Yeni Üyelik
7.
Bölüm
@yitenumutlar

Bülüm şarkısı : Zara : Elif Dedim

 

 

 

Giray'ın odadan çıkması ile parmağında ki yüzüğe bakakalmıştı Elif. Niçin böyle bir şey yapmıştıki şimdi. Ne yapmaya çalıştığını bir türlü anlayamıyordu. Yaptıkları ve söyledikleri aklını karıştırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Üstelik onun huzuru için son zamanlarda ondan ne kadar uzak durmaya çalıştıysa o daha fazla kafasını karıştırmıştı. Küçük bir Dünya'sı vardı Elif'in. Küçük bir kalbi,kimsenin bilmediği küçük duyguları,kendinin bile anlam veremediği küçük heyecanları vardı. Küçük Dünya'sın da, büyük bir hayat'ın yükünü almıştı küçük omuzlarına. Evliydi. Ne yapacak,nasıl davranacak hiç bir şey bilmiyordu. Elbette ki evliliğin ne anlama geldiğini biliyordu. Fakat korkuyordu. Aklında ki düşüncelerden,yüreğinde hissettiği duygulardan,içinde uçuşan onlarca kelebeğin kanat çırpışından en önemlisi, kendisinde hissettiği bu değişikliklere boyun eğmekten korkuyordu. Giray'ın gidişi ile küçük kalbine çöreklenen hüzünden korkuyordu. Küçük yaşına rağmen kendine,nefsine hakim olan bir insan olmuştu. Hiç bir zaman yaşıtlarının yaşadığı duygulara özenmemişti. Acaba şu an içinde bulunduğu hisler öyle bir duygumuydu? İyice karışan kafası ile derin bir nefes alıp komodinin üzerinde ki suya uzandı ve tek seferde içti. Karışan aklı ve duyguları ile endişe içinde odasının içinde bir oyana,bir bu yana dolanmaya başladı.

 

Giray'ın ise Elif'ten pek farkı yoktu. Demir'in kullandığı araçla Havalimanı'na doğru yola çıkmışlardı. Aklı Elif'in yüzüğü taktığında ki şaşkın ifadesinde takılı kalmıştı. Babası yüzükleri daha önce takmak istemişti fakat kendisi hep karşı çıkmıştı. Evlilikleri ile Elif'in küçük Dünya'sın daki özgürlüğünü daha fazla kısıtlamak istememişti. İlk günden beri yaşının getirdiği,heyecanı,duyguları yaşamasın dan yanayken yurtdışına gidip geldikten sonra biraz fazla abarttığını düşünmüştü. Fakat bunları düşünmesinin elebette geçerli bir sebebi vardı. Aşk farklı bir duyguydu, sevgi farklı,alışkanlık ise ikisinden de daha farklı bir duyguydu ve korktuğu şey bu küçük ve kimsesiz kızın kendisine alışmasıydı. Tecrübesizdi. Hiç bir duyguyu yaşamamıştı aralarındaki evlilik bağı ile hiç tatmadığı duyguları red edip o bağa gözü kapalı hayatını adayabilecek bir kızdı. Ama Giray böyle olsun istemiyordu. Bir evlilik yapmıştı ve içinde alışkanlık yerine, sevgi olsun,aşk olsun istiyordu. Elif ise tüm bu duygular için küçük ve kırılgan bir kalbe sahipti. Giray'ın ise en son istediği şey bir kez daha bu küçük kızın gözlerinde ki Sidelya çiçeklerinin solması ve bunun sebebinin de ikinci defa kendisi olmasıydı. Ama son günlerdeki kendi içindeki karışıklığın önüne daha fazla set vuramamış ve belkide yapmaması gereken bir şey yaparak o yüzüğü parmağına takarak Elif'in özgürlüğünü kısıtlamıştı. Bundaki en büyük etken elbetteki babası olmuştu.

 

Babası ile konuştuğunda aklındaki bütün her şeyi anlatmış fakat sert tepkisi ile karşılaşmıştı.

 

**Bir kaç gün önce**

 

" Sen Elif'in iyliğini düşünmüyorsun oğlum. Sen sadece korkuyorsun. Gün gelip Elif'in her şeyi öğrenmesi sonucunda senden hesap sormak istediği zaman verecek cevabın olmadığı için korkuyorsun. Elif'le mecburiyetten evlendiğini, bu evlilik yüzünden özgürlüğünden vazgeçip,ona özgürlük vaadettiğini göstermeyi amaçlıyorsun." diyerek ateş saçan gözlerini kısarak işaret parmağını kaldırıp sert sözlerine devam etti. " Ben dünkü çocuk değilim Giray! Senin ne yapmaya çalıştığını,yurtdışına neden kaçtığını ve korkularını gayet net bir şekilde görüyorum. Çünkü sen benim oğlumsun!" Giray ellerini başının arasına almış babasını dinlerken işittiği sözlerle babasına çevirdi bakışlarını.

 

"Ben küçük bir kızın geleceği ile,gençliği,heyecanı ve en önemlisi duyguları ile oynamak istemiyorum. Bunu korku olarakmı algılıyorsun baba!?" Giray'ın sorusu ile hızla oğluna yaklaşıp yüzünü avuçlarının arasına alarak sertçe konuştu.

 

" Gözlrerimin içine bak Giray!" Bakışlarını babasının gözlerine sabitleyince Salih Bey tekrar konuştu. " Korkuyorsun çocuk! Hem de deli gibi. Çünkü burada kalırsan Elif'e aşık olmaktan korkuyorsun. Vicdanının aşkının önüne geçmesinden korkuyorsun. Çünkü Elif her erkeğin dikkatini çekecek kadar masum ve güzel." Yüzünde oluşan gülümseme ile oğlunu serbest bırakarak tekrar konuştu. " Ama unutmaki Elif küçük yaşına rağmen haram olanı değil helâl olanı seçen bir kız ve eminimki dualarıda kendiside ona helâl olandan yana. Sen benim oğlumsun damarlarında benim kanım var verdiğin sözü çiğnemezsin ama vicdanın seni rahat bırakmıyor. Bu yüzden tek çıkar yolun olanları en kısa zamanda karına anlatman." Korkuyordu alışmaktan ve Elif'in kendisine alışmasından. Daha sonra öğreneceği şeylerle kendisini suçlamasından dı belkide en büyük korkusu. Bu düşüncelerle şiddetle başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Hayır Baba! Bu şu an için bu ne Elif'in ne de benim Elif'in tepkisini kaldırabileceğim bir durum. İkimizinde zamana ve bir birimize alışmadan uzak kalmaya ihtiyacımız var. Çünkü alışırsak bu işin sonunda daha çok acı çekebiliriz." Salih Bey oğlunun hislerinde yaptığı değerlendirmesinde haklı olduğunu görerek ufak bir kışkırtmayı uygun bulup konuştu.

 

"Sen bilirsin oğlum ama Elif'ten kendim kadar eminken dışarıdaki tehlikelerden korkuyorum." Giray kısık bakışlarını babasına çevirerek şüphe ile sordu.

 

" Ne demek istiyorsun baba? Ne tehlikesi Elif'in kime ne zararı varki?" Salih Bey yüzünde ki sinsi gülüşünü saklamak için arkasını döndü.

 

" Sen gerçekten körsün galiba oğlum. Elif'in güzelliği ve masumluğu her zaman başına bela olacak cinsten. Her erkek arkasından koşacak ve rahat vermeyecektir. Elif ne kadar red etsede bir gün kendini bilmez biri ona zarar verebilir." Çalışma masasının arkasında ki koltuğa geçip oturdu. Oğlunun şaşkın bakışlarına aldırmayarak sözlerine devam etti. " Elif küçük olsa bile biliyorsun ki her erkek sen gibi düşünmez. Ben elbetteki korur kollarım ama okulda nasıl olacak bu iş? Madem zaman tanımak niyetindesin, o zaman dolana kadar Elif'i korumak için bir şey yapabilirsin." Şaşkın hâli nin üzerine duydukları üstüne birde endişe duygusunu grtirmişti. Ne yapabilirdi ki?

 

" İyi de baba ne yapabilirim ki? Hem Elif'e güvenin tamsa endişelenmenede gerek yok." diyerek o da babasının karşısındaki sandalyeye oturdu.

 

" Evet Elif'e güvenim tam ama her kadın sevilmek,sevildiğini hissetmek ister ve nefis yanlış yollara sürükleyebilir insanı oğlum. Bu yüzden kendi nefsinden pay biç ve sonra pişman olacağın bir yanlışa düşmeden sana verdiğim yüzükleri bir düşün derim." Giray'ın sıkıntı ile yüzünü sıvazlaması ile sözlerine devam etti. " Metin arabayı bakıma götürdü bende kendimi yorgun hissediyorum, Elif'i okuldan senin alman lazım bu gün. Hem belki ne demek istediğimi de anlarsın." diyerek yavaşça yerinden kalkarak oğlunun itirazlarına kulak asmadan odadan çıktı.

 

İşte Giray'ın belkide bazı şeyleri anlamasına o gün okulda Elif'in yanında gördüğü çocuk neden olmuş ve son ana kadar tereddüt içerisinde olduğu yüzük mevzusunun netleşmesini sağlamıştı. Ama kafası hiç olmadığı kadar karışıktı. Şimdi den sonra ne yapacak nasıl davranacak hiç bilmiyordu. Demir'in sözleri ile daldığı düşüncelerinden sıyrıldı.

 

" Giray!" Arkadaşının sert sesi ile ona dönerken Demir şüpheli bir şekilde arkadaşına bakarak merakla sordu.

 

" Üçtür sesleniyorum lan! Ne bu halin." Yüzüne kendini beğenmiş bir gülüş yerleştirip elini saçlarından geçirerek konuşmasına devam etti. " Biliyorum benden ayrılmak kolay değil. Sonuçta büyüleyici yakışıklı lığımla herkesi hipnoz edip kendime bağlıyorum. Ama üzülme bebeğim benden daha iyilerine layıksın. Hem beni çok özlersen numaram var bir alo demen yeterli." diyerek Giray'ın yanağından makas almaya çalışırken Giray arkadaşının yanağında ki elini sertçe itip yüzünü buruşturdu.

 

" Çek lan pençelerini! Akbaba gibi çöktün tepeme. İbne misin oğlum sen? Başını sağa sola onaylamazca sallayıp sözlerine devam etti. "Büyüleyici yakışıklı lığı varmış ta hipnoz edermiş. Dangalak ondan mı bir aydır Asya'ya açılamadın? Demir,Giray'ın sözleri ile suratı düşmüş bir şekilde arkadaşına baktı.

 

"O iş biraz karışık. Başka birini seviyormuş benim ki. Ama ben vazgeçmem istediğimi alırım bilirsin." Giray yan koltuktaki adama kaşlarını çatarak baktı.

 

" Lan sapıkmısın? Kız başkasını seviyorsa ne halt yemeye peşine düşüyorsun? Piskopat manyak." Demir buruk bir şekilde güldü.

 

" Öyle değil işte kardeşim. Asya seviyor ama adam kardeşi gibi görüyor. Bu yüzden bırakmayacağım peşini beni kabul edene kadar peşindeyim." Giray çattığı kaşlarını daha da çatarak sordu.

 

" İyide sen nereden öğrendin adamın kardeşi gibi gördüğünü. Sakın bana meslek sırrı deme geçiririm suratına yumruğu." diyerek yumruğunu kaldırıp Demir'e göz dağı vermeye çalışınca Arkadaşı yüzündeki sahte korku ifadesi ile durumu açıkladı.

 

" Yok canım mesleğimi kullanmadım tabi. Sadece" diyerek yüzünü gösterip arkadaşına Şirince sırıttı ve anlatmaya devam etti. " Bu yakışıklılığa,bu vahşi cazibeye ve şiriniğe dayanamıyorlar biliyorsun?" Ensesine yediği tokatla Sırıtarak tekrar konuştu. " Tamam lan! Asya'nın kız kardeşinden öğrendim. Ayşe, yani en büyük destekçim." Giray araba kapısının cebinden aldığı suyu içerken söylendi.

 

" Bir gün bu egon yüzünden başına iş açacaksın demedi deme." diyerek şişedeki suyu içip aynı yerine bıraktı. Demir yanan kırmızı ışılka Giray'ı incelerken arabaya bindiğinden beri sıkıntılı haline anlam veremeyip işi şakaya vurdurarak sordu.

 

" Kıskançlık yapma da senin o kusursuz beybi suratın niye sirke satıyor o nu anlat. He sen sadece bebek yüzlüsünde ben hem vücut olarak hem karizma olarak seni solluyorum diye yapıyorsan haklısın biraz fazla sönük kalıyorsun yanımda." diyerek sırıttı. Amacı biraz olsun arkadaşının geldiğinden beri bozuk olan moralini düzeltmekti. Yoksa çoğu zaman ikiz zannedenler bile oluyordu bu suratsız herifle kendisini. Bir arkadaşına baktı bir kendine gerçekten benziyorlardı. Giray sabır çekerek konuştu.

 

"Lan sen beni katil mi edeceksin? He seni kıskanıyorum. Üstelik ben gidiyorum diye sanada gün doğmuştur. Küçük Hanım'ın la arkamdan samimiyeti ilerletirsin de sen şimdi. E nede olsa meydan sana kaldı. Egonla at koşturursun." diyerek suratını asınca Demir bir kahkaha patlatıp yeşil ışığın yanması ile yola devam etti.

 

" Oğlum hadi Talha'yı anladıkta benden de mi kıskanıyorsun karını? Hem bu kadar kıskanacaktın madem bol keseden atıp tutarken aklın neredeydi?" Giray ters bakışlarını arkadaşına çevirerek konuştu.

 

" Ne kıskanacağım lan o Talha denen çocuğu. Ergenlikten çıkamamış Apaçi misali ortalıkta dolanıyor. Üstelik Elif'i kıskandığım da yok benim." Demir yüzündeki sırıtışla arkadaşına baktı. Yediği naneleri bir öğrense kimse kurtaramazdı bu adamın elinden kendisini. Ah! Terlikatar ve kadrosu ah! yakacaksınız başımı diye içinden geçirirken bir yandan da yapılan planlara uymaya devam ediyordu.

 

" E doğru söylüyorsun kardeşim. Talha ergenliği atlatamayan bir çocuk galiba. Bu yüzden Elif'le ben bu hafta sonu için plan yaparken o da katılmak isteyince kıramadım." Giray'ın umursamazca dışarıyı izleyen bakışları aniden kendine dönünce doğru yolda olduğunu anlayarak sözlerine devam etti. " Yazık çok içine kapanık. Hem senin içinde sorun yok madem biliyorsun ben İstanbul'daki kaydımı Ankara'ya aldırdım. Hem Elif'e göz kulak olurum,hem küçük Hanım'ın ricası ile Talha'yı da bu bunalımdan çıkarırım. E emir büyük yerden sonuçta." Giray sinirden yerinde duramaz hâle gelmişti resmen.

 

" Lan bana bak! Senin o göz,kulak olma girişimlerini iyi bilirim ben. Kendi yetmiyor gibi birde Apaçi Talha'yı sokuyor kızın dibine. Gırtlağını sıkarım lan senin." diyerek sinirle ellerini kaldırıp sözlerine devam etti. " Arkadaş dediğin emanete sahip çıkar. Sen arkamdan kuyumu kazıyorsun resmen. Doğru söyle lan o Apaçi ve Elif ne haltlar karıştırıyor." Demir tutmaya çalıştığı kahkahası ile zorlukla konuştu.

 

" Lan ne tepiniyorsun arabamda? Bak peluşları ve yavrularımı düşürdün." Giray yere düşen tüylü şeye ve üçlü köpeklere bakarak yüzünü buruşturunca Demir sözlerine devam etti. " Hem kızı özgür bırakıyorsun,her duyguyu tatsın, gençliğini yaşasın diyorsun sonra kıçına kamçı yemiş eşşek gibi tepiniyorsun. Amacın ne anlamadım doğrusu. Aklında ne var lan senin?" Giray yediği hakarete mi yansın,gider ayak duyduklarına mı,yoksa o Apaçiyi sıkıştırıp bir güzel benzetmediğine mi karar veremiyordu.

 

"Aklıma sıçıyım anladın mı aklıma." diyerek yumruğu ile kendi kafasına vurarak sözlerine devam etti." Bir de iyi bir halt yiyormuşum gibi kızın aklınada karpuz kabuğu soktum. Babasının ölümüne sebep oldum diye beni suçlamasından korktum anladın mı. Aşık olurum da vicdanım aşkımın önüne geçer de Elif'i mutsuz edersem diye korktum. Öğrendin mi başın göğe erdimi? Demir şaşkın bir surat ifadesi ile kaşlarını kaldırdı. Giray'sa hırsını alamayıp konuşmaya devam etti. " Ama salaklık bende bol keseden attım bu da yetmiyor gibi evden çıkarken kızın parmağına yüzüğü taktım. Anlayacağın tükürdüğümü yalamak zorunda kaldım." diyerek torpidoya yumruğunu geçirdi.

 

" O ha be oğlum! Önce özgürlük ilan et şimdi yüzük tak bu da yetmezmiş gibi beni başına bekçi dik." Giray sinirle söylendi.

 

" Sahip çıkmayacaksan söyle." Demir ters bakışlarını arkadaşına çevirerek söylendi.

 

" Ben sana Asya'yı emanet etsem yükmü olacak emanetim? Bu yüzden saçma saçma konuşma istersen. Ben sadece bir ay sonraya ancak gelebilirim o yüzden dedim. Emanetine uzaktan gerektiği kadar sahip çıkamazsam diye." Arabada oluşan sessizlikle Demir sıkıntı ile tekrar konuştu. " Giray o değilde bizim Elif'e göz kulak olacak başka birini bulmamız lazım. Lan ben her istediğimde askeriyeden nasıl çıkarım babamın evi mi orası. Müsait olduğum zamanlar elbette gözüm üstünde olur ama önemli olan her an rapor edecek birini bulmak." Giray'ın düşen yüzü ile Demir biraz üzülsede sonra kendini toparlayarak heyecanla konuştu.

 

" Buldum lan hem de bir değil iki tane." Giray arkadaşının sevincine şüphe ile yaklaşarak temkinle sordu.

 

" Kim miş onlar." Demir kaşlarını indirip kaldırdıktan sonra sırıtarak arkadaşının sorusunu cevapladı.

 

" Şöför Metin abi ve Şinasettin." Giray'ın çatılan kaşları ile kırdığı potu fark edip hemen toparladı." Yani şey Gönül Teyze. Metin abi okulda ki durumları,Gönül Teyze'de evdeki şüpheli hareketleri rapor eder. " Giray'ın aklına bu plan pek yatmasada şimdilik yapacak bir şey yoktu. Havaalanı otoparkına arabayı park edip indiler. Demir,Giray'ın bavullarına yardım ederken söylenmeye başladı.

 

" Tatile giden kokonalar gibi evde ne var ne yok toplamışsın. Bu ne böyle lan bir daha dönmeyecek gibi?" Giray Demirin iki büklüm hâline bakarak sırıttı.

 

"Belki dönmeye niyetli değilimdir kardeşim." Demir kıstığı bakışları ile Giray'ın sözlerini tartarak konuştu.

 

" Lan hayvan! Torpidoya attığın yumrukla anasını belledin. Gözümden kaçtı sanma daha onu ödeyeceksin." Giray'ın sırıtması ile sözlerine devam etti. " Üstelik o aklında ki düşünceyi hele bir uygulayıp dönme önce şerefim sonra giydiğim ünüforma üstüne yemin ederim ki ilerde köpek gibi pişman olup geldiğinde Elif'i bulamaman için elimden gelen her şeyi yaparım. Anladın mı beni? diye sertçe sordu. Giray başını anladım dercesine sallayarak konuştu.

 

" İşte benim kardeşim! Zaten senden başkasına emanet edemezdim Elif'i. Torpidon içinde Şinasettin'le yaptığın iş birliğina sayıver kardeşim." diyerek imalı bir bakış atıp sözlerine devam etti. "Şimdi fazla atarlanma da geç kakmayayım uçağın kalkmasına onbeş dakika var." diyerek hava alanına girdiler. Sıkı bir aramadan sonra biletini de onaylatan Giray karşısındaki adama gülümseyerek bakıyordu. Demirse hâlâ dışardaki sözlerin etkisindeyken söylendi.

 

" Sırıtırsın tabi Piç herif. Kaç bakalım. Ama şunu unutma Giray insan Kaderinden kaçamaz." Giray yapılan son anonsla arkadaşına sarılıp vedalaşırken o da kulağına fısıldadı.

 

" Sende sakın unutma ben Elif'i önce Allah'a, sonra kendisine, sonrada sana emanet ettim kardeşim. Emanetime gözün gibi bak." Demir,arkadaşının sözleri üzerine omzuna sert bir yumruk atıp konuştu.

 

"Emanetini canımdan öte tutup, gözümden sakınacağım merak etme o benim hiç olmayan kız kardeşim gibi gözümde. Aklın burada kalmasın." Giray burukça gülümsemekle yetindi.

 

"Biliyorum kardeşim. Ben sadece hatırlatayım dedim." Demir arkadaşını yolcu tarafına geçirip uğurlarken arkasından bağırdı.

 

" O zaman sende dışarda söylediklerimi unutma Giray hatanı görürsem affetmem. Kardeşim dediğim insanın da üzülmesine izin vermem. Hele bu Elif gibi kimsesiz biriyse. " Daha sonra sinsice sırıtıp tekrar bağırdı. " Lan yada boş ver istersen gelme bende Apaçiyle evlendiririm bizim kızı." diyerek Giray'ın yüzündeki donuk ifadeyi görmesi ile kahkahayı basıp dönüş yoluna doğru ilerledi. Giray sa bildiği bütün küfürleri Demir'in arkasından sıralarken uçağın merdivenlerinden çıkmıştı bile. Yerini bulup oturdu ve sırt çantasından çıkardığı motor larla alakalı dergiyi incelerken gözüne takılan bir röportajı okumaya başladı.

 

" Giray Eyyüboğlu'nun geçirdiği üzücü kazayla pistlere veda etmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?"

 

" Bence Giray geçirdiği kaza yüzünden değil,yarışlarda Türkiye'yi temsil edemeyecek kadar yeterli olmadığını anlayınca bu bahanenin arkasına saklandı."

 

" Nasıl yani? Siz böyle bir yükün altına girmek istemediği için mi geri çekildi demek istiyorsunuz?"

 

"Yani. Bu açıkça ortada olan bir şey. Ya da şöyle de düşünebiliriz. En sağlam rakibi bendim bu konuda,belki de Türkiye'yi benim temsil etmem den ve ününe gölge düşmesinden korktuğu için bu tarz bir yol seçti. Ama bence bu olay motor tutkunlarına kaza nedeni ile çekildi diye lanse ettirilmemeli. Motor severler ve Türkiye'nin gerçekleri bilmeye hakkı var sonuçta."

 

" Motor tutkunları için bizi kırmayıp röportajımızı kabul ettiği için SARP KUNTER'e teşekkür ediyoruz. Haftaya başka bir röportajla siz motor tutkunlarını buluşturacağız. Takipte kalın."

 

Giray okuduğu röportajla sinirle söylendi.

 

" Şerefsiz! Meydan sana kaldı atıp tutarsın tabi.Ben sana yapacağımı bilirimde elim kolum bağlı işte. Yanındaki kıpırdanmayla ince bir ses duyuldu.

 

" Hata sizde böylelerine meydanı bırakırsanız leş kargası gibi açığınızı ararlar." diyerek yanındaki genç adama baktı iri gözleri ile. Daha sonra elini uzattı.

 

" Ben Azra!" Giray'ın elini sıkması ve ismini söylemek için ağzını açması ile kız hemen sözünü kesti. " İsme gerek yok sizi tanımayan mı var?" diyerek Şirince sırıttı. Karşısındaki kıvırcık saçlı iri gözlü kızın gülümsemesi ile Giray'ın da yüzünde bir gülümseme oluştu.

 

" Memnun oldum Azra Hanım,ve evet haklısınız hata galiba bende. Ama üzüldüğüm Kendini bilmez birinin Türkiye'yi temsil etmesi. Üstelik beni karalama propagandası da cabası." Kız gözlerini kırpıştırıp elini boş ver dercesine salladı.

 

" O onun ayıbı. Bu halk kimin ne olduğunu gayet iyi biliyor. Mesela ben eğitiminiz için motoru bıraktığınızı,kazanın sadece bir tesadüf olduğunu,dünyanın en manyak arkadaşına sahip olduğunuzu biliyorum." Kulağına doğru yaklaşıp bir sır vermek istercesine konuştu. "Hatta özel hayatınızı bile." Giray'ın şaşkın bakışlarını görünce kahkaha atıp sözlerine devam etti." Korkmayın ajan yada bir sapık değilim. Özel bilgileri o garip akadaşının Havaalanı'nda yaptığı canlı yayın sayesinde öğrendim." Giray kızın söyledikleri karşısında gülerek hafifçe burnunu kaşıdı.

 

" Galiba Demir'i öldürmem için elimde yeterince nedenim var." Azra Giray'ın sözleri ile sahte bir panik sergileyerek konuştu.

 

"Hihh! Bence yeterli bir nedenin yok çünkü benden başkası arkadaşının senin kız arkadaşını bir Apaçi ile evlendirmeyi planladığını duymadı." diyerek sırıttı. Giray karşısında ki kızın samimi tavırları karşısında gülümsemeden edemedi. Allahtan sadece sevgilisi olduğunu zannediyordu. Ya on altı yaşında bir kızla evli olduğunu öğrense ne yapardı acaba? Yanındaki kızı şöyle bir tarttı. Şu uçağa zorunlu iniş yaptıracak potansiyele sahip bir havası vardı. Birde benim hayatımdaki küçük sırrı öğrense beni küçük bir kızı nikahıma aldım diye uçaktan atar herhalde diye düşünmeden edemedi. Saatler süren sıkıcı uçak yolculuğu yanındaki kızın sohbeti ve sıcak kanlılığı ile rahat bir şekilde sonlanmıştı. Uçaktan inip valizlerini aldıktan sonra yol arkadaşı ile vedalaşmak için elini uzatmıştı ki birisinin karşısındaki kıza seslenmesi ile ikiside o tarafa döndü. Hüzünlü bir görünüşe sahip uzun saçlı ve uzun sayılabilecek bir kız koştu ve Azra'nın boynuna atladı.

 

" Azra!" Karşısında ki kız garip kızla sanki yıllardır görüşmüyormuş gibi sarılıp bir birini öperken Giray yüzünü buruşturmadan edemedi. Tipik kız halleri gören sanki yıllardır bir birlerine hasret zanneder diye burun kıvırırken bir yandanda gitmek istiyor fakat saygısızlık olmasın diye bekliyordu. Sonunda hasret gidermiş olacaklar ki kendisini hatırladılar. Kendisine dönen bakışlar ile tuhaf bir havası olan kızda bir ayrıntı dikkatini çekti. Bu kız Koreli'ydi. Evet kesin koreli olmalıydı. Kız kendisine sırıtarak elini uzattı fakat bir yanlış anlaşılma da beraberinde geldi.

 

"Merhaba ben Mehir." Sizde Mehmet olmalısınız?" Giray elini uzatıp kendini tanıtacakken Azra yanında ki kıza bir dirsek geçirip kendisine bakmasını sağladı. İri gözlerini korkutucu bir biçimde açarak dili ile dişi arasında bir uyarı yaptı.

 

" Mehiiir! O Mehmet değil. Hem o hainin adını benim yanımda anmanı yasaklıyorum." İsminin Mehir olduğunu öğrendiği kız pot kırdığını anlayarak dudaklarını ısırıp özür dileyince Giray kendini tanıttı.

 

"Sanırım bir yanlışlık oldu. Ben Giray Eyyübboğlu." diyerek kızın elini nazikçe sıktı. Kısa tanışmadan sonra Giray izin isteyerek yanlarından ayrıldı. Dışarı çıktığında derin bir nefes aldı yorucu bir gün geçirmişti. Bir an önce kiraladığı eve gidip dinlenmek istiyordu. Hava alanı takdisine binerek doğryca kiraladığı evin yolunu tuttu. Kusa bir yolculuktan sonra evine varan Giray ilk iş olarak hattını açtırdı. Açılan hatla direk evi arayarak sabırsızca beklemeye koyuldu. Açılmayan telefonla kolunda ki saate bakıp ufak bir hesaplama yaptı. Şu an Türkiye'de saat 17:30 olmalı ama telefona niye bakmıyorlar acaba diye düşünürken telefonu takrar tuşlayarak babasını aradı. Ulaşılamayan telefonla annesini ve Gönül Hanım'ı da aradı fakat durum aynıydı. İyice meraklanarak geriye kalan tek kişiyi aramak için telefonu tuşladı.

 

Elif'in okuldan çıkması ile telefonunun çalması bir olunca ekranda gördüğü isime şaşkınca baktı. Ne konuşacaktı ki şimdi. Gerginlik ve heyecan duygusu içinde hâlâ çalmaya devam eden telefonu açtı.

 

"Alo."dudaklarını ısırıp karşıdan gelecek sesi bekledi.

 

"Alo Elif." Nerdesin,annemlerin telefonları niye kapalı? Bir sorun mu var evde?" Giray'ın telaşlı ve hızlı bir şekilde sorduğu soruların hangisine cevap vereceğini şaşırmıştı Elif.

 

" Ben okuldan yeni çıktım. Ayten Anneler'i bir arkadaşları davet etmiş oraya gittiler galiba telefon çekmiyormuş orada bana öyle söylediler." Giray,Elif'ten edindiği bilgi ile rahat bir nefes verdi. Fakat aklına gelen ayrıntı ile şüpheyle tekrar konuşurken. Elif'in telefonundan başka bir ses duyuldu. "Elif kimle konuşuyorsun kimseyi aramana gerek yok ben bırakırım seni." Giray işittiği ses ile sertçe seslendi.

 

"Elif! Seni bırakmayı teklif eden kişi kim?" Metin abi gelmedi mi seni almaya? Elif, Giray'la telefonda ilk defa konuştuğu ve sürekli soru sormasının verdiği huzursuzlukla konuştu.

 

"Metin abi Babanları götürdü. Şey... O seste Talha. yanlız gitmeyim diye beraber gitmeyi teklif ediyor." Giray çattığı kaşları ile bir küfür homurdandı.

 

"Hemen bir taksiye binip doğru eve gidiyorsun. O nun ne haddineymiş canım seni eve bırakmak? Kim oluyor o Apaçi kılıklı velet? Elif telefonda ki adamın sert gelen sesi ile ürpersede o da sinirlenmişti.

 

"Arkadaşım sadece yardım etmek istiyor ne var bunda. Hem ne demeye bağırıp duruyorsun? Karşında küçük bir çocuk var unutma." Giray, Elif'in soktuğu lafla kadın milletinin her lafı ısıtıp,ısıtıp önüne koyarlar lafına hak vermişti.Fakat sonra bir ayrıntı farketti. O kıl kuyruğu mu savunmuştu bu kız şimdi ?

 

"Bana bak Elif taksiye bin diyorsam bin. Ben bilirim o ben bırakayım ayağına yardım etme bahanelerini. Taksiye bin diyorsam bineceksin!" diyerek telefonu sinirle kapadı. Yaşı küçük ama dili pabuç gibi maşallah arkadaşıymış. Püsküllü bela, yapıştı kıza resmen." diyerek oturduğu koltuktan kalkarken aklına gelen başka bir ayrıntı ile tekrar telefona sarıldı.

 

Elif ikinci defa çalan telefona gözlerini devirerek cevap verdi.

 

"Efendim!" Giray kızın ses tonundaki bezginliği anlayınca sırıtarak konuştu.

 

" Senin yüzüğün parmağında mı?" Elif sağ elini kaldırıp baktı fakat yüzük parmağında değildi. Ama nerede unutmuştu ki? Sıkıntı ile cevap verdi.

 

" Şey... unutmuşum." Giray'ın aldığı cevapla kaşları çatılırken Elif ürkekçe tekrar konuştu. " Ama evdedir merak etme gidince hemen bulur takarım."

 

" Çocuk musun sen!? Parmağında ki yüzüğü nereye koyduğunu bilmiyor musun? Bir de ben sana çocuksun deyince alınıp laf sokuyorsun." Aldığı derin nefesle biraz sakinleşmeye çalışsada başarılı olamadı." O yüzük bulunacak ve parmağından bir daha çıkmayacak duydun mu beni!?" Elif azarlanmanın verdiği kırıklıkla konuştu.

 

"Sende bir karar ver istersen önce. Hem çocukmusun diye büyük muamelesi yapıyorsun. Şimdi de çocuk gibi azarlıyorsun. Merak etme parmağımdaki yüzüğün ne anlama geldiğini ve niçin taktığımı anlamayacak kadar çocuk değilim. Sen benim çocuk ve ya senin gözünde ne olduğuma karar verinceye kadar da arama lüfen beni." Çatallaşan sesi ile ağlamamak için kendini sıkarken titrek bir nefes aldı. Giray sert çıktığının farkını Elif'in çatallaşan sesi ile anlayarak pişman bir şekilde seslendi.

 

"Elif." Fakat karşıdan gelen sadece dıt sesi olmuştu. Sinirle saçlarını karıştırıp yüzünü sıvazladı. Uzak yada yakın olmaları bir şey fark ettirmiyordu galiba. Sürekli onun küçük kalbini kırmaktan başka bir işe yaramıyordu şu dili sıkıntı içinde tekrar aradı fakat Elif telefonunu kapatmış olmalı ki ulaşılamıyor du. Odanın içerisindegergin bir şekilde iki ileri bir geri turlarken aklında hala Elif'in kırgın sesi vardı.Yorgunluk ve gerginlik daha fazla sinirlerini bozarken içinde bulunduğu ruh halinden kurtulmak için kendini duşa attı. Uzun süren duşun ardından üzerine bir şort ve tişört geçirerek tekrar telefona sarıldı özür dilemeliydi. Arama tuşuna basıp telefonu kulağına yaklaştırdı, fakat sonuç yine aynıydı. Annesini aradı hâlâ ulaşılamadığını öğrenince sinirle saatine baktı. Gördüğü rakamlarla Türkiyede ki saati saati düşünerek gözleri irileşirken bir taraftanda homurdanıyordu.

 

"Şu saat olmuş ortada yoklar. Allahtan karımızı emanet ettik ama kimin umrunda. Ev de kız yanlız mı korkar mı diye düşünen yok." Mutfağa geçerek kendisine bir kahve hazırladı. İlerleyen saatlerde aradaki saat dilimini umursamadan tekrar aradı. Bu defa çalıyor ama cevap yoktu. Tekrar aradığında telefon açılınca Giray heyecanla seslendi.

 

"Elif!" Karşıdan gelen kısık ses hayal kırıklığına neden olsada gelen soruya anlam veremedi.

 

" Kimsin!? Ne demeye arayıp duruyorsun zır,zır gecenin bir vakti? Münasebetsiz!" Giray şaşkınca konuştu.

 

"Benim Gönül Teyze Giray." Gönül Hanım bir telefondaki isme bakıp bir sese kulak vererek konuştu.

 

"Kusura bakma oğlum telefonda Despot yazınca başka biri zannettim bilseydim açmazdım nede olsa özelin karının açmasını istersin." Giray telefondaki isimle yüzünü buruşturarak konuştu.

 

"Önemli değil Gönül Teyze Elif ne yapıyor ? Uyuyormu?" Gönül Hanım Elif'e bir göz atıp terasa çıktı.

 

"Geldiğimizde uyuyordu sonra bir kalktı eli yüzü şişmiş. Grip olmuşum dedi ama ben inanmadım. Yaz günü ne gribiymiş? Giray bir şey mi var oğlum gecenin bir vakti arıyorsun? Bir şey mi dedin kıza?" Giray geçiştirerek cevap verdi.

 

" Önemli bir şey yok Gönül Teyze biraz kırıldı bana galiba ama ben gönlünü alırım sen merak etme." diyerek telefonu kapattı.Gönül Hanım çıktığı gibi sessizce içeri girerek telefonu aldığı yere bıraktı ve usulca tekrar yatağına girerek uykunun kollarına bıraktı kendini. Giray bir oyana bir buyana dolanırken Elif'in sabahta telefonlarına cevap vermeyeceğini anlayınca en iyisi mesaj atmak diyerek telefonu tekrar eline alıp mesaj kısmına girdi ve yazmaya başladı.

 

" Seni küçük yalancı. Demek grip oldun? Senin gidişin beni çok üzdü vanaları sıkamadım çeşmeler su kaçırdı diyemiyorsun tabi. Ama benim yüzümden fazla akıtma göz yaşlarını çünkü bakışlarındaki Sidelyalar susuz kalıp solarsa ben dayanamam. Sen hep gül çünkü çocukta olsan,büyüsende Senin gözlerine gülmek yakışır. Sen çocuk değilsin ki benim gözümde. Kırmaktan korktuğum,ama her sözümle kırdığım. Erişilmeyecek kadar uzak fakat bir o kadar yakınsın. Sen benim birisine emanet ettiğim ilk ve tek varlıksın. Beni affet Sidelya.Ne yapıyorsam vicdanım daki yükten yapıyorum. Gün gelecek beni anlamayacaksın diye bütün bu saçmalıklarım. Sen kendi küçük olmasına rağmen yüreği büyük ama Kaderin oyunu ile büyümek zorunda kalan küçük kadınsın. O gün geldiğinde büyük yüreğinle affet beni Sidelya. Şimdi söyleyeceklerime belki yine kızacaksın ama ne yapayım aramızdaki mesafeler dahada korkutuyor beni. Birisinin sana zarar vermesinden korkuyorum. O yüzden yüzüğü tak ve o Talha denen çocuğa yüz verme. Ben burada olsamda emin ol kulağım sende. Geldiğimde bir ergenle kapışmak son isteyeceğim şey.

 

Giray mesajı yolladıktan sonra yatak odasına doğru ilerledi ve yorgun bedenini yatağın üzerine bırakarak çok geçmeden uyuya teslim oldu.

 

Sabah uyandığında ilk işi telefona bakmak oldu. Fakat ne bir mesaj ne bir çağrı vardı sıkıntı ile yataktan kalkarak banyoya gidip kısa bir duş aldı. Telefonun titremesi ile hemen ekranına tıklayıp açarken beklediği şey bu tür bir mesaj kesinlikle değildi.

 

Elif sabah kalktığında Gönül Hanımın anlattıklarından sonra hemen telefonu eline aldı. Giray dan gelen mesajı görünce üstüne tıklayıp açılmasını bekledi. Okuduğu şeylerle sevinmesi gerekirken daha çok üzüldü. Giray onu ya küçük bir çocuk olarak görüyor, yada vicdanında ağırlık yapan bir yük. Peki yük olarak görmesinin ssebebi neydi?Üstelik anlamayacağı affetmeyeceğinden korktuğu ne vardı ortada? Giray'ın yapmaya çalıştığı ne ise hiç bir şey anlamıyor üstelik aklı ve duyguları iyice karışıyordu. Kendinden saklanan bir şeyler vardı,bunu hissediyor fakat ne olduğunu çözemiyordu. O sır Giray'ın kendisine bir uzak bir yakın olmasına sebep olurken görünen o ki ikisini de yıprattığı aşikardı. Bu düşünceler içinde okuduğu mesaja karşılık verdi.

 

" Kocaman bir okyanusta rotasını kaybeden bir gemi gibiyim. Sen bu okyanusun ta kendisisin Giray. Yaptıkların,söylediklerin,hareketlerin, bir fırtına gibi savuruyor beni. Ama ben bu okyanusun ortasında kayboluyorum ve sen böyle davranıp, benden bir şeyler sakladığın sürece ben,senin yararttığın girdapta kaybolmaya mahkumum. Hani hep çocuk diyorsun ya unutma hataları en çabuk unutanlar çocuklardır. Sakladığın şey her ne ise şu çocuk kalbime söyle ki affetmesi kolay olsun. Eğer söyleyemiyorsan, gittiğin yerden okulun bitene kadar gelme lütfen. Çünkü ikimizi de yıpratıyorsun benim çocuk kalbim kaldıramıyor bunları. Hem belki iki sene sonra geldiğinde gözünde o küçük kız çocuğu büyür ve karar vermen daha kolay olur."

 

Giray'ın okuduğu şeyle kaşları çatılırken sıktığı dişleri ile çene kasları seyriyordu. Sinirli bir şekilde telefonu dkarşısındaki duvara fırlatıp parçalanmasını izlerken bir taraftan da hırsla söylendi.

 

" Kendi küçük ama aklı büyük! Demek öyle Elif Hanım? Ben seni sıkıyorum,boğulmana sebep oluyorum?" Önündeki sandalye ye bir tekme atıp sözlerine devam etti. " Hata bende küçük bir kızın elinde kukla oldum. Demek huzur istiyorsun bende o huzuru sana fazlası ile vereceğim Sidelya."

   

 

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM...

 

 

 

 

Loading...
0%