Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm şarkısı (Multimedia): İsmail Altunsaray-Kız Senin Senin

 

Eşi ile yaptığı konuşmanın ardın dan odalarına çekilen Ayten Hanım'ı uyku tutmamıştı. Eşinin uyuduğunu düzenli nefes alışverişin den anlayabiliyordu. Aklın da dolanan onca düşünce içinde sıkıntı ile yerinden kalktı. Üzerine sabahlığını geçirerek yavaşça odadan dışarı süzüldü. İçinde oluşan merak duygusu kadını Elif'in odasına sürüklemişti. Kapıyı yavaşça açıp içeriye girdi. Gözleri yatağında sırt üstü yatmış kumral saçları bir pelerin misali yastığa dağılan kıza ilişti ve incelemeye başladı. Küçük burnu,kırmızı dolgun dudakları ve beyaz teni ile ilerde çok can yakacağa benziyordu. Masum yüzü ve hüzünlü mavi gözleri ayrı bir hava katıyordu bu küçük kıza. Elif hafif kıpırdanınca biraz gerilen Ayten Hanım kızın uyanmadığını fark ederek rahatladı. Kıpırdanması ile üzeri açılmıştı kızın.Elif'in açılan üzerini örtüp hafifçe saçlarını okşadı ve iyi şeylerin olmasını dileyerek odadan çıktı.

 

Koridorun başındaki oda Giray'a aitti. Aklına gelen düşünce ile Elif'e oda olarak çatı katını hazırlamayı düşündü. Şimdi Giray'ın çaprazına düşen odada kalıyordu. Kapı ağzında durup düşünmesi ile kendi kendine mırıldandı.

 

"Yok çatı katı daha münasip.Kızın belli bir düzeni olsun. Hem ateş ile barut yan yana durmaz demişler. Çatı katı iyi. Hem bizim üstümüze düşüyor en ufak tıkırtıyı duyarım." diye kendi kendine fitne veriyordu. Hafif aralık olan diğer kapıya gözü ilişince içine düşen şüphe ile odaya doğru ilerledi. İçinden söylenmeyi de ihmal etmiyordu.

 

"Umarım bu saatte bir yere gitmemişsindir Giray." diyerek aralık olan kapıya doğru sessiz olmaya çalışarak yaklaştı. Hafifçe ittirdiği kapıdan başını içeriye uzatıp etrafı süzdü. Hiç bozulmayan yatağı görmesi ile iyice endişelenirken içeriye doğru yönelip banyonun ışığına baktı fakat bir belirti göremeyince söylenmeye başlamıştı bile.

 

"Ah!Giray ah! Öldüreceksin sen beni. Baban anlasa evde olmadığını ne derim oğlum ben? Başka zaman olsa hadi ne ise ama böyle bir günde bari adamın damarına basma." Söylenerek odadan çıkıp Giray'ı telefondan aramayı planlayarak kendi odasındaki telefonunu almak için yöneldi. Ama ufak bir tıkırtıyla eşini uyandırabileceği aklına gelince gece vakti hırsız gibi kendi evinde sessiz olmaya çalışarak merdivenlere yöneldi.

 

"En iyisi salondaki telefondan aramak. Şimdi Salih'in laf sokmalarını çekemem. Bıktım vallahi bıktım. İki arada bir derede kalmaktan,ona ayrı buna ayrı laf anlatmaktan ömrüm geçti ayol. Allah'ım benim günahım ne idi yarabbim? Babası oğlundan,oğlu babasından inat. Iy!" diyerek pembe sabahlığının yakalarını silkip yüzünü buruşturarak söylenmesine devam etti. "Aynı kaynanam olacak Şukufe'ye çekmiş ikisinin inadı da." Kendi,kendine söylenerek merdivenleri inip salona girmişti. Yavaşça ışığı loş bir şekilde ayarladı ve telefona yönelirken saate gözü kayması ile sinirleri iyice tavan yapmıştı. 3:45'i gösteren saat ile hırsla telefonu alıp kendini koltuğa bırakırken tuşladığı numara ile arama tuşuna basıp beklemeye başladı. Fakat oğlu olacak zibidi telefona cevap vermiyordu. Tekrar aradı ama yine cevap yoktu. Kendi kendine söylenerek aynı işlemi sabah ezanına kadar tekrarladı. Tam ümidini kesip yeni bir fırtınaya kendini hazırlarken oğlu uykulu boğuk bir ses ile telefonu açtı.

 

"Giray! Neredesin sen oğlum?"

 

"..."

 

"Ben onu bunu anlamam derhal eve geliyorsun."

 

"...."

 

"Sabaha kadar beşik mi salladın gelip evine uyusaydın."

 

"..."

 

"Hemen dedim Giray! Yoksa babana anlatırsın derdini. O daha iyi dinleyicidir nede olsa." Oğlunun cevabını beklemeden telefonu yüzüne kapatıp. Yerine bırakırken hırsla yerinden kalktı. Babası uyanmadan dönmesini umarak banyoya abdest almak için ilerledi. Kıldığı sabah namazının ardından duasını da edip seccadeyi katlayıp yerine bıraktı. Cama bakışlarını çevirip havanın iyice aydınlandığını görünce ümitsizce odasına çıkmak için merdivenlere yöneldi.Koridordan geçerken iniltiye benzer sesleri işitmesi ile kulak kabartan Ayten Hanım seslerin Elif'in odasından geldiğine emin olmuş bir şekilde odaya yöneldi. Yavaşça açtığı kapı ile gözleri hemen endişe ile kızın yatağına kaydı. Kabus görüyor gibi bir hali vardı. Kumral saçları terden ıslanmış yüzüne yapışmış arada anlamsız şeyler sayıklıyordu.Hızla yanına yaklaşırken kız ince ama boğuk bir ses ile "Anne!"diyerek uykusundan sıçradı. Ayten Hanım hızla yaklaştığı yatağa çökerek kızı sakinleştirmek adına saçlarını sıvazladı. Elif, başında hissettiği el ile tedirgince başını kaldırdı. Yaşlar süzülen mavi özleri,Ayten Hanım'ın mavi gözleri ile buluşunca kızın yüzünde buruk bir tebessüm oluşurken dudakları bir şeyler söylemek için aralandı.

 

"Annemi gördüm rüyamda. Sen benim SİDELYA'msın dedi. SİDELYA ne demek?" Ayten Hanım kendinden cevap bekleyen en az yüzü kadar kalbinin de temiz olduğuna kanaat getirdiği bu kıza nemli gözlerini kırpıştırarak cevap verdi.

 

"SİDELYA'nın bir cennet çiçeği olduğuna inanılır kızım." Yüzüne takınmaya çalıştığı tebessümle kızın mavi gözlerine şefkatle bakarak sözlerine devam etti.

 

"Annen doğru söylemiş Elif. Sen bir cennet çiçeği kadar temiz ve safsın. Dünyanın kirine pisliğine bulaşmamış bir kalbin var. Gözlerin,yüzün şairlere ilham verecek kadar masum. O yüzden korkuyorum kızım. Giray ne kadar kalbi temiz bir çocuk ve benim oğlum olsa da bu bakışlarındaki cennet çiçeklerini soldurmasından korkuyorum." Kızın akan göz yaşlarını nazikçe silerek kolları arasına alan kadın sözlerine devam etti.

 

"Biliyorum belki bu kadın ne diyor diyorsun? Belki çoğunu anlamıyorsun ama merak etme hepsini öğreteceğim sana kızım. Sen Giray'ın yüreğindeki cehennem ateşini söndüren kevser suyu olacaksın. Sen onun dilinde dua,o seninkinde amin olacak. Sen onun vicdanına şifa, o senin kimsesizliğine merhem olacak. Sen ona aşık, o sana maşuk olacak." diyerek Elif'i kollarının arasından çıkararak gözlerine bakmasını sağlayıp sözlerine devam etti.

 

"Bu söylediklerimi anlamasan da unutma. Anneden ilk ders diye aklına not et. Daha senle çok ders işleyeceğiz. Hadi bakalım sabah namazı okundu kalk pencereni aç dağıtılan kısmetlerden nasibini al." diyerek Elif'e göz kırptı. Kız usulca ayaklarını yataktan sarkıtıp soğuk zemine bastı. Pencereye yaklaştı ve camı açıp geri çekildi. Gözlerini orta yaşlı kadına çevirerek utangaç bir şekilde baktı. Elif'in bu haline karşı yerinden kalkıp kıza yaklaşan Ayten Hanım yüzünde gülümseme ile konuştu.

 

"Hadi bakalım ben aşağıya iniyorum bu gün anne kız kahvaltıyı biz hazırlayalım oldu mu güzel kızım?" diyerek Elif'in yüzüne cevap beklercesine baktı. Elif olumlu anlamda başını sallayıp konuştu.

 

"Tamam Ayten Teyze." Kadının gülümseyen yüzü hafiften solmuştu. Acaba ismini mi yanlış söylemişti? Ama dün Salih Baba'sının Ayten dediğini hatırlıyordu. Elif bu düşünceler içinde iken Ayten Hanım konuştu.

 

"Elif."kızın bakışları mavi gözlerine sabitlenince tekrar söze girdi.

 

"Benim kızım yok. Ne kadar istesek de olmadı. Giray'ın doğumu zorlu geçtiği için rahmimi aldılar. Bir daha da çocuk sahibi olamadık. Evlatlık almak istedik ona da rahmetli kaynanam izin vermedi." Elif üzüntülü bakışlarını kadının gözlerinden çekmeden konuştu.

 

"Çok üzüldüm Ayten Teyze. Giray Abiden başka çocuğunuz yok mu?" Ayten Hanım dolan gözlerini saklamak istercesine bakışlarını yere indirerek sözlerine devam etti.

 

"Giray'ın abisi vardı. Yani bir oğlum daha vardı o da Giray gibi motor tutkunuydu. Zaten Giray'a da bu aşkı aşılayan o. Maalesef bir motor kazasında hayatını kaybetti." Elif duyduğu sözler ile korku ile gözlerini açtırıp kötü bir şey söylemiş gibi küçük elleri ile ağzını kapadı. Onun bu hali Ayten Hanım'ın komiğine gidince kıkırdayarak sözlerine devam etti.

 

"Şimdi canım, bana Anne demeni istesem çok mu şey istemiş olurum senden? İstemezsen söylemeye bilirsin. Ama ben kızım olmanı istiyorum Elif. Resmiyet olsun istemiyorum." Karşısındaki kızın bakışlarını kaçırması ile Ayten Hanım fazla üstüne gittiğini anlayarak yavaşça kapıya doğru ilerledi.

 

"Mutfakta olacağım canım. İşlerini halledince gel tamam mı? "Elif giden kadının arkasından baktı. Bir cevap vermesi gerekiyordu elbette. Ama çıkmıyordu o cevap utanıyordu. Fakat kadının umutla bakan gözlerini ve çektiği acının üzüntüsü aklına düşünce birden kelimeler dudaklarından döküldü.

 

"Peki Ayten anne gelirim." Kadın eli kapı kolunda yüzündeki gülümseme ile döndü. Gözleri dolmuş bir şekilde baktı kıza.

 

"Teşekkür ederim canım." deyip gülümseyerek tekrar yarı açık kapıya döndü. Sonra bir şey hatırlamış gibi arkasını dönmeden yüzünde muzur bir ifade ile konuştu.

 

"Bu arada Giray abi değil Giray canım. Bir daha abi kelimesini duymak istemiyorum." Elif bu uyarı ile biraz tırssada çıkan kadının arkasından çantasında temiz kıyafet aramaya koyuldu. Ayten Hanım kapıdan çıkıp başını kaldırması ile oğlu ile burun buruna geldi. Çatılan kaşları ile hemen oğluna çemkirmeye başladı.

 

"Neredesin sen oğlum? Babanın huyunu biliyorsun ne demeye damarına basmaya çalışıyorsun?

Ayrıca sen ne zaman geldin ve ne kadar süredir buradasın? Kedi gibi sessizce,sinsice yaklaşıyorsun." Giray annesini susturmazsa susmayacağını bildiği için iri elleri ile ağzını kapattı. Bıkkın bir şekilde konuşmaya başladı.

 

"Anne bu enerji nereden geliyor Allah aşkına sabah sabah? Şimdi geldim ayrıca sessizce de yaklaşmadım. Sen duymadın demek ki." Annesinin homurtuları ile elini çekip gözlerini devirdi. Sabahın bu saatinde çin işkencesinden farkı yoktu. "İçerideki kıza ders verip canım,cicim muhabbeti,bize gelince kedi muamelesi. Vallahi iyi laf yapıyor benim validenin ağzı korkulur bu kadın milletinden." diye içinden geçirse de aklı annesinin kıza söylediği sözlerde kalmıştı. Annesinin dürtmesi ile kendine geldi.

 

"İki saattir sana sesleniyorum. Hemen hazırlan kahvaltıya in babanı sinirlendirme sakın." diyerek hızla merdivenlere doğru ilerledi. Giray annesinin arkasından sabır çekerek odasına girdi. Üzerindekileri hızla çıkarıp bir kenara fırlattı ve hemen duşa girdi. Kısa bir duşun ardından banyodan çıkıp beline sardığı havlusu ile aynaya bakarak gelişi güzel saçlarını düzeltti. Uzayan sakallarını kısaltmak için tıraş makinesini aradı fakat bulamadı. Misafir banyosundakini almak için kapıya yöneldi kapıyı açması ile bedenine çarpan şeyi görmek için bakışlarını aşağıya doğru çevirdi.

 

Elif, üzerine annesinin aldığı lacivert üzerinde küçük çiçekler olan bir elbiseyi geçirdi. Çok seviyordu bu elbisesini annesinin ona aldığı son şeydi. Ne kadar banyo yapmak istese de önce Ayten anneye sormalıyım diye geçirdi içinden. Ama yüzünü yıkamadan kesinlikle inemezdi aşağıya. Annesi yüz yıkamadan gezmek evin bereketini kaçırır derdi hep. İyi ama banyo yoktu odasında. Ama illaki koskoca evde bir banyo vardır diyerek küçük adımlar ile koridora çıktı. Koridoru şöyle bir süzdü. Kendi odasının yanında bir kapı,çaprazında merdivenlere yakın bir kapı,kendi odasının karşısında bir kapı daha ve koridorun sonunda bir kapı daha vardı. İlk odasının yanındaki kapıyı açıp içeriyi süzdü. Kendi odasından bir farkı yoktu. Anlaşılan misafir odasıydı. Odasının karşısında kalan kapıyı açtı burasıda bir çalışma odası olmalıydı. Boydan boya kitapların olduğu raflar,bir çalışma masası,bir koltuk ve bir kaç eşya daha vardı. Kapıyı yavaşça kapatıp merdivenlere yakın çaprazında kalan kapıya doğru yöneldi. Kapıya yaklaşıp tam kulpunu aşağı indirecekken kapı aniden açıldı ve başı sert bir şeye çarptı. Çarpmanın etkisi ile dudaklarından bir inilti döküldü.

 

"Ah!" Giray bakışlarını aşağıya indirip karşısındaki kızın eli alnında, inlediğini görünce telaşla kızı inceledi. Alnındaki eline uzanıp çekti ve merakla sordu.

 

"Bir şey oldu mu?" Kızın cevap vermemesi üzerine iyice telaşlandı. Halbuki çok sert bir çarpışmada değildi. Kızın omuzlarından tutup endişe ile tekrar sordu.

 

"SİDELYA! Bir şey var mı çok mu canın yanıyor? " Elif ilk defa yarı çıplak bir erkek görmenin şaşkınlığı ve utancı ile resmen dilini yutmuştu. Tabi ki televizyonlarda falan görüyordu ama böyle kanlı canlı karşısında görmek tuhafına gitmişti.Dün yaşadığı acı ve olaylardan neler olduğunu tam anlayamasa da karşısındaki adam kocasıydı. Fakat böyle bir şeyi kabullenmek istemiyordu. Korkuyordu hayatı birden bire alt üst olmuştu ve o karşısındaki adama nasıl davranacağını nasıl hitap edeceğini bilmiyordu. Bazı şeyleri idrak edip yoluna koyana kadar bu işkerde bilgisizliğine uymaktan başka çaresi yoktu. Gözlerini utanarak karşısındaki adamın endişeli gözlerine çevirdi ve kekeleyerek konuşmaya başladı.

 

"Ş...şey iyiyim biraz canım yandı sadece. B...ben banyoyu arıyordum da fark edemedim seni Giray abi." Giray kızın utangaç bakışları ile karşılaşınca durumunu hatırladı. Bir daha evde yarı çıplak gezmemeyi aklının bir köşesine not ederken kızın kendisine hitap ediş şekli ile gülse mi ağlasa mı bilemedi. Yüzünü buruşturarak kıza baktı. Evet evliliği ve bu çocukla evlenmeyi istememiş olabilirdi ama kızında sürekli abi demesi sinirine dokunuyordu. Sanki çok yaşlıymış gibi ikide bir abi damgası yiyordu. Bu düşünce ile dişlerini sıkarak tıslarcasına konuştu.

 

"Banyo koridorun sonundaki kapı ve bana bir daha abi deme!" Elif sinirle tıslayan genç adamla bir adım geri gitti. Ne demişti de sinirlenmişti ki şimdi bu adam. Ne diyeceğini bilemeyerek korku ile konuştu.

 

"Niye sinirleniyorsun ki? Sadece banyonun yerini sordum. Hem abi denetim de ne deyim? Benden büyüksün ne olur abi desem sanki? O zaman sende bana bir daha SİDELYA deme." Giray kaşlarını çatıp karşısındaki ufak kıza baktı. Tek kaşını inat edercesine kaldırmış mavi gözlerinde korku belirtileri ile bakıyordu. Büyük ihtimal sinirlenmeye başlayınca bilinçsizce kaldırıyordu kaşını yada inadının belirtisiydi. Ama ne diyordu bu kız ah evet SİDELYA demişti. Annesi ve Babası yüzünden bilinç altına işlemiş olmalıydı. Nede olsa dünden beri bir Sidelya dır tutturmuş gidiyorlardı. Söylediği sözün pişmanlığı ile dilini ısırsa da bozuntuya vermeden konuştu.

 

"Oldu olacak dede de bari! Görende küçük hanımın imalatını ben yaptım zanneder. Ayrıca SİDELYA diyeceğim var mı ötesi?" Elif kızgın bakışlarını karşısındaki burnu havada dediğim dedik adamın bakışlarına sabitleyerek hırsla baktı.

 

"O ismi sadece Annem söyledi senin hakkın yok! Hele bir söyle bende hep abi diye seslenirim sana." Karşısındaki adamın cevap vermesini beklemeden hızla banyoya doğru ilerledi. Kapıyı açıp kapatırken bakışları Giray'ın bakışları ile çarpıştı. Onun kahverengi bakışlarında da aynı hırs vardı. Giray içeri girerek sertçe kapıyı çarparken Elif'te kapıyı kapatıp yaşadığı anın etkisinden çıkmak için musluğu açarak soğuk suyu defalarca yüzüne çarpmak zorunda kaldı. İşini bitirip banyodan çıktı ve uzun koridorda tekrar Giray ile karşılaşmamak için hızlı adımlarla merdivenlere doğru ilerleyip aynı hızla merdivenleri indi. Son basamakta durup etrafı süzdü. Karşıda salon olduğu belli olan büyük bir oda vardı. Yanında bir kapı daha vardı. Başını tıkırtıların geldiği yöne doğru çevirerek o tarafa ilerledi. Merdivenden inince solda kalan kapı mutfaktı anlaşılan. Sinirli halini tebessümünün arkasına saklamayı başararak içeriye girdi. Çünkü annesi ne olursa olsun yüzün hep gülsün derdi. Gülen yüzü ile tezgahta salatalık doğrayan kadına seslendi.

 

"Günaydın Ayten Anne." Sabah görüşmüş olsalar da günaydın diyebilecek durumları olmamıştı. Kadın elindeki işi bırakarak gelen kızı baştan aşağı süzdü. Üzeride lacivert küçük çiçekli bir elbise vardı. Kumral saçlarını açık bırakmış yanlardan birer tutamla arkadan birleştirmişti. Ayakları çıplak yerlere bastığıını görünce kaşlarını çatarak söylendi.

 

"Kızım niye ayağına ayakkabı giymedin üşüteceksin?" Elif başını çıplak ayaklarına çevirerek bir kabahat işlemiş gibi konuştu.

 

"Ayten Anne,ben terlik giysem olmaz mı? Çünkü ayakkıbılarım dışarı ayakkabısı. Hem dışarı ayakkabısı ile eve girilmez ki bütün mikropları ve pislikleri eve taşımış oluruz." Ayten Hanım Elif'in düşüncesine yüzünde tebessüm ile yaklaşarak cevap verdi.

 

"Aferin kızım." Yanındaki orta yaşlı kadına seslenen Ayten Hanım Elif'e terlik getirmesini rica ederken sözlerine devam etti.

 

"Tabi ki ayakkabı ile eve girilmez kızım. Çünkü evin mikrobu ve pisliği dışında o evde ibadet edilmez. Hadi gel bakalım şöyle." diyerek tezgaha yanaştırdı Elif'i ayağına getirilen terlikleri de giyince Ayten Hanım'a bakıp beklemeye başladı.

 

"Gönül! Sen bu sabah bahçeye hazırlasan masayı?" diye içeriye geçen kadına seslendi. Kadın olumlu şekilde seslenerek bahçeye yöneldi. Ayten Hanım Elif'i göz ucu ile inceleyip konuşmaya başladı.

 

"Kızım sen bu salatalıkları doğrar mısın? Ben Giray'a yumurtalı ekmek yapayım. Mutlaka her sabah yemeden evden çıkmaz." Elif biraz önceki adamın sinirli halini hatırlayarak acaba normalde nasıl biri diye düşündü. Dalgınlık ile doğradığı salatalığı tabağa yerleştirip Ayten hanımın çırptığı sosa baktı. Yumurtaları kırmıştı sadece ama ufak bir sakarlık sonucu yumurtaları üzerine dökmeyi başarmıştı. Söylenerek kaseyi kenara koydu. Elif'e bakarak konuştu.

 

" Tatlım ben üzerimi değiştirip geliyorum hemen. Benim böyle bir hastalığım var üzerime bir şey damlasa rahatsız olurum. Sen bahçeye çık istersen?" Kızın olumlu anlamda başını sallaması ile yukarı çıktı.

 

Gönül Hanım'ın sofranın hazır olduğunu bildirmesi ile ev halkı bahçeye inmek için odalarından çıktı. Salih Bey önden inerken Ayten Hanım merdivenlerde oğlu ile karşılaştı. Annesinin asık suratını gören Giray kadının omzuna kolunu dolayarak yanağından makas alıp konuştu.

 

"Sultanım küs mü bana bakalım?" Kadının hafif tebessümünü görünce devam etti sözlerine.

 

"Hem yumurtalı ekmeklerim hazır mı bakalım?" Ayten Hanım bıkkınlıkla nefesini dışarı verdi.

 

"Ay Giray gına geldi oğlum. Sabah,sabah nasıl için alıyor onları yağlı yağlı? Hem yok yumurtalı ekmek filan yapamadım. Bu sabahta yemeyiver." Giray annesinin sözlerine karşı oflayarak homurdandı. Salih Bey önde onların atışmasını dinlerken bahçeye çıktılar. Hasır sandalyelere oturup orta yaşlı kadının çayları doldurmasını beklediler. Salih Bey masayı süzerek göremediği kişiyi eşine sordu.

 

"Ayten, Elif nerede?" Ayten Hanım da yeni farketmiş gibi konuşmaya başladı.

 

"Biraz önce benimle birlikte mutfaktaydı Salih. Ben üzerimi değiştirmek için odaya çıkarken ona da bahçeye çıkmasını söylemiştim." Giray kızın evde kaybolmayacak yaşı çoktan geçtiğinin bilincinde gayet rahat çayını yudumlarken elinde büyük bir tabakla bahçeye açılan mutfak kapısından çıktığını farketti.

 

"Hah! İşte geliyor kıymetli gelininiz. Maazallah koybolmamış ve gayette sağlıklı bir şekilde endişe etmenize gerek yok." diyerek başı ile karşıdan gelen kızı işaret etti. Salih Bey ve Ayten Hanım'ın meraklı bakışları, Giray'ın ise umursamaz bakışları ile masaya tabağı bıraktı. Ayten Hanım şaşkınca bakarken Giray hevesle çatalını ekmeklerden birine batırdı. Ağzına götürürken keyifle söylendi.

 

"Annem hani yapmamıştın? Sen kıyamazssın bana." diyerek büyük bir lokma ısırdı. Ayten Hanım anlamsızca Giray'a bakarak konuştu.

 

"İyide oğlum ben yapmadım ki." Giray şüphe ile annesinin gözlerine baktı ve Gönül Hanıma döndü onunda omuz silkmesi ile merakla sordu.

 

"E kim yaptı o zaman?" diyerek büyük bir lokma daha ısırdı. Değişik bir tadı vardı annesinin yaptığından farklı ve daha lezzetli.Ayten Hanım muzur bakışlarını oğluna çevirdi.

 

"Kim yapmış olabilir sence oğlum?" diye ima ile sordu. Giray dolu ağzı ile omuzlarını silkerek konuştu.

 

"Vallahi anneciğim kim yaptıysa yapmış ama harika yapmış. Seninkini bile sollamış." Çatılan kaşları ile ağzındaki lokmayı yutup bir lokma daha ısırırken tekrar konuştu. "Ama gerçekten kim yaptı bunu?" diyerek annesine baktı. Ayten Hanım hala ayakta beklemekte olan kıza eli ile sandalyeyi işaret ederek oturmasını istedi. Elif işaret ettiği sandalyeye baktı tam oturacakken her şeyden haberi olan Gönül Hanım işaret edilen yere otururken Elif sıkıntılı bakışlarla masaya bakakalmıştı. Kaynanasının tekrar oturmasını istemesi ile panikle çektiği sandalyeye oturdu. Giray yanındaki haraketlilikle tıkınmayı bırakıp başını çevirince yüzüne hızla çarpan saçlar ile ağzında çiğnemekte olduğu lokma buğazına kaçtı. Elif telaşla oturduğu sandalyenin Giray'ın yanında olmasını öksürük krizine giren adamla farkedip utançtan kızarmaya başlarken Giray önündeki çaya can havli ile sarıldı. Ailesinin gizlemeden alalen etrafa saçtıkları gülücüklere sinirlenerek düzelen nefesi ile hırsla konuşmaya başladı.

 

"Bu kadar komik olan ne acaba sorabilir miyim?" Çatılı kaşları ile hala masada kıkırdayan ailesini süzdü. Bakışları yanındaki kıza kayınca kızın anormal derecede kızardığını fark etti. Kızı incelerken annesinin sözleri ile bu sefer öfke krizine girip ne yapacağını bilemedi.

 

"Hiç oğlum neye güleceğiz ki? Sadece Elif'in yaptığı yumurtalı ekmekleri bu kadar beğenip kıtlıktan çıkmış gibi yerken atlattığın boğulma tehlikesi birazcık komiğimize gitti." Giray şaşkın bakışlarını yanındaki kıza çevirdi. Şimdi bir şey deyip kötüleyemezdi de o kadar övmüşken. Bir şey diyememenin hırsı ile konuştu.

 

"Hem sen ne demeye dibime kadar gelip sokuluyorsun? Ayıp denen bir şey var değil mi?"Bakışlarını annesine çevirerek destek beklercesine sözlerine devam etti. "Anne hani babaannem sizi babamla yan yana bile getirmiyordu? Bu kız niye dibime sokuldu şimdi?" Elif işittiği sözlerle renkten renge girerken kızın haline üzülen Ayten Hanım söze girdi.

 

"A ben öyle bir kaynana mıyım Giray? Aşk olsun. Hem istediği yere oturur. Ayrıca aranızdan halk otobüsü geçer canım kasma kendini bu kadar." Giray annesininde bu küçük kızın tarafını tutması ile iyice sinirlenerek tam ağzını açıp konuşacakken babasının sözleri ile açmakta olduğu ağzını kapamak zorunda kaldı.

 

"Yeter! Sabah sabah saygısızlığın alemi yok Giray sözlerine dikkat et." Sözlerinden sonra çayından bir yudum aldı. Giray kızgın bakışlarını yanında ki kıza çevirince kızın biraz öncekinden bile daha fazla kızardığını gördü. Biraz ileri gittiğini fark etmişti ama ne yapsın yani zorla peynir gemisi yürümüyordu. Gönül Hanım kızın haline üzülerek Ayten Hanıma ufak bir bakış attı. Kadında aynı bakışlarla karşılık verince sevecen bir ses ile konuştu.

 

"Elif bak bunları Ayten annenle biz yaptık. Bahçemizin mahsulleri. Hadi şu reçellerin tadına bak." Elif yavaşça başını kaldırıp masayı süzdü. Çeşit çeşit reçeller kahvaltılıklar vardı ama şu yanında ki boş boğaz yüzünden hiç bir şey yiyecek hali kalmamıştı. Belki de içten içe dalga bile geçiyordu kendisi ile babasını kaybedeli iki gün oldu kızın Dünya umurunda değil diye.Ama onun hiç bir zaman kaderine isyan eden bir yapısı olmamıştı. Elbetteki üzülüyordu,başına neler gelecek bilmiyordu. Fakat hep ölümün yaşamın bir gerçeği olduğunu bilip kadere inananlardan olmuştu. Ailesi isyanın çözüm olmadığını gerekirse ayakta dimdik dura bilmesini öğretmişti ona. Annesinin rüyasında da dediği gibi yüzlerini kara çıkartmayacaktı. Bu düşünceler ile üstünde olan bakışlara tebessümle karşılık vererek ona ikram edilen reçele uzandı. Ekmeğine koyduğu küçük bir parçayı ağzına götürüp aynı tebessümle çiğneyip yuttuğu lokma ile konuştu.

 

"Ellerinize sağlık Gönül Teyze çok güzel olmuş." Orta yaşlı kadın karşısındaki kıza gülümseyip Ayten Hanımla birlikte nasıl yaptıklarını anlatırken bir taraftan da kahvaltılarına devam ettiler. Salih Bey çatalını kenara bırakarak Elif'e baktı.

 

"Kızım şuan okullar tatil ama sen hangi okula gidiyordun?" Elif kendisine yöneltilen soru ile ağzındaki lokmayı yutup cevap verdi.

 

"Sağlık okuyorum Salih Baba. Hemşirelik bölümü." Salih Bey başını olumlu anlamda sallayıp sözlerine devam etti.

 

" Kızım okulların açılmasına az bir zaman kaldı. Buradan kendi okuluna gitmen zaman kaybı olur senin için. Boş yere zorlanma kaydını buradan bir okula aldıralım. İstersen özel okula da aldırabiliriz?" Elif başını olumsuz anlamda sallayarak konuştu.

 

"Gerek yok Salih Baba. Kaydımı aldırın yeter ben devlet okulunda okumaktan memnunum." Giray kızın sözleri ile içinden söylendi. "Aklı sıra gurur yapıyor. Sanki özel okulda okusa incileri dökülecek." Aklına gelen dünkü konuşma ile konuşmak istediği meselenin tam zamanı olduğunu düşünerek babasına konuyu açtı.

 

"Baba bende seninle okul meselesini konuşacaktım. Madem konusu açıldı. Ben eğitimime yurt dışında devam etmek istiyorum. Hem mesleğimi geliştirmem için de iyi bir fırsat. Bir kaç güne bazı okullara başvuracağım. Kabul edilirse gitmek istiyorum." Salih Bey düşünceli bir şekilde oğluna bakarken Ayten hanım olumsuz anlamda başını salladı.

 

"Hayır Giray gidemezsin. Ben izin vermiyorum. Bir de senin hasretini mi çekeceğiz. Türkiye'deki okulların suyu mu çıktı?" Giray annesinin tepkisi ile gözlerini devirdi. Sinirle konuşmaya başladı.

 

"Anlamıyor musunuz!? Boğuluyorum ben! Gitmek istiyorum çünkü bu çocuğu gördükçe içim acıyor. Vicdan azabı omuzlarıma biniyor." Ailesini ikna edemeyeceğini anlayınca sözlerinin yanında ki kızda nasıl etkiler bıraktığını bilmeden başka yerden vuruşunu yaptı.

 

"Eğer gitmezsem o çok istediğiniz evlilik olmayacak. Çünkü o benim gözümde hep küçük bir kız çocuğu olarak kalacak. Yardıma muhtaç olduğu için vicdan borcumu ödemek için yaptığım bir evlilik olarak göreceğim." Giray'ın sözlerinden sonra Elif hızla yerinden kalkarak Salih Bey'e baktı. Titrek bir ses ile konuştu.

 

"Salih Baba iznin olursa ben içeriye geçmek istiyorum." Adam kızın yaşlarla dolu gözlerine bakarak başı ile isteğini onayladı. Ayten Hanım Giray'a söylenirken Elif eve doğru ilerledi.

 

"Anne yeter! Zaten küçük bir kızı başıma sardınız bari biraz nefes almama izin verin. Onu gördükçe boğuluyorum anlamıyor musunuz?" Elif gider ayak duyduğu sözlerle yerinde kalsa da toparlanarak hızla eve ilerledi. Giray'ın,kızın duraklaması ve söylediği ağır laflarla içi acısa da başka çaresi yoktu. Belki onun burada olmadığı sürede kız başka birine aşık olur bu saçma evlilikten de kurtulurdu. Düşünceleri Salih Bey'in sözleri ile bölündü.

 

"Tamam gidebilirsin." Giray duymayı beklemediği sözler ile babasına şaşkınca bakarken Salih Bey'in söylediği sözler ile amacını anlamış oldu.

 

"Gidebilirsin fakat her tatilde buraya gelmek şartı ile yoksa unut Giray yurt dışı eğitimini unut." Babasının sunduğu şartı kabul eden Giray rahatça arkasına yaslandı. Fakat babasının susmaya niyeti yoktu anlaşılan.

 

"Ve bir şartım daha var Elif'in gönlünü alacaksın. Ne hale geldi zavallı kız. Giray bir kalbi kırmak Kabe'yi yıkmaktan daha kötü demiş peygamberimiz. Sen ki hem öksüz hem yetim bir kızın kalbini kırdın oğlum. Yaptığın yanlışı düzelt sonra istediğin yere gidebilirsin." Salih Beyin sözleri ile yüzünü buruşturan Giray bıkkınlıkla nefesini verdi. Bu küçük kızdan özür mü dileyecekti şimdi. Ama savaşta her yol mübahtır demişler. Bu işten kurtulması için bunları yapması gerekiyorsa oda yapardı.

 

"Tamam baba bu şartın da kabulüm." dediği sırada telefonu çalmaya başladı. Cebinden çıkardığı telefonun ekranına bakınca arayan kişiyi görmesi ile yüzünde bir sırıtma peydah olurken yerinden kalkarak bahçenin içine doğru geçip telefonu açtı. Ayten Hanım sinirli bakışlarını eşine çevirerek sordu.

 

"Derdin ne senin Salih!? Niye izin verdin? Nasıl alışacaklar birbirlerine? Zaten Elif'in bu konularda tecrübesi yok. Bir de Giray giderse nasıl olacak bu iş?" Salih bey karısının susmayacağını anlayınca sakince konuştu.

 

"Ayten bırak gitsin. Çocuk haklı böyle giderse hiç bir şey olacağı yok. En azından uzaklaşıp arada görürlerse birbirlerine bir şansları olur." Ayten Hanım hiç istemese de oğlunun gitmesini eşinin sözlerine de hak veriyordu. Bu düşüncelerle eşini onayladı. Giray açtığı telefonu kulağına götürerek cevapladı.

 

"Alo?"

 

"..."

 

"Lan ne demek haber vermedin? O kadar dürtmeye seslenmeye ölü olsa dirilirdi."

 

"...."

 

"Ne! Ne vurulması lan? Neredesin sen?"

 

"..."

 

"Tamam geliyorum hemen."

 

Telefonu kapatıp cebine atarken bir taraftan da söyleniyordu.

 

" Başımın belası. Ay da yılda gelir kuyruğuna bela takmadan gitmez şerefsiz. Ben acil yardım servisiyim sanki." Masada oturan ailesine işi olduğunu söyleyerek eve yöneldi. Odasına çıkıp motorunun anahtarını aldı ve aşağıya indi.Kaskını takarken balkonda ağlayan kızı görünce içinde hissettiği acıyla motoruna bindi. Hızla yola koyulurken aklında hala kızın göz yaşları vardı.

 

OY VE YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN LÜTFEN...

 

~Yitenumutlar~

 

 

Loading...
0%