Yeni Üyelik
8.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm şarkısı : ÇELİK - Hercai

 

Son konuşmalarının üzerinden aylar geçmiş,Giray,Elif hakkında ailesinden,Demir'den ve şöför Metin abi den bilgiler almış, Elif'i asla aramamış,sormamıştı. Ailesi ve Demir gelmeyişinden şikayet ederken Giray derdini yine bir tek arkadaşına anlatabilmişti. Demir,Giray'a yanlış yolda olduğunu söylese de arkadaşının katır inadı tutmuştu bir kere. Sürekli iletişim halindeler di. Ama her aradığında mutlaka Demir'in damarına basacak bir şey buluyordu Giray.

 

" Bak arkadaşım hata yapıyorsun. Sana bunu kaç defa söyledim. Kız da bir yerde haklı sonuçta." Giray her defasında aynı sözleri duymaktan sıkılmıştı. O yeterince iyi niyetle yaklaşmıştı alttan almaya çalışmıştı. Ama Elif illaki sorun çıkarıyordu. Ne yani doğru değilmiydi? Çocuktu işte. Çocuk olmasa evliliğin ne demek olduğunu bilir biraz alttan alırdı bazı şeyleri. Telefonun ucunda ki arkadaşının sesi ile kendine gelip düşüncelerinden sıyrıldı.

 

" Anlamıyorsunuz Demir! Ben alttan aldıkça o çocukça davranıyor. O yüzden onun da söylediği gibi o benim gözümde büyüyene kadar gelmeyeceğim Türkiye'ye." Demir,Giray'ın sert ve kararlı ses tonu ile kaşlarını çattı. Ne diyordu bu manyak herif? Zaten Salih Amca,Ayten Teyze bazı şeylerden şüphelenirken Elif ise rahat davranmaya çalışsa da huzursuzluğu her halinden belliydi. Sinirli bir şekilde konuştu.

 

" Lan manyakmısın? Ne demek gelmeyeceğim? Okullar kapanalı bir ay oldu. " Bir gözü karşısında ki evin kapısında ha çıktı ha çıkacak diye Asya'sını beklerken stres olmuş bir de bu gerizekalı üstüne tüy dikmişti. Direksiyon daki eli ritim tutarken arkadaşının cevap vermemesi üzerine iyice sinirlendi. "Senin daha önce gelmen gerekirken hep bir bahane ile erteledin. Daha ne kadar erteleyeceksin Giray? Annene,Babana,en önemlisi Elif'e ne hesap vereceksin?" Giray oturduğu masada elinde ki telefonla ilgilenen kıza bir bakış attı sıkıntı ile. Elinde ki telefonun ekranına hasretle bakıyordu adeta. Önünde ki kahveden bir yudum alıp fincanı tekrar masaya bıraktı. Şimdi söyleyecekleri belkide arkadaşında ufak çaplı bir sinir krizi yaratacaktı ama o kararını çoktan vermişti.

 

"Ben okulum bitene kadar dönmeyi düşünmüyorum kardeşim. Gerekirse babam'lada konuşacağım ama kararım kesin dönmeyeceğim." Demir işittiklerini bir müddet algılamaya çalıştı. Yanlış duymuştu galiba ne diyordu bu? Ya da ne yapmaya çalışıyordu? Hırsla arabadan indi. Arabanın tavanına attığı yumrukla telefonun ucunda ki arkadaşına bağırmaya başladı.

 

" Ne demek lan? Ne demek gelmeyeceğim? Sen ne dediğinin farkındamısın?" Kardeşi gibi görüyordu Elif'i. Onun çekingen bir şekilde Giray dan haber alma çabaları üzgün hali gözlerinin önüne gelince sinirle dudaklarını ısırıp arabanının lastiğine tekme attı. Giray karşı taraftan gelen tuhaf seslerle ne olduğunu az çok tahmin edebiliyordu.

 

" Vurum seni Giray! Yemin olsun gelirim oraya vururum seni! Hem kıza her bok için izin ver,hem padişah oğlu gibi trip yap, üstüne gider ayak yüzük tak,derdin ne lan senin? Kendi etrafında sinirle döndü. Gözleri bir noktaya takılınca telefondaki arkadaşını bile unutmuştu. Giray seslenmelerine cevap vermeyen arkadaşı ile hattın kesildiğini zannedip telefonu kaparken Demir ise hala aynı noktada takılı kalmıştı. Karşısındaki kadının hüzünlü bakışları sanki her an yağmurun geleceğini haber veren bulutlar kadar buğuluydu. Asya bir şeyler diyor du ama Demir de görüntü var ses yoktu o an için. Tiz bir çığlık ile kendine geldi. Sesin geldiği yöne bakınca karşısındaki kadının bacaklarına sarılmış sarışın saçları bukle,bulle bir kız çocuğunun feryat figan ağladığını gördü. Demekki bu tiz çığlık bu küçük kızdan çıkmıştı. Asya kızla göz teması kurabilmek için eğilip konuşmaya başladı.

 

" Tamam canım ağlama artık korkulacak bir şey yok." Küçük kız içini çekerek korku dolu gözlerle başını kaldırıp Demir'i işaret etti.

 

" Ama bu adam çok bağardı. Hemde vurum dedi." Küçük ellerini yumruk yapıp arabaya yanaşarak lastiğine küçük ayakları ile tekme attı. " Arabayı yumruklayıp tekmeledi." Bakışlarını Asya'ya çevirerek tekrar koşup arkasına geçti ve bacaklarına sarıldı. Demir şaşkınca kızı izlerken kız Asya'nın kırmızı elbisesinin eteklerinin arkasından, büzdüğü küçük dudakları ile başını çıkarıp Demir'i işaret etti. " Asya ben bu adam dan korktum. Deli mi o? "Asya kızı önüne çekerek tekrar boy hizasına inip kızın kulağına bir şeyler fısıldadı. Biraz önce ağlayan kız küçük, tombik ellerini ağzına kapatarak kıkırdamasını bastırmaya çalışıp başını salladı. Daha sonra Asya'nın yanağına bir öpücük kondurup yandaki apartmana koşarak girdi. Demir merakla Asya'ya bakarken,Asya ise buğulu gözlerini kaplayan öfke ile Demir'e çevirdi.

 

"Ne diye kafese kapatılmış Aslan gibi etrafa saldırıyorsunuz? Çocuğu ne kadar korkuttuğunuzun farkındamısınız?" Demir her zaman çocuklarla iyi anlaştığını düşünürdü. Şimdi kendisinden mi korkmuştu o ufaklık. Hayretle işaret parmağı ile kendini gösterdi.

 

" Ben mi?" Asya sabır dilercesine karşısında ki adama baktı. Zaten sorunlu biri olduğu aylardır kapısında beklemesinden belliydi. Ayrıca sabahtan beri konuşuyordu ama adam ya susuyor,ya da dalga geçer gibi ben mi diyordu.

 

"Sokakta sizden ve benden başka kimse olmadığına göre." Diyerek eli ile etrafı gösterdi. Demir kızın önün de düştüğü duruma mı yansın,Giray'ın sözlerine mi, yoksa ufaklığın ona deli damgası vurmasına mı bilemedi.

 

"Evet yok. Ama ben görmedim bile çocuğu. Hem ne var canım korkacak hırlı değilim,hırsız değilim. Şu surata bakan katil olmadığımıda anlar." Şirince sırıtarak karşısında ki kadına bakıp konuşmaya devam etti. " Üstelik bana artık siz demekten vazgeçsen diyorum. Nihayetinde bi muhabbetimiz var değilmi?" Asya bıkkın bir şekilde gözlerini devirdi. Bu adamı ilk kardeşi Ayşe ile alışverişe çıktığında görmüştü. Daha sonra her yerde karşısına çıkmasıyla önce korkmuş daha sonra zararsız olduğunu anlamıştı. Ama onun kendisinden istediği şeyi veremezdi. Zaten istediği şeye yıllardır hüküm süren biri vardı. Allah için yakışıklıydı da ama yetmiyordu işte. Serdar vardı yıllardır aşkından yandığı. İçi kor ateşlerle doluydu da kimse farkında değil di. Başkasını severken ve acı çekerken aynı acıyı bu adama da yaşatıyordu belki. Her defasında tersliyordu ama adam bıkmadan, usanmadan yine geliyordu.

 

" Evet katil değilsin belki ama ya delisin ya sapık. Yoksa istemediğimi belirttiğim halde her defasında kapımda bitmenin başka bir izahı olamaz." Mavi gözleri karşısındaki adamın kahverengi harelerine kızgın bir şekilde bakarken Demir'in muzip bakışlarını görmesi ile iyice sinirlendi. Arkasını dönüp giderken sinirli bir şekilde söyleniyordu. " Cidden çekilmez bir adam olduğunu biliyormusun?" Sözlerine devam edeceği sırada arkasından işittiği ses ile sinirden yerinde tepinecek duruma gelmişti.

 

" Evet. Ama aynı zaman da sabırlı ve ne istediğini bilen birisiyim dir." Hızlı adımlarla Asya'nın önüne geçerek durmasını sağladı. " Bir de kızlar çok sempatik ve yakışıklı bulurlar. E haksızda sayılmazlar ama değil mi?" Asya,Demir'in sağ tarafından geçerek yoluna devam etti.

 

" O zaman sen baya safmışsın. Çünkü senpatik değil,saray soytarısına benziyorsun." Asya yoluna devam ederken her zaman yaşadıkları diyaloğun bu kadar kısa olmadığını hatırlayarak merakla arkasını döndü. Demir olduğu yerde dikiliyor ve yüzünde aptal bir sırıtışla kendisini izliyordu. Umursamayarak yoluna devam etmiştiki arkasından ilerleyen adamın sesini işitmesi geç olmadı.

 

" Biliyordum. Beni yakışıklı bulduğunu biliyordum. Tabi bu vahşi cazibeme sende dayanamadın."Asya sinirle arkasını dönerken çatık kaşlarla işittiği sözlere anlam veremeyerek baktı.

 

" Ne yakışıklısı? Bunuda nereden çıkardın? " Çatılı kaşları ve şaşkın bakışları ile bir cevap bekledi. Demir seri adımlarla biraz ilerisinde ki kadına hızla yaklaştı.

 

" Sempatik kısmına yorum yaptın ama yakışıklı kısmına bir sey demedin." Bakışları çapkın bir hal alırken Asya'ya iyice sokuldu. Bu durumdan rahatsız olan kız huzursuzca yerinde kıpırdanıp iki adım geriledi.

 

"Yorumsuz bıraktığım her şey den kendine pay mı çıkaracaksın?" Gözlerini kısarak karşısındaki adamı gelişi güzel süzdü. Daha sonra yüzünü buruşturarak sözlerine devam etti. " Mesela çok yılışık,özgüveni yüksek,kendini beğenmiş ego yığını bir yapın var." Karşısında ki adam sanki söylediği onca şeyi umursamazca omuz silkti.

 

" Demek ki o kadar çok ilgini çekmişim ki benimle ilgili en ince ayrıntıları bile sorsam sıralaya bileceksin şu an." Dudakları alayla yana doğru kıvrıldı. Asya saydığı onca lafa rağmen hala umursamazca karşısında sırıtmaya devam eden adama iyice sinir olmuştu. Kaşlarını sanki mümkünmüş gibi daha çok çattı.

 

" Ah! Çok sinir bozucusun. Elini açıp Demir'i baştan aşağı işaret ederek hiç istemesede sözlerinin kırıcığı olduğunu düşünerek konuştu. " Bi kere sen esmersin. Çok yılışık ve gevezesin." Vücuduna çevirdiği mavi gözleri ile yüzünü buruşturdu. " Kas ve kilo namına hiç bir şey yok bir deri bir kemiksin. Üstelik yiyecek gibi bakıyorsun. Ben bu tip insanlardan hoşlanmam bir kere. Yani tamamen zıt kutuplarız." Demir Asya'nın sözleri ile erkeksi bir kahkaha atarken aralarında ufak bir mesafe bırakana kadar yaklaşıp Asy'nın gözlerinin içine baktı.

 

" Unuttuğun bir şey var ömrüm,zıt kutuplar bir birini çeker." Asya'nın üzerine doğru biraz eğilip gülümseyerek baktı." Ve sen benim sivri uçlarımı törpüleyecek tek kadınsın. Kilo ve kas mevzusuna gelirsek sen iste yeter ama evlenince senin için sıkıntı olur." Diyerek göz kırptı. Asya irice açılan gözleri ile Demir'e bakarken anlaşılan karşısında ki adamın susmaya niyeti yoktu. " Hem senin o narin bünyenin bu kilo ve kaslı halimden daha fazlasını kaldırabileceğini zannetmiyorum." Asya son duyduğu sözlerle üzerine eğilen adamın göğsüne ellerini koyarak itekledi. Fakat milim oynatamamıştı yerinden. Galiba kas ve kilo konusu gerçekten saçma olmuştu. Asya'nın başarısız çabasıyla başını olumsuz anlamda iki tarafa salladı. "Ayrıca çenem seni görünce açılıyor. Bülbül, güle olan aşkın'ı anlatmak için nasıl sürekli ötüyorsa benimki de o misal. Yoksa çok konuşkan bir insan değilimdir. Esmer liğime gelince yalan söylüyorsun esmerlerden hoşlandığını biliyorum ve sen eninde sonunda benim karım olacaksın."Asya ne yapacağını şaşırmıştı artık. Bir tarafta aşık olduğu adam onu istemezken diğer tarafta Demir tuhaf bir şekilde bıkmadan usanmadan üstüne düşüyordu. Aylardır bulduğu her fırsatta kapısında bitiveriyordu.Hayat öyle tuhaftı ki gönlüne düşen alnına yazılmıyor,alnına yazılan gönlüne düşmüyordu. Sinirden yaşlarla dolan gözlerini karşısındaki adamdan kaçırdı.

 

"Ben senin ömrün değilim. Olamam ve olmayacağımda. Çünkü ben kendi ömrümden vazgeçmişken başkasına ömür vadedemem." Demir başını yere eğip bakışlarını saklayan kadının çenesine doğru elini uzatarak başını kaldırıp o gözlerdeki yaşları silmek istedi. Fakat Asya,Demir'in bu hareketi ile iki adım geriledi. Gözyaşlarının akmasına izin vererek uzun sayılabilecek bir süre karşısındaki adamın kahverengi gözlerine odaklandı. " Bana dokunma! Neden peşimi bırakmıyorsun? Ne istiyorsun benden Demir? Ben sana istediğin şekilde karşılık veremem. Ben başkasını seviyorum." Demir,Asya'nın başkasını sevdiğini bilse de, son sözler ile yumruklarını sıkmıştı. Ama aylardır en iyi öğrendiği şey sabırdı. Ne kadar canını yaksada bu kadın, vazgeçemiyordu ondan.

 

" Karşılık beklemiyorum Asya. Şu an için böyle bir şeyin olmasının imkansız olduğunu bende biliyorum." Söyleyeceği şeyi hiç istemese de kararsızca alt dudağını ısırıp konuştu. " Madem istemiyorsun arkadaş olalım. Belki bu ikimiz içinde bir daha iyi olur. Bakarsın bir gün sen bana aşık olursun. Yada ben senden vazgeçerim iki iyi arkadaş oluruz. Ne dersin? Asya beyninde dönen düşünceleri bir kenara itmeye çalıştı. Kardeşi Ayşe'den başka kimsesi bir arkadaşı bile yoktu. Belki deneye bilirdi ama babası çok tutucu bir insandı. Duyarsa büyük sorunlar çıkarabilirdi. Oysa Demir baştan ipini sağlam kazığa bağlamak adına tanıştıktan bir ay sonra Hayri Bey'e kızıyla evlenmek istediğini ama Asya'nın bu duruma soğuk baktığını anlatarak durumunu izah etmişti. Hayri Bey önce kızsada kızının yıllardır içine kapanık haline üzülerek kabul etmişti. Asya bıkkın bir şekilde konuştu.

 

" Yeter Demir!" Sesinin yükesek çıktığını farkedince derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Böyle yaparak onu daha kışkırtıyor başına bela ediyordu. Omuzlarını düşürerek ne yapacağını bilmeyerek umutsuzca konuştu. "Arkadaş olmazsak beni rahat bırakmayacak mısın?" Demir kaşlarını kaldırıp cıklayınca Asya'da sıkıntı ile yüzünü buruşturarak çemkirdi. "Tamam." Elini kaldırarak başını olumlu anlamda sallayarak cümlesini tekrarladı. " Tamam seninle arkadaş olacağım ama bu yılışık hallerine ve diline sahip olacaksın. Aşkım,canım,cicim,ömrüm gibi hitaflar da bulunmak yok. Ayrıca olur olmadık yerden çıkıp karşıma dikilmekte yok." Demir'in kalbi bu durum karşısında kırılsada çaktırmamaya çalışarak yüzüne sahte bir tebessüm takındı. Asker selamı vererek konuştu.

 

" Demir Demiroğlu Ankara emredersiniz komutanım." Rahat vaziyetini alarak karşısındaki kadının aniden kahkahalara boğulması ile şaşkınca baktı. " Komik olan nedir arkadaşım?" Arkadaşım kelimesini üzerine bastırarak söylemesinin sebebi verdiği söze uyacağının işaretiydi. Tabiki şimdilik. Asya buğazını temizleyerek kahkahasını saklamaya çalıştı.

 

" Senin hiç normal bir yanın yokmu? Adın ve soyadının bağdaşmasında ki tuhaflık sinirlerimi bozdu." Demir'in çatılan kaşları ile mavi gözlerini kırpıştırarak bir iki adım gerileyerek aceleyle konuştu. " Şey...Her neyse sana iyi günler sonra görüşürüz. Dediklerimi sakın unutma. Benim işlerim var geç kaldım zaten." diyerek hızla uzaklaştı. Demir Asya'nın korkudan panikleyen haline gülerken biraz önceki anlaşmayı hatırlatınca yüzü asılıp gözleri dolmuştu. Fakat Asya karşısında ki adamın değişen yüzünün farkına bile varmadan arkasını dönüp hızla uzaklaşmıştı. Giden kadının arkasından bakarken kendi,kendine buruk bir şekilde söylendi. "Demek sana olan duygularım hitaflarım seni bukadar rahatsız ediyor. Ama senin o adama beslediğin aşk iken ben sana sevgi besliyorum." Dudaklarını hırsla ısırıp kararlı bir şekilde başını salladı." Ama unuttuğun bir şey var Asya'm. Aşk,heves ve şehvetten beslenir,her heves bir gün geçer ,her şehvetin de bir sonu vardır. Bu yüzden ben aşk'ını değil,Sevgini elde edeceğim." Giden kadının arkasından gözden kayboluncaya kadar baktı ve ağır adımlarla arabasına binip oradan uzaklaştı.

 

"Ayten yeter artık başımın etini yedin yahu." Salih Bey elindeki bahçe makasını bir kenara bırakarak çeşmeye doğru ilerledi.

 

" Ne yeter Salih? Sen Giray'ın gitmesine izin vermeseydin oğlumuz şu an burada bizimle ve karısıyla olacaktı." Salih Bey bahçenin bir köşesine yaptırdığı küçük çeşmede elini yüzünü yıkayıp bezmiş bir şekilde karısına döndü.

 

" İyi de kadın ben izin verdiysem bir daha gelme mi dedim?"Oğluyla yaptığı son konuşmayı hatırlayınca sözlerine devam etti. " Hem böylesi ikisi içinde daha hayırlıdır belki. Elif'i hep çocuk olarak görse daha mı iyiydi yani?" Karısının omzuna kolunu atarak kendine çekti. Ayten Hanım işittikleri ile memnuniyetsizce yüzünü buruşturdu.

 

"Gözden ırak olanın gönülden de ırak olacağını hatırlatmama gerek yok sanırım. Çocukmuş! Görmüyor musun canım,Elif geçen aylar da nasıl serpilip güzelleşti." Salih Bey yüzüne yayılan tebessümle başını salladı.

 

" Ben görüyorum da senin oğlunda bir sorun var galiba." Yürümeyi bırakıp karısını kendisine çevirdi ve çenesinden tutarak gözlerine bakmasını sağladı. " Ne kadar az gelirse o kadar iyi." Ayten Hanım kaşlarını çatarak anlamayan bir surat ifadesi ile kocasına bakarken Salih Bey tekrar konuştu. " Ne bakıyorsun öyle şaşkın,şaşkın? Ayrılıklar iyidir. Ben askere gidipte döndüğümde seni büyümüş,serpilmiş olarak gördüğüm ilk anda değişti her şey. O zamana kadar ne demeye sana elimi sürmedim zannediyorsun?" Ayten Hanım'ın çatık kaşlı yüz ifadesi şüpheye dönüşürken gözlerini hafif kısarak sordu.

 

" Neden?" Salih Bey ufak bir kahkaha attı ve karısının eline uzanıp tutarken yürümeyede devam etti.

 

" Neden olacak bende seni küçük bir kız çocuğu olarak görüyordum. Ama iki yıllık askerlikten sonra döndüğümde seni öyle görünce her şey tersine döndü ben de." Ayten Hanım kocasından duyduğu küçük itirafla Giray'ın durumunu karşılaştırdı kendince. Belki de haklıydı kocası ama oğlunu özlüyordu. Hem Elif te ilk zamanlarda ki gibi değildi. Bir huzursuzluk vardı sanki üzerinde. Korkuyordu ya oğlu başka bir kızla çıkıp gelirse bir gün diye. Ya Elif'in kalbi başkası için çarparsa diye. Aklına gelen şeyle gözlerinin içi parladı ve heyecanla kocasına döndü.

 

"Salih!" Kocası da yürümeyi bırakıp ilerdeki hazır olan yemek masasına ufak bir bakış atıp karısına döndü. " Acaba diyorum Elif'i de Giray'ın yanına mı yollasak? En azından tatil bitene kadar." Salih Bey Elif'in gitmesinin doğru olmayacağını söyleyecekken ikili yan taraftan gelen sese döndü.

 

"Anne,Baba yemek hazır. Sizi bekliyoruz." Ayten Hanım gözlerindeki gururla Elif'e baktı. Aradan geçen aylar içerisinde Elif tamamen kendilerine alışmış sanki onlardan olma kızları gibiydi. Hatta daha fazlasıydı. Elif'in yüzündeki hüzün Salih Bey'in dikkatini çekmesi ile karısının tuttuğu elini bırakarak yavaş bir kaç adımla kıza yaklaşıp şefkat dolu bir ses tonu ile sordu.

 

" Elif! Ne oldu? Niye hüzünler düştü yine o güzel gözlerine?" Elif başını öne eğerek biraz önce işittiklerini düşündü. Söyleyeceği şey karşısında tepki çekmekten korkuyordu. Sıkıntı içinde parmakları ile oynarken kelimeler dilinden bir anda gözyaşları ile döküldü.

 

" Baba Giray'a gelmemesini ben söyledim." Elif'in itirafı ile ikili bir birlerine şaşırarak bakarken sessiz kalmaları karşısında Elif başını hızla kaldırarak Ayten Hanım'ın gözlerine odakladı yaşlı gözlerini. "Anne benim yüzümden oğlunu özlüyorsun ve ben belkide hiç hakkım yokken ondan kendi evine gelmemesini istedim. Senden çok özür dilerim." Diyerek başını eğdi. Ayten Hanım hızla ve üzgün bakışlarla Elif'e yaklaşıp eğdiği başını gözlerine bakması için tekrar kaldırdı.

 

" Bunu neden yaptın kızım?" Elif titreyen göz bebeklerini mavi bakışlara sabitlemeye çalışıyordu. Yaşlar görüşünü bulanık laştırsada bir kaç kez kırpıp yaşların akmasına izin verdi.

 

"Bana her seferinde çocuk muamelesi yapıyordu. Ben evliliğin nasıl bir şey olduğunu bilmesemde,kocama aşık birisi olmasamda kendimi hazırlamaya alıştırmaya çalışıyordum. Ama o herseferinde beni çocuk olarak görüp küçümseyince benimde ağzımdan o sözler çıktı." Salih Bey kıstığı şüpheli bakışları ile Elif'i süzdü. Bir tarafıda mutluydu aslında. Çünkü Elif kendini ezdirseydi oğlunun hakkından gelemezdi. Ayrıca demekki Giray'a karşı bir şeyler hissediyorduki kendisini çocuk olarak görmesi kırmıştı Elif'i. Ama gelmemesini sağlayacak ne söylemiş olabilirdiki Elif? Tek kaşını kaldırarak tedirginlikle sordu.

 

"Giray'a ne söyledin kızım?" Elif söyleyeceği şeye Salih Bey'in kızacağını düşünerek alt dudağını ısırarak cevap verdi.

 

" Ya çocuk görmekten vazgeç,yada yetişkin biri olarak göreceğin güne kadar bir daha bu eve gelme dedim." Ayten Hanım irice açılan gözleri ile kocasına bakarken Salih Bey gözleri ile Elif'i işaret etti.

 

" Gördünmü Hanım? Bir Elif kadar olamadın. Zamanında sende bana böyle rest çekmeyi becerseydin askerliği beklemeyi bırak geldiğin gün olurdu her şey." Sözlerinden sonra şen bir kahkaha atan adama Ayten Hanım yıllar sonra kocasının yaptığı itiraflarla şaşkınca bakarken, Elif ise işittiği sözlerin bilincine varması ve beklediği tepkinin tam tersi ile karşılaşmanın şaşkınlığı ve utanç ile bakarken Salih Bey şaşkın ikiliye bakarak konuştu.

 

" Hadi sofraya geçelim." Diyerek hazır olan masayı işaret etti. " Sende bırak ağlamayı kızım hak edene, hak ettiği değeri ver bu benim oğlum bile olsa." Ayten Hanım'a dönüp göz kırptı. " Üzülme boş yere hanım ilk itirafımı hatırla bu işin sonu iyiye gidiyor." Keyifle masaya yaklaşıp sandalyeyi çekip oturdu. Ayten Hanım ve Elif te arkasından şaşkın bir tavırla oturunca Gönül Hanım servise başladı. Sessiz geçen yemeğin ardından tatlılar yenirken Elif yorgun olduğunu söylerek izin alıp odasına çıktı. Ayten Hanım kocasının masaya oturduğu andan beri keyifli halline sinirlenerek daha fazla dayanamayıp çemkirdi.

 

"Ay yeter be adam! Ne dir bu sendeki rahatlık? Utanmasan göbek atacaksın." Salih Bey bıçağı ve çatalı yavaşça tabağın kenarına bırakarak kurnazca gülümsedi.

 

" Niye keyifli olmayayım Ayten? Elif'in halini görmedin mi?" Ayten Hanım kaşlarını çatıp sinirle çatalı salladı.

 

"Ben gördüğüm için bu kadar sinirliyim. Kız kendini suçlu hissediyor ve bu yüzden üzülüyor. Senin bundan keyif almana bir anlam veremedim." Gönül Hanım da,Ayten Hanım'ı desteklercesine başını salladı.

 

"Evet Salih Bey. Ayten haklı bu ne mutluluk böyle?" Salih Bey masadaki su bardağına uzanıp bir yudum içti. Bardağı tekrar masaya bırakırken bakışlarını ikili arasında gezdirdi.

 

"Mutluyum çünkü Elif suçluluk duygusundan üzülmüyor öyle söylediği için pişmanlık duyuyor. Üstelik bunu yapmasının sebebi Giray'ın onu çocuk olarak görmesi. Demek ki bir şeyler hissediyor ki bu durum onu üzmüş." İki kadın gözlerini kısarak bir birine bakıp düşünmeye başladılar. Mantıklı geliyordu aslında. Ayten Hanım başka şeyler düşünürken,Gönül Hanım da sanki Ayten Hanımla aynı şeyleri düşünüyormuş gibi dile getirdi.

 

" İyide Salih Bey,dediğiniz gibi olsa bile Elif'in hisleri kadar Giray'ınki de önemli. Hem elin ecnebi memleketin de oynaşmayı seven gavur kızları varken Elif'e karşı bir şey varsa içinde onu bile unutur." Ayten Hanım bu sözler karşısında gözlerini irice açarak hırsla atıldı.

 

" Ben sana dedim. Gördün mü aklın yolu birdir diye boşuna dememişler. Ne yapacaksın öyle bir durumda? Hemen Elif'i Amerika'ya Giray'ın yanına yolluyoruz." Masada ki çatalı bıçağı setçe tabağın içine koyarak kalktı. " Eğer sen yollamazsan ben Elif'ide alır giderim. " Salih Bey aklında ki düşüncelerle sinsice sırıttı.

 

"Kimse bir yere gitmeyecek. Gitmek en son çarelerden biri. Bırak rahatça hayatını yaşasın Küçük Bey, yada o öyle zannede dursun. Elbet bizimde yapacağımız şeyler var."Diyerek karısından tekrar oturmasını isteyip aklın dakileri anlattı. Anlaşmaya varılmasının ardından birer keyif kahvesi içmekte farz olmuştu.

 

Elif odasında ileri geri dolanıyor sıkıntıdan ne yapacağını şaşırıyordu. Aslında yorgun değildi ama Ayten Hanım'ın hali üzerine yük olmuştu sanki. Yoksa pişmanlık filan duyduğu yoktu. Giray kendisini sürekli çocuk olarak görmese kendiside bu kadar sert çıkışmazdı. Parmağındaki alyansla oynarken telefonu gözüne ilişti. Arasamıydı acaba? İleri doğru giderek pencerenin önünde durdu. Ama arasa ne diyecekti? Annesinin ne kadar üzgün olduğunu söylerdi. Hem yalanda değildi. Bir kere olsun gelse ne olurdu sanki.Sürgün etmemişti ya sonuçta kendi eviydi. İçinde bulunduğu iklileme aldırmadan telefonu eline alıp tuşlara dokundu kalp ritimleri hızlanırken hâlâ aradığı için ikilemdeydi. Açılmayan telefonla gözü duvardaki saate kaydı. Aradaki saat farkını hesapladı çokta geç sayılmazdı. Orada 00:00 filan olmalıydı saat. Bir türlü açılmayan telefonu tam kapatacakken ince naif bir kadın sesi duyuldu. Duyduğu sesle kalbi burkulurken mecburen cevap vermek zorunda kaldı.

 

"Alo"

 

" Ben Giray'ı aramıştım." Gelecek cevapta kızın telefonu açmasında mantıklı bir açıklama yapmasını bekledi.

 

"Giray lavobo da. Sizde ısrarla çaldırınca önemli bir şey vardır diye ben açtım." Elif ne söyleyeceğini bilemezken uzayan sessizlikten, kız sıkılmış olacakki tekrar konuştu. " Önemli bir şey mi vardı?" Elif sıkıntıyla dudaklarını dişledi ne diyecekti şimdi. Üstelik bu kız ne demeye başka birinin telefonunu açıyordu.

 

" Şey... Yok,yok bir şey. Benim kapatmam lazım." Kalbi sıkılırken gözleri de dolmaya başlamıştı. Telefonu kapatacakken karşıda ki kızın sesi bir daha duyuldu.

 

" Giray'a aradığınızı söylerim o size döner." Elif panikle telefonu kulağına götürerek konuştu.

 

" Gerek yok söylemeyin siz, ben sonra tekrar ararım." Karşıdan gelen ufak bir kahkaha ile sinirleri iyice bozulmuştu.

 

" Abine trip atıcaksın anlaşılan." Elif duydukları ile kaşlarını çattı ne demeye böyle söylüyordu bu kız. Yoksa Giray kendisine yaptığı alyans baskısından sonra kendisi oralarda gününü,günmü ediyordu. Sakin olmaya çalışarak sordu. Bu sorunun cevabını bu kızdan alabilirdi.

 

" Kardeş olduğumuzu nereden anladınız?" Bir taraftan da hızlanan kalbine kızarak neden bu hale geldiğine anlam vermeye çalışıyordu.

 

"Aradığında fotoğrafın düştü ekrana. En fazla on yedi gibi gösteriyorsun. Bu yüzden kardeş olduğunuzu düşündüm."Bir anlık duraksamadan sonra karşıdaki kız şüphe ike sordu."Yoksa değilmisiniz?" Elif fotoğraf meselesine takılsada telefondaki kızla konuşmayı bitirmek zorundaydı. Zaten kızın kim olduğunu da anlamamıştı. Giray'ın telefonuna cevap verecek kadar yakınsa onun için değerli olmalıydı. İyide bu düşünceler neden canını bukadar yakıyordu ki? Bir an önce konuşmayı bitirse iyi olacaktı.

 

"Evet kardeşiyim. Biraz tartıştık bana küstü. Bende gönlünü almak için aramıştım. Neyse onun siniri daha geçmemiştir." Şimdi bu kız aradığını Giray'a söylerse ne olacaktı. Şu saatten sonra öğrenmesini de istemiyordu. Alyansı parmağında olsaydı, kadın ilk kardeşi değilde nişanlı sıfatıyla yaklaşırdı. Aklına gelen fikirle tekrar konuştu. " Siz de aradığımı söylemeyin lütfen. Hatta arama kaydını da silin şimdi görünce daha çok sinirlenmesin." Karşıdan gelen onaylayan cümlelerle telefonu kapayıp hırsla yatağın üzerine fırlattı.

 

İçi, içini yiyordu. Şimdi kendisini neden çocuk olarak gördüğünü daha iyi anlıyordu. Ama alyansı ne diye takmıştı madem parmağına? Sinirle balkon kapısını açarak kendini dışarı attı. Derin bir nefes alarak sakince düşünmeye çalıştı. Yaşı küçük olabilirdi ama bazı şeyleri artık daha iyi anlayabiliyordu. Evliydi fakat bu evliliği isteyip istemediği sorulmamıştı bile. Kadere inan bir insandı alnına yazılan yazıyı yaşıyordu. Aşık olarak yada severek evlenmemiş olabilirdi ama bunları öne sürerek hayatıda kendine zehir etmeyecek kadar bilinçliydi. Üstelik herkes aşkla veya sevgiyle girmiyordu bu yola. Fakat bu her şeyi kabulleneceği anlamınada gelmiyordu. Aklı okadar çok karışmıştı ki şimdi içi pişmanlıkla dolmuştu. Keşke hiç arayıpta telefonda ki sesi duymasaydı. Bir şeyler oluyordu içinde. Sanki o ses içinde bir şeyleri canlandırmıştı. Üstelik o canlanan duygu hiç hoşuna gitmiyordu. Gök yüzüne dikti bakışlarını uzunca bir süre düşüncelerle izledi. Vücunda, her hücresinde bilmediği hiç tanımadığı duyguların harekete geçtiğini hissediyordu. Bunların tek ortak noktası ise Giray dı. Çünkü başka hiç kimsenin ne yanında,ne ismini duyunca tatlı bir telaş kaplamıyordu içini. Bu günkü duygu hepsinden daha yakıcı ve acı vericiydi. Tepkilerine,hislerine anlam veremiyor kendisini tanıyamıyordu artık. Bu düşüncelerle bıkkınca yerinde tepinip saçlarını çekiştirerek garip sesler çıkardı. Balkonda ne kadar süredir durduğunun farkında bile değildi.

 

" Ne oluyor Elif? Niye tepiniyorsun deli danalar gibi? Üstelk içine üç harfliler girmiş gibi garip sesler çıkarıyorsun birde." Elif arkasından gelen sesle yerinde sıçradı. Eli göğsünde korkuyla döndü.

 

" Aşk olsun Gönül Teyze aklımı aldın." Gönül Hanım'a doğru yaklaşırken saçma hareketlerini açıklamak için bir şeyler düşündü. bir anda aklına gelenletle saçmaladığının farkına varamayarak sözlerine devam etti. " Egzersiz hareketiydi onlar derste göstermişlerdi bende canım sıkılınca tekrarlayım dedim." Gönül Hanım Elif'in karamürsel sepetini andıran saçlarına bakıp gülmeye başladı.

 

" Galiba kellere moral olsun diye saç yolma egzersizi bulmuşlar." Bir eliyle kahkahasını bastırmak için ağzını kapatırken diğeriyle Elif'in saçlarını işaret etti. "Baksana şu haline çekiştirdiğin saçlarının dökülen tellerinden kellere peruk olur. Güzel fikirmiş bence yazık onlar kel mi kalsın?" Elif gözlerini yukarı doğru dikip önünden sallanan bir kaç tutama bakarak sinirle arkaya attırdı.

 

" Ne için bulduklarını bilmem de ben pek beceremedim galiba." Gönül Hanım gülerek Elif'in saçlarını düzeltti.

 

" Ama tepinmenin ne için olduğunu gayet iyi anladım." Elif'in dolgun kalçalarına bir şaplak indirerek devam etti sözlerine. " Son zamanlarda seninki fazlaya kaçmaya başlamıştı galiba basenleri zayıflatmak için o egzersizde." Elif acıyan kalçasını ovarken bir taraftan da işittiği sözlerin doğruluğunu ölçmek için arkasına bakmaya uğraştı. Onun bu haline gülmeye devam eden kadın içeri girerek banyoya ilerledi. Elif ise hâlâ kalçasının derdindeydi. Gerçekten fazlamı büyümüşlerdi?

 

Giray lavobodan dönerken hesabı da ödeyip içeri geçti. Saatine baktı epey geç olmuştu. Yerine oturmadan Mehir'i de alarak çıktı. Amerika'ya geldikten bir kaç ay sonra kendisine bir motor almıştı. Burada da fazla olmasada takma bir isimle yarışlara katılıyordu. Takma isim kullanıyordu çünkü kimliğini açık etmek istemiyordu. Motorun yanına gelince Mehir'e döndü.

 

"Merak etme sırf başında ki beladan kurtulman için ilk ve son kez yasa dışı bir yarışa katılacağım. Fakat bu yarışı kazanınca bana başından geçen her şeyi anlatacaksın." Kaskını başına geçirerek çekik gözlü güzele tekrar döndü. " Bir de borcu ödeyince ailen sana hâlâ baskı yaparsa bana söylüyorsun Türkiye'ye yollarım seni. Hayatına bu kadar müdahale etmelerine izin verme." Mehir hüzünle başını salladı. Geçen aylarda Giray'la iki iyi arkadaş hatta kardeş olmuşlardı. Azra sayesinde ilk Havaalanı'nda tanışsalarda sonra bir kaç defa karşılaşmaları sağlam bir dostluğun başlangıcı olmuştu. Gelen taksiye binerek oradan ayrılan kızın içi hiçrahat değildi. Yasa dışı bir yarışa arkadaşı katılacaktı. Peki neden? Sırf kendisi istemediği bir adamla evlenmesin diye. Ailesinin yıllarca yaşattığı onca acıyı bir anlata bilse Giray acaba katılırmıydı o yarışlara? Peki sonra ne olacaktı. Borcu bahane etmişti. Bir dahaki sefere ailesi başka biriyle kesin evlendirirdi. Direk Türkiye'ye gitse ne olurdu sanki. Ama yapamazdı. O Ülke'ye mecburiyetten de olsa gidemezdi. En büyük acıları yaşamıştı babasının memleketinde. Artık gidemezdi oraya.

 

" Giray,Mehir'in arkasında motoruna binerek evinin yolunu tuttu. Uzun sayılabilecek bir sürüşten sonra artık evindeydi. Önce soğuk bir duş alıp daha sonra kendini yatağına bıraktı. Ertesi gün hafta sonuydu ve o öğlene kadar uyumayı planlıyordu. Gözleri kapanırken aklında Demir ile yaptığı konuşma vardı.

 

Derin bir uykunun kolların dayken uyanmasına sebep olan telefonunun mesaj sesiydi. Gözlerini ovuşturarak komidinin üzerindeki telefonu bulup açtı. Demir'in ismini görmesi ile bıkkınca ofladı.

 

" Uykumda bile rahat yok! Karabasan misali tepeme çöküyor şerefsiz." Huysuzca söylenmeye devam ederken açılan Mesaj ve ekrana düşen görüntü ile ne yapacağını bilemeyerek öylece kalakaldı.

 

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM...

 

 

~ Yitenumutlar~

 

 

Loading...
0%