Yeni Üyelik
29.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm şarkısı -Barış Manço -Kol Düğmeleri

 

Arkadaşlar gecikme için kusura bakmayın malum ramazan ayındayız (: Bir sonraki bölümüde yazayım derken biraz oyalandım. Diğer bölümde bitimine çok az kaldı bitince onuda yayımlayacağım (: Umarım bölümü beğenirsiniz Keyifli okumalar (:

 

Bir canın vardır, sonra bir de cananın olur, daha sonra canını da cananını da parçalara bölüp yüreğinin baş köşesine oturan bir can parçan olur.

 

Hayalini bile kurmak sanki harammış gibi içini kanatırdı adamın. Gördüğü her çocuğun gülüşünde yüreğinin ta orta yerine bir ateş düşer kimseler bilmezken yakıp küle çevirirdi. Şimdi elinde tuttuğu bir kağıt parçası mı veriyordu hayalini bile kuramadığı o müjdeli haberi? Göz yaşları yavaşça yüzünden süzülürken tuhaf bir duygu kapladı tüm bedenini. Bakışları kendisi gibi ağlayan karısını bulduğunda sarsak adımlarla ona doğru ilerledi. Beyninde sürekli aynı kelime dönüyor, içine yayılan o his her defasında alevlenerek dahada büyüyordu sanki. Acıdan başka hiç bir duyguyu taşımayan kavrengi gözleri karısının mavi hareleri ile karşılaşınca, ağlamamak için kendini sıkmaktan çatallaşan sesi ile fısıldadı.

 

"Onu görmek istiyorum! Beni ona götür! "Elif hiç bir şey söyleyemedi. Bir tepki, bir hakaret, bir kötü söze bile razı olsada Giray'ın içinde bulunduğu duygu yoğunluğunun farkındalığı ile sadece başını sallayarak onu onayladı. Giray çıkışa doğru ilerlerken sarhoşluğundan dolayı sendeleyince geldiğinden beri hiç sesini çıkartmadan olanları izleyen Talha hemen koluna girdi.

 

"Aman abi! Dikkat et! Daha kızına kavuşmadan bir yerlerini kıracaksın mazallah! " Baygın bakışlarını Talha'ya çeviren adamın yüzünden pişmanlık dolu bir gülümseme geldi geçti. Bu çocuğa her seferinde yapmadığı eziyet kalmamıştı. Ama her düştüğünde de yaptığı onca şeye rağmen yine Talha elini uzatmıştı kaldırmak için. Nasıl bir yüreği vardı bu çocuğun? Belkide bu olanlarda aralarında en masum olanları oydu. Nasıl suçlamış,günahını almıştı? Talha, Giray'ın tuhaf bakışlarına aldırmadan tekrar konuştu. "Elif'i ben getirdim abi. Sen bu halde araba kullanamazsın istersen ben götüreyim yine sizi. " Başını olumlu anlamda sallayan Giray'la, Talha koluna girdiği adamı mekanın çıkışına doğru yönlendirirken Elif'te arkalarından onları takip etti.

 

Ali ve arkadaşları hala üzerindeki şoku atamazken Ömer babasına bakarak başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Baba lütfen yeter! Bak yaşlandın artık lütfen sahalardan çekil! Yahu senin yüzünden bende mimleniyorum! Bütün kadınların aklını çeliyor önce kocalarına karşı kışkırtıyor, sonrada ara buluculuk yapıyorsun." Babasının öfkeden kızaran yüzüne bakarak oda kaşlarını çattı ve sözlerine devam etti. "Hayır derdin ne anlamıyorum ki! Yoksa sen evlenmek mi istiyorsun? "

 

"Höst!!İt herif! Ben daha rahmetli ananın üzerine gül koklamadım Puşt! Beni kendinizle karıştırmayın!" Babasının sözleri ile Ömer'i bir kahkaha sararken zorla konuşmaya çalıştı.

 

"Ya baba, kime, kimi anlatıyorsun Allah aşkına. Madem anamın üzerine gül koklamadın Sultan Anne ile ne demeye cilveleşip duruyorsunuz yeni gelinle, güvey gibi? "

 

"Neee!"Ali duydukları karşısında oturduğu yerden aniden kalkınca sandalye sert bir şekilde yere düştü. "Ulaaan! Koca Ankara'da karımı kalmadı da anama göz koydun kart zampara! "

 

"Size demiştim oğlum her taşın altından illaki çıkacak. Önce Azgın teke lakabını aldı, yetmedi başıma Ceyar kesildi, o da yetmedi kümeste tavuk kovalayan horozlar gibi erafındaki tavuklarla cilveleşiyor! Ha Ali işte hepsini benim bu kart zampara babam yapıyor! Duy, duyda sende anana sahip çık! Tazecik Sultan Annemin başı yanmasın bu Ceyar'ın yüzünden! "Ali öldürücü bakışlarını Ziya Bey'e yollarken adam en sonunda gök gürültüsünü aratmayacak şekilde tısladı.

 

"Yeter laaan! Ulaaan Ömer, Ulaaan Ömer itin oğlu.Ulan ben ne günah işledim de Allah seni benim başıma bela etti! Lan sen adam olmazsın eşşekoğlu eşşek!"Adam hırstan kıpkırmızı kesilirken yumruğuyla başına vurdu. "Ah akılsız kafam ah! Canı yanmayan eşşek attan ileri gidermiş! Anlaşılan sen hala akıllanmamışsın!" Ziya Bey sinirle başını sallarken Ömer, yine babasını çıldırtmanın verdiği hazla sırıttı. Arkadaşları da kıkırdayarak ikiliyi izliyordu. Arkadaşlarına uyarırcasına kaş göz işareti yapsada onların bu hali adamı daha çok çileden çıkarmıştı. Salih Bey'e dönen adam onunda gülmemek için kendini tuttuğunu görünce homurdandı."Ulan Salih sen bari yapma! Kurt kocayınca kuzunun maskarası olurmuş! Benimki o hesap! " Arkadaşının sinirli haline daha fazla dayanamayan Salih Bey ona doğru yaklaştı ve omzuna dostça vurdu.

 

"Boş ver Ziya zamane gençleri işte. Nerede ne konuşacaklarını bilmiyorlar."Arkadaşının koluna girerek kapıya doğru çekiştirdi. "Gel biz bi an önce çıkalım şuradan. Biliyorsun beni basıyor böyle yerler. "Hâlâ oğluna söylenerek arkadaşıyla başını onaylayan adam tekrar arkasındaki gençlere dönerek uyarırcasına konuştu.

 

"Sizde bir an önce evlerinize gidin. Utanmıyorsunuz hamile karılarınızı evde bir başlarına bırakıp burada köpek gibi içmeye." Bakışları ayakta durmakta zorlanan Yusuf'a kayınca yüzünü buruşturdu,gördüğü manzaradan hoşnutsuz bir şekilde. "Hele sen! İki çocuk babası oldun hala nerede çalgı orada galgı derdindesin!" Koyu kahverengi gözleri ateş saçarcasına hepsinin üzerinden tek tek gezdi. Ceza almış ilk okul çocuğu gibi ellerini önlerinden birleştirmiş, başlarını yere eğmıişlerdi. Her uyarısında biri diğerini dürtüyor yaramazlık yapan çocuklar gibi kıkırdıyorlardı. Anlaşılan bu koca adamların büyümeye hiç niyetleri yoktu. İçine dolan gülme isteğini bastıran adam başını olumsuz anlamda sallayarak homurdandı. Siz adam olamazsınız lan! Hayvan herifler! " Ziya Bey son sözlerini sahte bir kızgınlıkla söyleyerek arkadaşına dönüp başıyla hadi gidelim işareti yaptı ve kapıya doğru ilerledi.

 

Aracın içinde büyük bir sessizlik hakimdi. Talha aracı kullanırken ela gözleri dikiz aynasından arkadaki ikiliyi buluyordu ara, ara. Giray boş gözlerle dışarıyı izlerken, Elif ne yapacağını nasıl davranacağını bilmez bir şekilde tırnakları ile oynuyordu kanatırcasına. Düşündükçe içinde büyüyen stresle elini ayağını nereye koyacağını şaşıyordu. Parmaklarını kıtlatmaya başladığının farkında olmayan kız çıkardığı o sinir bozucu ses ile Talha'nın bu tür seslere olan takıntısına davetiye çıkarttığından habersizdi. Genç adam kulaklarını tırmalayan sesle direksiyonu sıkarken daha fazla dayanamayarak bağırdı.

 

"Kes şu sinir bozucu sesi çıkartmayı! "Giray'ın boş bakışları Talha'yı bulurken Elif'in bir den kollarını göğsünde bağlaması ve alt dudağını ürkek bir şekilde dişlemesi adamın dikkatinden kaçmamıştı. Talha'nın ne demeye bağırdığını işte o an anlayan adam çattığı kaşları ile genç adamın kafasına bir tane geçirdi.

 

"Sen kime bağırıyorsun lan!? Bir daha benim karıma bağırırsan sana yemin ederim o ses tellerin bir müzik aletinde işlev görür! " Beklemediği anda başına aldığı darbe karşısında araç sağa sola savrulurken kontrolü son anda sağlayan Talha yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Abi ne vuruyorsun ya! Kaza yapacaktık az daha! Hem ben hiç isteyerek bağırırmıyım Elif'e? Tikim var benim. Bu tür sesler sinirimi bozuyor ve istem dışı hareketler sergileye biliyorum o an." Aldığı, cevapla başını sağa sola sallayan Giray nasıl olupta tüm sorunlu insanları etrafında toplaya bildiğini düşünüyordu. Talha'nın biraz önceki sert sesinin aksine pişmanlık dolu bir sesle Elif'ten özür dilemesi Giray'ın bakışlarının da karısına çevrilmesine neden olmuştu. O anda bakışları kesişince Elif gözlerini kaçırmak istesede bir türlü beceremiyordu. Kocasının bakışlarındaki tedirginliği farkeden kız tereddütle elini, yüzüne doğru uzatmıştıki aracın park etmesi ile etkisi altına girdiği bakışlardan sıyrılarak havadaki elini kapıya götürüp aracın kapısını açarak indi.

 

İlk defa geldiği evde bakışlarını gezdiren adam halının üzerindeki oyuncakları görünce olduğu yerde dona kaldı. Ne ileri gidebiliyor, ne de kaça biliyordu. Kocasının aniden durması Elif'in de durmasına neden olurken bakışlarını ne olduğunu anlamak istercesine Giray'a çevirdi. Her zaman dik ve mağrur duran hayran olduğu geniş omuzları sanki üzerinde büyük bir yük varmışcasına çökmüş yüzü kesif bir acıyla buruşmuştu. Onun bu görüntüsüne daha fazla dayanamayan kız boğazında düğümlenen nefesini bırakarak kocasının koluna dokunup kendine bakmasını sağladı.

 

"Biraz dinlen istersen."Giray heyecandan tüm vücudunun titrediğini hissederken başını olumlu anlamda sallayınca Elif hafif bir tebessümle koltuğu gösterip sözlerine devam etti. "Gelsene. " İkili salona geçerken Talha'da kapıdan başını uzatarak konuştu.

 

"Ben bir Emine nine ye bakayım. " Arkadaşının onları yanlız bırakmak istediğini anlayan kız başıyla onu onaylarken Giray eve girdiği andan beri odak noktası olan halının üzerindeki oyuncağa uzandı. Titreyen parmakları tanıdık olan bez bebeğin üzerinde gezerken yüzündeki buruk gülümseme ile fısıtıyla konuştu.

 

"Eylül! " Elif'in şaşkın bakışları kocasını bulurken Giray sözlerine devam etti. "Anne'nin sana yaptığı bez bebek. Adı Eylül! " Bebeğin siyah ipten yapılmış saçlarını okşarken kızını göreceğinin verdiği heyecandan mı yoksa alkolden mi kendiside bilmezken dolanan diliyle konuşmaya çalıştı. "Şimdi annesinin oyuncağı ile, bu Eylül bebekle benim küçük kızım oynuyor öyle mi?" Elif başını olumlu anlamda sallayıp dolan gözlerini umursamadan merakla sordu.

 

"Sen Eylül'ü nerden biliyorsun? " Giray'ın kahverengi gözleri karısının yüzünün her karesine çektiği acıyı anlatmak istercesine dokundu. Bakışları en son mavi gözlerini bulduğunda fısıltıya benzer sesiyle cevap verdi.

 

"Unuttun mu ben senin hakkında her şeyi biliyorum Sidelya! Sensiz geçirdiğim iki yıl, bilmediğim bir kaç şey daha öğrenmeme fazlasıyla yetti ve arttı bile."Elif bakışlarını kaçırırken, Giray çenesine uzanıp hafifçe dokundu.Kızın başını kaldırırken merakla sordu. "Yaramazlık yapıpta yakalandığında annenin ve babanın kızmasını önlemek için bebeğini gösterip Eylül yaptı dermişsin. Farkında mısın Elif'in bu defa yaptığı yaramazlığı Eylül bile gizleyemedi. Yaptığın hataları Eylül olarak bile gizleyemedin Sidelya!" Başparmağı karısının alt dudağını okşarken bakışlarıda kırmızı dolgunluklarda gezindi. "Şimdi ben bu yaptığın yaramazlığa kim olarak ceza keseyim? Sana deli divane aşık olan Giray olarak mı? Abisi ölünce, şefkati ve sevgiyide unutan, çocuksu yanını onunla gömen duygusuz,hiç bir şeyi umursamayan vurdumduymaz olan Emre olarak mı?"Kız kocasının gözlerinde bir yanıp, bir sönen intikam kıvılcımı ile sertçe yutkunurken Giray devam etti sözlerine. "Oysa içimdeki Giray'ı sen çıkartmıştın be Sidelyam! Dua etki sana olan kızgınlığım Giray'ın önüne geçip Emre'nin çıkmasına izin vermesin? Yoksa sen hayatımda yokmuşsun,hiç olmamışsın gibi tepe Taklak olacak her şey! "Elif işittikleri ile gerilirken sertçe yutkundu.

 

"Nine ne yapıyorsun sen burada? "Yaşlı kadın salladığı beşikteki çocuğu kontrol ederek sessizce cevap verdi Talha'ya.

 

"Ne öle gizli saklı geliyon gavur çocu! İki dirhem aklım galmış onuda senni alacan?"Elindeki bastona dayanarak oturduğu yataktan kalktı ve sessizce konuşmasına devam etti. "Afifi sallayodum. Ana diyi anırdı durdu! Siz nerde galdığız? "Talha yaşlı kadının koluna girerek fısıltılı bir şekilde olayları kısaca anlatmaya başladı.

 

"Ninem, senin Eylül kızın kocası geldi onunla konuşmaya gidiyoruz dedim ya işte ordaydık. Onlar konuşup anlaştılar, barıştılar adamda kızını görmeye geldi. Şimdi içerde. Biz seninle bu gece benim evde kalalım onlarda iyice konuşup bir birini anlasın oldumu? " Yaşlı kadının gözleri yuvalarında dönerken bastonunu kaldırıp içeriyi işaret etti.

 

"İyi olmuş iyi! Nolacak bidene sıpaynan yuvasını yıkıpda. Hem yasdık deşirde gader deeşmez dimişler Taha olum. Şimdiden sona gocasından iyisi çıkacak deyi garşısına. " Talha yaşlı kadına şaşkınca baktı. Oysa o Elif ve Giray'a bir güzel fırça çeker olmadı bastonunun tadına baktırır diye hayal etmişti. Aslında ikisi içinde iyi bir ders olurdu ama yufka yüreği el vermemişti yine. Sessizce kapıyı açan Talha başını sallayarak kadını onayladı.

 

"Öyle ninem öyle ama hadi biz gidelim artık." Yaşlı kadını da kapıya çıkararak arkalarından sessizce çekti kapıyı.

 

Karısının beyazlayan suratını izleyen adam dudaklarındaki parmağını yanağına çıkararak hafifçe okşadı ve Elif'i girdiği transtan kurtardı. Kızın gözleri dolarken Giray'ın sözleri yüreğine ağır gelmişti. Kocası Emre'den bahsetsede onu gördüğü ilk gün bile o kişilikte bir adamla hiç karşı kalmadığına yemin edebilirdi. Giray ilk zamanlarda da biraz sert tepki vermiş olsa da sonra o bitip tükenmek bilmeyen şefkati ile sarıp sarmalamıştı kendisini. Peki şimdi kocasınında dediği gibi o sevgisiz, duygusuz adama alışa bilirmiydi? Kalbine saplanan acıyla başını iki yana sallayarak konuştu.

 

"Ben bana duygusuzca bakan gözlerine alışamam! Sevgisiz, şefkatten yoksun bir adam... Kelimeleri dudağından kaçan hıçkırıkla yarım kalırken zorlukla devam etti. Acımasız olur. Afra'yı düşün! Bir tarafı hep seninle benim gibi yarım kalacak kızımızın! Biliyorum büyük bir hata yaptım ama bizi bitirme Giray! "Adam karısının göz yaşlarını parmakları ile silerken alnına küçük bir öpücük bırakıp fısıldadı.

 

"Şhhtt! Bizi bitireceğim demedim Sidelya! Ama benide anla öfkeliyim, kırgınım, canım öyle çok yanıyorki inan şu an senin yerinde başka bir kadın olsa belkide gözümü dahi kırpmadan öldürürdüm! Geçecek! Belki ağır yaralar bırakarak geçecek ama sen ve kızım benim yanımda büyüyeceksiniz! Belki Giray'la, belki Emre'yle ama her zaman yanımda! "Elif çaresizce kocasının gözlerine baktı. Bitirmemişti işte. Silip atmamıştı. Bitirmeyeceğim diyordu ya, bu da yeterdi yetim yüreğine. Yeterki yanında, yöresinde olsundu kimsesizliğinin kimsesi. Acı bir kabullenişle başını olumlu anlamda salladı. Adım attığı bu yolda sevdiği adamın hangi kişiliği ile karşılaşacağını bilmesede her hali kabülüydü. Adam karısının alnına kısa bir öpücük bırakarak mırıldandı.

 

"Bana sert bir kahve yapar mısın?"Elif'in kaşları anlamadığını belirtircesine çatılırken Giray kahverengi harelerine düşen gölgeyle sözlerine devam etti. "Hasretimin karşısına böyle çıkmak istemiyorum! Böyle sarhoş ayyaş gibi! "Elif'in mavi gözleri bulutlanırken gülümseyerek başını salladı.

 

"Ben kahveni hazırlayana kadar duş almak ister misin? " Üzerindeki kazağın yakasından tutarak burnuna götürüp hafifçe kokladı. Yüzünü buruşturan adamın bakışları karısını bulunca ifadesiz bir şekilde konuştu.

 

"Aslında fena olmazdı ama. "Elif kocasının ne için tereddüt ettiğini anlayarak anlayışla gülümsedi.

 

"Mehmet abimin kıyafetlerini atmamıştı Azra. İstersen bir iki parça bir şey ayarlarım banyoya." Bu defa olumlu anlamda başını sallayan Giray olmuştu. Elif yavaşça yanından kalkıp gözden kaybolunca ağrıyan başını elleri arasına aldı. Düşünmek istesede bir türlü aklını toparlayamıyor her şey bir, birine giriyordu. Elif'e kızmalıydı. Hatta çektiği acının aynısını ona da yaşatmalıydı belki ama ne kalbi ne aklı böyle bir şey istemiyordu. Onunda yeterince üzüldüğünün farkındaydı. Evet büyük hatalar yapmıştı. Lakin ne kıza biliyor,ne sevebiliyordu. Kızamıyordu çünkü karısı küçüktü.Gözünü ilk onunla açmış, her şeyin ilkini kendisiyle yaşamıştı. Gençti, fevri hareketleri,ani kararları vardı. Küçüklüğünün, gençliğinin verdiği delilikle bazen sonunu düşünmeden hareket edebiliyordu. İşte bu yüzden kızamıyordu cennet gözlüsüne. Öyle bir tezat durumun içindeydiki,yüreği aşkıyla bir deli volkan gibi kaynarken, ona dokunduğu an yaptığı hatalar geliyor aklına işte tam o anda içini yakan volkan gibi dokunuşları ile yakamıyor, sevemiyordu karısını. El mecbur geri çekiliyordu. Düşünceleri arasında mırıltıya benzer bir ses tonu ile döküldü kelimeler dudaklarından.

 

"Elif!" dedi acı içinde,o an kavruldu sanki dudakları. "Ben seninle ne yapacağım! İçimdeki bu sevdayı söküp atsam atamıyorum, sana koşmaya çalışsam ayaklarımda prangalar! Kördüğüm misali düğümlendim sana!Ne gide biliyorum ne kalabiliyorum!"

 

Elleri ile yüzünü sıvazlayarak tekrar düşüncelere daldı. Daha kızını kendisinden sakladığını düşünmek bile istemiyordu. Biliyorduki düşünürse kıracak, mahfedecekti her şeyi. Elif ve Giray diye bir şey kalmayacaktı ortada. Omzuna dokunan elle düşüncelerinden sıyrıldı. Başını hafifçe yana doğru çevirdiğinde karısının ıslak kirpileri birer ok misali battı sanki göğsüne.

 

Elif banyonun hazır olduğunu söylemek için tekrar içeri geldiğinde işitmişti kocasının sözlrini. Sözleri bir taş misali göğsüne oturuyor sanki yaptığı hataları bir, bir yüzüne vuruyordu. Giray'ın susması ile akan gözyaşlarını silen kız titreyen elini yavaşça kocasının omzuna dokundurdu ve bakışları kendisine dönünce çatallaşan sesi ile konuştu.

 

"İhtiyacın olan her şeyi hazırladım. Hepsi banyoda. Banyoda karşıda sağdaki kapı."Karısı sözlerini tamamlayıp arkasını dönerek mutfağa geçince Giray'da ağır hareketlerle yerinden kalkıp banyoya doğru ilerledi.

 

Bedenini soğuk suyun altına bırakan adam gerilen kaslarını rahatlatmaya çalışsada bir türlü başarılı olamıyordu. İki yılın yorgunluğu, stresi bir duşla geçecek değildi ya? Hemde beyninde dolanan düşünceler onu rahat bırakmazken, günlerce soğuk suyun altında kalsa bana mısın demezdi öfkesinden alev, alev yanan vücudu. Kime kızacağını, ne yöne saldıracağını bilemiyordu. Herkesin haklı bir sebebi vardı ama kendi sebeplerine kim hak verecekti işte bunu bilmiyordu Giray. Yada esip gürlese, kırılmadık kalp, çektirmedik acı bırakmasa bizde bunu hak ettik diyen olurmuydu acaba? Düşünceler, sorular beynini ele geçirirken daha fazla kendini yiyip bitirmemek için suyu kapatarak duştan çıktı adam. Onun bir kızı vardı ve içindeki saniye, saniye büyüyen o duyguyla Afra'yı ilk defa sarıp cennet kokusunu içine çekecekti. Bambaşka bir heyecandı. Giray için tarifi mümkün olmayan, kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir heyecan. Beline sardığı havluyla kilometrelerce koşmuşcasına çarpan kalbini sakinleştirmek adına lavobonun kenarından elleri ile destek aldı. Bir kızı, çocuğu olduğunu düşünmek bile sanki cenneti içine sığdırmışcasına doldurmuştu yüreğini. Bakışlarını aynaya çeviren adam boş gözlerle kendisini izledi bir süre. Bir süre sonra sakalları gözüne çarpınca yüzünü buruşturdu. Bu salaklarla nasıl öpüp koklayacaktı kızının narin tenini? Canını acıtmaktan korkunca hemen eli banyo dolabının çekmecelerine gitti. Azra kocasının kıyafetlerine kıyıp atamadıysa özel eşyalarına gözü gibi bakmıştır diye düşünerek bir iki çekmeceyi kurcaladı. Tam ümidini kaybetmiştiki açtığı son çekmecede bulduğu traş makinası ile yüzünde bir gülümseme oluştu. İyi tanıyordu bu deli kızı. Cihazı eline alıp açma düğmesine bastı ve çalıştığını görünce hemen uzun sakallarının üzerinde gezdirmeye başladı.

 

Elif iki sefer yaptığı kahveyi, soğuduğu için dökmüş, üçüncüyüde ocaktan alarak fincana boşaltmıştıki Giray'ın mutfağa girmesi ile cezve elinde kocasına baka kaldı. Saçlarını hafif toparlayan adam sakallarınıda kesmiş kapıda sessizce onu izliyordu. Göz altlarındaki morluklar ve verdiği kilolar dışında yine eski Giray olmuştu kocası. Bakışları buluşunca tek farkla dedi kız. Eski Giray gibi bakmıyordu artık kahverengi gözleri. Bariz bir acı ve her an fırtınayı çağıracakmış gibi duran karabulutlar vardı artık aşkla bakan gözlerinde. Giray'ın içeriye doğru bir kaç adım atması ile elindeki cezveyi lavobayo bırakıp tezgahtaki kahve fincanını aldı ve masaya oturan kocasının önüne bıraktı. Giray karısının hareketlerini izlerken onun çekingen ve ürkek haline içten, içe gülümsedi. Ne kadar zaman geçerse, geçsin karısı ona yaklaştığı ilk anlarda hep ürkek ve çekingen davranıyordu. Elif bir süre dudaklarını dişledikten sonra nihayet konuşa bilmişti.

 

"Açmısın? Bir şeyler hazırlamamı istermisin?"Dudaklarına bulaşan kahveyi yalayan adam dilinin ucuna gelen sözleri yuttu. Şimdi eski Elif ve Giray olsalar, açım der, açlığının sebebini uygulamalı olarak anlatırdı karşısındaki karısına. Hataların açtığı uçurumları kapatmak meğer ne kadarda zormuş diye geçirdi içinden. Tekrar vücudunu saran öfkeyle başını olumsuz anlamda salladı ve sakin tutmaya çalıştığı sesi ile yanında ayakta bekleyen karısının gözlerine bakarak sordu.

 

"Neden sakladın Elif! Dünyanın en adi insanı olsamda bir çocuğum olduğunu bilmeye hakkım vardı. " Beklediği sorunun beklemediği bir anda gelmesi ile yerinde sendeleyen karısını belinden kavrayarak yanındaki sandalyeye oturttu ve cevap beklercesine gözlerinin derinliklerine baktı. Kısa bir süre sessiz kalan Elif derin bir nefes alarak cevap verdi kocasına.

 

"Önceleri sana kızgın olduğum için sakladım."Ne kadar zor olsada yalan söylemeyecek gerekirse Giray'ın suçlamalarına katlanacaktı. Giray işittiği cevapla elindeki fincanı sertçe tabağına bıraktı.

 

"Seni anlamaya çalışıyorum ama anlayamıyorum! Babsızlığın acısını sen daha iyi bilirken sadece bana kızgın olduğun için onu benden nasıl gizlersin!? " Elif her şeyi bekliyordu da Giray'ın onu babasından vuracağını beklemiyordu. Tabiki kızmamıştı, kırılmamıştı çünkü kocası haklıydı. Ama o unda haklı olduğu yerler vardı. Sesinin titrememesi için dua ederek cevap verdi kocasına.

 

"Ben sana kızıp saklasamda kimsesizliğim yanlız kaldığım zamanlarda içimi yakarken kızımızda benim gibi olmasın istedim. Ama söyleyemedim. Bizim bir kızımız var diyemedim. "

 

"Neden!?"Yavaş, yavaş sinirlendiğini hisseden Giray hırsla tekrar sordu. " Neden Elif! Yoksa bana olan sevdan bitmişti de bu ayrılık, bir bahane olarak işinemi gelmişti. Çıldıracağım düşünmekten! Düşündükçe öfkem daha çok artıyor! " Saçlarını çekiştiren adam karısının sert sesi ile ellerini başından çekti.

 

"Yeter! Her şeyle suçladın hiç birine sesimi çıkarmadım! Haklı dedim!"İşaret parmağını sertçe kocasının göğsüne vurarak sözlerine devam etti. "Benim sevdamı sakın sorgulama Giray! Ben gözümü sende açtım! Her şeyin ilki başlangıcı sensin! Sana bakarken, sevdamdan göz bebeklerimin bile titrediğini görmüyor musun? Ben sana kendimi teslim ettiğimde cahildim, küçüktüm beni kalbime düşürdüğün aşk gibi büyüt istedim. Eksik yanlarımı şefkatinle sar istedim! Ben seni sevda yolunda hiç bir şey bilmeyen cahil, ürkek, korkak bir yürekle sevdim!"Dudakları alayla kıvrılırken Giray'ın ifadesizce bakan yüzüne karşı içinde tuttuğu son sözleri de söyledi. "Kusura bakma aşk konularında sen kadar tecrübeli değilim! Aklımı ve mantığımı kullanamıyorum! Geriye kalan cahil yanımın götürdüğü yere gittim! Çocuğu olmayacağına inanan bir kocam vardı ve bütün sakladığı sırlar gibi bunuda benden saklamıştı. " Elif elini kaldırarak kocasının biraz önce dağıttığı saçlarına uzandı. İnce uzun parmakları Giray'ın saçlarında şefkatle dolanırken kahverengi harelrine bakarak fısıldadı. "Çocuğu olmayacağını düşünen kocamın karşısına,araya giren ayrılıktan sonra ben hamileyim diye nasıl çıkardım? Aşık ta olsan Sevdan yüreğinde bir çağlayan misali coşsada bana asla inanmazdın Giray! Beni ihanetle suçlamandan korktum! Seni tamamen kaybetmekten korktum! Yanımda olmasanda kocam olduğunu bilmek bana yetiyordu." Kocasının saçlarındaki elini yavaşça çeken kadın oturduğu yerden kalkarak gözlerinin içine baktı adamın ve titreyen sesi ile fısıldadı. "Belki bencillik olacak ama seni kaybetmek istemiyorum Giray! Beni o köyden koparıp geldiğin küçük kız çocuğunun yanlızlığı ile tekrar sınama. " Elif son sözlerinden sonra mutfaktan çıkıp gidince Giray öfkeyle ellerini yüzünde gezdirmişti. Zaten kafası allak bullaktı karısı iyice karıştırmış çarşamba pazarına çevirmişti. Aslında haklı olduğu noktalar vardı ama şu an öfkesi hakkı, hukuku önemseyecek durumda değildi. Dertli bir nefesi dışarı bırakan adam ellerini dizlerine dayayarak yerinden kalktı. Düşünceli bir şekilde ağır adımlarla mutfakta dolanırken pencerenin kenarına doğru ilerledi ve bakışlarını doğmaya başlayan güneşin aydınlattığı şehrin üzerinde gezdirdi.Yeni bir gün, yeni umutları ve başlangıçlarımı getirecekti ikisi için,yoksa o dünyayı aydınlatan güneş bir daha hiç doğmayacak, kara geceleremi teslim edecekti kendisini. Adam caddede işe gitmek için koşuşturan insanları, yeni açılmaya başlanan dükkanları, yağan kara rağmen eğlenerek okullarına giden çocukları izlerken kulağına dolan sesle daldığı manzaradan bakışlarını ayırdı.

 

Kalbi yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başlamıştı. Bu haline içinde gülme isteği dolarken, gözleri isteğinin aksine hemencecik bulutlanmıştı. Afra'nın sesi dahada yükselirken Giray sesin geldiği yöne doğru adımlarını çevirdi. Adımları her seferinde biraz daha hızlanırken, adımları tıpkı kalbinin göğsünü dövdüğü gibi parke zeminde sert sesler çıkarıyordu. Nihayet sesin geldiği odanın önüne geldiğinde elini kapı kulpuna uzattı. Titreyen ellerine bakan adam sakinleşmek için derin bir nefes aldı ve tuttuğu kapı kulpunu aşağı indirerek adımını içeriye attı​. Bakışları yavaşça Afra'yı bulurken kızının kahverengi gözleri kendi kahveleri hareleri ile çarpışınca Afra'nın sesi hemen kesilmişti. Kızaran burnu ve uyumaktan hafif şişmiş gözleri ile şaşkın, şaşkın bakıyordu. Giray olduğu yerde donup kalırken Afra oturduğu beşikte ayağa kalkarak gözlerini kırpıştırdı. İşaret parmağını ağzına alarak ısırmaya başladı. Giray nefesini tutmuş onun her yaptığı hareketi beynine kazımak istercesine izlerken Afra'nın yüzünde bir den kocaman bir gülümseme belirdi. Islak boncuk gözleri beşiğin yan duvarına dönerken ağzındaki parmağını çekerek duvarı işaret edip bağırdı.

 

"Baba! " Duyduğu kelime ile Giray'ın nefesi kesilirken kızının biraz önce işaret ettiği duvara minik elleri ile vurması adamın bakışlarınında o yöne dönmesini sağlamıştı. Kendi resimlerini gören adamın kaşları çatılırken Afra'nın resimlere her dokunduğunda ağzından çıkan kelimeyle kalbine de sanki milyonlarca iğneyi aynı anda batırıyorlardı.

 

"Baba deldi! Baba deldi! " Giray'ın gözlerinden yaşlar bir, bir süzülürken Afra'nın mutluluğu kendisini resimlerden de olsa tanıyıp baba deyişi adamı hiç bilmediği diyarlara yolculuğa çıkarmıştı. Beşiğin kenarına doğru gelip trabzanından tutunan küçük kız bir taraftan beşiğin içinde sanki dans edercesine tepiniyor, bir taraftan da trabzanları sallıyordu. Giray'ın tepkisiz liğinden sıkılmış olacak ki kollarını ona doğru uzatatak boncuk gözleri ile yalvarırcasına bakıp tekrar Giray'ın kalbine taklalar attıran o kelimeyi söyledi.

 

"Baba! " Kızının ne demek istediğini anlamıştı. Beşiğinden inmeyi istiyordu anlaşılan. Ama ona ilk defa dokunacağı için heyecanlanan adam yavaşça kızına yaklaştı ve Afra onu suratındaki gülümseme ile izlerken o titreyen ellerini uzattı önce. Küçük kız kendine uzanan ele bakarken önce işaret parmağını tekrar ağzına almış biraz düşündükten sonra ağzındaki parmağını çıkararak iki minik eliyle babasının kendine uzattığı ellerini kavramıştı. İri ellerini tutan o minik ellerden kalbine doğru bir elektirik akımı yol alırken Giray'ın tüm bedenini de bir titreme sardı. Sanki bir rüyadaydı da her an uyanacakmış gibi tetikteydi vücudu. Küçük tırnaklar ellerini sabırsızca tırmalarken adam o iri kahverengi gözlerin tekrar bulutlanmaya başladığını görünce ne yapacağını bilemeyerek hızla kucağına aldı. Afra tam yaygarayı koparacağı esnada babasının kolları arasında bulunca kendini memnuniyet belirtisi sesler çıkararak küçük elleri ile Giray'ın yanaklarını kavradı ve kendisininkinin kopyası olan babasının gözlerine bakarak dudaklarını büzüp konuştu.

 

"Baba! " İşte o an Giray'ın koptuğu andı. Göz yaşları içinde kızının yüzünün her karesine öpücükler bırakırken bir taraftanda hasretle fısıldıyordu.

 

"Kızım! Affet beni! Annenle sana sahip çıkamadım için affet!" Kalbinden diline dökülmek içim çabalayan binbir türlü hasret kokan sözcük vardı Giray'ın. Lakin sadece affet kelimesi dökülüyordu dudaklarından. Hasretini nasıl anlatıp, nasıl dile getireceğini bilemeyen adam akan gözyaşları arasında bir mucize olarak gördüğü kızının yanaklarına sayısız öpücüklerini bırakıyor cennet kokusunu doyasıya çekiyordu içindeki yangını söndürsün diye. Her sözcüğünün arasında kızının yüzüne saçlarına öpücüklerini bırakırken Afra bir den mızırdanmaya başladı. Kızının mızırdanmasını işiten adam onu bunalttığını düşünerek kendinden biraz uzaklaştırınca Afra gözlerini ovuşturarak konuştu.

 

"Anne yok." Kızının söylediği şeyle Giray o an farketti Elif'in yokluğunu. Afra'yı daha sıkı sararak kumral saçlarına bir öpücük bıraktı ve gülümseyerek konuştu.

 

"Hadi o zaman anneyi bulalım. " Afra ile birlikte odadan çıkan adam tek, tek bütün odaları kontrol etti. Karısını bulamadıkça kızının mızırdanması daha çok artmış Giray'ın eli ayağı bir, birine dolanmmıştı. Kucağında kızıyla telaşla mutfağa giden adam karısını arkası dönük bir şekilde tezgahta bir şeylerle uğraşırken bulunca rahat bir nefes verdi. Elif'in bakışları kocasını bulurken adam endişeli bir tavırla çaresizce konuştu.

 

"Galiba seni istiyor. " Tezgahtan aldığı tabağı masaya bırakan Elif kocasına yaklaşarak kızını kolları arasına aldı.

 

"Acıkmıştır o yüzden mızmızlanıyor. Yoksa çok sakin bir çocuk Afra. "Sözlerini bitirince masayı işaret ederek tekrar konuştu. "Hadi masaya geçelim. " Giray başıyla karısını onaylarken Elif kızını mama sandalyesine oturtup çayları doldurdu. Karısının, kızını doyuruşunu izleyen adam çayından bir kaç yudum alarak Afra'yı kucağına aldığı anda verdiği kararı karısına söylemek için hafifçe boğazını temizledi.

 

"Elif. "Kızının kahvaltısını yaptıran karısının bakışları kendisine dönünce Giray sıkıntılı bir nefesi ciğerlerine çekerek konuşmaya başladı. "Kızımla vakit geçirmek istiyorum."Elif kocasının sözlerinin sonunda kötü bir şey çıkacağını hissederek nefesini tutup konuşmasına devam etmesi için başını salladı. "Sadece Afra ve ben! " Bir anda nefesi boğazında takılı kalan kadın itiraz etmek için ağzını açmıştıki Giray konuşmasına devam ederek ona izin vermedi. "Sadece bir kaç gün bilemedin bir hafta. " Dolan gözleri yağmur damlalarını andırırcasına arka, arkaya dökülürken fısıltıya benzer bir ses tonuyla konuştu.

 

"Bitirdim değil mi? Biz diye bir şey bırakmadım! "

 

"Bitti diye bir şey çıkmadı ağzımdan! İki yıl Elif, kızım benden habersiz iki yıl geçirmiş. Hamileliğini, doğumunu, ilk adımını, ilk kelimesini hiç birinde yanında değildim. Neleri seviyor, nelerden hoşlanmıyor, en sevdiği oyuncağı ne, kaçta uyur, kaçta uyanır hiç bir şey bilmiyorum onun hakkında. Bırakta iki yılın acısını bu bir haftaya sığdıra bileyim. Belki bu bir haftada kızımdan ve benden çaldığınız iki yılın neler hissettirdiğini anlarsınız." Elif hızla oturduğu sandalyeden kalkarak kocasının yanına yaklaştı ve yere diz çökerek yalvarırcasına konuştu.

 

"Yapma Giray bana olan öfkeni kızımla beni ayırarak çıkartma. O daha çok küçük alacağın intikam belki senin içini soğutacak ama kızımızı hırpalayacak! "Karısının arka, arkaya damlayan gözyaşlarına içi parçalanan adam yüzünü avuçları arasına alarak gözlerini birleştirdi.

 

"İntikam değil bu isteğim! Bir babanın iki yıldır ayrı kaldığı varlığından bile haberi olmadığı kızıyla hasret gidermek sadece. Beni anla Elif. Sen onu. Koynunda sarıp sarmalarken ben kokusuna bile yabancıyım. "

 

"Biliyorum onu benden koparacaksın! Lütfen yapma! Bende geleyim ne olur! Ben kızımdan ayrı kalamam! Affetmesende razıyım yeterki onu benden koparma! "Karısının akan göz yaşlarını silen adam bakışlarını mama sandelyesindeki kızına çevirdi.

 

"Affetmedim diye bir şey demedim! Ama affettim de demedim! Kızımla beni evimizde bekle Sidelya! Burada daha fazla kalmanı istemiyorum! Ben seni affetsemde, affetmesemde döndüğümde evimiz de görmek istiyorum. "Kız kocasının bakışlarındaki kararlılığa bakarak çaresizce boyun eğdi. Elbetteki en doğal hakkıydı kızıyla vakit geçirmek istemesi ama onu o tabloya dahil etmemesi işte o Elif'in içine, bir kor parçası misali düşmüştü. Biliyorduki eğer affetmezse kızınıda koparıp alırdı. Elinden bir şey gelmeyen kadın çaresizce yerinden doğruldu ve akan göz yaşlarını elinin tersiyle silerek kocasının kararlı ses tonunu aratmayacak şekilde konuştu.

 

"Ben bir defa o eve istenmediğimi bilerek girdim! Şimdi ne olursa olsun sen beni affetmeden, tutup elimden götürmeden o eve sensiz adımımı atmam Giray Eyyüboğlu! "Kocasının sinirden seğreyen çenesini fark edince daha fazla uzatmak istemeyen kız lafı değiştirerek sözlerine devam etti. "Ben Afra'ya bir çanta hazırlayayım. "Diyerek ayrıldı mutfaktan. Bu ayrılığın sonunda kızını tamamen kaybetmekten korksada işi inada bindirip Giray'ı kışkırtmak istememişti. Kendini odasına zor atan kız biraz önce tuttuğu göz yaşlarını serbest bırakarak Afra'nın ihtiyacı olan eşyaları hazırlamaya başladı.

 

Geçen beş günün ardından Giray kızıyla aralarında güçlü bir bağ kurmuş, her şeyi ona göre planlar olmuştu. Günde bir iki sefer karısını arıyor kızıyla konuşmasını sağlıyordu. Tabi bu aramalar elinde olmayan sebeplerden dolayı uzun süreli olmuyordu. Afra ile birlikte dolu, dolu beş günü geride bırakırken çalan telefonu ile. Kaşıktaki çorbayı kızının ağzına vererek telefona baktı.

 

"Efendim Talha. " Karısı inat etmiş onu afetmediği sürece köyünde kalacağını söylemişti. Onun da daha fazla üstüne gitmek istemeyen Giray isteğine olumlu yada olumsuz cevap vermemiş, Elif ise kocası ve kızının yanından ayrılması ile kendini baba ocağına her şeyin başlangıcı olan köyüne atmıştı. Giray'ın içi rahat etmeyince Talha'dan rica etmiş Elif'e göz kulak olmasını istemişti. Afra'nın ağzına tekrar bir çorba daha kaşık verirken Talha konuşmaya başladı.

 

"Abi buraya gelsen iyi olur. "Adamın kaşları hızla çatılırken oturduğu yerde hafifçe doğrularak şüpheyle sordu.

 

"Bir sorun mu var lan!?Elif'e bir şey mi oldu? "

 

"Elif şimdilik iyi abi." Talha sıkıntıyla nefes alıp sözlerine devam etti. "Burada de... "Talha'nın sesinin bir den kesilmesi ile elindeki telefona çevirdi bakışlarını. Telefonun şarjının ful dolu olduğunu gören adam sıkıntıyla yüzünü buruşturdu. Elif'in köyünde telefonlar pek çekmiyordu. Çeksede yarım yamalak konuşuyorlardı. Kesilen sinyale ve bir şey anlayamadığı konuşmaya sinirlenen Giray kızının ağzını silerken homurdandı.

 

"Senin bu annende keçi inadı var kızım!Hatta keçi yanında halt etmiş katır inadı, katır! " Afra babasına gülücükler gönderip anlamsız kelimeler söylerken Giray hala homurdanmaya devam ediyordu. "Bizi evde bekle dedim! Ne olurdu sanki evde bekleseydi? Yok tuttu ya katır inadı illa burnunun dikine gidecek!"Kızını mama sandalyesinden kucağına alan adam üzerine küçük montunu ve şapkasını giydirerek kendi de hazırlandı ve arabasının anahtarını alarak evden çıktı. Afra'yı bebek koltuğuna yerleştiren Giray dikkatle yola koyuldu.

 

Ardan geçen bir saatin ardından köy yoluna giriş yapmıştı. Araba dar sokaklarda ilerleyip karısının yaşadığı eve yaklaşınca önündeki kalabalık içine bir korku yerleşmesine sebep olmuştu. Yaşlısı, genci kadını, erkeği Elif'in baba evinde toplanmıştı. Frene basarak arabayı müsait bir yere park etti ve içine yerleşen korku ile araçtan indi. Telaşlı bakışlarını kızına çevirdi. Uyuduğunu görünce elindeki düğmeye basarak aracı kilitledi. O an kulağına dolan Talha'nın öfkeli sesi ile attığı adım adeta havada asılı kaldı.

 

"Sizin ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu? Ne demek ya o yaşlı bunakla evlenecek, yada bu köyden gidecek! Elif zaten evli! Üstelik bu köy onunda köyü! Nerede yaşayıp nerede yaşayamayacağına siz karar veremezsiniz! " Talha'nın ela gözleri karşısındaki orta yaşlı kadının üzerinde tiksinircesine gezindi.

 

"He evlide ondan sen girip çıkıyon gaç güdür bu eve! Gocası olacak herif nerde madem!? Zati isdemigerek aldıydı ddidiler.Hevesi giçince getirip buruya atdı tabi. Köyün ahlanı bozacanız siz!Bizim genç gızımız genç oğullarımız var! Kötü öernek oluyonuz!"Elif'in gözlerinden yaşlar sicim gibi akarken kadında gezdirdi bakışlarını bu kadını öncedende sevmezdi. Köyde ne kadar dedikodu, fitne fesatlık varsa bu kadının yılan dili saçardı etrafa.

 

"Gülcan bacı! Doğru konuş! Elif köyümüzün kızı elimizde büyüdü. Az çok huyunu suyunu biliriz, yapmaz öyle şey! Belliki kocasıyla bir sorunu var. " Giray kalabalığın arasına girerken ne olup bittiğinide az çok anlamıştı. Bakışları balkonun trabzanlarına dayalı bir şekilde ağlayan karısını bulunca zaten geçmeyen öfkesinin tekrar alevlendiğini hissetti. Talha kendilerini savunan adamla az da olsa rahatlamıştı taki yaşlı adamın sözlerini işitene kadar.

 

"Ben size dört sene öncede didiydim. Kimdir necidir bilmeden verdiniz Elif gızı o şeğerli züppeye! Bak şindi nerde o deyyus!"Yaşlı adam yüzündeki sinsi gülümseme ile burnunun ucuna düşen gözlüğünü kaldırıp bastonuyla Elif'i işaret etti. "Emme ben halen sözümün ardındayım! Elif gızı bağa virin köydeki dedikodularda son bulsun! Gocalarını gısganan garılarda ırahat bi nefes alsın! "Elindeki bastonu yere vurarak sözünü tamamladı. "Elif gızı Allahın emriynen gendime isdeyom. Buda böyle biline! " Talha'nın gözleri işittikleri ile öfkeden fal taşı gibi açılırken tam yaşlı adamın üzerine doğru bir hamle yapıyorduki ondan daha önce davranan Giray adamın yakasına yapışarak kükredi.

 

"Sen kimin karısına talip oluyorsun be!?Öldürürüm seni bunak herif! Benim karım lan o benim! " Etraflarındaki adamlar yaşlı adamı Giray'ın elinden zorla alırken adamın da ağzı boş durmuyordu.

 

"Seni şeğerli it seni! Tazecik gızı köy yirine bi başına yollarkan aklın nerdeydi? Şindimi garın oldu!? Yıllar önce Elif gızı gapdırdım sağa emme şimdi gapdırmayacam işde! " Giray'ı zor zapt eden köylüler yaşlı adamın sözlerine öfkelenirken Muhtar öne çıkarak adamın kolundan tutup uyarırcasına konuştu.

 

"Yahu Sadi Amca yeter be! Kimin evlenecek kızı varsa kapısında bittin! Kim dul kaldıysa daha mezarlıkta kadınlara talip oldun! Anladık bekarlık başına vurduda ayıp oluyor artık ama! Kocası geldi Elif'in işte daha neyin derdindesin! "Yaşlı adam homurdanmaya devam ederken muhtar bakışlarını kalabalığın üzerinde gezdirerek sertçe sözlerine devam etti. "Siz de dağılın be! Günah torbası bir kadının laflarına bakıp kızı üzdüğünüz yeter! O çok kıymetli kocalarınızı Elif ten kıskanacağınıza her gece şehire inip ne haltlar yiyorlar onları araştırın önce! Dağılın çabuk! Yoksa bir, bir dökecem, kadın, erkek demeden yediğiniz haltları! Sizi namus kumkumaları! "Kalabalık muhtarın azarı ile söylenerek yavaş, yavaş dağılırken Muhtar halâ yanı başında söylenen yaşlı adama çevirdi bu defa bakışlarını be başını öfkeyle sağa sola sallayarak işaret parmağını uyarırcasına kaldırdı.

 

"Sadi Amca! Şimdi beni iyi dinle! Eğer bir daha böyle şeyler duyar, yada sezersem yemin olsun seni huzur evine yollarım uyarmadı deme! " Yaşlı adam huzur evi lafını duyar duymaz yola koyularak sessizce gözden kayboldu. Giden adamın arkasından bıkkınca yaka silken Muhtar Giray'a doğru dönerek hızla yanına yaklaştı.

 

"Aman evladım sen bu bunak herifle, o dedikoducu karının kusuruna bakma. Karın bir haftadır doğru dürüst evden bile çıkmadı. Ama milletin ağzı torba değil ki büzesin! Köy yeri işte edebiyle oturana bile bir kulp takıyorlar. "Giray'ın omzunu babacan bir tavırla sıvazlarken bir taraftan da içinden dua ediyordu, zavallı kızı bu yamyamların önüne atmasın alıp götürsün diye. " Giray bir türlü geçmek bilmeyen öfkesi ile başını arkasındaki eve doğru çevirdi. Talha'nın yanında karısını göremeyince tekrar muhtara çevirdi bakışlarını.

 

"Zaten bir daha bu köye ayak bastırmam Elif'e! Sadece annesini babasını ziyarete gelebilir o kadar! Adamın yıllar öncede karımda gözü vardı hala umutlanıyor yaşına başına bakmadan! Bir ayağı çukurda öbürünüde ben sokacam haberi yok şerefsiz herif! " Muhtar mahçup bir şekilde başını sallarken Giray hızla eve doğru ilerledi. Balkonda Talha'nın yanına gelince elindeki anahtarı uzatarak konuştu.

 

"Afra arabada uyuyor. Sen onun yanına geç ben de Elif'i alıp geleyim! Bir an önce gidelim şu lanet köyden! "Talha başıyla onu onaylayınca içeriye doğru yönelen adam kapıyı sertçe açarak girdi. Kısa koridoru geçen adam karısını salonda ağlarken bulunca yanına yaklaşarak onun gibi yere oturdu ve başını elleri arasına alan karısının saçlarını okşamaya başladı.

 

"Niye her gittiğim yere huzursuzluk getiriyorum! Kendi köyümde, baba ocağımda bile istenmeyecek kadar kötü birimiyim ben!?" Elif'in sözleri adamın bütün öfkesini alıp götürürken başının etrafındaki ellerinin üzerine kendi ellerini koyarak yavaşça çekti kızın ellerini. Parmaklarını çenesine götürerek başını kaldırıp gözlerinin buluşmasını sağladı.Elif'in mavi gözleri birer kan çanağından farksızken Giray gözlerine birer öpücük kondurarak fısıldadı.

 

"Sen bana huzur ver sadece yeter! Kim demiş huzursuzluk getirdiğini benim karımın!? Bakışlarındaki o cennet çiçekleri hızuru fısıldarken seni bu hale getirenlerde, benim Sidelyalarımı solduranlarda huzur bırakırmıyım ben! Sen benim yıllardır aradığım huzursun Elif daha ötesi var mı?"Karısının alnına bir öpücük bırakarak göğsüne çekip sıkıca sarıldı. " Hadi evimize gidelim artık. Bu köyde bir dakika daha durursam elimden bir kaza çıkacak! O yaşlı bunağıda bu köyü de yakacağım sonu olacak şerefsizin! "Elif kocasının göğsünden başını hafifçe kaldırarak beklenti dolu gözlerle baktı Giray'ın yüzüne.

 

"Affettin mi beni? " Burukça gülümseyen adam başını ağır, ağır sallayarak cevap verdi karısına.

 

"İnsan günaha bulanacağını bile, bile günah işlemekten hata yapmaktan vazgeçmez Elif. Çünkü affedileceğini ümit eder. Biz de yaptığımız hataları yaparken küçükte olsa affedileceğimize dair bir ümit vardı içimizde. Belki de bu yüzden bir, birimize karşı hata üstüne hata yaptık! İçimizdeki aşka güvendik. Çünkü aşk her şeyi affettiriyor! Er yada geç aşkın öfkenden daha üstün geliyor!"Elif'in yüzüne yapışan saçlarını geriye doğru çekerken burnunun ucuna bir öpücük bıraktı. "Kızımız bizi bekliyor arabada. Hadi gidelim artık. " Kocasının boynuna sıkıca sarılan kız boynuna özlem dolu öpücükler bırakarak fısıldadı.

 

"Sen seviyorum! Seni çok seviyorum!" Giray boynunda hissettiği öpücüklerin verdiği haz ve yılların hasreti ile Elif'in saçlarına parmaklarını geçirerek boynundan çekti ve hırsla dudaklarına yapıştı. Kocasının ani hamlesi ile önce şaşıran kadın daha sonra memnuniyetle karşılarken hasretin ateşlediği öpücük bir anda alevlenmişti. Adamın eli karısının göğsüne doğru inerken hızlanan nefes seslerinin arasında odayı bir melodi sesi kapladı. Önce umursamayan adam ısrarla çalan telefonuna küfrederken Elif te hangi ara kocasının kucağına çıktığını düşünüyordu.

 

"Yeminle lanetli senin bu köyün he! Ben bin bir zorlukla sesini duyuyordum şimdi Allah'ın cezası telefon susmak bilmedi! Biz konuşurken kesilen sinyal şimdi full çekiyor mübarek! " Kocasının öfkeyle telefonu cebinden çıkartmasını izleyen kız, zorlandığını anlayınca kucağından kalakmak istesede Giray son anda çıkardığı telefonla karısının belinden kavrayarak kalkmasına izin vermedi. Ekranda yazan ismi görünce yüzünü buruşturarak açtı.

 

"Ne var lan!? Senden kurtuluş yok mu oğlum!? Lan Mehmet karının koynuna da soktuk seni ama yinede rahat vermiyorsun insana." Elif'in gerdanına öpücüklerini kondururken Mehmet'in tuhaf sesi duyuldu karşıdan.

 

"Lan başlatma şimdi karından kızından! Babanın telefonlarını niye açmıyorsun oğlum sen!?" Giray nefesini bıkkınca dışarıya verdi.

 

"Onlara olan öfkem hala geçmedi kardeşim!"Dudakları alayla kıvrılırken sözlerine devam etti. "Ne o şimdide seni mi alet ediyorlar oyunlarına o iki yaşlı kurt! "

 

"Giray! Siktirtme lan oyununu da, aletinide! Hangi cehennemin dibindeysen bir an önce buraya gel!"Mehmet'in ses tonundaki gariplik ve öfkesi Giray'ın içine kurt düşürürken Elif'i yavaşça kucağından indirerek şüpheyle sordu.

 

"Bir sorun mu var Mehemet? Bir şey mi oldu? " Mehmet derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı.

 

"Demir. "Giray oturduğu yerden yavaşça kalkarak anlam veremediği konuşma yüzünden kaşlarını çattı. "Demir ve Asya Ankara'ya gelirken kaza yapmış kardeşim! "Duyduğu sözlerle nefesini tutarken, Elif kocasının gerilen yüz hatları ve titreyen ellerinden bir şeylerin ters gittiğini anladı ve oturduğu yerden hızla kalkarak koluna dokundu. Bakışları karısına dönerken sormaktan korktuğu soru güçlükle dudaklarından döküldü.

 

"Durumları nasıl!? " Oluşan büyük sessizlikten sonra Mehmet sıkıntılı bir nefes koyverirken zorlukla cevap verdi arkadaşına.

 

"Ma... Malesef ikisini de kaybettik. Başın sağolsun kardeşim! " Telefon elinde donup kalırken, Elif'in sürekli hareket eden dudaklarına ve kulaklarına dolan seslere anlam veremeyerek sadece boş, boş bakıyordu. Boğazına takılan yumru yüzünden nefes alamazken bir den ciğerlerinin yanmaya başladığını hissetti adam.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Kendine geliyor doktoru çağırın! "Ağzından çektikleri aletle boğazları yanan adam yüzünü buruşturarak etrafını inceledi. Sürekli öten makinalar ve etrafında koşuşturan hemşirelere kaşlarını çatarak baktı. Gözleri karısını ararken telaşla mırıldandı.

 

"E... Elif! " Başına gelen hemşire sürekli öten makinayı kapatırken gülümseyerek Giray'ın yüzüne cevap verdi.

 

"Yormayın kendinizi. Birazdan doktor bey gelecek muayene için! "Hemşireye başıyla onay veren adam yorgun bakışlarını tekrar etrafa çevirdi. Bir süre iki hemşirenin uğraşlarını izlerken olup bitene anlam vermeye çalışıyordu. Neden hastanedeydi? Karısı nerdeydi? Hafızısını biraz zorlayarak bir şeyler hatırlamaya çalışırken Mehmet'le yaptığı konuşma ve arkadaşının ölüm haberini aldığı an geldi aklına. Hatırladığı şey ile aldığı nefesin ciğerlerine yetersiz gelmesi bir oldu. Kapıda görünen doktorla derin bir nefes almaya çalışmıştıki yanan göğsüyle yüzünü buruşturdu. Acıyla yüzünü buruşturan adama telaşla yaklaşan doktor onu sakinleştirmeye çalıştı.

 

"Giray Bey sakin olun! "Doktoru başıyla onaylayan adam aldığı kesik nefesten sonra doktora bakarak konuştu.

 

"Ne oldu bana? "

 

"Büyük bir ameliyat geçirdiniz. " Doktorun sözlerine anlam veremeyen adam kaşlarını çatarak tekrar sordu.

 

"Ne ameliyatı? Karımı görmek istiyorum ben!" Doktor ve hemşireler şaşkınca bir, birine bakarken Giray onların bu haline dahada sinirlenerek tekrar konuştu. "Neden tuhaf, tuhaf bakıyorsunuz!? Karımı ve kızımı görmek istiyorum! " Doktor Giray'ın durumuna anlam veremezken sakin bir şekilde cevap verdi.

 

  

"Kalp nakli oldunuz Giray Bey! Biraz sakin omaya çalışın. Bilinciniz şu an bulanık olabilir. İlk anlarda hangi yılda ve ayda olduğumuzu bile hatırlamaya bilirsiniz. Bunun gibi ufak tefek sorunlar olacaktır. Ama endişelenmeyin zamanla adapte olacaksınız. "

 

"Doktor saçmalamayı kes! Ben gayet kendimdeyim! Git ve bana karımı getir. " Bir süre sessizce Giray'ın hareketlerini izleyen adam hafif kırlaşmış saçlarını kaşıyarak Giray'a doğru yaklaştı ve cebinden çıkardığı ucu ışıklı aleti göz kapağını kaldırarak içine tuttu. Giray tekrar huysuzlanınca adam geri çekilerek konuştu.

 

"Galiba şu an bahsettiğim sorunlardan birini yaşıyorsunuz Giray Bey! "

 

"Ne sorunundan bahsediyorsun!? Karım ve kızımı görmek istiyorum dedim sana! Sorun çıkaran sensin! "Adam ellerini önlüğünün cebine koyarak endişeli bir şekilde Giray'a baktı.

 

"Sorunda bu ya Giray Bey! Sizin bir kızınız yok! Üstelik evli bile değilsininiz!"

 

Yitenumutlar

 

 

Loading...
0%