Yeni Üyelik
18.
Bölüm
@yitenumutlar

Bölüm şarkısı : Hüseyin Aydın : Oy beni vurun vurun

 

Hüma'nın odadan perişan bir halde çıkmasının ardından Kenan ters giden bir şeyler olduğundan şüphelenerek hızla odaya girip Faruk Bey'in durumunu kontrol etmişti.

 

"Rüzgar sakin ol!" Araz'ın sesini işiten genç adam bakışlarını ona çevirerek yalvarırcasına fısıldadı.

 

"Abi bırak! Neler oldu kendi gözümle göreyim! Babamdan başka bu dünyada kimsem yok!" Araz'dan umudunu kesen Rüzgar bu defa Özgür'e çevirdi bakışlarını. "Özgür bırakın beni! Görmezsem içim rahat etmeyecek! Sen bari anla beni! Yalvarırım bırakın lan! " Özgür'ün perişan hali Rana Hanım ve Beyza'nın içini parçalarken Hüma akıllarından tamamen çıkmıştı. Belki de Rüzgar'ın halini tam anlamıyla hisseden Beyza'ydı o an. Gördükleri karşısında Beyza yanındaki Rana Hanım'ın göğsüne sığındı. Gözyaşları yaşlı kadının göğsünü ıslatırken kimsesizliğin acısını iliklerine kadar bir kez daha hissetti o an. Özgür, Rüzgar'ı sarsarak seslendi.

 

"Rüzgar kendine gel! Henüz hiç bir şey bilmiyoruz! Faruk Amca iyi olacak!" Çaresiz bakışlarını kendini sarsan adama çevirerek acıyla fısıldadı.

 

"Kimsem yok! Özgür benim babamdan başka kimsem yok! Ona bir şey olmasına izin vermeyeceğim! " Kendini kaybetmiş gibi aynı sözleri tekrarlarken Özgür tekrar sarstı.

 

"Kendine gel! Ne demek kimsem yok!"Özgür, Rüzgar'ı sakinleştirmeye çalışırken ne yapacağını bilemedi.Faruk Bey'in sözleri beyninde yankılanırken onu nasıl zapt edeceğini düşünüyordu. Yaşadığı üzüntü hastalığını tetikler ve Rüzgar'a beklenmedik bir şey olursa ne yapardı. Faruk Bey'e ne derdi? Ya Hüma? Yıllar sonra tekrar birine güvenip kalbinin kapılarını açan kardeşini bu defa nasıl toparlardı? Babalarından sonra ikinci bir kaybediş, Azrailin soğuk nefesi enselerindeyken, bu kaybedişler kardeşinin yüreğini buza çevirmez miydi? Hüma'yı bir kez kaybetmişti ikinci kez o karınlık dehlizlere bırakmaya niyeti yoktu. Kenan odanın kapısından hızla çıkarken kendine endişeyle bakan gözlere bakarak tuttuğu nefesini burakıp Rüzgar'a yaklaştı ve konuşmaya başladı.

 

"Baban şu an için gayet sağlıklı kardeşim. " Arkadaşının inanmayan bakışlarına karşılık anlayışlı olmaya çalışan adam bu defa bıkkın bir nefes alarak Rüzgar'ın omzuna dokundu ve hafifçe sıkarak üstüne basa basa tekrar konuştu. "Bak sana son kez söylüyorum Rüzgar! Faruk Amca şu an için gayet sağlıklı. Şimdi kendinin de bir doktor olduğunu unutma ve biraz sakin ol. Elbetteki Faruk Amca'yı göreceksin ama önce biraz dinlensin." Kenan'ın sözleri ile sıkıntıyla yüzünü sıvazladı. Arkadaşı haklıydı. Kendisi de bir doktordu ve bu gibi durumlarda sakin olmalıydı. Kendi düşüncelerine gözlerini devirerek tepkisini gösterdi. Bu o kadarda kolay değildi. Hastalarına bu uyarıyı yapıyordu fakat içeride yatan kendi canı babası iken sakin olmak zannettiği kadar kolay değildi. Bulanıklaşan gözlerini ovuşturarak kendine gelmeye çalışırken Kenan tekrar konuştu. " Zaten oda seni görmek istiyor. Evliliğin hakkında konuşmak istediği şeyler varmış, sana böyle söylememi istedi. Şimdi ben odama gidip biraz dinleneceğim." Bakışlarını diğerlerinin üzerinde gezdirerek tekrar konuştu. " Sizde evinize gidin artık. Hepinizin dinlenmeye ihtiyacı var. Ben olası bir aksiliğe karşı bu gece buradayım zaten. " Kısa bir kaç sözden sonra Kenan uzaklaşırken Araz şüpheli bakışlarını diğerlerine çevirerek fısıldadı.

 

"Faruk Amca sahte evlilik meselesini öğrenmiş olmasın." Özgür ve Rüzgar'ın bakışları birbirini bulurken Araz biraz ileride sandalyede oturan Rana Hanım ve Beyza'yı kısa bir an bakışları ile kontrol edip tekrar konuştu. "Bence öğrendi. Hüma da bu yüzden odadan perişan halde kaçarcasına çıktı. " Rüzgar, Hüma'nın halini hatırlayınca şüpheyle bakışları kısıldı. Olabilir miydi? Hüma bu yükü daha fazla taşıyamayıp her şeyi anlatmış mıydı acaba? Yapmamıştır diye geçirdi içinden. Tamam onun hissettiği duyguları Hüma ona karşı hissetmiyordu, bu yüzden arkasında duracağı sahip çıkacağı hisleri yoktu belki ama sırf babasına kıyamadığı için anlatmazdı gerçekleri. Beyninde bu düşünceler dolanırken kalbi başka fısıldıyordu adamın. Peki kendisi böyle bir ilişkiyi istiyor muydu? Sevdiği hatta aşık olmaya başladığı kadın sırf babasının hastalığı yüzünden onun yanındaydı buna katlanabilir miydi? Düşüncelerine inat başını olumlu anlamda salladı. Hüma'yı seviyordu! Babasının hastalığı için bile yanında duruyor olsa da onu zamanla kendine aşık edecekti. Fakat kısa süreliğine bu düşüncelerini rafa kaldırmalıydı. Şu an önemli olan hem babasının sağlığı hemde nasıl bir durumun içinde olduklarıydı. İçeride neler olduğunu öğrenmek için Hüma ile konuşması gerekiyordu. Düşüncelerini toparlayıp Araz ve Özgür'e bakarak fısıldadı.

 

"Babamın gerçeği bilip bilmediğini yanlızca Hüma'dan öğrenebiliriz. O yüzden benim Hüma ile konuşmam gerekiyor ki babamla konuşurken bir açık vermeyeyim." Özgür karşısındaki adamın sözlerini başını sallayarak onaylarken o çoktan çıkışa doğru yönelmişti bile. Araz, yanındaki arkadaşına dönerek fısıldadı.

 

"Şu işin içinden bir çıkalım deve keseceğim deve! Yahu biz bu gidişle Faruk Amca'yı kurtaralım derken Rüzgar'ı kaybedeceğiz. Dua edelim de Faruk Amca o ameliyattan sağ salim çıksın yoksa bu Rüzgar manyağı hepten koyuverecek kendini." Özgür düşünceli bir şekilde sakallarını sıvazlarken mırıldandı.

 

"Daha düne kadar kardeşimi o hapishaneden nasıl çıkaracağımdı tek derdim. Oysa şimdi." Kaşları çatılırken yüzü de hafif bir şekilde buruştu. " Oysa şimdi derdimin bini bin para. Kader öyle bir ağ örmüşki ağa dokunan sanki kaderin bizim için başlattığı bu oyuna dahil oluyor. " Ela gözlerini arkadaşının mavilerine çevirerek ilginç bir şey anlatıyormuş gibi baktı." Düşünsene Hüma hapise giriyor biz onu kurtarmak için mücadele ederken kader bizi farkında olmadan bir oyunun içine çekiyor. Bu öyle bir oyun ki ben hayatımı aileme adamışken kardeşimin koğuş arkadaşı farkında bile olmadan beni bir sevdaya sürüklüyor ve karım oluyor." Biraz önce buruşan yüzü yerini bir tebessüme bırakırken sözlerine devam etti.. "O koğuştan çıkan bir kadın senin yıllar önce kaybettiğin sevgilin,gönül yaran çıkıyor ve onun hayatını karartan olayda yeniden hayata tutunmasını sağlayan Rüzgar oluyor. Hüma'nın hem patronu hem yakın arkadaşı Sinan. Yıllar önce zorla ayırdıkları karısı Hüma'nın koğuşundan arkadaşı olarak karşımıza çıkıyor.Kader Hüma'nın hapise girmesine sanki bizi bir araya getirmek için vesile olmuş gibi." Başını iki yana sallayarak kendi gibi düşüncelere dalan arkadaşının omzuna elini koydu ve hafifçe sıkarak fısıldadı. " Sence bu kadar tesadüf olabilir mi? Bence bize ikinci bir şans tanındı. Bu olaylar zincirinin, kaybettiklerimizin bize geri dönmesinin başka bir açıklaması olamaz. Kader,bir labirentin içinde bu kadar yaralı insanı bir araya getiriyor, mutlu olmamız için bize ikinci bir şans veriyorsa biz bu labirentin çıkış yolunu bulmalıyız! "Araz arkadaşının sözlerindeki haklılık payını düşünürken Rüzgar, hastanenin bahçesinde kuytu da bir ağacın altındaki bankta ağlarken bulmuştu Hüma'yı. Hiç bir şey söylemeden sessizce yanına ilişti. Bir süre sessizce yanındaki kadını izledi.Ağlamaktan gözleri şişmiş gözyaşları yeşillerini hüzüne bulamıştı. Yağmurlu bir havada bir ormanın derinliklerine doğru bilinçsizce yürüyormuş hissi yaratıyordu yaşlarla ıslanan gözleri. Ne söyleyeceğini ne konuşacağını bilemeden kısa bir süre daha Hüma'yı izledi. Kızın bakışları üzerinde gezinirken tuhaf bir his yayıldı içine. Zaten nereden başlayacağını bilmiyordu üstüne bir de Hüma'nın tuhaf bakışları eklenince dili dolaşıyordu sanki ne dediğinin farkında olmadan kelimeler dudaklarından döküldü.

 

"Şöyle tuhaf bakmayı keser misin lütfen! " Kız işittiği sözlerle gözlerini şaşkınca kırpıştırırken Rüzgar ne dediğinin farkına vardı. Dudaklarından dökülenler yüzünden dilini ısırsa da artık çok geçti. Şaşkın aşıklar gibi davranıyordu resmen ne diyeceğini elini kolunu nereye koyacağını şaşırıyordu Hüma'nın yanında. Neden bu kadar stres oluyordu ki? Altı üstü babası ile arasında ne geçtiğini soracaktı ilanı aşk etmeyecekti ya.

 

"Nasıl bakıyor muşum?" Rüzgar kendi kendi ile cebelleşirken Hüma'nın sorusu ile daha konuya bile girememişken, sorusuna nasıl cevap vereceğini düşündü. Hüma ise ürkek bir şekilde gelecek cevabı bekliyordu. Bakışlarında nasıl bir duygu vardı da Rüzgar'ı bu kadar rahatsız etmişti. Sevgi mi? Aşk mı? Acımak mı? Son seçenekle hızla gözlerini kapadı. Acıyarak bakmış olamazdı. Kesinlikle acıyarak bakmamıştı sadece üzüntü,keder vardı bakışlarında. Belki de biraz kaybetme korkusu biraz da beğeni. Hüma'nın gözlerini kaçırması ile Rüzgar tuttuğu nefesini bırakarak homurdandı.

 

"Benim yüreğim bir ceylanın ürkekliği ile bakışlarındaki o uçsuz bucaksız ormana çekiliyor ama o bunun farkında bile değil!" İç sesinin olmadık zamanda ortaya çıkıp uygunsuz vakitlerde aşka gelmesine zihninden küfürlerini ileterek fısıldadığı sözleri duymazdan geldi. Eğer şu durumda bu sözler dudaklarından dökülse Hüma arkasına bile bakmadan kaçıp giderdi belkide. Hâlâ bir cevap vermediğinin farkına varınca klasik bir cevap verdi karşısındaki kadına. "Bir suç işlemişte annesine söylemeye korkan çocuk gibi bakıyorsun. " İşittikleri ile Hüma'nın dudakları hafifçe kıvrıldı. Alışmak, beğenmek, sevmeye başlamak suçsa suç işlemiş oluyordu değil mi? Düşünceleri diline vurunca kelimeler fısıltıyla döküldü ince dudaklarından.

 

"İşlemişimdir belki. " Fısıltıyla söylenen sözleri işiten Rüzgar şüpheyle bakışlarını yanındaki kıza çevirdi. Hüma kendisine dönen bakışlarla gözlerini yere sabitledi. Babasına her şeyi anlatmış olamazdı değil mi? Eğer anlattıysa an itibari ile hem babasını hem de Hüma'yı kaybetmiş demekti. Yüreğine çöreklenen sıkıntıya rağmen alacağı cevabın ürkekliği ile sordu.

 

"Hüma. Babama her şeyi anlatmadın değil mi? Bu gözyaşlarının sebebi babamı uğrattığım hayalkırıklığı değil, yani şuan yaşlı bir adamın son arzusunu, hayallerini mahfettiğim için dökülmüyor gözyaşların değil mi? " Rüzgar'ın sorusu ile boğazına yerleşen yumru bir oldu. Hayalkırıklığı,mahfetmek evet bunlarda ağlama sebeplerinden bazılarıydı aslında. Rüzgar'ın hastalığını öğrendiği andan itibaren ileriye dönük aşka olan hayalleri kırık dökük cam parçaları gibi batıyordu kalbine. Mahfetmek? Mahfolan bir şeyler vardı Rüzgar'ı gördüğü ilk o an hayata karşı aldığı kararlar planlar mahfolmuş, her şey bir birine karışmıştı. Peki ya Faruk Bey'in ve Rüzgar'ın hayalleri? İkisi de bir birinin hayatını kurtarmak için adeta bir biriyle yarışıyordu. Ya her şeyden vazgeçip arkasına bile bakmadan kaçıp gidecekti, yada ikisinin hayatını da kurtarmak için ikisiylede ayrı mücadeleler verecekti. Peki ya ikisini de kaybederse onu kim kurtaracaktı? Kim toparlayacaktı? Beynini işagal eden bir sürü soru ve düşünceler vardı lakin şimdi onları düşünüp değerlendirmenin zamanı değildi. Titreyen parmaklarını yavaşça Rüzgar'ın eline uzattı ve küçük avuçları arasındaki onun sıcacık parmaklarına sığındı. Yeşil bakışlarını adamın gözlerine çevirerek sert bir şekilde yutkundu ve dilinden dökülmeye çalışan sözleri serbest bıraktı.

 

"Bizim yarın yıldırım nikahı ile evlenmemiz gerekiyor Rüzgar! " Genç adam parmakları üzerinde gezinen ince soğuk parmakların vücudunda oluşturduğu etkiyle bir kez daha yenildi. Hüma ile tanışıncaya kadar bir çok kadınla birlikte olmuştu, dokunmuş hissetmişti fakat hiç birinden Hüma'nın şuan sadece parmaklarının üzerinde dolaşan soğuk ince parmaklarının bıraktığı etkiyi hissetmemişti. Titreyen parmakları soğuktanmı tittriyordu yoksa bir kaç saniye önce söylediği sözlerin etkisinden, stresinden mi titriyordu. Sahi ne demişti Hüma? İşittiği kelimeleri beyin süzgecinden tekrar geçirdi fakat sonuç yine aynıydı. Bakışlarını iksinin ellerine olan odağından hızla kaldırarak kızın yeşil gözleri ile birleştirdi. O an emin oldu ki Hüma'nın bakışlarında bu gün farklı bir şeyler vardı.Biraz önce Hüma'nın yaptığı gibi sertçe yutkundu ve işittiği sözlerin heyecanın sesine yansımaması için üstün bir çaba sarf ederek konuştu.

 

"Ben yanlış mı duydum yoksa sen yarın yıldırım nikahı ile evlenmemiz gerekiyor mu dedin?" Hüma başını sallayarak karşısındaki adamı onayladı. Bu onayla Rüzgar'ın önce gergin omuzları gevşedi.Yüzüne yansıyan rahatlama hissi ise kendisinin evlenmekten vazgeçtiğini,babasına her şeyi anlattığını düşünmesinin sebebiydi. Karşısındaki adamın rahatlaması yerini merak duygusuna bırakırken yerinde huzursuzca kıpırdandı. Hüma onun bu hallerine başka zaman olsa kahkahalarla gülerdi fakat şuan kendinin bile tarif edemeyeceği bir karmaşanın içerisinde kaybolmuş hissediyordu. Rüzgar'ın neyi merak ettiğini anlayarak avuçları arasındaki elini hafifçe sıkarak konuştu.

 

"Baban olması gerektiği kadar iyi görünüyordu merak etme. Açık söylemek gerekirse o odaya girerken kararsızdım her şeyi anlatmak ve vicdanımdaki bu yükten kurtulmak istiyordum ama yapamadım." Rüzgar'ın bakışları Hüma'nın acı çeken yüzünde bir süre çaresizce dolandı. Artık emindi bir şeyler vardı hemde onun olmasını, Hüma'nın öğrenmesini istemediği türden bir şeyler vardı. Onun öğrenmesi demek yüreğindeki merhametin kendisini de sarıp sarmalaması demekti. Ama o yüreğindeki merhameti değil aşkı istiyordu! Acımayı değil heyacanı, tutkuyu istiyordu.Hüma'nın ona acıdığı için yanında olacağı ihtimali aklına düşünce her yer bir an da buz kesti sanki. Bakışlarına yerleşen soğuklukla parmaklarını kızın küçük avuçları arasından çekerek konuştu.

 

"Ne zaman ve nasıl öğrendin? " Hüma, Rüzgar'ın fısıltıya dönüşen ses tonundan ve bakışlarındaki soğukluktan neyi kast ettiğini anlamıştı fakat Faruk Beye verdiği söz yüzünden anlamazlığa yattı.

 

"Neyi? "Sesi olması gerekenden daha zayıf çıktığı için bir an bocalasa da Rüzgar'ın aniden yerinden fırlaması ile çabucak toparlandı.

 

"Anlamaz ayağına yatma Hüma! Hasta olduğumu ne zaman öğrendin!? " Karşısındaki kızın dudaklarını dişleyişi ve parmakları ile oynamayı bir cevaba tercih etmesi Rüzgar'ı daha da öfkelendirmiş üstüne bir de şüphe tohumlarından tüy dikmişti. Yüzü hayal kırıklığı ile buruşurken gözleri de ona eşlik etti.

 

"Belki de başından beri biliyordun! Belki de Araz seni benim yanıma hastalığım yüzünden gönderdi! " Kandırılmışlık hissi bir zehir gibi tüm bedenine yayılırken Hüma'nın cevap vermesine bile izin vermeden hırsla devam etti konuşmasına. "Söylesene ben babamın hayatını kurtarmak için oyun oynarken sen Araz'la iş birliği yaparak aynı oyunu benim için mi oynadın Hüma! Söylesene hangimize daha çok acıdığın için bu oyuna devam etme, benimle evlenme kararı aldın!?" Kendini kaybetmiş gibi öfkeyle konuşan adam belki de ne dediğinin farkında bile değildi. Taki yüzünde patlayan sert bir tokata kadar. Yüzüne inen tokatla kızın öfkeyle tıslaması bir oldu.

 

"Saçmalamayı kes artık! Lanet olsun ki senden başka kimseyle bir oyuna girmedim ben! Faruk Amcanın hastalığı olmasaydı, aynı hastalık yüzünden babamı kaybetmiş olmasaydım seninle de bu oyuna girmezdim! Beni soktuğun şu duruma, itham ettiğin şeylere bakar mısın? Ben öyle bir kadın mıyım ha!?" Karşındaki kadının göz yaşları içinde kısık fakat tıslarcasına çıkan sesiyle o an onu nasıl kırdığını anladı. Lanet olsun bu kız bu gün ne kadar çok ağlamıştı böyle. Üstelik bütün gözyaşlarının sebebi bir nevi kendisiydi. Her şey üstüste gelmiş bir aptal gibi davranarak kızı üzmüştü. Düşünceleri kalbini sıkıştırırken Hüma'nın hâlâ akmaya devam eden gözyaşlarını silmek için ellerini uzattı fakat onun geriye doğru çekilmesi ile elleri havada kaldı. "Baban oynadığımız oyunu biliyor! Tıpkı senin hastalığını bildiği gibi! " Rüzgar, işittiği gerçekle suratına bir yumruk yemiş gibi afallarken Hüma sözlerine devam etti. " Bizim ona oynadığımız oyunu devam ettirmemizi istedi benden! Çünkü o ameliyattan sağ çıkamazsa senin kendini kaybedeceğini hastalığınla savaşmayacağını düşünüyor! Eğer benimle evlenirsen hastalığınla savaşmak için bir sebebin olacağını düşündüğü gibi! " Gerçekler biran Rüzgar'ı sarsmıştı. Ne bekliyordu ki bu güne kadar babasından neyi saklamayı başarabilmişti de hastalığını saklayacaktı. Yine başarısız olmuştu o her zaman bir adım öndeydi. Düşünceleri yerini aklına takılan sorulara bırakırken Hüma elini alnına sertçe vurarak sözlerine devam etti. "Ahh! Ben akıllanmaz uydum akıllı beyinsiz aptalın tekiyim! Her şeye inanması yüzünden alnına aptal damgası yazılması gereken gereksizin tekiyim! Faruk Amca bile hasta yatağında hem, senin için hem kendi için en çokta bizi bir arada tuta bilmek için bu kadar çabalarken ben hangi akıla uyupta senin gibi kifayetsiz, babası için bile olsa girdiğimiz şu yolda, bir olma biz olma ihtimalimizi yok eden korkak bir adamla evlenmeye söz verdim!? "

 

Rüzgar'ın çatık kaşları idrak ettiği sözler karşısında yerini şalkınlığa bırakırken Hüma'nın sözleri ile tekrar çatıldı.

 

" Senden hiç bir şey olmaz! Sende ne baban için, ne kendin için, ne de bizim bir ola bilme ihtimalimiz için savaşacak cesaretin zerresi yok! Bende hâlâ her şeye rağmen bir olmayı hayal ede biliyorsam, belki bu işin sonunda filmlerdeki, kitaplardaki gibi bir aşk doğar diye aptal liseli aşıklar gibi hayal kura biliyorsam bende de zırnık akıl yok!"

 

Rüzgar'ın değişen yüz ifadelerini umursamadan onu göğsünden ittirerek bir adım atmıştıki biraz önce söylediği sözler bir balyoz misali beynine indi. Her şey üst üste gelmiş yaşadığı duygu karmaşası yüzünden söylememesi gereken şeyler dökülü vermişti dilinden.

 

Söylediklerinin farkındalığı ile olduğu yerde kalakaldığını farkeden Hüma silkelenerek kendine gelip bir kaç adım atmıştı ki sert bir şekilde kolundan yakalanarak sürüklenir gibi Rüzgar'ın peşinden giderken buldu kendini. Ağlamaktan şişen gözleri karanlık bir kuytuya doğru gittiklerini fark edince şaşkınlıktan açılan ağzını kapamayı akıl edebildi. Ağzını kapatması ile neden sürüklenircesine çekildiğini sormak için tekrar açması bir oldu. Sırtının soğuk bir yere temas etmesi ile bu defa açılan ağzına şişmiş gözlerinin şaşkınlığı da eklenince daha ne olduğunu kavrayamayan beyni dudaklarında ki sıcaklığın yarattığı baskıyla tamamen durma seviyesine gelmişti. Rüzgar'ın öpüşü şehvetten uzaktı. Sadece bir şeyler bekler gibiydi. Dudakları kararsızmış gibi dudakların da gezinse de kesinlikle çekimser değildi. Kararsız hareketlerle bıraktığı küçük öpücükler de gizli bir davet vardı sanki. Hüma düşünmeyi bir kenara bırakarak o gizli davete tutunmak istedi. Bir kez olsun sonunu düşünmeden bir oyunun içinde olduklarını ve her şeyin rol olduğunu unutarak o an duyguları ile hareket etmeyi yüreğindeki kapanmayan yaraları Rüzgar'ın öpücükleri ve dokunuşları ile iyleştirmeyi istedi. Rüzgar beklediğinin alamamanın hüsranı ve duygularının karşılıksız olduğunu düşünmenin hayalkırıklığı ile geri çekilirken bı defa Hüma dudaklarını ürkek bir şekilde dokundurdu adamın sıcak dudaklarına. Kısa bir an afallayan Rüzgar'ın dudakları yana doğru kıvrıldı. Hüma geri çekilirken kızın yüzünü avuçları arasına alarak daha fazla uzaklaşmasını engelledi ve gözlerindeki soru işaretleri ile karşısındaki kızın yeşil harelerine bakarak konuştu.

 

"Beni gerçekten yetersiz, gereksiz, işe yaramaz biri olarak mı görüyorsun? " Hüma aniden gelen soruyla şaşırsa da sözlerinin arkasında duracaktı. Hislerini az da olsa açığa vermişti ve yeni yetmeler gibi utancından kaçıp saklanmayacaktı. Üstelik bu adam her bulduğu tenha köşede ne demeye öpüyordu ikidir onu. Kaşlarını düşünceleri yüzünden çatarak hırsla konuştu.

 

"Evet! Babanın rahatsızlığından,kendi hastalığından,hayatta yanlız kalmaktan, aşık olmaktan ,bağlanmaktan sen kendine söz geçirememekten korkuyorsun." Rüzgar karşısındaki kızın sözleri ile ellerini yüzüne kapayarak sıvazladı ve tıpkı Hüma gibi sessiz olmaya çalıştığı kısık sesiyle tıslayarak cevap verdi.

 

"Evet korkuyorum! Hayattaki tutunacağım tek dalı kaybetmekten, hastalığının onu da avuçlarımdan alıp götürmesinden,yanlız kalmaktan,o yanlızlığın içinde kendi başıma savaşmaktan,annemin hastalığının daha acılısı bir hastalkla baş edememekten ve bir gün sanki bu dünyada hiç yaşamamışım hiç var olmamışım gibi çekip gitmekten korkuyorum! Söylesene beş yaşında annesini kaybeden bir çocuğun, yedi yıldır babasını iyi etmek için çabalayan ve üç yıldırda beynin deki tümörle yaşayan bir adamın korkması normal değil mi?"Hüma'nın sessizce onu dinlediğini görünce sesini yumuşatarak sözlerine devam etti. " Ben kaybetme korkularım yüzünden belkide hiç girmemem gereken bir oyuna girdim.Bu oyunun sonunda hesap edemediğim çok şey oldu.Kaybetme korkularım daha da arttı."

 

"Yeter!" Hüma'nın sert çıkışı ve gözlerinin önünde ki dur işareti yapar gibi kalkan eline şaşkınlıkla baktı."Sadece sen misin bu hayatta kaybeden! Ben babamı kaybettim,insanlara güvenimi kaybettim,aşka,sevdaya olan inancımı kaybettim!Ama senin çevirdiğin bu oyuna tamam dedim.Senin baban hâlâ yaşıyor üstelik bir umudu var. Ama ben kaybettim! Nasıl bir acı olduğunu biliyorum ve aynı acıyı tekrar yaşayacağımı bilerek senin yanında oldum! Evet bir şeyler değişti ama ben hâlâ senin yanındayım!Evet korkuyorum, bir kez daha sevdiğim iki insanın avuçlarım arasından kayıp gitmesinden korkuyorum ama ben senin gibi yok oyundu,yok korkularım vardı diyerek bahane üretmiyorum!

 

"Ben bahane üretmiyorum! Ne den anlamak istemiyorsun! " Rüzgar sinirlenirken Hüma sakinliğini korumaya çalışsa da pek başarılı olduğu söylenemezdi.Çünkü bu adam onu şaşırtmakla kalmıyor her geçen saniye daha fazla sinirlendiriyordu. İşaret parmağını kaldırıp alaycı bir gülümsemeyle Rüzgar'ın göğsüne bastırdı.

 

"Sen korkak ve oyunbaz adamın tekisin! Babana oynadığın oyun yetmiyormuş gibi,korkuların yüzünden deve kuşu misali toprağa gömdüğün başını iki de bir çıkarıp benimle de oynuyorsun! Kuytu da köşede beni sıkıştırıp öpüyorsun! Benimle oynamaktan vazgeç artık! Şunu da o kalın kafana sok! Hastalığını öğrendiğim an bile en ufak bir acıma duygusu hissetmedim sana karşı. Hani senin şu meşhur korkuların var ya işte bende sadece o duyguyu yaşadım. Tekrar kaybetmekten korktum! Hayata karşı hep kaybetmekten korktum! Ama senin yanında olmayı seçtim acıdığım için değil biz olabilme ihtimalimiz için! Hayata karşı bir kez olsun kazanabileceğini, kazana bileceğimizi göstermek için babana söz verdim! Tıpkı baban için sana söz verdiğim gibi! "

 

Hüma sözlerini bitirince Rüzgar'ın yüzünü incelemeye başladı. Açık bir şekilde söylememişti belki ondan hoşladığını ama aralarındaki bu tuhaf, anlaşmalı ilişkiye bir şans verip birlikte olmak istediğini vurgulamıştı. Şimdi Rüzgar'ın yüzündeki en ufak bir tepkiyi bile kaçırmak istemediği için gözlerini dikmiş onu izliyordu. Fakat adamın yüzünü bırak gözlerinden bile ne hissettiğini anlamak mümkün değildi. Gerçi karanlıkta gözlerinden ne hissetiğini görmekte biraz aptallık olurdu. Hüma uzayan sessizlikle huzursuzca yerinde kıpırdadı. Duygularını önündeki kök salmış meşe ağacı kılıklı adama anlatırken ne bekliyordu acaba? Kendi duygularının aksine onun şu an için düşünmesi gereken başka zorunlulukları vardı. Ne bekliyordu acaba ne olursa olsun senin için savaşacağım bu hastalığı yeneceğim demesini mi? Düşünceleri kafasını daha çok karıştırırken biraz önceki deli cesaretine lanet ederken çenesinde bir baskı hissetti. Farkında olmadan eğdiği başını Rüzgar'ın parmaklarının desteği ile kaldırarak tekrar gözlerini birleştirdi. Rüzgar'ın eli yüzüne dökülen saçlarına giderken sesi de aralarında eskisine nazaran yumuşak bir tınıyla yankılandı.

 

" Gerçekten hayata karşı kazanabileceğimizi düşünüyor musun?" Hüma kısa bir an Rüzgar'ın sorusuna analam vermeye çalışırken onun desteğe ve inanca ihtiyacı olduğunu anlayarak başını olumlu anlamda salladı. Adamın sıcak elleri yüzünde dolaşırken dudakları tekrar aralandı. "Peki gerçekten bir olabileceğimize biz olabileceğimize, bu korkak oyunbaz adama karşı hâlâ ufakta olsa inancın var mı? " Ellerini Rüzgarın iri ellerinin üzerine kapatarak hafifçe sıkan kız, onun küçük bir çocuğun annesinden alacağı cevabı ilgi ile bekler gibi haline içi sızlayarak baktı. Rüzgar'ın ilgiye şefkate ihtiyacı vardı. Belki anne ilgisini anne şefakatini veremezdi ama bir kadının verebileceği ilgiyi şefkati vermeye hazırdı. Sesinin pürüzlü çıkmaması için hafifçe yutkunarak cevap verdi.

 

"Hayata karşı seninle oyunbaz olmaya hatırlarsan daha önce karar vermiştik. " Hüma'nın cevabı ile Rüzgar'ın dudakları yana doğru kıvrılırken kız devam etti. "Ama deve kuşu gibi saklanan korkularının arkasına sığınan, sadece işine geldiğinde başını çıkarıp dünyaya göz atıp tekrar kafasını kuma gömen bir adamla savaşmaya birlikte savaşmaya hazır mıyım bilmiyorum. " Rüzgar bu defa küçük bir kahkaha atarak avuçları arasındaki kızın yüzünü hafifçe sıktı.

 

"Bir şeyi unuttun. " Hüma neyi unuttuğunu düşünürken Rüzgar parmaklarını kızın dudakları üzerinde gezdirdi. " O deve kuşunun başka şeyler içinde kafasını arada bir çıkartıp kuytu da köşede seni sıkıştırıp öptüğü de oluyor hakkını yeme. " İşittiği sözler ile Hüma kızarırken bir taraftan da karanlığa şükrediyordu. Şu an emindi ki buğday teni domates olmaktan çıkıp salçaya doğru hızla ilerliyordu. " Seni gördüğüm ilk anda başıma bela olacağını anlamıştım. Aslında aptallık bende sen kaçıp gidince arkandan hiç gelmemeliydim." İşittiği sözlerle utanç duygusu yerini sinire bırakırken Hüma yüzündeki elleri sertçe ittirerek homurdandı.

 

"Bela mı? O gün öyle demiyordun ama!" Rüzgar işaret parmağını Hüma'nın dudaklarına dokundurarak susmasını sağladı.

 

"Sadece başıma bela olacağını değil bu düşük çenen yüzünden beni deli edeceğini de anlamıştım. Ne olur bir kere de ben konuşurken iki dakika sussan da sözlerimi bitirme mi beklesen?" Kızın burnundan sertçe verdiği nefesin sıcaklığı dudaklarındaki eline çarpıp geçerken Rüzgar gülmemek için kendisini zor tuttu." Başıma bela olacağını biliyordum çünkü sen düştüğün yerden bana saydırırken hayatım da ilk defa kalbimin ritmi şaştı. Aldığım nefes göğsümde bir kuş misali çırpındı. Orada hayatımın merkezinde olacağını anladım aslında. O gün seni istesem işe alamamak için sağlam sebeplerim vardı öyle de olacaktı çünkü sen ağzını açıp bana karşı her çemkirişin de, beynim tehlike çanlarını çalıp arkama bile bakmadan kaçıp gitmemi fısıldıyordu fakat içimde bir ses ise monotonlaşmış sıkıcı hayatımın, seninle renkleneceğini, çekilir bir hal alacağını fısıldıyordu." Hüma, Rüzgar'ın anlattıklarını dikkatle ve sessizce dinlerken Rüzgar derin bir nefes alarak sertçe bıraktı. " Ben beynimin çaldığı tehlike çanlarına odaklanmayı tercih ederken babamın araması ve senin onunla konuşup o kaba saba sözlerinle bile onu mutlu etmen içimdeki fısıltıyı dinleyip seni yanımda tutmam için yeterliydi.Çünkü babam o güne kadar ona götürdüğüm sevgililerimin hiç birine onay vermemiş sana yaklaştığı gibi sevecenlik ve babacan bir tavırla yaklaşmamıştı. O an anladım ki babam yokluğunda, bana ev arkadaşı olacak birini değil hayatımı paylaşacağım, yüreğime dokunabilecek bana sahip çıkabilecek birini arıyordu. Diğer sevgililerimin seninle alakası yoktu. İki tarafında hayatını yaşacağı baskısız, özgürlüğü kısıtlanmayacak bir şekilde olurdu ilişkiler benim hayatımda. " Rüzgar'ın sözleri arasın da Hüma'nın takıldığı tek nokta sevgililerim omuştu.

 

"Sevgililerim mi?" Hüma kendi ağzından çıkan sözle yüzünü buruşturdu. Bir insanın hayatında kaç sevgilisi olurdu ki? Bir gençlik aşkı, bir de arada hata olarak görülen de varsayılırsa insanın gerçek aşkı bulması muhtemelen üçüncü kişidir. Onuda geçtim ilk görüşte aşk dedikleri şey var ken sevgililerim nedir? Pul koleksiyonu yerine sevgili koleksiyonu mu yaptın be adam!? "

 

"Aslında sev... "

 

"Üç mü!?" Hüma'nın sorusu ile sözünü tamamlayamayan adam ne dediğine anlam veremeyerek konuştu.

 

"Ne üç? "Hüma aldığı cevap karşısında gözlerini şüpheyle kısarak tekrar sordu.

 

" Beş mi!?" Rüzgar hem konuşmasının kesilmesi hemde,Hüma'nın sürekli araya sıkıştırdığı kendisinin ise anlamadığı rakamlar karşısında sinirlenirken eli ile yüzünü sıvazlayarak etrafında bir tur döndü ve derin bir nefes alıp sakin olmaya çalışarak konuştu.

 

"Ne üçü, ne beşi!? Ne dediğini anlasam ona göre cevap vereceğim! " Ona karşı hissettiklerini söylemek için iki saattir burada kırk takla atıyordu hislerine uygun cümleler bulmak için ecel terleri döküyordu Hüma ise anlam veremediği bir şekilde rakamlarla sözlerini kesiyordu.

 

"Bunda anlamayacak ne var üç mü oldu beş mi oldu kaç tane oldu!? " Düşüncelerinin arasında Hüma'nın anlam veremediği ikinci sorusuyla daha karşılaşan Rüzgar ellerini sertçe saçlarından geçirdi ve dişlerinin arasından tısladı.

 

"Ya Sabır! Hay senin üçüne beşine! Kızım delirtmesene insanı! Sorunun ne anlama geldiğini anlasam üç mü beşmi ona göre cevap vereceğim değil mi? Ne sorduğunu anlamdan nasıl cevap verme mi düşünüyorsun?" Rüzgar'ın cevapları ile gözleri daha da kısılan Hüma ellerini beline koyarak tıpkı karşısındaki adam gibi tısladı.

 

" Yoksa sevgili koleksiyonunda kaç adet sarışın, kaç adet esmer, kaç adet kızıl var diye mi sormalıydım!? Faruk Amcanın sevgililerini kabul etmemesinden yakınıyorsun ya bende haliyle sevgili koleksiyonunu merak edip kaç ta... " Rüzgar ikinci defa kızın dudaklarını kapatarak onu susturdu. Fakat bu defa parmaklarının görevini dudakları üstleniyordu. Öpüşü Hüma' yı susturmak için olsa da kendisi içinde hiç hissetmediği tatmadığı duyguların ilkini yaşamak tı belkide. Nefsini kontrol edip ilk günden müstakbel eşinden sapık damgası yememek için geri çekildi. Aslında bırakmaya niyeti olmasa da.

 

"Direk, kaç sevgilin oldu diye sormak yerine neden rakamlarla oyun oynuyorsun?" Rüzgar'ın aksine Hüma'nın nefesi hızlanmış ve üstelik onun gibi kontrol altına da alamamıştı. Rüzgar onun bu halinden hoşlansa da şu an için Hüma'nın öpüşmelerinin etkisindeki halini düşünmesi pek mantıklı değildi. Gerçi şu an bu kadar olayın içinde yaptıkları hiç bir şeyin mantığa sığar yanı yoktu ama madem ikisi de yapacağı evliliğin gerçek olmasını istiyordu en azından kendisi artık öyle olmasını istiyordu.Bu yüzden Hüma'nın şüphelerini de gidermesi gerekiyordu. Söyleyeceklerini Hüma'nın idrak edebilmesi için ellerini kızın yüzüne çıkararak avuçları arasına hapsetti ve konuşmaya başladı.

 

"Aslında bu güne kadar hayatıma üç kadın girdi. İkisini de sevdiğim yada aşık olduğum söylenemez. Dediğim gibi sadece anlaşma tarzındaydı. Onlar babama sevgilim olduklarını inandıracak bende onlara rahatlığı ve istediği hayatı sunacaktım." Hüma'nın ağzını açması ile konuşmasına fırsat vermeden devam etti. "Tabiki işe yaramadı babam onunla ikinci görüşmemizde neredeyse elinde bastonla kovaladı beni ve gelin adaylarını."Rüzgar'ın itirafı ile Hüma'nın dudaklarından bir kıkırtı kaçarken o sadece kızın o haline kaş çatmakla yetindi. " Uzun bir ara gelin, gelin diye başımın etini yedi en son ben evlenmeden ameliyat olmayacağını söyleyince bende hayali gelin ürettim. Utangaç olduğunu, tanışmaktan çekindiğini, onun düşüncesinin aksine bizim camiamızla pek alakası olmayan küçük bir mahallede yaşayan, güzel bir kız diye bahsetmiştim ve hayat seni çıkardı karşıma." Kızın ellerine uzanarak ince soğuk parmaklarının üzerinde gezdirdi parmaklarını. Hüma diğer kadınlardaki beğenilerinin aksine uzun bir boya, çırpı gibi bir vücut yerine dolgun hatlara sahipti. Oysa kendisi hep minyon kadınları tercih etmişti bu güne kadar. Düşüncelerinin dağıldığını fark edince dikkatini tekrar Hüma'nın parmaklarına çevirdi. Gözlerinden sonra beğendiği diğer uzvu ise zarif elleriydi Hüma'nın.

 

"Şimdi beni iyi dinlemeni istiyorum."Hüma dinlediğine dair başını olumlu anlamda sallayınca Rüzgar devam etti. " Hüma ben bu güne kadar hiç bir kadına vaatte bulunmadım. Yada hiç bir kadınla gerçek anlamda sevgili olmadım. Galiba bu hastalıktan kurtulamazsam arkamda acılı bir sevgili ve ya karımı dul bırakmak istemediğim içindi. Şimdi sen bana elini uzatıyorsun tutmam için ben bu eli tutarsam yaşamak için bir sebebim daha olacak ama sonu acılı bir aşk hikayesi olma olasılığı yüksek bir ilişkiye adım atmış olacağız. Benim tek korkum bu hastalığı yenemezsem seni arkamda yıkılmış perişan hayata küsmüş bir şekilde bırakmak." Hüma karşısındaki adamı onaylamazca başını salladı ve konuşmak için dudaklarını aralamıştı ki Rüzgar elini kaldırarak susturdu. " Sadece dinle sonra ben de seni dinleyeceğim." Uzattığın ele tutunmayı isteyipte karasız kalmak ise beni arafta bırakıyor sanki.Senden hoşlanıyorum.Duygularım hangi boyutta onu da bilmiyorum. Bu konuda söyleye bileceğim tek şey seni gördüğüm ilk andan bu yana içimde filizlenen o duygu gün geçtikçe azalmak yerine daha da büyüdü. Anlam veremediğim hisler var içimde başka bir erkeğe karşı ilgili hallerin buna hastalarımın eşleri de dahil ve bu ilgin beni deli ediyor. O adamların ağzını burnunu kırma isteği doğuyor içimde."

 

Hüma işittiklerinin şokuyla öylece bakakaldı. O hiç bir erkeğe karşı ilgili davranmamıştı ki. Hem onun kastettiği şekilde hiç davranmamıştı. Sadece onun istediği gibi hastaları ile ilgilenmiş güler yüz göstermişti. "Eline tutmayışımdaki kararsızlığım bu sebeplerle. Bu sebepler elimi kolumu bağlamasa elini tutmayı bırak,sarıp göğsüme hapsetmemek için zor tutuyorum kendimi. Elini tutmasam yüreğim sana koşuyor durduramıyotum,tutsam seni arkamda bırakmaktan korkuyorum. Ben öldükten sonra sana başklarının dokunma ihtimali beni çıldırtıyor ve ben elini tutarsam sana haksızlık etmiş olacağım."

 

Aklı ne kadar karışık olursa olsun yürrğinin sesini dinleyip karşısındaki kadının vereceği cevabın merakı ve o cevabın kaarar vermesinde oynayacağı büyük rolle avuçlarının içindeki eli hafifçe sıkarak sessizce fısıldadı.

 

"Oyunbaz ve hasta bir adamla gerçekten evlenmek istiyor musun? İyi düşün Hüma ben hasta bir adamım ve hastalığımın sonunda ölüm olduğu kadar felç kalabilme ihtimalim yüksek. Şu an hislerimiz, duygularımız ve yaşadıklarımızın ağırlığı bize bu kararın doğru olduğunu düşündürebilir. Eğer felç kalırsam, düştüğüm durum değil, benim o halimden tiksinip beni yarı yolda bırakman, annemden sonra ihtiyaç duyduğum uğruna bu hatalıkla savaşmayı göze aldığım kadının bıkkın bakışları ve terk edişi benim esas yıkımım olur." Rüzgar'ın içinde kopan fırtınayı son cümleleri gayet net bir şekilde açıklamıştı. Aslında Rüzgarın tek korkusu arkasında bırakacağı acılı bir eş, yada hastalığı ile savaşacağı o zorlu süreçte terk edilme korkusuydu. Dudaklarına yerleştirdiği gülümseme ile elini karşısındaki adamın yanağına koyarak hafifçe okşadı.

 

" Seni düşündüğün şekilde terk edecek olsaydım bana sahte gelin rolünü teklif ettiğinde sana yardım etmez arkama bile bakmadan kaçıp giderdim. Ben terk etme tercihimi eğer beni arkanda kara bir dul olarak bırakıp gidersen ikinci bir koca bularak kullanacağım. Benim için yeterince savaşmayan bir kocanın yasını ömrüm boyunca tutamam değil mi? Hem o zaman terk etmişte sayıl... "

 

"Yeniden evlenmeyi aklından bile geçirmeyeceksin Hüma! İster felç kalayım ister geberip gideyim sen hep bana ait olarak kalacaksın! "

 

Hüma sözlerini yarıda kesen adama meydan okurcasına cevap verdi.

 

"Sözlerin şimdiden bu hastalığa karşı kaybetmiş gibi çaresiz! Madem hep sana ait olarak kalmamı istiyorsun önce savaş sonra hak et! Ben bana acıyarak bakılmasını istemiyorum artık! Nişanı bozulmuş aldatılmış kız etiketini taşıdım yıllarca,bundan sonrada dul kadın etiketi taşımak istemiyorum üzerimde!Ben yanında olacağım sen de ne olursa olsun bu hastalığı yeneceksin!"

 

Hüma'nın meydan okuyuşu Rüzgar'ı çileden çıkarırken çok değil bir kaç dakika önceki sakin ve anlayışlı hallerinden eser kalmadığını fark etti. Anlaşılan Hüma ile bir ömür didişmekle geçecekti. Bu düşünceyle dudakları kıvrıldı.

 

"Bence benim hastalıkla olan mücadelemde sen desteğini hissettir yeter güzelim. Yoksa sen yanımda bana destek olmak yerine bu çeneyle köstek olursun! Kızın elini tutarak hızlı adımlarla karanlık akandan ayrılırken Hüma'yı da tekrar peşinden sürüklercesine çekiştirip bir taraftanda homurtuyla sözlerine devam etti. " Daha evlenmeden, yatalak kalmadan,yada kara toprağa girmeden yeni bir kocayı düşünen kadınla evlenmek istemem gerçekten aklımı yitirdiğimin işareti galiba!"

 

"Nereye sürüklüyorsun beni? "Hüma'nın sözleri ile duraksayınca kızın bedeni kendisine çarparak durdu. Rüzgar gözlerini Hüma'ya dikince kız onun gözlerinde ki öfkeye anlam veremedi. Rüzgar ise tıslarcasına cevap verdi.

 

"Karşıyaka mezarlığına iki mezar alacağız. Biri bana biri sana. Kusura bakma ama seni arkamda bırakarak benim olan kadına benimle yaşayamadığı hayallerini mutluluklalarını başka bir şerefsizin gelipte yaşatmasına izin veremem."

 

"Sen şerefsiz misin ? "

 

 

Loading...
0%