@yitenumutlar
|
Elif, ağlamamak için direndiği ortamdan hızla uzaklaşıp dün kaldığı odaya kendini atar atmaz gözlerini zorlayan yaşları serbest bırakmıştı. Odanın içinde ne yapacağını bilmez bir şekilde dolanıyor göz yaşlarına eş olarak vücudunu saran titreme ile daha da sinirleniyordu. Aklında hep aynı deli sorular dolanırken aynı soruları kendine soruyordu.
"Sen bu kadar aciz misin?" Verecek cevap bulamıyordu bir türlü. Ama içinden bir ses ise bir fısıltı gibi aciz,kimsesiz,olduğunu iddia ederken aklına Giray'ın sözü geldi. "Vicdan borcu olarak göreceğim." tarzında bir söz söylemişti. Ne demek istemişti ki şimdi? Zaten takmıştı kafayı kendisine. Ne söylese ne yapsa rahatsızlığını hemen dile getiriyordu. Giray'ın sergilediği tavırlarla iyice canı sıkılmıştı. Bu adamla evliydi. Peki nasıl olacaktı? Ne yapacaktı? Hiç bir şey bilmiyor kendini yeni doğmuş bir bebek gibi hissediyordu. Savunmasız ve öğrenmeye aç. Ama ona ne yapması gerektiğini öğütleyecek annesi yoktu. Bir evlilikte ne yapmasını öğretecek ona kılavuz olacak hiç kimsesi yoktu. Gerçi annesi yada babası olsa bu evlilik zaten olmazdı. Yine kimsesizliği aklına düşünce artan göz yaşları içinde anne ve babasının toprağının bulunduğu kavanozu alarak sabah farkettiği balkona attı kendini. Daha yeni yükselmeye başlayan güneş ışınlarının yüzüne vurması ile başını hafifçe eğdi. Akan göz yaşını silerken kulağına dolan gürültülü ses ile tekrar başını kaldırıp sesin geldiği yöne baktı. Gördüğü kadarı ile birisi motosiklete verdiği gazın kulakları tırmalayan sesi ve aşırı derecede hızlı bir sürüşle gözden kaybolmuştu. Ama bu evde kim bine bilirdi ki motosiklete? Sabah Ayten Hanım'ın sözlerini hatırlaması ile giden kişinin kim olduğunu anlaması uzun sürmedi. İçinde ki fısıltı şimdi bağırır vaziyette üstelik daha farklı şeyler söylüyordu.
"Senin yüzünden! Senden rahatsız olduğu için bu kadar sinirli." Bu sözler gibi daha bir sürü şey geçiyordu aklından.
Giray kızın balkonda ki halini aklından çıkaramadıkça gaza daha çok yükleniyor ve hız sınırını aştığının farkına varamıyordu. Evet, belki kırmıştı kızı ama kendisi de bilmiyordu ki ne yapacağını. İçinde ki bilinmezlik iyice hırslanmasına neden oluyor bu da saldırgan tavırlar sergilemesine sebep oluyordu. Yoksa o da istemiyordu savunmasız ve kimsesiz birini üzmeyi veya kırmayı. Üstelik hiç bir suçu olmayan masum birini. Ama olan olmuştu işte en kısa zaman da gönlünü almalıyım diye düşünürken kızın sabah ki hali aklına geldi. Utangaç, şaşkın ne yapacağını bilemeyen ama yine de,yeni yaşantısına ayak uydurmaya çalışma çabaları. Kırmızı ışığın yandığını fark edince ani bir fren ile durdu motoru. Hız sınırını aştığının çıkan ses ile farkına varmıştı.Neyse ki gideceği yere az kalmıştı. Duran araçlar ile insanların önünden geçişini izledi. Gözüne takılan bir çifte kaşlarını çatarak bakarken beynini aynı düşünceler ele geçirmeye başlamıştı. Henüz liseye gittikleri belli olan kız ile yanında ki çocuk sarmaş dolaş bir vaziyette oldukça samimi görünüyordu. Belli ki sevgililer diye geçirdi içinden. Elif' in de kalbini çalacak ona bu en güzel yılların da böyle duygular yaşatacak biri olacaktı tabi ki ama ikisinin de içinde bulundukları durum yüzünden yaşamları alt üst olmuştu. Belki de Elif bu duyguları hiç tadamayacaktı. Hepsi kendisinin suçuydu zavallı kızın babasının ölümüne sebep olmasaydı o da gençliğini yaşayıp bu heyecanları tadacaktı. Aldığı kararda bir kez daha haklı olduğunu anladı. Belki kendisi yokken Elif'in de kalbini çalacak birisi çıkar ikisi de bu saçmalıktan kurtulurdu. Giden çiftin arkasından bakarken kaldırıma çıkan genç, kızı da kendisine çekip dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp bir kaç sözden sonra vedalaşıp ayrıldı. Bu görüntü ile kaşları iyice çatılan Giray korna sesleri ile kendine gelerek aynı hızla Demir ile buluşacakları yere geldi. Park ettiği motorundan inerek kaskını çıkartıp yerine yerleştirdi. Etrafa şöyle bir göz atıp yüzünü buruştururken Demir'e söylenmeyi de ihmal etmedi.
"Allah'ın cezası herif! Bir de vuruldum diyor. Ama salaklık bende niye panik yapıyorum sanki? Adam vurulsa seni niye buraya çağırsın? Hepsi Sidelya'nın suçu akıl mı bıraktı sanki? Ne var her şeye ağlayıp sızlanacak?" Yanından geçenlerin tuhaf bakışları ile kendi kendine konuştuğunu fark ederek gidenlere ters bakışlar atarak söylendi.
" Ne! Ne bakıyorsunuz? Hiç mi kendi kendine konuşan birini görmediniz?" Gençlerden biri öne atılınca yanında ki kız koluna yapışarak engelledi.
" Bırak abi! Deli midir nedir bulaşma hiç." Giray duyduğu sözler ile yüzünü buruşturarak konuştu.
"Merak etme deli değilim ama delirmeme az kaldı." Gençlere yaklaşarak kaşlarını çatıp ciddi bir şey soracakmış gibi bir tavır takındı.
" Bildiğiniz Ankara dışında uzak böyle çok uzak bir tımarhane var mı? Sonra kararını değiştirmiş gibi erkek olanın omzuna kolunu atıp tekrar konuştu. " Yada boş ver tımarhaneyi siz en iyisi en yakın karakolu arayın." Gençlerin anlamsız bakışları ile açıklamada bulundu. " Çünkü birazdan arkadaş katili olacağım." Sözleri duyan gençler korkuyla bir birine bakıp yavaşça ortadan kaybolurken Giray'da içeriye girip etrafı süzdü. Arkadaşını görmesi ile o tarafa yöneldi. Ama bir tuhaflık vardı bu işte. Etrafta bu kadar kız varken bu dişi sineğin bile peşinde koşan uçkur meraklısı ne demeye yılbaşı hindisi gibi düşünüyordu. Çoktan bir iki kızı tavlayıp hangisini ilk yatağa atacağının hesabını yaparken yüzünde Nuri Alço gülüşü ile yapacağı fantezileri düşünmesi gerekirdi. Böyle kesilecek hindi misali kara kara düşünmezdi Demir. Aklından geçirdiği düşünceler eşliğinde çektiği sandalyeye rahat bir şekilde oturup tek bacağını kıvırarak diğer bacağının üzerine attı. Oturduğuna bile tepki vermeyen arkadaşına kafasını sağa sola olumsuz anlamda çevirerek bozulan sinirinin de etkisi ile sert bir şekilde konuştu.
"Ne düşünüyorsun lan? Çağırdın geldim daha geldiğimin bile farkında değilsin. Birde vuruldum deyip insanı telaşa sokuyorsun." Demir, Giray'ın sözlerine karşılık yüzünü buruşturarak konuştu.
"Biraz yavaş ve alçak ses ile konuş abicim. Çünkü şu an beynimin içinde sesin en tiz kadın çığlığından farksız kalıyor. Hem vuruldum diyorum bunun nesi inandırıcı gelmedi sana acaba?" Giray şöyle bir arkadaşını taradı gözleri ile. Görünürde bir şeyi yoktu. En az bir Orangutan kadar sağlıklı duruyordu karşısında. Aklına gelen şey ile kıkırdayarak konuşmaya başladı.
"Lan yoksa kıçından mı vurdular? Görünür de bir hasar yok." Demir' in sert bakışlarına maruz kalınca gülümsemesini saklamaya çalışarak arkadaşından gelecek cevabı bekledi. Demir arkadaşının kendini zor tutan hali ile sinirli bir şekilde konuştu.
"Lan sen ne kadar piç karakterli birisiymişsin? Derdin ne oğlum benim kıçımla? Vuruldum dediysem ve vücudum da bir hasar yoksa bu illa kıçım mı hasarlı demek oluyor?" Yumruğunu kaldırıp sol göğsüne iki kere vurarak sözlerine devam etti. "Bura dan vuruldum? Hem de mavi bir çift kurşunla. Yanıyorum Giray bir çift mavi bakış yaktı beni oğlum." Giray arkadaşının göğsüne bakıp arabekse bağladığı sözleri ile dediklerinden hiç bir şey anlamamış gibi konuştu.
"Lan karar ver!Vuruldun mu,yanıyor musun ne dediğin belli değil." Demir arkadaşına bakarak kaşlarını çattı. Dediklerinin neresini anlamamıştı bu sevgi yoksunu herif?
"Yanmanın neresini anlamadın abicim?" Giray Demir'in sorduğu soruya sırıtarak cevap verdi.
"O kadarını anladık lan. Sen her daim yanıyorsun zaten. Ateşini söndürecek hatun gelmedi dünyaya daha." Demir işittiği sözler ile dili ile dişi arasında okkalı bir küfür etti.
"Lan asalak! Zeka geriliği başladı sende kazadan sonra herhalde. Öyle yanma değil oğlum." Susup biraz düşünerek devam etti sözlerine. "AŞIK oldum aşık o anlamda yanıyorum dedim. Adam mevzuyu nerelere çekti arkadaş. Adım çıkmış dokuza inmez sekize bu ne ya?" Demir'in söylediği sözlerden sonra Giray erkeksi bir kahkahayı patlatıp içeride ki herkesin kendilerine bakmalarını sağlamıştı. Etrafta ki insanların tuhaf bakışları altında inanmazcasına sordu.
" Sen mi aşık oldun? Güldürme beni Demir. Daha dün gece otuz beş yaşından sonra evlilik düşü nen adam yirmi dört saat geçmeden aşık oldum diye karşıma çıkıyor. Giray fark ettiği başka bir ayrıntı ile sözlerine devam etti." Hem kimi gördün dün geceden bu yana da aşık oldun lan? Dalgamı geçiyorsun benimle? Demir sabır çekerek bıkkın bir şekilde oflayıp arkadaşının gözlerine bakarak anlatmaya başladı.
" Giray ben büyük konuştum galiba lan. Sabah senin hayvani dürtüklemelerinden sonra uyku tutmadı haliyle. Evde de tıkırtılar başlayınca bende kalkayım dedim. Oda dan çıkmamla ona çarpmam bir oldu. Çarptım mı çarpıldım mı bende anlamadım ki." Giray aklı karışmış bir şekilde Demir'e bakarken bir taraftan da duyduklarına anlam yüklemeye çalışıyordu. O evde kime çarpabilirdi ki bu salak.
"Kime çarptın, kime aşık oldun bilmece gibi konuşma da adam gibi anlat şu işi." Demir sipariş edip içmeyi bile akıl edemediği soğuyan kahvesi gözüne çarpınca uzanıp aldı. Bir dikişte bitirdiği kahvenin soğumuş tadı ile yüzünü buruşturarak derin bir nefes aldı.
"Hayri Baba'nın kızına aşık oldum Giray. Çarptığım anda o bana mavi gözleri ile bakınca tam şuramı..." derken kalbini işaret ederek sözlerine devam etti. "...Bir ateş sardı anlatamam. Kilometrelerce koşmuşum da susuzluktan dilim damağıma yapışmış gibi ağzımı açıp konuşamadım bile lan." Yüzünde ki çarpık gülümseme ile anlatmaya devam etti. "Düşünebiliyor musun ben her kızı iki lafı ile etrafında pervane eden Demir bir çift mavi bakışla bu lanet çenem kilitlendi sanki. Kızın yüzüne salak salak bakmaktan başka bir bok yiyemedim. Bu mal kafa durdu kelimeler tükendi o an sanki." Giray arkadaşının haline gülse mi ağlasa mı bilemedi. Ama bir gerçeğin farkındaydı ki Demir'i hiç böyle görmemişti. Her zaman ego yığını gibi ortalarda kasım kasım kasılan adam gitmiş yerine başkası gelmişti sanki.
"Demir saçmalama istersen kardeşim!Aşk kim sen kim lan? Alkolün etkisi hep bunlar o yangında alkolün verdiği sıcaklıktandır merak etme bir şeyin kalmaz akşama." Demir arkadaşının saçma konuşmasına sinirlenerek öne doğru eğilip konuştu.
"He sen sanki çok biliyorsun aşk nedir de anlattıklarıma profesör edası ile yorum yapıyorsun. Lan insan kendini bilmez mi vuruldum oğlum ben Asya'ya. Ben o kızı almazsam gözlerim açık gider bak Giray demedi deme." Giray şaşkın bakışlarını gizleyemiyordu bile artık.
"Geber lan git Atakule'den at kendini. Kızı alacakmış. Nah verir Hayri Baba sana kızını. Sen adamın mekanından gözünün önünde karı kızla çık adamda gel benim kızı al diyecekti sana." Demir üzüntülü ve umutsuz bir tavırla arkadaşına sitem etti.
" Ne güzel sattın be kardeşini iki dakikada. Çok güzel moral veriyorsun bravo. Sende gelirsin bir gün ama yanıyom Demir. Ölüyom Demir diye o zaman ben de sana derim sür motoru uçuruma,etme bulma dünyası diye." Giray hain bir sırıtışla arkasına yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi. Gözlerini Demir'e dikerek söylendi.
"Eee etme bulma dünyası. Dün bana bu gün sana kardeşim." Giray gülerek Demir'in şaşkın suratına baktı. Demir ağzında dolandırdığı küfür ile homurdandı.
"Lan ben sana en azından fikir verdim. Bir kurtuluş yolu önerdim. Sen karşıma geçmiş pişmiş kelle gibi sırıtıyorsun. Alacağın olsun Giray düşersin lan elime ama." Alınmış bir tavırla yüzünü başka yöne çevirdi. Bir kaç kızın kendilerini süzdüğünü görünce yüzünü buruşturarak tekrar arkadaşına baktı. Giray arkadaşının bu hareketiyle gerçekten farklı bir durumda olduğunu anlamıştı. Çünkü kızların kurlarına karşı arkadaşının bu tavırları takınacağını rüyasında görse hayra yormazdı.
"Demir." Kendisine dönen bakışlarla Giray konuşmasına devam etti. "Sen İstanbul'da yaşıyorsun farkında mısın? Ne kadar inanmasam da aşk diye tabir ettiğin hislerine kız Ankara'da sen İstanbul' da nasıl olacak kardeşim o iş. Hem belki kızın sevdiği biri var. Damdan düşer gibi tanımadan etmeden ben sana aşığım mı diyeceksin?" Demir arkadaşının sözleri ile düşünceli bir şekilde başını salladı. Ne kadar kızsa da haklıydı nihayetinde. Ama kafaya koymuştu Asya onun olacaktı. Bu düşüncelerin ve içinde ki hislerinin sesi ile ile konuştu.
"Giray ben o kızı alacağım oğlum. Bir kıza karşı ilk defa böyle derin şeyler hissettim. Ve içimde hissettiğim şey çok kuvvetli bir duygu. On gün daha buralardayım biliyorsun mutlaka bir yolunu bulup konuşacağım onunla. Gerekirse kapısında nöbet tutarım." Giray Demir'in haline gülerken laf sokmayı da ihmal etmedi.
"He oğlum bekle de Hayri Baba'da seni hedef tahtası niyetine kullansın. Salak mısın lan? Ne kadar babacan biri olsa da belli ki karanlık işleri de var adamın. Kendine gel benim derdim bana yetiyor bir de sen iş açma başıma." Demir işittiği sözler ile umursamazca omuz silkmekle yetindi.
"Lan ne derdi? Kaç kurtul işte oğlum. Ha ben kıza karşı bir şeyler hissediyorum diyorsan orası ayrı." Arkadaşının sert bakışlarına karşılık sözlerine devam etti. "Giray gerçekten çok farklı bir duygu lan. Tamam ilk duyunca kızdım sinirlendim ama neden olmasın be kardeşim. Kendinden beş-altı yaş küçük erkekle evlenen kadınlar var. Kız küçük ama olmayacak bir şey değil ilerde belki dört, beş yıl sonra zaman ne gösterir bilemeyiz. Ben şunu anladım büyük konuşmamak gerekiyormuş. Çünkü..." işaret parmağını kaldırarak gök yüzünü işaret edip konuştu. "Yukarıdaki her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlamış. Sen istediğin kadar tepin istemiyorum de ama kaderde ne varsa o olur. Kim derdi benim gibi çapkın karı kız düşkünü bir adam bu hallere düşüp size maymun olacak diye?" Giray gülerek kafasını iki yana salladı.
" Ben büyük konuşmam Demir. Kaderde varsa çıkar karşına ama ben daha hiç bir duyguyu tatmamış bir yüreği kendime prangalayamam. İlerde ya birini severse? Daha ben ona karşı bir şey hissetmezken ne diye kızın önüne engeller çıkarayım. Gideceğim ben oğlum koydum kafaya. Elif'te yaşayacaklarını yaşasın. Aşkı sevgiyi tatsın. Tatsın ki ilerde bir şey olursa kendisini bana mahkummuş gibi görmesin. İkimiz içinde en iyisi bu. Benim gitmem." Demir anladım dercesine başını salladı. Sonra yüzünde ki sırıtışla konuştu.
"Lan herkes gider Mersin'e biz gideriz tersine. Millet eline erkek eli değmemiş kız ister bizim ki her duyguyu tatsın diyor. Ya bana ne demeli? Sana kaç kurtul derken kendim elimden gelse nikahı basıp alıp gideceğim kızı." İkisi birden içinde bulundukları duruma gülmeye başladılar.
Elif Gönül Hanım dan aldığı kavanoza annesinin ve babasının kabrinin toprağını koymuş balkonda kavanoza bakarak biraz önceki ağlayışının iç çekişleri ile hala ne yapacağını düşünüyordu. Omzuna değen elle başını kaldırdı Ayten Hanım ve yardımcı kadının tebessümü ile karşılaşınca o da buruk bir tebessüm ile oturduğu yerden kalkmaya çalıştı. Fakat iki kadın müsaade etmemiş kendileri de Elif'in tam karşısına aynı şekilde oturmuşlardı. Ayten Hanım sevecen bir ses tonu ile konuşmaya başladı.
"Niye ağlıyorsun kızım?" Elif ne söyleyeceğini bilmiyordu. Sonuçta Giray onun oğluydu. Onu şikayet edemezdi. Sözlerine kırıldım diyemezdi ki. Üstelik haklıydı da. Onun için bir yüktü. Ama her zaman doğruları söylemekten yana olmuştu.
"Ayten Anne,Giray benden çok rahatsız belli ki ve bu durum beni çok üzüyor. Sonuçta burası onun evi ama o ben den rahatsız olduğu için gitmek istiyor." Ayten Hanım Elif'in titreyen ellerini avuçlarının içine hapsederek konuşmaya başladı.
"Rahatsızlıktan dolayı değil canım onun gitme isteği. Kariyer derdinde. Babası izin vermeyecek diye seni bahane etti. Sen üzülme boş yere. Gitsin istediği yere ama geldiğinde karşılaşacağı şeyler ile nasıl başa çıkar onu da kendisi düşünsün." Elif anlamaz bakışlarını kadına yöneltti. Kadın gülümseyerek bakınca Elif merakla sordu.
" Nasıl yani ne ile karşılaşacak ki? Beynin de dönüp duran soruyu da peşinden sordu. "Hem gitmezse beni vicdan borcu olarak göreceğini söyledi. Vicdan borcu derken ne demek istedi?" Ayten Hanım beklediği soru ile sıkıntıyla Gönül Hanım'a baktı. Orta yaşlı kadın durumu toparlamak adına söze girdi.
"Elif'ciğim Giray bir iki sene önce sizin köyün civarında yarışlara hazırlanıyordu ufak bir kaza geçirmiş baban da yardım etmiş. Tanışmaları da o kazadan kaynaklanıyor. O yüzden babanın yaptığı yardıma karşı vicdan borcu diyor Giray. Kötü bir durum yok anlayacağın." Elif anlatılanları şöyle bir tarttı. Haklı olabilirlerdi ama kendisi bura da diye Giray evini terk etmek zorunda değildi.
"Tamam peki ama Giray benim yüzümden gitmesin gerekirse beni yatılı okula verin Ayten Anne. Benim yüzümden bir çocuğunuzdan daha ayrı kalırsanız ben kendimi sorumlu tutacağım yoksa." Ayten Hanım Elif'in düşüncelerine tebessümle karşılık verdi. Gerçekten yaşından beklenmeyecek kadar ince düşüncelere sahipti. Allah'a şükretti içinden. Böyle temiz,masum ve düşünceli bir kız çıkardığı için karşlarına. Avuçlarının arasında ki küçük elleri hafifçe sıkarak konuşmaya başladı kadın.
" İstediği yere gidebilir canım. Sonunda geleceği yer ailesinin yanı. Giray bizden vazgeçemez. O yüzden sen canını sıkma." Dün geceden beri aklında ki düşünceyi büyük bir hevesle Elif'le paylaştı.
"Hem sen boşver bunları. Bak benim aklıma ne geldi." Mavi gözlerindeki heyecan kıpırtıları ile sözlerine devam etti. "Bu evin bir çatı katı var. Orasını sana oda olarak hazırlayalım mı ne dersin?" Elif kendisi için yapılan bunca iyilikten rahatsız oluyordu. Daha fazla yük olmak istemediğini bildirmek istercesine başını olumsuzca sallayarak sözleri ile de belirtti.
"Hayır Ayten Anne ben daha fazla yük olmak istemiyorum size zaten yeterince yük oldum." Gönül Hanım,Ayten Hanım'ın kabullenecek gibi tavrını görünce söze girdi. Çünkü Ayten Hanım'ın kızı kırmaktan korktuğunu anlıyordu. E o zaman kendisi devreye girebilirdi. Ne de olsa ateş ve barut yan yana durmazdı.
" Aa! O nasıl laf kızım duymamış olalım. Bu ev artık seninde evin. Sen bu evin gelecekte ki gelini olsan da şimdi kızısın. Ayten Annen kaynanalık yapmıyor olabilir ama benden fena kaynana olur haberin olsun. Bırak şimdi mırın,kırın etmeyi. Ben hemen temizlemeye başlıyorum. Bak gör nasıl güzel olacak orası hem terası da var daha rahat edersin." Elif orta yaşlı kadının hafif çatılan kaşları ile sesindeki sert tınıdan ürkerek mırıltı ile cevap verdi.
Peki ama bir şartla." İki kadında mutlulukla bir birine baktı. Korkuyorlardı sonuçta iki genç ve sağlıklı insan bir arada olunca akıllarınca tedbir almaya çalışıyorlardı. Giray ne kadar istemem dese, Elif ne kadar bu konularda tecrübesiz olsa da şeytanın bir dürtmesi ile fitilin ucu ateşlenebilirdi. Şu an için de bulundukları durumda iki gençte böyle bir şeyi kaldıramazdı. Elif'in sözleri ile iki kadın merakla kıza döndü. Gönül Hanım yine tedbirli bir şekilde sordu.
"Neymiş bakalım şartın?" Elif mavi gözlerini Gönül Hanım'a çevirerek ürkekçe konuştu.
"Bende temizlikte sana yardım edeceğim ve..." Gönül Hanım,Ayten Hanım'a baktı sıkıntı ile. Kadının onay veren bakışlarını görünce Elif'e döndü tekrar.
" Tamam öyle olsun bakalım ama bir şartım var demiştin?" Elif bu sefer Ayten Hanım'a çevirdi bakışlarını. Aslında iki kadınında niyetini anlamıştı. Onların işini biraz daha kolaylaştırmak adına sözlerine devam etti.
"Ve Ayten Anne, izniniz olursa Gönül Teyze'de çatı katında benimle kalabilir mi?" İki kadın şaşkınca bir birine baktı. Anlaşılan Elif bazı konularda onlardan daha tedbirli davranacaktı. İki kadında bir den kahkahaya boğulunca Elif utanarak başını yere eğmişti. Kızın utanan hali ile kahkahalarına son veren kadınlar kızın bu şartını da onaylamıştı. Ayten Hanım oturduğu yerden yavaşça kalkarak hala oturmakta olan ikiliye baktı.
" E siz böyle oturmaya devam ederseniz zor biter bu işler. Üstelik ben de size yardım edemeyeceğim maalesef." Gönül Hanım ve Elif'te oturdukları yerden kalkınca sözlerine devam etti.
" Gönül, benim bu gün biraz işlerim var. Salih'le çıkacağız birazdan, o yüzden işler size kaldı." Gönül Hanım,Elif'in koluna girerek onu yaşından beklenmedik bir çeviklikle sürüklerken bir yandan da Ayten Hanım'a cevap veriyordu.
"Ne işin varsa git bakalım. Ayol bu yaştan sonra gösteriş yapıyor kadın. Kocası olan var olamayan var değil mi Elif ?" diyerek göz kırptı koluna girdiği kıza. Bu konuşmadan sonra şaşkınlığa uğrayan sadece Elif değildi tabi ki.Ayten Hanım'da ağzı bir karış açık giden ikilinin arkasından bakakalmıştı. Gönül Hanım'a hiç bir zaman sert çıkmamış birbirlerinin kalbini kırmamışlardı onca sene. Aksine geçen yıllar aralarında ki bağı abla kardeş ilişkisine dönüştürmüştü. Bu kadın iflah olmaz dercesine başını sallayarak o da ikilinin arkasından içeri geçti. Gönül Hanım ve Elif temizliğe girişirken Ayten Hanım'da,Salih Beyle işlerini halletmek için evden ayrılmıştı. Yolda ilerleyen araçta sessizlik hakimken Salih Bey sessizliği bozdu.
"Ayten." Eşinin kendisine dönen bakışları ile sözlerine devam etti."Elif nasıl oldu? Sabah çok kötü gözüküyordu kız. Hepsi bizim patavatsız eşek sıpasının suçu. Nerede ne konuşacağını bilmiyor. Nasıl üzüldü zavallı kız." Ayten Hanım,Salih Bey'in üzgün haline dayanamayarak Elif'le aralarında geçen konuşmaları anlattı bir çırpıda. Salih Bey duyduğu bazı sözlere üzülürken uygulamaya geçirdikleri yeniliklere de içten içe sevinmişti. Biliyordu bu işin sonunda mutlaka oğlunun gönlü de bu masum kıza kayacaktı ama o zamana kadar kızın daha çok yıpranmasından korkuyordu. Çünkü Elif masum temiz olduğu kadar kırılgandı da. İleride oğlunun kalbini çalacağından adı kadar emindi adam. Düşüncelerinden eşinin sesi ile sıyrıldı.
"Salih." Odaklandığı yoldan bakışlarını temkinli bir şekilde yan koltukta oturan eşine çevirdi.
"Çok düşünceli, çok akıllı bir kız. Üstelik edepli ve çok güzel. Bu zaman da böyle meziyetleri olan bir kız. Ne bileyim Salih işte iyi ki getirmişsin Elif'i yoksa Giray hoppa ve ailemize uygun olmayan bir kızla çıkardı bir gün karşımıza." Düşünceli bir şekilde sözlerine devam etti.
"Gerçi zamanı geldiğin de belki Giray yine istemeyecek Elif'i. Ama o zaman bile ben ona anneliğimle sahip çıkıp gerekirse kendi ellerimle evlendireceğim. Çünkü Elif mutluluğu hak eden bir kız." Salih bey işittiği sözler ile aniden frene basarak sert bir şekilde arabayı durdurdu. Çattığı kaşları ile eşine bakarak sert bir şekilde konuştu. Arabanın ani duruşu ile sendeleyen kadın,eşinin sert sözleri ile de neye uğradığını şaşırdı.
"Bana bak Ayten ben Elif'i oğluma nikâhlayarak getirdim bu eve. Gerekirse zorla evlendiririm ama Elif'i başka birine vermem. Senin ne dediğini kulağın duyuyormu be kadın? Başkasına verirmiş. Neyiz biz ha? Oğlumuz olmadı başka birine mi vereceğiz? Ulan kız sıradan bir eşya mı ? O olmadı ona, o olmadı ona. İkinci el pazarlama mı yapıyoruz. Tövbe,tövbe insanı dinden imandan çıkartmayın. Giray'ın nikahlı karısı o kız! Daha da ötesi yok. Sende o saçma fikirleri at aklından." Ayten Hanım eşinin ateş saçan bakışlarına karşılık yanlış anlaşıldığı için açıklamaya çalıştı.
"Yanlış anlıyorsun Salih. Öyle demek istemedim ki ben. Düşünsene Elif daha küçük. İlerde aklını da gönlünü de çelecek biri muhakkak olacaktır. Giray'ın gitmesine de izin verdin. Meydan boş kalacak. Kız da güzel, o zaman ne yapacaksın? Kız başkasını isterse zorla Giray'ın koynuna mı sokacaksın?" Salih Bey elbette düşünmüştü bunları ama başka çareside yoktu. Biraz daha sakin bir ses ile konuşmaya devam etti.
"Sen nesin Ayten? Ana değil misin?" Ayten Hanım'ın ters bakışları ile tekrar konuştu." O zaman analığını yap kızın her adımından haberin olsun. Gözün üstünde olsun. Elbet benim de düşündüğüm şeyler var." Ayten Hanım eşinin sözleri ile homurdanarak konuştu.
"Ana değil miymişim? Anaysam kızın kalbine de mühür basmamam heralde. Sür şu arabayı da benimkileri getirme Salih. Bu yaştan sonra kanepe köşelerin de sürünmek istemiyorsan laflarına dikkat et." diyerek başını camdan tarafa adamın tepkisini umursamazca çevirdi. Salih Bey irileşen kahverengi gözleri ile şaşkınca eşine baktı. Gördükleri ile eşinin sözlerin de gayet ciddi olduğunu anladı. Homurdanarak kontağı elini uzattığı sırada telefonu çaldı. Ekrana baktığın da arayanın sekreteri olduğunu görünce sıkıntı ile açtı.
"Efendim Reyhan."
"..."
"Evet tamamen aklımdan çıkmış. Ben şu an uğrayamam şirkete. Sen Giray'ı ara o geçsin. Nasıl olsa imza yetkisi var."
"..."
" Sana da iyi günler kızım."
Kapattığı telefon ile karısına ters bir bakış attı. Hâlâ aynı suratsız hali ile dışarıya baktığını görünce arabayı çalıştırıp yola koyuldu.
"Demir kızı bayağı kırdım be oğlum. İçim hiç rahat değil gönlünü almam lazım." Giray arkadaşından yardım beklercesine bakarken onun başka tarafa pür dikkat baktığını gördü. Ama umursamayarak sözlerine devam etti. "Ve ben nasıl gönlünü alacağımı bilmiyorum. "Arkadaşının tepkisiz kaldığını görünce uyarır nitelikte sertçe seslendi. " Lan kime diyorum?" Demir işittiği sert ses ile bakışlarını arkadaşına çevirdi. Eğer Giray bu manzarayı görürse olay çıkartmadan buradan ayrılmazdı. Panikle yerinden kalkarak aynı panikle konuştu. Fakat saçmaladığının farkında değildi.
"Hadi beni yengeye götür. Birde o na anlatalım benim mevzuyu belki bir akıl verir." Giray ne saçmalıyorsun dercesine arkadaşına baktı. Demir ise hiç bir şeyin farkında değildi. Yanlızca olay çıkmasın diye uğraşıyordu. Çünkü olay çıkar ve bu Salih Bey'in kulağına giderse Giray'ın yurt dışı işi yatardı. Giray, Demir'in tuhaf hallerine bakarak konuştu.
" Ne yengesi lan? Esra'yı diyorsan o burada değil şehir dışında." Demir ağzından homurtu eşliğinde "Sen öyle zannet salak herif." diye geveleyince. Giray anlamadığı söz ile şüphe ile arkadaşına baktı.
"Ne saçmalıyorsun lan sen?" Demir arkadaşının koluna yapışarak sırıttı.
"Lan evlisin hâlâ Esra diyorsun. Asıl sen ne saçmalıyorsun? Ben yenge derken Elif'i kastettim." Giray bu sözler üzerine kahkahalar arasında konuşmaya çalıştı.
"Lan salak. Sen ayıldığından emin misin? Küçücük kıza yenge diyorsun." Demir kaşlarını çatarak arkadaşına baktı. Kendisi burada onun kıçını kurtarmak için uğraşıyordu o ise dalga geçiyordu.
"Ne var diyemez miyim? Yenge,yenge,yengem oldu mu?" Sinirle baktı Giray'a ve sözlerine devam etti. " Hem nihayetinde kadın değil mi? Anlar aşk,meşk işlerinden. Bana da akıl verir kalk gidiyoruz." Giray çatık kaşları ile arkadaşına sert bir şekilde konuştu.
"Ne diyorsun sen lan? Şimdiden sokma kızın aklına aşk,meşk diye. Başlarım senin gönül işine benim başıma iş açacak. Sonra kız merak salacak böyle şeylere. Otur oturduğun yerde. Danışamazsın Elif'e hiç bir şey." İçinden hâlâ saydırıyordu Demir'e. Ama arkadaşının pes etmeye niyeti yoktu.
"Ne var lan gitsek? Hem daha tanışamadım Elif'le senin köşe bucak kaçtığın şu küçük kızı bir de ben göreyim." Diyerek imâ ile sırıttı. Giray anladığı imâyı görmezden gelerek olumlu anlamda başını salladı. Yoksa bu adamdan kurtuluş yoktu.
"Tamam gidelim ama aşk,meşk konuşup kızın aklına da böyle saçmalıklar sokmak yok." Demir "tek şuradan çıkalım da kazasız belasız aşkı bırak bin bir gece masallarını anlatacağım anasını satayım" diye içinden geçirirken Giray'ın üstüne basa,basa aşk konusunu açmak yok lafına içten içe güldü. "Madem istemiyorsun ne demeye pimpirikleniyorsun? Şerefsiz" diye oda arkadaşına saydırıyordu. Hesabın gelmesini beklerken Giray'ın telefonu çaldı. Cebinden çıkardığı telefonla konuşmaya başladı.
"Efendim Reyhan."
"..."
"Evet, bir sorun mu vardı?"
"..."
"Tamam ben on dakikaya oradayım. Sen imzalanması gereken dosyaları hazırla imzalayıp çıkarım ben."
"..."
Biten konuşma ile telefonu tekrar cebine koyarak arkadaşına açıklama yapmaya başladı.
"Şirkete uğramam lazım imza için. Babamın işleri varmış topu bana atmış anlayacağın." Demir anladığını belirtircesine başını sallarken Giray devam etti.
"Sen direkt eve geç istersen. Hem annem de kaç gündür başımın etini yiyor Demir niye hala gelmedi diye. Bende işim bitince gelirim. Demir bir an önce bulundukları ortamdan çıkmak için arkadaşının sözlerini başını sallayarak geçiştirdi. İnşallah çıkarken de görmezdi ilerideki manzarayı.
Hesabı ödeyip kalkan ikili Demir'e seslenen ses yüzünden durmak zorunda kaldı..Demir içinden küfürleri saydırırken Giray çoktan sesin geldiği yöne dönmüş ve seslenen kişiye bakarken arkadaki manzarayı da fark etmesi bir olmuştu.
Demir bir Giray'a bir seslenene bakarken ani bir hamle ile Giray'ın koluna yapışarak fısıldadı.
"Sakın aptalca bir şey yapma. Babanın kulağına giderse yurt dışı işini unut Giray." Giray uyaran arkadaşının gözlerine umursamazca bakarak sert bir hamle ile kolunu kurtarıp gördüğü manzaraya doğru ilerlerken fısıldadı.
"Aptal yerine konulanın aptallık yapmasını çok görmez babam merak etme kardeşim."
OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM
~Yitenumutlar~
|
0% |