Yeni Üyelik
5.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm şarkısı: Neşet Ertaş - Acem kızı

 

***

 

Giray ağır adımlarla masadakilere doğru yaklaşmaya başladı. Otuzlu yaşlardaki yanında ki adama sokulan kadın bulundukları ortama yakışmayacak uygunsuz hareketler eşliğinde kahkaha atarken kendilerine yaklaşan adamı hâlâ fark etmemişti. Giray yaklaştığı kadının tam karşısına dikilirken hâlâ şuh kahkahalarına devam eden kadın boya olan sarı saçlarını savurarak başını kaldırınca karşısında ki adamı görmesi ile attığı kahkahaları bir anda kesilmişti. Kadın şaşkınca bakarken yanında ki adamda kadının sessizliğe bürünmesi ile karşılarında ki adamı fark etti. Giray tiksinerek baktığı kadına alayla sordu.

 

"Esra! Bu ne güzel tesadüf böyle? Seninle karşılaşacağım aklıma gelmezdi doğrusu." Şüpheli bakışlarını karşısındaki kadına dikerek sözlerine devam etti." Daha iki gün önce şehir dışında olduğunu söylerken şimdi seni burada görmek biraz şüpheli açıkçası." Giray karşısındaki kadının renkten renge girmesini büyük bir zevkle izliyordu şu an. Elbette ki üzülmüştü ama aldatıldığı için değil aptal durumuna düşürüldüğü içindi bu üzüntünün sebebi. Yoksa Esra'yı iplediği bile yoktu. Esra kırmızının en cırtlak tonunu kullandığı rujlu dudaklarını dişleyerek kem küm etmeye başlamıştı.

 

"Imm Giray ben dün döndüm aslında. Ama sana haber veremedim." Giray, Esra'nın söylediği söze belki inanabilirdi. Tabi yanında ki yarım akıllı olmasaydı. Esra'nın yanında ki adam işittiği sözler ile şaşkın bir şekilde konuşmaya başladı.

 

"Esra bu adam kim? Hem sen hangi ara gittin şehir dışına ve hangi ara geri döndün. Bir aydır neredeyse tuvalete de birlikte gireceğiz. Bu ne demek oluyor açıklar mısın bana?" Esra yalanlarının ortaya çıkmasının verdiği sıkıntı ile gözlerini iki adam arasın da çaresizce gezdirip yerinde kıpırdanmaya başladı. Yanındaki adam cevap beklerken Giray yüzünde ki alaylı gülüşle adamın omzuna elini koydu. Adam omuzuna konulan elle ters bir şekilde Giray'a bakarken Giray konuşmaya başladı.

 

"Şimdi dostum,"adamın şaşkın bakışları eşliğinde omzunu hafifçe sıkarak sözlerine devam etti.

 

"Dostum diyorum ama sakıncası yoktur umarım? Çünkü bu kadın yüzünden düşman kazanmaya niyetim yok." Adamın tabiri caizse aval aval bakması ile devam etti konuşmasına. "Her neyse Esra'nın veremediği cevabı vereyim sana. Ben sevgilisiyim." Gözlerini bir şeyleri tartar gibi kısıp konuşmasına devam etti. "Yani en azından bir ay öncesine kadar teorik olarak öyleydim. Ya da ben öyle zannetmişim." Adam sert bakışlarını Esra'ya çevirerek konuştu.

 

"Ne demek oluyor Esra bütün bu saçmalıklar?" Esra Giray'a şeytan görmüş gibi bakarak adamın sorusunu cevaplamaya çalıştı.

 

"Şey... Umut biz ayrılmıştık aslında." Gözlerini bu defa yalvarırcasına dikti Giray'a. Fakat Giray yardım etmeyi bırakın kendini aptal yerine koyan bu kadını şuracıkta boğabilirdi. Tabi ortada yurt dışı meselesi ve babası olmasaydı. Umut sinirli bir şekilde Esra'nın kolundan tutarak hesap sormaya başlarken Giray sadece umursamazca bakmakla yetiniyordu. Çünkü kendisini kandırıp üstüne yardım isteyecek kadar da yüzsüzleşeceğini beklemiyordu. Ailesi ne kadar da haklıymış meğer. Adının Umut olduğunu öğrendiği adamın bir sözü dikkatini çekince içinden gelen kahkaha isteğini bastıramayarak büyük bir kahkaha atmış ve adamın sinirli bakışlarının hedefi olmuştu. Umut'un sinirli bakışlarına karşılık ellerini kaldırarak konuştu.

 

"Sakin ol dostum sakin. Demek sana iki yıldır kimse ile beraber olmadığını söyledi. Doğrusunu söylemek gerekirse sana insaflı davranmış bana beş yıl demişti." Adam açığa çıkan yalanlarla Esra'yı tuttuğu kolundan sert bir şekilde kendisi ile birlikte ayağa kaldırdı. İçerideki tüm gözler bu üçlüye dönünce Demir müdahale etmek istercesine Giray'ın koluna dokunurken kendisine dönen arkadaşının her şey yolunda bakışları ile geri çekildi. Ama diğer ikili için aynı şey geçerli değildi. Umut kolundan tuttuğu Esra'yı silkeleyerek sertçe sordu.

 

"Amacın ne senin?! Ne yapmaya çalışıyorsun?!" Esra can acısı ile dolan gözlerini Giray'a çevirerek yardım istercesine bakarken Giray ikinci defa karşısında ki kadının yardım çağrısını yok saymıştı. Sonuçta hak etmişti tüm bunları. Birinin Esra'ya haddini bildirmesi gerekiyorsa o bu görevi layıkıyla yerine getirecekti hiç şüphesiz. Ama Esra'nın konuşmaya niyeti yok gibiydi. Bu yüzden tekrar kendisi konuşmaya başladı.

 

"Bak dostum ben anlatayım sana amacını." Esra'nın kızaran kolu gözüne çarpınca yinede vicdanı rahat edemedi. Sonuçta orantısız güç gösterisi vardı ortada. Umut'u biraz sakinleştirmek adına sözlerine devam etti. "Sen şimdi bırak tuttuğun kolu inan bu kadar sinirlenmene değecek bir insan değil kendisi." Adam Giray'ın rahat tavrına şaşkın bakışlarla karşılık verdi. Nasıl bir adamdı bu? Kim aldatıldığını öğrenir de bu kadar rahat karşılardı ki? Giray adamın şaşkın bakışlarını umursamadan sorular sormaya başladı.

 

"Sana şöyle açıklayayım o zaman. Cüzdanın kabarık mı? Son model olmasa da altın da lüks bir araç var mı? Elit yerler de takılır mısın? Ya da kısaca şöyle söyleyeyim..." diyerek adamın kulağına doğru yaklaşarak son sorusunu sordu "Ensen kalın,zengin misin?" Adam biraz kızardıktan sonra Giray'ın sorusuna başka bir soru ile karşılık verdi.

 

"Bu saçma sorular da neyin nesi?" Giray karşısında ki adamın da en az kendisi kadar saf olup bu kadına inandığını anlamıştı. Esra şok içinde hiç bir tepki veremiyor sadece dinlerken Giray adamın sorusunu derin bir nefes alıp etrafını süzerek cevapladı.

 

"Şöyle ki; Bu kadın bir avcı biz de onun avlarıyız. Benim olaylara uyanmam biraz geç oldu ama bak senin karşına Allah benim gibi bir iyilik meleği çıkardı." diyerek adamın omzuna iki defa hafifçe vurdu. Umut karşısındaki gencin söylediklerini düşünüp bir şeyleri anlamaya başlayınca kahkaha atma sırası ona geçmiş bu defa şaşkınca bakan Giray, Esra ve Demir üçlüsü olmuştu. En azından içeridekiler kendi muhabbetlerine dönmüştü. Umut kahkahalarının arasında Esra'ya dönerek konuşmaya çalıştı.

 

"Kusura bakma ama küçük hanım bizim durumumuza ava giderken avlanmak denir." Esra şüpheli bakışlarını Umut'a anlamadım dercesine çevirince diğerleri de merakla adamın konuşmasını bekliyordu. Umut gözlerini karşısındakilerin üzerinde gezdirirken anlamadıkları her halinden belli olan üçlüye durumu anlatmaya başladı.

 

"O zaman anlayacağınız dilden konuşayım, durum şu; cep delik cepken delik. Ben öyle ne ensesi kalın, ne zengin, ne de son model arabası olan biriyim." Esra'nın yanağından makas alarak pişkince sırıttı. "Anlayacağın bebeğim züğürtüm. Şansını başka kapıda dene." diyerek masanın üzerindeki telefonuna yönelen adamın koluna yapışan Esra şaşkınca sorularını sıralarken Giray ve Demir gülmemek için kendini zor tutuyordu.

 

"Umut ne saçmalıyorsun. O her hafta bindiğin son model arabalar, takıldığın lüks gece kulüpleri, hepsi yalan olamaz değil mi?" diyerek duyduklarının doğru olmamasını diledi.

 

"Kızım o arabalar yanın da çalıştığım adamın,yani patronumun. Lüks yerler de takılmamda onun adını vermemden kaynaklanıyor. Ben sandığın gibi zengin değilim. Senin gibi zengin avına çıkmış bir avcıyım sadece." diyerek Esra'nın duyduklarının etkisi ile açık kalan ağzını işaret parmağı ile çenesinin altından itekleyerek kapatmasına yardımcı olup çıkışa doğru ilerlerken bir şey unutmuşçasına dönerek konuştu.

 

"Bu arada hesabı ödeyiver. Malum sen bana çok pahalıya patladın." diyerek kapıdan çıkarak gözden kayboldu. Esra yaşadıklarına inanamıyordu. Üstelik aç gözlülüğü yüzünden Giray'ı da kaybetmişti. Başını kaldırarak yanında duran adama baktı. Gözlerin de tabi ki utanç barındıran bir duygu yoktu. Bunu sözleri ile de dile getirmek istercesine ağzını açması ile Giray'ın sözleri ile kapatması bir oldu.

 

"Sakın! Sakın, ağzını açıp tek kelime etme. Sen ne biçim bir kadınsın? Ailemi şimdi daha iyi anlıyorum." Başını olumsuzca iki yana sallayarak sözlerine devam etti. "Seninle eğlenmek amaçlı bir ilişkimiz bile olsa bu kadar iğrençleşeceğini düşünmemiştim. İnan seninle geçirdiğim onca zaman şimdi midemi bulandırıyor." diyerek çıkışa yönelip hızla kapıdan çıktı. Esra giden adamın arkasından gitmek için bir hamlede bulununca Demir kolundan yakalayarak engelledi. Çünkü olayın daha fazla büyümesini istemiyordu. Bu düşünceler ile konuştu.

 

"Bana bak Esra! Senden zerre kadar haz etmedim hiç bir zaman. Görüyorum ki hissettiklerim konusunda haklıymışım. Bundan sonra Giray'ın peşini bırakacaksın. Yoksa kadın filan dinlemem, her bir parçanı ayrı dağdan toplarlar haberin olsun. Bu kadarına gücümün yeteceğini sende biliyorsun." diyerek psikopatça sırıttı. Esra neye vurgu yapmak istediğini gayet net anlamıştı. Mesleğine güvenerek üstü kapalı tehdit ediyordu kendisini. Kolunun sertçe bırakılması ile sendeleyerek dengede durmaya çalıştı. "Hayvan herifler sanki güç gösterisi yapıyorlar." diye içinden geçirerek kolunu ovmaya başladı. Demir kadının kolunu ovmasına yüzündeki sırıtışla karşılık vererek sözlerine devam ederken arkasını dönüp çıkışa doğru ilerledi. Bir taraftan da yüksek ses ile bağırır şekil de konuşuyordu.

 

"Bu daha hiç bir şey Esra! Sen hele uyarımı dikkate alma gör bak başına neler geliyor o zaman." diye bağırarak çıktı cafeden. Gözleri etrafı tararken Giray'ın motoruna binmek üzere olduğunu gördü. Hızla yanına yaklaşıp karşısına dikilerek konuşmaya başladı.

 

"Hayırdır kardeşim? Beni almadan mı gidiyorsun?" Giray kaskını giymek için uğraşırken arkadaşının sözü ile homurdandı.

 

"Demir nüfusuma alayım abicim? Belki daha az masrafın olur." Arkadaşının haline gözlerini devirip kaskı başına taktı. Demir ise heyecan kattığı sesi ile hevesle sordu.

 

"Vallaha mı lan? Yapar mısın böyle bir iyliik? Cık cık cık lan manyak gören de Medine fukarası sanır seni. Şükret oğlum şükret." diye arkadaşına göz kırparak motoruna yerleşti. Demir yüzünü asarak kendini acındırmaya çalıştı.

 

"Hep bu fukaralıktan her şey kanıma işlemiş kardeşim ne yaparsın." Giray arkadaşının sözlerine gülerken bir taraftan da düşünüyordu. Bu adam olmasa bazı şeylerin altından nasıl kalkardı. Kardeşten öteydi kendisi için. Şu an yerinde başkası olsa ben sana demiştim diyerek egosunu tatmin etmeye çalışırdı. Oysa Demir işi şakaya vurup yaşadığı her kötü anıyı unuttururdu. Şimdi de aynısını yapıyordu. Fakat bir fark vardı. Giray için yaşadığı anların hiç bir önemi kalmamış o kadını tamamen silmişti hayatından. Demir'in sözleri ile düşüncelerinden sıyrıldı.

 

"Giray nerelere daldın? Bak içerideki olay yüzündense değmez kardeşim." Demir arkadaşının yüzüne baktı dikkatle. Ne kadar takmıyor gibi görünse de bir aldatılmışlık vardı ortada. Giray'ın önce şirkete uğraması gerektiği aklına gelince hemen arkadaşının başında ki kaska uzanıp çıkarmaya çalıştı. Bu halde onu motorun tepesinde yollayamazdı şirkete.En iyisinin işi gırgıra vurmak olduğunu düşünerek söylenmeye başladı.

 

"Lan adi! Beni böyle sevgilisinden ayrılmış, yıkılmış ayağına katakulleye getireceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Yeminle şuradan sana bir çakarım asfaltı öpersin." Giray, Demir'in ani ruh değişimine anlam veremezken sıkıntı ile saatine baktı. Geç kalıyordu şirkete ve hepsi bu şaklaban yüzündendi. Başından çıkan kaskı almak için uzanırken arkadaşı bir adım gerileyince Giray sinirle konuşmaya başladı.

 

"Lan manyak mısın!? Geç kalıyorum şirkete. Seninle uğraşamam şimdi Demir ver şu kaskı." Demir kaşlarını havaya kaldırarak bir cık çekip konuşmaya başladı.

 

" Yok öyle şirketi bahane etmek. Verdiğin sözü ne çabuk unuttun. Motora yaklaşıp elini uzatıp okşarken sözlerine de devam etti. "Bu bebek bu günlük ben de Aslan'ım sen benim Angelina ile idare ediver." Giray arkadaşının yüzünü inceledi yine ne saçmalıyorsun dercesine.

 

"Angelina kim oğlum?" Aklına gelen düşünce ile kaşlarını çatarak sordu. "Demir ! Biraz önce aşığım diye mart kedisi gibi inliyordun gene hangi tazenin canını yaktın lan?" Demir arkadaşının söylediği söz karşısın da yüzünü buruşturarak memuniyetsizce konuştu.

 

"İşte tam arkam da gördüğün yavrunun adı Angelina. Üstelik taze filan ne oluyor lan babaannem mi kaçtı içine doğruyu söyle?" Giray bir arkadaşına bir de arkasına bakarak kahkahayı basarken zar zor konuşmaya çalıştı.

 

"Lan bunun neresi Angelina? Yavruymuş terk edilmiş enik bu. Lan bildiğin Şahin işte." Eli ile arkadaşının arkasını göstererek sordu. "Kaç model oğlum bu ? Gerçi beni cebinden çıkarır orası belli de. Trafiğe çıkmasına izin var mı bunun? Dökülüyor lan bu." Alaylı gülüşü ile arkadaşının omzuna hafifçe vurarak sözlerine devam etti. "Hem başka zaman kardeşim şimdi acelem var." diyerek tekrar kaskını almaya çalıştı. Fakat Demir'in inadı tutmuştu bir kere.

 

"Özür dile kardeşim." Giray anlamsızca arkadaşına bakıp yüzünü buruşturarak sordu.

 

"Anlamadım kim den özür dileyeceğim lan?" Demir kenara çekilip arabasını göstererek konuştu.

 

"Tabi ki Angelina'dan." Giray işin uzayacağını anlayınca motorundan inerek arkadaşının karşısına dikilip elini avucuna alarak motorun anahtarını bıraktı.

 

"Al Allah'ın fukarası! Biri şu yaptığın acitasyonu görse yemeye ekmeği yok sanır. Ama adam milyonlarla oynuyor." diyerek arabaya doğru yöneldi. Demir arkadaşının arkasından sırıtarak seslendi.

 

"Giray!" Kendine dönen arkadaşına arabanın anahtarlarını fırlattı. "Nasıl gitmeyi düşünüyorsun Aslanım düz kontak mı yapacaksın?" Giray çevik bir hareketle yakaladığı anahtarla arabanın kapısını açıp içine bakınca yüzünü buruşturmadan edemedi.

 

"Lan hayvan! Bu ne her yere peluş kondurmuşsun?" Arabanın arka camında ki yazı gözüne çarpınca arkaya doğru yönelip yazıyı okuması ile sabır çekmesi bir oldu. "Baba mirası değil alın teri."

 

"Yuh! Öküz! Lan hangi kafayı yaşıyorsun oğlum? Bu ne piç arabası gibi?" Demir sırıtarak cevap verdi arkadaşına.

 

"Ankara kafasını yaşıyorum Aslanım. Hadi koçum hadi az laf çok iş. Çalış seninde olur." Giray artık ne diyeceğini şaşırmıştı.

 

"Demir oldu olacak çift egzoz taktırıp önüne de iki köpek koyduraydın birlikte başınızı sallar gezerdiniz." diyerek gülmeye başladı. Bu gün sinirleri acayip bozulmuştu ama her zaman ki gibi Demir yapacağını yapmıştı. Arkadaşının sözlerine karşılık kaskı başına takan Demir motoru çalıştırırken bağırdı.

 

"Onuda sen yapıver bir zahmet. Yengeciğime geç kalmayacağını akşam yemeğine evde olacağını söylerim. Yumurtalı ekmeklerini hazır etsin." Giray arabanın içinden kaptığı pet şişeyi arkadaşına fırlatalarak bir küfür savururken Demir motoru çalıştırıp son sözünü de söylemeyi ihmal etmeyerek motoru adeta kükreterek yola koyuldu.

 

"Depoyu fulleyivermiş. Lan cibiliyetsiz seni de, assolist gibi süslediğin bu külüstürü de,seninle arkadaşlık eden beni de eşekler kovalasın. Beynime sıçayım beynime!" diyerek kontağa yerleştirdiği anahtarı çevirdi. Arabadan gelen ses ile çalıştığına şükredecek dereceye gelmişti. "Otu,boku her şeyi anlatırsan böyle dalga geçer işte arkadaş değil akrep şerefsiz. Yumurtalı ekmekmiş boğazına durur da geberip gidersin inşallah. Vatan Millet sen gibi bir gereksiz oksijen harcayan canlıdan kurtulur." diyerek çoktan yola koyulmasına rağmen hâlâ saydırıyordu arkadaşının arkasından.

 

Salih Bey eşinin tavırlı halini umursamamaya çalışarak alışverişe ayak uyduruyordu. E sonra birde bunun için laf yemek istemezdi açıkçası. Gençliğin de anasının yüzün den huzur bulamamış şimdi de oğlu yüzünden huzuru kaçıyordu. Gözlerini gök yüzüne dikerek kendi kendine fısıldadı.

 

"Allah'ım ben ne günah işledim de bir lokma huzuru çok görüyorsun bu bahtsız kuluna? Şu işler bir yoluna girsin yeminle hacca gidip yedi deve kesmeyen Salih kulunu, şeytan yerine taşlasınlar." Ayten Hanım ters bakışlarını eşine çevirerek söylenmeye başladı.

 

"Hayırdır Salih? Fısır fısır ne söyleniyorsun kendi kendine?" Salih Bey yakalandığını anlayarak lafı çevirmeye çalıştı.

 

"Hiç Ayten. Öylesine şükrediyordum." Karşıdaki dükkanı görmesi ile sözlerine devam etti. "Benim ufak bir işim var Ayten sen devam et alış verişe ben hemen geliyorum." Ayten Hanım git hadi der gibi elini sallayarak yoluna devam ederken Salih Bey'de gördüğü dükkana doğru ilerledi.

 

Gönül Hanım ve Elif işleri bitirmiş bahçedeki kamelyada yorgunluk kahvesi içiyorlardı. Yaşlı kadın aklına gelen şey ile Elif'e bakarak söylendi.

 

"Ay Elif kızım dolapta lokum vardı. Bi alıp geliversen. Hiç gitmiyor bu melette kuru kuru." Elif yaşlı kadının yüzünü buruşturmasına tebessüm ederek başını sallayıp oturduğu yerden kalkarak mutfağa yöneldi. Kulaklarına dolan motor sesi ile bir anlık duraksama yaşasa da kendini toparlayarak içeri geçti.

 

Demir park ettiği motordan inerek yavaş adımlarla eve doğru yaklaşırken bahçedeki kadını görmesi ile o tarafa yöneldi. Yaşlı kadının yanına yaklaşınca kadın yüzünde ki gülümseme ile ayağa kalkarak elini uzatıp konuştu.

 

"Aman da kimler gelmiş? Demir efendi sen buraların yolunu bilir miydin?" Demir uzatılan eli usulünce öperek kadına sarıldı.

 

"Kalbimi kırıyorsun Nalan. Sensiz günler bir cehennemden farksızdı kuzum." Gönül Hanım karşısında ki gencin omuzuna hafifçe vurarak sitem etti.

 

"Belli çocuğum belli. Kes şaklabanlığıda otur karşıma anlat bakalım bu sirk maymunu halini neye borçluyuz?" Demir kırılmışcasına elini göğsüne götürerek konuşmaya başladı.

 

"Kırıyorsunuz beni hanımefendi. Lakin bir şeyi fark ettim yokluğunuz değilmiş cehennemi yaratan." işaret parmağını gök yüzüne kaldırarak sözlerine devam etti. "Yüce Mevla yan ey Adem oğlu dercesine cehennem sıcaklarını Ankara'ya yollamış." Kadın kaşlarını çatarak işaret parmağını kaldırıp Demir'e doğru salladı.

 

"Günah evladım Allah'ın işine karışılmaz." Karşısındaki gencin boncuk boncuk ter döktüğünü görünce kıyamayarak sözlerine devam etti. " Sen geç şöyle de ben sana soğuk bir şeyler getireyim." Demir yaşlı kadını elinden tutarak engelledi.

 

"Asıl sen otur Gönül Teyze. Ben bir elimi yüzümü yıkayım gelirken de getiririm bir şeyler. Yabancı değilim ya." diyerek eve doğru ilerledi. Elif bilmediği mutfakta dolaplar da lokum arıyordu. Gönül Teyze dolapta demişti ama bir türlü bulamıyordu. Dolaba doğru iyice eğilip başını adeta gömerken kulağına dolan tıkırtılarla konuşmaya başladı.

 

"Gönül Teyze kalkmasaydın sen. Zaten çok yoruldun. Ben bulur getirirdim lokumları." Açılıp kapanan kapak sesinden başka bir şey duyamamanın verdiği tedirginlikle başını hızla kaldırdığı esnada dolaba sertçe çarptı. Dudaklarından dökülen acı dolu bir inleme ile kolunda hissettiği elin sahibine doğru döndü.

 

"Küçük Hanım galiba bu kavonozu arıyorsunuz. Ama pekmezi akıttınız sanırım." Elif karşısında ki tanımadığı adamın sözleri ile telaşla kolunu kurtarıp ürkek gözlerle bakakaldı.

 

"Sizde kimsiniz.? Gö...Gönül Teyze nerede?" Demir,karşısında ki kızı inceleyen bakışlarla süzdü. Uzun ince fiziği,kumral ve beline kadar uzanan saçları,yeşilimsi gözleri,beyaz teni ve çok güzel bir yüzü vardı. Üzerine giydiği lacivert çiçekli yazlık elbise ve bakışların da ki farklılık adeta ben buraya ait değilim diye bağırıyordu. Karşısında ki adamın gözlerini kendisine dikip incelemesinden rahatsız olarak tekrar konuştu Elif.

 

"Kim olduğunuzu söylemezseniz bir çığlıkla herkesi başımıza toplarım." Tabi ki önce korkmuştu bu adamdan ama sonra düşününce gündüz vakti ne yapabilirdi ki? Üstelik güvenlik ve Gönül Teyze engeline mutlaka takılırdı. Karşısında ki adamın bakışlarında oynaşan muzip pırıltılar ile düşünmekten vazgeçip bağırmak için ağzını açtığı anda adam iki elini kaldırıp kızın önünde sallayarak telaşla susturdu.

 

"Tamam!Tamam! Sakin ol küçük Hanım. Bak ben zararsız biriyim." Karşısında ki kızın şüpheli bakışlarını görünce sözlerine devam etti. " Vallahi,yeminle zararsızım. Bu evin ikinci oğlu sayılırım. Giray'ın yakın dostuyum kardeşi gibi anlayacağın. Şimdi lütfen bağırayım deme o itfaiye sireni sesini çekecek havamda değilim." Karşısında ki küçük kızın çatılan kaşlarını görünce tedbirle tekrar konuşmaya başlarken elini de ben suçsuzum dercesine kaldırmıştı. " Yo yo sen beni yanlış anladın, yani tüm kadınlar kulak tırmalayıcı bir şekilde çığlık atıyor senlik bir şey değil bu." Olayı kurtarayım derken iyice saçmalamaya başlamıştı. Yüzünü buruşturup sıkıntı ile başını kaşıdı. Daha fazla uzatmadan elini uzatarak kendini tanıttı.

 

"Her ne ise benim adım Demir." Kızın ürkekçe uzattığı eline bakarken yüzünde bir tebessüm oluşmuştu. Eline değen soğuk elle bakışlarını kıza çevirdi. Elif aynı ürkeklikle konuşmaya çalıştı.

 

"Ben de Elif. Memnun oldum tanıştığımıza." Demir sesli bir şekilde kıkırdayınca kız şaşkınca adama baktı. Demir ise yüzünde ki şeytani gülümseme ile konuşmaya başladı.

 

"Ben de çok memnun oldum Elif. Vallahi ne yalan söyleyim yaşına göre daha büyük ve olgun duruyorsun. Üstelik çokta güzel." Sözlerini bitirir bitirmez acı dolu bir inleme döküldü dudaklarından.

 

"Ahhh! Ne oluyor be?" Elif ürkek ve şaşkınca bakarken Demir hızla arkasını dönünce elinde terlikle Gönül Hanım'ı karşısında bulmayı hiç beklemiyordu. Üstelik kızgın ve ateş saçan bakışlarla. Gönül Hanım elindeki terliği sallayarak konuşmaya başladı.

 

"Seni gidi azgın seni Ankara'da kız köküne kıran girdi de haberimiz mi yok? Gelmiş Elif'e asılıyor. Şuracıkta alırım ayağımın altına seni." Demir'in konuşma çabalarını görünce elinde ki terliği ağzına vurarak susturdu. "Sus bak hâlâ konuşuyor. Salih Bey duysa ne olur? Peki ya Giray? Sen bu kızın kim olduğunu biliyor musun?" Mutfağa geçen Elif'in gecikmesi ile meraklanmış, Demir'in de mutfak kapısından girdiği aklına gelince telaşla yerinden kalkmıştı. Zaten kız ürkek bir Ceylan gibiydi tanımadığı bir adamı da karşısında görünce korkmasa bari diye içeriye geçmiş ve bu manzara ile karşılaşınca kan beynine sıçramıştı. Demir kafasına aldığı darbenin şaşkınlığını üzerinden atamadan bu seferde sert bir darbeyi ağzına almıştı. Dişinin dudağını kesmesi ile ağzına gelen kan tadından dolayı yüzünü buruşturarak sonunda susan kadını cevaplamaya başladı.

 

"Aşk olsun Gönül Teyze ya.Şu dudağımın haline bak." diyerek dudağını gösterip konuşmasına devam etti. "Tabi ki biliyorum Elif'in kim olduğunu. Evin beyzadesi yani Giray'ın eşi. Üstelik tesuf ederim ben o kadar şerefsiz miyim arkadaşının karısına asılacak. Beni çok kırdın doğrusu." diyerek dudağını bükmeye çalıştı. Çalıştı çünkü beceremeyince yüzünü buruşturarak tekrar konuştu. " Elinin de maşallahı var. Gavura vurur gibi vuruyorsun mübarek. Şu dudağımın haline bak. Hem o eski Demir yok artık dün toprak oldu." Elif şaşkınca bu ikiliyi izlerken Demir'in kanayan dudağını görmüş ve ettiği sitemler yüzünden peçete ile dolaptan bir buz alıp genç adama uzattı. Demir tebessüm etmeye çalışarak kıza teşekkür edecekken böğründe hissettiği sert cisim ile başını eğip baktı. Lanet olasıca terlik yine iş başındaydı. Kafasını eğdiği yerden kaldırarak Gönül Hanım'a ne oluyor dercesine baktı.

 

"Biraz uzaklaş bakalım seni hayta ne de olsa vukatın çok." Demir sabır dilercesine bakıp sinirle konuştu.

 

"Yahu insaf be Teyzem. Bıraktım o işleri ben ya. Aşık oldum aşık." Gönül Hanım şaşkınca bakarken, Elif bu garip adamın tuhaf hareketlerine gülmeden edememişti. Şaşkınlığını atan Gönül Hanım elinde ki terliği Demir'e doğru sallayarak konuştu.

 

"Bak sen hangi bahtsız bedeviymiş o senin gönlünü çalan?" Demir'in gözlerini devirmesi ile terlikle kış kışlayarak sözlerine devam etti. " Git elini yüzünü yıka bahçeye gel kimmiş bakalım şu şanssız kız. Hadi git bakalım hadi." Elif'in kolundan çekiştirerek dolaba yönelip sürahideki limonatayı tezgaha bıraktı. Demir lavaboya doğru yol alırken Gönül Hanım da kendi kendine söylendi.

 

"Aşık olmuş siz kim, aşk kim? " diyerek Elif'in eline sürahiyi tutuşturup kendi de bardakları alarak bahçeye doğru ilerlediler.

 

---

 

Giray, arkadaşına en içten küfürlerini sıralayarak şirkete geçmiş asansör ile direk yönetici katına çıkmıştı. Babasının sekreteri Reyhan'ı sıkıntı ile dolanırken görünce geç kaldığını anlayıp geldiğini belli etmek için seslendi.

 

"Reyhan Hanım!" Kadın arkasıını dönüp Giray'ı görünce rahatladığını belli edercesine derin bir nefes vererek gülümsemeye çalıştı. Salih Bey'in odasına doğru ilerlerken bir taraftan da durumu anlatıyordu.

 

"Aslında dün imzalanıp yollanması gereken bir anlaşmaydı. Ama bazı aksiliklerden dolayı bu güne kaldı. Üstelik karşı tarafta bu akşam mesai bitimine kadar anlaşmayı elinde istiyor. Salih Bey'i aradım sizi aramamı söyledi umarım rahatsız etmemişimdir." diyerek geldikleri odanın kapısını açıp Giray'ı çalışma masasına yönlendirerek evrakları işaret etti.

 

"İşte Giray Bey imzalanması gereken anlaşma bu." Sonra aklına bir şey gelmiş gibi tekrar konuşmaya başladı. "Bu arada Salih Bey'e Hasan Taşkıran isimli birinden paket geldi. Siz iletir misiniz ben çocuklardan biri ile yollayayım mı?" Giray sekreterden duyduğu isim ile şaşırmıştı. Bu adam babasına ne paketi gönderebilirdi ki? Eline aldığı kalemle evrakları imzalarken yanında ki sekreterden paketi getirmesini istedi. Hızlı adımlarla gözden kaybolan sekreter bir kaç dakika sonra elinde küçük bir paketle geri geldi.

 

"Buyurun Giray Bey." Giray uzatılan paketi eline alıp masanın üzerine bırakarak imzaladığı anlaşmayı sekretere verip artık çıkabileceğini söyledi. Sekreter iyi akşamlar dileyerek biraz önceki gibi hızlı bir şekilde odadan çıktı. Giray masanın üzerinde ki paketi şüphe ile süzerken Hasan denen adamın babasına ne gönderebileceğini düşünüyordu. İçinde ki merak duygusuna yenik düşerek önünde ki paketi açtı. Evet doğru bir davranış değildi ama paketin üzerinde ki isim meraklanmasına yol açmıştı. Açtığı paketi incelemeye başladı. Bir kaç fotoğraf ve ufak tefek eşyalar vardı. İçinde ki notu okuduğunda fotoğraflara daha bir dikkatle baktı. Genç ve çok güzel bir kadın ve kucağında küçük bir çocuk fotoğraf karesinde gülümserken hemen arkalarında ki adamı görmesi ile içine bir sızı yerleşmişti. Biraz daha fotoğrafları inceledikten sonra aklına gelen düşünce ile paketi de alarak şirketten ayrıldı.

 

---

 

Elif doldurduğu limonataları ikilinin önüne bırakırken bir tane de kendi önüne alarak sandalyesine oturdu. Demir kızın her hareketini inceliyordu resmen. Bir insanın her hareketinden kırılganlık, zariflik, masumluk akar mıydı? İşte Elif öyle biriydi ve bu Demir'i çok etkilemişti. Korunmaya muhtaç naif nadide bir güzellikti Elif. Giray'ın neden bu kadar çok korktuğunu şimdi anlıyordu. Bu kız yaşı küçük olmasına rağmen herkesi etkisi altına alabilecek bir havaya sahipti. Elif üzerinde ki rahatsız edici bakışlarla yerinde kıpırdanınca Demir bacağına yediği tekme ile kendine geldi. Gönül Hanım korktuğu şeyin başına gelmemesi için dua eder olmuştu. Ağzı açık ayran budalası gibi süzüyordu bu çocuk kızı ayol. Demir'in bacağına attığı tekme ile konuşmaya başladı.

 

"Hastalığı ne doktor bey?" Demir anlamayan bakışlarını kadına yöneltince Gönül Hanım iğnelercesine tekrar konuştu. "Diyorum ki hastalığı ne? E bir saattir röntgen çeker gibi izledin kızı hastalığı ne ise söyle de bizde bilelim." Demir yüzünde kocaman bir sırıtışla cevapladı kadını.

 

"Vallahi Gönül Hanım kızımızın sarıp sarmalanıp eve kapatılması gerekiyor. Zira etrafına tehlike unsur edecek şekilde bir havaya sahip. Maazallah ciddi ve vahim olaylara yol açabilir kızımız da ki bu hava." Gönül Hanım'ın çatılan kaşları ile sözlerine devam etti. "Fakat şunu da belirtmeliyim ki Giray denen herif şanslı piçin teki. Şifa kaynağı gibi maşallah kızımız. İnsan da ne sıkıntı bırakır ne stres ama bir hususta dikkatinizi çekerim Giray nemrut, suratsız, patavatsız bir yapıya sahip hastalıklı bir insandır. Kızımızı üzer ve salgın hastalığını ona da bulaştırmaya çalışırsa bu tatlı kızın bir abisi olarak bana haber vermeniz yeter. Doktor Demir kimliğim ile onu prostat ameliyatı yapmayanı hipokrat yemini çarpsın." Gönül Hanım'ın iğneleyici sözlerini oyuna çevirerek Elif'i bir kardeş gibi gördüğünü ve kendisinin bir tehlike arz etmediğini bildirircesine bu küçük oyunla vurguladı. Elif ilk defa içten bir şekilde gülmüştü. Gönül Hanım kızın gülüşü ile mutlu olurken Demir sahte bir kızgınlıkla çıkıştı.

 

"Hayırdır Küçük Hanım komik olan ne acaba?" Elif gülmeyi anında keserek konuşmaya çalıştı.

 

"Özür dilerim Demir abi ama gerçekten çok komik görünüyordun." diyerek tekrar gülmeye başladı. Demir hafif kaşlarını çatarak Elif'e baktı. Cidden komik mi görünmüştü yani. Herkesin korktuğu Demir bu kızı güldürmüştü ya umarım Allah, Asya'ya giden yoldan bir kaç engel kaldırmıştır bu kızı mutlu edip işlediği sevap karşılığında ."diye düşünürken Gönül Hanım içi rahatlamış bir şekilde söze girdi.

 

"E aşık olduğun kız kim o zaman çocuğum çatlatma insanı da söyle." Demir gözlerinde ki heyecanla bir çırpıda her şeyi anlatı verdi. Gönül Hanım düşünceli bir şekilde konuştu.

 

"Demir peki sen illa kızı alacağım diyorsun da babası verir mi ki oğlum? Üstelik yediğin naneler de belli." Demir kirli sakallarını sıkıntı ile sıvazladı.

 

"Gerekirse kaçırırım Gönül Teyze yeter ki beni sevdiğini bileyim hiç bir şey umrumda olmaz. Bir açılayım Asya'ma bir şeyler belli olsun hemen elini öptürmeye getireceğim." Gönül Hanım Demir'in haline tebessümle bakarak konuştu.

 

"E akılsız oğlum ya kızın bir sevdiği varsa? Ya nişanlı ise o zaman ne yapacaksın? Demir gözlerin deki öfke kırıntıları ile sertçe cevapladı.

 

"Eğer gerçekten karşılıklı bir aşkla bağlı olduğu biri varsa çekilirim. Ama ufacık bir şansım bile olsa onun mutsuzluğunu bile göze alarak her yolu denerim." Elif duyduğu sözlere sinirlenirken ağzından çıkanların farkında değildi.

 

"Eğer gerçekten aşık olsaydın onun mutsuzluğunu değil mutluluğunu isterdin. Aşk bu değil Demir abi Aşk mutsuzluktan ölsen bile sevdiğin insanın yüzündeki gülüşü ben olayım diye dua etmektir. Onu senin gönlüne, seni onun gönlüne düşürmesi için Allah'a yalvarmaktır. Ama mutsuzluğunu istemek değildir. En azından bana öyle öğretmediler." diyerek kendisine şaşkınca bakan adamı süzerek tekrar konuştu. "Bakma öyle cin çarpmış gibi. Helalin bile olsa kalbi senin olmadıktan sonra dünyadaki bütün mutluluklar senin olmuş ne fayda? Yaradan onun kaderine kalbine seni yazmadıktan sonra hiçbir kuvvet alnındaki yazıyı silemez. Aşk sabretmektir abi. Hz. Yusuf'un kuyunun içinde ki sabrı, Hz. Eyüp'ün hastalığa sabrı Hz. Yunus'un balığın karnında ki sabrı gibidir aşk. Sabırla beklenir ki mükafatı Hz. Yakub'un bekleyeşindeki mutluluk Züleyha'nın kavuştuğu aşk kadar güzel olsun. Eğer gerçekten seviyorsan sabret abi." Gönül Hanım ve Demir kızın yaşından beklenmeyecek derecede ki sözlerine şaşırırken esas şaşkınlığı Elif konuşmaya başladığında gelip her sözünü işiten Giray yaşıyordu. Bu yaşta bir kız erkek arkadaşı ile eğlenip gezip tozmanın hayalini kurarken Elif çok farklı bir karaktere ve yaşından beklenmeyecek düşüncelere sahipti. İçine dolan huzurla geldiğini belli etmek istercesine hafifçe öksürdü. Bütün gözler Giray'a çevrilirken Elif gergin bir şekilde yerinde kıpırdandı. Giray'sa gözleri Elif'in üzerin de gerginliğinin sebebini anlamanın sıkıntısı ile boğuşuyordu. Hoş geldin faslından sonra Elif ayağa kalkıp bardak almak için mutfağa geçmişti. Tabi ki bir bahaneydi sadece kendisinden rahatsız olan adamın yanında nasıl davranacağını bilmiyordu. Giray'da elini yüzünü yıkayacağını söyleyerek Elif'in arkasından içeri geçti. Elif mutfakta deli danalar gibi dolanırken masanın altında gözüne çarpan ufak ekmek parçası ile annesinin sözü aklına geldi.

 

"Ekmek kırıntısına hürmet etmeyenin evinin bereketi olmaz kızım bunu sakın unutma." diyerek nasihat etmişti. Dizlerinin üzerine çöküp ekmeği almak için masanın altına uzandı fakat isminin seslenilmesi ile başını ikinci defa aynı şekilde masaya vurarak canının acısından bu defa daha acı bir inleme dökülmüştü dudaklarından. Giray elindekileri hızla tezgaha bırakarak emekleyerek masanın altından geri geri çıkmaya çalışan kıza yardım etti.

 

"Elif! İyi misin?" Elif'i kolundan tutup nazikçe kaldıran Giray bir sıkıntı var mı diye inceliyordu. Elif'in elini başına götürüp ovarken attığı çığlık ile yerinde sıçradı.

 

"Ayy! Of çok acıyor." Giray kızın ovmaya çalıştığı yere parmaklarını nazikçe değdirince eline gelen şişlikle merakla sordu.

 

"Bu kadar sert vurmayı nasıl becerdin söyler misin? Kafanda abartısız ceviz büyüklüğünde şişlik var." diyerek Elif'i sandalyeye oturtup buzluktan buz torbasını alarak yavaşça başına bastırdı. Elif can acısı ve Giray'ın sinirli haline içerlenerek söylenmeye başladı.

 

" Korkma başına bela olacak kadar kötü durumda değilim. Üstelik şimdi vurunca olmadı o şişlik o garip arkadaşın yüzünden oldu. İkincisi de üstüne tuz biber oldu işte." Elif'in Giray'ın yüzüne bakmadan konuşması Giray'ı sinirlendirse de Demir'in yine ne yaptığını merak ederek sordu. Elif olanları anlatınca arkadaşının düşüncesizliği ile ağzının içinde bir küfür homurdandı. Sinirle buz torbasını bastırdığının farkında değildi.

 

"Canımı yakıyorsun." diyerek Elif'in elini başına doğru uzatması ile elleri bir birine değince Elif panikle elini çekti. Giray kızın bu haline gülerken bahçedeki sözleri aklına gelince bir ayrıntıyı gözden kaçırmışçasına düşündü. Aşkı hiç yaşamamış bir insan bu kadar içten duygularla nasıl anlatabilirdi ki? Yoksa bazı şeyler de yanılıyor muydu? Sıkıntı ile konuştu.

 

"Elif! Bahçe de anlattıkların Demir içinse boşa çeneni yordun söyleyeyim. Çünkü o kafasının dikinden başka yöne gitmez. Yani kendi yaşamış olduğun bir takım hevesleri yada düşüncelerini anlatıp ders çıkarmasını bekleme çünkü senin yaşadığın duygulara itimat edip kaale alıp ders çıkarak birisi değil boşa kendini yorma." Evet biraz saçmalamış olabilirdi hatta baya bir saçmalamış olabilirdi. Ama açıkça da sen aşkı bu kadar güzel anlatacak ne yaşadın diye de soracak hakkı kendinde bulamıyordu. Elif başını kaldırıp Giray'ın gözlerine bakarak konuşmaya başladı.

 

"Benim aşık olup olmadığımı öğrenmek istiyorsan hiç olmadım. Bunu açıkça sorsaydın da söylerdim." Giray'ın bu açık sözlülük karşısında kaşları hayret ile kalkmıştı. Elif Giray'ın şaşkın haline bakarak gülme isteğini bastırmaya çalışıp sözlerine devam etti. "Ayrıca bana helal kılınmayan bir şeye heves edip günaha girecek kadar cahil değilim. Yani sizin yaptığınız gibi." Giray'ın havalanan kaşları bu defa çatılmıştı. "Yanlış anlama sizin seçiminiz ama aşk bir birine temas edilmeden de yaşanılacak bir duygu diye düşünüyorum. Öyle bir şeyler bekleyerek isteyerek haram olarak yaşanılan değil, sevgiyi ve sevdiğini Allah'tan isteyip zinaya sapmadan olan bir aşkta yaşanılabilir bence." Giray çatılan kaşlarını düzelterek karşısındaki kızı cevapladı.

 

"Bazı duyguları tatmadığın için böyle düşünüyorsun. Uzaktan yaşanan bir aşkın bir anlamı olduğunu zannetmiyorum." Elif başındaki eli tereddütle tutarak yavaşça çekti. Ayağa kalkarak konuştu.

 

"Bu kadar yeterli acısı geçti. Son söylediğine gelirsek en büyük anlam işte uzaktan sevmekte gizli. Yani uzaktan usulünce sevmek,dinimizce nikah düşen karşı cins mahrem demek ve mahremle temas etmeyi bırak gözlerine çekinmeden bakmak bile zinaya girerken ben niye bana helal kılınan yerine haramı seçeyim. Yani uzaktan olsun aşkın da sevginin de helali olsun." Giray karşısında ki kıza memnuniyet ile baktı. Demek ki bir aşk yaşamamıştı. Ama ettiği sözlerle de yine kendisini iğnelemeyi başarmıştı. Gerçi kendinin de helali olmayan biri ile bir duygu paylaşımı yaşamayı uygun bulmaması Giray'ı mutlu etse de belli etmemeye çalışarak konuştu.

 

"Sen gerçekten çok farklı bir kızsın Elif. Her neyse bırakalım Demir'in aşk hayatını da ben sana bir şey söyleyecektim." Elif'in meraklı bakışları altında biraz sıkıntı ile sözlerine devam etti. "Sabah gerçekten çok kaba davrandım sana." Elif sabahki olaydan dolayı bir anda hüzünlenen bakışlarını saklamak için başını yere eğerek konuştu.

 

"Önemli değil sonuçta hayatını alt üst ettim. Benim yüzümden kendi evinde huzurun kalmadı." Giray kıza düşündürdüklerine üzülerek yere eğdiği başını çenesinden tutarak kaldırıp göz göze gelmelerini sağladı ve konuşmaya başladı.

 

"Evet önemliydi çünkü burası artık senin evin ve ben hiç bu kadar kaba ve kırıcı olduğumu hatırlamıyorum. Ayrıca annemlerin de deyişi ile sen bu evin gelini benim eşimsin." Elif'in irileşen bakışlarını görünce bir kahkaha bırakarak sözlerine devam etti. "Bakma öyle kurbağa gibi. Evet eşim olabilirsin ama durumlar farklı ben gideceğim sen büyüyeceksin bakalım zaman bize ne gösterecek... Belki her şeyi değiştirmek için bir fırsat geçer elimize. Ama söz ver o zamana kadar yaşının gerektirdiği gibi yaşayacaksın. Gerekirse aşkı, sevgiyi bütün duyguları tat bana bağlıymışsın gibi hissedip yaşaman gerekenlerden geri kalıp ilerde pişman olma." Elif işittiği sözler ile başını olumsuzca sallayarak konuştu.

 

"Allah kaderime kimi yazdıysa aşkı da sevgiyi de onunla nasip etsin. Helalini yazsın. Keşkelerim de pişmanlıklarım da onunla olsun.Benim haram olanla işim yok." Giray küçük olarak gördüğü ama kendisinin bile dile getiremediği sözleri söyleyen kıza hayranlıkla baktı. Tuttuğu çenesini bırakarak yanından uzaklaşıp tezgaha uzandı. Eline aldığı paketle tekrar Elif'e dönerken bir taraftan da konuşuyordu.

 

"Bu gün ki sözlerin belki telafisi olamaz ama senin için bir şey hazırladım. Özür hediyesi gibi kabul et lütfen." diyerek paketi şaşkınca bakan kıza uzattı. Elif elini uzatıp alırken titreyen elleri Giray'ın dikkatini çekmiş parmaklarına değen soğuk parmaklarla içine kızın hasta olup olmadığına dair bir kuşku düşmüştü. Elif'in sözleri ile dikkatini ona verdi.

 

"Hiç gerek yoktu. Neden zahmet ettin ki?" Giray yüzünde tebessümle kendisine heyecanla bakan kıza cevap verdi.

 

"Bence erken konuşma.Önce bir hediyeni gör. Üstelik zahmet olacak bir şeyde yok merak etme." Elif'in hala kendini izlediğini görünce söylenmeye başladı. "Hadi açsana ne bekliyorsun?" Elif'in narin parmakları titreyerek paketi açmak için çabalarken Giray tekrar konuştu. " Hasta mısın? Ellerin buz gibi üstelik titriyor da." Elif kendisine sorulan soruyu uğraştığı şeyden başını kaldırmadan cevapladı.

 

"Hayır ellerim hep soğuktur benim. Titremesi de heyecandan olsa gerek. Sonuçta hediye alıyo-" derken paketten çıkarıp gördüğü şey ile sözleri yarım kalmış ve anında yaşlarla dolu yeşil bakışları Giray'ın kahvelerini bulmuştu. Gözünden yaşlar sicim misali akarken Giray ne yapacağını şaşırmıştı. Oysa mutlu olması için hazıırlamıştı onları. Ağlayıp gözünden dökülen yaşların kendi içini acıtması için hazırlamamıştı. Elif yaşlı gözlerini umursamadan ani bir hareketle parmak uçlarında yükselerek Giray'ın boynuna sarılıp fısıltı gibi bir ses ile konuşmaya başladı.

 

"Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim dünyaları verseler bu kadar sevinmezdim. Beni nasıl mutlu etti hediyen anlatamam." Giray ani gelen sarılma ile adeta put kesilmiş ne yapacağını şaşırmıştı. Elif'in gözünden süzülen yaşlar boynuna damlayınca kendine gelerek oda ellerini kızın beline dolayarak konuşmaya başladı.

 

"Bu nasıl mutluluk böyle göz yaşların sel oldu?" Elif ellerini çözüp geri çekilerek Giray'ın gözlerine bakarak cevapladı.

 

"Sabrın getirdiği mutluluğun göz yaşları. Ben Allah'a ailemi aldığı için isyan etmedim oda bana bu ufak mükafatı gönderip acımı hafifletti. Sende buna aracı oldun bu fotoğrafı bana getirerek beni çok mutlu ettin. Tekrar teşekkür ederim." diyerek Giray'ın yanağına masum bir öpücük kondurdu. Hafifçe çekilirken Giray çenesinden tutarak kızın buğulu yeşil gözlerine bakarak konuştu.

 

"Ben de teşekkür ederim. Bu kadar anlayışlı ve her şeye elinde ki sevgi değneği ile yaklaştığın için. Zaman, mekan ve en önemlisi insanlar değişir, yarının ikimiz için neler getireceğini bilemeyiz ama sen hep böyle sevgi dolu ol. Ben bir hata işlersem elinde ki sevgi değneği ile yaklaş bana Sidelya." diyerek alnına ufak bir buse bıraktı.

 

OY VE YORUMLARINIZI

BEKLİYORUM...

 

~yitenumutlar~

 

 

Loading...
0%