Yeni Üyelik
9.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm şarkısı : Volkan Konak- Gurbet

 

Tamamen kaçan uykusu ve zıplayan sinirleri ile odanın içinde kuyruğuna basılmış gibi dolanıyordu. Ne yapmaya çalışıyordu bu kız? Erkeklerin niyetinin ne olduğunu bilmiyor mu? İç sesi ile tartışmaya girmiş,kendi kendine sorular sorup yine kendi cevaplar olmuştu.

 

" Yaşı küçük ya nerden bilsin oğlum kız? O abazanın niyetine aklı ermiyor o da erkek değil mi bu durumdan faydalanıyor." Diye ima ile söylenen iç sesi yüzünden sıkkın bir şekilde başını kaşıdı. İç sesinin sorduğu soruya sesli bir şekilde cevap veren yine kendisi oldu.

 

" Bok küçük! Küçük müş? Küçük'te elin abazasına güneş kremi sürdürmeyi nasıl biliyor?" Odadan çıkarak banyoya ilerleyip elini yüzünü yıkadı. Daha sonra mutfağa geçerek dolabın kapağını açıp soğuk su şişesini alarak bir kaç yudum su içti. Şişeyi dolaba geri bırakırken bir den aklına takılan ayrıntıyla şüphe ile gözlerini kısarak söylendi.

 

" Lan ne oluyor? Parmaklarını açarak saymaya başladı. " Deniz,kum,Güneş,krem,abaza," atladığı ayrıntı ile saydığı elini alnına vurarak bir küfür savurdu. " Siktir! Lan Ankara'da Deniz yok ki?" Hızlı adımlarla tekrar yatak odasına geçip telefonunu aramaya başladı. Nereye atmıştıki bu lanet telefonu. Yatağa,yatağın altına,yerlere bakmış ama bulamazken,artan sinir kat sayıları ile Demir'e ve Elife iyi dilek'lerini yolladı.

 

" Ulan Demir! Kalleş herif,ben sana, kıza göz kulak ol demedim mi lan? Komidinlerin arkasını da el yordamı ile aradı bulamayınca hırsla saçlarını çekip eğildiği yerden doğrularak etrafa göz gezdirdi. " Aklıma sıçıyım,aklıma. Her şeyi yaşasınmış, şimdi ne demeye fitili tutuşmuş dinamit gibisin acaba? Ellerini kaldırıp başına vurdu bir kaç sefer. "Ah! salak kafam ah! Lan kendi karına pezevenklik yapcaktın elinden gelse." Sinirle dudakları yukarı doğru kıvrılırken yüzündeki pisikopat sırıtışla mırıldandı. " Senin pezevenkliğine, ne gerek var Giray Bey,"sol elini boş ver dercesine sallayarak yatağa doğru ilerledi ve top haline gelmiş çarşafı açmaya çalışırken sözlerine devam etti. " Demir Bey gibi kıdemli bir pezevenk var ken sana ne hacet." Çarşafla adeta bir savaş içerisine girmişcesine hareket ederken eline gelen telefonla gözleri parladı. Bir taraftan telefonu aramaktan bir taraftan kendine saydırmak tan nefes, nefese kalmıştı. Hemen Demir'in numarasının üzerine tıklayıp aradı.

 

Demir çalan telefonla karşısındaki kıza baktı ne yapacağını bilemeyerek. Açsa bir türlüydü,açmasa bir türlü. Zaten Asya'yı dışarı çıkmaya zor ikna etmişti. Demir bunları düşünürken telefonun melodisi kesilmiş fakat bir kaç saniye sonra mesaj sesi duyulmuştu. Asya ile göz göze gelince,kızın ne oluyor dercesine kaşlarını çattığını farkeden Demir hemen mesajı açıp sessizce okudu.

 

" Eğer telefonumu açmazsan O çok aşık olduğun kızı unut. Elimdeki kısmet programlarını aratmayan kız dosyasını Asya'ya yollarım. Sende kızı tavlayamadan elveda dersin. Beni sallamaya kalkma inat ettiğim zaman blirsin yaparım. (Giray) "

 

Demir bir telefona, bir Asya'ya baktı üzgünce. Kız hala çatılı kaşlar ve sert bakışlarla kendisini süzerken dayanamamış olacak ki konuşmaya başladı.

 

"Demir,neden telefonuna bakmıyorsun? Takıldığın,görüştüğün," Bu defa kaşlarını çatan Demir olmuştu. Ses tonunu yumuşatmaya çalışarak konuştu.

 

"Ne demek istiyorsun Asya?" Kız karşısındaki sinirini saklamaya çalışan adama üzülürken ellerini iki yana açarak dudaklarını büktü.

 

" Ne bileyim işte canım. Kız arkadaşın olur,sevgilin olur yanında bir bayan olunca açmak istemezsin. Onu demek istedim." İmalı sözlerinden sonra limonatasından bir yudum aldı. İçinde ufacık bir sinir duygusu oluşmuştu. Daha düne kadar dibinden ayrılmayan bu herif değilmiydi? Hemen birini bulmuştu demek. Erkek milletine güven olmuyordu nihayetinde. Beyninde dolanan düşünceler ile ellerini göğsünde birleştirerek arkasına yaslandı. Demir, Asya'nın sözlerini neye yoracağını bilemezken masadaki telefon tekrar çalmaya başlayınca,Demir, aklına gelen hinlikle Giray'a bir oyun oynama kararı aldı. Madem plan yapmışlardı. Oyunun devamıda gelebilirdi o zaman. Ekranı çevirerek Asya'ya gösterip acele ile konuşmaya başladı.

 

" Arkadaşım Giray. Senden bir ricam var. Ben işaret verince Elif yeter bu kadar içtiğin diyebilirmisin? Ama biraz telefona doğru yaklaşman lazım." Asya şüpheli bakışlarla karşısında ki adamın ne dediğini tartıp biçerken,Demir hızla devam etti. "Her şeyi anlatacağım sen sadece ben gel işareti yapınca dediğimi söyle." Asya'nın itiraz etmek için açtığı ağzını çalan telefonu açarak susturdu.

 

" Efendim kardeşim." Giray'ın sert çıkan sesi ile yüzünü buruşturup telefonu kulağından uzaklaştırdı.

 

" Ne haltlar karıştırıyorsun sen lan!? Ben sana emenet etmedim mi karı mı?" Demir işittiği sözlerle sırıtmaya başladı.

 

" Vaaayy! Hani çocuktu lan ne ara büyüdü de karın oldu?" Arkadaşının sözlerine iyice sinirlenen Giray odanın içinde dolanırken bir taraftanda yerdeki yastıkları tekmeliyordu.

 

"Sana emanet etmekle hata ettiğimi anladığım an dan beri gerizekalı." Hırsından dudaklarını ısırıyor ne yapacağını şaşırıyordu. " Nerede siniz lan? Sen nasıl götürürsün benim karımı elin kazık kadar adamıyla bir arada? Nasıl izin verirsin benim karımı, güneş kremi ayağına mıncık lamasına?" Demir kahkasını tutmak için şekilden şekile girerken Asya karşısında ki tuhaf adama hayretle bakıyordu. Cidden aklından zoru vardı galiba bu adamın.

 

" Amasra'ya kaçtık oğlum iki günlüğüne. Elif, okul açılmadan kafa dağıtsın dedik Salih Amca'yla. E çok çalıştı,hak etti kız sonuçta." Bu adam dalgamı geçiyordu kendisi ile? Babası da Allah'tan tutucu insandı. O tutuculuğu sırf kendisi için miydi yani?

 

" Demir! Delirtme beni! Siz gidiyorsunuz madem o dalkavuğu niye götürüyorsun? Hem benim karımın vücudunda burada dikkatini çekerim kardeşim benim bile dokunup,görmediğim vücudunda o piçin patilerinin ne işi var?" Demir artık etrafın daki insanların ve Asya'nın tepkisini umursamadan telefonu göğsüne bastırarak tuttuğu kahkahasını serbest bıraktı. Asya etraftaki insanların kendilerine bakması ile hala gülen adamı dürtüp uyarırken,Demir'de hafif öksürerek buğazını temizledi ve telefondaki adama cevap verdi.

 

" Kusura bakma kardeşim sahil deyiz de telefon çekmiyor burada pek. Ne diyordun? Asya'ya parmağı ile işaret verince kız biraz tereddüt eder gibi oldu. Etraftaki herkes deli görmüş gibi onlara bakıyordu, ama olayı da merak etmişti doğrusu. Aman zaten rezil olacağımız kadar olduk diyerek kalkıp Demir'in yanına giderek telefona doğru yaklaşıp hafif bağırdı.

 

" Elif! Yeter bu kadar içtiğin ver o şişeyi artık bana. Çok içtin içme yeter artık canım?" Demir gülmekten masaya kapaklanırken Asya'da yerine geçip oturdu etraftakilere göz ucuyla bakıp utançla önündeki limonataya sarıldı. Giray ise şok olmuş durumdaydı. Sidelya'nın alkol kullanmasına izin mi vermişti bu Puşt. Kırmızı görmüş boğalar gibi burnundan soluyordu. Şu an karşısına Demir'i koysalar düşünmeden geçirirdi sıfır kilometre boynuzlarını. Sinirle kükredi hattın diğer ucundan.

 

"Ulan Demiiir! Lan içki mi içirdin küçücük kıza hayvan?" Demir tutmaya çalıştığı kahkahasını bastırmak için derin bir nefes alıp cevap verdi arkadaşına.

 

" Merak etti abicim. Ne yapsaydım yani? Sen demedin mi her duyguyu tatsın, her şeyi yaşasın diye. Üstelik bir karar ver, bir karın oluyor, bir küçücük kız. Ben hiç bir şey anlamadım bu işten. Galiba sen küçük karını kıskanıyorsun kardeşim?" Attığı kahkaha Giray'a ulaşınca şüphe ile ekrana baktı Giray. Niye gülüyordu bu salak şimdi. Üstelik laf mı sokmuştu kendisine bu deve. Tam ağzını açıp konuşacakken Demir telaşla konuşmaya başladı. " Lan oğlum kapat lan, kapat şu telefonu. Sana laf yetiştireceğim diye Elif'e bakamadım. Senin yüzünden küçük karın sahilde üç beş yiğit buldu sulanıyor adamlara." Duyduğu son sözler ve ikinci kahkahanın kulakları tırmalayan sesi ile Giray büyük bir şok yaşıyordu. Bütün bunları yapan Sidelya olamazdı değil mi? Demir tekrar telaşla konuşmaya başladı. " Sarhoş ya tabi kız ne yaptığını bilmiyor. Neyse ben emanetime sahip çıkayım kardeşim Görüşürüz." Tam telefonu kapatırken Demir'in sesi duyuldu. " Adama bak ya götürüyor bizim kızı. Hop koçum." Giray işittikleri ile çıldırma noktasına gelmişti adeta. Ne yapıyordu bu kız/ Boşuna mı takmıştı o yüzüğü parmağına yani? Ama hata kendisindeydi. Al sana böyle çıkarılır hayatın tadı. Sen her şeyi yaşasın dersen kızda ona göre yaşatır sana her şeyi. Bu düşünceler içinde İleri geri odada sinirle dolaştı. Hemen gitmeliydi,hem de hemen. Kapıya doğru yönelince aynadan halini görüp kendisine sinirle küfrederek dolaba yaklaşıp kapağını açtı.

 

" Şu haline bak lan? Altın da basket şortu üstün çıplak. Çık dışarı da sapık zannetsinler. Üstüne gri bir tüşört geçirip altına da siyah dar kotunu geçirerek kapıya yöneldi. Bu kız kimyası ile oynuyordu. Kimlik,pasaport olmadan nasıl gidebilirdi ki? Kapıdan tekrar odaya dönerek unuttuğu telefonunu,pasaportunu ve kimliğini alarak küçük bir çantaya bir kaç kıyafele birlikte koyup odadan çıktı. Tam kapının koluna elini atmıştı ki. Zil çaldı. Ani den açılan kapı ile Mehir yerinde sıçrarken, Giray sabırsızca konuştu.

 

" Mehir,benim acilen Türkiye'ye gitmem gerekiyor. Sen geç kafana göre takıl. Sonra görüşürüz. Mehir üzgün bakışlarını Giray'a çevirerek geçmesi için yana kaydı.

 

" Tamam o zaman. Ş...ey iyi yolculuklar." Arkadaşının üzgün haline dikkatini çekince dayanamayarak sordu.

 

" Bir şey mi oldu Mehir? Kız başını olumsuz anlamda sallayarak cevapladı arkadaşını. Giray hadi anlat dercesine ısrarla bakınca Mehir dayanamayarak gözleri dolu,bir şekil de konuştu.

 

" Giray! Biliyorsun tek umudum senin o yarışa katılmandı. Seni zorlamak istemiyorum. Hatta istersen katılmaya bilirsinde." Çekik gözleri sıkıntı ile etrafını süzerken sadece Giray'a bakamıyordu. Zorlamak istemiyordu ama başka çıkar yolu da kalmamıştı. Aslında drenişini,hedeflerini,çarelerini,umutlarını üç sene evvel kaybetmişti. Şimdi tutuna bildiği bir medet umduğu kardeşi gibi gördüğü karşısında ki adamdı. Tek sığınağı, ona yardım edebilecek tek insan. On dokuz yıllık hayatını hep ailesinin isteklerine boyun eğerek yaşamıştı. Bu defa istediklerini yapmayacaktı. O parayı bulacak o adamla asla evlenmeyecekti. Fakat tek umudu o yarış ve karşısındaki adamdı. Çıkmaz bir sokaktaydı da sanki yolu bulamıyordu. Sıkıntı ile sözlerine devam etti. " Ama keşke önce den söyleseydin gideceğini ben de başımın çaresine bakardım." Giray düşür gibi kaşlarını çattı. Ne diyordu bu kız? Ne olmuştu ki? Anlamadığını dile getirerek sordu.

 

"Ne demeye çalışoyorsan açık konuş Mehir. Kafam yerinde değil hiç bir şey anlamıyorum üstelik sana yarışacağımı söyledim, söz verdim tekrar niye konuşuyoruz bunları?" Mehir ellerini uzun,siyah saçlarından geçirerek arkadaşının yüzüne mahçup bir şekilde baktı.

 

" Giray, yarış bu geceye alınmış." Giray'ın konuşmak için ağzını açması ile İki elini dur işareti yapar gibi kaldırarak hızla susturdu ve sözlerine devam etti. " Bak katılmak zorunda değilsin. Ben bir şekil de yolunu bulu..." Giray,Mehir'in daha fazla konuşmasına izin vermeyerek kolundan tuttuğu gibi açık olan kapıdan içeri geri girdi. Mehir'in şaşkın bakışlarına karşılık açık kapıyı kapayarak sinirle söylendi.

 

" Gir şuraya başımın belası. Ne dmek başımın çaresine bakarım? Böyle bir tehlikeyi göze alırmıyım sanıyorsun?" Başını olumsuz anlamda sallayarak arkadaşını salondaki koltuğa oturttu." Ne zaman başının çaresine bakmaya kalksan daha büyük bir bela açıyorsun." Mehir tam karşısına oturan adama gözlerini devirip söylediklerini umursamayarak omuzlarını silkti.

 

" Hani acil işin vardı Türkiye'ye gidiyordun? Bak Giray madem acil bir işin var benim yüzümden erteleme." Giray elini boş ver dercesine sallayarak yerinden kalkıp masanın üzerindeki tableti aldı ve uçak biletlerini araştırmaya başladı. Cidden bunu nasıl akıl edemeden yollara düşmüştü. Sinirle mırıldandı. "Ah!Demir Ah!" Mehir, Giray'ın mırıldanması ile duyduğu isimin kim olduğunu sormuştu.

 

" Biraz önce ki acil Türkiye işim. Ama acelesi yok." Ertesi gün öğleden sonraya bulduğu bileti ayırtıp,sırıtarak Mehir'e döndü. " Acelesi yok çünkü kardeş değil kalleş herif kafasını kırmam için bir gün daha bekleyebilir. Tabi Sidelya bu durumdan pek hoşlanmayacak." Son sözlerini dili ile dişi arasında söylediği için Mehir anlayamamış şüphe ile gözlerini kısmıştı. Zaten küçük olan gözleri iyice küçülürken ortaya komik bir görüntü çıkınca Giray bozulan sinirleri ile kendini tutamayıp gülmeye başladı. Biraz sakinleşince karşısında ki kızın alındığını anlayıp göz kırparak sordu.

 

" Sen boş ver benim acil işi de şu yarışın detaylarından bahset. Mesela kaçta başlayacak?" Mehir arkadaşının sorusu ile ayrıntıları anlatmaya başladı.

 

"Demir hemen buradan çıkıyoruz ve sen bana,beni ne tür bir oyuna karıştırdığını anlatıyorsun." Demir filitre kahvesinden bir yudum alarak rahatça sandalyesine yaslandı.

 

" Burada da açıklarım ben sana. Niye başka yere gidiyoruz ki?" Asya iri mavi gözlerini uyarırcasına açtırarak gözleri ile etraftaki bakışları işaret etti. Demir anlamayarak bakınca masanın üzerine eğilerek sessizce çemkirdi. " Görmüyor musun etraftaki bakışları bize deli görmüş gibi bakıyorlar." Demir etrafa şöyle bir göz atınca dudakları o şeklini alarak oda karşısında ki kız gibi masanın üzerine eğilerek konuştu.

 

" Haklısın galiba baya tuhaf bu insanlar." Kaşlarını çatarak Demire çemkirdi kız.

 

" Saçmalama sana ya tuhaf olan biziz kalk hadi." Çantasına uzanırken Demir başını kaşıyarak saf ayağına yatıp masanın üzerinden tekrar eğilerek sordu.

 

" Pardon da biz bu tuhaf bakışları hak edecek ne yaptık ki?" Demir'in sorduğu soru ile Asya'da şarteller atmıştı. Çantasını koluna takıp sinirle sarı saçlarını arkaya attırarak çemkirdi.

 

" Biz ne yaptık öyle mi?" Demir'in başını olumlu anlamda sallaması ile Asya çıldırdı." Hohohohoo, hohhoho diye Noel Baba gibi göbeğini hoplata,hoplata gülen,yok sahil deyiz,yok içiyoruz diye yalanlar söyleyende şuradaki kel göbekli Amca'ydı değil mi?" Asya eli ile işaret ettiği yere gözleri kayınca biraz yüksek sesle konuştuğunu anlayıp ve gördüğü görüntü ile dudaklarını ısırdı. Demir hâlâ mırın kırın ederken Asya kendisine öldürecekmiş gibi bakan kel göbekli adama masum gülücükler atarak yavaşça Demir'e sokulup dili ile dişi arasında konuştu.

 

"Dımır çıkılım şırdın ırtık dıyırım." Demir biraz geriye çekilip Asya'ya bakarak masaya ücreti bıraktı. Kızın hareketleri ve konuşması bir anda değişince ne olduğunu soracakken Asya'nın karşıya bir yere otuz iki diş yapmacık bir şekilde sırıttığını görünce merakla o yöne baktı.

 

Adam kadının kendisini işaret ederek söylediği sözlerden ve kaçamak bakışlarından rahatsız olurken biraz önceki sözlerin de verdiği sinirle masadan kalkarak bağırdı.

 

"Sen kime kel, göbekli, Amca diyorsun be?" Kaba bir şekilde elini kaldırarak üstlerine yürürken hâlâ yüksek sesle konuşmasına devam etti. " Delimisiniz iki saattir tuhaf,tuhaf haller,insanların dış görünüşleri ile dalga geçmeler." Demir kaşlarını çatarak üzerlerine yürüyen adama baktı. Derdi neydi bu adamın? Üstelik Asya da tuhaf davranıyordu. Giray yüzünden bir şeyler mi kaçırmıştı yoksa. Karşılarına dikilen adama anlam veremeyerek baktı.

 

" Hayırdır abi bir sorun mu var?" Demir'in sorduğu soru ile adam birden gürledi.

 

"Lan daha ne olacak milleti rahatsız ettiğiniz yetmiyor gibi bu " Asya'yı göstererek sözlerine devam etti. " Bu karı,bana kel,göbekli diye hakaret etti. Sende gelmişsin sorun mu var diyorsun." Demir , adamın Asya'ya karşı kaba hareketlerine sinirlenerek üzerine doğru gitmeye çalışınca Asya panikle araya girdi.

 

" Özür dileriz Beyefendi." Yüzüne şirin olduğunu umut ettiği bir gülümseme takarak adamın yanına yaklaşıp sözlerine devam etti. " Biz bir şaka programı çekiyoruz da bu haftaki şakazedemiz de sizdiniz. Bir iki dakika bekleyin kameraman arkadaşları çağıralım birlikte kapanışı yaparız." Adam şaka ve kamera lafını duyunca sırıtarak başını sallayıp kıyafetlerini düzeltmeye çalışınca Asya,Demir'in koluna yapışarak sürüklemeye başladı.

 

"Yürü hadi ayaklı bela. Hemen çıkalım şu lanet yerden." Demir ise Asya'yı umursamadan adama keskin bakışlarını yolluyordu. Nasıl onun sevdiği kadına kaba davrana bilirdi bu kellik abidesi. Asya'dan kolunu kurtararak adama yaklaştı.

 

" Ya abicim ama sen senaryoyu bozdun. Seyirci böyle tad alamaz ki." Adam Demir'in sözleri ile böbürlenerek etrafına hava atmaya başladı.

 

" Uyanık adamımdır vesselam." Sanki gerçek bir şaka programı, bir de orta da şaka var da o farketmiş gibi hava yapıyordu dingil. Demir iyice sinir olurken adam sırıtarak konuştu. " Ee ne yapacağız o zaman? Ne gerekiyorsa yapalım." Demir sırıtarak adamın yüzünün ortasına yumruğunu geçirdi. Adam kanayan burnunu tutarken Demir,Asya'nın koluna yapıştı bu defa ve adama dönerek konuştu.

 

"İşte bu vardı senaryoda." Arkalarını dönüp çıkışa yöneldiler. Ama adam hâlâ şakaya takılı kalmış olmalı ki acısını umursamadan sordu.

 

"Hangi kanalda yayımlanacak kardeş?" Demir çıkış kapısını açıp sinirle adama döndü.

 

"Kabak kafa isimli kanalda." Asya'yı çekiştirerek dışarı çıkardı. Arabaya giderken hâlâ söyleniyor,Asya ise adamın suçsuz yere yumruk yemesine üzülüyordu. " Salak,salak birde hangi kanal diyor. Sen kimsin de benim yanımda ki kadına atar yapıyorsun? Puşt." Kapıyı açıp Asya'yı yolcu koltuğuna oturtarak kendide sürücü koltuğuna geçti. Kız adamın neden bu kadar sinirlendiğine anlam veremiyordu. Sonuçta suçlu olan kendileriydi. Araba da sessizlik hakim iken Asya bu duruma saha fazla dayana mayarak konuştu.

 

" Ne demeye suçu günahı olmayan adama vurdun?" İşittiği soru ile hayretler içinde yanında ki kadına bakarak tekrar yola odaklanmaya çalışıp bir taraftan da açıklama yaptı.

 

" Kusura bakma ama kimse benim yanımda ki kadına laf atıp atarlanamaz." Elini direksiyona vurarak hırsla söylendi. " Atarlanırsa da sonuçlarına böyle katlanmak zorunda kalır. " Başını tamam anlamında sallayarak kıza yandan bir bakış attı." Tamam haklısın olayın başlangıcı biz den kaynaklandı ve oda dua etsin bu düşüncem yüzünden bir yumruk la yırttı." Asya hiç bir şey anlamamıştı bu işten. Kaşlarını çatarak çemkirdi.

 

" Benim hatam dı ve senin adama yumruk atman gerekmiyordu." Demir içinden sabır dilerken manzaranın olduğu bir tepe de arabayı durdu ve Asya'ya döndü.

 

" Benim için değerlisin. Anla artık bunu. Sana arkadaş olacağız diye verdiğim söz duygularımı değiştirmeyecek Asya." Asya gözlerini devirerek Demir'e baksa da onun için bir şeyler yapması,içinde bir yerleri mutlu etmişti. Demir,Asya'nın hareketiyle ısrarla sözlerine devam etti. " Sen istesende istemesen de bu böyle. O adam da benim değer verdiğim kadına laf atamaz." Asya'nın mimikleri gururunu incitmiş olacak ki umursamazca omuzlarını silkip sözlerine devam etti. " Şimdi sen kızarsın değerlisin filan dedim diye ama bu sana özel bir durum değil. Senin yerinde Elif' te olsa aynısı olurdu arkadaşım." Arkadaşım kelimesini üzerine bastırarak söyleyince Asya'nın biraz önce içinde filizlenen o küçük mutluluk bir anda solmuştu. Bozulduğunu hissettirmeden unuttuğu esas konuyu hatırlattı adama.

 

" Tamam boş verelim şu adamı da, bu olayların sebebi olan şu Elif'i anlat bakalım." Gözünü kırpıp hadi anlat dercesine kşlarını kaldırdı ve gelmeyen cevapla oflayarak tekrar konuştu. " Ee hadi neymiş derdin bu Elif denen kızla bakalım?" Aslında bayağı meraklanmıştı. Kimdi ki bu kız? Bu kadar değer veriyordu ona? Demir, Asya'nın mimik lerinden,ne kadar farkettirmemeye çalışsada bozulduğunu anlamıştı. Ama hemen ümitlenmek istemiyordu. Çünkü hâlâ Serdar'ı sevdiğini biliyordu.

 

"Elif, benim kardeşim dediğim adamın karısı. Küçük, masum, kimsesiz bir kız. " Elif'i anlatırken yüzüne yayılan gülümseme ve gözlerindeki şefkat duygusu birden silinerek yerini saf bir öfkeye bıraktı. " Kardeşim dediğim adam da Giray. Yani Elif'in kocası." Derin bir nefes alıp söyleyeceği sözleri tartarak anlatmaya devam etti. Sonuçta arkadaşına olan kızgınlığından dolayı kızın yanında küfür etmek istemiyordu. " Benim gerizekalı kardeşim Elif'le evlendi bir sene önc. Ama çocuk olarak gördüğü için istemiyordu." Asya kaşlarını çatarak bir süre düşündü. Neden çocuk diye istememişti ki? Bu kız kaç yaşındaydı? Ya da istemedikleri bir evliliği nasıl yapmışlardı? Daha fazla düşünmeden elini kaldırarak Demire durmasını işaret etti. Daha sonra kıstığı mavi gözleri ile anlamaya çalışır gibi sordu?

 

" Demir kız kaç yaşında?" Demir yüzüne yayılan sırtma ile hemen cevapladı Asya'yı.

 

" Daha yeni on yedisine girdi. Geçen sene evlendiler." Asya kızın yaşını öğrenince şaşkın bakışları ile kekeleyerek sordu.

 

"B...u...bu nasıl olur? Nasıl yaptınız böyle bir şeyi siz?" Demir,kızı sakinleştirmeye çalışarak her şeyi en baştan anlattı. " İşte böyle, önce kıza kendi hayatını yaşamasını savundu. Yaşadığı şeyler arasında aşkı bulursa,Elif'i başından atacağını zannetti. Daha sonra yurtdışına giderken yüzük taktı,ondan önce de sanki kıza istediği gibi yaşaması gerektiğini savunan o değilmişcesine kısıtlamalar getirmeye başladı." Derin bir nefes alarak hızlı bir şekilde yaptığı açıklamadan sonra bakışlarını manzaraya çevirip umursamazca sözlerine devam etti. " Biz Elif'in duygularından ve Giray'ın tuhaf davranışlarından yola çıkarak biraz önce ki telefonda yaptığımız oyun tarzında küçük oyunlar oynamaya karar verdik ailesi ile. Ama benim tanıdığım Giray bir kere arayıp,yaptığı atarla kalmaz direk beni vurmaya kalkardı. Galiba Elif'in hisleri karşılıksız. Oyun işe yaramadığına göre." Asya dinlediği hikaye ile Elif'e üzülürken fark ettiği küçük ayrıntılar ve hikayeden çıkardığı sonuçla kahkaha atmaya başladı. Demir karşısında ilk defa gerçekten gülen kıza hayran bir şekilde bakarken Asya bu durumdan rahatsız olmuş olacakki buğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

 

" Bence oyun larınıza devam edin. Çünkü kardeşim dediğin adam küçük karısına karşı bir şeyler hissediyor." Demir suratını buruşturarak konuştu.

 

" Zannet miyorum karısına karşı hisleri olsa, ya da plan işe yarasaydı benden hariç ailedeki herkesi arar ve meşhur tehditlerine başlardı. Ayrıca Salih Amca'larda beni en ufak bir durumdan haberdar ederlerdi." Asya kıvırcık saçlarını sağ omzunda toplarken yan koltuktaki adama bilmiş bakışlar atarak konuştu.

 

"Sen öyle zannet. Bir erkeğin hislerini anlamanın en iyi yolu kıskandırmak tan geçer. Bence doğru yoldasınız devam edin derim. Ayrıca Elif için yapabileceğim bir şey varsa seve,seve yardım ederim." Sözlerinden sonra kolunda ki saate bakıp geç olduğunu görünce gözlerini irileştirerek Demir'e döndü.

 

" Geç olmuş beni eve bıraka bilirmisin? Demir yüzünde gülümseme ile olur anlamında başını salladı.

 

" Giray ne kadar bu yarışı kazanmanı istesemde kendini riske atacak bir şey yapma lütfen." Yarış için geldikleri izbe sokakta Mehir'in en az on kere söylediği sözleri dinliyordu bıkkınlıkla Giray. Zaten bahisi düzenleyen adamı hiç gözü tutmamış,yasal olmayan bir yarışa katılmış, güvenlik ve koşullar son derece berbat olan bu izbe yerde tüm bunları düşünürken aklında hâlâ Elif vardı. Birde üstüne Mehir papağan gibi aynı sözleri tekrarlıyordu. Yüzünü buruşturarak arkadaşının omzuna elini koydu.

 

" Yeter artık ama Mehir! On seferdir aynı şeyleri söylemekten yorulmadın mı? İçin rahat edecekse dikkatli olacağım ayrıca daha berbat arazilerde deneme sürüşleri yaptım merak etme sen." Arkadaşına göz kırparak hazırlıklarını tamamladı. Gerçi tek hazırlığı da,sadece kask ve dizlikler den oluşuyordu. Normal bir yarış gibi tam tekmil hazırlanacak değildi ya.

 

Etrafta varillerin içinde yanan ateşler çeşit,çeşit kadınlar ve erkekler,içenler eğlenenler,tuttuğu yarışçıyı desteklemek için tezahürat yapanlar, tuhaf tipli,garip giysili insanlar vardı. Giray bunları izlerken bir taraftanda yarışa konsantre olmaya çalışıyordu. Yarışcılar motorlarına binip işareti beklerken Giray deri ceketinin fermuarını da çekerek motoruna bindi. Bekledikleri işaret motorların arasına gelen, mini deri şortlu, üzerinde deri bir ceket ve diz kapaklarının üzerine kadar uzanan çizmeleri ile zayıf bir kızın,buğazında ki kırmızı florü çözüp elinde hafifçe sallayıp bırakmasıyla başladı.

 

Motorlar büyük bir gürültü ile başlangıç çizgisinden çıkarken Giray hâlâ yarışa konsantre olamamıştı. Hızını ayarlayarak girdiği virajdan çıkarken yan tarafındaki yarışçının kendini sıkıştırması ile içinden bir küfür savurdu. Bu tarz yarışlarda böyle tehlikeli hareketler yapan bir sürü dengesiz olduğunu biliyordu. Kendini hızla toparlayıp sıkıştıran yarışçıyı arkasında bırakırken adam baş parmağı ile süper kurtarıştı şeklinde işaret verdi. Giray ise umursamadan hızla ikinci viraja girdi ve aynı hızla tekrar çıktı. Çogu yarışçıyı bu virajda arkasında bırakmıştı. Geriye kalan bir kaç taneyi de geçerse birinci olacaktı. Hızını ayarlayarak ilerde gördüğü engele doğru temkinli bir şekilde yaklaştı, orta yükseklikteki bir parkuru anımsatan engelden kendini tehlikeye atmayacak şekilde yaptığı havalı bir hareketle tekrar düzlüğe iniş yaptı. Sadece varillerde yanan ateşlerle aydınlatılan yarış pisti görüş mesafesinin kısalması ile bazen tehlikeli bir hal alıyordu. Tahminince girdiği son virajda yanında biraz önceki yarışçı tekrar belirmişti. Adam tuhaf hareketler yaparak kendisini sıkıştırmaya çalışırken Giray biraz daha hızlandı. Virajdan çıkıp düzlüğe ulaştığında bitiş çizgiside gözükmüştü. Gazı köklerken arkasından da diğer yarışçının yetiştiğinin farkındaydı. Alah aşkına bu adamın derdi neydi? İkisinin de ölümüne sebep olacaktı. Bitiş çizgisine çok az kalmıştı, hafifçe kafasını çevirip arkasına bakmayı denedi fakat diğer yarışçıyı göremeyince çizgiyi geçmek için hızını biraz düşürürken herşey o anda oldu.

 

Yan taraftan motoruna çarpılması sonucu bir kaç metre motoru ile sürüklenmişti Giray. Direksiyonu bırakmadığı için sürüklenme sonucu motor üstüne devrilmiş ve büyük bir acı sol omzuna doğru yayılmıştı. Mehir kazayı yüreği ağzında izlerken Giray'ın düşüşü ile göz yaşları içinde hızla yanına koştu. İzleyici lerden daha yakın olanlar kazaya hemen müdehale edip motoru Giray'ın üzerinden kaldırırken Mehir de Giray'ın yanı başına diz çökerek oturdu.

 

" Asya yeter artık kapına kadar bırakacağım dedim o kadar! Israr edip durma." Sözleri bitince köşeyi dönerek Mahalleye girdi. Asya ısrarlarına rağmen hâlâ kapıya kadar bırakmakta ısrar eden adama of layarak baktı.

 

" Ne kadar inatçı bir insansın ya. Babam görürse ben ne derim. Adam öyle senin bildiğin babalar gibi arkadaşmış,kanka ymış karşı böyle şeylere neden anlamıyorsun?" Demir arabayı park etti ve el vitesini çekip, sırıtarak kapıyı açtı. Aynı anda arabadan inerken karşıdan gelen ikiliye yakalan maları da Asya'nın şansızlığı olsa gerekti. Kızın korkuyla irileşen mavi bakışları, Baba'sının gülümseyerek Demir'e yaklaşması ile bu defa hayretle açılmıştı. Serdar, Demir'i tartar gibi bakarken, Demir ise yüzünü buruşturarak umursamaz bir tavır takınmış,yüzüne yerleştirdiği gülümseme ile Hayri Bey'e dönmüştü.

 

" Selamün Aleyküm Demir Bey oğlum." Demir karşısında ki adamın gözüne girebilmek için ciddiyetini takınarak öpmek için yaşlı adamın eline uzandı.

 

" Aleyküm Selam Hayri Baba." Öpüp alnına koyduğu eli bırakırken yaşlı adam tekrar konuştu.

 

" Eğlendiniz mi bakalım?" Eskiden olsa böyle şeylere asla müsade etmezdi ama Asya'nın günden,güne içine kapanan hali ve Demir'in de baştan niyetini belli etmesi ile kızının gönlündeki yaranın kapanması için göz yummuştu. Üstelik Demir'i bu kısa zamanda sevmiş ve güvenmişti de. Asya babasının bu konularda ki katı kurallarına ve değişen tutumuna şok olsa da Serdar'ın da tepkisiz kalması ile içinde bir yerler incinmişti.

 

"Vallahi Hayri Baba bu soruyu Asya'ya sormak lazım." Serdar'ın gözlerine bakarak sözlerine devam etti. " Çünkü ben Asya ile geçirdiğim vakitler de her an egleniyorum ve mutluyum." Karşısında ki adamın verdiği rahatsızlıkla yumruk yaptığı ellerini cebine gizlerken sinirden dişlerini sıkıyordu. Bu adamdan hiç haz etmiyordu hemde hiç! Serdar onun bu laflarına karşılık ne güzel dercesine başını salladı.

 

" Ne güzel. Asya öyledir etrafına mutluluk ve huzur dağıtır." Gülümseyerek söylediği sözler Demir'in şüpheli bakışlarına Asya'nın da üzülmesine sebep olmuştu. Öyle söylemişti, çünkü onların düşünce lerinin aksine o Asya'nın mutluluğunu istiyordu. Asya kırıldığını belli etmeyerek yüzüne takındığı mutluluk pozuyla,ki bu poz Serdar'ın sözlerini işitene kadar tamamen gerçekti,Elif'e uyguladıkları oyun aklına gelince babasının koluna girerek Serdar'a iğneleyici bakışlarını yollayıp konuştu.

 

"Bende çok eğlendim Baba. Demir bazıları gibi sıkıcı ve suratsız değil. Aksine neşeli ve etrafına pozitif enerji saçıyor." Demir'e bakıp gerçek bir gülümseme ile sözlerine devam etti. " Çok teşekkür ederim Demir." Demir Asya'nın yapmaya çalıştığını anlamış fakat bozuntuya vermemişti. E bir gönüle gireceksen o ateşte pişmeyi de bileceksin diyerek yüzüne takındığı gülümseme ile karşılık verdi.

 

"Ne demek Asya, istediğin zaman araya bilirsin emrine amadeyim biliyorsun." Aklına gelen şeyle sözlerine devam etti. " Bu arada seni müsait olduğun bir gün Elif'lede tanıştırmak isterim. " Asya'da çok merak ediyordu Elif'i heyacanla başını sallayıp kabul edince Hayri Bey'de ufakta olsa kızın daki değişimlerin farkındalığı ile karşısında ki gence umutla baktı. Asya'nın mutluluğu bu gencin ellerinde ise ona da ,bu çocuğun her isteğine uymak düşerdi. Demir herkesle vedalaşıp oradan ayrılırken içinde ümit kelebekleri uçuşsa da aklı hâlâ Giray'daydı.

 

" Sakin olurmusun artık Mehir." Hayır sakat kalmışım gibi ağlayıp durman sinirlerimi bozuyorsun." Kazadan sonra, gerçi Giray'ın şüphelerine göre bilinçli ve kasten yapılan kazadan sonra sol tarafın daki ağrı ve ufak sıyrıklarla hastaneye gelmişlerdi. Ama Mehir'in sürekli ağlaması canının acısından daha çok bunaltmışı Giray'ı.

 

" Giray benim yüzümden başına neler geldi. Şu kolunun haline bak!" Giray'ın kırılan sol kolunu alçıya almışlardı. Mehir yeni bir gözyaşı seli için muslukları açarken üzüntü ile fısıldadı. " Çok üzgünüm Giray,çok özür dilerim. Keşke ısrar etmeseydim de Türkiye'ye gitseydin. O zaman tüm bunlar başına gelmeyecekti." Giray karşısındaki kızın sürekli aynı şeyleri tekrarlaması ile cinnet geçirme derecesine gelmişti. Hastaneden çıkıp eve geldiklerin de güneş doğmak üzereydi. Uçuş saatine kadar biaz dinlense hiç fena olmazdı ama Mehir izin verseydi keşke. Dişlerini sıkarak konuştu.

 

" Mehir hadi canım sen evine git artık. Yeter kızım başımın etini yedin be! Dinleneceğim ben anladın mı dinleneceğim." Mehir sert bir şekilde burnunu silerek koltuktaki çantasına uzandı.

 

" Gidiyorum ama uçuş saatinden önce geri gelirim. Yada hiç gitmesem mi?" Giray kızın bir türlü gidemeyişine sinirlenerek bağırmaya başladı.

 

" Mehiiiirrr! " Duyduğu kapı sesi ile içinden şükürler ederek uzandığı yatağa biraz daha yayılıp uçuş saatine kadar uyumayı tercih etti.

 

Elif, Salih Bey'in ısrarı ile Talha'yla sinemaya gitmiş geç vakitte eve gelmişti. Evde ki sessizlikten herkesin yattığını anlayarak yavaşca odasına çıktı. Gönül Hanım'ın uyuduğunu görünce sessiz olmaya çalışarak yatağına girdi. Bir süre uykunun kendisini bulmasını bekledi fakat bir türlü uyku tutmuyordu. Yataktan doğrularak baş ucunda ki kitabı aldı. Gece lambasına uzanacağı sırada Gönül Hanım'ın uyanacağını düşünerek yavaşça yataktan kalktı ve sessiz adımlarla odadan dışarı süzüldü. Merdiven lerden inerek salona göz attı fakat içerinin bunaltıcı sıcaklığı ile bahçeye çıkmaya karar verdi. Mutfağa geçip dolaptan aldığı su ile bahçeye çıkıp çardağa oturarak kitabını açıp okumaya başladı. Uzun bir süre sonra boynunda ki ağrı ile bitirdiği kitabı kapattı. Onun yaşındakiler aşk romanları okurken o boş zamanlarında bile mesleği ile alakalı kitaplar okuyordu. Bu haline gözlerini açtırarak ofladı. Bu huyundan nefret ediyordu ama takıntılarından vazgeçemiyordu da. Kolundaki saatine bakıp saatin gecenin ikisi olduğunu görünce masadaki kitabı ve su bardağını da alarak mutfak girişine ilerledi. İçeri girip bir bardak daha su doldurarak içti ve makinaya kirli bardağı yerleştirirken vücudunu saran ürperti ile üzerinde ki şort askılı geceliğine baktı. Kafasına bir fiske vurarak kendi, kendine söylendi.

 

" Salak Elif! Bu kılıkta, üzerine bir şeyler almadan çıkarsan üşürsün tabi, aklın nerede bilmemki?" Bahçeye açılan balkon kapısına ilerleyerek kapıyı kapattığı sırada arkasından gelen ses ile heykel misali kalakalmıştı.

 

"Bu sorunun cevabını ben de çok merak ediyorum doğrusu. Gece,gece dışar da bu üzerindekilerle ne işin vardı acaba?"

 

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM (:

 

  

 

Yitenumutlar

 

 

Loading...
0%