Yeni Üyelik
10.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı : Neşet Ertaş - Yalan Dünya

 

Kız karşısındaki adama irileşmiş mavi gözleri ile bakarken, elindeki telefonu işaret ederek şaşkınca duyduğu sözleri aktardı.

 

"Telefondaki adam ona baba dememi istiyor."

 

Hızla kıza yaklaşıp telefonu elinden kaptı ve göğsüne kapayıp ters bakışlar göndererek fısıltıyla homurdandı.

 

"Sana her söylediğine tamam de demiştim."

 

Hüma'nın ağzı tabiri caizse bir karış açık kalırken Rüzgar telefonu kulağına götürdü ve Hüma'ya arkasını dönerek babasıyla konuşmaya başladı.

 

"Baba!" Oğlunun sesini işiten adam memnuniyetsizce homurdandı.

 

"Ne demeye gelinimle konuşmamı bölüyorsun? Dingil!" Bıkkınlıkla gözlerini deviren adam cevap vereceği sırada omzunun dürtülmesi ile arkasını dönerek ne var dercesine başını salladı.

 

"Sen ne tür bir sapıksın ya?" Hüma'nın ürkek bakışlarla fısldadığı sözlerden sonra adamın gözleri öfkeyle parlarken babası da hattın ucundan sıkıştırmaya başladı.

 

"Kıvırcık! Gelinimi ver telefona beni delirtme!" Babasının hitap şekliyle yüzünü buruşturan adam Hüma'nın dürtmeleri ile çıldırma noktasına gelmişti.

 

"Gelinin duşta babacığım!" Hüma'nın işittiği sözler ile tükürüğü boğazına kaçıp öksürük krizine girmesi,Rüzgar'ın sinsice sırıtmasına sebep olmuştu. Telefonu gözleri ile işaret edip kıza doğru yaklaştı ve sessizce fısıldadı."Sapık görsün gözün!" Kız hâlâ öksürük ile cebelleşirken adam telefonun diğer ucundan kükredi.

 

"Ulan hergele! Ne duşu lan!? Ne halt yiyorsun? Gelinimi öldüreceksin!? Niye öksürüyor o kız? Üstelik nikahsız ne boklar yiyorsun sen!"

 

Babasının kükremesi ile telefonu kulağından uzaklaştırınca Hüma ani bir hareketle telefonu elinden kaptı ve Rüzgar'a karşı içinde biriken öfkeyle konuşmaya başladı.

 

"Beni iyi dinle Babalık!" Bu defa şaşırma sırası Rüzgar'a geçerken telefonun ucundaki adam kızın sözüyle bir kahkaha patlattı. Hüma adamın kahkahasına karşı yüzünü buruştururken onun değişen mimikleri Rüzgar'ın kıza müdehale etmeye çalışmasına sebep oldu. Fakat Hüma'nın tırnaklarından gelen darbeyle pek başarılı olduğu söylenemezdi.

 

"Senin sapık oğlun beni kandırdı." Adam daha büyük bir kahkahayla karşılık verince Hüma şaşkınca sözlerine devam etti. " Siz iyimisiniz? Beni kandırdı diyorum! Hamile bıraktı..." Elindeki telefonun kapılması ile yarım kalan sözlerini bağırarak tamamlamaya çalıştı. "Desem ona..." Rüzgar kızın boynuna elini dolayarak ağzını sıkıca kapattı. Fakat Hüma homurdanarak konuşmaya devam ediyordu. "Ona da gülecekmisiniz acaba? Bu ne rahtalık be!"

 

Rüzgar kızın ağzına elini daha sıkı kapattı ve babasına bir şey olacak korkusu ile telefonu kulağına götürerek hızla konuştu.

 

"Baba! İyi misin?" Kesik,kesik gelen nefes sesi ile homurdanmaya devam eden kıza öldürücü bakışlarını yolladı ve tekrar babasına seslendi.

 

"Baba ses ver lütfen iyi misin?" Yaşlı adam aldığı derin nefesle oğluna cevap verdi.

 

"Hiç bu kadar iyi olmamıştım kıvırcık!" Babasının sesini duyunca rahatlayan Rüzgar elinde hissettiği acı ile Feryadı bastı.

 

"Ahhh!" Hüma adamın elinden kurtulmak için cebelleşirken ikili dengesini kaybederek yere düştü. Hüma altta Rüzgar üstte öfkeyle birbirine bakarken yaşlı adam tekrar konuştu.

 

"Oğlum ben sizi işinizden alı koymayım. En kısa zamanda Gelinimi bana getir."

 

Rüzgar sanki babası görüyormuş gibi onu başıyla onaylarken adam uyarırcasına tekrar konuştu.

 

" Gelinin karnı belli olmadan bu nikah meselesinide halledelim!"

 

Tam ağzını açıp babasına cevap verecektiki telefonun kapanması ile hırsla duvara fırlatması bir oldu. Ateş saçan yeşil gözlerini altındaki kıza çevirince Hüma korkuyla kıpırdandı.

 

"Baş belası! Yaptığını beğendin mi?" Adamın kıvırcık bukleleri biraz önce aldığı duştan dolayı nemli bir şekilde alnına dökülmüş duş jelinin kokusu Hüma'nın burnuna dolunca sersemlemesine sebep olmuştu. Tam ağzını açmştıki Rüzgar sert bir şekilde konuştu.

 

" Sakın ağzını açayım deme! Sen ne beceriksiz bir şeysin be?"

 

Adamın sert sözleri ile kendine gelen kız elleri ile onu üzerinden itmeye çalıştı.

 

"Doğru! Yalan söylemek bir meziyettir. Ne yazık ki o da bende yok!" Altında debelenen kızın kollarını tutarak başının üzerinde birleştirdi ve dişlerini sıkarak öfkeyle tısladı.

 

"Altı üstü her söylediğine tamam diyecektin, ama sen her şeyi eline yüzüne bulaştırdın!" Hüma bacaklarını savurarak Rüzgar dan kurtulmaya çalışırken adam kızın bacaklarını,kendi bacakları arasına sıkıştırdı. " Rahat dur! Kurt mu kaynıyor içinde be kadın!?" Adamın rahatlığı karşısında bakışlarını kısan kız da öfkeyle çemkirdi.

 

"İçimde kaynayan kurt filan yok ama üzerimde oynaşan bir adet fil var!" Rüzgar'ın kaşları hızla çatılırken Hüma devam etti. " Kalksana üzerimden be! Oradan bakınca yere serilmiş döşeğe mi benziyorum!?" Adam işittiği sözlerle yüzünü buruştururken Hüma daha fazla dayanamayıp Rüzgar'ın koluna dişlerini geçirdi. Can havli ile geri çekilen Rüzgar, kolunu ovuşturarak bir küfür savurdu.

 

"Manyak mısın be? Ne demeye kudurmuş köpek gibi saldırıyorsun?" Hüma yattığı yerden doğrularak oturur pozisyonuna geçti ve elini beline atarak çemkirmeye devam etti.

 

"Ayyy! Affedin şehzadem! Halvetteydik değil mi? Kusurumu maruz görün." Rüzgar da Hüma gibi oturarak kızın tuhaf sözlerine anlam vermeye çalıştı.

 

"Ne saçmalıyorsun sen? Düşerken kafanımı çarptın diyeceğim ama seni tanıdığım süreç içinde de böyle sıyrıktın." Gözlerini devirerek yerden kalkan kız üzerini silkelerken söylendi.

 

"Esas sıyrık olan sensin be! Ne demeye babana duşta olduğumu söylüyorsun? Sapık!" Elini kıza doğru hesap sorarcasına kaldıran adam da aynı tepkiyle karşılık verdi.

 

"Sen ne demeye beni kandırdı diyorsun? Ben sana babamın her söylediğine tamam de demedim mi?" Önüne uzanan ele sert bir fiske indiren kız kalçalarına toplanan eteğini çekiştirerek konuştu.

 

"Ben ne yaptım tamam dedim işte. Ama sizin aile toptan sıyrık galiba baban beni gelini zannediyor? Nasıl bir oyun oynadıysan adama?" Rüzgar da ayağa kalkarak kızın karşısına dikildi ve pisikopatça sırıttı.

 

"Sayende,hamile bir gelini var zannediyor adam." Hüma dağılan saçlarını toplarken omzunu silkerek umursamazca sırıttı.

 

"Oh olsun sana! Yaşlı adamı kandırmak nasılmış gör şimdi."

 

Kızın sözleri ile olduğu yerde kalakalan adam ne düşüneceğini şaşırmıştı. Önce sadece gelin derdi varken şimdi torun derdi de açılmıştı başına. O daha gelini bulamıyordu,torunu nasıl yapacaktı. Elini öfeyle saçlarından geçirirken bakışları karşısındaki kıza kaydı. Her şey onun yüzünden gelmişti başına. Her şeyin sebebi bu Allah'ın cezası kadın dı. Hüma'nın kolundan sertçe kavrayarak kapıya doğru sürükledi.

 

"Baş belası!" Kız tartaklanarak kapıya konulunca adama şaşkınca baktı.

 

"Ne yapıyorsun be hödük!"

 

"Defol! Gözüm görmesin! Kovuyorum seni!" Kapıyı kızın yüzüne sertçe çarparak öfkeyle odanın içine doğru ilerledi. Sertçe açılan kapıdan tekrar Hüma'yı görmesi ile sabır çekmeye başladı.

 

" Senin işine ihtiyacım yok! Al işinide başına çal! Ay..." Odayı kaplayan mesaj sesi kızın konuşmasını bölerken Rüzgar masasına doğru ilerleyerek iş için kullandığı telefonu aldı. Ekranı açıpta gördüğü şeyle ağır bir küfür firar etti dudaklarından.

 

Babası, Hüma ve ikisinin biraz önce kapıda çekilen fotoğrafını yollamış altınada mesajı yapıştırmıştı. İstem dışı mesajı sesli bir şekilde okurken Hüma onun yüzünün aldığı şekille bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştı.

 

"Gelinimi tanımak istiyorum. Yarın akşam yemeğe geliyorsunuz! Beni ekmeye çalışma sakın kıvırcık."

 

"Allah kahretsin! Yaşlı kurdun elinde oyuncak oldum resmen." Köşeye sıkışmanın öfkesi ile bakışlarını karşısındaki kıza çevirdi ve ürkütücü bir şekilde üzerine yürümeye başladı. Üzerine gelen adamla geri, geri kaçan kız ellerini kaldırarak korkuyla fısıldadı.

 

"Ba...Bak sakin ol! Bir kız bulup gelininiz diye götürürsün." Şirince sırıtırken adam sıktığı dişlerinin arasından konuştu.

 

"Sen başıma bu belaları açmadan önceki planımdı o. Ama sen her şeyi mahfettin. Üstelik derdim azmış gibi bir de başıma torun meselesi çıkarttın!" Hüma'nın sırtı duvara çarparken hâlâ üzerine gelen adamla sertçe yutkundu ve korkudan kısılan sesi ile fısıldadı.

 

"Ne var canım yine bulursun bi kız. Hem yaşlıları sevindirmek sevaptır. Bak hem gelini, hem torunu duyunca nasılda mutlu olmuş adam. Sende bulu verirsin bi kız, yapı verirsin bir bebek."

 

Kendisine öldürecekmiş gibi bakan adamın korkusuyla duvara iyice sindi.

 

" Sevaptır,sevap." Rüzgar aradaki mesafeyide kapatarak elinin birini Hüma'nın başının yanından geçirerek duvara sertçe vurdu. Kız korkudan gözlerini kapatıp yerinde sıçrarken yüzüne çarpan nefesle tek gözünü açtı. Karşısında öfkeden yüzü kararmış bir Rüzgar ve telefonun ekranında ikisinin fotoğrafını görünce diğer gözünüde şaşkınca açtı.

 

"Bu sevabı birlikte işleyeceğiz o zaman müstakbel nişanlım ve doğacak çocuğumun annesi." Rüzgar'ın ürkütücü ses tonu kızın korkuyla yutkunmasına sebep olurken aralarında çok az mesafe bırakan adamın gözlerine anlamsızca baktı.

 

"Anlamadım." Rüzgar elindeki telefonu kızın eline tutuşturarak alayla konuştu.

 

"Artık seni tanıyorlar. Başka kız Bulsam inanmazlar. Mecburen bu oyunu sürdüreceksin." Kız telefondaki mesajı okurken gözleri korkuyla açıldı.

 

"Bu... Bu olamaz! Nasıl olur böyle bir şey? Bu fotoğrafta neyin nesi? Kim çekti?" Kızın paniği ve hızla sorduğu sorular karşısında sinsice sırıtan Rüzgar omuzlarını silkerek cevap verdi.

 

"Babamın posta güvercinlerinin marifetidir. Hastanede bile adam benimle uğraşacak birilerini bulmuş belliki." Hüma ellerini saçlarından geçirerek telaşla konuştu.

 

"Saçmalık! Olmaz böyle bir şey! Hemen bir şeyler yap. Ara babanı bir şeyler söyle. Yapamam ben." Rüzgar kaşlarını alayla kaldırarak panikten rengi atan kızı izledi.

 

"Ne söyleyim bayan çok bilmiş?" Dudaklarını büken kız elini kolunu sallayarak adamın alaylı sorusuna cevap vermeye çalıştı.

 

"Ne bileyim ben? Yalan söylemek senin meziyetin. Ayrıldık de,beni kandırdı de,hapse girmiş de, önceki nişanlısı da terk etmiş demekki sorun onda de. " Kendisine yüzünü buruşturarak bakan adama heyecanla baktı.

 

"Bak ben son söylediklerimde ciddiyim. Üstelik gerçekler bunlar. Hapisten çıkmış ve nişan atmış bir kızı kimse kolay, kolay kabul etmez. Baban araştırırsa zaten kendisi istemez,sende bende bu saçmalıktan kurtuluruz böylece." Rüzgar'ın bakışları alayla parlarken kızın her şeyi mahfedip üzerine birde akıl vermesi ile daha çok öfkelendiğini hissetti.

 

"Bak,bak. Küçük Hanım yalanları nasılda sıraladı bir,bir. Bir de yalan senin meziyetin diyor."

 

Bakışlarını kısarak düşünüyormuş gibi bir havaya büründü ve alaylı bir şekilde sözlerine devam etti.

 

"Nişanlının seni terk etmesini bu kadar rahat söylediğine göre sorun senin meziyetsiz liğindendir."

 

Küçümseyici bakışları ile kızı baştan aşağı süzerek sözlerine devam etti. "Gerçi senin şu haline bakılırsa, babamlar bile seninle aynı yatağa girip üstüne birde çocuk yaptığıma inanmaz."

 

Yüzüne inen tokatla sert bakışlarını kıza çevirdi ve öfkeden farketmediği ayrıntıyı kızın dolan gözlerinde gördü. Mavi gözler acıyla parlarken onu kırdığını anladı Rüzgar. Galiba fazla ileri gitmişti.

 

"Benim meziyetim, sadece eski nişanlım ve senin gibi hayvanlara kendimi kullandırmak oldu hep.Ama sayenizde anlıyorum ki iyi niyet denilen duygu sizin gibi mahluklara verilmemiş olan bir meziyet. Ve ben sizin gibi beş para etmez insanlar yüzünden sicilime ve alnıma sürülen lekeyle yaşamak zorundayım."

 

Adamı göğsünden iterek hızla kapıya doğru ilerledi ve arkasında bıraktığı adama dönerek gözyaşları içinde isyan etti.

 

"Ayrıca meziyetmi bilmem ama eski nişanlım olacak adam tamda sizin ima ettiğiniz sebepten boynuzu taktı bana. Onun cinsel isteklerine karşılık vermeyip tatmin etmediğim için. Umarım küçük oyununuz da sizi tatmin edebilecek birilerini bulursunuz."

 

Kapıyı açarak kendini koridora attı ve hızla oradan uzaklaşmaya başladı. Rüzgar içine dolan pişmanlıkla kalakalırken nasıl olupta bu kadar saçmaladığını düşündü. Oda çıkan kızın arkasından hızla odadan ayrıldı.

 

Hastane kafeteryasında terapi saatini bekleyen ikili randuvu saatinin gelmesi ile masadan kalkarak doktorun odasına doğru ilerlemeye başladılar. Kalabalıktan dolayı, farketmeden yanında yürüyen adama biraz daha sokulan kız başını kaldırarak Özgür'e baktı.Adam Beyza'nın bakışına karşılık göz kırpınca kız bulduğu cesaretle konuşmaya başladı.

 

"Sen git istersen. İşinden ediyorum seni. Ben Hüma'yı bulur onunla dönerim." Özgür kızın gergin olduğunu hissediyor ayrıca yanından geçen her erkekle nasıl kendisine sokulduğunu görüyordu. Yüzünü tepkisiz tutmaya çalışarak cevap verdi.

 

"Seni bırakmayacağımı söylemiştim güvercin. Bunun neresini anlamadın?" Beyza yürümeyi kesip Özgür'e gülümseyerek baktı. Bu adamı karşısına çıkaran kadere binlerce teşekkür etti. O kendisine destek oldukça Beyza'nın kalbi kanatlanıyordu sanki. Yürümeyi bırakan kızla Özgür de adımlarını durdurdu ve Beyza'ya dönüp kendisine gülümseyen gözlerine bakarak kararlı bir şekilde sözlerine devam etti. "Seansın bitene kadar bekleyeceğim ve tedavi süresincede seni yanlız bırakmayacağım." Sözleri biten adam eliyle gidecekleri yönü işaret ederken Beyza'nın aniden sendelemesi ile Özgür hızla kollarını uzatmıştıki aynı anda başka kollarda kızı sardı.

 

Bedenine çarpan sertlikle olduğu yerde sendelerken, düşmemesi için dengede durmasını sağlayan kollarla gerildiğini hissetti. Gözleri korku ile açılıp gördüğü adamla bedeni titremeye başlamıştı ki Özgür'ün kükremesi kulaklarında patladı.

 

"Önününe baksana kardeşim!" Adam ellerinin altında gerilen bedeni fark etsede acelesi olduğu için sinirli adama cevap vermeyip kıza odaklandı.

 

"İyi misiniz?" Beyza'nın titremesi şiddetlenirken Özgür öfkeyle kızı adamın kollarından kurtararak kendine doğru çekti. Onun bu kaba tavrı karşısında adam gözlerini devirerek açıklamaya çalıştı.

 

"Bakın arkadaşımla tartıştım ve o çok üzgün bir şekilde çıktı. Bende ona yetişmek için koşuyordum tekrar özür dilerim."

 

Özgür adamın tuhaf halini baştan aşağı süzdü. Yüzüne dökülen kıvırcık saçlarını farketmesi yüzünü buruşturmasına sebep olurken Beyza'nın koluna dokunması ile öfkesi tekrar canlandı.

 

"Arkadaşınızın gönlünü almak için benim sevgilimi ezmeniz gerekmiyordu. Altı üstü erkek tribi. İki muhabbetle on dakika sonrada hallolur. Ama senin acelen dikkatsizliğin belkide bir çocuğu ezmene neden olabilirdi."

 

Özgür'ün daha önce ailesi dışında hiç bir kadınla iletişimi olmayınca karşısındaki adamın arkadaşım kelimesinden direkt aklına gelen de bir erkek olmuştu. Onun sözleri ile Rüzgar bıkkınca nefes alırken adamın koluna yapışmış tuhaf kızın gergin hallerine kaydı bakışları. O anda kız adama biraz daha sokulunca kızı kendine doğru çeken adamın homurdanması ile kendine geldi ve fazla uzayan bu mevzuyu kestirip atmak için aceleyle konuştu.

 

"Kırdığım kişi nişanlım. Yani erkek değil ve ben ona şu an yetişemezsem her şey altüst olacak. Gerçekten çok özür dilerim." Rüzgar tekrar koşmaya başlarken Özgür başını sağa sola salladı ve kolunun altına sığınan kıza çevirdi bakışlarını.

 

Gözleri hala kapalıydı ve ince parmakları var gücü ile tişörtünü sıkıyordu. Elini tişörtü sıkan elin üzerine koyarak tıransa girmiş gibi görünen kızın kulağına doğru şefkatle fısıldadı.

 

"Beyza! Hadi aç gözlerini bak ben yanındayım." Kız tepkisizce dururken adam tekrar fısıldadı.

"Güvercin! Hadi aç o baharı müjdeleyen gözlerini. Ben yanındayım. Seni bırakmayacağım. Korkma." Girdiği transtan çıkmak için çabalarken güvendiği ses sanki çok uzaklardan geliyordu. Biraz daha çabalayarak gözlerini yavaşça açtı ve yeşil gözleri birer zümrüt tanesi gibi parlarken burnuna dolan kokuyla rahatlamaya çalıştı. Başını hafifçe geriye atan kız güvenli kollarda olduğunu kanaat getirince ürkekçe fısıldadı.

 

"Özgür! Bırakma beni! Lütfen bırakma!" Kızın gözyaşları tişörtünü ıslatırken titrek sesi yüreğine dokunmuştu. Bir çırpıda bütün korkularından kurtarmak istiyordu ama çaresizlik elini kolunu bağlıyordu. Onu biraz olsun sakinleştire bilmek için elini ilk gördüğünden beri aklına düşen saçlarına götürdü. Onu korkutmamak için belli,belirsiz dokunuşlar bırakırken diğer eliylede çenesinden tutarak bakışlarını birleştirdi.

 

"Seni asla bırakmayacağım! Gerekirse seninle aynı kafese mahkum olurum ama yinede seni bırakmam. Sen bırakmamı istesen bile." Yeşil gözleri yaşlarla parlarken elini ürkekçe kaldırarak Özgür'ün yüzüne götürdü. Bu küçük temas bile onu o kadar germiştiki elleri titriyordu. Bunu farkeden Özgür gülümseyerek yüzündeki ele uzandı ve yavaşça yüzünden çekerek dudaklarına götürdü. Avcunun içinde hissettiği sıcaklıkla gözleri irice açılırken sanki o elinden bütün vücuduna elektirik akımı yayılmıştı. Ne diyeceğini,nasıl hareket edeceğini bilemezken ilk önce bakışlarını kaçırdı ve utangaç bir şekilde fısıldadı.

 

"Doktorun yanına geçelim mi artık?" Beyza heyecandan elini Özgür'ün elinden kurtarmayı unutunca adama da gün doğmuştu. Yüzüne yayılan büyük bir sırıtmayla kızın elinden çekiştirirken cevap verdi.

 

"Geçelim."Beyza biraz önceki öpücüğün şokunu atlatamazken elini tutan elin sıcaklığı, heyecandan adımlarının dolaşmasına neden oluyordu. Doktorun odasına geldiklerinde sekreter ikiliyi güler yüzle karşılayıp biraz sonra içeri alınacaklarını bildirerek bekleme odasına aldı.

 

Bahçedeki çiçeklerle uğraşan Mehir,dilinde mırıldandığı türkü elinde makası,aklındaki düşüncelerle yaptığı işe o kadar odaklanmıştıki arkasında hayranlıkla kendini izleyen adamın farkında bile değildi.

 

Sinan geçmişin sisli anılarına dalarken kulaklarında yine aynı türkünün sözleri yankılandı.

~~~''''~~~~~'~~~~~~~'''''~~~

"Türküler,şarkılar,kulaklarımı şenlendirdin. Bu mutluluğunun sebebi ne bakalım, sebebim?"

 

Kız beline dolanan kolların arasında gülümseyerek döndü ve karşısındaki gencin gözlerine mutlulukla bakarak omuz silkti.

 

"Hiçç! Öylesine dilime dolanmış." Sinan'ın çenesine küçük bir öpücük konduran kız pembeleşen yanakları ile utanarak sözlerine devam etti.

 

"Çok güzel sözleri var değil mi? İleride bebeğime ninni olarak söyleyeceğim."

 

Mehir'in sözleri ile kahka atan genç adam kızın çatılan kaşlarını görünce elini saçlarına götürerek fısıldadı.

 

"Canım. Daha biz kendimize bakamıyoruz,bu sözlerin doğmamış çocuğa don biçmek gibi oldu biraz."

 

Elinin tersi ile saçlarındaki eli itekleyen kız hayal kırıklığı ve içine yerleşen korkuyla tekrar önüne döndü ve incelediği dergiyi hızla kapatarak söylendi.

 

"Sen ne anlarsın. Zaten sana anlatanda kabahat."

 

Hızla kapanan derginin üzerindeki bebek resmine gözü kayan adam kızın içinde bulunduğu duygusallığa gülerek cevap verdi.

 

"Sebebim. Alınıyorum ama daha yaşın on yedi,ben okuyorum. Bir mesleğim bile yok. Hem bu dediklerini ailelerimiz duyarsa gerisini düşünemiyorum."

 

Omuzlarını silkip hâlâ surat asan kıza,gülümseyerek ensesine küçük bir öpücük kondurdu ve tekrar konuştu.

 

"Her şeyin zamanı var elbet o günlerde gelecek. Ama şu an hiç sırası değil."

 

Dudaklarını sarkıtan kız başını çevirerek kırgın bakışları ile sevdiği gence baktı.

 

"Birlikte olurken hiç yaşımı ve ailelerimizi sorun etmiyordun ama Sinan?"

 

Kızın yüzüne dökülen saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırarak gözlerine öpücükler bıraktı.

 

"Mehir. Oldu bir kere işte güzelim ne yapalım yani? Hem nikahlı karımsın ne var bunda?"

 

Kızın gözleri dolarken Sinan kendi,kendine saydırmaya başlamıştı bile.

 

"Bir kere oldu diye her gün aynı şeyi yapmak zorunda mıyız? Üstelik karınsam bu birlikte okmamızın ailelerimize nasıl bir sorun çıkaracağını düşünüyorsun?"

 

Gözlerinden yaşlar süzülen kız başını sallayarak sözlerine devam etti.

 

" Ama ben anladım sen benden bebek istemiyorsun.Hatta artık benide istemiyorsun."

 

Gözyaşlarına boğulan kızı nasıl teselli edeceğini şaşmıştı adam. Ne söylese tersine çekiyordu. Aklına gelen fikirle oda türkünün geri kalan sözlerini mırıldanarak karısının gözyaşlarını sildi.

 

"Tamam ağlama artık. Bir gün bebeğimiz olduğunda bu türküyü veya ninniyi, her neyse birlikte söyleriz oldumu? Yeterki sen ağlama. Ben her şeye razıyım."

 

Kız sevdiği gencin boynuna hızla sarılırken Sinan'ın yüzünde büyük bir gülümseme peydah olmuştu.

~~~~~~~~''''''~~~~~~~~~~~~

 

Daldığı anılardan sıyrılan adam dikkatini tekrar sevdiği kadına verdi.

 

"Ak taşı kaldırsalar, leylide yar loyluda yar loy,loy,loy. Yılanı öldürseler,Helalim nennide kınalım, nennide belalım nenni. Küçükten yar seveni,leylide yar loyluda yar loy,loy,loy. Cennete gönderseler Helalim nennide kınalım,nennide belalım nenni."

 

Gözünde canlanan anılarla elindeki makası kenara bırakarak çamurlu elleri ile göz yaşlarını sildi. Tekrar makası eline alarak güllerin kuruyan dallarını budamaya devam etti. Taki arkasından gelen sese kadar.

 

"Yarimi de bana verseler, leylide yar, loylu da yar loy,loy,loy.Cihana bildirseler. Helalim nennide kınalım,nennide belalım nenni."

 

Hızla arkasından gelen sesin sahibine dönen kız karşısında kendisine, elleri pantolonunun cebinde yüzünde buruk bir gülümsemeyle bakan adamı görünce, titreyen elleri ile elindeki makası var gücüyle sıktı. Kızın çekik gözlerine pişmanlıkla bakan Sinan sözlerine devam etti.

 

"Gitsem yarin yanına,leylide yar loylu da yar loy,loy,loy. Koynun da öldürseler,Helalim nennide kınalım, nennide belalım nenni."

 

Bir iki adımda Mehir'e yaklaşan adam gözlerinin içine tüm pişmanlığı ile bakarak acı çekercesine fısıldadı.

 

"Affet beni sebebim!"

 

Mehir elindeki makası öyle bir sıkıyorduki parmak boğulumları beyazlamıştı. Boğazına tıkanan yumrudan kurtulmak için bir kaç defa yutkundu ve boğuk bir sesle fısıldadı.

 

" Git burdan Sinan!"

 

Başını olumsuz anlamda sallayan adam dolan gözleri ile biraz saha yaklaştı Mehir'e. Fakat kız daha sert bir şekilde sözlerini tekrarladı.

 

"Sana git dedim Sinan." Elini saçlarından geçirerek öfkeyle sözlerine devam etti. " Sen bana acı veriyorsun! Geçmişte de bu gün de hep aynı şeyi verdin bana sadece acı!"

Sinan dudaklarını ısırarak pişmanlıkla başını salladı.

 

"Niye anlamıyorsun? Bende gençtim! Cahildim! Böyle olacağını, bize bunları yaşatacaklarını bilsem seni o gün bırakırmıydım onların ellerine?"

 

Gözyaşları yanaklarından süzülürken bir sinir krizinin eşiğinde gibi hissediyordu kız kendini. Yaşadıkları film şeridi gibi gözlerinin önünden geçerken kendisine biraz daha sokulan adama doğru elindeki makası savurdu.

 

"Sus!" Sinan kolunu tutarak acıyla yüzünü buruştururken Mehir onun halinin farkında bile değildi. Elindeki makası bir kenara fırlatarak ellerini kulaklarına kapadı ve dizlerinin üzerine yere çökerek acıyla haykırdı.

 

"Sana sus dedim sus! Gençtin,cahildin evet ama bunların yanı sıra korkağın tekiydin sen Sinan!"

 

Ellerini kulaklarından çekti ve yumruk yaptığı ellerini yere vurarak acı isyanına devam etti.

 

" O zaman gençtin,cahildin madem hapisaneye geldiğinde neydin Sinan!? Beni sana ihanet etmekle suçlarken,aşağılarken neydin!?" Hayal kırıklığı ile baktı sevdiği adamın gözlerine ve dişlerini sıkarak fısıldadı. " Söylesene sen hiç büyümedin mi? Hep o genç,cahil,korkak genç olarak mı kaldın!?"

 

Sinan kanayan kolunu umursamadan sevdiği kadının yanına çökerek elini gözyaşları ile ıslanan yüzüne doğru uzattı.

 

"Dokunma bana! Sakın dokunma!" Havada asılı kalan eli yumruk halini alırken oda acıyla fısıldadı.

 

"Evet korkağım. Seni benden aldıkları günde,hapisaneye geldiğim o günde korkuyordum. Sana,benim sevdiğim kadına başka ellerin dokunmuş olma ihtimalinden korkuyordum Mehir!"

 

Sinan'ın sözleri ile suratına tokadı geçiren kız ateş saçan bakışları ile bağırdı.

 

"Ben o kadar ucuz bir kadınmıyım? Sana verdiğim söze sadık kala bilmek için kendi canımı bırak kardeşim dediğim adamın canını bile tehlikeye attım ben! Ama değmezmişsin Sinan! Hiç birine değmezmişsin!"

 

Sevdiği kadın gözlerinin önünde acı çekercesine çırpınırken ani bir hamleyle onu kolları arasına aldı ve özlediği kokusunu içine çekerek saçlarına küçük öpücükler bıraktı.

 

"Hani sordun ya hiç büyümedin mi diye? Büyüdüm Mehir. Seni benden kopararak aldıkları o gün büyüdüm ben. Beni arayıp..." Sözleri boğazında düğümlenirken ızdırabı olan şey dudaklarından çıkmamıştı. Dili dönmemişti söylemeye. Kollarında çırpınan kızı göğsüne bastırarak sözlerine devam etti. " Beni arayıp yalvardığın o gün büyüdüm. Ben büyüdüm de sen benim dünyamı içine sığamayacağım kadar küçülttün." Sinan'ın göğsüne küçük yumruklarını indiren kız boğuk bir şekilde fısıldadı.

 

"Sana yalvardığım o gün sen bana içine sığabileceğim bir dünya bile bırakmadın!"

 

Çırpınmaktan bitap düşmüş güçsüzleşen kolları ile Sinan'ın kalbinin üzerine cılız bir yumruk indirdi ve son gücüyle haykırdı.

 

" Sen bebeğimi benden almalarına, içimi kazıyarak benden koparmalarına izin verdin."

 

Kollarına yığılan kadınla içini bir panik kaplayan adam Mehir'i kendinden hafifçe uzaklaştırarak yüzünü avuçları arasına aldı ve korkuyla sarstı.

 

"Mehir! Mehir kendine gel!"

 

"Sinan!" Endişeli adam başını hızla arkasına çevirince kendisine şaşkın bakışlarla bakan üç kadını gördü. Kadınların bakışları Mehir'e dönerken Sinan korkuyla bağırdı.

 

"Yardım edin Rana Teyze! Mehir iyi değil Doktor çağırın!" Tartışmanın sonuna denk gelen üç kadın, Mehir ve Sinan'ın geçmişte yaşadıklarını duymanın şokunu yaşarken bir de kızın bayılması ile donup kalmışlardı. Onların tepkisizliği ile Mehir'i kucağına alarak eve doğru koşar adımlarla ilerledi. Dilşah giden adamın arkasından ilerlerken Şükran Hanım kendine gelerek telaşla söylendi.

 

"Oğlum panik yapma. Yaşadığı stresten,üzüntüden olmuştur." Çalmaya başlayan telefonu ile Rana Hanım'ın kolundan çekiştirerek söylendi.

 

"Ay Rana ne bakıyorsun öyle hortlak görmüş gibi. Koş ayol bu deli, kız bayıldı diye bütün Ankara'yı başımıza toplayacak." Rana Hanım belli, belirsiz başını sallayarak yaşına nazaran hızla Sinan'ın arkasından koşarken Şükran Hanım telefonu kulağına götürerek cevapladı.

 

"Oğlum!"

 

"Anne iki gün sonraya biletini aldım." Kucağındaki oğlunun başını öperek sözlerine devam etti. " Hem sen nerde kaldın? Beni eve gönderip Ayaz..."

 

"Araz bırak şimdi bileti,mileti. Ben Rana Teyzen lerdeyim. Çok tuhaf şeyler oldu oğlum. Sinan..." Telefonun aniden kesilmesi ile yüzünü buruşturarak ekranına baktı ve şarjının bittiğini görünce telefonu tekrar çantasına koyarak diğerlerinin yanına doğru ilerledi.

 

Telefonun aniden kesilmesi ile içine skıntılı bir nefes çeken adam oğlunun başına şapkasını geçirirken homurdanmaya başladı.

 

"Ya bi gün de olaysız geçsin be! Yine ne oldu kimbilir? Hadi babacım hadi,gidip bakalım şu altın kızların derdi neymiş?" Sabah koltuğa bıraktığı Ayaz'ın çantasını geri omzuna takan adam koridora doğru ilerleyerek açtığı kapıdan çıktı ve aracına yöneldi.

 

Son anda taksiye binen kızın gönlünü almak için takip etmeye başladı adam. Son günlerde yaşadığı stres ve babasının baskısı ile suçsuz birinin kalbini kırmıştı. Elini direksiyona sertçe geçiren Rüzgar kendi,kendine mırıldandı.

 

"Sen ne zamandan beri bu kadar duygusuz öküz bir adam oldun lan!? Allah senin cezanı versin kızı ne hale getirdin iki dakikada? Araz bir duysa ağzına sıçar senin." Önündeki taksi park edince oda park ederek etrafına baktı merakla. Bu ıssız,sessiz yerde ne işi vardı bu kızın? Taksiden inerek tepeye doğru ilerleyen kızın arkasından bir süre sadece izledi. Taksici geldikleri yöne doğru tekrar ilerlerken Rüzgar'ın da kaşları çatılmaya başlamıştı. Bu dağ başından geldiği taksiyide göndererek neyle dönmeyi düşünüyordu acaba? Şüpheyle aracından inerek bankta oturan kıza doğru yaklaştı. Kızın omuzlarının sarsıldığını görünce içinden kendine küfrederek tekrar aracına doğru yöneldi ve torpidodan aldığı bir kutu mendille Hüma'ya doğru ilerledi. Tam yanına oturacağı sırada mırıldanmasını duyunca sessizce dinlemeye başladı.

 

"Yamyam kılıklı herif! Sen istedin diye sanki kucağına atlamaya mecburum."

 

Burnunu sertçe çeken kız dudaklarından kaçan hıçkırığı umursamayarak konuşmasına devam etti.

 

" Ah o işe ihtiyacım olmayacaktı, ben o zaman o lafları sana nasıl yediriyordum bak! Sana insanlık edip fikir verdim,kendimi gururumu heba ettim be!"

 

Elini boşluğa doğru savururken Rüzgar onun haline gülmemek için kendini zor tutuyordu. Bildiğin deliydi bu kız.

 

" Sanane benim meziyetimden ha sanane?"

 

Rüzgar peçete kutusunu kolunun altına alarak ellerini cebine koydu ve bu ilginç kızı dinlemeye devam etti. İç çekişleri arasında kesik, kesik nefes alan Hüma, sözlerinin devamını getirmeyide ihmal etmiyordu.

 

" Ama haklı adam. Aklını kullanabilecek kadar bile meziyetin yok. Nişanlın ve dostun en büyük kazığı attı sana. Onlar yüzünden üç yıl hapis yattın. Alnında yazıyodur tabi bu enayi diye. Adam da sana nişanlım olacaksın diye yüklendi işte."

 

İşaret parmağını boşluğa doğru sallayıp dişlerinin arasından hırsla tısladı.

 

" Erkek değil mi hepsinin derdi aynı. Hepsi seni yatağa atana kadar peşinde. O yatağı istemedikçe ya boynuzu yiyorsun,ya böyle hayvanlar yüzünden kıçına tekmeyi yiyorsun."

 

Rüzgar'ın yüzü kızın son söyledikleri ile buruşurken iç sesi kendisini tebrik etmeye başlamıştı bile.

 

"Aferin Rüzgar. Kutsal bakireyi tek gecelik ilişkiler kadını moduna, erkekler olarak elbirliği ile soktunuz ya daha ne deyim ben sana."

 

İç sesinin düşünceleri ile kaşları hızla çatılırken Hüma tekrar konuşmaya başladı.

 

"Ama topunuz gelse yıldıramayacak sınız beni. Size de o zina yuvası yataklarınıza da boyun eğmeyeceğim!"

 

Rüzgar işittiği sözlerle biraz rahatlarken kız akan gözyaşlarını koluna silerek homurdandı.

 

"Tamam belki Rüzgar denecek öküzün niyeti o yönde değildi ama o nun sözleride yenilir yutulur cinsten değildi. Pislik, düzenbaz,hayvan."

 

Yan tarafından uzatılan mendille aniden yerinde sıçrayan kız mavi gözlerini korkuyla açtırdı. Yüzüne takınmaya çalıştığı şirin gülümseme ile elindeki mendili sallayan adam muzipçe konuştu.

 

"Yalancı,sapık bunlar bu gün bana taktığın diğer lakaplar."

 

Gözleri ile elinde tuttuğu mendili işaret etti. Hüma'nın gözlerindeki korku yerini şaşkınlığa bırakırken bakışlarını etrafında gezdirerek söylendi.

 

"Se...Senin ne işin var burada?" Burnunu sertçe çeken kıza gülümseyerek baktı adam. Elindeki mendili katlayarak Hüma'nın şaşkın bakışları altında burnunu sildi ve kızın şaşkın halini umursamadan göz kırparak konuştu.

 

"Böyle daha iyi." Hüma bir yanındaki adama,bir elindeki mendile bakarken bir saat önce tartıştığı adamın yanındaki adam olup olmadığını düşünüyordu. Küçük bir öksürükle kızın dikkatini üzerine çekmeye çalışan Rüzgar sözlerine devam etti.

 

" Bak tanışmamız biraz kötü başlamış olabilir,hatta ben yalancı, öküz,hayvan hepsi olabilirim ama şunu unutmaki ne sapığım ne de önüme gelen kızı yatağıma atan bir şerefsizim."

 

Hüma gözyaşlarını sertçe koluna silerken Rüzgar onun bu çocuksu haline gülümseyerek kutudan çektiği peçeteyi uzattı. Omzunu silken kızın gözlerine uzanarak yüzünü ıslatan yaşları kuruladı ve onun ellerini ittirmeye çalışan çırpınışlarını umursamayarak bir yandanda sözlerine devam etti.

 

" Ben gerçekten özür dilerim. İnan ben düşündüğün gibi birisi değilim. Sadece bu aralar biraz fazla gerginim ve sanırım sana patladım. Yani piyango sana vurdu."

 

Hüma, Yanındaki adamdan böyle bir şey beklemediği için şaşırsada omzunu silkerek cevap verdi.

 

"Belkide haklıydın. Başıma gelenlere bakılırsa her...."

 

"Bence sen değil,o dingil nişanlın pişman olmalı. Çünkü senin gibi bir kıza bunları yaşattığı için ya akılından sorunu var yada sena tercih ettiği kadın zengin."

 

Hüma yanındaki adamın yüzüne alaycı bir gülüşle bakarak omuzlarını silkti.

 

"Belkide benden daha güzel olduğu için tercih etmiştir,belki de gerçekten onu sevmiştir,belki..."

 

"Belki de sen çok düşünüyor ve kendini küçümsüyor sundur?"

 

Sözlerini kesen adama boş bakışlarla baktı kız. Onun bu haline tek kaşını kaldıran adam parmaklarını şıklatarak aradığı şeyi bulmuşcasına konuştu.

 

"Bingo!" Kızın çatılan kaşlarını görünce gülümseyerek sözlerine devam etti.

 

" Doğru tahmin ettim çok düşünüyorsun. Ama yanlış yapıyorsun. Çünkü erkekler sizin düşündüğünüz kadar ne akıllıdır,nede duygularınızı anlayabilecek kapasitededir."

 

Dudaklarını bükerek ilginç bir şey dinliyormuşcasına yanındaki adama verdi dikkatini. Kim derdi bir saat önce öldüre bilecek dereceye geldiği bir adamla şimdi oturup dertleşeceğini. Yüzündeki gülümseme ile bakışlarını manzaraya çeviren adam bir şeyler anlatsada kızın bakışları Rüzgar'ın gamzelerinde takılı kalmıştı. Kendisine dönen adamın sürekli kıpırdayan dudakları ile anlattıklarına odaklanmaya çalıştı.

 

"Yani bazı erkekler çoğu zaman duyguyla değil,mantıkla hareket eder. Ama erkeklerin mantığının nerede olduğunu da siz kadınlar çok iyi bilirsiniz."

 

Hüma uçuşan saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırırken,ağlamaktan kızaran mavi gözlerini kısarak adama baktı.

 

"Sen bu bazı erkek grubundan hangisi oluyorsun?" Omuzlarını silken adamın yüzünde gezdirdi bakışlarını kız. Kıvırcık saçları esen rüzgarla dağılırken, yeşil gözlerindeki çocuksu pırıltılar ona hayatı kaale almayan bir serseri havası veriyordu. Bakışları kesiştiğinde Hüma hızla başını çevirirken Rüzgar onun sorduğu soruya cevap verdi.

 

"Bende bilmiyorum hangisiyim. Annemi rahim kanserinden kaybedince duygusal tarafımı dinleyip kadın doğum doktorluğunu seçtim. Ha deki pişman mısın? Hayır çünkü mesleğimi seviyorum. Ama duygusal yönde yaptığım bazı tercihler her zaman mesleğim gibi doğru yola çıkartmadı beni!"

 

Bakışlarını kızın yüzünden çekerek önündeki manzaraya çevirdi ve yıllardır içinde biriktirdiklerinin bir kısmını da olsa anlatmaya başladı.

 

" Bu hayatta babamı da kaybetmemek için mantığımı kullanayım dedim." Gözlerini yanındaki kıza çevirerek güldü ve ellerini iki yana açarak sözlerine devam etti. " Sonuç; seninle oynadığımız bir oyun ve başarısızlık."

 

Kız yüzünü buruşturarak adama baktı ve başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Bu yaptığın şeye oyun diyemezsin! Düpedüz yalandı. Senin yaptığın, yaşlı bir insanı kandırıp ona sahte bir mutluluk vaad etmekti."

 

Hüma'nın sözleri ile Rüzgar omuzlarını silkerek sıkıntıyla başını kaşıdı.

 

"Evet. Sana göre öyle olabilir ama ben bir seçim yapmak zorundaydım." Hüma kaşlarını çatarak dişlerinin arasından öfkeyle tısladı.

 

"Yaşlı bir adamı kandırıp,beni oyununa dahil etmek mi senin mantık görüşün?" Bakışları kısılırken şüpheyle sözlerine devam etti. " Sen neden beni takip ettin? Neden bunları anlatıyorsun? Sana bu yalana ortak olmayacağımı söyledim?" Rüzgar yeşil gözlerini devirerek bıkkınca cevap verdi kıza.

 

"Sana nişanlı rolü yapalım dediğimde,sen bu oyunu istemeyip kurtulmak için nasıl çaresiz bir şekilde geçmişini öne sürdüysen bende o yüzden anlattım Hüma!" Yerinde huzursuzca kıpırdanan kız sinirle etrafını süzdü.

 

"Aynı şey değil!"

 

"Evet değil! Ama çaresizlik her şeyi yaptırıyor insana." Hüma konuşmak için ağzını açmıştıki Rüzgar elini kaldırarak onu susturdu.

 

"Bak ben seni ikna etmek için gelmedim peşinden. Seni kırdığım için özür dilemek istedim sadece." Hüma'nın kaşları havalanırken adam sözlerine devam etti. " Son günlerin sıkıntısı ve stresiyle sana patladım. Çaresizim. Babam kalp hastası ve acil kalp nakli olması gerekiyor." Duydukları ile içinde bir yerler sızlamıştı Hüma'nın. Rüzgar derin bir nefes aldı. " Benden evlenmemi istiyor. Aksi takdirde kalp naklini kabul etmiyor. Ayrıca eğer evlenmezsem son günlerinide huzur evinde geçireceğini söylüyor." Kendisine boş bakışlarla bakan kızın mavi gözlerine bakarak fısıldadı. " Sen olsan böyle bir çaresizlikte yaşlı bir adamı kandırmak diye duygusal bir yönden mi bakarsın olaya yoksa hayattaki tek varlığın olan insanı kurtarmak için mantığını seçer böyle bir oyun mu oynarsın?" Babasını kaybettiği gün geldi aklına. Onun tutunduğu bir ailesi vardı. Yaralarını saran bir annesi ve onun mutluluğu için kendi hayatından vazgeçen bir abisi. Rüzgar'ın yaşadıkları zor olmalıydı. Dediği gibi çaresizlikle bağlanmıştı adamın tüm yolları. Kızın uzayan sessizliği ile tekrar konuştu adam.

 

"Beni yanlış anlamanı istemiyorum. Senden bu oyuna dahil olmanıda istemiyorum. Dediğim gibi sadece özür dilemek istedim. Çünkü ben bir saat önce karşılaştığın o kaba,öküz yada senin düşündüğün diğer sıfatlardaki gibi bir insan değilim." Hüma'nın yüzünde hafiften bir tebessüm oluştu. Oturduğu yerden kalkarak adamın karşına dikildi ve gülümseyerek söylendi.

 

"Bende o kadar şirret değilim aslında ama damarıma basılınca içimden bir mahalle kızı çıkı veriyor işte." Rüzgar gülümseyerek başını sallarken Hüma'nın bakışları adımın gülünce yüzünde oluşan çukurlarda takılı kaldı. Rüzgar'ında ayaklanması ile kendini toparlayarak tekrar konuştu.

 

"Ben gideyim artık." Kız arkasını dönerek yola doğru ilerlerken Rüzgar seslendi.

 

"Nasıl gideceksin?" Tekrar adama dönen kız yolu işaret ederek omuz silkti.

 

"Belki ilerde taksi bulurum." Kıza doğru yaklaşan adam kaşlarını kaldırarak homurdandı.

 

"Olmaz öyle şey. Gel ben bırakırım seni evine." Hüma ne kadar red etsede Rüzgar izin vermemişti.

 

"Zaten bu gün olanlardan sonra Araz beni kum torbası niyetine kullanacak. Bırakta dosyama biraz hafifletici sebepler eklensin." Rüzgar'ın sözleri ile gülen kız arabaya doğru ilerlerken alaylı bir ses tonuyla konuştu.

 

"Korkma seni ispiyonlamam." Teşekkür ederim dercesine hafifçe başını eğen adam kızın kapısını açarak binmesini bekledi.

 

Araz aracından inip oğlunu bebek koltuğundan alırken aracının önüne duran arabaya çevirdi bakışlarını. Oğlunu kucağına alarak araçtan inen arkadaşına çattığı kaşları ile homurdandı.

 

"Hayırdır Rüzgar." Bakışları Hüma'yı bulurken sözlerine devam etti. " Evlere servisemi başladın koçum?" Arkadaşıyla tokalaşan Rüzgar kulağına doğru fısıldadı.

 

"Sonra anlatırım kardeşim." Araz tam ne oluyor diye soracakken annesinin kapıdan telaşla seslenmesi ile üçü de o yöne döndü.

 

"Ay Rüzgar Allah gönderdi seni oğlum!" Araz ve diğerleri kadının panik halini şaşkınca izlerken Şükran Hanım ellerini bir, birine vurarak üzüntüyle sözlerine devam etti. " Mehir bayıldı! Bir türlü ayılmıyor bi bakıver evladım." Rüzgar ne olduğunu anlamadan şaşkınca başını sallarken Hüma telaşla içeriye koşmuştu bile. Araz ve Rüzgar'da içeriye doğru ilerledi. Araz oğlunu annesinin kollarına vererek merakla sordu.

 

"Anne ne oldu? Sabah gayet iyiydi?" Torununu kucağına alan kadın fısıldayarak konuşurken Rüzgar içeriye girdi.

 

"Ay Araz neler oldu,neler? Sinan burada. Geç içeri sonra anlatırım." Ayaz'la birlikte Şükran Hanım da içeri geçerken adam ayakkabılarını çıkararak içeri girdi. Salona doğru yönelen adam koltukta oturan Sinan'ı görünce ona doğru ilerliyorduki önünde diz çökmüş uzun saçlı kızı görünce bir iki saniyeliğine yerinde kalakaldı.

Dilşah elindeki pamukla Sinan'ın kolundaki yaraya pansuman yapıyor kızın dokunuşları ile yüzünü buruşturan adamın gözleri içeri odaya kayıyordu sürekli. Araz kaşlarını çatarak ikiliye doğru yaklaştı ve uzun boyunun verdiği heybetle başlarına dikilerek homurdandı.

 

"Ne oldu sana?" Sinan arkadaşının sözlerini duyacak durumda değildi. O an duymak istediği tek şey Mehir'in iyi olduğuydu. Başında dikilen adama ıslak bakışlarını çeviren kız Sinan'ın vermediği cevabı verdi.

 

"Mehir'le tartışırken küçük bir kaza oldu."

 

Dilşah'ın yine ağladığını gören adam bıkkınlıkla gözlerini devirerek homurdandı.

 

"Sen ağlamak için bahanemi arıyorsun? Tartıştıysa ikisi tartışmış sana ne oluyor kızım?"

 

Dilşah artık emindi ki yıllar sevdiği adamı duygusuz bir insana çevirmişti. Araz'a cevap vermeden Sinan'ın yarasını sarmaya başladı. Kızın kendisini umursamadan işine devam etmesi Araz'ı dahada öfkelendirirken yere çökerek Dilşah'ın elinden sargı bezini aldı. " Adamı kangrenmi edeceksin? Ne demeye sıkıyorsun o kadar?" Peçeden kızın yüzünü tam göremesede kaşlarının çatılması ve kahverengi gözlerin ateş gibi parlaması ile öfkelendiğini anlamıştı. İsterse öfkelenebilirdi. Keyfi bilirdi. Ne demeye her şeyi bilirim havasında öne çıkıp pansuman ayağına adamın koluna dokunuyordu. Evde Rana Teyze'si ve Annesi varken ona mı kalmıştı pansuman yapmak? Zaten küçük bir yaraydı. Pansuman yapılmasada ölmezdi bu Piç değil mi? Sinan'ın inlemesi ile düşüncelerinden sıyrılan Araz arkadaşının sözleriyle bakışlarını ona çevirdi.

 

"Ne yapıyorsun Araz! Mumyalayacak mısın beni? Niye sıkıyorsun bu kadar lan?" Dilşah,Sinan'ın sözleri ile kıkırdamış fakat kendisine dönen ters bakışlar ile anında susmak zorunda kalmıştı. Araz bakışlarını tekrar Sinan'a çevirerek elindeki sargı bezini arkadaşının üzerine fırlatarak sertçe homurdandı.

 

"Sana da iylik yaramıyor şerefsiz! Başlarım senin yaranada sargınada." Sinan arkadaşını şaşkınca izlerken Rüzgar'ın odadan çıkması ve Özgür'le, Beyza'nın salona girmesi ile herkes bir,birine baktı.

 

Beyza gördüğü kişi karşında Özgür'e sokulurken Özgür,Rüzgar'a bakarak konuştu.

 

"Senin ne işin var lan burada?" Rüzgar hastanede gördüğü ikiliye şaşkınca bakarak cevap vereceği sırada Sinan araya girdi.

 

"Mehir iyimi?"

 

Rüzgar, Sinan'a doğru cevap vermek için dönünce Özgür kaşlarını çatarak tekrar sertçe konuştu.

 

"Sana ne işin var burada dedim?" Rüzgar bu defa gözlerini bıkkınlıkla devirdi ve bakışlarını Özgür'e çevirince Sinan endişeyle tekrar atıldı.

 

"Mehir'in durumu nasıl cevap versene be adam!?"

 

Rüzgar'ın bakışları tekrar Sinan'a dönerken içerdekilerin de bir Özgür'e bir Sinan'a bakmaktan başı dönmüştü. Araz üçlü arasındaki tuhaf duruma son vermek adına sertçe bağırdı.

 

"Yeter! Adama fırsat vermiyorsunuzki cevap versin!" Rüzgar başını onsylar biçimde hızla sallarken,Özgür,Beyza'nın durumu ile yüzünü sıkıntıyla ovdu. Sinan ise sabırsız bir şekilde yerinde kıpırdandı. Araz bakışlarını tekrar Rüzgar'a çevirerek sordu. " Senin Özgür'le alakan ne?" Rüzgar bıkkınca bir nefes alarak Araz'a cevap verdi.

 

"Benim arkadaşla bir alakam yok! Bu gün aceleyle hastaneden çıkarken eliyle korkudan köşeye sinmiş Beyza'yı işaret ederek sözlerine devam etti. "Arkadaşın sevgilisine çarp..."

 

Evden yükselen şaşkınlık nidaları ile hepsi Özgür ve Beyza'ya şaşkın bir şekilde bakarken açık kapıdan gelen sesle bu defa bakışlar o yöne döndü.

 

"Rüzgar! Nerede benim gelinim bakalım?"

 

İlk şoku atlatamayan evdekiler yaşlı adamın Hüma'yı görmesi ile aydınlanan yüzüne şüphe ile bakarken,adamın onların bakışlarına aldırmadan Hüma'ya doğru ilerleyip sarılması ile ikinci bir şok dalgasına kapılmışlardı.Sinan hızla Rüzgar'ın yanına yaklaşıp,yakasına yapışarak gök gürültüsünü anımsatan bir ses tonuyla tekrar bağırdı.

 

"Mehir'in neyi var söylesene be!?

 

 

 

Yitenumutlar

 

 

Loading...
0%