini burun kemerine götürüp sıktı.

 

"Sen burnumun dibindeyken ben seni bulamadım öylemi!? Ziya Amca ve Babam'ın sana yardım ettiğini biliyordum ama bir türlü seni sakladıkları delikten bulup çıkaramıyordum. Sen bana bu kadar yakınken onlar resmen benim çaresizliğimle eğlendiler!"

 

"Hayır Giray öyle değil! Ben seni suçlarken onları yerimi söylememeleri konusunda tehdit ettim. Eğer söylerlerse çekip gideceğimi söyledim. Onlarda mecbur kaldı bir yerde. "Giray'ın öfkeden kızaran yüzüne baktı bir süre. Güvendiği herkes sırtından vurmuştu kocasnı en ağır yarayıda kendisi açmıştı. " Daha sonra Ziya Amca'nın evinden başka bir yere taşındım. Çünkü sen beni bulmaya çok yaklaşmıştın."

 

"Madem benim suçsuz olduğumu anlamıştın niye kaçtın sürekli Elif!?" Elif bu soruya şimdilik cevap veremeyeceği için anlatmaya devam etti.

 

"Şirketteki işimden de ayrılmak zorundaydım.Çünkü beni orada da bulabilirdin. Daha sonra Ziya Amca bir iş ayarladı."

 

"Her taşın altından Ziya Amca'nın çıktığına neden şaşırmadım acaba!? Bu adam her zaman babamın iş birlikçisi olmuştu çünkü. Babam ve Ziya Amca'nın mayası bir! İkiside her şeye hükmetmeyi severler. Özelliklede çocuklarına! " Elif kocasının teapiti ile burukça gülümsedi. Giray haklı olabilirdi. Çünkü ne zaman cesaretini toplayıp Giray'ın karşısına çıkmak istese ikilinin doğruları ve görüşleri yüzünden engellenmişti. Kocasının sözlerinden bunu anlamıştı. Ama çok geç anlamıştı.

 

"Bana ayarladığı işe gittiğim gün pişman oldum. " Bakışları şüphe ile kısılan adam karısının sözlerine anlam veremedi. Aklına gelen şeyi yapacak kadar kafayı yemiş olamazdı bu adam değil mi!? Temkinli bir şekilde sordu Elif'e.

 

"Nasıl bir iş ayarladı sana!? "Kocasının kızacağını bilen kız korkuyla dudaklarını ısırdı.

 

"Beni oğlu ve gelininin evine yardımcı olarak yolladı. " Giray düşündüğü şeyin başına gelmemesi ile tuttuğu nefesini rahatça bıraktı. Ziya Amca'sının tekstil şirketi vardı. Bir an Elif'i manken olarak çalıştırdığını düşünüp gerilmişti. Karısı tekrar konuşmaya başlayınca düşüncelerinden sıyrıldı. " Ama yolladığı evde gelini Esha yerine Ömer'in beş arkadaşı ile birlikte kaldığını görünce o işe gittiğime çoktan pişman olmuştum. " Biraz önce aldığı o rahat nefes adamın boğazına takılırken dişlerini sıkarak tısladı.

 

"Ne dedin sen! O evi hemen terkettiğini söyle Elif! Fırat'tan sonra bir de o heriflerin yanında kaldım deme sakın bana! " Elif elini dur işareti yaparcasına kaldırarak panikle konuştu.

 

"Giray lütfen sakin ol! Mehmet'te Ömer'in arkadaşı. Onunla tanışmam ordan kaynaklanıyor. Hatta Asya'nın kardeşi Ayşe'nin eşi Ali de o evde kalıyordu. İnan bana hepsi çok iyi, düzgün, mükemmel insanlardı! "

 

"Sen ne dediğinin farkındamısın kadın!? Elin adamlarının yanında nasıl kalırsın!?"

 

"Giray yemin ederim ben o evde kalmadım! Sadece bir kaç hafta çalıştım!"Giray öfkeyle yerinden fırladı ve odanın içinde deli gibi dolanmaya başladı.

 

"O evde kalmadın ama bir kaç hafta çalıştın ha! Sen bu değilsin Elif! Benim karım bunların hiç birini yapmaz!" Öfkeli bakışlarını elleri ile oynayan karısına çevirerek inanmak istemez gibi sordu.

 

"Yapmadın değil mi? Yapmadım de! " Elif başını olumsuz anlamda sallayarak fısıldadı.

 

"Sadece çalıştım! Para kazanmaya mecburdum Giray. Kimsesiz olmam birilerine muhtaç olacağım anlamına gelmiyor. O adamlar abi gibi davrandı bana. Hiç birinden bir kötülük görmedim! " Giray hayal kırıklığı ile baktı karısına.

 

"Senin abi gibi dediğin adamların zamanında ne haltlar yediğini ben biliyorum be! Ömer dediğin puşt karı kız peşinde koşan her gece başka bir kadınla gönül eğlendiren bir adamdı! Ali desen ondan ne farkı var!? Adam pavyon işletiyor lan pavyon! Tamam iyi çocuklar ama sen nasıl onlarla aynı evde buluna bildin ha!? Bir de abi gibiydiler diyorsun. Ben neydim Elif!? Ben neydim ki senin için başına bu kadar şey gelmişken bir kere bile beni aramadın!? Elin adamlarının yanında abi diye dolanırken beni affettiğin halde ne demeye bir kez olsun benden yardım istemedin! Kocanım lan senin kocan! Ezip, çiğneyip gittiğin kocan! " Kız sessizce kocasının estirdiği fırtınanın dinmesini bekliyordu. Ne yapsa ne dese haklıydı. Kendini savunacak hiç bir doğrusu yoktu. " Niye lan!? Niye!? Benden bu kadarmı nefret ettin!? Geldiğin günden beri her başın sıkıştığında Demir'e koştun abisi gibi görüyor dedim! Anneme, Gönül teyzeye, babama koştun aile özlemi çekiyor dedim. O Talha denen ite koştun kız yanlız arkadaş lazım dedim! Ziya Amca'ya, Fırat'a sığınmışsın Eyvallah dedim! Şimdi karşıma geçmiş altı erkekten bahsediyorsun! Bana abilik yaptılar diyorsun! Ulan elin adamları kadarda mı aklına gelmedim!? Her başın sıkıştığında koşacak birini bulurken parmağının ucunu göstererek sözlerine devam etti. Şu kadarcıkta olsa aklına gelmedim mi!? O kadar mı unuttun beni Elif! Sen onlara koşarken hiç düşündün mü bu adamın gururu ne olur! Gün gelir bu yanına koştuklarım bu adam hakkında ne düşünür diye hiç düşündünmedin mi!? "Elif'in sessiz kalışı Giray'ı daha da öfkelendirirken hırsla kollarından tutarak yerinden kaldırdı ve gözlerine bakması için avuçları arasındaki bedeni sarstı.

 

"Söylesene Elif beni bu kadar mı çıkardın hayatından!? Bu kadar mı sildin!? Bu kadar mı unuttun!?"Elif'in gözyaşları yanaklarından süzülürken karısının kollarını bırakarak gözyaşları arasında devam etti sözlerine. " Suçsuzluğuma inanırken bu kadar şeyi reva görmüşsün bana! İnanmasaydın ne yapacaktın Elif!" Elif gözlerinden dökülen yaşlarla baktı kocasının gözlerine ve yine aynı kelimeler döküldü dudaklarından.

 

"Çaresizdim! Mecburdum Giray! " Sabrının son kırıntılarıda karısının sürekli aynı kelimeleri tekrarlaması ile uçup gitmişti. Ellerini saçlarından geçirerek öfkeyle bağırdı.

 

"Neye mecburdun lan! Neyin çaresizliğini yaşıyordun!? Bir telefon kadar uzağındayken sen bu çaresizliği kendin yaratmışsın! Ben kadar mı çaresizdin Elif! Seni arayıp, kadın halinle seni bulmadığımda erkekliğime lanet ettim! Ben seni bulamadıkça çaresizliğin en dibine batarken sen neye mecburdun!? " Elif saçlarını çekiştiren kocasının ellerini tutarak indirdi ve üzerlerine küçük öpücükler bırakarak fısıldadı.

 

"Yalvarırım yapma Giray! Ne olur dur! Mecburdum! Bak anlatacağım her şeyi! " Giray karısının gözlerine öfkeyle bakarken çalan kapıyla ikisininde bakışları o yöne çevrildi.

 

Sabaha kadar uyuyamayan iki kişi daha vardı.Onlar uzun bir ayrılığın akasından birleşip, vuslata eremeden ayrılığı tekrar yaşayanlardandı. Hasret kor gibi içlerini yakarken vuslata karşı durmaya çalışmıştı iki yürek.

 

Azra gözyaşları ile boğuşurken Mehmet sabaha kadar düşüncelerle savaşmıştı. Gece yerini kış güneşinin ışıklarına bırakırken Mehmet karısının yanında olmanın verdiği huzurla uykuya dalınca kalkıp kahvaltıyı hazırlayan Azra çalan kapıya doğru ilerledi. Karşısında Emine Nine ve kardeşini görünce ne yapacağını bilemedi. Didişerek içeri geçen ikili salonda, arkası kendilerine dönük uyuyan adamı görünce hızla bakışları Azra'ya döndü. Ne diyeceğini bilemeyen kadın öylece bakarken Emine Nine çoktan bastonunu kaldırmıştı bile. Azra korkuyla Emine Nine'ye doğru bir hamle yapsada geç kalmış,baston Mehmet'e sert bir şekilde inmişti.

 

"Kak gavırın dölü! Sen kimsin de dul bi garının evinde kömüş gibi yayılarak uyuyon?" Mehmet sol koluna inen darbeyle yerinde sıçrarken Nine'sinin sözlerini duyması ile hızla yerinden doğrulup kendini korumaya aldı. Yaşlı kadın ve Talha şok içinde bakakalmıştı. Olduğu yerde sendeleyen kadının koluna giren Azra ve Talha tekli koltuğa oturturken Mehmet'te acıyla söylendi.

 

"Off! Napıyorsun ebem ya! Vallahi görevden sağ döndüm ama bu evden ölüm çıkacak herhalde!" Yaşlı kadın ve Talha'nın ağzından aynı anda iki farklı kelime döküldü.

 

"Memed!" Enişte!" Mehmet şaşkın ikiliye kolunu tutarak ilerleyip önce ninesinin elini öptü daha sonra sıkıca kucakladı. Yaşlı kadın gözyaşlarını tutamazken Talha yaşadığı şoku daha çabuk atlatarak Mehmet'e sıkıca sarıldı. Bir süre sonra sakinleşen Emine Nine kızgın bakışları ile böyle bir şeyin nasıl olduğunu sorunca,Azra masayı hazırlamak için mutfağa geçti. Mehmet olayları kısaca onlarada anlatırken Afra'nın ağlayarak uyanması ile Talha onu alarak ablasının emri üzerine Elif'i kahvaltıya çağırmak için yan eve geçti. Fakat Talha'ya söylemeyi unuttuğu küçük bir ayrıntı vardı Azra'nın ve kahvaltıyı hazırlayan kadın bu ayrıntıyı tamamen unutmuştu. Talha kapıyı tıklatıp beklerken bebeğe bakarak mırıldandı.

 

"Senin bu Azra Teyzen ve Mehmet abin tam tımarhanelik Afra'cığım. Ablam daha eniştemi süründürmeden eve bile almayacak bir kadın ken senin anneni ne demeye buraya yolladı anlamadım." Bebek Talha'nın yüzleri ile oynarken bir yandanda kıkırdıyordu. Kapı açılıpta şaşkın ikili bir,birine bakarken Afra'da ağlamaklı bir tonla konuştu.

 

"Baba, Anne yok!" Talha bebeğin kendine hitap ettiğini sandığı sözcükle donup kalırken,Giray'da kucağındaki bebekle kapıda dikilen genç adama bakakalmıştı. Giray'ın arkasından gelen sesle bakışlar o tarafa dönerken Afra,Elif'i görmesi ile kollarını açarak mızırdandı.

 

"Anne!Baba geldi!" Elif ve Talha şok olmuş bir şekilde bakışırken Afra resimlerden tanıdığı babasını kastetmişti aslında.

 

Giray'ın bakışları bir süre karısı ve Talha üzerinde şüpheyle gidip gelirken aklına düşen olasılıkla bütün kaslarının gerildiğini hissetti.Bu nasıl olurdu? Elif onun karısıydı. Ateş saçan bakışlarını Elif'e çevirdiği sırada bebek ağlamaya başlayınca Elif'te dolan gözleri ve her şeyin mahfolduğunun bilinciyle kocasına baktı. Hızla Giray'ın yanından geçerek bebeği Talha'nın kucağından aldı ve hiç bir açıklama yapmadan karşı eve geçti.Afra'yı Azra'ya bırakıp kocasına her şeyi anlatmalıydı. Giray Afra'dan habersizken bu olanları yanlış anlaya bilirdi. Zaten yaptıklarından dolayı deliye dönen kocası bu olaydan sonra fevri davranarak kızını korkuta bilirdi. Daha babasını tanımayan kızının ondan korkmasını istemiyordu. Gördüklerine anlam veremeyen Talha'da şok içinde Elif'in arkasından ilerlerken Giray hızla giden adama yetişip kolundan sertçe tuttu. Kendine dönen bakışlarla sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle tısladı.

 

"Bu ne demek oluyor? Siz bunu nasıl yaparsınız?" Talha anlamayan gözlerle karşısındaki öfkeli adama bakarken ablasının onlara seslenmesiyle kolunu çekerek tekrar eve doğru yöneldi. Giray ise sanki dünya başına yıkılmışta altında kalmış gibi olduğu yerde donakaldı. Nasıl yapmışlardı böyle bir şeyi!? Nasıl kandırmışlardı bunca zaman onu!? O iki yıl acı ve pişmanlıkla kavrulurken bu ikisi resmen onunla oynamıştı. Anlam veremediği bir duygu yüreğini kaplarken kendi, kendine bağırdı.

 

"Yemin ederim ki mutsuzluk neymiş,acı nasıl çektirilirmiş ikinizde en ağırını yaşayacaksınız! Bu ihanetinizin bedelini ödeteceğim size!" Talha, Giray'ın intikam yeminlerine, ve bu olanlara anlam veremeyerek içeriye girdi. Bir kaç dakika sonra yıkılmış bir halde Giray'da gelince kahvaltıya başladılar.

 

Kahvaltı masasındaki gerginlik öyle yoğundu ki Giray, Talha ve Elif'e öldürücü bakışlar atarken,Azra'nın kocasına attığı bakışlarında Giray'ın bakışlarından eksik kalır yanı yoktu. Masadaki sessizliği sadece küçük Afra bozuyor kimse konuşmuyordu. Kahvaltı masasına oturmadan önce Mehmet, Nine'sini Giray'la tanıştırmış daha sonrada çıt bile çıkmamıştı. Yaşlı kadın masadaki tuhaflığı sezerek konuştu.

 

"Taha,biz yimemizi yiyince gidem olum. Eylül gızınan Afif'ide alam.Elif'i hala Eylül olarak tanıyan kadın Afra'ya da Afif diye sesleniyordu. "Bunlar bi gaç gün yalığız galıp gonuşup anaşsınlar." Azra,Emine Nine'nin, Afra ismini bir türlü söyleyeme mesine gülümserken Afif ismini duyunca dudaklarından kaçan kıkırtıya engel ollamadı.

 

Azra,Emine Nine'nin planına ne kadar itiraz etsede bir türlü caydıramamıştı. Üstelik Elif'i de alıp götürme çabalarına da karşı koyamamışlardı. Yaşlı kadın bilmiyorduki Elif'in kocası geldi. Onların da halletmesi gereken sorunlar var. Azra onların ne yaptığınıda merak etsede Giray'ın korkutucu bakışlarından ters giden bir şeyler olduğunu sezmiş ve sessiz kalmayı tercih etmişti. Kahvaltıdan sonra Emine nine, Elif ve Afra,Talha'nın aracına binerek yola koyulmaya hazırlanırken Talha,Giray'ı da kendi aracına kadar götürmeyi teklif etmişti ama o ne hikmetse yürümek istediğini söylemişti.

 

Elif ilerleyen araçta düşünceler içerisindeyken Giray hala böyle bir şeyin nasıl olabileceğini düşünüyordu. İki yıldır resmen salak yerine konulmuştu. Bir tarafı karısının böyle bir şeyi asla yapmayacağını söylerken, yaralı tarafı her şeyi yakıp kül edecek şekilde acı çekiyordu. Çocuğunun olması imkansızdı ve karısının bir kızı vardı. Üstelik karısının anlattıkları da sanki canını daha fazla yakmak istermişcesine beyninin her bir köşesinden fırlayıp acımasızca fusıldıyor, içindeki şüphenin daha çok büyümesine neden oluyordu. Giray işte o zaman kandırıldığını düşünüyor,bu düşünceler ise Talha ve Elif'i hiç gözünü kırpmadan öldürme isteği uyandırıyordu içinde. Yarım saatlik bir yürüyüşün ardından aracına ulaşan adam sıkıntılı bir nefes çekti ciğerlerine. Çektiği nefes havanın soğukluğu ile ciğerlerini yakarken umursamazca etrafındaki beyazlıkta gezdirdi gözlerini. Dünyanın kirini pisini örten masumiyeti doğa sevinçle karşılarken o bu sabah dört mevsimi bir arada yaşamıştı. En sonunda bahar fırtınasına yakalanan ağaçlar gibi dökülmüştü tüm çiçekleri. Ciğerlerine içini yakan bir nefes daha çekti ve aracına bindi. Açılan yola biraz uğraşarakta olsa aracını çıkarırken kendi, kendine söylenmeyi de ihmal etmiyordu.

 

"Ulan ben sana güvendim! Sevdim seni! Niye lan niye!? Küçük dedim, cahil dedim hatalarına göz yummaya, bize yaşattığın acılara bile eyvallah demeye razıydım!"Yumruklarını direksiyona öfkeyle geçiren adam ne yapacağını bilemez şekilde yollara düştü.

 

Elif odanın içerisinde panikle dolanırken koltukta oturan adam gözlerini devirerek homurdandı.

 

"Yeter artık Elif! Biraz sakin olup şuraya otururmusun lütfen!" Endişe ile tırnağını kemiren kız buğulu gözlerini Talha'ya çevirerek cevap verdi.

 

"Oturamam Talha! Giray'ı bulup her şeyi anlatmadan oturamam! Ya duymadın mı telefonda annemi, Giray, Afra'nın senin çocuğun olduğunu düşünüyormuş! " Tamam Talha'da duymuştu her şeyi ama bu durumun eninde sonunda böyle anlaşılacağı belliydi ve artık bu oyun Talha'nında canını sıkmaya yetmişti.

 

"Duydum sağar değilim! Yada anlama problemi yaşamıyorum! İki lafından birisi duydunmu! Evet ben duydum ama sen son iki yıldır benim sözlerime kulaklarını tıkadın! " Elif arkadaşının kendisine karşı ilk defa bu kadar sert konuşması ile afallarken Talha sözlerine devam etti. "Sana dedim çocuk perişan halde, her gün kapıma dayanıyor dedim! Sen ne yaptın Esra denilen kadının sözlerine inandın! Kocanı bir kere bile dinlemedin! Hamileliğini sakladın! Elif yapma Esra'nın bebeği Giray'ın değilmiş, kocana dön bebeğini söyle dedim yine dinlemedin! Tek yaptığın kocanın feryatlarına ve benim sözlerime kulaklarını tıkamak oldu! "Elif göz yaşları içinde Talha'ya bakarak bağardı.

 

"Evet söyledin ama beni saklamalarınada yardım ettin!"

 

"Ben sadece senin isteklerine uydum! O iki yaşlı kurdun oyunlarına ayak uyduracağına gelip bana ben kocamı istiyorum deseydin, yemin ederim onların ellerine bırakmazdım seni! Ama sen böyle yaparak etrafındaki herkesi zan altında bıraktın! Sonuçta o bir erkek! Ve sana şunu söyleyim Elif, dua ette kocan seni affetsin! Zira benim başıma böyle bir durum gelse, karım çocuğumu benden saklasa, o ister karım olsun, ister çocuğumun annesi, Allah şahidimdir ki onu affetmem! "Elif yaptığı hataların ağırlığı ile arkasında kalan tekli koltuğa otururken Talha'nın telefonu çaldı. Ekranda gördüğü isimle gözlerini deviren genç adam telefonu açarak cevap verdi.

 

"Efendim Ziya Amca! "

 

"Talha! Giray her şeyi öğrenmiş evlat! Demir, Salih'i aradı Giray'ın yerini söylemiş.Galiba alkolü fazla kaçırmış. Sende gelsen iyi olur Çünkü Giray, Afra'nın senin... " Talha bu gün ikinci defa işittiği sözle deliye dönerken telefondaki adama cevap verdi.

 

" Ziya Amca! Ben zaten her şeyi biliyorum. Sen nerede Giray'ın bulunduğu mekanın adresini mesaj at ben geliyorum hemen! "Telefonu kapatan adam koltukta merakla kendini izleyen kıza döndü ve öfkeli bir ses tonuyla konuştu.

 

"Giray, Demir,Salih Amcayı aramış

Giray'ın yerini söylemiş.Galiba seninki alkolü fazla kaçırmış."Elif'in gözlerindeki hüzünün yerini bir ışık kaplarken Talha sözlerine devam etti. " Benimde yanlarında olmamı istiyorlar. "Oturduğu yerden hızla kalakan kız elinin tersiyle göz yaşlarını silerken kapıya doğru yönelen Talha'nın koluna yapışarak yalvarırcasına konuştu.

 

"Bende geleceğim! " Talha başını olumsuz anlamda sallayarak konuştu.

 

"Olmaz! Tepkisi ne olur bilmiyoruz. Üstelik seni oraya götüremem.Bu kocanı daha fazla örnek en düşmekten başka bir şeye yaramaz. Sen bekle ben sana haber veririm. Hem Afra'da var." Elif, Talha'dan önce kapıya doğru ilerledi ve montuna uzanırken cevap verdi.

 

"Afra'ya, Emine nine bakar. Bende geleceğim ! Gerçeği söylemek için biraz daha zaman kaybetmek istemiyorum! Ne olacaksa olsun artık! " Talha'dan önce kapıyı açıp çıkarken genç adam kızın arkasından başını olumsuz anlamda sallayarak Emine nine'nin yanına gidip şimdilik Afra'yla ilgilenmesini ve bir kaç bir şey daha isteyerek hızla evden ayrıldı.

 

##İki saat önce##

 

"Anne babam nerede dedim sana!? " Ayten Hanım oğlunun delirmiş gibi etrafa saldırması ile ne yapacağını bilemedi. Giray'ın attığı tekme ile yan taafındaki dolabın cam kapağı parçalanırken Ayten Hanım çıkan gürültüyle kendine geldi. Gönül Hanım işittiği gürültü ile içeriye doğru koşarken Giray tekrar kükredi.

 

"Babam nerede diyorum anne nerede!?" Ayten Hanım korkulu gözlerle oğluna yaklaşırken Gönül Hanım gördüğü manzara karşısında çığlık atmamak için hızla ağzını kapadı. Zira salonun savaş ortamından bir farkı yoktu. Orta yaşlı kadın oğlunun koluna dokunarak sakinleşmesi için telkinde bulundu.

 

"Oğlum bak sakin ol. Bende bilmiyorum nerede olduğunu! "Küolunu annesinin avuçları arasından sertçe kurtararak alayla güldü.

 

"Bilmiyorsun ha!?" Ellerini önündeki masaya vurarak tekrar bağırmaya başladı. " Bilmiyorsun! Babamın peşine takılıp, gelinine giderken de Elif'in yerini bilmiyordun anne! Ben burada Elif diye kahrolurken sen gelininin Talha denen Piç le ne haltlar yediğinide bilmiyorsundur anne!" Dudakları alayla yana doğru kıvrılırken acıyla fısıldadı. " Hatta Talha ile gelininin bir kızı olduğunuda bilmiyorsundur!"Ayten Hanım işittikleri ile yerinde sendelerken Gönül Hanım hızla koşup koluna girdi arkadaşının. Giray ikiliye suçlayıcı bakışlarını yollayarak hızla evden ayrıldı. Yolda şirketide arayan adam babasının orada olmadığını da öğrenince, bu defa Demir'i aradı.

 

"A... Alo! "Açılan telefondan arkadaşının nefes, nefese sesini işiten adam yüzünü buruşturarak konuştu.

 

"Kardeşim yanlış bir zamandamı aradım!? " Dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamayan Demir tekrar nefes, nefese konuşmaya başladı.

 

"Yok lan, Arya'nın emziği kaybolmuş, üstüne birde maması da bitince ortalığı yıktı zilli. Bende marketten onları aldım merdivenleri çıkıyordum şimdi. Yanlış bir zamanda aramadın yani. Zaten Arya doğduğundan beri o yanlış zamanlara bile hasret kaldık. " Giray arkadaşının kızından bahsetmesi ile hüzünlenirken bu gün Talha'nın kucağındaki bebeği hatırlaması ile yumruklarını sıktı. "Orada mısın oğlum! " Demir'in sesi ile kendine gelen adam hemen cevap verdi.

 

"Ben buradayım da, aklım nerelerde bende bilmiyorum Demir. " Elindeki paketleri karısına uzatan Demir alnına bir öpücük bırakarak hızla içeriye girdi.

 

"Aklın nerede diye sormayacağım haliliyle karında tabi. Hala bir haber yok Elif'ten değil mi? " Giray bıkkınca nefesini bırakırken gözüne çarpan tabela ile aracı ani bir frenle gördüğü mekanın önünde durdurup arkadaşına cevap verdi.

 

"Karımı buldum! " Demir duyduğu haberin sevinci ile yerinden fırlarken Arya'da iri gözlerini babasına çevirerek şaşkınca baktı.

 

"Neee! "

 

"Duydun işte buldum! Ama sevdiğim kadını Elif'imi değil kucağında bir kız çocuğuyla, bana yedi kat yabancı bir kadınmış bulduğum."Demir'in kaşları işittiklerine anlam veremediği için çatılırken bunu dile getirmektede gecikmedi.

 

"Ne diyorsun oğlum sen? Ne yabancısı ne çocuğu!?" Fark ettiği ayrıntı ile yüzünü buruşturan Demir sözlerine devam etti. " İyi misin oğlum sen?Benim tanıdığım Giray iki yıldır aradığı karısını bulacakta böyle dünya başına yıkılmış gibi konuşacak öyle mi? Hasreti, özlemi Ankara'yı yakardı lan! Şimdi anlat bakalım şu işin aslını ne oldu." Giray mekanın kapısına gelerek elindeki anahtarı valeye bıraktı. Etrafına dikkatlice bakan adam yıllar sonra ilk defa geldiği yerin ne kadarda değişmiş olduğunu düşündü. Elif'le, o küçük masum kızla nikahlandığında ilk defa gelmişti buraya. Düşüncelerinden sıyrılan adam telefonda cevap bekleyen arkadaşını daha fazla bekletmedi

 

"Elif'in Talha denilen o piçten bir kızı var! "

 

"Neeee! " Demir'in yüksek çıkan ürkütücü sesi ile Arya çığlığı basarken Asya neler olduğunu merak ederek hızla içeri koştu. Kızını tek kolunun altına almış, sakinleştirmek için ileri geri sallayan kocasına ters, ters bakarak uzanıp kızını aldı ve kaş göz işareti yaparak ne olduğunu sordu. Demir'de aynı işaret dili ile sonra anlatırım diyerek karısını geçiştirdi ve tekrar telefondaki arkadaşına döndü.

 

"Lan sen ne dediğinin farkında mısın? Öyle saçmalık olmaz! " Giray kendisine gösterilen yere oturarak başında bekleyen adama istediğini söyleyip gitmesini sağladı. Yanlız kalınca tekrar Demir'le konuşmasına devam etti.

 

"Saçmalamıyorum lan! Kendime boynuz taktırmaya hevesliymişim gibi konuşmayın benimle! Bu sabah Talha'nın kucağındaki kız çocuğu ona baba diye seslendi. Önce umursamadım fakat daha sonra Elif'e de anne dedi. Sabah karımla yaltığımız konuşmalarda affedilemeyecek bir hata yaptığını söylüyordu. Üstelik Elif beni bile umursamayarak bebeği kucağına aldığı gibi kayboldu ortadan. " Demir duyduklarına inanamazken Giray'a olayları en başından anlatmasını söyledi. Geçen uzun konuşmanın ardından Demir saçlarını karıştırarak duyduklarına anlam vermeye çalıştı. Giray'ın olanları anlatırken bir süre sonra dilinin dolaşmaya başlaması,arka fondan gelen müzik ve konuşma sesleri ile onun içtiğini anlamıştı. Şimdi kardeşinin yanında olmak istesede şartlar el vermiyordu. Sıkıntıyla ne diyeceğini bilemeyen adam onu ferahlatmaya çalıştı.

 

"Giray bak Elif yapmaz lan öyle şey! Elbet bir açıklaması vardır oğlum. Hem bir bebek anne, baba dedi diye herkes anne baba mı oluyormuş? Arya'da bazen tanımadığı adamlara baba diye sesleniyor. Ne yapayım şimdi Asya'dan şüphemi edeyim? " Giray önündeki bardaktan bir yudum daha aldı. Boğazını yakıp geçen sıvıyla yüzünü buruştururken arkadaşına cevap verdi.

 

"Öyle değil işte Demir! Öyle olsa bir açıklama bile yapmaz mı lan!? Üstelik beni affettiğini söylerken niye iki sene benden saklandığını bile açıklayamıyor. Demekki o çocuk yüzünden saklandı. " Kafası karma karışık olan Demir burun kemerini sıktı öfkeyle. Bu adama laf anlatması normalde de zorken şimdi içinden çıkılmaz bir hal almıştı.

 

"Giray bak keskin sirke küpüne zarar kardeşim. Karının yaptığı hatayı yapıp anlayıp dinlemeden yargılama kızı. Hem biliyorsun tayinim Ankara'ya çıktı bir haftaya kalmaz oradayım. Sakın fevri davranma birlikte halledelim bu işi. Her zaman yaptığımız gibi ha Aslanım! " Sarhoş adama laf anlatmak zor derlerdi de inanmazdım diye geçirdi içinden. İki saattir dil döküyordu ama Giray Nuh diyor peygamber demiyordu. Biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapattı. Laf arasında Giray'ın nerede olduğunu öğrenen adam Ali'yi arayarak biraz durumdan bahsedip göz kulak olmasını istedi.

 

Birden masanın etrafını saran adamlarla ağrıyan başını yavaşça kaldırdı. Yanlış saymadıysa beş kişinin üzerinde gözlerini gezdirdi ve tanıdık gelen iki simaya bakarak alayala güldü.

 

"Ooo! Kimler gelmiş, kimler! Lan Ömer karımı aranızda saklarken arkamdan çok dalga geçtinizmi doğruyu söyle!?"Ömer'in kaşları hızla çatılırken Ali araya girme ihtiyacı duydu.

 

"Giray! Eylül'ün senin karın olduğunu bilsek haber vermez miydik oğlum!?" Gerçi Ali,

Elif'i daha önce bir kaç defa görmüş ama geçirdikleri zor günler yüzünden hatırlamamıştı bile. Giray bardağından bir yudum daha alırken diğerleride masaya oturdu. Ali mekan sahibi olduğu için herkes ona bakıyordu. Giray gibi dertlenip içtikleri o gece başlarına sardıkları belayı hatırlayan adam, biz adam olmayız dercesine fısıldayarak garsona işaret verip masayı hazırlamasını sonrada mekanı boşalmasını isteyerek tedbirini aldı. Demir'in,Ali'ye anlattıkları ve sabahında Mehmet'le yaptıkları konuşmadan dolayı karşılarındaki adamın derdini az çok biliyorlardı. Giray'ın sistemlerini dinleyen grup bazen araya giriyor kendilerince akıl veriyordu.

 

"Bak bizimde başımızdan aynı olmasada farklı olaylar geçti. Hepimiz evlilik. lerimizle sınandık kardeşim. O yüzden sana bir abi tavsiyesi önce karını dinle! " Yunus, Ali'nin sözleri ile kıkırdayarak eliyle Kenan'ı işaret etti.

 

"Eğer böyle meraklı bir kardeşin varsa kıçın pislikten kurtulmaz! Bu adamın merakı, anasının planları ve Ziya Amca'nın kızlara yardımıyla sana yemin olsun başımıza gelmedik iş kalmadı. Anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getirdiler! Bence Ali haklı önce karını dinle. "Kenan, Yunus'un sözleri ile homurdanırken Giray yumruğunu masaya vurarak söylendi.

 

"Zaten bunların başıma gelme sebebindeki en büyük rol Ziya Amca ve Babam!" Elini kaldırarak dört işareti yapıp sözlerine devam etti. "İki sene lan! İki sene karımı benden sakladılar!"

 

"Yuh! Lan bu babam varya yatacak yeri yok yeminle ha! Tamam babam bu olaya da el attıysa sen siddin sene karını bekle dur kardeşim! Akla gelmedik plan program yapmıştır o şimdi! Yeminle Firavun akıllı bu adam ya! " Bacağına yediği tekmeyle Kenan'a ters bakışlarını yollayan adam arkadaşının homurdanmasıyla umursamazca bardağındaki sıvıyı yudumladı.

 

"Lan sen ne mal adamsın! Resmen yangına körükle gidiyorsun dingil! Ömer bak bu huyunu babandan almışsın,hiç hoş bir davranış değil hem de şu yaptığın etik değil! Kardeşim lütfen çeki düzen ver kendine! " Kenan sözlerini bitirerek bu defa da Giray'a döndü. "Ayrıca Giray, seninde dilin iki diyor elin dört gösteriyor. Galiba sarhoş olmuşsun buda hiç etik değil! " Kenan'ın "etik değil sözü ile kısa bir an geçmişe gitmişler Yunus'un, Kenan'ın ensesine bir tane patlatması ile daldıkları anılardan sıyrılmışlardı.

 

"Lan başlama yine etik değil, metik değil diye benide dinden imandan çıkarma Puşt!" Mavi gözleri öfkeyle Giray'a çevrilirken sert bir şekilde konuştu. "Sende deve kuşu gibi gömdün başını o bardağa ha! Elif bizim yanımızda bir, bilemedin iki hafta kaldı. Daha sonra kızların yanına geçti zaten. Biz bu zaman içerisinde ne Talha'yı, ne bir başkasını karının yanında gördük! Üstelik hiç bir yanlış hareketide olmadı. Hem öyle bir şey olsa biz aramızda barındırır mıydık sanıyorsun!? " Giray, masasındaki adamların anlattıkları ile daha çok düşüncelere dalarken boş olan mekanda bir ses yankılandı.

 

"Ulan yine mi aynı terane it oğlu itler! " Ziya Bey ve Salih Bey, Demir'in onlara verdiği bilgiyle hemen Ali'nin mekanına gelmişti. Fakat karşılaştığı manzara Ziya Bey'in pekte hoşuna gitmemişti belliki.

 

"Ooo! Ceyar'a rakip olan babam gelmiş! Hoş gelmiş!"Ömer sendeleyerek ayağa kalktı ve babasının önünde reverans yaparak sırıttı. "Yahu baba pes! Hangi taşı kaldırsak altından sen çıkıyorsun! Hızına yetişemiyoruz! Brezilya dizilerini aratmayacak entrikaların ve muhteşem oyunculuğunla bu sene Bollywood oskar ödüllerine adaysın! Önünde saygıyla eğiliyorum!"diyerek tekrar reverans yapınca kafasına yediği tokatla hızla doğruldu.

 

"Kes lan şamatayı! Ne bok yiyorsunuz yine burada!? " Giray babasına ters, ters bakarak Ziya Bey'e cevap verecektiki mekana giren diğer ikiliyi görünce tüm bedeni öfleyle kasıldı.

 

"Sizin arkamdan çevirdiğiniz işleri masaya yatırıyorduk!"Bakışlarını karısının mavi gözlerine dikerek sözlerine devam etti. "Mesela boynuzlarım yeterince uzamış mı? Babam ve Ziya Amca iki senede benim o boynuzlara bir güzel bakım yapmış mı onu tartışıyorduk! " Elif işittikleri ile utançtan kızarırken Salih Bey oğlunu uyarırcasına konuştu.

 

"Giray, anlaşılan içkiyi fazla kaçırmışsın! Saçmalıyorsun oğlum! " Masadan destek alarak kalkan Giray babasının sözleri ile dahada sinirlenip alayla güldü.

 

"Demek oğlun olduğum aklına gelebildi! Söylesene baba, ben iki sene karımı ararken, onca acıyı çekerken oğlun değil miydim!?İki sene karımı benden saklayıp benim perişan oluşumu izlerken, işaret parmağını kaldırıp Elif ve Talha'yı göstererek devam etti. Onlar beni aldatırken, sen onlara göz yumdun ama oğlun olduğum şimdi aklına geldi öylemi!? "

 

"Giray ben seni aldatmadım! Yemin ederim ben seni aldatmadım! Gördüğün o çocuk Talha'nın değil senin çocuğun! Afra senin kızın! " Elif kocasının yaralayıcı ithamlarına daha fazla dayanamayıp göz yaşları içinde sakladığı sırrı söylerken Talha sessiz kalmayı tercih etmişti. Bu oyunu, bu saklambacı başlatanlar bu gece hesabını verecekti. Eğer ona bir şey sorulursa sadece cevap verecekti. Zamanında hepsini uyarmış ama kimse onu dinlememişti. Giray duydukları ile bir an afallasada yüzünde beliren acıyla adeta kükredi.

 

"Sen nasıl değiştin böyle! Gözümün içine baka, baka nasıl yalan söyleye biliyorsun Elif!"Yumruk yaptığı elini göğsüne vurarak sözlerine devam etti. "Benim Çocuğumun olması imkansız! Sen yaptığın onca hatadan sonra karşıma geçmiş bir de çocuk senin diyorsun! "

 

"Yeter artık Giray işin aslını bilmeden zavallı kızı suçlamayı kes! " Bakışları babasını bulurken tiksinircesine konuştu. " Ya, Sen nasıl babasın! Sana hastalığımı anlattım! Benim Çocuğumun olması imkansız dedim! Sen, sanki hiç bir şeyi bilmiyormuş gibi ona inanıyorsun öylemi?"Dolan gözlerine avuç içlerini bastırarak nefes almaya çalıştı. Ama aldığı nefes bir yumru olup boğazında takılıyordu. Öfkeden dişlerini sıkan adam sözlerine devam etti. "Madem çocuk benim niye iki senedir sakladınız onu benden! Niye o zaman karşıma çıkmadın Elif!"Başını olum suz anlamda hayal kırıklığı ile iki yana salladı."Sakladınız çünkü çocuk benden değil!" Masadaki beş erkekte şok içinde Giray'ın sözlerini dinlerken şüpheli bakışları Elif ve Talha'yı bulmuştu. Elif bunların er geç başına geleceğini bilerek şimdiye kadar sessiz kalıp saklanmıştı ama şimdi ne olursa olsun Giray ne söylerse söylesin alınmayacak, darılmayacaktı. Çünkü bunların hepsini hak etmişti.

 

"Sırf senin bu tepkinden korktuğumuz için sakladık Elif'i ve torunumu! Sana yalvardım oğlum ne yaptırman gerekiyorsa yaptır belki iyileşmişsindir dedim! Ama sen her zaman ki gibi inat ettin! Kısırım diye tutturdun!" Salih Bey masaya doğru ilerleyerek oğlunun yanına geçti. "Evlat acısını ben bilirim Giray! Abini kaybettikten sonra bir sen kaldın bana. Benim yaşadığım acıyı yaşama istedim! Böyle peşin hükümlü olup karını yargılayacağını biliyordum! Elif torunumuda alıp gider diye korktum! Hem seni hem onları kaybetmekten korktum oğlum! Biliyorum hata ettim! Ama bilki Elif ve diğerleri Afra'yı sana söylemek istediğinde ben engel oldum! Çünkü o lanet testleri yaptırmaya yanaşmıyordun! Çünkü bu işin sonunda karını kaybedecektin! "Giray alkolün verdiği sarhoşluk ve aklı karışmışlıkla babasının sözlerini idarak etmeye çalışarak fısıldadı.

 

"Her şey senin elindeydi! DNA testi yaptıra bilirdin! "

 

"Giray yemin edrim Afra senin kızın! İstersen DNA testi yaptır! Ama Afra senin kızın! Ben seni aldatmadım!"Elif göz yaşları içinde çaresizlikle fısıldarken Salih Bey'de gelini ve oğlunun şu anki durumu yüzünden kendini suçluyordu.

 

"Yeter kesin bir birinizi suçlamayı! Şimdi sırası değil daha sonra yapın ne yapacaksanız! " Ziya Bey sert sözlerinden sonra Giray'a doğru ilerlerken Ömer'in homurtusuyla ona döndü.

 

"Dikkat esas duruşa geç! Ceyar Atabay emir verdi çıt çıkmasın! " Ömer sarhoşluğun verdiği rahatlıkla homurdanırken Ziya Bey oğluna ters bakışlar atarak söylendi.

 

" Seninle sonra görüşeceğiz Fernando! Bakalım yarın ayılıncada bu kadar rahat olabilecek misin!? " Erkekler baba ve oğulun didişmesi ile kıkırdarken Ziya Bey, Giray'ın yanına gelerek sağ omzuna elini attı ve hafif sıktı.

 

"Şimdi sana bir kaç soru soracağım. Bakalım anlama yetin yerinde mi. Umuyorumki yerindedir zira ben bu arap saçına dönen olaya bir gün daha sabretmek istemiyorum evlat! " Giray, Ziya Bey'in yüzüne umursamazca bakınca adam sinirle homurdandı. "Beni dinle tepemin tasını attırma! Yoksa bir gün değil bir ömür hem karından, hem kızından ayrı kalır üstüne bir de içindkiii şüpheyle yaşarsın Giray Eyyüboğlu! "Giray sıkıntıyla nefes alırken başını olumlu anlamda salladı. "Seni hastaneye çağırdığım o geceyi hatırlıyor musun? " Leyla'nın yaşadığı olaylar ve gördüğü şiddetten dolayı erken doğum yaptığı gece kan lazım bahanesi ile Giray'ı aramış ve hastaneye gelmesini istemişti. Giray tekrar olumlu anlamda başını sallayarak cevap verdi orta yaşlı adama.

 

"Evet! Hani şu doğum yapan kız için acil kan lazım olmuş, kan grubu da benimkiyle aynı olunca beni aramıştın!"Ziya Bey olumlu anlamda başını sallayınca Giray gözlerini devirerek homurdandı. "Şimdi bizimle ne alakası var o doğum yapan kızın! "Kafasına aldığı darbeyle Ziya Bey'e ters bir şekilde bakınca bu defa adam homurdandı.

 

"Sen küçükkende bu kadar salak ve sabırsızdın! Leyla'nın doğum yaptığı gece senden kan örneği aldırdım çünkü. "

 

"Karımın doğumuyla Giray'ın ne alakası var Ziya Amca!? Allah aşkına yine ne oyunlar dönüyor burada yahu! " Yusuf şaşkın bir şekilde arkadaşlarına bakınca Ömer fırsattan istifade hemen olaya atıldı.

 

"Ben size dedim her taşın altından babam olacak Ceyar çıkmayınca rahat etmez dedim! "Ömer, Giray'a dönerek onay istedi. "Demedim mi lan!?"

 

"Dedin abi! "

 

"Lan bi susun! Oğlum ne içtiniz lan siz!?" Ziya Bey işaret parmağını kaldırarak herkesi uyarırcasına tehdit etti. "Eğer bir daha ağzınızı açarsanız! Karılarınıza bu gece alem yapıp karı, kızla eğlendiğinizi söylerim! Sizide sabaha kadar buraya kilitlerim o zaman işin içinden çıkın çıkabilirseniz! " Hepsi birden sus pus olurken Talha olanlara gülmemek için dudaklarını ısırıyordu. Ziya Bey tekrar Giray'a dönerek konuşmasına devam etti. "Leyla'nın doğum yaptığı gece senden kan istedim, çünkü o gün Afra'dan da kan örneği aldırmıştım. İkinizin kan örnekleri ile DNA testi yaptırdım! " Herkes şok içinde Ziya Bey'e baka kalmıştı. Elif tam ağzını açacaktı ki Ziya Bey'in keskin bakışları ile susmak zorunda kaldı.

 

"Sakın Elif! İnan bana bu hayvanların yüzünden kafam şişti! Kocan olacak adam testi kontrol etsin ondan sonra sen, anlatırsın o dinler, o anlatır sen dinlersin! Ama şimdi helede şu ortamda sizi daha fazla çekemeyeceğim! " Cebinden çıkarttığı kağıdı Giaray'a uzattı. "Al bak bakalım Afra kimin kızıymış!"Giray elleri titreyerek zarfa uzanırken Ziya Bey sözlerine devam etti." Ben ömrü hayatımda senin kadar inatçı, dik başlı bir adam görmedim! Zamanında senden istenilen testi yaptırsaydın bu iş bu kadar dallanıp budaklanmayacaktı! Ama çok görmemek lazım senin baban kim! Boktur kokar cinstir çeker!"Salih Bey uyarıcı bir nitelikte boğazını temizlerken Giray zarfı açmaya çalıştı. Aklından bin bir türlü düşünce gelip geçerken rapordan pozitif sonucun çıkma ihtimalini düşündükçe ellerinin titremesi dahada artar olmuştu. Bir anda elinden çekilen zarfla bakışlarını karşısındaki adama çevirdi.

 

"Ver şunu bana! Açacağım derken yırtacaksın bir de onunla uğraşmayalım! "Kenan, Giray'ın elinden kaptığı zarfı itina ile açtı ve test sonucunu hızla gözden geçirdi. Yüzüne yayılmaya başlayan gülümseme ile Giray'a bakarak sırıttı.

 

"Test sonucuna göre Afra yüzde doksan dokuz nokta dokuz senin kızın!"Giray inanmayan bakışları ile Kenan'ın elindeki kağıdı kapıp hızla okudu. Gözleri okuduğu kelimeler karşısında gözyaşları ile dolarken dudaklarından bir fsıltı döküldü.

 

"Afra! " Göz yaşları kağıdı damla damla ıslatırken bu sabah gördüğü kız çocuğunun hayali gözlerinin önünde belirdi. Bu sabah küçük dudaklarından dökülen o kelime sanki düştüğü karanlık kuyudan bu defa aydınlığa çıkmasına yardım edercesine yankılandı kulaklarında.

 

"Baba! "

 

BÖLÜM HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİNİZİ PAYLAŞMAYI UNUTMAYALIM LÜTFEN (:

 

yitenumutlar

 

 

Loading...
0%