Yeni Üyelik
17.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı: Cem Adrian - Gelemem Diyorum

 

 

 

Rüzgar nefesini tutmuş kendisine ölümcül bakışlar yollayan adamdan gözlerini olabildiğince kaçırırken Sinan yaptığı patavatsızlığı nasıl düzelteceğini düşünüyordu. Özgür'ün sağındaki adamla bakışları kesişince can simidine sarılırcasına iki büyük adımda Araz'a yaklaşarak koluna yapıştı.

 

"Kardeşim seninle konuşmamız gereken önemli bir konu var. " Araz, Sinan'ın yüzünün birden ciddileşmesi ve endişeli tavırları karşısında anlam veremezken diğer arkadaşlarının sorgulayıcı bakışlarına karşılık dudaklarını bükerek Sinan'a çevirdi bakışlarını. Diğerlerinden biraz uzaklaşınca merakını fısıltıyla dile getirdi.

 

"Ne oluyor Sinan!? Ne bu telaş!?"Sinan bakışlarını endişeyle etrafında gezdirerek aynı fısıltıyla karşılık verdi arkadaşına.

 

"Mehmet haber yolladı. Arkadaşı Yusuf'un karısı, bizim görev için kaldığımız evde

! " Araz'ın yüzü işittiği sözler karşısında gerilirken tıslarcasına tekrar konuştu.

 

"Nasıl olur bu!? Leyla'yı kaçıran itle peşinde olduğumuz adamın ne gibi bir bağlantısı var da aynı evdeler!?" Sinan etrafını bakışları ile hızla kolaçan ettikten sonra olup biteni aynı hızla anlatmaya başladı.

 

" Erdinç takipte olduğumuz adamın arkadaşı.Hapishaneden birlikte kaçmışlar. Yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor şerefsizlerin! Mehmet operasyonun hızlandırılmasını istiyor. Biliyorsundur herhalde kız hamile. Zaten üç ay oldu bu göreve başlayalı." Sağ elini kaldırarak sıkıntıyla başını kaşıdı. Şu peruk canına tak ettirmişti.Sırf bu peruk bile bu operasyonu bir an önce sonlandırma sebebplerinden biriydi aslında.Düşüncelerini bir kenara bırakıp yüzünü buruşturarak tekrar konuştu." Bu operasyon fazla uzamadı mı sence de? " Araz düşünceli bir şekilde başını sallarken Sinan devam etti sözlerine. "Kızın ve bebeklerin hayatını riske atamayız Araz! Bir an önce Selçuk amirle konuş bence." Nefesini sıkıntıyla dışarı bırakan adam elini arkadaşının omzuna atarak cevap verdi.

 

"Tamam sen görevine dön. Ben durumu Selçuk amire ve diğerlerine bildireceğim. Operasyonun gidişatı hakkında sizinle iletişime geçeriz. " Karşısındaki adamın sözlerine karşılık olumlu anlamda başını sallarken gözlerini kaçırarak fısıldadı.

 

"Aslında gelmişken Mehir'i de görsem Selçuk amirin kulağına gitmez değil mi? Hayır Mehir için fırça yemeye razıyım ama işte operasyonuda riske atmak istemiyorum. " Araz'ın gözleri muzipçe parlarken yanındaki adamın omzunu hafifçe sıkarak konuştu.

 

"Beş dakikadan kimseye zarar gelmez kardeşim." Sinan'ın mutluluktan yüzüne yerleşen gülümsemeyi fark edince sözlerine devam etti. " Yalnız her şeyin bir bedeli vardır. Zamanı gelince yaptığım bu iyliğin karşılığını isterim. Sonuçta işin ucunda Selçuk amiri karşımıza alıyorum." Sinan yüzünü buruşturarak tısladı.

 

"Fırsatçı! Çıkarcı herif!" Araz umursamazca omuzlarını silkti ve diğer arkadaşlarına doğru yönelince Sinan arkadaşının koluna yapışarak bakışlarını karşısındaki adamın mavi gözlerine dikip tısladı. " Kabul! Ne istersen yapacağım. " Araz arkadaşını köşeye sıkıştırmanın verdiği hazla sırıttı. Sadece onu kızdırmak istemişti ama madem o ne isterse yapacaktı arkaşının bu teklifini geri çevirmek kabalık olurdu.

 

Yanındaki adamı dürterek çatık kaşları ile Rüzgar'ı işaret etti.

 

"Yunus ben yanlış mı işittim bu kıvırcık benim kardeşi mi milletin gözü önünde sıkıştırmış mı? " Yunus merakla biraz ilerideki arkadaşlarını izlerken Özgür'ün sözlerini pek anladığı söylenemezdi. Çünkü o an için tek ilgi alanı bu Sinan denen herifin Araz'la ne haltlar çevirdiğiydi. Yunus başını olumlu anlamda sallayıp arkadaşını onaylarken Rüzgar olayın daha fazla büyümemesi için aceleyle konuştu.

 

"Yunus'cuğum biraz daha burada aval aval etrafı seyredersen uçağı kaçıracaksın. Binbir zorluklarla ayarladığım randevu siz uçağı kaçırınca malesef iptal olacak."Yunus karşısındaki adamın neden bahsettiğine anlam veremeyerek mavi gözlerini kısmıştı ki Özgür dişlerini sıkarak sözlerine devam etti. "Kardeşim benim yediğim laflar hadi neyse de arada hocam var. Eğer sizin yüzünüzden o da benim başıma biterse o zaman bebek tedavisi yerine cinsiyet değiştirme operasyonu uygularım senin üzerinde!" İşittiği sözlerle Yunu'sun gözleri ateş saçarken, Özgür de Rüzgar'ın ne saçmaladığını merakla dinliyordu. Rüzgar onların bu haline aldırmadan tekrar konuştu. "Lan ne bakıyorsun bu gün bebek tedavisi için Amerika'ya uçacaksınız! Bu tedavi için Hocam kaç gündür arkadaşının peşinde dolanıyor haberin var mı senin!" Uzun konuşmasından sonra kaçamak bir bakışla Özgür'ü kontrol etti. Onun kendisine olan anlamsız tuhaf bakışlarını fark edince doğru yolda ilerlediğine karar verdi. Kafa karıştırma taktiği ile bu durumdan kurtula bilirdi. Düşüncelerini bir kenara bırakarak hızla sözlerine devam etti. " Bak hâlâ burada dikiliyorsun! Uçağı kaçırırsanız Deniz seni kabak oyar gibi oyacak demedi deme! " İşittiği sözlerle hızla kolunu kaldırdı ve saatine baktı. Gördüğü rakamlarla ağzından bir küfür firar ederken işaret parmağını tehdit edercesine karşısındaki adama sallayarak hızla konuştu.

 

"Ulan dua et uçağa yetişeceğim! Yoksa ben sana dün geceki sözlerinin de cinsiyet değiştirme ameliyatının da hesabını sorardım! " Rüzgar konuyu değiştirmenin verdiği rahatlıkla sırıtırken Yunus bakışlarını Özgür'e çevirerek devam etti. "Tekrar geçmiş olsun kardeşim.Dönünce görüşürüz. " Bakışları ile karşısındaki adamı işaret ederek konuşurken bir taraftan da Özgür'e sarılıyordu. " Bu çizgi film karakteri kılıklı herife kardeşini vermeden bir daha düşün derim." Özgür den ayrılan Yunus, Rüzgar'a yönelerek sözlerine devam etti. " Gidiyor olmam söylediğin sözleri unutacağım anlamına gelmez. Gelince hesaplaşacağız seninle diyerek Rüzgar'a sertçe sarıldı. " Geri çekildiğinde genç adamın yüzündeki şaşkın ifadeye karşılık piskopatça sırıtarak tekrar konuştu. " Sen bilmezsin deve kini vardır bende. Damarıma basmayacaktın doktor! " Sözlerini bitiren adam erkeksi bir kahkaha atarak arkasını döndü ve ilerde hararetli bir şekilde konuşan Araz la Sinan'a baktı. Bir şeyler dönüyordu ama şu an onlarla ve çevirdikleri işlerle uğraşacak vakti yoktu. Kendisine dönen bakışlarla elini selam verircesine kaldırarak üzerindeki bakışlara karşılık verdi ve hızla uzaklaştı.

 

Biraz önce beynini yakan muhabbete ner den girdiklerini düşünen Özgür Araz ve Sinan'ın yanlarına gelmesi ile onlara çevirdi bakışlarını. Araz sinsice sırıtarak Özgür'e göz kırptı.

 

"Çıkınca ilk işin Beyza'yı görmek olur sanıyordum ama görüyorum ki sen enişten olacak bu adamdan hâlâ ayrılamamışsın. " Sinan ve Rüzgar arkadaşlarının sözlerine bıyık altından gülerken Özgür'ün ters bakışları ile susmak zorunda kaldılar.

 

"Ambulans! Ambulans çağırın hemen! " İşittikleri çığlık ile bakışlarını sesin geldiği yöne çeviren adamların ikisinin dudaklarından aynı isim aynı anda firar etti.

 

"Hümaaa!" Kulaklarına dolan tanıdık sesin feryadıyla hepsi aynı yöne doğru koşar adım ilerlediler. Hepsi de ne olduğunu merak ederken hepsinin de yüreğinde farklı korkular vardı.

 

Kafeterya ya adımlarını ilk atan Araz ve Özgür olurken bakışları hızla etrafı taradı. Ortada toplanan kalabalığın arasında Hüma'nın dizlerinde yatan yaşlı adamı fark eden ikilinin bakışları hızla bir birininkini bılunca yanlarına gelen Rüzgar'ın dudaklarından dökülen fısıltıyla kendilerine geldiler.

 

"Baba! "Rüzgar'ın yanlarından ok gibi fırlayışıyla onlarda hızla kalabalığa yaklaştı. Hümanın yanı başına çökerken babasını da kaybetmenin korkusunun iliklerine kadar işlediğini hissetti. Onu da kaybederse ne yapardı. Hayattaki tek dayanağı babasıydı. Aklından geçen bütün kötü düşünceleri başını sağa sola sallayarak kovdu. Babasını kaybetmeyecekti. Annesini kurtaramamıştı ama babasını kurtaracaktı. Hüma'nın ağlamaktan çatallaşan sesiyle kendine geldi.

 

"Bi... Bir den yere yığıldı. Gö... Göğsünü tutuyordu. Nefes alamıyor gibiydi. " Hümanın sözleri ile babasının gömleğinin düğmelerini açan adam Araz'a dönerek telaşla konuştu.

 

"Ambulansı ara! Kenan'a haber ver! Durumu anlat hastaneye geçsin! " Rüzgar, babasına kalp masajı yapmaya başlarken kalabalıktan ambulans çağırıldığını öğrenen Araz direk Kenan'ı arayıp bilgi verdi. Telefonu kapatırken Sinan'ın kalabalığı dağıtmak için çabaladığını görünce hızla yanına yaklaşarak fısıldadı.

 

"Sinan! Sen bir an önce gitsen iyi olur. Biliyorsun biraz sonra ortalık iyice karışacak. Senin ortalarda görünmen iyi olmaz." Sinan arkadaşının sözlerinin haklılığı karşısında başını olumlu anlamda salladı ve Mehir'e özlem dolu kısa bir bakış atarak tekrar arkadaşına döndü.

 

"Mehir sana emanet. Onu buradan uzaklaştır.Olup biten den beni haberdar et." Araz arkadaşının kolunu sıvazlayarak cevap verdi.

 

"Merak etme sen. Ben Rana Teyzeyle birlikte Mehir'i Dilşah'ın yanına yollarım. " Sinan minnettar bakışlarla arkadaşına teşekkür ederek hızla ortamdan uzaklaştı. Araz Rana Hanım'a yaklaşarak Mehir'le birlikte gitmesini rica ederek kısaca durumu açıkladı ve Rana Hanımın isteksiz halini görünce ona daha sonra hastaneye kendisini getireceği sözünü vererek ikiliyi Faruk Beyin şöförü ile yolcu etti.

 

Her şey bir anda olup bitmiş Faruk Bey gelen ambulansa alınarak hastaneye getirilmişti. Koridorda çaresiz bir bekleyişin içinde Kenan dan gelecek bir haberi bekliyorlardı. Mehir'i Dilşah'ın yanına bırakan kadın şöförle birlikte hastaneye gelmişti. Uzun bekleyişe rağmen hâlâ bir haber çıkmayınca yaşlı kadın derin bir nefes alarak üzgün bir şekilde konuştu.

 

"Nedir bu başımıza gelen Allahım! Bir günümüz de sorunsuz geçmez oldu! Kimin canını yaktık kime ne kötülük yaptık ta bir günümüz diğer günümüzü aratır oldu." Beyza kayınvalidesinin elini sıkarak ona destek olmaya çalıştı. Doğru söylüyordu. Bir türlü belalar başlarından eksik olmuyordu. Daha kocasının serbest kaldığına sevinememişken bu defa da Faruk Bey rahatsızlanmıştı. Bakışları Hüma'yı buldu. Özgür'ün kolları arasında sessizce göz yaşı döken arkadaşına içi acıdı. Babasının ölümünü atlatamayan arkadaşı ikinci defa baba yerine koyduğu adamı kaybetmenin korkusunu yaşıyordu. Atlatamadığı travma tekrar gün yüzüne çıkmıştı belliki. Bakışları bu defa Rüzgar'ı buldu. Kendisi de Doktor olmasına rağmen babasının yanına alınmamıştı. Babasını iyleştirmek için var gücüyle çırpınıyor fakat elinden bir şey gelmiyordu.

 

Rüzgar koridoru geçmek bilmeyen dakikalar boyunca adımlarken açılan kapıyla hızla o yöne yaklaştı ve merakla arkadaşının dudaklarından dökülecek sözleri bekledi. Ne kadar merak etse de olumsuz şeyler duymanın korkusu daha ağır basıyor ve o yüzden kelimeler boğazına düğümleniyordu. Diğerleri de kapıya yaklaşınca Kenan meraklı kalabalığın üzerinde gözlerini gezdirerek konuşmaya başladı.

 

"Faruk Amca'nın durumu şu an iyi. Ufak bir spazm geçirmiş ama şu an kendinde."

 

"Allahım sana şükürler olsun! "Dudaklarından dökülen dua ile tuttuğu nefesini bırakması bir olunca diğerleri de rahat bir nefes aldı. "Ama haftaya olacağı ameliyatı acilen öne çekmemiz lazım. Ameliyatın daha fazla gecikmesi daha çok riski de beraberinde getirecek. " Rüzgar arkadaşının sözlerinden sonra arkasını dönerek bir kaç adım attı ve çaresiz bir yüz ifadesi ile tekrar Kenan'a dönerek konuştu.

 

"Haftaya olacak ameliyata zor ikna etmiştim. O kadar inatçı ki Nuh diyor peygamber demiyor." Diğerleri Rüzgar'ın çaresizliğine üzülürken o ellerini kaldırarak öfkeyle yüzünü sıvazladı ve tekrar konuştu. "Çocuk gibi davranıyor! "Kaybetme korkusu baskın geldikçe öfkesi daha da artıyordu sakin kalabilmek için derin bir nefes aldı. Düşüncelerinden ve kaybetme korkusundan kurtulmak için başını iki yana sallayıp bakışlarını tekrar Kenan'a çevirerek sordu. " Yanına girebilir miyim kardeşim? " Arkadaşının sorusu üzerine Kenan başını olumsuz anlamda sallayarak cevap verdi.

 

"Maalesef kardeşim. "Aldığı cevap karşısında Rüzgar'ın kaşları çatılırken tekrar konuştu.

 

"Kendinde olduğunu söylemiştin. Bana da hastane kurallarından bahsetmeyeceksin herhalde değil mi?" Hasta yakınlarının halini şu an daha iyi anlamıştı. Bundan sonra elinden geldiğince tolerans gösterecekti hasta yakınlarına. Kenan'ın sesi ile düşüncelerinden sıyrıldı.

 

"Tabiki hastane kurallarını öne sürmeyeceğim. Faruk Amca önce Hüma ile görüşmek istiyor. "Bütün bakışlar bir den Hüma'ya dönerken Rüzgar sanki arkadaşının sözlerini yeni kavraya bilmiş gibi Hüma'ya çevirdi bakışlarını. Kızın yeşil gözleri şaşkınlıkla kırpışırken Rüzgar birden aklına düşen şüphe ile kolundan tutarak kalabalıktan biraz uzaklaştırdı ve fısıltıyla konuştu.

 

"Hüma, babam kriz geçirmeden önce evliliğimiz hakkında bir şey kaçırmadın ağzından değil mi? "İşittikleri ile kızın şaşkınlığı iki katına çıkarken Rüzgar'ın sözlerine anlam veremeyerek sordu.

 

"Ne gibi? " Elini sıkıntıyla saçlarının arasından geçiren adam diğerlerinin meraklı bakışları altında sözlerine devam etti.

 

"Sahte bir evlilik yapacağımız, her şeyin bir oyundan ibaret olduğu gibi. " Rüzgar'ın sözleri içinde bir yerlere dokununca kendini kötü hissetmesine sebep oldu. Sahte evlilik yapacaktı, her şey bir oyundan ibaretti bunların farkında ve bilincindeydi ama Rüzgar'ın ağzından duymak neden canını yakmıştı ki. Ne gereği vardı? Zaten Faruk Amca'sının durumuna üzülüyordu,şimdi sırası mıydı bu konuşmanın? Karşısındaki adamın yüzünü dolan gözleri ile inceleyerek kahverengi gözlerine odaklandı. O sırada içinden bir ses fısıldadı. Kimi kandırıyordu. Faruk Amca'sına üzüntüsü ayrıydı işittiği sözlerin canını yakması daha farklı bir acıydı. Anlaşılan sevgiye muhtaç zavallı kalbi şu kısacık zamanda bu adama alışmıştı. Rüzgar hayatını arap saçına çevirse de, farkında olmadan küçük umutlar da bırakıyordu hayatına. Güvenilmeyecek bir tip olsa da eski nişanlısının açtığı bütün yaraları kendisine fark ettirmeden sarmıştı.Küçük bir etkilenme beğeniye dönüşmüştü Hüma'nın yaralı kalbinde. Üstelik kızlar değilmiydi bu adama karşı aklını çelip her fırsatta ona karşı Rüzgar'ın hisleri olduğunu savunan ve onu bu hislere inandırıp kalbinin kapılarını bu adama aralamasına neden olan. Rüzgara karşı olan beğenisini, yüreğine düşen ufacık kıvılcımı her gün harlayarak bir ateşe çeviren.El birliğiyle yeniden aşka yelken açtıran. Başını olumsuz anlamda sallarken hüzünlü bir gülümseme yerleşti yüzüne. Göğsüne ince bir sızı yerleşirken gerçeğinde farkına vardı. Kader ona hiç bir zaman aşktan, sevdadan yana gülmeyecekti anlaşılan.Kızların söylediği gibi Rüzgar'ın kendisine karşı hisleri olsaydı şu durumda sahte evlilikten oynadıkları oyundan bahsetmezdi. Karşısındaki adamın uzun süredir cevap beklediğini hatırlayınca kendiyle hesaplaşmayı bir kenara bırakarak dolan gözlerini kaçırdı ve boğazını temizleyip Rüzgar'a cevap verdi.

 

"Hayır!" Rüzgar rahat bir nefes alırken Hüma sıkıntılı bir nefes çekti ciğelerine. Eski nişanlısının ihanetini kaldıramayıp katlanamadığını düşünürdü hep, oysa şimdi içimde kopan fırtınanın yanında ufak bir esintiymiş meğer diye geçirdi içinden. Rüzgar'a daha fazla alışmadan yüreği ona akıp aşkı çağlamadan bu işi bitirmeliydi.Rüzgar aşk adamı değildi. Hayata farklı yönden bakan, babasının hastalığı dışında hiç bir sıkıntısı telaşı olmayan bir adamdı. Görünüşün den bile belliydi o tek gecelik ilişkilerin adamıydı. Daha fazla kendini kaptırıp karşılıksız bir aşkın içine düşmemeliydi.Nasıl olsa Faruk Amca haftaya kalmadan ameliyat olacaktı. Bu kısa süre içinde nikah olmayacağına göre ameliyattan sonra her şeyi usulünce anlatıp bu işi kökten çözmeliydi. Aldığı kararın doğru olduğunu başını sallayarak yine kendisi onaylarken Rüzgar kızın garip hallerine anlam veremiyor uzun süren sessizlikleri de onu daha çok korkutuyordu.Hümanın koluna hafifçe dokunarak endişeyle fısıldadı.

 

"İyi misin! " Hüma kolunda hissettiği dokunuşla irkilirken kekeleyerek cevap verdi.

 

"Hı... Hıhı. İ. İyiyim ben. " Rüzgar'ın şaşkın bakışlarını fark eden kız saçmaladığını anlayınca gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı ve gözlerini tekrar açarak konuşmasına devam etti. " Rüzgar içeriye sen gir. Sonuçta o senin baban ve şu an senin onu görmeye gerçekten ihtiyacın var. " Hüma'nın sözleri ile Rüzgar başını olumsuz anlamda sallayarak cevap verdi.

 

"Babamın durumunu gerçekten çok merak ediyorum. Elbette bir an önce onu görmek istiyorum fakat o seni görmek istemiş. Şimdi ben girersem sinirlenecek ve ben sinirlenip kendini hırpalamasını istemiyorum. En iyisi senin girmen." Rüzgar'ın sözlerinden sonra Hüma başını olumlu anlamda sallayarak onunla birlikte kapıya doğru ilerlerken abisinin sesini işitti.

 

"Hüma!" Kardeşinin bakışlarının kendisine dönmesi ile Özgür kısa bir an onu inceledi. Kardeşini tanırdı başladıkları bu oyun gerçeğe dönüşüyordu ve o Faruk Amca'ya karşı bu oyunu vicdan azabı olarak görüyordu. Üstelik içinde filizlenmeye başlayan aşkta ikinci bir yük olarak omuzlarına binmişti. Gözlerindeki çaresizliği onu gerçekten tanıyan herkes anlayabilirdi. Bakışlarını kısa bir an Rüzgar'a çevirerek tekrar kardeşine döndü ve sözlerine devam etti.

 

" En başından beri ne yapmaya çalıştığınızın farkındaydım bunu ikinizde biliyordunuz. İşi oyunlarla bu raddeye kadar getirdiniz madem, şimdi hasta yatağındaki adamın umutlarını hayallerini elinden almaya hakkınız yok! Dikkat et onu üzecek bir şey yapma sakın! "

 

Hüma başını olumlu anlamda sallayarak kapıdan içeri girdi. Bunu kardeşinin mutluluğu için yapmak zorundaydı. Kardeşi henüz farkında olmasa da bu serseriye aşık olmuştu. İkinci defa Hüma'nın aşk acısı çekmesini istemiyordu. Madem Rüzgar bey bu oyunu başlatmıştı el mecbur babasını mutlu etmek için Hüma'yı da mutlu edecekti. Tipi tekin olmasa da iyi insandı Rüzgar üstelik kardeşinden hoşlandığıda belliydi bakışlarından. Evlilikte keramet vardır demezler miydi? Gün olur oda Hüma'yı severdi. Hem kardeşi sevilmeyecek kızmıydı? Kafasındaki düşüncelerden Kenan'ın sesiyle sıyrıldı.

 

"Burada beklemenize gerek yok. Evlerinize geçin bence. Şu an yapabileceğimiz bir şey yok. Faruk Amca'da kabul ederse yarından sonraki gün acil ameliyata alacağız. "Rüzgar, Özgür ve diğerlerine dönerek konuştu.

 

"Kenan haklı siz eve geçin. Zaten sende dinlenemeden , ailenle vakit geçiremeden buraya koşmak zorunda kaldın. Ben buradayım bir şey olursa haber ederim size. "

 

"Saçmalama. Elbette yanında olacağız." Bakışlarını karısına ve annesine çevirerek ikisini kollarının altına alan Özgür sözlerine devam etti. " Ailemle geçireceğim daha çok zamanım olacak. Üstelik Hüma ile olan bağından dolayı sende ailemizin bir parçasısın haliyle yanınızda olmamız, bir birbirimize destek olmamız lazım. Seni burada yanlız bırakamam. "

 

Rüzgar'ın yüzüne minnet dolu bir gülümseme yayılırken Özgür'e sarılarak fısıldadı.

 

"Sağol! En başından beri desteğin, yardımların, anlayışın için minnettarım kardeşim. " Yıllar sonra ilk defa aile sıcaklığını, ailenin birliğini, desteğini hisseden Rüzgar dolan gözlerini kaçırarak sözlerine devam etti." Hüma babamın yanından çıkınca Rana anne ve kızları eve götür. Dinlenmeleri lazım perişan oldular sabahtan beri. " Özgür karşısındaki adamı başıyla onaylarken Hüma, Faruk Bey'in yanına girmek için hazırlanmıştı. Steril önlüğü giydiren hemşirenin sözleri ile ona döndü.

 

"Fazla yorulmasın.En fazla beş dakika kalın.Tansiyonu düzeldiğinde normal odaya alınacak ve ameliyat gününe kadar normal odada kalacak." Önlüğün ipini bağlayan hemşire Hüma'ya maskeyi uzatırken sözlerine devam etti. "Orada istediğiniz zaman görüşebilirsiniz. Şimdi buradaki diğer hastaların sağlığını da düşünerek görüşmenizi kısa tutmanız lazım. " Yüzündeki tebessümle cevap beklercesine Hüma'ya bakarken o başını olumlu anlamda sallayarak hemşireyi onayladı.

 

"Karşıdaki kapıdan girin. Tekrar geçmiş olsun. " Hüma hemşirenin işaret ettiği kapıya doğru ilerlerken ayakları geri geri gidiyordu. Babasının son anları gözünde canlanırken zorlukla yutkundu ve titreyen elleri ile kapıya uzanarak itekledi. Açıkan ağır kapıdan içeri giren kız gözlerini kapayıp derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Gözlerini tekrar açtığında büyük soğuk odada yatan hastalarda göz gezdirdi. Bir kaçı canı çekilmiş gibi kendinden habersiz bir şekilde yatarken diğerleri onlara göre daha normal gözüküyordu .Makinalardan çıkan seslerle kendine gelirken duvar tarafında ikinci yatakta yatan Faruk Bey'le göz göze geldi. Ürkek adımlarla o tarafa doğru ilerleyerek adamın başucunda durdu ve elini avuçları arasına alarak fısıltıyla konuştu.

 

"Geçmiş olsun baba!" Kendisine baba diye ithaf etmesi yaşlı adamın gözlerinin dolmasına neden olurken bir an Hüma'nın ıslak kirpiklerinde takılı kaldı bakışları. Taki Hüma konuşana kadar. "Rüzgar seni çok merak etti. Neden onu görmek yerine beni görmek istedin. Belli etmese de bizi kıskandı bence. " Hüma'nın sözleri ile hafif kıkırdayan adam kıza cevap verdi.

 

"Kıskansın merinos! " Adam kesik bir nefes alarak Hüma'nın elini sıkarak kendisine bakmasını sağladı. "Biliyorum fazla vaktimiz yok. Bunları sana daha sonra anlatacaktım fakat anlaşılan benimde fazla vaktim kalmadı. " Hüma'nın bir şeyler söylemek için açılan ağzını gören adam avcunun içindeki eli sıkarak onu susturdu ve sözlerine devam etti. " Sen iyi bir kızsın. Kalbin o kadar güzel, öyle iylik dolu ki hasta bir adamı iyleştirmek, onun son arzusunu yerine getirebilmek için hiç tanımadığın sevmediğin bir adamla evlenecek kadar saf ve masumsun. " Hüma'nın gözleri işittikleri ile şaşkınlıkla açılırken yaşlı adam kesik bir nefes daha alarak devam etti. Bakma öyle şaşkın ördek gibi! En başından beri çevirdiğiniz Alicengiz oyunlarını biliyorum.Rüzgar'ı tanımıyordun, sevmiyordun ama benim hastalığım ve geçmişte aynı hastalıktan babanı kaybetmiş olman seni bu oyunu oynamaya mecbur bıraktı. Şimdi senden isteyeceğim şeyi son arzum olarak ve ya oynadığınız oyuna devam edin diye istemiyeceğim bu konuda anlaşalım öncelikle. " Yaşlı adama oynadıkları oyun vicdanına bir yük olarak binerken Hüma'nın dolan gözlerinden bir damla yaş yuvarlandı. " Ağlama kızım! Ben bana oynadığınız oyuna kızmadım hatta mutlu bile oldum çünkü oğlum seni tanıdı ve sayende ilk defa kendisi için bir şeyler yapıyor.Seni görünce gözlerinde mutluluk pırıltıları beliriyor. Rüzgar annesinin ölümünden sonra ilk defa duygularını belli eder oldu. Sen onu etkileyen tek kadınsın. Sende de aynı etkileşimi görmesem senden kesinlikle böyle bir şey istemezdim. " Hüma yaşlı adamın sözleri ile utançtan bakışlarını kaçırırken adam onun bu haline gülümseyerek sözlerine devam etti. "O masadan kalkar mıyım kalkamaz mıyım Allah'a kalmış. Ben ameliyata girmeden yarın evlendiğinizi görmek istiyorum kızım." Hüma işittikleri ile hızla başını adama çevirdi.

 

"A... Ama gerçeği bildiğiniz halde neden hâlâ evlenmemizi istiyorsunuz? Hem ameliyatınız iyi geçecek kendinizi bu kadar üzmeyin. Rüzgar'ın evliliğini de torunlarınızı da göreceksiniz."Gözünden akan yaşları başını çevirerek omzuna silen kız burnunu çekerek sözlerine devam etti. "Ayrıca benim oğlunuzdan etkilenmem bu evliliği yapsak bile yürüte bileceğimiz anlamına gelmiyor. Rüzgar'ın benden etkilendiğini zannetmiyorum." Rüzgar'a karşı olan duygularını ilk defa kendinden başka birisi ile paylaşması ve bu kişinin onun babası olması Hüma'ya soğuk terler döktürse de bu yaşananlara bir an önce son vermeliydi. Söyleyeceği kelimeleri toparlayarak devam etti konuşmasına. "Lütfen inat etmeyi bırakın.Bu ameliyatı olun ve bir an önce iyileşin. Rüzga'rı da sahte evlilik oyunundan ve bu oyun yüzünden size karşı hissettiği vicdan azabından kurtarın. " Yaşlı adam kızın açık sözlülüğüne bir kez daha hayran kalırken gözünden süzülen yaşa engel olamadı. Hüma'nın elini sıkarak tekrar konuştu.

 

"Ben ölüyorum kızım! Bu evlilikteki ısrarım ben o masadan kalkamazsam Rüzgar için her şey bitecek. İkinci bir kaybı kaldıramayacak. Benden sonra tutunacağı bir dal olsun istiyorum. Yıllar sonra onu etrafına ördüğü o kozadan çıkaran tek kadın sen ken oğlumun tekrar o kozanın içerisine girmesini ve bir kelebeğin ömrünü yaşamasını istemiyorum. " Hüma yaşlı adamın çektiği acıyı gözlerinden okurken hem duyguları hem de Faruk Bey'in ısrarları ile köşeye sıkışmış hissediyordu kendisini. Rüzgar'dan hoşlanıyordu bu doğruydu, eğer Faruk Bey'in söylediği gibi Rüzgar da ondan hoşlanıyorsa onu kendine aşık edip bu evliliği sürdürebilir miydi? Kararsızlık tüm bedenini ve düşüncelerini ele geçirirken Faruk Bey'in sözleri soğuk duş etkisi yarattı adeta.

 

"Ben ölürsem Rüzgar savaşmayı bırakacak Hüma! Hayata dört elle sarılması için hiç bir sebebi kalmayacak! Beyninde ki tümör yüzünden tıpkı annesi gibi gencecik yaşında ölecek!" Duydukları ile yerinde sendeleyen kız anlamsız bakışlarla yaşlı adama bakarken adam sözlerine devam etti. "Onu bırakma kızım. Hatrı sayılır dostlarım sayesinde oplumdan hastalığını gizlemeyi başardım. Rüzgara hastalığın teşhisini koyan arkadaşım ve o benim ricam üzerine Rüzgar'a sadece migreni olduğunu söyledi. Daha hastalığından haberi bile yok. Eğer ben o masadan kalkamazsam hastalığını öğrendiğinde bile hayatta kalmak için savaşmayacak. Ona tutunacak bir dal ol. Benim yaşımda bir adam için ölüm beklenen bir şey ama ben oğlumun ölmesini istemiyorum Hüma! Onun yaşama sebebi ol, oğlumun bu hastalığı yenmesine yardımcı ol! " Tepkisiz bir şekilde sadece adamı dinleyen kız ne söyleyeceğini adama nasıl teselli vereceğini bilmiyordu. Biraz önce kaderin hiç bir zaman ona gülmeyeceğini söylemişti değil mi,ne kadar da iyi niyetli düşünmüş meğer kader ona resmen bu dünyada cehennemi yaşatmaya çalışıyordu. Boğazına düğümlenen yumruyla nefes alamazken, gözlerine tarifsiz bir yanma çöreklenmişti. Sanki dökülmemek için direnen gözyaşları tuz misali yakıyordu gözlerini. Peki bu göğsüne sol tarafına bir den düşen ve ağzını açsa ateşler çıkacakmış gibi içini kavuran ateşte neydi? Boğazındaki yumru nefes almasını engellerken bir an önce oradan çıkmak istiyordu. Duygularının yarattığı karmaşa ile boğuşurken hemşirenin sesi kulaklarında çınladı.

 

"Hanımefendi size söylüyorum, artık çıksanız iyi olur" Hüma boş bakışlarını karşısındaki genç kıza çevirdi ve hiç bir tepki vermeden çıkışa doğru yöneldi. Üzerindeki önlüğü çıkarıp atarken gözyaşları da bir biri ardına dökülmeye başlamıştı gözlerinden. Elini boğazına götürürken çıkış kapısını açtı ve kendisine meraklı gözlerle bakanları ve arkasından seslenenleri umursamadan kendini hastanenin dışına attı.

 

"Hümaaa! Rana Hanım kızının kireç gibi olmuş yüzünü görmesi ile korkuyla elini göğsüne götürürken Rüzgar'da gözlerini Hüma'nın çıktığı kapıya çevirdi.

 

"Babaa!" Odaya girmeye hazırlanırken Araz ve Özgür'ün müdahalesi ile karşılaşınca gözyaşları kaybetme korkusuyla yanaklarından süzülmeye başladı.

 

yitenumutlar

 

 

Loading...
0%