Yeni Üyelik
12.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı - Hey Gidi Koca Dünya -Belkıs Özener

 

Beyza eve doğru koşar adımlarla ilerleyen Özgür'ün arkasından endişeyle bakarken üzerindeki şaşkınlıktan kurtularak aynı hızla arkasından ilerledi. Açık kapıdan içeriye giren genç adam burnundan solurken öfkeli bakışlarını etrafta gezdirdi. Komşuları Naciye Hanım'ın yanında elinde bir buket gül ile bekleyen, beyaz gömleğinin düğmelerini göğsüne kadar açmış boynundaki altın zincirle kendisine ağır abi bakışları atan genci umursamadan aradığı kişinin üzerine çevirdi bakışlarını. Onunda elinde tuttuğu çikolatayı görünce öfkesi dahada tavan yaptı ve adeta evi inletircesine kükredi.

 

"Sen ne laftan anlamaz kadınsın be! Senin görücü geldiğin o kız benim sözlüm sayılır!"

 

Kadının cırtlak kırmızı rujlu dudakları şaşkınlıkla bir karış açılırken Özgür öfkeyle sözlerine devam etti.

 

"Sana usulünce anlatmaya çalıştıkça sen ağda gibi yapıştın! Şimdi al çikolatanı ve seksenler den kalma mahalle kabadayısı kılıklı yiğenini defolun evimden! Yoksa elimden bi kaza çıkacak! "

 

Özgür'ün sesindeki sert tını evdekilerin dikkatinden kaçmazken, Sinan ve Mehir'de sonunda meraklanarak odadan çıkabilmişlerdi. Elindeki gülleri ortadaki sehpanın üzerine sertçe bırakan genç adam doğrularak gömleğinin yakalarını düzeltti. Sertçe burnunu çekerek Özgür'e doğru bir hamle yapmıştıki Beyza içeri girdiği andan beri sessizliğini korurken sevdiği adamın sırtındaki kasların oynayışı ile gerildiğini anlayınca korkuyla Özgür'ün koluna dokunup fısıldadı.

 

"Özgür ne olur sakin ol! Gel biz dışarı çıkalım! Rana Teyze ilgilenir onlarla! " Özgür'ün sert bakışları Beyza'yı bulurken kolunu sertçe çekerek dişlerinin arasından tısladı.

 

"Yukarı çık! Bunları saklamak için beni bahçede oyalama çabalarını daha sonra konuşacağız Beyza! "

 

Kız Özgür'ün gözlerinde gördüğü öfkeyle sertçe yutkunurken yan taraftan üzerinde hissettiği bakışlarla rahatsızca yerinde kıpırdandı. O esnada işittiği sözlerle sanki yer ayaklarının altından kaydı.

 

"Vayyy! Vayyy! Vayyy! Kimleri görüyorum! Pavyon gülü Nalan'ın pek bi namuslu kızı Beyza!"

 

Herkes bakışlarını şaşkınca genç adama çevirirken Beyza karşısında gördüğü tanıdık yüzle midesinin bulandığını hissetti. Düşmememek için güçlükle ayakta dururken adamın sesini tekrar işitmesi kulaklarını kapama isteği ile doldurdu içini.

 

" Yolludan sofu çıkmaz demişti rahmetli anam da ben yüreğimdeki sevdaya engel olamamıştım be gülüm! Amma sen ananın dostu olacak şerefsizle düşüp kalkınca anama hak vermedim değil hani! Kadere bak ulan seni yine çıkarttı karşıma! Ama bu defa iyi yere kapak atmışsın doğrusu! "

 

Özgür işittiği sözlerle yumruklarını sıkarken Beyza olduğu yerde sendeleyince Rana Hanım kıza destek olmak istercesine koluna girdi.

 

"Ayyy! Haydar ne söylüyorsun sen çocuğum!? Hani sen bi yosmaya sevdalandıydın da oda anası gibi o yollu çıktıydı. Bu kız o kız deme bana Haydaarr! "

 

Genç adam yüzündeki pis sırıtışla başını sallayarak sözlerine devam etti.

 

"Tam üstüne Bastın Teyzem! Ayağını kaldırda pisliği bulaşmasın!"

 

Sözünü bitirir bitirmez çenesine inen yumrukla neye uğradığını şaşıran Haydar ağzına dolan kanla öfkeyle üzerine saldıran adama karşılık verdi.

 

"Ulan Piç! Öldürürüm lan seni! Sen benim sevdiğim kadına nasıl dil uzatırsın şerefsiz! Senin pis ağzına yakışmayacak kadar temiz o! "

 

Elinin tersi ile dudaklarına bulaşan kanı silen adam alay dolu bakışlarını Özgür den çekmeden ortaya konuştu.

 

"O kadar temizki sorma birader! Ben evlenelim dedikçe o naza çekti kendini. Meğer anasının dostundaymış gözü! Anası olacak karı kendi ağzıyla söyledi!"

 

Kendini tutan kollardan sıyrılan Özgür bu defa Haydar'ın yüzüne kafayı geçirirken adam sanki mahsus yaparcasına canının acısını umursamadan sözlerine Teyzesi ile konuşuyormuş gibi devam etti.

 

"Teyze mahalleniz de bayağı namusluymuş doğrusu. O yollu, bi kızı mahalleniz de barındırdığınız yetmiyormuş gibi birde delikanlıyım diye geçinenler karı yapacakmış kendine! İki gün sonra mahalle gençleri mesken tutar bu sokağı haberiniz olsun! "

 

Beyza işittiği sözlerle ellerini kulaklarına kapayıp gözyaşlarını serbest bırakırken Özgür yaralı bir aslan gibi saldırdı sözleri ile kendini tahrik etmeye çalışan adama. Kızlar korkuyla olanları izlerken Araz ve Sinan, Özgür'ü zapt etmeyi bırakmıştı. Çünkü bu adam bel altı sözleri ile daha fazlasını hak ediyordu. Kızlar korkuyla bir taraftan Beyza'yı sakinleştirmeye çalışırken Naciye Hanım da ver yansın ediyordu acı çeken yiğenini gördükçe. Alt kattan gelen çığlık ve bağırma sesleri ile Dilşah kucağında Ayaz'la hızla içeri girip gördüğü manzara karşısında donup kalırken Rana Hanım yeni bir krizin eşiğine gelen Beyza'nın çırpınışlarına dayanamayarak var gücüyle bağırdı.

 

"Yeteeer!"Kimsenin kendisini umursamadığını fark eden kadın bu defa daha yüksek bir sesle bağırdı. " Yeter diyorum size! Delirtecek misiniz kızı!?"Bakışlarını yerde iki büklüm olan kıza çevirerek kolları arasına aldı hızla ve panikle konuştu. "Beyza kendine gel kızım! Sakin ol yavrum! "

 

Özgür'ün yumruğu işittiği sözlerle havada kalırken kalbine saplanan sancıyla nefesi kesildi. Hızla Beyza'ya döndü ve onu yerde kulaklarını kapatmış bir şekilde annesinin kollarında ağlarken görünce hızla önüne diz çöktü. Dokunmak için ellerini uzatmıştı ki onu daha fazla korkutacağı aklına gelince ellerini yumruk yaparak acı çekercesine sert zemine vurdu. Nasıl düşüncesizce davranmıştı böyle? Onun korkacağını, kabuk bağlamaya başlayan yaralarını tekrar deşeceğini niye akıl edememişti. Beyza'nın ağlamaktan kızaran beyaz teni ve gözleri içini parçalarken acı çekercesine fısıldadı.

 

"Beyza! Beyzam özür dilerim! Be... Ben düşüncesizlik ettim." Beyza aynı pozisyonda hâlâ ağlarken Özgür'ün de gözleri dolmuştu. İçi alev alev yanıyordu ama sevdiği kadını sarıp, korkma ben yanındayken sana kimse laf edemez, zarar veremez diyemiyordu. Boğazına düğümlenen yumruyla sertçe yutkunarak tekrar konuştu.

 

"Beyza'm korkutma beni! Hani elimi tutacaktın! Hani bu yangılardan, fırtınalardan birlikte çıkacaktık! Unuttun mu verdiğin sözü? Böyle miydi sözümüz?"

 

Herkes üzüntüyle ikiliyi izlerken Naciye Hanım yerde perişan halde yatan yiğeninin başına çökerek gördüğü manzaradan tiksinircesine konuştu.

 

"Ayyy! Kalk Haydar'ım kalk! Elinden gelse bu yolluyu şuracıkta karı diye koynuna alacak! Başımıza taş yağacak ayol! Resmen dost tutup ev açmış! Bir de utanmadan sözlüm diyor! Sen onu benim külahıma anlat külahıma! Mahallenin adı kerhaneye çıkacak sizin yüzünüzden! Anası da bi alem!Resmen göz yumuyor bunlara!"

 

Özgür, Beyza'yı daha fazla korkutmamak için susmayı tercih edip, kendini ve öfkesini güçlükle kontrol altında tutmaya çalışıyordu. Tüm bedenini saran öfkeyle yumrukları sert bir şekilde zemine inerken Rana Hanım komşusunun gözlerinin içine bakarak sert bir dille konuştu

 

"İster hayat kadını olsun, ister hayatın bütün pisliklerine bulaşmış olsun,benim yavrum kabul ettikten sonra kimseye laf söylemek düşmez! Başımın üzerinde yeri var Beyza'nın !"

 

Kadının mavi gözleri ateş misali yanarken işaret parmağını kaldırarak kapıyı gösterdi. Sert ve keskin bir ses tonu ile karşısındaki kadının gözlerinin içine bakarak sözlerine devam etti.

 

"Evimden defolun! Bir daha sakın çocuklarım ve benim çatım altına sığınan insanlar hakkında konuşayım deme! Yemin olsunki o fitne tohumları saçan ağzını kağıt gibi yırtarım Naciye! "

 

Kadının gözleri Rana Hanım'ın sözleri ile irileşirken, yüzü kanlar içinde güçlükle yerden kalkan yiğeninin kolundan tutarak kapıya doğru çekiştirdi ve homurdanarak çıktı.

 

"Çık Haydar'ım çık! Bunların hepsi sapıtmış Allah ıslah etsin çocuğum! Ay az daha ellerimle çocuğumun başını yakacaktım ayol! Üzülme yavrum, ben sana ne kızlar bulurum.Ne olduğu belirsiz yollu bi kız alacağımıza,gider köye tertemiz namuslu bir kız alırız! "

 

Beyza kadının gider ayak söylediği sözlerle kalbine bir bıçağın saplandığını hissetti. Sevdiği kadının acı çeken yüz ifadesi ile adam yumuşak bir ses tonu ile fısıldadı.

 

"Güvercin! " Herkes üzüntü içinde yerdeki ikiliye bakarken Özgür yaşamak zorunda oldukları acıların bilinci ile bir küfür savurdu içinden. Aslında hiç bir şey umrunda değildi. O Beyza"yı her haliyle seviyordu. İğrenç iftiralar gerçek bile olsa, yüreği onu seçmişti. Hiç kimseye tepki vermeyen kalbi ritimlerini onun korkuları ile, acısıyla birleştirmiş yüreğini, yüreğine katmıştı. Umrunda mıydı sanki? İster hayat kadını olsun, isterse sıradan biri. Beyza onun gözünde de kalbinde de, uçurumun dibindeki el değmemiş çiçek kadar temiz ve masumdu. Lakin onun acı çekişiydi isyanının sebebi.

 

İkilinin yanlız kalmaya ihtiyacı olduğunu anlayan Araz bakışları kesişen Dilşah'a başıyla işaret ederek dışarı çıkmasını isterken kızda onu onaylayarak yavaşça yanındaki Şükran Hanım ve Mehir'in koluna dokunarak aynı işareti yaptı. Onların hareket lendiğini gören diğerleride durumu anlayarak odayı boşaltan kalabalığa ayak uydurdu ve sessizce evden ayrılarak bahçeye çıktı.

 

Bacaklarını karnına çekip kollarını etrafına dolayan kızın sarsılan bedeni ile ne yapacağını bilemiyordu Özgür. Beyaza yakın sarı saçları dizlerinin etrafına pelerin misali dağılan sevdiği kızın yanına yavaşça yaklaşarak tıpkı onun gibi sırtını koltuğa yasladı ve dirseklerini dizlerine dayayarak başını ellerinin arasına aldı. Uzun süre sevdiği kızın hıçkırıklarını dinleyen adam sarılıp onu teselli etmeyi, geçecek demeyi canı pahasına istesede sanki aralarında ölüm sessizliği oluşmuştu. Hüma'nın,Beyza hakkında verdiği küçğk ayrıntı aklına gelince burukça gülümsedi. Kardeşinin hapisaneye girdiği ilk gece ona taş duvarların arkasından seslenişi sevdiği kızın kalbine ilk dokunuşu olmuştu belki de. Kendisine kapılarını kapayan kızın yüreğine tekrar dokunabilmek ümidi ile murıldanmaya başladı.

 

Gemileri yürüten de ortadaki direktir

Beni böyle söyleten de, bu gaybana yürektir

 

Özgür'ün yumuşak ses tonu Beyza'nın. kulaklarını okşayıp geçerken küçük bir anı gelip geçti hafızasından. Hüma'nın koğuşa geldiği ilk gece hapishanenin dışından seslenmişti kardeşine. Türkü söyleyerek sözleri ile yanında olduğunu hissettirmişti Hüma'ya. O günde tıpkı böyle hayranlıkla dinlemişti Beyza sesiyle kalbini titreten adamı.

 

Aykırı yollarına, boylarına maşallah

Bizim evde gelin yokta, sen olursun inşallah

 

Başını yavaşça dizlerinden kaldıran kız bakışlarını yanındaki adama çevirdi ve usulca akmaya devam eden göz yaşları ile Özgür'ün yüzüne baktı. Kapalı olan ıslak gözleri kızın boğazına acı veren bir yumru olarak takılırken elini uzatıp dokunmak istedi o göz yaşlarına. Fakat bir güç engel oluyordu Beyza'ya. Hakkı yoktu bu adama böyle acılar yaşatıp yüzünü yere eğdirmeye. Omuzlarına kaldıramayacağı yükler yüklemeye. Biliyordu ki yorgundu sevdiği adam. Eğer kaderin kendisine yüklediği yükü onun omuzlarına yüklerse altından kalkamazlardı. Kendi alışkındı böyle ithamlara, iftiralara, acılara ama Özgür'ü bu yolda yanına kurban edemezdi.

 

Aykırının yolu uzunu da, dön göreyim yüzünü

Versek omuz omuza da, öpsem kara gözünü

 

Söylediği sözlerle içi parçalandı kızın. Onca sözden sonra yüzüne bakacak yüzümü kalmıştı ki? Lakin içinde çırpınan o yaralı kuşun kanatları sevdiği adamın haline ve döktüğü göz yaşlarına daha fazla kayıtsız kalamadı. Elini yavaşça uzatarak dokundu Özgür'ün ıslak gözlerine. Titreyen parmaklarına değen göz yaşları ile sevdiği adam yavaşça açtı ela gözlerini. Ela gözleri ıslak kirpikleri arasında yeşile dönmüş koyu ormanları anımsatırken Beyza'da bırakmaya devam etti dinmeyen göz yaşlarını.

 

Yüzündeki ele uzanarak avucunun arasına alan adam kızı ürkütmeden parmaklarına küçük öpücükler buraktı ve Beyza'nın yeşil gözlerinin içine bakarak sözlerine devam etti.

 

Aykırı yollarına, boylarına maşallah

Bizim evde gelin yokta, sen olursun inşallah

 

Sözlerini bitiren adam avucunun içindeki eli bırakmadan, diğer eli ile Beyza'nın yüzüne uzandı ve yavaşça kendine çekerek alnına uzun bir öpücük bıraktı. Alnını alnına yaslarken Beyza titreyen sesiyle fısıldadı.

 

"Sizin eve gelin olmaya layık değilim ben Özgür! Sana layık değilim!" Kızın yüzündeki elini dudaklarına götürerek baş parmağını ağlamaktan kuruyan dudaklarına bastırdı ve konuşmasına engel oldu.

 

"Sana söyledim! Benim evime de, yüreğime de layık olan tek kadın sensin! Güzel sözler bilmem,bir kalp nasıl çalınır, ağlayan bir kız nasıl teselli edilir bilmem! Bu yaşıma kadar kimse olmadı! Kimseye dokunmadım! Bir kadına nasıl dokunulur, nasıl sarıp sarmalanır onları hiç bilmem! "

 

Başını biraz geriye çekerek sevdiği kızın bakışlarına odakladı ela gözlerini ve boğuklaşan sesi ile devam etti sözlerine.

 

"Ama seviyorum seni Beyza!" Söyleyeceği sözler boğazını yakıp geçsede zorla devam etti sözlerine. "

 

Belki başka bir adam olsa karşında sarıp sarmalardı seni! Yaralarına dokunur merhem olurdu! Sevgi sözleri ile kalbini kanatlandırır dı. Ama ben yapamıyorum! Ne dokuna biliyorum, ne sarıp sarmalayıp yaralarına merhem ola biliyorum. Nede sevgi sözcükleri ile kalbini çala biliyorum."

 

Beyza duyduğu sözler karşısında şaşırırken içine düşen şüphe ile huzursuzca kıpırdandı yerinde. Özgür'ün hayatını mahfetmemek için ondan vazgeçmeye razıydı ama onun kendisinden vazgeçmiş gibi konuşması kalbinin acıyla kavrulmasına neden olurken, kısa süredir unuttuğu o kimsesizliğin kollarına salıvermişti yine aciz bedenini. Kalbini saran hayal kırıklığı ile huzursuzca geri çekilmeye yeltenirken Özgür bu defa iki eliyle kavradı Beyza'nın yüzünü.

 

"Bunların hiç birini beceremesemde derdimi dillendirecek,yüreğimin türküleri var benim! Zannetmeki beceremediğim şeyler seni istemediğim anlamına gelir, sen yüreğimin haykırdığı sözlere kulak ver yaralı güvercin! Seni kırsamda, üzsemde sen yüreğimin sesine kulak ver!"

 

Beyza, Özgür"ün sözlerine bir anlam yüklemek yerine, ona daha fazla acı çektirmemek ve biraz önce yaşadığı hayal kırıklığının etkisi ile derin bir nefes alarak konuştu.

 

"Ben yapamam Özgür! Bizi bir birimize bırakmazlar! Gün gelir hakkımda çıkan laflar, sözler gururuna dokunur! Şimdi acı çekip döktüğün göz yaşlarınla o zaman çaresizliğinle,çektiğin utançla boğarsın beni! Bırak beni gideyim yol yakınken vaz geçelim bu sevdadan! "

 

Adamın kaşları hızla çatılırken öfkeyle burnundan bir nefes çekti ciğerlerine ve ellerini kızın yüzünden çekerek yavaşça geri çekildi. Bakışları kesif bir öfkeyle Beyza'nın solgun teninde dolaşırken ürkütücü bir ses tonuyla fısıldadı.

 

"Karşına çıkan ilk zorlukta benden vazgeçiyorsun! Kalacak yerin kimsen yokken gitmekten bahsediyorsun! Derdin ne senin!? Onlar seni o bataklığa iterken senin niyetin oraya gönüllü düşmek mi?"

 

Beyza işittiği sözlerle kalbinin parçalandığını hissetti. O sevdiği adamın acı çekmesini istemezken Özgür onu ne ile suçluyordu? Öyle olmadığını haykırmak istesede sevdiği adamın kendisinden ümidini kesmesi için sessiz kalmayı tercih etti. Karşısında sessizce ağlayan kızla dahada öfkelenen adam onun cevap vermemesi üzerine kırgın bir şekilde sözlerine devam etti.

 

"Madem beni yanında, yörende istemiyorsun,o zaman olmayacağım!"

 

Sözlerini bitiren adam kapıya doğru ilerledi ve açtığı kapıyı sertçe çarparak evden ayrıldı.

 

Beyza beklemediği tepki karşısında olduğu yerde kalakalırken Özgür'ü bu kadar çabuk kaybetmenin acısını uçmayı yeni öğrenen yüreğinin, kırılan kanat sesleri ile hissetti. Ne kadar ondan uzaklaşmak istesede Özgür'ün bu kadar çabuk pes edeceğini düşünmediğinden di belkide yaşadığı acı. Kalbi sızlarken mantığı olması gerekenin bu olduğunu savunuyordu. Beyza akmaya devam eden gözyaşlarını sildi ve oturduğu yerden yavaşça doğrularak kaldığı odaya doğru ilerledi. Mutluluğu,ümidi kısa sürede olsa unuttuğu kimsesizliği ile sonsuza kadar baş başa kalma zamanıydı artık onun için.

 

Hırsla evden çıkan Özgür kapıda çarpıştığı kardeşinin koluna yapışarak öfkeyle tısladı.

 

"Böyle boktan bir şeyin içine düşmem içinmiydi anamla yıllardır harcadığınız çaba! Ulan sevda denilen meret böyle boktan bir şeydi de insanı diri diri toprak altına koyuyordu da niye beni uyarmadın Hüma!?"

 

Kız şaşkınca abisine bakarken Özgür kardeşinin sıktığı kolunu bırakarak bahçenin çıkış kapısına doğru bir kaç adım atmıştıki tekrar kardeşine doğru dönerek işaret parmağını kaldırdı ve uyarırcasına öfkeyle salladı.

 

"Ulan Hüma! Madem iş birliği yapıp o Rüzgar denen çocuğu ve o zavallı adamı da ümitlendirdin yarı yolda bırakmayacaksın onları! " Hüma'nın şaşkınlıktan irice açılan mavi gözlerine bakarak öfke saçan gözlerini üzerinden çekmeden adeta kükredi. "Anladın mı beni!? Ümit verdiğin insanları yarı yolda bırakmayacaksın! "Kardeşinin cevabını beklemeden demir bahçe kapısını büyük bir gürültüyle çarparak kapının önündeki park halindeki aracına binip hızla yola koyuldu.

 

" Özgür, o Naciye'ye ve yiğenine olan hıncını zavallı kızdan çıkarmasa bari. " Şükran Hanım arkadaşınn sözleri ile bakışlarını eve doğru çevirerek homurdandı.

 

"Ne yalan söyleyeyim Rana bende ondan korkuyorum. Özgür iyidir hoştur da biraz kabadır, patavatsızdır. Hayır kızın bir suçuda yok ki. Zavallı burnunu çıkartmıyor evden. Ama erkek milleti anlamaz işte. Çok yüklenmese bari kıza. "

 

Araz bir annesine bir Rana Hanım'a bakarak ortamda dönen muhabbetin sıkıcılığı ile yüzünü buruştururken telefonu çalınca annesinin onaylamaz bakışlarını üzerinde hissetmesi bir oldu. Telefonun ekranına bakan adam gördüğü numara ile yerinden kalkarak bulunduğu ortamdan biraz uzaklaştı.

 

"Tamam Amirim ben Sinan la beraber geçerim merkeze." Konuşma bitip yerine döndü ve mavi gözlerini çaprazında oturan arkadaşına çevirerek konuşmaya başladı.

 

"Merkezde toplantı var iki saat sonra." Sinan başını anladım dercesine sallarken Araz sözlerine devam etti."

 

Galiba bu gece operasyonun birinci kısmı için düğmeye basılacak."

 

Bakışlarını arkadaşından ayırarak Mehir'in üzerine çeviren adam masanın üzerindeki sürahiye uzanıp bardağa doldururken ima ile tekrar konuştu." Yani bu saatlerin bizimle geçirdiğin son saatlerin olabilir. Eğer veda etmen gereken özel kişiler varsa biz seni tutmayalım." Arkadaşının muzip mavi bakışlarına alayla karşılık veren Sinan suyunu yudumlayan adama beklediği cevabı verdi.

 

"Benim sizden başka vedalaşacak kimsem yok biliyorsun dostum.Kastettiğin özel biride şu an zaten yanımda."Sinan'ın sözleri ile hızlanan kalbi Mehir'i zorlarken üstüne uzanıp birde elini tutması kızın birazdan kalpten gitmesine sebep olacaktı. Mehir'in titreyen elleri ve kızaran yanaklarına bakarak gülümseyen adam sözlerine devam etti. "Yıllar önce çok büyük hatalar yaptım. Pişman mıyım hemde ölesiye. Mehir yıllar önce benim imam nikahlı eşimdi."

 

Rana Hanım ve Şükran Hanım'ın ağzı bir karış açık kalırken Dilşah kucağında uyuyan Ayaz'ı şaşkınlıktan düşürmemek için daha sıkı tuttu. Genç adam onların bu halini umursamadan anlatmaya devam etti.

 

"Yıllar önce ailelerimizin zoruyla ayrılmak zorunda kaldık. Şimdi Mehir'i buldum. Yıllar önce yapamadığımı yapıp onu kavuşmamıza engel olan her türlü beladan kurtaracağım."Kahverengi iri gözlerini masadakilerin üzerinde gezdirerek onlardan destek beklercesine devam etti sözlerine." Bu masadakiler şahidim olsun ki intikamını aldığım o gün, her şey bittiğinde sen tekrar benim kadınım olacaksın!Sana yemin ederim bu defa ellerimden kayıp gitmene izin vermeyeceğim!"

 

Herkes Sinan'ın sözlerinden ve Mehir'le olan hüzünlü bakışmalarından anlamıştıki ikili geçmişte ağır yaralar almıştı. Onların bu haline içleri parçalansada bu gün ki yaşanan olaylar herkese ağır gelmişti. Geçmişe gidip herkesin daha fazla üzülmesine gönlü razı gelmeyen Şükran Hanım konuyu dağıtmak için konuştu.

 

"Bu gün herkes çok yıprandı. Geçmişi deşip bir birinize daha fazla acı çektirmeyin çocuğum. Madem bütün sorunları halledeceksin, her şey bitince al çiçeğini çikolatanı gel karşımıza iste Mehir'i. O zaman kızın kararı ne olursa ona göre hareket edersin. ". Mehir'in şaşkın bakışları Şükran Hanım'ı bulunca yaşlı kadın muzipçe kıza göz kırparak bu defa oğluna döndü.

 

"Eeee Araz ağam! Herkes hayatını yavaş, yavaş düzene sokuyor. "Araz annesinin hiç bir fırsatı kaçırmadan kendisini öne sürmesine bıkkınkıkla gözlerini devirirken kadın onun bu haline sinsice gülerek sözlerine devam etti.

 

"Gerçi yarın baban da senin hayatını düzene sokacak, o sözü verecek Devran ağaya. Hayırlısı ile sende bir düzen tutturursun artık. "

Araz'ın bakışları şüpheyle kısılırken içine düşen kuşkuyla annesine bakarak sert bir ses tonu ile sordu.

 

"Ne sözünden bahsediyorsun Anne sen!? " Kadın oğlunun sorusuna şaşırmış gibi gözlerini irice açarak cevap verdi.

 

"Aaa! Her şeyi yetiştiren Kazım abin bunu nasıl yetiştirmedi sana oğlum? " İçindeki kuşku daha çok artarken kaşlarını çatarak annesini uyarırcasına tısladı.

 

"Annee! Lafı dolandırmadan anlat! Ne sözünden bahsediyorsun sen!? "Kadın Araz'ı öfkelendirmenin memnuniyeti ile içten içe gülerken ciddi bir ses tonu ile sözlerine devam etti.

 

"Baban yarın akşam Devran Amca'nın kızı Zilan'la senin sözünü kesecek! İşte o sözden bahsediyorum evladım. " Öfke Araz'ın bedenine hızla yayılırken boynundaki damar nabız gibi atmaya başlamıştı. Dilşah duyduğu sözlerin etkisi ile bir an afallasada Araz'ın evlenmek için geç bile kaldığını kendine hatırlatarak sızlayan yüreğinin acısını bastırmaya çalıştı. Sonuçta o bir aşiretin ağasıydı ve soyunu devam ettirmesi gerekiyordu adetlerine göre. Üstelik ortada bakıma muhtaç bir bebek ve onun bir anneye ihtiyacı vardı. Kendi farkında olmasada dolan gözlerini kucağında huzurla uyuyan bebeğe çevirdi. Kader ondan en kıymetli iki varlığını almıştı ve ikinci defa aynı acıyı yaşarken kalbinin en derin yarası olan yerine tekrar tuz bastı. Sadece bir kaç günde kucağındaki bebeğe öyle alışmıştı ki, sanki yıllar önce kaybettiği bebeğinin yerini doldurmuştu Ayaz. Gözünden damlayan yaşı umursamadan bebeğin alnına incitmekten korkarcasına bir öpücük bıraktı. Üzerinde öfkeyle dolanan bakışlardan habersiz bebeği seyretmeye devam ederken Araz'ın kükreyişi ile Ayaz huzur bulduğu kollarda sıçrarken Dilşah ta korkuyla onu göğsüne bastırarak oturduğu yerden kalkıp hızla eve doğru ilerledi.

 

"Anne ara babamı vazgeçsin o işten! Yoksa ben Amcamı ararım işler dahada karışır!"Elini kestane rengi gür saçlarına geçirerek öfkeyle çekiştirdi." Size kaç kere söyleyeceğim ben evlenmeyi düşünmüyorum! Benim yerime kararlar vermeyin artık! Yoksa doğurduğu sonuçlara siz katlanırsınız! "

 

Sinan cereyan eden olayı sadece izlemekle yetinirken Rana Hanım ve Mehir, Şükran Hanım'ın ne yapmaya çalıştığına anlam veremiyordu. Daha bir kaç gün önce Dilşah ve Araz'ın arasını bulmak için onlardan yardım istememiş miydi bu kadın? Peki bu ani karar ve yeni gelin adayı nereden çıkmıştı? Şükran Hanım oğluna doğru bir adım atarak tek kaşını kaldırıp başını bilmiş bir edayla salladı.

 

"Bana bak sırık! Allah akıl dağıtırken sen bu boyla ne halt yiyordun acaba? Amcasını arayacakmış! Ara! Ara da olayı kan davasına çevir!"İşaret parmağı ile oğlunun göğsünü dürterek sözlerine devam etti. "Kendini düşünmüyorsan oğlunu düşün! Bu işin sonunda anası gibi onuda kaybedersen boşuna üzülme! Ya bul bi kız çıkart babanın karşısına, yada onun istediğine tamam de! Sen de biliyorsun ki eninde sonunda biri ile evleneceksin kaçarın yok oğlum! "Araz annesinin sözleri ile deliye dönerken önündeki sandalyeye bir tekme savurarak dişlerinin arasından tısladı.

 

"Beni köşeye sıkıştırmaktan zevk mi alıyorsunuz! Bir daha koz olarak oğlumu kullanma sakın anne! Bunu bir daha sakın yapma!Karışma hayatıma!Karışmayın!"

 

"Ben torunumu koz olarak kullanmadım! Eğer baban yarın akşam bu konuyu Amcan'a açar ve Zilan'ı sana isterse Devran'ın kızını vermekten başka çaresi yok! Eğer sende verilen sözü çiğnersen mutlaka birinin canı yanar biliyorsun! Ben ne seni ne torunumu kaybetmek istiyorum! Eğer olay kan davasına dönerse sen görmesende Ayaz'ın da canını alır o dava! " Annesinin üzerine doğru eğilen Araz işaret parmağını kaldırarak kararan mavi gözlerini gözlerine dikti ve kesin bir dille üzerine basa basa konuştu.

 

"Ben Zilan la evlenmeye ceğim Anne!" Öfkeyle arkasını dönerek sert adımlarla eve doğru ilerlerken arkadaşına seslendi.

 

"Sinan arabaya geç! Ben geliyorum iki dakikaya!" Sinan oturduğu yerden kalkarak Mehir'in şakağına bir öpücük kondurup fısıldadı.

 

"Bu gece operasyona katıla bilirim.Seni uzun süre arayamazsam,yada benden haber alamazsan endişelenme sakın!"Mehir korku dolu bakışlarla buruk bir gülümseme ile kendisini izleyen adama bakarak cevap verdi.

 

"Dikkatli ol! O adama çok dikkat et olurmu!? Daha bebeğimizin intikamını alacaksın bana söz verdin unutma!" Sinan elini kaldırarak kızın kumral saçlarının arasında hasretle gezdirdi parmaklarını.

 

"Merak etme sen. Önce o pisliği adalete teslim edip ondan kurtulalım,sonra bize bunları yaşatanlardan,bebeğimizi bizden koparanlardan tek tek intikamımızı alacağım!"

 

Mehir'in başının üzerine uzun süreli bir öpücük bırakarak geri çekildi ve gözlerinin içine bakarak fısıldadı.

 

"Eğer bir aksilik olurda dönemezsem bilki bu kalbin kapısını ilk açan sendin! Kapayanda sen olacaksın!"

 

Parmakları ile Mehir'in yüzünü okşayarak bahçe kapısına doğru ilerledi. Şükran Hanım ve Rana Hanım imrenerek ikili arasındaki duygu yüklü sahneyi izlemekle yetinmişti. Oğullarının da böyle sevip sevilecekleri günlerin bir an önce gelmesini diledi iki kadında. Tabiki gelin adayları çoktan belliydi onlar sadece bu manzarayı bir an evvel görmek için yürekten dua ettiler. Sevdiği adam yüreğini titreterek giderken arkasından baka kalan kız hızla yerinden kalktı ve peşinden koşarak seslendi.

 

"Sinan!"Kendisine dönen kahverengi gözlerin içine bakarak döktü içinden geçenleri ve söyleyemediklerini."Ne yaşamış olursak olalım ben seni hep sevdim! Sen benim her anlamda ilkimsin.Ne olursa olsun ben senden vazgeçmedim. Hep seni sevmeye devam ettim. Çünkü sadece seni gördü bu gözler,seni tanıdı bu kalp! Ama artık istiyorum ki sana baktığı gibi başka bir erkeğe de baksın bu gözlerim,başka bir erkeğin aşkıyla da atsın şu kalbim."Sinan'ın gözleri öfkeyle kararırken kanının kıskançlıktan içinde alev aldığını hissetti. Mehir'in sıcacık eli kendi soğuk ellerine temas edince içi titredi adamın.Lakin biraz önceki sözleri unutamıyor, içindeki alev hızla büyüyordu. "Bana geri dön ki kaybettiğim oğlumu tekrar kucağıma alabileyim! Yüreğimdeki o boşluk onun aşkıyla dolsun! Gözlerimdeki o acı,hüzün onun yüzündeki gülücükle silinsin!"

 

İşittiği sözlerle Sinan'ın gerilen kasları gevşerken Mehir devam etti."Bana geri dönkü beni ne kadar sevdiğini bileyim. Sana en kızgın,en kırgın olduğum anda bile sevdim seni, bunu sakın aklından çıkarma." Mehir'in sözlerine karşılık başını sallayan adam yüzüne yayılan gülümseme ile kapıya doğru ilerlerken kızın içini titreten son sözlerini söyledi.

 

"Sana söz veriyorum döneceğim! Döneceğim ve bebeğimizi kucağımıza bir an önce almak için ilk işim sana nikahı basmak olacak." Sinan'ın sözleri ile Mehir gözünden süzülen yaşı silerek dilinde sevdiği adama bir şey olmaması için Allah 'a ettiği dualarla oturdukları masaya doğru ilerledi.

 

Açık kapıdan içeriye giren adam salonda kimseyi göremeyince odaya doğru ilerlemiştiki gördüğü manzara karşısında yutkunmadan edemedi. Oğlu Dilşah'ın saçları ile oynarken uykunun verdiği mahmurlukla memnun mırıltılar çıkarıyordu. Dilşah ise Ayaz'ın karnına masaj yaparak onu rahatlatmaya çalışırken bir taraftanda onunla konuşuyordu.

 

"Umarım dedenin babana eş olarak seçtiği kız sana zarar vermez. Biliyor musun ben hiç bir zaman anne olamayacağım. O duyguyu tatmak için neler vermezdim ki. Belki bu yüzden sana bu kadar çabuk bağlandım. Her kadın anne olmayı ister ama her kadına da nasip olmaz bu duygu. Bazıları da nasip olanın kıymetini bilmez.

 

Kızın sözleri Araz'ın öfkesini silip süpürürken onun yaşadığı acılar bir bıçak misali saplandı göğsüne. Oysa sırf isminden dolayı hep ters davranmıştı zavallı kıza. Pişmanlık içini yakarken Dilşah sözlerine devam etti.

 

"Biliyor musun hayat benden çok şeyler alıp götürdü. Önce sevdiğim adamı,hayallerimi, ailemi, bebeğimi, anneliğimi, umutlarımı. Benden aldığı her şeye, her acıya katlandım. Zamanla hepsi geçti unuttum. Şu an kalbimde iki büyük yara var dermanı olmayan. Kaybettiğim sevdam ve bebeğim."

 

Elini bebeğin saçlarına çıkararak hafifçe okşamaya devam etti. "Sen bir kadının kalbindeki yara olma hiç bir zaman Ayaz. Sen derman olan ol, merhem olan ol oğlum. Çünkü kadınlar yaralarını saran erkekleri sever, yara açanları değil. Allah annenini senden almış olsa da sana yeni bir anne, yeni bir koruyucu veriyor. İnşallah sana karşı merhametli, babana karşı sevgili bir eş nasip eder Allah size. Rabbim seni ve babanı bütün kötülüklerden korusun."

 

Belki de Ayaz'la vedalaşması için son şansıydı bu. Bunun bilincinde bebeğin kapanan gözlerini gören kadın dolan gözleri ile alnına bir öpücük bırakarak fısıldadı. "Melekler koruyucun olsun oğlum. " Araz kızın kıpırdandığını fark edince daldığı manzaradan bakışlarını çekerek yavaş ve sessiz adımlarla evden ayrıldı. Aracına binerken hâlâ Dilşah'ın sözleri dönüyordu beyninde.

 

"Merhamet, sevgi" Annesi doğru söylüyordu bu evlilikten kaçarı yoktu. Kendiside bunun farkındaydı ama erteliyebildiği kadar ertelemek istiyordu. Lakin babası tepesine çökmüştü alaca kuşlar misali. Fakat Zilan la olmazdı! Tamam iyi kızdı, hoş kızdı merhametli sevgi doluydu ama kardeşiydi onun. Karım diye koynuna alamazdı. Almasa aşiret yeni bir bebek ister bebek olmayıncada kuma telaşına düşerlerdi. Kızın hayatını heba edemezdi bu yolda. Mutlaka bir çıkar yolu olmalıydı bu işin. Sinan arkadaşının allak bullak haline ve aracı çalıştırmadan öylece karşıya bakmasına anlam veremeyerek merakla sordu.

 

"Neyin var senin? "Araz düşünceli bir şekilde cevap verdi arkadaşına.

 

"Neyim yok ki!? Mesela yarın akşama kadar bir çaresini bulmazsam ucu kan davasına dönecek bir evlilik meselesi var başımda." Nefesini bıkkınca dışarı veren adam aracı çalıştırarak yola koyuldu.

 

"Ne var bunda bu kadar büyütecek. Ayaz'ın bir anneye ihtiyacı var. Seninde bir ilişkin olmadığına göre belki de Amca'nın kızıyla evlenmelisin. Her ne kadar akraba evliliğini onaylamasamda bu sizin oralarda gayet doğal. "Araz arkadaşına ters bakışlarını göndererek yola odaklanıp homurdandı.

 

"Olmaz! Zilan benim kardeşim sayılır. Evlensemde dokunamam. Aşiret bu defa da bebek diye tutturacak. Zilan'ın bebeği olmuyor diye kuma arayışına kalkacaklar. Kızın hayatını mahfedemem kardeşim. Zilan olmaz! Onunda mutlu olmaya hakkı var. Zaten karımın hayatını mahvettim ikinci defa birinin hayatını daha mahvedememem. " Sinan düşünceli bir şekilde başını kaşıyarak tekrar konuştu.

 

"Zilan olmaz, baban yakanı bırakmaz, sen kadınlardan vebalıymış gibi kaçarsın ne yapacaksın o zaman? " Araz geniş omuzlarını silkerek dudaklarını büktü.

 

"İnan hiç bir fikrim yok. Ama yarın akşama kadarda bir çözüm bulmam lazım. Ben Zilan la evlenemem. O zamanda annemin sözleri gerçeğe dönüşür işte. " Arkadaşının sözleri ile bakışlarını kısan adam aklına gelen fikirle kararsız bir şekilde arkadaşına fikir önerdi.

 

"O zaman kimsesiz, yardıma muhtaç bir kız bul ben bu kadını seviyorum diye çık babanın karşısına." Araz arkadaşına bakarak bir küfür savurup homurdanmaya başladı.

 

"Lan sen salak mısın? Bazen nasıl avukat olduğuna şaşırıyorum." Hatalı sollama yaparak önüne geçen aracı korna ile uyararak gözlerini yoldan ayırmadan sözlerine devam etti. "Oğlum birincisi on iki saat gibi kısa bir sürede kız bulmak neredeyse imkansız. İkincisi ben oğlumu tanımadığım kişilerin merhametine bırakamam. "

 

Arkadaşının sözleri ile Sinan yüzünü buruştururken Araz sinsice sırıttı.

 

"Aslında haklısın lan mesela tanıdık yardıma muhtaç bir kız tanıyorum ben. "

 

"Tamam işte git kızla konuş böyleyken böyle de derdini anlat."

 

Araz'ın sinsi sırıtışı yüzünde büyürken tekrar konuştu.

 

"Doğru söylüyorsun lan! Dur ben Mehir'i arayım bi. "

 

"Tabi oğlum akıl akıldan üst... " Farkına vardığı ayrıntı ile ağır bir küfür savuran Sinan, Araz'ın kahkaha atmaya başlaması ile daha çok sinirlendi.

 

"Şerefsiz misin lan sen!? Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu puşt!? Oğlum varya yedi ceddini si... " Sinan'ın ağza alınmayacak küfürler saydırmaya başlaması ile Araz müdehale etmek zorunda kaldı.

 

"Şakaydı lan! Vallahi şaka yaptım! Mehir dünya ahret bacım lan benim! " Arkadaşının omzuna sert bir yumruk geçiren Sinan tiksinircesine konuştu.

 

"Başlatma lan bacından Piç herif! Bir de sana hangi akılla kızı emanet ediyorsam? Hayır neden Hüma değil Beyza değil de ilk aklına gelen Mehir Puşt! Doğruyu söyle gözünmü var oğlum? " Sinan'ın yükselen ses tonu ve şüpheli soruları Araz'ı daha çok güldürürken onun öfkeden kızaran yüzüne bakarak zar zor cevap verdi.

 

"Hüma'yı kaçırdık be kardeşim. Malesef doktor civanım bizden önce senaryosuna dahil etti. Beyza desen yılın transferi, Özgür üzerimde pasta cila yapar, o yüzden hiç işim olmaz yani. " Aklına gelen isimle bu defa sinsice sırıtan Sinan oldu. Söyleyeceği şeyden sonra Araz'ın yüzünün alacağı şekli görmek için yönünü ona çevirerek oturduğu yerde rahat bir pozisyon aldı.

 

"He sende direk Mehir'e yürüyüm dedin öyle mi? Ama dur sen ben tam aradığın kriterlere uygun bir kız buldum sana. " Meraklı bakışlarını arkadaşına çeviren Araz bu işten sıyrılacağı düşüncesi ile heyecanla Sinan'ın yüzüne baktı.

 

"Hay sen çok yaşa kardeşim benim! "Sinan sinsice sırıtarak sen görürsün dercesine başını sallayınca Araz dayanamayarak tekrar konuştu. "Kimi buldun oğlum? Bak iyi biri değil mi? Oğluma iyi davransın gerisi tırıvırı. "

 

"Merak etme sen kardeşim. Tam aradığın kadın. Merhametli sevgi dolu üstelik Ayaz da bayılıyor ona. " Bakışlarını şüpheyle kısan arkadaşının omzuna elini koyarak hafifçe sıktı. "Ulan hayvan! Mehir'e yavşayacağına Dilşah'ı,Ayaz'a anne olarak getir!" Ani bir fren sesinden sonra Araz öfkeyle arkadaşına dönerek kükredi.

 

"Olmaz! Dilşah olmaz Sinan! " Arkadaşının tepkisine anlam veremeyen Sinan merakla sordu.

 

"Niye olmuyormuş lan? Neyi var kızın? Hem Ayaz'la gayet güzel anlaşıyorlar. Daha iyisini bulamazsın bence. "Araz ellerini direksiyona geçirerek öfkeyle bağırdı.

 

"Mahsusmu yapıyorsunuz anlamıyorum lan!? Ben Dilşah ismini duymaya bile katlanamazken siz hâlâ Dilşah diyorsunuz!"Arkadaşının sözlerinden sonra geçmişteki gönül yarasından bahsettiğini anlayan Sinan sakin bir şekilde cevap verdi.

 

"Mesele geçmişin mi yani? Oğlum o Dilşah olmazsa bu Dilşah olur. İkisini aynı kefeye koyma. Bu kız Ayaz'a kendi çocuğu gibi bakıyor. Gözlerindeki hasreti, sevgiyi, merhameti görmedin mi? Hemen kestirip atma bir düşün."

 

Sinan sözlerinde haklıda olsa o ismi duyduğu an bütün cinleri başına toplanıyordu adamın. Tamam Ayaz ve Dilşah'ın arasında değişik bir bağ olduğunun farkındaydı ama yapamazdı. Bir kere zıtlardı ikisi. Ne zaman bir araya gelseler kavga edip tartışıyorlardı. Zıt kutuplar misali bir birini itiyorlardı. Şimdilik sahte bir evlilikte olsa ileride gerçeğe dönüşmesi gerekecekti. Zaten o süreye kadar ikisinden birisi kesinlikle katil olurdu. Sinan arkadaşının düşüncelere daldığını görünce doğru yol üzerinde olduğunu anlayarak sözlerine devam etti.

 

"Dilşah'ın yarasını sarmaya, oğlunun bir anneye, senin de bu çıkmaz yoldan kurtulmak için bir kadına ihtiyacın var. Bence en uygun kişi de Dilşah. " Arkadaşının fikri ile kafası allak bullak olsa da kalbi hayır diye bağırırken mantığı neden olmasın diyordu.

 

Rüzgar babasının yaptığı emrivaki yüzünden ne kadar kızsada onun hasta halini görünce siniri saman alevi gibi sönmüştü. Önünde kahvesi balkonda Ankara manzarasına karşı düşüncelere dalmışken aklında sadece Hüma vardı. Tek ümidi kendisine yardım etmesiydi. Oysa babasının yaptığı şeyden sonra hiç ümidi kalmamıştı.

 

"İsmin gibi benim kara bahtıma, olmayan talihime şans getirir misin Hüma kuşu!? Yoksa hüzün yüklü denizleri anımsatan gözlerin, seni zorda bıraktığım için hırçın dalgalar olup rotasını kaybetmiş gemimin batış sebebi mi olur!? " Gözleri uzaklarda masanın üzeeindeki kahve kupasına uzanarak dibinde kalan son yudumu da içti.

 

"Hey gidi goca dünya gam yükümüsün?

Söyle söyle fani dünya dert küpümüsün? "

 

Özgür radyoda çalan şarkıya eşlik ederken bir taraftan da önündeki kavunu çatalına takarak ağzına attı. Beyza ile tartıştıktan sonra kendini tamir haneye kapatmış, kurduğu çilingir sofrasında kendi kendine dertlenmeyi umuyordu. Taki Araz ve Sinan baskın yapar gibi gelene kadar. Onların arkasından tamirhaneye gelen dördüncü isim ise Özgür'ün bir anlık celallenmesine neden olsa da, kendisi arayıp Rüzgar'a adresi verdiğini hatırlayınca dörtlü grup bir birinin derdine çare arar olmuştu.

 

"Bak Özgür. " Yüzünü buruşturarak kafasını kaşıyan genç adam Özgür'e bakarak söylendi. "Yoksa abi mi desem lan? Oyunda olsa kız kardeşine talip oldum sonuçta. "Özgür,Rüzgar'ın sorusuna gözlerini devirirken Araz homurdandı.

 

"Aman hiç bir fırsatı kaçırma yağcı herif!" Elini havada gelişi güzel sallayarak tekrar söylendi. "Oyunda olsa talip olmuş muş! Lan biz daha oyundan bile olsa talip olacak kız bulamıyoruz herifçioğlu kızın abisine nasıl hitap edeceğinin derdine düştü. " Sinan görev nedeni ile imaj değişikliği yapılan uzun saçını parmağına dolayarak memnuniyetsiz bir şekilde yüzünü buruşturdu.

 

"Yaa ben hiç sevmedim lan bu peruğu. Kaşındırıyor oğlum bu beni. Mehir şu halimi görse yeminle arkasına bakmadan kaçar. " Özgür arkadaşının başındaki peruğa bakarak sırıttı ve Sinan'ın gözündeki yuvarlak çerçeveli gözlüklere uzanarak düzeltti.

 

"O bu değil de koçum bildiğin abidik gubidik bir şekil yapmışlar seni. Entel dantel bir hal almışın. " Diğerleri Özgür'ün sözleri ile gülerken o bilmişçe konuşmasına devam etti. "Hem boşuna endişelenme içimizde en tuzu kuru olan sensin. En azından kızla bir geçmişin var. Benimki resmen yarı yolda bıraktı ya oğlum beni. " Sinan masadaki uzun ince bardağı eline alarak işaret parmağını kaldırıp bir bilgin edası ile konuştu.

 

"Bakın beyler, görmüş geçirmiş ve içinizde kadınlar konusunda en tecrübeliniz olarak konuşuyorum söyleyeceklerimi iyi dinleyin. " Diğerleri Sinan'ın sözlerine başını sallayarak onay verip dikkat kesilirken genç adam sözlerine devam etti.

 

"Eğer bir kızın gözlerinde hüzün varsa dalgalı denizler misali çalkalanıp duruluyorsa onun çok acı çektiğine ve sığınacak güvenli bir liman aradığına işarettir."

 

Sinan'ın tespiti ile hüzünlü bakışlar canlandı hepsinin zihninde ve diğerleri doğru söylüyor dercesine başlarını salladılar. Elindeki kadehten bir yudum alan Sinan tekrar konuştu.

 

"Eğer bakışlarınız kesişince gözlerini kaçırıyorsa, bakışlarınız bir birine değdiğinde elektirik çarpmış gibi yada kaçacak bir delik arattırıyorsa ya durmayın kaçın yada her şeyi akışına bırakın abicim. Çünkü bu işaret karşı cinsle aranızda başlayacak olan yangının kıvılcımıdır. Ne kadar kendinizi geri çeksenizde olmuyor mu? Zıt kutuplar gibi hem çekime kapılıp hem bir birinizi istiyorsanız korkun kardeşim geçmiş olsun kız tam on ikiden vurmuştur hedefi. "

 

Sinan'ın sözleri ile Araz önündeki kadehe sarılıp öfkeyle bir yudum da bardaktaki sıvıyı bitirip boğazını yakarak inmesine izin verdi. Ne saçmalıyordu bu manyak!? Anlaşılan kafayı bulmuştu.

 

"Eğer o kız olur olmadık yerde, olur olmadık şeye ağlayıp dertlerini ve acılarını size açık bir kitap gibi sunuyorsa,onun acıları yüreğinize bir bıçak gibi saplanıyorsa o doğru kızdır. "

 

Sinan'ın sözleri ile Özgür, Beyza'yı ilk tanıdığı güne giderken olumlu anlamda başını salladı ve çatalını beyaz peynire uzatarak ağzına bir parça attı.

 

"Kızlar için en önemli olan ise ailedir beyler. İlk önce her şey ailede biter onlar için. Hayatı boyunca yanlızlıkla sınanan bir kadının tek isteği kendisini seven bir eş, yeri geldimi bir abi ve baba olmasını bileceksin. Ailesi olan kızlarda durum tamamen farklıdır o yüzden önce kaleyi içten fethedeceksin. Ama dikkat edin benim gibi çuvallamayın. "

 

Rüzgar'ın bakışları Özgür'ü bulurken bakışlarını kısarak karşısındaki adamı inceledi. Hüma'yı bu evlilik oyununa ikna etmenin yolunun Özgür den geçtiğine adı gibi emindi artık.

 

"Eğer tüm bunlar karşı cinsle aranızda olmuşsa, önce bir kıvılcım başlayıp, itişme ve çekimle bir yangına dönüştüyse, kızın acısı beyninizde ve yüreğinizde bomba etkisi yaratıyorsa, aileyide kafaladıysanız o kızı bırakmayın abicim. Çünkü o sizin kaderinizdir. Ama tüm bunlara rağmen kız diretiyorsa, yan çizip farklı dünyaların insanıyız ayağına yatıyorsa, ailesini bahane ediyorsa o zaman vur yumruğunu masaya tut kolundan bas nikahı! Gıkı çıkarsa gel yüzüme tükür!"

 

Masadakiler bir birine bakarken Araz, Sinan'ın ensesine bir tane patlatarak homurdandı.

 

"Lan zaten tipin olmuş entel köşe yazarı gibi. Bir Güzin ablalığın eksikti Puşt! Bir de bilmiş bilmiş konuşmuyor mu şeytan diyor sık gırtlağını.

 

"Sinan kayan peruğunu düzelterek Araz'a ters bakışlarını yollarken adam tekrar söylenmeye başladı.

 

"Peki lan hadi Özgür yumruğu masaya vurdu nikahı bastı. Bu Rüzgar saftiriğide kaleyi içten fethedip aileyi kafaladı. Lan ben ne bok yiyeceğim ha! Ne bok yiyeceğim oğlum! "

 

Sinan sabır dilenircesine kafasını sağa sola salladı ve dişlerini öfkeyle sıkarak cevap verdi arkadaşına.

 

"Lan sanada Dilşah'ı al diyorum işte. Çöpsüz üzüm! Hem kaleyle, kalple uğraşmanada gerek yok senin ufaklık o işi çoktan halletmiş senin yerine. "

 

Özgür elindeki kadehi sertçe masaya bırakarak elini kaldırıp alayla konuştu.

 

"Ey yüce bilge! Sen neden tüm bu söylediklerini uygulayıp kızın elinde tutamadın acaba!?Hem sadece hayatındaki kadın Mehir değilmiydi senin!? Bu engin tecrübelerini neye borçluyuz!?" Özgür'ün sorusu ile Sinan bıkkın bir nefes koyu vererek yakalarını silkti.

 

"Oğlum banada böyle ipucu verip yol gösteren olsaydı şimdi sizin gibi dangalaklarla burada sap gibi takılıyor olmazdım. Ayrıca bu tecrübelerimi Mehir le geçirdiğim o kısa dönemde edindim. Yanlış anlaşılma olmasın lütfen. Siz benim söylediklerimi yapın gittiğim yola gitmeyin. "

 

Masadakiler şüphe ile bir birine bakarken üçü birden telefonuna sarılıp mesaj bölümüne girdiler.

 

Mesaj -1

"Hazırlıklara başla bir ay sonra düğün var! "

 

Mesaj-2

 

"Madem oyun oynamaya bu kadar heveslisin başladığın oyunun sonunu da getir."

 

Mesaj-3

 

"Sen öyle bir bakıyorsun ki değil kale, surunu bile fethetme me imkan yok! "

 

Mesaj-4

 

"Sevda yolunda tökezlesekte, yarım kalmamak için hep yarınlara sarılacağız! "

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum...

 

Yitenumutlar

 

 

Loading...
0%